Uploaded by İnsan Haklari

Turkiyede 1982 Anayasasi Kapsaminda Yaribaskanlik Hukumet Sistemine Gecis Mumkun mu Mehmet ALTUNTAS

advertisement
AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİ
SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
Türkiye’de 1982 Anayasası Kapsamında
Yarı-başkanlık Hükümet Sistemine
Geçiş Mümkün mü?
(Anayasa ve İdare Hukuku 2014 Güz Dönem Ödevi)
ADI VE SOYADI
: Mehmet ALTUNTAŞ
NUMARA
: 142179201
KURUM
: Başbakanlık Strateji Geliştirme Başkanlığı
ADRES
: Yüksel Cad. No:23 Kat:5 Kızılay Ankara
İLETİŞİM
: [email protected]
ÖĞRETİM ÜYESİ : Prof. Dr. Hasan TUNÇ
28 Kasım 2014
Ankara
İçindekiler
Giriş............................................................................................................................................. 3
Hükümet Sistemleri ve Özellikleri ...................................................................................... 5
A.
1.
Başkanlık ( Presidentialism ) .......................................................................................... 5
2.
Yarı-Başkanlık ( Semi-Presidentialism ) ....................................................................... 6
3.
Parlamentarizm ( Parliamentarism)................................................................................. 6
B.
Ülkemizde Uygulanan Anayasal Hükümet Sisteminin Tarihi Gelişimi ............................. 7
C.
Sistem Tartışmaları ............................................................................................................. 8
D.
Sistemin Revizyonu İçin Öneriler ....................................................................................... 9
E.
1.
Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm ................................................................................ 9
2.
Seçim Sisteminde Yapılacak İyileştirmeler .................................................................. 10
3.
Yapıcı Güvensizlik Oyu ................................................................................................ 10
Değerlendirme ve Sonuç ................................................................................................... 10
Kaynaklar: ................................................................................................................................. 13
2
TÜRKİYE’DE 1982 ANAYASASI KAPSAMINDA YARI-BAŞKANLIK
HÜKÜMET SİSTEMİNE GEÇİŞ MÜMKÜN MÜ?
Giriş
Türkiye’de istikrarlı siyasi sistem arayışları 1960’lı yıllara kadar uzanır. Bu arayışlarla zaman zaman
kesin ve kalıcı formüller üretilmek istenmiş, tartışmalar daha çok seçim sistemleri, hükümet sistemi,
konusundaki formüllere yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede değişik parlamenter rejim modelleri,
1990’lardan itibaren de başkanlık ve yarı-başkanlık model ve önerileri gündeme getirilmiştir.
(TÜSİAD, Seçimler, TBMM ve Hükümet Sistemleri, 1997;14)
Anayasacılık hareketinin başladığı 18.
yüzyıl sonlarından bu yana hürriyetçi demokrasilerde
anayasanın temel fonksiyonunun esas itibariyle devlet erkinin sınırlandırılması olduğu söylenebilir.
Bu sınırlandırma genellikle yasama yürütme ve yargıdan oluşan devlet organlarının birbirinden
ayrılması ve birbirilerini dengelemesi ve denetlemesi yoluyla olmaktadır. Buna “Denge ve Denetleme
Sistemi” (system of checks and balance) şeklinde ifade edilmektedir. Bu dengenin şiddeti yukarıda
sayılan sistemlere göre değişebilmektedir. Anayasa aracılığıyla devletin denetlenmesi ve
dengelenmesi yoluyla gücünün sınırları belirli veya anayasal devlet yönetimi çıkmış olacak ki,
böylece kişi hak ve özgürlükleri devlet iktidarı karşısında güvence altına alınmış olacaktır. (Özbudun,
1995:18) Hükümet sistemleri de yine demokratik ülkelerde milli irade adına iktidarı elde edenlerin
kullanacakları yürütmenin nasıl oluşturulacağına dair çözüm önerilerini gösterir. Bu tercih kimi
ülkelerde Başkanlık, kimi ülkelerde Yarı-başkanlık veya Parlamenter sistem yanında kullanılmış
olabilir.
Türk anayasa tarihine baktığımızda anayasaların hükümet sistemi konusundaki tercihinin Osmanlı
Devletinin ilk anayasası olan Kanuni Esasi’nin yayınlandığı ve meşruti sisteme adım atıldığı 1876
yılından itibaren parlamenter sistemden yana olduğu görülür. 1921 ve 1924 Anayasalarının ortaya
koyduğu meclis hükümet sistemini bir yana bırakırsak 1961 Anayasası ile birlikte parlamenter
sistemin tüm unsurlarıyla kabul edilmesinden sonra, siyasi sistemden kaynaklanan birçok sorunun
nedeni olarak hükümet sistemi görülmüş ve bu sorunlara çare olarak yürütmenin güçlendirilmesi
önerilmiştir. 1980 yılından itibaren ise hükümet sistemi değişikliği yapılması ve başkanlık sistemine
geçilmesi tartışılmaya başlanmıştır.
