verimlilik dergisi 2011/3 - TC Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

advertisement
16. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ VE
2010 AVRUPA VERİMLİLİK KONFERANSI BİLDİRİLER KİTABI
16. Dünya Verimlilik Kongresi ve 2010 Avrupa
Verimlilik Konferansı, T.C. Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gül’ün himayelerinde ve T.C. Sanayi
ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün’ün ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da
gerçekleştirilmiştir. İki yılda bir düzenlenmekte
olan Dünya Verimlilik Kongreleri tarihinde ilk kez
Avrupa Verimlilik Konferansı ile birlikte düzenlenmiş ve Türkiye 1995 yılında ev sahipliğini yapmış olduğu 9. Dünya Verimlilik Kongresi’nin ardından 15 yıl sonra Dünya Verimlilik Kongresine
ikinci kez ev sahipliği yapmıştır. Türkiye’nin Avrupa, Asya, Afrika kıtaları ile Ortadoğu, Balkanlar ve
Kafkasya gibi dünya siyasetinin ve ekonomisinin
ana eksenlerinin kesiştiği bir konumda bulunduğu dikkate alındığında, bu iki önemli uluslararası
toplantının birlikte ve Türkiye’de yapılmış olmasının önemi daha da artmış bulunmaktadır.
2008 yılı küresel ekonomik krizi ve küresel iklim
değişikliği de dâhil olmak üzere, dünyamızın
son yıllarda karşı karşıya kaldığı sorunlarla baş
edebilmek ve tüm alanlarda sosyal, ekonomik
ve çevresel sorumluluğu güçlendirebilmek için
verimlilik artışlarında bir sıçrama yaratmanın yanısıra verimliliği farklı biçimlerde değerlendirmenin de gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buradan hareketle, Kongrenin ana teması “Yeni Yönelimlerin Eşiğinde
Verimlilik: Toplumsal, Ekonomik ve Çevresel Sorumluluğa Sahip Bir Dünya Yaratmak” olarak belirlenmiştir.
Bu ana tema kapsamında Kongrede, sürdürülebilir verimlilik artışının yeni verimlilik yaklaşımlarıyla nasıl
sağlanabileceğinin yanı sıra, özellikle krizleri aşmak konusunda verimliliğin önemi tartışılmış, bu alanda
çok değerli deneyimler ve politika önerileri paylaşılmıştır.
Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (WCPS), Avrupa Ulusal Verimlilik Merkezleri Birliği (EANPC) ve Milli
Prodüktivite Merkezi’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen Kongre, ülkemizi uluslararası alanda güncel verimlilik sorunlarının tartışıldığı bir platform olarak ön plana çıkartırken, farklı verimlilik çevrelerinin bir araya gelmesini
sağlayarak ülkemizin birleştirici rolünü de vurgulamıştır. Kongrede dünyanın dört bir tarafından ülkemize
gelmiş bulunan ulusal ve uluslararası verimlilik kuruluşlarının yönetici ve uzmanları, bilim adamları, kamu ve
özel kesim kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin yönetici ve uzmanları yer almıştır. Bu şekilde
verimlilik bilimindeki en yeni gelişmeleri izlemek, farklı alanlardaki ve sektörlerdeki verimlilik yaklaşımlarını
ve verimlilik algılarını değerlendirmek, ülke, sektör ve firma düzeyindeki en iyi uygulamaları paylaşmak ve
dünyamızın geleceğine ışık tutacak yeni işbirliği fırsatları yaratmak olanağı doğmuştur.
Dünya gündemindeki tüm temel verimlilik konularının ele alındığı Kongrede 6 tanesi panel olmak üzere
30 paralel oturumda yaklaşık 150 bildiri sunulmuştur.
Kongrede, gerek küresel ve ulusal verimlilik paydaşlarının bir araya gelmesi, gerek yeni işbirliği fırsatları
yaratılması ve gerekse katılımcıların verimlilik konusundaki güncel çalışmalarının çıktılarının değerlendirilerek paylaşılması açısından beklenen yararlı sonuçlara ulaşılmıştır. Kongre’nin yoğun bilimsel programı
kapsamında sunulan bildiriler, bu sonuçları ortaya koyabilmek ve daha geniş kitlelere yaygınlaştırabilmek amacıyla 2 cilt halinde yayınlanan bu kitaplarda bir araya getirilmiştir.
Temmuz 2011
Spor ve Verimlilik
Sağlıklı yaşamın en temel araçlarından biri olan, beden sağlığı kadar ruh sağlığını da önemli derecede
etkileyen spor, aynı zamanda kaynaştırıcı role de sahiptir. Her milletten, her yaştan, kadın ya da erkek,
zengin ya da yoksul herkesi bir araya getirir aynı dili konuşmalarını sağlar. Sporun olağanüstülüğü de bu
ortak paylaşımdan kaynaklanır.
Bireyler açısından olduğu kadar toplumların kaynaşmasında da son derece önemli bir unsur olan
spor, gelişmişliğin de bir ölçütü olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple toplumlar, sporda başarı elde
etmek kadar uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak için de birbirleriyle yarışır hale
gelmiştir.
Bu bağlamda Türkiye, birçok farklı spor dalında elde ettiği başarıların yanında tüm dünyanın ilgi
odağı olan dev organizasyonların ev sahipliğini başarıyla yapmıştır. Formula 1, Universiad gibi önemli
organizasyonları gerçekleştiren Türkiye, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası, 2011 Erzurum Kış
Olimpiyatları ile 2011 Avrupa Takımlar Atletizm Şampiyonası’nın ardından 2011 Avrupa Gençlik Olimpik
Oyunları’na da Temmuz ayı sonunda ev sahipliği yapacaktır. Ülkemizin tanıtımı açısından son derece
önem taşıyan bu dev organizasyonlarda emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyoruz.
1965 yılından bu yana verimlilik alanında çalışmalarını sürdüren Merkezimiz, hemen her platformda,
verimliliğin en az girdi ile en çok çıktının elde edilmesinden ibaret olmadığını, bu önemli kavramın sosyal
boyutunun da dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu sosyal alanlar içerisinde yer alan ve her yaştan insanımızın günlük hayatının önemli bir parçası olan
spor konusunun verimlilik boyutunu, Anahtar Dergimizin bu ayki kapak konusu olarak belirledik.
Verdiği röportajla bu çalışmamıza katkı sağlayan Gençlik ve Spor Genel Müdürümüz Sayın Yunus
Akgül başta olmak üzere, 16. Dünya Verimlilik Kongremizde sundukları bildirilerin makalelerini Anahtar
okurlarıyla paylaşan değerli akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu vesileyle, 23-30 Temmuz 2011 tarihleri arasında Trabzon’da yapılacak olan 11. Avrupa Gençlik
Olimpik Oyunlarına katılan bütün sporculara başarılar diliyor, organizasyonun ülke tanıtımımıza ve spor
kültürünün gelişimine önemli katkılar sağlamasını temenni ediyorum.
Pevrul KAVLAK
Milli Prodüktivite Merkezi
Yönetim Kurulu Başkanı
1
İçindekiler
TEMMUZ 2011 YIL: 23 SAYI: 271
MPM’NİN AYLIK YAYIN ORGANIDIR
Yönetim Kurulu Üyesi
3 MPM
Bekir Şinasi ÖZDEMİR ile Söyleşi
TEMMUZ 2011 YIL: 23 SAYI: 271
Bu dergi 12.000 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
4 KAVEP Çalışmaları Tüm Hızıyla Sürüyor
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
MPM YÖNETİM KURULU ADINA
GENEL SEKRETER
5 12. Metal Çocuk Meclisi Toplandı
Necmettin ERKAN
MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
YÖNETİM KURULU
6
Başkan: Pevrul KAVLAK (TÜRK-İŞ)
Başkan Vekili: Akansel KOÇ (TİSK)
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus AKGÜL ile Söyleşi
Üye: Mehmet TEKİNARSLAN (HÜKÜMET)
Üye: Süfyan EMİROĞLU (HÜKÜMET)
Üye: Mustafa DERYAL (TOBB)
ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatınca Yürütülen
8 Gençlik
Spor Hizmetlerinde Denetim Etkinliği ve Kurumsal Verimlilik
Üye: Bekir Şinasi ÖZDEMİR (TZOB)
Üye: Necmettin ERKAN (GENEL SEKRETER)
GENEL KOORDİNATÖR
14 Spor Kulüplerinde Finansal Verimlik
MPM BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER
BÖLÜM BAŞKANI
Nevzat KORKMAZ
SORUMLU YAZI İŞLERİ
Kulüplerindeki Yöneticilerin Güdüsel
20 Spor
Yönelimleri ve Verimlilik İlişkilerinin Belirlenmesi
MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
HABER MERKEZİ
Bahadır AVŞAR
YAZI KURULU
24 İklim Değişikliğinin Ülkemiz Ekonomisine Olası Etkileri
Cangül TOSUN
Bahadır AVŞAR
Sevgin F. DEMİRCİ
TEKNİK DANIŞMAN
Hayat Boyu Öğrenme Programı Kapsamındaki
30 AB
Leonardo da Vinci Sektörel Programı Çerçevesinde
Nurettin SÖKMEN
Fulya KOÇ
Sunulabilecek Proje Teklifleri
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Fatma ÇİL
35 MPM’den Eğitimler
FOTOĞRAFLAR
Emrah SAĞLAM
Hakan CANBAKIŞ
Artırmada Makro Ekonomik Bir Araç
36 Yeniliği
Olarak Kümelenme
ABONE
Ferdi GÜREL
(312) 467 55 90 / 303
[email protected]
•
Zarflama Analizi ile Etkinlik ve Verimlilik
42 Veri
Ölçümü- Mermercilik Sektörü
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir.
•
YÖNETİM YERİ
MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
Gelibolu Sokak No: 5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi
GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken,
2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir.
Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de
dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr.
47 MPM, Ergonomi Çalıştayı’nda Temsil Edildi
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Yayın Bölümü): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
Enerji Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış
47 MPM,
Toplantısı’nda Temsil Edildi
internet: http://www.mpm.org.tr
ekil 2. Ürün Snflamalar Baznda Üretim Deeri (YTL)
ekil 2’ye bakldnda, 2005-2008 yllar arasnda ilenmi mermer grubunun üretim
deerinin sürekli art kaydettii görülmektedir. Mermer ksmnn üretim deeri 2007 ylnda
yaklak %6 küçülme göstermesine ramen 2008 ylnda tekrar art yaamtr. Granit
ksmnda ise 2007 yl haricindeki tüm yllarda üretim deeri bakmndan sürekli bir art
yaanmtr.
VZA le letme Düzeyinde Etkinlik ve Verimlilik Ölçümü
48 MPM’den Konferanslar
Basıldığı Tarih: 08.07.2011
2
söyleşi
Temmuz 2011
BEKİR ŞİNASİ ÖZDEMİR:
• Bu yıl yağışlar bazı bölgelerde çiftçinin yüzünü
güldürürken, bazı bölgelerde üzdü
• ÇİFTÇİLER YAKLAŞIK 49 MİLYON TL. ZARARA UĞRADI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Yönetim Kurulu Üyesi, Elazığ Ziraat
Odası Meclis Başkanı ve MPM Yönetim
Kurulu Üyesi Bekir Şinasi Özdemir ile yıl
içerisinde gerçekleşen yoğun yağışların
Türk çiftçisine etkilerini görüştüğümüz
söyleşiyi sunuyoruz.
Türk çiftçisine etkisine geçmeden önce, ülkemizde yağışların bir önceki yıla göre ne kadar
oranlık bir artış gösterdiği ve özellikle hangi bölgelerimizde daha yoğun olduğu konularında bilgi
verir misiniz?
Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi’nde hububat hasadına başlanmış olup, yağışların da olumlu etkisiyle verimde artış
görülmektedir.
Olumlu etkilerinin yanında yağışların olumsuz
sonuçları da beraberinde getirdiğini biliyoruz. Bu
konuda bilgi verir misiniz? Özellikle hangi bölgelerimizin çiftçisi yağışlardan zarar görmüştür ve bu
zarar rakamsal olarak ne kadardır?
Ülkemizde Ekim-2010 ve Mayıs-2011 tarihleri arasında kümülatif yağışlar genel olarak normalinden fazla,
geçen yıl yağışından az olmuştur. Kümülatif yağış ortalaması 601,3 mm., normali 544,4 mm., geçen yılın aynı
dönem ortalaması ise 634,0 mm.dir. Kümülatif yağışlarda normale göre yüzde 10,5 artma; geçen yıla göre ise
yüzde 5,2 azalma gözlenmiştir.
Yağışlar, özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yeni ürün ekilişlerini olumsuz etkilemekte, İç Anadolu Bölgesi’nde
buğday, arpa gibi ürünlerde ise hastalık riskini artırmakta, yabancı ot gelişimini hızlandırmaktadır. Çiftçilerimizin ürünlerini takip ederek pas hastalığına ve yabancı ot
artışına karşı dikkatli olmaları, zamanında ilaçlama yapmaları gerekmektedir. Akdeniz Bölgesi’nde ise 2 Nisan
2011 tarihinde Antalya Aksu Bölgesi’nde gerçekleşen
aşırı yağış ve dolu 916 çiftçinin, 3.389 dekar sera ve
1.686 dekar açık alan olmak üzere toplam 7.722 dekar
alanında ürünlere zarar vermiştir. Çiftçilerin 49 milyon TL zarara uğradığı tahmin edilmektedir. Doğu
Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinin bazı yörelerinde Nisan
ayında yaşanan don riski meyvelerde zarara neden
olmuştur. Ancak, yaşanan don olayları ülke genelinde
ürün rekoltelerini ciddi bir şekilde etkileyecek boyutta
değildir. Mayıs ayında yaşanan dolu riski ile bazı illerin
ilçelerinde tarımsal üretim olumsuz etkilenmiştir. Ceyhan, Siverek, Hakkari, Adıyaman Merkez, Kastamonu
Merkez ve Araban ilçelerinde yaşanan dolu afeti ürünlere zarar vermiştir. Hasat dönemine yakın tarihte oluşan
dolu, sel afeti buğday ve arpada, meyvelerde verim ve
kalite kayıplarına neden olmuştur.
2011 Mayıs ayı yağışları ise normale göre yüzde
39,5, geçen yıla göre de yüzde 72,2 oranında artış
göstermiştir. Mayıs ayı yağışları normale göre Marmara
Bölgesi’nde azalma gösterirken, diğer bölgelerde artış
göstermiştir. Mayıs ayında normallere göre en fazla artış
Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşmiştir.
Yoğun yağışların hangi bölgeler ve hangi ürünler üzerinde olumlu etkileri olmuştur?
Ekim 2010-Mayıs 2011 ayları arasında gerçekleşen
yağışlar tarımsal üretim yönü ile değerlendirildiğinde
Mayıs ayında gerçekleşen yağışlar bazı illerde doluya
dönüşerek ürünlere zarar verse de genel olarak ekimi
ve dikimi yapılan ürünlerin gelişme durumlarına yağışların olumlu etkisi olmuştur. Mart ayına kadar yeterli yağış
alamayan Güneydoğu Anadolu Bölgesi çiftçileri, Nisan
ve Mayıs aylarında gerçekleşen yağışlarla rahat nefes
alabilmişlerdir. Mayıs ayı itibariyle Güneydoğu Anadolu
3
haber
Temmuz 2011
KAVEP ÇALIŞMALARI TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR
ğerlendirmenin projenin sonuçlarının etkinliği açısından
önemine vurgu yapıldı. Toplantı Devlet Personel Başkanlığı Uzmanlarından Mehmet Yılmazöz’ün personel
sistemi ve KİT’ler konusundaki açıklamaları ve MPM
Araştırma ve Ölçme İzleme Bölüm Başkanı Serdal
Ergün’ün kapanış konuşmasıyla sona erdi.
Planlanan 6. toplantı ise 23 Haziran 2011 tarihinde
yine MPM’de gerçekleştirildi. TOBB, TÜRK-İŞ, Kamu
İşletmeleri İşverenleri Sendikası (KAMU-İŞ), Türkiye
Kamu-Sen, KALDER, TİSK, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet
Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS), Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye
Belediyeler Birliği (TBB), Memur-Sen Konfederasyonu
temsilcilerinin katıldığı toplantıda; katılımcılar projenin
çok önemli olduğunu, böyle bir projenin başlatılmış olmasından memnuniyet duyulduğunu ve araştırma safhasında gerekli desteği vereceklerini ve ortaya çıkan
sonuca göre getirilecek olan önerileri değerlendirebileceklerini ifade ettiler. Katılımcılar Türk kamu personel
sistemindeki sorunlardan bahsettiler, kamu personelinin
verimliliğini etkileyen başlıca faktörün liyakat ve onların
ehliyetleri olduğu görüşünü ileri sürdüler. Kamuda değişik istihdam biçimlerinin olduğu, bu istihdam biçimlerinin farklı uygulamalara konu olduğu dile getirildi ve
eşitlik ve adaletin sağlanması konusunda bu istihdam
biçimleri arasında farklılıklar olduğu belirtildi. Yürütülecek olan böyle bir projenin neden sonuç ilişkisi sağlam
kurulmuş bilimsel temele dayalı bir çalışma olması gerektiği belirtildi; öncelikle mevcut durum analizinin yapılarak mevcut sorunların ve aksaklıkların ortaya konması
gereğinden bahsedildi. Ayrıca, bu projenin kamuoyunda
beklenen kamu personel reformuna da katkı sağlayacağı şeklinde görüşler öne sürüldü.
Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) ile Başbakanlık
Devlet Personel Başkanlığı (DPB) arasında imzalanan
işbirliği protokolü kapsamında başlatılan “Kamu Çalışanlarının Verimliliği Projesi” (KAVEP) çalışmaları
tüm hızıyla sürüyor. 18 Nisan 2011 tarihinde MPM ile
DPB arasında imzalanan protokolle çalışmaların ilk aşaması olan Hazırlık Çalışmaları ve Alan Etüdü kapsamında yaklaşık 80 kamu kurum ve kuruluşunun strateji geliştirme başkanlıklarının katıldığı 7 tane odak grup toplantıları planlandı, 4’ü Devlet Personel Başkanlığı’nda
yapılan toplantıların 7’si de tamamlandı.
21 Haziran 2011 tarihinde MPM Eğitim Salonu’nda
yapılan 5. toplantıya; Et ve Balık Kurumu, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Elektrik Üretim A. Ş. Genel Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü,
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, Türkiye Elektrik İletim A. Ş. Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel
Müdürlüğü olmak üzere 10 kamu iktisadi teşebbüsünden
17 temsilci katıldı. MPM Uzmanı Dilek Birbil moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşması ve
proje tanıtımı MPM Araştırma ve Ölçme İzleme Bölüm
Başkanı Serdal Ergün tarafından yapıldı. Toplantıda,
gerçekleştirilecek olan araştırma çalışması tanıtıldı ve
kamu iktisadi teşebbüslerinin konu hakkındaki görüşleri
alındı. Toplantıya katılan KİT temsilcileri verimlilikle ilişkili düzenlemeleri aktardılar ve kurumlarında verimsizliğe neden olan temel sorunlardan bahsettiler. KİT’lerin
verimlilik düzeyini belirleyen dışsal ve içsel faktörlerden
bahsedildi ve dışsal faktörlerde yapılacak düzeltmelerden sonra içsel faktörlerin giderilebileceği dile getirildi.
Toplantıda öne çıkan önemli bir unsur, KİT’lerin özellikle
personel istihdamı ve ücret politikası gibi konulardaki
özerkliklerinin sağlanmasının onların verimlilik düzeyi konusunda belirleyici olduğudur. Bunun yanında yöntemsel olarak hizmet üreten kamu kurumlarıyla mal üreten
ve kar amacıyla hareket eden kamu kurumlarının ayrı
değerlendirilmesi gerekliliğine vurgu yapıldı. Ayrı de-
7. toplantı ise yine 23 Haziran 2011 MPM Eğitim
Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıya; ODTÜ, TOBB
ETÜ, TODAİE, Çankaya Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi Strateji Geliştirme Dairesi
temsilcileri katıldı. Toplantıda özellikle devlet üniversitesi
temsilcileri yaşadıkları sorunlardan bahsettiler ve vakıf
üniversiteleriyle rekabet koşulları konusunda sıkıntı yaşadıklarını bildirdiler. Üniversitelerde idari personelin varlığının ikinci planda kaldığı, idari kadrolardaki üst görevlere akademisyenlerin getirilmesi ve akademisyenlerin
idari konulara girmesi konusundaki rahatsızlık belirtildi.
Nasıl idari kadrodaki bir eleman akademisyen olarak çalışamıyorsa, aynı şekilde akademisyen kadroda çalışan
bir elemanın idari konularda çalışmaması gerektiği ifade edildi; bu konuda eşitlik ve adalet olmadığı belirtildi.
Bunun da idari personelin yükselmesinin önünde engel
teşkil ettiği, sonuç olarak idari personelin motivasyonunu etkilediği ve verimlilik düşüklüğüne neden olduğu
ifade edildi. Bu bağlamda KAVEP’in tarafı olan Devlet
Personel Başkanlığı’ndan beklentiler dile getirildi.
4
haber
Temmuz 2011
12. METAL ÇOCUK MECLİSİ TOPLANDI
ETKİNLİKTE MPM TARAFINDAN VERİMLİLİK ANLATILDI
Türk Metal Sendikası Metal Çocuk Arkadaş
Kulübü’nün 12’nci Dönem Metal Çocuk Meclisi Büyük Anadolu Oteli’nde toplandı. Çocuk Meclisi’ne Türk
Metal Sendikası üyesi işçi çocuklarının yanı sıra Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Ukrayna
ve Başkurdistan’dan da davetli toplam 500 çocuk katıldı. Çocuk Meclisi’nin açış konuşmasını MPM Yönetim
Kurulu Başkanı, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal
Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak yaptı.
ya geldiniz. Keşke dünyayı yönetenler de böyle çocuklar
gibi el ele vermeyi başarabilse” diye konuştu. Dünyada paylaşıldıkça çoğalan iki şey olduğunu kaydeden
Pevrul Kavlak, “Bunlardan biri bilgi, diğeri ise sevgidir.
Öyleyse yapmamız gereken, insanlardan bilgilerimizi ve
sevgilerimizi esirgememektir” dedi.
MPM Uzmanı Dr. Halit Suiçmez
MPM’den “Verimlilik Kültürü ve Oluşumu” Söyleşisi
Etkinlikte MPM de yer aldı. MPM Uzmanı Dr. Halit
Suiçmez, 24 Haziran 2011 tarihinde Büyük Anadolu
Otel’de çocuklara yönelik “Verimlilik Kültürü ve Oluşumu” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Önce MPM’nin
kısa tanıtımının yapıldığı söyleşide; verimlilik kavramı
günlük hayattan verilen örneklerle anlatıldı. Öğrencilerin ilköğretimde Türkçe, Sosyal Bilgiler, Teknoloji gibi
derslerinden seçilen örneklerle verimli olma ve düşünme davranışı üzerinde duruldu. Söyleşide ayrıca; zaman
kullanımı, plan ve program yapmanın verimli olma ve kişisel gelişime etkileri vurgulandı. Söyleşide; çocuklara
okuma, yazma, not alma ve duygu-düşünce ve gözlemlerinin yazıya geçirilmesinin başarı üzerinde sağladığı
yararlar da anlatıldı. Söyleşi, çocuklar tarafından yoğun
ilgi gördü.
MPM Yönetim Kurulu Başkanı Pevrul Kavlak:
Dünyada İki Şey Paylaştıkça Çoğalır: Bilgi ve Sevgi
Konuşmasında dünyada yaklaşık 3 milyar çocuğun
yaşadığına, her gün 35 bin çocuğun öldüğüne, 1 milyar
çocuğunsa yoksulluk içinde yaşadığına dikkat çeken
Pevrul Kavlak, “Çocuklar için adaletsiz bir dünyada
yaşıyoruz. Bu dünya, çocukların çocukluğunu yaşayabileceği bir dünya değil. Küreselleşmenin dünyayı sosyal,
ekonomik ve siyasi açıdan çirkinleştirmesi, sonuçta çocukların büyük acılar çekmesine sebep oluyor” dedi. Çocuk Meclisi’nde sadece Türkiye’den değil, Rusya’dan,
Ukrayna’dan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden de
çocuklar olduğunu vurgulayan Pevrul Kavlak, “Bugün
burada Dostluk, Barış ve Kardeşlik duygularıyla bir ara-
5
söyleşi
Temmuz 2011
GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRÜ
YUNUS AKGÜL:
• Türkiye’nin bir spor ülkesi konumuna gelmesi için çalışıyoruz
• 2020 yılında olimpiyatları düzenlemeyi hedefleyen bir Türkiye’ye doğru yol alıyoruz
Türk Sporu açısından bir ilkti. Yine güreşçilerimizin dünya şampiyonasında altın madalya elde etmesi, haltercilerin dünya şampiyonu olması, Marsel İlhan’ın teniste
dünya sıralamasında 84. sıraya kadar çıkması, atıcılarımızın dünya kupasında şampiyon olması ve yine birçok
branşta büyük başarılar elde etmemiz, beni gelecek
açısından çok umutlandırıyor. Biz bunları yeterli görmüyoruz. Bundan dolayı, her yeni yılda bir önceki yılı geçmenin gayreti içindeyiz.
Genel Müdürlük olarak en büyük hedefimiz olimpiyatlar. 2012 yılında İngiltere’nin Başkenti Londra’da yapılacak olimpiyatlarda Türkiye olarak orada rekor sayıda
farklı spor branşlarında yer almak istiyoruz. Ayrıca rekor
sayıda madalya kazanmak istiyoruz. Tüm çalışmalarımız
bu yöndedir ve bunu da başaracağımıza tüm kalbimle
inanıyorum.
Sayın Akgül, öncelikle Genel Müdürlüğünüzün
çalışmaları, hizmetleri hakkında okuyucularımıza
bilgi verir misiniz?
1938 yılında kurulan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin en köklü kurumlarından biridir. GSGM,
Türkiye’de sporun tabana yayılması, gençlerin spor yapabilmesi için spor tesislerini inşa etme, nitelikli sporcu
yetiştirme ve en önemlisi de sporun çeşitlendirilmesinin
yanı sıra olimpiyatlarda başarılı olabilecek sporcular yetiştirmek için kurulmuş, ülkemizde spora yön veren bir
kuruluştur. Ayrıca gençlerin boş zamanlarını değerlendirmek, doğa kampları düzenlemek, her gencin içinde
bulunan yetenekleri ortaya çıkarmak için de Türkiye’nin
hemen her ilinde faaliyet gösteren Gençlik Merkezleri
kurarak gençlerimize sporun dışındaki aktivitelerde yardım etmektedir.
Ülkemizde futbol 7’den 70’e hemen hemen
herkesin ilgilendiği bir spor dalı. Diğer spor dallarına da gerekli ilginin gösterilmesi konusunda neler yapılmalıdır? Özellikle gençlerimizi bu konuya
yönlendirecek çalışmalar yapıyor musunuz?
Futbol dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok sevilen ve ilgi gören bir spor dalı. Kamuoyunun ve özellikle
medyanın diğer spor dallarına olan ilgisi ise ne yazık ki
istenilen düzeyde değil. Ne var ki bir teşkilat olarak bazı
yeni uygulamalarla amatör sporu ve sporcuyu medyanın gündemine taşıyoruz. Farklı spor branşlarındaki
şampiyonalarda derece elde eden sporcularımızla özel
haberler yaparak, yazılı ve görsel medyaya hizmet veriyoruz. Yine Avrupa, dünya şampiyonaları ile Grand Prix
turnuvalarını yerinde takip ederek sonuçları medyaya
gönderiyoruz. Federasyonlarımız aracılığıyla televizyon
programlarında amatör sporu Türkiye’nin gündemine
taşıyoruz.
Türkiye’de sporun yayılabilmesi ve daha çok gencin
spor yapabilmesi için tesis çok önemlidir. “Sporcu tesiste yetişir” mantığıyla hareket eden kurumuz, bu anlamda Türkiye’de müthiş bir tesis seferberliği başlatmıştır.
Nüfusu 30 binden fazla olan ilçelerde bile spor tesisi
yapılmakta ve Türkiye bu anlamda adeta bir şantiyeye
dönmüş bulunmaktadır.
Avrupa, dünya şampiyonaları ile olimpiyatlarda derece elde eden sporcularımızı maddi ve manevi yönden
destekleyerek, yeni gençleri spora kazandırıyoruz. Yani
o sporcuyu ve branşı özendiriyoruz. Haliyle kendi ilinde
bu sporcuyu gören gençler, spora başlıyor.
Türk Sporu’nun mevcut durumunu değerlendirir misiniz? Şu ana kadar birçok dalda gerçekleştirdiğimiz başarıların ileriki yıllarda da devamı konusunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak
ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?
Biz tüm amatör branşları her açıdan destekliyoruz.
81 ilde faaliyette bulunan il müdürlüklerimiz aracılığıyla
başarılı sporcuları destekleyerek o ildeki gençliği sporun
içine çekiyoruz. Daha anlaşılır bir şekilde izah edecek
olursak, biz sporu bir meslek haline getirmenin gayreti
Türk Sporu özellikle 2010 yılında tavan yaptı. Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Nevin Yanıt’ın Avrupa
Şampiyonluğu’nun yanı sıra 4 madalya kazanmamız,
6
Temmuz 2011
içindeyiz. Bununla ilgili olarak zaten önümüzdeki dönemlerde bazı kanuni düzenlemeler de yapacağız.
Spor aynı zamanda bir kültürel ve turizm faaliyetidir. Türkiye’de düzenlediğimiz spor organizasyonlarını
biz salt spor olarak algılamıyoruz. Biz bu önemli şampiyonaları ülkemize kazandırırken, ülkemizin tanıtımı
için büyük gayret sarf ediyoruz. Ve sporun ülke tanıtımı
için mükemmel bir araç olduğunu biliyoruz. Size şöyle
bir örnek vereyim: Erzurum’da düzenlenen Üniversite
Kış Oyunları’na 4500 insan geldi. Sporcusuyla, yöneticicisiyle, antrenörüyle. Bu insanlar 12 gün boyunca o
şehirde yediler, içtiler, gezdiler ve aynı zamanda şehrin
ekonomisine inanılmaz bir katkı sağladılar.
2011 Erzurum Kış Olimpiyatları’nın ardından
2011 Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları da Temmuz
ayında yine ülkemizde, Trabzon’da, gerçekleştirilecek. Ülkemiz tanıtımı açısından son derece
önem taşıyan bu dev organizasyonlarla ilgili neler
söylemek istersiniz?
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak biz bir
şeyi daha önemsiyoruz. Avrupa, dünya şampiyonaları
ile uluslararası büyük turnuvaları ülkemize kazandırmak
için azami gayret gösteriyoruz. Geçmişte dünyanın en
önemli spor olaylarından birisi olan Dünya Basketbol
Şampiyonası’nı düzenledik. 2005 yılında Üniversite Yaz
Oyunları’nı düzenledik. 2011 yılında Erzurum’da bu
defa Üniversite Kış Oyunları’na tertip ettik. 2014 yılında Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası Türkiye’de
yapılacak. Yine 2012 yılında Dünya Salon Atletizm
Şampiyonası’nı İstanbul’da organize edeceğiz. Bunun
yanında bu sene Eylül ayında İstanbul’da Dünya Güreş
Şampiyonası yapılacak. Özellikle kış sporlarında Erzurum artık Avrupa ve dünya şampiyonalarının merkezi
konumuna geldi.
Keza temmuz ayında Trabzon’da yapılacak olan Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları’na yine 48 ülkeden 5000
dolayında insan gelecek. Bu insanlar o şehrin tarihi ve
kültür farklılıklarını yerinde görecek. Türk kültürüne şahit
olacak. Türk misafirperverliğiyle tanışacak.
Biz her şampiyona sonrası şöyle bir değerlendirme
yapıyoruz. Yaptığımız organizasyonlar sonrası ilgili yabancı ülke delegasyonlarına ne kadar memnum kaldıklarını soruyoruz. Ve büyük bir mutluluk duyduklarını
ve Türkiye’de kaldıkları süre içinde mükemmel zaman
geçirdiklerini ve güzel hatıralarla ülkemizden ayrıldıklarını
dile getiriyorlar…
Hemen her branşta Türkiye, spor organizasyonlarının merkezi konumunda. Ankara’da Avrupa Büyükler
Boks Şampiyonası yapılıyor. 2011 ve 2012 yıllarında
boksta olimpiyat seçme müsabakaları yine İstanbul’da
yapılacak. Voleybolda 2012 yılında Olimpiyatlar Avrupa
Kıtası Seçme müsabakalarını yine İstanbul’da düzenleyeceğiz. 2013 yılında Mersin’de Akdeniz Oyunları yapılacak. 23-30 Temmuz tarihleri arasında Trabzon’da Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları var. Tüm bunların akabinde 2020 yılında olimpiyatları düzenlemeyi hedefleyen bir
Türkiye’ye doğru yol alıyoruz. Ve olimpiyatları da eninde
sonunda bu ülke düzenleyecektir.
İşte bizim teşkilat olarak en büyük kazancımız bu.
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen sporcu, yönetici,
teknik adamlar hem ekonomik anlamda ülkeye katkı
yapıyorlar, hem de memnun bir şekilde ülkelerine dönüyorlar. Spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak,
Türkiye açısından son derece önemli bir konu. Çünkü
getirileri çok fazla.
Sporun ülke turizmi, tanıtımı, ekonomisi, uluslararası ilişkileri ve daha başka birçok alanda katkılarının olduğu bilinen bir gerçek. Bu bağlamda,
ülkemizin gerek doğa sporları için gerekli olan
fiziki ve doğal imkânların çoğuna sahip olduğu,
gerekse şimdiye kadar ülkemizde yapılmış olan
uluslararası organizasyonların ülkemize sağladığı
katkılar düşünüldüğünde, bu tür organizasyonların arttırılmasına yönelik olarak neler yapılabilir?
Yeni ve farklı spor projelerini hayata geçirerek
Türkiye’nin bir spor ülkesine konumuna gelmesi için
çaba sarf ediyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi ilk etapta
Türkiye’yi spor tesisi anlamında çok zengin bin konuma
getirmeliyiz ve getiriyoruz. Bunun ardından büyük çaplı
spor organizasyonlarını ülkemize kazandırıyoruz ve kazandırmaya devam edeceğiz…
Sayın Akgül, Türk sporcularının ve spor kulüplerinin performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ya da daha geniş anlamda Türk Sporu’nun
verimliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Avrupa, dünya şampiyonaları ve olimpiyat gibi büyük organizasyonlarda başarılı olan sporcularımızı maddi yönden büyük destek veriyoruz. Bu, sporcuyu çok
teşvik ettiği için daha çok sporcunun spora yönlendirmesini sağlıyoruz. Türkiye’de ne kadar çok sporcu ile
spor yaptırırsak o anlamda da rekabet ortamını geliştirmiş oluruz. Başarı için rekabetin önemini inanıyoruz.
Sporcu kulüpte yetişiyor. Bunun için spor kulüplerimizeözellikle malzeme ve maddi konularda büyük destek veriyoruz. Uluslararası şampiyonalarda derece elde eden
kulüplerimize hatırı sayılır katkılarda bulunarak onların
ayakta durmasının ötesinde daha çok sporcuyu istihdam etmelerinin yolunu açıyoruz.
7
makale
Temmuz 2011
GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
TAŞRA TEŞKİLATINCA YÜRÜTÜLEN SPOR
HİZMETLERİNDE DENETİM ETKİNLİĞİ VE
KURUMSAL VERİMLİLİK İLİŞKİSİ*
Dr. Mehmet BAYANSALDUZ / Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü / Ankara / [email protected]
Yrd. Doç. Dr. Yusuf CAN / Cumhuriyet Üniversitesi / Sivas / [email protected]
Yrd. Doç. Dr. Ayşe TÜRKSOY / İstanbul Üniversitesi / İstanbul / [email protected]
Yrd. Doç. Dr. Fikret SOYER / Sakarya Üniversitesi / Sakarya / [email protected]
ÖZET
ABSTRACT
This research was done in order to examine the
relationship between control activity and institutional
productivity at sports service carried out by the Provinces Organization of Youth and Sports General Directorship.
Bu araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
(GSGM) Taşra Teşkilatınca yürütülen spor hizmetlerinde denetim etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişkilerin incelenmesi amacıyla ele alınmıştır.
Bu araştırmada, 81 ilin Gençlik ve Spor İl Müdürleri, İlçe Müdürleri ve Şube Müdürleri yer almıştır. Araştırmada, kişisel bilgilere ilişkin 7 soru, hizmetlerdeki
denetim etkinliğine ilişkin 24 soru ve kurumsal verimliliğe ilişkin 15 soru olmak üzere toplam 46 sorudan
oluşan bir anket uygulanmıştır.
At this research, the sports controllers working at
Youth and Sports General Directorship Sports Controller Committee and Youth and Sports Province
Principals, District Principals and Department Principals of 81 provinces took place. At the research, a
45-question-survey in which there were 7 questions
about personal information, 24 questions about control activity of service and 15 questions about institutional productivity was made.
Katılımcıların denetim etkinliği algıları ile kurumsal
verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r = ,662 ).
It was found out that there is a positive significant
relationship between the inspection activity perceptions of the sports managers participating in the research and their perceptions of institutional efficiency in
the level of 0.01 (r = ,662 ).
Araştırmaya katılan GSGM Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında yaş, eğitim düzeyleri ve hizmet yılı açısından
anlamlı bir farklılık gözlenmezken (p>0.05), görev
alanları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir
(p<0.05).
Whereas it was not found out that there is a significant difference in the institutional inspection activity
perceptions of the managers of GSGM field service
participating in the research and their perceptions of
institutional efficiency in terms of age, levels of education and service year (p>0.05), it was found out that
there is a significant difference in terms of task areas
(p<0.05).
Araştırma sonuçları, denetim etkinliğinin arttırılması halinde verilen spor hizmetlerinin verimliliğinin de
artacağını göstermiştir.
Anahtar Kelimeler:
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Hizmetleri, Denetim Etkinliği, Kurumsal Verimlilik
The results of the research showed that the efficiency of the sports services will increase if the inspection activity increases.
The Relationship Of The Control Activity
And Institutional Productivity At Sports Service
Carried Out By The Provinces Organization Of
Youth And Sports General Directorship
Key Words:Youth and Sports General Directorship, Sports Services, Control Activity, Institutional
Productivity.
* MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir.
8
Temmuz 2011
GİRİŞ
Denetim geniş kapsamlı bir kavramdır. Niteliği, konusu, amacı ve zamanı yönünden değişik anlamlar kazandığından denetim kavramı yerine, aralarında önemli
farklar bulunmasına rağmen, kontrol, revizyon, inceleme, teftiş ve murakabe, tahkik ve gözetleme gibi kavramlar da kullanılmaktadır.
Günümüzde sporda kazanılan uluslararası başarılar,
toplumun günlük yaşamında ve moral düzeyinde oldukça önem ve değer taşır hale gelmiştir. Her geçen gün
ilerleyen bilim ve teknolojinin yardımıyla spordaki rekorlar yenilendikçe, temsil edilen ülkenin teknik, teknolojik,
eğitim ve ekonomik standartları yarıştırılır hale gelmiştir.
Bu bakımdan günümüzde spor, gelişmişliğin bir ölçütü
olarak da kabul edilmektedir (Yetim, 2000:63-72).
Bu yönüyle denetim, standartlara uygunluk araştırmasıdır. Söz konusu standartlar mevzuat yönünden olabileceği gibi, mali, ekonomik, fiziksel, sosyal, çevresel
ve sürdürülen hizmetler yönünden de olabilir.
Bu nedenle bütün toplumlar sporda başarılı olabilmek için büyük çaba sarf etmektedirler. Spor alanında
başarı, büyük ölçüde spor politikalarının tespiti ve uygulanması, spor hizmet ve faaliyetlerinin sevk ve idaresini yüklenen spor adamlarına, spor alanında görev
yapmakta olan kurumlara ve bu kurumların birbirleriyle
koordineli bir biçimde çalışmalarında gösterecekleri performansa bağlı olduğu açıktır (İmamoğlu, 1992:21-34)
Denetimde esas alınacak kriterler olmaması denetim
yapılamayacağı manasına gelmez. Denetimin amacı,
konusu, kapsamı ve kurumun yapısı, özelliği, görev ve
faaliyetleri, amaç ve hedeflerini göz önüne alarak bazı
objektif veya sübjektif standartlar, kriterler geliştirmesi
mümkündür. Bununla birlikte, performans ölçüm sisteminin olmadığı, performans kriterlerinin geliştirilmediği
bir kurumda performans denetimini yapmanın güçlüğü
de tahmin edilebilir.
Yönetim, toplumsal bir teşkilattaki yaşamı yöneltme
ve kontrol etme sürecidir. Yönetim fonksiyonları üzerinde
duran Henri Fayol, her örgütsel faaliyette uygulanması
gereken beş temel yönetim işlevini tanımlamıştır. Bunlar;
planlama, örgütleme, yönetme, koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarıdır. Fayol, yönetim sürecini oluşturan
bu fonksiyonların yöneticiler tarafından etkili bir şekilde
yerine getirilmesi halinde başarılı olunabileceğinden söz
etmektedir (Sunay, vd., 2000: 201). Waline, “İdare Hukuku” isimli eserinde yönetim bilimini; kamu idarelerinde
verimliliği sağlama konularını inceleyen bir disiplin olarak
tanımlamaktadır (Tortop, 1993: 2).
Her örgüt var oluş nedeni olan amaçlarını gerçekleştirmek için sürekli olarak izlemek ve bilgi edinmek zorundadır. Bu da örgütün girdilerinin, sürecin ve çıktıların
planlı ve sürekli biçimde kontrol edilmesi ve değerlendirilmesi ile olanaklıdır (Aydın, 2000:l).
Denetim ve verimlilik birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerini etkileyen kavramlardır. Bir örgütte verimliliğin
sağlanabilmesi ancak iyi bir denetim ile mümkündür.
Spor hizmetlerinin denetimi, hazırlıkların, uygulamaların
ve varılan sonuçların denetimidir (Can, 2000:182-200).
Denetim ve verimlilik diğer kurumlarda olduğu gibi spor
yönetiminde de önemli bir süreçtir.
Genel yönetimin bir parçası olan spor yönetimini,
genel yönetimden ayırmak mümkün değildir. Temel
amacı da, spor faaliyetlerinin akılcı ve bilimsel bir biçimde yürütülmesinin yollarını araştırmak, bulmak ve bunları
genel ilkelere dönüştürüp uygulamaktır. Ayrıca, beden
eğitimi ve spor programlarının geliştirilmesi, personel
sağlanması ve yetiştirilmesi, spor kurum ve tesislerinin
sevk ve idare edilmesi, denetlenmesi gibi konuları kapsar (İmamoğlu, 1992: 21-34).
Verimlilik, bir faaliyet ve hizmette arzulanan kalitedeki
en fazla çıktının en az girdi ile sağlanmasını ifade eder
(Falay, 1997:20). Verimliliğin önemli göstergelerinden
birisi kaynakların kullanımıdır. Peter Durcker verimliliği,
kaynakların iyi bir şekilde kullanılması olarak tanımlamıştır (Timur, 1984:8).
Verimliliği iki boyutta ele almak gerekir. Bunlardan
birincisi; girdi ve çıktılar arasındaki ilişkinin rakamsal olarak ifade edilebildiği ve üretim aşamasında değerlendirilip denetlenebildiği mal üretimindeki verimlilik, ikincisi
ise; girdi ve çıktılar arasındaki ilişkilerin rakamsal olarak
ifade edilemediği ve üretim aşamasında denetlenemediği hizmet üretimindeki verimliliktir. İşte bu noktada
spor hizmetlerindeki verimlilikten söz edildiğinde kâr zarar hesabı yapılmaksızın, spor hizmetlerinin etkinliğinin
ve amaçlara uygunluğunun ölçülebilmesi ve denetlenebilmesi anlam kazanmaktadır. Temelde verimliliği, girdi
çıktı ilişkisine bağlı kalmakla birlikte en azından gerçek
çıktı yanında gerçekleşmesi gereken çıktı, çıktının kalitesi, ne üretildiği, nasıl üretildiği ve neyin nasıl üretilebilirliği, çıktının işletme amaçlarına katkısı bakımından da
değerlendirmek gerekir.
Denetimin varlığı, M.Ö. 3500 yıllarına kadar giden
Mezopotamya kayıtlarından çıkarılmaktadır. Türk Dil
Kurumu tarafından, bir işin doğru ve yönetime uygun
olarak yapılıp yapılmadığını incelemek, kontrol etmek
anlamında tanımlanmıştır (Demir, 2006:272).
Genel anlamda denetim, iki büyüklük arasındaki karşılaştırma ve bunun sonucunda yapılan bir değerlendirme, yargılama ve hüküm vermedir. Buna göre denetim,
planlananla yapılan arasındaki bir karşılaştırma ve bunun sonucunda yapılanın planlanana uygunluk derecesinin ve sapmaların belirlenmesi faaliyeti olarak tanımlanabilmektedir (Atay, 1999:20)
Denetim, gerçekleştirilen durumun amaçlanan duruma oranını bulmaktadır. Bu süreç sonucunda, kurumun
stratejik hedeflerine ve amaçlarına ne ölçüde ulaşıldığı
belirlendiğinden, denetim amaçlara yönelik bir kavram
olarak kabul edilebilir. Çünkü amaçların gerçekleşme
düzeyi, sonuçların analizi ile belirlenmektedir (Özer,
2005:115).
Bu bakımdan spor hizmetlerindeki verimlilik değerlendirilirken fiziki, beşeri, mali ve diğer unsurların göz
önüne alınması zorunluluğu vardır. Spor tesisleri ve fiziki
altyapı unsurları, teknik malzeme ve ekipmanların varlığı
fiziki faktörleri, sportif hizmet üretiminin beşeri unsurla-
9
Temmuz 2011
etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişkilerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
rından sporcu, yönetici, antrenör gibi spor elemanları, idari, teknik ve hizmet elemanı gibi personel beşeri
faktörleri ve spora ayrılan her tür ve düzeydeki finansal
kaynaklar da spor hizmetlerindeki verimliliği etkileyen
mali unsurları oluştururlar.
Araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra
Teşkilatında görev yapan 81 ilin Gençlik ve Spor İl Müdürleri, İlçe Müdürleri ve Şube Müdürlerini kapsamaktadır. Araştırma kapsamında yer alanlara, kişisel bilgilere
ilişkin 6 soru, spor hizmetlerdeki denetim etkinliğine ilişkin 24 soru ve kurumsal verimliliğe ilişkin 15 soru olmak
üzere toplam 45 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Denetim etkinliği ve verimlilik ile ilgili sorular, gençlik
ve spor il müdürleri, şube müdürleri ve ilçe müdürleri ile
görüşmeler, verimlilik ile ilgili yapılmış diğer araştırmalarda kullanılan anket sorularının incelenmesi ve literatür
taraması sonucunda belirlenmiştir. Spor hizmetlerdeki
denetim etkinliğine ve kurumsal verimliliğe ilişkin sorular
5’li likert ölçeğine göre hazırlanmıştır. Denetim etkinliğine ilişkin sorular, 1. hiç katılmıyorum, 5. tamamen
katılıyorum, kurumsal verimliliğe ilişkin sorular ise, 1. hiç
verimli değil, 5. çok verimli şeklinde derecelendirilmiştir.
Elde edilen veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir.
Bunlarla birlikte, çevresel faktörler, halkla ilişkiler, haberleşme-koordinasyon, hizmet içi eğitim ve organizasyon, kalite kontrol, Ar-Ge hizmetleri spor hizmetlerinde
verimliliği etkileyen diğer unsurlar olarak sıralanabilir
(Güven, 1999:23-30).
Spor tesislerindeki hizmet üretimi esas itibariyle
insanları memnun edecek spor programlarına dayanmaktadır. Spor programları ise; insanların birbirinden
farklı spor faaliyetlerine katılma isteklerinin karşılanması
için gerçekleştirilen bir planlama sürecidir. Çünkü sportif
organizasyonların varlığı insan ihtiyaçlarından kaynaklanmakta ve bu ihtiyaçlar spor programlarıyla karşılanmaktadır. Program, spor hizmetleri üretiminin esasını
oluşturmakta ve bu hizmetlerin topluma ulaştırılmasında araç işlevi görmektedir (Seraslan, 1990:15).
Araştırmada, denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik
algısı arasındaki ilişkiyi tanımlamak için pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Ayrıca, araştırmaya katılanların
denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında cinsiyet, yaş grupları, görev alanları, eğitim düzeyi, eğitime
dayalı meslek grupları ve hizmet yılları açısından farklılık
analizleri yapılmıştır.
Bu çalışmada, GSGM Taşra Teşkilatınca yürütülen
spor hizmetlerinde denetim etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişki incelenerek verimliliğin arttırılmasına
yönelik öneriler sunulmuştur.
METOD
Bu araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
Taşra Teşkilatınca yürütülen spor hizmetlerinde denetim
BULGULAR
Pearson Correlation
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Denetim Etkinliği
Verimlilik
1
,662**
Sig. (2-tailed)
,000
N
373
373
Pearson Correlation
,662**
1
Sig. (2-tailed)
,000
N
373
373
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algıları Arasındaki Korelâsyon Tablosu
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ile kurumsal verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde
pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r = ,662 ).
Test Statisticsa,b
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Chi-Square
5,945
4,909
df
4
4
Asymp. Sig.
,203
,297
Tablo 2. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algılarında Yaş Grupları Açısından Farklılık Analizi
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin GSGM’ nin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında yaş
grupları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05).
10
Temmuz 2011
Test Statisticsa,b
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Chi-Square
19,716
36,234
df
2
2
Asymp. Sig.
,000
,000
Tablo 3. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algılarında Görev Alanları Açısından Farklılık Analizi
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin kurumsal denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında görev alanları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık il müdürlerinin şube ve ilçe müdürlerine
göre daha yüksek denetim etkinliği ve verimlilik algılamalarından kaynaklanmaktadır.
Test Statisticsa,b
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Chi-Square
1,485
1,611
df
3
3
Asymp. Sig.
,686
,657
Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Eğitim Düzeyleri Açısından Farklılık Analizi
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin kurumsal denetim algıları ve kurumsal verimlilik algılarında eğitim düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05).
Test Statisticsa,b
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Chi-Square
15,876
10,325
df
4
4
Asymp. Sig.
,003
,035
Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Eğitime Dayalı Meslek Grupları Açısından Farklılık
Analizi
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında meslek grupları
açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık, meslek grubu memur olanların diğer gruplara göre
daha düşük denetim etkinliği ve verimlilik algısına sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Test Statisticsa,b
Denetim Etkinliği
Verimlilik
Chi-Square
3,432
2,506
df
3
3
Asymp. Sig.
,330
,474
Tablo 6. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Hizmet Yılı Açısından Farklılık Analizi
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında hizmet yılı açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05).
11
Temmuz 2011
SONUÇ VE ÖNERİLER
Her kurumun amacına ulaşabilmesi için sahip olduğu ve yararlanabileceği kaynakları en iyi şekilde kullanması gerekir. Örgütün amaçlarına ulaşma derecesi,
bir bakıma kaynakları kullanabilme derecesine bağlıdır.
Bundan da önemlisi, verimliliğin yakından izlenmesi ve
sürekli bir artış için gerekli önlemlerin alınmasıdır. Bu açıdan bakıldığında denetim, kurumlar için hayati bir önem
taşır. Denetimin örgüt açısından zorunlu olması, örgütün kendi varlığını sürdürmeye kararlı oluşunun doğal bir
sonucudur. Her örgüt var oluş nedeni olan amaçlarını
gerçekleştirme durumunu sürekli olarak izlemek ve bilgi
edinmek zorundadır. Bu da, örgütün girdilerinin, sürecin
ve çıktıların planlı ve sürekli biçimde kontrol edilmesi ve
değerlendirilmesi ile olanaklıdır (Aydın, 2000: l).
Eldeki mevcut kaynaklar ve her türlü imkân optimum
şekilde kullanılarak değerlendirildiği taktirde verimlilik artacaktır. Hizmet üretiminde insanlar, taşınmazlar, demirbaşlar ve diğer tüm kaynaklar optimum bir şekilde kullanılmalıdır. Sunulan hizmet ve faaliyetlerin yürütülmesi
esnasında yararlanılan tüm kaynakların kullanımında
verimliliğin sağlanması oldukça önemlidir.
Esasen, işletmelerde verimliliği artırmanın sorumluluğu doğrudan doğruya yöneticilere aittir. Verimliliğin,
işletme fonksiyonlarını sevk ve idare eden yöneticilerin
başarılarının bir göstergesi sayılması bu sebeptendir.
İşletmede tüm çalışanların zamanın ve maddi kaynakların üretim amaçları yönünde kullanılmasında ve verimlilik duyarlılığının canlı tutulmasında yöneticilere büyük iş düşmektedir (Özdemir, 1991:169). Öte yandan
verimlilik, ilk bakışta kurumsal boyutlarda ortaya çıkmış
gibi görünse de, temelde insan düşünce, tutum ve
davranışlarının bir sonucudur (Newstrom J.W., Davis
K., 1993:18). Bu yargı, verimliliği artırma konusundaki
çalışmaların birey temeline dayandırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Örgüt hiyerarşisinin neresinde olursa
olsun üretim haricindeki performans zeminlerinde çalışan her birey verimliliğe katkıda bulunabilmekte ve en
alt düzeyde çalışanın katkısı, en tepedeki yöneticinin
katkısı kadar değerlidir (Pekin, 1991:69)
Dünyada gittikçe önem kazanmaya başlayan “etkin
devlet’’ kavramı, uzun vadeli bir bakış açısıyla, ekonomik
ve hukuksal boyutu ile kamu kaynaklarının en verimli şekilde kullanılarak en yüksek faydanın sağlanmasını, dev-
letin ise düzenleyici, destekleyici ve denetleyici fonksiyonunun en iyi şekilde yapılmasını ifade etmektedir.
Denetim ve verimlilik diğer kurumlarda olduğu gibi
spor yönetiminde de önemli bir süreçtir. Denetim ve
verimlilik birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerini etkileyen
kavramlardır. Çağdaş anlamıyla denetim bir performans değerlendirme sürecidir. Bir örgütte verimliliğin
sağlanabilmesi ancak iyi bir denetim ile mümkündür.
Bu amaçla, kurumsal işleyiş bir bütün olarak, planlı ve
programlı bir biçimde sürekli olarak izlenir, eksik yönler
saptanır, düzeltilir, hataların tekrarlanması engellenmeye
ve daha sağlıklı bir işleyiş gerçekleştirilmeye çalışılır (Aydın, 2000:11).
Spor hizmetleri birçok ülkede kamunun desteklediği
bir hizmet olarak yürütülmektedir. GSGM’de gençlik ve
spor konularında sorumlulukları olan ve kamu hizmet
veren bir örgüttür.
Önemli hizmetlerin sorumluluğunu üstlenmiş olan
GSGM’ye devlet bütçesinden aktarılan kaynaklar yeterli değildir. Yeterli kaynağı bulamayan GSGM’nin Taşra Teşkilatına aktardığı kaynaklar da sınırlı kalmaktadır.
GSGM Taşra Teşkilatlarının 1999/2000 ve 2001 yılları
gelirlerine bakıldığında, öz gelirler üç yıllık ortalama % 17
oranındayken (Bayansalduz, 2002:216), 2007/2008 ve
2009 yıllarında ise öz gelirlerin üç yıllık ortalaması % 11
oranına düşmüştür. Öz gelirlerinin oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi sebebiyle özel bütçeli olmalarına
rağmen,1999-2009 yılları arası Taşra Teşkilatı bütçesinin ¾’ünden fazlasını GSGM yardımları oluşturmaktadır
(GSGM, 2010).
Bunların yanı sıra spora ayrılan kaynakların yetersizliği
(Devecioğlu, 2005:117) göz önüne alındığında, sürdürülen spor hizmetlerinde etkin, verimli ve rasyonel kullanımın
gerekliliği için denetim etkinliği ve verimliliğin arttırılmasına
yönelik çalışmalar zorunluluk arz etmektedir.
Bu amaçla yapılan çalışmada, araştırmaya katılan
GSGM Taşra Teşkilatı yöneticilerinin denetim etkinliği
algıları ile kurumsal verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r =,662).
Bu sonuç, katılımcıların denetim etkinliğinin artmasının
verimliliği artıracağı şeklinde algıladıklarını göstermektedir.
Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin GSGM’nin
denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında yaş,
12
Temmuz 2011
GÜVEN, H., (1999). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
Taşra Teşkilatlarınca Yürütülen Sportif Hizmetlerdeki Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Erciyes
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Kayseri,
GSGM, (2010). Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Bütçe ve
Performans Şube Müdürlüğü Arşiv Bilgileri.
FALAY, N., (1997). “Denetim, Verimlilik/Etkinlik/Tutumluluk
(VET) ve Sayıştay”, Sayıştay Dergisi. Sayıştay 135. Kuruluş
Yıldönümü Özel Sayısı, Nisan-Haziran, s.20.
eğitim düzeyleri ve hizmet yılı açısından anlamlı bir fark-
İMAMOGLU, A.F., (1992). “Fonksiyonel Açıdan Spor Yöne-
lılık gözlenmemiştir (p>0.05). Araştırmaya katılan spor
timinin Anlam ve Önemi”, Gazi Eğitim Fak.Der., Cilt 8, sayı l,
yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal ve-
s.21-34.
rimlilik algılarında görev alanları açısından anlamlı bir
farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık il müdürlerinin
şube ve ilçe müdürlerine göre daha yüksek denetim etkinliği ve verimlilik algılamalarından kaynaklanmaktadır.
Araştırma sonuçları, denetim etkinliğinin arttırılması
NEWSTROM J.W. and DAVIS K. (1993). “Organizational
Behavior:Human Behavior At Work”, 9. Ed., (McGraw-Hill,
Inc.)
ÖZDEMİR M.(1991). “Verimlilik Üzerine Düşünceler ve Ve-
halinde verilen spor hizmetlerinde verimliliğin de artaca-
rimlilik Çalışmaları”, Verimlik Dergisi, cilt:2, s. 169-174.
ğını göstermiştir.
ÖZER, M.A. (2005).Yeni Kamu Yönetimi Teoriden Uygulama-
KAYNAKÇA
ya, Platin Yayınları, s: 115- 116.
ATAY C. (1999). “Devlet Yönetimi ve Denetimi”, Alfa Yayınları,
PEKİN, H. (1991). “Verimliliğin Artırılmasında İşçilerin Katkısı”,
2. Baskı, s: 20.
Verimlilik Dergisi, cilt:4, s. 69.
AYDIN, M. (2000). “Çağdaş Eğitim Denetimi”, Hatiboğlu Ya-
SERARSLAN, Z. (1990). “Sporun Pazarlanması ve Boyutla-
yınevi, Ankara.
rı”, Spor Bilimleri 7.Ulusal Sempozyumu Bildirileri, s:220, 15-
BAYANSALDUZ, M. (2002). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra Teşkilatının Finansal Kaynaklar Açısından Değerlendirilmesi” Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
16 Mart, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
SUNAY, H.; İMAMOĞLU, A.F.; DELİCEOĞLU, S.D. (2000).
“Türk Spor Teşkilatında Görev Yapan Spor Yöneticilerinin
Yönetim Uygulamalarında Sergiledikleri Yönetim Anlayışla-
CAN, Y., SOYER, F., GÜVEN H. (2000). “Spor Hizmetle-
rının İncelenmesi”, s. 201–211, Gazi Beden Eğitimi ve Spor
rinde Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilme-
Bilimleri Kongresi, Bildiriler, Cilt II, Sim Matbaacılık Kâğıtçılık
si”, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi bildiriler
Ltd.Şti., Ankara.
Kitabı,s:182-200. Ankara.
TiMUR, H. (1984). “İş Ölçümü, İş Planlaması, Verimlilik”,
DEMİR, Ö. (2006). “İç Kontrol Kavram ve Modelleri”, 5018
TODAİE Yayını, s.8, Ankara.
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Kapsamında
Güncel Mali Sorunlar, Muhasebat Kontrolörleri Derneği Yayın-
TORTOP, N., İSBİR, E.G.; AYKAÇ B. (1993). “Yönetim Bilimi”,
ları, s: 272, Ankara.
Yargı Yayınları, s.2-148, Ankara.
DEVECİOĞLU, S., (2005). “Türkiye’de Spor Sektörü Strateji-
YETİM, A, A. (2000). “Sporun Sosyal Görünümü”, G.Ü, Bed.
lerinin Geliştirilmesi”, Verimlilik Dergisi, sayı:2, sayfa: 117-134.
Egt.Spor Bil., Cilt5, Sayı1, s.63-72.
13
makale
Temmuz 2011
SPOR KULÜPLERİNDE
FİNANSAL VERİMLİLİK*
Yrd. Doç. Dr. Zahit SERARSLAN – Arş.Gör. Abdurrahman KEPOĞLU – Yrd. Doç. Dr. Veysel KÜÇÜK
Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu
ÖZET
Bu çalışmada kulüplerin finansal verimlilik problemlerine çözüm üretme konusunun değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
Bu amaca ulaşma bağlamında, tanımlayıcı araştırma
modeli kullanılmıştır. Bilgi toplama yöntemi olarak görüşme tekniği (derinliğine mülakat) ve 26 sorudan oluşan anket kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde
tanımlayıcı istatistikten faydalanılmıştır.
Sonuç olarak; kulüplerin seyirci potansiyelinden yeterince yararlanamadıkları, isim hakkı potansiyelini değerlendiremedikleri, lisanslı ürün pazarlaması konusunda yavaş hareket ettikleri, olası sponsorları yeteri kadar
harekete geçiremedikleri, Türkiye Futbol Federasyonu
tarafından yapılan yayın hakkı ihalelerindeki değer artışını sağlamak konusunda kendilerine düşeni yapmadıkları, taraftar kart potansiyelini harekete geçiremedikleri,
stadyumları etkin ve verimli kullanamadıkları, gençlik geliştirme merkezlerine önem verilmediği ve bu alandaki
potansiyeli harekete geçiremedikleri tespit edilmiştir.
Bu durumun böyle devam etmesi UEFA’nın belirlediği mali kriterlerin yerine getirilmesini zorlaştıracaktır.
Bu da uzun vadede kulüplerin küme düşürülmesi ya da
tescilinin iptaline kadar yol açacak olumsuz sonuçlar
doğuracaktır.
Anahtar Kelimeler: Futbol Kulübü, Finans, Verimlilik
FINANCIAL PRODUCTIVITY OF SPORT CLUBS
ABSTRACT
This study aimed to evaluate the solutions for financial productivity problems of clubs. For achieving this goal, a descriptive research model was used. As a method of collecting information
was used interview technique (depth interview) and a
questionnaire consisting of 26 questions. Descriptive
statistics was refered to analyze the results.
As a result, have been determined that the clubs
could not benefit enough from the potential audience, could not evaluate the royalty potential, started
to move slowly in the marketing of licensed products,
could not motivate enough the potential, did not do
its part about the increasing the value in copyright
auctions making by Football Federation of, could not
evaluate the fan card potential, could not use the stadiums effectively, did not attach importance to youth
development centers and could not started to move
the potential about the youth development centers.
The continuation of this situation makes it harder for the
fulfillment the financial criteria set by UEFA. In the long
term that case would lead the negative consequences
like to be relegated of clubs or the cancellation of registration.
Key Words: Football Clubs, Finance, Productivity
SPOR KULÜPLERİNDE FİNANSAL VERİMLİLİK
Kulüplerin neredeyse tamamı zaman zaman finanssal sıkıntı yaşamaktadırlar. Bazılarında bu sıkıntıların
boyutu çok fazla olabilmektedir. Hatta profesyonel futbolcu sözleşmelerindeki taahhütlerini yerine getiremeyip
sezon içinde futbolcularını ellerinden kaçırmaktadırlar.
Kulüpler bu sorunlarını kısa vadeli palyatif tedbirlerle
çözmeye çalışmaktadırlar. Bu çabalar da çoğu zaman
sonuçsuz kalabilmektedir.
Ancak kulüplerin uzun vadeli ve kalıcı çözümler bulmak ve mali yapılarını güçlendirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum kulüplerin kendileri için kaçınılmaz
bir ihtiyaç olduğu gibi UEFA’nın da şartıdır. Nitekim, Avrupa futbolunun standardının yükseltilmesini amaçlayan
ve UEFA kriterleri olarak da bilinen “Kulüp Lisans Sistemi Kriterleri’nin beş başlık altında toplanan hedeflerinden biri mali kriterlere ilişkindir.
Bu kriterler;
• Kulüplerin mali ve ekonomik kapasitelerinin iyileştirilmesi, güvenilirliklerinin arttırılması ve futbol yatırımcılarının korunması,
• Kulüplerin mali yapılarının kontrol ve denetim mekanizmalarının kurulması,
• Kulüpler için mali kriterlerin uygulanmasıyla bir sezon boyunca ulusal ve uluslararası müsabakalarda
* MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir.
14
Temmuz 2011
devamlılığın korunması ve garanti edilmesi” şeklinde
sıralanmıştır. Ancak bunun dışında kalan dört kriterden üçünün (sportif, altyapı, personel ve idari) gerçekleştirilmesi de büyük ölçüde güçlü bir mali yapının varlığına bağlıdır. Örneğin,
direktörlerine ve diğer kulüplere olan kesinleşmiş
borçları ile FIFA ve UEFA kararları doğrultusunda futbolculara, başka federasyonlara bağlı kulüplere, teknik direktörlere ve maç organizatörlerine olan borçlar
olabilir.
• Kulüplerde kaliteli antrenörler ve sağlık ekibinin istihdam edilmesi,
• Kulüpler, tescil yönteminin bir parçası olarak aşağıda özellikleri belirtilen bağımsız denetçiler tarafından
denetlenmek ve bu denetçiler tarafından hazırlanacak raporları süresinde futbol federasyonuna göndermek zorundadırlar.
• Her kulüpte genç futbolcuların yetiştirilmesine öncelik verilmesi ve hatta bunların okul eğitimlerinin
sağlanması, kaliteli antrenör ve öğretmenlerle desteklenmesi,
• Kulüplerin mevcut stat ve antrenman sahaları gibi
sportif altyapılarının iyileştirilmesi, gelecekteki taleplere cevap verecek şekilde düzenlenmesi, statların
seyirciler ve medya için modern aletlerle donatılması,
genç futbolcuların antrenmanları için her türlü isteklerine cevap verecek malzemenin sağlanması,
• Kulübün günlük ihtiyaçlarına cevap verecek kaliteli,
yeterli sayıda ve tam zamanlı idari personelin istihdamı.
Bir kulübün lisans alabilmesi için yerine getirmesi
gereken mali kriterler de aşağıdaki gibidir (Akşar,
7.08.2009).
• Dönem içerisinde meydana gelebileceği planlanan
bütün yükümlülüklerini yerine getirebilecek yeterli mali
kaynaklara ve gerektiğinde kullanılabilir kredi imkanlarına sahip olduğunu gösteren kanıtlar olmalıdır.
• Profesyonel futbol şubesi bulunan kulüplerimizin,
futbol faaliyetlerinin ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca mali tablolar aracılığı ile federasyonumuza,
maliyeye ve diğer kamu kurumlarına sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtılabilmelidir. Kulüplerimizdeki kayıtlar denetimin kolaylaştırılması amacıyla
Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan, Tek Düzen
Muhasebe Uygulama Genel Tebliği hükümlerine uygun olarak tutulmalıdır.
• Profesyonel futbol şubesi bulunan kulüplerimiz, hesap dönemlerine (takvim yılı veya futbol sezonuna)
uygun olarak bağımsız denetleme kuruluşlarınca denetlenmiş ve genel kurulca ibra edilmiş hesaplarına
göre Türkiye Futbol Federasyonuna (TFF) mali bilgiler vermelidir.
• Federasyon ayrıca futbolcu transferleri, futbolcu maliyeti, vergi, sigorta gibi lisans verme yönteminin ayrılmaz parçasını oluşturacak bilgi de isteyebilir.
• Kulüpler, kesinleşmiş borçlarını ödediğine ve sözleşme yükümlülüklerini yerine getirdiğine ait ödeme
makbuzlarını ve ibranameleri Futbol Federasyonu’na
ibraz etmek zorundadır. Bunlar, oyuncularına, teknik
UEFA, mali kriterleriyle ilgili yaptığı sıkı denetimler sonucu yükümlülüklerini yerine getirmeyen kulüplere ciddi
yaptırımlar uygulamaktadır. Son olarak Macaristan’ın
Frençvaroş takımını mali yapısı uygun olmadığı için
küme düşürmüştür.
İtalya’da ise Empoli takımı uyarıları dikkate almayınca Avrupa kupalarının dışında bırakılmıştır. UEFA, mali
denetimler sonucu yükümlülüklerini yerine getirmeyen
ve dengeyi tutturamayan kulüpler için öncelikle ihtar uygulamaktadır. Sonrasında bu ihtar para cezasına çevrilmektedir. Federasyona olan borçların ödenmemesi gibi
durumlarda yeni futbolcu alımı yasaklanmaktadır. Para
cezasına rağmen hata devam ediyorsa puan indirimi ve
sonrasında da futbolcuya lisans verilmemesi gibi yaptırımlar uygulanmaktadır. Son olarak önce küme düşürülmekte, nihayetinde ise kulüplerin tescili iptal edilmektedir.
İngiltere’de 90’lı yıllarda futbol kulüplerinin gelirleri dramatik bir şekilde arttığı halde, kârlılıklarında ciddi
azalmalar gözlenmekteydi. Hatta bazı kulüpler zarar etmeye başlamışlardı. Gelirlerinin önemli bir bölümü naklen yayın gelirlerine endeksli olan bu kulüplerde, ITV Digital çöküşünün de etkisiyle önemli zarar kalemleri oluşmuştu. Bu dönemde Premier Lig’de zarar beyan eden
kulüplerin oranı %80’lere ulaşmıştı (Deloitte&Touche
2005 Raporu).
Bütün bunlar kulüplerimizin mali yapılarını ivedi olarak düzeltmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu çalışmada futbol şubesi bulunan kulüplerin finansal yapılarını
güçlendirerek verimliliklerini arttırmada futbol pazarlamasından nasıl yararlanacaklarına ilişkin bazı ipuçlarına
yer verilmektedir.
Futbol pazarlaması çok boyutludur. Bu boyutlar,
futbol seyrinin pazarlanması, isim hakkı pazarlaması,
lisanslı ürün pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı pazarlaması, taraftar kart, stadyum pazarlaması ve gençlik
geliştirme programı pazarlaması olarak sıralanabilir.
Bunların arasında en önemlisi futbol seyrinin pazarlanmasıdır. Çünkü bu boyutun dışında kalanların başarısı kulübün taraftar sayısına bağlıdır. Az taraftarı olan
kulüplerde diğer boyutlardaki başarı da düşük olabilecektir. Bu bağlamda Türkiye Futbol Federasyonunca ya-
15
Temmuz 2011
olduğu bir sektörde doping, rüşvet, şike gibi spor ahlakı dışındaki olayların hızla yaygınlaşacağı açıktır. Bir
çok Avrupa liginde bu tip olayların gündeme gelmeye
başlamış olması aslında çok şaşırtıcı değildir. Bunların
yanında İtalya’da ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde bazı
sporcuların anlamlı bir şekilde olağandışı koşullarda ölmesi bu olayların bir tarihi perspektifi olduğunu da ortaya koymaktadır (Akşar-Merih, 2006:446). Bu sebeple;
başta oyuncular olmak üzere kulüpte ahlaki değer sınırlarının dışına çıkılmamalıdır. Taraftar ahlak sınırları içinde
kalınmayı ödüllendirecek ve kulübünün karşılaşmaları
için para ödeyecektir.
yınlanmış olan “Futbol Pazarlaması” adlı çalışmada “futbol seyrinin pazarlanması” lokomotife benzetilmektedir
(Serarslan, 2009:11). “İsim hakkı pazarlaması, lisanslı
ürün pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı pazarlaması,
taraftar kart, stadyum pazarlaması ve gençlik geliştirme
programı pazarlaması” ise vagonlar olarak ele alınmaktadır.
Şayet, lokomotif ne kadar güçlü olursa, vagonların
gücü de o oranda artacaktır.
Futbol Seyrinin Pazarlanması ve Futbol
Pazarlamasının Lokomotifi
Futbol seyri pazarlanırken, ilk olarak seyirci ilgisini
arttıracak faktörlerin neler olduğunu bilmek ve bunları
nasıl lehimize çevirebileceğimizi anlamak gerekmektedir. 1970’li yıllarda Avrupa’daki televizyon kanalları futbol maçlarını ekranlara taşıdığında, yöneticiler, “Statlara
gelen seyirci sayısı düşüyor, bu da bizim gelirlerimize
olumsuz yansıyor” tezini savunarak bu yayınlara karşı
çıkmışlardı. Aradan geçen 40 yıllık süre zarfında, ulusal
ve uluslararası kanallar aracılığı ile pek çok maçın canlı
olarak ekranlara yansımasına karşın Avrupa’daki futbol
statları dolup taşmaktadır. Statlara en çok seyirci çeken ilk 10 Avrupa kulübünün seyirci ortalaması “64 bin
kişi” olarak istatistiklere yansırken, statların doluluk ortalaması ise %93.2 olarak gözlemlenmiştir. Avrupa’nın
5 büyük ligi (İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa)
arasında en çok taraftarı Bundesliga’daki maçlar çekmektedir. Şubat 2010 itibari ile Almanya 1. Futbol Ligi’ndeki maçları statlarda ortalama 40.975 kişi izlemiştir
(Çetin, Mayıs 2010: 26). İkinci olarak da futbol seyirci
pazarını bölümlendirmek ve her pazar bölümünden elde
edilecek kazançların arttırılabilme yolları üzerine yoğunlaşmak gerekmektedir.
Seyirci ilgisini arttıracak faktörler de aşağıdaki gibi
sıralanabilir (Serarslan, 2009:18-37).
Ahlaki değerler: Spora ve futbola finansal mantık
girdiğinde, spor-para ilişkilerinden kaynaklanan ahlaki
risklerinde artacağı kuşkusuzdur. Paranın birinci amaç
Aktif katılım: Kulüpler seyir hizmeti sunmanın dışında, aktif katılıma yönelik hizmetler de üretmeli ve amatör
branşlara da yatırım yapmalıdırlar. Spora aktif olarak katılanların seyirci olarak da ilgisi artacaktır.
Medya: Kulüpler kitle iletişim araçlarında daha çok
yer alabilmek için aktiviteler geliştirmeli reklam etkisi yaratabilecek eylemlere yer vermelidirler.
Yıldız oyuncular: Yıldız oyuncular kulüplerin seyirci
ilgisini her zaman pozitif etkilerler. Bu bağlamda kulüpler yıldız oyunculara takımlarında yer vermeli ve/veya
yıldız yaratabilecek strateji ve politikalar üretmelidirler.
Transfer ekonomisinde kulüplerimizin futbol gelirlerini ve
kıt olan kaynaklarını verimli ve kârlı kullanamadıklarını,
bu nedenle transferin futbol ekonomisine sağlayacağı
marjinal faydanın giderek azaldığını gözlemlenmektedir.
Süper Lig takımları son beş yıl içinde 333 milyon Euro
civarında transfer harcaması yapmışlardır. Buna karşılık
sadece 84 milyon Euro civarında bir transfer geliri elde
etmişlerdir. Böylece 249 milyon Euro cari transfer açığı
oluşmuştur. Bu açık ancak borçlanmak yoluyla kapatılmaktadır. Doğal olarak bu uygulamanın rasyonel bir
uygulama olduğunu söylemek zordur (Akşar,Ağustos
2009:36).
Taraftar odaklılık: Kulüplerin mevcut seyirci ve taraftarlarını memnun edebilmek için yoğun çaba göstermelerini ifade eder. Gösterdikleri bu çabanın sonucunda
kulüplerine taraftar ya da seyirci olacakların %80’ini garanti altına almış olacaklardır.
Karşılaşmanın şölenleştirilmesi: Daha çok erkekler tarafından tüketilen futbol seyir hizmetleri ailenin diğer üyelerinin de katılımıyla kadınlar ve çocuklar
tarafından da yoğun olarak tüketilmeye başlanacaktır.
Her ailenin ortalama dört kişiden oluştuğu var sayılırsa
teorik olarak seyirci potansiyelinin dört katına çıkması
beklenebilir. Bu bağlamda kulüpler karşılaşmayı şölene
dönüştürebilmek için çalışmalar yapmalıdırlar.
Marka olmak: Taraftar ve seyirci potansiyelini arttıran en önemli unsurların başında gelir. Kulüpler marka
olma sürecinin gerektirdiği politika ve stratejiler uygulamalıdırlar. Böylece uzun vade de çok olumlu sonuçlar
elde edebilecekleri söylenebilir.
16
Temmuz 2011
Farklı olmak: Taraftar ya da seyirci çekmek için diğer ürünlerde olduğu kadar kulüplerin sundukları futbol
seyir hizmetleri için de önemlidir. Bu bakımdan kulüpler
fark yaratacak eylemler ve uygulamalara ağırlık vermelidirler.
Futbolun değişkenlik özelliği: İlginin dinamik kalması ve sürekliliğini sağlamaktadır. Bu bakımdan sezon
sonuna kadar ligin sürpriz sonla bitecek şekilde olması
bu ilginin dinamik kalmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda etik kurallar çerçevesinde kulüpler kendilerine düşeni
yapmalıdırlar. Bunun anlamı futbol sezonunun son haftasına kadar lig şampiyonunun ya da ligden düşecek
takımın belli olmamasıdır. Birkaç hafta önceden şampiyonluk ve ligden düşecek takımlar seyirci ilgisinin azalmasına sebep olacaktır.
Futbolda uluslararası pazarlama: Seyirci ilgisinin
ülke sınırları dışına taşınabilmesi bağlamında rol üstlenmektedir. Dolayısıyla kulüpler uluslararası pazarlama
seçenekleri ve fırsatlarını değerlendirmelidir. Bu fırsatı değerlendiren kulüpler başka ülkelerde ürünleştirme
şirketleri (merchandising) kurabilirler, isim hakkı (franchising) verebilirler, hatta Manchester United’de olduğu
gibi restoran ve kafe gibi işletmeler de açabilirler.
Seyirci Pazarı Bölümleri Nelerdir?
Futbolda seyirci pazarında bölümleri ilgisizler, pasif
seyirciler, aktif seyirciler, koleksiyoncular, yakın ilişkide
olanlar, kulüp üyeleri ve fanatikler olarak sıralanmaktadır (Rein, vd., 2007:113-124. Serarslan, 2009:39-43).
Bir kulüp pazarlamacısının bu bölümlendirmeyi yapmadan ya da hesaba katmadan yapacağı pazarlama ve
tutundurma çabaları gereksiz emek, enerji ve kaynak
israfına yol açacaktır. Yapılacak pazarlama faaliyetlerinin
etkin olması yani hedefi 12’den vurması pazar bölümlerine göre tutundurma ve pazarlama stratejilerinin farklılaştırılmasına bağlıdır. Böylece kulüpler en az emek ve
masrafla en fazla verimi elde edecekler. Yani rasyonel
davranmış olacaklardır.
Buraya kadar futbolda taraftar ya da seyirci ilgisini
arttırarak yani lokomotifi güçlendirecek hususlar özet
olarak sıralanmaya çalışılmıştır. Şimdi vagonlar üzerinde
durulacaktır.
Futbol Pazarlamasının Vagonları:
İsim hakkı pazarlaması: Kulüplerin isim hakkı anlaşması yapacağı alanlar, yaz okulları, kış okulları, altyapı, lisanslı ürünler (giyim, aksesuar, ev tekstili, çanta,
özel koleksiyonlar, parfüm, çocuk eşyaları vs.), kafeler,
restorantlar, oteller, televizyon, radyo vs. olarak sıralanabilir.
Ülkemizde bütün kulüpler bu alanlarda isim hakkı
anlaşması yapabilirler. Bu konuda yapılacak etkin pazarlama çabaları bunu yapan kulüplerin hem pazardan
önemli pay almasını, hem de gelirini hızla arttırmasını
sağlayabilecektir.
Lisanslı ürün pazarlaması: Ülkemizde büyük kulüpler lisanslı ürünlerini sattığı mağazalar (merchandising) açmaktadırlar. Anadolu takımları da Kulüpler Birliği
çatısı altında “Stadium” mağazalar zinciri kurarak bu yarışta çok gerilerde kalmamaya gayret etmektedirler. Ancak bu mağazalar hem sayı hem de kalite olarak yeterli
değillerdir. Bu mağazaların sayı ve kalite olarak artması,
kulüplerin gelirlerini ve saygınlığını arttıracaktır.
Sponsorluk pazarlaması: 2005-2006 sezonuna
ait futbol gelirlerinin %16’sını sponsorluk gelirleri oluşturmaktadır (Akşar, 22.07.2009). Bu oldukça önemli bir
orandır. Ancak Türkiye’deki gerçek potansiyeli yansıttığı
söylenemez. Bir yandan kulübün finansmanında önemli paya sahip olan, diğer yandan da sponsorun mal ve
hizmetlerini tanıtımının yapılmasını sağlayan sponsorluk
faaliyetlerinde, sponsorluk satışı için satışçılık eğitimi almış satış elemanı istihdam etmek gerekir.
Aksi halde evde görücüsünü bekleyen kız pozisyonu
doğar. Bu bakımdan sponsorluk gelirlerinin arttırılması
için kulüplerin alanında eğitim almış pazarlama ve satış
elemanlarına ihtiyaçları olduğu düşünülmektedir.
Yayın Hakkı Pazarlaması: Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında 3813 sayılı
Kanun’un 29. maddesi, futbol müsabakalarının televizyon, radyo ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasına, yayınların düzenlenmesine ve
programlanmasına münhasıran federasyon yönetim
kurulunu yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla tek tek kulüplerin
yayın hakkı pazarlaması konusunda aktif olarak yapabilecekleri doğrudan bir eylem bulunmamaktadır. Ancak
yayın hakkı değerini arttırabilmeleri için seyirci ürününün
kalitesini, fiyatını, seyirci potansiyelini daha fazla etkileyebilecek yeri ve çeşitli tutundurma eylemleri ile seyirci
ilgisini arttırmak konusunda önemli katkıları olabilir. Bu
katkıların yayın hakkı değerini, dolayısıyla kulübün yayın
hakkı gelirlerinden alacağı payı arttıracağı söylenebilir.
Burada “sadece benim kulübüm mü çaba gösterecek?”
şeklinde bir tutum içinde olmadan her kulüp elinden gelen gayreti göstermelidir.
Taraftar Kart Pazarlaması: Hem ek gelir getirmesi, hem de kulübün taraftarla bağını güçlendirmesi bağlamında taraftar kartın önemi yadsınamaz. Dolayısıyla,
kulüpler bu konuya da hakkettiği önemi vermelidir.
Stadyum Pazarlaması: UEFA tarafından sadece bakımlı stadyumları onurlandırmak ve teşhir etmek
için kullanılan stadyum derecelendirme sisteminde beş
yıldıza layık görülen özellikler stadyumlara seyirci ilgisini arttırırken, bir yandan da stadyumun kendisini daha
kolay pazarlanabilir bir ürün haline getirmektedirler. Bu
alanda yapılacak yatırımlarda bu özelliklerin dikkate alınması pazarlamacıların işini kolaylaştırmaktadır. Ya da
stadyumları daha kolay pazarlanabilir hale getirmektedir. Ayrıca günümüzde stadyumların içlerinde çok lüks
lokantalar, mağazalar, sinemalar, kafeteryalar, konferans
ve toplantı salonları bulunmaktadır (Serarslan, 2009:55).
17
Temmuz 2011
(derinliğine mülakat) ve 26 sorudan oluşan anket kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde tanımlayıcı
istatistikten (frekans analizi) faydalanılmıştır.
Bunların iyi yönetilmesi, işletilmesi ve pazarlaması ayrı
ihtisas alanı haline gelmiştir. Nitekim batılı ülkelerin bazılarının üniversitelerinde stadyum işletmeciliği ve yönetimi ihtisas programları bulunuyor. Bu alanda yapılacak
çalışmalara ülkemizde de ihtiyaç vardır. Bu bağlamda
bu alanda eğitim almış ya da deneyim sahibi kişilerin
stadyum yönetimi ve pazarlamasında istihdamı etkinlik
ve verimliliği arttıracağı söylenebilir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Araştırmamızda; spor kulüplerindeki finansal verimlilik iki açıdan incelenmiştir. Birincisi, kulüplerin mali
kaynaklarının verimliliği. 18 alt faktör ele alınarak şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Gençlik Geliştirme Programı Pazarlaması: Güçlü altyapı, kulüplere ciddi sayılabilecek ilave maliyet getirmezken orta ve uzun vadede önemli kazançlar getirmektedir. Zaten Gençlik Geliştirme Programı UEFA’nın
“kulüp lisans sistemi’ ile zorunluluk haline gelmiştir. Kulüpler Gençlik Geliştirme Programlarını bizzat kendileri
organize edebilecekleri gibi isim hakkı anlaşmalarıyla,
ülkenin her yerinde Gençlik Geliştirme Programları çalışmaları yapma şansına sahiptirler. Hatta yurtdışı anlaşmalar yapabilmek bile mümkündür. Ancak anlaşma
metninin iyi hazırlanması ve isim hakkı veren tarafından
isim hakkı alanın iyi denetlenmesi gerekmektedir. Nitekim verilen hizmetin kalitesinin düşüklüğü ve müşteri
memnuniyetsizliği kulübün imajını olumsuz etkileyecek,
isim hakkı veren kulübün marka değerini düşürecektir.
Gençlik Geliştirme Programları kulüplerin markalaşma
süreçlerinde ve marka değerinin yükselmesinde de
ciddi roller üstlenmektedirler. Trabzonspor’un dördüncü büyük olarak Türk spor tarihinde yerini almasının ve
marka olmasının altındaki imza Gençlik Geliştirme Programından yetişen oyuncularına aittir. Yine Bank Asya
1. Ligi’ndeki ilk sezonunda Süper Lig’in kapısını açan
Buca Spor’un da şampiyonluk öyküsünün arkasında
her adımı planlanmış ciddi bir strateji yatmaktadır. Bu
stratejiyi oluşturan dört önemli faktörden ( transfer politikası, yönetim yapısı, markalaşma çalışmaları) biri de
Gençlik Geliştirme Programıdır. “Buca Spor Profesyonelliğe Aday Futbolcu Yetiştirme Programı Buca Genç”
projesi ile 2007-2010 yılları arasında alt yapılarda sekiz
önemli kupayı kazanmış ve Türkiye’nin en büyük altyapı organizasyonlarından biri olduğunu da kanıtlamıştır
(Tam Saha, Haziran 2010:62). Manchester United’i
markalaştıran üç unsurdan birisi de Gençlik Geliştirme
Programıdır.
Kulüp yöneticileri kulüp yapılarında; ahlaki değer
faktörüne dikkat edilmesinin ve bünyelerinde pazarlama elemanı bulundurmanın verimliliği arttırdığını, aktif
katılım, medya, taraftar odaklılık, karşılaşmanın şölenleştirilmesi, marka olmak, farklı olmak, futbolun değişkenliği, isim hakkı pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı
pazarlaması, stadyum pazarlaması, gençlik geliştirme
faktörleri kısmen kullanıldığı için verimliliği de kısmen
olumlu etkilediğini belirtmişlerdir. Bunların yanı sıra; yıldız oyuncu, futbolda uluslararası pazarlama ve taraftar
kart faktörlerinin neredeyse hiç kullanılmadığı için verimliliği olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir.
İkincisi, seyirci ilgisini arttırma faktörlerinden olan;
yayın hakları pazarlamasının, sponsorluğun ve bünyelerinde pazarlama elemanı bulunmasının seyirci ilgisini
arttırdığını, isim hakkı pazarlaması, lisanslı ürün pazarlaması, taraftar kartının, stadyum pazarlamasının, ilgiyi
kısmen arttırdığını belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra gençlik
gelişim programlarının ilgiyi artırmadığını belirtmişlerdir.
Spor kulübü yöneticileri genel olarak ellerindeki mali
kaynakları kısmen verimli olarak kullandıklarını belirtmişlerdir. Spor kulüplerinin finansal verimliliklerini arttırabilmek için futbol pazarlamasının iki ana unsurunun kulüp bünyelerinde azami ölçüde uygulamaları gereklidir.
Bunların gerçekleştirilebilmesi için, her kulübün eğitimli
pazarlamacı istihdam etmesi işlerini kolaylaştırır. Büyük
kulüplerde pazarlama departmanı kurulabilir. Küçük
kulüplerde de pazarlamadan sorumlu ama eğitimli bir
elemana ihtiyaç vardır. Satış elemanları da bu departmana ya da bu görevliye bağlı olarak çalışabilir. Kulüpler organizasyon yapılarını buna göre dizayn edebilirler.
Böylece zorlanmadan UEFA’nın “kulüp lisans sistemi”
için getirmiş olduğu kriterleri gerçekleştirme şansını yakalayabilirler. Aksi halde, UEFA, mali denetimler sonucu
yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve dengeyi tutturamayan kulüpler için öncelikle ihtar uygulanacak, sonrasında bu ihtar para cezasına çevrilecek, Federasyona
olan borçların ödenmemesi gibi durumlarda yeni futbolcu alımı yasaklanacak, para cezasına rağmen hata devam ediyorsa puan indirimi ve sonrasında da futbolcuya
lisans verilmemesi takip edecek, son olarak takım önce
küme düşürülecek ve nihayetinde ise kulüplerin tescili
iptal edilecektir. Bu vahim sonuçları hiçbir kulübümüzün
yaşamaması dileğiyle…
MATERYAL METOD
Araştırmamızın kapsamı Türkiye Süper ve Bank
Asya 1. Ligi’nde mücadele eden takımların finansal
verimlilikleri sağlamada futbol pazarlaması ilkelerine
uyumluluklarıdır. Araştırmamızın evrenini Türkiye Süper
Futbol Ligi’nde ve Bank Asya 1.Lig’de mücadele eden
futbol kulüpleri oluşturmaktadır. Örneklemini ise; her iki
ligde mücadele eden 24 takım oluşturmuştur.
Çalışmamızda tanımlayıcı araştırma modeli kullanılmıştır. Bilgi toplama yöntemi olarak görüşme tekniği
18
Temmuz 2011
BULGULAR
CEVAPLAYICILARIN KULÜPLERİNDEKİ VERİMLİLİK AÇISINDAN UYGULANAN
PAZARLAMA EYLEMLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
HAYIR
KISMEN
EVET
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Ahlaki Değerler”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
2
8.3
6
25.0
16
66.7
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Aktif Katılım”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
3
12.5
14
58.3
7
29.2
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Medya”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
4
16.7
13
54.2
7
29.1
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Yıldız Oyuncular”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
11
45.8
9
37.5
4
16.7
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Taraftar Odaklılık”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
7
29.2
11
45.8
6
25.0
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Karşılaşmanın Şölenleştirilmesi” Faktörünü
Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
10
41.7
11
45.8
3
12.5
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Marka Olmak”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
9
37.5
12
50.0
3
12.5
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Farklı Olmak”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
7
29.2
14
58.3
3
12.5
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Futbolun Değişkenlik Özelliği” Faktörünü Yeteri
Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
7
29.2
11
45.8
6
25
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Futbolda Uluslar Arası Pazarlama” Faktörünü
Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
15
62.5
6
25.0
3
12.5
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “İsim Hakkı Pazarlaması”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 10
41.7
13
54.2
1
4.1
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Lisanslı Ürün Pazarlaması”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 11
45.8
11
45.8
2
8.4
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Sponsorluk”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
3
12.5
16
66.7
5
20.8
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Yayın Hakkı Pazarlaması”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
11
45.8
8
33.3
5
20.8
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Taraftar Kart”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz?
15
62.5
8
33.3
1
4.2
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Stadyum Pazarlaması”
Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 9
37.5
15
62.5
0
0.0
Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Gençlik Geliştirme Programı” Faktörünü Yeteri
Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 7
29.2
10
41.7
7
29.2
Futbol Kulüplerinin Mali Kaynaklarının Verimli Kullanıldığına İnanıyor musunuz?
9
37.5
13
54.2
2
8.3
KAYNAKÇA
Akşar. T.Merih, K. (2006). “Futbol Ekonomisi” Literatür Yayınları, İstanbul.
Akşar. T. (2009). “ Transferin Ağır bilançosu”Tam Saha,TFF
Aylık Futbol Dergisi, Ağustos 2009.
Akşar. T. (2009). “Anadolu ve İstanbul Açısından Ligimizde
İktisadi ve Mali Anlamda Rekabetçi Denge”,www.fesam.org/
sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta044.htm, Erişim tarihi
22.07.2009.
Çetin, C. (2010). “ Alman Tribünleri Bir Numara”Tam Saha,TFF
Aylık Futbol Dergisi, Mayıs 2010.
Rein, İ. Kotler, F. Shields,B. (2007). İşte Taraftar İşte Marketing, (Çeviri:Umut Esra Kaplan), Media Cat, İstanbul.
Akşar. T. (2009). “UEFA Kulüp Lisans Sistemi (2004UEFA Kriterleri)”, www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/
ta010.php, Erişim tarihi 22.07.2009.
Serarslan, M.Z. (2009). Futbol Pazarlaması, TFF FGM futbol
Eğitim Yayınları, Ekim 2009 (9)Tam Saha. (2010). “Bucaspor”
TFF Aylık Futbol Dergisi, Haziran
19
makale
Temmuz 2011
SPOR KULÜPLERİNDEKİ
YÖNETİCİLERİN GÜDÜSEL
YÖNELİMLERİ VE
VERİMLİLİK İLİŞKİLERİNİN
BELİRLENMESİ*
Dr. Turhan TOROS / [email protected]
Dr. Mehmet BAYANSALDUZ / [email protected]
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü-ANKARA
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, spor kulüplerinde yönetici olarak çalışan bireylerin içsel ve dışsal güdülenmeleri ve
güdülenmeme düzeyleri arasındaki olası farklılıkları verimlilik açısından belirlemektir.
Araştırmaya, Futbol Süper Lig, 1. ve 2. Ligler, Basketbol 1. ve 2. Ligleri kulüplerinde yöneticilik yapan toplam 216 yönetici katılmıştır. Ölçüm aracı olarak Pelletier
ve ark. (1995) tarafından geliştirilen “Sporda Güdülenme Ölçeği” uygulanmıştır. Verilerin analizinde t testi kullanılmıştır.
Ölçeğin verimlilik, dışsal güdülenme ve içsel güdülenme ortalama puanlarına bakıldığında, katılımcıların
ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılıklar olduğu belirlenmiştir (p<.01).
Bulgular, futbol yöneticilerin, basketbol yöneticilerine
göre daha dışsal güdülenme yönelimli olduklarını göstermiştir.
Anahtar kelimeler: Spor yöneticisi, güdüsel yönelim, içsel ve dışsal motivasyon.
Looking to the productivity, extrinsic motivation and
intrinsic motivation average scores, significant statistical differences were found of participants. (p<.01)
The findings showed that Football Managers were
more extrinsic motivation oriented according to the
Basketball Managers.
Key words: Sports manager, motivational orientation,
intrinsic and extrinsic motivation.
GİRİŞ
Güdülenme spor ortamında sıkça kullanılan bir terimdir. Güdülenme ile ilgili yapılan çoğu araştırma, sporcuların daha çok spora katılım güdüleri ve sporu bırakma nedenleri üzerine odaklanmıştır (Hardy, vd., 1997).
Fakat spor idarecilerinin spor yönetimine katılım güdüleri ve yöneticiliği bırakma nedeni üzerine herhangi bir
araştırmaya rastlanmamıştır.
ABSTRACT
The aim of this work is to identify the possible differences between the intrinsic and extrinsic motivations
and amotivation level of the sport club managers in
terms of productivity.
Spor yöneticilerini aktivite ortamlarına iten nedenlere
açıklık kazandırmak kuşkusuz spor bilimlerindeki çalışmalara önemli katkı sağlayacaktır. Spor yöneticiliğine
katılım, yeni bir şey öğrenme isteği, başarma arzusu,
yaptığı işten haz alma, bir grubun üyesi olma isteği vb.
gibi içsel nedenlerden dolayı olabileceği gibi, şampiyon
takımın yöneticisi olma, medyadan ve çevreden övgü
alma, statü kazanma gibi benzeri dışsal nedenlerden
dolayı da olabilmektedir (Burrows, vd., 1999).
In total 216 club managers have participated to this
research from Football Super League, 1st and 2nd Division Leagues, Basketball 1st and 2nd Division Leagues.
For measurement “Sport Motivation Scale” was used
which is developed by Pelletier and collegues (1995). T
test was used to analyze the data.
Spor yöneticileri için sunulan ödüllerin güdülenme
düzeylerini etkilediği ve bu ödüllerin birey için anlamı ve
verilen ödülü değerlendirmesine göre güdüsel yöneliminin farklılaştığı göz önünde bulundurulacak olursa, spor
ortamlarındaki ödül düzenlemelerinin spor yöneticileri-
DETERMINATION OF MOTIVATIONAL
ORIANTATION AND PRODUCTIVITY
RELATIONSHIP OF SPORT CLUB MANAGERS
* MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir.
20
Temmuz 2011
nin performansını ve güdülenmesini artırmaya yönelik
düzenlenmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte sağlanan dışsal ödüllerin verilmesi
durdurulduğunda, yöneticinin bir sonraki aktiviteyi uygulamak için gerekli olan güdülenmesini ve performansını azaltacağı düşünülmektedir ki bireyin performansının azalması, içsel güdülenme düzeyinin azalmasının bir
sonucu olduğu varsayılmaktadır (Cooper, vd., 1999).
Dolayısıyla verilen ödüllerin içsel güdülenme düzeyini
geliştirecek biçimde sunulması, bireyin ilgili spor dalındaki devamlılığını ve verimliliğini artıracaktır. Öyleyse verimlilik nedir?
Verimlilik en az çabayla en çok işin başarılması veya
üretim ile bu üretime katılan etkenler arasında kurulan
bir orandır. Peter Durcker ise, verimliliği, yaşam standartlarının yükseltilmesi ve iş hayatının canlandırılmasında kaynakların iyi bir şekilde kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Koenig ve Butki, 2000).
Verimlilik, sınırlı olan kaynakları etkin bir şekilde kullanarak insan ihtiyaçlarının doyuma ulaşmasını sağlayan
bir düşünce yöntemidir. İnsan hayatını kolaylaştıran ve
zenginleştiren bütün alanlarda verimliliğin geliştirilmesi,
sınırlı olan kaynaklardan daha fazla insanın faydalanmasını ve gelecek kuşaklara da aktarılmasını sağlar (Can,
vd., 2000)
Özellikle, ülkemizde spora ayrılan kaynakların oldukça sınırlı olması nedeniyle (Bayansalduz, 2002:207217), spor yöneticiliğinin verimliliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması zorunluluk haline gelmiştir.
Spor yöneticiliğinde verimlilik kavramı, sadece hizmetler
açısından değil, sporla ilgili üretim ve tüketim sektörleri
açısından ve sportif performans açısından ele alınması
gereken bir kavramdır.
Spor yöneticilerinin kişisel yeterliklerini ve hür iradelerini kanıtlamak için güçlü bir gereksinim duydukları
ifade edilmektedir. Dolayısıyla, zor ve çok emek isteyen
hedefler seçerler, hedefleri başarma, yeterlik ve hür irade hislerini kuvvetlendirir, böylelikle spora katılım için içsel güdülenmelerinin arttığı belirtilir (Hardy, vd., 1997).
Günümüzde sporda kazanılan uluslararası başarılar,
toplumun günlük yaşamında ve moral düzeyinde oldukça önem ve değer taşır hale gelmiştir. Her geçen gün
ilerleyen bilim ve teknolojinin yardımıyla spor yöneticilerinin gelişim düzeyleri de önemli hale gelmektedir. Bu
nedenle verimlilik ön plandadır. Yöneticilikte gerekli olan
güdülenmenin üst düzeyde devam etmesi için yöneticiler kendilerini sorumlu hissetmeli ve içsel nedensellik
odağına sahip olmalıdırlar (Hardy, vd., 1997; Markland,
D. 2000).
Spor yöneticilerinin güdüsel yönelimleri ve verimlilik
değişkenleri bilişsel değerlendirmeleri kapsamaktadır.
Bu bakımdan sözü geçen değişkenler arasındaki ilişkiyi
belirlemek yerinde olacaktır.
YÖNTEM
Örneklem:
Araştırmaya, Futbol Süper Lig, 1. ve 2. Ligler, Basketbol 1. ve 2. Ligleri kulüplerinde yöneticilik yapan toplam 216 yönetici katılmıştır.
Veri Toplama Aracı:
Araştırma verilerinin elde edilmesinde, Pelletier ve
arkadaşlarının (1995) geliştirdiği ve Türk sporcularına
uyarlama çalışması Toros ve Tiryaki (2000) tarafından
yapılan Sporda Güdülenme Ölçeği (Sport Motivation
Scale-SMS) kullanılmıştır. Sporda güdülenme ölçeği,
yargıların yedi değerlendirme basamağına göre yapıldığı
28 maddeden oluşmakta ve altı alt ölçeği içermektedir.
Bu alt ölçekler bilmek ve başarmak için içsel güdülenme, uyaran yaşamak için içsel güdülenme, dışsal düzenlemeler, içeatım, özdeşim ve güdülenmemedir.
Alt ölçeklerin Cronbach alpha güvenirlik katsayıları sırasıyla, “Bilmek ve Başarmak için içsel güdülenme
(BBİG)” alt ölçeğinde .88, “Uyaran yaşamak için içsel
güdülenme (UYİG)” alt ölçeğinde.73, “Dışsal düzenlemeler (DD)” alt ölçeğinde.74, “İçeatım (İ)” alt ölçeğinde
.82, “Özdeşim (Ö)” alt ölçeğinde.72, “Güdülenmeme
(G)” alt ölçeğinde ise .70’dır. Alt ölçekler .52 ile .91 arasında değişen test-tekrar test korelasyonlarına sahiptir
ve ortalama korelasyon ise .76 dır.
Spor yöneticiliğinde verimlilik ile ilgili maddeler araştırmacı tarafından literatür taraması sonucunda belirlenmiştir. Bu etmenlerden toplam 10 soru hazırlanmıştır. Bu
sorular, verimliliğe etki eden konuları içeren araştırmaların anket soruları incelenerek desteklenmiştir.
Verilerin toplanması:
Ölçek ve anket araştırmaya katılacak spor yöneticilerine posta aracılığı ile gönderilmiş ve yine posta aracılığı ile araştırmacıya ulaştırılmıştır.
Verilerin değerlendirilmesi:
Katılımcılar verimlilik ile ilgili ankete verdikleri sorulara
cevaplara ve takımlarının kendi ligindeki sıralamalarına
göre düşük verimli, orta verimli ve yüksek verimli olarak
üç gruba ayrılmışlardır. Ayrıca güdülenme ölçeğindeki
verilere t testi uygulanmıştır. Veriler bilgisayar ortamında
değerlendirilmiştir.
21
Temmuz 2011
BULGULAR
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Spor Yöneticilerinin Branş ve
Katılımcı Sayıları
Spor Yöneticilerinin
Spor Branşlarının
Karşılaştırılması
n
Süper Lig Takımlarının
Yöneticileri
25
1.Lig Futbol Takımlarının
Yöneticileri
78
2. Lig Futbol Takımlarının
Yöneticileri
71
Basketbol 1. Ligi
Takımlarının Yöneticileri
22
Basketbol 2. Lig
Takımlarının Yöneticileri
20
Branş
Futbol Yöneticileri
sonuca göre ölçeğin dışsal güdülenme ortalama puanlarına bakıldığında, katılımcıların ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir (t = 5.81, p<.01).
Tablo 4. Spor Yöneticilerinin İçsel Güdülenme Düzeylerine
n
İlişkin T Testi Sonuçları
174
_
Spor Yöneticileri
n
X
SS
Futbol Yöneticileri
174
3.99
1.06
Basketbol
Yöneticileri
42
5.87
1.87
t
6.09**
** p <.01
Basketbol
Yöneticileri
TOPLAM
Tablo 4’de araştırmaya katılan 174 futbol yöneticisi
ve 42 basketbol yöneticisinin içsel güdülenmelerine ilişkin olarak yapılan t testi sonucu görülmektedir. Bu sonuca göre ölçeğin içsel güdülenme ortalama puanlarına
bakıldığında, katılımcıların ortalama puanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir
(t = 6.09, p<.01).
42
216
Tablo 1’de görüldüğü gibi, futbol yöneticilerinin sayısı 174 ve basketbol yöneticilerinin sayısı ise 42 olarak
belirlenmiştir. Ayrıca, süper lig takımlarının (18 takım) yöneticilerinin sayısı 25, 1. lig takımlarının (18 takım) yöneticilerinin sayısı 78, 2. Lig takımlarının (36 takım) yöneticilerinin sayısı 71, basketbol 1. lig takımlarının (16 takım)
yöneticilerinin sayısı 22 ve 2. Lig basketbol takımlarının
(24 takım) yöneticilerinin sayısı ise 20’ dir.
Tablo 2. Araştırmaya Katılan Spor Yöneticilerinin Verimlilik
Düzeyleri
Verimlilik Düzeyi
n
Düşük Verimli
36
Orta Verimli
108
Yüksek Verimli
72
TOPLAM
216
Tablo 2’ye bakıldığında, düşük verimli spor yöneticilerinin sayısı 36, orta verimli spor yöneticilerinin sayısı
108 ve yüksek verimli spor yöneticilerinin sayısı ise 72
olarak belirlenmiştir.
Tablo 3. Spor Yöneticilerinin Dışsal Güdülenme Düzeylerine
İlişkin T Testi Sonuçları
_
Spor Yöneticileri
n
X
SS
Futbol Yöneticileri
174
3.48
1.36
Basketbol Yöneticileri
42
5.72
1.27
t
5.81**
** p <.01
Tablo 3’de araştırmaya katılan 174 futbol yöneticisi ve 42 basketbol yöneticisinin dışsal güdülenmelerine
ilişkin olarak yapılan t testi sonucu görülmektedir. Bu
Bulgular, basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli ve içsel güdülenme yönelimli olduklarını göstermiştir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Spor yöneticilerin içsel ve dışsal güdülenme düzeyleri arasındaki olası farklılıklar ve verimlilik düzeylerini belirlemeye ilişkin yaptığımız bu çalışmada yer alan katılımcıların güdülenme düzeyleri genel olarak incelendiğinde,
basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha
dışsal güdülenme yönelimli ve içsel güdülenme yönelimli oldukları belirlenmiştir.
Benzer bulgular, farklı araştırmacılar tarafından sporcular üzerinde elde edilmiştir. Fakat spor yöneticileri
üzerine bu tür herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır.
Araştırmamızda kullandığımız ölçeği kullanarak yapılan
çalışmalarda, Chantal ve arkadaşlarının elit sporcuların spor güdülenmelerini analiz ettikleri çalışmalarında,
bayan sporcuların erkek sporculara göre daha yüksek
içsel güdülenme düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir
(Miller, 2000).
Miller (2000), burslu ve burslu olmayan atletizm spor
dalı ile uğraşan sporcular üzerinde yaptığı bir çalışmada, bayan ve erkek sporcular arasında sadece güdülenmenin “dışsal düzenleme” boyutunda anlamlı bir farklılık belirlemiştir. Miller, erkeklerin dışsal düzenleme alt
ölçeğine ilişkin ortalama puanının, bayanların ortalama
puanından daha yüksek olduğunu, bunun yanı sıra erkek sporcuların bayan sporculara göre daha çok dışsal
ödüller tarafından güdülenir göründüğünü ifade etmek-
22
Temmuz 2011
tedir ki, bu bulgular bu çalışma ile elde edilen bulgularla
bire bir örtüşmektedir.
KAYNAKLAR
Araştırmayı destekleyen diğer çalışmalarda da ortaya konulduğu gibi, basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli ve içsel
güdülenme yönelimli oldukları belirlenmiştir.
Merkez ve Taşra Teşkilatının Finansal Kaynaklar Açısından
Bayansalduz, M. (2002). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
Değerlendirilmesi” Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, s:207-217, İstanbul.
Bu bulguya dayanarak, spor yöneticiliğinin temelinde dışsal faktörlerin bulunduğunu ve nedeninin de
kendilerine verilen dışsal kaynaklı ödüller olduğu görülmektedir.
Bryson, L. (1994). “Sport and the maintenance of mas-
Bryson (1994), aktivite ortamlarının genelde sporun
egemenliğinde olduğunu ileri sürerek, bunun sporun
özünde gerçekten önemli ve görünür becerilerle bir düşünülmesi ve pozitif olarak onaylanan saldırganlık, güç
ve şiddetin kullanımının sporla bağdaştırılmasından kaynaklandığını ifade etmiştir.
tions of exercise – are children mini – adults”, Health Educa-
Kişinin kendini yetenekli ve yeterli olarak algılaması,
kendisi ile ilgili pozitif bilgi elde etmesini sağlayacaktır.
Bu durum spor yöneticilerinde güdülenme düzeyini içsel güdülenme düzeyine doğru çekmektedir. Hatta spor
yöneticilerinin uğraşmış olduğu spor dalında kendini
kanıtlaması, başka bir deyişle, kişinin ilgili spor dalında
yeterli olduğuna ilişkin pozitif bilgiye sahip olması ve bu
durumun dışsal ödüllerle pekiştirilmesi içsel güdülenme
düzeyini daha da arttıracaktır.
Basketbol yöneticilerinin dışsal güdülenme düzeylerinin yüksek olması, spor ortamında aldıkları ödülleri
değerlendirme biçiminin bir sonucu olarak düşünülebilir.
Spor ortamında alınan ödüllerin, ilgili spor dalındaki yeterliğine ilişkin pozitif bilgiyi ifade etmediği, buna karşın
kendilerine verilen ödüllerin davranışlarını kontrol etmek
için verildiği düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu durumda dışsal güdülenme düzeyinde bir artış görülebilir.
Futbol yöneticilerinin dışsal güdülenme düzeyinin
basketbol yöneticilerine göre düşük olmasının sebebi
kendilerine verilen ödülleri, yeteneklerine ilişkin olumlu
bir değerlendirme olarak algılamalarından kaynaklanmış
görünmektedir.
Sonuç olarak, elde edilen bulgular göz önünde bulundurularak, spor yöneticilerinin güdüsel yönelimlerinin
bilinmesi ve buna dayanarak düzenlemelere gidilmesi
gerekmektedir. Spor yöneticilerinin içsel ve dışsal güdüsel yönelimleri, onların spora katılımlarını sürdürmeleri,
yapmış oldukları işten haz almaları, hür iradeleri ile aktiviteye devam etmeleri gibi istenir davranışların sağlanması, içsel ve dışsal güdülenmeyi sürdürerek verimliliğin
arttırılmasında etkin rol oynayabilir.
culine hegemony”, In S.Birrell & C.L. Cole (Eds.), Women,
sport, and culture (pp.47-62).Champaign,IL: Human Kinetics.
Burrows, C.; Eves, F. & Cooper, D. (1999). “Children’s perception, 2, 61-69.
Can, Y., Soyer, F., Güven H. (2000). “Spor Hizmetlerinde Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Gazi Beden
Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi bildiriler Kitabı, Ankara.
Cooper, B.L.; Clasen, P.; Silva-Jalonen, D.E. & Butler, M.C.
(1999). Creative performance on an in-basket exercise: Effects of inoculation against extrinsic reward. Journal of Managerial Psychology, 14 (1), 39-56.
Hardy, L., Jones, G., & Gould, D. (1997). Understanding
psychological preparation for sport: theory and practice of elite performers. Chichester, West Sussex: John
Wiley & Sons. 72-80.
Koenig, C.J. & Butki, B.D. (2000). “Motivation, goal orientation, and perceived motivational climate in youth soccer players” Journal of Sport and Exercise Psychology, 22 (1).
Markland, D. (2000). Self-determination moderates the effects of perceived competence on intrinsic motivation in an
exercise setting. Journal of Sport and Exercise Psychology,
21 (4).
Miller, J. (2000). Intrinsic, extrinsic, and amotivational
differences in scholarship and nonscholarship collegiate track and field athletes. Erişim tarihi: 28 kasım 2000,
adres:http://www.spfldcol.edu/homepage.nsf/5493e282593
d3fa485256394004fee69/4327bd39c2f0dc3d8525691c004
b65e7?OpenDocument.
Pelletier, L.G., Fortier, M.S., Vallerand, R.J., Tuson, K.M.,
Brière, N.M., & Blais, M.R. (1995). Toward a new measure of
intrinsic motivation, extrinsic motivation, and amotivation in
sport: The sport motivation scale (SMS). Journal of Sport &
Exercise Psychology, 17 (2), 35-53.
23
makale
Temmuz 2011
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÜLKEMİZ
EKONOMİSİNE
OLASI
KLM DEKLNN
ÜLKEMZ ETKİLERİ
EKONOMSNE OLASI ETKLER
Dr. Gülüzar BİNBOĞA / Uzman / İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
Dr. Gülüzar BNBOA / Uzman
zmir l Çevre ve Orman Müdürlüü
Gülüzar Binboğa, 1975 yılında Giresun Tirebolu’da doğmuştur. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde 1998 yılında, yüksek lisans eğitimini Eskişehir Osmangazi Üniversitesi SBE İşletme Bilim Dalı’nda 2005 yılında, doktora eğitimini Atatürk Üniversitesi İşletme Ana Bilim
Dalı’nda Muhasebe ve Finansman Bilim Dalı’nda 2009 yılında ve ikinci lisans eğitimini Anadolu
Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nde 2009 yılında tamamlamıştır. Halen İzmir İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü’nde uzman kadrosunda Kalite Yönetim Sorumlusu olarak görev yapmakta
olup, aynı zamanda Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksekokulu’nda ikinci öğretim Finansal Yatırım
Araçları dersini vermektedir.
klim De
iikli
i ve Küresel Isnma
Küresel snma, sera gaz emisyonlarndaki artlara bal olarak küresel ortalama yüzey
scaklklarnda artlar ifade etmektedir. Küresel snmann en önemli sebebi atmosferde sera
etkisi yapan karbondioksit (CO2) ve metan gibi sera gaz emisyonlarndaki hzl arttr.
İklim değişikliğinde mevcut sınai üretimden kaynakİklim Değişikliği ve Küresel Isınma
1850’li
yllarda
balayan
sanayileme
ile
birlikte
özellikle fosil yaktlarn yaklmas, arazi
Küresel ısınma, sera gazı emisyonlarındaki artışlara lanan atmosferdeki sera gazı artışının yanı sıra geçmişemisyonların
da etkisi bulunmaktadır.
kullanm
ormanlarn
tahribi
sanayileme
gibi insanHükümetler
faaliyetleri
bağlı olarakdeiiklikleri,
küresel ortalama yüzey
sıcaklıklarında
artış- vetekiçarpk
Arası
İklim
Değişikliği
Paneli
(IPCC)
4.
Değerlendirme
ları ifade etmektedir.
Küreselatmosferde
ısınmanın en önemli
sebe-atmosferin kimyasal özelliklerini etkilemekte uzun
neticesinde,
sera gazlar
birikerek
bi atmosferde sera etkisi yapan karbondioksit (CO ) ve Raporuna (29 Ocak-1 Şubat 2007, Paris) göre; CO
vadede
isesera
sera
etkisi yüzünden
küresel ölçekte
iklim sanayi
deiikliine
sebep
konsantrasyonu;
öncesi yaklaşık
280 olmaktadr.
ppm iken
metan gibi
gazı emisyonlarındaki
hızlı artıştır.
ppm düzeyine
ulaşmıştır.
1).
Karlatrlabilir bir zaman periyodunda gözlenen2005
tabiiyılında
iklim379
deiikliine
ilave
olarak(Şekil
dorudan
1850’li yıllarda başlayan sanayileşme ile birlikte özel- (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008:7-8)
veya
olarak
küresel
atmosferin
bileimini bozan insan etkileri neticesinde iklimde oluan
likledolayl
fosil yakıtların
yakılması,
arazi
kullanımı değişiklikleri,
ve çarpık
sanayileşme
gibi insan
faaliİklim Değişikliğinin Ülkemize Olası Etkileri
bu ormanların
deiikliktahribi
de iklim
deiiklii
olarak
tanmlanmaktadr.
yetleri neticesinde, sera gazları atmosferde birikerek atsıcaklıklardaki
artışlara bağlı
klim deiikliinde mevcut snai üretimden Küresel
kaynaklanan
atmosferdeki
seraolarak,
gaz dünya
artnn
mosferin kimyasal özelliklerini etkilemekte uzun vadede
ölçeğinde hidrolojik
döngüde Aras
önemli değişiklikler,
kara
yan
geçmiteki
bulunmaktadr.
Hükümetler
klim Deiiklii
ise sra
sera etkisi
yüzündenemisyonlarn
küresel ölçekte da
iklimetkisi
değişiklive deniz buzullarının erimesi, deniz seviyesi yükselmesi,
ğine sebep
olmaktadır.
Karşılaştırılabilir bir zaman
peri- (29 Ocak-1 ubat 2007, Paris) göre; CO2
Paneli
(IPCC)
4. Deerlendirme
Raporuna
yodunda gözlenen tabii iklim değişikliğine ilave olarak iklim kuşaklarının yer değiştirmesi ve salgın hastalıkların
konsantrasyonu;
sanayi öncesi yaklak 280 ppm iken 2005 ylnda 379 ppm düzeyine ulamtr.
doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşi- artması gibi, ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğ(
ekil
1). (Çevre
ve Orman
Bakanl,
mini bozan
insan etkileri
neticesinde
iklimde 2008:7-8)
oluşan bu rudan etkileyecek önemli değişikliklerin oluşacağı bek2
2
değişiklik de iklim değişikliği olarak tanımlanmaktadır.
lenmektedir.
ekil 1. Sera Gazlarnn Atmosferdeki Birikimlerinin Tarihsel Geliimi
Şekil 1. Sera Gazlarının Atmosferdeki Birikimlerinin Tarihsel Gelişimi
350
2000
1800
CO2
CH4
N20
1600
1400
1200
300
CH,(ppb)
CO, (ppm), N,O (ppb)
400
1000
800
250
500
1000
Yıl
1500
2000
600
Kaynak:
Çevre
ve Orman
Bakanl,
(2008),
klim
Deiiklii
ve Yaplan Çalmalar, s. 8.
Kaynak: Çevre
ve Orman
Bakanlığı, (2008),
İklim Değişikliği
ve Yapılan
Çalışmalar,
s. 8.
24
klim De
iikli
inin Ülkemize Olas Etkileri
Temmuz 2011
Türkiye, subtropikal kuşakta kıtaların batı bölümünde oluşan ve Akdeniz iklimi olarak adlandırılan bir büyük
iklim bölgesinde yer almaktadır. Üç yanı denizlerle çevrili
ve ortalama yüksekliği yaklaşık 1.100 m olan Türkiye’de,
birçok alt iklim tipi belirmiştir. İklim tiplerindeki bu çeşitlilik, Türkiye’nin yıl boyunca, orta enlem/polar ve tropikal kuşaklardan kaynaklanan çeşitli basınç sistemleri ve hava tiplerinin etki alanına giren bir geçiş bölgesi
üzerinde yer almasıyla bağlantılıdır. Buna, topoğrafik
özelliklerinin karmaşıklığı ve kısa mesafelerde değişme
eğiliminde olması vb. fiziki coğrafya etmenleri de eklenebilir. Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi öngörülen
olumsuz yönlerinden etkilenecektir ve küresel ısınmanın
potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasındadır.
(Türkeş, Sümer, Çetiner, 2000: 13)
ğı model sonuçlarına göre ise, 2070-2100 dönemi için
Türkiye’de sıcaklıklar 1961-1990 ortalamasına göre 2-6
C° dolayında yükselecektir. Kış mevsiminde sıcaklıklar
ülkenin doğusunda daha fazla artış gösterecek, yaz
mevsiminde ise bunun tersi olacak ve sıcaklıklar ülkenin
batı bölgesinde doğuya nazaran 3-4 C° daha yüksek
olacaktır.
-Küresel model sonuçlarında Türkiye’yi içine alan
bölgeler için % 20’lik bir azalma öngörülen yağışlarda
ise, belirgin değişikliklerin kış mevsiminde olacağı öngörülmektedir. Ege ve Akdeniz kıyıları boyunca yağışlar
azalacak ve Karadeniz kıyısı boyunca artacaktır.
-Kar derinliğinde yani kar-su eşdeğerinde, Doğu
Anadolu Bölgesi’nin yüksek bölümlerinde ve Karadeniz
dağlarının doğusunda kalan bölümde 200 mm’ye ulaşan azalmalar olacaktır. Bu da Fırat ve Dicle nehir hav
zası akışlarında azalma anlamına gelmektedir.
-Fırat ve Dicle nehirleri, evsel ve endüstriyel kullanım
Türkiye’nin
1990-2008gibi
yıllarıöngörülen
arası toplam
sera gazıyönlerinden
için olduğu etkilenecektir
kadar enerji için de
su kaynakekolojik
bozulmalar
olumsuz
ve bölgenin
küreselana
snmann
emisyonu
gösteren
grafiği
incelediğimizde;
1990
yılınlarıdır.
Son
30
yılda
buraya
kurulan
barajlar
sulama
potansiyel etkileri açsndan risk grubu ülkeler arasndadr. (Türke, Sümer, Çetiner, 2000:ve13)
sistemleri
büyük
arazi
kullanımı
değişikliklerine
yol açda atmosfere
yıllık
olarak
187
milyon
ton
karbondioksit
Türkiye’nin 1990-2008 yllar aras toplam sera gaz emisyonu gösteren grafii
eşdeğeri sera gazı salımı olurken, bu salım 2008 yılında mıştır. Bu nedenle, iklim öngörü sonuçlarının, bölgedeki
incelediimizde; 1990 ylnda atmosfere yllk olarak 187 milyon ton karbondioksit edeeri
yaklaşık 367 milyon tona yükselmiştir. Sera gazı salını- su kaynaklarına ve dolayısıyla enerji üretimi ve tarımsal
sera gaz salm olurken, bu salm 2008 ylnda yaklak
367 milyon
tona yükselmitir.
Sera(Çevre
gaz ve
üretkenliğe
önemli yansımaları
olabilecektir.
mında 1990 yılına göre %96 oranında artış olmuştur.
salnmnda 1990 ylna göre %96 orannda art olmutur.
orman Bakanlığı, 2008: 46, 48)
ekil
2. 1990-2008
yllar
Şekil 2. 1990-2008 yılları arası
Toplam
Sera Gazı Emisyonu
aras Toplam Sera Gaz Emisyonu
Kaynak: Ecer, M., Ulusal iklim Değişikliği Faaliyetleri, (2010), s. 5
Kaynak: Ecer, M., Ulusal iklim Deiiklii Faaliyetleri, (2010), s. 5
Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin etkileri,
Türkiye’nin İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildiriminde
iklim de
değişikliklerinde
olduğu(NASA'nn
gibi, bölgesel
de yer alan
FvGCM (NASA’nın
Sonlu Hacim
Genel Ulusal
Do- geçmişteki
Türkiye'nin
klim Deiiklii
Birinci
Bildiriminde
yer alan FvGCM
ve
zamansal
farklılıklar
gösterebilecektir.
Türkiye,
küresel
laşım
Modeli)
küresel
iklim
modeli
sonuçları
kullanılarak
Sonlu Hacim Genel Dolam Modeli) küresel iklim modeli sonuçlar kullanlarak RegCM3
ısınmanın
özellikle
su
kaynaklarının
zayıflaması,
orman
RegCM3
(İtalya
Trieste’de
bulunan
Uluslararası
Teorik
(talya Trieste'de bulunan Uluslar aras Teorik Fizik Merkezi tarafndan gelitirilen bir bölgesel
yangınları,
erozyon,
tarımsal
üretkenlikte
değişiklikler,
Fizik
tarafından
geliştirilen
bir bölgesel
iklim
iklimMerkezi
modelinin
üçüncü
versiyonu)
bölgesel
iklim modelinin çaltrlmasyla elde edilen ilk
kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmamodelinin
üçüncü
versiyonu)
bölgesel
iklim
modelinin
proje sonuçlarna göre:
lar, sıcak dalgalarına bağlı ölümler ve vektör kaynaklı
çalıştırılmasıyla
elde edilendünyay
ilk proje sonuçlarına
-Gelecekteki
yanstmasgöre:
bakmndan
en yaygn
kullanlan
kötümser
(A2)
hastalıklarda
artışlar gibi
öngörülen
olumsuz yönlerinsenaryonun
kullanld
model
sonuçlarna
göre
ise,
2070-2100
dönemi
için
Türkiye'de
-Gelecekteki dünyayı yansıtması bakımından en den etkilenecektir ve ülkemiz küresel ısınmanın potanscaklklar
1961-1990
2-6 C°siyel
dolaynda
yükselecektir.
Külkeler
mevsiminde
etkileri açısından
risk grubu
arasındadır.
yaygın
kullanılan
kötümser ortalamasna
(A2) senaryonungöre
kullanıldı-
scaklklar ülkenin dousunda daha fazla art gösterecek, yaz mevsiminde ise bunun tersi olacak
25 3-4 C° daha yüksek olacaktr.
ve scaklklar ülkenin bat bölgesinde douya nazaran
-Küresel model sonuçlarnda Türkiye'yi içine alan bölgeler için % 20'lik bir azalma
öngörülen yalarda ise, belirgin deiikliklerin k mevsiminde olaca öngörülmektedir. Ege
ve Akdeniz kylar boyunca yalar azalacak ve Karadeniz kys boyunca artacaktr.
Temmuz 2011
Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artışına bağlı olarak gelecekte gerçekleşebilecek bir iklim değişikliğinin,
Türkiye’de neden olabileceği çevresel ve sosyo-ekonomik etkiler Şu şekilde değerlendirilmektedir.
-İstatistik dağılımın yüksek değerler yönündeki ve
özellikle sayılı sıcak günlerin (örneğin tropikal günlerin)
sıklığındaki artışlar, insan sağlığını ve biyolojik üretkenliği
etkileyebilir,
-Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve şiddetindeki artışa bağlı olarak, orman yangınlarının sıklığı, etki
alanı ve süresi artabilir,
-Kentsel ısı adası etkisinin de katkısıyla, özellikle büyük kentlerde, sıcak devredeki gece sıcaklıkları belirgin
bir biçimde artacak; bu da, havalandırma ve soğutma
amaçlı enerji tüketiminin artmasına neden olabilecektir,
-Tarımsal üretim potansiyeli değişebilir (bu değişiklik
bölgesel ve mevsimsel farklılıklarla birlikte, türlere göre
bir artış ya da azalış biçiminde olabilir)
-Su varlığındaki değişiklikten ve ısı stresinden kaynaklanan enfeksiyonlar, özellikle büyük kentlerdeki sağlık sorunlarını artırabilir,
-İklim kuşakları, Yerküre’nin jeolojik geçmişinde olduğu gibi, ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre
kayabilecek ve bunun sonucunda da Türkiye, bugün
Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da egemen olan daha sıcak ve kurak bir iklim kuşağının etkisinde kalabilecektir.
İklim kuşaklarındaki bu kaymaya uyum gösteremeyen
fauna ve flora yok olacaktır,
-Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları
üzerindeki etkiler bölgelere göre farklılık gösterecek olmakla birlikte, rüzgâr esme sayısı ve kuvveti ile güneşlenme süresi ve şiddeti değişebilir,
-Deniz akıntılarında, deniz ekosistemlerinde ve balıkçılık alanlarında, sonuçları açısından aynı zamanda
önemli sosyoekonomik sorunlar doğurabilecek bazı değişiklikler olabilir. (Öztürk, 1-3)
-Doğal karasal ekosistemler ve tarımsal üretim, zararlılardaki ve hastalıklardaki artışlardan zarar görebileceklerdir,
İklim Değişikliğinin Ülkemize Olası
Ekonomik Etkileri
-Hassas dağ ve vadi-kanyon ekosistemleri üzerindeki insan baskısı artacaktır,
Bugün gelinen nokta itibariyle iklim değişikliği; fiziksel
ve doğal çevre, şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, insan hakları, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkilemektedir.
-Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle şehirlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenecek; tarımsal ve içme amaçlı su gereksinimi daha da
artabilecektir,
Gözlenen ve geçmiş iklimi anlamak ve gelecekteki
iklimi tahmin etmek için, iklim sisteminin bileşenlerinin,
bunlar arasındaki etkileşimlerin ve geri beslemelerin
matematiksel gösterimi olan modeller kullanılmaktadır.
Modeller vasıtasıyla elde edilen geleceğe yönelik iklim
öngörülerinde değişik senaryolar kullanılmaktadır. Bu
senaryolar, IPCC tarafından hazırlanmıştır ve Emisyon
Senaryoları Özel Raporu (SRES) olarak yayımlanmıştır.
Bu senaryolarda gelecek için sera gazı emisyonları hesaplanırken kullanılan demografik gelişim, sosyo-ekonomik gelişim ve teknolojik değişim öngörüleri Tablo
1’de verilmektedir. (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008:
9,11,12)
-İklimin kendi doğal değişkenliği açısından,
Türkiye’de su kaynakları üzerindeki en büyük baskıyı,
Akdeniz ikliminin olağan bir özelliği olan yaz kuraklığı ile
öteki mevsimlerde hava anomalilerinin yağışlarda neden
olduğu yüksek rast gele değişkenlik ve kurak devreler
oluşturmaktadır. Bu yüzden, kuraklık riskindeki bir olumsuz değişiklik, iklim değişikliğinintarım üzerindeki etkisini
şiddetlendirebilir,
-Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yaz kuraklığının süresinde ve şiddetindeki artışlar,
çölleşme süreçlerini, tuzlanma ve erozyonu destekleyecektir,
Tablo 1. IPCC Senaryolarının Nüfus ve Ekonomi Kabulleri
Nüfus
(Milyar kişi)
Senaryo
Dünya yıllık GSİH
(Trilyon ABD doları)
Kişi başına gelir oranı
(Ek-1/ Ek-1 dışı ülkeler)
2050
2100
2050
2100
2050
2100
A1
8,7
7,1
164
525
2,8
1,5
A2
11,3
15
82
243
6,6
4,2
B1
8,7
7
136
328
3,6
1,8
B2
9,3
10,4
110
235
4
3
Kaynak: Çevre ve Orman Bakanlığı, İklim Değişikliği ve Yapılan Çalışmalar, (2008) s.12.
26
Temmuz 2011
İklim değişikliği ve buna bağlı olarak küresel ısınmanın insanlığa çıkaracağı maliyet konusunda bugüne
kadar çok farklı kurumlar ve bilim adamları tarafından
birçok araştırma yapılmıştır. Bu raporların ortak yönü, iklim değişikliğinin günümüz ekonomilerinde çok yakın bir
gelecekte çok önemli refah kaybına neden olacağını net
bir şekilde ortaya koymasıdır. (Yalçın, 2010: 190) Yukarıda verilen IPPC senaryosunda bunu kanıtlar niteliktir.
İklim değişikliği sorununun temelinde ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazları bulunmaktadır.
Buna karşın, ekonomik büyüme ve gelişme, milyonlarca
insanın yaşam standardını yükseltmektedir. Bu nedenle,
ekonomik gelişmelere bağlı olarak insanların refah seviyesinin artması ile ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazlarının iklim değişikliğine neden olması ve
insan yaşamını olumsuz etkilemesi arasında zıt bir ilişki
dir. İklim değişikliğinin ilk aşamalarında, gelişmiş ülkeler
için temel etki, gayrimenkul hasarları ve daha düşük boyutta olmakla birlikte, faaliyet maliyetleri ve üretim kayıplarıdır. Gelişmiş ülkelerde, iklim değişikliğinin temel etkileri; tarım ve gıda, su, sağlık, enerji arzı, altyapı ve turizm
alanlarında görülecektir. Az gelişmiş veya gelişmekte
olan ülkeler, iklim değişikliğinin etkilerine karsı daha korunmasız olacaklardır. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerdeki problemler, dünya ekonomisinin istikrarını daha da
bozabilir. Çünkü, gelişmekte olan ülkelerdeki endüstriyel ve hizmet faaliyetlerin aksaması, bu ülkelerde tarım
sektörünün olumsuz etkilenmesi, tüm arz zincirini etkileyecektir. Bunun dışında, iklim değişikliğine bağlı olarak
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizliğin
artması, geniş bir alanda suçu ve sivil kargaşaları tetikleyebilecek ve gelişmiş ülkelere veya belirli bölgelere
göçleri arttıracaktır.
Tablo 2: İklim Değişikliğinin Makroekonomik Etkileri
Sıcaklık Artışı
Gelişmekte Olan Ülkeler
Gelişmiş Ülkeler
Sıcaklık Artışının Etkisi
Genel olarak, sıcaklıklar
yükseldikçe, net ekonomik zarar
Sıcaklıkların, herhangi bir derecede artması
20C’ye kadar bir sıcaklık artışı
Net ekonomik kazanç
20C – 30C arasında bir sıcaklık artışı
Nötr veya kazanç-kayıp
30C’nin üzerinde bir sıcaklık artışı
Net zarar
Kaynak: Değer, A., Anbar, A., (2008), İklim Değişikliğinin Finansal Hizmet Sektörüne Etkileri, s.232.1
söz konusudur. İklim değişikliğinin önemli etkileri şimdiden görülmektedir. Uzun vadede, iklim değişikliğinin
etkilerinin yapısı ve maliyeti, belirsizliğini korumaktadır.
Fakat bilimsel araştırmalar, bazı risklerin, bugün öngörülenden çok daha büyük olabileceğini göstermektedir.
Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadelede, ekonomik
büyüme ve gelişmeyle tutarlı yollar bulunmalıdır.
İklim değişikliğinin ekonomik etkilerinden en önemlisi, iklim değişikliğine bağlı olarak sayısı ve şiddeti artan iklim-ilişkili doğal afetlerin maliyetidir. Doğal afetlerin
maliyetleri, şimdiden ekonomiler üzerinde önemli bir
yük oluşturmaya başlamıştır. Şekil 3’de dünyada 19502005 yılları arasındaki iklim ilişkili afetlerin sigortalı, sigor
Tablo
2, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısın- tasız ve toplam maliyetleri görülmektedir. (Değer, Anbar,
dan iklim değişikliğinin ekonomik etkilerini göstermekte- 2008: 230, 232, 233, 235, 237)
2005 yllar arasndaki iklim ilikili afetlerin sigortal, sigortasz ve toplam maliyetleri
görülmektedir. (Deer, Anbar, 2008: 230, 232, 233, 235, 237)
ekil 3.Maliyeti
klim-likili
Şekil 3. İklim-İlişkili Doğal Afetlerin
(Milyar $) Doal Afetlerin Maliyeti (Milyar $)
Kaynak:
Değer, A.,
Anbar, A.,
(2008),
İklim A.,
Değişikliğinin
Sektörüne Etkileri,
s.237.
Kaynak:
Deer,
A.,
Anbar,
(2008),Finansal
klimHizmet
Deiikliinin
Finansal
Hizmet Sektörüne Etkileri,
s.237.
klim deiikliinden gelecekte ülkemizin Akdeniz ve ç Anadolu bölgesinin öncelikle
27
etkilenecei beklenmektedir. klim deiikliinin
neticesinde ya rejiminde gerçekleen
bozulma ile birlikte takn afetlerinde art daha da büyümektedir. Ülkemizde, sel ya da takn
afetleri, depremlerden sonra en büyük kayplara sebep olan doal afetlerdir. Mevcut envanter
verileri itibari ile ülkemizde taknlardan kaynaklanan ekonomik kayplar her yl için ortalama
100 milyon ABD Dolarna ulamaktadr. Buna karn, taknlarn kontrolü ve zararlarnn
Temmuz 2011
İklim değişikliğinden gelecekte ülkemizin Akdeniz ve Yeni ve ilave su kaynaklarının geliştirilmesindeki paİç Anadolu Bölgesi’nin öncelikle etkileneceği beklenhalılık
mektedir. İklim değişikliğinin neticesinde yağış rejiminde
gerçekleşen bozulma ile birlikte taşkın afetlerinde artış Su ürünlerinde kayıp, suyun taşınmasında pahalılık
daha da büyümektedir. Ülkemizde, sel ya da taşkın
Çiftçi
gelirindeHizmet
kayıplar Sektörüne Etkileri,
Kaynak:
A., Anbar,
(2008),
klim Deiikliinin
Finansal
afetleri, Deer,
depremlerden
sonra A.,
en büyük
kayıplara
sebep
s.237.
olan doğal afetlerdir. Mevcut envanter verileri itibari ile Tarımsal üretimin doğrudan bağlı olduğu endüstrilerülkemizde
kaynaklanan
ekonomik
kayıplarAkdeniz
klimtaşkınlardan
deiikliinden
gelecekte
ülkemizin
ve ç Anadolu bölgesinin öncelikle
de kayıplar
her
yıl
için
ortalama
100
milyon
ABD
Dolarına
ulaşmaketkilenecei beklenmektedir. klim deiikliinin neticesinde ya rejiminde gerçekleen
tadır. Buna
karşın, takn
taşkınların
kontrolü art
ve zararlarının
Şekil 4’de yer
alan iklim değişikliğinin
insan sağlığı
bozulma
ile birlikte
afetlerinde
daha da büyümektedir.
Ülkemizde,
sel ya da takn
azaltılmasına yönelik olarak, genelde yapısal tedbirler
afetleri, depremlerden sonra en büyük kayplara sebep
doal
afetlerdir.
Mevcut
envanter
ve olan
faaliyetleri
üzerine
etkilerini
gösteren
şekil yorumlanyönünden sürdürülen projeli faaliyetler için ayrılan yatırım
verileri
itibari
ile
ülkemizde
taknlardan
kaynaklanan
ekonomik
kayplar
her
yl
için
ortalama
miktarı ise yılda ortalama 30 milyon ABD Doları civarın- dığında hastalıklarda meydana gelecek artışa bağlı ola100dadır.
milyon
ABD
Dolarna
ulamaktadr.
Buna karn,
taknlarn kontrolü ve zararlarnn
(TBMM,
2008:
63, 45) 1989-2009
yılları arasında
rak ülkemiz ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği
azaltlmasna
yönelik
olarak,
genelde
yapsal
tedbirler
yönünden
sürdürülen projeli faaliyetler
Türkiye’de yaşanan taşkınlar ve verdiği kayıpların dağılıaçıktır.
içinmıayrlan
miktar ise ylda ortalama 30 milyon ABD Dolar civarndadr. (TBMM,
aşağıda yatrm
tabloda gösterilmektedir.
2008: 63, 45) 1989-2009 yllar arasnda Türkiye'de yaanan
taknlar
ve verdii
İklim değişikliği
sebebiyle
Türkiyekayplarn
turizminin uğrayaTablodan görüleceği üzere, Türkiye’de, son 21
dalm
aada tabloda gösterilmektedir.
cağı kayıplar ülke ekonomisini ve sektörde çalışanların
yılda toplam 369 taşkın meydana gelmiş ve bu taş-
ITablo 3. Türkiye’de 1989-2009 Döneminde Meydana Gelen Taknlarn Verdii Kayplar
RAR
GÖREN
Tablo 3. Türkiye’de 1989-2009 Döneminde Meydana Gelen Taşkınların Verdiği Kayıplar
A
İnal, M., (2010), DSİ Genel Müdürlüğü Taşkın Kontrol Faaliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk Haritaları, s.4.
nal, M., (2010), DS Genel Müdürlüü Takn Kontrol Faaliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk
Haritalar, s.4.
kınlarda 448 kişi hayatını kaybetmiştir. Taşkınlarda, geleceğini de tehdit eder niteliktedir. İklim değişikliğiTablodan
üzere,
son 21nin
ylda
takn etkileri
meydana
501.428
ha tarımgörülecei
ve yerleşim
alanı Türkiye'de,
su altında kalmış
kitle toplam
turizmine369
en önemli
denizgelmi
seviyesindeki
ve ve
bu2.095.543.000
taknlarda 448ABD
kiiDoları
hayatn
kaybetmitir.
Taknlarda,
501.428
ha
tarm
ve
yerleim
alan sular
ekonomik kayıp ortaya yükselme nedeniyle turistik tesislerin ve plajların
su altnda kalm ve 2.095.543.000 ABD Dolar ekonomik kayp ortaya çkmtr.(nal, 2010:
çıkmıştır.(İnal, 2010: s.4)
altında kalma riski, kıyı erozyonu nedeniyle plaj alanla-
s.4)
yok olma tehlikesi,
uç hava olaylarına
bağlı olarak
TBMM
Küresel
Isnmann
ve Su rının
Kaynaklarnn
Sürdürülebilir
Yönetimi
TBMM
Küresel
Isınmanın
Etkileri ve Etkileri
Su Kaynaklarıseller,
su baskınları
ve fırtınaların
görülme
sıklığının artKonusunda
Kurulan
Meclis
Aratrmas
Komisyonu
Raporunda
2006-2007
Ylnda
Yaanan
nın Sürdürülebilir
Yönetimi
Konusunda
Kurulan
Meclis
ması,Çalmalar
kuraklık, çölleşme
ve bunlara
olarak temiz su
Kurakln
Tarm
Üzerine
Etkileri Yılında
ve Yaplan
bal
altndabağlı
kurakln
AraştırmasıTürkiye
Komisyonu
Raporunda
2006-2007
tarm
sektörü üzerine ekonomik etkileri aada verilmitir
(TBMM,
2008:azalması
s.68.); ve aşırı sıcaklar sebebiykaynaklarına
erişimin
Yaşanan Kuraklığın Türkiye Tarımı Üzerine Etkileri ve Ya Üründe kayp, ürün azalmas, böcek istilas, bitki
hastalklar,
ürün
kalitesinde
düü
pılan Çalışmalar başlığı altında kuraklığın tarım sektörü le ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. 21. yüzyılın sonlarına
üzerine ekonomik etkileri aşağıda verilmiştir (TBMM, doğru Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında 40 °C’nin üzerinde
ekstrem sıcaklıkların ölçüldüğü gün sayısında büyük ar2008: s.68.);
tışlar olacak ve bu bölgeler aşırı sıcaklar nedeniyle kitle
Üründe kayıp, ürün azalması, böcek istilası, bitki
turizminin karakteristik özelliği olan dinlenme, rahatlama
hastalıkları, ürün kalitesinde düşüş
ihtiyacını yerine getiremez duruma gelecektir. (Sevim,
Hayvancılıkta kayıp, otlakların verimliliğinin azalmala- Ünlüönen, 2010:45-46)
rı, hayvanlar için su ve besin temin edilememesi
Sonuç olarak, küresel ısınma ve iklim değişikliği taOrman ürünlerinde kayıplar, orman yangınları, ağaç
rımdan sanayiye, sağlıktan turizme birçok sektörü olumhastalıkları, böcek istilası, orman alanlarının ve vesuz yönde etkilemektedir. İklim değişikliğinin olası etkileri
rimliliğinin azalması
üzerine yapılan araştırmalar, söz konusu etkilenmelerin
Gıda üretiminde düşüş ve stoklarında azalma
Ülkelerin refahında önemli kayıplara neden olacağını
Finansal kaynak bulmada zorluk (kredi riski)
göstermektedir.
28
Temmuz 2011
Şekil 4. İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığı ve Faliyetleri Üzerine Etkileri
Sularda
Tuzlama
Kaynak: TBMM Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu, s.70.
Kaynakça
6-ÖZTÜRK, M., Küresel Isınma ve Yapılması Gerekenler
1-Ecer, M., Ulusal iklim Değişikliği Faaliyetleri, Sektörel İklim
http://www.mozturk.net/Upload//KureselIsinmaveEtkileri(2).
Koruma Potansiyelleri Türk- Alman Ortak Çalıştayı, ww.iklim.
pdf, Erişim Tarihi: 20.04.2011.
cob.gov.tr/iklim/Files/Sunumlar/id.ulusal.faaliyetler.pdf, Anka-
7-Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. (2000), ‘Küresel
ra, 2010, Erişim Tarihi: 15.04.2011.
İklim Değişikliği ve Olası Etkileri’, Çevre Bakanlığı, Bir-
2-Çevre ve Orman Bakanlığı, (2008), İklim Değişikliği ve Yapılan Çalışmalar, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/eKutuphane/iklim_Ekim_2008%5B1%5D.pdf, (ss.1-103), Erişim Tarihi:
20.04.2011.
3-Değer, A., Anbar, A., (2008), İklim Değişikliğinin Finansal
Hizmet Sektörüne Etkileri, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi,
Volume: 2, Number: 23, (ss.223-253).
leşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
Seminer Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası),
7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara, http://www.dmi.gov.tr/FILES/
iklim/iklimetkileri.pdf, (ss.1-17), Erişim Tarihi: 20.04.2011.
8-Sevim, B., Ünlüönen, K., İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri:
Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama, http://sbe.erciyes.
edu.tr/dergi/sayi_28/3.pdf, Erişim Tarihi: 02.05.2011.
9-TBMM, (2008), Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynakla-
4-Çevre ve Orman Bakanlığı, (2008), İklim Değişikliği ve Ya-
rının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan (10/1,4,5,7
pılan Çalışmalar, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/eKutupha-
,9,10,11,13,14,15,16,17) Esas Numaralı Meclis Araştırması
ne/iklim_Ekim_2008%5B1%5D.pdf, (ss.1-103), Erişim Tarihi:
Komisyonu
20.04.2011.
RaporlarBelgeler.aspx?sflang=tr, Erişim Tarihi: 28.04.2011.
5.İnal, M., (2010), DSİ Genel Müdürlüğü Taşkın Kontrol Fa-
10-Yalçın, A.Z. (2010), Sürdürülebilir Kalkınma İçin Düşük
aliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk 5-Haritaları, http://www.
Karbon Ekonomisinin Önemi ve Türkiye İçin Bir Değer-
gapsel.org/condocs//selrisksunum/tr/I_Oturum_III_sunum_
lendirme, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Der-
Mehmet_Inal.pdf, Erişim:25.04.2010.
gisi, Cilt: 13, Sayı: 24, (ss 186-203), Aralık 2010.
29
Raporu, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/AnaSayfa/
makale
Temmuz 2011
AB HAYAT BOYU ÖĞRENME PROGRAMI
KAPSAMINDAKİ LEONARDO DA VINCI
SEKTÖREL PROGRAMI ÇERÇEVESİNDE
SUNULABİLECEK PROJE TEKLİFLERİ
Fatma ÇİL / MPM Uzmanı
Türkiye’nin “tam üye” olarak 1 Nisan 2004 tarihinden
itibaren katıldığı Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında Comenius Programı (Okul Eğitimi), Erasmus
(Yüksek Öğretim) Leonardo da Vinci (Mesleki Eğitim) ve
Grundtvig (Yetişkin Eğitimi) programları uygulanmaktadır.
Leonardo da Vinci Programı
Mart 2000’de gerçekleşen Lizbon Stratejisi ile en rekabetçi toplum olma hedefini ortaya koyan Avrupa Birliği, genel eğitim ve mesleki eğitimin geliştirilmesi yoluyla,
mesleki alanda yetkin bireylerin yetiştirilerek istihdama
katılmalarının sağlanması ve ortak sorunlara çözüm
aramak vb. nedenlerle, AB Eğitim ve Gençlik programlarını geliştirmiştir. Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in
15 Kasım 2006 tarihli ve 1720/2006/EC no’lu kararı ile
yaşam boyu öğrenme programının üçüncü aşaması,
(2007-2013) yürürlüğe girmiştir. (1) 2013 yılı sonuna
kadar sürecek yedi yıllık bir dönemi kapsayan Hayatboyu Öğrenme (LLP = Lifelong Learning Programme) ve
Gençlik (Youth in Action) Programları, önceki dönemlerde olduğu gibi AB üyesi ülkeler, EFTA ülkeleri (Norveç,
İzlanda ve Lihtenştayn) ve aday ülkelerin (Türkiye) katılımıyla gerçekleştirilmektedir. (2) Lizbon Stratejisi, toplum, ekonomi ve çevre sorunlarına bütüncül ve genel
bir bakış açısı getirerek ileriki yıllarda üretilebilecek yeni
yaklaşımlar için çok değerli tecrübeler ve kazanımlar
elde edilmesini sağlamıştır. Lizbon Stratejisi yerini 2010
yılında yürürlüğe konulan “AB 2020” Stratejisine bırakmıştır. AB 2020 stratejisi aynı hedeflere daha detaylı ve
bütüncül bir yaklaşım getirmiştir. (3) AB, bu yeni strateji
ile istihdam, yenilikçilik, eğitim, sosyal içerme ve iklim/
enerji konularında beş önemli hedef belirlemiştir. (4)
Leonardo da Vinci Programı, AB ülkeleri, aday ülkeler ve EFTA ülkelerinin mesleki eğitime yönelik politikalarını desteklemek ve geliştirmek için yürütülmektedir.
Bu program, ülkelerarası işbirliğinin kullanılarak mesleki
eğitim sistemleri ve uygulamalarında kalitenin geliştirilmesini, yeniliklerin teşvik edilmesini, Avrupa boyutunun
yükseltilmesini katılımcıların kişisel gelişimi, istihdam
edilebilirliği, mesleki eğitim ve öğretim sistemleri ve uygulamalarında iyileştirmelerin desteklenmesini amaçlamaktadır.
Sivil toplum kuruluşları, mesleki eğitim kuruluşları,
işletmeler, KOBİ’ler yerel yönetimler, STK’lar (Odalar,
borsalar, sendikalar, vakıflar, dernekler) kamu kurumları
ve mesleki eğitim ve öğretimle ilgili tüm kurum ve kuruluşlar bu programa katılabilir. Proje teklifleri kurumsal
olmak zorundadır; bireysel başvuru kabul edilmez. Bu
program altında sunulan başvurular iki türlü olabilir; ülke
merkezli ve Komisyon merkezli projeler. Ülke merkezli
projeler için başvurular Ulusal Ajans’a yapılırken, Komisyon merkezli projeler için başvurular AB Eğitim ve Kültür
Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışan Eğitim, İşitsel
Görsel Medya ve Kültür Yürütme Ajansı (The Education,
Audiovisual and Culture Executive Agency; EACEA) tarafından yürütülür. (5)
A. Ülke Merkezli Projeler
1. Hareketlilik Projeleri
Hareketlilik proje tabanlı bir uygulamadır. Bu projeler,
mesleki eğitim görenler ile mesleki eğitimden sorumlu
kişilerin sağlanan hibeleri kullanarak belirlenen mesleki
30
Temmuz 2011
amaçlar doğrultusunda katılımcı ülkelerdeki mesleki eğitim kurumlarına ya da işletmelere belirli bir süre için yerleştirilmelerini amaçlamaktadır. Avrupa eğitim alanı içinde ve mesleki eğitim faaliyetleri çerçevesinde bireylerin
meslektaşlarıyla başarılı uygulamaları ve deneyimlerini
paylaşarak mesleki niteliklerini artırmayı amaçlamaktadır. Projeler 12 ya da 24 ay boyunca sürdürülmektedir.
Temel Mesleki Eğitim Alanlar (IVT), İş Piyasasındaki Kişiler ( PLM) ve Mesleki Eğitim Uzmanları (VETPRO) olmak
üzere üç faaliyet türünden oluşmaktadır (6).
a. Temel Mesleki Eğitim Alanlar (IVT)
Meslek lisesi öğrencileri, mesleki eğitim merkezindeki kursiyerler, çırak ve kalfaların yurtdışında mesleği
ile ilgili bir kuruluş bünyesinde mesleki eğitim alma ve
deneyim kazanmasını amaçlamaktadır. En az 2 en fazla
39 hafta sürebilen bu faaliyet türü için yönetim ve organizasyon, pedagojik, kültürel, dil hazırlık çalışmaları, yol
ve günlük harcırah için hibe verilmektedir. (7)
b. İş Piyasasındaki Kişiler (PLM)
Liseden ya da üniversiteden henüz mezun olan işsizler, iş arayanlar, yeni işe başladığı halde deneyimini
artırmak isteyen kişilerin yurt dışında mesleki eğitim
alma veya çalışma deneyimi kazanmasını amaçlamaktadır. En az 2 en fazla 26 hafta sürebilen bu faaliyet türünde de IVT’de olduğu gibi yönetim ve organizasyon,
kültürel ve dilsel hazırlık ile yol ve günlük harcırah için
hibe ödenmektedir. (5)
c. Mesleki Eğitim ve Öğretim Uzmanları (VETPRO)
İşletmelerdeki insan kaynakları uzman ve yöneticileri,
her türlü kurum ve kuruluşun mesleki eğitim ve öğretimden sorumlu yöneticileri, eğitimciler ve mesleki rehberlik
uzmanı kişilerin mesleki eğitim alanındaki yenilikçi metot ve uygulamalarını gözlemlemesini, bu uygulamaların
transferini ve karşılıklı bilgi değişimini amaçlayan faaliyet
türüdür. En az 1 en fazla 6 hafta sürebilen bu faaliyet
türü için IVT ve PLM için ödenen kültürel ve dilsel hazırlık
kalemi hariç yönetim ve organizasyon ile yol ve günlük
harcırah için hibe ödenir. (5)
Hareketlilik Projeleri Adımları ve Değerlendirme
Proje başvurusunda bulunacak kuruluşlar için öncelikli olan bir proje ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Söz
konusu ihtiyaç ve bu ihtiyaca çözüm oluşturacak proje amacının belirlenmesinin ardından yurtdışı ortak(lar)
bulunur. Teklif çağrısının dikkatle okunması ve burada
belirtilen hedef ve önceliklere uygun olarak proje teklifinin hazırlanarak ilgili başvuru formunun doldurulmasının
ardından, yurtdışı ortaktan alınacak niyet mektubu ve
talep edilen belgelerle birlikte Ulusal Ajans’a sunulur.
Hareketlilik projeleri için başvurular her yıl şubat ayında
yapılmaktadır.
Ulusal Ajans tarafından teslim alınan başvurular ön
değerlendirmeye tabi tutulur ve daha sonra bağımsız bir
uzman tarafından içerik değerlendirmesi yapılır. İçerik
değerlendirmesi konusunda ortaklık kalitesi, proje teklifi kalitesi, hazırlık ve yaygınlaştırma kalitesi diğer bütün
projelerde olduğu gibi hareketlilik projelerinde de önemli
bir konudur. Ortaklık kalitesi konusu ile ilgili olarak sektörler arası işbirliği (eğitim, iş dünyası ve sivil toplum
kuruluşları) AB projeleri için arzu edilen bir durumdur.
Ayrıca ortakların projedeki rolü ve eğitim alacak kuruluş ile eğitim sağlayan kuruluşun konu ile bağlantısının
açıkça ortaya konulması önem arzetmektedir. Proje
teklifinde belirtilen amacın proje ihtiyacına uygunluğu,
katılımcı grubun özellikleri, eğitimin içeriği ile proje amacının örtüşmesi ve proje teklifinin programın öncelikleri
ve amaçları ile örtüşmesi gibi konular proje teklifinin kalitesini belirler. Yaygınlaştırma kalitesi ise, proje sonuçlarının, sektörel bölgesel ve ulusal düzeyde kurum ve kuruluşlarla sözlü, yazılı ve görsel iletişim araçları aracılığıyla
paylaşılmasını ve bunların gerçekleştirilebilir öngörüler
olarak belirtilmesinden oluşur.
Başvuru formunun tamamının eksiksiz olarak doldurulması, istenen tüm belgelerle birlikte usulüne uygun
olarak son başvuru tarihini dikkate alarak teslim edilmesi projenin bağımsız uzman tarafından kalite değerlendirmesine alınmadan önce, uygunluk değerlendirmesi
için şarttır. Ayrıca kurumların IVT, PLM ve VETPRO faaliyet türlerinden her biri için yalnızca bir teklif verilebileceği
aksi takdirde tamamının reddedileceği unutulmamalıdır.
Hibe verilmesine karar verilen proje sahipleri ile sözleşme yapılır ve projenin uygulanmasının ardından nihai rapor hazırlanır ve proje sonlandırılır. (2)
2. Yenilik Transferi Projeleri
Yenilik transferi projelerinin amacı daha önceki Leonardo da Vinci Projelerinden veya diğer yenilikçi projelerden yenilikçi içerik veya sonuçların ulusal, yerel, bölgesel veya sektörel düzeyde kamu ve/veya özel mesleki
eğitim sistemlerine adapte ve entegre edilmesi yoluyla
Avrupa Mesleki Eğitim sisteminin kalitesini ve cazibesini
artırmaktır. Bu tür projelerde farklı içeriklerde geliştirilmiş
yenilikçi ürün, araç, yöntem ve uygulamaların ulusal ihtiyaçlara dilsel, kültürel ve hukuki açılardan adaptasyonu amaçlanmaktadır. MEÖ ile ilgili olan içerikler, araçlar,
materyaller, metotlar, metodolojiler, kredi transfer sistemleri, deneyimler, uygulanan politikalardan çıkarılan
dersler ve tecrübeler transfer edilebilir. Ancak bunların
alanla ilgili son ve en gelişmiş uygulamanın sonuçları olmasına dikkat edilmelidir.
En az 12 en fazla 24 ay süren projeler için sağlanan
hibe miktarı yıllık 150.000 Avro olup, proje giderleri için
azami LdV katkısı %75’dir; geriye kalan % 25’lik oran
ortaklarca ayni ya da nakdi olarak karşılanmalıdır. Proje,
31
Temmuz 2011
kapsamda projede çalışacak kilit isimlerin özgeçmişleri
ve 25.000 Avro’dan fazla hibe istenmesi durumunda da
kurumun son yıla ait mali belgeleri talep edilmektedir. (2)
3. Ortaklık Projeleri
en az bir AB üyesi ülkenin ve en az üç kurumun ortaklığı
ile gerçekleştirilmelidir.
Yenilik Transferi projeleri yapmak için öncelikle projenin hedef kitlesinin/sektörünün ihtiyaçlarının belirlenmesi gerekir. İkinci adım olarak, bu ihtiyaçların karşılanması
için yenilikçi eğitim/öğretim metot ve araçları içeren projenin/projelerin var olup olmadığı araştırılır. Bulunan projelerin transfer edilebilirliği kontrol edilir. Bunun için söz
konusu projenin sahibi ile irtibat kurulur ve bu kuruma
projenin çıktılarının transfer talebine ilişkin niyet bildirilir.
Eski proje sahibinin yazılı onayı alındıktan sonra transfer
edilecek çıktıların transferi amacıyla bir Yenilik Transferi
Projesi hazırlanır. Proje yazılırken aktif ve etkili bir yaygınlaştırma planı hazırlanır ve bu plana uygun faaliyetler
öngörülür.
Transfer edilecek projeler, daha önce uluslararası
veya diğer AB fonlarıyla yapılmış projeler olabilir. Adam
veritabanı da (http://www.adam-europe.eu/adam/homepageView.htm) bu projeler için iyi bir kaynaktır. Bu
veritabanına ek olarak 1995-2006 yıllları arasında yapılan Leonardo projelerinin toplandığı compendium
taraması yapılarak da projelere ulaşmak mümkündür;
http://ec.europa.eu/education/programmes/leonardo/
new/leonardo2/products/index_en.cfm.
Başka bir alternatif ise AB Komisyonu Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü’nün “eve” veri tabanının taranmasıdır; http://ec.europa.eu/dgs/education_culture/eve/
index_en.htm. Sayılan veritabanlarında listelenen projelerin incelenmesi sonucunda, ortak arayan kurum ve
kuruluşların ilgilendikleri konularda proje ortağı bulması
da mümkün olabilir.
Projeler değerlendirilirken dikkate alınacak kalite kriterleri projenin yenilikçi tarafı, projenin ülkeye, sektöre
ve hedef kitleye sağlayacağı katkı ve katma değer, hedef ve amaçlar, AB boyutunun projeye sağladığı katkı,
ortaklık yapısı, iyi bir iş planı ve bütçe, yaygınlaştırma
planıdır. Projenin kendisinin yanı sıra projeyi sunan kurumun teknik ve mali yeterliği de sorgulanmaktadır. Bu
32
Bu projeler, mesleki eğitim ve öğretim alanında faaliyet gösteren ve ortak ilgi alanı olan kuruluşlar arasındaki
küçük çaplı işbirliği faaliyetleridir. Mesleki eğitim ve öğretimi güçlendirmeye yönelik bu faaliyetler proje sonucunda ürün ya da çıktı oluşmasını hedefler. Mesleki eğitim
ve öğretimle ilgili bir eğitim metodu, CD, genel bir rapor,
çıraklar tarafından üretilmiş somut bir ürün, çıktı olarak
nitelendirilmektedir. Bu hedefi gerçekleştirmek için karşılıklı hareketlilikler (çalışma ziyaretleri) gerçekleştirilmektedir. Proje en az biri AB üyesi ülke olmak koşulu ile en
az üç program katılımcısı ülkeden ortak ile yürütülür.
Ortaklık projeleri, yenilik transferi projeleri ile hareketlilik projeleri arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Bu projeleri, hareketlilik projelerinde elde
edilen başarılı sonuçların doğurduğu işbirliğinin devamı
veya yenilik transferi projelerinin ilk adımı olarak da görmek mümkündür. Ortaklık projeleri, salt hareketlilik faaliyetlerinin ötesinde mesleki eğitim ve öğretim alanında
faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar arasında sürekli
bir işbirliği zemini oluşturmayı amaçlamaktadır. Ortaklık
projeleri kapsamında gerçekleştirilebilecek faaliyetlere
örnek olarak şunlar verilebilir;
• Personel ve öğrenci/stajyer değişimleri,
• Bir ürün ortaya çıkarmak için yapılan faaliyetler,
• Belirli bir mesleki eğitim öğretim ya da ekonomik
sektörde işbirliği çalışmaları,
• Ortak eğitim içeriği ve metodları üzerine çalışmalar,
• Tecrübe paylaşımı,
• Öğretmen, eğitmen, stajyerler arasında aktif işbirliği
ve teori ile pratiğin bütünleştirilmesi.
24 ay süren bu projeler için verilecek hibe miktarları yapılacak hareketlilik sayısına göre değişiklik göstermekle birlikte, hibe tutarı Ulusal Teklif Çağrısında belirtilmektedir. Her ortak proje başvurusunu kendi ülkesindeki Ulusal Ajans’a yapar; başvuru formu koordinatör
kuruluşun öncülüğünde diğer ortaklarla birlikte doldurulduktan sonra hazırlanan bu form ortakların kendi ülkelerindeki ulusal ajanslara gönderilmeli ve bu formun
aynı versiyon olmasına dikkat edilmelidir.
Aynı çağrı döneminde bir kurum tarafından sunulabilecek proje teklifi sayısı birden fazla olamaz; aksi taktirde
tüm başvuruların reddedileceği göz ardı edilmemelidir.
Ayrıca halihazırda bir ortaklık projesi yürütmekte olanlar
da tekrar teklif sunamazlar. Ortaklar, hibe tutarlarını kendi ülke Ulusal Ajans’ından alırlar.
Temmuz 2011
kuruluşlar, bu ziyaret kapsamında yurtdışındaki ortaklarından edinecekleri davet mektupları ile birlikte usulüne
uygun şekilde müracaat ederek hibe desteği alabilirler.
İrtibat seminerleri ise, belirli tarihlerde Program ülkesi Ulusal Ajanslar tarafından düzenlenen, projelerde
ortaklık kurması muhtemel çeşitli kurumları temsil eden
kişileri bir araya getirmeyi amaçlayan, yapılan müracaatlar doğrultusunda önceden belirlenen kotaya göre
katılımcıları Ulusal Ajans tarafından seçilen, ortak bulma
semineridir.
B. Komisyon Merkezli Faaliyetler
1. Yenilik Geliştirme Projeleri
Değerlendirme sürecine başvurunun sunulduğu
Ulusal Ajanslar ve AB Komisyonu katılır. AB Komisyonu
ortaklığın uygunluğunu denetlerken, koordinatör ülke
Ulusal Ajansı içerik değerlendirmesinden ve diğer Ulusal
Ajanslar da uygunluk değerlendirmesinden sorumludur.
Değerlendirmeler sonucunda başvuru hala üç ortak zorunluluğunu karşılıyorsa, mali destek verilmesine karar
verilir.
Ortaklık projelerinde aranan kalite kriterleri iş programı, ortaklık, AB katma değeri, ilgililik, etki ve sonuçların yaygınlaştırılması ile ilgilidir. Ortaklığın amaçlarının
açık ve net bir şekilde belirtilmiş olması, iş programının
amaçları gerçekleştirmeye uygun olması ve işbölümünün ortaklar arasında dağılımının her ortağın aktif bir şekilde katılımını destekleyecek biçimde yapılması önem
taşımaktadır. Ortaklar arasında etkin iletişim ve işbirliğinin sağlanması için bütün tedbirlerin alınmış olması da
aranan kalite kriterlerindendir. AB katma değeri ile ilgili
kalite kriteri bu işbirliğinin ortaklar üzerindeki etkisinin ne
olacağının tanımlanmış ve açıklanmış olmasını gerektirmektedir. Proje teklifinin ilgili programın amaçlarıyla
örtüşmesi diğer bütün proje tekliflerinde olduğu gibi,
ortaklık projeleri için de aranan bir koşuldur. Sonuçların
yaygınlaştırılması ile ilgili kriter ise bütün ortak kuruluşları
ve eğer mümkünse daha fazla kurum ve kuruluşun kapsanmasını gerektirir. (8)
AB Komisyonu merkezli bu projeler, mesleki eğitim
kapsamında, yenilikçi içerik, metot ve prosedürlerin
geliştirilmesi yoluyla, eğitim sistemlerinin kalitesinin geliştirilmesini amaçlayan uluslararası işbirliği projeleridir.
Yenilik, yeni şeyler yapma veya bilinen işlerin yapılmasında yeni yollar bulmaktır. Bu türdeki projelerin amacı,
(içerikler, metotlar, prosedürler vs.) gibi yenilikler geliştirmektir. Mesleki eğitim alanında henüz cevabı olmayan
ortak bir sorunla baş etmede çeşitli ülkelere yardım için
yeni bir çözüm yöntemi ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu projeler, kalitenin geliştirilmesi ve mesleki eğitimde yeniliğin desteklenmesini amaçlamaktadır. Proje
süreleri minimum 1, maksimum üç yıl olmalıdır. En az
üç ülkenin ortaklığı esastır. Projeler için yıllık maksimum
200.000 Avro ve tüm proje süresi için de toplam maksimum 400.000 Avro ödenir. Proje bütçesinin % 75’lik
kısmı hibe olarak talep edilebilir. (9)
2. Konulu Ağ Projeleri
Mesleki eğitimde kaliteyi yükseltmek amacıyla Avrupa standardında ortak ilgi uyandıran konularda koordinasyon sağlayan projelerdir. Avrupa’daki uzmanlık ve
yenilik yaklaşımları hakkında bilgi inşa etmek ve mesleki
eğitimden sorumlu kişiler (insan kaynakları uzmanları,
mesleki eğitim planlayıcıları ve yöneticileri, öğretmen-
4. Hazırlık Ziyaretleri ve İrtibat Seminerleri
Leonardo da Vinci (LdV) Hazırlık Ziyaretleri ile İrtibat
Seminerleri faaliyetleri, LdV Programı kapsamında sunulması muhtemel potansiyel fikir ve projelere (Hareketlilik, Ortaklık ve Yenilik Transferi ile Komisyon merkezli
faaliyet alanı olan Yenilik Geliştirme Projeleri) ortak bulmak, proje çalışmalarına ön hazırlık yapmak amacıyla
kurum ve kuruluşlara, proje ortaklarını daha yakından
tanımaları, çalışma planı hazırlamaları ve başvuru formu
ile diğer ilgili ve gerekli dokümanları birlikte doldurmaları
gibi hazırlık ve planlama faaliyetleri için verilen bir imkandır. Hazırlık ziyaretinden yararlanmak isteyen kurum ve
33
Temmuz 2011
projeler vasıtasıyla bu programlardan yararlanmaktadır. Mesleki eğitim programı Leonardo da Vinci, yaşam
boyu öğrenimin gerekliliğine vurgu yaparak, mesleki
eğitimi, ülkeler arası ağları güçlendirmeyi, yenilikçiliğin
yaygınlaştırılmasını, tecrübelerin paylaşımını, işbirliği ortamı yaratarak önyargıların kaldırılmasını ve ortak sorunlara çözüm aramayı hedeflemektedir. Ayrıca, rekabeti
ve girişimciliği iyileştirmeye ve özellikle yeni iş olanakları
yaratılmasına katkıda bulunmak için, üniversiteler, sanayi sektörü, özellikle KOBİ’ler dahil olmak üzere, mesleki eğitim kurumları arasındaki işbirliğini güçlendirmeyi
amaçlamaktadır. Nihai hedef ise, nitelikli iş gücü ile istihdamın güçlendirilmesidir.
ler, mesleki rehberlik uzmanları) ile iş dünyası ve sektörel eğitim kurumları arasında işbirliğine yardımcı olarak
uluslararası ortaklık ve daha fazla yeniliği teşvik etmek
amacıyla sonuçları yayımlamak gibi konularda proje
üretilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekler. Minimum 1
maksimum 3 yıl sürebilen projelerde ortaklar minimum
5 farklı ülkeden 5 farklı ortak şeklinde olmalıdır. Projeler
için yılık maksimum 200.000 Avro ödenir. Toplam proje
tutarının % 75’i hibe olarak talep edilebilir. (10)
Dolayısıyla, Leonardo da Vinci programı aracılığıyla
AB ülkeleriyle karşılıklı yapılan değişim ve yerleştirmeler
ve farklı ülkelerden ortaklarla birlikte çalışmak suretiyle
üretilen projeler sonucunda elde edilen bilgi birikimi ve
tecrübelerle, paylaşımlar mesleki eğitime ve istihdama
katkı sağlayabilir.
Kaynaklar:
1)http://europa.eu/legislation_summaries/education_training_youth/general_framework/c11082_en.htm.
3. Tamamlayıcı Faaliyet Projeleri
Leonardo Projelerinin amaç ve çıktılarının gelişmesine yardımcı olmak için yürütülen projelerdir. Bu faaliyetler, LdV bünyesindeki her faaliyetin çıktılarını ve
faaliyetlerin görünebilirliğini geliştirmeyi, devam eden
benzer projeleri izlemeyi, proje çıktılarının yayınlanmasını
veritabanları yoluyla proje sonuçlarının kaydedilmesini,
ilgili sektörleri ve projeleri biraraya getirerek toplantılar
düzenlemeyi ve sonuçları yeni kullanıcılarla paylaşmayı
amaçlamaktadır. En fazla 1 yıl süren bu projeler için yıllık
maksimum 150000 Avro ödenir. Tarihi: 19.04.2011
2) http://www.ua.gov.tr. Erişim Tarihi: 19.04.2011
3) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, 2010, Leonardo da Vinci Uygulama Örnekleri
2007-2008, Ankara, s. 6-7
4) http://ec.europa.eu/europe2020/index_en.htm.
Erişim
Tarihi: 19.04.2011
5) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, 2009, Leonardo da Vinci Programı, Ankara,
Sonuç
Lizbon Stratejisi ile en rekabetçi toplum olma hedefini ortaya koyan Avrupa Birliği, genel eğitim ve mesleki
eğitimin geliştirilmesi yoluyla, mesleki alanda yetkin bireylerin yetiştirilerek istihdama katılmalarının sağlanması
ve ortak sorunlara çözüm aramak vb. nedenlerle, AB
Eğitim ve Gençlik programlarını geliştirmiştir. AB’ye üye
olmak için ilk başvurusunu 1959 yılında yapan Türkiye,
1999 yılında düzenlenen Helsinki Zirvesi’nde aday ülke
olarak kabul edilmiştir. Ülkemiz AB standartlarını yakalamak ve bu standartlara uyum sağlamak için aday ülkelere de açık olan programlara başvuruda bulunmaktadır.
Bu bağlamda Türkiye 2004 yılından itibaren, AB Eğitim
ve Gençlik Programlarına katılmakta ve gerek hareketlilik projeleri gerekse diğer faaliyet türlerinde yeralan
Erişim
s.13
6) http://ec.europa.eu/education/leonardo-da-vinci/
doc1021_en.htm. Erişim Tarihi: 20.04.2011
7) http://ec.europa.eu/education/llp/doc/call11/fiches/ldv3_
en.pdf. Erişim Tarihi: 21.04.2011
8) http://ec.europa.eu/education/llp/doc/call11/fiches/ldv6_
en.pdf. Erişim Tarihi: 21.04.2011
9)http://eacea.ec.europa.eu/llp/leonardo/leonardo_da_vinci_multilateral_projects_en.php. Erişim Tarihi: 22.04.2011
10)http://eacea.ec.europa.eu/llp/leonardo/leonardo_da_vinci_thematic_networks_en.php. Erişim Tarihi: 22.04.2011
34
haber
Temmuz 2011
MPM’DEN EĞİTİMLER…
Giresun Valiliği İl Özel İdaresi
MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü organizasyonu
ile Giresun Valiliği İl Özel İdaresi’nde gerçekleştirilen
eğitimler tamamlandı. 27 Mayıs 2011 tarihinde MPM
Teknik Müşaviri Dr. Mustafa Kemal Akgül tarafından
‘Verimli ve Başarılı Olmak İçin Stratejiler’ konulu eğitim,
16 Haziran 2011 tarihinde MPM Basın Yayın ve Halkla
İlişkiler Bölüm Başkanlığı Uzmanı Cangül Tosun tarafından ‘İnsan İlişkileri ve Etkili İletişim’ konulu eğitim ve
son olarak da 21 Haziran 2011 tarihinde MPM Eğitim
ve Danışmanlık Bölüm Başkanlığı Uzmanı Şakir Karakaya tarafından ‘Problem Çözme Teknikleri’ konulu
eğitim gerçekleştirildi.
Trabzon TSO
ratma, yenilikçi ve yaratıcı düşüncenin kaliteli hizmet
performansı oluşturmadaki etkisi, hizmet sektöründe
kalitenin unsurları, müşteri memnuniyetini/bağlılığını etkileyen faktörler hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu
ve uygulamadan örnekler verildi. “İnsan İlişkileri ve Etkili İletişim” Eğitimi 27 Haziran 2011 tarihinde MPM
Uzmanı Cangül Tosun tarafından, “İş Tatmini ve Motivasyon” Eğitimi ise 30 Haziran 2011 tarihinde MPM
Uzmanı Elif Sandal Önal tarafından verildi. Eğitimlerin
ardından kursiyerlere katılım belgeleri verildi. Eğitimlere
‘Satış ve Pazarlama Elemanı Yetiştirme ve İstihdamı’
programı kursiyerlerinden oluşan 20 kişi katıldı.
Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı
MPM Uzmanı Şakir KARAKAYA
21 Haziran 2011 tarihinde MPM Karadeniz Bölge
Müdürü Nuray Kansız’ın da katıldığı eğitim kapsamında uzman Şakir Karakaya; Problem Çözme Metodolojisi, Problem Çözmede Kritik Başarı Faktörleri ve Başarısızlık Nedenleri, Problem Çözmede Yaratıcılık, Problem Çözme Teknikleri, Ekip Çalışması ile Problem Çözme Uygulamaları hakkında bilgiler vererek, örnek uygulamalar ile eğitimin katılımcı bir şekilde gerçekleştirilmesi
sağlandı. Eğitime, Giresun Valiliği İl Özel İdaresi’nden
Genel Sekreter Yardımcısı, birim ve ilçe müdürleri ve uzmanlardan oluşan 18 kişi katıldı.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TSO)
MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü tarafından Trabzon TSO’nun Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı
(IPA) Projesi kapsamında yürütmekte olduğu ‘Satış ve
Pazarlama Elemanı Yetiştirme ve İstihdamı’ programı
kursiyerlerine yönelik olarak 3 eğitim düzenlendi. Eğitimlerin ilki olan ‘Hizmet Sektöründe Kalite ve Müşteri
Memnuniyeti’ Eğitimi 16 Haziran 2011 tarihinde Karadeniz Bölge Müdürlüğü Uzmanı Şebnem Akın Acuner
tarafından verildi. Eğitim öncesinde MPM faaliyetleri ve
verimlilik kavramı hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Eğitim kapsamında ise; müşteri odaklı kültür ya-
Karadeniz Bölge Müdürlüğü organizasyonu ile 2
Haziran 2011 tarihinde Merkezi Erzurum’da bulunan
Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUDAKA)
yönetici ve çalışanlarına yönelik ‘Kurum Kültürü ve
Kurumsal İletişim’ konulu eğitim gerçekleştirildi. MPM
Araştırma ve Verimlilik Ölçme, İzleme Bölüm Başkanlığı Uzmanı Gürsu Sezen Topaloğlu tarafından verilen
eğitim kapsamında; kurumlara kültürel bakışın gelişimi,
kurum kültürü, kurum kültürünü oluşturan faktörler, kurum kültürünün önemi, güçlü kültür - zayıf kültür, kurum
kültürünün değişimi, kurum kültürü ve kurumsal iletişim
ilişkisi, kurumsal iletişim türleri ve araçları, kurumsal iletişim sürecini etkileyen faktörler hakkında açıklayıcı bilgiler aktarılarak, uygulama örnekleri ile eğitimin katılımcı
bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlandı.
Serhat Kalkınma Ajansı
MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü tarafından 14
Haziran 2011 tarihinde Kars merkezli Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA)’nda ‘İşletmelerde Eğitim İhtiyaçları
Tespiti’ konulu eğitim gerçekleştirildi. MPM Eğitim ve
Danışmanlık Bölümü Uzmanı Tuba Hokka Gökdemir
tarafından verilen eğitim kapsamında; İşletmelerde eğitimin personel açısından ve işletme açısından önemi,
eğitim ihtiyacı nasıl belirlenir, adımları nelerdir, eğitimin
sürdürülebilir olması için neler yapılmalıdır konularında
bilgiler verildi. Eğitime 25 uzman katıldı.
35
makale
Temmuz 2011
YENİLİĞİ ARTIRMADA
MAKRO EKONOMİK BİR
ARAÇ OLARAK KÜMELENME
Faruk YILDIRIM / MPM Uzmanı
28 Eylül 1976 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Faruk Yıldırım, ortaokul ve lise eğitimini
TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Bölümü’nde tamamlamıştır. Yıldırım, profesyonel iş hayatına
E.C.A. Valfsel Armatür Sanayi A.Ş.’de üretim planlama ve kontrol mühendisi olarak başlamıştır. Özel sektör deneyiminin ardından 2007 yılında Milli Prodüktivite Merkezi Danışmanlık
Bölümü’nde uzman yardımcısı olarak göreve başlayan Yıldırım, inovasyon ve kümelenme
konularında uzmanlaşmıştır. Uzmanlık tezini “kümelenmenin yenilikçilik üzerindeki etkileri”
üzerine hazırlayan Faruk Yıldırım, ilgili uzmanlık alanlarında araştırma çalışmaları yürütmüş;
yayınlamış; Türkiye’nin birçok ilinde eğitim ve konferanslar vermiştir. Halen bu alanlardaki
eğitim, araştırma, konferans ve kitap çalışmalarını MPM’de devam ettirmektedir.
destek altyapısına dâhil, iş gelişimi için ortak kalkınma vizyonuna sahip, özel bir pazarda rekabet
(competition) ve işbirliği (cooperation) temeline
dayanarak yer alan firmalardır (Cooke, 2001). İşletmelerin hem rekabet hem de işbirliği halinde olmaları
gerektiği, bu tanımda bir kez daha vurgulanmıştır
Kümelenmenin Fikir Babası: Michael E. Porter
Kümelenme Kavramı
Birbirleri ile bağlantılı işletmelerin, özelleşmiş
tedarikçilerin, hizmet sağlayıcıların, ilgili sanayi
dallarındaki firmaların ve bağlantılı kuruluşların
birtakım iş kollarında hem rekabet hem de işbirliği yaptıkları coğrafi yoğunluklar (Porter, 2008: 213)
olarak tarif edilen kümelenme aslında işletmelerin bir
yerelde toplanmalarından kaynaklanan faydaları maksimize (en çoklama) etmeye yarayan bir bölgesel ekonomik kalkınma modelidir.
Kümelenmede işletmeler, birbirlerine hem dikey olarak hem de yatay olarak bağlanırlar: Bir küme coğrafi olarak birbirine yakın ve birbirleriyle yatay ve
dikey ilişkilerde bulunan, yerelleşmiş bir girişim
Aşağıdaki tanımda ise kümelenmenin yalnızca işletmeleri değil bölgede yer alan kümeyi oluşturan birçok
aktör grubunu ilgilendiren ve bu aktörlerin ortak çalışması sonucunda ortaya konan bir yaklaşım olduğuna
dikkat çekilmiştir: Bulunduğu yereldeki eğitim ve
araştırma kuruluşları, devlet laboratuarları, finans
kurumları, iş altyapısını oluşturan diğer birimler
ile ve kendi aralarında güçlü bağlantılara sahip
coğrafi olarak birbirine yakın yenilikçi firmaların,
büyük bir alandaki bölgesel gruplaşmasıdır (Bekar
ve Lipsey, 2001).
Kümelenmenin daha net anlaşılabilmesi için bazı temaları vurgulayalım:
Coğrafi Yakınlık: Kümelenmede ifade edilen en
temel unsur kümeyi oluşturan aktörlerin bir coğrafi bölgede bulunmaları ve dolayısıyla birbirlerine yakın olmalarıdır.
Aktörler: Kümeyi oluşturan aktörler bütünü yalnızca
işletmeler değil, bir sektörü (bir iş kolunu) ve o sektöre
ait alt sektörleri oluşturan tüm oyunculardır.
36
Temmuz 2011
2. Kümelenme Başlangıç
Sektörel Yoğunlaşma: Kümelenme faaliyeti spontane (kendiliğinden) oluşmuş bir sektöre ait işletmelerin
yoğunlaştığı endüstriyel bölgelerde yürütülebilir. Sektörel bir yoğunlaşma olmadan kümelenmeden bahsetmek mümkün değildir. Sektöre ve alt sektörlere ait tüm
oyuncuların bölgede toplanmış olmaları ideal durumdur
fakat eksikleri tamamlanabilecek bir sektörel yoğunlaşma da çalışmaların yapılabilmesi
için yeterlidir.
Kümelenme çalışmalarının başlaması ile birlikte aktörler arasındaki iletişimin artmaya başladığı gözlemlenmektedir. Aktörlerin etkileşimini artıran kritik nokta,
çalışmaların mümkün oldukça aktörleri etkisi altına alabilecek makam ve mercilere benimsetilmesidir. Hiyerarşik üstünlüğü olan yerel aktörlerin konuyu anlayarak
İletişim: Kümelenmeyi, benzeri yaklaşımlardan ayıran ve
üstün kılan en önemli özellik aktörler arasındaki yoğun iletişim
ve etkileşimdir. Kümelenmenin
başarısı öncelikle aktörler arasındaki iletişimin yoğunluğuna,
sonrasında iletişimin kalitesine ve
nihai olarak da iletişimden kaynaklanan somut ekonomik faydaya dönüşebilen ilişkilere bağlıdır (sosyal sermaye).
sahiplenmeleri çalışmaların başarısını doğrudan etkilemektedir. Örneğin çalışmaların yürütüldüğü bölgenin en
yetkili amiri olan valinin kümelenme çalışmalarını sahiplenmesi durumunda, valinin desteği ile birlikte aktörler
kümelenme çalışmalarına dâhil olmaya adeta mecbur
kalmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerde aktörler üzerinde denetim, yönetim gücü olan kesimlerin öncelikle
kümelenme çalışmalarını benimseyip içselleştirmeleri
büyük önem arz etmektedir. Yerel sahiplenme olmadan
kümelenme çalışmalarının başarıya ulaşması mümkün
değildir. Kümelenme çalışmaları bir taraftan etkin yerel
aktörlere benimsetilirken, diğer taraftan da çalışmaların
faydalarının neler olabileceğine ilişkin mantıksal kurgu
eksiksiz olarak aktörlere yansıtılmalıdır. Zira çalışmaların
faydaları aktörler tarafından anlaşılıp içselleştirilemezse
kümelenme çalışmalarını devam ettirmek mümkün olmayacaktır. Aslında çalışmalar yürütülürken sadık kalınacak temel prensip kümelenmenin mantıksallığı ve
rasyonel davranışın kümelenmeyi gerektirmesi olmalı-
Bölgesellik (Yerellik): Bir coğrafyada toplanmanın
doğal bir sonucu olarak kümelenme yerel bir yaklaşımdır. Bir bölgede yapılan kümelenme çalışması ile diğer
bir bölgede yürütülen kümelenme çalışması birbirinden
farklılık arz etmektedir çünkü konumlanan coğrafyanın
kültürel yapısı, eğitim seviyesi, normları (adetler, gelenek ve görenek) gibi yerel karakteristikleri çalışmaların
başarıya ulaşmasında belirleyici olmaktadır.
Kümelenme Süreci
Kümelenmeyi somut hale getirebilmek için kümelenme sürecinin aşamalarını inceleyelim:
1. Coğrafi Yoğunluk (Yığın)
Zaman içerisinde spontane olarak gelişmiş bir coğrafyadaki endüstriyel yoğunlaşma kümelenme çalışmalarının yapılabileceği uygun ortamı bize ifade etmektedir. İşletmeler, ilgili ve destekleyici kuruluşlar ve tüm
aktörler bütününün varlığıyla bir
potansiyelin bölgede biriktiği ancak
bu potansiyelden istifade edilemediği gözlemlenmektedir. Aktörler
birbirleriyle iletişim halinde olmadıklarından ve bunun sonucunda
birbirleriyle iş yapmadıklarından bir
kümeyi değil ancak bir yığını teşkil
etmektedirler. Kümelenme çalışmalarının başlangıcında iletişimsizliğin kırılması ve aktörlerin birbirleriyle olan münasebetleri artırılmak
zorundadır.
37
Temmuz 2011
maması için Alman bankaları Mercedes’e ekstra krediler vererek Mercedes’i kurtarmışlardır. Mercedes’in
Almanya ve Alman bankaları üzerinde oluşturmuş olduğu güven Mercedes firmasını bir çırpıda iflastan ve
el değiştirmekten kurtarmıştır (Fukayama, 1996). Bu
nedenle güven paradan kimi zaman çok daha etkili bir
silah ve kümelenmenin omurgasıdır.
dır. Çalışmalar bu çerçeveye oturunca, aktörler kendi
arzuları ile kümeye dâhil olacak ve kümelenme çalışmalarını yürüteceklerdir.
Sektörel yoğunlaşmanın olduğu her bölgede oluşan
potansiyel, kullanılmadığı sürece atıldır. Kümelenmenin
hedefi, var olan bu potansiyel birikiminden mümkün
olan en yüksek faydayı aktörlerin bütünü lehine bölgeye
kazandırmaktır. İşletmelerin birçoğu tedarik zincirinde,
zinciri oluşturan birer halka gibidir ancak bunlar birbirlerinin farkında olmadıklarından ya da güven eksikliğinden
veya birlikte iş yapma kültür ve alışkanlığı kazanamamış
olmalarından dolayı bu potansiyelden yararlanamazlar.
Kümelenmeyle aktörlerin her biri tedarik zincirinin halkalarını teşkil etmeye, birlikte iş yapmaya ve gereksinim
duydukları mal ve hizmetleri içinde bulundukları kümeden tedarik etmeye başlarlar. İşletmeler birbirine dikey
olarak bağlanır (birinin çıktısı diğerinin girdisidir) ve karşılıklı olarak birbirlerinden istifade ederler. Böylelikle aktörler arasında karşılıklı güven oluşmaya başlar.
Güven ortamının oluşması kümelenme çalışmalarının devam ve sürekliliği açısından kritiktir. Güvenin oluşturulması için yerele ilişkin özellikler dikkate alınmak zorundadır. Çünkü karşılıklı güvenin oluşturulmasında ve
birlikte iş yapma kültürünün bir coğrafyada oturtulmasında yerel özellikler, normatif kültür, adetler, gelenek
ve görenekler, teamüller devreye girerler. Bunlar pek
tabiidir ki bir coğrafyadan diğerine değişkenlik göstererek güvenin oluşturulmasında etkili olurlar. Kümelenme
çalışmalarının başarısı aslında bu yerel karakteristiklerin
bir fonksiyonudur.
Gelişim aşamasında aktörlerin kafalarındaki kuşkular dağılmaya ve önyargılar yıkılmaya başlar. Adeta aktörler kümelenme içine çekilmektedirler. Kümelenme dışında bireysel
hareket etmek işletmelere ciddi dezavantajlar getirmektedir. Böylece
işletmelerin kazanılması ve kümede
yer alma süreci hızlanmış olur. Kümelenme çalışmaları yürütülürken
illa da tüm aktörlerin kazanılmaya
çalışılması da gerekmemektedir.
Herkesin ikna edilmeye çalışılması
bazen sonuçsuz kalabilmektedir.
Bu gibi durumlarda kümenin geliştirilmesini sağlayacak kritik bir
kitlenin hedeflenilmesi ve çalışmaların yürütülmesi yetecektir. İlerleyen
aşamada zaten kümelenmenin çekim gücünün dışına
çıkmak imkânsız hale gelecektir.
3. Kümelenme Gelişim
Kümelenme çalışmalarının artması ile birlikte daha
çok işletme kümeye dâhil olmaya başlar. Karşılıklı elde
edilen kazançlar diğer aktörlerin de ilgisini çekerek kümeleşmeyi artırır. Artık daha fazla sayıda işletme aynı
coğrafi konumda olmanın sağladığı avantajlardan yararlanma eğilimi
içerisine girmiştir. Firmalar arasındaki iletişim artışı güvenin oluştuğuna delalet etmektedir ve bu durum son derece önemlidir. Güven
bir kere kazanıldıktan sonra maddi olarak değeri ölçülemeyen bir
avantaj tüm aktörler lehine olarak
kazanılmış demektir. Otomobil üreticisi Mercedes-Benz firması batık
olduğu bir dönemde başka ülkelerin büyük sermayedarları tarafından
satın alınmak istenmiştir. Mercedes
gibi Almanya ve Alman milleti ile
özdeşleşmiş olan bu firmanın bat-
4. Kümelenme Olgunluk
38
Temmuz 2011
Aktörler arası iletişimin görece maksimum düzeye
çıktığı olgunluk döneminde güven ve iş yapma kültürü tamamen oturmuştur. Görece maksimum ilişkilerin
varlığı, aktörlerin tüm ihtiyaçlarını bölgeden karşılayabilir
duruma geldiklerini göstermektedir. Dikey ilişkilerin yanı
sıra işletmeler yatay olarak da birbirlerine bağlanmışlardır. İşletmeler birlikte hammadde satın alabilmekte,
ortak olarak ürünlerini pazarlayabilmekte ya da birlikte
ürün geliştirebilmektedirler. Aktörlerin dışarıdan karşılamakta oldukları ihtiyaçları minimal bir seviyeye inmiştir.
Coğrafi yakınlıktan kaynaklanan avantajlar (taşıma masraflarının düşmesi, hatalı ürünlerin anında düzeltilebilmesi vb.) tüm işletmelerce hissedilir olmuştur. Böylelikle
aktörlerin ihtiyaçlarını dışarıdan temin etme yolunu tercih
etmeleri zorlaşmıştır. Bunun sonucunda da aktörler karşılıklı olarak birbirlerine maksimum fayda sağlar duruma
gelmiştirler. Bu sayede sermaye, tamamen içerisinde
bulunulan yerelde kalmakta ve sektörel büyüme ve ArGe için sermaye birikimi sağlanmaktadır. İşletmeler bir
taraftan işbirliği yaparlarken diğer taraftan birbirleri ile
rekabet etmektedirler. Böylelikle işletmeler birbirlerinin
yenilikçilik kapasitelerini geliştirmekte ve yeniliklerin ortaya konmasını hızlandırmaktadırlar.
5. Genişleyen Kümelenme
rı, işletme sayısı artacak ayrıca endüstriyi tamamlayan
yeni aktörler sisteme dâhil olacaklardır. Bu sistemin
sürekliliği sağlanabilirse yerel ekonomik kalkınma bölgesele, bölgesel ekonomik kalkınma kümelerin birbirlerine entegre olmalarıyla makro ekonomik büyümeye
dönüşecektir. Bu nedenle kümelenme, Politikaların
Politikası olarak anılmıştır.
Kümelenme ve Yenilik
Kümelenme yaklaşımının fikir babası olan Porter’e
göre kümelenmenin rekabeti etkileyen temel üç sonucu vardır:
i) Kümelenme, işletmelerin ve kümenin içinde bulunduğu endüstrinin verimliliğini artırır.
ii) Kümedeki işletmelerin innovasyon (yenilik) yapabilme kapasitelerini artırarak verimlilikte büyümeyi (gelişmeyi) sağlar.
iii) Kümelenme yenilikçiliği destekleyerek yeni iş alanlarının açılmasını ve kümenin genişlemesini sağlar
(Porter, 2008: 227)
Kümelenme kavramının rekabeti etkileyen önemli
3 sonucundan ikisi yenilikle ilişkilendirilmiştir. Yenilik
ise bilimsel araştırmadan icada, geliştirmeye ve ticarileştirmeye kadar yeni bir ürün veya
üretim süreci yaratmaktaki tüm faaliyetlerdir. Yenilik, bir fikri satılabilir
yeni ya da geliştirilmiş bir ürün ya da
mal ve hizmete dönüştürmek demektir (Sarıhan, 1998).
OECD’nin tanımında yeniliğin
çok aşamalı bir süreç olduğuna dikkat çekilmiştir:
Olgunluk döneminde işletmelerin ve aktörlerin küme
içinde işbirliklerini artırmalarının doğal bir sonucu olarak birbirlerini kalkındırdıkları ve böylece her bir aktörün
kaynaklarında artışların meydana geldiği gözlemlenebilmektedir. Sektörel büyümeyi sağlayan bu durum, endüstrinin genişlemesine ve yeni iş alanlarının açılmasına
imkân vermektedir. Olgunluk döneminde sektörün yeni
ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni işletme ve aktörlerin
sisteme dâhil oldukları ve yerel ekonomik kalkınmayı artırdıkları görülmektedir.
Kümelenme çalışmalarının yürütüldüğü bölgelerde
diğer bölgelere nazaran istihdam oranları, yeni iş alanla-
39
Yenilik, yeni veya geliştirilmiş
ürünlerin başarılı bir şekilde pazarlanması, yeni veya geliştirilmiş süreç veya cihazların ticari
amaca yönelik kullanılması veya
sosyal bir hizmette yeni bir yaklaşımın tanıtılması/katılması için gerekli bilimsel, teknolojik, ticari ve mali basamakların tamamıdır (OECD, 1981).
Yenilik süreci bir işletmenin yalnızca kendi başına
gerçekleştirmesi mümkün olmayan süreçleri içermektedir. Ortaya konan yeni bir ürünün, yeni bir sürecin,
pazarlama yönteminin veya organizasyonel değişikliğin yenilik olabilmesi için ticarileştirilmesi ya da yapılan
yenilikten ekonomik bir fayda elde edilmesi esastır. Ticarileştirme süreci ve ticarileştirmenin içinde yer alan
yayınım süreci, karmaşık ve yeniliğin ortaya konmasından belki daha zor olan bir süreçtir: Yayınım ye-
Temmuz 2011
niliklerin piyasa ve piyasa dışı kanallarla yayılması yoludur. Yayınım olmadan yeniliğin ekonomik
değeri ve etkisi olmayacaktır (OECD, 1992). Eğer
ortaya konulan bir ürün yeniliği yaygınlık kazanıp, kullanılmazsa yapılan bütün çalışmalar ve Ar-Ge masrafları boşa gidebilir. Kümelenme yayınım gibi kompleks
yapıdaki süreçlerin kontrolünü sağlayan, sürece müdahale edebilmeyi kolaylaştıran bir araçtır. Kümelenmede
işletmelerin ürünlerini satmakta olan tüm dağıtım kanalları ile iletişim halinde olması ön görülmektedir. Eğer
bir işletme kümelenme içinde ise ürünlerine ilişkin geri
beslemeyi dağıtım kanallarından anında alabilir ve dağıtım kanalları ile birlikte çalışarak ürününü piyasada daha
hızlı bir şekilde tutundurabilir.
Önceleri işletmelerin yenilikleri ortaya koyabilmeleri süreci yalnızca işletmelerin kendi içlerinde yaptıkları
faaliyetlerin bir sonucu olarak kapalı bir sistem olarak
düşünülüyordu (kapalı yenilik). Ancak daha sonra geliştirilen açık yenilik yaklaşımı sayesinde yenilik sürecine
işletme dışı kanalların da dâhil edilebileceği
ve yenilikleri ortaya koymanın kapalı
yeniliğe göre daha kolay olacağı
ortaya kondu (Chesbrough ve
diğerleri, 2008). Müşterilerden
alınan geri bildirimler, üniversite-sanayi işbirliği ile ortaya
konan yeni ürünlerin tasarımları, ilgili ve destekleyici
kuruluşlarla birlikte yapılan
süreç iyileştirmeleri işletme
dışı kaynakların yardımıyla
ortaya konan açık yeniliklere verilebilecek örneklerdir.
Kümelenmede ise, açık yenilik
yapma sürecinde etkin olan tüm
aktörlerin buluştuğunu ve entegre
bir şekilde çalıştığını görüyoruz. Kısaca
kümelenme, yeniliklerin ortaya konabilmesi için doğal bir açık inovasyon platformudur. O halde
kümelenme yenilikçiliği artıran ve işletmelerin yenilik
yapmalarını kolaylaştıran sistemik bir araçtır. Nasıl açık
yenilikte, işletme dışı aktörlerin yardımı ile yeniliklerin ortaya konması kapalı yeniliğe göre daha kolaysa; aynen
öyle de kümelenme içinde yer alan bir işletmenin küme
dışında faaliyet gösteren bir işletmeye göre yenilikler ortaya koyması daha kolaydır.
Yeniliklerin ortaya konabilmesi için emek ve sermaye
gibi üretim faktörlerine ihtiyaç vardır. Girişimciler çok orijinal, inovasyona dönüşme ihtimali çok yüksek olan fi-
kirlerini yeterli sermayeye sahibi olamadıkları için hayata
geçiremezler. Hâlbuki kümelenme platformu içerisinde
aktörlerden birisi de finansal kuruluşlardır. Kümelenme
finansal kuruluşlarla da birlikte çalışmaların yürütülmesini de ön görmektedir. Bu durumda küme platformu
sayesinde yeni girişimcilerin yenilikleri ortaya koymalarına yardımcı olacak sermaye araçlarının (risk sermayesi:
venture capital) oluşturulabilmesi pekâlâ mümkündür.
Bu sayede yeniliklerin ortaya konması ve yeni iş alanlarının açılarak endüstrinin genişlemesi sağlanacaktır.
Yeniliklerin daha etkin bir şekilde ortaya konabilmesi yetişmiş kalifiye iş gücüne bağlıdır. Bir işletmenin tek
başına ihtiyaç duyduğu yetenekli ve kalifiye işgücünü
yetiştirmesi mümkün değildir. Ayrıca yetişen bu elemanlar ne oranda kaliteli olurlarsa; o oranda yenilikçi düşünceler ortaya koyarak yenilikleri artıracaklardır. İşletmelerin yetişen teknik elemanların niteliğini kendi başlarına
belirlemeleri de mümkün değildir. Ancak kümelenme
platformu içerisinde bunları gerçekleştirmek mümkün olabilir. Üniversite-sanayi işbirliği sayesinde kümenin ihtiyaç duyduğu
iş gücü niteliklerinin belirlenmesi
ve buna yönelik iş gücünün
üniversitelerde yetiştirilmesi
elbette mümkündür. Küme
ortamı, yenilikçiliği doğrudan etkileyen yetenekli iş
gücünün niteliklerinin önceden belirlenerek yetiştirilmesini sağlayarak tüm
işletmeler lehine yenilikçiliği bölgede artırır.
Kümelenmenin
yenilik
üzerindeki olumlu etkileri somut araştırmalarla da ispatlanmıştır. Saxenian, Silikon Vadisi üzerinde bir araştırma çalışması yapmış ve
dinamik ileri teknoloji kümelenmelerinde, personel
değişim oranlarının kümelenmemiş bölgelere göre daha
yüksek seviyede olduğunu tespit etmiştir (OECD, 2007:
32). İşletmelerin, personel değiştirmeleri çapraz tozlaşma yoluyla fikirlerin ve yeniliklerin küme içinde yayınımını
sağlamaktadır. Silikon Vadisi’nin başarıya ulaşmasındaki
temel faktörün personel değişimi olduğu Saxenian tarafından ortaya konmuştur (Saxenian, 1994). Saxenian’ın
bu tezini, diğer araştırma çalışmaları da doğrulamıştır.
Stockholm ICT1 kümelenmesinde, emek hareketliliğinin
1 ICT: Bilgi ve İletişim Teknolojileri (Information and Communication
Technology)
40
Temmuz 2011
geriye kalan emek piyasalarıyla ve diğer özel sektör kuruluşları ile kıyaslandığında daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Power & Lundmark, 2004).
ne olan bir zorunluluktur. Bunun aksi yönünde hareket
Silikon Vadisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin California eyaletinin San Diego şehrinde yer alan ve yenilikçiliğin zirveye ulaştığı dünyadaki en büyük teknoloji kümelenmesidir. Saxenian’ın çalışmasında kümelenmenin
yenilikçiliği arttırmadaki diğer bir başka rolü olan emek
mobilitesi ve bilginin yayınımı üzerinde durulmuştur.
Emek mobilitesinin kümelenme ortamı içinde daha çok
gerçekleştiği ve mobilite ile beraber bilginin kümelenme
ortamı içinde daha hızlı yayıldığı ve bunun sonucunda
dünyanın en yenilikçi bölgesini oluşturan nedenlerden
birinin emek mobilitesi bağlamında yine kümelenme
olduğu ortaya konmuştur. Silikon Vadisi örneği bize
göstermektedir ki bilginin hızlı dolaşımı yenilikçiliğe zirve
yaptıran etkenlerden birisidir. Bu durum her ne kadar
işletmeler açısından var olan iş güçlerini kaptırmak gibi
algılanan negatif bir durummuş gibi gözükse de,
olaya bütünsel bakıldığında mobilitenin her çeşit farklı bilgi ve birikimin
kümelenme içinde dolaşmasını sağladığı kümenin bilgi
dağarcığını arttırdığı ve bu
sayede de işletmelerin sahip olmadıkları yeni bilgileri öğrenerek yenilikçilik
kapasitelerini arttırdıkları
açıktır.
halde işletmeler bireysel hesapları bir tarafa bırakmalı,
eden işletmeler, kısa vadede kazançlarını sürdürebilseler bile uzun vadede varlıklarını kaybedeceklerdir. O
rasyonel davranışın gereği olarak kümeleşip yenilikçiliklerini artırarak rekabet yolunda devam etmelidirler.
Kaynakça
Bekar, C. & Lipsey, R.G. [2001], Clusters and Economic
Policy, Policies for the New Economy.
Chesbrough, H., Vanhaverbeke, W., West, J. [2008], Open
Innovation: Researching a New Paradigm, Oxford University Press Yayınları
Cooke, P. [2001], Knowledge Economies: Clusters, Learning & Co-Operative Advantage, London: Routledge.
Fukayama, F. [1996], Trust: The Social Virtues and The
Creation of Prosperity, Free Press yayınları
OECD
Sonuç olarak, işletmelerin rekabetin bu değişen doğasına ayak uydurmaları ve kümeleşmeleri onların lehi-
Measurement
Of Scientific And Technical Activities-Frascati
Manual,
Paris:OECD
OECD [1992], OECD Proposed Guidelines for Collecting and Interpreting Technological Innovation Data
Sonuç
Günümüzde işletmelerin rekabet ettikleri aslında yalnızca işletmelerin
kendisi değil, işletmelerin dâhil
oldukları kümelenmevari sistemsel yapılardır. Gerçekte, girişim destek
altyapısına dâhil, endüstriye ait girdileri ucuz
olarak tedarik eden, bölgedeki tüm diğer aktörlerle yenilik konusunda entegre çalışan ve bir kümenin parçası
olan yenilikçi rakiplerle rekabet edilmektedir. Bireysel
olarak işletmeler, hiç farkında olmadıkları bu faydalardan yararlanan rakiplerine karşı ancak bireysel güçleri
nispetinde mukabelede bulunabilirler ve sonuçta sistemsel bir yapıya karşı yenik düşerler. Rekabetin bu değişen doğasını işletmelerle beraber tüm politika üreten
mekanizmalar çok iyi analiz etmek durumundadırlar.
The
[1981],
– Oslo Manual, Paris: OECD
OECD
[2007],
Competitive
Regional Clusters, s.32
Porter, M. E. [2008], On Competition,
Boston, Massachusetts, Harvard Business
Press yayınları
Power, D & Lundmark, M. [2004], Working through Knowledge Pools: Labour Market Dynamics, the Transference of Knowledge and Ideas, and Industrial Clusters,
Urban Studies, Vol. 41, s. 1025-1044.
Sarıhan, H. İ. [1998], Rekabette Başarının Yolu Teknoloji
Yönetimi, Beta Basım Yayım, İstanbul.
Saxenian, Anna Lee [1994], Regional Advantage: Culture
and Competition in Silicon Valley and Route 128, Harvard University Press yayınları
41
makale
Temmuz 2011
VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE
ETKİNLİK VE VERİMLİLİK
ÖLÇÜMÜ - MERMERCİLİK SEKTÖRÜ
Gonca ARAS / MPM Uzmanı
1982 yılında Tekirdağ’da doğan Gonca Aras, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde, yüksek
lisans eğitimini ise Gazi Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nde tamamlamıştır. Aras, Milli Prodüktivite Merkezi Araştırma ve Verimlilik Ölçme-İzleme Bölümü’nde uzman olarak görev yapmaktadır.
Mermercilik Sektörünün Ekonomideki Yeri
Madencilik, ekonomik kalkınmayı başlatan ve sanayinin lokomotifi olan öncü bir sektördür. Ekonominin faaliyetin devamlılığı için madencilik sektörünün sürekli ve
verimli üretim yapması şarttır. Sektörde üretim sürecindeki bir sıkıntı ekonominin diğer kesimlerine doğrudan
ya da dolaylı şekilde yansır. Madencilik bir taraftan başta
sanayi olmak üzere, ekonominin diğer sektörlerinin ihtiyaç duyduğu temel girdileri sağlarken; diğer taraftan,
özellikle kırsal bölgelerde, yeni istihdam imkânları yaratır. Sektör, kendisiyle ilgili ulaşım ve altyapı yatırımlarının
gerçekleşmesini sağlar. Dolayısıyla, kırsal bölgelerde
kalkınmayı hızlandırır.
Kişi başına düşen maden tüketimi ile yaşam standardı arasında doğrusal bir ilişki vardır ki kişi başına düşen
maden tüketimi fazla olan ülkelerde refah düzeylerinin
yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Genel olarak bakıldığında, kişi başına tüketilen maden miktarı ABD’de 21
ton, Avrupa’da 15 ton iken bu değer Türkiye’de 5 ton
civarındadır (TBMM, 2010: 121;228).
Dünyada mermer jeolojik olarak Alp kuşağı,
Ege adaları, Anadolu Yarımadası, İran, Pakistan ve
Hindistan’dan Çin’e kadar uzanan alanda bulunmaktadır. Taş işi ile uğraşan ülke sayısı 60’dan fazladır. Öne
çıkan üretici ülkelere bakıldığında İtalya, İspanya, Yunanistan, Türkiye, Rusya, Ukrayna, Çin, Hindistan ve Brezilya göze çarpmaktadır (Soytekin, 1999: 81).
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına göre, doğal taş
bakımından jeolojik yapısı nedeniyle ülkemiz, zengin bir
potansiyele sahiptir. Başlıca doğal taş türlerimiz, çeşitli
renk ve desenlerde mermer, kalker, traverten oluşumlu
kalker (oniks), magmatik kökenli kayaçlardan (granit ve
vb) oluşmaktadır.
Mermer, blok veya kesilmiş parlatılmış olarak ihraç
edilmektedir. Doğal taş ihracatında işlenmiş mermer ve
işlenmiş traverten katma değeri en yüksek ürünlerdir.
Sektörün ihracat potansiyeli yatırımlara birlikte daha da
güçlenerek gelişmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2004–2010 arasında doğal taş
ihracatımız %154 artış sağlamış ve buna bağlı gelirimiz
ise %152 artış göstererek 1,5 milyar Dolar seviyesine
ulaşmıştır. ABD, ihracatımız açısından en önemli ülkedir.
Daha sonra, İngiltere, Suudi Arabistan, Kanada, Fransa, Irak sırayı almaktadır. Blok mermer ihracatında ise
en önemli alıcı Çin’dir. Sırasıyla İtalya, Suriye, Kanada,
İspanya, Hindistan ve Yunanistan takip etmektedir.
Sektörün üretim yapısının emek yoğun olmasından
dolayı maliyet kalemleri ve ürünün kalite perspektifi bu
durumdan etkilenmektedir. Bundan dolayıdır ki sektörde daha fazla teknoloji daha az emek kullanımı kalite ve
maliyet konularına yardımcı olur. Ayrıca, mermercilikle
uğraşılan illerde organize sanayi bölgelerinin kurulması
sayesinde görüntü kirliliğinin ve tahriplerin minimuma
indirilmesi mümkün olmaktadır. Daha temiz ve etkin
mermercilik faaliyetleri açısından teknolojinin getirdiği
yeniliklerden faydalanmanın yanında Ar- Ge çalışmaları da teşvik edilerek küçük ölçekteki işletmelere kadar
ulaştırılmalıdır (Çonkar, 2007).
Mermercilik sektörünün genel olarak sorunlarına bakıldığında, son zamanlarda ülkemiz mermerlerine rakip
olarak Çin’den ithal edilen granit miktarı dikkati çekmektedir. Mermerciliğin gelişimini sekteye uğratan bu
ithalatın kısıtlanması hem mermer sektörünü rahatlatır
hem de ülke ekonomisi açısından kazanç sağlanır. Ayrıca üzerinde durulması gereken bir diğer konu bölgesel
teşviklerdir. Teşviklerin doğal taş ve mermer üreten illere yönelimi azdır. Bundan dolayı bölgesel teşvik yerine sektörel teşvik daha cazip görünmektedir. Sektörde
önemli girdi maliyeti olan motorin ve enerji düşünülürse
ÖTV oranlarında yapılacak bir indirim sektörü rahatlatmaya neden olur. Mermercilikte faaliyet gösteren işletmelerin birim maliyetlerinin ortalama % 5,28’ini elektrik;
% 29,88’ini akaryakıt oluşturmaktadır. Elektrik üzerindeki % 18 oranındaki KDV tutarı ise toplam maliyetlerin
42
Temmuz 2011
% 0,8’ine denk gelmektedir ve mermer maliyetinin %
29,88’i akaryakıttan oluştuğuna ve akaryakıt fiyatının
% 61,49’u da dolaylı vergilerden (KDV+ÖTV) oluştuğuna göre, mermer maliyetinin % 18,373’ü akaryakıttan
kaynaklanan dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Mermer
maliyetine giren elektrik ve akaryakıttan kaynaklanan
dolaylı vergiler toplamı ise birim maliyetin % 19,173’ünü
oluşturmaktadır. Dolayısıyla ürünün üretilmesinde karşılaşılan maliyetin en az % 19’unun dolaylı vergilerden
oluşması önemli finansman sorununa işaret etmektedir.
Daha önce bahsedilen ÖTV indirimi bir çözüm gibi görünmekle birlikte istisna uygulamasının denetlenmesinin
zor olacağı ve vergi kaçağını artırması potansiyelinin de
mevcut olduğu görülmektedir. Ayrıca, sektöre yönelik
dolaylı vergi indiriminin sektörde faaliyet gösteren işletmelerden ziyade fiyat indirimi yoluyla ihracat yapılan
ülke alıcılarına yansıyacağından tereddüt edilmektedir
(TBMM, 2010: 6, 267).
Karşılaşılan diğer problemli bir konu ise sektörde çalışan işgücünün eğitimi ve kalifiye eleman oluşturulmasının öneminin anlaşılamamasıdır. İşletmenin verimi ve
blok kalitesi kalifiye eleman faktöründen etkilenmektedir. Bunlara ek olarak, üretici işletmeler ile sektör birliklerinin ortak işbirlikleri doğrultusunda fiyat istikrarının sağlanması, Türk mermerinin kalitesinin hak ettiği düzeyden
satılması açısından önemlidir. İş güvenliği konusunda
gerekli uygulamaların hâlâ alınmayışı göze çarpan diğer
sorunlu alanlardandır (Soytekin, 1999: 77).
Mermer sektöründe kaliteyi geliştirme ve belgelendirme diğer önemli konulardan bir tanesidir. Mermerin
çıkarılmasındaki ve ebatlandırılmasındaki hatalar hem
kalite hem de fire oranını etkileyerek israfa sebep olmaktadır. Bu ise maliyet kalemlerinin artması anlamına gelir.
Mermerin işlenmesi süresince göze çarpan maliyetler-
ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi
GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken,
2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir.
Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de
dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr.
Şekil 1. Yıllara Göre GSYİH İçindeki Sektör Payının Değişimi
ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi
GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken,
2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir.
Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de
dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr.
Şekil 2. Ürün Sınıflamaları Bazında Üretim Değeri (YTL)
ekil 2. Ürün Snflamalar Baznda Üretim Deeri (YTL)
43
ekil 2’ye bakldnda, 2005-2008 yllar arasnda ilenmi mermer grubunun üretim
deerinin sürekli art kaydettii görülmektedir. Mermer ksmnn üretim deeri 2007 ylnda
yaklak %6 küçülme göstermesine ramen 2008 ylnda tekrar art yaamtr. Granit
Temmuz 2011
etkisi ile gerçekleşen etkisi arasındaki ilişkidir şeklinde
tanımlamakta mümkündür (Yakut, 2008: 12).
den birisi elektrik ve sudur. Verimliliği artırmak ve maliyetleri aşağıya çekebilmek için bu iki girdinin de etkili
kullanılması gerekmektedir. Elektrik fiyatlarına işletmelerin müdahale etme şansı olmadığından israfı azaltarak maliyetleri düşürmek bir diğer alternatiftir (Demirel,
2010: 56).
Üretim süreci girdilerin çıktılara dönüştürülmesini
içerir. Bu süreçte belirli bir girdi karmasını kullanarak en
fazla çıktının elde edilmesi veya belirli bir çıktı karmasını
en az girdi kullanarak elde edilmesi dönüşümün etkinliğini ortaya koyar. Üretim fonksiyonu bu sürece bağlı
olarak işletmenin, kullandığı girdiler ile elde ettiği ürün
arasındaki ilişkilere denir. Üretim imkânları kümesinde en iyi girdi çıktı bileşimini veren karar verme birimi
(KVB)’ nin oluşturduğu sınır, üretim sınırını gösterir (Yolalan, 1993: 8).
GSYİH içinde madenciliğe ayrılan pay, gelişmiş ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken, 2009 yılında
Şekil 1’den görüldüğü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. Türkiye’de madencilik GSYİH içinde
yıllar bazında artışı yakalamış olmasına rağmen yine de
dünya ortalamasının altında kalmaktadır.
Şekil 3’de konvekslik koşulu altında ampirik olarak
Şekil 2’ye bakıldığında, 2005-2008 yılları arasında
çizilen
eş ürün grafiği parçalı doğrusaldır. Girdi yönelimli
işlenmiş mermer grubunun üretim değerinin sürekli
varsayımı altında, etkin olmayan karar birimlerinin etkin
artış kaydettiği görülmektedir. Mermer kısmının üretim
sınıra çekilebilmesi için, çıktı miktarı sabit tutularak girdeğeri 2007 yılında yaklaşık % 6 küçülme göstermesine rağmen 2008 yılında tekrar artış yaşamıştır. Granit
faktörlerinde
VZA yardmyla literatürde; salk sektörü, üniversiteler, bankaclk, ulam gibidibirçok
alana azaltma yapılmaya çalışılır. Etkin sınırda
kısmında ise 2007 yılı haricindeki tüm yıllarda üretim
yer alan A, B, C ve D gözlemleri ve zarf içinde kalan E,
yönelik çalmalar
yaplmtr.
Daha
önce
yaplan
VZA çalmalarnda mermercilik
değeri
bakımından
sürekli
bir artış
yaşanmıştır.
F, ve G gözlemleri yine Şekil 3’de görülmektedir. Etkin
sektörünün pek fazla olmad dikkati çekmitir. Afyon ilindeki mermer iletmelerinde
sınır üzerinde yer alan gözlemler Farrell tanımlamasına
VZA ve
ile dierleri,
İşletme Düzeyinde
Etkinlik
ve deikenleri
yaplan bir analizde (Eleren
2007 ) ise girdi
ve çkt
göre finansal
aynı zamanda üretim sınırı üzerinde de yer alırlar.
Verimlilik
Ölçümü
kaynakl veriler olup yabanc ve öz kaynaklar, igücü giderleri girdi; net satlar
brüt göre sabit getiri) varsayımı altında üretim
CRS ve
(ölçeğe
kârllk ise çktlar VZA
oluturmutur.
Uygulama
alannda
sektörün
kendi
yapsna
göre
girdi
ve
sınırı
üzerindeki
noktalar toplam etkindir. E gözlemi, B
yardımıyla literatürde; sağlık sektörü, üniversiçkt deikenleriteler,
deikenlik
gösterebilmektedir.
ve
C
gözlemlerinin
etkin sınır üzerinde bulunan bir doğbankacılık, ulaşım gibi birçok alana yönelik çalışrusal
kombinasyonu
olan ve E’nin üretim karışımının
malar yapılmıştır. Daha önce yapılan VZA çalışmalarınletmelerin çkt oluturma sürecinde girdilerini hangi seviyede kullanldnn
aynısını
kullanan
hipotetik
bir E* tanımlanabilir. Bu nokta
da mermercilik sektörünün pek fazla olmadığı dikkati
belirlenmesinde çekmiştir.
etkinlik ve
verimlilik
analizlerinden
yararlanlr.
Etkinlik,
iletmenin
toplam
etkindir
ve
etkin
olmayan
E için bir rol modelidir.
Afyon ilindeki mermer işletmelerinde yapılan
amaçlarn gerçekletirme
oran
olarak
kabul
edilebilir.
Hedeflere
ulama
derecesi
ve
bir
Girdiye
yönelik
yapılan
etkinlik
incelemesinde,
tek girdi
bir analizde (Eleren ve diğerleri, 2007 ) ise girdi ve çıkfaktörü
ve
iki
çıktı
faktörünün
bulunduğu
hipotetik
bir
çalmann arzulanan
etkisi ile gerçekleen
etkisi arasndaki
eklinde
tı değişkenleri
finansal kaynaklı
veriler olupilikidir
yabancı
ve tanmlamakta
üretim
süreci
için
çıktıya
yönelikte
yapılabilir.
Böyle
bir
mümkündür (Yakut,
2008: 12). işgücü giderleri girdi; net satışlar ve brüt
öz kaynaklar,
süreçte girdi faktörü miktarı aynı, fakat ürettikleri çıktı
kârlılık ise çıktıları oluşturmuştur. Uygulama alanında
miktarı
farklıdır (Tarım, 2001: 24).
Üretim süreci girdilerin
çktlara
dönütürülmesini
içerir.
Bu
süreçte
belirli
bir
girdi
karmasn
sektörün kendi yapısına göre girdi ve çıktı değişkenleri
kullanarak en fazla
çktnn elde
edilmesi veya belirli bir çkt karmasn en az girdi kullanarak
değişkenlik
gösterebilmektedir.
Bu sürecin etkin olabilmesi, zaman boyutu dikkaelde edilmesi dönüümün etkinliini ortaya koyar. Üretim fonksiyonu bu sürece bal olarak
te
alınmadığında
mevcut teknoloji çerçevesinde, belirİşletmelerin
girdilerinidenir.
han- Üretim imkânlar
iletmenin, kulland
girdiler ileçıktı
elde oluşturma
ettii ürün sürecinde
arasndaki ilikilere
li
girdi
bileşiminin
kullanılarak maksimum çıktının elde
seviyede
kullanıldığının
belirlenmesinde
etkinliknin
veoluturduu snr,
kümesinde en iyigigirdi
çkt bileimini
veren karar
verme birimi (KVB)’
edilmesine
(output
oriented approach-çıktı odaklı yakverimlilik analizlerinden yararlanılır. Etkinlik, işletmenin
üretim snrn gösterir (Yolalan, 1993: 8).
laşım) veya belirli bir çıktı bileşiminin en az girdi kulla-
amaçlarını gerçekleştirme oranı olarak kabul edilebilir.
Hedeflere ulaşma derecesi ve bir çalışmanın arzulanan
Şekil 3. Girdiye Yönelik Etkin Sınır
nılarak (input oriented approach-girdi odaklı yaklaşım)
üretilmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, girdi bileşiminin
en verimli şekilde kullanılarak mümkün olası maksimum
çıktıyı üretme başarısı teknik etkinliği tanımlar. Buna
göre, teknik etkin olan karar birimlerinin üretim sınırı
üzerinde yer almaları beklenir. Üretim sınırı altında kalan
KVB’ lerin göreceli olarak kaynak israf ettikleri söylenebilir. Bunlar için referans verilen karar birimleri üretim
sınırını tanımlayan karar birimleri ve bunların doğrusal
kombinasyonları sonucunda oluşan hipotetik karar birimleridir. Bundan dolayı, üretim sınırı teknik etkin olan
tüm mümkün üretim karışımlarının kümesidir ve etkin
sınır olarak da kullanılmaktadır.
Şekil 4’de verilen A ve B KVB’ leri üretim sınırında
yer almaktadırlar ve bunlar teknik etkindirler. P karar birimi, A ile aynı çıktı düzeyinde olmasına rağmen daha
fazla girdi kullanmıştır. Başka bir açıdan ise, P karar bi rimi B ile aynı miktarda girdi kullanmış olmasına rağmen
ekil 3. Girdiye Yönelik Etkin Snr
44
ekil 3’de konvekslik koulu altnda ampirik olarak çizilen e ürün grafii parçal dorusaldr.
Girdi yönelimli varsaym altnda, etkin olmayan karar birimlerinin etkin snra çekilebilmesi
için, çkt miktar sabit tutularak girdi faktörlerinde azaltma yaplmaya çallr. Etkin snrda
üretme baars teknik etkinlii tanmlar. Buna göre, teknik etkin olan karar birimlerinin
üretim snr üzerinde yer almalar beklenir. Üretim snr altnda kalan KVB’ lerin göreceli
olarak kaynak israf ettikleri söylenebilir. Bunlar için referans verilen karar birimleri üretim
nrn tanmlayan karar birimleri ve bunlarn dorusal kombinasyonlar sonucunda oluan
hipotetik karar birimleridir. Bundan dolay, üretim snr teknik etkin olan tüm mümkün
üretim karmlarnn kümesidir ve etkin snr olarak da kullanlmaktadr.
Temmuz 2011
araştırırken; çıktıya yönelik VZA modelleri belirli bir girdi
bileşimi ile en fazla ne kadar çıktı bileşimi elde edilebileceğini araştırmaktadır (Özcan, 2007: 10).
CCR Modeli CRS varsayımı altında kurulur ve bu
varsayımda bir işletmenin etkinliği ve verimliliği birbirine
eşittir (Kale, 2009: 15). CCR modeli Charnes, Cooper
ve Rhodes tarafından 1978 yılında önerilmiştir. CCR’de
etkin sınır, CRS özelliği gösterir ki bu çıktı miktarı girdilerdeki artış ile aynı oranda artma durumunda meydana
gelir (Öner, 2008: 31).
Banker, Charnes, Cooper (1984) tarafından geliştirilen BCC modeli verilen bir ölçekte teknik etkinliği verir
ve IRS, DRS veya CRS altında, teknik ve ölçek etkinliğinin ayrımını yapar. BCC modeli ölçeğe göre değişken
Şekil 4. Teknik Etkinlik ve Verimlilik
getiri altında teknik etkinliği ölçmektedir. Ölçeğe göre
ekil 4. Teknik Etkinlik ve Verimlilik
değişken getiri durumunda ise, ölçek etkinliği olmadaha az çıktı üretmiştir. Bundan ötürü, P teknik etkinsiz
yan bir karar birimi eğer teknik etkinliğe sahipse en iyi
bir karar birimidir. A, B ve P karar birimleri düşünülekil 4’de verilen
A ve Bverimlilik
KVB’ leri
üretim snrnda
teknik
gözlem
olarak etkin sınır üzerinde bulunabilir (Behdioğdüğünde,
bakımından
(çıktı/ yer
girdi)almaktadrlar
B’nin diğer ve bunlar
etkindirler. P karar
birimi,
A
ile
ayn
çkt
düzeyinde
olmasna
ramen
daha
fazla
girdi 2009: 306). Dolayısıyla, aynı karar birimi
lu ve Özcan,
ikisine göre daha verimli olduğu, P’nin ise en verimsiz
kullanmtr. Baka
birbirimi
açdanolduğu
ise, P karar
birimi
ile ayn
miktarda
kullanm
içinolmasna
teknik etkinlik ölçümünün, CRS durumunda, VRS
karar
görülür.
AB
karar
birimi
teknikgirdi
etkinamen daha az dir
çktfakat
üretmitir.
Bundan
ötürü,
P
teknik
etkinsiz
bir
karar
birimidir.
A, B ve Pkıyasla daha düşük çıktığı belirlenir (Yavuz,
durumuna
B ile kıyaslandığında verimliliği düşüktür (Tarım,
karar birimleri düünüldüünde,
ikisine47).
göre
2001: 16-26). verimlilik bakmndan (çkt/ girdi) B’ nin dier2001:
daha verimli olduu, P’nin ise en verimsiz karar birimi olduu görülür. A karar birimi teknik
Teknik etkinlik, verimlilii
işletme düzeyinde
yüksek2001:
ekonomik
Solow (1957) ve Diewert (1980), verimlilikteki deetkindir fakat B ile kyaslandnda
düüktür (Tarm,
16-26).
performans seviyelerine ulaşabilmenin ve böylece yük-
ğişmeyi üretim fonksiyonundaki kaymaya bağlı olarak
tergesidir (Deliktaş, 2006: 4).
banlı bir teknik geliştiren Caves, Christensen ve Die-
11). Herhangi bir KVB için, teknik etkinlik sabit iken
ölçek büyütüldüğünde verimlilik artarsa ölçeğe göre
artan getiri (IRS), ölçek küçüldüğünde verimlilikte artış
varsa ölçeğe göre azalan getiri (DRS) ve eğer değişiklik
doğrusal ise CRS olduğunun göstergesidir (Banker ve
diğerleri, 1984).
Malmquist endeksi, uzaklık fonksiyonları yardımıyla hesaplanan bir endekstir (Aslankaraoğlu, 2006: 35).
Fare, Grosskopf, Norris ve Zhang (1994) daha önce
Diewert’in yaklaşımından farklı olarak TFV’ ne parametrik olmayan bir yaklaşımla uzaklık fonksiyonu yöntemiyle verimlilik hesaplamışlardır (Fare ve diğerleri,
1994: 66-83). Bu uzaklık fonksiyonu, verimlilikteki değişimlerin iki faktörden kaynaklı olduğunu göz önünde
bulundurur. Bunlardan birincisi etkinlik değişimi ikincisi
Teknik etkinlik,sek
iletme
düzeyindegücüne
yüksek sahip
ekonomik
performans
bir rekabet
olabilmenin
de seviyelerine
ana un- ulaabilmenin
tanımlamışlardır (Caves ve diğerleri, 1982: 79). Malmve böylece yüksek
bir rekabet
gücüne
sahip olabilmenin
de ana unsurunu
surunu
oluşturur.
Bundan
dolayı, etkinlikteki
değişme,oluturur.
quistBundan
TFV endeksinde, iki gözlemin TFV’ ndeki değişim,
dolay, etkinlikteki
ulusal
global ederek
teknolojiyi
ulusal deime,
ekonominin
globalekonominin
teknolojiyi adapte
iç- adapte
ortak ederek
olarak belirlenen bir teknolojiye uzaklıklarının oranı
çselletirebilmesi
ve bunu TFV’ ne
bir göstergesidir
4).
selleştirebilmesi
veaktarmasnn
bunu TFV’ ne
aktarmasının(Delikta,
bir gös- 2006:şeklinde
ifade edilir. TFV endeksini ölçmek için VZA ta-
Ölçek etkinlii, en verimlii ölçek büyüklüüne olan yaknlk olarak adlandrlr wert
(Webster
ve TFV değişimini etkinlik değişimi ve teknik
(1982),
etkinliği,
en verimliği
ölçek
büyüklüğüne
olan büyütüldüünde
dierleri, 1998: 11).Ölçek
Herhangi
bir KVB
için, teknik
etkinlik
sabit iken ölçek
değişme şeklindeki bileşenlere ayırarak incelemişlerdir.
adlandırılır
(Webster
diğerleri, 1998:
verimlilik artarsayakınlık
ölçee olarak
göre artan
getiri (IRS),
ölçek ve
küçüldüünde
verimlilikte art varsa
VZA, KVB olarak nitelendirilen ve benzer mal veya
hizmet üreten işletmelerin göreceli etkinliklerini ölçmeyi
amaçlayan bir yöntemdir. Çok sayıda farklı ve girdiye
sahip olup ve farklı ölçüm birimleriyle ölçülmüş birimler,
tek bir ortak ölçütte birleştirilememesi durumunda, VZA
sayesinde göreceli olarak TFV’ leri de dikkate alınarak
doğrusal programlama prensipleri temelinde ölçülür.
Analiz sonucunda, etkinlik sınırı üzerinde yer alan en iyi
KVB’ leri görece etkin olarak değerlendirir ve bu birimler
referans kümesi olarak ifade edilir (Ünal, 2008: 169).
CCR ve BCC olarak bilinen iki model VZA’ nın en
temel modelleridir. İki modelde girdiye ve çıktıya yönelik
olarak hesaplanabilmektedir. Girdiye ve çıktıya yönelik
VZA modelleri, temelde birbirlerine çok benzemekle
beraber; girdiye yönelik VZA modelleri, belirli bir çıktı
bileşimini en etkin şekilde üretebilmek amacıyla kullanılacak en uygun girdi bileşiminin nasıl olması gerektiğini
45
Temmuz 2011
ise teknolojik değişmedir. Grosskopf yaklaşımında, verimlilik artışı etkinlik ve teknolojik değişimdeki değişime bağlı olarak çıktıda meydana gelen net artış olarak
tanımlanmış, etkinliğin aslında teknoloji sınırından ne
kadar uzakta olunduğunu belirttiğini ve teknolojik değişimden bahsedilen kısmın aslında üretim sınırının yer
değiştirmesi şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmiştir
(Aslankaraoğlu, 2006).
Malmquist TFV endeksi, model yapısında girdi ya da
çıktı fiyatları bilgisini gerektirmemektedir ki bu onların fiyatların olmadığı durumlarda kullanışlı hale getirir. Aynı
zamanda, maliyet minimizasyonu veya kâr maksimizasyonu gibi varsayım gerektirmemektedirler (Fare ve diğerleri, 1997: 120).
Kaynaklar
• Aslankaraoğulu, N., “Veri Zarflama Analizi ve Temel
Bileşenler Analizi ile Avrupa Birliği Ülkelerinin Sıralanması” , Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, (s. 35), 2006.
• Banker, R. D., Charnes, A., ve Cooper W. W. “Some
Models for Estimating Technical and Scale Inefficiencies in Data Envelopment Analysis”, Management
Science, Sayı 9, Cilt 30, s. 1078- 1092.
• Behdioğlu S. ve Özcan, G. “Veri Zarflama Analizi ve
Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, Sayı 3, Cilt 14, s. 301-326, (2009).
• Caves, D. W., Christensen, L. R, Diewert, W. E,
“Multilateral Comparisons of Output, Input, and Productivity Using Superlative Index Numbers” , Economic Journal, Sayı 92, s. 73-86, (1982).
• Çonkar, K., Mermer Sektörü Rekabet Analizi, Afyon
Kocatepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri
Komisyonu, Proje No:06.İİBF.01, Afyon, 2007.
• Fare, R., Grosskopf, S., Norriss, M. ve Zhang, Z. Y.
“Productivity Growth, Technical Progress and Efficiency Change in Industrialized Countries”, The American Economic Review, Cilt 84, s. 66-80, (1994).
• Fare, R., Tatje, E., Grosskopf, S. ve Lovell, C. A. “Biased Technical Change and Malmquist Productivity
Index”, Scand. J. of Economics, Sayı 1, Cilt 99, s.
119-127, (1997).
• Kale, S., “Veri Zarflama Analizi İle Banka Şubelerinin
Performansının Ölçülmesi”, Doktora Tezi, Kadir Has
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, (s.
15), 2009.
• Öner, A., “Veri Zarflama Analizi ve Finans Sektöründe Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, (s.
31), 2008.
• Özcan, G., “Veri Zarflama Analizi ve Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama” , Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kütahya,
(s. 10), 2007.
• Soytekin, Z., “Mermer Sektörünün Rekabet Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, 1999.
• Tarım, A. (2001), Veri Zarflama Analizi Matematiksel
Programlama Tabanlı Göreli Etkinlik Ölçüm Yaklaşımı, Ankara: Sayıştay Araştırma/ İnceleme/ Çeviri
Dizisi.
• TBMM. (2010). Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, Ankara, Yasama Yılı: 4 (S. Sayısı: 544),
Dönem: 23.
• Deliktaş, E. “İzmir Küçük, Orta ve Büyük Ölçekli İmalat Sanayinde Üretim Etkinliği ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi”, Ege Üniversitesi Working Papers in
Economics, Sayı 06/03, s. 4, (2006).
• Ünal. H. Ö. “Veri Zarflama Analizi (VZA) ile Türkiye’deki Vakıf Üniversitelerinin Etkinliğinin Ölçülmesi”,
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, Sayı
2, Cilt 37, s. 167-185, (2008).
• Demirel, N., “Küresel Krizlerin Türkiye Mermer Sektörüne Etkileri ve Afyon Mermer Sektöründe Bir
Araştırma” , Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, 2010.
• Webster, R., Kennedy S., ve Johnson L. “Comparing Techniques for Measuring The Efficiency and
Productivity of Australian Private Hospitals”, Econometrics and Applied Statistics, s. 11, (1998).
• Eleren, A. Ağca, V. ve Yörük, D. “Mermer İşletmelerinin Veri Zarflama Analizi Yöntemi İle Etkinlik Analiz.”
4. KOBİ’ler ve Verimlilik Kongresi’nde sunulan bildiri.
İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul, (s. 496- 507),
7-8 Aralık 2007.
• Yakut, E., “İmalat Sanayisinde Firma Etkinliğinin
Ölçümü ve Finansal Analizi: (1996-2006 Dönemi)”,
Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Gaziantep, (s.16), 2008.
• Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı “Tabii Kaynaklar”
http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webp
ages&b=tabiikaynaklar&bn=216&hn=12&nm=390&
id=390 Erişim Tarihi: 29 Ekim 2010.
• Yavuz, İ. (2001), Sağlık Sektöründe Etkinlik Ölçümü,
Ankara: MPM Yayınları.
• Yolalan, R. (1993), İşletmelerarası Göreli Etkinlik Ölçümü, Ankara: MPM Yayınları.
46
haber
Temmuz 2011
MPM, Ergonomi Çalıştayı’nda Temsil Edildi
İzmir Makine Mühendisleri Odası Endüstri ve
İşletme Mühendisliği Meslek Dalı Komisyonu tarafından 25 Haziran 2011 tarihinde düzenlenen
Ergonomi Çalıştayına MPM’yi temsilen Ege Bölge
Müdürü Dr. Canan Arıkbay ve Eğitim ve Danışmanlık Bölümü Uzmanı Hayriye Ordukaya katıldı.
Ergonomi konusunun Türkiye’de mevzuat ve standartlardaki yeri ve geleceği ana temalı Çalıştay’da
Hayriye Ordukaya tarafından MPM’nin ergonomi
konusundaki faaliyetlerinin anlatıldığı bir sunum yapıldı. Sunum kapsamında, geçmişte ergonomi konusunda faaliyet gösteren en önemli kurum olma
özelliğini yeniden kazanmak isteyen Türkiye Verimlilik
Merkezi’nin bu amaçla gerçekleştirdiği ve planladığı
eğitim, danışmanlık ve araştırma çalışmaları konusunda bilgiler paylaşıldı.
Tüm gün süren Çalıştay’ın sabah oturumlarında tarım aletlerinin kullanımında ergonomik düzenlemeler, karayollarında ergonomik tasarımların önemi ve ergonominin mevcut yasa ve yönetmeliklerdeki yeri konusunda
sunumlar yapıldı ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Öğleden sonraki bölümde ise, iş sağlığı noktasında
işyeri hekimliği ve ergonomi konusu özellikle yasal zeminde tartışılarak, işletmeye özel ergonomik iş tasarımı
konusunda sunuş yapıldı. Ayrıca mevcut durumda ergonomi konusunun Türkiye’deki çalışma alanları, gelişimi
ve geleceği tartışılarak Çalıştay sonuçlarının, önümüzdeki yıl Bursa‘da yapılacak olan Endüstri Mühendisliği
Kurultayı’nda sunulmak üzere raporlanacağı belirtildi.
MPM, Enerji Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış
Toplantısı’nda Temsil Edildi
MPM, British Council ve Carbon Clear Co. Firması ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen Enerji
Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış Toplantısı’nda
temsil edildi.
Milli Prodüktivite Merkezi’ni Teknik Müşavir
Dr. Mustafa Kemal Akgül’ün temsil ettiği bu toplantının amacı; Türkiye’de yeni bir inisiyatif ve girişim grubunun oluşturulmasıdır. Bu amaçla, enerji verimliliği
konusunda uzman paydaşları (kamu temsilcileri, özel
sektör temsilcileri, STK’lar, medya) bir araya getirerek
Türkiye’deki mevcut uygulamaların etkinliğini değerlendirmek ve bu uygulamaların verimliliğini ve yaygınlığını arttırmaktır. Bu amaçla çekirdek bir tartışma
grubu oluşturulacaktır. Bu grup girişimin uygulama
aşamasında gerçekleştirilecek olan faaliyetleri içeren
bir eylem planı hazırlayacaktır.
MPM’nin genel çalışmaları ile birlikte; önceki yıllardan bu yana yürütülen eko verimlilik çalışmaları ile MPM’de
yürütülmesi planlanan Temiz Üretim Merkezi girişimleri konusunda katılımcıların Dr. Akgül tarafından bilgilendirildiği bu toplantıdan elde edilen çıktılardan en belli başlıcalar ise aşağıda yer alan başlıklarda belirlenmiştir.
- Enerji verimliliği konusunda çalışan kuruluşların birlikte çalışabilirlik ara yüzlerinin belirlenmesi,
- Enerji verimliliği konusunda bir sürekli çalışma grubu veya platformun kurulması,
- Kamu ve özel sektör kuruluşları destekleri ve STK’ların katılımları ile toplumun bütün kesimlerinde enerji
verimliliğine dikkat çeken farkındalık eğitimleri ve konferanslarının verilmesi,
- Kurum, kuruluş ve işletmeler arasında ortak proje yapabilme işbirliğinin başlatılması,
- Enerji verimliliği uygulamalarına yönelik projelerin maliyetlerinin karşılanmasına yönelik, uygun finansman
modellerinin bulunması.
47
Temmuz 2011
MPM’DEN KONFERANSLAR…
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
ve GASKİ Genel Müdürlüğü
“Çalışma Hayatında Verimlilik”
İzmir Valiliği ve TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü
“Zaman ve Toplantı Yönetimi”
MPM Ege Bölge Müdürlüğü tarafından 2011 Verimlilik Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen
“Zaman ve Toplantı Yönetimi” konulu konferanslar,
TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü’nde 25 Mayıs, İzmir
Valiliği’nde ise 26 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölüm Başkanlığı
Uzmanı Asuman Uğur tarafından verilen ‘Zaman ve
Toplantı Yönetimi’ konulu konferanslar kapsamında;
zaman yönetimine ilişkin kavramlar, zaman yönetimi
için yapılması gerekenler, zaman yönetimini engelleyen nedenler ve çözüm yolları, toplantı yapmanın kriterleri, toplantı çeşitleri, toplantı öncesinde, toplantı
sırasında ve sonrasında yapılması gereken konular
aktarıldı. Konferanslara toplam 165 kişi katıldı.
Cihan Elektronik, Rize
“Etkili İletişim ve Beden Dili”
MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nün organizasyonuyla, merkezi Rize’de bulunan Cihan Elektronik
personeline yönelik “Etkili İletişim ve Beden Dili” konferansı düzenlendi. 15 Haziran 2011 tarihinde MPM
Uzmanı Cangül Tosun tarafından verilen konferansta; etkili iletişim kurmada dikkat edilmesi gereken konular ile beden dilinin unsurları ve beden dilini doğru
kullanma ve okumanın püf noktaları anlatıldı. Konferansa 30 kişi katıldı.
Bingöl Ticaret ve Sanayi Odası
“Verimlilik ve İnovasyon”
MPM Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürlüğü Uzmanı Hatice Eksen tarafından Bingöl Ticaret ve
Sanayi Odası’nda “Verimlilik ve İnovasyon” konulu
konferans gerçekleştirildi. 15 Haziran 2011 tarihinde
düzenlenen konferansta; ilk oturumda Uzman Hatice
Eksen “Milli Prodüktivite Merkezi ve Verimlilik”, ikinci oturumda da “İnovasyon” konusunda bilgi verdi.
Konferansa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, İl Milli
Eğitim Müdür Yardımcısı ve Sanayiciler olmak üzere
15 kişi katıldı.
İzmir Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü
“Liderlik ve Takım Çalışması”
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nde
15 Haziran 2011 tarihinde, yaklaşık 50 kişilik bir gruba, MPM Uzmanı Gülcan Bayramlı tarafından “Liderlik ve Takım Çalışması” konulu konferans verildi.
Bayramlı yaptığı sunumda; liderlik ve yöneticilik arasındaki farklar, temel liderlik özellikleri, takım çalışması
kavramı, takımlarının etkin yönetilmesi için yapılması
gerekenler ve takım çalışmasının önündeki engeller
gibi konulara değindi. Konferans, katılımcıların soru ve
görüşlerini paylaştığı katılımcı bir ortamda geçti.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve GASKİ Genel Müdürlüğü yönetici ve çalışanlarına yönelik olarak
“Çalışma Hayatında Verimlilik” konferansı düzenlendi. 16 Haziran 2011 tarihinde Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda yapılan konferansta; MPM Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürü
Mustafa Balaban, “Verimlilik, Verimliliğin Önemi,
Çalışma Hayatı ve Verimlilik, Bireysel Performans Artırma, Motivasyon, Etkin İletişim, Verimli Bir İş Hayatı
İçin İzlenecek Yollar, Çalışma Hayatında İnsan Tipleri”
konularında bilgi verildi. Konferansa 100 kişi katıldı.
Makina Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi
“Yenilikçi ve Müşteri Odaklı Ürün Tasarımı”
MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü ve Makina Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi işbirliğiyle üretim ve
tasarım konusuyla ilgilenenlere yönelik olarak “Yenilikçi ve Müşteri Odaklı Ürün Tasarımı” konulu konferans
20 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Konferansın açılış konuşması MPM Karadeniz Bölge Müdürü Nuray Kansız tarafından yapıldı. Nuray Kansız
konuşmasında; MPM’nın tanıtımını yaparak Bölge
Müdürlüğü’nün faaliyetlerinden bahsetti. MPM Uzmanı Şakir Karakaya tarafından sunulan konferans
kapsamında ise; mevcut tasarımların iyileştirilmesinde
ve “yenilikçi” ürün tasarımında deneme-yanılma yönteminin neden olduğu zaman kaybını ve maliyet artışını engellemek ve tasarım performansını iyileştirmenin
mümkün olduğu; Tasarımda Altı-Sigma Metodolojisi
kapsamında yararlanılan Kalite Fonksiyonu Yayılımı
(QFD), TRIZ (Yaratıcı Problem Çözme Teorisi), Taguchi
Yaklaşımı ile Robust Tasarım Yaklaşımı hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Foça Açık Ceza İnfaz Kurumu
“İş Sağlığı ve Güvenliği”
İzmir Foça Ceza İnfaz Kurumu’nda, 24 Haziran
2011 tarihinde MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölümü
Uzmanı Hayriye Ordukaya tarafından İş Sağlığı ve
Güvenliği Temel Prensipleri konusunda bir konferans
verildi. MPM Ege Bölge Müdürlüğü tarafından organize edilen konferansa yaklaşık 40 hükümlü, cezaevi
yöneticisi ve personeli katıldı. Konferans kapsamında,
cezaevi üretim faaliyetlerinde yer alan hükümlülere, iş
ortamındaki sağlık ve güvenlik riskleri ve sosyal hakları konusunda bilgiler verilerek sadece çalışırken değil
hayatın her alanında güvenlik bilinciyle hareket etmenin gerekliliği ve önemi anlatıldı.
48
MPM’DEN YENİ YAYIN
YAYIN NO: 721
KİTABIN İSMİ: TEMEL MAKROEKONOMİK
FİYATLARIN ÜRETİM ÜZERİNE ETKİLERİ
YAZAR: İlknur PULAK TARAS
Gülçin MANZAK AYDIN
Demet BARLİN HARMANKAYA
FİYATI: 10 TL
SAYFA SAYISI: 54
AÇIKLAMA:
Bu çalışmada, Türkiye’de uygulanmakta
olan makroekonomik politikaların tekrar
değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda 1992-2008 dönemi için makroekonomik fiyatlar olarak özetlenebilecek;
faiz haddi, döviz kuru, enerji fiyatları ve
ücretlerin Türkiye imalat sanayi üretimi
üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Dolayısıyla değişkenlerin seçiminde, üretim
maliyetlerine dayanan arz yönlü bir bakış
açısı tercih edilmiştir.
Çalışma teorik ve ampirik olmak üzere iki
ana bölümden oluşmuştur. Öncelikle, incelenen dönemin iktisadi hareketlerini daha iyi yorumlayabilmek için kendi içinde bütünlük arz eden
1980 sonrası iktisat politikalarının genel bir değerlendirmesine yer verilmiştir. Böylece, 1980’den bu
yana giderek serbestleşen mal ve sermaye hareketlerinin ele alınan değişkenler üzerindeki etkileri
göz önünde bulundurulmuştur. Çalışmanın ampirik ayağı ise, bahsi geçen ilişkilerin çeşitli ekonometrik yöntemlerle analiz edilmesiyle oluşturulmuştur. Bunun için seriler, aralarındaki uzun dönem
denge ilişkilerini araştırmak amacıyla eşbütünleşme testine tabi tutulmuştur. Daha sonra aralarındaki nedensellik ilişkileri analiz edilmiş; değişkenlerin üretim üzerindeki etkilerini görmek amacıyla
yapılan Vektör Otoregresif Model (VAR) çözümlemesi ile etki-tepki fonksiyonları ve varyans ayrıştırma tabloları incelenmiştir. Sonuç olarak yapılan ekonometrik analiz, dönem boyunca hakim olan
ekonomi politikalarıyla beraber değerlendirilmiştir.
VERİMLİLİK DERGİSİ 2011/3
2011/3 Verimlilik Dergisi yayınlandı.
Dergide sırasıyla şu makaleler yer alıyor:
• Küresel Finansal Krizin KOBİ’ler
Üzerindeki Etkileri ve Uygulanan
Pazarlama Stratejileri
Doç. Dr. Mustafa GÜLMEZ
Canan YILMAZ
Tuğba ÖZBÖLÜK
• İmalat Sanayi İşletmelerinde Verimlilik
Yönetimi ve Denizli İlinde Karşılaştırmalı
Bir Alan Çalışması
M. Hürol METE
Yrd. Doç. Dr. Öznur AZİZOĞLU
• Hastanelerde Verimlilik Artışı İçin
Hasta Güvenliği Uygulamaları ve
Hasta Güvenliğinin Sağlanmasında
Dönüşümcü Liderliğin Etkisi
Dr. Neslihan DERİN
Dr. Erkan T. DEMİREL
• Özel Sektörde Hizmet İçi Eğitim
Programlarını Değerlendirme (Kuruluş
İçi Kalite Denetçisi Programını
Değerlendirme Örneği)
Yrd. Doç. Dr. Ömer Cem KARACAOĞLU
• Sağlık Çalışanlarının İş Doyumunu
Etkileyen Faktörlerin Yapısal Eşitlik Modeli ile Değerlendirilmesi
Serap TAŞKAYA - Doç. Dr. Bayram ŞAHİN
• Performans Değerlendirme Sonuçlarının Kariyer Yönetim Sürecinde Kullanımı ve Çalışan
Verimliliği Üzerine Yansımaları: Teorik Bir Değerlendirme
Dr. Kurtuluş KAYMAZ
Yıllık abone ücreti 30 TL olan Dergiye (öğrenci ve öğretmenlere 25 TL)
MPM Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanlığı
ve Bölge Müdürlüklerinden abone olabilirsiniz.
Download