İkinci sonuç, varlıkları aynı sistematik risk derecesi

advertisement
T.C.
KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FİNANS VE BANKACILIK
DOKTORA PROGRAMI
YATIRIM VE FİNANS TEORİSİ
VERGİLENDİRMENİN OLMADIĞI ORTAMDA
SERMAYE YAPISI KARARI
GÖKÇE KOSOVA
Danışman: PROF. DR. SUDİ APAK
İSTANBUL, 2007
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
Giriş ........................................................................................................................... 1
1. Optimal Bir Sermaye Yapısı ............................................................................... 1
1.1 Toplam Pazar Değeri Modeli ...................................................................... 2
1.2 Vergisiz Ortamda Kaldıraç ve V0. .............................................................. 4
1.3 Varsayımlar ................................................................................................. 5
1.4 İş Riski ve Finansal Risk ............................................................................ 6
1.5 Varlık Betaları ve Kaldıraç ......................................................................... 9
1.6 Kaldıraç ve KE ............................................................................................ 10
1.7 Grafiksel İlişki ............................................................................................ 12
2. Arbitrajın Kanıtlanması...................................................................................... 13
2.1 Bir Arbitraj Örneği...................................................................................... 14
2.2 Tersine Arbitraj ........................................................................................... 17
2.3 İki İlave Nokta ............................................................................................ 18
3. Sonuçlar ................................................................................................................ 19
4. Varsayımlar .......................................................................................................... 20
5. Borçlanma Maliyetinin Artması ......................................................................... 22
6. Özet ....................................................................................................................... 23
7. Çabuk Cevaplanan Sorular ................................................................................ 24
8. Problemler ............................................................................................................ 25
i
Giriş
Bir önceki bölümdeki analiz, bizi geçici ilginç bir sonuca ulaştırdı. Şirketinin
hissedarlarının servetini maksimize etmeyi hedefleyen bir yönetim, firmanın sermaye
yapısını, neredeyse tamamen borçtan (% 99 +) ve kalanı minimum oranda
özsermayeden oluşacak şekilde düzenlemelidir. Bu sonuç, pratik1 ile uyuşmaz halde
görünmektedir ki burada, şirketlerin sermaye yapıları, nadir olarak % 50’den fazla
borçtan ve genellikle ortalama % 25 civarında bir borç seviyesi ve % 75 özsermayeden
oluşmaktadır.
1. Optimal Bir Sermaye Yapısı
Soruna daha yakın bir inceleme getirirsek, zor bir soru sorarak başlayalım: Bir
firmanın sermaye yapısındaki herhangi bir seviyedeki borç/özsermaye oranının, adi
hisse senedi sahiplerinin servetini artırmada yardımcı olduğu söylenebilir mi? Bu,
birkaç sebepten dolayı önemli bir sorudur.
İlk ve en önemli olarak, bu bölüme kadar adi hisse senedi sahiplerinin servetini
yükseltmede, sadece yönetimin fiziki yatırım projeleri konusunda vermiş oldukları
kararların etkili olduğunu varsaydık. Buna rağmen, optimal bir borç/özsermaye oranı ile
hisse sahiplerinin servetini artıran bir yönetim şekli, proje finansmanın çeşitli şekilllerde
(borç ve özsermaye gibi) seçilmesi doğrultusunda firmanın sermaye yapısının
yönlendirilmesi ile de olabilmektedir. Başka bir deyişle, sadece yatırım kararları değil
aynı zamanda finansman kararları da pay sahiplerinin servetini artırabilmektedir.
Optimal sermaye yapısının varlığı hakkındaki sorunun önemi ile ilgili ikinci bir
neden, yatırım kararının verilmesindeki yaklaşımların içeriğidir. Bu noktaya kadar,
belirli bir yatırım projesinin finansmanının (finansman kararının) yatırım kararından
ayrı tutulması gerektiğini (ayrılma teorisinin direkt sonucu olarak) varsaydık. Yatırım
kararı, böylece izole bir şekilde incelendi. Eğer finansman kararının firma için önemli
olduğu kabul edilecek olursa - arzu edilen sermaye yapısı içinde - yatırım değerlemesine
olan yaklaşımımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir.
Tamamen sürpriz olmayan bir sonuç olarak, analizin sonuçlarına ulaşmak için gerçekçi olmayan
varsayımlar yapıldığı dikkate alınmalıdır.
1
1
Üçüncü bir neden de ileri sürülebilmektedir. Ağırlıklı ortalama sermaye
maliyetinin, iskonto oranı olarak değerleme amaçları için kullanımının önerisinde,
firmanın sermaye yapısının değişmeyeceğini varsaymıştık. Eğer, optimal bir sermaye
yapısının bir firma için var olduğunu kabul edersek bu varsayım destek kazanacaktır.
Bu nedenle, yönetimin ulaşıp sabit kalmak istediği bir kaldıraç oranı mevcuttur.
Sermaye yapısı kararı, ilk olarak Modigliani ve Miller (M ve M) adında iki
Amerikalı tarafından, 1958 yılında yayınlanan bir makalede analiz edildi. Bu bölümdeki
analizlerimizin bir çoğu onların yaklaşımı temel alınarak oluşturulmuştur.
İlk olarak verginin olmadığını varsayacağız. Bu, M ve M’nin vergisiz sermaye
yapısı hipotezi olarak bilinmektedir.
1.1 Toplam Pazar Değeri Modeli
Bir firma için mevcut sermaye kaynaklarının maliyetini incelerken “kaldıraç”
veya “gearing” (bir firmanın borçları ile adi hisse senetleri arasındaki ilinti) isimli terimi
kullandık. Bu terimi, firmanın borcunun toplam pazar değerinin özsermayesinin toplam
pazar değerine oranı olarak tanımlayabiliriz2. Bu borç ve özsermaye arasındaki ayrım
önemlidir. Çünkü, bir firmada borç yatırımı özsermaye yatırımına göre daha az risklidir.
Bu risk farklılığı, borcun faizlerinin özsermaye dividantlarının önünde, firmanın
yıllık net kazançları üzerinde ilk talep hakkına sahip olmasının sonucudur. Buna ek
olarak, firma tasfiyesinde borç, yine özsermayenin önünde geri ödeme önceliğine
sahiptir. Bu risk farklılığının sonucu olarak, firmaya borç verenler özsermaye
sahiplerine nazaran daha az risk aldıkları için daha az getiri beklemektedir.
Değişik
sermaye
kaynaklarının
maliyetinin
hesaplanmasında,
borç
ve
özsermayenin üretecekleri gelecek net kazançların akışına göre iki değerleme modeli
oluşturulmuştur. Bu yüzden, firmanın özsermayesinin değeri, gelecekteki beklenen
dividantların (iskonto edilmiş) akışından türetilmektedir. Benzer şekilde, borcun değeri,
gelecekteki beklenen faiz ve anapara ödemelerinin (iskonto edilmiş) toplamı baz
alınarak değerlenmektedir.
Kaldıracın kullanımda olan sayısız tanımlamaları mevcuttur. Belki de en çok kullanılanı, yabancı
sermayenin toplam pazar değerinin firmanın toplam pazar değerine (borç + özsermaye) oranıdır. Bu
şartlar altında, borçlanma oranı, firmanın toplam sermayesinin yüzdesi olarak gösterilebilmektedir.
2
2
Bu iki değerleme modelinden, bir firmanın toplam pazar değerinin (borç +
özsermaye), V0, gelecekte beklenen net (iskonto edilmiş) nakit akışından - gelecekteki
net dividant akışı ve gelecekteki faiz ve anapara akışından oluşan - türetildiği ortaya
çıkmaktadır.
V0,
daha
sonraki
analizlerde
firmanın
sermaye
maliyetinin
hesaplanmasında, terimleri sembollerle gösterdiğimiz zaman yardımcı olacaktır.
