Sinop Faciası ve Sonuçları XIX. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı

advertisement
Sinop Faciası ve Sonuçları
XIX. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu, duraklama dönemini
tamamlamış ve özellikle Fransız İhtilali’nin de etkisiyle çıkan çeşitli isyanlar ile
parçalanma dönemine gimişti, bu yıllar aynı zamanda İmparatorluğun idari, askeri,
adli ve eğitim alanında yaptığı köklü ıslahatlarla Avrupalı bir devlet halini almaya
başladığı yıllardı. Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisini toparlamak için yaptığı bu
gayret kendisine Avrupalı büyük devletlerden İngiltere ve Fransa’nın sempatisini
kazandırdı, Osmanlı devlet adamları ise bundan faldalanmaya çalıştı ve Bab-ı Ali dış
siyasetinde yüzyıllardır takip ettiği kendi kendine yeterlilik prensibi terk edilerek,
Osmanlıya karşı tahrip edici siyasetleri olan İngiltere ve Fransa’nın dostluğu ve
yardımı sağlandı. Bu suretle uluslararası ilişkilerde pasif politika terk edilerek aktif bir
politikaya geçildi.
Üçlü İttifak, Askeri Müze Koleksiyonu
Yakın dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun ençok savaştığı devletlerin
başında yer alan Rusya’nın; Çar Büyük Petro’nun Azak Denizi’ni Rusya’ya
kazandırdığı günden beri politikasının başlıca hedefi, Karadeniz’ı Rus gölü yapmak,
İstanbul’u ve Boğazları Rusya’ya Kazandırmak, böylece Akdeniz’e varmak ve sıcak
denizlere inmek istemesinden dolayı devamlı Osmanlı-Rus ilişkileri gerilim halindeydi.
Ruslar bunu gerçekleştirmek için üç yol takip ediyorlardı;
Savaş yaparak kendilerini İstanbul ve Akdeniz’den ayıran engelleri
ortadan kaldırmak,
Osmanlı İmparatorluğu’ndan menfaatleri olan devletlerden Avusturya,
İngiltere ve Fransa ile fırsat çıktıkça Osmanlının topraklarını paylaşmak,
Osmanlı İmparatorluğu’nu himaye altına almaktı.
Ruslar ilk olarak, Küçük Kaynarca Antlaşması’na koydurdukları bir madde ile
Ortodoksların himayesini sağlamak yolunda kendilerine bir hak tanıttırmışlardı. Daha
sonra Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile ortaya çıkan “Mısır Meselesi”ni
değerlendirmek isteyen Rusya desteğine karşılık Osmanlı İmparatorluğu’ndan 8
Temmuz 1833’te imzalanan Hünkar İskelesi Antlaşması ile önemli imtiyazlar elde
1
ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nu uydulaştırarak tek başına hareket etmek istemişti.
Fakat bu durum üzerine İngiltere ve Fransa’nın Akdeniz’deki filolarını arttırması, bir
İngiliz filosunun İzmir önlerinde görülmesi, hatta bir aralık boğazları zorlaması ve Rus
filosunun batırılması bile düşünülmüş olması ve Avusturya’nın da, durumun Avrupa
politikası için doğurabileceği mahzurlar üzerine uyarması sonucu tam anlamıyla
yürürlüğe sokamamıştı.
19’ncu Yüzyıl Osmanlı Gemileri
1848 ihtilalinin sarsıntısıyla Prusya, Fransa, Avusturya’nın zayıf düştüklerini
düşünen Çar I.Nikola eğer İngilizlerle anlaştıkları takdirde amacına ulaşabileceğini
sandı ve 1844 te yaptığı İngiltere ziyaretinden de güç bularak, 1853 te İngiliz elçisiyle
yaptığı bir görüşmede sonradan ünlü olacak olan; Osmanlı İmparatorluğu için “Hasta
Adam”deyimi ilk kez kullandı ve topraklarının sezsizce bölüşülmesini teklif etti.