Günümüzde de bu tartışmalar sürmekte ve genellikle parlamenter sistemin diğer hükümet sistemleri
ile karşılaştırıldığı gözlenmektedir. Bu çalışmada hükümet sistemlerinin ana hatlarıyla temel
özellikleri ile incelenerek avantaj ve dezavantajı ele alınmıştır. Türkiye açısından parlamenter sisteme
yöneltilen eleştirilerin esas olarak hükümet istikrarı ve cumhurbaşkanın konumu hakkında olduğu
görülmektedir.
Özellikle 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandum ile yapılan Anayasa değişikliği ile hükümet
sistemi tartışmaları alevlenmiştir. Bilindiği üzere 2007 yılında yapılan değişiklikle 1982
Anayasası’nın 101. maddesinde Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilmesine son
3
verilmiş ve artık halk tarafından seçileceği hükme bağlanmıştır.1 Gerçekleştirilen bu değişiklik
sonrasında, ülkede hükümet sistemi değişikliği tartışmaları başlamış ve parlamenter sistemden fiili
olarak yarı-başkanlık sistemine geçildiği iddiaları ileri sürülmüştür. 2 Hükümet cenahından Bülent
Arınç, Burhan Kuzu ve Nurettin Canikli 3 gibi bazı isimler de bu tartışmalara katılmış, acaba
parlamenter hükümet sisteminden vazgeçip Yarı-Başkanlık sistemine mi geçiyoruz türünden tartışma
ve yorumlara neden olmuştur.
Bilindiği gibi 1982 Anayasası, yürütmeyi güçlendirme adına Cumhurbaşkanının yetkilerini
genişletmiş olsa da, esasta anayasamız parlamenter hükümet sistemini benimsemektedir. Gerçeği
söylemek
gerekirse
1980 Darbesini
yapan
kurucu
iktidar
Devletin başına
getirecekleri
Cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanıyarak kısmen klasik parlamentarizmden sapmaya sebep olmuşlar
ve hem sorumsuz hem de geniş yetkilere haiz Devlet Başkanlığı makamı oluşturmaya çalışmışlardır.
Mevcut anayasa, 1990’dan buyana çok sayıda değişikliğe uğramasına ve neredeyse üçte ikisinin
değiştirilmesine rağmen ruhu itibariyle bir darbe ürünü olmaya devam etmektedir. Bunun üzerine
mevcut anayasanın güçlü yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanının ayrıca halk tarafından seçiliyor
olması tek başına sistem değişikliğine yol açıp açamayacağı sorusu, cevabı bulunması gereken bir
soru olarak karşımızda durmaktadır. Bu konuda öncelikle parlamenter sistem ile Yarı-başkanlık
sistemi uygulamalarının teorik ve pratik açıdan karşılaştırılmalarına ihtiyaç olduğu açıktır.
5.Cumhuriyet Anayasasıyla Fransa’da uygulanan hükümet sistemi özelinde tanımlanan Yarı-başkanlık
hükümet sistemi, daha çok pratik uygulamaları yönüyle parlamenter hükümet sisteminden
ayrışmaktadır. Tartışmaların ve tereddütlerin kaynağını da tam bu nokta oluşturmaktadır. Öyle ki, 12
Eylül 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde kamuoyuna yansıyan “"Terleyen cumhurbaşkanı
sözleriniz bir sinyal olarak algılandı. Aktif, çalışan bundan sonra süreç değişecek, protokol
cumhurbaşkanı yerine terleyen cumhurbaşkanı olacak şeklindeki sözleriniz artık sizin kafanızı biraz
daha netleştirdiğiniz şeklinde yorumlandı"4 şeklinde yapılan açıklamalar anılan tartışmaları biraz daha
ileri boyutlara taşımış bulunmaktadır.
Son yıllarda özellikle 1982 Anayasasının konuya yönelik düzenlemeleri değiştirilmeden, tartışma
konusu sistem değişikliğinin mümkün olup olamayacağı anayasa hukuk alanında çalışmaları bulunan
5678 sayılı kanunun 4. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Değişiklik yapılan anayasa maddesinin son hali şu şekildedir;
“MADDE 101- (Değişik: 21/10/2007-5678/4 md.)
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday
gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel
seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler ortak aday
gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.”
1
2 ‘Fiilen yarı başkanlık sistemine geçtik’ http://m.gazetevatan.com/Columnists/Article?ID=454910 (01.06.2012)
3 http://www.meclishaber.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=128552 (9.11.2014)
4 http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=128374 (8 Nisan 2014)
4
akademisyenler ve yazarlar arasında tartışılmaktadır. Yarı-Başkanlık sistemine geçilmesi için
Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi yeterli midir? Yoksa Levent Köker’in dediği
gibi “Halk Seçti Diye Yarı-başkanlık Olmaz”5 deyip mevcut sistemde değişiklik yapmanın kaçınılmaz
olup olmadığı bu çalışmada tartışılmaya çalışılacaktır.
Ülkemizde mevcut anayasal sistemin Yarı-Başkanlık sistemine uygun olup olmadığının ele
alınabilmesi için bazı hususların ön bilgi olarak ortaya konması gerekecektir. Bunun için öncelikle
Başkanlık, Yarı-başkanlık ve Parlamenter Sistemlerin özelliklerinin ortaya konulması gerekir. Daha
sonra bu sistemlerin uygulandığı ülke örneklerinden yola çıkılarak bazı değerlendirmeler yapılabilir.
