On5yirmi5.com Tarihte ABD'nin haraç verdiği tek ülke Yayın Tarihi : 8 Aralık 2009 Salı (oluşturma : 10/10/2017) Aktaracağımız tarihi anekdot aslında çok bilinen bir örnek. Ama bugünlerde hatırlamak için haklı gerekçelerimiz var. Kader bir gün yine yüzümüze güler mi dersiniz? Başbakan Erdoğan ABD Başkanı Obama ile görüşmek üzere gittiği ABD’de temaslarını sürdürüyor. Bu vesile ile bugün sizlere aktarmak istediğim mevzu aslında çok bilinen tarihi bir örnek. Fakat ben ilk defa temas edeceğim. Niyetim hamaset yapmak değil. Bu köşeyi takip edenler, şimdiye kadar günümüze dair mesaj içermeyen tarihten herhangi bir örnek aktarmadığımı bilirler. Bu yazının da o bağlamda ele alınması iyi olur diye düşünüyorum. Devletlerin de tıpkı insan gibi belli ömürleri vardır. Kimisi doğarken, kimisi ergen çağa gelmeden, kimisi ortayaşta, kimisi ilerleyen yaşta ölür, tarihe karışır gider. Nadir de olsa, kimisi de çok uzun yaşar. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti, bıyıkları yeni terleyen bir delikanlı görüntüsünde. Geleceğe dair beklentileri, umutları ve bunu gerçekleştirmesini sağlayacak enerjisi var. Tıpkı babasının denetimci kontrolünden çıkıp kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan ayakta kalmanın gayreti içine giren genç gibi heyecanları var. ABD ise, ortayaşını devirmiş, ihtiyarlığa geçişe yüz tutmuş bir görüntü içinde. Teknolojik üstünlüğün kendisine sunduğu imkanlarla (tıpkı sağlık alanındaki gelişmelerin yaşlıların uzun yaşam beklentisini artırması gibi), ayakta kalmanın ve süreci uzatmanın çabası içinde. Yeni kıtada İngilizlerin kolonilen baskısından kurtulup kendi ayakları üzerine durma çabasına giren ABD, onsekizinci yüzyıl sonlarında giderek gelişen ekonomisi ve dünyaya açılmak isteyen yeni dış politika anlayışı ile eski kıtanın sahillerinde boy göstermeye başlar ve Akdeniz’e açılma gayretine girer. ABD’nin yeni yeni palazlanıp dünya arenasına çıkmaya çalıştığı, Osmanlı Devleti’nin de kemale ermiş ömrü ve giderek güçten düşen haliyle hala dünyada ağırlığını hissettirdiği günlerde ABD gemilerinin yolu Osmanlı sularına düşer. Akdeniz'deki Osmanlı Korsan Gemileri'nin saldırılarına maruz kalan Amerika Birleşik Devletleri gemilerini üst üste kaybetmeye başlayınca, Osmanlı Devleti ile 22 maddeden oluşan bir anlaşma yaparak bütün Akdeniz'deki faaliyetleri için Osmanlı'ya vergi ödemek zorunda kalır. Ayrıca bu saldırılarda ele geçirilen ve Osmanlı toprağı olan Cezayir'de tutulan esirlerin bırakılması için de 642.500 dolar ‘Haraç’ öder. İngilizcesi olmayan anlaşma Amerika Birleşik Devletleri, 5 Eylül 1795 yılında imzalanan ve dili Türkçe olan Dostluk ve Barış Anlaşması ile, tarihinde ilk kez bir devlet tarafından haraca bağlanmış olur. Türk Dili'nde hazırlanan bu anlaşma aynı zamanda ABD tarihinde sadece yabancı dille imzalanmış ender anlaşma olma gibi bir özellik de taşıyor. Bu olayın gelişimi işe tarihsel olarak şöyle gerçekleşir: Osmanlı Sultanı IV. Mehmet, 1656 yılında İngiliz Amerikan Sömürge Yönetimi'nin ricası üzerine iki Ermeni'yi ipek kozacılığını öğretmek üzere okyanus ötesine göndererek Türkler'le Amerikalılar arasındaki ilk teması başlattı. 1700'lü yılların sonlarında ise ABD, Akdeniz'de gemilerini güvenlik içinde yüzdürebilmenin yollarını arıyordu. Cezayir, Tunus ve Trablusgarblı ‘Resmî Korsanlar’ Akdeniz’de kol gezmekte, kendileriyle veya doğrudan Osmanlı Devleti ile antlaşma yapmamış olan veya savaş halinde oldukları devletlerin gemilerini yakalayıp el koyarak ya fidye istemekte, ya da karşı tarafı ekonomik olarak ve moralman çökertmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri, yada o dönemde ya da arşiv kayıtlarımıza geçen adıyla "Memâlik-i Müctemia-i Amerika Devleti"nin başı o tarihlerde Osmanlı’nın Kuzey Afrika'daki Garp Ocakları'yla fena halde derde girmiş bulunmaktaydı. Amerikan gemileri 18. yüzyılın sonlarında Akdeniz ticaretinin getireceği kazancı hesaba katarak Akdeniz'e yöneldi. Fransa, Akdeniz'deki ticaret gemilerinin güvenliğini sağlamak için Osmanlı'ya yıllık 200.000 İspanyol doları vergi ödemekteydi. Bu miktar İngiltere için de yıllık 280.000 İspanyol doları olarak belirlenmişti. Ancak o yıllarda Amerika'nın Osmanlı Devleti ile imzaladığı bir dostluk anlaşması yoktu. İşte bu yüzden Osmanlı Korsan Gemileri bu sularda dolaşan Amerikan gemilerine saldırmaya ve mürettebatını esir etmeye başladılar. 25 Temmuz 1785'te, ABD bandıralı ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı korsanlarınca ele geçirildi. Bu gemi, Boston Limanı'na bağlı Kaptan Isaac Stevens'in idaresindeki Maria idi. Daha sonra Philadelphia Limanı'na bağlı Kaptan O’Brien idaresindeki Dauphin de Osmanlı korsanları tarafından yakalandı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında ise tam 11 ABD gemisi Osmanlılar’ın eline geçti. Amerikan kamuoyunda tepkiler artınca, Amerikan Kongresi, ABD’nin kurucu Başkanı G. Washington'a bir savaş filosu kurması için 688.000 altın dolar harcama yetkisi verdi. Fakat bu donanma da Osmanlı korsanlarıyla başedemeyince anlaşmanın yolları arandı. Amerika Başkanı “karizmatik” George Washington, vergi anlaşması görüşmelerinde İmparatorluk tarafından “muhatap alınmadığı için” onun bir idarecisi olan Cezayir Beylerbeyi Dayı Hasan Paşa ile anlaşmak zorunda kaldı. Hasan Paşa “Dayı”lığını, denizlerde nam saldığı kahramanlıklar nedeniyle almıştı. Sonunda 1795'te anlaşma sağlandı. ABD yönetimi Osmanlı'ya yıllık vergi ödemek zorunda kaldı. 5 Eylül 1795 (21 Sefer 1210) tarihinde, tamamı 22 fasıl ve bir hatimeden mürekkep Dostluk ve Barış Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Amerika, Cezayir'de bulunan esirlerin bırakılması için 642.500 dolar haraç ödeyecek ve her sene 12.000 Cezayir Altını karşılığı 21.600 dolar "Vergi" verecekti. Anlaşma 7 Mart 1796'da Amerikan Kongresi'nce de onaylandı. Hikmeti nedir bilinmez ama, Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretine çıktığı saatlerde nedense çok bilinen bu örnek geldi aklıma. Bugün birilerine bayram, yarın başkalarına bayram derler ya... Bu tarihsel döngü birgün yine yüzümüze güler mi, ne dersiniz? (Yale Üniversitesi'nin resmi internet sitesinde yayınlanan anlaşmanın İngilizce tercümesine bu linkten, Türkçe çevirisine de (bozuk çeviriye rağmen) buradan ulaşabilirsiniz.) Haber7 Bu dökümanı orjinal adreste göster Tarihte ABD'nin haraç verdiği tek ülke