türk mutfak kültürünü araştırma,geliştirme ve

advertisement
BASIN BİLDİRİSİ
BESLENME USULLERİ VE BESİN MADDELERİ KONUSUNDA TÜRK MİLLETİNİ TEHDİT
EDEN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KONULU TOPLANTI SONUÇ METNİDİR:
Türk Mutfak Kültürünü Araştırma Geliştirme ve Yaşatma Vakfı, “Beslenme
Usulleri ve Besin Maddeleri Konusunda Türk Milletini Tehdit Eden Tehlikeli
Gelişmeler” konulu bir toplantı düzenlemiştir. 12/13 Aralık 2011 tarihlerinde Türk
Mutfak Vakfı’nın Süleymaniye’deki Merkezi’nde yapılan toplantılar sonrası aşağıdaki
sonuç bildirgesinin yayınlanmasına karar verilmiştir.
Saygılarımızla,
16.12.2011
Türk Mutfak Kültürünü Araştırma,
Geliştirme ve Yaşatma Vakfı
Hilal NUHOĞLU
Genel Müdür
ADRES:
Şifahane Caddesi
No:6 Süleymaniye/Fatih
TEL: (0212) 5118414
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
SORUNLARA YÖNELİK TESPİTLER:
Kimyasal Etkilere Maruz Kalmış ve Genetiği ile Oynanmış Ürünler ve Bunların
Kullanımıyla İlgili Sorunlar:
1- Genetiği değiştirilmiş tohumların kontrolsüz olarak ülkeye sokulması ve giderek tüm
tarım alanlarımızda kullanılmaya başlanması, ülkemiz tarımını ve dolayısıyla da
beslenmemizi doğrudan etkileyecek en önemli tehlikelerden biridir. Nitekim, bazı
tohumların yalnızca insan vücuduna değil, toprağa da büyük ölçüde zarar verdikleri
bilimsel olarak tespit edilmiştir. Daha fazla ürün alabilmek için, bu tohumlara
yönelen çiftçilerimiz, çok yüksek meblağlara temin ettikleri bu tohumlar için dışarıya
bağımlı hale gelmiş, üstelik, kendi tohumundan da olmuştur. Bu süreç bu hızla
devam ederse, gelecekte yerli tohum tamamen yok olacaktır.
2- Genetiği değiştirilmiş ürünlerin ithalinde büyük bir artış olmuştur. Özellikle soya
ürünlerinde pamukta ve mısırda, genetiğiyle oynanmış ürünlerin ithali, son derece
kontrolsüz olarak yapılmakta ve milletimiz, birçok ciddi sağlık sorunuyla boğuşmak
zorunda bırakılmaktadır. Nitekim günümüzde obezite yaygınlaşmış, kanser, diabet,
kalp-damar ve yüksek tansiyon gibi ciddi hastalıklar önemli oranda artış göstermiştir.
Bütün bu sonuçlar, genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili kontrol ve yaptırım
mekanizmalarının yeterli ve işlevsel olmadığını göstermektedir.
3- Hava, kara ve denizlerimizdeki doğal yaşam; gelişmiş ülkelerin sebep olduğu çeşitli
kimyasal salınımların kontrolsüzlüğü nedeniyle, ekolojik denge bozulmuş, çevremiz
giderek kirlenmiş ve canlı çeşitliliğini kaybetmiştir.
Tarım ve Hayvancılık Politikaları ile İlgili Sorunlar:
1- Bilindiği üzere çeşitli yasalar ve yapılan uygulamalar sonucu, bazı çiftçilerimiz ekili
arazilerini sökmüş ve bunun karşılığında devletten teşvik primi almıştır. Ülke
topraklarının mümkün olan en verimli şekilde kullanılması, elbette ki tarımın
gelişmesi için çok büyük önem arz eder. Ancak bu tespitlerin çok isabetli yapılması ve
sürecin tamamındaki uygulamaların çok sıkı takip edilmesi gerekmektedir. Bu
takiplerin yapılmaması ve uygulamalardaki kopuklukların sonucunda, ülkemiz,
önemli sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Bu durumun ülkemiz ekonomisine ve
tarımına verdiği zarar çok büyük olmuştur.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
2- Temel ürünlerimize fiyat garantisi verilmemesi, zaten birçok konuda sıkıntı yaşayan
çiftçimiz için endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Ürünü için yaptığı masrafın
karşılığını alamayacağını düşünen çiftçi üretmekten vazgeçmiş, bu durum da ithalatın
önünü açmıştır. Maalesef ülkemiz bugün en temel besin maddelerini bile ithal eder
bir hale gelmiştir. Çok kısa süre önce kendi kendine yetebilmenin ötesinde ihraç
kabiliyeti yüksek bir ülkeyken şu anda; mercimek, buğday gibi iddialı olduğumuz
hububatta bile giderek dışa bağımlı hale geldik.
3- Avrupa Birliği uyum yasaları paketi içinde kabul edilen Tohumculuk Yasası’yla devlet
tohumculuk alanından tamamen çekilmiş ve piyasa, çok uluslu tohum şirketlerine
bırakılmıştır. Bu, Türk tarımının yabancılar tarafından işgali anlamına gelmektedir.
4- Tohumculuk Kanunu olarak bilinen yasa, aynı zamanda tohum ithaline de izin
vermektedir. Gıda güvenliği ve sağlıklı bir neslin mümkün olabilmesi için mutlaka
yerli tohumların kullanılması gerektiğini belirten duyarlı uzmanlarımızın tüm
feryadına rağmen, bu yanlıştan dönülmemiştir. Dünyanın sayılı tarım üreticisi ülkeleri
arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye, ne acı bir gerçektir ki, bugün artık başta İsrail,
ABD ve AB ülkeleri olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden tohum almaktadır.
5- Hayvancılığımız bitme noktasındadır. Bu coğrafyanın iklimine ve fiziki koşullarına
uyum sağlayabilen hayvan ırkları kaybolma tehdidiyle karşı karşıyadır. Et fiyatlarının
bu noktalara vardığı bir ortamda Türkiye artık kesecek kurbanını temin ederken bile
yabancılara muhtaç bırakılmıştır. Okul kitaplarında, büyükbaş hayvancılığın en çok
yapıldığı bölge olarak gösterilen Doğu Anadolu Bölgemizde bugün hayvan sıkıntısı
yaşanmaktadır. Öyle ki, Erzurum’un meşhur “cağ kebabı” için etin, diğer bölgelerden
temin edildiği söylenmektedir. Ülkemiz bugün, Güney Amerika ülkeleri, Avusturya ve
yakın çevremizden hayvan ithal etmektedir.
6- Hayvancılığımız için en önemli tehditlerden biri de kaçak et ve hayvanların yurda
girişidir. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığı tarafından 2010 yılının değerlendirmesini ele alan raporda, 2010 yılı
itibariyle ülkeye giren kaçak et miktarının tonlarca olduğu belirtilmiştir.
7- En az kaçakçılık kadar önemli bir sorun olarak karşımızda duran diğer bir problem de,
at ve eşek gibi hayvanların etlerinin piyasada satılıyor olmasıdır. Bu durumdan daha
vahim olanı ise domuz etinin giderek daha yaygın şekilde tüketilmesidir. Türk
mutfak kültüründe İslamiyet öncesi de sonrası da hiçbir şekilde yeri olmayan bu etin,
artık mutfaklarımıza sokulduğu ve yetiştiriciliğinin yapıldığı çiftliklerin burnumuzun
dibine kadar gelebildiği günleri yaşamaktayız. Önlem alınmadığı takdirde inek ve
koyun etinin çok küçük bir azınlık tarafından yenebildiği, halkımızın geri kalanının ise
at, eşek hatta köpek ve domuz etiyle beslenmek durumunda kalacağı günler bizi
beklemektedir.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
Beslenme Alışkanlıklarının Değişmesiyle İlgili Sorunlar:
1- Türk milleti var olduğu günden beri sofraya ve nimete büyük hürmet göstermiş ve bu
hürmetin gereği davranışlar sergilemiştir. Yemeğin sofrada aile fertleri ile birlikte
yenmesi bu geleneğin önemli bir parçasıdır. Bu uygulamanın, sağlık açısından çok
önemli olduğu gibi gerek aile içi ilişkileri gerekse sosyal bağları kuvvetlendiren
yönüyle de yaşatılması gerekmektedir. Oysa, günümüzde yaşam koşulları gereği veya
başka bir takım bahanelerle sofraya birlikte oturma geleneği giderek önemini
kaybetmeye başlamıştır. Bu bir kültürün yok olması anlamına gelmektedir.
2- Başta obezite olmak üzere birçok hastalığa sebebiyet veren “hızlı yemek” biçiminin,
çok düşük maliyetlerle sunuluyor olması bu beslenme biçimini cazip kılmaktadır. Bu
tür yemek hizmeti veren firmalar, sunulan hizmetin hızlılığı gerektirmesi sebebiyle
kullanılan malzemelerde sanayi tipi üretime başlamışlardır. Bu durum ise, önceden
çokça hazırlanıp pişime hazır hale getirilen malzemelerde, dayanıklılığı artırmak
amacıyla kimyasal katkı maddeleri kullanılmasını zorunlu hale getirmektedir.
Sıkıntının en önemli sebebi budur. Transyağ kullanımı, kimyasal malzemelerin
kullanıldığı yan ürünlerin tüketiminin artması ve obezitenin en temel nedenlerinden
biri olduğu bilinen gazlı içeceklerin çokça içilmesi, ülkemizde sağlıklı beslenme
alışkanlıklarının kaybolmasına ortam sağlamaktadır.
3- Türk mutfağının en temel özelliği, her türlü besin maddesinin mevsiminde ve ölçülü
olarak kullanılmasıdır. Bir diğer özelliği ise, öğünlerdeki besin maddelerinin isabetli
kullanılışı ve son derece sağlıklı olan beslenme şeklidir. Bu özellikleriyle Türk mutfağı,
göze, mideye ve damağa hitap edebilme yeteneğine sahiptir. Ancak günümüzde bu
anlayış tamamen değişmeye başlamış, insanlarımız her nedense kışın ısrarla patlıcan,
domates gibi sebzeleri yemeye başlamışlardır. Mutfağımızın yapılışı son derece
kolay sos ve terbiyeleri varken, artık sofralarda ve yemeklerde çeşit çeşit
kimyasalların kullanıldığı hazır soslar ve malzemeler kullanılmaya başlanmıştır. Bu
malzemelerin sebep olacağı tehlikelerin boyutu öylesine büyük ki, artık yiyecek
malzemesi satan firmalar ürünlerinin üzerine “hiçbir katkı maddesi
bulunmamaktadır” ibaresini koymak zorunda kalmışlardır. Üstelik bu teminatın,
kontrol mekanizmalarınca ne kadar doğrulandığı da şüphe uyandırmaktadır.
4- Ambalajından boyasına kadar sağlığa zararlı olan, yabancı markalı ürünler, büyük
alışveriş merkezleri ve marketlerden sonra, köy ve kasabalardaki bakkallara kadar
girmiş, kontrolsüz bir şekilde satılmaya başlanmıştır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
Beslenme ile İlgili Kurum ve Kuruluşlarla İlgili Sorunlar:
1- Milletimizin beslenmesi ile doğrudan ilgili kurum ve kuruluşlarda çok başlılık ve
koordinasyon eksikliği bulunmakla birlikte, beslenme uzmanlarının birbirinden farklı
ifadeleri de sürekli olarak iletişim organlarında yer almaktadır. Bu durum,
kamuoyunda bir kafa karışıklığına sebep olmanın yanı sıra bu kurumlara duyulan
güveni de sarsmaktadır.
