Uploaded by User15723

ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ I Kitap Özeti & Pratik Bilgile

advertisement
ÇMH201U
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ
I
Kitap Özeti & Pratik Bilgiler
Sayfa 1/34
Ara Sınavlara Hazırlık Çalışmaları
Sınav Öncesi Son Hazırlık - Pratik Bilgiler
Aşağıdaki ifadelerdeki sınava girmeden birkaç saat önce mutlaka ezberleyin. Tamamı çıkmış
sorulardan derlenmiştir. Sınav esnasında çok faydasını göreceksiniz.
1) Tarafların amaçlarına ulaşmak için önerilerde bulunduğu, birbirlerini karşılıklı ikna etmeye
çalıştıkları, ver-al durumunun yaşandığı müzakere süreci --> Pazarlık ve problem çözme
2) İki veya daha fazla tarafın arasında herhangi bir zıtlık veya direniş içeren etkileşime verilen ad
--> Çatışma
3) Çatışma karşısında çatışma yokmuş gibi davranan, düşük derecede iddiacı ve işbirlikçi olan
çatışma yönetim stili --> Kaçınma
4) Örgütteki birimlerin sayısını artırarak bürokratikleşme ve uzmanlaşmayı destekleme yoluyla
çatışmanın teşvik edilmesine dayanan çatışma teşvik yöntemi --> Örgüt yapısını değiştirmek
5) Bilginin açık şekilde paylaşıldığı, karşılıklı amaçların olduğu ve ilişkileri korumanın önemli olduğu
müzakere yaklaşımı --> Bütünleştirici müzakere
6) Bir restoran zincirinde her şehirdeki restoranın arasındaki bağımlılık türü --> Bütüne bağımlılık
7) Yeni mezun olmuş bir mühendisin başladığı işte müdürünün kullandığı terimleri ilk kez duyuyor
olması ve kendince birtakım tahminlerde bulunması sonucu yaşanan çatışmanın iletişimden
kaynaklı nedeni --> Bilgi eksikliği
8) Çatışma sürecinin ilk aşaması --> Potansiyel çatışma
9) Bireyin kazanması, karşı tarafın kaybetmesi pahasına her türlü politik taktiğin uygulandığı
çatışma yönetim stili --> Rekabet
10) Üretim bölümünün arabayı imal etmek için öncelikle tasarım bölümünden araba çizimlerinin
gelmesini beklediği için ortaya çıkan çatışma --> Fonksiyonel bağımlılık
11) İçinde olduğu çatışmayı yönetemeyeceğine inanan kişilik tipi --> Dışsal kontrol odaklı
12) Bir projede mühendis olarak çalışan Neşe Hanım, proje müdürünün her türlü kararı tek başına
almasından ve onlara fikir sormamasından rahatsız olmaktadır. Neşe Hanım’ın yaşadığı bu
çatışmanın nedeni --> Merkezileşme
13) Yüksek derecede iddiacı ve işbirlikçi olan ve kazan-kazan yaklaşımının benimsendiği çatışma
yönetim stili --> İşbirliği
14) Çatışma içinde olan bireyin kendini çok da haklı görmediği ve güçlü hissetmediği zamanlarda
kullanması gereken çatışma yönetim stili --> Uyum
15) Örgütte ilişkilerin iyileşmesini, iş süreçlerinin etkinleşmesini, yenilikçi fikirlerin artmasını
sağlayan çatışma --> Fonksiyonel çatışma
16) Örgütteki diğer çalışanlar tarafından sürekli olarak görüşlerinin dikkate alınmadığı ve kendisinin
önemsenmediği düşüncesine sahip bir çalışanın öfkelenmesine yol açan temel neden -->
Görmezden gelme
17) Bir ünI versite öğrencisinin okuduğu bölümü sevmemesine rağmen, ünI versitesinin bulunduğu
şehri sevmesi nedeniyle yaşadığı bireysel çatışma türü --> Yaklaşma-kaçınma
18) Karşı taraf hakkında bilgilerin toplandığı, amaçların belirlendiği müzakere aşaması -->
Planlama ve hazırlık
19) Çatışmanın, kaçınılması gereken bir olgu olduğunu, örgüte zarar verdiğini savunan yaklaşım -->
Geleneksel yaklaşım
20) Sendika ve işveren arasındaki bir müzakerede işveren için çalışanlara servis imkanı sağlamak
basit bir şeyken, sanki bu konu onun için çok önemliymiş gibi yapıp müzakere biterken bunu koz
olarak kullanmaktadır. Buna göre, işverenin müzakere sürecinde kullandığı sert politik tatktik -->
Bogey
21) Örgütlerde yaşanabilecek olası bir çatışmanın varlığı durumunda bir yöneticinin çatışmanın
çözümüne yönelik sergilemesi gereken en doğru yaklaşım --> Çatışmayı kabullenerek konusunu
ve yoğunluğunu belirlemeye çalışmak
22) Veli Bey yöneticisi olduğu kurumda ortaya çıkan çatışmaları yönetirken öncelikle onu
engellemeye çalışmak yerine, çatışmayı çalışanların ilişkilerini bozmayacak biçimde ve belirli bir
yoğunlukta tutmakta ve çatışmanın örgüt amaçlarına faydalı olması için çalışmaktadır. Buna göre,
Veli Bey*in yöneticisi olduğu kurumda çalışanların karşılaştığı çatışma türü --> Bilişsel çatışma
23) Duygusal zekası yüksek bir kişinin, duygusal zekası düşük bir kişiye göre daha az çatışma
yaşamasının en temel sebebi --> Empati yapması
Sayfa 2/34
24) Ayşe Hanım, iş yerindeki oda arkadaşından pek hoşlanmadığından, onun iletişim kurma
biçiminin sürekli eleştirmeye dayandığından söz etmektedir. Bu nedenle, iş yerinde kendini
yeterince işe veremediğini, mümkün olduğunca da az konuşmaya gayret ettiğini ifade etmektedir.
Buna göre, Ayşe Hanım’ın yaşadığı çatışma türü ve çatışma sonucu --> Duygusal çatışma ve
örgütsel bağlılığın azalması
25) Sendika ve işveren arasındaki bir müzakerede, işveren kendisi için basit bir konu olan
çalışanlara servis imkanı sağlanması işini çok önemli bir konu gibi göstermiş ve müzakere biterken
bunu koz olarak kullanmıştır. Buna göre, işverenin müzakere sürecinde kullandığı sert politik taktik
--> Bogey taktiği
26) Bazı aile şirketlerinde sorunlara etkili çözümler getirilememesi, ilk kuşağın aşırı denetleyici
olması, aşırı sahiplenme duygusunun yaşanması, aile-iş ilişkilerinin birbirine karışması, kararların
duygusal süreçler ile alınması gibi hususlar beraberinde bu şirketleri çatışmaların daha çok
yaşanabildiği örgütler haline getirebilmektedir. Yukarıda sözü edilen çatışmayı ortaya çıkaran temel
örgütsel faktör --> Yönetim şekli
27) Aynı iş yerinde çalışan personelin ilgi alanlarının ve ihtiyaçlarının birbirinden oldukça farklı
olması nedeniyle bu iş yerinde çoğu zaman iletişim sorunları yaşanmaktadır. Çalışanlar yöneticinin
ifade ettiği mesajı farklı anlamlandırabilmekte, aynı mesaja farklı anlamlar yükleyebilmektedirler.
Bu iş yeri çalışanlarının iletişim sürecini olumsuz etkileyen kişisel engel --> Algılama farklılıkları
Not: Buradaki pratik bilgiler ilk 4 ünite için seçilmiştir.
Sayfa 3/34
Ünite 1 : Çatışmanın Doğası: Tanımı, Türleri ve Süreci
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) Bir örgütte aynı kademe veya statüde olan bireyler arasında yaşanan Çıkar çatışmaları, amaç
farklılıkları, kaynak kıtlığı gibi sebeplerin yol açtığı çatışma türü --> Yatay Çatışma
2) Fonksiyonel bir çatışmanın odağı --> Görevler
3) Ev almak üzere olan bir insanın beğendiği evlerden birinin yeterince büyük olmadığını, diğerinin
ise pahalı olduğunu düşünürken yaşadığı çatışma türü --> Kaçınma -Kaçınma
4) Örgütte farklı kademeler ve statüler arasında meydana gelen cşatışma türü --> Dikey çatışma
5) "Çatışma, değer yaratır, kaynak yaratır ve bu nedenle de örgüt ve ülkelerin etkinliğinin artmasına
neden olur" anlayışını savunan yaklaşım --> Modern yaklaşım
6) Çatışma, rekabet yaratarak, kullanılmayan kaynakların, yeteneklerin kullanılmasını sağlar
görüşünü savunan yaklaşım --> Modern yaklaşım
Kısa Özet
Birey veya grubun ihtiyaçlarının, amaçlarının, değer yargılarının, bakış açılarının, diğer bireyin veya
grubunkilerle uyuşmaması, zıtlaşması
çatışma olarak tanımlanmaktadır. Engellenme, rekabet, gerilim, anlaşamama, direniş, karşıtlık gibi
terimler, çatışma kavramını tanımlarken sık sık kullandığımız terimlerdir. Sadece bu terimler bile,
çatışmanın olumsuz ve zararlı bir olgu olarak algılanmasına neden olmaktadır. Fakat, çatışmaya
olumsuz anlamların yüklendiği dönemler, eski yönetim teorilerine dayanmaktadır. Yeni teorilerin
gelişmesi, teknoloji ve rekabet koşullarının değişmesi, çatışmayı
değerlendirirken
çatışma
konusunun ve çatışma düzeyinin önemli olduğuna işaret etmektedir. Göreve, işe ilişkin fikir
düzeyindeki bilişsel çatışmalar, belli bir şiddetin altında olduğu sürece örgüte fayda getirirken;
ilişkilere yönelik duygusal çatışmalar, örgüte zarar vermektedir. Çatışma olmadan, örgütlerde
değişim olması, yeniliğin artması, hatalı
süreçlerin iyileştirilmesi daha zor olacaktır.
Çatışma, çok boyutlu bir olgudur; bir boyutu ile örgüte fayda getirirken, bir boyutuyla örgütte
işbirliğini, uyumu bozabilir. Çatışmayı analiz ederken, çatışmanın taraflarını iyi saptamak gerekir.
Bunun için de çatışma türlerini bilmek gerekir. Çatışmanın yönetiminde belki de en önemlisi
çatışmanın fonksiyonel olup olmadığına; bir başka ifadeyle örgütte yarattığı sonuçlara odaklanmak
gerektiğidir. Fonksiyonel çatışma, işin nasıl yapılacağına ilişkin ortaya çıkan görüş ayrılıklarıdır; bu
tür çatışmalara bilişsel çatışma da denilebilir. Bu görüş ayrılıkları örgüt için faydalıdır, çünkü farklı
düşüncelerin tartışılması, işe ilişkin en doğru kararın alınmasını beraberinde getirecektir. Ayrıca
tartışılarak, herkesin fikrini söyleyerek alınan kararların benimsenmesi daha yüksek bir olasılıktır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise bilişsel çatışmaların çok şiddetlenmemesi ve çok uzun
sürmemesidir. Aksi takdirde, fonksiyonel çatışma olarak adlandırılmaları imkânsızdır.
Fonksiyonel olmayan çatışma ise örgüte zarar veren, ilişkilerin bozulmasına neden olan, işlerin
yavaşlamasına ve hata oranının yükselmesine yol açan çatışmalardır. Bilişsel çatışmalardan farklı
olarak duygusal çatışmalar, bu çatışma türünde değerlendirilebilir. Duygusal çatışmada bireysel
çekememezlik, birbirinden hoşlanmama gibi
profesyonel iş yaşamında yeri olmayan
anlaşmazlıklar söz konusudur ve yoğunluğu çok düşük olsa bile örgüt birliğine zarar verir. Bireyin
kendi içinde yaşadığı çatışmalar ise amaç ve rol çatışması olarak ayrılır. Amaç çatışması bir amaca
ulaşılması, diğer amaçtan uzaklaşılması anlamına gelir. Rol çatışmasında ise birey olarak sahip
olduğumuz anne, abla, öğretmen gibi farklı rollerin bizden beklentilerinin birbiriyle çakışması, üst
üste gelmesi söz konusudur. Bireyler arası çatışma iki veya daha fazla kişi arasında yaşanan
çatışmayı ifade eder. Grup düzeyinde yaşanan çatışmalar ise grup içi ve gruplar arası çatışmalar
olarak ikiye ayrılır.
Sayfa 4/34
. Örgüt düzeyinde yaşanan çatışmalar ise örgüt içi ve örgütler arası çatışma biçiminde gruplanır.
Bireyler arası ve gruplar arası çatışmalar, birbirine en çok karıştırılan çatışma türleridir. Bireyler arası
çatışmalar, bireysel konulardan, bireysel anlaşmazlıklardan doğarken; gruplar arası çatışmalar, grup
kimliğinin ve iç grup-dış grup ayrımının ortaya çıkardığı çatışmalardır. Örgüt içi çatışmalar, aynı
kademede, statüde bulunan kişiler arasında meydana gelirse yatay çatışma; farklı kademe ve
statüde bulunan kişiler arasında meydana gelirse dikey çatışma olarak ifade edilmektedir.