Tablo 18.1, vergilendirme olmaksızın, yıllık dividantların sonsuza kadar sabit
kaldığı ve süresinin uzatılamadığı, hisse senedine dönüştürülemediği varsayımındaki
durumu ifade etmektedir. Eğer VE KE  VB KD  Y şeklinde yazarsak hiçbir net nakit
akışının firmada alıkonulmadığını, her yıl için dividant ve faiz ödemelerinin tam olarak
yapıldığını varsayarız. Böylece Y sabittir ve toplam pazar değeri V0 
Y
olarak
K0
hesaplanmaktadır.
Tablo 18.1
Eğer Y, sonsuza kadar her yıl dividant ve faiz ödemesine sahip bir firmanın toplam
yıllık nakit akışı ise;
Y  VB  K D
KE
(1)
VE  KE  Y  VB  KD
(2)
VE 
(2)’deki ifadeyi alıp V0’ı çekersek;
V0  VE  K E
V  K D  V0
Y  B
V0
V0
(3)
V0  VE  K E VB  K D  V0

Y
V0
V0
(4)
V  K E VB  K D 
V0  E

 Y
V0 
 V0
(5)
V0 
Y
Y

VE  K E VB  K D K 0

V0
V0
(6)
VE  KE  D ve VB  K D  I .
3
1.2 Vergisiz Ortamda Kaldıraç ve Vo
İncelemeye çalıştığımız soru, firmanın kaldıraç oranının (sermaye yapısı vs.)
toplam pazar değerini etkileyip etkilemediğidir3. Üstteki formüle göre, bir firmanın
kaldıraç oranını değiştirmek eğer sadece firmanın yıllık net nakit akışını (Y) veya
ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini (K0) etkileyecekse toplam pazar değerini (V0) de
değiştirecektir.
Ayrıca,
firmanın
kaldıraç
oranını
değiştirmenin
birazdan
bahsedeceğimiz faktörleri değiştirip değiştirmeyeceğini de tartışabiliriz.
Varlıklara yapılan finansmanın hangi yolla yapıldığının önemli olmadığı
durumda, firmanın kaldıraç oranını değiştirmenin, yapılan yatırım ile belirlenen
firmanın yıllık nakit akışına (Y) herhangi bir etkisi olmayacaktır. Kaldıraç oranındaki
değişimin firmanın yıllık nakit akışına tek etkisi, dividant ve faiz olarak ödenen nakit
akışı oranının değişmesidir. Firmanın daha yüksek kaldıraçlanması, faiz olarak ödenen
yıllık nakit akışı oranının fazla olmasına, dividant olarak ödeme oranının ise düşük
olmasına sebep olmaktadır. Buna rağmen, kaldıraç seviyesinin değiştirilmesi nakit
akışının seviyesini değiştirmeyecektir. Fakat; ayrım, yabancı ve özsermaye sahipleri
için önemli olmaktadır.
Kaldıraç oranının değiştirilmesi K0’ın değerini de etkilemeyecektir. Firmanın
ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti, sermaye tedarikçilerinin ortalama getiri
gereksinimini de yansıtmaktadır. Bu oran, firmanın bütün nakit akışlarının sistematik
risk derecesi ile belirlenmektedir (her getiri oranı seviyesinde). Böylece, firmanın
varlıklarının oluşturduğu nakit akışının sistematik riskini etkilemesi söz konusu
olmadığı için kaldıraç oranını değiştirmemek için hiç bir neden bulunmamaktadır.
Bu analizden iki önemli sonuca varılabilmektedir. İlki, firmanın sermaye
yapısındaki değişimin firmanın toplam pazar değerini değiştirmeyeceğidir. Bu firmalar,
sadece
iyi
yatırım
kararları
vererek
hisse
senedi
sahiplerinin
servetini
Aslında, firmanın kararlarının alınmasında tayin edilen objektif fonksiyonları hatırlarsak, kaldıraç
oranının firmanın özsermayesinin toplam pazar değerini etkileyip etkilemeyeceğini öğrenebiliriz. Daha
sonra, toplam pazar değerindeki ve özsermaye pazar değerindeki değişiklikleri bağdaştırmamız
gerekecektir.
3
4
iyileştirebilmektedir. Finansman kararları (firmanın sermaye yapısının veya kaldıraç
oranının değiştirilmesi), hissedarların servetini etkilememektedir4.
İkinci sonuç, varlıkları aynı sistematik risk derecesi sergileyen firmalar,
tamamen çok değişik kaldıraç oranına sahip olsalar dahi ağırlıklı ortalama sermaye
maliyeti beklentisi aynı olacaktır. Bu, firmanın toplam varlıklarındaki sistematik riskin
belirlediği K0’ın toplam getirisinin bir sonucudur.
1.3 Varsayımlar
Bu analizle yapacağımız ilerlemelerden önce, analizin temel aldığı bazı çok
önemli varsayımları açıklamamız gerekmektedir.
1. Herhangi bir risk seviyesinde, bireyler ve firmalar, aynı faiz oranından
borçlanabilmektedir. Bu oran, kaldıraç göze alınmaksızın sabit kalacaktır.
2. Pazar işlemlerinde, bilgi tedariği veya iflas sürecinde katlanılması gereken
maliyet yoktur5.
3. Kurumsal ve bireysel borçlanma arasında risk açısından herhangi bir fark
yoktur (örn. firmalar için sınırlı sorumluluğun bir avantajı yoktur),
4. Vergilendirme yoktur.
Bir Örnek
Bir takım makineleri işletecek 100.000 £ maliyetli bir firma kurmayı
düşündüğümüzü varsayalım. Bu makineler, beklenen sürdürebilir yıllık net nakit akışı
15.000 £ olacak şekilde, yıllık % 15 getiri oranı beklentili bir sistematik riske sahiptir.
Bu nakit akışı, sermaye tedarikçilerine tamamen her yıl ödenecektir.
Sonuç olarak, yatırımın tahmini iskonto oranı olarak ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinin
kullanımında sermaye yapısının değişmeyeceğini varsaymak artık daha fazla gerekli değildir.
5
Başka bir değişle, eğer bir firmanın iflas ettiğini varsayarsak varlıklarını tasfiye etmek ve bunları çeşitli
hak sahipleri arasında paylaştırmak maliyetsiz olacaktır.
4
5
3 farklı finansal paket düşünülmektedir.
1. Makineler tamamen firmanın özsermayesi ile finanse edilecektir.
2. 50.000 £’u % 10 faizle borç ile (borcun mevcut pazar değeri) kalan 50.000
£’u ise özsermaye ile finanse edilecektir.
3. 80.000 £’u % 10 faizle borçlanma ile kalan bakiye ise özsermaye ile
finanse edilecektir.
Tablo. 18.2, her üç paketteki borç ve özsermaye getirilerini ve ağırlık ortalama
sermaye maliyetlerini göstermektedir.
Tablo 18.2
Makine Yıllık Nakit Akışı
Faiz Ödemesi
Dividant Ödemesi
Özsermaye Getirisi D VE 
Borç Getirisi I VB 
WACC Y V0 
Toplam Firma Değeri Y K 0 
Opsiyon 1
15.000
15.000
Opsiyon 2
15.000
5.000
10.000
Opsiyon 3
15.000
8.000
7.000
%15
%15
100.000
%20
%10
%15
100.000
%35
%10
%15
100.000
Bu örnek, firmanın kaldıraç oranı ve ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti
arasındaki ilişkiyi ne kanıtlamakta ne de çürütmektedir. Farklı kaldıraç oranlarına
rağmen, K0 değerinin değişmediği varsayımına dayanan ilişkinin temel alındığını
göstermektedir.
Bu örnek, kaldıracın değiştiği durumda, K0 değerinin sabit kaldığını ve
özsermaye maliyetinin değiştiğini öne çıkaran çok kullanışlı bir amaca hizmet
etmektedir. KE ve kaldıraç arasındaki ilişki ise şimdi incelenecektir.
