BİR BAŞKA AÇIDAN SURİYE İsmail MÜFTÜOĞLU [email protected] Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin emperyalist devletlerle ve küresel sermaye çeteleri ile mücadele etmesi gerekirken, aynı dini paylaşan bir devletle savaşma gayretleri elbette caiz değildir. Zira İslam, mecbur kalmadıkça ve şartları da doğmadıkça savaşı onaylamaz. Bir Müslüman devletin diğer bir Müslüman devlete savaş açabilmesi için bazı şartların varit olması gerekir. Bu şartlar da Müslümanların Anayasasında sıralanmıştır. 1- İki İslam ülkesini savaşa zorlayan şartların zuhur etmesi ve bir İslam ülkesi bu şartları diğer İslam ülkesinin aleyhinde kullanmaya çalışması, 2- Savaşmak için bir tarafın diğer tarafa haklı bir şekilde saldırıda bulunması. Bu saldırının petrol, doğalgaz ve toprak elde etmek için değil, sadece hakkın hakimiyeti için olması ve taraflardan birinin had, hudut tanımayarak hak elde etmeye çalışması, durumunda İslam savaşa icazet vermektedir. Bu hususlardan birisi eksik olursa bir Müslüman ülkenin bir başka Müslüman ülkeye saldırması men edilmiştir. Mealen arz ettiğimiz yukarıdaki hükümlere rağmen, Türk hükümetinin Suriye’ye karşı savaş açma ihtimali Kur’an’dan onay alamaz. Hele hele emperyalist devletlerin bir nevi seryaveri ve küresel sermayenin jandarması olarak böyle bir işe giriftar olmak, insanın manevi dünyasını tahrip eder. Böyle bir savaşa destek olanlar için de aynı manevi vebal varittir. Zira böyle bir savaşta ölecek insanların tamamı Müslüman’dır. Bir Müslüman’ın dahi haksız öldürülmesi alemin ölmesi anlamına gelir. Buna rağmen dünyayı sömürenlerin safında yer almak ve onlarla işbirliği içinde bir Müslüman ülkeye saldırmak aklın alacağı, Müslüman’ın kabullenebileceği bir iş değildir. Bir Müslüman ülke içinde meydana gelen ayaklanmaları bastırmak elbette o ülke yöneticilerinin işidir. Çünkü isyan edenlerin öldürülmesine cevaz vardır. Eğer haksız kan dökülüyorsa Müslümanları koruma adına elbette ki tedbirler alınabilir ama bu hal savaş açmayı haklı kılmaz. Zira inancımızda asıl olan ara bularak barışı tesis etmektir. Yoksa terör estirmek değildir. Çünkü savaş yıkımdır. Taraf ülkeleri her yönden çökertir. Ele güne el açtırır. Sebepsiz, ülkeleri böyle bir ortama düşürmek akli midir? Maksat kuzuyu yemekse, o başka. Kapı komşumuz Suriye’nin yaramazlıklarını suhulet ile halletme yerine ora halkını ve yönetimini tokatlayarak çözüme ulaştırmaya çalışmak doğru değildir. Bu husus milletlerarası hukukun ve İslam’ın öngördüğü bir vazgeçilmezdir. Çünkü gün gelir, tokat atan tokatlanır. Son günlerde gördüğümüz savaş senaryolarının tezgahlanmakta olduğu ve ülkemizin bu tezgahlamalarda rol model olarak kullanılmak istendiğidir. Onun için Türk hükümeti devamlı tahrik edilmektedir. Ne hazindir ki, ülke yöneticilerimiz meydan kabadayılığına soyunmuş durumdadır. Bu külhanvari taşkın hareketler belki efsunlanmış tabanda makes bulabilir. Ama Kur’an’dan bu davranışların onay alması asla düşünülemez. Zira İslam kardeşliğinde asıl olan uhuvvet ve ittifaktır. İhtilaf değildir. Bunu algılamak İslami şuurla mümkün olur. Bu şuura aykırı filler, imanla asla bağdaşmaz. Bazı olayları ajite ederek milleti yanlışa yönlendirmeye çalışmak doğru değildir. Uçak düşürülmesi meselesini bahane etmek, daha sonra da bir Suriye uçağını Ankara havaalanına indirmek ve bazı provokatif olayları gündeme taşımak savaş için yeterli sebepler değildir. Elbette ki haksızlıklar da karşılıksız kalmamalıdır. Taşkınlıklar eş güçle bertaraf edilmeli, güç gösterisine dönüştürülmemelidir. Ama gördüğümüz Türkiye’nin Suriye’ye karşı ölçüler dışında şahinleşmesidir. Meydan okumasıdır. Bir bahane bularak, vurmak için gerekçe aramasıdır. Ancak unutulmaması gereken husus, İslam’ın Anayasası olan Kur’an’ın ne söylediğidir. Bu emirlere kulak tıkanamaz ve bu emirler göz ardı da edilemez. Ülkemizin Suriye ile savaşmasını gerektirecek bazı absürt haller dışında bir durum yoktur. Böyle bir çatışma menfaatimize de değildir. Elbette ki kan dökülen yerde, kanın durdurulması için bir Müslüman anlayışı içinde aracılık yapmak gerekebilir. Bu iş ise taraf tutarak değil, tarafsızca yapılmalıdır. Gerek ABD, gerekse ırkçı emperyalist İsrail’in menfaatine olabilecek hiçbir işleme taraf olmaya Kur’an cevaz vermez. Çünkü ancak, müminler kardeştir. Ortadoğu’da bu iki emperyalist güç işbirliği halinde buraları yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır. Yeniden cetvel kalem devletçikler oluşturmaya çalışmaktadır. Ayrıca Suriye’nin öyle veya böyle ortadan kaldırılması, ister istemez İsrail’e yeni alanlar açacak ve İslam böylece büyük bir darbe yiyecektir. Buna teşne olmak büyük vebali muciptir. Hükümet yetkililerinin bir kere daha bu esasları düşünerek hareket etmelerini hatırlatıyoruz.