Potansiyel (Gizli) Çatışma, Algılanan Çatışma, Hissedilen Çatışma ve Açık Çatışma ise çatışmanın
sürecini oluşturmaktadır. Potansiyel çatışmada, çatışma yaratacak koşullar veya nedenlerin varlığı
söz konusudur. Fakat bu nedenlerin varlığı, çatışma çıkması için yeterli değildir. "İki kişi veya grup
arasında çatışma vardır" diyebilmek için çatışmanın algılanması gerekir. Hissedilen çatışmada ise
artık çatışmanın tarafları çatışmayla yakından ilgili endişe, gerilim, kaygı gibi hisler yaşamaya
başlamaktadırlar. Çatışmanın son sürecinde ise karşı tarafı engellemeye, ona zarar vermeye yönelik
birtakım davranışların sergilenmesi söz konusudur. Çatışmanın nasıl bittiği, çatışma süreci açısından
önemlidir. Çatışma yaratan sorun ortadan kalkmadıysa, sadece bir süreliğine mevcut sorunun
üstüne sünger çekildiyse, bu durumda çatışma süreci iyi yönetilmemiş demektir. Çok büyük bir
olasılıkla çatışma yeniden başlayacaktır, çünkü potansiyel çatışma koşulları halen varlığını
sürdürmektedir.
Püf Noktalar
Çatışma bireylerin farklılıklarından dolayı yaşanıyorsa, birbiriyle
benzer özellikler taşıyan kişiler arasında çatışma yaşanmayacaktır." ifadesine katılır mısınız?
Bireylerin yaş, cinsiyet, etnik köken gibi demografik özellikleri ile kişilik, değer yargısı, tutumlar gibi
özellikler bakımından farklı olması çatışma potansiyelini artıran bir durumdur. Fakat, birbirine
benzeyen bireyler arasında da oldukça sık olarak çatışma yaşanmaktadır. İkiz kardeşleri
düşündüğünüzde, birbirlerine ne kadar çok benzeseler de, ne kadar sık tartıştıkları rahatlıkla
gözlemlenebilir
Değişim ve çatışma arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız? Çatışmaya
ilişkin benimsenen yaklaşım ile yaratılmak istenen değişim arasında bir ilişki var mıdır?
Değişim ve çatışma yakından ilişkili iki kavramdır. Bir yerde çatışma yaşanmıyorsa, o yerde hiçbir
şeyin değişmediğini, aynı kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Birbirinden farklı, birbiriyle zıtlaşan
fikirler, beraberinde değişimi de getirecektir. Çatışma yaklaşımlarından
geleneksel yaklaşım, çatışmadan kaçınılması gerektiğini düşündüğünden, bu yaklaşımı
benimseyen yöneticilerin başında oldukları takım veya örgütte olumlu anlamda bir değişim
yaratmaları oldukça zordur, hatta imkânsızdır. Etkileşimci yaklaşımda ise çatışmanın türü ve
yoğunluğunu analiz edilerek, çatışma hedeflenen değişimi yaratacak şekilde kullanılabilecektir
Bir spor takımında oyuncuların sayısının artması, duygusal çatışma
yaşanma olasılığını artıran mı yoksa azaltan bir faktör müdür?
Duygusal çatışma, bilişsel çatışmadan farklı olarak kişisel bir çatışmadır; bireysel
anlaşmazlıkları, çekişmeleri içerir. Bu çatışmanın içinde olumsuz hisler, tutumlar söz konusudur. Kişi
sayısının artması her zaman için çatışma potansiyelini artıran bir durumdur. Kişi sayısı çoğaldıkça,
farklı kişiliklerin, birbirine zıt değer yargılarının sayısı artacaktır. Ayrıca takımlar, gruplar ya da
örgütler büyüdükçe koordinasyonu ve işbirliğini sağlayan iletişim kanallarında da bozulmalar
yaşanacaktır. Küçük gruplardaki etkileşim kalitesi, büyük gruplardaki etkileşim kalitesinden daha
Sayfa 5/34
fazladır. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde ise çatışma yaşanma olasılığı oldukça fazla olacaktır.
Her bireyin karşı karşıya kaldığı amaç çatışmalarını benzer şekilde
yönetmesi mümkün müdür?
Her bireyin amaç çatışmalarını benzer şekilde yönetmesi mümkün değildir, çünkü en başta her
bireyin karşı karşıya kaldığı olayları algılama ve olaylara verdikleri tepkilerin biçimi farklılaşmaktadır.
Örneğin kaçınma-kaçınma
çatışmasında bireyin bir karara varması için gerekli olan süre, bireyin en başta tecrübesine, sonra
da kişilik özelliklerine göre değişecektir. Daha önce de başına benzer bir olay gelmiş kişi ya da daha
kolay risk alabilen bir kişi için bu tür bir amaç çatışmasını çözmek çok daha kolay olacaktır.
Teknoloji ve internetin hızla yaygınlaşmasının rol çatışması ve rol
belirsizliği üzerinde yarattığı etkileri tartışınız.
İletişim teknolojisinin yaygınlaşması ve günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi,
bireylerin ruhsal dünyasında büyük değişimler yaratmaktadır. İlk başta sahip olduğumuz rollerin
sayısını artırmakta ve bu rolleri sanal dünyada daha görünür kılmaktadır. Örneğin bir facebook
kullanıcısı olmak, bu sosyal medyada daha önceden görüşmediğimiz eski okul
arkadaşlarımızla, iş arkadaşlarımızla yeni
ilişkiler, dolayısıyla da yeni rol yükümlülükleri başlatmaktadır. Özellikle, gelişim çağındaki çocukların
bilgisayar başında geçirdiği saatlerin toplamı, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle yüz yüze geçirdiği
saatleri aştığında bu çocuklar, kimlik gelişimini başarıyla tamamlayamamakta, kimlik çatışmaları
yaşamaktadırlar.
Amerikan Ulusal Basketbol Ligi'nde (NBA), takımların sahipleri ve takımların oyuncuları
arasında oyuncu maaşları ve NBA gelirlerinin dağılımıyla ilgili çıkan anlaşmazlık
nedeniyle lokavt kararı verilmiş ve maçlar iptal edilmiştir (Kasım 2011). NBA takımlarının
sahipleri ve takımların oyuncuları arasında yaşanan bu anlaşmazlık, çatışmanın hangi
süreçte olduğunu göstermektedir?
Belirtilen örnekte çatışma sürecinin son aşaması olan açık çatışma sürecine girilmiştir. Bunun
nedeni ise çatışma
tarafları dışındaki kimselerin de artık bu çatışmayı
rahatlıkla
gözlemleyebilmesidir. Ayrıca çatışma sonuçları bireylerin hareketlerine ve kararlarına açık ve net bir
şekilde yansımıştır. Maçlar iptal edilmiş ve lokavt kararı alınmıştır.
Sayfa 6/34
Ünite 2 : Çatışmanın Nedenleri ve Sonuçları
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) Bir iş yerinde kuralların aşırı ve yazılı olması, esnekliğin ve özerkliğin azalması durumunu ifade
eden kavram --> Formelleşme
2) Çatışmaya neden olan faktörler arasında yer alan ve iletişim sırasında alıcının mesajın anlamını
değiştirmeye çalışmasını açıklayan kavram --> Çarpıtma
3) İş yerinde yaşadığı bir başarısızlığın nedenini bir süredir devam eden odaklanma problemi ile
açıklayan bireyin durumunu en iyi açıklayan kavram --> İçsel kontrol odağı
4) Dışa dönük bireylerin çatışmaya daha yapıcı yaklaşabilmelerini sağlayan özellikleri --> Sosyal
olmaları
5) Örgüt içerisinde bazı görevlerin tamamlanabilmesi diğer görevlerin tamamlanmasına bağlıdır; bu
bağımlılığa ise fonksiyonel bağımlılık denir. Fonksiyonel bağımlılık türleri arasında çatışmanın en az
yaşanması beklenenden en çok olana doğru sıralanışı --> Bütüne bağımlılık, sıralı bağımlılık,
karşılıklı bağımlılık
6) Bireyin kendisiyle ilgili zayıf ve üstün yönlerini tanımasını, duygularını kontrol edebilmesini içeren
bir beceri --> Duygusal zeka7) Bireylerin mesajı olmasını istedikleri biçimde anlamalarına---> Algılamada seçicilik denir
8) Örgütlerde yapılan işlerin amacşlarına ve içeriklerine göre bölümlere ayrılması, her bölüme de o
işe en uygun bilgi ve yeteneğe sahip kişilerin alınması --> Uzmanlaşma
Kısa Özet
Çatışma yaratan kaynaklar çok fazladır; çok çeşitli olan bu kaynakları sınıflandırmakta bazen
sıkıntılar yaşanabilmektedir. Fakat çatışmaya neden olan kaynakların bilinmesi, çatışmanın
yönetilmesi açısından çok önemlidir. Çatışmayı ortaya çıkaran faktörleri bireysel, örgütsel ve
iletişime ilişkin faktörler olmak üzere üç grupta incelemek mümkündür. Bireysel faktörler arasında
ilk sırada yer alan kişilik özellikleri arasında otoriter, kendine güveni düşük, kendilik algısı olumsuz,
negatif etkililiği yüksek kişiler daha sık çatışma yaşadıkları gibi bu kişilerin çatışmayı çözme
yöntemleri de çok sağlıklı olmamaktadır. Bireylerin kendini yansıtma özelliğinin olması, kendine
güvenin ve kendilik algısının olumlu olması, içsel kontrol odağına sahip olması ise hem daha az
çatışma
yaşamalarına neden olmakta hem de kendilerini, duygularını daha açık bir şekilde ifade ettikleri ve
çatışmayla yüzleşmeyi tercih ettikleri için çatışma yönetimleri çok daha sağlıklı olmaktadır.
Örgütlerin yapısı da, bireylerin yaşayacağı çatışmanın türünü, sıklığını, yoğunluğunu
etkilemektedir. Bireylerin karşı karşıya geldiği, ortak bir amaç etrafında, ortak kaynakları kullanarak
görevlerini tamamlamaya ve amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları birimlerin
başında örgütler gelmektedir. Örgütlerin özellikleri, bir başka ifadeyle yönetim şekli, denetim biçimi,
görevlerin yapısı gibi özellikleriyle örgütlerde yaşanan çatışmaları etkilemektedirler. Örgütler
büyüdükçe, merkezi ve formel bir yapıyı tercih etmeye başlarlar. Aşırı kural ve denetim fazlalığı
bireyleri daha hiyerarşik ilişkiler içerisine sokar. Bu ilişkilerde güvene dayalı samimi ilişkilerin
kurulması, etkin bir iletişim yapısı oluşturulması daha zor olacağından bireyler arası çatışma
yaşanma riski daha fazla olur. Örgüt içinde bölümler arasında bağımlılık arttıkça, uzmanlaşma
arttıkça, kaynak paylaşımı için rekabet başladığı zaman hem amaç ve çıkarlar çelişecek, hem de
bölümler arası koordinasyon sağlama zorunluluğu çatışmalar için elverişli bir ortam oluşturacaktır.
Aslında çatışmanın kaynağı ister bireysel ister örgütsel olsun çatışmanın temelinde iletişim
yetersizliği, bireylerin birbirlerini yanlış anlamaları, eksik bilgiye sahip olmaları gibi iletişimden
kaynaklı faktörler çok önemli bir rol oynamaktadır. Fakat bireylerin demografik özelliklerinin farklı
olması, farklı kültürlerden
gelmeleri, mesleki geçmişlerinin farklılığı ve örgütlerin resmi, hiyerarşik bir iletişim tarzını tercih
etmeleri çatışma süreçlerini zora sokan, çözümü zorlaştıran bir faktör olarak karşımıza iletişim
olgusunu çıkarmaktadır.
Sayfa 7/34
Çatışmanın sonuçlarını önceden tahmin etmek çok zordur. Çatışmanın örgüte zarar mı yoksa yarar
mı vereceğini tahmin etmek için çatışmanın türünü incelemek gerekir. Çünkü çatışmanın türüne
göre çatışmanın sonuçları değişmektedir. Orta düzeyde yaşanan bir bilişsel çatışma, ilişkilerden
değil de, örgütteki işlerin yapılması, kararlara ilişkin görüşler gibi farklı fikir ve bakış açılarından
kaynaklandığı için örgütteki yenilik ve yaratıcılık kapasitesini arttıracak, hatalı süreçlerin
düzeltilmesini sağlayacak, doğru kararlar alınmasına neden olacaktır. Bireylerin kendi düşünce ve
fikirlerini rahatlıkla söylemelerine, paylaşmalarına, böylelikle de kendilerine olan güven duygularının
güçlenmesine yol açacaktır.
Doğru yönetilmeyen bir çatışma bireylerin stres düzeylerini yükseltecek, ilerleyen aşamalarda
tükenme yaşamalarına neden olacaktır. Depresyon, olumsuz duygulara sahip olmak gibi psikolojik
rahatsızlıklarla sonuçlanan çatışma, fiziksel şiddeti de maalesef beraberinde getirebilmektedir. Öfke,
üzüntü, umutsuzluk gibi duygular, bireylerin içinde bulundukları ortamda karşısındaki yıldırmaya
yönelik davranışları sergilemelerine neden olmaktadır.
Örgüt düzeyinde çatışmanın yarattığı olumsuz sonuçları tahmin etmek çok zor değildir. Bireyler
üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, bu ruh hali içindeki bireylerin örgütte dikkatlerini
işlerine vermeleri, isteyerek ve gönülden çalışmaları oldukça imkânsız bir hal alacaktır. Daha çok
sağlık sorunları yaşamaları işe geç gelmelerine, devamsızlık yapmalarına ve bunun sonunda örgütün
en önemli insan sermayesi olan işgücünde verimlilik kaybı yaşanmasına neden olacaktır. Örgüt
içindeki çatışmalar, ilişkilerin bozulmasına, bireylerin yaptıkları işten duydukları memnuniyetin
azalmasına, güvene dayalı ilişkilerin bozulmasına ve örgütten ayrılma isteğinin yükselmesine neden
olacaktır. Çatışan bireylerin özellikle duygusal çatışma yaşamaları işlerin zamanında bitirilmemesine
ve işin kalitesinin düşmesine neden olacaktır
Püf Noktalar
A tipi kişilik ve negatif etkililik arasında bir ilişki var mıdır?
A tipi kişilik, sabırsız, rekabetçi, sinirli, dakik, çalışkan olmak gibi özellikleri ağır basan özelliklere
sahip bir kişiliktir. Özellikleri arasında karamsar olmak, olayların olumsuz tarafını görmek, şüpheci
olmak da vardır. Bu nedenle de A tipi kişilerin aynı zamanda negatif etkililiği yüksek kişiler olduğu
söylenebilir. Tüm bu özellikler bir araya geldiğinde A tipinin diğer kişiliklere kıyasla stres ve endişe
düzeyleri daha yüksek olmaktadır.
Yöneticilerin duygusal zekasının yüksek olmasının çatışmayı ortaya
çıkaran faktörler üzerinde yaratacağı etkiyi tartışınız.
Duygusal zekâ, başkalarının ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini sezinleyebilmek, sosyal olmak,
kendini iyi tanımak ve kontrol edebilmekle ilgili bir yetenektir. Yöneticilerin duygusal zekâsının
yüksek olması öncelikle yönetici ve astlar arasında yaşanan dikey çatışmaların azalmasını
sağlayacaktır. Astları dinlemek, onlarla iyi geçinmek, ihtiyaçlarını önceden sezmek özellikle duygusal
çatışmaları azaltmak yönünde olumlu bir etki yapacaktır. Sosyal ilişkileri güçlü olan bu kişiler, resmi
iletişim kanalları yerine resmi olmayan, esnek iletişim kanallarını kullanarak iletişimden kaynaklanan
çatışmaların da
yoğunluğunu düşürebilir. Özellikle denetim biçimi olarak bu yöneticilerin baskıcı ve otoriter bir
yönetim tarzını tercih etmemeleri, örgütün hem merkezileşme hem de formelleşme
seviyesini azaltabilir.
Örgütler büyüdükçe merkezileşmenin tercih edilmesi örgütte
çatışmayı azaltır mı?
Sayfa 8/34
Örgütlerin büyümesinin çatışma yaratmasının en büyük nedeni çalışan ve yapılan işlerin sayısının
artmasıyla birlikte örgütün giderek hantallaşması, bürokratik bir yapıya bürünmesidir. Çalışanlar ve
işler arasında koordinasyon ve organizasyonu sağlamak için aşırı kural ve prosedür içerisinde çalışan
bireyler bir süre sonra iş tatminsizliği yaşamaya başlarlar. Örgütün ve yaptıkları işin tümüne dâhil
olamamak, yakın, samimi, yüz yüze ilişkiler geliştirememek çalışanların örgüte ve işlerine
yabancılaşmalarına neden olur. Tüm bu olumsuz çalışma koşulları içerisinde örgütün büyümesinin
yarattığı sorunları azaltmak için merkezileşmeye gitmesi, bir başka ifadeyle kararların alınma
yetkisini sadece üst yönetime vermesi dikey çatışmaların artmasına neden olacağı gibi, bölümler
arasında da çatışmalar yaratacaktır. Çalışanların ve bölümlerin kendilerini yakından ilgilendiren
kararlarda fikir ve görüşlerinin alınmaması, alınan kararlarda uzlaşı yerine zıtlaşmayı beraberinde
getirecektir.
Fonksiyonel bağımlılığın hangi türünde daha çok iletişim ve etkileşim vardır?
Fonksiyonel bağımlılığın üç türü vardır: Bütüne bağımlılık, sıralı bağımlılık ve karşılıklı
bağımlılık. Bu üç bağımlılık türü arasında etkileşimin ve iletişim yoğunluğunun en fazla olduğu
karşılıklı bağımlılıktır. İşin tamamlanabilmesi için hem daha fazla sayıda birim vardır; hem de bu
birimlerin birbirlerine bağımlılığı daha fazladır. Bu birimlerin hiç biri işi tek başlarına tamamlayamaz;
her birinin karşılıklı olarak birbirine ihtiyacı vardır. Birinde yaşanan bir gecikme veya sorun, hem o
birimin kendisini hem de diğer birimleri yakından etkileyeceği için üç bağımlılık türü arasında en
fazla çatışma yaşanma riski, karşılıklı
bağımlılıktadır.
Birey düzeyli çatışmalar ve kaynakların kıtlığı arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bireyler, işlerini istedikleri performansta
gerçekleştirmek, amaç ve hedeflerine ulaşmak için gerekli kaynaklara zamanında sahip olmak
isterler. Bir polisin gece nöbetini soğuk bir kulübede, eski araç ve gereçlerle yapmak zorunda olması
işteki performansını düşüreceği gibi, "başarılı bir polis olmak" gibi amaçlarına da ulaşmasını
engelleyecektir. Ayakları sakatlanan
bir kişinin parası olmadığı için tekrar
yürüyebilmesini sağlayacak ameliyatı olamaması bireyi yürüme hedef ve isteğine
ulaştıramayacaktır. Bir başka deyişle yeterli
kaynaklara sahip olmamak, bireylerin daha fazla sıklıkta engellenme yaşamalarına, istedikleri
faaliyet ya da hedeflerden uzaklaşmalarına neden olacaktır. Bu durumda bireylerin kendi içlerinde
yaşadıkları kaçınma-kaçınma, yaklaşma-kaçınma gibi amaç çatışmaları gözlenecektir. Örgüt
yaşamında ise istediği performans kriterlerine ulaşmayan birey, bir süre sonra kendisinin bu işe
uygun olmadığını düşünecek ve kişi-rol çatışması yaşayacaktır.
Sayfa 9/34
Ünite 3 : Çatışma Yönetimi
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) 1.Karmaşık konular varsa2.Doğru çözümler için farklı fikirlerin sentezine ihtiyaç
duyuluyorsa3.Sorun çözmek için zaman varsa4. Tek bir taraf sorunu çözemiyorsagibi ortamdaki
koşullara göre uygun olan yönetim stili --> İşbirliği
2) Çatışma yaşayan taraflardan biri daha güçlü olduğunda kullanılması uygun olmayan stil -->
Uzlaşma
3) Çatışmanın teşvik edilip edilmeyeceğine veya çözümüne karar veren en etkin kişi --> Yönetici
Kısa Özet
Yöneticilerin çatışmayı yönetme eylemleri ile çatışma olgusuna nasıl yaklaştıkları arasında ciddi bir
ilişki vardır. Klasik yönetim anlayışı, çatışmanın ortadan kaldırılması veya en az düzeye indirilmesi
gerektiğini savunurken,
modern yaklaşım, çatışmanın konusuna ve yoğunluğuna göre çatışmanın teşvik edilmesi veya
çözülmesi gerektiğini savunmaktadır.
Duygusal çatışmalar, bireyler arası çekişmelere, kıskançlıklara dayandığı için en aza indirilmesi
gerekir. Bilişsel çatışmalar ise işe, alınan kararlara, sürece ilişkin farklı fikir ve görüşlerden
kaynaklandığı için örgüt için faydalıdır ve teşvik edilmesi gerekir. Çatışma yönetimi, çatışmanın
konusunun ve miktarının analiz edilerek örgütte ya çözülmesi ya da teşvik edilmesi gerektiğini ifade
eder. Etkin bir çatışma yönetimi, içinde bulunulan ortamın koşullarına, çatışmanın
konusu ve yoğunluğuna göre doğru strateji ve tekniği seçmek demektir.
Çatışmayı çözmek ya da teşvik etmek yollarından hangisinin seçileceği karmaşık bir durum olabilir.
Burada ilk yapılacak unsur çatışmanın konusuna bakmak; ikinci olarak da bilişsel bir çatışma söz
konusu olduğunda çatışmanın yoğunluğunu ölçmektir. Çatışma, birey ve örgüte zarar verici sonuçlar
doğurmaya başladıysa hemen müdahale edilmeli ve çatışmanın çözümü yoluna gidilmelidir.
Çatışmayı çözmek için çok sayıda yöntem bulunmaktadır. Burada önemli olan çatışmanın neden
kaynaklandığını doğru analiz etmektir. Çatışmanın kaynağı doğru olarak tespit edildiğinde, etkin
yöntem uygulamaya
konulabilir. Üst hedefler oluşturmak, kaynakları arttırmak, iletişimi arttırmak, ortak düşman bulmak,
kural ve rol tanımları yapmak, kişileri değiştirmek, çatışma yönetimi eğitimi
kullanılabilecek örgütsel yöntemler arasındadır.
Örgütte hiçbir çatışma, zıtlık, direnme olmaması ise süreçlerin mükemmel işlediği, çalışanların çok
mutlu olduğu, örgütün amaç ve hedeflerine ulaştığı anlamına gelmemelidir. Kararlar hiç
tartışılmıyorsa, kimse kararlara itiraz etmiyorsa, hızlı bir şekilde uzlaşma sağlanıyorsa, işlerin
yapılmasına ilişkin farklı bir ses çıkmıyorsa; bir başka deyişle bilişsel çatışma yaşanmıyorsa, bu
durum da örgüt için oldukça tehlikelidir.
Bu durum, örgütün yerinde saydığının, hatta rakipleri karşısında güç ve zaman kaybettiğinin en
büyük göstergesidir. Yöneticilerin çatışmayı teşvik etmesi gerek bu durumlarda kullanabilecekleri
yöntemler iletişim kanallarını ve bu kanallardaki bilgileri kontrol etmek, liderlik ve örgüt yapısını
değiştirmek, işlerin yapılış biçimine müdahale etmek ve grup ya da bölümlere diğer üyelerden farklı
özelliklere sahip bireyleri getirmektir.
Örgüt veya günlük yaşamda karşı karşıya kaldığımız çatışmaları nasıl çözdüğümüze
yönelik birtakım çatışma yönetim stilleri mevcuttur. Beş çeşit çatışma yönetim stili vardır; bu stiller,
özellikleri, içerikleri, kullanıldıkları koşullar gereği birbirinden farklıdır ve her birinin kullanılacağı
ortam değişmektedir. Örneğin sorunlar karmaşık ve önemliyse rekabet stilini kullanmak daha
doğruyken; sorunların önemsiz olduğu ve ilişkileri korumanın önemli olduğu yerlerde uyum stilinin
kullanılması daha
Sayfa 10/34
doğrudur. Tek başına sorunların çözülemediği, farklı tarafların kaynak ve görüşlerine ihtiyaç
duyulduğu zamanlarda işbirliği stili tercih edilebilir; işbirliği stili yetersiz kaldığında ortak bir takım
fedakârlıklar yaparak uzlaşma stili tercih edilebilir. Bir süreliğine ortamı
yumuşatmak gerekiyorsa, konu çok önemli değilse veya çatışmanın maliyeti fazla ise, bu noktada
kaçınma stilini kullanmak daha olumlu sonuçlar yaratabilir. Burada önemli olan doğru yerde, doğru
koşulda doğru stili seçmektir. Çatışmayı kazanmak için bireyin gerekli gücü yokken rekabet stilini
kullanması başarısızlık getirecektir. Tam tersi yeterli güce sahip olduğu halde, kendine
güvenemediği ya da üstüyle sorun yaşamamak adına uyum ya da kaçınma stilini kullanması, bireye
rekabet de olduğu gibi başarısızlık getirecektir. Örgütlerde ya da günlük yaşamda karşılaştığımız
çatışmalarda rekabetçi stillerden ziyada işbirlikçi stiller huzur, güven, barışçıl ilişkiler anlamında
daha fazla olumlu sonuç doğurmaktadır.
Bireyler arası çatışma yönetim stillerinin hangisinin kullanılacağını etkileyen birçok faktör vardır. Bu
ünitede bu faktörler arasında güç temelleri üzerinde durulmuştur. Bireylerin güç kaynakları ile
kullanmayı tercih ettikleri çatışma yönetim stilleri arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Özellikle bizim
ülkemizdeki gibi bürokratik, hiyerarşik örgütlerin varlığı durumunda yasal ve zorlayıcı gücün örgütte
üst pozisyondaki bireyler tarafından kullanımı artmaktadır. Bunun karşılığında ise haklı olduğunu
bilen, yanlışı gören astlar çatışmaya karşı kaçınma ya da uyum stilini kullanmayı
tercih
etmektedirler.
Tanımlar
İşbirliği ve uzlaşma birbirinden farklı çatışma yönetim stilleridir. Uzlaşma, işbirliğinin başarılı
olmadığı durumlarda kullanılan ve çatışmaya geçici çözümler bulan bir yönetim stilidir. İşbirliği stili
kullanılmadan doğrudan uzlaşmanın kullanılmaması gerekir.
Spot Bilgiler
Püf Noktalar
Fonksiyonel çatışmayı fonksiyonel olmayan çatışmadan ayıran
özellikler nelerdir? Hangisi örgütlerde teşvik edilmesi gereken çatışma türüdür?
Örgütte performansın düşmesine neden olan, verimliliği azaltan çatışma fonksiyonel olmayan
çatışmadır. Örgüte yenilik getiren, çalışanların yaptıkları işe bağlanmasını sağlayan, bilgi ve beceri
düzeyini artıran, ilişkilerin kalitesini yükselten çatışma ise fonksiyonel çatışmadır. Örgütte teşv ik
edilmesi gereken fonksiyonel çatışma iken, çözülmesi gereken fonksiyonel olmayan çatışmadır.
Mağaza yöneticisinin en fazla satış yapan bir elemana zam yapacağını söylemesi,
mağazada rekabetçi mi yoksa işbirlikçi davranışların mı ortaya çıkmasına neden olur?
Mağazada sadece en çok satışı gerçekleştiren bir elemanın ödüllendirileceğinin duyurulması
rekabetçi davranışların doğmasına neden olan bir yöntemdir. Bu ödüle ulaşmak için çalışanların bir
arada olması, çaba ve bilgilerini birleştirmeleri ve aralarında işbirliği kurmalarını gerektiren bir
durum söz konusu değildir. Tam aksine bu ödüle sadece bir kişinin ulaşacak olması, çalışanların
birbirleriyle rekabet etmelerine ve daha çok çatışma yaşamalarına neden olacaktır. Özellikle
duygusal çatışmalar, bu tür yıkıcı bir rekabet yaratan örgüt politikalarında daha çok
yaşanmaktadır. Bu ödüllendirme türü yerine yöneticinin satışların artması durumunda tüm
elemanları ödüllendireceği bir yöntem
uygulaması çalışanlar arasında rekabet yerine işbirlikçi stillerin doğmasına yardımcı olacaktır.
Sayfa 11/34
Takım oluşturmak ve üst hedefler oluşturmak arasındaki ilişkiyi
açıklayınız.
Çatışmayı çözmek için takım oluşturmak ve üst hedefler oluşturmak arasında kuvvetli bir ilişki
vardır. Takım olmak demek, belirlenen amaca ulaşmak için birbirlerinin yeteneklerini
tamamlayan bireylerin takım üyesi olarak belli bir süre bir arada çalışmaları demektir. Takımın
oluşturulma amacına üyelerin tek başlarına ulaşma imkânları yoktur; aksi takdirde zaten takım
oluşturmaya gerek yoktur. Farklı uzmanlık alanlarına sahip bireyler bir araya gelerek, zor ve
karmaşık bir sorunu çözmek veya yaratıcılık gerektiren bir amaca ulaşmak için bir araya gelirler.
Takım oluşturulmasının temelinde zaten üst bir hedefe ulaşmak vardır. Bu üst hedef ise işbirlikçi
davranışların oluşmasını gerektiren bir üst hedeftir. Takım üyeleri uzmanlık bilgilerini, çabalarını
birleştirmedikleri, birbirleriyle bilgi paylaşımında bulunmadıkça, aralarında kaliteli bir etkileşime
sahip olmadıkça üst hedefe ulaşma imkânları söz konusu değildir.
Dışsal kontrol odaklılık, kaçınma stilinin kullanılma olasılığını artırır
mı? Tartışınız.
Dışsal kontrol odaklılık, bireyin başına gelen olaylar üzerinde kontrol insiyatifinin olduğuna
inanmadığı, olayları şans ve kaderle açıklayan, bu nedenle de içinde bulunduğu sorunları
görmezden gelen, bu sorunları çözebilecek güce sahip olmadığını düşünen bir kişilik özelliğidir.
Çatışma yönetim stillerinden biri olan kaçınma, çatışma içeren ortamlardan, çatışma yaşanan
konulardan uzak durmayı içeren, bir sorun yokmuş gibi davranmayı içeren bir stildir. Dışsal kontrol
odaklılık, bireyin çatışmayla
yüzleşmesini engellediği için, bu kişilik
özelliğine sahip bireylerin kaçınma stilini kullanmaya daha çok eğilimli
Samsung ve Apple elektronik şirketlerinin birbirlerine sürekli
patentle ilgili suçlamalar nedeniyle mahkemeye vermeleri çatışma yönetim stillerinden hangisine
Samsung ve Apple arasındaki çatışmanın nedeni patent savaşlarıdır. Her iki şirket de birbirlerini
kopyacılıkla suçlamakta ve ürünlerin satışlarının yasaklanması isteğiyle birbirlerine dava
açmaktadırlar. İki şirketin çatışmayı çözmek için kullandığı yönetim stili rekabettir. Rekabet, kazankaybet yaklaşımıdır; bir şirketin davayı kazanması diğerinin kaybetmesi anlamına
gelecektir.
Örgütte işbirlikçi stillerin kullanılması ve zorlayıcı gücün kullanımı arasında nasıl bir ilişki
vardır.
İşbirlikçi stiller, çatışma taraflarının birlikte kazandığı, her iki tarafın da amaç ve isteklerine ulaştığı
çatışma yönetim stillerini içermektedir. Bu stillerin kullanılması için bazı önkoşullar mevcuttur.
Örneğin her iki tarafın da arasında güven olması, aralarında açık iletişimin olması ve belki de
hepsinden önemlisi eşit güce sahip olmaları gerekir. Zorlayıcı güç, doğası gereği işbirlikçi stillerin
kullanımına uygun değildir. Zorlayıcı güç, karşı tarafa baskı yapmayı, zorla isteklerini kabul ettirmeyi
içeren bir güç temelidir. Bir tarafın, diğer tarafın baskısını kabul etmesi için ondan daha güçsüz bir
konumda olması ve onun gücüne boyun eğmesi gerekir. Bu nedenle de işbirlikçi stillerini kullanmak
isteyen bir kişinin kullanmaması gereken bir güç temeli varsa o da zorlayıcı güçtür.
Sayfa 12/34
Sayfa 13/34
Ünite 4 : Çatışma Yönetiminde Müzakere Süreci
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) I- İşletmede daha üst pozisyona gelme II- İşletmenin harcamalarında azalma III- Daha az mesai
yaparak aynı ücreti alma IV- Yöneticiye duyulan güvende artış Müzakerenin sosyo-psikolojik ve
ekonomik olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır. Bu açıklamaya göre yukarıda verilen ifadelerin
müzakerenin boyutlarına göre doğru sıralaması --> Sosyal psikolojik-ekonomik-ekonomiksosyal psikolojik
2) Çatışma konularını çözmek için iki (veya daha fazla) tarafa üçüncü tarafın yardım etmesine--->
arabuluculuk denir
3) Müzakere etiğinde, başkalarına davranırken, kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, o
şekilde davranılması kuralına---> Altın kural denir
4) Müzakerecilerin, kendileri için çok az önemi olan veya hiç önemi olmayan bir konu hakkında sanki
onlar için çok önemliymişş gibi davranmaları taktiğine---> Bogey taktiği denir
5) Müzakerede karşı tarafı bir sürü bilgiyle bunaltmak olan, yoğun bir bilgi bombardımanıyla
karşılaşan tarafın, neyin gerçek neyin önemli olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşadığı sert politik
taktik --> Kar yağdırma taktiği (Snow Job)
Kısa Özet
Müzakere, karmaşık ve dinamik bir süreçtir. Anlaşmaya varmak için bir araya gelen taraflar,
etkileşim kurarak çatışma yaratan sorunu çözmeye çalışırlar. Kısaca bir "ver-al" süreci
olan
müzakere, gönüllülük esasına dayanır. Taraflar, gönüllü olarak bir araya gelir ve belli strateji ve
taktikleri kullanarak, bilgi toplayarak, müzakere sürecini yönetmeye çalışırlar. Bu süreçte
tarafların bilgili, deneyim sahibi olması müzakere başarısı açısından önemlidir; özellikle müzakere
ortamlarını tanımaları gerekmektedir.
Müzakerede karşılıklı bağımlılığın türüne göre farklı müzakere ortamları ortaya çıkar. Tarafların
ulaşmak istedikleri amaç ve çıkarlar için başka insanlarla işbirliği içinde çalışmaları gereken
durumlarda bütünleştirici müzakere ortamı doğar. Bunun tam tersi tarafların ulaşmak istedikleri
amaç ve çıkarların miktarı, başka insanların kaybetmesine bağlıysa, bu durumda
paylaştırıcı
müzakere ortamı doğar. Bütünleştirici müzakere ortamı kazan-kazan yaklaşımının
benimsenmesini
gerektirirken,
paylaştırıcı
müzakere
ortamı
kazan-kaybet
yaklaşımının
benimsenmesini gerektirir. Bütünleştirici müzakerede her iki tarafın da eşit şekilde kazanması
önemlidir ve bu süreçte kullanılan stratejiler işbirliğini oluşturmayı amaçlar.
Paylaştırıcı müzakerede sadece bir tarafın olası en iyi şekilde kazanması amaçlandığından, sert
politik taktikler kullanılmaktadır. Bu taktikleri kullanmak her zaman başarıyı getirecektir diye bir şart
yoktur. Rekabetçi, politik taktikler, zaman ve enerji kaybı yaratır; profesyonel yaşamda bireye
duyulan güvenin ve imajın zedelenmesine neden olabilir
Her müzakere başarıyla sonuçlanacak diye bir şart yoktur. Müzakerede çok uzun zaman geçmiş ve
halen bir sonuç alınamamışsa üçüncü tarafların arabuluculuk yapması
istenebilir.
Tarafsız,
deneyimli, çatışma konusunda bilgi sahibi ve tarafların güven duyacağı bu kişilerin seçiminde çok
titiz davranmak gerekmektedir. Arabulucu sadece önerilerde bulunur; tarafların arabulucunun
önerilerini kabul etme zorunluluğu yoktur. Arabulucunun en önemli işlevi tıkanan iletişim sürecini ve
diyalog yolunu tekrar açmaktır.
Müzakere, bir nevi karar alma sürecidir; bu karar alma sürecinde etik davranmak çok önemlidir.
Müzakere masasında verilen sözü yerine getirmemek, karşı tarafı zayıf düşürmek için bilerek ona
zarar vermeye çalışmak, müzakere sürecine rüşvet karıştırmak gibi strateji ve taktikler etik
bulunmamaktadır
Püf Noktalar
Karşılıklı bağımlılık, müzakere sürecinin başarıyla sonuçlanmasını
Sayfa 14/34
sağlar mı? Yoksa tam tersi sürecin başarısız olma riskini mi artırır?
Karşılıklı bağımlılık, müzakere sürecinin başarıyla sonuçlanmasından ziyade müzakere ortamını
şekillendirir. Karşılıklı bağımlılığın yüksek olduğu durumlarda, işbirliğine ve birlikte kazanmaya
dayanan bütünleştirici müzakere strateji ve taktikleri kullanılırken; karşılıklı bağımlılığın olmadığı
durumlarda, rekabetçi, tek başına kazanmayı gerektiren paylaştırıcı müzakere strateji ve taktikleri
kullanılır.
Sanal ortamda müzakereyi başlatmak ve sürdürmenin avantaj ve dezavantajları neler
olabilir? Tartışınız.
Müzakerede başarıyı etkileyen en önemli faktörlerin başında müzakerenin yapıldığı mekân
gelmektedir. Taraflar, kendilerini yabancı hissetmedikleri yerlerde müzakere etmeyi tercih ederler.
Çok uzun saatler yolculuklar yapmayı tercih etmezler. Sanal ortamda teknolojik araçlarla görüşme
yapmak, yukarıdaki bu koşulların gerçekleşmesini sağlar; taraflar, istedikleri, kendilerini rahat
hissettikleri yerlerde, yolculuk yapmadan, zaman sınırlaması yaşamadan müzakereyi başlatabilirler.
Fakat, yüz yüze yapılmayan, karşı tarafın beden dili hakkında çok az ipucu veren, konsantre olmayı
zorlaştıran sanal görüşmeler özellikle zor, karmaşık konuların olduğu müzakerelerde tercih
edilmemelidir. Belki müzakerenin ilk aşamalarında sanal görüşmelerden
faydalanılabilir.
Sert politik taktikler ile bireyler arası çatışma yönetim stillerinden biri
olan rekabet arasında bir ilişki var mıdır? Tartışınız.
Sert politik taktikler ve çatışma yönetim stillerinden rekabet arasında büyük benzerlikler vardır. İkisi
de kazan-kaybet yaklaşımına dayanmakta; ikisinin de amacı bireyin kendi amaçlarına ulaşması ve
diğer tarafın kaybetmesi üzerine kuruludur. Bunun için de oldukça yoğun, sert taktikler kullanmayı
tercih ederler. İşbirliği yapmak, fedakârlıkta bulunmak gibi düşünceleri söz konusu değildir.
İletişim kalitesi, güven düzeyi ve bütünleştirici müzakere ortamı
arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bütünleştirici müzakere ortamının olabilmesi için güven de iletişim de olmazsa olmaz koşullardır.
Tarafların birbirlerine güvenmedikleri, bilgi paylaşmadıkları, kendilerini, isteklerini, düşüncelerini
açıkça ifade etmedikleri ortamlarda işbirliğine gitmek mümkün değildir.
Arabuluculuk yapacak kişilerde bulunması gereken özellikler
nelerdir? Tartışınız.
Arabulucu, öncelikle tarafsız olmalıdır; konulara objektif bir şekilde yaklaşması çok önemlidir. İkinci
olarak, her iki tarafın arabuluculuk yapacak kişiye onay vermesi, güven duyması gerekir. Bu kişiler
iletişim yeteneği gelişmiş, yaratıcı, deneyim sahibi, çatışma konusunda bilgi sahibi olmalıdır.
Sayfa 15/34
.
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ I
Dönem Sonu Sınavı (Final) ve Yaz Okulu Sınavı Çalışma
Üniteleri
Sayfa 16/34
Ünite 4 : Çatışma Yönetiminde Müzakere Süreci
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) I- İşletmede daha üst pozisyona gelme II- İşletmenin harcamalarında azalma III- Daha az mesai
yaparak aynı ücreti alma IV- Yöneticiye duyulan güvende artış Müzakerenin sosyo-psikolojik ve
ekonomik olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır. Bu açıklamaya göre yukarıda verilen ifadelerin
müzakerenin boyutlarına göre doğru sıralaması --> Sosyal psikolojik-ekonomik-ekonomiksosyal psikolojik
2) Çatışma konularını çözmek için iki (veya daha fazla) tarafa üçüncü tarafın yardım etmesine--->
arabuluculuk denir
3) Müzakere etiğinde, başkalarına davranırken, kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, o
şekilde davranılması kuralına---> Altın kural denir
4) Müzakerecilerin, kendileri için çok az önemi olan veya hiç önemi olmayan bir konu hakkında sanki
onlar için çok önemliymişş gibi davranmaları taktiğine---> Bogey taktiği denir
5) Müzakerede karşı tarafı bir sürü bilgiyle bunaltmak olan, yoğun bir bilgi bombardımanıyla
karşılaşan tarafın, neyin gerçek neyin önemli olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşadığı sert politik
taktik --> Kar yağdırma taktiği (Snow Job)
Kısa Özet
Müzakere, karmaşık ve dinamik bir süreçtir. Anlaşmaya varmak için bir araya gelen taraflar,
etkileşim kurarak çatışma yaratan sorunu çözmeye çalışırlar. Kısaca bir "ver-al" süreci
olan
müzakere, gönüllülük esasına dayanır. Taraflar, gönüllü olarak bir araya gelir ve belli strateji ve
taktikleri kullanarak, bilgi toplayarak, müzakere sürecini yönetmeye çalışırlar. Bu süreçte
tarafların bilgili, deneyim sahibi olması müzakere başarısı açısından önemlidir; özellikle müzakere
ortamlarını tanımaları gerekmektedir.
Müzakerede karşılıklı bağımlılığın türüne göre farklı müzakere ortamları ortaya çıkar. Tarafların
ulaşmak istedikleri amaç ve çıkarlar için başka insanlarla işbirliği içinde çalışmaları gereken
durumlarda bütünleştirici müzakere ortamı doğar. Bunun tam tersi tarafların ulaşmak istedikleri
amaç ve çıkarların miktarı, başka insanların kaybetmesine bağlıysa, bu durumda
paylaştırıcı
müzakere ortamı doğar. Bütünleştirici müzakere ortamı kazan-kazan yaklaşımının
benimsenmesini
gerektirirken,
paylaştırıcı
müzakere
ortamı
kazan-kaybet
yaklaşımının
benimsenmesini gerektirir. Bütünleştirici müzakerede her iki tarafın da eşit şekilde kazanması
önemlidir ve bu süreçte kullanılan stratejiler işbirliğini oluşturmayı amaçlar.
Paylaştırıcı müzakerede sadece bir tarafın olası en iyi şekilde kazanması amaçlandığından, sert
politik taktikler kullanılmaktadır. Bu taktikleri kullanmak her zaman başarıyı getirecektir diye bir şart
yoktur. Rekabetçi, politik taktikler, zaman ve enerji kaybı yaratır; profesyonel yaşamda bireye
duyulan güvenin ve imajın zedelenmesine neden olabilir
Her müzakere başarıyla sonuçlanacak diye bir şart yoktur. Müzakerede çok uzun zaman geçmiş ve
halen bir sonuç alınamamışsa üçüncü tarafların arabuluculuk yapması
istenebilir.
Tarafsız,
deneyimli, çatışma konusunda bilgi sahibi ve tarafların güven duyacağı bu kişilerin seçiminde çok
titiz davranmak gerekmektedir. Arabulucu sadece önerilerde bulunur; tarafların arabulucunun
önerilerini kabul etme zorunluluğu yoktur. Arabulucunun en önemli işlevi tıkanan iletişim sürecini ve
diyalog yolunu tekrar açmaktır.
Müzakere, bir nevi karar alma sürecidir; bu karar alma sürecinde etik davranmak çok önemlidir.
Müzakere masasında verilen sözü yerine getirmemek, karşı tarafı zayıf düşürmek için bilerek ona
zarar vermeye çalışmak, müzakere sürecine rüşvet karıştırmak gibi strateji ve taktikler etik
bulunmamaktadır
Püf Noktalar
Karşılıklı bağımlılık, müzakere sürecinin başarıyla sonuçlanmasını
Sayfa 17/34
sağlar mı? Yoksa tam tersi sürecin başarısız olma riskini mi artırır?
Karşılıklı bağımlılık, müzakere sürecinin başarıyla sonuçlanmasından ziyade müzakere ortamını
şekillendirir. Karşılıklı bağımlılığın yüksek olduğu durumlarda, işbirliğine ve birlikte kazanmaya
dayanan bütünleştirici müzakere strateji ve taktikleri kullanılırken; karşılıklı bağımlılığın olmadığı
durumlarda, rekabetçi, tek başına kazanmayı gerektiren paylaştırıcı müzakere strateji ve taktikleri
kullanılır.
Sanal ortamda müzakereyi başlatmak ve sürdürmenin avantaj ve dezavantajları neler
olabilir? Tartışınız.
Müzakerede başarıyı etkileyen en önemli faktörlerin başında müzakerenin yapıldığı mekân
gelmektedir. Taraflar, kendilerini yabancı hissetmedikleri yerlerde müzakere etmeyi tercih ederler.
Çok uzun saatler yolculuklar yapmayı tercih etmezler. Sanal ortamda teknolojik araçlarla görüşme
yapmak, yukarıdaki bu koşulların gerçekleşmesini sağlar; taraflar, istedikleri, kendilerini rahat
hissettikleri yerlerde, yolculuk yapmadan, zaman sınırlaması yaşamadan müzakereyi başlatabilirler.
Fakat, yüz yüze yapılmayan, karşı tarafın beden dili hakkında çok az ipucu veren, konsantre olmayı
zorlaştıran sanal görüşmeler özellikle zor, karmaşık konuların olduğu müzakerelerde tercih
edilmemelidir. Belki müzakerenin ilk aşamalarında sanal görüşmelerden
faydalanılabilir.
Sert politik taktikler ile bireyler arası çatışma yönetim stillerinden biri
olan rekabet arasında bir ilişki var mıdır? Tartışınız.
Sert politik taktikler ve çatışma yönetim stillerinden rekabet arasında büyük benzerlikler vardır. İkisi
de kazan-kaybet yaklaşımına dayanmakta; ikisinin de amacı bireyin kendi amaçlarına ulaşması ve
diğer tarafın kaybetmesi üzerine kuruludur. Bunun için de oldukça yoğun, sert taktikler kullanmayı
tercih ederler. İşbirliği yapmak, fedakârlıkta bulunmak gibi düşünceleri söz konusu değildir.
İletişim kalitesi, güven düzeyi ve bütünleştirici müzakere ortamı
arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bütünleştirici müzakere ortamının olabilmesi için güven de iletişim de olmazsa olmaz koşullardır.
Tarafların birbirlerine güvenmedikleri, bilgi paylaşmadıkları, kendilerini, isteklerini, düşüncelerini
açıkça ifade etmedikleri ortamlarda işbirliğine gitmek mümkün değildir.
Arabuluculuk yapacak kişilerde bulunması gereken özellikler
nelerdir? Tartışınız.
Arabulucu, öncelikle tarafsız olmalıdır; konulara objektif bir şekilde yaklaşması çok önemlidir. İkinci
olarak, her iki tarafın arabuluculuk yapacak kişiye onay vermesi, güven duyması gerekir. Bu kişiler
iletişim yeteneği gelişmiş, yaratıcı, deneyim sahibi, çatışma konusunda bilgi sahibi olmalıdır.
Sayfa 18/34
.
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ I
Dönem Sonu Sınavı (Final) ve Yaz Okulu Sınavı Çalışma
Üniteleri
Sayfa 19/34
Ünite 5 : Çatışma Yönetiminde Arabuluculuk
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) Arabulucuların cşatışma cşözme sürecinde en önemli niteliği --> Tarafsızlık
2) Arabulucunun kendini tamamen anlaşmazlığa ve sonraki etkinliklere odakladığı arabuluculuk
stratejisi --> Öze Dönük Arabuluculuk
3) Boşanma sürecinde olan bir çift arabuluculuk sürecine başlamışlardır. Süreçte arabulucu, her iki
tarafın da çatışmayla ilgili görüşlerini almak üzere görüşmeler düzenlemiş, ileri sürülen savlara
yönelik delilleri toplamak için çabalamış ve bunları yaparken her iki tarafa da eşit mesafede olduğu
izlenimini yansıtmaya özen göstermiştir.Arabulucunun kullanmış olduğu strateji --> Öze dönük
4) Çatışma çözme yöntemleri arasında, tarafların süreci yönetme üzerinde en fazla söz sahibi
oldukları yöntem ile en az söz sahibi oldukları yöntem sırasıyla --> Müzakere-Mahkeme
5) Bir mahkemede görülen dava sonucunda verilen karar ile arabuluculuk sonucunda varılan nokta
arasındaki temel farklılık --> Mahkeme kararının bağlayıcı nitelikte olması
6) - Sonuca odaklanır ve yönlendirme taktiklerinin özgürce kullanılmasını öngörür.- Asıl konudan çok
iletişimi geliştirmek ve altta yatan duygu ve nedenleri ortaya çıkarmaya odaklanır.- Daha çok rehber
eşliğinde gerçekleşen işbirlikçi bir süreçtir.- Tek bir durum söz konusudur ve tarafların sürekli bir
ilişki içinde olmaları söz konusu değildir.Yukarıda arabuluculuk türlerine ait özelliklere birer örnek
verilmiştir. Örneğiverilmeyenarabuluculuk türü --> Kolaylaştırıcı Arabuluculuk Tarzı
Kısa Özet
Arabuluculuk alternatif çatışma çözme yöntemleri arasında en yaygın kullanılanlardan biridir. En
genel tanımıyla arabuluculuk çatışma içinde olan taraflara, anlaşmazlıklarının çözümü için yansız
üçüncü bir kişi tarafından yardım edilmesi sürecidir.
Arabuluculuk sürecinin gücü, tarafların farklılıklarından daha çok ortak yanlarına dayalı bir
anlaşmaya odaklanmasından
kaynaklanmaktadır. Arabuluculuk sürecinin temelini anlaşma yapmak için tarafların sergilemiş
olduğu gönüllülük oluşturmaktadır. Arabuluculuk çatışma durumunda insanların doğasında bulunan
temel insan gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik ortak bir paydanın geliştirilmesini destekler.
Arabuluculuk süreci taraflarla arabulucu arasında güvene dayalı bir ilişkiyle gelişir. Arabuluculuk
süreci sonunda anlaşmanın son ayrıntılarını şekillendirmek, hala var olan farklılıkların derecesine
bağlı olarak oldukça kolay ya da sorunlu olabilir. Her arabuluculuk süreci bir anlaşma ile son
bulmayabilir. Ancak arabuluculuğun öğreticilik özelliği çerçevesinde, çatışma içinde olanların,
arabuluculuk sürecinden önceki konumlarına göre sorunun temellerinin farkına
varmaları,
birbirlerinin duygularını belli ölçüde anlamaları ve belli düzeyde çatışma çözme becerileri
kazanmaları bağlamında daha iyi bir konuma gelmeleri söz konusudur. Ayrıca elde ettikleri
deneyimlerle daha sonraki çatışmalarını çözme konusunda daha başarılı olacakları umulmaktadır.
Arabuluculuk basit, kapsamlı, yaratıcı ve esnek bir süreçtir. Arabuluculuk sürecinin bu özellikleri
arabulucunun sergilediği strateji ve tarzları da şekillendirmektedir. Arabulucunun öze, ortama ve
kişiye dönük arabuluculuk stratejileri çatışmanın niteliğine ve tarafların özelliklerine göre
değişmektedir. Benzer şekilde kolaylaştırıcı ya da değerlendirici arabuluculuk tarzları ile görev
yönelimli ve sosyo-duygusal yönelimli arabuluculuk tarzları da aynı değişkenler tarafından
etkilenmektedir.
Çatışmaların çözümünde etkili bir araç olarak kullanılan arabuluculuk yöntemi yaygın olarak
uluslararası ilişkiler, örgüt ve yönetim alanı, sigorta hizmetleri, spor, sağlık, eğitim, aile danışmanlığı
gibi pek çok alanda tercih edilmektedir.
Gizlilik, gönüllülük, serbestlik ve informal ilişkileri vurgulayan arabuluculuk sürecinin aşamaları
alanyazında farklı sınıflandırılmakla birlikte genellikle arabulucunun süreç öncesi hazırlıkları ile
başlar. Daha sonraki aşamalarda taraflarla tanışma, sürecin açıklanması, tarafların sorunu kendi
bakış açıları ile anlatmaları, arabulucunun görüşmeleri yürütmesi ve gerekirse özel toplantılar
Sayfa 20/34
yapması, çözümlerin belirlenmesi ve herkesin kabul ettiği bir çözüm üzerinde anlaşma yapılması ile
sonuçlanır. Arabuluculuk sürecinde ulaşılan çözümün yasal bir bağlayıcılığının olmaması yöntemin
en önemli sınırlılığını oluşturmaktadır.
Arabuluculuk sürecinde arabulucunun kolaylaştırıcılık, eşgüdümleyicilik, tercümanlık, gerçeklik ajanı,
empati ve etkili dinleme gibi sergilemesi gereken pek çok rolü bulunmaktadır. Bu rollere bağlı olarak
etkili bir arabulucunun insan odaklı, sabırlı, içgörü sahibi, bilge, nesnel, yaratıcı ve zeki olma gibi
kişisel nitelikleri sergilemesi beklenmektedir.
Sorunları problem çözme anlayışı içinde ele alarak ve beyin fırtınası gibi özgürce düşünce üretme
araçları kullanarak bireylere yaratıcı çözümler sunma olanağı sağlayan arabuluculuğun pek çok
yararından söz etmek olanaklıdır. Özellikle daha az zaman ve maliyetle çatışmaları çözmesi,
tarafların süreç sonunda ilişkilerini sürdürmesi, bireylere duygularını ifade etme ortamları yaratması,
çatışma çözme becerileri kazandırması ve her iki tarafın da çatışmadan kazan-kazan yaklaşımı
çerçevesinde ayrılması bu yararlardan öne çıkanlar arasındadır.
Tanımlar
Arabuluculuğun katı kurallarla kuşatılmamış, informal ağırlıklı bir süreç olarak nitelendirilmesi,
arabuluculuğun tamamen belirli bir yapı ve disiplinden uzak ve rastgele düzenlenen bir süreç
olduğu anlamını taşımamaktadır.
Spot Bilgiler
Püf Noktalar
Çatışmaların çözümünde mahkeme ile Alternatif Çatışma Çözme Yöntemleri arasında ne
tür benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır?
Çatışma çözme sürecinde mahkemeler, sürecin başından sonuna kadar pek çok boyutta
arabulucuktan farklı özellikler taşımaktadır. Mahkeme sürecinde karar verici, yargıç veya hâkimdir.
Buna karşılık arabuluculukta taraflar karar verir. Mahkemelerde ilişkiler formal, resmi bir nitelikte
yürütülürken, arabuluculukta informal ilişkilerin daha yoğun olması söz konusudur. İki yaklaşım
arasındaki en önemli farklardan biri de alınan kararların bağlayıcılığı ve her iki tarafın taleplerini
karşılama durumudur. Mahkeme sürecinde alınan kararların yasal yaptırımları sözkonusudur ve
genellikle kazan-kaybet anlayışı egemendir.
Arabuluculuk sürecinde hangi durumlarda hangi arabuluculuk
tarzlarının işe koşulması daha etkili sonuçlar alınmasına katkı sağlar? Açıklayınız
Arabuluculuk sürecinde hangi arabuluculuk tarzının kullanılacağı çatışmanın niteliğine, tarafların
özelliklerine ve arabuluculuk programının doğasına bağlı olarak değişmektedir. Arabuluculuk
programı belli sonuçlara
ulaşmaktan daha çok ilişkilere odaklanmışsa, kolaylaştırıcı ve sosyo-duygusal yönelimli
arabuluculuk tarzları daha etkili olacaktır. Benzer şekilde taraflar arabuluculuk sürecine yoğun ve
şiddetli duygularla gelmişse bu iki tarzın kullanılması doğru bir seçimdir. Eğer
arabuluculuk programı sonuç almaya
odaklanmışsa ve taraflar arasında ilişkilerin geliştirilmesi önemli değilse iş yönelimli ve
değerlendirci tarzların kullanılması sürecin etkililiği açısından önemlidir.
Sayfa 21/34
Arabuluculuk sürecinde çatışma içinde olan tarafların sahip olduğu
duygular, arabuluculuk sürecini ve arabulucu rollerini nasıl etkiler?
Arabuluculuk süreci doğası gereği duyguların yoğun bir biçimde ortaya çıkarıldığı çatışma çözme
yöntemidir. Tarafların sinirli olmaları, aşırı duygusallıkları vb. dışavurumlar,
arabulucuları empati kurmaya, taraflarla özel toplantılar yapmaya ve arabuluculuk sürecini
öncelikle bu duyguların boşaltımı çerçevesinde yürütmesine yönlendiricektir.
Sayfa 22/34
Ünite 6 : Çatışma Yönetiminde Öfke Kontrolü
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) Öfke ve saldırganlık üzerine bir dürtü kuramı geliştirerek öfkenin her an ‘açığa çıkabilecek’
biyolojik bir dürtü olduğunu savunan filozof--> Konrad Lorenz
2) Bireye, öfkelenmeden önce neler düşündüğünü hatırlatmaya çalışan teknik --> Kendi Kendine
Sorular Sormak
3) Öfkenin hayatta kalmak için gereken saldırgan içgüdüleri yansıttığını öne süren ilk düşünür -->
Darwin
4) Öfkeyi; engellenme ve saldırganlık ile birlikte ele alan kuram --> Davranışçı kuramlar
5) Bireyin sürekli olarak öfke duygusunu bünyesinde barındırması veya öfke eğiliminde olması
haline---> Sürekli öfke denir
6) Bu teknikte bireye önce gevşeme ve rahatlama öğretilir. Daha sonra bireyin öfkeyi yaşadığı,
korktuğu kişi ve durumları zihninde yaşatması istenir ve imgeleme sırasında ortaya çıkan öfke
gevşeme ile söndürülür. Korku ve öfke uyaranları hafiften şiddetliye doğru sıralanır, sürekli
yinelemelerle öfke azalır ve söner.Bilişsel- davranışçı terapide kullanılan bu tekniğin adı -->
sistematik duyarsızlaştırma
7) Öfke yaşantısı olan bireylerin öfkelerini göstermek yoluyla sorunu çözebileceklerine inanması
nedeniyle açığa çıkan öfke --> Karşı atak-deneyim
8) Özgül bir uyaranla (örneğin; uçak yolculuğu, yükseklik) ilişkili olarak kaçınma davranışını azaltmak
için uygulanıp, bireyi tehdit eden uyarana karşı oluşturulan yanıtı değiştirmek için kullanılan
tekniğe---> Sistematik Duyarsızlaştırma denir
9) Dışa vurulamayan her tür saldırganlık içe atılır, bu da depresyona, baş ağrılarına ve diğer somatik
rahatsızlıklara neden olduğu ifade edilen ve öncülerinden birinin Freud olduğu kuram -->
Psikoanalitik Kuram
10) Aşağıda verilen öfke anında oluşan belirtilerden hangisi öfkenin bilişsel boyutu ile ilişkilidir:
Saldırganlaşmak
Kısa Özet
Çatışma yönetiminde öfke, günlük yaşamda bireyindiğer bireylerle ilişkilerinde
karşılaşabileceği temel duygulardan birisidir. Hem ilişkileri zorlaştırması hem de zarar verme
potansiyeli nedeniyle baş edilmesi gereken önemli bir duygu durumu olarak nitelendirilmektedir.
Duyguların, olumluğu ya da olumsuzluğu bireyin varlığına çeşitlilik ve heyecan katarlar. Neşe, onur
ve memnuniyet gibi duygular kolaylıkla kabul görür ve yıkıcı, zarar
verici
olarak
değerlendirilmezken; öfke, korku gibi olumsuz duygular zararlı ve yıkıcı olarak görülebilmektedir.
Ancak bu duygularda yararlı olabilmektedir.
Çatışma yönetiminde öfke, çoğu zaman
düşmanlık, saldırganlık ve hiddet ile birlikte ele alınmaktadır Psikologlar öfkenin psikolojik temellerle
ilgili, sosyologlar ise öfkenin daha çok toplumsal kurallarla, kültürle ilişkili olduğunu ileri
sürmektedirler. Diğer yandan sağlık alanı ile ilgilenen uzmanlar, öfkenin ciddi bir problem olduğu
konusunda birleşmektedirler.
Sağlıklı öfke, bireyin mücadele etmesinde ve kişinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasında etken bir
rol oynar. Öfkenin olumsuz olarak algılanması insanın dünyaya, diğer insanlara karşı olan olumsuz
inançlarının oluşmasına veya düşmanca tavırlar geliştirilmesine neden olabilir. Sağlıksız öfke
sorunun çözümüne yönelik olmaktan daha çok sorunun çözümünde bireyi daha da çıkmaz noktalara
götürebilir. Öfke, "durumluk " ve "sürekli " olmak üzere iki boyutta değerlendirilmektedir.
Öfkelenerek tepki veren bireylerin problem çözmede başarısız olmaları kaçınılmazdır. Bireylerdeki
öfke ve onların bununla mücadele etme becerileri diğer bireylere sıkıntı yaşatabilmektedir. Bazı
yetişkinler kaygıyı doğal bir tepki durumu olarak görürlerken, hoş olmayan ya da engelleyici
durumlara karşı öfkelenmeyi normal bir tepki olarak görmemektedirler. Yetişkinler olumlu rehberlik
stratejileri kullanarak öfkeyi anlama ve yönetme konusunda yol gösterici olabilirler.
Çatışma yönetiminde öfkeyi oluşturan değişkenler incelendiğinde öfkenin oluşmasında veya ortaya
Sayfa 23/34
çıkmasında tek bir nedenin olmadığı, birçok nedenin olduğu gözlenmektedir. Haksızlık, önlenebilirlik,
kasıtlılık, kabahatlilik, kurgulama, engellenme, kışkırtma, karşı atak,
görmezden gelme, kişisel gerçeklik öfkeye yol açan nedenlerdir. Öfke hem dışsal, hem de içsel bazı
olaylarla ortaya çıkar. Bireyin kendi kişisel kuruntuları öfkeye kaynak oluştururken, daha önce
bireyin kendi başından geçmiş ve onu öfkelendirmiş bazı olayların anıları da öfkeye kaynaklık
yapabilir.
Uzun süre öfke duygusuyla yaşamak kişinin bağışıklık sisteminin zayıflatarak, vücut ağrıları, kalp
hastalıkları ve giderek bireyin fiziksel sağlığının bozulmasına neden olabilir. Ayrıca, hipertansiyon,
ülser, baş ağrısı ve kanser gibi fizyolojik hastalıklardatemel oluşturabilir. Aynı şekilde, öfkenin aşırı
düzeyde dışavurumu da çevreye ve kişilere zarar verme, hukuki sıkıntılar yaşama, yaralama gibi
kişiler arası problemlere de yol açabilmektedir.
Çatışma yönetiminde öfkenin ifade edilme şekli ve kontrolü kültürel özelliklere, bireyin
beklentilerine, öğrenilmiş davranışlara, ailenin davranış şekillerine, çevresel koşullara, bireyin
statüsüne, eğitim durumuna, yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Öfkelenilen konular farklı olduğu
gibi öfkenin ifade edilme biçimleri de farklılıklar gösterebilir. Bazı bireyler saldırgan davranabilirken,
bazı bireyler de öfkelerini içlerine atabilmektedirler. Öfke duygusunun ifade tarzları; saldırgan
davranışlar, bastırılmış
davranışlar, kontrol etme davranışları gibi üç farklı davranış şeklinde kendini gösterir. Öfkeye ilişkin
problemler, öfkenin bir ya da daha fazla boyutunda ortaya çıkabilir. Örneğin; birey
herhangi bir durumla karşılaştığında fiziksel boyutta; uzun süreli kin ve düşmanlık beslendiğinde
bilişsel boyutta veya öfkeye neden olan olaylara saldırganca tepki gösterilmesi davranışsal boyutta
kendini gösterebilir.
Öfkenin anlaşılmasına ve çözülmesine yönelik farklı kuramsal yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımların
her biri kendi kavramları ve ötelemeleri ile öfkeyi açıklamaya çalışmaktadırlar. Bunların başlıcaları;
psikoanalitik kuramlar, biyolojik kuramlar, davranışçı kuramlar ve varoluşçu kuramlardır.
Psikoanalitik kuramlarda; öfkenin hayatta kalmak için gereken saldırgan içgüdüleri yansıttığı öne
sürülmekte, öfke ve saldırganlık üzerine bir dürtü kuramı geliştirilerek öfkenin her an "açığa
çıkabilecek" biyolojik bir dürtü olduğu savunulmaktadır. Biyolojik kuramlar; bireyde, öfke duyguları
ve bunlarla ilişkili acı, kaygı,
kızgınlık, saldırganlık, kin gibi duyguların oluşmasında rol oynayan biyokimyasal yapılar ve işlevler
olduğunu, öfkelenmenin temelinde merkezi sinir sisteminin işleyişinin öne çıktığını öne
sürmektedirler. Davranışçı kuramlar; öfkeyi engellenme ve saldırganlık ile birlikte ele almaktadırlar.
Davranışçı kuramlara göre, öfkeye ve saldırganlığa verilen tepkiler diğer davranışlar
gibi
öğrenilmiştir. Varoluşçu kuramlar ise öfkeyi; insanın yok oluşa, işlenmemiş potansiyele ve yaşamın
anlamsızlığına karşı tepkide bulunması olarak açıklamaktadırlar. Her insanın öfke duygusunu farklı
yaşadığını, kişinin öfkesini yaşama karşı kendisini çaresiz ve güçsüz hissetmesiile açıklamaktadırlar.
Öfkenin doğru bir biçimde ifade edilmesine yönelik beceri kazanmaya öfke kontrolü adı
verilmektedir. Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin
kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini
kazanmasıdır. Öfke kontrolünde bireyin kendi başına uygulayabileceği; "düşünce
biçimini
değiştirmek, problem çözmek, mizahı kullanmak, çevre kontrol araçlarını değiştirmek, gevşeme
egzersizleri yapmak, masaj yaptırmak, doğru iletişim kurmak, kendi kendine sorular sormak,
beklentileri gözden geçirmek, meditasyon ile rahatlamak gibi teknikler olduğu gibi sadece ruh sağlığı
profesyonellerinin
uygulayabileceği
bilişsel-davranışçı
terapilere
ilişkin
uygulamalar
da
bulunmaktadır.
Püf Noktalar
Genellikle öfkeye yol açan nedenler nelerdir? Açıklayınız?
Genellikle öfkeye yol açan nedenler arasında; engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve
yaralanmalar, tacize uğrama, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sıralanabilir.
Sayfa 24/34
Psikologlara göre, öfkelenildiğinde hangi boyutlar birbiriyle eşzamanlı olarak ilişkili hale
gelirler? Açıklayınız
Psikologlara göre, öfkelenildiğinde üç boyut birbiriyle eşzamanlı olarak ilişkili hale gelir. Bu boyutlar;
Biliş: O andaki düşüncelerdir.
Duygu: Öfkenin yol açtığı durumların algılanması ve yansıtılmasıdır.
Davranış: Öfkeli olunduğunda sergilenen
davranışlardır.
Sizce öfkelenmek ile öfkeli tepki vermek aynı şey midir?
Hayır. Aynı şey değildir. Her insan öfkelenebilir. Bu doğaldır. Ancak insanlar öfkelendiklerinde farklı
şekilde tepki verirler. Önemli olan öfkeliyken veya öfkelendikten sonraki davranış şeklimizdir.
Kimileri, kendilerine ve çevrelerine zarar vermemek için bir süre sakinleşmek için çaba harcarlar.
Kimileri ise ani olarak kırıcı ve sert davranışlarda bulunurlar.
Birey öfkesini kontrol etmek için hangi soruları kendine sorabilir?
Birey sakinleşmek, öfkesini kontrol edebilmek için aşağıdaki soruları sorabilir:
□ Neredeyim?
□ Kimlerleyim?
□ Neler oluyor?
□ Zihnimden neler geçiyor?
□ Olaya nasıl bir anlam verdim?
□ Beklentilerim neler?
□ Neler yapıyorum?
Problem belirleme adımları nelerdir? Açıklayınız?
Problemi belirlemede aşağıdaki adımlar atılarak, bunların yanıtları verilmeye çalışılabilir.
□ Problem hakkında bilgi toplama.
□ Problemi alt problemlere halinde ele alma.
□ Problemin bütün içerisindeki yerini belirleyip, problemi oluşturan kısmı seçme.
□ Bu kimin için bir problemdir?" sorusu üzerinde düşünme.
□ Bu problemin çözümüne benim katkım ne olabilir? (Ben bu problemin oluşmasında nerede yer
aldım?)
Sayfa 25/34
□ Bu problemin çözümünde başka kimin katkısı olabilir? (Bunun problem haline gelmesinde içten içe
suçladığım birileri var mı, kimler?)
□ Bu problemin çözümünde gerçekçi çözüm ne olurdu?
□ Nasıl bir sonuçla yetinilebilir?
Sayfa 26/34
Ünite 7 : Çatışma Yönetiminde İletişim
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) Bireyler, gruplar ya da toplumlar arasında çeşitli yöntemlerle bilgi, düşünce ve inanç alışverişini
sağlayan etkileşim sürecine---> İletişim denir
2) Yönetici Hasan Bey, çalışanlarına bu ay ki performanslarına ilişkin e-mail ile geri bildirim vermiştir.
Çalışanlar ise bu geri bildirimlere yönelik görüşlerini ise posta iletişim kutusuna isimsiz olarak atarak
iletmişlerdir. Bu durumda temelde gerçekleşen iletişim --> Yönetsel iletişim
3) Her iki tarafın da kazanabileceği etkili iletişimin temel alındığı etkin bir çatışma çözme sürecinde
iki tarafın da çıkarlarına uygun seçenekler bulunmasına odaklı basamak --> Beyin fırtınası yoluyla
seçenekler geliştirme
4) Kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısı ile bakması, o kişinin
duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamlandırması, hissetmesi ve bu durumu karşısındakine
iletmesi olarak tanımlanabilecek kavram --> Empati
5) Kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısı ile bakması, o kişinin
duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamlandırması, hissetmesi ve bu durumu karşısındakine
iletmesine---> Empati denir
6) Bireyin eşiyle iletişiminde sorun yaşadığı bir ortamda, kendini doğru ifade edebilmesi ve yanlış
anlamalara olanak vermemesi için kullanması ideal olan ve "en etkili iletişim biçimi" olma özelliği
taşıyan iletişim biçimi --> Sözlü İletişim
7) Dinleyicinin konuşan kişiyi işitme ve onun bakış açısını anlamakla ilgilendiği dinleme biçimine--->
Edilgen dinleme denir
8) İletişimde mesajın kaynaktan alıcıya iletilmesinde kullanılan yollara verilen isim --> İletişim
kanalları
Kısa Özet
İletişim iletiyi gönderen ve alan arasında oluşturulan bir alışveriş ilişkisi içinde paylaşılan, ortaklaşa
yararlanma ile oluşan bir süreçtir. İnsanda mevcut olan kendini ifade edebilme ve kendini dinletme
ihtiyacının ürünü olarak kabul edilen iletişim kavramına ilişkin kullanıldığı alana ve konusuna göre
değişen birçok farklı tanım bulunmaktadır. Ancak bu tanımların tümünde süreç, etkileşim, anlam ve
anlama ortak kavramlar; bilgilenmek, ikna etmek, yönetmek, eğlenmek, çevre üzerinde etkin olmak,
başkalarında tutum geliştirme ve değiştirmeye
yol açmak, istenen davranışları yaygınlaştırmak, muhatapları anlamak, bireyin kendini etkiye ve
etkilemeye açık halde tutması da ortak
amaçlardır. İletişim sürecinde algılama oldukça önemlidir. Algılama, insanların duyuları
yardımıyla çevrelerinden elde ettikleri bilgileri bir araya getirip düzenleyerek kendileri için
anlamlandırmalarıdır.
İletişim sürecini oluşturan başlıca öğeler; kaynak (gönderici), mesaj (ileti), iletişim kanalları, alıcı
(hedef kimse) ve geri bildirimdir. İletişimin gerçekleştiği ortama göre yapılan sınıflamalara göre
iletişim, kişi-içi iletişim, kişiler arası iletişim, örgütsel iletişim ve kitle iletişimi dört başlıkta; yapılış
biçimine göre yapılan
sınıflamayla ise, sözlü, sözsüz ve yazılı iletişim olarak üç başlıkta incelenebilmektedir.
Örgütsel iletişim, örgütün işleyişini sağlamak ve hedeflerine ulaştırmak amacıyla, örgütü
oluşturan bölüm, öğeler ve örgüt çevresi arasında girişilen devamlı bir bilgi ve düşünce alışverişine
veya bölümler arasında gerekli ilişkilerin kurulmasına imkân tanıyan toplumsal bir süreçtir. Örgüt
içerisindeki iletişimi; yönetsel iletişim ve kişilerarası iletişim olmak üzere iki grupta incelemek
olasıdır.
Örgütlerde iletişimin etkin bir şekilde sağlanamaması hem insan ilişkilerini olumsuz etkilemekte hem
Sayfa 27/34
de örgütün hiyerarşik yapısı içinde düzenli bir şekilde işlemesine engel olmaktadır. iletişim sürecinde
engeller, bir mesajın verilmesini ve alınmasını olumsuz yönde etkileyen tüm etmenlerdir. İletişimi
engelleyen etmenler fiziksel, kişisel ve örgütsel olarak gruplandırılabilir.
Kaynak ve alıcının iletişime girme amaçlarının farklı olması, iletişimde ortak yaşantı alanının
yetersizliği, kaynak ve alıcının psikolojik veya bedensel yetersizlikleri, vb etmenler kişiler arasında
yanlış anlamalara yol açarak çatışmaya neden olmaktadır.
İnsanların birlikte olduğu her ortamda, iletişimin olmaması düşünülemez. Bu nedenle, örgütlerde
etkili iletişimin sağlanmaması çatışmaya yol açan önemli kaynaklardan biri olarak görülmektedir.
İletişim, örgüt içinde çatışmaların kaynağı olduğu gibi, çatışmaların çözümünde ve yönetilmesinde
kullanılacak etkili bir araç olarak kabul edilebilir. Çatışma yönetimi stratejilerinden hemen hemen
hepsinin kullanımı beraberinde iletişimin de etkili bir şekilde kullanılmasını getirmektedir. Çünkü
örgüte yararından çok zararı dokunan çatışmaların önlenmesinde veya çatışmaların etkin bir şekilde
yönetilerek bu çatışmalardan yarar sağlanmasında etkili iletişimin önemli bir rolü vardır.
Ancak, etkili iletişimden yararlanarak çatışmaların iyi yönetilmesinde güven ortamı oluşturma ve
dinleme becerilerinin yanısıra, olumlu örgüt iklimi oluşturma, empati kurabilme ve teşvik etme de
önemlidir
Püf Noktalar
Farklı iletişim tanımları incelendiğinde, hangi ortak kavram ve amaçlar ortaya
çıkmaktadır.
Farklı iletişim tanımlarının tümünde süreç, etkileşim, anlam ve anlama ortak kavramlar;
bilgilenmek, ikna etmek, yönetmek, eğlenmek, çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında tutum
geliştirme ve değiştirmeye yol açmak, istenen davranışları yaygınlaştırmak, muhatapları
anlamak, bireyin kendini etkiye ve etkilemeye açık halde tutması da ortak amaçlar olarak ortaya
çıkmaktadır.
Etkin bir çatışma çözme sürecinin basamakları nelerdir?
Örgütsel iletişimin, örgütün en önemli
girdilerinden olan bilginin örgüt içerisindeki iş görenler arasında taşınması, örgüt çalışanlarının
birbirleri ile ilişkilerini sağlayan anlamların taşınması, etkileşime yönelik olduğunda alıcı kişilerin
eyleme geçirilmesi, örgütsel kararların ilgili kişilere iletilmesi, örgütsel amaçların, görevlerin ve
işlerin açıklanmasına yönelik emirlerin iş görenlere ulaştırılması, örgüte yönelik dönütlerin
toplanması, öğrenen örgüte bilgi taşınması, vb yararları bulunmaktadır.
Sayfa 28/34
Ünite 8 : Çatışma Yönetiminde Liderlik Stilleri
Ünite İle İlgili Kısa Cevaplı Sorular
1) İşgörenlerin yeni beceriler kazanmalarına yardımcı olan, bireylerin çatışma ortamından
uzaklaşmasını sağlayan ve örgüt içi esnekliği arttıran yöntem --> Örgüt içi rotasyon
2) "İnsan isyankardır ve işbirliğine karşıdır. Genellikle ikiyüzlüdür, nankördür, açgözlüdür ve lafı
sever. Bu nedenlerden ötürü yöneticiler her türlü ahlak kuralını bir kenara bırakarak insanı tam
anlamıyla kontrol altına almalıdır." Bu düşünceleri savunan ünlü düşünür--> Niccolo Machiavelli
3) Demokratik bir liderin örgüt içindeki çatışmayı yönetmek için kullanabileceği tekniklerden birisi
aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır:Başka bir düşmana veya gruba odaklanmak, çatışan bireyleri bir
araya getirmeye yardımcı olur. Örneğin birbiriyle çatışan iki birim söz konusu ise, bu iki grup yeni bir
mal üretmek için güçlerini bir araya getirip, başka bir örgüt daha önce o malı piyasaya sürmeden
malı kendileri piyasaya sürmek için dayanışma içerisine girebilirler. Bu da aralarında var olan
sürtüşmeyi azaltabilir.Verilen çatışmayı yönetme tekniğinin adı --> Rekabetçi Ortam Oluşturma
4) Örgütte çatışma ortaya çıktığında ilgili kişileri ceza ile tehdit etme eğilimi olan liderlik stili -->
Otokratik liderlik.
Kısa Özet
Örgütlerde temelde yöneticilerin insan kaynağının davranışlarını değerlendirme
sürecinde "iyi" ve "kötü, ya da "ne iyi ne kötü" şeklinde felsefi açıdan yaklaştıklarını söylemek
mümkündür. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Taylor ile başlayan, daha çok örgütün yapısı üzerinde
odaklaşan, klasik yönetim kuramlarında örgüt içinde insan, ikinci planda görülüp, gereken özenden
yoksun bırakılmıştır. Bu kuramın temelinde ele alınan otokratik liderlik stilinde insana güven
duyulmaz. İşgörenler "kötü" olarak değerlendirilir; tembel, sorumsuz ve saldırgan olarak görülür ve
sürekli kontrol edilmesi gerekir. Otokratik liderler çatışmadan arınmış bir örgüt anlayışına sahiptirler.
Çatışma yönetiminde ise izlenen yol tehdit ve ceza temeline kurulmuştur. Eğer bir örgütte çatışma
ortadan kaldırılamıyorsa, yönetimin kuralları etkili bir şekilde işletemediği ve yetersiz olduğu
yönünde bir inanç hakimdir.
Psikoloji, sosyoloji bilimlerinin gelişme aşamalarını izleyen yönetim bilimi, neo-klasik kuramlara
ulaştığında, insanın insanla ve insanın çevresiyle ilişkilerini daha çok önemsemeye başlamıştır. Bu
bağlamda işgören örgütte gereksinimleri karşılandığı ölçüde "iyi"dir. Neoklasik yönetim kuramları
temelinde ele alınan liderlik stili ise ilgisiz liderlik stilidir. İlgisiz liderlik stilini sergileyen yöneticilere
göre işgören sorumluluk sahibi, çalışkan ve uzman olarak değerlendirilir. Uzman olarak gördüğü
işgörenlerin kendisine hiçbir sorunu getirmesini de istemez. Çatışma, her ne kadar otokratik yönetim
kadar olumsuz değerlendirilmese de, çatışmanın insanın olduğu her ortamda oluşabileceğine yönelik
inanç olsa da örgüte zarar verici bir tehdit olarak algılanır. Dolayısıyla hemen çözümlenmesi gereken
bir durum olarak değerlendirilir. Ancak çözümlenmesinde rol almaktan kaçınırlar. İlgisiz liderler
çatışmaya neden olan tarafların yine etkin rol alarak bu çatışmayı çözmelerini bekler ve işgörenlerin
sorunla gelmelerini istemez.
"iyi" ve "kötü" görüşlere karşı gelen "karmaşık insan" görüşünün modern yönetim kuramlarında
görmek mümkündür. Bu bağlamda modern yönetim kuramları temelinde demokratik liderlik stili ele
alınmaktadır.
Demokratik liderler çatışmanın örgütler için
doğal karşılanması gerektiğini, tamamen ortadan kaldırmak yerine örgütün amaçlarına
yönlendirmede "işlevsel" çatışmanın oluşumunda aktif rol oynarlar. Hatta örgütü dinamik kılmak ve
geliştirmek adına özellikle çatışmalı
ortamların
yaratılmasında
rol
alabilmektedirler.
Demokratik
liderler
insanın
karmaşıklığını,
özgünlüğünü ve değişkenliğini kabul eder ve buna göre çatışmalı ortamların yönetiminde en uygun
Sayfa 29/34
müdahale tekniğini ve stratejisini uygular. Demokratik liderler işgörenlerin
motivasyonlarına önem verir ve onları örgüt içinde cesaretlendirir. İşgörenler örgütün en değerli
varlıklarıdır. İşgörenler de kendilerini örgütün değerli öğesi olarak görürler. Çünkü demokratik liderin
olduğu örgütlerde güçlü örgüt kültürünün olduğu da söylenebilir. Dolayısıyla "işlevsiz" çatışmaların
ortaya çıkması, diğer stillere göre daha düşük olasılıktadır.
Sonuç olarak çatışma yönetiminde yöneticilerin karmaşık insan yapısını dikkate alarak duruma göre
yaklaşıp en uygun stili sergilemeleri beklenir. Liderlik stillerinden demokratik liderlik stili diğerlerine
göre daha etkili gibi görünse de, liderlerin durumsallığı göz önünde
bulundurmaları ve örgüt üyelerinin enerjilerini örgütün amaçlarına kanalize ederek çatışmaları
işlevsel hale getirmeleri beklenen bir durumdur
Tanımlar
Çatışma yönetiminde başvurulan tekniklerin kesin sonuca götüreceği varsayımı, yanlış bir algılama
olarak değerlendirilmelidir. Bir durumda ortaya çıkan çatışmada örgüt geliştirme tekniği etkili bir
sonuç sağlayabiliyor iken, başka bir durumda değişime direnç söz konusu olduğunda örgüt
geliştirme tekniği etkili bir sonuç vermeyebilir.
Yukarıda açıklanan liderlik stilleri, liderlik literatüründe yer alan üç temel liderlik stilidir.
Literatürdeki diğer liderlik anlayışları ise bu liderlik stili temel alınarak şeki llenmiştir. Örneğin
dönüşümcü liderlik, vizyoner liderlik ve durumsal liderlik vs. gibi.
Spot Bilgiler
Püf Noktalar
İnsanın doğasına ilişkin görüşlerden X,Y,Z kuramlarından hangisi yöneticilere yönelik en
etkili rehber olarak değerlendirilebilir?
Çatışmalı ortamlarda Z teorisi yöneticiler için en etkili rehberlik edebilecek bir yaklaşımdır. Çünkü
insan doğası karmaşıktır, yöneticiler durumsal yaklaşımı benimseyerek işgörenlerin verimliliğini
artırma stratejilerinden daha etkin bir şekilde yararlanmalarını sağlar.
Otokratik liderlik stilinin benimsendiği örgütlerde insanın doğasına ilişkin görüşler neler
olabilir? Tartışınız.
Otokratik liderlik stilinin benimsendiği örgütlerde insanın doğasına ilişkin görüşlerin kötümser görüş
üzerine kurulu oldu söylenebilir.
Çeşitliliğimiz, en büyük gücümüzdür" ifadesi hangi liderlik stilinin
bir söylemi olabilir?
Demokratik liderlik stilinde örgütün öğelerinden olan işgörenlerin farklılıklarının farkındalığı vardır.
Dolayısıyla farklılıklardan doğan
çatışmalar doğal karşılanır ve söz konusu bu çatışmaların örgütler için bir dinamik olarak
değerlendirilmesi gerektiği görüşü hakimdir.
Sular bulanmadan durulmaz" deyimi çatışmalı ortamlara ilişkin
Sayfa 30/34
hangi liderlik stilini tanımlamaktadır?
Türkçe’deki "sular bulanmadan durulmaz" deyişine dayalı olarak yenileşme ve iyileşme için
örgütlerde en iyi tedavinin ortalığı karıştırmak olduğunu düşünen modern yönetimciler, örgütün bu
süreçte önemli enerji kaybına uğranabileceğinin de bilincindedirler. Bu
bağlamda demokratik liderlik stilinin bu noktada büyük bir önemi vardır. Ancak demokratik lider
etkililiği ile çatışmayı çözme sürecinde, uzlaştırmak ya da potansiyel olarak yıkıcı nitelikteki
çatışmayı, yapıcı sonuçlara
yönlendirmek için eylemlerde bulunur.
Sayfa 31/34
Sınav Öncesi Son Hazırlık - Pratik Bilgiler
Aşağıdaki ifadelerdeki sınava girmeden birkaç saat önce mutlaka ezberleyin. Tamamı çıkmış
sorulardan derlenmiştir. Sınav esnasında çok faydasını göreceksiniz.
1) Okullarda öğrencilerin çatışmalarını kendi kendilerine çözmeye olanak sağlayan arabuluculuk -->
Akran arabuluculuğu
2) Öfkeyi; “insanın yok oluşa, işlenmemiş potansiyele ve yaşamın anlamsızlığına karşı tepkide
bulunması olarak” açıklayan kuram --> Varoluşçu kuramlar
3) “İnsan, örgütsel makinede isteksiz bir çark dişlisidir” ifadesinin sahibi olan kuramcı --> Max
Weber
4) Örgütsel amaçlarına ulaşmak adına genelde zorlayıcı güç kullanan yöneticinin lider tipi -->
Otokratik Lider
5) Arabulucunun “arabuluculuk sürecini devam ettirebilme becerisine sahip olma” niteliği
arabulucunun hangi rolüyle daha çok ilişkilidir: Kolaylaştırıcılık
6) Tarafların görüş, istek, duygu ve çıkarlarının neler olduğunun ortaya çıkarılmasına yönelik
arabuluculuk stratejisi --> Kişilere yönelik
7) Örgütsel çatışmanın yönetiminde kullanılan geleneksel, davranışçı ve etkileşimci yaklaşımların
ortaya çıkmasında temel etken --> İnsan doğasına ilişkin görüşler
8) Örgütler için çatışmanın zararlı olduğunu, zayıf ve beceriksiz yönetimin çatışma yarattığını
savunan yaklaşım --> Geleneksel yaklaşım
9) Yönetici ve sporcu ilişkilerinde sıklıkla çatışma durumlarının ortaya çıkmasına ve arabuluculuğun
bu süreçte etkili bir çatışma çözme yöntemi olarak tercih edilmesine neden olan en önemli gerekçe
--> Sporun rekabetçi doğası
10) Saldırganlık dürtüsünün bireyde yaşam için gerekli olan enerjiyi açığa çıkardığını savunan kuram
--> Psikanalitik kuram
11) Zaman, mekan ve olay içinde değişim gösterebilen ve çevredeki uyarıcılara bağlı olarak
değişebilen öfke türü --> Durumluk öfke
12) Alıcının almış olduğu mesajı yanıtlamak üzere gönderici olarak bir mesaj hazırlayıp bir kanal
aracılığıyla kaynağa iletmesi sürecine---> Geribildirim denir
13) Dinleyicinin karşısındaki kişinin bakış açısını anlamaktan çok kendi bakış açısını karşı tarafa
kabul ettirmekle ilgilendiği dinleme türüne---> Saldırgan dinleme denir
14) Çatışma yönetimi kapsamında kısa sürede eğitim maliyetlerinin artması ile sonuçlanan
uygulama --> Örgüt üyelerinin rotasyonu
15) Örgütte çatışma ortaya çıktığında ilgili kişileri ceza ile tehdit etme eğilimi olan liderlik stili -->
Otokratik liderlik
16) Bir örgütte üst düzey yönetici olan Esra Hanım, örgütte birbiriyle çatışmalı olan kişileri farklı
yerlerde görevlendirerek ortamdan uzaklaşmalarını sağlamakta ve becerilerinin gelişimini
desteklemektedir. Esra hanımın liderlik stili ve başvurduğu teknik --> Demokratik Liderlik Stili –
Örgüt İçi Rotasyon
17) Özgül bir uyaranla ilişkili olarak kaçınma davranışını azaltmak ve bireyi tehdit eden uyarana
karşı oluşturulan yanıtı değiştirmek için kullanılan teknik --> Sistematik Duyarsızlaştırma
18) Bir bireyin öfkesini kin duyma şeklinde dışa vurması öfkenin hangi boyutu ile ilişkilidir: Bilişsel
19) Arabulucunun taraflar arasında görüş ayrılıklarının yoğun olduğu ve zamanın da sınırlı olduğu
durumlarda çatışmanın çözümü için sergilemesi gereken bir arabuluculuk tarzı --> İş/görev
yönelimli arabuluculuk
20) Mehmet, öfkesini kontrol etmek için zaman zaman kendine yönelik olumlu konuşmalar yaparak
öfkesinin şiddetini azaltabilmektedir. Mehmet’in öfkesini kontrol etmek için kullandığı öfke kontrol
yaklaşım biçimi --> Düşünce biçimini değiştirme
21) Çoğunlukla öfkenin ortaya çıkmasına yol açan temel faktör --> Engellenme
22) Etkin bir çatışma çözme sürecinin ilk basamağı olumlu ve etkili bir ortam oluşturmadır. Bu
basamağı izleyen etkin çatışma çözme basamağı --> Algıları netleştirme
23) İşgörenlerin örgüte etkisini ve sorumluluğunu artırmanın onların örgüte bağlanmalarını ve
örgütün amaçlarını paylaşmalarını sağlayacağı görüşünü ileri süren kuram --> Z Kuramı
24) Arabuluculuk sürecinin basamaklarının doğru sırası --> Arabuluculuk Oturumuna Hazırlık ve
Masaya Oturma - Arabuluculuk Oturumunu Açma - Tarafların Açılış Sunumları Görüşmelere Arabuluculuk Yapma - Anlaşma
25) Arabulucunun oturumun akış hızını değiştirdiği ve bazı konular üzerinde ayrıntılı durulmasını
Sayfa 32/34
sağladığı, tarafların çözüm önerilerini üretmelerini teşvik ettiği arabuluculuk süreci aşaması -->
Görüşmelere arabuluculuk etme
26) Saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek
şekilde öfke duygusunu ifade etme becerisini kazanmasına---> Öfke kontrolü denir
27) “Mesaj gönderenin ve gönderilenin başka insanlardan oluştuğu bir iletişim biçimidir. Bu iletişim
biçiminde mekân ve zaman birliği olmalıdır. Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimler
olarak tanımlanan bu iletişim biçiminde kişiler, ürettikleri bilgi/sembolleri birbirlerine aktarıp
yorumlayarak iletişimi sürdürürler.' Yukarıda tanımı verilen iletişim türü --> Kişilerarası iletişim'
28) McGregor’un X ve Y teorilerine karşılık Ouchi ve Joeger’in insana ilişkin geliştirdikleri Z teorisine
göre “İşgörenler;……” ifadesini doğru olarak tamamlayan seçenek --> Örgütsel bağlılığı yeğlerler
ve kararlara katılabilecek yeterliğe sahiptirler.
29) Bireyin, işini daha hırslı bir şekilde yapmasına ve böylece işinde daha başarılı olmasına neden
olabilecek öfke türü --> Sağlıklı öfke
30) Öfke durumunda gözlenen en belirgin fizyolojik belirti --> Kalp atışlarının birden hızlanarak
kan basıncının artması
31) Önceki olay, davranış ve sonuç olmak üzere üç bölümden oluşan öfke terapisi --> Davranış
çözümlemesi
32) Dinleyicinin konuşan kişiyi işitme ve onun bakış açısını anlama ile ilgilendiği dinleme türüne--->
Edilgen dinleme denir
33) Örgütte haberleşme ağı kurmak, yönetenin gönderdiği anlamla astını etkilemesi, astın da üstünü
cevaplandırmasını içeren etkileşim sürecine---> Yönetsel iletişim denir
34) İnsanların duyuları yardımıyla çevrelerinden elde ettikleri bilgileri bir araya getirip düzenleyerek
kendileri için anlamlandırmalarına---> Algılama denir
35) Temel özellikleri açısından arabuluculuk ile diğer çatışma çözme yöntemleri arasında en cok
benzerlik gösteren yöntem --> Uzlaşma
36) Öfkenin, hayatta kalmak için gereken saldırgan içgüdüleri yansıttığı düşüncesini ilk ortaya atan
düşünür --> Darwin
37) Öfke durumunda ortaya çıkan kaşların çatılması, dudakların büzülmesi veya yumrukların
sıkılması gibi belirtiler öfkenin hangi boyutuyla ilişkilidir: Fizyolojik boyut
38) Etkili bir çatışma yönetimi için anahtar kavram --> Güven
39) Çatışma yönetim becerilerinden biri olan girişkenliği uygun bir şekilde kullanabilme becerisini en
iyi özetleyen ifade --> Şiddet ve saldırganlığa başvurmadan kendini ortaya koyabilme
becerisidir.
40) Kurt Lewin'in başkanlığında yürütülen ve liderlik stillerinin karşılaştırılması amacıyla yapılan
deney --> Iowa deneyleri
41) iki şirket arasındaki çatışmak konuya ilişkin alternatif çatışma çözme yöntemlerinin
kullanılmasına karar verilmiştir. Bu çerçevede resmi olmamakla birlikte süreci yönetmek üzere
bağımsız ve tarafsız bir hakem belirlenmiştir. Tüm açıklamalar ona yapılarak onun kararı esas
alınmıştır. Böylece karşılıklı ödünlerin verildiği bir çözüme ulaşılmıştır. Bu durumda şirketlerin
kullanmış olduğu alternatif çatışma çözme yöntemi --> Tahkim
42) Bireylerin öfke kontrolünü sağlamalarına yönelik olarak, bireyin öfke duygusuna neden olan
durumu kafasında canlandırmasına ve kaslarını gevşetmesine dayanan bilişsel -davranışcı terapi
uygulaması/tekniği --> Sistematik duyarsızlaştırma
43) Bebeklik dönemindeki tuvalet eğitimi ile öfke duygusunun gelişimi arasında ilişki kuran kuramsal
yaklaşım --> Psikoanalitik
44) Öfkenin her bireyin içinde mevcut olduğunu ve kendini açığa çıkarmak için fırsat aradığını
belirten kuramsal yaklaşım --> Biyolojik kuram
Hatırlatma: Buradaki pratik bilgiler sadece Dönemsonu sınavı ve Yazokulunun son üniteleri içindir.
Bu sınavlara hazırlanırken kitapçığın en başındaki arasınav üniteleri için olan pratik bilgilere de
ayrıca gözden geçiriniz.
Sayfa 33/34
Sayfa 34/34
Download