Ardından 1982 Anayasamızın öngördüğü sistemin ve 2007 yılında referandumla yapılan son
değişikliklerle önceki durumdan farkı ortaya konulduktan ülkemizde bir sistem değişikliğine gidilip
gidilmediği hususunda bir değerlendirme yapmak mümkün olabilecektir.
Yarı-başkanlık sistemine geçilecekse bunun yöntemini Cumhurbaşkanlığı mı Başkanlığa dönüşecek
yoksa Başbakanlık mı Başkanlığa dönüşecek sorusuna verilecek cevap belirleyecektir. Görünen o ki,
2002 den bu yana Başbakan olarak görev yapan ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa doğrudan halk
tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan yapılacak anayasa değişikliği ile
mevcut Cumhurbaşkanlığını etkin olarak kullanacağı sözü ile fiili olarak mevcut Cumhurbaşkanlığı
makamını Başkanlık veya Yarı-başkanlığa çevirme niyetinde. Yeni yapılan Başbakanlık binasının da
Cumhurbaşkanlığı merkezine dönüştürülmesi de belki bunun sembolik ilk işaretlerindendir.
Kimilerinin Beşevler’de bulunan ve Aksaray olarak adlandırdığı yeni Cumhurbaşkanlığı binasının
yeni dönemde “Başkanlık Merkezi/Sarayı” olarak hizmet vereceği konuşuluyor.
2015 seçimlerinin esas konusunun mevcut anayasanın temelden değiştirilmesi için halktan yetki
istenmesi olacağı tahmin edilmektedir. Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu da Anayasa değişikliğine
vurguda bulunup sistem değişikliği sinyalleri vermektedir. 6 Tüm bu tartışmalar bize Türkiye’de
parlamenter sistemin terk edilerek başkanlık veya yarı-başkanlık sisteminin tercih edilmesi kolaylıkla
evet ya da hayır şeklinde kolaylıkla söylenebilecek bir husus değildir. (Yüksel, YASAMA Dergisi;39)
A. Hükümet Sistemleri ve Özellikleri
1.
Başkanlık ( Presidentialism )
Başkanlık sisteminin temel ilkeleri şöyle sıralanabilir:

Sert kuvvetler ayrılığı,

Yürütme organının (Başkanın) istikrarı ve sürekliliği,

Yasama ve yürütme organının birbirini kontrol edebilmesi. (Yüksel, YASAMA Dergisi;45)
5 http://www.zaman.com.tr/yorum_halk-secti-diye-yari-baskanlik-olmaz_2211422.html (17 Nisan 2014)
6 http://www.sonhaberx.com/d/2015te-yeni--anayasa-sozu_8298 (10 Kasım 2014)
5
Başkanlık sisteminde yasama yetkisine “kongre” denilen organ sahiptir. Yürütme yetkisi ise yalnızca
başkana aittir. Başkan, “yasama organı” olan kongreyi feshedemiyor, aynı şekilde kongre de başkanı
feshedemiyor. Sadece başkanın ağır bir suç işlemesiyle başkan feshedilebiliyor.
Başkan ya doğrudan halk tarafından ya da halkın seçtiği seçiciler kurulunca seçilmesi gibi değişik
usullerle halk tarafından seçilir. Aynı zamanda halk kongre üyelerini de seçer ve bu kişiler de yasama
yetkisini kullanırlar. Organların kesin ve sert biçiminde ayrı olduklarının göstergesi; Başkan ve
kongrenin ayrı ayrı seçiliyor olması ve bunların karşılıklı olarak fesih yetkilerinin olmamasıdır.
Başkan bir takım yardımcılar kullanır. Fakat parlamentodakilerden farklıdır bu kişiler ve Amerika’da
Başkanın atadığı sekreterler olarak adlandırılır. Başkan mutlak yürütme yetkisine sahip. Ayrıca bu
yardımcı kişiler yürütme yetkisinde başkanla eşit statüde değiller. Sadece danışman pozisyonundalar.
Bu sistemde yürütme monist bir karakterde. Başkan için güvenoyu söz konusu değildir. Kongrenin
belirlediği süre zarfında yürütme yetkisini kullanır.
2.
Yarı-Başkanlık ( Semi-Presidentialism )
Levent Köker’in bir yazısında belirttiği gibi7 hükümet sisteminin yarı-başkanlık olarak nitelenebilmesi
için başka bazı şartların da varlığı gerekir. Yarı-başkanlık, terimi îcad etmiş olan ünlü Fransız siyaset
bilimcisi Maurice Duverger’ye göre, “Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçildiği, sistemin
işleyişinde ciddî ölçüde etkili ve önemli yetkilere sâhip olduğu ve buna karşılık parlâmentonun
güvenine bağlı olarak görevde kalan bir başbakan ile bakanların da yürütme yetkilerine sahip olduğu”
bir sistemdir.
Yarı-başkanlık (semi-presidential) ya da son dönemde ortaya atılan yeni bir formülasyonla
"başbakanlı-başkanlık" (premierpresidential) olarak adlandırılan bu sistemler kuvvetler ayrılığı
özelliğine sahip olup karma melez niteliktedir. Yürütme cumhurbaşkanı ve bakanlar kuruluna ait,
yasama ise parlamentoya aittir. Başkan halk tarafından seçilir. Bu başkanlar sembolik değil icrai
yetkilerle donanmıştır. Bu yetkileri bakanlar kurulu ile paylaşır. Halk iki ayrı seçimle başkanı ve
parlamentoyu seçer. İki ayrı seçim olur. Parlamento genel seçimleri sonucunda çoğunluktaki parti
hükümeti kurar çoğunlukta değilse koalisyonla hükümeti kurabilir. Yasma ve yürütmenin yetkileri
parlamenter sistemdeki gibidir. Aynı şekilde güvenoyu vardır. Hükümet görevi süresince yine bu
güvenoyunu korumak zorundadır. Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi vardır. Bu sınırlı değil
başkan dilediği zaman fesih yetkisini kullanabilir.
1923 de yapılan değişikliklerle rejimin adı cumhuriyet oldu. Cumhurbaşkanlığının adı kondu.
Hükümetin oluşum prosedürü de değişti. Cumhurbaşkanı Meclis üyeleri arasından başbakanı seçer
başbakan da bakanlar kurulunu seçer, onaylanmasından sonra yürürlüğe girmiş olur.
3.
Parlamentarizm ( Parliamentarism)
Yasma ve yürütme farklı organlarda temsil edilmektedir. Yürütme yetkisi devlet başkanı ve bakanlar
kurulunda. Yasama yetkisi ise meclis (parlamentoda).Yasma organı halk tarafından seçilir. Bu
7 http://www.zaman.com.tr/yorum_halk-secti-diye-yari-baskanlik-olmaz_2211422.html (17 Nisan 2014)
6
organda salt çoğunluğa sahip olan bakanlar kurulunu da oluşturmaya yetkili olur. Bu sistemde
yürütme düalist bir karakterdedir. Yasma ve yürütme karşılıklı olarak hukuki haklara sahiptir.
Çoğunluk alan parti başkanı bakanlar kurulu listesini devlet başkanına sunar onay alırsa
parlamentodan güvenoyu alması gerekir. Alamazsa hukuki varlığı sona erir. Eğer seçimlerde çoğunluk
sağlanmazsa koalisyon hükümeti kurulabilir. Hükümet faaliyetleri sırasınca bu güvenoyunu koruması
gerekir. Eğer kaybederse “gensoru” mekanizması ile hükümetin hukuki varlığı sona erdirilebilir. Buna
ek olarak bu mekanizma tek bir bakan ya da milletvekiline de verilebilir. Bu yasama organının
yürütme organını durdurabilecek bir mekanizmadır. Klasik parlamenter sistemlerde başkanın meclisi
fesih yetkisi vardır fakat sınırsız değildir belirli kuralları vardır.1961 anayasası 108.mad. ile 1982
116.mad.‘si cumhurbaşkanına meclis seçimlerini yenileme yetkisi vermiştir. Meclis seçimlerinin
yenilenmesinde hukuki varlık sona ermez yeni genel seçimin yapılması ve bunun yürürlüğe girmesine
kadar eski yasama organı görevini sürdürür. Meclis feshinde ise yasama yetkileri o anda biter. 1982
anayasası fesih yetkisi değil de seçimlerin yenilenmesi yetkisini tanımıştır sebebi ise ülkenin meclissiz
kalmaması.
Çoğunluğa sahip hükümet anayasada öngörülen tarih öncesi bir tarihte erken seçim kararına varabilir.
Anayasaya göre meclisin görev süresi 5 yıldır. Fakat bu süreden önce bu görev sona erebilir. Bu süre
sabit bir süre değildir. Gensoru ile bu süre kısa olabilir. Erken seçimin ise çeşitli sebepleri olabilir.
Mevcut hükümet ileriyi düşünerek kendine uygun bir zamanda erken seçim yaptırabilir. 82 den beri
hep erken seçim yapıldı. Ve hiç meclis seçimlerinin yenilenme yetkisi kullanılmadı. Yürütme yetkisi
devlet başkanı ve bakanlar kurulu arasında kullanılır. Parlamenter sistemlerde devlet başkanının
yetkisi semboliktir. Bu sistemlerde bakanlar kurulu hukuki ve siyasi açıdan sorumludur.
Hükümet istikrarsızlığı olmadığı ve hükümetin mecliste sağlam ve tutarlı bir çoğunluğa sahip olduğu
sürece parlamenter sistemde başbakanın gücü başkanlık sitemindeki başkandan daha fazladır.
(Turhan, Liberal Düşünce Dergisi; 73)
B. Ülkemizde Uygulanan Anayasal Hükümet Sisteminin Tarihi Gelişimi
1876 da hazırlanan kanuni Esasi ile mutlak Monarşi sınırlanmıştır ancak Padişahın “Meclisi Umumi”
ve “Heyeti Mebusan” adlarıyla kurulan iki kanatlı olan parlamento üzerinde ciddi anlamda yetkileri
bulunmaktaydı. Örneğin bir parlamento üyesi kanun teklifi verebilmesi için önce padişahın iznini
alması gerekiyordu. Her iki meclis tarafından kabul edilen kanunların yürürlüğe girebilmesi için
padişahın onayı gerekiyordu. Hükümetin Meclis-i Mebusana karşı bir sorumluluğu anayasada açıkça
belirtilmemiş ve Padişah istediği zaman Meclis-i Mebusan’ı feshedebiliyordu. Yani batılı örneklerine
benzer bir meşruti monarşi kurulamamıştı. Ancak 1876 da çıkartılan Kanunu Esasi 1909 da yapılan
önemli değişikliklerle demokratik meşruti monarşi anayasası haline getirildi. (Özbudun, 1995:4)
Meclis Karşısında Hükümet güçlendirildi ve padişahın Meclis karşısında yetkileri daraltıldı. Padişahın
tek adam icraatından şikâyet edilirken bu sefer İttihat ve Terakki Partisinin Anayasal bir rejim
görüntüsü arkasında diktatörce yönetimi ortaya çıktı. (Özbudun, 1995:4),
7
25 Nisan 1920 de TBMM Meclis Hükümet Sistemini kabul etti. Bir Devlet Başkanlık makamı
oluşturulmadığı gibi Hükümet üyelerini doğrudan meclis belirledi. Ardından 20 Ocak 1921 de tarihli
Teşkilatı Esasiye ile Hükümetin dayandığı ilkeler açıklığa kavuşturuldu. (Özbudun, 1995:5)
1924 Anayasasının getirdiği sistem meclis hükümeti ile parlamenter sistem arasında karma bir sistem
kurduğu bir yönüyle meclis hükümeti sitemini andırırken diğer yönüyle de parlamentarizmi andırdığı
söylenebilir. (Özbudun, 1995:5)
1961 Anayasası ise tartışmasız parlamenter sitemi getirmiştir. 1982 Anayasası 1961 Anayasasının
getirdiği sitemi Yürütme lehine güçlendirerek yine parlamenter sistemi sürdürmüştür.
1982 Anayasasında yapılan en ciddi değişiklik ise 21 Ekim 2007 tarihli değişiklik olup
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimi usulü getirilerek Parlamenter sitemin özüne uygun olmayan
bir adım atılmış oldu.
C. Sistem Tartışmaları
Başkanlık sistemi rejimin istikrarı açısından isabetli olmakla birlikte Latin Amerikan ülkelerinde
olduğu gibi tek adamlığa hatta diktatörlüğe varan uygulamaları görülmektedir. Bu açıdan Yarıbaşkanlık sistemi Başkanlık sistemine nazaran daha yumuşaktır. Başkanlık sistemi katı bir kuvvetler
ayrılığına dayandığı için ya hep ya hiç derecesinde kazanıp kaybetme vardır. Bu yüzden muhalefet
kaybedince tekrar başkan seçilinceye kadar yönetime katılma imkânı yoktur. Başkanlık sisteminde
hükümet yalnızca Başkana karşı sorumludur. Aslında hesap sorulacak muhatap makamla (Başkan)
ilgili bir netlik vardır.
Fransa, Portekiz ve Ukrayna’da hükümet var olabilmek için yasama organındaki çoğunluğun güvenine
sahip olmalıdır ve devletin başında halk tarafından seçilen başkan vardır. Bu sistemler parlamenter ve
başkanlık sistemlerinin temel özelliklerini bir araya getirdikleri için karma sistemler olarak
düşünülebilir: Hükümetin devamı için Meclisin güveni aranıyor ve halk tarafından belirli bir süre için
seçilen güçlü bir Başkan. (Liberal Düşünce, 2012;25)
Aslında başkanlık ve yarı-başkanlık hükümet sistemleri özgürlükçü, çoğulcu ve açık toplumlarda
uygulanmakta olan sistemler olduğu için belirli bir hükümet sisteminin savunulması sanki çoğulcu,
özgürlükçü
ve
açık
toplum
ilkelerini
benimsendiği
veya
benimsenmediği
şeklinde
yorumlanmamalıdır. Ülkemizde bir bakışa göre başkanlık veya yarı-başkanlık sistemlerini
savunanların özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik sistemden uzaklaşmak isteyenler olduğu yönünde bir
kanı oluşmuştur. Bu yanlış bir düşüncedir. Başkanlık, yarı-başkanlık ve parlamenter hükümet
sistemleri özgürlükçü ve demokratik rejimlerde uygulanmakta olan sistemlerdir. Ancak belirli bir kişi
düşünülerek bir hükümet sistemi tercihinde bulunmak doğru bir yol olamaz. Örneğin 1982
Anayasasının cumhurbaşkanlığı 1982 darbesini yapan Kenan Evren düşünülerek dizayn edilmiştir. Bu
nedenle de 1982 Anayasasının bence en kötü düzenlenmiş kurumlarından biri durumundadır. (Liberal
Düşünce, 2012;26)
8
Parlamenter ve başkanlık sistemlerinin dünyada hangi ülkelerde uygulandığını görmek gerekmektedir.
Parlamenter hükümet sisteminin çoğu Batı Avrupa ve eski İngiliz Devletler Topluluğu ülkelerinde
oldukça başarılı bir biçimde işlediği belirtilebilir. Ancak bu ülkeler dışındaki yerlerde ve özellikle
Afrika’da parlamenter hükümet sistemi başarılı olamamıştır. Japonya, İsrail ve İngiliz Devletler
topluluğu ülkeleri dışında parlamenter hükümet sistemi fazla rağbet görmemiş ve kabul edildiği
ülkelerde de kısa bir süre sonra darbelerle kesintiye uğramış ve yerini otoriter başkanlık hükümet
sitemlerine bırakmıştır. Başkanlık hükümet sisteminin uygulamadaki işleyişine baktığımızda da, bu
sistemin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dışında başarılı olmadığı söylenebilir. Latin Amerika
ülkelerinde uygulanan başkanlık sistemleri istikrarsızlıklara çare olamadıkları gibi, sık sık darbelere
ve bu darbelerin sonucu olarak diktatörlüklere yol açmıştır. Kuvvetler ayrılığı sistemi istikrarlı bir
denge sağlayacağına hemen hemen uygulandığı bütün Latin Amerika ülkelerinde başkanlığın
abartılmış bir biçimini ortaya çıkmıştır. Latin Amerika’da bu durum “caudillismo” olarak
adlandırılmaktadır. O hâlde hükümet sistemleri konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli husus
siyasal meselelerde taklidin iyi işlemediği olmaktadır. (Turhan, Liberal Düşünce;59)
Bu konuda Parlamenter sistem ile Yarı-başkanlık sistemi arasındaki farlılığı ve parlamenter sistemin
avantajlarını şu ilginç sözler bize aktarmaktadır:
“Başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasındaki fark, rugby ile futbol arasındaki farka benzer.
Rugby, oval bir topla 15’er kişilik takımlarla, iri kıyım oyuncuların birbirini ezip geçtiği, kemik
seslerinin duyulduğu sert bir oyun. Futbol ise stratejinin, zekânın, tekniğin bir birleşimi. Birinde en
kestirme yoldan sonuç almak, diğerinde ise seyirlik bir oyun çıkartmak önemli. Başkanlık sisteminin
yegâne başarılı örneği olan ABD’de rugbynin futboldan daha popüler olması bu yüzden tesadüf değil.
Tercihiniz ne? Sonunda ‘biz kazandık’ diyeceğiniz kuralların asgarî düzeyde işlediği kıran kırana bir
mücadele mi? Yoksa ‘ofsayt mıydı, değil miydi?’ muhabbetleriyle sosyalleşmek mi?” 8
D. Sistemin Revizyonu İçin Öneriler
1. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm
Parlamenter sisteme işlerlik kazandırma, gereksiz tıkanma ve bunalımları önleme amacı güden kurum
ve kuralları getiren anayasalara “rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” olarak adlandırılmaktadır.
(Özbudun, 1995;42) denmektedir. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizm, hükümetin yasama tarafından
denetlenmesi dâhil olmak üzere, parlamenter sistemin temel özelliklerini korurken hükümet istikrarını
sağlamaya yönelik kurum ve kuralları getiren sisteme verilen addır. (Turhan, Liberal Düşünce:70) Bu
anlamda 1982 anayasası rasyonel parlamentarizm yönünde bir eğilim gösterdiği öne sürülebilir.
Parlamenter sistemde yürütme organı ancak parlamentoda sağlam, disiplinli ve tutarlı bir çoğunluğa
sahip ise otorite ve istikrar sahibi olabilir. Eğer parlamenter sistemde hiçbir parti parlamentoda mutlak
çoğunluğu sağlayamazsa veya iktidar zayıf çoğunluklara dayanıyorsa veya parlamentodaki çoğunluk
8 Mümtaz’er Türköne, “Başkanlık Sistemi Tartışması: (II)”, Zaman, 22 Nisan 2011.
9
kendi içinde yeterli ölçüde disiplinli ve tutarlı değilse güçlü bir yürütme ortaya çıkamayacak, hükümet
istikrarsızlıkları ve bunun sonucunda da siyasal istikrarsızlar belirecektir. Parti sisteminde aşırı
parçalanmaya ve parti sayısının artmasına neden olan ise seçim sistemidir. Parlamenter sistemde en
önemli husus sağlam, tutarlı ve disiplinli bir parlamento çoğunluğunun ortaya çıkabilmesidir.
Parlamenter sistemin niteliği ve yapısı hükümet otoritesinin değerlendirilmesinde yasama ve yürütme
organlarının birlikte ele alınmasını gerektirir. (Özbudun, 2010: 48)
2. Seçim Sisteminde Yapılacak İyileştirmeler
Parlamenter sistemin mantığını bozmadan sistemin işlerliğini artırmak için yapılacak düzenlemelerden
ilki seçim sistemiyle ilgilidir. Parlamento seçimleri için öyle bir seçim sistemi kabul edilmelidir ki,
parlamentoda hem açık seçik bir çoğunluk oluşabilmeli hem de küçük partilerin gerçek güçlerinin
üstünde bir rol oynamaları önlenebilmelidir. Ülkemizde yüzde on barajlı sistemin zaman zaman bunu
sağlayabildiği söylenebilirse de, kanımca dar bölge seçim sistemi mecliste açık seçik çoğunluğun
oluşmasına daha iyi hizmet edebilecektir. Yüzde on barajlı sistemde bir seçim çevresinde bir parti ne
denli güçlü olursa olsun eğer ülke genelinde kullanılan geçerli oyların yüzde onunu olamazsa mecliste
temsili mümkün olamamaktadır. Bu Güney Doğu Anadolu’da Kürt kökenli vatandaşlarımızın mecliste
yeteri kadar temsil edilememelerine neden olmaktadır. Dar bölge seçim sistemi bu tür sakıncalar
içermemektedir. (Turhan, Liberal Düşünce:70)
3. Yapıcı Güvensizlik Oyu
1982 Anayasası hükümetin kurulmasını kolaylaştırıcı ve düşürülmesini güçleştirici kurallar
getirmiştir. Bu kurallar yapılacak yeni anayasada da muhafaza edilmelidir. Bunlara kanımca en güçlü
ve en önemli rasyonelleştirilmiş parlamentarizm aracı olan Alman Anayasasında yer alan “yapıcı
güvensizlik oyu” eklenebilir.1949 Alman Anayasasının 67. maddesine göre, Bundestag’ın başbakanı
güvensizlik oyuyla düşürebilmesi için üyelerinin çoğunluğuyla yeni bir başbakan seçmesi gerekir.
Yani muhalefet yeni bir başbakan seçmedikçe hükümeti düşüremez. Bu sistemde yıkmak için önce
yapmak gerekmektedir. Bu nedenle de buna yapıcı güvensizlik oyu adı verilmiştir. (Turhan, Liberal
Düşünce:70)
E. Değerlendirme ve Sonuç
2007 yılında 5678 sayılı kanunla 1982 Anayasası’nın beş maddesi değiştirilmiş ve iki geçici madde
ilave edilmiştir. Bu anayasa değişikliği paketi yedi maddelik bir paket olmasına rağmen, neredeyse
madde sayısından daha fazla sayıda tereddüdü ve problemi beraberinde getirmiştir. Anayasa
değişikliği gibi bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde, son derece büyük titizlik ve hassasiyet
gösterilmesi gerekir. Ancak, anılan Anayasa değişikliği paketindeki problem ve tereddütler, bu titizlik
ve hassasiyetin gösterilmediğini ortaya koymaktadır. (Yavuz, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi: 1173)
Ayrıca bir problem olarak görülen ve üzerinde sık sık durulan Cumhurbaşkanı-hükümet çatışmasının
nasıl aşılacağı da bu anayasa değişikliği ile çözüme kavuşturulması beklenmektedir. Bunun için
10
Fransa’da olduğu gibi partili Cumhurbaşkanı, Hükümet üyelerinin Başbakanın parlamentodan
seçilerek diğer bakanların parlamento dışından seçildiği bir hükümet modeli daha uygun olacaktır.
Seçilmiş Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırıldığı, ancak Başbakanın meclise karşı sorumlu olacağı
bir model hem parlamentarizmi hem de lider odaklı siyasal partiler hayatına sahip ülkemizde halk
tarafından seçilmiş bir Devlet Başkanının bulunması istikrara katkı sağlayacaktır.
Artık şunu söyleyebiliriz ki 5678 sayılı yasa ile yapılan Anayasa değişikliği ve yeni seçilen
Cumhurbaşkanının mevcut yetkilerini kullanma konusunda gösterdiği kararlılık Türkiye’de
parlamenter sistemden bir sapmaya yol açarak yarı-başkanlık hükümeti sistemini getirmiştir. (Yavuz,
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi: 1173) Yarı-başkanlık sisteminin yasama lehine
kuvvetlendirici anayasa değişiklikleri ile ülkemiz kendine özgü bir hükümet sistemine sahip olmuş
oldu. Başka ülkeleri taklit etmek yerine ülkemize özgü bir yarı-başkanlık veya rasyonelleştirilmiş
parlamentarizm sistemlerinden birisi uygulanabilir hale gelebilir.
Cumhurbaşkanının parlamento tarafından değil de, halk tarafından seçilmesinin parlamenter hükümet
sistemini her zaman parlamenter hükümet sistemi olmaktan çıkaracağı söylenemezse de, devletin
başının halk tarafından seçilmesinin sistemi bu yönde değiştirme potansiyeli taşıdığı söylenebilir.
Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı yürütme organının gerçek başı hâline gelebilir ve ülkenin
genel siyasetini belirleyebilir. Tabiî bunun aksi de mümkündür. Cumhurbaşkanının ülkenin genel
siyasetini belirleyen bir aktör hâline gelebilmesi genellikle siyasal koşullara bağlıdır. Parlamentoda
çoğunluğa sahip bir partinin liderinin cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, cumhurbaşkanının gerçek
anlamda yürütmenin başı olma olasılığı ortaya çıkacaktır ve sistem hukuken değilse de uygulamada
yarı-başkanlık hükümet sistemi gibi işleyecektir. (Gözler, 2010:300)
Sonuç olarak tüm bu söylenenler bize Anayasal olarak sorun olmadığı anlamına gelmemelidir. Halk
tarafından doğrudan seçilen bir Cumhurbaşkanının artık sorumsuz ve yetkisiz olması düşünülemez.
Bir daha seçilebilmesi için halka hesap vermesi gerekecektir. O açıdan Başbakanı seçme hakkı
yanında şu anda gayrı resmi olarak bazı bakanları belirleme veya onaylama yetkisi verilmelidir.