2- Türk mutfağının dünyadaki yerini sağlamlaştırma adına çalışma yapan kişi ve
kurumlar, bunun için mutfağın bir modernizasyona ihtiyaç duyduğu iddiasındadırlar.
Bu iddiayla bazen çok ciddi yanlışlar yapılmakta, mutfağımız özünden saptırılmaktadır.
3- Türkler mutfağı çok önemsemiş, aşçılık mesleğine çok büyük önem vermişlerdir.
Ahiliğin bir gereği olarak usta-çırak ilişkisiyle yaşamış ve bugünlere kadar gelmiştir.
Ancak günümüzde bu anlayışla yetişecek eleman bulmakta zorlanan sektör, sadece
ticari kaygıların göz önünde tutulduğu bir popüler meslek olarak görülmeye
başlanmıştır.
4- Türk mutfağı ve Osmanlı mutfağı gibi bir ayrım yapılarak, aslında birbirinden farklı
olmayan bu iki mutfağın sanki ayrı mutfaklarmış gibi gösterilmeye başlanması, çok
büyük bir cehaletin sonucu olarak karşımızda durmaktadır. Bu Anadolu’da ve bütün
Türk dünyasında yaşayan saf mutfağımızı küçümsemekten başka hiçbir anlam
taşımamaktadır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ:
Kimyasal etkilere Maruz Kalmış ve Genetiği ile Oynanmış Ürünler ve Bunların
Kullanımıyla İlgili Sorunlara Yönelik Çözüm Önerilerimiz:
1- Kontrolü yapılmamış, insan ve toprak sağlığı üzerindeki etkileri saptanamamış
genetiği ile oynanmış tüm ürünlerin ve bu ürünlere ait tohumların ülkeye girişi ve
kullanılması, satılması kesinlikle denetime tabi tutulmalıdır. Bu yapılmıyorsa, en
azından satılan her ürünün üzerine, insanlara seçme hakkı tanımak adına, GDO’lu
ürün ibaresinin görünür şekilde yer alması sağlanmalıdır.
2- GDO konusunda yapılan araştırmaların TÜBİTAK’ın başkanlığında üniversitelerin ilgili
bölümlerinin katılımıyla oluşturulacak bir kurulda, bilim ahlakı çerçevesinde
yapılması ve ayrılan kaynakların etkin kullanılması sağlanmalıdır.
3- Ülkemizdeki canlı çeşitliliğinin korunması ve ekolojik dengenin bozulmaması için, her
türlü kimyasal kullanımının ve salınımının çok etkin bir şekilde denetlenmesi ve
sınırlandırılması gerekmektedir.
Tarım ve Hayvancılığa Yönelik Çözüm Önerilerimiz:
1- Yerli tohumlarımızı mutlaka korumak zorundayız. Bunun için de yerli tohumlarla
tarım yapılmasının teşvik edilmesi ve sağlanması gerekmektedir.
2- Tarım arazilerimizin değerlendirilmesine yönelik tespitler doğru yapılmalı, bölgesel
tarım politikaları uygulanmalıdır. Tarım ülkesi olmak kompleksinden kurtularak, tam
tersine bunun kötü bir şey olmadığının anlaşılması sağlanmalı ve verimli tarım
arazileri üzerine, sanayileşmek adına, fabrikalar kurulmasına izin verilmemelidir.
3- Devlet, temel tarım ürünlerine makul bir taban fiyat belirleyerek, çiftçinin geleceğini
garanti altına almalı ve üretime teşvik etmelidir.
4- Tarım ürünlerinde ithale sınırlandırma getirilerek, halkımızın yerli üretime
yönlendirilmesi hususunda önlemler alınmalıdır.
5- Bitme noktasına gelen hayvancılığımız için derhal önlem alınmalı, çiftçimiz ve
köylümüz bu yönde desteklenmelidir. Gerekirse köylerde muhtarlıklar aracılığıyla her
eve, köylümüzden gelecek talebe göre iki ya da üç hayvan verilmeli ve bakımı için
aylık destek sağlanmalıdır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
6- Büyük ölçekli hayvancılık yapacak kuruluşlara ise bir kısmı karşılıksız ve/veya uzun
vadeli kredilerle teşvik uygulamalarının kağıt üstünde kalmaktan çıkarılarak
uygulanabilir ve etkin olması sağlanmalıdır.
7- Yerli cinslerimizin korunması hayati derecede önemlidir. Bu nedenle, ülkemiz iklim
ve coğrafi koşullarına uyum sağlayabilen hayvan cinsleri tespit edilmeli ve
yetiştirilmesi yönünde devlet etkin rol oynamalıdır.
8- Çiftçimizi korumak ve desteklemek gayesiyle kurulmuş olan Ziraat Bankası’nın
bankacılıkta yaptığı karlarla değil, hayvancılığa ve tarıma verdiği destekle övünebilir
bir kuruluş haline getirilmesi sağlanmalıdır.
9- Tarım ve hayvancılık politikalarının belirlenmesinde, ziraat ve veterinerlik
fakültelerinin muhatap alınması ve bilimsel çalışmaların ışığında toprak ve ürün
verimliliğinin sağlanması esas alınmalıdır.
10- Hayvan kaçakçılığı ciddi tedbirlerle önlenmeli, kaçakçılık yapanların ve bu eti
kullananların ağır hapis ve para cezasına çarptırılmaları sağlanmalıdır. Gerekirse, bu
yöndeki ihbarlar ödüllendirilmelidir.
11- Domuz çiftliklerinin ve yetiştiriciliğinin kısıtlandırılması ve kesin kontrol altına
alınması, kuralların uygulanmaması halindeki yaptırımların ağırlaştırılması
gerekmektedir.
Beslenme Alışkanlıklarının Değişmesiyle İlgili Sorunlara Yönelik Çözüm
Önerilerimiz:
1- Yapılan yayınlarda, birlikte yemek yemenin, sofradaki sohbetin öneminden bahseden
vurgulamalar sık sık yapılmalı ve bu konudaki gelenek ve göreneklerimiz sıkça
tekrarlanmalı, kamuoyunda bu konuya yönelik bir farkındalık oluşturulması
sağlanmalıdır.
2- Yerli Malı Haftası, ulusal bir etkinlik haline getirilmeli ve bu kapsamdaki tüm
faaliyetler teşvik edilmelidir. İçinde bulunduğumuz Yerli Malı Haftası’nın okullarda da
geçmişte olduğu gibi işlevsel olarak kutlanmalıdır.
3- Sağlık Bakanlığı, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının teşvik edildiği, özellikle çocuklara
yönelik, tanıtım filmleri yayınlamalı, Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak hareket ederek,
okullarda bu yönde eğitici nitelikte tiyatro ve benzeri aktivitelerin düzenlenmesini
sağlamalıdır.
4- Okul etrafında bulunan yiyecek-içecek satan yerlerde kontroller artırılmalı ve
yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
5- Belli bir sayının üstünde çalışana yemek imkanı sunan fabrika, şirket ve benzeri yerler
ile bütün turistik tesislerde kullanılan malzemelere yönelik kontrollerin yapılması ve
düzenli olarak raporlanması sağlanmalıdır.
6- Birden fazla şubesi bulunan yemek firmalarının, kullandığı yağ ve şeker gibi
malzemelerinin sık aralıklarla kontrole tabi tutulması, trans yağ ve kimyasalların
kullanımının önüne geçilmesinde caydırıcı bir önlem olacaktır.
