TIP ET***

advertisement
TIP ETİĞİ
TIP
DEONTOLOJİSİ
Prof. Dr. Zuhal Özaydın
DEONTOLOJİ
• Deontos: ödev, logos: bilim
kelimelerinden oluşan deontoloji terimi
görev bilimi anlamına geliyorsa da biz
buna ödev ahlakı anlamını da
yüklüyoruz.
• Kişi, doğru ve yanlışın ölçüleri olarak
kabul edilen bu kurallara uymakla
yükümlüdür.
• Yani, kişinin eyleminin doğruluğunu;
sonuçlarının iyi ya da kötü olması değil,
mevcut kurallara uymuş olması belirler.
Tıbbi Deontoloji
• 1960 yılında çıkarılmış olup 46
maddeden oluşan Tıbbi Deontoloji
Tüzüğünde; ülkemizde hekimden
hastalarına karşı uyması beklenen
mesleki tutumların nasıl olması
gerektiği ve uyması gereken
kurallar belirtilmektedir.
ETİK
• Ethic kelimesi Lâtince ethicus
Yunanca ethicos kelimelerinden
gelir
• Ethicus veya ethicos moral (ahlâkî,
törel) ile ilgili olarak; ahlâk
dürüstlüğü, ahlâki davranış ile
ilgilidir.
ETİK
• Günümüzde bütün ülkelerde
yaygın olarak ethic kelimesi
kullanılmaktadır.
• Etik felsefenin bir dalıdır. Tıbbi etik
ise etiğin farklı bir uzantısıdır.
Çünkü tıp ilişkileri farklıdır.
• Hekim-Hasta İlişkisi Özel Bir
İlişkidir
TIP ETİĞİ
• Sağlık sektöründe hizmet veren
ve hizmet alanların beklentileri
arasındaki çelişkilerden doğan
ikilemleri çözmede faydalanılan
bir disiplindir.
HUKUK
• 1929 yılında çıkarılan “Tababet ve
Şuabat-ı Tarz-ı İcrasına Dair
Kanun” (Tıp ve Şubelerinin
Sanatlarını Uygulamayla İlgili Yasa)
dan sonra günümüze kadar çok
sayıda yasa, tüzük ve yönetmelik
çıkarılmış ve yürürlüğe girmiştir.
HUKUK
• Hukukun koyduğu kurallar
yaptırımlıdır.
HUKUK HER YANLIŞ İÇİN YASA
KOYAMAZ
• Hukuk, etik değerlerin ve ölçülerin
tümünü kapsayamaz. Yasa
koyucular ve yürütücüler, haklı
olarak, ahlakça yanlış sayılan her
bir duruma karşı yasa çıkarmazlar.
Bu nedenledir ki, son yıllarda,
yargıyı destekleyen “yasa ötesi”
düzenlemeler yapılmıştır.
HUKUK HER YANLIŞ İÇİN YASA
KOYAMAZ
• Bunlardan, hastane etik
kurulları, araştırma etik
kurulları, etik danışmanlık
birimleri, hasta hakları birimleri,
etik kursları ve çeşitli etik
kılavuzları, etik kodlar,
bildirgeler vb. örnek olarak
verilebilir.
TIPTA KURALLAR DİZİSİ
• TIP ETİĞİ
• TIP DEONTOLOJİSİ
• HUKUK, YASALAR
YASA VE ETİK
• Tıp yasaları büyük oranda etik
kavramlara ve görüşlere
dayanmakla birlikte, mahkeme
kararları etik ilkelere değil, yasa
maddelerine dayanır. Mahkemede,
ele alınan durumla ilgili yasa
maddeleri aranır, bulunur ve
uygulanır.
ETİK VE YASA HER ZAMAN
ÖRTÜŞMEYEBİLİR
• Gebeliğin istek üzerine sonlandırılması;
yönetmeliğe ve yasaya uygun olmakla
birlikte, etiğe uygun olup olmadığı
tartışılıyor. Kimine göre ana karnındaki
çocuk henüz doğmadığından bir birey
değildir ve bu eylem bir cinayet
sayılmaz, kimine göre ise bir canlıyı
öldürmektir.
ETİK VE YASA HER ZAMAN
ÖRTÜŞMEYEBİLİR
• Yine, sonuç alınamayan bir
tedavinin durdurulması ve
dolayısıyla hastanın ölmesi etik ve
yasa açısından farklı
değerlendirilebilir.
ETİK ÖNEM KAZANIYOR
• Mevcut tüzük ve yasalara karşın
günümüzde tıp etiği giderek artan
bir şekilde önem kazanmaktadır.
.
• Her hasta ayrı bir kişilik ve ayrı bir
vakadır. Tıptaki bütün sorunların
çözümü yasa ve tüzüklerde ifade
edilemez.
TIP ETİĞİNİN ÖNEM
KAZANMASININ NEDENLERİ
• 19. yüzyılda büyük bir ivme
kazanarak ilerleyen bilim 20.
yüzyılda büyük buluşlara ve
tıpta ilerlemelere yol açtı.
TIP ETİĞİNİN ÖNEM
KAZANMASININ NEDENLERİ
• Tıbba giren yeni tanı ve tedavi
yöntemleri ile yeni teknolojiler
beraberlerinde ahlaki sorunlar da
getiriyorlar. Örneğin; ilâç sanayii
hızla gelişti ve insan üzerinde
araştırılması gerekti.
NEDEN TIP ETİĞİ?
• Yaşam ne zaman başlar?
• Embriyo, fetüs ve kadavraların
araştırmalarda kullanılması
• Gen araştırmaları
• Genetik danışmanlık
• Üremeye yardımcı teknikler
• Kalıtsal hastalıklarda tarama
NEDEN TIP ETİĞİ?
• Kan gruplarının bulunuşu kan naklini
mümkün kıldı. İmmun sistemin
tanınması organ naklini kolaylaştırdı.
• Organ aktarımı: Organ bekleyen çok
sayıdaki kişi arasından doku uyumu
olanlardan hangisinin bulunan organı
daha çok hak ettiği konusu ahlak
tartışmalarına neden olmaya devam
etmektedir.
NEDEN TIP ETİĞİ?
• İki büyük savaş özellikle 2.
Dünya savaşının büyük etkisi
oldu. Yeni ilaçlar, yeni ameliyat
teknikleri savaşlarda gaddarca
kullanıldı.
NEDEN TIP ETİĞİ?
• Özellikle 2. Dünya Savaşı yeni
felsefi görüşlere yol açtı.
Varoluşçuluk felsefesi gibi.
• Toplum yerine birey önem
kazanmaya başladı.
• Özgürlük arayışları sosyal
gelişmelerle peşpeşe yürüdü.
Böylece meselâ hasta hakları,
çeşitli tüketici hakları, aydınlatılmış
karar için haklar talep edildi.
TIP ÇALIŞANLARI TIP ETİĞİ
HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ
OLMALIDIRLAR
• Tıp alanında çalışan her meslek
mensubu onun yasa ve ahlâk kurallarını
bilmek ZORUNDADIR.
• Çünkü tıbbi uygulamada, araştırmada
takip edilen yolda alınan
sorumluluklardaki doğru ve yanlışlar
nelerdir ?
• Kabul edilen standartlar, kurallar,
tüzükler ve yasalar nelerdir?
HEKİM TIP ETİĞİ HAKKINDA BİLGİ
SAHİBİ OLMALIDIR
• Meslek kurallara, tüzüklere, yasalara
uygun olarak icra edilirse hata azalır,
malpractice (hekimlikte, kötü, yanlış
uygulama, ihmal vb.) den ve cezadan
korunulur.
• Hekim hasta ile ilgili aldığı bir kararı
savunulabilmelidir. Bunun için etik,
tüzük ve yasaları bilmelidir.
ESKİ MISIR MEDENİYETİNDE HEKİM
ANDI
• Bu okulun hocalarıyla sevgili arkadaşlarımın
karşısında ve İmhotep’in resminin önünde, Yüce
Varlık adına söz verir ve and içerim ki, tıbbi
uygulamam sırasında onur ve dürüstlük ilkelerine
bağlı kalacağım. Yoksullara karşılıksız bakacağım ve
hiçbir zaman verdiğim üstünde bir ödeme isteğinde
bulunmayacağım. Evlere alındığım zaman, gözlerim
orada olup bitenleri görmeyecektir; bana aktarılan
sırları saklayacağım gibi törelere zarar verecek ya
da suça yardımcı olacak bir biçimde de
davranmayacağım. Hocalarıma saygılı ve minnet
borçlu olarak onların çocuklarına babalarından
öğrendiğim bilgiyi aktaracağım. Verdiğim sözleri
yerine getirirsem insanlar benden saygılarını
esirgemesinler. Sözümde durmazsam utanç ve
aşağılanmaya uğrayayım.
HİPOKRAT
• Hipokrat’a ait olduğu söylenen yemin, o
günün ahlâki kuralları ile hekime ışık
tuttu.
• Hipokrat Tanrılar (Apollon, Asklepius,
Panacea, Hygea) üzerine yemin eder.
Mesaneden taş çıkarmayacağım, düşük
yaptırmayacağım, tıbbı hocalarımın
çocuklarına öğreteceğim der.
HİPOKRAT
• Hipokrat andının getirdiği
hükümlerin bazıları geçerliliğini
yitirmiştir. Çünkü etik; bir yer ve
zamana özgü olarak iyi
davranışlarla kötü davranışların
kurallarını saptayan bilimdir.
ÇAĞIMIZDA TIBBİ ETİK
• Çağımızın yeni tıp uygulamaları
yeni etik sorunlar yaratırken klasik
hekim-hasta ilişkilerinde belirleyici
unsurlar da değişikliğe uğradı. Eski
otoriter hekim merkezli etik
anlayışı, yerini hastası ile işbirliği
yapan, tıbbi kararlarda hastanın
karara katılmasını sağlayan bir
anlayış ortaya çıktı.
ÇAĞIMIZDA TIBBİ ETİK
• Yüzyılımızın ortalarına kadar hasta
için iyi ve doğru kararı hekimler
verirlerdi. Bu Hipokratik hekimliğin
bir devamı idi. Bireycilik, her
alanda özgürlük elde etme
yolundaki hareketler özerklik fikrini
ortaya çıkardı. Hekim yerine
hastanın kendisinin kendisi
hakkında karar yetkisi ortaya çıktı.
DOĞRUYU ARAMADA
DEĞERLER
• Bugün insanlık dediğimiz kavramın
özünde etik değerler vardır. Tarih
boyunca doğruluk ve iyilik ile birlikte
kötü ve kötülük de oldu. Fakat insanları
düzenli ve barış içinde tutan unsur iyiyi
ve doğruyu arayıştır. İnsanların iyiyi
arayışında, etik anlayışının oluşumunda
onun değerleri rol oynar.
HEKİM BİR TEKNİSYEN
DEĞİLDİR
• Tıp bir uygulama alanı olarak sadece
bir bilim dalı ve teknik beceri alanı
değildir. Tıp eğitiminde salt bilgi ve
teknik becerilerin öğretilmesi iyi hekim
olmaya yetmemektedir. Tıbbın konusu
olan insanın değerleri ele alınmalı ve
hasta başındaki uygulamalarda insani
değerler gözetilmelidir.
YOL GÖSTERİCİ BAZI AHLAK
ÖLÇÜLERİ
• Düşünürler, kişiyi doğru tutum ve
davranışlara yöneltmek üzere yol
gösterici bir takım ahlak ölçüleri
(normlar) geliştirmekte ve bunları
ahlak/etik ilke ve kuralları olarak
tanımlamaktadır.
TIPTA ETİK İLKELER
• Bugün tıpta verilecek kararların
bilgi ışığında verilmesi isteniyor.
Bir kararın etik yönden haklı ve
savunulabilir olması için bir etik
ilkeyi temel alabilmelidir. Fakat etik
ilkeleri kesin ölçü birimleri olarak
görmek doğru değildir. İlkeler
sorunları çözmede yol gösterici
olabilirler.
TIP ETİĞİ İLKELERİ
• Günümüzde tıp etiğin dört ana
ilkesi üzerinde durulmaktadır:
1. Zarar vermeme ilkesi
2. Yararlı olma ilkesi
3. Özerkliğe saygı ilkesi
4. Adalet ilkesi
TIP ETİĞİ İLKELERİ
Zarar vermeme ilkesi
• Bir kişinin olumsuz saydığı her
hangi bir duruma uğratılması ona
zarar verme anlamına gelir.
Zarar vermeme ilkesi
Fizik zarar
• Bir doktor birçok bakımdan
hastasının zarar görmesine sebep
olabilir.
• Fiziki nitelikte zarar verebilir;
hastada ağrıya neden olabilir,
sakat bırakabilir, zamansız
ölümüne yol açabilir, başka
hastalıklara sebep olabilir;
Zarar vermeme ilkesi
Psikolojik zarar
• Psikolojik zararlar verebilir; hasta
haklarını ihlal edebilir,
özgürlüğünden veya bir fırsattan
mahrum edebilir, adaletsizlik
yapabilir, sır ve mahremiyet
hakkını çiğneyebilir, bir takım
nimetlerden mahrum kalmasına
sebep olabilir; ününe veya malına
zarar verebilir.
Zarar vermeme ilkesi
Deneklere zarar
• Bilgi edinmek ve yeni tedaviler
geliştirmek için araştırma yapanlar
da hayvanlara ve insanlara zarar
verebilmektedir. Deneklere zararı
en aza indirmek için bir takım yasa
ve etik kuralları geliştirilmiştir.
Zarar vermeme ilkesi
• Hipokrat’a atfedilen, “ her şeyden
önce zarar verme” ya da “hiç
olmazsa zarar verme” (Latincesi:
“primum non nocere”) sözü bugün
de hekimlere yol göstericidir.
Zarar vermeme ilkesi
Hipokrat diyor ki
• Hipokrat Yemininde yer alan,
“Bilgimi hiçbir zaman zarar
vermek için kullanmayacağım;
zehir isteyene onu
vermeyeceğim” ifadesi, hekimin
gücü yettiği kadar tedavi
sanatını hiçbir vakit kötülük için
değil, daima iyilik için
kullanacağına dair söz verdiği
anlamına gelir.
Zarar vermeme ilkesi
Rızasını almamak
• Hastayı bilgilendirip rızasını
almadan bir girişimde
bulunulduğunda da hastaya zarar
verilmiş olur; çünkü hastanın bu
girişimi isteyip istemediği belli
değildir. Hastanın tercihini
belirleyip, kararını
şekillendirebilmesi için doğru
bilgilendirilmesi gerekir.
Zarar vermeme ilkesi
hastanın zarar görme ihtimali var
• Hekimlikte hastaya hiç zarar
vermemek söz konusu olabilir mi?
Hayır, hastanın zarar görme
ihtimali daima vardır. Hastaya daha
büyük bir yarar sağlamak için zarar
verilebilir; ya da daha büyük zarar
görmesini önlemek için hastaya
daha önemsiz bir zarar verilebilir.
Zarar vermeme ilkesi
zarar-yarar
• Örneğin, doktor hastanın ölümünü
önlemek için müdahale ederek
onun ağrı çekmesine ya da
sakatlığına sebep olabilir. Bunun
şartı ise hastaya bilgi vermek ve
rızasını almaktır.
• Etik değerlendirmelerde, olası
zararlar ile olası yararlar
karşılaştırılmalıdır.
Zarar vermeme ilkesi
Üstün menfaati korumak için
• Doktor, bir başka insanı veya
toplumu korumak için de hastasına
zarar vermek zorunda kalabilir.
Örneğin, çevresine zarar veren bir
akıl hastasının özgürlüğünü,
bulaşıcı hastalığı olan hastanın sır
hakkını elinden alabilir ve bunda da
haklı, hatta yükümlü olabilir.
Zarar vermeme ilkesi
Hekim söz vermez
• Hekim hiçbir zaman hastayı “iyi
edeceğine” dair söz veremez ve
hasta iyi olmadı diye ihmal ile
suçlanamaz.
• Bir doktorun uygulamaları
standardın altına düşerse “ihmal”
kapsamına girer.
Zarar vermeme ilkesi
Zarar tayini-bilirkişilik
• Hastanın gördüğü zarara hekimin
neden olduğunun da kanıtlanması
gerekeceğinden, bilirkişi olarak
ilgili dallardan doktorların görüşü
alınır. Kusurlu bir tıp uygulaması
sonucunda hastasının zarar
görmesine ya da yarar
görmemesine sebep olan doktor,
sorumluluğunu yerine getirmediği
kanıtlanırsa, cezalandırılır.
Zarar-Yarar-Risk
değerlendirmesi
• İyi hekimliğin ve tıp etiğinin temeli,
bir tedavide göze alınan olası
zararlar (riskler/tehlikeler) ve
ödenecek bedeller ile beklenen
yararların tartılıp dengelenmesidir.
İnsan üzerinde yapılan deneylerde
de aynı değerlendirme yapılmalıdır.
YARARLI OLMA İLKESİ
Toplum hekimden ne bekler
• Toplum bir doktordan hastasının yararı
için olumlu davranışlar sergilemesini,
• elindeyse olabilecek zararı önlemesini
ya da hafifletmesini,
• meydana gelmiş bir zararı gidermesini
ya da azaltmasını
• ve daha da ileri giderek sağlıklı yaşam
seviyesini yükseltmesini, yani iyiliğini
artırmasını bekler.
HEKİMİN YARARLI OLMASINI
SINIRLAYAN DURUMLAR
• Önce maddi imkânlar, kimlere ne kadar
yarar sağlanacağını sınırlayacaktır.
Örneğin, parası ya da güvencesi
olmayan hastalar acil durumda
değillerse tedavi edilemezler.
• Bazen de bir yerde veya kurumda
hizmet eden sağlık görevlilerinin sayısı
az, ya da o vaka veya durum için bilgi
ve becerileri yetersiz olabilir.
HEKİMİN YARARLI OLMASINI
SINIRLAYAN DURUMLAR
• Sağlık Bakanlığının, hastanenin ya
da sigorta şirketinin hastalara
neyin ne kadar tahsis edileceğini
önceden belirlemiş olması da
hastalara sağlanabilecek yararları
sınırlayacaktır.
YARARLI OLMA İLKESİ
• Bir insanın sağlığı ya da hayatı tehlikedeyse
• O insana olabilecek zararın önlenebilmesi
için o anda oradaki doktora ihtiyaç varsa
• Yapacağı müdahale ile bu insana olabilecek
zararı bu doktorun önleme ihtimali
bulunuyorsa
doktor kendisine muhtaç olan bu insana elini
uzatmalıdır.
YARARLI OLMA İLKESİ
• Doktorlar görevleri başında değilken de
yararlı olma ilkesi onlara bir takım ahlak
ödevleri yükleyebilir. Örneğin, bir trafik
kazası yaralanmasına tanık olan
doktorun yaralıya yardım etme ahlak
yükümlülüğü vardır. Bir tiyatroda
eğlenirken, bir lokantada yemek yerken,
“burada bir doktor var mı” diye
seslenildiğinde, orada bulunan doktor
yardım çağrısına cevap vermelidir.
YARARLI OLMA İLKESİ
• Bir doktor çalıştığı hastanenin bir
başka bölümüne gittiğinde acil
müdahaleyi gerektiren bir hasta ile
karşılaşır ve o anda kendisine
ihtiyaç duyulursa, yardım etmelidir.
YARARLI OLMA İLKESİ
• Bir doktor nöbetçi değilken
tesadüfen orada bulunduğu
sırada karşılaştığı, müdahaleye
ihtiyacı olan acil hastaya elini
uzatmalıdır.
YARARLI OLMA İLKESİ
KURUM HEKİMLİĞİ
• Özel hekimlik ile kurum
hekimliğinde doktorlara farklı ahlak
ödevleri yüklenir.
• Hiçbir kuruma bağlı olmadan
serbest çalışan bir doktor normal
koşullarda kime hizmet vereceğine
karar vermede özgürdür.
YARARLI OLMA İLKESİ
• Hastanın ihtiyacı olsa da serbest
çalışan bir doktorun, örneğin özel
muayenesine gelen bir hastaya,
ona bakıp tedavi edeceğine dair
verilmiş bir sözü olamaz.
• Bunun istisnası ise “acil
durumdaki hastalardır”.
Boşuna Tedaviler
• Doktorun etkisiz olduğunu düşündüğü
bir takım tedavi yöntemlerini hastanın
kendisi talep edebilir. Örneğin, bel
fıtığının akupunktur, ya da bir yakı ile
tedavisini isteyebilir. Hekim uygun
bulmadığı, kabul edilmiş standart
tedavilere ters düşen istekleri reddetme
hakkına sahiptir.
Boşuna Tedaviler
• Yararsız olduğu kanıtlanmış
boşuna tedaviler doktorun yarar
sağlama yükümlülüğünü ortadan
kaldırır. İstenilen yararı
sağlamayacak olan bir tedaviyi
hasta istese de doktor
reddedecektir.
ÖZERKLİK İLKESİ
• Özerklik ilkesiyle hastanın
kendini idare etme - öz yönetim
hakkı korunur. Hastanın
iradesini özgürce kullanarak
kendine yapılacaklar
konusunda tercihini ortaya
koyabilmesidir.
ÖZERKLİK İLKESİ
• Her bir kişi geleceğiyle ilgili
bağımsız karar verme hakkına
sahiptir. Dolayısıyla, hasta kişi de
ona yapılacak tedaviler, tıbbi
girişimler konusunda söz sahibi
olmalıdır.
ÖZERKLİK İLKESİ
• 20. yüzyılın ortalarına kadar hakim
olan paternalistik (babacı) yaklaşım
yerini bu yüzden bazı toplumlarda
yeri geldiğinde özerkliğe ve
aydınlatılmış onam gibi
yaklaşımlara bırakmaktadır.
ÖZERKLİK İLKESİ
• Hastanın en temel hakkı, gerektiği
oranda bu karar mekanizması
içinde yer alabilmektir. Durum
böyle gerçekleşirse, hastanın
hastalıkla başa çıkabilme yetisi ve
başarısının yüksek oranda
etkilendiği gösterilmiştir. Özellikle
kronik hastalıklarda bu durum
daha net izlenmektedir.
Özerklik İlkesini Zedeleyen
Tutum: Babacılık
• Yararı için de olsa, hastanın özgür
iradesini bile bile sınırlandıran
hekimin davranışı “babacı” olarak
nitelenmektedir. İnsan hakları
konusu yükselen bir kültür değeri
olarak babacı davranışları giderek
daha da kabul edilemez
kılmaktadır.
ESNEK OLUNMALI
• Katı bir hasta özerkliği hekim-hasta
ilişkilerinde en iyi bir çözüm
olmadığı gibi, geçmişten
günümüze süregelen “babacı” bir
ilişki de sağlıklı değildir; çünkü
böyle bir durumda hekim yalnızca
hastanın “tıbbi yararını” göz
önünde bulundurmuştur.
ÖZERKLİK İLKESİ
• Özerklik ilkesini esas alan bir
doktor, eğer bir başkasına zarar
vermiyorsa, hastayı ikna
girişiminde bulunabilir ama
hasta ikna olmazsa müdahale
etmez.
ÖZERKLİK İLKESİ
ÖZERKLİĞİN SINIRLANMASI
• Özerkliği azalmış birey kendi arzu
ve planları doğrultusunda
düşünemeyebilir veya hareket
edemeyebilir. Onu başkaları
denetler. Örneğin, akıl hastalarının,
ve zihnen yetersiz olanların
özerkliği azalmıştır.
ÖZERKLİK İLKESİ
• Özerklik yeteneği olan bir kişi de
her zaman özerk davranamayabilir.
Bazen kişi özerk seçim yeteneğini
kullanmayabilir ya da
kullanamayabilir ve kendi seçimleri
doğrultusunda hareket etmeyebilir
ya da edemeyebilir.
ÖZERKLİK İLKESİ
HER HASTA AYRI DEĞERLENDİRİMELİ
• Her bir hastanın durumunu ayrı
ayrı değerlendirmek gerekir.
Örneğin, karsinoma tanısı konan,
ameliyat edilemeyecek durumdaki
yaşlı ve kaygılı bir hastaya
hastalığını ve seyrini özerkliğe
saygı adına açıklamak doğru kabul
edilemez.
Hekimin hakkı
• Doktorun, kendi vicdanına
aykırı olan hasta isteklerini
tatmin etme ahlakî
yükümlülüğü yoktur.
Hekimin hakkı
• Örneğin, hiçbir zaman çocuk sahibi
olmak istemediği gerekçesi ile
genç bir hanımın geri dönüşü
olmadığını bile bile tüplerini
bağlatma isteğini doğru bulmayan
bir doktor, müdahaleyi yapmayarak
pasif bir babacı tutum
sergileyebilir, yani böyle bir isteği
uygulamama hakkına sahiptir.
AYDINLATILMIŞ RIZA (ONAM,
ONAY, OLUR)
• Özerklik kavramı 1960 ve 1970’li
yıllarda Birleşik Devletler tıp
etiğinde önem kazandı. Bugün
kullanıldığı şekliyle aydınlatılmış
onam terimi üzerine tartışmalar ise
1972 yılında başladı.
AYDINLATILMIŞ RIZA (ONAM,
ONAY, OLUR)
• Bu fikirler tıp mensuplarının babacı
(koruyucu, esirgeyici)
düşüncelerine engeldi. Hekimin
tercihine göre, hastanın tercihine
öncelik verilmesi istekleri hakimdi.
Bu hasta-doktor ilişkilerinde bir
devrimdi.
AYDINLATILMIŞ RIZA (ONAM,
ONAY, OLUR)
• Aydınlatılmış onam; hastanın
imzasının bir rıza formunda
elde edilmesi değildir. Sadece
bir form imzalatma işlemi bir
aydınlatılmış onam gibi
değerlendirilemez.
AYDINLATILMIŞ ONAM (RIZA,
ONAY, OLUR)
• Aydınlatılmış onam kavramını şu
öğeler esas olarak belirler:
• 1. Açıklama,
• 2. Anlama,
• 3. Yeterlilik,
• 4. Gönüllülük VE
• 5. Onay.
AYDINLATILMIŞ ONAM (RIZA,
ONAY, OLUR)
• Kişi ancak etraflı bir açıklama elde
ederse ve bu açıklamayı anlarsa ve
istemli bir şekilde hareket ederse,
hareket etmeye ehilse ve müdahaleye
onam veriyorsa buna aydınlatılmış
onam denir,
• Ve bir profesyonelin tıbbî
uygulamasına veya araştırmasına
yetki verir.
ADALET İLKESİ
• Doğruyu gözetme anlamında “hak”
ve “haklılık” tarih boyunca tüm
insan ilişkilerinde temel bir ahlak
konusu olarak karşımıza çıkar. Adil
davranmak demek bir kişiye layık
olduğunu, hak ettiğini vermek
anlamına gelir.
ADALET İLKESİ
• Her çeşit malzeme ve hizmeti her
ihtiyaç sahibine eşit olarak
dağıtmak gerekmez. Nasıl ki herkes
farklı yerlerden, farklı değerde
giyinip kuşanıyorsa, herkesin
dişlerini porselen yaptırması da
gerekmeyecektir.
SAĞLIK SİYASETİNDE ADALET
İLKESİ
• Devlet, temel ihtiyaçların giderilmesini
teminat altına almak için toplumu
koruyan tahsisler yapar. Dağıtımın
esası temel ihtiyaçların eşit
sağlanmasına göre düzenlendiğinde
toplumun zengin-fakir tüm bireylerinin
temel hizmet ve ürünlerin tümünden
yeteri kadar yararlanması
sağlanacaktır.
SAĞLIK SİYASETİNDE ADALET
İLKESİ
• Sağlık konularıyla ilgilenen siyasetçilerin de
sağlık alanına her hangi bir yatırım yapma
kararı vermeden önce sonuçlarının değerini
tayin etmeleri gerekir. Diğer sağlık ihtiyaçları
ile kıyaslamadan çok pahalı ve riskli
uygulamalara yatırım yapmak adaletsizlik
sayılır. Seçeneklerin yararları ve külfetleri
sınırlı bütçe göz önünde tutularak tartılıp
değerlendirilmelidir.
Özel Gruplara Adaletli Davranma
• Toplumun bazı bireyleri özel ilgiye
muhtaçtır. Örneğin, zekâ özürlüler,
sakatlar, yaşlılar muhtaç olduklarından
bakılmayı hak ederler. Güç okuyan,
zihnen yetersiz, kör ve sağır çocukların
özel eğitimi ve özel bakımı için
yatırımlar yapılır. Hiçbir kimse
zekâsından sorumlu değildir. İhtiyaçları
olduğundan özel muameleyi hak
edenleri nimetlerden yararlandırmamak
haksızlıktır.
ADALET İLKESİ
• İmkânlar kısıtlı olmadığı sürece
adaletli dağıtım ilkelerine ihtiyaç
olmayacaktır. Örneğin, herkesin
sağlık sigortası olduğunda,
sağlığın bedeli peşinen ödenmiş ve
herkese sağlık hizmetinden
yararlanma hakkı verilmiş
demektir.
ADALET İLKESİ; SINIRLI
KAYNAKLAR
• Fakat kaynakların kısıtlı olması,
adaletin mukayeseye dayanması ve
nispî olma özelliği ahlak
sorunlarına yol açar. Bir kişinin
hak ettikleri, diğer kişilerin talepleri
ile rekabet halindedir. Bu yarışta
kaynaklar dengeli bir şekilde
dağıtılırsa adaletten söz edilebilir.
SINIRLI KAYNAKLARIN TAHSİSİ
• Sınırlı tıbbi kaynakların dağıtımını
yapacak olan, örneğin filânca hasta
daha çok yararlanacak kararını veren,
yani adaleti dağıtacak olanlar,
hekimlerdir. Organ bekleyen çok
sayıdaki kişi arasından doku uyumu
olanlardan hangisinin bulunan organı
daha çok hak ettiği konusu daima ahlak
tartışmalarına neden olmuştur.
ADALET İLKESİ
• Tıp uygulamalarında bir takım
insan özellikleri ile hiç ilişki
kurulmaması gerekir. Örneğin,
cinsiyet, ırk, din, sosyal statü gibi
özelliklere bakarak hastalar
arasında ayırım yapılması ahlak
bakımından kabul edilemez.
ADALET İLKESİ
• Aciliyet ve kurtarma ilkesi: Bu, en
fazla kişisel ihtiyacı olana; yaşamı
en fazla tehlikede olana öncelik
tanınması anlamına gelir.
TIP ETİĞİNDE KURALLAR
•
•
•
•
•
Sır saklama, hastanın sırrına saygı,
Doğruyu söyleme
Sadakat
Mahremiyete saygı
Gereken itina
• Her bir hekim-hasta ilişkisi kendine
özgüdür. Bu ilişkinin doğası
gereği, her bir etik kararın da
içinde bulunulan duruma göre
değişebileceğinin farkında
olunması gerekir.
• Ahlak kararları çok karmaşıktır
ve sağlık çalışanları buna
hazırlıklı olmalıdır.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 1685 yılında 14. Louis'nin rektumunda küçük bir kitle
oluşmuştu. Saray doktor ve eczacıları Kral'a
rahatsızlık veren bu kitleyi ortadan kaldırmayı
başaramadılar. Sonunda bir cerrah olan Charles
Francois Felix çağrıldı. Felix, Louis'ye önce cerrahi
metodun nasıl rahatlık sağlayacağını açıkladı.
Ardından yapacağı operasyonun tarihini altı ay
sonraya verdi. Bu süre ona, bıçağı altında ölen daha
aşağı kesimdeki hastalar üzerinde pratik yapma
zamanı verecekti. Bu deney kurbanları, halk
haberdar olmasın diye gece gömülüyorlardı. Felix, 18
Kasım 1686'dâ Versailles'da Saray üst düzey sağlık
mensuplarının huzurunda operasyonu gerçekleştirdi.
Bütünüyle başarılı bir operasyondu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• İskenderiye Tıp Mektebi'ni kuran
Herophilus ve Erasistratus'un insan
kadavrası üzerinde ilk defa olarak
halkın önünde diseksiyon yaptıkları
söylenir. Hatta Ptolomeler'in izni ile,
hapishaneden aldıkları canileri diri diri
teşrih ederek tabiatın gizlediği sırları
keşfetmeye çalıştıkları, deneysel
amaçla kullandıkları rivayeti vardır.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• M.S. 2. yy'da İranlı bir prensin bir tıp
öğrencisine üst sosyal kesim üzerinde
olmaması kaydıyla insan üzerinde
tecrübe yapması için tavsiyede
bulunduğu söylenir.
• Bu hükme tarih boyunca uyulmuştur.
Tecrübe denekleri, işler kötüye giderse,
muhtemelen daha az şikayetçi olacak
alt sosyal kesimden seçiliyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Araştırıcılar 18. yy'ın sonunda
hastalığın vücutta varolduğu sayılan
hıltların dengesizliğinden değil,
organlardaki patolojik değişimler
sonucu meydana geldiğini anladılar. 18.
yy'da Paris'te modern tıbbın gelişimi
için tecrübelere ihtiyaç vardı. Hastalığın
sınıflandırılması sistemini tespit etmek
için sistematik denemelerde insan
denekleri kullanıldı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 19. yy.ın ikinci yarısına kadar tıpta
deneyin tarifi yapılmamış, sınırları
çizilmemişti, fakat çok eski
çağlardan beri herhangi bir ön
araştırmaya dayandırılmadan insan
üzerinde tecrübeler yapıldı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Tıpta deneyin ahlaki yönlerinin ele
alınması Claude Bernard ile
başlasa da tıp ahlakı tıbbın kendisi
kadar eskidir. Hipokrat'tan beri
süregelen "önce zarar verme"
kuralı yüzyıllardır tıp ahlakının
güncelliğini daima koruyan bir
ilkesi olmuştu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Claude Bernard, 1765'de tıpta deneyin
ancak bir insanın hayatını kurtarmaya
yönelik çalışmada hekimin hakkı
olduğunu, sonuç bilime büyük faydalar
ve başkalarına büyük sağlık verebilse
de kapsamı itibarı ile denek'e zarar
veriyorsa tecrübenin yapılmamasını
savunuyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Bernard bu teziyle denek haklarının
bilimden önce geldiğini açık bir ifade ile
ortaya koymuştu. Günümüzde de kabul
edilen denek sağlığının, bilimin
menfaatinden önce geldiğini söylemesi
bakımından Bernard'ın bu kuralı ilklik
önemini taşımaktadır.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Thomas Pervical 1803'de basılan
Medical Ethics isimli eserinde deney
etiğine de değinmişti. Kitabında
olgunun durumuna göre doktor ve
cerrahların öncelikle bir konsültasyon
olmaksızın yeni bir ilaç ve tedavinin
tecrübe edilmemesi gerektiğini
belirtiyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 19. yy boyunca Percival'in tıp etiği
Amerika'yı etkiledi. Çıkarılan tıp
ahlak yasaları Percival'in
çalışmalarına dayanıyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 12 Haziran 1776'da Virginia'da
yayınlanan Haklar
Beyannamesi'nde tüm insanların
doğal olarak ve eşit biçimde hür ve
bağımsız olup, yaşama hakkı,
hürriyetten yararlanma haklarına
yer verilmişti.
BUNLARA RAĞMEN!!
• 19. yy'da Birleşik Devletler'de insan
üzerinde araştırmalar yapılıyordu.
Hekimler sıcağın travmatik etkisini
incelemek için köleleri fırınlara
koydular. Tifoda bir şifa metodu
denemek üzere deneklerin üzerine
kaynar su döktüler. Bir kölenin iki
parmağı kontrollü deney ile kesildi. Biri
anestezili, diğeri anestezinin etkisini
kontrol etmek için anestezisiz.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Köleler üzerinde başka cerrahi
tecrübeler de yapılıyordu. Deneğin
sağlığı düşünülmüyordu ve tedavi edici
amaçtan yoksundu. Bilim ve deneğin
menfaati nadiren birlikte olabiliyordu.
Bunlardan biri,köle kadınlara
uygulanan vesikovaginal fistül
ameliyatıydı. Ama bu kadınlardan
bazıları 30 defadan fazla deneysel
amaçla ameliyat edildi.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Denemeler hastalar ile sınırlı
kalmıyordu. Dublin'li bir hekim
hastalığın bulaşıcı olduğunu kanıtlamak
için sağlıklı denekleri sifilitik materyelle
infekte etti. Başka bir çalışmada,
yenidoğanın gözleri gonokokla infekte
edildi. Etiğe aykırı bir diğer çalışmada
tifolu hastanın kanı 17 sağlıklı askere
enjekte edildi. VE DİĞERLERİ…
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 20. yy.da sistematik araştırmalarla
birlikte ilk ulusal ve uluslararası etik
kodlar belirlenmeye başladı. Almanya,
ulusal etik kodu formüle eden ilk
ülkeydi.
• Daha çok Paul Ehrlich'in çalışmaları
sonucu 19. yy.ın sonu ve 20. yy.ın
başında farmasötik endüstride Almanya
dünyada başı çekiyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Ehrlich, ilaçları test etmede
denekler üzerinde yapılacak
tecrübelerin kötüye kullanılması
ihtimali üzerinde durdu.
Kullanılan tecrübe ilaçlarının
riskleri konusunda gönüllüleri
etraflı şekilde aydınlatmanın
gerekliliğinin bilincindeydi.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Prusya Din, Eğitim ve Tıp işleri
Bakanlığı'nın (Prussion Minister of
Religious, Educational and Medical
Affairs) bir kararnamesi 1900'de klinik
başkanlarına bildirildi. Meydana
çıkabilecek olumsuz akıbetin uygun
açıklamasından sonra rıza vermiş ehil
erişkin üzerinde tıbbi tecrübelere sınır
kondu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Tecrübeler, direktör tarafından veya
yetkilendirilmiş kişi tarafından yürütülmeliydi
ve direktiflere uygun olduğunu gösteren bir
kayıt tutulmalıydı.
• 1900 direktifine rağmen, 1920'lerde
Almanya'da ilaç araştırmalarında zorluklar
vardı. Bu zorluklar bilim, toplum ve denek
arasında kuvvetli gerginliğe yol açıyordu.
Alman tıp meslek mensupları tecrübe
deneklerini (çocuklar da dahil) bilim adına
açıkça kötüye kullanmakla itham edildiler.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Alman farmasötik endüstrisi
hızla gelişiyordu. Hastaneler bu
endüstri için çalışmakla
suçlandılar.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Yapılan tartışmalardan sonra
Almanya İç İşleri Bakanlığı Şubat
1931'de yeni tedavi ve insan
denekleri üzerinde tecrübelerle
ilgili tüzüğünü yayınladı. Tıp
ilerleyecekse, yeni tedavi edici
maddelerin test edilmesi
zorunluydu ve insan üzerinde
tecrübeden vazgeçilemezdi.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Fakat tecrübe öncelikle hayvan
üzerindeki testleri içine alan bir
seri çalışmayla yürütülmeliydi.
• Uygun aydınlatmadan sonra rıza
alınmalıydı.
• Çocuklar üzerinde tecrübe
yapılmamalıydı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Ama oluşturdukları deney etik
kodlarına rağmen Almanlar tarihte
kaydedilen tıbbi tecrübelerin en
gaddarcasına aktif olarak
katılacaklardı.
