Anadolu`da Türkler ve Ermeniler Kayseri Örneği

advertisement
Mustafa Keskin*
Özet
Anadolu’da, Selçuklu hâkimiyetinden itibaren, birlikte yaşamaya başlayan Türkler ve Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemine kadar
bu birlikteliği sürdürmüşlerdir. İki bölümden oluşan
araştırmamızın ilk bölümünde, bu birlikteliğe güzel
bir örnek teşkil eden Kayseri’de, 1860-1915 dönemindeki Türk-Ermeni ilişkilerinin sosyal ve ekonomik yönleri incelenmiştir. Osmanlı toplumunun
önemli bir parçası olan Ermeniler, işte bu dönemde
birdenbire ayrılıkçı milliyetçiliğin ateşiyle yanmaya
başlamışlardır. Araştırmamızın ikinci bölümünde,
bu ayrılıkçı milliyetçilik hareketi üzerinde büyük bir
tesiri olan ekonomik etkenler üzerinde durulmuştur.
Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, Ermeniler, Millet-i Sadıka, milliyetçlik, soykırım.
Anadolu’da Türklerle Ermenilerin tanışıklığı ve birlikteliği XI. Yüzyılın ortalarından itibarendir. 1040’da Horasan ve İran’da
kurulan Selçuklu Devleti’nin Anadolu’daki
muhatabı Bizans İmparatorluğu idi. Bizans
İmparatorluğunun doğudaki sınırları Gürcistan’dan Kuzey Irak’a ve Suriye’ye kadar
uzanıyordu. Önce Sasanî-Bizans sonra Arap-
Bizans savaşları Anadolu’ya çok zarar vermiş,
maddi bakımdan yıkımına ve insansızlığına
sebep olmuş, ağır vergiler ve yükümlülüklerle
bunalan Anadolu halkları söylediklerimizden
daha elim olmak üzere cebrî Ortodokslaştırmaya tabi tutulmuştu.1
Selçuklu Devleti bir “gazi devletti”.
Daha Tuğrul Bey zamanında (1040-1063)
batı istikametinde gaza harekâtı planlanmış
ve uygulamaya konulmuştur. Başta Selçuklu
ailesinden kimseler olmak üzere Türkmen
komutanları bu harekâtı yönetmişlerdir.
1071 tarihli Malazgirt Meydan Savaşı Anadolu’nun geleceğini belirlemiştir. Bu ülkenin
kapıları fatih Türklere açılmıştır. Zaferden
birkaç yıl sonra İstanbul’un yanı başındaki
İznik’te Anadolu Selçuklu Sultanlığı, Yeşil
Irmak’tan Fırat’a uzanan bir kavis üzerinde
Danışmendli, Mengücekli, Saltuklu, Artuklu
Beylikleri kurulmuştur. Bu kadar kısa sürede
hem fütuhat yapılması, hem de Türk iskânının gerçekleştirilmesi dikkat çekmektedir.
Türklerin Anadolu’ya gelişleri, Sasanîlerin
ve Arapların yaptığı gibi, ne geçicidir ne de
doyumluk içindir, doğrudan doğruya yurt tutmak içindir.
Ermenilerin Van Gölü havzasından batıya göçürülmesi Bizans marifetiyledir. Doğu
Anadolu’da olduğu kadar Orta Anadolu’da
da yaşamakta olan Ermeniler hem Selçuklu
Sultanlığının hem de adı geçen beyliklerin
tebaası oldular. Selçuklu rejimi Anadolu’da
toprağa bağlı köleliğe son vermiş, insanları
mülkiyeti devlete ait olan arazinin mutasarrıfları yapmış, farklı inançtan toplulukları
inançlarında serbestiyete kavuşturmuştur.
Yakın bir geçmişte zorla Ortodokslaştırılmaya çalışılan bu insanlar dinî ve itikadî bir
müsamahanın ve özgürlüğün tadını çıkarmaya başlamışlardır. Selçuklu Devleti dinler ve
inançlar konusunda Orta Asya geleneğinin
varisi idi. İşin esası, Selçukluların kendilerini
(*) Prof. Dr., Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
(1) Burada “Bizans” nitelemesini ihtiyatî olarak kullandık. Bu nitelemenin XV. Yüzyıldan itibaren Avrupa’da kullanılmaya başladığını, doğuda ise yaygın olarak “Şarkî Roma”, daha da çok “Roma
İmparatorluğu”nun kullanıldığını belirtmek lazımdır. Selçuklular
için Anadolu “Diyar-ı Rum” idi.
1
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Anadolu’da Türkler ve
Ermeniler
Kayseri Örneği
herhangi bir sosyal öğretinin temsilcisi olarak
görmemeleri idi.
Ermenilerin Bizans hâkimiyetinde
iken eyalet yönetimlerinde çeşitli kademelerde istihdam edildikleri bilinmektedir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde özellikle Toros
silsilesinde bir takım prenslikler kurdularsa
da bunlar hem Bizans İmparatorluğu tarafından hem de Selçuklular ve hemen akabinde
Memluklular tarafından ortadan kaldırılmıştır. Selçukluların stratejisi Anadolu’nun birden fazla siyasî teşkilatlanmaya tahammülü
olamayacağı yönündeydi. Binaenaleyh onlar
Ermeni prenslikleri yanında Türk soylu beylikleri de ilhak edeceklerdir.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
2
Ermeniler Osmanlılar zamanında daha
da iyi bir konumdaydılar. Osmanlı Sultanı
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedip,
bu güzel şehri payitahtı yaptıktan sonra başında bulunduğu devletin bir ‘dünya devleti’
olduğunu, kendisinin “Roma’nın varisi” bulunduğunu ilân etmiş, bu cümleden olmak
üzere İstanbul’u üç semavî dinin, Yahudilik,
Hıristiyanlık ve İslâmiyet’in merkezi haline
getirmiştir.
Türklerle uzun süreli tanışıklık ve
birliktelik Ermenilerin Türkçe’yi anadilleri
gibi benimsemelerine, bu dille okuyup yazmalarına sebep olmuş, bunu bir zorlama ile
değil de bilakis benimseyerek yapmışlardır.
Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı kültürünün
zenginliğine katkıda bulunmuşlardır. XIX.
Yüzyıla gelinceye kadar Türklerle Türk olmayanlar arasında ilişkiler hemen tamamıyla
dostane olmuştur. Kentlerde farklı mahallelerde oturmaları normaldi ve bu durum
toplumlar arası iyi ve güzel ilişkilere engel
değildi. XIX. Yüzyıl Avrupa’da millî devletlerin teşekkülüne yol açan doktrinlerin ortaya
çıktığı ve her tarafa sirayet etmeye başladığı
bir yüzyıldı. Ayrıca, özellikle Atlantik sahildarı ülkelerin emperyal maksatlarla yeni hayat sahaları aradıkları zamandı. Bu devletler
amaçlarına ulaşmak için her aracı kullanmayı
mubah saymışlardır. Rusya’yı da bunlara ilave
etmek lazımdır. Osmanlı Devleti birçok bakımdan söz konusu devletlerin ilgisini çekmekteydi. Bizzat Osmanlı Devleti’nin üzerinde bulunduğu topraklar bu ilginin odağı idi.
Her çok uluslu devlet gibi Osmanlı Devleti
de Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik, millî
egemenlik, millî hükümranlık ve demokrasi
akımlarından etkilenecektir.
Din farklılığı emperyalist devletlerin
istismar konularından biri olmuş, bu arada
Ruslar Ortodoksların, Fransızlar Marunîlerin,
İngilizler Dürzîlerin hamiliğini üstlenmişlerdir. Ermenilerin kendi aralarında fraksiyonlara ayrılmış olmaları sebebiyle hamiliklerine
soyunan devletler farklılık arz etmiştir. Netice itibariyle her biri kendi emperyal amaçları
doğrultusunda Ermenileri kullanmaya çalışmışlardır. Osmanlıların Ermenilere “millet-i
sadıka” demeleri bu tarihlerdedir. Osmanlı
tarihinde “Tanzimat Devri” ve sonrası Ermenilerin kendilerini “başka görmeleri” hızlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin bu tarihlerden itibaren gayr-ı Müslim unsurlara “ana dillerinde
eğitim görme” hakkını vermesi bu unsurlarda
modern okulların yaygın biçimde açılmasına sebep olmuştur. Buna doğrudan doğruya
emperyal devletlerin açmış oldukları okulları
da ilave etmek lazımdır. Müslümanlar kafalarına olduğu kadar ayaklarına da bukağı olan
medreselerle uğraşa dursun, gayr-ı Müslimler
ve bu arada Ermeniler modern ve çağdaş bir
eğitim görmenin gururunu paylaştılar.
“Genosit” yani yaygın söyleneni ile
“soykırım” Türkçe’nin lügat hazinesinde
bulunmamaktadır. Nev-zuhur bir kelimedir.
Batı patentlidir. Bir ırkın başka bir ırkı hiçbir
ayırıma tabi tutmaksızın yeryüzünden kaldırması diye tanımlayabileceğimiz soykırıma
Türk coğrafyasında tesadüf edilmemektedir.
Avrupa’nın emperyal devletleri arasında bu
cürmü işleyenler vardır. Öyle anlaşılıyor ki
onlar yanlarına bir “Doğulu” ortak arıyorlar. Sözde Ermeni Soykırımını gündeme taşıyanlar, bunlar doğrudan doğruya Ermeni
Diasporası olsun, veya bunları kullanarak
Türkiye’nin moralini bozmaya çalışanlar ol-
I. XIX. Yüzyıl Sonlarında ve
XX. Yüzyıl Başlarında Türk-Ermeni
İlişkileri: Kayseri Örneği
Türklerle Ermeniler Anadolu’da, Selçuklu hâkimiyetinden itibaren, birlikte yaşamışlardır. Türk-Ermeni birlikteliğine güzel
bir örnek de Kayseri’dir. Bu birinci bölümde
Türk-Ermeni ilişkileri 1860-1915 tarihleriyle
sınırlandırılmıştır. Çünkü “Ermeni Sorunu”
denen konu bu tarihlerde ortaya çıkmıştır.
Sorun içsel olmaktan çok dışsaldır. Osmanlı
toplumunun bir parçası olan Ermeniler, hemen her bakımdan adı geçen toplumun gelişmiş kısmını oluştururken, birdenbire ayrılıkçı
milliyetçiliğin ateşiyle yanmaya başlamışlardır. Bu ateşi yakanlar dışarıda, maşalığını yapanlar da içeride idi. Ateş sadece maşayı eritmekle kalmamış, Ermenilerle birlikte bütün
Osmanlı toplumuna da zarar vermiştir.
Kayseri ve yöresiyle ilgili olarak incelediğimiz defterlerin verdiği bilgiler açık ve
nettir. Kayseri ve civarında salt Ermenilerin
yerleşik olduğu mahalle ve köyler bulunduğu
gibi Müslümanlarla ve diğer gayrimüslimlerle
oturdukları mahalle ve köyler de mevcuttur.
Ortaklaşa yaşanılan mahalle ve köylerdeki
huzur ve güvenlikten şikayette bulunulmamakta, farklı inanç sahipleri birbirinin sevinç
ve üzüntülerine katılmakta, dinî ve kültürel
merasimlerinde karşılıklı ziyarette bulunmaktadırlar. Evleri, barkları, mabetleri gibi,
işyerleri de iç içedir. Konuşma dilleri Türkçe’dir, yazışma dilleri, alfabeleri farklı da olsa,
yine Türkçe’dir. Ortak paydaları bir hayli fazla olan Türklerin ve Ermenilerin nasıl oldu
da birbirlerinden münafereti ortaya çıktı,
bununla kalmayıp mukateleye vardı? Kayseri
örneğinde bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.
XVII. yüzyılın başlarında (1608-1619)
Anadolu’ya gelen Polonyalı seyyah Simeon, o
tarihlerde iki kat surla çevrili şehrin merkezinde, yeraltında ve karanlık yerlerde, tahta
merdivenlerle inilen iki Ermeni kilisesinin
bulunduğunu, şehirde 500 hane Ermeni’nin
yaşadığını, içlerinde zengin tacirler ve namlı
büyüklerle birlikte yoksulların da bulunduğunu, yoksul kesimin genellikle terzilik ve
kaftancılıkla uğraştığını, şehirli Ermenilerin
Ermenice bilmediklerinden Türkçe konuştuklarını, şehirli olmayanlarının Ermenice’yi
bildiklerini yazmaktadır2.
3
1920’li yılların başında “Kayseri San­
cağı”nı yazan Dr. Hıfzı Nuri, “Kayseri’de
İs­lâm ve Hıristiyan dinlerine bağlı olarak
yaşayan halkın ana dilinin Türkçe olduğunu, Müslim olsun olmasın, halkın birbiriyle
Türkçe konuştuğunu, üslup bakımından ayırt
edilemediklerini, Tanzimat’tan sonra Rum
okullarında Yunanca’nın, Ermeni okullarında Ermenice’nin öğretilmesine karşın, daha
başka çabalara da rağmen gayrimüslimlerin
günlük hayatlarında Türkçe konuşup yazmayı terk etmediklerini” yazmaktadır3.
XX. yüzyılın başlarında Kayseri’den
Amerika Birleşik Devletleri’nde giderek
(2) Polonyalı Simeon, Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesi 1608-1619,
Çev.:Hrant D. Andreasyan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1934, s. 254.
(3) Dr. Hıfzı Nuri, Kayseri Sancağı 1922, Sadeleştiren: Zübeyir Kars,
Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri 1984, s. 15-16.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
sun 1915 yılının ne öncesine ne de sonrasına temas etmemektedirler. Oysa Türkiye’de
Ermeniler 1915’ten önce de vardı. 1915’ten
sonra da olmaya devam etmişlerdir. “Tehcir
ve Tenkil”i soykırımla karşılamak her türlü insaf ve adaletten yoksunluktur. Dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın, Tehcir ve Tenkillerde ölümler olmuştur ve olacaktır da. Bunun
ne kadar zor bir eylem olduğunu açıklamaya
gerek yoktur. Zamanında sınırları içinde yaşayan gayr-ı Müslimleri bir tanesi kalmayıncaya kadar ortadan kaldırmaya, yurdundan
çıkarmaya muktedir olan bir devletin bunu
yapmadığını, “tebea”sını Allah’ın emaneti
olarak kabul ettiğini, esasen “ekalliyet”lere
güzel muamelede bulunmasının dinî ve millî
geleneğinden bulunduğunu bilmeyen yoktur.
