yahudılı

advertisement
DiNLER TARiHi ARAŞTIRMALARI-Vlll
BÜTÜN YÖNLERiYLE
•
•
YAHUDILI
(ULUSLARARASI SEMPOZYUM)
18-19
ŞUBAT
2012
Ankara-2012
iSLAM DÜNYASINDA YAHUDi FELSEFESi
~r
Yrd. Doç. Dr. Hakan
COŞAR"
GİRİŞ
Yahudi felsefesi, genel olarak Yahudi inançlarının, kutsal metinlerinin,
ibadet ve
uygulamalarının
akli delillerle, felsefi kavramlar ve kurallarla
lanması, şeklinde tanımlanabilir.
Yahudi felsefesi üzerine yapılan
açık­
çalışmalar­
da, bu felsefenin başlıca üç döneme ayrıldığı kabul edilmektedir: a)Hellenistik
dönem (M.Ö. İkinci asırdan rn.s. birinci asra kadar) b)Ortaçağ dönemi (rn.s.
birinci asırdan 18.asra kadar) c) Modem dönem (on sekizinci asl!dan günümüze kadar). Bunlar arasında yaklaşık altı yüz yıl devam eden ortaçağ dönemi
şimdiye kadar
en verimli ve en uzun süren dönem olmuştur.'
Bu anlamda Yahudi felsefesinin ilk nüveleri, Yahudilerin sürgünde b•;lundukları M.Ö. II. yüzyıld~, M.S. I. yüzyıla kadar olan sürede Helenislik
felsefe ile
karşılaşmasından
sonra ortaya
çıkmıştır.
Bu dönernin ·ö nde gelen
ismi ise Philo'ndur ( m.ö. 25- rn.s. 40). Ancak bu süreç uzun sürmemiştir; bu
dönem Yahudi felsefi
düşüncesi
Philo'nla sona ermiştir. Zira Philq'dan sonra
değerlendirilebilecek
herhangi
Bu sebeple de gerçek anlamda Yahudi Felsefesi, dokuzuncu
yüzyılda
dokuzuncu as.ra kadar Yahudi Felsefesi içinde
bir eser bulunmamaktadır.
başlayan Ortaçağ
..
2
2
Yahudi felsefesi olup, Müslüman
Doğu'da
genel bir kültü-
Çukurova Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Yahudi Felsefesinin tanımı ve dönemlendirilmesi hakkında geniş bilgi için bkz. Daniel H.
Frank, "W hat is Jewish Philosophy"; Alexander Broadie, 'The nature of medieval Jewish
philosophy"; History ofjewislı Plıilosoplıy içinde, 1-30, Ed. by, Daniel H. Frank and Oliver
Leaman, London and New York, 2005; Oliver Leaman, "Introduction to the study of med ieva! Jewishphilosophy': Medieval jeıvislı Plıilosoplıy içinde, 3- ı 6.Ed. by, Daniel H. Frank and
Oliver Leaman, Cambridge University Press 2003.
Philo hakkında geniş bilgi için bkz. H. A.. Wolfson, Plıilo: Foımdations of Religious Plıilo­
soplıy in fudaism, Clıristianity and Islam, Cambridge 1947.
rel canlanmanın bir parçası olarak ortaya çilinış üç yüz yıl boyunca, Kuzey
' ·
Afrika, İspanya ve Mısır gibi Müslüman coğrafyalarda varlığını devam ettirmiştir. Yahudiler, Büyük İskender'den itibaren hep Hele~ dünyasının içinde
yaşarnalarına rağmen,
felsefi
düşünce ve
spekülasyonu IX.
yüzyıldan
itibaren
Müslümanlardan öğrenmişlerdir. İslam hakimiyetinden sonra Y~an felsefi
düşüncesine giriş
yapan Yahudi
düşünürler,
X. ve ·xın.
Yüzyıllar arasında
Arapça olarak çeşitli felsefi eserler yazmışlardır. Bu eserlerin ortaya çıkmasın­
da Yahudilerin
Arapçayı
ortak kültür ve
düşünce
dili olarak kullanmaları ve
bu sayede de İslam düşüncesinden hızlı bir şekilde istifade e?ebilmeleri etkili
olmuştur.
Müslüman filozoflar
nasıl
Yunan ve Helen selefierinin eserlerinin
(Arapça çevirilerinden) kendi ihtiyaçlarına uygun hale ,;etirmek şuretiyle istifade ettilerse, Yahudi filozoflar da,
Müslümanların
felsefi eserlerinden kendi
ihtiyaçlarının gerektirdiği uyarlamaları yaparak istifade ettiler.
Sholomo Pines oldukça önemli olan bir makalesinde,
lastik felsefesinin bu dönemde
yaşayan bazı
Yahudi
Hıristiyan
sko-
fılozofların etkilediğine
dair işaretler bulunduğunu, ancak bununla birlikte Yahudi felsefesinin büyük
oranda İslam dünyasında ortaya çıkan felsefenin devamı olduğunu ileri sürmektedir.
Ortaçağ Yahudi felsefesinin
- kadar devam
etmiştir.
ikinci dönemi on altıncı asrın başlarına
3
· _ Bu dönemde, Yahudi dünyasında düşüncesi, İslam felsefe ve kelamının
evrimini
paylaşmış,
Yahudi
düşünürler
eserlerinde Müslüman
düşünürlerin
eserlerinden faydalanmışlardır. lyiutezile, Yahudi düşünürler üzerinde oldukça etkili olmuştur. Yahudi kelamı da İslam kelamının ana çizgilerini takip etmiş, aynı kavramları, aynı akıl yürütme tekniklerini kullanmış ve aynı konuları
incelerniştir. Bu dönemde İslam dünyasında ortaya çıkan ilk Yahudi düşünür
Arapça adı Said b. Yusuf el-FeyyO.mi olan Saadia Gaon'dur. Bu düşünür, Mutezile okulu ile oldukça y~ .bir ilişkiye geçmiş ve Mutezile okulunun öğreti­
lerini kullanarak ve Yahudi ~üşüncesine uygulayarak Yahudi kelamı denilen
düşünceyi
ortaya
Maiınonides
koymuştur. Ayrıca
düşünürün
kelam
öğretileri,
Moses
de dahil Yahudi filozofları oldukça etkilemiştir. Bununla birlikte
Yeni Eflatunculuk da Yahudi
3
bu
Sholomo Pines, "Jewish
düşüncesine
bu dönemde girmeye
Philosophy~ 71ıe Eııcyclopedia
262 vd.