Ruslara gore, Memleketeyn (Eflak ve Boğdan), Sırbistan ve Bulgaristan Osmanlıdan
kopartılarak himayeleri altına girmeliydi. Buna karşılık İngiltere’ye Mısır ve Girit ikram
ediliyordu. İngilizler Rusların bu düşüncelerini olumlu karşılamadılar ise de Rusya bu
kararından vazgeçmedi. İstanbul’a olağan üstü elçi olarak Türkleri sevmeyen
Mençikov’u gönderdi. Mençikov Şubatın son günlerinde Grovnik gemisinden
gösterişli bir biçimde Galata’ya çıktı.
O sırada İngiliz elçisi Stratford ve Fransız elçisi Laveyette’nin ülkelerinde
bulunmalarını fırsat bilerek meydanı boş buldu. Osmanlı Hariciye Nazırı Fuat Paşa’yı
görevinden aldırdı, daha sonra Mençikov Fransız elçisi ile kutsal yerler konusunda
uzlaşmakla birlikte Osmanlı Ortodoks uyruklarının Rus himayesine girmesi yolundaki
Rus talebini devam ettirdi. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa bunu şiddetle red etmesi
üzerine Mençikov İstanbul’u terk etti. Rusya talebi kabul edilinceye kadar
Memleketeyn topraklarını işgal edeceğini açıkladıktan sonra, İngiliz ve Fransiz
donanmaları Çanakkale önlerinde Beşike Limanında demirlediler. Buna rağmen
Ruslar Memleketeyn’i işgal etti. Bu arada, barışı sağlamak amacıyla Rusya dışındaki
dört büyük devlet (Avusturya, Prusya, İngiltere ve Fransa) Viyana’da toplanarak
“Viyana notası” denilen bir uzlaşma formülü buldular. Rusya bu notayı kabul ettiyse
de Stradford ‘un resmi görüşlerine taban tabana zıt kişisel telkinlerden cesaret alan
Bab-ı Ali notada Osmanlı çıkarlarını gözeten değişiklikler istedi. Nikola bunları Kabul
etmeyince savaş ortamı yeniden doğdu.
2
Hükümdarın topladığı olağanüstü meclis 26 Eylül 1853 günü Rusya’ya karşı
savaşın açılmasına karar verdi. Ferman da 29 Eylül’de çıktı. Fakat bu karara rağmen
politik şartlarından ötürü savaşın fiili olarak açılması biraz uzadı. Osmanlıların Tuna
Cephesi komutanı Ömer Paşa Eflâk’taki Rus karargâhına bir ulak göndererek
komutanları Gorçakof’a işgal edilen yerlerin derhal boşaltılması konusunda ültimaton
verdi. Bu ültimaton Ruslar tarafından kabul edilmemesi üzerine Beşike Limanında
bekleyen İngiliz ve Fransız donanmasına mensup gemiler İstanbul’a geldi. Üç gün
sonra da Türk ve Mısır askerleri sürpriz bir atakla Tuna’yı aşıp Bükreş’in 50 km.
güneyindeki Rus mevzilerine saldırdılar, bu sırada hafif bir Osmanlı filosu
Karadeniz’e çıkmış ve bu filo savaşın açılmasından bir iki gün önce emir almaksızın
geri dönmüştü. Bu dönemde Osmanlı donanmasının ıslah heyetinde görev alan
Amiral Sir Adolfe Slade; Karadeniz’e, hafif filoların değil, tekmil donanmanın çıkıp
eğitim yapması gerektiği hususu Kaptan-ı Derya Mahmut Paşa’ya sık sık tekrarlamış
ve bu teklif “Bütün donanmanın Karadeniz’e çıkışı Rusları tahrik eder“
düşüncesiyle reddedilmişti. Hâlbuki deniz savaşlarında, hafif ve zayıf filoların denize
çıkışı düşmanı daha iyi tahrik ederdi.
Kaptan-ı Derya Karadeniz’e hafif bir filonun çıkarılmasında ısrar etmişti.
Karadeniz’e çıkarılacak olan filoya da üs olarak coğrafi ve tabii yapısı nedeniyle,
Sivastopol’a yakın olmasına rağmen Sinop seçilmişti. Kaptanı Derya Mahmut Paşa
donanmasını;
1- Bizzat kendisinin başında bulunduğu kalyon filosu,
2- Ahmet Paşa komutasındaki Boğaz ağzında görev yapacak olan hafif filo,
3- Mustafa Paşa komutasında olan ve Doğu Karadeniz limanlarına nakliyat
yapacak olan hafif bir filo,
4- Osman Paşa komutasındaki ve Sinop’ta üslenecek olan hafif bir filo.
Şeklinde dört kola ayırdı. Ekim ayı sonlarında Karadeniz’e açılan bir ticaret
gemisinin Boğazın 120 mil açıklarında Rus donanmasına mensup üç gemi
gördüğünü rapor etmesi üzerine Kaptan-ı Derya Mahmut Paşa, Osman Paşa
komutasındaki Karadeniz filosunu bir fırkateyn ile takviye etmeğe ve sonra buna ek
olarak Nusretiye ağır fırkateynini de vererek takviyeyi kuvvetlendirdi. Bu arada
Kaptan-ı Derya Mahmut Paşa, Müşavir Paşa’nın Karadeniz’e kalyon filosunu
çıkartmak konusundaki ısrarlarını da sürekli olarak; “Bab-ı Ali’nin Karadeniz’e
kalyon çıkarılmasına izin vermediğini“ ileri sürerek reddetti.
Bab-ı Ali’nin bu şekilde karar almasında, İngiltere’nin Malta’da bulunan
Akdeniz filosu komutanı Amiral Dundas’ın; esas olarak herhangi bir savaşı tahrik
etmemek amacıyla, askerlikten fazla politikacı gibi düşünerek hareket ettiği için
kalyonların Karadeniz’e çıkmamalarını tavsiye etmesinin rolü de büyüktü. Nitekim
İngilizlerin ve Fransızların donanmalarını getirip 2 Kasım 1853 günü Beykoz’a
demirletmeleri de, Ruslara bir gözdağı verip savaşı engellemek amacıyla yapılmıştı.
İşte bu Osmanlı yöneticilerinde artık Rusların donanmalarını Karadeniz’e
çıkaramayacakları konusunda yanlış bir kanı uyandırmıştı.
3
Bahriye Nazırı Kayserili Ahmet Paşa Feyhaman Duran, İstanbul Deniz Müzesi Koleksiyonu
Savaş fiili olarak 4 Ekim 1853 günü başladı. O gün Kayserili Ahmet Paşa
emrinde olarak on sekiz gemiden kurulu bir filo boğaz dışında görev almış olup,
Nusretiye ağır fırkateyni de bu filoyu takviye amacıyla denize çıkmıştı. Bu gemi ile
harekata Müşavir Paşa Amiral Adolphe Slade de katılmaktaydı.
Nusretiye, ilk olarak, düşmanı aramak amacıyla denize çıkarılmış olan Pervazı
Bahri gemisiyle karşılaştı. Pervazı Bahri herhangi bir düşman gemisi görmediğini,
fakat İsakçı Mevkiinden kuvvetli top sesleri duyduğunu bildirdi. Gerçekte de bu
mevkideki Osmanlı tahkimatı, Rusların denizden yaptıkları taarruzları defetmek için
topçu ateşi açmıştı. Pervazı Bahri’nin duyduğu sesler bunlardı.
Pervazı Bahri bundan sonra gene düşman aramak amacıyla Karadeniz
Ereğli’si yönüne gönderildi, fakat burada düşman donanmasıyla karşılaşarak yaptığı
muharebeler sonucunda mürettabatının çoğunu kaybederek Ruslara esir düştü. Bu
sırada Kaptan-ı Derya, Patrona Mustafa Paşa komutasındaki dört fırkateyni cephane
ve malzeme götürmek üzere Batum’a hareket ettirmiş, bir süre sonra da Osman
Paşa, komutasındaki on bir fırkateyn ve korveti de Sinop limanına hareket ettirmişti.
Osman Paşa’nın Avnillah, Nizamiye, Nesimi Zafer, Fazlullah, Dimyat, Navek
Bahir, Kaadi Zafer, Necmi Efşan, Feyzi Mabut, Gülsefir ve Ereğli gemilerinden kurulu
filosu uzun süren fırtınadan ötürü çok yorgun olarak hırpalanmış bir halde Sinop
limanına gelmişti Avnillah Fırkateyni’nde Patrona Osman Paşa, Nizamiye
Fırkateyni’nde ise Riyale Hüseyin Paşa yer alıyordu. Bu sırada Batum’dan gelen Nil
vapuru süvarisi Sinop’ta yatan donanmaya Rus gemileri gördüğünü bildirmişti.
Rusların Karadeniz donanması, Osmanlı tarafının deniz yoluyla kara
cephelerini takviye etmesine mani olmak için, biri doğu, diğeri de Batı Karadeniz’de
harekat yapmak üzere iki ayrı filo halinde Sivastopol’dan hareket etmişti. Amiral
Nahimoff komutasındaki üç kalyon ve dört fırkateynden kurulu filo ilk önce Kafkasya
kıyılarında Osmanlı nakliye gemilerini aramış, sonra da Doğu Anadolu’nun kuzey
kıyılarına gelmişti. Burada bir Osmanlı filosunun Sinop limanına girmiş olduğunu
haber aldığı için buraya doğru süratli bir keşif gemisi göndermekten başka, kendisi de
filosuyla bu tarafa doğru gelmeğe başlamıştı.
4
Nahimoff’un filosu, Batum’a cephane bıraktıktan sonra Sinop’a uğrayan Amiral
Mustafa’nın filosu tarafından görülmüştü. Amiral Mustafa, Amiral Osman’a keşif filosu
diye anlattığı Rus filosunun Poyraz yönünde uzaklaştığını haber verdi.
Sinop önünde Rus filosunun görülmesi Kaptan-ı Derya Mahmut Paşa’yı da
endişelendirmiş ve hemen Sinop’taki filoya dön emrini vermişti. Sinop’taki filo tek
değildi, biri Osman Paşa’nın emrindeki diğeride Mustafa Paşa’nın emrindeki iki filo
vardı. Bunlardan Mustafa Paşa’nın kendi filosuna mensup gemilerden Taif gemisini
Sinop’ta bırakıp kalan üç gemisiyle İstanbul’a dönmesi, Osman Paşa’nın ise; “hava
sakin olursa Ruslar gelip Sinop limanını abluka ediyorlar, Rus filosu Sinop
limanı önünden uzaklaştığı zaman ise fırtına çıkıyor, İstanbul’a hareket
etmemize mani oluyor“ şeklindeki cevaplar vererek geri dönüşü göze alamaması
üzerine faciaya davetiye çıkarıyordu. Tabiki burada donanmaya mensup tüm gemileri
Karadeniz’de eğitim yapmak fırsatını vermemiş olan devlet adamlarının hatalı
tutumları etkisini göstermiş ve bu hatalı kararlar donanmanın bir kısmının yok
olmasına neden olacaktı.
Sinop Baskını Krokisi
Keşif için gönderilen Rus gemisinin Amiral Nahimoff’a Sinop’ta yatmakta olan
Osmanlı filosunun olduğundan daha büyük olduğunu rapor etmesi üzerine Amiral
Nahimoff Sivastopol’dan takviye kuvvet istemesine neden oldu Osman Paşa’nın ise,
bu Rus filosunu keşfedip takviye gelmeden önce, ona taarruz etmemesi kadar Sinop
limanının ağızında hiç bir güvenlik tedbiri aldırmamış olması da büyük bir ihmaldi.
Böylelikle Amiral Nahimoff üç gün içinde filosunu takviye imkânı buldu.
Sinop Baskını
5
30 Kasım sabahı gün doğarken Amiral Nahimoff filosu iki kolona halinde Sinop
limanına girdi. Limanın sol yanı kara topçularımızın elinde bulunan beş toplu bir
batarya ile korunmaktaydı, bunun haricinde şehirde üç batarya daha vardı ve
filomuzun aldığı vaziyet nedeniyle yardımda bulunamamıştı, liman ağzındaki tahkimat
Rus gemilerine ateş açtılarsa da hiç bir isabet temin edememiş ve Rusların limana
girmelerine mani olamamıştı.
Rus gemileri, kıyı boyuna tek sıra olarak demirlemiş olan Osmanlı gemilerine
paralel olarak demirledi. Muharebe Osman Paşa’nın emriyle Nizamiye Fırkateyni’nin
ateşiyle başladı, iki donanma arasındaki orantısızlık her bakımdan büyüktü. Ruslar
bir kısım gemileriyle Osmanlı gemilerine, diğerleriyle de şehrin insan dolu bölgelerine
ateş açtılar. Muharebe 2,5 saat sürdü. Başlangıçta toplarına çok irtifa veren düşman
gemilerinin ateşi tesirli olmadı, fakat kalyonların gülleleri Osmanlı gemilerini zor
duruma düşürdü. Türk gemileri üzerlerine yağan demir, ateş sağanağına karşı daha
fazla dayanamadılar. Demir zincirleri düşman mermileri ile kesilen gemiler demirlerini
bırakarak rüzgâr ve akıntının da etkisiyle kıyılara yasladılar. Altmış dört toplu
Nizamiye Fırkateyni alevler içinde yanarak, yirmiiki toplu Kaidi Zafer Fırkateyni
üzerine düştü, her ikisi birlikte yandı. Naveki Bahri Fırkateyni süvarisi Ali Bey
gemisinin mukavemet gücü kalmadığını görünce teslim olmamak için kendisini bir
meşale ile gemisinin cephaneliğine attı ve gemiyi havaya uçurdu. Rusların burada ilk
kez humbara kullanmış olmaları Osmanlı tarafında çok ciddi bir teknik baskın yarattı.
Bu surette, bir vapur dışında tüm Osmanlı filosu az zamanda yanıp gitti. Üstelik
Ruslar denizde canlarını kurtarmağa çalışan denizcilere de yağlı paçavralar atmışlar
ve insanlık dışı harekete onları da yakmışlardı. şehrin de yanmadık yeri kalmamıştı.
Muharebe başlar başlamaz demirini keserek İstanbul’a hareket eden Taif
Vapuru faciayı haber verdi. Kaptanı Derya Mahmut Paşa azlolundu, yerine Damat
Mehmet Ali Paşa Kaptan-ı Derya’lığa getirildi. Sinop’taki yaralılara yardım etmek
üzere İstanbul’dan Magador ve İngilizlerin Retribution vapurları yola çıkarıldı. Bu
vapurlar Sinop’a gelmeden önce Amiral Nakhimoff’ta hasara uğramış gemilerini
onartmış ve 2 Aralık günü limandan ayrılmıştı.
Baskından sonra Sinop Limanı
Sinop Faciası’na karşılık Rumeli’deki Ömer Paşa kuvvetleri Olteniza’ya baskın
yapmış ve başarıya da ulaşmıştı. Bu hal Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa
nezdindeki prestijinin artmasına neden oldu. Rus gemilerinin Sinop’un müslüman
mahallelerini ihtar vermeden topa tutmaları, bu yüzden sivil halktan pek çoklarının
ölüp yaralanması, diğer taraftan Rusların denizdeki Osmanlı denizcilerini öldürmeleri,
dünya kamuoyunda kendilerine karşı nefret hisleri uyandırmıştı.
6
İngilizler Rusları, denizde çaresiz kalmış insanları toptan öldürmek ve bu
suretle insanlık ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı hareket etmekle suçladı, bu
olayın Avrupa’ya “Sinop Katliamı” diye sunulmasına yol açtı. The Tımes gazetesinin
bir başyazısı “ İngiliz halkı Rusya’nın Avrupa’ya koşullar empoze etmesine ya da
kıyılarında çeşitli ülkelerin çıkarları bulunan Karadeniz bir Rus gölü haline
getirmesine asla izin vermemekte kararlıdır”diyordu, Morning Chronicle ise,
“saldırganı bir darbeyle durdurmak, Sinop’a yardım göndermek kadar insanlık
görevidir” diye yazıyordu. Fransa ve İngiltere konvoyları özellikle donanmaları
İstanbul’dayken baskının yapılmasını kendilerine hakaret kabul ediyorlardı. Fakat asıl
mesele şüphesiz emperyalistler arası rekabetti.
Sinop Faciası’nda 4200 mevcuttan 2700 şehit verdik, Ruslar filo komutanı
Osman Paşa ile beraber iki fırkateyn komutanımızı ve 125 erimizi esir aldılar, şehit
olanlar arasında Riyale Hüseyin Paşa’da vardı. Sinop Faciası, İngiltere ve Fransa’ya
Rusya’nın Karadeniz’deki gücünü anlamalarına yol açtı ve bunun tehlikeli bir
seviyeye ulaştığını göstermiş oldu. Rusya, Osmanlı donanmasına vurduğu bu
darbeden sonra artık kolayca İstanbul ve Boğazları tehdit edebilirdi. Bu ise Osmanlı
İmparatorluğu’na olduğu kadar, İngiltere ve Fransa için de büyük tehlikenin doğması
anlamına geliyordu. Durumun, bu kadar nazik olmasına rağmen İngiliz ve
Fransızların Osmanlı-Rus savaşına derhal karışacak bir hazırlıkları yoktu.
Sonuç olarak; önce İngiltere, Fransa ile Osmanlı Devleti 12 Mart’ta bir ittifak
antlaşması yaptılar ve Rusya’ya savaş ilan edildi, böylece Osmanlı tarihinde ilk defa
bir düşman karşısında müttefikleri ile yer alıyordu. Avusturya’nın Osmanlı Devleti ile
anlaşıp, savaş süresince Memleketeyn’ı işgal altında bulundurma ve her türlü
saldırıya karşı koruma hususunda güvence almasından sonra Ruslar da burayı
boşaltınca müttefikler Kırım’ı savaş alanı olarak seçtiler ve buraya çıkarma yaptılar.
Bu arada Rusya ile birlikte hareket etmeye kalkışan Yunanlılar da müttefiklerce tedip
edildi. Pire ve Atina birkaç yıl Fransız işgali altına alındı.
Sinop Deniz Şehitleri Abidesi
Kırım Harbi, Sivastopol kuşatmasında odaklaşan kanlı bir mücadele oldu.
Müttefikler 11 ay kadar süren kuşatma sonucunda işgale başlayabildiler.
7
Avusturya’nın ültimatomu Rusya’yı barışa zorladı. Viyana’da kabul edilen barış ön
şartları çerçevesinde Paris Antlaşması imzalandı.(30 Mart 1856) 1
1
İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Piri Reiş Araştırma Merkezinde Öğ.Kd.Bnb. Ersan BAŞ
tarafından hazırlanan “Türk Deniz Harp Tarihinde İz Bırakan Gemiler, Olaylar ve Şahıslar” adlı serinin
sekizinci kitabı olan “Çeşme, Navarin, Sinop Baskınları ve Sonuçları” adlı kitaptan özetlenerek
hazırlanmıştır.
8
Download