Erdem sadece bir söz onlar için
Ve kutsal orman sadece odun
Horatius
SAVAŞ VE İNSAN ÜZERİNDE
TIBBI ARAŞTIRMALAR
• İnsan deneklerinin tıbbi araştırmalarda
daha geniş kapsamlı bir şekilde
kullanılması 2. Dünya Savaşı sırasında
oldu. 2. Dünya Savaşı’nda
araştırmaların odak noktası savaştı ve
esas amaç, özellikle cephede savaşan
askerlere daha iyi tıbbi imkanlar
sağlamaktı.
• Dünya, Nazi Almanya'sında
araştırıcıların insanlar üzerinde yaptığı
gaddarca tecrübeleri Nurnberg
duruşmaları sırasında öğrendi. Kobay
olarak kullanılan mahkumlar alçak
basınçlı odalarda tutuluyor ve ölümleri
izleniyordu. Bu tecrübe ile yüksek
irtifada uçuşu esnasında insanın
mukavemet sınırı hakkında bilgi
ediniliyordu. Soğuk su ve havaya maruz
kalan pilotlara tıbbi yardım geliştirmek
için çeşitli metotlar denekler üzerinde
test ediliyor, soğuk hava ve suda
tutuluyorlardı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Tifo ve malarya ile infekte edilen
denekler üzerinde çeşitli ilaçlar test
ediliyordu. Çeşitli amaçlarla
sterilizasyon ve kastrasyon yapılıyordu,
insanlar, çocuklar da dahil, anatomik
örnek elde etmek için öldürülüyorlardı.
• Savcı süratle ölüm üreten bilimi
ifade etmek için "Thanatology"
kelimesini kullandı. Irk hijyeni
amacı güden bu programda
istenmeyen gruplar imha
ediliyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Alman doktor ve bilim
adamlarının savunmalarında
ileri sürdükleri fikirlerden biri,
daha sonra konan araştırma
etik kodlarının odak noktasını
teşkil edecekti:
• "Bilim ve toplum bireyin
önüne geçemez". Bu
araştırıcılar savunmalarında
çok sayıda hayatı kurtarmak
için birkaç kişinin hayatının
feda edilmesinin kaçınılmaz
olduğunu ileri sürmüşlerdi.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Savunmalarında başka hususlar da vardı.
Nobel ödülü kazananlar da dahil tarih,
bütünüyle ünlü tıp öncülerinin insan
denekleri üzerindeki araştırmalarının etik
olarak müphem tecrübeleriyle yürütüldüğünü
gösteriyordu. Fakat, Alman Toplama
Kamplarında insan denekleri üzerinde
yapılan tecrübelerde önemli bir fark vardı. Bu
fark gaddarca yapılan bu tecrübelerde acı
vererek yaralama ve ölüme sebep olmada
kasti maksat oluşuydu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 2. Dünya Savaşı'nın bitiminden
sonra Nazi Savaş suçluları
Nurnberg Mahkemelerinde
yargılandılar. Yalnız barışa değil,
insanlığa karşı işledikleri suçlardan
dolayı da yargılandılar.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Nurnberg Kod'u, Nurnberg
Mahkemesi'nin kararlarının bir
parçasıydı. Mahkeme, Kod'u
araştırma etiğinin evrensel
standardının bir ifadesi olarak
tanzim etti.
• Amerikan Tıp Birliği'nin onayı ile
insan üzerindeki tecrübeler için üç
esas ilke önerildi:
1. Gönüllü rıza,
2. Her bir tecrübenin tehlikelerini
belirlemede öncelikle hayvan
tecrübesi,
3. Tıbbi sorumlu olarak ehliyetli
yönetim.
Nurnberg Kodu
Nurnberg Mahkemesi'nin insan
bedenine müdahalede etik yönden
büyük önemi olan rızayı temel alan
on ilkesinde faydalandığı ve
geliştirdiği bu üç noktaydı.
• Nurnberg Kodu'nda rıza, çeşitli
yönlerle ele alındı:
• Üzerinde tecrübe yapılacak kişi
yasal yeterliliğe sahip olmalıydı,
• Tutsak olmamalıydı,
• Denek zorlama, hile olmaksızın
deney hakkında aydınlatılmalıydı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 2. Dünya Savaşı sırasında araştırmalar
savaşan başka ülkelerde de savaşın
ihtiyacı doğrultusunda yürütülmüştü.
Birleşik Devletlerde de savaşın ve
savaşanların ihtiyacı her şeyden önce
geliyordu. Araştırmalar artık daha
koordineliydi, daha yaygındı ve kaynağı
artmıştı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Birleşik Devletlerde Tıbbi Araştırma
Komitesi üniversitelere, hastanelere,
enstitülere dizanteri, influenza ve
malaryaya çare bulunması için 25
milyon dolar dağıttı. Savaşın ihtiyaçları
gözönüne alınıyor, deneklerin sağlığı
ihmal ediliyordu.
DÜŞKÜNLER VE MAHKUMLAR
ÜZERİNDE TIBBI ARAŞTIRMALAR
• Denek olarak kullanılan mental
düşkünler evindekiler ve
hapishanedeki mahkumlar malarya
ile infekte edildi, ilacın etkisi,
hastalığın nüks etme oranı, yan
etkileri araştırıldı.
• Mahkumlar üzerinde yapılan
araştırmalara halkın reaksiyonu ilgi
çekiciydi. Topluma karşı işledikleri
suçları ödedikleri ve savaşa
katkıda bulundukları için onları
kutlamalıydı. Askerler hayatlarını
tehlikeye atarak hizmet ediyorlardı.
JAPONLARIN İNSAN ÜZERİNDE
TIBBI ARAŞTIRMALARI
• 1930-1945 yılları arasında Japonlar antraks,
kolera, tifo, tifüs, brusellosis, dizanteri, veba,
çiçek, sifilis, kene ansefaliti, tularemi gibi
hastalıkların etkenlerini kullanarak biyolojik
savaş tecrübelerini insan denekler üzerinde
yürüttüler. Tecrübeler hem savaş tutsakları
hem de Kıta Çini'nde yapıldı. Esas araştırma
üssü Kıta Çini’nde Harkin yakınlarında Unit
731 adı verilen yerdi.
• 2. Dünya Savaşı'nın son
döneminde Avustralya'da kimyasal
silah tecrübeleri yapıldı. Kullanılan
madde iperit gazı idi. Deneklerin
neye gönüllü oldukları hakkında
çok az bilgileri vardı. Bu denekler,
üzerlerinde yapılan tecrübeler
sebebi ile uzun süren sağlık
sorunlarıyla karşı karşıya kaldılar,
• 40 yıl sonra yapılan bir televizyon
belgeselinde bu araştırmaya denek olan
bir gönüllü, denemeler yapıldığından
beri ciddi akciğer sorunları yaşadığı
gösterildi. Bu insanlarda gazın etkisi
takip edilmedi. Televizyon belgeseline
çıkan kurbanlardan biri sağlığına
verilen zarardan dolayı İngiliz Milletler
topluluğuna dava açtı. iddia reddedildi.
Uzun vadeli etkilere maruz kalanların
toplam sayısı bilinmiyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 1. Dünya Savaşı'nda iperit gazı ile
yapılacak savaşın, geleneksel mermi
silahlarından daha korkutucu olduğu
düşünülmüştü ve hatta düşmana karşı
kullanılma konusunda isteksizlik vardı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Tarihsel bir sürecin ürünü olan ve
bireyin salt insan olmakla
kazandığı hakları ifade eden insan
hakları kavramı 2. Dünya
Savaşı'ndan sonra güncel dile
girdi.
• 1919 yılında kurulan Milletler
Cemiyeti'nin yerine 1945 yılında
Birleşmiş Milletlerin kuruluşunu
hazırlayan anlaşma, insan
haklarına, insan kişiliğine ve eşitlik
ilkelerine önem verdi. 10 Aralık
1948'de kabul edilen İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi, insan hakları
kavramına psikolojik ve felsefi
boyutlar getirdi.
• 30 maddesi olan bu bildirgenin ilk
ve ikinci maddeleri eşitlik, özgürlük
hakkında olup, ırk, renk, dil, din vb
hususlar sebebi ile insanlar
arasında ayırım yapılamayacağını
belirtir. Üçüncü maddesi yaşama
hakkına, 6'ncı maddesi herkese
kişilik tanınmasına, 7'nci maddesi
kanun önünde eşitlik ilkesine
ilişkindir.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Birleşik Devletlerde 2. Dünya
Savaşı'ndan sonra da insan üzerinde
etik olarak müphem araştırmalar devam
etti. Araştırmalar için imkanlar
genişlemişti. Savaş fikri mecazi olarak
hastalıklarla savaşa dönüşmüştü. Bilim,
toplumun hizmetindeydi. Daha üstün
bir menfaate, yani toplumun menfaatine
karşı deneğin menfaati ikinci dereceydi.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Bu araştırmalardaki deneklerin
çoğu büyük zarar ve ölüm
riskindeyken bilim adamları başarı
kazandı. Çalışmaları bilimsel yayın
olarak sonuçlandı.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• 1964'de Dünya Tıp Birliği tarafından
kabul edilen ve insan denekleri
üzerinde araştırma ile ilgili bir etik kod
olan Helsinki Bildirgesi , yasal bir
belgeden çok araştırıcılara bir kılavuz
olması sebebi ile tıp mensupları
üzerinde daha etkili oldu. Ayrıca
Helsinki Bildirgesi, araştırmaları daha
az sınırlıyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• İnsanın, insana karşı insanlık dışı
hikayesi olan insan üzerinde etiğe
aykırı tecrübeler yapılırken tıbbın
etik kuralları vardı. Fakat, kurallara
uyulması kurumsallaşmayı
gerektiriyordu.
İNSAN ÜZERİNDE TIBBI
ARAŞTIRMALAR
• Yasalar doğrultusunda çalışan yerel ve
ulusal etik komiteler teşkil edildi. Bugün,
Dünya Tıp Birliğinin geliştirdiği Helsinki
Bildirgesi ve aynı birlik tarafından sonraki
yıllarda yeniden ele aldığı insan üzerinde
deneyle ilgili kılavuz, birçok ülkede
kurumsallaşmış araştırma etik kurullarına yol
gösterici olmakta, ciddi dergiler etik
kurulların onayını almamış araştırmaları
yayınlamamaktadır.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• İnsanlar üzerindeki tıbbi
araştırmalarda insan deneklerinin
sağlığı, bilim ve toplumun
menfaatinden önce gelmelidir.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Araştırmacılar, kendi ülkelerindeki
insanlar üzerindeki araştırmalar
için geçerli etik, yasa ve
düzenlemelerin yanısıra
uygulanabilen uluslararası
kurallardan da haberdar
olmalıdırlar.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Tıbbi araştırmalarda insan deneklerinin
yaşamını, sağlığını, mahremiyetini ve
onurunu korumak hekimin ödevidir.
• İnsan denekleri üzerindeki tıbbi araştırmalar
genel bilimsel ilkelere uygun olmalı; bilimsel
literatürün ve diğer ilgili bilgi kaynaklarının
tam olarak bilinmesi ile yeterli laboratuvar ve
uygun olduğunda hayvan deneylerine
dayanmalıdır.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• İnsanlar üzerindeki her tıbbi
araştırma projesinin risk ve
rahatsızlık ile denek ya da diğerleri
için tahmin edilen risk ve yararların
dikkatle karşılaştırılması
yapılmalıdır.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Hekimler, risklerin yeterince
değerlendirildiğinden ve tatmin edici bir
şekilde baş edilebileceğinden emin
olmadıkça insan denekleri üzerindeki
araştırma projelerin katılmaktan
kaçınmalıdırlar. Hekimler, saptanan
risklerin yarardan daha fazla olduğunda
araştırmayı sona erdirmelidirler.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Denekler, araştırma projesine
gönüllü ve aydınlatılmış
(bilgilendirilmiş) olarak
katılmalıdırlar.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Araştırma projesi için aydınlatılmış onam
alınırken, hekim, kendisiyle deneğin bağımlı
bir ilişkide olup olmadığı ya da baskı altında
onam verip vermediği konusunda özellikle
dikkatli olmalıdır. Böyle bir durum söz
konusu olduğunda, aydınlatılmış onam
araştırmada yer almayan ve tamamen bu
konunun dışında olan, konu hakkında iyi
bilgilendirilmiş bir hekim tarafından
alınmalıdır.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Yasal olarak yetersiz fiziksel ya da
mental olarak onam vermekten yoksun
ya da reşit olmayan küçük araştırma
denekleri için araştırmacı, aydınlatılmış
onamı yasanın öngördüğü doğrultuda
yasal temsilciden almalıdır.
HELSİNKİ BİLDİRGESİ
• Yasal olarak yetersiz kabul edilen
bir denek, örneğin reşit olmayan
bir çocuk araştırmaya katılmaya
onaylama verebilir ise araştırmacı
yasal temsilcinin onamına ek
olarak ondan da onaylama da
almalıdır.
BİR DÜŞÜNÜR; Antishenem
DİYOR Kİ
• Erdem, kendi kendisiyle yetinir; ne
kurallara başvurur, ne laflara, ne
gösterişe.
TÜRKİYE’DE İNSAN ÜZERİNDE
İLAÇ ARAŞTIRMALARI
• Ülkemizde “İlaç Araştırmaları Hakkında
Yönetmelik” 29 Ocak 1993 (Sayı: 21480)
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
TÜRKİYE’DE İNSAN ÜZERİNDE
İLAÇ ARAŞTIRMALARI
• Amacı; hastalıklardan korunma, teşhis,
tedavi amacı ile kullanılmak üzere yeni
geliştirilen sentetik, bitkisel ve biyolojik
kaynaklı maddeler ve bu maddeler
kullanılarak hazırlanacak terkipler ile gönüllü
insanlar üzerinde yapılacak klinik
araştırmaların safhalarını, niteliğini, bunların
tabi olduğu esas ve usuller ile bunlardan
doğacak sorumluluğun esaslarını
belirlemektir.
TÜRKİYE’DE İNSAN ÜZERİNDE
İLAÇ ARAŞTIRMALARI
• 1. Ulusal etik kurul; Sağlık
Bakanlığında oluşturulan kurul,
• 2. Yerel Etik Kurul; Araştırma yapılacak
kurum ve kuruluşta oluşturulan
kurul.
TÜRKİYE’DE İNSAN ÜZERİNDE
İLAÇ ARAŞTIRMALARI
• Yönetmelikte, Bakanlıktan izin alınması
gereken araştırmalar, uyulması gereken
kurallar, etik kurulları oluşturacak
uzmanlık dalları, etik kurulların
görevleri, araştırma protokollerinin
nasıl hazırlanacağı belirtilmektedir.
HASTA HAKLARI
• Çoğulu hukuk olan hakk kelimesi dilimize
Arapça’dan girmiş olup Allah,doğruluk, bir
insana ait olan şey, geçmiş, harcanmış emek,
pay,doğru, gerçek,lâyık gibi anlamaları
içermektedir.
• Hak, hukuki ilişkilerde korunmaya değer
çıkarları sağlayabilmek için, hukuk düzeninin
kişilere tanıdığı yetkidir.
HASTA HAKLARI
• Hasta hakları özellikle son 50 yıldır
insan hakları alanında yaşanan
hızlı gelişmelerin, sağlık hizmetleri
alanına yansıyan bir kavramı olarak
ortaya çıkmıştır.
• Sağlık herkesin öncelikli
ihtiyacıdır, herkesin sağlığı, bir
başkasının insafına terk
edilmeyecek kadar önemlidir.
• Geçmişte kabul edildiği gibi,
hastalara gösterilecek şefkat,
saygı, özen ile verilecek sağlık
hizmeti, onlara bir lütuf veya bağış
değildir.
• Hekim veya diğer sağlık
çalışanlarının hastalarına
verecekleri destek, ulusal mevzuat
ve uluslararası sözleşmelerle
güvence altına alınmış hasta
hakları içerisinde net olarak
tanımlanmıştır. Bu bir görevdir,
yasal zorunluluktur.
• Hastalarımızın, haklarını yeterince
bilmediğini ve bunları kullanmakta
isteksiz oldukları gözlenmektedir.
Buna rağmen hastanın hakları
doktorun ve hemşirelerin
doğrularına tabi olmamalıdır.
HASTA HAKLARI İLE İLGİLİ
YAYIMLANAN BİLDİRGELER
1. LİZBON BİLDİRGESİ (1981)
2. AMSTERDAM BİLDİRGESİ
(Avrupa Hasta Haklarının
Geliştirilmesi Bildirgesi Olarak 1994)
3. BALİ BİLDİRGESİ (1995
tarihinde Endonezya’nın Bali
Kentinde)
Lizbon Bildirgesi (1981)
• Dünya Tıp Birliği aşağıda yazılı
maddeleri içeren Hasta Haklarını tespit
etti.
1. Hasta hekimini özgürce seçme
hakkına sahiptir
2. Hasta, dışardan herhangi bir etki
altında kalmaksızın klinik ve etik
kararlarını özgürce alan bir hekim
tarafından bakılma hakkına sahiptir.
Lizbon Bildirgesi (1981)
3. Hasta yeterli bilgi aldıktan sonra
tedaviyi ret veya kabul hakkına sahiptir.
4. Hasta hekiminden tıbbi ve kişisel
sorunlarının mahremiyetine saygı
duyulacağını bekle hakkına sahiptir
5. Hasta ruhsal yönden, isterse uygun
bir din adamının yardımını içeren moral
teselli hakkına sahiptir.
Hasta hekimini özgürce seçme
hakkına sahiptir
• Uluslararası bildirgeler yanında
ülkelerin kendi iç hukukları da vardır.
Bu bildirgelere uyulurken iç hukuk da
göz önüne alınır. Ülkemizde de hasta
hekimini özgürce seçme hakkına
sahiptir. Deontoloji Tüzüğünün 5.
maddesi konu ile ilgili olarak şu
açıklamayı getirmektedir;
Hasta hekimini özgürce seçme
hakkına sahiptir
• “Sağlık müesseselerinde tatbik olunan usul
ve kaideler saklı olmak üzere hasta hekimini
veya tabibini serbestçe seçebilir." Ülkemizde
Sosyal Sigortalar Kurumuna ve Emekli
sandığına bağlı çalışanlar için durum
değişiktir, bu kurumlara müracaat eden
hastalar hekimini seçemez. O anda görevli
alan hekim hastaya bakar. Hastaların
tedavileri bu kurumların imkanları
çerçevesinde yapılır, hastanın başka bir
hastaneye sevki hekimin görüşüne bağlıdır.
Hekimin kararlarında özgür
olması
Hasta, dışardan herhangi bir
etki altında kalmaksızın klinik ve
etik kararlarını özgürce alan bir
hekim tarafından bakılma hakkına
sahiptir
Hekimin kararlarında özgür
olması
• 1981'de Dünya Tıp Birliğinin aldığı bu
karar 1960 tarihli Deontoloji
Tüzüğümüzde bulunmaktadır. Söz
konusu Tüzüğün 6. Maddesi , tabibinin
sanat ve mesleğini icra ederken hiçbir
tesir ve nüfusa kapılmaksızın vicdanı ve
mesleki kanaatine göre hareket
edeceğini, tabip ve diş tabibinin tatbik
edeceği tedaviyi tayinde serbest
olduğunu belirtmektedir.
Hekimin kararlarında özgür
olması
• Hekimin özgürce vereceği kararın
hastaya zarar vermemesi istenir.
Günümüzde geçerli olan zarar
vermeme, yararlı olma özerklik,
adalet ilkeleri doğrultusunda karar
vermesi hekimden beklenir.Hekim
hata yaptığı zaman meydana
gelebilecek durumdan sorumlu
olabilir.
Hekimin kararlarında özgür
olması
• Bu konuda Deontoloji Tüzüğünü 20.
Maddesinde şunlar yazılıdır:"Mali
durumu müsait olmayan hastalara,
mutlak zaruret olmadıkça pahalı ilaçları
teselli olarak verilmesi caiz değildir.
Tabip ve diş tabibi hastaya lüzumsuz ve
fuzuli masraflar yaptıramayacağı gibi
faydası olmayacağını ve hastanın mâlî
kudretisin kâfi gelmeyeceğini bildiği bir
tedaviyi tavsiye edemez.
Hekimin kararlarında özgür
olması
Faydasızlığını bildiği bir ilâcı
hastaya veremez. Ancak esaslı bir
tedavi yapılması mümkün olmayan
hallerde, teselli bakımından bazı
ilaçlar tavsiye edebilir”.
Hekimin kararlarında özgür
olması
Hekim tedavi özgürlüğü
konusunda bazı hususları göz
önüne alma durumundadır. Meselâ,
antibiyotikle iki günde
iyileşebilecek hastayı eski usul
tedavilerle onbeş gün yatakta
tutarsa hekimin hukuki
sorumluluğundan söz edilebilir.
Özerkliğe saygı
Hasta yeterli bilgi aldıktan sonra
tedaviyi ret veya kabul hakkına
sahiptir
Özerkliğe saygı
Burada istenen hastanın tedavisi
konusunda aydınlatılması ve dolayısı
ile özerkliğine saygı gösterilmesidir,
Hastanın kendi bedeni üzerimde karar
verebilmesi için yapılacak uygulamanın
yarar ve zararının açıklanması ve
aydınlatılması gerekmektedir. Ancak
bundan sonradır ki hasta karar
verebilir.
Mahremiyet ve moral
• Hasta hekiminden tıbbi ve kişisel
sorunlarının mahremiyetine saygı
duyulacağını bekle hakkına sahiptir
• Hasta ruhsal yönden, isterse uygun bir
din adamının yardımını içeren moral
teselli hakkına sahiptir.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
Bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyetinde hayatın tüm
alanlarında olduğu gibi sağlıkta ve
hastalıkta kişilerin ve kurumların hak ve
yetkileri tüzüklerle, yasalarla ve
yönetmeliklerle belirtilmiştir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde konu ile ilgili
alınan kararlar “Türk Sağlık Mevzuatı”
adlı kitapta toplanır.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
47 yasa, 15 tüzük, 8 yönetmelik bulunan
“Türk Sağlık Mevzuatı”, Adli Tıptan
eczacılığa, hemşirenin görev ve
yetkilerinden hastane işletmeciliğine
kadar birçok konuyu kapsamaktadır.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
1998 yılında “Hasta Hakları”
başlığını taşıyan Yönetmelik
yürürlüğe girene kadar, Sağlık
Mevzuatında “Hasta Hakları”
başlığını taşımayan, fakat hak
olarak değerlendirebileceğimiz
maddeler bulunmaktaydı.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• Hasta hakkı olarak
değerlendirebileceğimiz bu maddelere
şunları örnek olarak verebiliriz:
• 1928 yılında çıkarılan Tababet ve
Şubeleri Sanatlarının Tarz-ı İcrasına
Dair Kanunun 70. maddesi hastadan
alınacak onam ile ilgilidir.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• Bu maddede hekimlerin, uygulayacakları her
türlü işlem için hastadan izin alınmasını,
büyük ameliyatlar için bu iznin yazılı
olmasını, çocuklar ve hacir altında olanlar
için ise veli veya vasisinden izin alınmasını
şart koşmaktadır. Yine bu maddede hasta
ifade veremeyecek durumda ve yanında
kimse bulunmadığı takdirde izin alınmasının
şart olmadığı belirtilmektedir.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• 1960 yılında çıkarılan Tıbbi Deontoloji
Tüzüğünde hekimin; hastanın cinsiyet,
ırk, milliyet, din, siyasi görüş vb. ne
olursa olsun hastasına en büyük ilgiyi
göstermesi, muayene ve tedavisini
yapması belirtilmiştir (Madde 2). Aynı
tüzükte hastanın sırrının saklanmasını
(Madde 4),
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• Hastanın hekimini seçmede özgür
olduğunu (resmi sağlık kurumlarında
usuller ölçüsünde) (Madde 5), hekimin
hastasını tedavi ederken hiçbir tesir ve
nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve
mesleki kanaatine göre hareket etmesi
gerektiği (Madde 6) gibi hasta haklarını
içeren maddeler bulunmaktadır.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• 1982 yılında çıkarılan ve 197 maddeden
oluşan Yataklı Tedavi Kurumları İşletme
Yönetmeliğinin 7. maddesinde hastanın
muayene ve tedavisinin gizlilik içinde
yapılması, 193. maddesinde, hangi din
ve mezhepten olursa olsun istenildiği
takdirde dini telkin ve dualar yapmak
üzere bir din adamının davet
edilebileceği kayıtlıdır.
TÜRKİYE’DE HASTA HAKLARI
• 1928, 1960 ve 1982 yıllarında
yürürlüğe girmiş bu yasa, tüzük ve
yönetmelikte Lizbon “Hasta Hakları
Bildirgesinden” farkı aydınlatılmış
onam ibaresinin (informed
consent) bulunmayışıdır.
Hasta hakları yönetmeliği
• 1998’de “Hasta Hakları Yönetmeliği”
yürürlüğe girmiştir.
• Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan
Hasta Hakları Yönetmeliğin amacı şöyle
belirtilmiştir:
Hasta hakları yönetmeliği
• a. Sağlık hizmetleri sahasında
başta Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nda , diğer mevzuatta ve
milletlerarası hukuki metinlerde
kabul edilen “hasta hakları”nı
somut olarak göstermek,
Hasta hakları yönetmeliği
b. Sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve
kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları
dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan
haysiyetine yakışır şekilde herkesin “hasta
hakları”ndan faydalanabilmesi,
c. Hak ihlallerinden korunabilmesi
d. Gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen
kullanabilmesine dair usul ve esasları
düzenlemek.
Hasta hakları yönetmeliği
• Türkiye Cumhuriyeti yasaları esas
alınarak hazırlanan yönetmelikte,
Lizbon, Amsterdam ve Bali
Bildirgesinde bulunan maddelere yer
verilmiştir. 51 maddesi ve alt maddeleri
bulunan Türkiye Hasta Hakları
Yönetmeliğinde esas olarak şu
maddeler bulunmaktadır:
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 6. Sağlık hizmetlerinden
faydalanma hakkı; Adalet ve
hakkaniyete uygun olarak faydalanma
hakkı,
• Madde 7. Sağlık hizmetlerinden nasıl
faydalanılacağı hakkında bilgi isteme
hakkı,
• Madde 8. Sağlık kuruluşunu seçme ve
değiştirme hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 9. Personeli tanıma, seçme ve
değiştirme hakkı
• Madde 10. İmkanların sınırlı olduğu
durumlarda, öncelik hakkının tıbbi
kriterlere dayalı ve objektif olarak
belirlenmesini isteme hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 11. Modern tıbbi bilgi ve teknolojinin
gereklerine uygun olarak teşhis ve tedavi
hakkı,
• Madde 12. Teşhis ve tedavi amacı
olmaksızın, hayatı tehlikeye yol açabilecek,
vücut bütünlüğünü bozacak, akli ve bedeni
direnci azaltabilecek hiçbir şey
yapılamayacağı ve talep edilemeyeceği hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 13. Her ne sebeple olursa olsun
hayat hakkından vazgeçilemez, kişinin
talebi olsa da hayatına son verilemez
(Ötanazi yasağı),
• Madde 15. Teşhis, tedavi ve tıbbi
işlemler, bunların alternatifleri
konusunda anlayabileceği şekilde
aydınlatılması hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 16. Tıbbi kayıtlarını inceleme
hakkı,
• Madde 17. Tıbbi kayıtlardaki yanlış veya
eksik bilgilerin düzeltilmesini isteme
hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 18. Gerektiğinde tercüman
kullanılarak aydınlatılması hakkı,
• Madde 19. Hasta üzerinde kötü tesir yapacağı
bilinen durumlarda teşhisin söylenmemesi
caizdir. Hastanın kötü bir teşhisin kendisine
söylenmemesi için bir beyanı varsa
yakınlarına söylenir,
• Madde 20. Hastalığı hakkında yakınları da
dahil kimseye bilgi verilmemesini isteme
hakkı (tedbir alması gereken yetkili merciler
dışında),
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 21. Mahremiyete saygı ve
saklanmasını isteme hakkı,
• Madde 22. Rızası olmadan tıbbi
müdahale yapılmaması hakkı,
• Madde 24. Rızasını geri çekebilme hakkı
• Madde 25. Tedaviyi reddetme ve
durdurma hakkı,
Hasta hakları yönetmeliği
• Madde 26. Velisinden izin alınsa bile
çocuğun da aydınlatılması ve
müdahaleye iştiraki hakkı.
• Madde 38. Dini vecibeleri yerine
getirme ve dini hizmetlerden
faydalanma hakkı,
• Madde 42. Şikâyet ve dava hakkı.
Hasta hakları yönetmeliği
• Bu maddelerden başka “organ ve doku
alınmasında rıza”, “aile planlaması
hizmetleri ve gebeliğin sona
erdirilmesi” ve “tıbbi araştırma”
konularında hastaların hakları
belirtilmiştir. Bu hakların
belirlenmesinde de uluslararası
bildirgeler göz önüne alınmıştır.
Hasta hakları büroları
• Özel hastanelerde oluşturulmuş “hasta
hakları büroları” dışında, Devlet
hastanelerinde de yasalarla koruma
altına alınmış olan “Hasta Hakları” için
uygulamaya geçilmiştir.
• Hastalar ayrıca Sağlık Bakanlığı'nın '184
SABİT' telefon hattını 24 saat arayarak
şikayetlerini iletebiliyorlar.
Hasta hakları dernekleri
• Sivil toplum örgütleri de bu alanda
çalışmalar yapmaktadır. Kurulan hasta
hakları dernekleri hastaları
aydınlatmada, haklarını koruma ve
aramada yardımcı olmaktadır.
• Günümüzde hasta hakları
boyutundaki gelişmeler dünyanın
birçok ülkesinde hukuksal alanı
zorladığından yasalarla hasta
haklarını güvence altına alınmaya
başlamıştır. Almanya’da bu konuda
acılan davaların yarısını
aydınlatılmış onam ödevinde
başarısızlık oluşturmaktadır.
• Halkın hasta hakları yönünden
bilinçlenmesi ve bu tür ihlaller
sonucu caydırıcı cezaların
verilebildiğinin görülmesi, hak
aramaların artmasının yanı sıra
sağlık sisteminin ciddi anlamda
sorgulanmasını da sağlayacaktır.
ORGAN NAKLİ ve ETİK
SORUNLAR
• Bir çok hastalığın tedavisinde
uygulanan en iyi bazen de tek
tedavi yöntemi olan organ nakli
bütün dünyada, gerek yeni yasal
düzenlemelerin oluşmasına yol
açarken, etik açıdan yoğun
tartışmalara sebep olmaktadır.
ORGAN NAKLİ
İnsanın doğal hakkı olan yaşama
hakkını ve vücut bütünlüğünü
korumaya çalışmak, yaşam
süresini uzatmak ve yaşamak için
yeni bir şans sunmaktır.
ORGAN NAKLİ
• Canlı vericiden veya
• Ölüden yapılır.
• Canlı vericiden organ alımı, vericinin
yaşamını riske sokmayacak organların
alımıyla sınırlıdır. Buna rağmen insanlar
sağlıklarını zarara sokacağı
düşüncesiyle organ bağışında isteksiz
olmaktadırlar. Bundan dolayıdır ki, her
geçen gün artan organ ihtiyacı, ölü
veriden organ alımını ön plana
çıkarmaktadır.
Aktarılacak Organın Canlılığı
• Organ aktarımı cerrahisinde canlılık temel
unsurdur. Oksijensiz kalan vücut hücreleri
bozulurlar. Bir organın dondurulmuş olarak
kalma süresi de son derece sınırlıdır ve doku
tipine göre değişiklik gösterir. Kalp ve
akciğerler alınmalarından sonra 4 saat,
karaciğer 8-12 saat içinde kullanılmalıdır;
böbrekler in vitro koşullarda 24 saat
dayanabilirler. Gecikmeler ameliyatta risk
ihtimalini arttırır.
ÖLÜ VERİCİ
• Türk hukuk sisteminde ölü vericiden
yapılacak nakillerde, kural olarak vericinin
rızasını aranmış, bu konuda bir açıklık
bulunmadığında ise yasada belirtilen
yakınlarının rızasını yeterli görmüştür.
14’üncü madde gereği, öncelikle ölünün
vasiyeti aranacak, bu bulunmuyorsa
“sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi,
reşit çocukları, ana veya babası veya
kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa
yanında bulunan herhangi bir yakınının onayı
ile” organ alınabilecektir.
ÖLÜ VERİCİ
• Yasaya getirilen değişiklikle, kaza
ve doğal afetler sonucu hayatını
kaybetmiş ve yanında yakını
bulunmayan kişiden, tıbbi ölüm
uzman kurulca saptandıktan sonra
vasiyet veya rıza aranmaksızın
organ alınabileceği kabul
edilmiştir.
ÖLÜMÜN TESPİTİ
• Eskiden kalbin ve solunumun spontan olarak
çalışmasının durmasına ölüm deniyordu.
Klinik ya da fizyolojik ölüm adını verilen bu
tanım artık geçerli değildir. Çünkü
reanimasyon merkezlerinde durmuş kalp ve
akciğer, teknik tıbbi cihazlar sayesinde
yeniden çalışabilir hale getirilebilir.
Refkleslerin geri dönüşsüz (irreversibl) kaybı,
gözlerde çift taraflı midriasis, derin koma,
atoni v.d. ölüm tarifi için yeterli değildir.
Çünkü bu durumdaki kişi bitkisel hayatta
yaşayabilir ve yasal hakları devam eder.
Organ alımı için beyin ölümünün
gerçekleşmesi gerekir
• Bugün kabul edilen ölüm; beyin
ölümü yani biyolojik ölümdür.
Beyin sapı ve korteksinin ölümü
sonucu, beyin işlevini yerine
getiremez ve diğer organların
koordineli olarak çalışmasını
sağlayamaz. Beyin ölümünün
tespitinde EEG kayıtları esastır.
Kimler belirler
• Ülkemizde 29 Mayıs 1979 tarihli
Organ ve Doku Alınması,
Saklanması, Aşılanması ve Nakli
Hakkında Kanun’un 11.maddesi
beyin ölümünün gerçekleştiğini şu
uzmanlık dallarından birer temsilci
belirler demektedir:
ÖLÜMÜ TESPİT EDEN
UZMANLIK ALANLARI
Kardiyoloji,
Nöroloji,
Nörosirürji
Anesteziyoloji ve reanimasyon
Yasada beyin ölümünün gerçekleştiği;
dört kişiden oluşan bu uzmanlık
alanındaki hekimler kurulu tarafından
oybirliği ile saptanır ifadesi
bulunmaktadır.
KURULDA
BULUNMAYACAKLAR
• Yasaya göre ortaya çıkabilecek
herhangi bir şüpheli durumu
önlemek için aktarım
operasyonunu gerçekleştirecek
hekimlerin, ölüm halini saptayacak
hekimler kurulunda yer almaları
yasaktır.
Avrupa’da
• Çeşitli Avrupa Topluluğu
ülkelerinde, kişinin aksine bir
beyanı yoksa kadavradan organ
alınabilmektedir.
• İtalya ve İspanya akrabanın buna
itirazını ve veto hakkını
yasallaştırmışlardır.
CANLIDAN ORGAN ALIMI
Canlıdan organ bağışının teknik
avantajları vardır:
• Doku uyumunu tespit için yeterli
zaman bulunur,
• Ameliyatın acil olarak yapılma
zorunluluğu olmayabilir ve anoksi
(oksijensizlik) zamanı sıfırdır
rejenere olmayan organlar
Canlıdan, hızla yenilenen kan ve
kemik iliği gibi dokuların yanı sıra,
yenilenmeyen, rejenere olmayan
organlar da bağış yoluyla alınabilir.
Ancak canlıdan kalp nakli
yapılamaz.
ORGAN NAKLİ
Tıp her gün ilerleme
göstermektedir. Birkaç yıl öncesine
kadar karaciğer aktarımı
yapılamıyordu. Günümüzde erişkin
karaciğerden alınan parçaların
çocuklara aktarımı tedavi rutinine
girmiştir.
CANLI VERİCİDEN ORGAN ALIMI
Bir kişiden organ alınması, bedensel
bütünlüğüne yönelik doğrudan, ağır ve
geri dönülemez sonuçlar doğuran bir
eylem olduğundan, kural olarak ağır
müessir fiil olarak görülmesi ve bu
değerin kişinin tasarruf alanı dışında
bulunduğu gerekçesi ile hukuka aykırı
sayılması gerekmektedir.
CANLI VERİCİDEN ORGAN ALIMI
Ancak bu eylem, organ alıcısının
yaşamının veya sağlığının kurtarılması
için gerçekleştirildiğinde, iki bireyin
fiziksel bütünlüğü birlikte ele alınmakta
ve bu işlemin iyileştirici niteliğinin
organ vericisi açısından da kabul
edilmesini sağlamaktadır.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesi
• Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesi, 19 ve 20’nci
maddelerinde canlı vericiden organ ve
doku nakli için bazı genel
belirlemelerde bulunmuş, bu
kapsamda, bu işlemin ancak alıcıyı
iyileştirme amacıyla ve ölüden
alınabilecek bir organ veya doku
bulunmadığında gerçekleştirilebileceği
hükmünü getirmiştir.
CANLI VERİCİDEN ORGAN ALIMI
Organ ve doku ticareti
• Bu çerçevede özellikle organ ve
dokunun ticari amaçlarla
bağışlanması sorunu ortaya
çıkmaktadır. Böyle bir amacın
güdülmesinin, organ aktarma
eylemini hukuka ve ahlaka aykırı
hale getireceği genel olarak kabul
edilmektedir.
Organ ve doku ticareti
• Nitekim Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesi’nin 21’inci maddesine
göre, “insan ve parçaları, kendi başına hiçbir
ticari kazanca konu olamaz”.
• Dünya Tabipler Birliği de, Ekim 1985’te
Brüksel’de yapılan 37’nci Genel Kurul
toplantısında kabul edilen bir duyuruyla,
organ nakli için insan organlarının
satılmasını kınamıştır.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesi
• Sözleşmenin kabul ettiği bir başka
husus ise, uygun bir verici
bulunamadığında ve yaşam kurtarıcı
nitelikte bir operasyon söz konusu
olduğunda, alıcının rıza verme ehliyeti
bulunmayan kardeşinden de organ
alınabileceğidir . Bunun için yasal
temsilcisinin yazılı izni aranmakta ve
ehliyetsiz vericinin aktif bir direniş
içinde olmaması gerekmektedir.
Türkiye’de
• Türkiye bu hükme, Organ ve Doku
Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunun 5’inci
maddesindeki, on sekiz yaşından
küçüklerden veya temyiz gücü
olmayanlardan organ alınamayacağı
hükmüne dayanarak çekince
koymuştur.
TÜRKİYE’DE ORGAN NAKLİ İLE
İLGİLİ YASALAR
• Ülkemizde organ ve doku nakli ile
ilgili olarak 1979’da 2238 sayılı Organ
ve Doku Alınması, Saklanması,
Aşılanması ve Nakli Hakkındaki
Kanun çıkarılmış ve yürürlüğe
girmiştir.
TÜRKİYE’DE ORGAN NAKLİ İLE
İLGİLİ YASALAR
• Bu yasanın 6. maddesine göre; “on
sekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz
olan kişiden organ ve doku alınabilmesi
için vericinin en az iki tanık huzurunda
açık bilinçli ve tesirden uzak olarak
önceden verilmiş yazılı veya en az iki
tanık önünde sözlü olarak beyan edip
imzaladığı tutanağın bir hekimce
onaylanması gerekir”.
Organ Nakli ve Rıza
• Yakın akrabalıklarda alıcı ve verici arasında
duygu yükü olduğundan; verilen rızanın
niteliği sorgulanmalı,
• Aile içinde verici adaylarından birine baskı
yapılıp yapılmadığı belirlenmeli;
• Alıcı anne ise; güçlü ve karşı konulamaz bir
etkilenme söz konusu olduğundan,
bilgilendirilmiş bir rızanın gerçekten alınıp
alınamadığı tespit edilmelidir.
TÜRK CEZA KANUNU’NDA
ORGAN VE DOKU NAKLİ
• 26.09.2004 TARİH VE 5237 SAYILI
TÜRK CEZA KANUNU’NDA ORGAN
VE DOKU NAKLİYLE İLGİLİ YASAL
DÜZENLEMELER
CEZA YASALARI
• Hukuken geçerli rızaya dayalı
olmaksızın, kişiden organ alan
kimse, beş yıldan dokuz yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
Suçun konusunun doku olması
halinde, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur
SUÇ VE CEZA
• Suçların bir örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmesi halinde,
sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
• Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş
olan organ veya dokuyu saklayan,
nakleden veya aşılayan kişi, iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
Organ satışı ve satın alınabilirliği
adalet ilkesini zedeler
• Nakilde kullanılacak organın maddi bir
bedeli olması, her şeyden önce “organ
bağışı” fikrini temelden yıktığı görüşü
hakimdir. Organların satışa çıkarılması
ve satın alınabilirliği temel etik
ilkelerden adalet ilkesini tamamen
zedeler ve dengenin yoksullar aleyhine
bozulmasına yol açar. Maddi varlığın
ise tıbbi gerekçelerle, tıbbi
endikasyonla bir ilgisi yoktur.
ORGANIN DAĞITIMI
• Organ ve dokuların adaletli dağıtımında teklif
edilen değişik görüşler vardır.
• Çoğunlukla kabul edilen dağıtım sistemi,
tıbbi yararlılıktır.
• Diğer dağıtım prensiplerini de şöyle
sıralayabiliriz
• Aciliyet ve kurtarma ilkesi: Bu, en fazla
kişisel ihtiyacı olana; yaşamı en fazla
tehlikede olana öncelik tanınması anlamına
gelir
ORGANIN DAĞITIMI
Sıra” veya “kuyruk” ilkesi: Bu ilke,
diğer faktörler aynıysa, organların
önce bekleme listesinde en uzun
beklemiş kişilere verilmesini
gerektirir.
ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA
DUYARLILIK
• Toplumun organ nakli konusunda
daha duyarlı olması için organ
naklinin yalnızca hastane
koridorlarında konuşulan bir konu
olmaktan öteye geçerek yaşamın
bir parçası haline gelmesi gerektiği
düşünülmektedir.
ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA
DUYARLILIK
• Ülkemizde çok sayıda organ bekleyen
hasta bulunmakla birlikte, organ bağışı
son derece sınırlıdır. Sağlık Bakanlığı
verilerine göre 01.01.2005-5.10.2006
tarihleri arasında yapılan organ bağışı,
ülke genelinde 3.194 iken diyalizde
bekleyen hasta sayısı 2005 rakamları ile
39.161'dir.
ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA
DUYARLILIK
• Bu durum organ nakli ile ilgili
bilgilerin yalnızca sağlık personeli
yetiştirmeye yönelik eğitim
kurumlarında değil, lise düzeyinde
dahi verilmesi ve organ nakli
konusunda bilinçlenmenin tüm
kitleyi kapsayacak durumda
olmasını destekler niteliktedir.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
Fetüsün hangi gelişim aşamasında bir
insan bireyi olarak kabul edileceği
tartışmaları ve görüşler:
• Döllenme anından itibaren fetüsün
normal birey gibi kişilik haklarını
kazandığı görüşü: Buna göre henüz
birkaç hücreden ibaret bir embriyo
erişkin birey ile aynı haklara sahiptir.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Bu fikrin karşısında yer alan görüş:
Doğum anına kadar fetüsün birey kabul
edilemeyeceğini savunur. Hatta
yenidoğanın bile kendi hakkında bilinçli
karar verebilen, tümüyle özerk bir birey
olarak kabul edilemeyeceğini de ileri
sürer. Bu iki uç fikrin arasında çeşitli
görüşler yer almaktadır.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Embriyonun gelişim sürecini temel
alan yaklaşıma göre, anne
karnında fetüsün manevi bir varlık
olarak kabul edilecek gelişim
düzeyine erişmiş olması önemlidir.
Burada fetüsün anne rahmi dışında
varlığını sürdürebilecek gelişim
evresine ulaşıp ulaşmamış olması
da önemli görülmektedir.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Yapay döllenme teknolojisinde de
döllenmiş embriyonun ana rahmi
duvarına yerleştirildiği andan
itibaren kişilik haklarını kazanacağı
kabul edilir.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Fiziksel açıdan insan şekline
benzer özellikler geliştirdiği, beyin
dalgalarının EEG kayıtlarına geçtiği
anı da, fetüsün insan bireyi olarak
yaşama hakkını kazandığı an
olarak kabul eden görüşler vardır.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Embriyonun prenatal hayatın hangi
aşamasında insan bireyi kabul
edilebileceği sorusuna bazı yazarlar,
döllenmeden sonraki 14-15. günde,
embriyo üzerinde primitif çizgilerin
oluştuğu dönem cevabını verirler.
• Bazıları ise insana özgü ayırıcı fiziksel
özelliklerin gebeliğin sekizinci
haftasında ortaya çıktığını savunurlar.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Bazı yazarlar prenatal hayatta insan
kişiliğinin ne zaman başladığı sorusuna
beyin fonksiyonlarının başlaması olarak
cevap verirler. Nasıl beyin ölümü
yaşamın sonu olarak kabul ediliyorsa,
beyin fonksiyonlarının başladığı andan
itibaren fetüs yaşama hakkına sahip bir
insan bireyi olarak tanımlarlar.
YAŞAMIN BAŞLANGICI
Fetüsün Kimliği ve Haklar
• Geleneksel görüş fetüsün anne
karnında hareket etmeye başlamasını
(animation), annenin bu hareketi
hissettiği anı da yaşamın başlangıcı
olarak nitelemektedir.
TARTIŞMALARIN EN ÖNEMLİ
SEBEBİ: KÜRETAJ SORUNU
• Abortus (DÜŞÜK) ile ilgili tıbbi bilgiler
ve teknikler bu konuya ilişkin ahlaki
değerler ile adeta iç içedir. Gerek
fetüsün ahlaki yönden insan bireyi
olarak tanımı gerek anne sağlığı
gerekse kamu sağlığı açılarından tıbbi
ve etik değerlendirmeler birbirini
tamamlayıcı niteliktedir.
Abortus sorunu
• Daha önce belirtildiği gibi fetüsün
kimliği, statüsü, ana karnındaki
(prenatal) dönemde ne zaman tam
olarak bir insan bireyi kabul
edileceği soruları abortusu
karmaşık bir sorun haline
getirmektedir.
Abortusa hangi aşamada izin
verilebilir
• Bu konuda ahlaki, toplumsal,
hukuki, etik, felsefi, dini bakımdan
konuya farklı yaklaşımlar söz
konusudur. Bu yüzden de fetüsün
ne zaman canlı olarak haklara
sahip bir birey kabul edileceği ve
abortusa ne aşamada izin
verileceği konusunda farklı
görüşler mevcuttur.
Spontan abortus
abortus veya küretaj
• Tıbbi açıdan spontan abortus ya da
halk arasındaki deyişiyle düşük, fetüs
tek başına varlığını sürdüremeyecek
kadarken (yaklaşık 24 hafta) gebeliğin
sonlanmasıdır.
• Bu süreden sonra ise vaktinden önce
doğum, ölü doğum terimleri
kullanılmaktadır.
• Evre gözetilmeksizin gebeliğin tıbbi
veya cerrahi yolla sonlandırılması ise
abortus ya da küretaj olarak
Abortus konusunda etik
yaklaşımlar
• Aşırı muhalifler kürtajı bir insanı
öldürmekle eşdeğer tutup kesinlikle
yasaklanmasını isterken, hararetli
savunucuları kürtajı kesinkes bir kadın
hakkı olarak değerlendirerek
hamileliğin her döneminde
yapılabileceğini öne sürmektedirler.
• Feminist biyoetikçiler kürtajı, ‘kadının
bedeni üzerinde tasarrufu’ anlamında
bir hak olarak görürler.
Neden küretaj isteniyor?
• Kadın tarafından istenmeyen
gebeliklerde,
• Bebek sahibi olmayı arzu etmelerine
rağmen, tıbbi nedenlerle sağlıkları
tehlikeye girince,
• Ensest durumlarda,
• Mali veya duygusal nedenlerle ya da
ailenin refah düzeyini korumak için
gebeliği sonlandırma yolunu seçerler.
Neden küretaj isteniyor?
• Bebek istendiği cinsiyette olmadığı
zaman bu yola başvuranlar
çıkmaktadır. Bu seçenek cinsiyet
ayrımcılığına hizmet ettiği için
ahlaken ve tıp etiği açısından
onaylanmaz.
TÜRKİYE’DE
• Ülkemizde 2827 sayılı 24.05.1983 tarihli
“Nüfus Planlaması Hakkında Kanun”un 5.
maddesi “Gebeliğin 10. haftası doluncaya
kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca
olmadığı takdirde istek üzerine rahim
tahliyesi” yapılabileceğini öngörmüştür.
Ayrıca “Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon
Hizmetlerinin Yürütülmesi ve
Denetlenmesine İlişkin Tüzük” 2. Bölüm de
(Resmi Gazete, 18.12.1983 / No. 18255)
konuya ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
TÜRKİYE’DE
• Gebeliğin 10. haftası doluncaya kadar
annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca
ANNENİN RIZASI,
BABANIN İZNİ
GEREKİYOR
Üremeye Yardımcı Teknikler ve
Etik
• Kısırlığa karşı tıp teknolojilerinin
açtığı yol, çocuk sahibi olmak
isteyenlere yeni olanaklar sunmakla
beraber, bu yöntemlerle ilgili çeşitli
etik tartışmaları da beraberinde
getirmiştir.
in vitro fertilizasyon ve embriyo
transferi (IVF-ET)
• Günümüzde yapay döllenme
teknikleri çok çeşitli olmakla birlikte
ortak özellikleri döllenmenin doğal
yöntemden farklı olarak, anne
bedenin dışında in vitro koşullarda
gerçekleşmesidir. Bu yapay döllenme
çeşitleri içinde in vitro fertilizasyon
ve embriyo transferi (IVF-ET) en
yaygınıdır.
İlk in vitro fertilizasyon
• IVF-ET 1978 yılında İngiltere’de Loise
Brown için ilk kez başarıyla uygulandı.
• Bu yeni tıp teknolojilerinin çocuklara
veya anne babaya zarar verip
vermeyeceği; insanların üreme, aile,
ana babalık kavramlarını algılayışı ve
anlayışında yol açtığı değişiklikler
sorgulanmaya başlandı.
Loise Brown annesinin
kucağında
Etik Kurulların Kararı:
Kabul edilebilir
• Çeşitli ülkelerde bu konuyu
incelemek üzere toplanan etik
kurullar, işlemin doğal
yöntemlerden farklı olarak, infertil
çiftlere çocuk sahibi olma imkânı
vermesi yönünden etik açıdan
kabul edilebilir olduğu fikri
benimsenmiştir.
Başka sorun; kiralık, taşıyıcı
anne
• 1990’larda ise bu alandaki
gelişmeler, annenin bir başka
kadını kiralık anne olarak
kullanarak, taşıyıcı annenin kendi
genetik ürünü olmayan bebeği
dünyaya getirmesini mümkün
kılmıştır.
Başka sorun; sperm bankaları ve
sperm donörleri
• Daha da ileri gidilerek sperm bankalarının
kurulabilmesi ile sperm donörleri ortaya
çıkmış, in vitro olarak döllenen embriyoların
dondurularak depolanabilmesi, yıllar sonra
kendi genetik ebeveyni olan ya da olmayan
çiftler için kullanılabilmesi, dondurulmuş
embriyoların “imha” edilebilmesi, klonlama
yöntemleri ile başlangıçtaki etik kabullerin
dışına çıkılmıştır.
Vericilerin hakları
• Ayrıca anne ve babadan başka,
üçüncü ve dördüncü tarafların,
örneğin taşıyıcı annelerin, sperm
vericilerin hakları söz konusu
olmuştur.
Aile kavramını tehdit ediyor
• Gamet vericilerin ve taşıyıcı annelerin,
anne baba ve çocuktan oluşan çekirdek
aile kavramını ve örgüsünü tehdit eden
konumu da eleştirilmektedir. Çocuk
açısından gerçek anne babanın hangisi
kabul edileceği sorusuna cevabın
belirsizliği geleneksel çekirdek aile
kavramının dışında yeni tanımlamalara
gidilmesine neden olmaktadır.
Heteroseksüel, homoseksüel….
• Geleneksel anlamda çekirdek aile
kavramının da dışına çıkılarak
evlenmemiş heteroseksüel veya
homoseksüel çiftlerin ya da bekâr kadın
veya erkeklerin çocuk sahibi
olabilmeleri gerçeği ortaya çıkmıştır.
Tüm bunlar etik açısından derin
tartışmalara yol açmıştır.
Lezbiyenler
• Bu tür ailelerde yetişen çocukların
toplumsal kabul yönünden sorun
yaşayabilecekleri öngörülmektedir.
• Buna ek olarak bazı ülkelerde yasal
kabul edilen homoseksüel veya
lezbiyen evliliklerde, bu yöntemle
çocuk sahibi olunduğunda, geleneksel
çekirdek aile kavramının yerle bir
edildiği belirtilmektedir.
Aile ortamı gerekir, bunun dışına
çıkılmamalı
• İngiltere’de yapay yöntemlerle üreme
yollarını ele alan Warnock Raporu
(1984), şu ifadeyle sonuçlanır:
“Çocuğun çıkarları; sevecen, istikrarlı,
heteroseksüel bir aile ortamında
yetişmeyi gerektirir; bunun dışında
koşulları bilerek zorlamak ahlaka uygun
değildir”.
Para karşılığı taşıyıcı anne
• Yeni üreme teknikleri konusunda tıp etiğinin
dikkat çektiği bir başka yön de bu olanakların
insan varlığını metalaştırma tehlikesi
taşımasıdır. Taşıyıcı annelere veya gamet
bağışçılarına büyük paralar ödenmesinin,
doğacak çocuğu ticari bir meta haline
getirmesi olasılığı ahlaka aykırı
bulunmaktadır. Yapılacak ödemenin sadece
tıbbi masrafları v.b. karşılayacak ölçüde
kalması, bu işlemde gönüllülüğün esas
olması önemle vurgulamaktadır.
Tıbbi Hizmetlere Erişim ve Adalet
• Üremeye yardımcı tıp tekniklerine
yapılan bir başka eleştiri de adalet
ve eşitlik ölçütleri yönündendir. Bu
tıbbi teknikler maliyetli ve pahalı
oldukları için devletlerin herkese
eşit ölçüde bu tıbbi hizmetleri
ücretsiz sunması günümüzde
olanaksızdır.
Tıbbi Hizmetlere Erişim ve Adalet
• Bu nedenle gelir düzeyi yeterli olan
sınırlı bir kesimin üremeye yardımcı
tıbbi tekniklerden yararlanabilmeleri
söz konusudur. Bu durumun toplumda
zengin ile yoksul arasında ayrımı daha
da keskinleştireceği, toplumsal sınıflar
arasında ayrılıkları arttıracağı ve adalet
duygusunu örseleyeceğine işaret
edilmektedir.
Yardımcı üreme teknikleri ile
ilgili
DİNİ GÖRÜŞLER
• Katolik kilisesinin doğal yolun dışında yapay
biçimde üreme tekniklerini kabul edilemez
bulduğu belirtilmektedir.
• Lüteryen, Anglikan, Musevi, Doğu Ortodoks,
İslami öğretiler Tanrı’nın üremeyi teşvik ettiği
düşüncesinden hareket ederek, yardımcı
üreme tekniklerine sıcak bakmaktadır.
İslam bilginlerinin görüşü
• İslam bilginleri, normal yoldan çocuk sahibi
olamayan, aile birliği içindeki nikâhlı eşlerin,
kocanın spermi ile karısının yumurtasının
veya bu eşlerden temin edilen materyallerin,
ya klâsik yöntemle yumurta ve spermler bir
araya getirilerek ya da mikroenjeksiyon
yöntemiyle, laboratuarda döllendirilerek elde
edilen embriyonun kadının rahmine
yerleştirilmesi suretiyle çocuk sahibi
olmalarını olumlu karşılamaktadır.
ÇOCUKLAR YÖNÜNDEN
SORUNLAR
• Bazı yazarlar bu çocukların doğal değil
de yapay üreme ile doğduklarını
öğrenince, toplumsal yönden
damgalanma ya da ayrımcılığa
uğrayabileceklerini, özellikle taşıyıcı
annelikle dünyaya gelmiş olanların
biyolojik anne farklılığı nedeniyle daha
sancılı bir süreç yaşayabileceklerini
ifade etmektedirler.
TÜRKİYE’DE DURUM
• Ülkemizde tıp teknolojisinde yapay
döllenme yöntemleri uygulamalarını
kanunen düzenleyen metin, “In Vitro
Fertilizasyon ve Embriyo Transferi
Yönetmeliği” (1987) ‘dir. Kısaca
değerlendirildiğinde sadece resmi
olarak evli infertil çiftler, başka bir
yöntemle tedavi edilemiyorlarsa yapay
döllenme yöntemine başvurabilir.
TÜRKİYE’DE DURUM
• Ülkemizde sperm ve yumurta (oosit)
alınması, depolanması, saklanması,
satılması yasaktır.
• Üç yılı geçmemek şartıyla eşlerin rızası
alınarak embriyo dondurulabilir.
Saklama, dondurma, imha işlemleri için
eşlerin yazılı izin belgesi şarttır.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Sürekli gelişen tıp teknolojisi yaşamın
uzatılmasına imkân sağlamaktadır. Bu
imkanların kullanımı, yapısı ve sınırları
tıp etiği yönünden sorgulanmaktadır.
Çünkü terminal dönem hastaların, ağır
anomalili yenidoğanların, ölmek üzere
olan hastaların yaşamlarının girişimsel
tedavilerle yapay olarak uzatılması,
ölümünün ertelenmesi tıp etiği
açısından sorgulanmaktadır.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Kişinin içinde bulunduğu tıbbi
durum nedeniyle yaşamını
sürdüremediği hallerde devreye
giren ve onun yaşamını yapay
olarak sürdürmesini sağlayan,
ölümünü erteleyen sistem ve
cihazlara ve uygulamalara yaşam
destek sistemleri denir.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Bunlar arasında yapay solunum
cihazları, vücut dışı kan dolaşımı
pompaları, diyaliz aygıtları,
canlandırma, tüple besleme v.d.
sayılabilir. Tüm bu sistem ve imkânların
sağlık hizmetine girmesi, yaşamın
sonu, ölüm, yaşam tanımlarını etkilemiş
ve sorgulanmaya başlanmıştır.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Yüzyıllardır ölüm solunumun ve kalbin
durması olarak tanımlanıyordu. Bugün
kabul edilen tanım beyin ölümüdür .
Beyin ölümü, beynin elektriksel
potansiyelinin izoelektrik hatta düşmesi
demektir. Beyin dokusu oksijensizliğe
çok duyarlı olduğu için bu hasar geri
dönüşsüzdür.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Bitkisel yaşam durumunda beynin
yalnızca kortikal bölümü hasar
görmüştür. Hasta düşük düzeyde
yaşam desteğiyle uzun yıllar yaşamını
bu durumda sürdürebilir. Vücut
dengelerini sağlayan, solunum ve
dolaşım gibi istem dışı çalışan
sistemleri düzenleyen beyin sapının
ölümünde ise yoğun bir yaşam desteği
gerekir.
Yaşamın sonu ile ilgili etik
sorunlar
• Günümüzde kabul gören ölçüt tüm
beyin ölümünün gerçekleşmesinden
sonra hastanın öteki sistemlerini
destek cihazları ile bir süre canlı tutmak
mümkün olsa da, hasta yeniden
bilincini kazanamayacaktır ve eldeki
olanaklar yaşamı sürdürmeye
yetmeyecektir.
• BİLİM VE TEKNOLOJİDEKİ HER
İLERLEME BERABERİNDE AHLAK,
ETİK SORUNLARI DA
GETİRMEKTEDİR.
Hasta hayata dönemeyecekse!
• Özellikle Birleşik Devletlerde hayata
dönmesi mümkün olmayan hastalardan
yaşama destek veren aletlerin çekilmesi
konusunda etik olarak tartışılıyor. Bazı
vakalar mahkemelere intikal ediyor.
Vaka 1
• Vaka; Birleşik Devletlerde: Hekim
bilinci kapalı hastayı komada
kaldığı süre içinde besledi. Daha
sonra akrabalarının isteğine uyarak
solunum aygıtını çekti. Hekim
cinayet suçlaması ile mahkemeye
verildi.
Vaka 2
• Vaka; Birleşik Devletlerde, Teksas’ta:
Hasta uzun süredir bilinçsizdi. Hekimler
hastanın bakım ve beslenmesinde
ısrarlıydılar. Hastanın oğlu, yaşam
desteklerinin çekilmesi için mahkemeye
başvurmuştur.
ÖTANAZİ
• Bu ve bunlara benzer sayısız vaka “ötanazi”
sorununu gündeme getirmiştir.
• Yunanca; “EU” iyi, güzel, “THANATOS” ölüm
anlamına gelmektedir.
Eski Yunanda hastalar ve sakatlar ölüme terk
ediliyordu. Fakat Hipokrat “hastama istese
de öldürücü ilaç vermeyeceğim, telkinde
bulunmayacağım” der.
Hipokrat’tan günümüze kadar insanın
rahat ölümü sorunu hep tartışıldı.
• Fransız Akademisi şu görüşü belirtti. “ Tıp
kesin olarak iyi olamaz diyemez. Böyle bir
karara varsa bile hekim ıztırabı dindirmek
amacıyla ölümü çabuklaştırırsa yaşam ve
ölüm üzerinde bir çeşit baskı kurmuş olur ki
hekimin yüzyıllardan beri devam eden gerçek
rolüne yani tedavi etmek amacına aykırıdır”.
ÖTANAZİ
• Ötanazi eylemli, eylemsiz, gönüllü,
gönülsüz olarak sınıflandırılmaktadır.
• Ne yazık ki; bazı ülkelerin yasaları
eylemli ötanaziye izin vermektedir.
ÖTANAZİ
• Bazı Batı ülkelerinde özellikle
bakıcıların tıbbın geleneğini hiçe
sayarak hastanın bilgi ve ilgisi dışında
eylemli olarak ötanazi yaptıkları
basında yer almaktadır.
TÜRKİYE’DE
• Hukuka göre: Hastanın isteği üzerine
olsa bile Türk Ceza Kanunu’na göre
(Madde 448) ötanazi kasten adam
öldürme suçudur.
TÜRKİYE’DE
• Deontoloji Tüzüğü 13/3:
• “Tabip veya diş tabibi, teşhis veya
korunmak gayesi olmaksızın hastanın
arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle
akli veya bedeni mukavemeti (direnci)
azaltacak her hangi bir şey yapamaz”.
TÜRKİYE’DE
• Deontoloji Tüzüğü Madde 14/1:
• “Tabip veya diş tabibi hastanın
vaziyetinin icap ettirdiği sıhhi ihtimamı
gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak
ve sıhhatini korumak mümkün olmadığı
takdirde dahi ıztırabını azaltmaya veya
dindirmeye çalışmakla mükelleftir”.
DÜNYA TABİPLER BİRLİĞİ
BİLDİRGELERİNDEN BAZILARI
•
•
•
•
Helsinki Bildirgesi
Aile Planlamasına İlişkin Duyuru
Sidney Bildirgesi (Ölüme ilişkin)
Bilgisayarların Tıpta Kullanımı
duyurusu
DÜNYA TABİPLER BİRLİĞİ
BİLDİRGELERİNDEN BAZILARI
• Lizbon Bildirgesi
• Canlı Organların Ticaretine ilişkin
Duyuru
• Spor Hekimliği ile İlgili Bildirge
• Aile Planlaması ve Doğum Kontrol
Hakkı Kararı
DÜNYA TABİPLER BİRLİĞİ
BİLDİRGELERİNDEN BAZILARI
• Genetik Kopyalama Kararı
• Genetik danışma Bildirgesi
• Biyomedikal Araştırmalarda hayvan
Kullanımı
• Kadının Doğum Kontrol Hakkı
• Dünya Mülteci Problemi Konusunda
Bildirge
• Türkiye “Avrupa Konseyi İnsan Hakları
ve Biyotıp Sözleşmesi” toplantılarına
delege göndererek (Prof. Dr. Yaman
Örs, daha sonra Prof. Dr. Ergun
Özsunay) katılmış ve organ nakli
konusunda çekince koyarak sözleşmeyi
imzalamıştır.
• Ahlak bir anlamda yaşama kurallarıdır.
Tek bir hata bir ömrü alt üst edebilir.
Her kuralın yazılı olması gerekmez,
akla, muhakemeye ve duygulara
dayanan ahlak sistemi geliştirmelidir.
Böylece erdemli olunur. Doğa nasıl
kendini mükemmele götürüyorsa insan
da erdemli olmaya doğru koşmalıdır.
• Akil Muhtar Özden
Download