SOFİNİN DÜNYASI 15.yaş gününe basmış bir genç kıza yapılan en büyük jest diye düşündüm kitabı okuduğum zaman,çünkü sen KİMSİN ?sorusu ile gelen mükemmel bir öğretinin baş kahramanı olarak okurun karşısına çıkmak çok enfes. Günümüz toplumların, sınıfların düşünce merkezini devre dışında bıraktığımız çağda yaşamaktayız,bu kitap insanı düşünmeye sevk etmenin belkide en pratik yolundan sadece birini sunuyor. OKUMAK VE BULMAK… ders kitabı tadında bir roman. ya da bir hikayenin içine oturtulmuş felsefe sözlüğü. SONUDA ACAYİPTİR… Gelelim içeriğine ;felsefe tarihinin başlangıcından günümüze süre gelen ve bir çok filozofun hayat hikayesindende kesitler sunulmuş bir baş yapıt..aristo sokrat platon gazali vb. filozofların düşünce tarihine katkıları anlatılmış…eleştiri noktasında karar kılamadığım bir yanı varki özellikle batı felsefesi doğuşu anlatılıp yalın bir dil unsuru ile kaleme alınmış.Doğu felsefesinin doğuşu vs.. anlatımına pek yer vermeyen yazarı batılı bir yazar olması ve sadece BATIYI iyi bilen bir yazar olduğu fikrini taşıyorum…Bu noktada ne kadar eleştiri yöneltebilirim orasıda ayrı bir mevzu. SÖYLEMLER benzetmeler fabl vs.. anlatımı çarpıcı kılma teknikleri ile zihinlerde kalıcı yer edinebilir, SOFİnin Dünyası bu yönden çığır açıcı bir üsluba ev sahipliği yapmaktadır.Bildiğimiz gibi eski yunan mitoslarında olsun doğu, kızıl dereli mitoslarında olsun ve kutsal kitaplaRIN bir olayı efsanevi,mucizevi bir üslup çerçevesi içerisnde ele almaları her zaman insanların merak duygularını had safaya taşımış ve kalıcılığı yakalamıştır… GOETHE;3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır.. Bu söz özellikle canımı acıtan bir sözü olmuştur Gothe’nin Yazar bu söz ile bize Goethe nin çok önemli bir sözünü hatırlatıyor ve;tarihsel geçmişimiz medeniyetimiz bizimle var olan bir değerler bütünüdür mesajını vermekte ve geçmişten habersiz düşünemeyen, fayda sağlayamayan bir toplumun ferdi olduğumuz zaman yaşayabileceğimiz en büyük problemi ; günebirlik , basit ve önemsiz yaşamın tehlikesi ile yüzleşmemizi sağlamaktadır. Bu örnekleri kitabın gelişme evrelerinde görmekteyiz Gardner orta çağ teolojisini romanlaştırma konusunda da bir incelik sergilemiş ve bize unutulmaz bir eser bırakmıştır aynı zamanda.konuya böyle dağınık ve bütünlük çerisinde giremeyişimi bağışlayın bu birazda yazarımızdan kaynaklanıyor.Çünkü bizi öyle diyarlara taşıyor ki ne bir düzen ne bir olay örsüsü yaşıyorsunuz CEM YILMAZ’ın tabiri ile:olayları birkaç koldan ve takip mesafesi bırakmadan o anın heyecanını yaşatarak anlatıyor. Belkide hemen hemen her dile çevrilip 40 kez basılmasının ana teması budur ! Sonuda baya ilginç bitiyor açıkçası konuyu tam olarak yerli yerinde bağladığını düşünmüyorum sonlarına doğru,nedense bu beni bağlamıyor çünkü onca gezintiden sonra yazarın birkaç eksiğinide görmezden geliyorsunuz,en azından benim kanaatim bu yönde.toparlayacak olursak batıyı yalın bir dille anlamak isteyenlerin zaman geçmeden elde etmesi gereken bir kitap filozofların tanınması anlatım ve daha bir çok gizemi bu Norveçli felsefe öğretmeninden alabilirsiniz tabi çeviriyi yapanında ellerine sağlık.Bize bu eseri tanıyıp ve okuma fırsatı sağladığı için… BUNLARDA EDİNDİĞİM GÜZEL SÖZLERİN TOPLAMI .iyi bir filozof olmak için gereken tek şey hayret etme yetisidir. Felsefe Nedir? İnsanların türlü türlü hobileri vardır.Bazıları eski para veya pul biriktirir,kimisi el sanatlarıyla ilgilenir, kimisi de bir spor dalıyla uğraşır. Çoğu insan da okumaktan hoşlanır.Ancak okuduğumuz şeyler farklı faklıdır.Kimisi yalnızca gazet.ve çizgi roman okur,kimisi roman okumayı sever,bazısı da astronomi,hayvanlar veya teknik buluşlar gibi konularda yazılmış kitapları okumaktan hoşlanır. Televizyonda hiçbir spor karşılaşmasını kaçırmayan biri,bazı insanların spordan sıkıldıklarını kabul etmek zorundadır. Hayatta en önemli şey nedir? Açlığın sınırında bir insana bunu sorarsak,yiyecek der.Soğuktan donmak üzere olan birine sorarsak,sıcaklık der.Kendini yalnız hisseden birine sorarsak,başka insanlarla beraber olmak,diye cevap verir. Ancak bu tür ihtiyaçlar karşılandığında tüm insanların hala ihtiyaç duyduğu başka şeyler var mıdır? Filozoflara göre,evet,vardır.Filozoflar,insanları n yalnızca yemek yiyerek yaşayamayacağını söylerler. Elbette tüm insanlar yemek yemek zorundadır.Herkesin sevgi ve ilgiye de ihtiyacı vardır.Ama bunların ötesinde,insanların gereksindiği bir başka şey vardır.İnsanlar,kim olduklarını ve neden yaşadıklarını bilmek isterler. Neden yaşadığımız konusuyla ilgilenmek,pul toplamak kadar "rastlantısal" bir ilgi değildir.Bu gibi sorularla ilgilenen kişiler,insanların dünya varolduğundan beri tartıştıkları bir şeyle ilgilenmektedirler. Evrenin,dünyanın ve yaşamın nasıl ortaya çıktığı,geçen yıl olimpiyatlarda en çok altın madalyayı kimin aldığından daha büyük ve önemli sorulardır. Felsefeyle tanışmanın yolu bazı felsefi sorular sormaktan geçer: Dünya nasıl yaratıldı? Olan bitenin ardında bir güç bir anlam var mı? Ölümden sonra hayat var mı? Niye böyle sorular sormalıyız aslında? Hepsinden önemlisi:nasıl yaşamalıyız? Aslında sorabileceğimiz çok da fazla felsefi soru yok.Bu sorulardan en önemlilerini sorduk bile.Ancak tarih,sorduğumuz her soruya pek çok değişik cevap verildiğini gösteriyor. Yani felsefi soru sormak,bu soruları cevaplamaktan daha kolay. Günümüzde de herkes bu bildik sorulara kendi cevaplarını bulmak zorunda.Tanrı'nın varolup olmadığını,ya da ölümden sonra hayat olup olmadığını bir ansiklopediye bakıp öğreneyiz.Ansiklopedi bize nasıl yaşamamız gerektiğini de anlatmaz.Öte yandan bu güne dek yaşamış başkalarının neler düşündüğünü bilmek,kendi dünya görüşümüzü oluşturmamıza yardım edebilir. Filozofların gerçeği bulma çabalarını bir dedektif romanına benzetebiliriz.Kimine göre katil Andersen, kimine göre Nilsen ya da Jepsen'dir.Gerçek bir polisiye öyküde bir gün gelir polis meseleyi çözüverir veya hiçbir zaman çözemez.Ancak ne olursa olsun meselenin bir çözümü vardır. Bir soruyu cevaplamak güç de olsa,sorunun tek ama bir tek cevabı olduğu düşünülebilir.Ölümden sonra bir tür varoluş ya vardır ya da yoktur. Eskiden sorulan soruların bir kısmını bugün bilim yanıtlamıştır.Bir zamanlar Ay'ın arka yüzünün nasıl olduğu müthiş bir sırdı insanlar için.Bu gibi konular tartışmaya bile gelmez şeylerdi,herkes hayal gücüne göre dilediği cevabı verebilirdi.Oysa bugün biz Ay'ın arka yüzünün nasıl olduğunu tam tamına biliyoruz.Artık Ay'da bir adamın yaşadığına veya Ay'ın aslında peynirden oluştuğuna inanamayız. Bundan ikibin yıl önce yaşamış Yunanlı bir filozofa göre,felsefe insanların hayretinden doğmuştur. Ona göre,insanlar kendi varoluşlarına şaşarlar;felsefi soruların çoğu da böylelikle kendiliğinden ortaya çıkar.Bir sihirbazlık seyreder gibidir insanlar:sihirbazın numarasını nasıl yaptığını anlayamayız. Sihirbazın bir çift beyaz ipek mendili nasıl tavşana dönüştürdüğünü bilmek isteriz. Bir çok insan için dünya,sihirbazın beş dakika önce bomboş olan bir silindir şapkadan tavşan çıkarması kadar akıl almaz birşeydir. Tavşan meselesinde sihirbazın bizi kandırdığını biliriz.Merak ettigimiz şey bunu nasıl becerdiğidir. Dünya'dan söz ederken ise durum biraz farklıdır.Dünya'nın hokus pokus birşey olmadığını biliriz,çünkü biz de Dünya'da yaşamakta olup onun bir parçasıyızdır.Aslında sihirbazın silindir şapkasından çıkarılan bizizdir.Tavşanla aramızdaki tek fark,tavşanın bir sihirbazlık oyununa dahil oldugunun farkında olmayışıdır.Biz ise gizemli bir şeylerin bir parçası olduğumuza inanır,şeylerin arasındaki ilişkiyi bulmaya çalışırız. Tavşanı tüm evrenle karşılaştırmak daha yerinden olur belki.Burada yaşayan bizler,tavşanın tüylerinin dibinde yaşayan minicik böcekler gibiyiz.