KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ ŞÜKRİYE DEMİRAL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ Geleneksel Toplumsal Cinsiyet Rolü Stereotipleri Doğdukları andan itibaren oğlanlar ve kızlar oldukça farklı muamele görür. Kızlar pembe battaniye sarılır ve ebeveynleri şimdi “küçük güzel bir kızları” olduğunu söyler. Öte yandan oğlanlar, mavi battaniyelere sarılır ve ebeveynleri “gürbüz bir oğlan bebeğin” gururlu ebeveynleri olduklarını söyler. Toplumsal cinsiyet stereotipleştirme süreci çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde sürer. Toplumsal cinsiyet stereotipleştirmesi insanların toplumsal cinsiyetleri temelinde nasıl davranmaları gerektiği konusundaki beklentileri içerir. Kadınlara ilişkin stereotipler “şefkatli, destekleyici, sezgisel, duygusal, …, gerekeni yapan, bağımlı, hassas, çekingen, kırılgan, …, çocuk gibi, …, pasif, …, itaatkar, … [ve] …boyun eğen” olmayı içerir; Yalın bir karşıtlıkta erkeklere ilişkin stereotipler “güçlü, yaratıcı, akıllı, ussal, bağımsız, kendine yeten, dirençli, cesur, cüretkar, sorumluluk sahibi, …, zorlu, …, otoriter, … [ve] başarılı” olmayı içerir Yetenek Düzeyi Entelektüel yetenekler ya da IQ bağlamında erkeklerle kadınlar arasında farklılık yoksa da, erkekler ve kadınların sözel yeteneklerindeki farklılık üzerine uzun yıllardır ateşli bir tartışma bulunmaktadır. Geleneksel olarak, erkeklerin daha iyi matematik yeteneği ve kadınların daha iyi sözel yeteneği olduğu düşünülür. Bununla beraber yakın zamanda yapılan araştırmalar bu farklılıkların boyutu ve hatta önemli farklılıkların bulunup bulunmadığı konusunda ciddi sorular gündeme getirdi. Bireyler Olarak İnsanlar Erkekler ve kadınlar benzemez olmaktan çok benzerdir. İşaret ettiğimiz farklılıklar gördükleri muamelelerdeki ve insanların öğrendiği şeylerdeki farklılıklardır. Cinsiyetçilik adil olmadığı için ele alınmalıdır. Cinsiyetçilik, farklı muamele için hiçbir nesnel neden yokken, toplumsal cinsiyetleri nedeniyle insanların farklı şekilde muamele görmesine neden olur. Erkek ya da kadın, her bir birey seçim yapma hakkına sahiptir. Toplumsal cinsiyet stereotiplerini ve cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak ve aşındırmak bireyler olarak insanlara daha fazla özgürlük verecektir. Her birey var olmakta rahat ettiği yoldan var olmak için daha iyi bir şansa sahip olacaktır. Bundan böyle kadınlar saldırgan olmaksızın iddialı olabilir. Erkekler her zaman güçlü olmak zorunda olmaz ve duygularını daha özgürce ifade eder. Liderliğin görevleri ve yükleri paylaşılabilir ya da ortak karar alma temelinde bölünebilir. Her bireyin en iyi kişilik özellikleri bundan böyle filizlenebilir ve gelişebilir. Kadinlarin Hayatlarindaki Önemli Sorunlar Ve Olaylar Kadınlar birçok çarpıcı ve somut biçimiyle cinsiyetçiliğin kurbanıdır. Kadınlar geçmişte daha az hakka sahipti ve malî anlamda hatırı sayılır ölçüde daha az varlıklıydı. Onlar erkeklerin yaşamına neredeyse hiç dokunmayan (tecavüz ve haneiçi şiddet gibi) yaşamsal olayların kurbanıdır. Burada değinilen sorunlar yaygınlığı, şiddeti ve konuyla ilgisi temelinde seçildi. Bu konular ekonomik eşitsizlik, cinsel taciz, cinsiyetçi dil, cinsel saldırı, kadınları dövülmesi ve kadınların güçlendirilmesidir. Ekonomik Eşitsizlik Genel olarak kadınların erkeklere göre daha az kazandığı iyi bilinen bir olgudur. Günümüzde tam zamanlı çalışan kadınların ortalama geliri, erkeklerin kazancının %78,7’sidir (U.S. Census Bureau, 2010). Erkekler ve kadınlar arasındaki ücret uçurumu ırk dikkate alındığında daha da kötüleşir(ABD).Yani, beyaz olmayan kadınlar beyaz kadınlara göre önemli ölçüde dezavantajlıdır (ABD). Ayrıntılı Bakış 9.3 Hispanik kadınların Afromerikan kadınlardan daha az kazandığını ve her iki grubun da beyaz kadınlara göre daha az kazandığını belirtir. Ayrıca her eğitim düzeyindeki farklı ırklardan kadınların, erkeklere göre önemli ölçüde daha az kazandığını göz önünde bulundurun. Üniversite ya da daha üst eğitim almış kadınların ortalama geliri aynı düzeyde eğitim almış erkeklerin %64’üdür; benzer bir şekilde lise eğitimi almış kadınların yıllık ortalama geliri benzer durumdaki erkeklerin kazancının %73’ünden azdır. Bureau, 2010). Bu çalışma geçim için, ve birçok durumda da benlik algısı için, can alıcı öneme haizdir. Daha önce de belirtildiği gibi, kadınlar, erkeklerin kazandığının %78,7’sini kazanmaktadır. Toplumsal cinsiyet temelli ücret farklılıkları için bir dizi neden sunulmaktadır. Öncelikle kadınlar düşük ücretli, yardımcı mesleklerde kümelenmiştir. Birçok kadın ve beyaz olmayan insan hizmet sektöründe, [garsonluk, hizmetçilik ve dişçi asistanlığı gibi] , hemşireler ve öğretmenler gibi bir dizi işte hâlâ birikmiş durumdadır” (National Committee on PayEquality/Ücret Eşitliği Ulusal Komitesi, 2007, s. 185). Erkekler yüksek ücretli mesleklerde bulunma eğilimindedir. Örneğin onların doktor, dişçi ya da avukat olması daha olasıdır (U.S. Census Bureau, 2010). (Bakınız Tablo 9.1) Erkekler bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik içeren mesleklere de hâkimdir. Hill, Corbin, ve St. Rose (2010) Amerikan Üniversiteli Kadınlar Derneği (AAUW) için hazırladıkları raporda: . Bilim ve mühendislik alanlarındaki kadınların sayısı artmaktadır ancak erkeklerin, özellikle bu mesleklerin üst kademelerindeki, sayısal üstünlüğü devam etmektedir. İlk, orta ve liselerde erkekler ve kızlar neredeyse eşit sayıda matematik ve bilim dersi almaktadır ve neredeyse erkekler aynı sayıda kız öğrenci üniversitede bilim ve mühendislik branşlarına devam etmeye hazırlanmış olarak liseden ayrılır. Ancak erkeklerden daha az sayıda kadın bu branşlara devam eder. Üniversitenin ilk yılındaki öğrenciler arasında, erkeklere göre çok daha az sayıda kadının, bilim, teknoloji, mühendislik, ya da matematik alanlarında uzmanlaşmak niyetinde olduğunu söylemesi olasıdır. Mezuniyetle birlikte erkekler neredeyse tüm bilim ve mühendislik alanlarında sayıca kadınları geride bırakmaktadır ve fizik, mühendislik ve bilgisayar bilimlerinde fark dramatiktir; kadınlar lisans derecelerinin sadece %20’sini elde etmektedir. Kadınların bilim ve mühendislik alanlarındaki temsili mezuniyet ve ardından da çalışma alanlarına geçişte daha da düşmektedir (s.xiv). Belki de daha da çarpıcı olan bulgu kadınların erkeklerle aynı meslekte oldukları zaman bile onlardan daha az kazanmalarıdır. Bu uçurum mezuniyetten bir yıl sonra belirir ve on yıllık bir dönemden sonra açılır (Dey & Hill, 2007). Örneğin, kadınlar, kadınların hâkimiyetindeki eğitim alanında erkeklerin kazandığının %95’i kadar kazanmaktadır; onlar, (erkeklerin hâkimiyetindeki) matematik içeren alanlarda erkeklerin kazandığının sadece %76’sı kadar kazanmaktadır; bu oran, (her ikisi de karma toplumsal cinsiyet alanları olan) biyoloji ve insan bilimleri alanlarında sırasıyla %75’i ve %73’ü kadardır (Dey & Hill, 2007). Nüfus sayımı verileri kazançlardaki toplumsal cinsiyet uçurumunu desteklemektedir (U.S. Census Bureau, 2010).Yönetim, işletme ve finans mesleklerindeki kadınlar, erkek muadillerinin ortalama, tam-zamanlı, yıllık kazancının %72’si kadar kazanmaktadır. Benzer bir biçimde kadınlar profesyonel ve ilişkili mesleklerde erkeklerin kazandığının %70’inden daha azını kazanmaktadır. Kadın hekimler “pediatri, dermatoloji ve kamu sağlığı gibi belirli uzmanlık alanlarında ezici bir çoğunlukta ve cerrahi uzmanlıklar, ortopedi ve daha girişimci konumlarda daha az bulunmaktadır… Kadın hekimler erkek hekimlerin kazandığının ortalama %60’ı-70’i arasında kazandı… Benzer şekilde, ceza hukuku