1.4 İş Riski ve Finansal Risk
Daha önceki tartışmalarda, portföy teorisi ve CAPM’de, toplam riskin iki
bileşene ayrıldığını görmüştük. Sistematik risk (çeşitlendirilemeyen) ve sistematik
6
olmayan risk (çeşitlendirilebilir). Daha sonra, beklenen getiriyi belirleyenin sadece
yatırımın sistematik riski olduğunu görmüştük. Şimdi de, bir firmanın sistematik riskini
iki bileşene ayıracağız: iş riski ve finansal risk.
Firmanın iş riski, faaliyet nakit akışları ile açıklanabilmektedir. Başka bir
deyişle, iş riski, firmanın varlıklarının operasyonları sonucu açığa çıkan net nakit
akışının sistematik riski ile ilişkilidir. Firmadaki borç ve özsermaye sahipleri bu risk ile
karşı karşıyadır. Bununla birlikte, finansal risk, kaldıraçlı bir firmada özsermaye
sahiplerinin ilave olarak maruz kaldıkları sistematik risktir6.
Bölüm 16’da, borcun maliyetini (KD) tartışmıştık. KD, borcun açık maliyetidir
ancak bir de açığa çıkmayan, gizli maliyet mevcuttur. Bu gizli maliyet, finansal riskin
bir sonucudur.
Finansal
risk,
kaldıraçlı
bir
firmada
özsermaye
sahipleri
tarafından
üstlenilmektedir. Firmanın yıllık net nakit akışının (faiz ve dividant) ve tasfiye
değerinin dağıtımında borç sahiplerinin öncelik hakkına sahip olması da buna neden
olmaktadır. Herhangi bir dividant ödemesi yapılmadan önce firma tarafından borç
sahiplerine kanunen tam bir şekilde faiz ödemesi yapılması gerekmektedir. Böylece,
borç, sermaye yapısında ne kadar fazla bir orana sahipse firmanın dividant
ödemelerinde o kadar bir azalma meydana gelecektir. Bu durum, adi hisse senedi
sahipleri tarafından üstlenilen azalmış ve sıfır dividant riskinin yani finansal riskin,
firmanın kaldıraç oranını artırmasıyla şiddetini artırması anlamına gelmektedir.
Diagramatik olarak, firmanın beklenen yıllık operasyonel net nakit akışı, bir
olasılık dağılımı olarak tanımlanabilmektedir. Tamamen özsermaye ile finanse edilmiş
bir firmada, net operasyonel nakit akışının olasılık dağılımı (firmada bu net nakit
akışının
alıkonmadığını
varsayarak),
dividant
akışının
olasılık
dağılımını
göstermektedir. Kaldıraçlama bu etkide, dağılımda sabit yıllık bir maliyete neden
olmaktadır (faiz ödemeleri). Böylece, Şekil 18.1’de dividant ödemelerinin olasılık
dağılımını sola doğru kaydırmaktadır. Sermaye yapısında borç oranının yüksek olması,
şeklin sola doğru kaymasına, dividant olasılık dağılımı oranının ise dikey düzlemde
Tamamen özsermaye ile finanse edilmiş bir firmada, hisse senedi sahipleri sadece iş riskini
üstlenmektedirler. Herhangi bir finansal risk üstlenmemektedirler.
6
7
negatif alanda yer almasına neden olacaktır. Bu, borçlanma arttıkça sıfır veya azalmış
dividant riskinin artması anlamına gelmektedir.
Şekil 18.1. Dividantların Olasılık Dağılımı
%
Artan borçlanma
-
+
0
Yıllık ödeme sırasında, özsermaye sahiplerinin geride olması, her zaman
finansal
riskin
artması
gerçeğini
doğurmaktadır.
Firmanın
yüksek
derecede
kaldıraçlanması her zaman dividant ödemelerinden önce fazla miktarda faiz ödemesi
(özsermaye sahiplerinin önünde daha uzun bir sıra vs.) ve adi hisse senedi sahipleri
tarafından üstlenilen daha fazla finansal risk anlamına gelmektedir.
Bu finansal risk, sistematik bir risktir ve çeşitlendirmeyle azaltılamamaktadır.
Sonuç olarak, hisse senedi sahipleri, üstlendikleri yüksek finansal riskten dolayı daha
fazla getiri oranı beklentisi içindedir. Bu yüzden, bir çok firma borçlanma oranını
yükseltirken adi hisse senedi sahiplerinin finansal riski artmakta ve sonuç olarak
özsermaye maliyeti yükselmektedir.
Bu etki, Tablo 18.2’deki örnekte gösterilmiştir. Kaldıraç oranı yükselirken
özsermaye getirisi % 15’den % 35’e yükselmektedir. 1. seçenekteki % 15 özsermaye
getiri oranı, varlıkların iş riskini yansıtmaktadır. Buna rağmen, 2. seçenekteki % 20
getiri oranı varlıklardaki % 15 iş riskini ve kaldıraç oranının eklenmesiyle oluşan artı
% 5 finansal riski yansıtmaktadır. Ayrıca, hisse senedi sahipleri seçenek 1’den seçenek
2’ye geçerken herhangi bir kazanç elde etmemiştir. Daha fazla özsermaye getiri oranı,
daha fazla risk üstlenmeyi yansıtmaktadır.
8
1.5 Varlık Betaları ve Kaldıraç
Sistematik riskin bir göstergesi olarak kullanılan beta değerlerini, kaldıraçlı
firmanın varlıklarının beta değerlerini ve özsermayesinin beta değerlerini ayırdetmekte
kullanacağız. Bunun nedeni, varlıkların sadece iş sistematik riskini içermesi ve
özsermayenin iş ve finansal sistematik riski beraber içermesidir.
Bölüm 12’de CAPM’nin tartışılmasından dolayı, menkul kıymetler portföyünün
beta değerinin, her bir menkul kıymetin beta değerlerinin ağırlıklı ortalaması olduğu
bilinmektedir. Bu da bize göstermektedir ki, bir varlığın beta değeri, varlığın finanse
edilmesinde kullanılan her bir menkul kıymetin betalarının ağırlıklı ortalamasıdır.
(Gerçekte bu ilişki başka yollarla da belirlenebilmektedir. Finansal menkul kıymetlerin
betaları, finansladıkları varlıkların sistematik riski ile belirlenmektedir.)
Buna göre;
 firma varliklari   özsermaye 
VE
V
  borç  B
V0
V0
Ayrıca, firmanın borcunun risksiz olduğunu varsayarsak o zaman, βborç  0
(yaklaşık olarak) ve ilişki şöyle ifade edilebilmektedir;
 firma varliklari   özsermaye 
VE
ve
V0
 özsermaye   firma varliklari 
V0
VE
Böylece, tamamen özsermayeli bir firmada, varlıkların betası ile özsermaye
betası aynıdır. Fakat, kaldıraçlı bir firmada özsermaye beta değeri varlıkların beta
değerinden daha büyüktür. Firmanın özsermayesi, varlıkların sahip olduğundan daha
fazla sistematik riske sahip olacaktır. Çünkü, hem finansal riski hem de iş riskini
içermektedir.
9
Tablo 18.3
Şirket Bilançosu
Yükümlülükler £ = Varlıklar £
Yükümlülüklerin Sistematik Riski = Varlıkların Sistematik Riski
Özsermaye
 özsermaye 
Borç
VE
V
  borç  B
V0
V0
KE 
VE
V
 KD  B
V0
V0
=
=
 varliklar
K0
Özsermaye ve varlık betaları arasındaki ayrımın yapılması, bir projenin iskonto
oranının belirlenmesinde beta değerleri kullanıldığı için önemlidir. İlerleyen bölümlerde
bunu incelemeye geri döneceğiz. Tablo 18.3 bu ilişkiyi geliştirmektedir7. Akılda
tutulması gereken önemli noktalar, özsermayenin beta değerinin, hisse senetlerinin
sistematik iş ve finansal riskini ölçtüğü ve varlıkların beta değerinin sadece firmanın
sistematik iş riskini ölçtüğüdür.