566
başlamıştır.
of Plıilosoplıy, New York 1967, c. IV,
l
Bu dönemin diğer bir önemli Yahudi düşünürü İshak b. Süleyman İsratli'dir.
Yeni Eflatuncu çerçevede beliren bu isim büyük ölçüde Y~an felsefesi~in
Müslüman dünyasındaki yeni formundan, yani Kineli'den ve sahte A.rlsfotu
..
kitaplardan etleilenmiştir. Yeni Eflatunculuğun, Endülüs'teki önemli is~ oliın
Yahudi fılozof İbn Gabirol ise İslam felsefesinin Batı'ya geçişinde eri önemli
şahıslardandır. Diğer
bir diişünür, Gazili gibi kendi dinini felsefi sistemlerin
kayıtlarından kurtarmaya çalışan, Moses Maimonides'un etleilenmiş olabileceği düşünür, Yudah Halevi'dir. Aristoculuk hususunda Moses Maimonides
'un öncüsü olarak görülen, Aristocu çizgide olan İbrahim b. Davftd'da bir baş­
ka önemli Yahudi fılozoftur.
Bir din felsefesi olması dolayısıyla Yahudi felsefesi, Allah'ın varlığı, sı­
fatları, yaratma, Allah'ın inayeti ve takdiri, nübüvvet ve insan davranışını idare eden genel kurallar gibi Yahudilik, Huistiyanlık ve İslam'ın ortak oldukları
kavramları ele alır. Son olarak bir felsefe olduğu için de, terimierin anlamı,
mantıksal akıl yürütme biçimleri, varlık çeşitleri ve evrenin yapısı gibi salt felsefi bir niteliğe sahip olan konuları ele alır. Genel kabule göre, Müslüman filozoflar gibi Yahudi filozofları da dört başlık altında sınıflandırmak mümkündür: Miitekellimun yani Kelamcılar, Yeni Eflatuncular, çeşitli Aristocu gruplar
Yine de bu modern sınıflama, her grubun
bağWarının arasında bir fikir birliğinin bulunduğunu göstermemektedir. 4
ve Aristo felsefesini
eleştirenler.
MUTEKELLİMÜN
Genellikle ortaçağların önde gelen Yahudi filozoflarından birincisinin,
Bağdat yakınlarındaki Sura halıarn akademisinin başında bulunan Saadia
Gaon (882/942} olduğu kabul edilir. Arapça adı, Said ibni Yakub (Sa'id b. Yusuf} el- Feyyurni'dir Mutezile'den etleilenmiş olan, ancak aynı zamanda eserlerinden Eflatuncu, Aristocu ve Stoacı kavramları da kullanan Saadia Gaon bir
Yahudi kelamını formüle eden ilk kişidir.
Kendisi "Yahudi felsefesinin
manda biyolog, gramer
4
uzmanı,
babası"
olarak
mütercim,
adlandırılmıştır. Aynı
şairdir. Bağımsız
harekelt
za-
edişi
Yahudi felsefesinin İslam felsefesi ile ilişkileri hakkında aynca bkz. Sholomo Pines; Steven
M.Wasserstrom, "The Islamic social and cultural co n text", History of]ewislı Plıilosoplıy içinde, 72-91; Joel L. Kraemer, "The Islamic cantext of medieval Jewish philosophy'; Medieval
Jeıvish Philosophy içinde, 38-71. '
567
ve geniş çaplılığı ile birçok Yahudi ve entelektüel disiplinin başlatıcısı kabul
edilmiştir. Bu yüzden Arap biyograficileri tarafından zikredilen Yahudi düşü­
nürlerindendir. Saadia Gaon, 882'de Yukarı Mısır'daki Peyyum (Fiyome veya
Diyaz)'da mütevazı bir ailenin çocuğu olarak doğmuş; 942'de Babil yakınla­
rında Sura şehrinde ölmüştür. Saadia'nın orijinal yanı, aklı, dinin sağlam bir
dayanağı sayması, bu suretle de dindaşlan arasına gerçek bir fels·efe etüdünü
yaymış olmasıdır. Onun amacı, asıl Yahudi felsefesini, bilimin verileriyle din
geleneği arasındaki uygunluk esası üıerinekurmaktır. Saadia'ya bu arnacı telkin
eden de, aralarında yaşamış olduğu Arap filozoflarıdır. O, İslam kelamından
etleilenmiş olan ve teolojide aklı kullanmaya yer veren bir fılozoftur. Vahiy ile
felsefe}ri uzlaştırmaya çalışan ortaçağ filoıofu olarak Saadia, çok yönlü bir şah­
siyet olması ve içinde bulunduğu konum, onu telif çalışmalarına sevketmiş;
farklı alanlarda bilimsel eserler ortaya çıkarmıştır. Eserlerini İbrani harfleri yle,
fakat Arap diliyle yazmıştır. Onun en önemli başarısı kutsal kitap (Tevrat)'ı,
Arapçayakısmi bir yorumla tercümesidir. Saadia, Talmud'un dualar kısmını
maddeleştirmiştir. Saadia Gaon'un eserlerinin büyük bir kısmı hala el yazması
şeklindedir.
Çok sayıda eseri olmasına rağmen, Saadia Gaon'un Ortaçağ Yahudi felsefesinin öncüsü olarak büyük bir ün kazanmasına sebep olan eseri
_ Kitab al-Arnanat ve'l-İtikadat'tır (Tre. S. Rosenblatt, The Book of Beliefs and
Opinions,l948). Kelam felsefesi ile Yahudi dogma~ı arasını sentezlerneye yöneliÜlk sist~matik çaba olan söz konus\.ı eser, Ortaçağ'ın Yahudi felsefesinin
başlangıcını oluşturmuş ve Maimonides (1135-1205) karşıtıarına esin kaynağı
teşkil etmiştir.
Saadia bu felsefi eseri. ortaya koyarken, önemli ölçüde Muteıi. leden, Aristoculuktan, Platonculuk(Eflatuniye)tan ve Stoacılıktan etkilendiği
için, Yahudiliğin temel ilkelerinin akılcı bir analizini önererek, vahiy ile akıl
ahengi savunriıuştur. O adı geçen eserinde kutsal kitabın ve geleneğin otoritesi yanında, aklın otoritesine ayrı bir değer vermiş; yabancı saldırılara karşı,
kendini savunabilmek için,· dinin iyi anlaşılması ve incelenmesi gerektiğine
inanmıştır. Ona göre, akıl da vahyin ifade ettiği gerçekleri öğretir; fakat vahiy,
aklın uiun çalışmalannı:ı.'karsın, ulaşamadığı için terk etmek zorunda olduğu
yüksek gerçeklerin bilinmesinde zorurıludur. Aklın vahiy ile aynı hakikati öğ­
rettiğini, fah~ kesin hakikate varmak için akıl yoluna ihtiyaç olduğunu iddia
eden Saadia'nın kitabı.r:.iz. ..,.er verdiği Allah'ın birliği, sıfatları, yaratılış,vahiy
568
ve seriat, insan ruhunun tabiatı hakkındaki görüşleri, Meşşatlik'ten faydalanmış filozof ve kelamcıları hattrlatmaktadır. Saadia böyle bir eseri yazarken her
şeyden önce döneminde geçerli olan kelam metotlarını uygulamış; rasyonel
delillieri kullanarak inancının doktrinlerini müdafaa etmeyi ve inançla ilgili
hataları reddetmeyi amaçlamıştır. 5
Saadia bu önemli eserinde, çağdaşlarından çoğunun şüphecilik içine
düştüğünü. ifade ederek; bunların şüpheci görüşlerine karşı deliller getiriyor
ve tahliliere başvurarak güvenli bir imanın nasıl elde edilebileceğini ortaya
koymaya çalışmaktadır. Saadia tipik bir Mutezile modası olarak, temel kitabına (1. Risale) dünyanın yaratılışı için getirdiği dört delille başlar. Dünyanın
sorılu oluşu, mürekkep oluşu, arazlar ve zamanın niteliği (diğer kitaplarında
ba~ka
deliller de zikretmektedir). Bu delillerden en tipik olanı dünyanın sonluluğu delilidir.
Saadia evrenin yaratılmışlığı için getirmiş olduğu bu delillerden yola
çıkarak, evrenin, ondan ayrı ve onu yoktan yaratan bir yaratıcısının olduğunu
savunur. Saadia'nın metodunun en önerrıli özelliklerinden birisi, benimsediği
görüşleri çürütmeye çalışmış olmasıdır. Öyle ki yaratma konusunu ele alırken
bunun bir parçası' olarak, evrenin oluşumu ile ilgili oniki farklı, şüphecilik ihtiva eden teoriye karşı deliller ileri sürmektedir.
Saadia aynı zamanda Allah'ın varlığının da dehli olan yaratma delillerinden hareketle Allah'ın sıfatları konusunu ele alır (2. Risale). Allah'ın birliği­
ni ispat ettikten sonra, Allah'a nispet edilen suatlardaki çokluğun Allah'ın birliği ile tezat teşkil etmeyeceğini ispat etmeye ç'alışır. Bu sıfatlar sadece Allah'ın
özelliğini açıklamak için kullanılır, yoksa Allah'ta herhangi· bir çokluğun bulıinmasını öngörmezler. İnsan dili Allah'a ait tüm özellikleri tavsif edebilen bir
kelimeye sahip olmadığından dolayı, Allah'ın bir çok sıfatla (kelimeyle) tavsif
edilmesi kaçınılmazdır.
alır
5
Saadia daha sonra hukuk felsefesini ve mibfıvvetle ilgili meseleleri ~le
(Risale3). Allah, rahmetinin bir gereği olarak, yaratıklarını onları yer-
Saadia hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında bkz. Dr.Sami Baybal , ~Saadıa Gaon:Onun Ortaçağ Yahudi Felsefesini Oluşturma ve Yahudi Dogmasıru Yeniden Formüle Etme Çabaları':
Selçuk Vniversitesi lltlhiyat Fakültesi Dergisi, 2003/ Bahar, 169-187; Saralı Stroumsa, "Saadya
and Jewish Kalam': Medieva/ feıvish Philosoplıy içinde, 71-91.
569
yüzünde mutlu
kılacak
ve ebedi saadeti temin edecek olan bir yasayla, yani
Tevrat'la şereflendirmiştir.
"İlahi adalet" problemini çözmek için Saadia "özgür seçim"i kabul eder
('!_. Risale). Allah, in~anları (günahlarından dolayı) cezalandırırken, ancak in·sanların kendi eylemlerinin nedeni
sayılır.
Saadia
insanın
olmaları
durumunda, adaletli
özgür seçme gücünü desteklemek
davraruruş
maksadıyla
iki de-
lil ileri sürer: insanlar kendi tecrübelerinde kendilerini özgür hissederler ve
eylemlerilli bir mecburiyet içinde yaptıklarına dair bir kanıt yoktur. Allah'ın
önceden bilmesi insanın özgürlüğü ile uyumludur. Çünkü, insanın ne yaönceden bilinmesi, bu eylemin nedeni olmaktan farklı bir şeydir.
pacağının
Saadia yine İslami modelleri kendi görüşlerine uyarlayarak (5. Risale), iyi ve
fena insan çeşitlerinin bir sınıflamasını yapar. Bunnn örneklerinden birisi de
tövbekardır. Bu kimse tevbesini dört adımda tamamlar: Günahtan vazgeçme,
vidan
azabı
duyma, af dilerne ve bu
günahı
tekrar
işl~meme yükümlüğünü
kabul etme.
Beden şekillendiği zaman insan ruhu oluşur. Ruh aslında kalptedir. Ruhun cevheri ise melekuti (semavi) aleme daha yakındır. Görüşler ve İnançlar
Kitabı'nın son bölümü. uhreviyatla ilgili meselelere ayrılmıştır. Saadia bu meseleleri ele alırken geleneksel Yahudi kaynaklarına ·başvurur. Yeniden dirilme
doktrinini kabul eden Saadia bunu desteklemek için
.
- - -·-·
.
.
Risale).
--~
-~-·
bazı
·~
deliller getirir (7.
-
Saadia Gaon'un ortaya koyduğu Yahudi dogması, sekiz madde içinde
formüle edilme1.i:edir: ı.Alem sorıradan yaratılmadır (hadistir). 2.Allah tek
olup ·cismi yoktur. 3.Vahye iman Yahudi geleneğini de içine almak üzere şart­
tır. 4.İnsan muttaki olmaya, ruhen ve beden en bütün günahları işlernekten sakırımaya davet olunmuştur.
tılmıştır,
S.Mükafat ve ceza haktır. 6.Ruh saf ve temiz yara-
ölüm anında cesedi terk eder. ?.Yeniden dirilmek haktır. 8.Mesih'e
intizar, hesap ve nihai hüküm hci.ktır. Yukarıda sıraladıgımız Yahudiligin iman
esasları, . dikkat edilirse İslami özellik göstermektedir.6
.
Sonuç olarak Saadia, rasyonel terimlerle Yahudiliğin ilk sistematik izahmı
6
yapmak bir tarafa, kendinden
sorıraki
bütün
Ortaçağ
Yahudi felsefesi-
Eserin içeriğinin tahlili ve Saadia'nın belirlediği iman esasları hakkında bkz. Baybal; Saralı
Stroumsa.
570
j
._ı
-ı-
nin temelini,
ne kadar
akıl
aklın
ve
valıyin
uyumunu ileri sürerek ortaya
oymuştur.
O, her
neyi ispat edebileceği konusunda halefierinden çok daha fazla
eminse de, onun Yahudi ilim dünyasının bütün alanlarında araştırma ve delile
teslimiyeti, Yahudilikte rasyonalizm e bir meşruiyet kazandırmıştır.
YENİEFLATUNCULUK
Eflatwıcti öğretiler aynı zamanda Farabi ve özellikle· de İbn Sina gibi
Müslüman filozofların eserleri aracılığıyla Yahudi filozoflara ulaşmıştır.
Yahudi çevrelerdeki Yeni
Eflatwıculuğun kaynağı
Mutezile kelanu ile
çağdaş tır. İlkYahudi yeni-Eflatwıcu Kahireli hekim İsaac b. Salomon el- İsraeli
(855-955)'dir. Kindi ve o dönemin İslam dünyasında dalaşımda olan Yeni
Eflatuncu külliyattan etkilenen İsraeli, Tanırnlar Kitabı, Ruh ve Nefis Kitabı,
Elementler Bahsi gibi eserlerden başka tıpla ilgili bir takım kitaplar kaleme
aldı. Felsefe ve Tevrat'ın kavramlarını birleştiren.İsraeli, Sani olan Allah'ın,
r~meti ve sevgisi ile alemi zamanda ve yoktan yar~ttığını söyler. Yaratmanın
vasıtaları, O'nun kudreti ve iradesidir. Bunlar ·ayrı birer uknum değil Allah'ın
sıfatlarıdır. İki basit cevher, ilk madde ve ilk suret (ya da hikmet), doğrudan
Allah tarafından yaratılmış ve bunlar bir sonraki ukm1mu -aklı- teşkil etmek
üzere bir araya gelmişlerdir. Bwmn, nefsin üç farklı uknfunu - insani (rasyonel), hayvani ve nebati- ve İsraeli'nin gök küre ile aynı saydığı tabiat takip
eder. Bu kürenin hareketinden anasır-ı erba'a (toprak, su, hava, ateş,) hasıl
olur. İsraeli alemin yaratılışında üç aşamanın bulunduğuna dikkat çeker: İlk
maddenin, ilk suretirı ve aklın halk edildiği yaratma, dört ruhani cevheri h usule getiren sudurve son olarak da gökkürenin altında bulunan alemi husule getiren doğanın nedenselliğidir. İsraeli'nin insan felsefesi, ruhun ait olduğu yüce
aleme geri dönmesini öngören tipik Yeni Elflaruncu düşüneeye dayanır. 7
Yeni Efl.atwıcu en önemliYahudi filozoflarından birisi de Süleyman İbn
Gabirol (1021-57)dur. Onunla birlikte Yahudi felsefesirlin ortamı İspanya'ya
kaymıştır. İbn Gabirol, temel felsefi görüşlerini Hayatı Kaynağı (Yenbucu'i
Hayat)
adlı
eserinde ortaya
koymuştur.
Onun felsefi
görüşleri
büyük ölçüde
Yeni Eflatunculuğa dayanır. Genel hatlan ile felsefesinin fazla orijin~tesi ol7
İsraeli hayatı ve görüşleri hakkında bkz. Saralı Pessin, "Jewish Neoplatonism: Beingabove
Beingand Divine Ef!1anation in Solamon ibn Gabirol and Isaac Israeli~ Medievnl jeıvislı
91-111.
Philosoplıy içinde,
571
mamakla birlikte Yeni Eflatunculuğu yorumlayışı dikkate alındığında kendine has bir kurgusunun bulunduğu söylenebilir. Diğer Yeni Eflatuncu yahudi
filozoflarından farklı olarak sistemini kurmalda yetinmez, ayrıca sisteminin
_ temellerini güçlendirmek ve diyalektik bir mantık vasıtasıyla öncüllerini doğ­
rulamak için büyük çaba sarf eder. Felsefesi büyük oranda madde ve suret
kavramlarının analizine dayanır. Her ne kadar bu kavrarnlar ondan önceki
fılozoflarca ·araştırılmışsa da bunları küill madde ve külli suretle ilişkilendiriş
biçimi açısından kenc•sinden 'lncekilerden ayrılır. Bütün felsefesini Tanrı'ya
yönelmeye kılavuz olara::: kurduğı ınu söyleyen İbn Gabirol'un ilk felsefe tanunı da şüphesiz Tanrı'nu mahiyetı~rle ilgilidir İbn Gabirol'e göre, ilk Öğre­
nilmesi gereken şey Tanrı'nı,ı mahiyetinin bilinemeyeceğidir. Yeni Eflatuncu
sudur teorisinden hareket edl·rek insan aklının Tanrı'ya doğru ulaşabileceği
en üst makamın "izzet tahtı" c.~lduğunu söyler; aklın bunun: ötesine geçmesi
imkansızdır. Bu teoriyi kurark~r. Yeni Eflatunculuk ve Yahudi mistisizmi arasında bir uzlaştırma yaptığı açıktu·. ibn Gabirol'un felsefesinin ahlaki boyutu
da bu esrinde ortaya çıkmaktadır. Buna göre insanın yaratılış amacı, Tanrı'yı
bilinebileceği ölçüde bilmek ve O'na saygı göstermektir. Bu amaca ulaşmak
için iki yol vardır. Birincisi, madde ve surette bulunabildiği kadarıyla ilahi ira- de bilgisine erişmek, ikincisi de ilahi iradenin bizzat insana ilham vermesidir.
Birinci h\lJde l!>ı:ı ~abir.9l rasyonel, ikinci halde mistik pozisyonda görülür. O
İbn Meserre'nin Endülüs'te kurduğu Arap felsefe ekolü Yeni Eflatunculuk yolunu tutmuş olup birçok eser b~u göstermektedir. İbn Gabirol İbn Meserre
felsefesinde bilinen gnostik düşünceleri ve qnun tasavvuf temayüllü ekolünü
aynen takip etmiştir. Ona göre feyiz, aşağı kainatın yukarı kainattan sudıirunu
ve ontolojik devarnlılıkla eşya, mantıki devamlılıkla da tasavvurat arasındaki
irtibatı açıklar. İbn Cebirol kısa kasideler de yazmış olup, şürlerinin konusu,
hamileri için yazdığı methiyelerle ebeveynine yazdığı mersiyeler yanında dinifelsefi düşüncelerden oluşm~tadır.
Beş risaleden oluşan Hayatın Kaynağı, her nekadar bazen İbn Gabriol'un
diğer fıkirlerini
ele almış olsa da büyük bölümü madde ve formun ilkelerinin
·değişik boyutlarını işler. Eserde İbn Cabirol, Yeni Eflatuncular'ın yanında uy-
durma Emodoklesçi eserlerden de faydalanır. İbn Gabriol, Yeni Eflatuncular'la
572
birlikte Allah'ın aşkın bir varlık olduğunu kabul eder ve Allah'ın ancak olumsuz ifadelerle bilinebileceğinrsöyler.
İbn Gabirol'un en karakteristik öğretilerinden birisi; ruhani varlıklar da
dahil olmak üzere Allah'ın dışındaki tüm varlıkların madde ve formdan m üteşekkil olduğu düşüncesidir. İnsan felsefesi anlayışın da, insan hayatının gayesinin ruhun yüce aleme yücelmesi olduğunu açıklar. Bu da ancak iyi birhayat ve·
felsefi düşünce ile mümkündür. ~ak! niteliklerin Gelişmesi adlı eserinde b eş
duyudan her birine dört nitelik karşılık gelmek üzere yirmi ahlaki değerden
bahseder ve bunları insan bedeninin dört mizacı ile ilişkilendirmeye çalışır. 8
ARİSTOCULUGUN ELEŞTİRİSİ
Ortaçağın en önemli Yahudi şairleri nden birisi olan Yuda Halevi ( 1075-
1141 'den önce), genellikle Heaıar Kitabı (Kuzari) olarak da bilinen Hakir Gö-
rülen İman'ın Müdafaası için Deliller ve Kanıtlar Kitabı'nın yazarıdır. Müşte­
rek kaynakları olduğu anlaşılan Gazıali gibi o da Aristo akılcılığını eleştirmiş,
ancak Gazzali'den farklı olarak o, filozotlaf1!1 idd ialarını tek tek ele alarak el~ş­
tirmemiştir. Hale~i,
Aristocu fılozofların 1 kesin bir şekilde bilinen
m~tafizik­
sel hakikatler bulunduğuna dair iddialarını ispat edemeyeceklerini ileri sürer.
Aksine o, tarihi tecrübenin hakikatin
kaynağı olduğunu
ve.dini ibadetlerin
inanç ve dogm~ardan daha önemli olduğunu kabul eder. Halevi'nin kitabı
Yahudi bir alim ile Yahudiliğe
b~r
dönmüş· olan Hazarların Kralı arasında
geçen
diyalog biçiminde kaleme alınmıştır ve geniş ölçüde Yahudi inancı ve iba-
detlerinin
anlatımıriı ve savunmasını
ihtiva etmektedir.
Halevfye göre Tann, felsefi ispat yoluyla bilinen
fılozofların Tanrı-
, sı degil, mucizeler ve vahiy yoluyla bilinen•. İbrahim'in .İshak ve Yakub'un
Tanrısı'dır. Yalnızca, Allah'ın
mesine
dayanmış
olan din,
tarihsel olaylardaki
doğ~uluğu
kesin ve
tezalıürünün
şüphesiz
tecrübe edil-
bir dindir. Vahiy
(peygamberlik) -ye Yahudi milletinin ö~elliği Halevi'nin Tanrı anlar.ışr~la yakından ilgili olan meselelerdendir. Genellikle vahyi, akli melekenin bir faali-.
yeti, ya da akli meleke ile tahayyuhin
8
ortaklaşa
bir faaliyeti olarak gören Yeni
lbn Gabi.rol'un hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında bkz. Saralı Pessin; Sholomo Pines, uGabirol, Solomon ben Judah': Tlıe Eııcyclopcdia ofPhilosoplıy, VII, 235-245.
573
Eflatuncular'in ve Aristocular'_ın aksi.J:ıe, Halevi vahyi (peygamberliği)~ insanın
doğal
melekelennden ayrı ve onu aşan bir meleke o,larak görür.9
ARİSTOCULUK
Ortaçağ Yahudi düşüncesinin en buyük hareketi olan Aristoculclc onikinci asrın ikinci yarısında gelişmiştir. Aristoculuk, Aristoteles'in ve onun
.·ı
Helenistik yorumcularının eserlerine dayanmaktadır. 'Felsefe şeklen, teorik ve
pratik felsefe olmak üzere_ikiye ayrılır. Teor~ felsefe, fizik, matematik v~ metafizikten oluşur; pratik felsefe ise, ahlak, iktisat ve siyasetten oluşur.
Ortaçağ Yahudi felsefesi başlangıcından beri ~istotelesçi unsurlar taşı­
masına rağinen daha biçimsel felsefi bir tutum olarak Aristoctİluğun genellik-
le, Farabi, İbn Sina ve İbn Bacçe'niiı etkisinde kalmış bir filozof olan Abraham
İbn Davud (1 ı 10-80) ile başladığı ifade edilmektedir. En büyük felsefi eseri,
· özgür irade öğretisini açıklamak üzere kaleme almış olduğu Yüce tn:ıaı:ı, aslında çeşitli felsefi konulan ele alan bir kitçı.ptır. İbn Sina'nın derinlemesine
etkisinin hissedildiği bu eserde, İbn Gabirol'un görüşlei-i eleştirilir. Yahudilik
ve felsefenin, özleri itibariyle birbiriyle
özdeş olduğunu
kabul ·ederek eserine
-başlayan İbn Davud, kitabın devamında Aristocu fiziksel, metafiziksel ve psikolÇ>jik kavramJa_rı açıklatEayı sürdürür. Yahudilik ve _felsefen~ ayniliği tezini .
güçlendirmek maksadıyla, kendince bu düşünceleri çağrıştıran Tevrat ayetlerinden alıntılar yapar.
.,
İbn Davud, Allah'ın varlığını ispat etmek için Aristo'nun hareket delili
ile ibn
Sina'nın
vücub ve imkan delilini kullanır.
Allah'ın sıfatlarının
olumlu
bir anlamı olamaz, bunlar selbi anlamlar ve ilişkiler olarak anlaşılmalıdır. 10
İslam Dünyasın.da ortaçağ boyunca devam eden Yahudi felsefesinin
hiç şüphesiz en önemli ismi 1;foses Maimonides( ı 138-1204)tit. O, ortaçağda
dört kültürün Greko·- Romen, Islam ve Yahudi kültürlerinin kendisinde m ezHa:levi hayah ve görüşleri hakkında bkz.Lenn J!.Goodman, "Judah Halevi", History offeivish
Plıilosophy içinde, 149- 182; Barry S. Kogari, "Judah Halevi and his use of philosophy, in the
· Kuznri" Medieval jeıvish Philosoplıy içinde; 111-136.
.
lO Yahudi felsefesinde Aristoculuğun . başlangıcı ve İbn Davud hakkında bkz. Norbert
M.Samuelson , "Medieval Jewish Arlstotelianism: An Introduction" History offewislı Plıilo­
soplıy içinde, 182-1 95; Daniel h. Frank, ''Maimonides and Medieval Jewish Aristotelianism·: ·
Medievnl/eıvish Philosophy içinde, 136-157.
9
574
cedildiği müstesna bir şahsiyettir. Eserleri arasında en ·önemlisi, filozofun ve
aynı
zamanda
.
Ortaçağ
düşüncesinin
Yahudi
en gözde, en
.
meşhur
eseri olan
Delaletü'l-Hairin'dir. Ortaçağ felsefe' literatürünün özeti olan bu ·eser; hem
Arap-Müslüman felsefi kültürüyle. işlenmiş hem de Yahudiliğin dini ve·entelektüel geleneğine kök salmıştır. Eserde, :Kitab-ı Mukaddes ve Rabhani ilim
geleneği,
felsefi-bilimsel çerçevede
ğiyle uzlaştırrnaya çalıştığı
yorumlanmıştır.
bu felsefi
yapı
Filozofun kendi gelene-
hiç 'şüphesiz Aristoculuktur. Ona -
göre bu eserin yazılış amacı ise Kitab-ı Mukaddes'in kapalı, teşbihi ve tecsiıİıi
ifadelerini .açıklayarak doğru anlaşılınasım temin ·etmektir. O, felsefi bilgi ile
Yahudi dini bilgisi arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı hedefler. Bu durum ise Meşşalİer'in te'vil ve uzlcışma çizgisinin Yahudi dÜnyasındaki bir devamı gibidir. idrakleri tahayyüle dayarian. kitlelede, akıl aracılığı ile idrak eden
entelektüel eliti birbirinden
· hukukla ilgili olan
ayıran
Maimonides,
Mişna Şerhi'nde
ve
lerinde.popüler bir tarzda takdim eder.
sunumunu Delalatü'l-Hrurin
Mişna
düşüncelerinin
Tbrah
Şerhi'nde
bir
kısmını,
ve bazı
risal~­
Arıcak görüşlerinin teknik anlamdaki
.
(Şaşkınlara Rehber)
adireserine saklar. Görüşle­
rini formüle ederken Aristoteles'in eserlerini ve onun Helenist yorumcularını,
Farabi, İbiı Sina ve İbn Bacce gibi MQslüman filozofların eserlerini örnek alır.
Maimonides, varlık tasavvuru•. bilgi anlayışı ve entel~ktüel ilgileri bakı­
·mıİıdan İslam felsefe geleneğini takip eder. Ayrıca Yahudi filozofun, Farabi,
İbn Sina, İbn Rüşd ve İbn Miskeveyh gibi İslam filozoflarından etkilendiğini
söyleyen yazar, Yahudi
fılozofu
için en öne~i
filoz?fuı}.
da Farabi
olduğunu
belirtir. Bir ortaçağ filozofu olarak, Mos~s ~aimonides 'un de düşüncesini ve
.zihin yapısını belirleyen temel iki kayn3.k dip ve fels~fedir.1y1oses Maimonides
İsl~m fılozoflan gibi peygamberliği,'. vahyi ve dini zorunlu ve gerekli bulur.
.. Moses
.
Malınorudes 'a göre vahiy, Farabi-ye İbn Sina'daki gibi ilahi varlıktan
.
taşan
bu feyzin f!!al akıl vasıtasıyla insanıiı akli yetisine ve oradan da müte-
hayyile gücüne ulaşmasıdır. Buna göre vahiy insanın çeşitli'yeilleti ile ulaŞa­
bileceği
bir yetkinliktir. Peygamberler vahyi rüya ve benzeri ilahi idraklerle
alırken ~ayal
güçlerini kullanıyorlar ve bu·anlamlan sembollerle dile aktarı­
-yorlar. Yani feyizle gelen anlam ete kemiğe bürünür. Başka· bir ifadeyle feyiz
yoluyla faal akıldan gelen soyut ve külli olan vahyi bilginin, mütehayyile gücü
tarafından kelimelere ~ökülmesi söz konusudur. Dolayısıyla Tanrı peygam-
575
beriere kelimelerle
değil
manalarla hitap
etmiştir.
Vahiy ile sadece
man~ar
ulaşmıştır; vahyin kelimelerle, hem zahir hem de batıni ve hikemi manalar·
taşıyan
_insan
meseller şeklinde, akli kapasitesi ve eğitinı düzeyi ne olursa olsun tüm
gruplarına sunulması
peygamberin
tarafından gerçekleştirilir. Mose~
aklı
ve özellikle
d~
tahayyül gücü
Maimonides 'un Müslüman filozoflardan
tevarüs ettiği entelektüel birikimle kendi diJ.ti geleneğini uzlaştırmaya çalış­
mıştır. Filozofun Kitab-ı Mukaddes'in Tanrı ile ilgili ifadelerini anlayış ve yorurnlayışında Yahudi dini geleneklerinin dışında, İslam kelamırun özellikle de
Mu'tezile okulunun ve İslam felsefesinin etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca
Moses Maimonides, Kitab-ı Mukaddes'teki Tanrı hakkındaki ifadelerin nasıl
anlaşılması gerektiği hususunda hem İslam kelamının hem de İslam fels·efesinin·tenzihi çizgisini izlemiştir.
11 •
Maimonides Dela.Iatü'l-Hairin'i, felsefe tahsil _e den ve Tevrat'ın, Allah'ı
yüklem yaparak kullandığı insanbiçimci duygular uy~dıran terimierin la.fz1
anlamları karşısında şaşkınlık geçiren inanılıış Yahudi öğrencisi Josefb. Juda
için yazmıştır. Maimonides kitabında bu öğrenciye şaşKınlıkların ın, tartışmalı
terimierin ve mesellerin
doğru
bir
şekilde yorumlanmasıyla giderilebileceği­
~ ispat etmektedir. Maimonides, Tevrat'ın herkesin anlayabil~ceği bir zahiri
anlamı,
ğunu
bir de sadece entelektüel
elitlerın anlayabilec~ği batıni anlamı
oldu-
savunur. Batini anlam ona göre "hakiki anlamında Şeriat bilgisi" ya da
"Şeriat' ın Sırları" dır.
Maimonides zahiri ve
batıni öğreti arasındaki ayrımını
Dela.Iatü'l-
Hairin'de de uygular ve gerçek görüşünün ne olduğunu kalabalıklardan gizlemek için tezad ifadeler kullandığını okuyucusuna haber ver~r. Bu durum,
onun, eserinde, hem ortaçağ hem de modern yarumcuları zor durumda bıra­
kan muammalr bir üslup kullanmasına sebep olmuştur. Mamonides'i naruralist bir Aristocu olarak yorıirn.l'ayanlar bulunduğu gibi, din·ve fels~fe arasında
bir sentez oluşturmaya çalışan uyumlu bir filozof olarak görenler _de vardır.
ll Maimonides hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında geniş bilgi için bkz. Atilla Arkan: lbıı
. Meymun Felsefesinde Taıırı, İsL 2007; Adnan Küçükali, "lbn Meymun ve Felsefesi'; Ekev
Akademi Dergisi, Sayı3I, 141-160; Hüseyin Karaman, "İbn Meymün'un D~üncesinde Aklın Sınırları Ve Din - Felsefe ilişkisi" Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi VI (2006),
Sayı: 1,153-173; Leaman, Oliver "İbn Meymün-Düşüncesi;, md., DlA,
yazar,Moses Maimonides, Routledge, London and New York 1990.
576
Xx,
197-199; Aynı
Maimonides kendi te'vil metoduna uygun .olarak Delellatü'l-Hairin'e
bazı
Tevrat terimlerini yorumlayarak girfş yapmakta ve "oturmak", "ayakta
dunnak" gibi terimierin bile Tanrı'ya izafe edildiğinde batıni bir anlam kazanabileceğini
söylemektedir.
sıfatlarıyla ilgili
Tevrat'ın
yaratılışı
konusundaki
önce, bu dört konudaki kelami
tartışmaların
cisim
görüşlerini açıklamadan
eleştirel
Allah'ın
teknik izahatıarda bulunduğu bölüme geçmekteidr.
Allah'ın varlığı, birliği,
kendi
terimlerini tevil ettikten sonra,
olmayışı,
ellemin
bir özetini yapmaktadır. Kendi delillerini sunmaya, kendi görüşün­
ce filozoflar tarafından ispatlanmış olan Aristocu önermelerle başlamaktadır.
Bunlara dayalı olarak Allah'ın varlığına ilişkin dört delil formüle eder: Hareket delili,
unsurların
terkibine
dayalı
olarak geliştirilen delil, vücub ve imkan
delili, bilfiil ve bilkuwe olmaya dayanan delil (kozalite). Delillerin tümü de
alemin
müşahede
edilen bir
takım
özelliklerinin ifade edilmesi ile
"ilk muharrik" "zorunlu varlık" ve "ilk neden"in
"Tanrı"ya işaret
başlar
ve
eden terim-
lerdir var olduğunu iddia etmektedir. Maimonides daha sonra cismani olmayan akılları ele alır. Maimonides bunları Tevrat'ta zikredilen meleklerle, sonra
da semavi kürelerle
ise ellemin
nides,
aynileştirmektedir.
yaratılışıdır.
bunların
Bundan sonra gelen en önemli konu
Aristotelesçi delilleri emine boyuna anlatan Maimo-
kati deliJler olmaktan ziyade, ellemin kadim
olmasının
onun
hadis olmasından daha makul olduğunu göstermek için getirilen diyalektik
deliller olduğunu ileri sürmektedir. Alemin hadis mi yoksa kadim mi olduğu
old':lğunu
sorunu için sadece diyalektik bir çözüm
yaratmanın,
kabul eden Maimonides
en makul alternatif olduğunu iddia etmektedir.
Maimonides pratik felsefede (ahlak felsefesi) kötülük problemini Yeni
Eflatuncu bir tarzda ele alarak kötülüğü iyilikten yoksun olma, ya da
yokluğu olduğunu
iyiliğin
söyler. Dünyada, iyilik kötülükten daha fazladır. Tabii, si-
yasi ve ahlaki olarak var olcin üç türlü kötülükten, son ikisini insanların kontrol etmesi mümkündür. Maimonides, kötülük probleminden sonra inayet
konusuna geçmektedir. O, her şeyi şanstan ibaret gören Epikürcüler'in görüşünü, şahsi inayet olduğunu savunan Eş'ariler'in görüşünü, şahsi
inayeti hay-
vanları
reddetmek-
da içine alacak şekilde
genişleten
Mutezile'nin
görüşünü
tedir. Maimonides'in Tevrat'ın görüşüyle özdeşleştirdiği kendi görüşüne göre
577 ·
inayet, sadece insanları,...içine
ş~k.Uçle.:genişletliebilir ve insan aklının
- . ....al<ı:c~.
.
gelişimine orantılıdır. Maimonides "sevgi ıstırabı" öğrr.tisini kabul etmez. Bu
öğretiye
göre Allah insanları öbür dünyada mükafatlandırmak için bu dün-
.:yada acı çektirebilir. Tevrat'ın tüm emirlerinin Tanrı'nın hikmetinden kay- ·
naklandığını ileri süren Maimonides, Mutezilenin akla dayaiı olan "rasyonel
emirler"le ilahi iradeye dayalı "nakli emirler" arasında yapmış olduğu ayrunı
kabul etmez. Hükümler ve yasalar birbirinden farklıdır. Birincisi ruhun (aklın) iyiliği
ve mutluluğu, ikincisi bedenin iyiliği ve mutluluğu içindir. Bu da
ahiakl ve siyasi yasalar için kolayca nederıler bulunabildiği halde, birçok ritüel
yasaların nedenini bulmak çok zordur.
Maimonides öldükten sonra dirilmeyi (ba'sü ba'delmevt)
şartı
imanın
bir
olarak kabul eder. ·Ancak ona göre dirilen bu kimsenin tekrar öleceği­
ni savunur. Nihai gaye, aklın bedenden ayrı bir şekilde var olduğu ve sürekli
Allah'ı
olarak
tefekkür
ettiği
ahirettir. Yahudi felsefesinin daha sonraki dö-
nemlerdeki gelişimi için önemli olan şeylerden birisi de Maimonides'in "her
Yahudinin kabul etmek zorunda olduğu bir amentü formüle etme teşebbüsü"
olarak görebileceğimiz "Onüç İlke"sid.ir.ı 2
Maim~nides'in
rasyonalist yorumları, on üçüncü asır ile ondördüncü
asrın başlarında taraftarları ile muhalifleri arasında çekişmelerin meydana gelm~esine
sebep ·oldu·.
ünüçüncü
asırdan onaltıncı
asra kadar devam eden felsefi i.klim, bir
taraitan Maimonides'in Delalat'ı, diğer taraftan da İbn Rüşd'ün çok sayıda
(İbranice'ye tercüme edilmiş olan) eseri tarafından belirlenmiştir. İbn Rüşd'ün
12 Delalet'in içeriği ve değerlendirilmesi için bkz. DeM/etii'l-hdiriıı, thk. Hüseyin Atay, Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakült~i Yayınları, Ankara 1972; İngilizce çevirisi için bk. 71ıe
Guide ofJhe Peplexed, Shlomo Pines, The University of Chigago Pres, Chicago and London
1963; Hüseyin. Atay, "Önsöz': İbn Meymiın, Deldletii'l-lıairin (Içinde), thk. Hüseyin Atay,
Ankara Üniversitesi llahiyat Faı<ültesi Yayınlan, Ankara 1972, c. III, s. V-XXXVII; Joseph
Antony Buijs, "The Philosophical Character ofMaimonides' Guide- A Critique ofStrauss'
İnterpretation~ Maimo11ides: A Col/ectio11 of Critical Essays, ed., Joseph A. Buijs, University
of Notre Dame Press, Notre Dame-Indiana 1988; Pines, Shlomo, "The Philosophıc Sources
of The Guide of Perplexed ~ İbn Meymfuı, Delaletü'l-htliriıı {içinde), thk. Hüseyin Atay,
Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınlan, Ankara 1972, s. lvii-cxxxiv; Hatice Doğan,
lbıı Meymuıı'ım Hayatı, Eserleri Ve Delaletii'l-Htliriıı Adlı Eseri Ozeriııde Bir lııceleme, T.C.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Dinler
Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi Konya 2009.
578
etkisinde kalan bazı Yahudi filozoflar daha aşırı bir rasyonalizme kayarken,
diğerleri muhtelif derecelerde uyumlu bir görüşü savunmuşlardır. Aynı şekil­
de İbn Rüşd ve Maimonides'in birbirlerinden farklı düşün~ükleri meselelerde
onları uzlaştırmaya çalışan filozoflar da bulunmuştur. 13
G.ersonides olarak bilinen, roatemati.kçi, astronomi bilgini ve Tevrat'ın
şarihi Levi ben Gerson (1288-1344), İbn Rüşd'ün Aristoteles eserleri için yazdığı bazı şerhlere haşiye yazmıştır. Kendisi de T~rı Savaşları Kitabı'nın yazarıdır. İbn Rüşd'ten etkilenmiş olan ancak aynı zamanda da onu eleştiren Levi,
kendi görüşüne göre Maimonides tarafından yeterince ele alınmamış olan ya
da yanlış bir şekilde ele alınan konuları işler. Levi altı bölümden oluşan eserinde, ölürosüzlük, geleceğin önceden bilinmesi, Tanrı'nın ferdi/cüzi mümkün
varlıklarla ilgili bilgisi, inayet, semavi cisimler ve onların muharrikleri, Allah
ve alemin yaratılışı gibi konulara yer verir.
Levi ölümsüzlük tartışmasına akılla ilgili farklı nazariyeleri etraflıca ele
alarak ve bunları eleştirerek başlamaktadır. Aristotelesçi 6Jozoflar maddi ya
da pasif akıl ile faal akıl ya da müstefad akıl arasında ayrım yaparlar. Ancak
bu farklı akıl kavramları konusunda birbirlerinden farklı düşünürler. Levi,
Themistius ve İbn Rüşd'ün münfail (pasif) akılla ilgili görüşlerini reddeder ve
Aleksander Afrodisi'nin kineyakın olan bir görüşü benimser. Pasif (münfail)
akıl, hissi ruhun ihtiva ettiği ve her bir insan bireyi ile birlikte var olan bir
temayüldür. Semavi akılların en alt derecesinde bulunan faal aklın etkisinde
olan pasif akıl aktüelleşerek müktesep (kazanılmış) akıl haline gelir. Pasif akıl
bedenle birlikte ölür, ancak müktesep akıl ölümsüzdür. Levi müktesep aklın
ferdi olduğunu söyleyerek bu yüzden de onu kolektif olarak kabul eden İbn
Rüşd'ten ayrılmaktadır.
Allah'ın
tikel mümkün varlıkları bildiğini savunan Maimonides'e muhalefet eden Levi, Allah'ın tikelleri değil sadece düze!}li doğanın işleyişini
bildiğini iddia etmektedir. Fakat Levi, Allah'ın inaye~ herkesi eşit şekilde
kapsadığı düşüncesini reddetmektedir. Ona göre inayet sadece gelişmiş bir
akla sahip olan kimseler için geçerlidir.
13 Buijs, "Religion and Philosophy in Maimonides, Averroes, and Aquinas': "Religion and
Philosophy in Maimonides, Averroes, and Aqulnas': Medieval Eııcoımters, vol. 8, Numbers
2-3.-s. 160-183.
579
konusunda da Maimonides'ten farklı düşünür.
İbn Rüşd'ün izinden giderek o da Allah'ın sıfatlarının olumlu (selbi) bir anLevi
Allah'ın sıfatları
Ian:ıa sahip olabileceğini savunur. Vücud, hayat, ilim gibi temel sıfatlar, her
-ne kadar Allah hakkında birincil anlamlarında yaratıklar hakkında ise türerne
(ikincil) anlamlarında kullanılsa1ar da Tanrı ve insan için kullanıldıklarında
aynı
nı
anlama gelirler.
Levi, alemin Allah'la birlikte var olan biçimsiz maddeden yaratıldığı­
savunarak bu yüzden yolctan (ex nihilio) yaratmayı reddetmek suretiyle
Maimonides ve diğer Yahudi filozoflardan ayrılır. Fakat ona göre bu madde
Allah'la eşdeğer olan bir prensip değildir. Levi aynı zamanda Yeni Platoncu
sudur teorisini de kabul etmemektedir. Levi, kitabının sonunda nübüvvet ve
mucize konularuu ele almakta ve bu konuları ele alırken genel olarakalalcı bir
tarz benimsemelctedir.•~
14 Levi ben Gerson için bkz. Seymour Feldmnn, "Levi ben Gershom (Gersonides)': History of
Jeıvislı Plıilosophy içinde, 319-336.
580
Download