alanında olmaları daha az, ve medenî hukuk icra etmeleri daha olası olan kadın avukatlar, erkek avukatların ücretinin yaklaşık %70’ini kazanmaktadır” (Shaw & Lee, 2009, s. 443). .Genel olarak konum yükseldikçe o konumun bir kadın tarafından doldurulması daha az olasıdır. West ve Curtis (2006) yüksek öğretimdeki erkek ve kadın akademisyenler hakkında bazı ilginç olgular sunmaktadır: Kadınlar ABD’deki yüksekokul ve üniversitelerdeki profesörlerin sadece %24,4’ünü oluşturmaktadır; üniversitelerdeki tüm konumlar bir arada değerlendirildiğinde kadınlar erkeklerin kazandığının %80,7’sini kazanmaktadır (West & Curtis, 2006). Kadınlar ellerinde bulundurdukları siyasî makamların gerçek sayısı bağlamında daha az siyasî iktidara sahiptir. Bu kitap yazılırken, ABD Kongresi’nde, neredeyse kongrenin %16,5’ini oluşturarak, 88 kadın görev yapıyordu (Centre for AmericanWomen and Politics, 2010). Ulusal siyasî makamları elinde bulundan kadınların sayısı toplam nüfus içindeki oranlarına (neredeyse %51) (U.S. Census Bureau, 2010) yaklaşmasa bile, kadınlar son birkaç on yılda önemli bir ilerleme kaydetmiştir. . Kadınlar eyalet hükümetlerinde biraz daha iyi durumdadır. Örneğin, 2011 yılında, 50 eyalet valisinden %12’si, sadece 6’sı kadınken, kadınlar, rekor seviyeye ulaşarak eyalet meclis üyelerinin %23,4’ünü oluşturur. (Centre for American Women and Politics, 2010). İstatistikler toplumumuzda kadınların dezavantajlı olduğu ve küçümsendiği alanları yansıtır. Önemli siyasî konumları elinde bulunduranlar diğer insanların yaşamları üzerinde önemli bir güce ve denetime sahiptir. Cinsel Taciz EEOC (2010a) cinsel tacizi şu şekilde tanımlar: “cinsel teklifler, cinsel lütuf talepleri ve cinsel bir doğaya sahip bireyin çalışma yaşamını doğrudan ya da dolaylı yoldan etkilediği zaman cinsel taciz oluşturan diğer sözlü ve fiziksel davranışların tümü Cinsel taciz neredeyse her zaman eşitsiz güç ve baskı unsurlarını içerir. Kimi zaman kurbanın cinsel işbirliği temelinde kurbana ödül vaat edilmesini ya da bir cezalandırmayla tehdit edilmesini içerir. Diğer zamanlarda bir kurbanın mahremiyetini paylaşarak ya da kişisel yaşamını gözetleyerek aşırı ve uygunsuz bir biçimde kurbanla yakınlaşmayı içerir. Cinsiyetçi Dil Cinsel tacizin bir biçimi iş ya da akademi ortamını saldırgan ya da boğucu kılan sözlü yorumları kapsar. Bu tür bir dil uygunsuz cinsel yan anlamları olan şakaları içerir. Ayrıca toplumsal cinsiyet temelli beceriler hakkında aşağılayıcı yorumları da içerebilir. Örneğin bir erkek profesör öğrencilerine “bu akademik dalda kızlar genelde çok başarılı olmaz. Onlar genellikle erkekler kadar akıllı değildir. Onlar kaçar ve bir şekilde evlenir” diyebilir. Bu tür bir yorum ayrımcıdır. Profesör temelsiz ve adil olmayan bir öngörüde bulunmaktadır. Her öğrencinin bireysel temeldeki performans becerisini dikkate almamaktadır. Çoğu zaman İngilizce sözcüklerin kendisi de cinsiyetçiliği ve adaletsizliği yansıtır. Örneğin erkek [man] sözcüğü her yerde ortaya çıkıyormuş gibi görünür. Mankind (insanoğlu), chairman(erkek kurul başkanı), salesman(satış elemanı), congressman (kongre üyesi milletvekili) ve iş için en iyi adam gibi sözcükleri ve ifadeleri düşünün. Çoğu zaman bu tür terimler kadınları da içerdiğini ima eder ama tali olarak. Cinsiyetçiliğin İngilizceye nasıl sızdığının bir başka örneği erkekler ve kadınlar için kullanılan uygun başlıklarıdır. Yetişkinliğe ulaşmasıyla birlikte bir erkek yaşamının geri kalanı için “Mr” haline gelir. Bu bir erkeğin kişisel yaşamının statüsüne göndermede bulunmayan nazik bir terimdir. Bununla beraber bir kadın geleneksel olarak bir “Miss” olarak başlar. Geleneği takip ederek evlilikle, medenî durumunu açıkça ortaya koyan bir “Mrs.” haline gelir. Kız ve kadın kelimelerine yüklenen mana gibi..(: