Hukuk Felsefesi Ve Sosyolojisi N İ YA Z İ Ö K T E M’ İ N K İ TA BIN IN DE RS N OT LA RI E S A S A LI N M I Ş O LU P, BU N LA RI N YA N I N DA , ATA K A N K A RATA Ş ’ I N DE RS ÖZ E T LE Rİ YLE DE RLE N M İ ŞT İR. ATA K A N K A RATA Ş 1. BÖLÜM I. FELSEFE...; II. FELSEFENİN TANIMI III. BÜYÜK FELSEFE AKIMLARI A- MADDECİLİK 1- Mekanist Maddecilik (Diderot, Helvetius, Newton, Baron de Holbach): 2- Diyalektik Maddecilik B-İDECİLİK 1- Platoncu Objektif Idecilik 2- Berkeleyci Sübjektif Idecilik 3- Diğer İdeci Açıklama Şemaları C-BAĞDAŞTIRICI FELSEFELER Felsefe ve Hukuk Felsefesi Tanımları I. Felsefe İnsanların barış ve huzur içinde yüksek standartlı bir hayata, toplumsal birlikteliğe ulaşmaları ve bunu sürdürmeleri için tarihsel süreçte ulaştıkları kazanımların temel ilke ve kurumları irdeleyen, tartışan ve araştıran bir disiplindir. 1. Hukuk Felsefesi Hukuk; nesnel, eşit, açık ve gerçekleştirilebilir olmalıdır. Hukukun ve insani birlikteliklerin temeli insan onuruna duyulan saygıdır. Bu saygı olmadan ''yaptırımlandırılmış sosyal kuralların'' bir anlamı olmaz. Hukuk Felsefesi: hukuk nedir; ne olmalıdır? Adalet, hak, eşitlik, özgürlük, vb.. gibi kavramların anlamı nedir? Hukukun zorlamayla ilişkisi nedir? Hukuk hangi ilkelere göre hareket etmelidir? Gibi soruları ve sorunları araştıran disiplindir. SİSTEMATİK FELSEFENİN GÖRÜNÜMLERİ ONTOLOJİ: Varlık bilimidir. Fizik - Metafizik(Fiziğin açıklayamadığı konular). İnsan bilgisinin eleştirisi Kant'la başlamıştır. EPİSTEMOLOJİ: Bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen felsefe dalıdır. Bilgi Felsefesi olarak da adlandırılmaktadır. Elde ettiğimiz bilgilerin sağlıklı olup olmadığını hem de aklımızı yani bu verileri değerlendirme yeteneğimizi araştırır. AKIL-DENEY-SEZGİ AKSİYOLOJİ: Değer Teorisi . İkiye ayırarak ele alınır : Etik: AHLAK ve HUKUK Estetik Güzelliği BÜYÜK FELSEFE AKIMLARI İDEALİZM ve MATERYALİZM A. MATERYALİZM : Maddeciliktir, İdealistlerin ters görüşüdür. Evrenin esasının madde olduğunu, ideada düşüncenin bunun türevi olduğunu ileri süren görüştür. Maddecilere göre madde şekil değiştirerek evrendeki her türlü yapıyı meydana getirir. Düşüncede maddenin ürünüdür. Örneğin; insan bedeninin düşünceyi ortaya çıkarması. Çeşitleri: 2'ye ayrılır. 1- Klasik ya da Mekanik Materyalizm : Evrendeki madde miktarı sabittir. Bu madde belirli kombinasyonlar sonucunda tekrar ilk haline döner. Örneğin; A B C : ABC, BAC, CAB, .. 2- Diyalektik Materyalizm : Bu sözcük Sokrates ve Platon'dan gelir. Diyalog kökündendir. Karşılıklı konuşmadır. Soru cevapla gerçeği bulma yöntemidir. Hegel sonra bunu değiştiriyor. Doğadaki herşey diyalektik yönteme göre hareket eder. Tezler vardır. Hiçbir şey saf değildir, kendisi içerisinde çelişkisi vardır ve kendi içinde zıttını ortaya çıkartır. Buda antitezdir. Sonra içindeki çelişkilerde karışır. Ortaya sentez çıkar. Sentez yeni bir tezdir. Bu böyle sonsuza kadar devam eder. Bunun diğer önemli savunucusu da Carl Marx'tır. BÜYÜK FELSEFE AKIMLARI İDEALİZM ve MATERYALİZM B. İDEALİZM: Evrenin, dünyanın, her şeyin aslının esasının madde dışı eni, boyu, yüksekliği olmayan, madde olmayan düşünce tarafından belirlendiğini ileri süren görüştür. Buna göre düşünce evrenin temelidir. İlktir, asıldır. Madde bu düşüncenin ürünüdür. Çeşitleri: 2'ye ayrılır. 1-Objektif İdealizm: Platon-Kant çizgisi objektif idealizmi temsil eder. Yaşadığımız dünyanın üstünde ve ötesinde her şeyin üzerinde olduğu ideal dünya öngörürler. Onlara göre o dünya bizim dünyamızın temelini oluşturur. Biz ne kadar o dünyayla bağlantılı olursak, ona göre davranırsak bu dünyada doğru bir şey yapmış oluruz. 2-Subjektif İdealizm: Temsilcisi Berkeley olan sub. İdealizme göre herkesin kendi dünyasında yaşadığı gerçekliğin ötesinde bir gerçeklik yoktur. Biz kendi düşüncemizin bizim için oluşturduğu bir dünyada yaşarız. 2. BÖLÜM VIII. HUKUK VE DEVLET FELSEFESİ İLE HUKUK DOGMATİĞİ İLİŞKİSİ IX. HUKUK VE DEVLET FELSEFESİ İLE HUKUK TARİHİ İLİŞKİSİ X. HUKUK VE DEVLET FELSEFESİ İLE HUKUK SOSYOLOJİSİ İLİŞKİSİ XI. DEVLET VE HUKUK FELSEFESİ İLE AHLÂK İLİŞKİLERİ 1- Hukuk Felsefesi ile Hukuk Dogmatiği İlişkisi Hukuk Felsefesi ile Hukuk Dogmatiği İlişkisi Dogmatik hukuk bilimi bir toplumda düzenin sağlanması için kayıtsız, şartsız uyulması gereken kuralları inceler. Bunlar yürürlükteki hukuk kuralları, yani mevzuattır. Uyulması, düzenin sağlanması bakımından zorunludur; ama yanlış veya doğruluğu esasında eleştiri yapmak demokratik hukuk düzenleri bakımından kaçınılmazdır. Burada hukuk felsefesi ve hukuk dogmatiği arasında yakın bir ilişki vardır. Yorumu yapanın yaşam felsefesi önemli rol oynayacaktır. Örneğin bir hukuk kuralını yorumlarken adalet değerine ağırlık veren hukukçu , soruna adalet açısından bakarak bir yorum getirecektir. Yasanın konduğu dönemin adalet anlayışını deyimleyen normu çağdaşlaştırıp öyle yorumlayacaktır. Hukuk felsefesi yalnız hukukun meydana gelmesi olayında değil, uygulanması sırasında da hukuk dogmatiğinin başvurduğu bir bilim dalıdır.(Öktem,Türkbağ,2009:53) Ek kaynak: ADALET VE HUKUK FELSEFESİ- Veli BALOĞLU Hukuk Felsefesi ile Hukuk Tarihi İlişkisi Hukuk Felsefesi ile Hukuk Tarihi İlişkisi Hukuk felsefesini incelerken hukuk tarihi ile ilişkisi de göz ardı edilmemelidir. Çünkü bugünkü hukukumuzu anlamak, onun tarihsel süreç içinde geçirdiği evrim ve gelişmeyi bilmekle olanaklıdır. Bugünkü pozitif, yürürlükteki hukukun daha iyi anlaşılması tarihsel bakış içinde daha rasyonel olur. Çünkü bütün hukuk bir oluş içerisinde bulunur; bugünkü hukuk geçmişin hukukundan geleceğin hukukuna geçiştir.(Aral,1979:126) Hukuk Felsefesi ile Hukuk Sosyolojisi İlişkisi Hukuk Felsefesi ile Hukuk Sosyolojisi İlişkisi Hukuk sosyolojisinin tanımı, bu alanın amacını da açıklar: “Hukuk sosyolojisi, hukuk tarihi araştırmalarının sağladığı malzemeden de yararlanarak, hukuk yaşamında yürürlükte bulunan düzeni bulmaya ve açıklamaya çalışır.”. Geleneksel anlamda felsefe, varlığın ve bilginin ilklerini incelemekte, insan bilgisinin sınırları ile yaşamın anlamını ve amacını sorgulamaktadır. Hukuk felsefesi ise, öncelikle hukuk kavramının tanımını, hukuki düşünme ve anlama metotlarının analizini ve hukukun değerlendirilmesine ilişkin sorunları ele alır. Bu çerçevede, ahlak ile hukuk ayırımı, hukukun geçerliğinin bağlayıcılığı ile birlikte değerlendirilebileceği, hukukun normatifliği, hukuki muhakemenin özellikleri, adalet kavramı, ceza yaptırımı gibi konular, hukuk felsefesinin sorunları olarak ele alınmıştır. HUKUK – AHLAK İLİŞKİSİ Hukuk Felsefesi: hukuk nedir; ne olmalıdır? Adalet, hak, eşitlik, özgürlük, vb.. gibi kavramların anlamı nedir? Hukukun zorlamayla ilişkisi nedir? Hukuk hangi ilkelere göre hareket etmelidir? Gibi soruları ve sorunları araştıran disiplindir. HUKUK – AHLAK İLİŞKİSİ Hukuk ile ahlak iç içedir. Öyle ki diğer toplumsal kurallardan örneğin; nezaket kurallarından, din kurallarından farklı olarak hukukla ahlak içsel bağlantıdadır. Bu bağlantı 2 biçimde karşımıza çıkar. 1. Dönüştürme : Hukuk ahlakın kavramlarını alıp dönüştürür ve ahlaki içeriğinden çok daha dar belirli ve kesin bir anlam verir. BK.3 teki bİlmeyecek ve bilebilecek durumda olmamak yani iyiniyet subjektif iyiniyettir. Oysa ki ahlaken iyiniyetin çok daha geniş bir anlamı vardır. Hukuk ahlakın iyiniyet kavramını almış ve hukuki bir kavrama dönüştürülmüştür. 2.Gönderme : Zaman zaman hukuk kuralları böyle bir kavram belirlemesi yada daraltması yapmadan doğrudan ahlaki bir kavrama yada ahlakın tamamına bir gönderme yapar. Örneğin; BK.M.20 ; sözleşmelerin ahlaka aykırılık durumunda geçersiz olacağını ileri sürdüğünde hakimin toplumda mevcut varolan ahlak anlayışına göre sözleşmede görülen düzenlemenin geçerli olup olmayacağına karar verir HUKUKLA AHLAKIN ARASINDAKİ FARKLAR Hukuk davranışa bakar, ahlak ise niyete bakar. Örneğin; Eğer bir adam işinden nefret ediyorsa, patronuna gülüyorsa bu hukuka aykırı değildir. [Kast hareketi ve sonucu ister, taksir ise sadece hareketi ister sonucu istemez ve beklemez.] HUKUK – AHLAK İLİŞKİSİ - 2 OTONOM-HETERENOM Otonom : Kuralı koyanla uygulayan aynı kişidir. Kişinin hayatında uygulayacağı kurallara kendisinin karar vermesi ve buna sadık kalması yani istikrarlı biçimde uygulamasıdır. Heterenom: Kuralı koyanla bu kuralı uygulayanın ayrı kişiler olmasıdır. Hukuk heterenomdur. Örneğin ; TBMM'nin kuralı koyup halkın o kuralı uygulaması. Temelde hukuk heterenom, ahlak ise otonomdur. Ancak toplumsal bir ahlak vardır ve dolayısıyla ahlaktada bir dış kural koymadır, yani heterenomiden söz etmek mümkündür. Buna karşılık eğer ülke demokratik ise hukukta bir ölçüde otonomdur. Çünkü halk kuralların yapılmasına katılmakta ya da doğrudan demokraside olduğu gibi neyin kural olacağına kendisi karar vermektedir. Hukukun kesin, organize teşkilatlı bir yaptırım sistemi olmasına karşılık ahlakın yaptırımı yalnızca vicdan azabıdır. Ahlakta ciddi toplumsal tepki biçiminde bir yaptırıma sahip olabilir. Buna karşılık hukuk her zaman kağıt üzerinde olduğu gibi işlemez. Pek çok hukuk ihlali çeşitli nedenlerle yaptırımsız kalır. Amaç Ölçütü : Hukuk ve ahlakın amaçları farklıdır. Hukuk temelde adaleti gerçekleştirmek ister yani hakkı teslim etmeye çalışır. Oysa ki ahlak haktan fazlasını verir. Yani iyilik yapmayı öngörür. DİN VE HUKUK İLİŞKİSİ Din temelde naklidir. Nakledilen kuralların akılla yorumlanarak uygulanması gerekir. Çünkü bütün dinler akıllı varlıklar için geçerlidir. Tarihte dinler rasyonel olarak yorumlandıklarında hukukla çatışmamışlardır. Buna karşılık hukukla din irrasyonel, akıl dışı yorumlandıklarında ciddi çatışmışlardır. Eğer kişi dine inanıyorsa, din kişinin hayatında travmatik sorunların çözümünde merkezi bir rol oynar. Örneğin; ölüm, yakınları kaybı, vb.. bu rolleri oynayabilmesi için kişide merkezi bir konumda olmalıdır. Ancak din bireysel alanda kapladığı bu bu önemli yeri toplumsal olarak edinemez. Çünkü o zaman özgürlükleri ortadan kaldırır ve kendisi uygulama şansını da kaybeder. Ülkemiz açısından din ve hukuk eğitim sisteminin özellikle 18.YY'dan itibaren bozulmasıyla, dejenere olmasıyla çatışma başlamıştır. Bu çatışma günümüzde de belli ölçüde devam etmektedir. 3. BÖLÜM A- DOĞAL HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI 1- Adalet a) Adaletin Tanımı ile ilgili Sorunlar aa) Aşkın Adalet Tanımı bb) Yerleşik Adaletin Tanımı b) Adaletin Türleri aa) Denkleştirici Adalet bb) Dağıtıcı Adalet cc) Hakkaniyet dd) Sosyal Adalet 2- Özgürlük a) Felsefe Okulları Ve Özgürlük aa) İdealist Özgürlük Anlayışları aaa) Aşkın Özgürlük Anlayışı bbb) Teokratik Görüşler aaaa) Hrıstiyan Özgürlük bbbb) İslamda Özgürlük i- Cebriye ii- Mutezile (Kaderiye) iii- Ehli Sünnet A- DOĞAL HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Doğal hukukçularda hukukun norm ve sosyal olgu boyutunu kabul ederler. Ama bir kuralı hukuk yapanın o kuralın içeriğinin ahlaki bir değere uygun olması ve kuralın adaleti gerçekleştirmeyi amaçlaması olduğunu ileri sürer. Doğal hukuk okulunun temel ilkeleri doğuştan kazanılan haklar varsayımıdır. Bu haklar adalet kavramı içinde yer almakta ve eşitlik, özgürlük üzerine temellenmektedir. Buna göre iki temel kavram çıkmakta; Adalet Özgürlük a) Adaletin Tanımı ile ilgili Sorunlar ADALET Adalet ahlak felsefesi, hukuk felsefesi ve siyaset felsefesinin temci kavramlarından biridir. Platon ve Aristo'dan beridir birçok düşünür müstakil adalet teorileri geliştirmeye çalışmış veya kendi sosyal teorilerinin adil olduğunu öne sürmüştür. Klasik çağda olduğu gibi da modern çağda, adalet hem "sıradan" insanların hem de derin tefekkür sahiplerinin başlıca ilgi odaklarından biri olma vasfını korumuştur. Adalet, günlük lisanda, herkesin ve herşeyin yerli yerinde olması; olması gereken yerde olması; herkesin hak ettiğini alması veya herkese hakettiğinin verilmesi gibi anlamlara gelir. Yine de, bütün bu "tanım"lar aslında birer totolojiden ibarettir; kendi başlarına bir şey ifade etmez, adaletle ilgili bilgi birikiminizi genişletmezler, adalet kavrayışımızı şu veya bu yönde değiştirmezler. Adaletin mahiyetinin daha iyi kavranması ve âdil olanın âdil olmayandan ayırtedilebilmesi için ilâve bilgiye ihtiyaç duyulur. Aşkın Adalet Tanımı ve Yerleşik Adaletin Tanımı aa) Aşkın Adalet: Platon ve Kant’ın kullandığı bu tanımda adalet iki ayrı evrende doğar. Biri yaşadığımız somut, maddi, yerleşik duyular evreni, diğeri soyut aşkın (numenal) ideler evreni. İnsanın görevi aşkın evrendeki soyut hakikati —ki tanrısal kökenli kesin buyruklar olarak insana ulaşırlar— maddi evrende uygulamaya koymaktır. Bu anlamda adalet, düzenleyici bir ide olarak olması gereken bir biçimdir. bb) Yerleşik Adalet: Realiteden hareket edilen somut evren ve somut toplumun hukuka modellik yaptığı bir adaleti yansıtır. b) Adaletin Türleri Aristo adalet tanımının temel direği eşitlik düşüncesidir. Eşitlik değişik görünümler altında yaşamda gerçeklik kazanır. Bu görünümlere göre adalet değişik isimlerle karşımıza çıkar: • • • • Denkleştirici Adalet Dağıtıcı Adalet Hakkaniyet Sosyal adalet aa) Denkleştirici Adalet Bireyler arasındaki eşitlik düşüncesiyle ilişkili olan toplum içindeki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini eşitlik, ve dürüstlük içinde düzenlemeyi amaçlayan adalet anlayışı. Özellikle bireyler arasında eşya ve hizmet alışverişinde söz konusu olan ve aritmetik eşitliğe dayanan adalet türü. Mal ve ediminin değerce eşitliğini ifade eder. Eşitliğin bu biçimi herkese eşit olanın verilmesi formülünün uygulanması demektir. Bu tür adaletde veren ve alan eşit olmalı, taraflardan biri diğerine üstünlük kurmamalıdır. Aksi halde başkasına ait bir şeye sahip olunur ve bu yüzden bozulan dengeyi sağlamak için tazminat ödenmesi, suçla ceza arasındaki denge hep denkleştirici adalet gereğidir Adaletin Türleri-2 bb) Dağıtıcı Adalet Herkese hak ettiğini vermek biçiminde tanımlanan orantılı bir eşitlik düşüncesinin ürünü olup, eşitlerin eşit, eşit olmayanların da farklı işlem görmesi gerektiğini savunan adalet türü. Bir toplumda mal, mülk, eğitim, imtiyaz, hak ve fırsatların, toplumun üyelerine orantılı bir şekilde dağıtılmasına dayanan adalet anlayışıdır. Denkleştirici adaletin düzenlediği konularda salt eşitlik, gerçek eşitlik olmayabilir. Örneğin, tazminat konusunda malın pazar fiyatına göre tazminatı saptamak adaletsiz olabilir. Malın kaybından dolayı mal sahibi değerin çok üstünde başka zararlara maruz kalmış olabilir. Bu da adaletsiz sonuçlar meydana getirir. Herkese eşit olanın verilmesi, herkesin eşit işleme tabi tutulması bazı durumlarda eşitliği ortadan kaldırmaktadır. cc) Hakkaniyet Hakkaniyet; diğer adalet türlerinden farklı olarak somut olayın özelliklerine sonuna kadar iner. Bu anlamda keyfiliğe kaçma t ehlikesi vardır. Hakkaniyette somut olayın, nesnelleştirilebilir bireysel özelliklerini dikkate almaktadır. denkleştirici ve dağıtıcı adaletin eksikliklerini kapatır. Özellikle denkleştirici adalette kişilerin dış görünümleri, genel durumları arasında eşitlik uygulanması söz konusudur. Fakat adalet insanların bireysel özelliklerinin göz önünde tutulmasını ister. Hakkaniyet, somut özellikler ve spesifik özellikler göz önünde tutularak adaletin uygulandığı eşitlik durumudur. Örneğin hakim denkleştirici adalet gereği cezayı verecektir. Dağıtıcı adalet gereği kusur, ihmal kasta göre alt ve üst sınırı saptayacaktır. Bununla da yetinmeyip suçlunun özel durumuna, cezaevinde kaldığı sürece ailesinin, çocuklarının psikolojik durumunu düşünüp hakkaniyeti uygulayacaktır. Adaletin Türleri-3 dd) Sosyal Adalet Bu sosyal patlamalara rağmen o dönemde hakim olan doğal hukuk anlayışı bu sosyal ve teknolojik gelişmeleri görmezden geliyordu. Ona göre insanlar doğuştan özgür ve eşitti. Sözleşme özgürlüğü vardı. Mülkiyet mutlak bir haktı. Tüm bu nedenlerle doğal hukuk anlayışı liberal devletten sosyal devlete geçiş yapmıştır. (Sosyal devleti kesinlikle sosyalist devletle karıştırmamak gerekir. Sosyal Devlet; liberal teorinin içindedir. Sosyalist devlet ise Marxist teorinin içindedir.) İnsanlar dağıtıcı adaletle topluma katkısı oranında haklarını veriyordu fakat baştan itibaren geriden başlayan insanların topluma katkısı hep sınırlı olacaktı. Devlet güçsüzü, duruma müdahale edip güçlendirmeliydi. Böylece masada her iki taraf da eşit durumda olacaktır. Sosyal adalet grev, toplu sözleşme, asgari ücretin saptanması gibi konuları içermektedir. Toplumdaki servet farkından doğan adaletsizlikleri gidermek üzere her yurttaşa insan onuruna yaraşır bir ekonomik düzen kazandırmaya çalışır. İnsan onuru, insan haklarının temelidir. 2- Özgürlük İnsanlar dağıtıcı adaletle topluma katkısı oranında haklarını veriyordu fakat baştan itibaren geriden başlayan insanların topluma katkısı hep sınırlı olacaktı. Devlet güçsüzü, duruma müdahale edip güçlendirmeliydi. Böylece masada her iki taraf da eşit durumda olacaktır. Sosyal adalet grev, toplu sözleşme, asgari ücretin saptanması gibi konuları içermektedir. 2- Özgürlük İnsanlar dağıtıcı adaletle topluma katkısı oranında haklarını veriyordu fakat baştan itibaren geriden başlayan insanların topluma katkısı hep sınırlı olacaktı. Devlet güçsüzü, duruma müdahale edip güçlendirmeliydi. Böylece masada her iki taraf da eşit durumda olacaktır. Sosyal adalet grev, toplu sözleşme, asgari ücretin saptanması gibi konuları içermektedir. Özgürlük anlayış olarak aşkın ve yerleşik diye ikiye ayrılır. AŞKIN ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI Aşkın; Bu dünyanın üstünde, dışında, ötesinde özgür olacaksınız anlamına gelir. Kitabi Dinlerin Özgürlük Anlayışı Dinler bu dünyayı bir sınav alanı olarak tanımlamaktadır. İnsan türünün üç dinindede öngördüğü sınav ortamını sürdürebilmesi için iyi ve kötü hakkında kendi kararını seçim yapabilecek bir ortamda, seçerek verebilmesi lazımdır. Bu nedenle dinlerin temel mantığında insanın toplumsal ve bireysel olarak özgür olması gerekir. Aksi halde dinin öngördüğü sınav ortamı ortadan kalkar. İslamda Özgürlük İslamiyet öncesi konusu kader problemi ile belirginleşir. Batıda çok geniş bir literatürdür. İslamın 'kader anlayışı' nedeniyle özgürlüğü toptan reddettiğini ileri sürmektedir. İslamda alın yazısı vardır, özgürlük yoktur. Ancak islamdaki özgürlükle ilgili mezhepsel farklılıklar dikkate alındığında bunun doğru olmadığı açıktır. Mezhepler; Cebriye'nin Özgürlük Anlayışı: