XVIII. Yüzyılda Konya Çevresinde Güvenlik

advertisement
XVIII. Yüzyılda Konya
Çevresinde Güvenlik Meselesi ve
Derbentlerle İlgili Düzenlemeler*
Doç. Dr. Doğan YÖRÜK
SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Giriş
Lügatlerde engel, geçit, dar geçit, boğaz, set, sınır kalesi,
memleket sınırı, hudut bölgeleri, dağlar arasında güçlükle geçilen yerlerle1 istihkâm mevkileri için kullanılan derbent terimi,
Osmanlı Devleti’nde yolların ve seyahat emniyetinin sağlanmasına yönelik küçük kale şeklinde kurulmuş karakollara verilen
isimdir2. Bir yerin derbent olabilmesi için korkulu, tehlikeli ve sık
sık eşkıya baskınlarına maruz kalan bir bölge olması gerekirdi3.
Bu yüzden derbentler genellikle iskânın az olduğu ıssız ve tenha
topraklar, dağların geçit verdiği boğazlar, önemli ticaret ve askerî
yolların kavşak noktaları ile merkezî özelliğe sahip yerlerde kurulurdu4. Günümüzdeki gibi polis ve jandarma kuvvetleri olmadığından yolların ve geçitlerin emniyeti derbentçiler tarafından sağlanmaktaydı5. Derbentçi yazılan köy ahalisi de derbendin özelliği
ve önemine göre bazı vergilerden muaf tutulmaktaydı6.
Derbentler yol emniyetini güvence altına almanın yanında,
ıssız yerlerin şenlendirilmesinde iskân aracı olarak da kullanılmıştır. Özellikle bunların çevresinde kurulan han, cami, mektep
dükkân, hamam, su yolları vs. gibi yapılar sayesinde buralar hızla şenlenmekte, köy veya küçük kasabalar teşekkül etmekteydi7.
*
1
2
3
4
5
6
7
Bu çalışma 24-25 Haziran 2010 Elazığ’da düzenlenen İkinci İktisat Tarihi Kongresi’ne “II.
Mahmud Döneminde Konya Çevresindeki Derbendlerle İlgili Yapılan Düzenlemeler” adıyla
sunulan bildirinin genişletilmiş halidir.
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, İstanbul 1317; s.604; Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe
Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2008, s.175.
Yusuf Halaçoğlu, “Derbend”, DİA, IX, İstanbul 1994, s.162; Abdullah Saydam, Osmanlı
Medeniyeti Tarihi, Trabzon 1995, s.118.
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1990, s.10-11.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.10-11.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.9; Hüseyin Arslan, 16. yy. Osmanlı Toplumunda Yönetim,
Nüfus, İskân, Göç ve Sürgün, İstanbul 2001, s.262.
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, İstanbul 1987, s.31;
Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin
Yerleştirilmesi, Ankara 1991, s.95.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, 11; Saydam, Medeniyet, s.120-121.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
249
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
250
İskân amacıyla tesis edilen derbentler hukuken iki kısımda ele
alınmaktadır. Birincisi yurtluk ve ocaklık şeklinde timar yoluyla
tasarruf olunan derbentler, ikincisi ise bazı vergilerden muaf tutularak tehlikeli yerlere yerleştirilmiş veya görevlendirilmiş halkın muhafaza etmekle yükümlü bulunduğu mevkilerdir. Bu ikinci gruba girenler genellikle vakıf ve has toprakları üzerinde veya
kimsenin tasarrufunda olmayan yerlerde kurulurdu8. Bu bağlamda derbentleri kuruluş şekillerine göre; derbent mahiyetindeki
kaleler, büyük vakıf şeklindeki derbent tesisleri, derbent olarak
kullanılan han ve kervansaraylar ile köprülerin kurulduğu yerlerde bulunan derbentler9 olmak üzere dörde ayırmak mümkündür.
XVI. yüzyılda Karaman eyaletinde bilfiil timar tasarruf etmeyen fakat imtiyazlı statülerini devam ettiren sipahizadegân zümresi, imtiyazlarını sürdürebilmek için on kişiden biri yılda 6 ay güherçile ocaklarında çalışmak zorundaydı10. XVII. yüzyılda barut
ihtiyacının artmasına binaen sipahizâdegan sınıfı dışındaki yarı
askerî zümrelerin de bu işle görevlendirildikleri anlaşılmaktadır.
Nitekim 7 Nisan 1642 tarihinde Karaman eyaletindeki kadılara
gönderilen bir fermanda; köprücü, tekkenişin, zaviyedar ve muaf
taifesinin yanında derbentçilerin de emekli sipahi ve sipahizadeler
gibi güherçile kalhanelerinde yılda 18 gün çalışmaları beklenilmiş,
çalışmaya gücü yetmeyenlerden ise bu yükümlülükleri karşısında
bedel ödeyecekleri bildirilmiştir11. 1685 tarihinde Anadolu’nun
sağ kolu üzerindeki kadılara, derbentçilere ve ehl-i örf taifesine
hitaben, yol üzerinde eşkıyanın bulunduğundan bahisle, hacıların
sağ salim bir şekilde korkusuzca geçebilmeleri için gerekli önlemlerin alınması istenilmiştir12. Bu durum derbentçilerin henüz vazifelerini ifa edebildiklerine işaret etmesi bakımından önemlidir.
Zamanla ehli örf taifesinin her sene derbent reayasından
fazla vergi istemesi, idarecilerin yetersiz ve sorumsuzluğuna ek
olarak, eşkıyalık hareketlerinin artması karşısında etkisiz kalmaları gibi sebeplerden dolayı derbentler eski önemlerini ve düzenlerini kaybetmişlerdir. Böylece askerî mahiyette olanlar dışında,
derbentler, derbentçi yazılan köy ahalisiyle birlikte yer yer dağılmış veya görevlerini yerine getiremeyecek derecede zayıflamıştır.
8
9
10
11
12
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.95; Halaçoğlu, “Derbend”, s.162.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.22-33; Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.95.
Doğan Yörük, XVI. Yüzyılda Aksaray Sancağı (1500-1584), Konya 2005, s.129.
Hüseyin Muşmal, XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Konya’da Sosyal ve Ekonomik Hayat (16401650), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2000: 96;
KŞS 6/173-1
KŞS 33/285-2.
Bu durum emniyetin hemen hemen tamamen yok olmasına, çevre köy ve kasaba halkının eşkıya baskınlarından korunmak için
yerlerini terk etmesine yol açmıştır. Bunun üzerine devlet XVIII.
yüzyılın başlarından itibaren derbentlere yeniden düzen vermek
için bir takım tedbirler almıştır. Bir taraftan köylerini terk eden
derbent reayasını eski topraklarına yerleştirmek için çalışmalar
yapılırken, diğer taraftan yollar üzerindeki harap ve boş hanlar
tamir ettirilerek müstahkem hale getirilmiştir. Tamir ettirilen bu
yerlere derbentçi olarak yeni ahali nakledilmiş ve böylece çevre
güvenliğinin sağlanması yoluna gidilmiştir. Harap yerler, içinde
oturacakların bütün ihtiyaçlarını karşılamak üzere cami, mektep,
mahkeme binası, hamam, su yolları gibi sosyal tesislerin yapılması ile bir iskân merkezi haline getirilmiştir13.
XVII. yüzyıldan itibaren derbent reayasından fazla vergi istenmesi, idarecilerin yetersizliği ve sorumsuzluğuna ek olarak,
eşkıyalık hareketlerinin artması karşısında etkisiz kalmaları gibi
sebeplerden dolayı derbentler eski önemlerini ve düzenlerini kaybetmişlerdir. Böylece askerî mahiyette olanlar dışında, derbentler,
derbentçi yazılan köy ahalisiyle birlikte yer yer dağılmış veya görevlerini yerine getiremeyecek derecede zayıflamıştır. Bu durum
emniyetin hemen hemen tamamen yok olmasına, çevre köy ve
kasaba halkının eşkıya baskınlarından korunmak için yerlerini
terk etmesine yol açmıştır. Bunun üzerine devlet XVIII. yüzyılın
başlarından itibaren derbentlere yeniden düzen vermek için bir
takım tedbirler almıştır.
Bir taraftan köylerini terk eden derbent reayasını eski topraklarına yerleştirmek için çalışmalar yapılırken, diğer taraftan yollar
üzerindeki harap ve boş hanlar tamir ettirilerek müstahkem hale
getirilmiştir. Tamir ettirilen bu yerlere derbentçi olarak yeni ahali nakledilmiş ve böylece çevre güvenliğinin sağlanması yoluna
gidilmiştir. Harap yerler, içinde oturacakların bütün ihtiyaçlarını
karşılamak üzere cami, mektep, mahkeme binası, hamam, suyolları gibi sosyal tesislerin yapılması ile bir iskân merkezi haline getirilmiştir14.
Bu kapsamdan olmak üzere, 1720 yılından itibaren Karaman
eyaletindeki hac yolu güzergâhı üzerinde bulunan hanların tamir ve şenlendirilmesine başlanmış, bu iş için 5 Ağustos 1721’de
13
14
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.22-23; Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s. 95; Halaçoğlu, “Derbend”,
s.163.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.22-33; Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.95; Halaçoğlu, “Derbend”,
s.163.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
251
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
252
dergâh-ı âli kapıcılar kethüdası Bahri Mehmed Ağa memur edilmiştir15.
Konya çevresinde Atlantı, Bağluca, Gene, Hatipler, İsmil,
Karapınar, Şefur ve Tatlarhisarı gibi derbentler16 de olmasına
rağmen, II. Mahmud defterinde yer almamalarından dolayı çalışmamızı Arkıdhanı, Kadınhanı, Lâdik, Hortu, Çavuş-Bulduk ve
Sultanhanı derbentleri ile sınırlandırdık. Çalışmada söz konusu
defterdeki verilerden hareketle, bu derbentlerin iskân ve gelişim
süreçlerinde nasıl bir yol ve yöntem izlenildiği, kimlerin nerelerden getirilerek yerleştirildiği, ne gibi muafiyetler verildiği, görev
alanları ve sorumlulukları gibi hususlar üzerinde durulacaktır.
Arkıdhanı, Kadınhanı, Çavuş-Bulduk ve Sultanhanı derbentçilerinin ellerindeki beratlar II. Mahmud, Hortu derbendininki
III. Osman, Lâdik derbendininki ise I. Abdülhamid dönemlerinde
yenilenmiştir. Bu beratlarda, söz konusu derbentler hakkındaki
mevcut durum ile önceki uygulamalar hakkında bilgiler verilmiş,
sahip oldukları haklar ve ödevler aynen geçerli kılınmıştır17.
1. Arkıdhanı Derbendi
Anadolu Selçuklu Devleti ümerasından Şemseddin
Altunaba’nın 1202 yılında kurduğu medrese vakfının gelir kalemleri arasında görülen Arkıd köyü18, XVI. yüzyıl vakıf defterlerine
de aynı adla kaydedilmiştir19. Bu köyde, Şemseddin Altunaba’ya
ait bir de kervansaray 20 ile 1237 yılından beri bir köprünün varlığı
tespit edilmiştir21.
Akşehir ile Ilgın arasında bulunan ve eşkıya tehdidi altın22
da olması nedeniyle 1720’de yeniden imar edilen Arkıdhanı’na
cami23, mektep, hamam, mahkeme ve suyolları yapılmış24, buranın şenlendirilmesi için de Akşehir ve Ilgın’daki başıboş reaya15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.107.
Faruk Karacaoğlu, 1765–1768 Yılları Arasında Konya’da Sosyal ve Ekonomik Hayat (59
Numaralı Konya Şer’iye Siciline Göre), S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,
Konya 2008, s.256, 272, 283, 433, 453, 517, 521, 526, 528; KŞS 59/49-2, 104-2, 111-1,
118-1, 119-1, 130-2, 133-2; KŞS 71/12-3. M.
BOA, A.DVN 821.
Osman Turan, “Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, XI/42, Ankara 1947,
s.197-205.
TK 564, vr.11b; MC. 0.116/1, vr.16b; TK 584, vr.18a.
Turan, “Şemseddin Altun-Aba”, s.207.
Orhan Cezmi Tuncer, Anadolu Kervan Yolları, Ankara 2007, s.132.
BOA, MAD 9956, s.10.
Arkıdhanı kasabası ahalisinin genellikle Müslüman olmaları ve namazlarını eda edecek
camileri olmaması nedeniyle Sadrazam Damad İbrahim Paşa tarafından buraya bir cami
yaptırılmıştır. Bkz. BOA, A.DVN 821, s.11.
BAO, MAD 9956, s.10-17.
nın nakledilmesi için Konya valisi ile Akşehir ve Ilgın kadılarına
hükümler gönderilmiştir25. Öncelikle 200-300 hanenin yerleştirilmesi düşünülmüş, 100 hane Akşehir’den, 30-40 hane de Ilgın’dan
yazılmıştır. Ayrıca Arkıdhan’lı olup civar yerlerde olan ahaliden
de 42 hanenin eski yerlerine dönmeleri istenmiştir. Fakat yerleşmesi arzu edilen 200 haneden 21 Aralık 1721’de ancak 60 hane
gelmiştir. Yerleşen reayanın yeterli miktarda olmaması ve buranın
muhafazası için daha fazla ahaliye ihtiyaç duyulması nedeniyle,
han sakinlerinin 200 haneye tamamlanması hususunda çalışmalara başlanılmıştır. Bu bağlamda 1721 yılında Akşehir kent merkezinden 50 hane, köylerinden 135 hane ve Kapucu-başı Bahri
Mehmed Ağa marifetiyle de 15 hane olmak üzere nihayet 200
haneye ulaşılabilmiştir26. Kısa bir süre sonra, Arkıdhanı’nda emniyetin ve güvenin kalmadığı, eşkıya yatağı haline geldiği, huzurun
kalmadığı yolcuların can ve mallarına saldırıldığı haberlerinin gelmesi üzerine 7 Şubat 1723’de Arkıd-ı ûlâ ve Arkıd-ı suflâ ahalileri
bölgeyi eşkıyadan korumaları şartıyla derbentçi kaydedilmişlerdir27. Vakıf mütevellisine ödedikleri öşür ve raiyyet resminden
başka ehl-i örf taifesi tarafından hiçbir şekilde vergi talep edilmemesi istenilmiş, hizmetleri karşılığında her türlü vergi ve angaryadan muaf oldukları yönünde emr-i şerif verilmiştir28. Bağdat seferi
esnasında harap bir yerleşme olarak zikredilen Arkıdhanı 1646,
1763 ve 1782 tarihli menzilnâmelerde dükkânları ve çeşmeleriyle
mamur, ayrıca ağası bulunan derbent köyü olarak belirtilmiştir29.
Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından bina ettirilen
Arkıdhanı’nın ağalığını günlük 120 akçe vazifeyle yürüten
enderun-ı humâyûn ağalarından İbiş, ağalığına ilaveten, hanın
yönetim ve idaresine gücünün yetmediğini belirterek, dergâh-ı
muallâ kapucubaşılarından Veliyüddin lehine vazgeçmiş, bunun
üzerine 8 Temmuz 1801’de Veliyüddin mütesellim olarak atanmıştır30. Bundan 17 gün sonra, 25 Temmuz 1801’de Arkıdhanı
derbendi sakinlerinin eskiden olduğu gibi sorumluluklarını yerine getirdikleri takdirde muafiyetlerinin devam edeceğini bildiren
bir ferman gönderilmiştir31.
25
26
27
28
29
30
31
Buraya yerleştirilenlere H. 25 Rebiülevvel 1133/ M. 24 Ocak 1721 tarihinde bir
muafiyetnâme verilmiştir. Bkz. BOA, MAD 9956, s.4.
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, 107; Orhonlu, Aşiretlerin İskânı, s.110; Halaçoğlu, İskân
Siyaseti, s.98.
BOA, A.DVN 821, s.12-13.
BOA, A.DVN 821, s.11-12.
İbrahim Altan, “Hacc Yolunun Konya Menzilleri”, Yeni İpek Yolu, S. 106, Konya 1996, s. 46.
BOA, A.DVN 821, s.10-11.
BOA, A.DVN, 821, s.13-14.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
253
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
254
Derbentçilerin bir taraftan görevlendirildikleri yerleri korurlarken zaman zaman da kendilerinin yol kesip adam öldürdükleri, eşkıyalık yaptıkları, hatta devletin askeri birliklerine baskın yapacak kadar ileriye gittikleri anlaşılmaktadır. Nitekim Arkıdhanı
derbentçileri 1821 yılında Konya’dan Boğdan’a giden 280 neferlik
bir askerî birliğe saldırmışlar, 1 neferi katletmişler, 10 neferi yaralamışlar, askerlerin mallarına ve canlarına kastetmişler, ayrıca
20.000 guruştan fazla nakit para ile silah ve eşyalarını almışlardır. Hâcegândan Mehmed Zebur Bey’in olayını yukarıda olduğu
gibi özetleyen tahriratının gelmesi üzerine durumun incelenerek
suçluların cezalandırılması ve zararın tazmin edilmesi yönünde
hüküm verilmiştir32.
Kasım 1844 tarihli Konya ve çevresindeki derbentlerde görevli askerlerin maaşlarını gösteren bir defterde Arkıdhanı’nda 1
süvari, 3 piyade görülmekte, süvariye 100, her bir piyadeye de 60
guruş maaş yazılmıştır33.
2. Kadınhanı Derbendi
Kadınhanı adını Danişmendoğulları’ndan Muzafferüddin
Mahmut Bey’in kızı Raziye Hatun’un 1223 yılında burada yaptırdığı Kervansaray’dan almaktadır34. Bu yerleşim birimi Osmanlı
kaynaklarında Hatun adıyla anılmaktadır.35 Aynı zamanda Konya
kazasına bağlı Saidili isimli nahiye biriminin de merkezini oluşturmaktadır36.
Turgutoğullarından Pir Hasan oğlu Ömer Bey, inşası 1424
yılında tamamlanan, Hatun köyünde bir zaviye yaptırmış ve Şeyh
Turgud evlatlarından Şeyh Durmuş ile Şeyh Turfan’ı (Turahan)
bu zaviyeye şeyh ve mütevelli tayin etmiştir37. Vakfiyede cami ve
türbeden bahsedilmeğine bakılırsa, söz konusu yapılar sonradan
ilave edilmiş olmalıdır. Zaviyenin Hatun köyünde (Kadınhanı)
yapılması ve köyün vakıf gelirleri içerisinde yer alması buranın
Ömer Bey’in veya atalarının mülkü olduğuna delalet etmektedir.
1642 tarihli avarız defterinde köy Hatun Tekye adıyla kaydedilmiştir38.
32
33
34
35
36
37
38
BOA, C.AS 37943, vr.1.
BOA, ML.MSF 6180, s.10.
İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, Ankara 1997, s.386.
BOA, TT 40, s.139-140; BOA, TT 63, s.115, 127; BOA, TT 455, s.97, 110.
BOA, TT 63, s.3, 127; BOA TT 415, s.94; TK 104, vr.101a.
M. Zeki Oral, “Turgut Oğulları, Eserleri – Vakfiyeleri”, Vakıflar Dergisi, III, Ankara 2006,
s.49.
BOA MAD, 3014, s.22-23.
XVI. yüzyılda Hatun köyünün (37-51 nefer ile) 111-153 kişilik bir nüfus39 potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkündür40. Bu nüfus içerisinde Osmanlı kuruluş devrinin askeri
teşkilatı içerisinde yer alan, devletin ilk maaşlı merkezi kuvvetini
oluşturan, piyade ve müsellem sınıflarından41, piyadegân taifesine
bağlı kişilerin varlığı dikkat çekmektedir. Yeniçeri ocağının kurulmasıyla önemini kaybeden piyade ve müsellemler, tasarruflarına verilen çiftlikler mukabilinde ordunun geri hizmetlerinde
istihdam edilmişlerdir42. Piyadelerin buradaki ve bölgedeki varlığı
Selçuklular dönemine kadar tarihlendirilebilmektedir43.
XVI. yüzyılın sonlarına doğru meydana gelen suhte ve levend
ayaklanmaları, eşkıyalık hareketleri, Celâli isyanları, veba salgını
vs. gibi hadiseler birçok köyün terk edilmesine yol açtığı gibi nüfusun kırılmasına da sebep olmuştur. Nüfusta görülen azalmanın
en belirgin göstergesi 1570-80’lere ait defterlerdeki yoğun köy
yerleşimine dair izlerin büyük oranda değişmesidir. Köylerin bir
kısmı terk edilerek isimleri dahi kalmazken bir kısmı nüfusundaki büyük düşüşe rağmen varlığını koruyabilmiştir. Bu bağlamda,
1642 tarihli avarız defteri verilerinden, Saidili nahiyesi bünyesindeki köylerin sayısında ve nüfuslarında ciddi bir düşme olduğu
açıkça görülmektedir44. XVI. yüzyılda nahiyedeki köy sayısı 37-55
arasında değişirken, 17. yüzyılda 25’e düşmüş, nahiye merkezini
oluşturan Hatun köyünün bireysel nüfusu ise 230 kişiye çıkmıştır.
Bu dönemde mevcut köylerin ekseriyeti nüfus kaybına uğrarken,
Hatun köyünde nüfusun artması oldukça ilginçtir. Köy ahalisinin
buradaki hanı kendi mallarıyla tamir edip gelen geçen yolculara ihtiyaç anında kılavuzluk ettiklerinden avarızdan ve tekâliften
muaf tutuldukları, bu muafiyetin merhum Sultan Murad zamanında verildiği zikredilmiştir45.
Kadınhanı ahalisinin zamanla yerlerini terk ederek dağılmaları ve perişan olmalarının yanında, bahsedilen mevkinin korku39
40
41
42
43
44
45
Nefer rakamları bireysel nüfusa dönüştürülürken 3 kat sayısı kullanılmıştır. Bkz. M.
A. Cook, Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600, London 1972, s.85, 90, 98;
Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999, s.63; Doğan Yörük, XVI.
Yüzyılda Ereğli Kazâsı, Konya 2009, s.26-27.
BOA, TT 40, s.141; BOA, TT 63, s.123; BOA TT 415, s.102; TK 104, vr.104a-b.
Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı (XV. ve XVI.
Yüzyılda Sultanönü Sancağı), İstanbul 1990, s.1-8; Muzaffer Arıkan, “Yaya ve Müsellemlerde
Toprak Tasarrufu”, Atatürk Konferansları, VIII, 1975-1976, Ankara 1983, s.175.
Halime Doğru, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, İstanbul 1992, s.108-109.
TK 564, vr.22b; Feridun Nafiz Uzluk, Fatih Devrinde Karaman Eyâleti Vakıfları Fihristi,
Ankara 1958, s.23.
BOA MAD 3074, s.95-98; BOA MAD 3016, s.10
BOA MAD 3074, s.22-23.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
255
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
256
lu ve tenha olması nedeniyle, zamanla harap hale gelen buradaki
hanın imarı için 1720’de teşebbüse geçilmiş, bunun yanı sıra bir
cami ile hamam inşasına başlanılmış, ayrıca bölgenin şenlendirilmesine yönelik olarak çevredeki başıboş reayanın iskân edilmesi
hususunda çalışmalar yapılmıştır46. Bu amaçla Karaman sakini
Bozulus Türkmenleri’nden Karamanlı, Derbenli47, Hacılı, Abdurrahmanlı, Sarılı, Kara Halilli, Çavundurlu ve Bekirli cemaatleri
eski yerlerinden kaldırılıp, buraya yerleştirilerek derbentçi kaydedilmişlerdir48. Ancak han dâhilinde ziraat için yeterli miktarda
arazi olmaması nedeniyle, buraya tabi toprakların sınırını genişletmek gerekmiş, bunun için etraftaki boş araziler han sınırları içine katılmıştır49. Yoldan geçen hacı ve yolcuları emniyetli bir şekilde yolcu etmenin yanında, sorumlu oldukları hudutlar dâhilinde
yol kesenleri, haramzadeyi, eşkıyayı kovalamak ve uzak tutmakla
görevlendirilmişlerdir. Yıllık 750 guruş vergi ödemeleri şartıyla
her türlü tekâliften muaf tutulmuşlardır50. Derbent ahalisinin ellerine bu hususu belirten emr-i şerif verilmesine rağmen, zamanla
kendilerinden ek bazı vergiler talep edilmesiyle ahali rencide edilmiştir. Bunun üzerine beylerbeyi, voyvoda, mütesellim vs. ehl-i
örf taifesinin tekâlif-i örfiye, tekâlif-i şakka, hane-i avarız, nüzül,
adet-i ağnâm, zahire baha, seferiye, hazeriye, kaftanbaha ve mübaşiriye gibi adlar altında hiçbir şekilde vergi istememesi, halka
zulüm etmemeleri, önceden verilmiş olan emr-i şerif gereğince
davranmaları istenilmiştir. Derbent ahalisine verilen bu emr-i şeriflerin ilki, III. Ahmed tarafından 28 Ekim 1722’de ikincisi, III.
Mustafa tarafından 3 Mayıs 1758’de üçüncüsü, I. Abdülhamid
tarafından 17 Mayıs 1775’te dördüncüsü, IV. Mustafa tarafından
muhtemelen 1807’de51, sonuncusu ise II. Mahmud’un tahta cülusuyla birlikte 28 Temmuz 1808’de yenilenmiştir52. Yukarıdaki
silsileye bakıldığında III. Selim zamanında berat yenilenmesine
gidilmediği anlaşılmaktadır.
8 Nisan 1798’de derbent ağası Hüseyin Ağa ölmüş gösterilerek Saray-ı Atik teberdarlarından Hacı İsmail’e derbent zâbitliği
verilmiş, fakat durumun anlaşılması üzerine Hacı İsmail uzaklaş46
47
48
49
50
51
52
Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.110; Orhonlu, Aşiretlerin İskânı, s.111; Halaçoğlu, İskân
Siyaseti, s.98; BOA, MAD 9956, s.21-24.
Bu iki cemaatin ismi Orhonlu’da Karasarılı ve Derili olarak geçmektedir. Bkz. Orhonlu,
Derbend Teşkilâtı, s.110; Orhonlu, Aşiretlerin İskânı, s.111.
BOA, A.DVN 821, s.4; BOA, MAD, 9956, s.75-76.
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, 98; Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.110.
BOA, A.DVN 821, s.4-5.
Padişah ismi verilmiş, ne zaman yenilendiği zikredilmemiştir. Bkz. BOA, A.DVN 821, s.5.
BOA, A.DVN 821, s.5-6.
tırılarak, derbent ağalığı tekrar Hüseyin Ağa’ya tevcih edilmiştir53.
10 Temmuz 1820’de Kadınhanı ahalisini derbent ağası aleyhine
ayaklandıran üç kişiden ikisinin Dimetoko’ya, diğerinin de Aydın
Güzelhisar’a sürgün edilmeleri istenmiştir54.
1842-44 tarihlerinde Kadınhanı derbendinde 4 nefer süvari
görevlendirilmiş, bunların her birine de aylık 150 guruş maaş verilmiştir55. Ancak Mayıs 1844 tarihli defterde süvarilerin maaşlarında indirime gidilmiş, maaşları 130 guruşa çekilmiştir56.
3. Lâdik Derbendi
XV ve XVI. yüzyıllarda Said-ili nahiyesine bağlı olan ve öşür
gelirleri Sadreddin Konevi vakfına aktarılan köyün (183-368 nefer ile) yaklaşık XV. yüzyılda 549, XVI. yüzyılda ise 1104 kişilik
bir nüfusu bulunmaktadır. Bu nüfus potansiyeli o dönemki pek
çok yerleşim biriminin sahip olduğu değerlerin çok çok üstündedir. Hatun köyünde olduğu gibi bu köyde de piyade sınıfına
mensup kişiler mevcuttur. Ayrıca Müslümanların yanında ciddi
sayıda gayrimüslim nüfusa da ev sahipliği yapmaktadır57.
XVI-XVIII. yüzyıllarda doğuya gerçekleştirilen seyahat ve seferler58 ile menziller59 arasında adı geçmeyen Lâdik, 1690-1694 tarihli menzil defterlerinde, sürekli menzil gösterilmemiştir60. Lâdik
ahalisinin 1686’dan önce avarız vergileri karşılığında menzil beygiri beslemekle mükellef tutuldukları, bir müddet sonra da söz
konusu ahalinin fakir düştükleri gerekçesiyle beygir beslemeyi
bıraktıkları anlaşılmaktadır. Ancak 1690 yılında Ilgın ahalisinin
talebi üzerine Lâdikliler yeniden menzil beygiri beslemekle görevlendirilmişlerdir61.
Tespit edebildiğimiz belgelerden hareketle, Kadınhanı ile
Konya arasında yer alan Lâdik derbendinin iskân sürecinin, diğer
derbentlerden sonra gerçekleştiğini söyleyebiliriz. İncelememize
53
54
55
56
57
58
59
60
61
BOA, HAT 219/ 12049.
BOA, C.ZB 29/1437.
BOA, ML.MSF 4049, s.14; BOA, ML.MSF 4233, 12; BOA, ML.MSF 4358, s.11; BOA,
ML.MSF 5216, 4; BOA, ML.MSF 5699, s.7.
BOA, ML.MSF 5699, s.7.
TK 564, vr.4a; BOA, TT 40, s.149-152; BOA, TT 63, 130-131; T. C. Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü, 387 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rûm defteri 937/1530, Ankara
1996, s.20; BOA TT 415, s.108; TK 114a.
Tuncer, Kervan Yolları, s.37-60.
Cemal Çetin, “İşlevleri ve Özellikleri Bakımından Konya Menzilleri (XVII.-XVIII.
Yüzyıllar)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.21, Konya 2007, s.304.
Halaçoğlu, Ulaşım ve Haberleşme, s.99.
Cemal Çetin, Anadolu’da Faaliyet Gösteren Menzilhaneler (1690-1750), S.Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 2009, s.76-77.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
257
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
258
konu olan arşiv belgesi 1772 yılına atıf yapmakta ise de, Konya
mahkemesine gönderilen hükümlerden 1746 yılına kadar geri
gitmek mümkündür. Bu çerçevede, 30 Aralık 176562 ve 2 Nisan
176663 tarihlerinde Konya mahkemesine gönderilen hükümlerde,
Lâdik köyü derbent ahalisinin muafiyetlerinden ve ağalarından
bahsedilmektedir. Birinci hüküm; derbent ağası olan Mustafa’nın
ölümü üzerine köy sakinlerinden Konevi Halil’in derbent ağası
olarak atanması, diğeri ise derbent ahalisinin yükümlülükleri
ve muafiyetleri hakkındadır. Ayrıca burada derbent sakinlerinin
1746 senesi maktu vergilerine atıf yapılması nedeniyle, en azından Lâdik’in bu tarihten itibaren derbent olarak kullanıldığı söylenebilir. 20 Şubat 1776’da da derbent ağalığına hassa teberdarlarından Mustafa tayin edilmiştir64.
17 Haziran 1780’de Lâdik derbent ahalisi avarızhane, bedel-i
nüzül, mâl-ı maktu, âdet-i ağnâm vb. tekâlif bağlamında hisselerine düşen 85 guruş ve ağaları Ahmet’e de günlük 120 akçe ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Buna karşılık derbentçilik hizmetini gereği gibi yapmak şartıyla, ehl-i örf taifesinin çeşitli adlar
altında topladığı tekâlif-i örfiye ve şakka vergilerinin tamamından
muaf sayılmışlardır. Hudutları muhafaza ederek kontrol altına
alan derbentçilere ağalarından başka kimsenin müdahale etmemesi ve serbestiyetlerine gereği gibi riayet edilmesi hususunda
emr-i şerif verilmiştir. Benzer şekilde bir hüküm 1772’de derbent
ağası Ahmed’in selefine de gönderilmiştir65.
1842-1844 tarihlerinde Lâdik derbendinde 3 nefer süvari görevlendirilmiş, bunların her birine de aylık 150 guruş maaş verilmiştir66. Ancak Mayıs 1844 tarihli defterde süvarilerin maaşlarında indirime gidilmiş, maaşları 130 guruşa çekilmiştir67.
4. Hortuhanı Derbendi
Konya-Ereğli hattı üzerinde Karapınar’dan sonra gelen Hortu derbendinin boş, tehlikeli, eşkıya yatağı ve geçit mahalli olmasından dolayı şenlendirilmesi ve mevcut ahalinin de dağılmasını
önlemek amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu durum,
1584’te köy olarak kaydedilen Hortu’nun iskân sürecinin takibini
62
63
64
65
66
67
KŞS 59/137-2.
KŞS 59/134-1.
BOA, C.ZB 49/2448.
BOA, A.DVN 821, s.6-7. 14 Cemaziyelevvel sene 1194 /17 Haziran 1780 tarihli hüküm.
BOA, ML.MSF 4049, s.14; BOA, ML.MSF 4233, 12; BOA, ML.MSF 4358, s.11; BOA,
ML.MSF 5216, 4; BOA, ML.MSF 5699, s.7.
BOA, ML.MSF 5699, s.7.
yapabilmemiz açısından önem taşımaktadır68. Başlangıçta derbent
köyü şeklinde kurularak yolun bakım ve onarımı ile yolculara hizmet maksadıyla, kimsenin raiyyeti olmayan defter harici kimselerden 20 hâne, avârız vergisinden muâf tutularak iskân edilmiş69
fakat kısa bir süre sonra bunlardan bir kısmı kaçmıştır. Kalanların
da gitmeye meyilli olduğunun iletilmesi üzerine kaçakların yakalandığı takdirde Kıbrıs’a sürülecekleri bildirilerek bir anlamda
tehdit edilmişlerdir70. 1578 yılında yapılan bu ihtara rağmen, köy
halkı peyderpey dağılmış, ancak 4 Mayıs 1583 tarihinde Burunkuş köyünden Sipâhi Pir Ahmed, nüfus getirerek şenletmeyi taahhüd etmiş, fakat onun da geçidi iskân etmek yerine eşkıyalığa
başlamasıyla71 derbendin iskân süreci yarım kalmıştır.
1720’de Hortuhanı’nın yeniden şenlendirilmesi ve mamur
hale getirilmesi için Ereğli’ye tabi Türkmen cemaatleri perakendelerinden 131 hane sevk edilmiş72, 1721 yılında da hanın ve han
yakınındaki köprünün tamiri ve bir cami inşaatı için teşebbüse
geçilmiştir73. İlk olarak İncesu derbendi reayası buraya yerleştirilmek istenmiş, fakat bu derbendin taşıdığı önem dikkate alınarak, ahalinin eski mahallerine kaldırılması74, onların yerine Maraş
kazâsındaki Mektûbiyye (Bektûtiyye)75 Medresesi reâyasından
Kara-Beğdil cemaatinin buraya yerleştirilmesi uygun görülmüş76,
böylelikle hanın iskân süreci tamamlanmıştır.
Zamanla ehl-i örfün çeşitli adlar altında tekâlif talep etmesi
nedeniyle han sakinleri sıkıntıya düşmüşler, diğer hanlara yerleştirilen ahaliye verilen serbestiyet çerçevesinde kendilerine de muafiyet verilmesi isteğinde bulunmuşlardır77. Bu bağlamda hanın
bulunduğu mevki dikkate alınarak derbendin muhafaza edilmesi
ile gelip geçen yolcu ve hacıların sağ salim geçirilip eşkıyanın uzak
tutulması şartıyla derbentçi kaydedilmişlerdir. Ayrıca vakfa verdikleri verginin dışında ehl-i örf taifesinden hiç kimseye herhangi
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
Bkz. Yörük, Ereğli, s.48-49, 61.
BOA, MD 30, s.272/631, 135/327.
BOA, MD 35, s.364/926.
BOA, MD 58, s.45/129.
Halaçoğlu, Aşiretlerin İskânı, s.100-101.
BOA, A.DVN 821, s.16; BOA, MAD 9956, s.8.
Halaçoğlu, Aşiretlerin İskânı, s.101-101.
Medresenin adının Bektûtiyye biçiminde okunuşu hakkında bkz. İbrahim Solak, XVI.
Asırda Maraş Kazâsı (1526-1563), Ankara 2004, s.212.
BOA, MAD 9956, s.62-67; BOA, A.DVN 821, s.16; Orhonlu, Derbend Teşkilâtı, s.110;
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.100-101; Selçuk Peker, “Ereğli (Konya) ve Havalisinde Bir
Türkmen Topluluğu: Bekdikler / Adları, İskânları Boyları”, Türk Dünyası Tarih ve Kültür
Dergisi, Temmuz 2005, 38-44.
BOA, A.DVN 821, s.16.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
259
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
260
bir adla vergi ödememeleri tembih edilmekte, serbestiyet üzere
ağaları marifetiyle hudutlarını gereği gibi korumaları ve reayaya
herhangi bir zorlama yapmamaları yönünde kendilerine 25 Ekim
1757’de hüküm verilmiştir78. 1844 tarihli Konya derbentlerinde
görevli askerlerin maaşlarının yazıldığı bir defterde; burası Bekdik adıyla anılmakta, 2 nefer süvari ile 1 nefer piyade bulunduğu
belirtilmekte, süvarilere aylık 130, piyadeye ise 60 guruş verildiği
anlaşılmaktadır79.
5. Çavuş ve Bulduk Derbendi
Ereğli ile Ulukışla arasında bulunan hâli ve harap durumdaki Çavuşlar80 köyü derbendinin şenlendirilmesi için 1720’de
karar alınmış81, buradaki Kuzolukhanı ile caminin tamiri ve yeni
dükkânların inşasına82 yönelik Ereğli kadısı Musa efendi tarafından keşif yapılmıştır83. Çavuşlar ve Bulduk mahallerinin tenha ve
korkulu yerler olması, yoldan gelip geçenlerin ve devlet görevlilerinin yollarının kesilmesi ve mallarının gasp edilmesi gibi nedenlerle söz konusu mahallin bir an önce koruma ve muhafaza altına
alınması gerektiği üzerinde durulmuştur84. Bu çerçevede ilk olarak Bozulus Türkmenlerinden Çayan cemaatine bağlı Ebüdderda
ve Hacılar mahalleleri ile Bozulus’dan Hacı Hamza Mahallesi buradaki palangaya kendi rızalarıyla yerleştirilmişlerdir. Ayrıca yine
74’ü Bozulus taifesinin İl-eminli cemaatinden olmak üzere toplam 82 hanenin buraya yerleştirildiği, hanların tanzimine memur
Ahmed Ağa tarafından bildirilmiştir85. İl-eminli cemaati sakinleri
1722 yılında Çavuşlar ve Bulduk mahalline derbentçilikle görevlendirilmişlerdir86. Fakat üzerlerinde senelik 770 guruş mâl-ı mîri
ödemenin yanında yarı mîri, yarı derbentçi olduklarından, yoldan
gelip geçenleri korumaya güçlerinin yetmemesi nedeniyle, bu vazifeden affedilmeleri yönünde istekte bulunmuşlardır87.
İl-eminli cemaatinin görevlendirildikleri yerde evler inşa
edip, çiftle meşgul olmaya başladıkları, fakat bunlardan 30 hanenin yerlerine gelmeyip Çavuş derbendine yarım saatlik mesafede78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
BOA, A.DVN 821, s.17.
BOA, ML.MSF 5699, s.7.
Günümüzde Çayhan adıyla anılmaktadır.
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.101.
Cengiz Orhonlu, “Bayram Paşa Kervansarayı”, Vakıflar Dergisi, X, Ankara 1973, s.211-213.
Orhonlu, Derbend Teşkilatı, s.128-129.
BOA, A.DVN 821, s.14; BOZ, MAD 9956, s.26-27, 45-51.
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.101-102.
Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.101-102.
BOA, A.DVN 821, s.14.
ki Bulduk’ta oldukları, bunların da bir an önce yerlerine gitmeleri
emredilmiştir. Ayrıca Ulukışla ile Ereğli arasındaki yolcuları, hacıları ve gelip geçenleri eşkıyadan koruyarak hiç kimseye zarar
gelmemesine dikkat etmeleri, aksi takdirde meydana gelecek zarar ve ziyanın kendilerinden tazmin edileceği bildirilmiştir. Yine
yerleştikleri araziyi ziraat ve şenlendirmelerinin yanında, mahsullerinden sahib-i arza öşür ödedikten sonra ehl-i örf tarafından
herhangi bir vergi istenmemesi bildirilmiştir. Bu cemaat EreğliUlukışla arasını gereği gibi koruma ve muhafaza etmeleri şartıyla
derbentçi kaydedilmişler, yıllık 770 guruş olan vergileri 440 guruş
indirilerek 330 guruşa çekilmiştir88. II. Mahmud’un tahta geçişiyle
birlikte 28 Temmuz 1808’de ellerindeki berat yenilenmiştir89.
Buraya yerleştirilen reayanın kalabalık, cemaatinin de çok olması nedeniyle 1728’de yeni bir cami ve musalla yapılmasına izin
verilmiş, 1739’da Hacı Halil musalla, Derviş Hasan da mescit inşa
ettirmiş, ardından musalla ve mescide minber konulmuştur90.
Konya çevresindeki derbentlerin Konya’daki ayanlar tarafından yakından takip edildiği ve ilgilenildiği anlaşılmaktadır.
Nitekim Çavuş köyü derbent ağası Hüseyin Ağa’nın türlü ayak
oyunlarıyla görevden uzaklaştırılmasına neden oldukları, fakat bu
işi layıkıyla yapmasından dolayı 28 Temmuz 1826’da, tekrar Hüseyin Ağa’nın derbent ağası tayin edildiği bildirilmiştir91.
6. Sultanhanı Derbendi
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından
1229 yılında Hasandağı ile Karacadağ ve Tuzgölü arasında Konya
ovasına açılan bir yerde geçilmesi zor, uçsuz bucaksız bir sahranın ortasında, büyük bir kervan yolu (Konya- Aksaray, TokatKayseri- İzmir) üzerinde kurulmuştur. Bu nedenle Sultanhanı’na
Karaderbendi de denilmiştir92. Osmanlılar döneminde buradan
geçen yolun öneminin kaybolmasıyla Sultanhanı da sıradan bir
han olma vasfından öte gidememiş, yolcu ve hacıların uğrak yeri
haline gelmiştir. Hanın etrafında kurulan köy, Sultancık adıyla
anılmış93, XVI. yüzyılda tahrir defterlerine yansıyan nüfusu ise
88
89
90
91
92
93
BOA, A.DVN 821, s.15.
BOA, A.DVN 821, s.14.
İsmet Boydemir, Hurufât Defterlerinde Karaman Ereğlisi, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008, s.98.
BOA, C.DH 167/ 8317.
İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri İle Niğde Aksaray Tarihi, II, İstanbul 1974,
s.2068-2069
1500’de burası nâhiye olarak da geçmektedir. Bkz. Yörük, Aksaray, s.63.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
261
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
262
(75- 125 nefer ile) 225-37594 arasında değişiklik göstermiştir.
Sultanhanı üzerinde konumlandığı mevki ve yol güzergâhı
dikkate alınarak derbent kabul edilmiş, köy sakinleri derbentçi
kaydedilmişler, nüzül, avarız ve üzerlerine düşen vergileri ödemekle mükellef tutulmuşlar, tekâlif-i şakka ve diğer vergilerden
de muaf sayılmışlardır95.
Han sakinleri devlete karşı yükümlülüklerini olması gerektiği şekilde yerine getirirken, zahire-baha, taamiye vs. gibi çeşitli
adlarla anılan ek vergilerle rencide edilmeleri nedeniyle, ahalinin
bir kısmı dağılmış, kalanlar da perişan duruma düşmüşlerdir.
Derbentçilerin tekrar eski yerlerine dönmeleri ve yerleşmeleri için
kendilerine müdahale ve zulmedenlerin bertaraf edilmesi istenmiş, ayrıca Aksaray kazasına tabi Sultan Balube (?) ve Aksaray
köylüleri de Sultanhanı’na yerleştirilerek 1741’de derbentçi tayin
edilmişlerdir96.
Derbendin emniyetini istenilen biçimde yapmaları, eşkıya
ve haramzâdeyi uzak tutmaları şartıyla, Kadınhanı derbentçileri
gibi mefrûzü’l-kalem ve maktûu’l-kadem min külli’l-vücûh serbestiyet şeklinde, han ağasının idaresinde maktu vergilerini ödedikten
sonra hiçbir ehl-i örf zümresinin herhangi bir vergi talep etmemesi yönünde, ellerine 1746’da emr-i şerif verilmiştir97. 8 Mart
1808’de han sakinlerinden beş kişinin (Timurcu oğlu Abbas, Hacı
Recep, Abdülfettah, Güreli ve Abdülhalim), Sultanhanı köyü reayası değiliz diyerek, 20 evden fazlasını kaldırarak başka bir yere
gitmeleri nedeniyle, hanın çevresinin eşkıya yatağı haline geldiği,
yol ve yolcuların emniyetinin kalmadığı belirtilmiştir. Bunun üzerine, duruma müdahale edilerek, zabitler aracılığıyla gidenlerin
tekrar eski yerlerine dönmeleri emredilmiştir98. Bunlara ilaveten
28 Mayıs 1819’da derbentçilik hizmetini hakkıyla yapmaları ve
ödemeleri gereken vergilerini de vermeleri kaydıyla, eskiden olduğu gibi muafiyetlerinin devamına, devlet görevlilerinin de hiçbir şekilde müdahale etmemesi hakkında ferman gönderilmiştir99.
94
95
96
97
98
99
BOA, TT 40, s.857; BOA, TT 455, s.592; TK 131, vrk.26a.
BOA, A.DVN 821, s.7-8.
BOA, A.DVN 821, s.8.
BOA, A.DVN 821, s.8-9.
Konyalı, Aksaray, II, s.2069-2070.
BOA, A.DVN 821, s.9-10.
Sonuç
Yukarıda izah edildiği üzere, 1720 yılından itibaren devlet,
harap ve boş durumdaki derbentleri imar ederek yeniden intizam altına almak istemiştir. Bu çerçevede, çalışmamıza konu olan
Anadolu’nun sağ kolu üzerindeki ve Konya çevresindeki Arkıdhanı, Kadınhanı, Lâdik, Hortuhanı, Çavuş ve Sultanhanı derbentlerinin de tamir ve şenlendirilmesine çalışılmıştır. Sözü edilen
derbentlere cami, mektep, mahkeme binası, hamam, suyolları
gibi yapılar inşa edilmiş, Karaman Mukataası Bozulus Taifesinden
bazı cemaatler yerleştirilmiş ve etraflarındaki köylerden bir kısmı
derbentçi kaydedilmişlerdir. Derbentçilerin vergilerini ödemek,
hizmetlerini de gereği gibi yapmak şartıyla, eskiden beri kendilerine tanınan muafiyetlerin devamına karar verilmiştir.
Derbentçilik vergi bakımından bir takım imtiyazlara sahip
olmasına rağmen bazıları yazıldıkları mahalleri terk edip başka
yerlere yerleşmek istemişlerdir. Derbent sakinleri görevlendirildikleri yerlerde zaman zaman kendileri yol kesmiş, adam öldürmüş, eşkıyalık yapmış, hatta devletin askeri birliklerine bile baskın yapacak kadar ileriye gitmişlerdir.
Derbent ağalığı makamı bu görevi yürütenlere ağır bir sorumluluk yüklemekle birlikte, önemli bir saygınlık ve güç de sağlamış
olmalıdır. Nitekim Arkıdhanı ağası idareye gücünün yetmemesinden dolayı gönüllü olarak ağalığı bir başkasına devrederken, Kadınhanı ve Çavuş köyü derbent ağalıklarını ele geçirmek isteyen
yerel ayanlar ve saray menşeli kişiler de mevcut ağaları devirmek
için türlü ayak oyunlarına girmekten kaçınmamışlardır.
Sonuç olarak II. Mahmud döneminde derbentler hakkında
yeni bir düzenlemeye gidilmediği, sadece tecdîd-i berat uygulaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak 1840’lardan itibaren derbentlerin emniyet ve güvenliğinden sorumlu derbentçilerin yanında, süvari ve piyade askerlerin yerleştirilmesi ve bunlara aylık
maaş verilmesi yeni bir düzenleme olarak değerlendirilebilir.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
263
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
264
KAYNAKLAR
Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi (TK):
131, 564, 584.
İstanbul Atatürk Kütüphanesi Muallim Cevdet Yazmaları (MC): 0.116/1.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Bâb-ı Asafi Divanı Kalemi (BOA,
A.DVN): 821.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet Askeriye (BOA, C.AS):
37943.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet Dahiliye (BOA, C.DH):
167/ 8317.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet Zabtiye (BOA, C.ZB):
49/2448, 29/1437.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hatt-ı Humayun (BOA, HAT): 219/
12049.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Maliye Nezareti Masârifat (BOA,
ML.MSF): 4049, 4233, 4358, 5216, 5699, 6180.
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Maliyeden Müdevver (BOA, MAD):
9956
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mühimme Defterleri (BOA, MD):
30, 35, 58,
İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu Tahrir Defterleri (BOA, TT):
40, 63, 455.
Konya Şer’iye Sicilleri (KŞS): 6, 33, 57, 59, 66, 70, 71.
ALTAN, İbrahim, “Hacc Yolunun Konya Menzilleri”, Yeni İpek Yolu, S.
106, Konya 1996, s. 46-49.
ARIKAN, Muzaffer, “Yaya ve Müsellemlerde Toprak Tasarrufu”, Atatürk
Konferansları, VIII, 1975-1976, Ankara 1983, s.175-201.
ARSLAN, Hüseyin, 16. yy. Osmanlı Toplumunda Yönetim, Nüfus, İskân,
Göç ve Sürgün, İstanbul 2001.
BOYDEMİR, İsmet, Hurufât Defterlerinde Karaman Ereğlisi, S.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008.
COOK, M. A., Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600, London
1972.
ÇETİN, Cemal, “İşlevleri ve Özellikleri Bakımından Konya Menzilleri (XVII.-XVIII. Yüzyıllar)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.21,
Konya 2007, s.295-344.
ÇETİN, Cemal, Anadolu’da Faaliyet Gösteren Menzilhaneler (1690-1750),
S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya 2009.
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara 2008.
DOĞRU, Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaya-MüsellemTaycı Teşkilatı (XV. ve XVI. Yüzyılda Sultanönü Sancağı), İstanbul
1990.
DOĞRU, Halime, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, İstanbul
1992.
HALAÇOĞLU, Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun
İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1991.
HALAÇOĞLU, Yusuf, “Derbend”, DİA, IX, İstanbul 1994, s.162-1164.
HALAÇOĞLU, Yusuf, Osmanlılar’da Ulaşım ve Haberleşme (Menziller),
Ankara 2002.
KARACAOĞLU, M. Faruk, 1765–1768 Yılları Arasında Konya’da Sosyal
ve Ekonomik Hayat (59 Numaralı Konya Şer’iye Siciline Göre), S.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008.
KONYALI, İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri İle Niğde Aksaray Tarihi, II, İstanbul 1974.
KONYALI, İbrahim Hakkı, Konya Tarihi, Ankara 1997.
MUŞMAL, Hüseyin, XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Konya’da Sosyal ve Ekonomik Hayat (1640-1650), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2000.
ORAL, M. Zeki, “Turgut Oğulları, Eserleri – Vakfiyeleri”, Vakıflar Dergisi, III, Ankara 2006, s.31-64
ORHONLU, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, İstanbul 1987.
ORHONLU, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1990.
ORHONLU, Cengiz, “Bayram Paşa Kervansarayı”, Vakıflar Dergisi, X,
Ankara 1973, s.199-218.
ÖZ, Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999.
PEKER, Selçuk, “Ereğli (Konya) ve Havalisinde Bir Türkmen Topluluğu: Bekdikler / Adları, İskânları Boyları”, Türk Dünyası Tarih ve
Kültür Dergisi, Temmuz 2005, 38-44.
SAYDAM, Abdullah, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, Trabzon 1995.
SOLAK, İbrahim, XVI. Asırda Maraş Kazâsı (1526-1563), Ankara 2004.
ŞEMSEDDİN SAMİ, Kamus-ı Türkî, İstanbul 1317.
T. C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 387 Numaralı Muhasebe-i
Vilâyet-i Karaman ve Rûm defteri 937/1530, Ankara 1996.
TUNCER, Orhan Cezmi, Anadolu Kervan Yolları, Ankara 2007.
TURAN, Osman, “Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten,
XI/42, Ankara 1947, s.197-235.
UZLUK, Feridun Nafiz, Fatih Devrinde Karaman Eyâleti Vakıfları Fihristi, Ankara 1958.
YÖRÜK, Doğan, XVI. Yüzyılda Aksaray Sancağı, (1500-1584), Konya
2005.
YÖRÜK, Doğan, XVI. Yüzyılda Ereğli Kazâsı, Konya 2009.
PROF. DR.
NEJAT GÖYÜNÇ
ARMAĞANI
265
TARİHÇİLİĞE
ADANMIŞ
BİR ÖMÜR
266
EK: 1
Download