BAĞIMSIZHABERLER.COM | Hz. Fatıma`nın çeyizinde neler vardı?

advertisement
Hz. Fatıma'nın çeyizinde neler vardı?
Açıklama: Ali Değirmenci, Haksöz Dergisi’nin Aralık sayısında İslam mektebinin ilk
öğrencilerinden Hz. Fatıma’yı ve düğün hediyesini yazdı.
Kategori: ASR-I SAADET
Eklenme Tarihi: 30 Aralık 2012
Geçerli Tarih: 18 Temmuz 2017, 18:36
Site: BAĞIMSIZHABERLER.COM
URL: http://www.bagimsizhaberler.com/haber_detay.asp?haberID=2303
Ali Değirmenci, Haksöz dergisinin Aralık sayısında İslam’ın getirdiği ve yerleşik kabullerin ötesine
geçerek değiştirdiği en büyük özelliklerden birinin insana bakışı olduğunu belirterek İslamın hangi
renkten, ırktan, coğrafyadan gelirse gelsin herkesi Allah indinde yalnızca kul yapan, iman edenleri
kardeş kılan, üstünlüğün ölçütü olarak takvayı öne çıkaran bir din olduğunu vurgulamış.
Ve yazar buradan hareketle İslam öncesi dönemi de bizlere aktarmış. Toplum, kadınlara kötü gözle
bakmış, onlara ölümü yakıştırmıştı. İnsanları köleleştirmiş, fakirlere söz hakkı tanımamıştı. İnsan,
İslam ile şereflendiğinde bir uyanış gerçekleşmiş ve ezilenlerden, küçümsenenlerden “ufuk insanlar”
çıkmıştır.
Vahiy ve sünnet ile biçimlenen bu değişim kadına bakışta da kendini göstermiş, değerler skalasında
ve toplumsal statüde daha önceleri neredeyse adı bile geçmeyen kadınlar, ilk dönem İslam
toplumunda sadece iyi bir eş, örnek bir anne olarak kalmamış; onların arasından öğretmenler,
direnişçiler, komutanlar, fakihler, bilgeler, öncüler de çıkmış...
İşte Hz. Fatıma bu hanımlardan biriydi.
Vahiyle müjdelenen “Kevser”
Hz. Fatıma İslam Peygamberi’ nin dördüncü ve en küçük kızıdır. Erkek çocuğun her baba ve her
aile için övünç kaynağı olduğu bir toplumda, erkek çocukları yaşamamış bir ailenin son kız
evladıdır.
Bu yüzden Ümeyyeoğullarının gözünde güç, Haşimoğullarından kendilerine geçmiştir. “Muhammed
ebter oldu.” Söylentilerini yayarak, kendilerini erkek evlatlarıyla yüceltmişlerdir.
Ancak Muhammed(sav)in Rabbi resulünü ebter olarak isimlendiren kâfirlere karşı ona zürriyet
bereketi müjdesi vermişti.
Erkek evladı olmayan adam “ebter”di. “Kevser” hayrın ve bereketin çokluğu, bolluğu. Kevser
Suresi 1-3. ayetlerde müjdeler verilmişti.
Hz. Fatıma bir oğlan çocuğunun yerine, babasının itibar ve soy ağacını devam ettirecek olan kişidir.
Muhammed (sav), kız olma utancının ancak diri diri toprağa gömerek temizlendiği ve her baba için
en ideal damadın “toprak” olduğu bir toplumda, kaderin ona neler göstereceğini bilmektedir.
Hz. Fatıma da kim olduğunun farkındadır.
Ümmü ebiha/ Babasının annesi
Muhammed(sav)in küçük kızı Fatıma’ya karşı davranışlarına, onunla konuşmalarına, olağan dışı
övgülerine hayretle bakılıyordu.
Muhammed(sav)in evi Fatıma’nın eviyle yan yanaydı. Her sabah baba küçük kapısını açıp kızına
selam verirdi.
Öyle ki her sefere çıkışında, Fatıma’nın kapısını çalar, onunla vedalaşırdı. Seferden dönüşünde de
önce ona uğrar, halini hatırını sorardı.
Bazı tarihi metinler şunu yazar: “Peygamber Fatıma’nın yüzünü ve iki elini öperdi.”
Öyle bir toplum, bir babanın küçük kızına olan muhabbetine tanık oluyordu. Bir babanın kızına olan
sevgisi, merhameti resmediliyordu insanların bakışlarına.
Peygamber sadece bir baba muhabbeti olarak değil, bir ‘vazife’ , ‘önemli bir görev’ olarak da
Fatıma’yı yüceltmiştir. (sav) buyuruyor ki:
“Dünya kadınları: Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma’dır.”
“Allah onların sevinçleriyle sevinir, üzüntüleriyle kederlenir.”
“Fatıma’nın sevinci benim sevincimdir. Onun kızgınlığı benim kızgınlığımdır. Her kim ki kızım
Fatıma’yı severse, beni sevmiş olur. Fatıma’yı üzen beni üzmüş olur. Fatıma’yı kızdıran beni
kızdırmış olur.”
Hz. Fatıma daha çocukken tecrübe olarak acı, keder ve şiddeti yaşamıştı. Çok küçük olduğu için
rahat bir şekilde dışarı çıkabiliyordu. Bu özgürlük ona babasıyla yoldaşlık imkanı da sağlıyordu.
Fatıma babasını bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Çünkü biliyordu ki babası şehrin düşmanlık ve
kin dalgalarında mücadele etmeliydi.
Babasının çarşı halkının kalabalıklarında durup, onlara sakin bir şekilde tebliğ ettiğine, onlarınsa
babasını sert bir şekilde kovduklarına şahit olmuştu.
Bir gün Peygamber, Mescid-i Haram’ da secde halindeyken müşrikler kafasına deve işkembesi
dökerler. Minik Fatıma hemen babasına koşar elleriyle yüzünü temizler ve birlikte eve dönerler.
Halk her zaman yalnız babanın yanında bu küçük zayıf kızı görür. Çocuğun babasına olan
muhabbetini, masumane konuşmalarına şahitlik ederler. Bu yüzden Fatıma’ya “babasının annesi”
lakabı verilir.
Peygamber’in Zehra’sı, Ali’nin evinde aşk ve yoksulluk içinde
Fatıma büyümüş, evlilik yaşına gelmiştir. Ancak kendini Peygambere vakfetmiş, kendini onun
annesi yerine koymuştu. Hz. Ali’nin de niyetini açıklayamamasındaki çekince bu idi aslında.
Babasına bu kadar yakın olan bu kızı nasıl o evden alıp götürebilirdi?
Hem küçük bir çocukken peygamberin evine gelmiş, gençliğini mücadele yolunda geçirmiş ve bir
şeyler elde etmeye hiç fırsatı olmamıştı.
Fakat yine de Muhammed(sav) e gitti. Yanına oturup, sükut ve utangaçlıkla onunla konuştu.
-Ne yapıyorsun Ebu Talib’ in oğlu?
Hz. Ali, utancından yumuşak ve ince bir ses tonuyla Fatıma’nın adını anar.
Peygamber:
-Merhaba, hoş geldin, der.
Ertesi gün Hz. Ali’ye mescitte sorar:
-Elinde bir şey var mı?
-Hiçbir şeyim yok ey Allah’ın Resulü.
-Bedir’de sana verdiğim zırh nerede?
-Yanımda ey Allah’ın Resulü.
-Onu ver.
Ali zırhı Peygamberimize verir. Peygamberimiz zırhı satmasını söyler. Ve Hz. Ali mehir olarak
Bedir gazvesinde ganimetten payına düşen zırhı satarak vacip olduğu üzere Fatıma’ ya 400 gr.
gümüş mehir verir.
Ardından Efendimiz onlara salih evlatlar nasip etmesi için Allah’a dua eder. Hurma
kaplarını getirirler. Düğün merasimleri olur. Hz. Fatıma’nın çeyizi kadife bir örtü, hurma lifi
doldurulmuş deri bir yastık, iki el değirmeni ve deriden yapılmış iki su kabından ibarettir.
Hz. Hamza iki deve kesmiş ve Medine halkını davet etmişti.
Hz. Fatıma’ya damadın evine kadar Ümmü Seleme eşlik etmiş, Hz. Bilal yatsı ezanını okumuş,
namazdan sonra Peygamber, Hz. Ali’nin evine gitmiştir. Bir tabak su isteyip, Kuran’dan bir ayet
okumuş. Gelin ve damadın o sudan içmesini emretmiştir.
Fatıma babasından ilk kez ayrılıyor olmanın verdiği acıyla ağlar. Baba kızını şu kelimelerle
sakinleştirir:
-Seni insanlar içerisinde imanda en güçlü, bilgide en derin, ahlakta en iyi, ruhen en yüce kişiye
emanet ediyorum.
Fatıma baştan beri baba evinde zorluk ve fakirlik içinde doğup büyümüştü. Biliyordu ki şimdi
Ali’nin evinde de aşk ve yoksulluk dışında bir şeye sahip değildi.
Peygamberimizin kızının “düğün hediyesi”
Hz. Ali, Fatıma’ya yardım etmesi için savaş esirlerinden bir yardımcı istemişti. Efendimiz ise bunun
olamayacağını, o esirleri satıp Ashabı Suffe’nin karnını doyuracağını dile getirmişti. Ertesi gün
Peygamber kızını ziyarete gittiğinde gördü ki küçük bir örtüyle örtünmekteler. Hz. Ali ve kızının
sıkıntı içerisinde olduğunu gören Peygamber şefkat dolu bir edayla:
-Size benden istediğiniz şeyden daha güzel bir şey vereyim mi? diye sormuş ve Cebrail’in O’na
öğrettiği sözleri kızı ve damadına söylemiştir. “Her namazın ardından on kez Allah’ı tesbih edin. On
kez hamd edin ve on kez de tekbir getirin. Yatağınıza yattığınızda da otuz dört kez tekbir getirin,
otuz üç kez hamd edin ve otuz üç kez de Allah’ı tesbih edin.”
Fatıma varlığının derinliklerinde “kendisinin Fatıma olduğunu” hatırlamış ve gerçeği bir kez daha
öğrenmişti.
Ve ölene kadar babasının düğün hediyesi olan bu dersle yaşamıştır.
Fatıma annemiz bugünün Müslüman hanımları için bir “şahit”tir.
Ancak Fatımavari bir yaşam cennet nimetleri ile müjdelenmenin bir yoludur.
Sade bir hayat…
Fatıma’nın yaşamı, bakışlarımıza ve her halimize aksettiğinde, kendi kendini inşa eden -ne Batının
ne geleneğin ortaya çıkardığı kadın tiplemesine bürünmeden- Müslüman hanımlar olabileceğiz.
Esra Erdoğan haber verdi
http://www.dunyabizim.com
Download