7- İthal ya da yerli üretim tüm malzemelerde içerik tüketicinin dikkatini çekecek ve
herkesin okuyabileceği ve anlayabileceği şekilde düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Nitekim ülkemiz insanının ne yediğini bilmeye hakkı vardır.
8- Yiyeceklerin yapılması ve saklanmasında kullanılan malzemelerin doğal olabilmesi
için eski usul, güneşte kurutma, kavurma, turşu ve konserve gibi alternatiflerin
kullanımının teşvik edilmesi oldukça önemlidir.
Beslenme ile İlgili Kurum ve Kuruluşlarla İlgili Sorunlara Yönelik Çözümlerimiz:
1- Öncelikle bu tür kurum ve kuruluşların, aynı yönde düşünen ve aynı amaçlara yönelik
çalışanları mümkün olduğunca tek çatı koordine edilmelidir. Bu tek seslilik,
uluslararası camiada da saygınlık kazandıracak bir duruş olacaktır.
2- Türk mutfağının tanıtımının yapılması adına modernize edilmesi çalışmalarının son
derece dikkatli eller tarafından yapılması ve bu yapılırken de Türk mutfağının
özünden saptırılmamasına dikkat edilmelidir. Bu konuda işinin ehli şahıs ve
kuruluşlar tarafından yapılan araştırmalar ışığında çalışılması ve standartların bu
şekilde oluşturulması esas olmalıdır.
3- Türk mutfağını yaşatacak genç aşçılara her konuda destek verilmeli ve yetiştirilmeleri
sağlanmalıdır.
4- Türk mutfağının tarihi süreciyle ele alınıp incelenmesi amaçlanmalıdır. Bu bağlamda
Osmanlı mutfağı-Türk mutfağı gibi bir ayrımın yapılamayacağı, Osmanlı döneminin
Türk mutfağının gelişimi içerisinde bir süreç olduğu her fırsatta vurgulanmalıdır. Aksi
iddialar hem binlerce yıldır süregelen bir mutfağa hem de bütün dünyanın ve
kendilerinin Türk olduğunu söyleyen bir imparatorluğa büyük haksızlık olacaktır.
Nitekim Osmanlı mutfağı diye bahsedilen mutfak saray mutfağıdır ve kısmen
ayrıcalıklara sahip olsa da özü itibariyle Anadolu mutfağından kopuk değildir. Bu
gerçeğin, bu işlerle uğraşan tüm kişi, kurum ve kuruluşlarca vurgulanması, mutfağın
azametini ortaya koymak açısından son derece mühimdir.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
5- Tüm bu alanların hepsini kapsayacak şekilde çalışmalar yürütecek ve sorunların
tespit edilmesinde ve çözüm önerilerinin belirlenmesinde aktif rol oynayacak özerk
bir kurumun gerekliliğine inanmaktayız. Bu kurum, tüm siyasi örgütlenmelerden
bağımsız olarak; tıp doktorları, veterinerler, ziraat, gıda ve genetik mühendisleri,
hukukçular ve sosyologlarla birlikte, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de
bulunacağı bir kurum olacaktır. Çalışma sahası, “Türk milletini ve gelecek nesilleri
beslenme usulleri ve besin maddeleri konusunda tehdit eden unsurların bertaraf
edilmesi ve beslenmemize ve mutfağımıza yönelik yapılan her türlü uygulamanın
denetime tabi tutulmasını sağlamak” olacak olan bu kuruluşun varlığı, milletimize
güven telkin edecek ve bize yönelen tehditlere karşı önemli bir savunma
oluşturacaktır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA,GELİŞTİRME VE YAŞATMA VAKFI
Şifahane Caddesi No:6 34430 Süleymaniye-İSTANBUL
Tel: (0212) 511 84 14 Fax: (0212) 526 18 91 elektronik posta: [email protected]
Download