1.6 Kaldıraç ve KE
İncelememiz gereken diğer bir konu ise, kaldıraç ve özsermaye maliyeti
arasındaki ilişkinin doğasıdır. Fakat, bu ilişki, varsaydığımız bazı spesifik koşullar
sonucu oluşmakta ve dividant değerleme modelinden türetilebilmektedir. Bu ilişki,
Tablo 18.4’te gösterilmiştir.
7
Okuyucu daha önceki bölümdeki Örnek 1’e geri dönerek bu ilişkinin nasıl açıklandığını görebilecektir.
10
Tablo 18.4
Verilen ilişki;
V0 
Y
K0
(1)
Y  V0 K 0  VE K 0  VB K 0
(2)
Dividant değerleme modeline göre;
KE 
D Y  VB K D

VE
VE
(3)
Y’nin değeri (2)’de yerine koyulursa;
KE 
VE K 0 VB K 0 VB K D


VE
VE
VE
(4)
Silme ve sadeleştirme;
K E  K 0  K 0  K D 
VB
VE
Tablo 18.4’e bakılacak olursa, bir firmanın özsermaye maliyeti iki unsurdan
oluşmaktadır: K0 (firmanın varlıklarının iş riskinin beklenen gerekli getiri oranını
yansıtmaktadır) ve K 0  K D VB VE . Bu son unsur, finansal risk primini ve kaldıraç
oranının pozitif lineer fonksiyonunu sunmaktadır.
Birinci örnekte kullanılan tabloya geri dönecek olursak, 3. seçenek aşağıdaki
bilgileri içermektedir:
K0 = % 15
KD = % 10
VB = 80.000 £
VE = 20.000 £
Böylece;
K E  %15  %15  %10 
80.000
 %35
20.000
11
Daha önce, aynı iş riski derecesine (aynı varlık betalarına) sahip varlıklara sahip
olan firmaların, kaldıraç oranları ne olursa olsun, aynı ağırlıklı ortalama sermaye
maliyetine sahip olacakları sonucuna ulaşılmıştık. Böylelikle; kaldıraç ve özsermaye
maliyeti arasındaki ilişkinin açıklanmasında biraz farklı (fakat eşit) bir yol;

K Eg  K Eug  K Eug  K D
VV
B
E
şeklinde olacaktır.
K Eg  Kaldıraçlı firmanın özsermaye maliyeti
K Eug  Benzer iş riskine sahip tamamen özsermaye ile finanse edilmiş firmanın
özsermaye maliyeti
1.7 Grafiksel İlişki
Şekil 18.2’de bir firmanın kaldıraç oranı ve değişik sermaye türlerinin
maliyetleri arasındaki ilişki verilmiştir. Daha alttaki şekil bize şu gerçeği; firmanın
varlıkları nasıl finanse edilirse edilsin, varlıkların toplam değerinin (yani firmanın
toplam değerinin) sabit kaldığını göstermektedir. Fakat, bir kez daha, bu ilişki bütünü, çoğu zaman “M ve M’nin Vergisiz Vakası” olarak anılmaktadır - daha önce
belirttiğimiz dört varsayım sonucu oluşmaktadır.
Şekil 18.2 M ve M’nin Vergisiz Vakası
%
K E  K0  (K0  K D )
K0
KD
VB VE
12
VB
VE
£
V0
VB VE
2. Arbitrajın Kanıtlanması
Daha önceki analizlerden vardığımız sonuçlara dayanarak; bir firmanın kaldıraç
oranı, firmanın WACC’sine veya toplam pazar değerine etki etmemektedir. Fakat, bu
yargının doğru olabilmesi için başka sebeplere gerek var mıydı? M ve M, bunun
pratikte doğru olamayacağını (örn. iki firmanın da aynı derecede iş riskine sahip
olmasına rağmen farklı WACC’lere sahip olması) ve kısa vadede bir dengesizlik
durumu yaratacağını belirtmiştir.
Bu şartlar altında, arbitrajcılar pazara girecek, düşük değerli K0’a sahip
firmaların hisselerini satacak ve yüksek değerli K0’a sahip firmaların hisselerini satın
alacaklardır. Bunu yapmaları gerekmektedir. Çünkü, bu işlemlerden kar elde
edeceklerdir.
Yatırımcılar, iki firmanın WACC’leri eşitlenene kadar ticarete devam
edeceklerdir. Ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinin eşitliği, beraberinde normal piyasa
arz ve talep gücünü de getirmektedir (hisse senedi satışı fiyatların düşmesine sebep olur
veya tam tersi). Bu pozisyona ulaşıldığında, daha fazla kazanç elde edilememekte ve bir
denge pozisyonu oluşmaktadır.
Arbitraj kelimesi, bir pazarda aynı iki malın değişik fiyatlara satılması olarak
adlandırılan teknik bir terimdir. Bu durum meydana geldiği zaman, tüccarlar malı düşük
fiyatlardan alıp yüksek fiyatlara satacaklar ve kar elde edeceklerdir. Satınalma baskısı
(yükselen talep) düşük fiyatlı malların fiyatının yükselmesine neden olacak ve satış
baskısı (yükselen arz) yüksek fiyatlı ürünlerin fiyatlarında düşme baskısı yaratacaktır.
Brokerların hisse senedi piyasasındaki bu süreci çoğu zaman arbitraj terimi ile
adlandırmamalarına rağmen işlemlerinin bir çoğu arbitraj anlaşmalarıdır. Emtia/mal
13
değişimlerinde, mal işlemleri için çoğu zaman bu terim doğrudur. Fakat, bunu teknik
açıdan arbitraj terimi ile adlandırmak, yabancı para tacirlerinin yaptığı gibi doğru
olmaktadır. Aslında arbitraj, bir çok değişik piyasada genelleşmiş bir işlem tipinin
adıdır.
2.1 Bir Arbitraj Örneği
İki firma olduğunu varsayalım, A ve B. Bu firmaların iş riskleri aynı fakat yıllık
net nakit akışları farklı büyüklüktedir. Tablo 18.5’de iki firmanın da verileri verilmiştir.
Bu iki firmanın iş riskleri aynı olduğu için WACC’leri de aynı olmalıdır. Aynı değilse
arbitraj fırsatı oluşmaktadır. Özellikle B firmasındaki pay sahipleri (K0 değeri daha
düşük olan firma) A firmasına taşınacaktır. B firmasında pay sahibi olan bir yatırımcı
düşünelim. Hissesinin mevcut piyasa değeri 30.000 £ olsun. Bu hissenin yıllık dividant
beklentisi 30.000 £ × 0,166 = 5.000 £ şeklindedir. Bu yıllık beklenen dividant iki farklı
risk taşıyarak yatırımcıya ulaşacaktır. Yatırımcı, firmanın iş riskini üstlenmektedir.
Ayrıca, B firması borçlandığı sürece finansal riski de üstlenmektedir.
Tablo 18.5
Firma
Yıl
Yıllık Dividant (D)
Yıllık Faiz (I)
Yıllık Nakit Akışı (Y)
Özsermaye Pazar Değeri ( VE )
Borç Pazar Değeri VB 
Toplam Pazar Değeri V0 
Özsermaye Maliyeti ( K E  D VE )
Borçlanmış Sermaye Maliyeti ( K D  I VB )
Ağırlıklı Ortalama Sermaye Maliyeti ( K0  Y V0 )
Dolaşımdaki Pay Miktarı
Hisse Başına Pazar Değeri ( PE )
14
A
1 
000s£
1.000
1.000
6.250
6.250
0,16
0,16
6,5m.
50p
B
1 
000s£
2.000
400
2.400
12.000
4.000
16.000
0,166
0,10
0,15
10m.
120p
Eğer B firmasındaki bir yatırımcı 30.000 £ tutarındaki hissesini satıp A firması
üzerinde yatırım kararı alacaksa bu iki yatırımcının (B firmasında hissesi olanlarla
karşılaştırılan A firmasında hissesi olanlar) birbiriyle kıyaslanması mümkün
olamayabilmektedir. Çünkü A firmasının tamamıyla özsermayeden oluşan bir yapısı
vardır. Buna rağmen, iki firmanın da iş riskleri aynı olacaktır. Fakat, A firmasında pay
sahibi olarak finansal riski bertaraf edecektir.
Benzer durumları kıyaslayabilmek için, B firmasındaki hissedarın sahip olduğu
finansal risk seviyesini A firmasında da sürdürebilmesi gerekmektedir. Böylelikle, B
firmasındaki hissedar el yapımı bir kaldıraç (veya el yapımı finansal risk) oluşturarak
firmanın sahip olduğu kaldıraca ulaşacaktır.
B firması, hissedarının sahip olduğu her 3 £ için 1 £ borç almıştır (firmanın
borç/özsermaye oranı 1:3). Yatırımcı da benzer şekilde, sahip olduğu nakitin her 3 £’u
için 1 £ (KD, piyasa faiz oranı % 10) borç alacaktır. Bu nedenle, yatırımcı, 10.000 £
tutarında borç almakta ve bunu yaptığı sürece varolan finansal risk seviyesini muhafaza
etmektedir.
Yatırımcı, şimdi toplam 40.000 £ tutarında birikim elde etmiştir (10.000 £’unu
borç almış ve 30.000 £’nu kendi parası ile) ve bunun tamamı ile A firmasının hisse
senetlerine yatırım yapmıştır. Böylece, B firmasındaki bir hissedar gibi hem iş riskini
hem de finansal riski taşıyacaktır.
A firmasındaki bu hissedar, yıllık 40.000 £ × 0,16 = 6.400 £ tutarında bir
dividant ödemesi beklemektedir. Borçlanmasından dolayı da 10.000 £ × 0,1 = 1.000 £
tutarında bir yıllık faiz ödemesi yapmak zorundadır. Elinde net olarak, 5.400 £ tutarında
bir nakit akışı kalacaktır. Böylece yatırımcı, bu arbitraj işlemi sonucunda yıllık gelirini
iş ve finansal risk seviyesinde bir değişiklik olmadan 400 £ artırmıştır.
15
Tablo 18.6
B firmasının WACC’sinin denge değeri % 16 (bu da A firmasının WACC
değerine eşittir)’dır. Böylece, B firmasının toplam pazar değerinin eşitlik dengesi
(000s£);
V0 
2.400 £
 15.000 £ ’dur.
0,16
B firmasının borç değerinin 4.000 £ olduğu verilmiştir. O zaman, B firmasının
özsermayesinin denge değeri; VE = 15.000 £ - 4.000 £ = 11.000 £ olacaktır.
Bu noktada ulaşılan değer, K E 
2.000 £
 0,182
11.000 £
Bizim veya M ve M’nin açıklamalarında özsermaye maliyetinin tahmini değeri;
K E  0,16  (0,16  0,10)
4.000 £
 0,182 ’dir.
11.000 £
Buna rağmen, bu ifade KE değerini, K0 (veya KEug), KD, VE ve VB’nin denge
değerleri kullanıldığı sürece verecektir.
B firmasındaki diğer hissedarlar da bu fırsatı görecek ve kazanç elde etmek için
benzer arbitraj işlemleri yapacaklardır. B’nin hisseleri üzerindeki satış baskısının net
sonucu, iki firmanın da WACC’leri eşitlenene kadar fiyatları aşağı çekme baskısı
yaratacaktır. Bu noktaya ulaşılınca, artık arbitraj işlemlerinden daha fazla kazanç elde
edilememekte, fiyat sabitlenmekte ve denge noktasına ulaşılmaktadır.
Eğer varsayım meydana gelir ve A firmasının özsermayesinin pazar değeri ve B
firmasının borçlarının pazar değeri doğru fiyatlanırsa sözü geçen analiz, B’nin
özsermayesinin pazar değerinin, firmanın WACC’sini % 16’ya (A firmasının WACC
değerine eşit) yükseltmek için düşeceğini önermektedir. B firmasının özsermayesinin
denge değeri hesaplanabilmektedir. Bu örnek, Tablo 18.6’da gösterilmiştir.
16
B firmasının özsermayesinin pazar değeri, 12 m. £’dan 11 m. £’a düşecektir.
Başka bir deyişle, hisselerin fiyatı, hisse başına 120 p.’den 110 p.’ye düşecektir.
2.2 Tersine Arbitraj
Şimdi de, piyasada işlerin tersine gittiğini ve arbitraj işlemlerinin oluştuğu
ortamda aşırı bir tepkiye neden olduğunu varsayalım. Sonuç olarak, B firmasının hisse
senedi fiyatlarının hisse başına 104 p.’ye düştüğünü görelim. Bu durum şöyle devam
edecektir (000s£);
B firması: KE = 2.000 £ / 10.400 £ = 0,1923
KD = 400 £ / 4.000 £ = 0,10
K0 = 2.400 £ / 14.400 £ = 0,166
B firmasının WACC’sinin A firmasınınkinden daha büyük olması durumunda,
hissedarlara hisselerini A firmasından B firmasına geçirmek için bir arbitraj fırsatı
doğacaktır. Buna rağmen, tamamen özsermayeli bir firmadan kaldıraçlı bir firmaya
geçişi gösteren böyle bir hareket, bir önceki örneğe benzemeyecektir. Bu durum, çoğu
zaman tersine arbitraj olarak adlandırılmaktadır. Fakat, bunu basit bir şekilde diğer bir
arbitraj işlemi olarak görmek yanıltıcı olabilmektedir. Çünkü, sistemin mekaniği daha
farklı şekilde işlemektedir.
Örneğin; A firmasında 5.000 £ tutarında hisseye sahip olan bir yatırımcı
düşünelim. Mevcut şekilde, yıllık olarak 5.000 £ × 0,16 = 800 £ bir net dividant
beklentisi vardır. Bu, firmanın taşıdığı iş riskinden dolayı elde ettiği gelirdir. Firma,
tamamen özsermaye ile finanse edildiği için finansal risk söz konusu değildir. Fakat,
problem, pay sahibinin A firmasındaki hisselerini satıp B firmasına hareket ederken B’nin özsermaye denge fiyatının avantajından yararlanmak için - sıfır finansal risk
seviyesini nasıl sürdüreceğidir?
Bir yaklaşım, B firmasının borç/özsermaye oranıyla aynı oranda borç ve
özsermaye satın alınması şeklindedir. Bu durumda, A firmasında sahip olduğu 5.000 £
tutarında hissesini satacak ve B firmasının her 10,40 £’luk özsermayesi için 4 £
tutarında borç satın alacaktır (B’nin borç/özsermaye oranı £ 4 m.:10,40 m.’dur).
Böylece, B’nin 3.611,11 £ özsermayesini ve 1.388,89 £ borcunu satın alacaktır.
17
Yatırımcının 0 finansal risk seviyesini sürdürebildiği bu süreç çeşitli şekillerde
açıklanabilmektedir. Belki de en sezgisel çekicilik, B firmasındaki pay sahipliğinden
dolayı özsermaye oranınca pozitif finansal risk ve borç oranınca negatif finansal risk
üstlendiğinin tartışılması durumudur. İki menkul kıymeti de elinde bulundurmanın net
etkisi, kaldıraç oranına eşit bir kombinasyonda, finansal riskin birbirini götürmesi
durumudur8. Bu tersine arbitraj işleminin etkisiyle, yatırımcı yıllık dividant beklentisi
olarak 3.611,11 £ × 0,1923 = 694,42 £ ve yıllık faiz olarak 1.388,89 £ × 0,1 = 138,89 £
elde edecektir. Bu da yıllık beklenen geliri 833,31 £ olarak oluşturacak ve 33,31 £
tutarında A firmasındaki ilk yatırımına oranla risk açısından bir değişim olmaksızın
daha fazla bir kazanç sunacaktır.
Yine, diğer yatırımcılar bu fırsatı gözlemleyecek ve kazanç yaratmak için
arbitraj uygulayacaklardır. Bu birleşik etki, yine bir denge noktası oluşturacak ve iki
firmanın da WACC değerini eşitleyecektir.
2.3 İki İlave Nokta
Normal arbitraj ve tersine arbitrajla ilgili iki örnekte de karşılaştırılabilir bir
yatırım getirisi için, finansal risk seviyesini belirli bir seviyede tutma adına bir çaba söz
konusudur. Buna rağmen, iki durumda da bu, B’nin kaldıraç oranının dengesizlik
durumu temel alınarak yapılmıştır. B firmasının denge borç/özsermaye oranı 4:11’dir.
Böylece, belli bir orandaki finansal riski üstlenmek için bu denge oranını kullanmak
daha kurallı bir yaklaşım olacaktır.
Normal arbitraj örneğinde olduğu gibi, yatırımcı el yapımı kaldıracı kullanarak
10.909,09 £ borçlandığında, arbitraj karı ufak bir artışla 454,54 £’a yükselecektir.
Benzer şekilde, tersine arbitraj örneğinde, yatırımcı, B firmasının boçlarının 1.333,33
£’unu ve özsermayesinin 3.666,67 £’unu satın almıştır. Bu da, yine arbitraj karının ufak
bir artışla 838,43 £’a yükselmesiyle sonuçlanacaktır.
Sonuç olarak, bir yatırımcı iki kaldıraçlı firma arasında arbitraj yaparak kazanç
elde etme olasılığını fark ederse ne olur? Bu koşullarda, her iki mekanizma da
işletilmelidir. Örneğin, borç/özsermaye oranı 1:3 olan bir C firması ve borç/özsermaye
Bu birbirini götürme işlemi, finansal riskin bir çeşit çeşitlendirilme hissiyle elimine edilmesi anlamına
gelmemektedir. Finansal risk, çeşitlendirilemeyen sistematik bir risktir.
8
18
oranı 2:1 olan bir D firması düşünelim. C firmasında bir hisse senedi sahibi, paylarını
D’ye geçirip arbitraj karı elde etmek istemektedir. Ancak, aynı zamanda üstlendiği
finansal riski mevcut seviyede tutmayı da istemektedir. Bu durum, C’deki hisselerini
satıp satış hasılatının her 3 £’u için 1 £ borçlanması ve toplam miktar ile (borçlanmalar
artı kendi nakti) D üzerinde özsermaye ve borç oranı olarak, her 1 £ tutarındaki
özsermaye için 2 £ tutarında borç satın alması ile mümkün olacaktır.
3. Sonuçlar
Bu noktaya kadar yaptığımız analizler üç önemli sonuca ulaşmaktadır. İlk
olarak, aynı düzeyde iş riskine sahip olan firmalar, dengede, aynı ağırlıklı ortalama
sermaye maliyetine sahiptir.
İkinci
olarak,
firmanın
kaldıraç
oranındaki
değişiklikler
WACC’sini
değiştirmemektedir. Hissedarların kaldıraç oranındaki yükselişten kaynaklanan daha
fazla getiri beklentisi, ilave finansal riski üstlenmenin karşılığı olarak ifade edilmektedir
ve K E  K 0  K 0  K D VB VE ile belirlenmektedir.
Son ve hatta en önemli olarak, analiz bizi finansal kararların göreceli olarak
önemsiz oldukları sonucuna ulaştırmaktadır. Finansal kararların firma değeri ile ilişkisi
yoktur ve böylelikle hissedarların servetinde bir değişikliğe yol açmamaktadır.
Bu üç sonucun ikincisine göre, M ve M analizi çok basit ifadelerle
açıklanabilmektedir. Kaldıracı yükselen bir firmada iki etki oluşacaktır:
İlki, borç özsermayeye göre daha ucuz olduğu için firma bir avantaj
kazanmaktadır. Bunun sebebi, borçlanmanın özsermayeye göre daha az riskli olması ve
borç sahiplerinin öncelikli ödeme hakkına sahip olmalarıdır. Böylelikle, borç verenler
daha az bir getiri beklentisi içindedir.
İkinci etki, firmaya bir dezavantaj getirmektedir. Bu da, özsermayenin beklediği
gerekli getiriyi artırmaktadır. Çünkü, kaldıracın artması özsermayenin üstlendiği
finansal riski artırmaktadır ve böylece gereksinim duyulan getiri beklentisini
yükseltmektedir. Bu, bir tür tazminat şeklidir.
19
Bu iki etki - avantaj ve dezavantaj -, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Aynı
fenomen sonucunda açığa çıkacaklardır. Borç sahiplerine özsermaye sahiplerinden önce
ödeme yapılacaktır. Böylelikle, iki etkinin birbirini yok etmesi bir sürpriz olmamalıdır.
Böylece, net etki sıfırdır. Kaldıraçtaki değişim, firmanın toplam pazar ve WACC
değerini değişmeden bırakacaktır.
4. Varsayımlar
Temel M ve M sermaye yapısı hipotezinin bir özeti olarak, bir firmanın kaldıraç
oranı ve özsermaye maliyeti arasında ilişkinin alternatif teorilerini incelemeye
başlamadan önce, hipotezin temel aldığı bir çok varsayıma yakından bakalım. Özellikle,
hisse senedi fiyatlarının kısa zamanlı dengesizliği karşısında oluşan ve sermaye yapısı
teorisini destekleyip, M ve M denge pozisyonunun tekrar sağlanmasına yardımcı olan
arbitraj sürecinin temelinde olan varsayımlara bakacağız.
Arbitraj, bildiğimiz gibi, aynı piyasadaki mükemmel ikame malların değişik
fiyatlardan satılmasını engelleyen, arz ve talebin piyasadaki sürecini tanımlayan teknik
terimdir. Buradaki “mükemmel ikame mallar” terimi bir anahtar noktadır ve böylelikle
arbitraj süreci M ve M hipotezini kanıtlamak için görev yapmaktadır. Tamamen
özsermayeli bir firmadaki adi hisse senetleri ile kaldıraçlı bir firmadaki hisseler
mükemmel ikame mallar olarak görülmelidir.
Eğer, aynı beklenen yıllık nakit akışı ve iş riski seviyesine sahip iki firma
seçersek, aynı toplam pazar değerine sahip olmaları muhtemeldir. Buna rağmen, eğer
firmanın biri % 100 özsermayeli diğeri kaldıraçlı ise adi hisse senetlerinin birbirleri için
mükemmel ikame mallar olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Çünkü kaldıraçlı
firmadaki hisselerin ilave bir risk elemanı vardır: finansal risk.
İki firmanın sahip olduğu riski üstlenerek mükemmel ikame malları üzerinde adi
hisse senetlerine sahip olmak için yatırımcılar, kaldıraçlı firmada el yapımı kaldıraç
yapma hakkına sahip olmalıdır (bireysel kaldıraçlama). Bu da kurumsal kaldıraçlama
için gereklidir (Yukarıda bu süreci, ilk örnekte kullanılırken görmüştük). Böyle
yapabilmek için, kurumsal borçlanma ve bireysel borçlanma arasında maliyet ve risk
farkı olmamalıdır (aynı şekilde kaldıraçlama). Bu iki varsayımın gerçek dünyada geçerli
olabilmesi oldukça şüpheli durumdadır: bireyler ve kurumlar aynı faiz oranında
20
borçlanabilmeli ve kurumların sınırlı sorumluluğunun kolaylığı mevcut olmamalı ve bu
koşul bireylere de tanınmalıdır.
Pratikte, bireyler her zaman kurumlara nazaran ödünç alınan para üzerinden
daha fazla faiz ödemek zorundadır ve bu borçlanmanın sorumluluğu sınırsızdır. Ancak,
kurumlar, sınırlı sorumluluğun korumasına sahiptir. Bu yüzden, çok net olarak,
kurumsal ve bireysel borçlanma maliyet ve risk açısından farklılık göstermekte ve
arbitraj sürecinin bu gerekliliği, hisse senedi ticareti söz konusu olduğunda yerine
getirilemez gözükmektedir.
Buna rağmen, teori ve pratik arasındaki uygunsuzluk, hisse fiyatlarının tekrar
denge kazanması ve arz ve talep piyasasındaki mekanizmanın sonucu olarak gerekli
fiyat değişiklikleri, bütün yatırımcıların arbitraj yapma gerekliliğini hissetmemesi ile
çözümlenmektedir. Pazarın hareket etmesi için sadece yeterli sayıda hisse senedi
işlemlerinin yapılması gereklidir. Diğer firmalar üzerinde sağlam hisse senetlerine sahip
olan ve böylece arbitraj işlemlerinde varlık gösteren (yukarıda özetlediğimiz
problemleri önleyen) ve pazarı dengeye getiren sınırlı sorumlu bir çok firma vardır.
Bu karşılıklı tartışma, etkili hisse senedi piyasası arbitrajı için gerekli iki
varsayımın gerçek dünyadaki geçersizliğine karşın, genel olarak makul şekilde geçerli
görünmektedir - en azından teoride -. Ancak, şu gözden kaçırılmamalıdır ki bir çok
kurumsal yatırımcının arbitraj işlemlerine katılmak için hazır bulunmadığını gösteren
bir takım kanıtlar vardır. Buna rağmen, arbitraj sürecinin içerdiği diğer bir varsayım
daha mevcuttur. Ancak, bu varsayıma pratikte pek rastlanmamaktadır. Bu varsayım,
bütün piyasa işlemlerinin maliyetsiz olarak gerçekleştiğini kabul etmektedir (örneğin
borsa tacirleri masraf ve komisyon almazlar vb.).
Pratikte, piyasa işlemlerinin maliyetleri nispeten yüksek olabilmektedir. Bu
maliyetler, arbitrajın verimli ve düzgün bir biçimde işlemesine etki etmektedir
(yatırımcının
arbitrajdan
kazandığı
karın
artması,
dahil
edilen
maliyetlerle
dengelenmektedir. Böylelikle bu maliyetlerin, denge mekanizmasının oluşmasında etkili
olduğu söylenebilmektedir). Buna rağmen, işlem maliyetlerinin sadece küçük miktarlı
hisse senedi işlemlerinin arbitraj kazançlarında yüksek olduğu veya ince ayar
21
aşamasında, dengesizlik devam ettiği sürece (ve arbitraj karları arttığında) düşük olduğu
iddia edilebilmektedir.
Böylece, işlem maliyetlerinin ekonomik mekanizmalarda her zaman etkisi
olmasına rağmen, etki düzeyi nispeten önemsiz olabilmektedir. Bu varsayıma, üstü
örtülü bir varsayımı, yani iflas maliyetinin sıfır olması varsayımını içerdiği için daha
sonra tekrar döneceğiz. Bundan önce, hipotezin içerdiği diğer iki varsayımı da
incelememiz gerekmektedir. Bunlar; kaldıraç seviyesi ne olursa olsun borç maliyetinin
sabit kalması diğeri de verginin olmamasıdır.
5. Borçlanma Maliyetinin Artması
M ve M teorisinin bir sonucu olarak borcun maliyetinin firmanın kaldıracını
artırdığı sürece (borç verenlerin riski artacak) artacağı şeklinde daha gerçekçi bir bakış
yapılmadan önce tatminkar bir uzlaşma mevcut değildi. Mantıksal olarak, firma kaldıraç
oranını artırırsa borçlanmanın maliyeti de artmalıdır. Böylece, KD değeri, borçsuz bir
firmanın özsermaye maliyetine yakınlaşmaktadır. Çünkü, % 99,99 oranında aşırı bir
kaldıraçta, borç verenlerin üstlendiği risk neredeyse hiç borçlanmamış bir firmada
özsermaye sahiplerinin üstlendiği riskle aynı olacaktır.
Borcun maliyetinin artmasındaki problem, firmanın ağırlıklı ortalama sermaye
maliyetinin sabit kalması, firmanın çok yüksek kaldıraç seviyelerine ulaşınca özsermaye
maliyetinin azalmaya başlamasındadır. Bu olumsuz durum, Şekil 18.3’te açıklanmıştır.
Şekil 18.3 Borçlanma Maliyetinin Artması
%
KE
K0
KD
VB VE
22
Bu fenomeni açıklamak gerekirse, M ve M, çoğunlukla bir firmada çok yüksek
oranlarda borçlanmanın adi hisse senedi sahiplerini son derece riskli hale getireceğini,
bunun da riski seven, kumarbaz yapıdaki yatırımcıların dikkatini çekeceğini ustaca
görmüştür. Bu yatırımcılara göre, hisselerin riskleri artınca inanılmaz derecede çekici
olmaktadır. Böylece, hisse senedi sahipleri tarafından beklenen özsermaye getiri oranı
(KE), düşmeye başlamaktadır. Yüksek kaldıraç oranlarındaki özsermaye maliyetinin bu
davranışının açıklanması, aşırı kaldıraçlı durumda M ve M hipotezini ispat etmek için
gereklidir. Bu duruma çoğu zaman şüpheyle yaklaşılmıştır ancak yine de bu önermeleri
doğru olabilmektedir.
Yüksek kaldıraç oranlarında adi hisse senedi sahiplerinin sahip olduğu risk
oldukça artmasına rağmen hisse sahiplerinin yine çok yüksek oranlarda dividant elde
etme şansları da mevcuttur. Tipik bir kumar hali durumunda, pay başına muhtemel
dividant miktarı kaldıraç oranı arttıkça artmaktadır.
Yine de, sadece çok yüksek kaldıraç seviyelerinde problemin muhtemelen
önemli olacağı sonucuna varabiliriz. Firmalar bu alanlara doğru nadir olarak tehlikeye
atılmaktadır. Böylece M ve M hipotezinin, firma kaldıracının normal olduğu
seviyelerde doğrulandığı söylenebilmektedir. Buna rağmen, sebeplerin nedenleri göz
önüne alındığında, pratikte firmalar daha sonraki safhalarda çok yüksek seviyelerde
kaldıraçlama yapmamaktadır.
6. Özet
 Bu bölüm, M ve M’nin vergilendirmenin olmadığı sermaye yapısı hipotezini
geliştirmiştir. Temel sonucu, sermaye yapısı kararları hissedarların servetini
etkilememektedir ve hissedarların servetiyle herhangi bir ilişkiye sahip değildir.
 Analiz iki safhada sunulmuştur. İlki firma değerleme modeli ile ilgilidir:
V0 = Y  K0 ve gerçekte K0, Y’nin riski ile belirlenebilmektedir. Kaldıraç oranı, Y’nin
faiz ve dividant olarak nasıl bölündüğünü belirlemektedir ve Y’nin riski üzerinde
herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Aynı şekilde, K0 üzerinde de etkisi yoktur. Bu,
analizin temel sonucundan süre gelmektedir.
23
 Analiz, KD’nin sabit olduğunu varsayarak KE’nin pozitif olduğunu
göstermektedir ve kaldıraç oranının lineer fonksiyonu aşağıdaki açılımda gösterilmiştir.
V
K E  K 0  K 0  K D  B
VE
 Bu analizin ilk safhası, bütün seviyelerdeki kaldıraç için sabit bir K0 değeri ve
ikinci safhada sabit bir KD değeri ve doğrusal artan KE vermektedir. Sonuç olarak,
toplam firma değerleme modelinde, Y veya K0 değerinin ve de V0 değerinin kaldıraç ile
değişmeyeceği Şekil 18.2’de grafik olarak gösterilmiştir.
 M ve M analizinin ikinci sonucu: bir firmanın toplam getiri oranı (K0), iş riski
ile belirlenmektedir. İş riski ise net operasyonel nakit akışının genel belirsizliğinden
ileri gelmektedir. Ayrıca, bu durum kaldıraçtan etkilenmemektedir ve aynı iş riski
seviyesine sahip firmalar (aynı varlık betalarına sahip) aynı K0 değerine sahip olacaklar
ve hatta bu durum farklı sermaye yapılarına sahip olsalar bile değişmeyecektir.
 Son olarak, M ve M şunu gösterir ki; bu sonuç, sermaye piyasasında bir denge
söz konusu olduğu durumda geçerli olacaktır. Aksi takdirde, aynı risk derecesine sahip
firmalar değişik WACC değerlerine sahip olacak ve bu da bir arbitraj fırsatı
doğuracaktır.
 Böyle bir arbitraj fırsatı açığa çıkarsa yatırımcılar avantaj kazanmak - daha
fazla kar elde etmek için - için bir an önce harekete geçecek ve bu durum piyasanın
tekrar dengeye ulaşmasında etkili olacaktır.
7. Çabuk Cevaplanan Sorular
1. Bir firmanın özsermaye maliyeti % 20, borç maliyeti % 10 ve borç/özsermaye
oranı 1:4 ise ve firma tamamen özsermayeyle finanse edilmişse sermaye maliyeti ne
olacaktır?
2. Birinci soruda verilen bilgilere göre, firmanın kaldıraç oranı 1:4 yerine 3:5
olursa KE ve K0 değerlerindeki değişim ne olacaktır?
24
3. İki firma, A ve B, aynı iş riski seviyesine sahiptirler. A tamamen özsermaye
ile finanse edilmiş, B ise 1:3 kaldıraç oranına sahiptir. Firma A üzerinde 100 £ tutarında
hisseye sahibiz. B firması üzerinde nasıl arbitraj yapılacağını gösteriniz.
4. Arbitraj işlemlerinde, el yapımı kaldıracın kullanılış amacı nedir?
5. Finansal risk nedir ve bu riski kimler üstlenmektedir?
6. Firmanın kaldıraç oranı 1:2’dir. Özsermaye maliyeti % 20 ve borçlanma
maliyeti % 10’dur. Eğer E (rm) = % 15 ve rf = % 10 ise, firmanın varlık betası nedir?
7. 6.soruda verilen bilgilere göre, eğer firmanın kaldıraç oranı 1:2 yerine 2:5
olursa firmanın özsermaye betası ne olacaktır? (KD’nin % 10’da kaldığını varsayalım.)
8. 6.soruda verilen bilgilere göre, başka bir firmanın özsermaye maliyeti % 20 ve
borç maliyeti % 10’dur. Buna rağmen, borç/özsermaye oranı 2:5’tir. Bu firmalar aynı iş
riski seviyesindeler midir?
8. Problemler
1. Alpha plc ve Beta plc, varlıkları aynı sistematik risk derecesine sahip,
herkesçe bilinen kote edilmiş iki firmadır. İki firmanın da yıllık sabit (faiz ve
dividantlardan önce) karları 5 milyon £’dur. Bu kar seviyesinin, gelecekte iki firma için
de sürdürülmesi beklenmektedir.
Alpha % 9’u faizle 8 milyon £’luk tahvil ihraç etmiştir. Her 100 £’luk tahvilin
50 £’u kote edilmiştir (faiz dışında). Betanın borcu yoktur. Alpha 17,2 milyon adet
hissesi, hisse başına 1 £’dan kote edilmiştir (dividantlar dışında). Ayrıca, Beta’nın 46,4
milyon hissesi, hisse başına 50 p.’den ihraç edilmiştir (dividantlar dışında). İki firma da
yıl sonundaki bütün karlarını faiz ve dividant olarak ödeyecektir.
Jill Gamma’nın iyi çeşitlendirilmiş yatırım portföyünde, Beta firmasının 464.000
adet hissesi bulunmaktadır. Pazar üzerinde yaptığı analizler sonucu, Alpha firmasının
hisselerinin düşük fiyatlanmış olduğu sonucuna varmıştır. Çünkü, pazarda geçici bir
dengesizlik bulunmaktadır. Sonuç olarak, Bayan Gamma Beta’daki paylarını satarak
Alpha’ya yatırım yapmayı düşünmektedir.
25
a. Bayan Gamma’ya, finansal risk seviyesini sabit tutarak bir arbitraj işlemi
önerin ve önereceğiniz yaklaşımın finansal risk seviyesini neden sabit bir
düzeyde tuttuğunu açıklayın. Kazançları ne şekilde sonuçlanacaktır?
b. Eğer diğer yatırımcılarda arbitraj işlemlerine katılırsa Alpha’nın denge
hisse fiyatı ne olacaktır?
Alpha’nın tahvillerinin ve Beta’nın hisselerinin piyasa fiyatının dengede
olduğunu varsayın. Ayrıca, vergilendirmeyi de yok sayın.
2. Cabernet plc ve Chardonnay Ltd, aynı iş riski sınıfındadır. Cabernet’in
borç/özsermaye oranı 1:3’tür. Firmanın özsermaye betası 1,6’dır ve borcun risksiz
olduğu varsayılabilmektedir. Chardonnay ise % 100 özsermayeyle finanse edilmiş bir
firmadır.
FT All Share Index’in beklenen getiri oranı % 16 dır. Devlet kağıtlarının (ve
hatta Cabernet’in borçlanmasının) getiri oranı % 10 dur.
Cabernet ve Chardonnay’ın yıllık dividant ödemelerinin sabit olduğunu
düşünün. Cabernet’in borçlarının belirli bir vadesinin olmadığını varsayın. Vergiyi
dikkate almayın.
a. “Aynı iş riski sınıfı” teriminden kastedilen nedir? Chardonnay’ın
özsermayesinin beta değerini belirleyin.
b. Her bir firmanın ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini belirleyin ve M ve
M’nin (vergisiz) sermaye yapısı hipotezi doğrultusunda kısaca yorumlar
yapın.
c. Chardonnay firmasında küçük bir hisse sahibi düzenli bir dividant ödemesi
olarak 150 £ almaktadır. 1.000 £ tutarındaki payını satışa çıkarmayı
düşünmektedir. Buna rağmen, firmanın yıllık dividant ödemeleri yüksek
olduğu için hisselerini satıp satmama konusunda kararsızdır.
26
Hisse senedi sahibinin risk derecesini değiştirmeden Chardonnay’daki
hisselerini satıp Cabernet’e nasıl yatırım yapacağını açıklayınız. Sonuç
olarak ne kadar kazanç elde edecektir?
d. Cabernet’in borç ve özsermayesinin denge değerinde olduğunu varsayın.
Chardonnay’ın hisse senedi yatırımcılarının denge değerini belirleyin.
3. Ekwitty Ltd şirketinin tamamen özsermayeden oluşan bir yapısı vardır. Geer
Ltd ise çok yüksek bir borçlanma seviyesine sahiptir. İki firma da aynı iş riski
sınıfındadır.
Geer Ltd.
1 
100.000
80.000
180.000
400.000
1.000.000
Yıllar
Yıllık dividantlar
Yıllık faiz
Toplam yıllık nakit kazançlar
Özsermayenin toplam pazar değeri
Borçların toplam pazar değeri
Ekwitty Ltd.
1 
180.000
180.000
1.800.000
-
Mükemmel bir sermaye piyasası, vergilendirme yok, işlem maliyetleri yok ve
kurumsal ve bireysel borçlanma arasında bir fark yoktur.
a. Yukarıdaki bilgilerden nasıl bir sonuç çıkardınız?
b. Mevcut durumu gösteren bir diyagram çiziniz ve eğer arbitrajcılar pazara
girerse ne olacağını gösteriniz.
c. Yukarıdaki firmaların herhangi birinde 1.000 £ değerindeki bir hisseyle
elde edilen arbitrajın karını gösteriniz. (Bu yolla yapılan ticarette sadece
arbitraj
karı
elde
edilmektedir.
Arbitrajın
yönünü
göstermeniz
gerekmektedir.)
Ekwitty Ltd’nin hisseleri ile Geer Ltd’nin borçlarının dengede olduğunu
varsayınız.
27
Download