Böyle bir devlet 1915’te niçin tehcir ve tenkile ihtiyaç duysun? Bunun cevabını I. Dünya
Savaşı’nın çerçevesi içinde aramak lazımdır.
orada yerleşen Ermeniler Türkçe konuşmaya devam etmektedirler. Kayseri’nin Nize
Köyü’nden 1911 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’ne göçen Parsıkoğlu ailesi kendi
aralarında Türkçe konuşmakta ve Türkçe’yi
yeni kuşaklara öğretmektedirler. Parsıkoğlu
ailesiden Herry Parsıkyan 2005 yılı TemmuzEylül aralığında Kayseri’ye gelmiş, Hüseyin Cömert ile sohbet etmiş, ünlü “Cezayir
Türküsü”nü çok içli olarak okumuş, Ermeni
müziği ile ilgili bir CD hediye etmiştir ki, tamamı Türkçe ve enstrümanı ud iledir4.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
4
Osmanlılar ilerleme ve gelişme yıllarında, fethedecekleri ve fethettikleri yerlerde
yaşayan bilumum tebaanın gönlüne girmeyi yahut gönüllerini kazanmayı şiar edindiği
gibi, Osmanlı asırları içinde de bu müsamahasını, gönüller yapmasını sürdürmüştür.
Bazı gezginlerin ve art düşünceli kimselerin
iddia ettikleri gibi, Osmanlılar Ermenilerin
ve sair gayrimüslimlerin anadillerini konuşmalarını yasaklamış değildir. Anadolu’da Ermenilere inanç özgürlüğünü ilk tanıyan, onların inançlarının gereği törenlerini serbestçe
yapmalarını sağlayan Selçuklu Devleti olmuştur. Osmanlı Devleti’nin bütün kurumlarıyla
kuruluşunu gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet, pek isabetli olarak İstanbul’u bir dünya
başkenti yapmak istemiş, aldığı önlemlerle
bunu gerçekleştirmiştir. İstanbul her inançtan insanların birlikte yaşayabildiği, birlikte
üretime katıldığı bir dünya başkenti olmakla, 1461 yılında bağımsız Ermeni kilisesinin
burada kurulmasına izin vermiştir. Konu ile
ilgili ferman İstanbul’da, Kumkapı Ermeni
Patrikhanesi’nde mevcuttur5. Osmanlı Devleti inançlarını serbestçe yaşamalarına, ayinlerini serbestçe icra etmelerine izin verdiği
gayrimüslimlerin dillerini kullanmalarını niçin yasaklamış olsun?
Nitekim Efkere Köyü ile ilgili bir web
sayfasında 17 Eylül 1912 tarihinde İstanbul’daki bir yakınına yazdığı mektupta Harudyun Kocaoğlu şöyle demektedir:
“Saniyen bu tarafda bir ufacık kolera
savuşturduk Allah’a çok şükür taraf taalluk
bir kederimiz yok. Köyden otuz tene kadar
telef oldular, ama acı verecek birinci Hancı
Artin Ağa, ikinci Serkis Pıçakcı tüken konşusu, üçüncü Keleşoğlu, dördüncü Güllünün
kaynı Nişan, gerisi ha koca koltuk. Ufak defek sekiz tene kadar İslâmlardan, ehemmiyeti
yok, Allah rahmet eylesin. Ne hal ise Allah’a
çok şükür geçdi, velakin bu hasdalık ne ise
hasda olmadık adam kalmadı idi, eyle geçti.
Evkere havası çok yardım etti. Havası kötü
ola idi telef çok olur idi. Geçti getti. Velakin
Garabed bir pıçak arkası kaldı idi. Verkine
gidiyor çok şükür Allah bize bağışladı, şimdi çok eyidir. Misak her vakit sahib oluyor
eski bildiyin gibi deyil kucağından bırakmaz.
Misak Ağana yazarık dersek iki eli kanda ise
Verkine’yi kucağına alır beylecemalumunız
ola.” Bu mektuptaki kullanılan kelimeler
bugün bile bu yörede kullanılmaya devam
etmektedir6.
Kayseri’de Ermenilerin
Sosyo-Ekonomik Durumları
Kayseri’de 19. yy sonlarında vergi kayıtlarına geçirilmiş 8137 ev mevcuttur. Bu
evlerin fiyatları 150 ilâ 90.000 kuruş arasında değişmektedir. Evlerin fiyatlarına bakarak
insanların ekonomik durumlarını ve sosyal
seviyelerini anlamak mümkündür. Yukarıda
belirttiğimiz 8137 adet evin kayıtlarının yapıldığı defterdeki ev fiyatlarını 150 ilâ 10.000,
10.000 ilâ 20.000, 20.000 kuruştan yukarı
değere sahip evler olarak üç gurupta incelemek mümkündür. Zira birinci sıradaki evleri;
çiftçi, esnaf, işçi tabakasından oluşan insanlara, ikinci sıradaki evleri ise daha çok orta
halli ve biraz daha gelir durumu iyi olan insanlara, son sıradakileri ise zenginlere, servet
sahibi kişilere ait evler olarak değerlendirmek
mümkündür7. Buna göre değeri 20.000 kuruştan yukarı olan evleri ve sahiplerini sıralayacak olursak:
(4) Görüşmeyi yapan kişi, Uzman Hüseyin Cömert’tir.
(5) LevonPanosDabbağyan, Türkiye Ermenileri Tarihi, Kültür Sanat
Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 72-73.
(6) www.efkere.com
(7) 182 Nolu Kayseri Vergi Kayıt Defteri, Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Arşivi.
Mahallesi
Fiyatı
Oduncu Mah.
45.000
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
Dadır Harput
26.000
30.000
23.000
30.000
57.0008
30.000
25.0009
20.500
Sayacı Mahallesi
35.000
Sayacı Mahallesi
Sayacı Mahallesi
25.000
22.500
Sayacı Mahallesi
27.50010
Sayacı Mahallesi
22.500
Sayacı Mahallesi
30.000
Sayacı Mahallesi
Sayacı Mahallesi
Sayacı Mahallesi
32.000
20.000
30.00011
Sayacı Mahallesi
37.000
Tavukçu Mahallesi
20.000
Tavukçu Mahallesi
40.000
Tavukçu Mahallesi
37.000
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
27.500
35.000
Tavukçu Mahallesi
22.50012
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
25.000
32.000
Tavukçu Mahallesi
46.000
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
25.000
20.000
25.000
27.500
25.000
Tavukçu Mahallesi
20.000
Tavukçu Mahallesi
Tavukçu Mahallesi
Harput Mahallesi
Harput Mahallesi
Harput Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Dadır Mahallesi
Dadır Mahallesi
Dadır Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Büyükbahçe Mahallesi
Tavukçu Bölgesi
Tavukçu Bölgesi
Tavukçu Bölgesi
Tavukçu Bölgesi
Fırıncı Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
35.00013
22.50014
24.000
32.000
20.000
25.00015
35.000
20.000
25.000
20.000
20.000
20.00016
20.000
20.000
20.00017
40.000
50.000
50.000
60.000
60.000
30.000
45.000
30.000
45.00018
20.000
30.000
20.000
25.000
43.00019
62.500
30.000
30.000
30.000
62- ÇoduloğluAğop
63- GüllükoğluBedros
64- GüllükoğluBedros
65- Dalkıranoğlu Şekerci Kirkor
66- EvhanoğluMalgün
67- Polatoğlu Hacı Ağop
68- EvhanoğluParsıh
69- Muytaboğlu Hacı Mardiros
zevcesi Hursime
70- Torosoğlu Hacı Ohanes
71- Ekincioğlu zevcesi Maryani
72- Miyasoğlu Hacı Keyfuruk
73- Sarrafoğlu Karabet
74- DadıroğluMığırdıç.
75- Şahinoğlu Hacı Keyfuruk
76- Şekercioğlu Agya zevcesi
Meryem
77- Alboyacıoğlu Hacı Karabet
78- Dıraz kızı Ayşe
79- DerevenkliBedros zevcesi
Meryem
80- KılyüzoğluKirkor.
81- Makaryos zevcesi Kıymet
82- Hacıoğlu Mardiros
83- Çolak Ağop ve biraderi Artin
84- Cansızoğlu Hacı Ohannes
ve Ağop
85- Yedibela yetimi İbraham
Fırıncı Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
43.000
25.000
35.00020
25.000
25.000
27.000
65.000
Batman mahallesi
37.500
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
Batman Mahallesi
35.000
20.000
20.000
55.800
36.000
30.00021
Tus Mahallesi
30.000
Tus Mahallesi
Tus mahallesi
50.000
20.000
Tus Mahallesi
20.00022
Tus Mahallesi
Tus Mahallesi
Tus Mahallesi
Tus Mahallesi
30.000
22.500
42.000
45.000
Tus Mahallesi
40.000
Tus Mahallesi
Hacı Mansur Ma86- MetrisoğluUsab
hallesi
Hacı Mansur Ma87- Kuyumcu Güllükoğlu Karabet
hallesi
88- Güdük Kırbıtoğlu Hacı
Hacı Mansur MaOhannes
hallesi
Hacı Mansur Ma89- Hacı EsiroğluAnastasi
hallesi
90- Karamehmetağazade İsa Bey Hacı Mansur Mave Hacı Osman
hallesi
91- İngiltere Devleti tabisinden Si­
Merkebci Mahallesi
vas telgraf memuru Miyoboklu
92- Keşkekoğlu kızı Diruhi
Kiçikapu Mahallesi
93- Manükoğlu Hazar
Kiçikapu Mahallesi
94- KalpakçıoğluDanyel
Kiçikapu Mahallesi
95- Der Hacır oğlu Mığırdıç
Kiçikapu Mahallesi
96- Davitoğlu Hekim İstefan
Kiçikapu Mahallesi
97- Cıngıllıoğlu Hacı İsa Ağa
Sasık Mahallesi
98- Bezircilizade Abdullah Efendi Sasık Mahallesi
99- Kalpakoğlu Ağop
Eslim Paşa mahallesi
100- ManikoğluSerkis
Eslimpaşa mahallesi
101- Yasefoğluİstavri
Eslimpaşa Mahallesi
102- İskenderoğlu Hacı Danyel
Eslimpaşa Mahallesi
mahdumları
103- MuytaboğluAğop ve Artin
Eslimpaşa Mahallesi
104- UzunaşıkoğluPetru- Karabet Eslimpaşa Mahallesi
(8) 182 Nolu Kayseri Vergi Kayıt Defteri, s. 84.
(9) 182 “ “ “ “ “ , s. 86.
(10)182 “ “ “ “ “ , s. 87.
(11)182 “ “ “ “ “ , s. 88.
(12)182 “ “ “ “ “ , s. 89.
(13)182 “ “ “ “ “ , s. 90.
(14)182 “ “ “ “ “ , s. 91.
(15)182 “ “ “ “ “ , s. 93.
(16)182 “ “ “ “ “ , s. 94.
(17)182 “ “ “ “ “ , s. 95.
(18)182 “ “ “ “ “ , s. 96.
(19)182 “ “ “ “ “ , s. 97.
(20)182 “ “ “ “ “ , s. 98.
(21)182 “ “ “ “ “ , s. 99.
(22)182 “ “ “ “ “ , s. 100.
(23)182 “ “ “ “ “ , s. 101.
(24)182 “ “ “ “ “ , s. 103.
(25)182 “ “ “ “ “ , s. 105.
(26)182 “ “ “ “ “ , s. 108.
(27)182 “ “ “ “ “ , s. 109.
(28)182 “ “ “ “ “ , s. 111.
(29)182 “ “ “ “ “ , s. 112.
(30)182 “ “ “ “ “ , s. 114.
25.00023
28.000
23.000
28.000
20.000
40.00024
35.00025
5
25.000
24.000
25.00026
20.000
40.000
23.000
37.00027
28.000
45.000
45.000
38.000
40.00028
30.00029
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Ev Sahibinin İsmi
1- Tatlıoğlu yetimleri Ağop ve
Meryem
2- Demirci TorosoğluAhvadur
3- Avatuzoğlu Karabet
4- Kırıkoğlu Hacı Kirkor
5- Eskinazoğlu İsali
6- Dülgeroğlu Karabet
7- Dadıroğlu Hacı Ahvadur.
8- Baltaoğlu Hacı İbraham
9- KeşkekoğluMardiros
10- MinhacıAvakoğlu Hacı Ohannes zevcesi Turfanda
11- Artarmorukoğlu Karabet
12- Terzi HaçaturoğluAvadis
13- ZanbakçıoğluKirkor-zevcesi
Kayar
14- Mardinoğlu Hacı Manas
15- Keşişoğlu Karabet zevcesi
Servihid
16- MetrisoğluKirkor
17- Bağcı Hacı Avadis.
18- Zanbakçıoğlu Hacı Ağop
19- MetrisoğluServiya yeğeni-Kirkor ve Ağop
20- Camcıoğlu Hacı Artin biraderi
İstefan
21- Tekeoğlu Hacı Artin
22- Kuyumcu Simon oğlu Hacı
Ağop
23- BohçalıoğluBedros
24- Kırnıkoğlu Hacı Artin
25- Çopuroğlu Hacı ve Nazar-ve
Kirkor
26- Camcıoğlu Hacı Karabet
21- Gümüşoğlu zevcesi Güldudu
22- Gümüşoğlu Hacı Artin ve
Avadis
23- YedikarındaşoğluKirkor
24- Oynakoğlu zevcesi Ehsabet
25- Kalaycı GiziroğluParsıh
26- Beklioğlu Karabet
27- İstanbulluoğlu Karabet
28- KazaroğluParsıh ve validesi
Hurmiye
29- Yazıcıoğlu Hacı Serveli
30- Pamukçuoğlu Hacı Ağop
31- TahtaburunoğluMihayil
32- ÇamkertenoğluSerkis
33- SülükçüoğluMardiros.
34- Kapıcı Kesbar kızı
35- YedikarındaşoğluArtin
36- Budakoğlu Hacı Karabet
37- Bekleroğlu Hacı Ohannes.
38- Evhanoğlu Hacı Ohannes
39- ArtarmavrukoğluAğop
40- Evhanoğlu Hacı Mihayil
41- Tavaoğlu Karabet
42- Uğurluoğlu Koca Danil
43- Manasoğlu Manas
44- Çamkertenoğlu Hacı Serkis
45- Sağıroğlu Hacı Karabet
46- Tekeoğlu Hacı Kirkor
47- ŞimşiroğluMarkır
48- ŞimşiroğluMardiros
49- Keçecioğlu Nikagus
50- Sağıroğlu Hacı Karabet
51- Cırcırbagusoğlu Hacı Bagus
52- Yüzbaşı kızı Davite
53- TozakoğluHaçatur
54- Camcıoğlu Kazancı Hacı Danil
55- Çamuroğlu Hacı Manik
56- ArtinBalioğlu Hacı Karabet
57- Hamameoğlu Karabet
58- Kırnıkoğlu Hacı Karabet
59- Mardinoğlu Karabet
60- Kazancıoğlu Hacı Ağop
61- Kazancıoğlu Murat
YENİ TÜRKİYE 60/2014
6
105- Muratoğlu neftçi Sava
106- Keşişoğlu Hacı Nikola
107- Kasap Seferoğlu Todori
108- HacıvasiloğluYuvanel
109- Aksaraylıoğlu zevcesi Despine
110- PervaneoğluLazari
111- BasdırmacıSeferoğulları
112- GülabioğluMihal
113- Yorgancıoğlu Yoraki
114- Hacı Bayram kızları Elengü
ve Marya
115- Yorgancıoğlu Pavlaki
116- Güdük KarabetoğluKeyfuruk
117- Pervaneoğlu kızı Meryem
118- ÇatıloğluKibiyanus zevcesi
Markü
119- Durmuşoğlu Murat
120- SarımuratoğluYuvani-Nikola
121- Kürkçübaşıoğlu Hacı Burak
122- Kürkçübaşıoğlu Hacı Simon
123- Bürüngüzlü hacı Ali Efendi
124- Esbak Kayseri Hakimi Müteveffa Hacı Şükrü Efendi
mahdumu
125- Salihefendizade Ali Ağa
126- Minarecizade Lütfullah
Efendi
127- Şaban Bey mahdumu Ahmet
ve Behçet Bey
128- Güpgüpzade Arif Ağa
129- Hisarcıklızade Enver ve Nail
Efendiler
130- Hocazade Yahyaoğlu yeğeni
Mustafa Efendi
131- Kılagusoğlu Hacı Simon
132- Kalaycıoğlu Mardiros
133- TahtaburunoğluOhanes
134- Kalaycıoğlu Keyfuruk
135- Bekirbeyoğlu Hacı Bekir Ağa
136- Tekeoğlu Murat
137- Ayakoğlu kızı Serbuhi
138- Mıhçı Avakoğlu Hacı Artin
139- Balagözoğlu Hacı Simon
140- Çıplakoğlu Hacı Karabet
141- İ bram oğlu İbram
142- SamurcıoğluBedros
143- Keşişoğlu Hacı Hanil
144- YüzükçüMardiros
145- Terzi Yakupoğlu Ahrun ve
Nazar
146- KeşişoğluAragil
147- KeşişoğluSerkis ve Mardiros
148- Kızıl KeyfurukoğluKeyfuruk
149- Karamehmetağazade Burhan
Efendi
150- Çerçi BedrosoğluAğop
Mermerli Mahallesi
Mermerli Mahallesi
Mermerli Mahallesi
Mermerli Mahallesi
Mermerli Mahallesi
Mermerli Mahallesi
Mermerli mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Şarkiyan mahallesi
50.00030
33.000
25.000
85.400
60.000
30.000
23.000
22.000
21.000
Şarkiyan Mahallesi
20.000
Şarkiyan Mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
45.00031
25.000
20.000
Şarkiyan Mahallesi
20.000
Şarkiyan mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Rumsultan Mahallesi
20.000
20.000
23.000
37.00032
28.00033
Camikebir Mahallesi
35.00034
Camikebir Mahallesi
20.000
Haciivaz Mahallesi
37.50035
Tacı Kızıl Mahallesi
55.000
Tacı Kızıl Mahallesi
Hürrem Çavuş Mahallesi
30.000
Şatırban Mahallesi
20.000
Şatırban Mahallesi
Emirsultan Mahallesi
Emirsultan Mahallesi
Emirsultan mahallesi
Emirsultan Mahallesi
Emirsultan Mahallesi
CaferbeySisliyan Mah.
Sınıkçı Mahallesi
Sınıkçı mahallesi
Sınıkçı mahallesi
Sınıkçı Mahallesi
Hacı Kasım Mahallesi
Tutak Mahallesi
Tutak Mahallesi
21.00037
26.000
30.000
30.000
28.500
40.00038
30.00039
24.00040
20.000
27.500
20.00041
25.00042
32.000
26.000
Tutak Mahallesi
24.750 43
Varsak Mahallesi
Varsak Mahallesi
Köyyıkan Mahallesi
20.000
22.500
22.500
Köyyıkan Mahallesi
20.00045
Köyyıkan Mahallesi
Kalenderhane Ağa
151- Akçakayalızade Zahit Efendi
Bölgesi
Kalenderhane Ağa
152- Akçakayalızade Ömer Ağa
Bölgesi
153- Akçakayalızade Hüseyin ve
Kalenderhane Ağa
Mehmet ve Daniş Bekir
Bölgesi
HunatGavremzade
154- Mollazade Mustafa ağa
Mah.
HunatGavremzade
155- Mollazade Şükrü Efendi
Mah.
156- Feyzizade Nuri Efendi
Kürtler Seyfullah Mah.
157- Develizade Emin Ağa
Kürtler Seyfullah Mah.
158- Zennecizade Mustafa Ağa
Çivicibektaş Mahallesi
159- Güpgüpzade hacı efendi
Lalapaşa Mahallesi
160- Zennecizade Mustafa Ağa
Hunat Yanıkoğlu Mah.
20.00036
44
30.00046
30.00047
32.000
30.00048
20.00049
20.00050
35.000
35.50051
25.00052
47.50053
32.00054
Yukarıdaki 160 adet köşk veya konak
diyeceğimiz cinsten, Kayseri’nin en zenginlerinin sahip bulundukları evlerin % 87’sinin
mülkiyeti Ermenilere aittir. Buradan hare-
ketle servetin, paranın kimlerde bulunduğu
anlaşılmaktadır.
Kayseri’de 2.700 adet iş yerinin
759’nun mülkiyeti, 550’sinin müstecirliği Ermenilere aittir ki, bunun nispeti de %
48’dir. Şehrin ve bağlılarının nüfus dağılımı
göz önüne alındığında, tebaamızdan Ermeni
olanlarının sosyal, ekonomik ve kültürel bakımlardan imrenilecek konumda oldukları
anlaşılmaktadır.
Kayseri’de Bulunan Ermenilere Ait
Vakıflar
KAYTAM Arşivi’nde bulunan 182
Nolu Kayseri Vergi Kayıt Defteri’nde vakıflarla ilgili bilgiler bulunmakta, Ermenilere ait
vakıfların da epeyi bir yekûn tuttuğu anlaşılmaktadır.
1- Dört adet ev. Eslimpaşa Mahallesi.
Hızırilyas Kilisesi vakfı. Mütevellisi Bağcıoğlu İstefan55.
2- Dört adet ev. Mermerli Mahallesi
Küçük Ermeni Kilisesi vakfı Mütevelli İstefan56.
3- Vakıf ev. Mermerli Mahallesi. Büyükçeşme vakfı. Mütevelli Parsıh57.
(31)182 “ “ “ “ “ , s. 115.
(32)182 “ “ “ “ “ , s. 116.
(33)182 “ “ “ “ “ , s. 118.
(34)182 “ “ “ “ “ , s. 120.
(35)182 “ “ “ “ “ , s. 121.
(36)182 “ “ “ “ “ , s. 122.
(37)182 “ “ “ “ “ , s. 128.
(38)182 “ “ “ “ “ , s. 129.
(39)182 “ “ “ “ “ , s. 132.
(40)182 “ “ “ “ “ , s. 153.
(41)182 “ “ “ “ “ , s. 154.
(42)182 “ “ “ “ “ , s. 160.
(43)182 “ “ “ “ “ , s. 162.
(44)182 “ “ “ “ “ , s. 163.
(45)182 “ “ “ “ “ , s. 164.
(46)182 “ “ “ “ “ , s. 165.
(47)182 “ “ “ “ “ , s. 187.
(48)182 “ “ “ “ “ , s. 188.
(49)182 “ “ “ “ “ , s. 210.
(50)182 “ “ “ “ “ , s. 212.
(51)182 “ “ “ “ “ , s. 194.
(52)182 “ “ “ “ “ , s. 90.
(53)182 “ “ “ “ “ , s. 169.
(54)182 “ “ “ “ “ , s. 210.
(55)182 “ “ “ “ “ , s. 111-112.
(56)182 “ “ “ “ “ , s. 114-115.
(57)182 “ “ “ “ “ , s. 114.
5- Vakıf ev. Emirsultan Mahallesi. Büyük Ermeni Kilisesi vakfı Mütevellisi Hacı59.
6- Büyük Ermeni Kilisesi. Emirsultan
Mahallesi. Ermeni Milletine Mahsus60.
7- Mektep. Emirsultan Mahallesi. Ermeni Sübyanına Mahsus61.
8- Vakıf ev. CaferbeySelaldı Mahallesi.
Selaldı Mahallesi vakfı. Mütevelli Hacı Serkis62.
9- Ermeni Kilisesi. CaferbeySelaldı
Mahallesi. Banisi: Ermeni Milleti63.
10- Vakıf ev. Selaldı Mahallesi. Ermeni
Kilisesi vakfı. Mütevelli Çamuroğlu Mığırdıç64.
11- İki adet vakıf ev. Caferbey Köyyıkan Mahallesi. Ermeni Kilisesi vakfı. Mütevellisi Kırnıkoğlu Hacı Artin65.
12- Vakıf ev. Caferbey bölgesi Meydan
Mahallesi. Ermeni Kilisesi vakfı. Mütevellisi
Hacı Ohannes66.
13- Vakıf ev. Caferbey Süleyman Mahallesi. Büyük Kilise vakfı. Mütevellisi Kürkçü Ayalıoğlu Hacı Ohannes67.
14- Harap develik. Köyyıkan Mahallesi. Vakıf mütevelisi Hekim İstefan68.
15- Vakıf ev. Külük Mahallesi. Büyük
Ermeni Kilisesi vakfı olup mütevellisi Kürkçü
Ohannes69.
16- Vakıf ev. Oduncu Mahallesi. Oduncu Mahallesi vakfı olup Mütevellisi Ayakoğlu.
17- Vakıf ev. Oduncu Mahallesi. Büyükermeni Kilisesi vakfı. Mütevelli Ayakoğlu.
18- Mektep. Büyükbahçe Mahallesi
Mekteb-i Sübyanı70.
19- Mektep. Hacı Mansur Mahallesi’nde Katolik Ermenilere Mahsus.
20- Kilise. Hacı Mansur Mahallesi. Katolik Milletine Mahsus71.
21- İki adet vakıf dükkan. Hacıefendi
Çarşısı. Küçük Kilise vakfı. Mütevelli Bağcıoğlu72.
22- Vakıf dükkan. Yenisaraçhane Çarşısı. Ermeni Küçük Kilisesi vakfı. Mütevellisi
Bahçeci İstefan73.
23- Seki.Boyacı Kapısı. Ermeni evkafı
marifetiyle escarı tahsil.
24- İki adet kazancı dükkanı, bir adet
dökmeci dükkanı. Kazancılar Caddesi. Küçük Ermeni Kilisesine meşruta74.
25- Boyacı dükkanı, kasap, bakkal. Kiçikapı Çarşısı. Küçük Ermeni Kilisesi vakfı.
Mütevellisi Yağcıoğlu İstafan75.
26- Bakkal dükkanı. Sebzeciler Çarşısı. Ermeni Kilisesi vakfı. Mütevelli İstefan76.
7
27- Duhancıdükkanı. Berber dükkanı.
Söğütlüçeşme Sokağı. Büyük Ermeni Kilisesi
vakfı. Mütevelli Ohannes.
28- Ekmekçi fırını. Büyükçeşme vakfı.
Mütevelli Kuyumcu Parsıh.
29- Protestan Kilisesi. Sögütlüçeşme
Sokağı. Protestan Milletine Mahsus. Bu kiliseye ait üç adet vakıf han yer almaktadır77.
(58)182 “ “ “ “ “ , s. 128.
(59)182 “ “ “ “ “ , s. 129.
(60)182 “ “ “ “ “ , s. 129.
(61)182 “ “ “ “ “ , s. 129.
(62)182 “ “ “ “ “ , s. 135.
(63)182 “ “ “ “ “ , s. 138.
(64)182 “ “ “ “ “ , s. 138.
(65)182 “ “ “ “ “ , s. 140,142.
(66)182 “ “ “ “ “ , s. 147.
(67)182 “ “ “ “ “ , s. 150.
(68)182 “ “ “ “ “ , s. 164.
(69)182 “ “ “ “ “ , s. 83.
(70)182 “ “ “ “ “ , s. 84.
(71)182 “ “ “ “ “ , s. 102.
(72)182 “ “ “ “ “ , s. 232.
(73)182 “ “ “ “ “ , s. 252.
(74)182 “ “ “ “ “ , s. 282.
(75)182 “ “ “ “ “ , s. 294.
(76)182 “ “ “ “ “ , s. 296.
(77)182 “ “ “ “ “ , s. 297.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
4- Vakıf ev. Şatırban Mahallesi. Büyük
Ermeni Kilisesi vakfı Mütevellisi Kürkçüoğlu
Hacı Ohannes58.
Büyük Manastır vakfının Efkere’de de
emlaki bulunmaktadır. Buna göre:
Bahçe 2 adet, Ahır 2 adet, Tarla 13 parça,
Bezir hane 1 adet, Ağıl 1 adet, Seten 1 adet,
Develik 1 adet, Tutluk2 adet, Ev 2 adet
Köşk 1adet, Cehrilik6 adet , Bağ 1 adet
Kar hane 1adet, Manastır1 adet, Kilise 1 adet
Kuşhane 7 adet
İcmal : 551 dönüm. Manastır: Ziyaretgâh-ı
mil­let-i Gregoryen78.
Küçük Manastır vakfının emlakine gelince:
Tarla 8 adet , Ağıl 1 adet, Harman 3 adet
Bahçe 1 adet, Yoncalık 1 adet, Manastır 1
adet
Kilise 1 adet, Kuşhane 1 adet
İcmal: 218 dönüm. 2 evlek manastır: Ziyaretgâh-ı Gregoryen milletine mahsus.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
8
Okulları: İki adet mahalle okulu mevcuttur.
42 adet işyerinin tamamı Ermenilere aittir79.
Vardabet Devletyan, Efkere’de 1820
yılından itibaren faaliyette bulunan bir okulun bulunduğunu, 1872-1873 öğretim yılında
bu okulda 120 erkek öğrencinin bulunduğunu belirtmektedir. 1901 yılında Surp Stefanos Kilisesi yanında açılan ve adı Totkumyan-Akabyan olan okulda 130 erkek, 40 kız
öğrencinin okuduğu belirtilirken, okul yönetimine iki ayrı siyasî parti mensupları müdahale ederek yönetimin ikiye bölündüğü ve
eğitimin zarar gördüğü yazılmaktadır. Ayrıca
Efkere’den çok sayıda çocuk Talas’a Amerikan Koleji’ne giderek okumuşlardır. Yine
Devletyan web sitesinde Efkere’de 1886 senesinden itibaren bir müstakil kız okulunun
bulunduğunu ve bu okula yardım için Amerika’da yaşayan Efkerelilerin New York’ta “Efkere Kız Okulu Eğitim Derneği”ni kurduklarını yazmaktadır80.
Efkere’den doktor Hacik Devletoğlu,
Saray avukatlarından Hacı Stepan Boyacıoğ-
lu, filozof ve sosyal bilimci Nehabet Ruzini
ve yine Avukat Markos ve Kirkor Kalaycıoğlu
gibi kişiler yetişmişlerdir81.
Birinci Cihan Harbi’nden önce Ermeni cemaatlerinin Kayseri’de 36 ilk ve orta
mektepleri, 1 lise bir de yüksekokulları vardı.
Bu yüksek okuldan mezun olanlar, İstanbul
ya da Beyrut Fransız Tıbbiyesine giderek buralarda okudular, böylece çok sayıda hekim
yetişti82.
1902 yılında Kayseri’nin Efkere’de
Müslümanlarla birlikte yaşayan Ermenilerin
temsilcisi Kalaycıoğlu Mardiros Efendi ile
Türklerin temsilcisi Derviş Efendizade Mehmet Vehbi Efendi’nin birlikte imzaladıkları
ve Kayseri Mutasarrıfına verdikleri dilekçe
ile padişahın tahta çıkışının yıl dönümü dolayısıyla köyde yapılan ve sabaha kadar devam
eden törenlerinden bahisle “ahali-i İslâmiye
ve Hıristiyaniyeninyekdil ve yekvücut oldukları belirtilmiştir. Efkereli Muallim Hoca Sani
Efendi’nin irad ettiği nutuktan ve okuduğu
duadan sonra üç defa “Padişahım çok yaşa”
diye bağırdıkları”nı, adı geçen dilekçenin vilayet gazetesinde yayımlanmasını arz ettiklerini görmekteyiz83.
Kayseri’nin Mancusun Köyü’nden Cebecizade, mülazım-ı evvel Mustafa Remzi
Bey’in 13 Mart 1914 tarihinde İstanbul’dan,
babası İbrahim Efendi’ye yazdığı mektubun
selam bölümünde “validemin ellerinden,
biraderimin gözlerinden öperim. Galip ve
Münip Beylere, Osman, Mustafa ve Ömer
Çavuşlara, dayıma, halalarıma ve çocuklarına, akrabaya, ahbaba ve komşulara, Hema(78)183 “ “ “ “ “ , s. 49.
(79)183 “ “ “ “ “ , s. 49.
(80)www.efkere.com
(81)www.efkere.com
(82)Zübeyir Kars, Kayseri Mutasarrıfı, Adana, Konya ve Sivas Valisi
Ahmet Muammer Bey’in Kayseri’nin Çağdaşlaşmasına Katkıları, III.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve
Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri 2000, s. 276;
Z. Kars, Kayseri Eğitim Tarihi Üzerine Bir Deneme, I. Kayseri ve
Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri 1996, s. 186-187; geniş
bilgi için, Türkiye Ermeni Patrikliği’nin Kayseri ve S. K. Lusaviroç
Kilisesi, İstanbul 1996, s. 38-39 ve devamına bakılmalıdır.
(83)Ali Rıza Önder, Ermeni Hastalığı, Yeni Adam Gazetesi, Sayı: 923,
Ankara 1978)
Mustafa Remzi Bey, üsteğmen rütbesinde bulunurken Makedonya’da, Arnavutluk’ta vuku bulan isyanların bastırılmasında
ve eşkıya takibinde bulunmuş, 1913 senesinde Balkan Harbi’nde Bulgarlara esir düşmüş
ve Filibe şehrinde yedi ay esarette kalmış,
esaret hayatı bittikten sonra İstanbul’a gelmiş
ve buradan kendisi gibi asker olan, Padişahın
tüfekçi bölüğü çavuşluğundan emekli, babası
İbrahim Efendi’ye yazdığı mektupta, gayrimüslim komşuları olan Hemayak Efendi ile
biraderini ve Devletoğlu’nu unutmamış, adı
geçenlere selam göndermiştir. Görüldüğü
gibi, köyde Türk ve Ermeniler arasında son
derece sıcak ve dostane bir münasebet bulunmaktadır.
Kayseri’ye çok yakın bir mesafede bulunan Nize Köyünde Müslümanlarla Ermeniler iç içe ve asırlarca beraberce yaşamışlardır.
Köyün hemen alt tarafından çıkan Derepınar
suyu ile bahçelerini Gesi ile birlikte sulaya
gelmişlerken, Gesililerin bu suyun tamamının kendilerine ait olduğunu, Nizelilerin bir
haklarının bulunmadığını belirtmeleri üzerine, Nize halkı mahkemeye başvurmuş ve
mahkeme aleyhlerine karar vermiş, bunun
üzerine 1904 senesinde de mahkemenin kararını temyiz etmişlerdir. Bu temyiz dilekçesi
için Nize adına verilen kefaletnamede şöyle
yazılmaktadır: “Kayseriye’ye bağlı nüfusu
100’den fazla olan Nize Köyü ahalisinden
Şeyh oğlu Halid ve Müdür oğlu Mıgırdıç
Efendiler tarafından yine Kayseri’ye bağlı
nüfusu 100 kişiden fazla Gesi Köyü ahalisinden Hacı Hafız oğlu Rüştü ve Sani oğlu Şeyh
Efendiler aleyhlerine Kayseriye Hukuk Bidayet Mahkemesinde ikame olunan Derepınar
suları hakkındaki istiklal davalarının reddine dair mahkeme-i mezkureden sâdır olan
1903 tarih ve 64 numaralı ilâm vechi hükmüne merkumân Halit ve Mığırdıç Efendiler
adem-i kanaat ile temyizen tedkikini istida
ve istirham etmekte olduklarından, şâyetin-
de’t-temyiz müddei-i merkumân işbu temyiz
davalarında dahi haksız çıkarlarsa, müddeialeyh merkumânın temyizen vuku bulacak ve
kânunenşâyân-ı kabul ve tasdik buyurulacak
bilcümle mesârif-i dâvaya ve seferiye ve zarar ziyanlarını bilâ-tereddüt ve taallül tazmin
ve ifâya kefil-i bi’l-mâl ve zâmin olduğunu
mübeyyen işbu kefalet senedimiz imla ve
ba’de’t-temhir musaddakan mahkeme-i temyiz-i mezkûre takdim ve itâ kılındı. 13 Haziran 1320 (1904)85”. Görüldüğü gibi köye ait
bir davada köyün menfaatini korumak için
her iki dindeki insanlar müşterek hareket
ederek mahkemeye başvurmuşlardır. Bu da
gösteriyor ki, köydeki halk arasında gayet iyi
bir uyum bulunmaktadır.
Kayseri’de İdarî Mevkilerde Bulunan
Ermeniler (1871-1872)
a- 1871-1872’de Kayseri Sancağı
İdarecileri
1. Meclis-i Temyiz-i Liva
9
Mümeyyizan Hacı Mustafa Efendi,
Arif Ağa, Hacı Memiş Efendi, Tegedos Ağa,
Hacı Agop Ağa, Danyel Ağa86.
2. Emlak Komisyonu
Aza Hacı Mehmet Efendi, Hacı Karabet Ağa, Sava Ağa, Nihabet Ağa87.
3. Mahkeme-i Ticaret
Aza-yı Müntahabe Hacı Serkis Ağa,
Toros Ağa, Vasil Ağa, başkâtip Arayel Efendi,
ikinci kâtip Mehmet Efendi, mukayyit Salih
Efendi88.
(84)Prof. Dr. Mustafa Keskin, Mancusunlu Mustafa Remzi Cebeci Bey
(1886-1961), IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri,
E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri
2003, s. 351-359; Uzman Hüseyin Cömert, Mancusunlu Mustafa
Remzi Bey’in Hatıraları, KAYTAM Arşivi’ndedir.
(85)Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden edinilen belgemizin bir örneği,
Gesi Belediyesi kasasında muhafaza edilmekte olup, buraya o
örnekten kısmen sadeleştirilmek suretiyle alınmıştır. Bu belgenin
altında, senede imza koyanların tanıklar tarafından teşhis edildiklerini mübeyyen, adı geçen köy ahalisinden, çerçi esnafından Solakoğlu Hacı Ağa ile kalaycı esnafından Kiriloğlu Karabet’in imzaları
da bulunmaktadır.
(86)Uygur Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, Salnamelerde Kayseri,
Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri 1998, s. 2.
(87)Uygur Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, a.g.e., s. 3.
(88)a.g.e., s. 3-4.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
yak Efendi’ye ve biraderine, Devletoğlu’na
selam. Devam-ı teveccühünüz temennisi ile
ellerinizden öperim muhterem efendim”84
4. Meclis-i Beledî
Reis Nazif Bey, aza Said Efendi, Şaban
Ağa, Nuh Efendi, Hacı Londi Ağa, Bedros
Ağa, kâtip Hacı Hüseyin Efendi, sandık emini Serkis Efendi, memleket tabibi İstefan
Efendi89.
5. Deavi Kalemi
Müdür Ohannes Efendi, başkâtip
Mehmet Efendi, ikinci kâtip Nazaret Efendi,
üçüncü kâtip Serkis Efendi, mukayyit Salih
Efendi90.
6. Güherçile Fabrikası
Müdür İstefan Efendi91, telgrafhane
memurlarından, müdür Rüştü Efendi, muhabere memuru Rafet Efendi, muharreratmusili Hüseyin Ağa, refiki Ohannes Efendi92.
7. Develi Kazası
10
Sandık emini Ohannes Efendi, kaza
idare meclisi azası Vasil Efendi, Toros Efendi,
Mehmet Ağa, İlyas Ağa, Parsıh Ağa93.
8. Germir Kasabası Emlak Komisyonu
Vukuat kâtibi Adil Efendi, reis Mehmet Tatlı Efendi, aza Mehmet Efendi, Toma
Efendi, Abraham Efendi, Matil Efendi94.(salname sh26 yıl1873-74)
b- 1878 Senesi Kayseri Sancağı
İdarecileri
1. Erkan-ı Liva
Aza-ı Daime: Ermeni Murahhası Agop
Efendi, aza-yı muvakkate: Karabet Ağa, Protestan rahibi Kerope Efendi, Nikilogos Efendi95.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
2. Temyiz ve Cinayet Meclisi
MümeyyizandanApostol Ağa ve Karabet Ağa96.
3. Muhasebe Kalemi
Süvarilerden Nazar Efendi, piyadelerden Osman Ağa, Artin Ağa, Olasos Ağa97.
4. Ticaret Mahkemesi
Aza-yı daime Atanas Ağa, aza-yımuvakkadeİbarahim Efendi, Hacı Artin Ağa,
Hacı Toros Ağa, Dimitraki Efendi98.
5. Deavi Kalemi
Müdür Herdem Efendi, kâtip Serkis
Efendi, diğer kâtip Serkis Efendi99.
6. Emlak Komisyonu
Azalar Musa Efendi, İbrahim Efendi,
Filibos Ağa, Abraham Ağa ,Avadis Ağa ,Toros
Ağa100.
7. Bayındırlık Komisyonu
Kasım Efendi, İbrahim Ağazade Mehmet Ağa, Danyel Ağa, Yakob Ağa101.
8. Rüsumat Dairesi
Sandık emini Mıgırdıç Haki Efendi102.
9. Tapu Kâtibi
Kostaki Efendi103.
10. Köstere Karyesi Emlak Komisyonu
Vukuat kâtibi Rıfkı Efendi, Hacı
Ohannes Ağa, Recep Ağa, Artin Ağa104.
c. 1882-1883 Senesi Kayseri Sancağı
İdare Meclis Üyeleri
1. Kayseri Sancağı İdare Meclisi
Reis Mutasarrıf Paşa, aza-yı daime
Naip Efendi, Müftü Efendi, Metropolit Yu(89)a.g.e., s. 4.
(90)a.g.e., s. 4.
(91)a.g.e., s. 5.
(92)a.g.e., s. 6.
(93)a.g.e., s. 6.
(94)a.g.e., s. 26.
(95)a.g.e., s. 40.
(96)a.g.e., s. 41.
(97)a.g.e., s. 41.
(98)a.g.e., s. 42.
(99)a.g.e., s. 42.
(100)a.g.e., s. 43.
(101)a.g.e., s. 43.
(102)a.g.e., s. 43.
(103)a.g.e., s. 43.
(104)a.g.e., s. 45.
2. Bidayet Mahkemesi
Aza Mıgırdıç Efendi106.
3. Ceza Dairesi
Aza Bekir Efendi, Yakob Efendi, zabıt kâtibi Serkis Efendi, mukayyit Mehmet
Efendi107.
4. Belediye Dairesi
Reis Mehmet Ali Efendi, Aza Hacı
Mustafa Efendi, Nuh Efendi, Mehmet Ağa,
Hacı Ali Ağa, Hacı Mükremin Efendi, Nazif
Ağa, Şeyh İbrahim Efendi, Hacı Artin Ağa,
Hacı Danyel Ağa, Hacı Karabet Ağa, Hacı
Makaryos Ağa, konturato mukayyidi Dikran
Efendi, memleket tabibi Nihabet Efendi,
mühendis Mehmet Efendi108.
5. Rüsumat Dairesi
Müdür Hayrullah Efendi, sandık emini
Agob Haki Efendi, seyyar müfettiş Nikolaki
Efendi, istimare memuru Olasposi Efendi109.
Kayseri’nin Eğitim ve Kültür
Hayatında İz Bırakan Ermeniler
1. ArtinGanioğlu
1762 senesinde Germir’de doğmuş
olup ölüm tarihi belli değildir. İstanbul’da
Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın,
daha sonra Yozgat’ta Çapanoğlunun yanında
kalmış. Yozgat, Maraş ve Adana’da ün salmıştır. Bir çok defa Osmanlı Sarayına da davet
edilmiş ve kemanı ile şiirlerini okumuştur.
Ehbabın demi derdimin emi,
Derelim femi eyle keremi,
Beçare Gani hüsnineremi,
Yaratmışdırırab yanaklar Güllab110.
2. Şair Kul Elfazi
Asıl adı Bedros’tur. 1813’te Kayseri’de
doğup yine 1863’te burada vefat etmiştir. Evlendikten sonra âşıklığa başlamıştır. Bağdat’a
gidip ünlü âşıklarla atışmıştır. Bütün şiirleri
Türkçe’dir.
Şiirlerinden bazı örnekler:
Tecnis- 6+5=11 hece vezinli
Bu garip Elfazıdüşdü okuya,
Zebur al desdineherdem okuya,
Niçin hevasetdin sen de o huya,
Ona hevas eden bir de gül dedim.
Farsak- 6+5=11
Geriden laf atmak aşikâr olmaz
Pehlivan misali sarılmayınca,
Ne kadar lâf atsan vazifem değil,
Matahın meydanda bulunmayınca111.
3. KarnikGermiryan
11
Ailesi Germir’den İstanbul’a göç etmiş ve kendisi 1872 senesinde Beyoğlu’nda
dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Anber, babasının adı da Kirkor’dur. Kilise hanendesi
Rupen’den musiki, Hamparsum ve Rum notalarını öğrendi. Kanun ve kemençe çaldığı
bilinmektedir. Asıl mesleği muhasebecilik
olup manifatura komisyonculuğu da yapmıştır. 75 yaşında İstanbul’da öldü. Şişli Ermeni
mezarlığına gömüldü. Yüzden fazla eser verdi, beş peşrev ile şarkılar, semailer, kantolar
ve marşlar besteledi. 54 eseri vardır112.
4. Sarkis Karakoç
Karakoç ailesinin resisi Başpiskopos
Karakoçyan 1751’de Kayseri’nin Derevenk
(105)a.g.e., s. 68.
(106)a.g.e., s. 69.
(107)a.g.e., s. 69.
(108)a.g.e., s. 71-72.
(109)a.g.e., s. 72.
(110)KevorkPamukcuyan, Ermeni Harfli Türkçe Metinler, Haz.: Osman Köker, C. II, Aras Yayıncılık, İstanbul 2002, s. 82.
(111)Kevork Pamukcuyan, a.g.e., s. 94-96.
(112)Yılmaz Öztuna, Türk Musikisi Ansiklopedisi, C. I, M.E.B. Yayını,
İstanbul 1969, s. 329-330.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
vani Efendi, Piskopos Agaya Efendi, muhasebeci Efendi, tahrirat müdürü Namık
Efendi, Katolik Başpiskoposu Bogos Efendi,
Protestan rahibi Kirop Efendi105.
köyünde doğmuştur. 1773’te İstanbul’a gelmiştir. 1780’de ruhanî hayata intisap etmiş,
1783’te rahiplik mertebesine yükselmiştir.
1787’de Bursa Ermenilerinin murahhası tayin edilmiştir. 1825’te vefat etmiştir. Karakoçların en ünlüsü hukuk tarihçisi ve adliyeci
Sarkis Karakoç’tur. Sarkis Karakoç, askerî
elbiseler terzisi Osgiyan Karakoç’un oğludur.
1865’te İstanbul’da doğmuştur.
1893 tarihinde Hukuk Fakültesinden
mezun olarak devlet memuriyetlerine girmiştir. Sırasıyla Beyrut Ticaret Mahkemesi azası,
Selanik istintak hâkimi, Preveze ve Rodos
ticaret hâkimi, Beyoğlu noteri, İstanbul ve
Beyoğlu istintak hâkimi, Adliye Vekaletine arşiv müdürü, Sadrazamlık Düstur Encümeni
(1910) reis, Adliye Vekaleti ve bilâhere Sadrazamlık Müdevvenat-ı Kanuniye (14 Mayıs
1911) müdürü ve nihayet Düyun-ı Umumiye
idaresi hukuk müşaviri olmuştur. 1944’te ölmüştür113.
12
5. Talaslı Sıvacı Kalust Dedeoğlu
1810-1910 tarihleri arasında uzunca
bir ömür sürmüş olan Talaslı Kalust Dedeoğlu, Türkçe’nin destan türünde şiirleriyle de
ünlüdür. Aşağıdaki dörtlükler O’nun şiirlerinden alınmıştır:
Denk dolap hilebaz paraya kuvvet
Her kim olur isen ol varlığa rağbet
Cahillere bu yol güzel bir ibret
Zadegan demeye şayan kalmadı.
Kalıp kıyafeti düzgün gezerler
Fakırların kara bağrını ezerler
El altından yüz bin hile ederler
Eşkıya namına meydan kalmadı114.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
6. Ohannes Balıkçıoğlu
1840’ta Kayseri’de doğan Ohannes
Balıkçıoğlu, burada ticaret davaları kalem
müdürlüğünde bulunmuş, avukatlık ve gazetecilik yapmış olup, şairliği de vardır115.
1875-1880 yılları arasında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiştir. Lütfî mahlasıyla
şiirler yazmıştır. “Felek” adlı resimli, Ermeni harfli Türkçe mecmuayı 1882’de neşretmeye başlamıştır. Bu dergideki öz geçmişi
hakkında “Eser-i Ohannes Balıkçıyan, sabık
müdür-i mülga kalem-i dava-i ticaret Kayseri” diye yazıldığı belirtilmektedir. 1897’de İstanbul’da ölmüştür116.(Kavork Pamukcuyan,
a.g.e. sh.42-43)
7. Dırtad Piskopos Balyan
1850’de Talas’ta doğmuştur. Kayseri
Ermenilerinin ruhanî reisi ve filologdur. Efkere manastırında bulunan okullarda hocalık
ve yöneticilik yapmıştır. Efkere’de bulunduğu sırada çevreyi gezerek halk ağzındaki masal ve kelimeleri de derlemiştir. Bu derlemeleri arasında Dede Korkut masallarından biri
olan “Akkavak Kızı ve Bey Börek” hikayelerini, Bâlâ Gesi Köyünde yaşayan bir Ermeni
ihtiyar kadının ağzından derleyerek, 24 Eylül
1898 tarihinde, İstanbul’da “Binbir Kaynak”
adlı Ermenice mecmuada yayınlamıştır. Daha
sonra bu hikâyeleri halkbilimci Cahit Öztelli
tarafından Sivas Folklor Dergisinde yayınlamıştır. Bâlâ Gesi Köyündeki ihtiyar kadından
derlenen bu Türkçe Dede Korkut hikâyelerini tercüme ederken çok zorlandıklarını ifade
eden KevorkPamukcuyan, anlayamadıkları
(gadasını aldığım, kunlamak vs.) kelimeleri
sıralamış ve bu kelimelerden dolayı da destanın dilini “Bâlâ Gesi Ağzı” olarak nitelemiştir117.
8. Mihran Efendi
Kayseri’de 1850 senesinde doğdu. Babası Karabet Nakkaşoğlu’dur. Çok küçük
yaşta İstanbul’a giderek Sanayi Mektebine
girdi, burada matbaacılık ve mürettiplik sanatını öğrendi.
(113)Kevork Pamukcuyan, Kayserili Karakoçyan Ailesi, Zamanlar,
Mekânlar, İnsanlar, C. III, Haz.: Osman Köker, Aras Yayıncılık,
İstanbul 2003, s. 57.
(114)Kevork Pamukcuyan, Kayserili Karakoçyan Ailesi, Zamanlar,
Mekânlar, İnsanlar, s. 52.
(115)Uygur Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, Salnamelerde Kayseri,
Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri 1998, s. 4.
(116)Kevork Pamukcuyan, Kayserili Karakoçyan Ailesi, Zamanlar,
Mekânlar, İnsanlar, s. 42-43.
(117)Cahit Öztelli, Akkavak Kızı ve Bey Börek, Sivas Folkloru Dergisi,
Sayı: 59, Sivas 1977; KevorkPamukcuyan, a.g.e., s. 25-26.
1882’de gazete yönetiminin Mihran
Efendi’ye geçmesiyle İstanbul’un ve ülkenin
en etkili gazeteleri arasına girdi. Babıali’den
devamlı ödenek aldığından, yönetiminde
azınlık mensupları bulunmasına rağmen,
tam bir Osmanlı gazetesi niteliğini taşıdı.
Yunanistan’ın yayılmacı politikasına karşı
çıktı. Müslümanların dinî günlerine özel ilgi
göstermesiyle dikkat çekti. Başyazarlığında
Diran Kelekyan, Mahmut Sadık ve Ahmet
Rasim, yazı işlerinde Hasan Bedreddin, Selanikli Tevfik ve Abdullah Zühti gibi dönemin
en usta kalemlerinin bulunması sebebiyle bir
gazeteci okulu niteliği taşıdı. II. Meşrutiyet’in
ilanıyla birlikte ılımlı yol izledi. Katı İttihatçı
karşıtı akıma katılmadı. Hüseyin Cahit (Yalçın), Cavid Bey, Abdülhak Adnan (Adıvar),
Mehmet Ata, Arif Cemil, Enis Tahsin (Til)
gibi kalemler gazeteye katkıda bulundular.
Birinci Dünya Savaşı sırasında da Refik Halid (Karay), Ahmet Emin (Yalman) ve Yahya
Kemal’in (Beyatlı) yazılarıyla en önde gelen
haber ve yorum gazetelerinden biri olma niteliğini korudu. Mütareke döneminde Peyam
gazetesi ile birleşip Peyam-ı Sabah ismini
aldı. Gazetenin başyazarlığını üstlenen Ali
Kemal’in Millî Mücadele’ye karşı tutumunu
benimsedi. İzmir’in kurtuluşu haberi gelince 12 Eylül 1922’de “Bizim millî duygularımız herkesin malumudur” diye yazarak
Peyam’dan ayrıldığını haber verdi ve tekrar
gazeteyi Sabah adıyla çıkarmaya başladı. Bir
süre sonra gazetenin sahibi, basım evini de
satıp Avrupa’ya kaçınca gazete de kapandı118.
Mihran Efendi, İstanbul’da çok sayıda
mülk edindi. Satın aldığı Sabah ve Kayseri
adlı vapurlarla deniz ticareti yaptı. İstanbul’un millî kuvvetlerin eline geçmeye başlamasıyla birlikte mülklerini satarak elinde avcunda nesi varsa birlikte götürerek Fransa’ya
Nice şehrine yerleşti. Türkiye dışına sürülen
“Yüzellilikler”e çok yardımda bulundu ve burada vefat etti.
3 Ağustos 1962 tarihli Milliyet gazetesinde kendisi de Yüzellilikler’den olan merhum Refi Cevat Ulunay, Mihran Efendi için
şunları yazmış: “Mütarekede yanlış bir politika takip ettiği için, memleket haricine çıkan
bu adam Nice’e yerleşmişti. Şahsiyetli bir gazete sahibi olması, birkaç sene sonra Fransa
hükûmetinin dikkatini celp etti. Alp Maritim
valisi görüşmek üzere kendisini davet etti.
Mihran Efendi Fransızca bilmiyordu. Tercümanlık etmek üzere birlikte gitmekliğimi rica
etti, beraber gittik. Vali:
-Bu zat Türkiye’de büyük bir gazete kurmuş bir şahsiyettir. İnkılâp dolayısıyla
Fransa’da siyasî mülteci olarak bulunuyor.
Türk hükûmeti kendisiyle alakasını kesmiştir. Haymatlos (vatansız) olduğu için seyahatlerinde (Nansen) pasaportu kullanmağa
mecbur olmuştur. İçtimaî vaziyetini tanzim
etmek üzere Fransatâbiyetine geçmek arzu
ederse, kendisine lâzım gelen her türlü kolaylık derhal yapılacaktır. Mihran Efendi düşünmeğe bile lüzum kalmadan dedi ki:
-Ben Kayseriliyim. Fakir denilecek ka­
dar mütevazi bir ailedenim. Ailem, hayatımı
kazanmak üzere İstanbul’a gitmekliğimi münasip gördüler, beni İstanbul’a gönderdiler.
Cebimde bir silik mecidiye, ayağımda yarım
papuçla İstanbul’a geldim. Mithat Paşa’nın
kurduğu Sanayi Mektebine girdim. Okudum, orada mürettiplikle yaldızcılık öğrendim. Borç harç bir mürettiphane kurdum,
kasaları ıslah ettim. Şemseddin Sami ile
“Sabah”ı çıkardık. Çok şükür muvaffak olduk. Senelerce memleketime hizmet ettim.
O memleket bana mevki verdi, bâlâ rütbesi
verdi, nişan verdi, servet ve refah verdi. Ben
(118)Orhan Koloğlu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür
Bakanlığı Yayını, Ankara 1993, C. 6, s. 380.
13
YENİ TÜRKİYE 60/2014
1877-1922 tarihleri arasında yayınlanmış olan Sabah adlı günlük siyasî gazetenin
kurucuları arasında yer aldı. “Papadopulo
Efendi tarafından küçük boyda ve ucuza
(normal gazeteler 40 para iken 10 paraya)
çıkarılarak büyük satış hedefi güdülmüştü,
başlangıçta başyazarlığını yapan Şemseddin
Sami’nin geniş ansiklopedik bilgisi sebebiyle
ilgi topladıysa da, onun ayrılmasıyla etkisini
kaybetti.
bütün bunları tepip, vatanımın tâbiyetinden
çıkmak nankörlüğünü asla yapmam.
Ebubekiroğlu Mehmet, Mısırlı Sarrafoğlu Karabet ile ortak ticaret yapmıştır.
Türk doğdum, Türk yaşadım ve Türk
öleceğim. Ama onlar beni tâbiyetten çıkarmışlar… Ben çıkmadım ki. Bunlar her memlekette olabilir. Vatanıma kavuşmadan gurbette ölürsem, vasiyetim var, nüfus kâğıdımla, Türk pasaportumu benimle gömecekler.”
Serkis, Süleymaniyeli Kürt Abdullah
ile ortak olarak canlı hayvan ticareti yapmıştır.
Bunu söylerken, gözlerinden süzülen
iki damla yaş, pos bıyıklarının arasında kayboldu”119.
Matbaacı ve gazeteci olan Mihran
Efendi’nin soyadı Nakkaşyan’dır. Sultan II.
Abdülhamid’in Babıali’den geçerken Mihran
Efendi’ye uğradığı ve O’nunla sohbet ettiği
bilinmektedir. 1944 yılında Fransa’nın Nice
şehrinde ölmüştür120.Cihan Kütüphanesi’nin
sahibi olan Mihran Efendi, Türkiye’de ilk
Türkçe Kur’an tercümesini basarak yayımlamıştır ve bu hususta öncülük yapmıştır121.
14
Kayseri’deki Ermeni Okulları
Mesul Müdür Talebe
Okul Adı
Ruhsat Tarihi
Derecesi
Sayısı
Çalıkyan Ermeni Murahhası
İdadi
200 6 Nisan 1896
Agopyan Ermeni Murahhası
İdadi
200 6 Nisan 1896
Serkisyan Ermeni Muİdadi
400 6 Nisan 1896
rahhası
Aramyan Ermeni Murahİdadi
400 6 Nisan 1896
hası
Katolik Bagos Efendi
İdadi
220 1864
Erciyes KeropeEfendi
İdadi
130 6 Nisan 1896
Erciyes Protestan
İdadi
71
1872
İncil Vaizi Avadis Efendi
İdadi
65
6 Nisan 1896
Varj Ermeni Murahhası
İdadi
400 6 Nisan 1896
Varj Ermeni Murahhası
İdadi
250 6 Nisan 1896
Varj Ermeni Murahhası
İdadi
6 Nisan 1896
Arşakgünyan Ermeni
İdadi
6 Nisan 1896
Murahhası
Bartoyan Ermeni Muİdadi
125 6 Nisan 1896
rahhası
Raratgavaris Ermeni Muİdadi
127 6 Nisan 1896
rahhası
Surphaç Ermeni Murahhası
Âli
55
6 Nisan 1896122
YENİ TÜRKİYE 60/2014
XIX. Yüzyıl Sonlarında Kayserili
Tüccarlar
Boyacı Karabet, Erzurum’a yerleşerek
Rusyalı Kirkor ile müştereken ticaret yapmıştır.
Atanas, Samsun’a yerleşmiş orada Sardunyalı İstefan ile ihracat yapmıştır.
Kalpakçıoğlu Artin, İstanbul’da Valide
Hanında, Kayseri ile ticaret yapmıştır.
Parsıhoğlu Şahbaz, Boyacıoğlu Karabet’in oğlu Bodan ile Tazik oğlu Mıgırdıç’ın
kurdukları Anadolu Kumpanyası adlı
şirketle ticarette bulunmuştur.
Hacı Yurdan, Halepli tüccarlardan Antuvan ve Pavlos ile ortak iş yapmıştır.
Şekercioğlu Nişani, Malatya’da ticaret
yapmıştır.
Germirli Hacı Murat ile Çobanoğlu
Vasil, Yozgat’ta tüccarlık yapmıştır. İspiroğlu
Hacı ile Esiroğlu Sava, Konya’da tüccarlık
yapmıştır..
Germirli Yurdanoğlu Pavlı, Karaman’da buğday ticareti yapmıştır.
Germirli ZeyrekoğluSerkis, Adana’da
tüccardır.
Germirli Çaylakoğlu Karabet, Ankara’da poliçecilik yapmıştır.
Germirli Yuvan Tosya’da, Simayiloğlu
Agop Amasya’da, Yorgi Bodrum’da tüccarlık
yapmışlardır.
Germirli Agop,papuççu esnafından
olup, Varna’da tüccarlık yapmıştır.
Kayserili Osman Ağa ve Sahak, Samsun’da tüccarlık yapmışlardır.
Kayserili Vesvesoğlu Agop ve Alboyacıoğlu Karabet,İstanbul’da ortak iş yapmışlardır.
(119)Abdullah Satoğlu, Kayseri Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayını,
Ankara 2002, s. 313-314.
(120)KevorkPamukcuyan, Biyografileriyle Ermeniler, C. 4, Aras Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 316.
(121)www.kalamullah.com
(122)Uygur Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, Salnamelerde Kayseri,
Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri 1998, s. 221.
Germirli Logoroğlu, poliçecidir.
Kayserili Davidoğlu Karabet, İstanbul’da manifatura tüccarı olup, kurduğu
mağazalar zinciri ile Ankara, Yozgat ve Kayseri’ye mal satmıştır.
Kayserili İskenderoğlu Hacı Agop,
bankerdir.
Avrupa tüccarlarından Kayserili Hacı
Karabet, Kalpakoğlu Parsıh, Safaryaoğlu Yordan,
Avidisoğlu Hacı Agop ve Hacı Karabet, başlıca tüccarlardan idi123.
19. Yüzyıl Sonlarında Ermenilerin
Oturdukları Mahalleler ve Hane
Sayıları
1831-1860 tarihleri arasında Kayseri’de yaşayan Ermeniler 35 mahallede toplanmışlardı. Bu mahalleler ve hane mevcutları
aşağıda gösterilmektedir.
MahalleHane
Baldöktü Mahallesi
Batman Mahallesi
Büyük Bahçe Mahallesi
CaferbeyKöyyıkan Mahallesi
Caferbey Meydan Mahallesi
CaferbeySelaldı Mahallesi
CaferbeySisliyan Mahallesi
Caferbey Süleyman Mahallesi
DadırHarput Mahallesi
Dadır Mahallesi
Emirsultan Mahallesi
Eslimpaşa Mahallesi
Fırıncı Mahallesi
Gürcü Mahallesi
Hacı Kasım Mahallesi
Hacı Mansur Mahallesi
Harput Mahallesi
Hasan Fakı Mahallesi
Karakeçi Mahallesi
Kiçikapı Mahallesi
26
19
182
119
258
43
132
52
30
36
94
23
58
24
69
66
26
37
27
Külük Mahallesi Mermerli Mahallesi
Mumcuhalil Mahallesi
Mürekkepçi Mahallesi
Oduncu Karabet Bölgesi Oduncu Mahallesi
Sasık Mahallesi
Sayacı Mahallesi
Sınıkçı mahallesi
Şarkiyan Mahallesi
Tavukçu Bölgesi
Tavukçu Mahallesi
Tus Mahallesi
Tutak Mahallesi
Varsak Mahallesi
43
40
16
76
89
73
16
49
132
64
27
73
54
63
28
Kayseri şehir merkezinde Ermeniler
toplam olarak 2164 hanedirler. 1875 nüfus
sayımında merkezde 7288, merkez köyleri ile
birlikte 13345 erkek nüfus bulunmaktadır124.
Kayseri mahallelerinde yaşayan 456
Ermeni’den 102’sinin durumu “a’la” (zengin), 308’ininki “evsat” (orta halli) ve 46’sınınki de “edna” (fakir)dır. Buna mukabil de
Kayseri’nin köylerinde yaşayan 494 Ermeni’nin 206’sının durumu a’la, 266’sınınki evsat ve 22’sininki ednadır125. Anlaşıldığı üzere
Kayseri merkezinde ve köylerinde Türkler’le
birlikte yaşayan Osmanlı tebaasından “milleti Ermeniyan” ın sosyal, ekonomik ve kültürel
durumları Müslümanlar’la karşılaştırıldığında gayet iyi durumdadır. 1915 yılı hadiselerinin içsel nedenlerden çok tamamen dışsal
nedenlerle çıktığı ve büyük üzüntülere sebebiyet verdiğini, olup bitenlerden Türkler’i ve
bütün tebaanın hükûmetini suçlamanın akılla, fikirle, mantık ve izanla ilgisi olmadığı görülecektir. Bu geniş katılımlı sempozyumun
tamamen şeffaf ve samimi araştırmaların, dilek ve temennilerin sergilendiği bir şölen ol(123)Şaban Bayrak, 18-19. Yüzyılda Kayseri’nin Ticari Hinterlandı, IV.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve
Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri 2003, s. 74-80.
(124)Kemal Karpat, Kayseri Sancağının Sosyal, Ekonomik ve İdari Durumu: İngiltere’nin Anadolu Konsolos Yardımcısı LieutenantFerdinantBennet’in Raporu, Ekim 1880, Çev.: Bayram Bayraktar,
Belleten, C. 56, s. 907; Mustafa Keskin, Kayseri Nüfus Müfredat
Defteri, 1831-1860, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri 2000, s. X-XI.
(125)Mustafa Keskin, a.g.e., s. 36, 108, 150, 172, 183; köyleri ile ilgili
59, 115, 161, 177, 186.
15
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Kazancıoğlu Hacı Agop ile Kaşağıcı
Hacı Efendi, tüccarlık yapmışlardır.
duğunu, bunun bundan sonraki araştırmalara
örnek teşkil edeceğini ümit ediyoruz.
II. Ermeni Milliyetçiliğinin
Doğuşunun Ekonomik Nedenleri:
Kayseri Örneği
XIX. yüzyıl, hukukçular, toplumbilimciler, siyaset ve kültür tarihçileri tarafından
milliyetçilik asrı olarak kabul edilmektedir. Milliyetçiliğin menşei ve mebdei olarak
Büyük Fransız İhtilali gösteriliyorsa da, bu
duygunun, hiç olmazsa işlenmemiş olarak,
bütün insan topluluklarında mevcut olduğu
söylenmektedir. Buna göre her insan topluluğunda, asgari olarak, varlığını kanıtlama, cinsini devam ettirme, dünyanın paydaşı olma,
bunun için rekabet etme, nihayet bağımsız
hüviyetiyle ve ayırt edici özellikleriyle insanlık (beşeriyet) ailesi içinde arz ü endam etme
duygusu mevcuttur diyebiliriz.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
16
Milliyetçilik, sosyolojik anlamda, hilkatten itibaren mevcutsa da, bunun bilimsel
ve sistematik olarak ortaya çıkışı, insan topluluklarının ileri bir merhalesinde mümkün
olmaktadır. Binaenaleyh, devletli olma veya
devlet kurabilme kabiliyet ve becerisine sahip, bilgili ve kültürlü olmak, ekonomik
bağımsızlığa erişmek, güzel sanatların her
şubesinde yetkinliğe sahip bulunmak, sermaye için tasarrufun bilincinde olmak, nihayet,
başkalarına tabiiyeti yüz kızartıcılık saymak,
kendini kanıtlamak gibi, çok sayıda doğal ve
yapay duyguların harekete geçmesi veya geçirilmesi milliyetçiliğin tezahürlerinden sayılmak icap eder.
Osmanlı Devleti, kuruluşundan 150
yıl sonra, bir dünya devleti olarak gelişmiş,
başkenti İstanbul üç semavi dinin (Yahudilik,
Hıristiyanlık ve İslâmiyet) merkezi olmuştur.
Her üç dine, daha başka inançlara sahip topluluklar da dahil, XIX. yüzyıla gelinceye değin, bu devletin bayrağı ve buyruğu altında,
üstelik huzur ve ahenk içinde yaşayabilmişlerdir.
Her milletin kendi geleceğini kendisinin belirlemesine dair inancın Fransa’da
hayata geçirilmesi, bu inancın Napolyon ordularıyla Avrupa’nın her tarafına sirayet etmesinden sonradır ki, Osmanlı Devleti de
bundan nasibini almıştır. Fransız İhtilalinden
yüzyıl sonra Osmanlı başkentinde, İstanbul’da kurulan “Terakki ve İttihad Cemiyeti”,
bir taraftan devleti kurtarmanın, öte taraftan
da ayrılıkçı milliyetçilerin devleti sona erdirmelerinin bir merkezi, bir aracı olacaktır.
Kayseri ve civarı, Ermeni nüfusunun
dikkate değer bulunduğu bir merkezdir ve
buradaki Ermeni tebanın, Millet-i Ermeniyan’ın sahip olduğu imkân ve kabiliyetler,
ayrılıkçılığın temelini oluşturacak boyuttadır.
XIX. yüzyılda Kayseri ve bağlı birimlerinde yaşayan, o tarihlerde “Millet-i Ermeniyan” adı verilen Hıristiyan Ermenilerin
sosyal, ekonomik ve kültürel durumlarını
gösterir önemli iki kaynak, Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları (KAYTAM) Merkezi
arşivinde bulunan, 182 numaralı “Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri” ile Kayseri Vezir
Han’dan gelen ve hal-i hazırda KAYTAM
arşivinde bulunan “Kayseri Kurasının Milleti Ermeniyan’ının Defter-i Nüfusunun Cild-i
Evveli”dir.
1831 tarihli nüfus sayımında Kayseri’de yaşayan Ermenilerin isimleri, görünüşleri, meslekleri ve yaşları yazılmıştır. Merkezde
yaşayan Ermenilerin meslekleri hakkında bir
fikir vermek için Dadır Mahallesi’ni örnek
gösteriyoruz. Ermenilerin yaşadıkları diğer
mahallelerde benzer durum vardır. Genel
olarak Ermeniler sanatkarlıkla ve ticaretle
uğraşmaktadırlar. İnşaat işçiliği Ermeniler
arasında azdır. Buna mukabil Rumlar arasında taşçılar, mimarlar, boyacılar, inşaat işçileri
fazla olup, bunların çok az bir kısmı ticaretle
uğraşmaktadır.
Mahalle-i Dadır
I. Müdürü Uğur oğlu, Sarı bıyıklı Karabet, 45 yaşındadır, bezzazdır.
Mahalle yöneticileri dışında yaşları 2175 arasında değişen 41 Ermeni’nin adı, dış
görünümü ve meslekleri yazılıdır. Buna göre
Dadır Mahallesi’nde sakin Ermenilerden 6’sı
bezzaz, 6’sı kuyumcu, 4’ü gazzaz, 4’ü bezirgan, 4’ü çerçi, 2’si pabuççu, 2’si yağcı, 2’si
terzi, 2’si kavcı, 2’si kalaycı, 1’i dülger, 1’i
taşçı, 1’i bakkal, 1’i kürkçü, 1’i kazancı, 1’i
sıvacı ve 1’i de çulhacıdır126.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Kayseri
merkezde 28 çarşı vardı. Bunlar Hükümet
Konağı Caddesi, Uzun Çarşı, Terziler Çarşısı,
Katrancılar Çarşısı, Gazzazlar Çarşısı, Saraçhane Çarşısı, Eski Tol Çarşısı, Keçeciler Çarşısı, Küçük Kuyumcular Çarşısı, Kazancılar
Çarşısı, Hendek Kenarı Çarşısı, Müftü Hanı
Çarşısı, Hacı Efendi Çarşısı, Sipahi Pazarı
Çarşısı, Börekçiler Çarşısı, Kürkçüler Çarşısı, Postalcılar Çarşısı, Haffaflar Çarşısı, Yeni
Tol Çarşısı, Meydan Kapısı Çarşısı, Bedestan Çarşısı, Kürtüncüler Çarşısı, Pamukçular
Çarşısı, Sebzeciler Çarşısı, Vezirhanı ve Halil
Efendi Hanı’dır127.
1872 senesi vergi kayıtları için yapılan
sayımda Kayseri merkezinde toplam 1165’i
dükkan, 216’sı mağaza, 204’ü oda, 88’i peyke olmak üzere 2749 işyeri bulunmaktadır ve
bunların %48’i Ermenilere aittir128.
1875 tarihli nüfus sayımında Kayseri’de 5793 Müslüman hanesi, 2326 Rum ve
Ermenilere ait hane bulunuyordu. Aynı tarihte Kayseri merkezinde 13714 Müslüman,
7288 Ermeni ve 1339 Rum yaşıyordu129.
1899-1900 eğitim-öğretim yılında Kayseri’de Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahta
çıkışından itibaren yeni inşa edilen veya binası satın alınmak suretiyle açılan, bila tefrik-i
cins ve mezhep, herkese açık devlet okulları arasında Kayseri Lisesi, üç ilkokul, Develi
Kazası’nda bir ortaokul, bir ilkokul ile Talas
Nahiyesi’nde bir ortaokul vardı130. Buna mukabil Kayseri’deki gayr-i müslimlere ait, her
dereceden okul sayısı 15’ti. Bunlardan 11’i
Ermeni toplumuna aitti. 1’i yüksekokul, diğerleri lise seviyesindedir. Kayseri Lisesi’nde
76, Talas ve Develi ortaokullarında toplam
122 erkek öğrenci okurken, Kayseri’de mevcut gayr-i müslim okullarında, çoğunluğu
Ermeni toplumundan olmak üzere, 1640’ı
erkek, 993’ü kız toplam 2633 öğrenci eğitimöğretim görüyordu131. Aynı tarihte Kayseri’de
Raşit Efendi Kütüphanesi’nde 934 adet, İncesu kazasındaki Karamustafa Paşa Kütüphanesinde sadece 17 kitap bulunuyormuş132.
Belirtilen tarih itibari ile eğitim-öğretim kurumları ve bu kurumlarda okuyan
öğrenci sayıları karşılaştırıldığında, ülke genelinde olduğu gibi, Kayseri’de Müslüman
Türk nüfusunun “ümmiliğine” hükmedebiliriz. Eğitim-öğretimden yoksun kalanların
veya bırakılanların güçlü olmaları bir yana,
devletlerini, milletlerini ve vatanlarını savunabilmeleri pek mümkün görülmemektedir.
Osmanlı Devleti, değişim ve yenileşme konularında gösterdiği ihmal ve gafletin bedelini
çok ağır olarak ödemiştir. Bu cümleden olmak üzere, geniş ülkelerle, üzerinde yaşayan
milyonlarca tebaasını, nihayet bütün bunlarla
beraber haysiyetinden, şeref ve itibarından
da ağır kayıplara uğramıştır. “Tanzimat-ı Hayriyye” denilen, devlet ve toplum hayatımızda
gerçekleştirilmeye çalışılan bilcümle yeniliğin
ve değişikliğin menşeinde Avrupa’nın telkin
ve tavsiyeleri olduğu içindir ki, bu yenilik
ve değişiklikler birtakım yararlar sağlamakla beraber, esas itibariyle birçok değerimizi
de yitirmemize yol açmıştır. Tanzimat devri
ve bunu izleyen Islahat ve Meşrutiyet devirlerinde Türk toplumu ile cüz-i tamları olan
topluluklar arasında gelişmişlik bakımından
(126)Hüseyin Cömert, 1831 Nüfus Sayımında Kayseri, İl Kültür Turizm Müdürlüğü Yayını, Kayseri, 1993; “XIX. Yüzyılda Kayseri,
Mazaka Yayınları, Kayseri 2007, s. 350.
(127)182 Numaralı Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri, s.229-306.
(128)182 Numaralı Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri.
(129)Prof. Dr. Kemal Karpat 1880’de Kayseri Sancağının Sosyal, Ekonomik ve İdari Durumu, Çev: Prof. Dr. Bayram Bayraktar, Belleten, C.56, s.909.
(130)Salnamelerde Kayseri, Hazırlayanlar: Uygur Kocabaşoğlu, Murat
Uluğtekin, Kayseri Ticaret Odası Yayınları, No: 16, Kayseri 1998,
s. 219-220.
(131)Salnamelerde Kayseri, s.221.
(132)Salnamelerde Kayseri, s.221.
17
YENİ TÜRKİYE 60/2014
II. Müdürü Panos oğlu, Kır sakallı
Agop, 60 yaşında ve bezzazdır.
büyük uçurumlar vardı. Bütünlüğün, birlikte
yaşamanın, kaderde, kıvançta ve tasada ortak olabilmenin, kafalarla gönüller arasında
ahenk kurabilmenin, müşterek gayelere yönelebilmenin biricik vasıtası şüphesiz eğitim
ve öğretim düzeyinin kalitesi ve buna bağlı
olarak refah ve mutluluk seviyesinin yükselmesidir. Bahsettiğimiz tarihlerde Osmanlı
toplumunun genelinde böyle bir birlikteliğin
ve ahengin bulunmadığı herkesin malumudur. Gayr-i mütecanis toplumlarda ayrışmanın, başına buyruk olmanın en önemli sebebi
eğitim-öğretim farklılığı ile buna bağlı gelişmişlik ya da geri kalmışlıktır.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
18
Osmanlı Türkiye’sinde “çağdaş medeniyet” nimetlerinden ilkin yararlananlar, içten
ve dıştan kaynaklanan bir imkan ve fırsat bulur bulmaz ayaklananlar ve bağımsızlıklarını
ilan edenler olmuştur. Bilgili olanların güçlü
olmalarında, güçlü olanların da hakim olma
talebinde bulunmalarında herhangi bir sakınca düşünülmemelidir. Bilimde, teknolojide,
kültürde, sanatta ilh. ihmal gösterenler, aymazlıkta bulunanlar, bir zaman sonra ettiklerinin karşılığını göreceklerdir ve biraz basiretleri varsa pişmanlık duyacaklardır.
Kayseri Vezirhan’ında bulunan ve Erciyes Üniversitesi’ne intikal eden defterden
anlaşıldığı kadarıyla Talas’ta 3 adet mahalle
mektebi bulunmakta, burada yaşayan Milleti Ermeniyan’dan 310 kişinin adı ve meslekleri
hakkında bilgi bulunmaktadır133. Aynı defterde “Kayseri ve kurasından Efkere hakkında
da bilgi bulunmaktadır. 1840 yılı itibari ile
Efkere’de 200 hane Ermeni ve 565 erkek nüfus yaşıyordu. Ermenilerin büyük manastırı
burada idi. Manastırın 11’i rahip, 17 çalışanı
vardı. 1875’te 381 hane ve 845 Ermeni bulunduğuna bakılırsa, burada 1840-1875 tarihleri arasında aşırı bir nüfus artışının olduğu, buna dışarıdan gelen muhacirlerin sebep
olduğu anlaşılmaktadır134.
Çoğu kez yoksulluklar, ayaklanmaların
hatta bağımsızlık hareketlerinin nedeni olarak gösterilir. Doğrudur. Fakat eksiktir. Ka-
naatimize göre, nereden kaynaklanmış olursa
olsun, XIX. yüzyılın son çeyreğinde ve XX.
yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nde baş
gösteren etnik başkaldırıların gerisinde, bu
toplulukların “Batı Medeniyeti” ile teması
ve iktibastan öte o medeniyeti benimsemesi, icaplarını yerine getirmesi bulunmaktadır.
Batı medeniyetinin temsilcileri, inşa ettikleri
medeniyetin tabiatında bulunan bir sevk-i
tabi ile emperyal politikalara yöneldiler. İnsanlığa hizmetten çok sömürmeyi benimsediler. Kitleler için ürettikleri malları pazarlamak, üretimin devamını sağlamak, onları
deniz ve okyanus ötesi kıtalara yöneltti. Çoktandır başlatılan Batı dışı dünyaları ele geçirme, taksim etme projelerinden Osmanlı Devleti de nasibini alacaktır. Sömürgecilik, keşif
kollarıyla uygulamaya konulacaktır. Hedefteki ülke ya da ülkelerin “yumuşak karınları”
önceden belirlenerek onların üzerlerine gidilecektir. XIX. Yüzyıla gelindiğinde Batı için
ele geçirilmesi lazım olan yegane topraklar,
Osmanlı ülkesiydi. “Memalik-i Mahrusa”, sınırları Allah tarafından korunmuş, padişahın
ülkesi idi. Bu ülke, yenilikleri ve değişiklikleri
zamanında ve kendiliğinden gerçekleştiremediği, ilim ve aklı rehber olmaktan çıkardığı içindir ki, ne Allah sınırlarını korumuş,
ne de tebaa ülkelerinin elden çıkmasına engel olabilmiştir. Vaktiyle Osmanlı ekonomisini geliştirmek için padişah tarafından ilkin
Fransa’ya, bilahare bütün Avrupa ülkelerine,
Amerika Birleşik Devletleri’ne ihsan edilen,
1740 tarihine kadar Sultanın hayatı ile mukayyet iken, bu tarihten sonra ebedileştirilen
“kapitülasyonlar” Batı dünyası için vazgeçilmez hak olarak benimsenmiştir. Kapitülasyon
rejimi, doğasında çifte hukuk sistemini barındırıyordu. Bu anlayış Osmanlı Türkiye’sinde,
bir hayli zamandır tahrik edilen gayr-i müslim
unsurların ayrılma konusundaki cesaretlerini
artırmıştır. Yabancı okullar olarak isimlendirilen ve hepsi de Osmanlı ülkesinde emelleri
bulunan Batı medeniyetinin temsilcileri tarafından kurulan okullarda ayrılığın tohumları
(133)182 Numaralı Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri, s.1-140; 184 Numaralı Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri 82-86.
(134)182 Numaralı Kayseri Ashab-ı Mülk Defteri, s.119.
1831-1860 tarihli Kayseri nüfus müfredat defterinde, Kayseri ve mülhakatında
yaşayan çeşitli dinlere mensup halklardan
Müslüman olanlarına “ehl-i İslam”, “Millet-i ehl-i İslam”; Müslüman olmayanlarına
“Millet-i Ermeniyan”, “Millet-i Rumiyan”;
Kayseri merkez mahallelerine bitişik olarak
bir yerleşim yeri oluşturanlarına da “cemaat”
denilmektedir135. Adı geçen defterde Kayseri
merkezindeki mahallelerden ve bağlı köylerden İstanbul’a gönderilen ve dönenlerin cizyeye müteallik durumları da belirtilmektedir.
Buna göre:
a)Kayseri merkez mahallelerinden gönderilen ve millet-i Ermeniyan’a mensup olan 241 kişiden 138’inin durumu
ala (iyi), 94’ünün durumu evsat (orta)
ve 9’unun durumu edna (kötü)’dır.
b)Kayseri’ye bağlı köylerden gönderilen
ve millet-i Ermeniyan’a mensup olan
39 kişiden 20’sinin durumu ala, 16’sının durumu evsat ve 3’ününkü ednadır.
c)Kayseri merkez mahallelerinden olup,
ölen millet-i Ermeniyan’a mensup 61
kişiden 4’ü ala, 41’i evsat ve 16’sı ednadır136.
d)Kayseri sancağı köylerinde bulunan
millet-i Ermeniyan’a mensup olanlarından doğan ve ölen 37 kişiden 9’u
ala, 22’si evsat, 1’i edna sınıfına mensup olup, 5’inden cizye alınmamaktadır137.
e)Kayseri mahallelerindeki Ermenilerden doğan, ölen ve yeniden kaydedilen 170 kişiden 20’si ala, 139’u evsat
ve 20’si edna sınıfındandır138.
f) Kayseri’nin köylerinden olup, Ermeni
milletine mensup 160 kişiden 110’u
evsat, 21’i ala, 18’i edna sınıfından
olup, 11 kişiden (çocuk ve yaşlı olduklarından) cizye alınmamaktadır139.
g)1838 tarihinde Kayseri merkez mahallelerinde yaşarken ölenlerinden ve
mahalle değiştiren 47 kişiden 6’sı ala,
23’ü evsat, 3’ü edna sınıfında olup, 2
çocuktan ve 13 mevtadan cizye tahsil
edilmemektedir140.
h)1838’de Kayseri köylerinde yaşarlarken ölen, mahalle değiştiren ve yeniden yazılan 88 kişiden 18’i ala, 48’i evsat, 7’si edna hanesinden olup, 15 ölü,
çocuk ve yaşlıdan cizye alınmamaktadır141.
19
Ermeni milliyetçiliğinin membaında
Eçmiyadzin kilisesinin önemli payı vardır.
Doğu kilisesine (Ortodoksluk) bağlı olanlar
Kadıköy’de toplanan ruhani mecliste başveren ihtilaf üzerine ikiye ayrıldılar; Ermeniler
Rumlardan ayrılarak Eçmiyadzin piskoposuna tabi oldular ve onu Katogikos yani genel
ruhani başkan olarak adlandırdılar142. XIII.
Yüzyılın ortalarında İslam coğrafyasına vaki
Moğol istilasında Eçmiyadzin tarafları büyük
yıkım görmekle Ermeniler Anadolu tarafla(135)Prof. Dr. Mustafa Keskin, Kayseri Nüfus Müfredat Defteri 18311860, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri
2000.
(136)Keskin, age, s. 108 ve devamı.
(137)Keskin, age, s.115 ve devamı
(138)Keskin, age, s. 164-170.
(139)Keskin, age, s. 150-156.
(140)Keskin, age, s. 183-184.
(141)Keskin, age, s. 186-189.
(142)Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir: 21-39, Hazırlayan: Ord. Prof. CavidBaysun, Türk Tarih Kurumu Yayını, Anakara 1963, s.234.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
ekilmiş, ürünleri yetiştirilmiş ve asrın sonunda hasadı toplanmaya başlanmıştır. Bu arada
1876-1909 tarihleri arasında hükümdarlık
eden Osmanlı padişahı, Sultan II. Abdülhamid Han’ı zikretmek bir kadirşinaslıktır.
Devrinde hiziplerin hiçbiri tarafından benimsenmemiş, ancak ölümünden sonra hepsinin
iade-i itibar ettikleri Sultan II. Abdülhamid
Han çeyrek yüzyıllık saltanatında barışa öncelik vermiş, bu süre zarfında, başta Anadolu
olmak üzere, bütün Osmanlı coğrafyasında,
her seviyede, modern eğitim kurumları açmak suretiyle, Batının metodolojisine ve Doğunun ruh köklerine bağlı nesillerin yetişmesine vesile olmuştur. O, Osmanlı Devleti’nin
ömrünü tamamladığına, açtığı okullardan
yetişen Türk çocuklarının bu devletin enkazı
arasında yeni bir Türk devleti kuracaklarına
kuvvetle iman etmiş idi.
rına gelerek Sis’te (Kozan’da) meşhur manastırı inşa ettiler ve burasını ruhani hükümetlerinin merkezi edindiler. Bu aileden biri
Van gölündeki Ahtamar adasında kalmakla,
Ermeniler için iki ruhani merkez ortaya çıkmış ve ikisinde de piskoposlar yetiştirilmeye
başlanmıştır. Fakat asıl katogikos Sis’e gelip,
Ermeniler arasında muteber olan bazı eserler onun elinde bulunmakla beraber, Sis katogikosu daha saygın idi. Moğollardan sonra
Ermeniler Eçmiyadzin kilisesini ihya etmek
üzere Sis’teki katogikosu buraya davet etmek
istemişlerse de, aile gitmediğinden Ermeniler
arasında dışarıdan katogikos seçmek usulü
yürürlüğe konulmuştur. Eçmiyadzin kilisesi
eski mabet sayılmakla ve katogikosluğuna
piskoposlar içinden, uluslararası itibar ve
saygınlığa sahip kişiler seçilmekle, Eçmiyadzin kilisesi kamuoyunun nazarında ön plana
çıkmış ve iki kilise arasında rekabet eksik olmamıştır143.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
20
Ermenilerin bir de Kudüs ve İstanbul
patrikleri ile bunların da bağımsız ruhani daireleri vardır. İstanbul ve Kudüs patriklikleri
piskoposluk rütbesinde olup, kendileri bu
rütbeyi veremezler. Rütbe vermek ve kutsal
yağ kaynatmak hakkı katogikoslara mahsustur. Bununla beraber İstanbul patriği (İstanbul’un fethinden itibaren) saltanat merkezinde bulunarak, Osmanlı hükümeti ile yazıştığından, bütün Ermenilerin başvuru yeri ve
katogikosların haberleşme aracıdır. Patrikler
çoğunlukla Eçmiyadzin’de piskopos olmuş
yahut oraya gidip gelmiş olan piskoposlardan
seçilmiş olmakla, İstanbul ve bağlı Ermenileri Eçmiyadzin’e yatkın ve oraya gönül vermiş
olarak her sene İstanbul’dan oraya surreler
gönderilirdi. Eçmiyadzin, Revan Rusya tarafından işgal edilince, Rus ülkesinde kalmış,
buraya gönderilen surreler kestirilmiş ve Siskatogikosluğuna daha ziyade ehemmiyet verilmiştir144.
Sultan II. Mahmud devrinde, Ermenilerin itibarlılarından biri olan Kazaz Artin,
Rusya büyükelçiliği, devrin dışişleri bakanı
Akif Paşa’dan İstanbul’dan Eçmiyadzin’e
gönderilen surrelerin eskiden olduğu gibi,
gönderilmesi için Ermenilere uyarılarda bulunması üzerine Kazaz Artin, Akif Paşa’ya
şöyle demiştir: “Daha önce Eçmiyadzin İran
Devleti elinde iken, İstanbul orasını buraya
çekerdi. Şimdi Rusya gibi kuvvetli ve şiddetli
bir devlet eline geçmiştir. Bundan sonra burasını o tarafa çeker, Ermenilerden Rusya’ya
yatkınlıklar olur, Osmanlı Devleti de bunu
görüp, Ermenilerden soğur. Halbuki şimdi
Osmanlı Devleti’nin ekonomik gücü Ermenilerin elindedir ve bütün Osmanlı memurlarının parası ve muhasebesi Ermeni sarraflarının odalarındadır. Osmanlıların yanında
en çok yaygın olan ırz ve namusları Ermeni
uşaklara teslim ve tevdi olunuyor. Bu güven
sarsılırsa Ermeni topluluğu büyük yıkıma uğrar, Osmanlı Devleti de siyaseten zarar görür.
Onun için İstanbul’un Eçmiyadzin ile olan
bağını kesmek gerekir. Binaenaleyh Eçmiyadzin surrelerinin kesilmesine karar verdirdim.
Siz de buna dayanmalısınız.” uyarılarına Akif
Paşa olumlu bakmış ve Rusya baş tercümanının uyarılarına önem vermemiştir145. Bundan
sonra Ruslar doğrudan doğruya Ermenileri
kendi yanlarına çekmeye çalışmışlar ve giderek Ermeniler içinde hayli taraftar kazanmışlardır. Bu konuda Osmanlı Devleti’nin
gafletinden yahut tegafülünden çokça yaralanmışlardır. 1856’da Ermeniler bir nizamname kaleme alıp, Bab-ı Âli’ye vermişlerdir. O
zamanlar Ermeniler içinde Sis manastırının
şenlenmesini isteyenler varsa da Eçmiyadzin
tarafına yüzünü çevirenler çoktu. Rusya yanlıları bu düşünceye işlerlik kazandırmak için
Sis’in şan ve şöhret kazanmasını istemedikten başka, Sis dairesi halkının eski usul üzere
kendi kendilerine katogikos seçmelerine olur
vermeyip, genel olarak Ermeniler tarafından
seçilmek usulünün konulması iddiasına düşerek İstanbul’daki Ermeni patrikhanesi meclisinin çoğunluğunun görüşü ile Nigogos’un
Katogikosluğu reddedilmiştir146.
(143)Ahmet Cevdet Paşa, age, Tezkire No: 38, s.235.
(144)Ahmet Cevdet Paşa, age, s.236.
(145)Ahmet Cevdet Paşa, age, s.236.
(146)Ahmet Cevdet Paşa, age, s238.
Osmanlı ülkesinde, daha önce de Selçuklu mülkünde, bütün tarihleri göz önüne
alındığında, birlikte yaşayan, kader birliği
içinde bulunan, her dinden ve mezhepten
toplulukların arasına ayrılık tohumları XIX.
yüzyılda atılmış, bu tohumlar asrın ortalarından itibaren meyveye dönmüş, sonlarında ve
XX. yüzyılın başlarında, ekenlerce, devşirilmeye başlanmıştır.
hadiseler tek taraflı bir incelemeye konu edinilirse, bu, tarihin saptırılmasına, nesillerin
birbirinden nefret etmesine, netice olarak
dünya barışının zedelenmesine yol açar ki,
buna kimsenin hakkı olmasa gerektir.
Ülkenin içinde bulunduğu kötülüklerden kurtulmanın tek yolu olarak, Türklerin
hakanı ve yeryüzü Müslümanlarının halifesi
olan, Sultan II. Abdülhamid’i tahttan uzaklaştırmayı gören İttihad ve Terakki Cemiyeti ve partisi, yurtdışında, Paris’te 1902 ve
1905’te gerçekleştirdiği iki toplantıda, işbirliği içinde bulunduğu gayr-i Türk ve gayr-i
müslim örgütlerin ve mensuplarının hiç de
Osmanlı Devleti’nin bir bütün halinde devamından yana olmadıklarını, hatta ayrılıkçı
hareketlerine destek vermeleri için Avrupa
devletlerini, Osmanlı Devleti’nin içişlerine
karışmaya davet ettiklerini gördüğünde anlayacaktır. Bunu anladıklarında da iş işten geçmişti. “İttihad-ı anâsır”cılık türküsünü tutturanlar, “Balkan faciası”nda yanıldıklarını ve
yandıklarını görmüşlerdir. Düşündüklerinin
birer ham hayal olduğunu anlamışlardır. “Eyvah bu baziçede biz yine yandık, zira ki ziyan
ortada acep ne kazandık” demek zorunda
kalmışlardır. Böyle bir düşünce Osmanlı toplumunu teşkil eden bütün unsurlarca paylaşılmış olmalıdır. Çünkü kaybedenler hepsidir.
Kaybetmenin bir derecesi de yoktur. Elbette kazananlar olmuştur. Tahmin edersiniz ki
kazananlar, sömürgeleştirilmesini elzem gördükleri Osmanlı Devleti’ni ve onun hatıralarını tarihe gömenlerdir. Osmanlı Devleti’nin
ve toplumunun yıkılmasını kolaylaştıranlar ve
gerçekleştirenlerin, olmuş bitmiş facialardan
dolayı üzüntü beyan etmeleri, teşbihte hata
olmaz, kurbanını yiyen timsahın gözyaşı dökmesi gibidir. XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın
başlarında, Osmanlı Devleti’nin tasfiye sürecinde, meydana gelen ve gerçekten insanlık
tarihinin önemli ızdıraplarına sebebiyet veren
Abdullah Satoğlu, Kayseri Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 2002.
Bibliyografya
182 Nolu Kayseri Vergi Kayıt Defteri, Kayseri
ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Arşivi.
Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir: 21-39, Hazırlayan: Ord. Prof. CavidBaysun, Türk Tarih Kurumu Yayını, Anakara 1963.
Ali Rıza Önder, Ermeni Hastalığı, Yeni Adam
Gazetesi, Sayı: 923, Ankara 1978.
Cahit Öztelli, Akkavak Kızı ve Bey Börek, Sivas Folkloru Dergisi, Sayı: 59, Sivas 1977.
Dr. Hıfzı Nuri, Kayseri Sancağı 1922, Sadeleştiren: Zübeyir Kars, Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri 1984.
Hüseyin Cömert, 1831 Nüfus Sayımında Kayseri, İl Kültür Turizm Müdürlüğü Yayını, Kayseri, 1993;
“XIX. Yüzyılda Kayseri, Mazaka Yayınları, Kayseri
2007.
21
Kemal Karpat, Kayseri Sancağının Sosyal, Ekonomik ve İdari Durumu: İngiltere’nin Anadolu Konsolos Yardımcısı LieutenantFerdinantBennet’in Raporu,
Ekim 1880, Çev.: Bayram Bayraktar, Belleten, C. 56.
KevorkPamukcuyan, Biyografileriyle Ermeniler, C. 4, Aras Yayıncılık, İstanbul 2003.
KevorkPamukcuyan, Ermeni Harfli Türkçe
Metinler, Haz.: Osman Köker, C. II, Aras Yayıncılık,
İstanbul 2002.
KevorkPamukcuyan, Kayserili Karakoçyan Ailesi, Zamanlar, Mekânlar, İnsanlar, C. III, Haz.: Osman
Köker, Aras Yayıncılık, İstanbul 2003.
LevonPanosDabbağyan, Türkiye Ermenileri
Tarihi, Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2003.
Mustafa Keskin, Mancusunlu Mustafa Remzi Cebeci Bey (1886-1961), IV. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih
Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri 2003.
Orhan Koloğlu, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1993, C. 6.
Salnamelerde Kayseri, Hazırlayanlar: Uygur
Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, Kayseri Ticaret Odası
Yayınları, No: 16, Kayseri 1998.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Mustafa Keskin, Kayseri Nüfus Müfredat Defteri, 1831-1860, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür
Yayınları, Kayseri 2000.
Simeon’un
Seyahatnamesi
1608-1619,
Çev.:Hrant D. Andreasyan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1934.
Şaban Bayrak, 18-19. Yüzyılda Kayseri’nin Ticari Hinterlandı, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu
Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları
Merkezi Yayını, Kayseri 2003.
Uygur Kocabaşoğlu, Murat Uluğtekin, Salnamelerde Kayseri, Kayseri Ticaret Odası Yayını, Kayseri
1998.
www.efkere.com
www.kalamullah.com
YENİ TÜRKİYE 60/2014
22
Yılmaz Öztuna, Türk Musikisi Ansiklopedisi,
C. I, M.E.B. Yayını, İstanbul 1969.
Zübeyir Kars, Kayseri Eğitim Tarihi Üzerine Bir
Deneme, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi
Yayını, Kayseri 1996.
Zübeyir Kars, Kayseri Mutasarrıfı, Adana, Konya ve Sivas Valisi AhmetMuammer Bey’in Kayseri’nin
Çağdaşlaşmasına Katkıları, III. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri, E. Ü. Kayseri ve Yöresi Tarih
Araştırmaları Merkezi Yayını, Kayseri 2000.
Download