Hükümet üyeleri yani bakanlar muhakkak meclis dışından belirlenmeli ve Cumhurbaşkanının
belirlediği Başbakana karşı sorumlu olmalıdır. Böylece Başkanlık sisteminden farklı olarak doğrudan
Başkana sorumluluk yerine Başbakana karşı sorumlu ve Meclis onayıyla güvenoyuna muhtaç bir
kabine denge ve denetleme sisteminde önemli bir rol oynayacaktır.
Parlamentonun itibarını artırmak için de dar bölge seçim sistemine geçilerek iki turlu bir sistemle
seçime gidilmelidir. Sadece yasamaya odaklanmış ve bakanlık beklentisi olmayan milletvekillerinin
oluşturduğu bir parlamento halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı karşısında daha güçlü hale
gelecektir.
Mevcut Anayasamıza göre halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanının tüm yetkilerini kullanması bu
çerçevede Bakanlar Kuruluna Başkanlık etmesi mümkündür. Eğer cumhurbaşkanın halk tarafından
seçilmesinden vazgeçilmeyecekse, Mecliste çoğunluğu bulunan partilerle Cumhurbaşkanının ayrı
partilerden olması sakınca getireceği için milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı
11
tarihlerde yapılmalıdır. Cumhurbaşkanlık süresiyle yasama döneminin süresini aynı yapmak doğru
olacaktır; çünkü cumhurbaşkanlık süresiyle yasama dönemi süresi aynı olursa aynı çoğunlukların hem
yasamaya hem de yürütmeye hâkim olabilmesi mümkün olabilecektir. Böylece yasama ile yürütme
arasındaki sürtüşmeler en aza indirilmiş olacaktır. (Turhan, Liberal Düşünce Dergisi; 73)
Hükümet üyesi bakanların yine meclis dışından atanması mümkündür. Yapılması gereken
Parlamentonun saygınlığının ve yürütme karşısında yasamanın gücünün artırılmasıdır. Başkanlık
sistemi her ne kadar bizim anayasa geleneğimize uymasa da Yarı-başkanlık sitemine geçmiş olmak
çok büyük sorunlara neden olmayabilir Bunun için toplumsal demokratik kültürümüzün olgunlaşması
yanında siyasi partiler yasasının ele alınması bu çerçevede seçim barajlarının ve milletvekili aday
süreçlerinin ve seçim sistemlerinin ele alınması gerekmektedir. Bu açıdan dar bölge seçim sistemi
sakıncalar içermemektedir.
Hükümetlerin parlamentodan güvenoyu alamaması durumunda Alman Anayasasında yeralan “yapıcı
güvensizlik oyu” anayasamıza eklenebilir. Böylece hükümet krizlerinden kaynaklanacak rejim
bunalımlarının önüne geçilmiş olur.
Hem parlamenter hem de başkanlık hükümet sisteminin temel felsefesi parlamentonun Yürütmeyi
frenlemesidir. Başkanlık hükümet sisteminde de başkanın bağımsızlığı eğer başkan meclisi
feshedemiyor ve süresi kendi süresi kadar olan bağımsız bir meclis tarafından denetlenebiliyorsa
kabul edilebilir. Başkanlık ve parlamenter hükümet sistemlerinin özellikleri belirsiz bir biçimde bir
araya getirilirse sorumluluk durumu gölgelenmiş olacaktır. Böyle durumlarda yarı-başkanlık sistemi
Latin Amerika, Ortadoğu ve bazı Asya ülkelerinde olduğu gibi yarı diktatörlüğe kayabilir.
Belirtildiği gibi cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi mutlaka parlamenter sistemle
uyumsuzdur denemez; ama cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesinin kabul edilmiş olması
cumhurbaşkanına tanınan geniş yetkilerle birlikte düşünüldüğünde, 2007 Anayasa değişikliğinden
sonra ülkemizde hükümet sisteminin yarı başkanlık sistemine yaklaştığı kabul edilmelidir.
Eğer parlamenter sisteme bağlı kalınmak isteniyorsa cumhurbaşkanının yetkilerinin normal bir
parlamenter sistemdeki sembolik ve temsili yetkilerle sınırlandırılması ve mümkünse tekrar
cumhurbaşkanın parlamento tarafından seçilmesi yöntemine dönülmesi en doğru yol olacaktır. Ayrıca
cumhurbaşkanının siyasal sorumsuzluğu ve bunun gereği olan karşı-imza ilkesinin de yeni yapılacak
anayasada istisnasız kabul edilmesi gerekmektedir. (Turhan, Liberal Düşünce Dergisi; 73)
Sonuç olarak ülkemizde parlamenter sistemden uzaklaşmamak adına parlamentonun yani yasamanın
güçlendirildiği, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının Hükümet ve Yürütme alanında daha çok
söz sahibi olduğu bir sistem mümkündür ancak bunun için Anayasa değişikliği gerekmektedir. Aksi
takdirde şu anki Parlamenter sistemin demokratik esnekliklerini bulamayacağımız gibi, Yürütme ile
meclisin çatışması durumunda daha kötü rejim sorunlarına yol açabilecektir.
12
Kaynaklar:
ATAY, Cevdet, Karşılaştırmalı Türk Anayasaları, Ekin Kitabevi yayınları, 1997.
GÖZLER, Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 9. Baskı (Bursa: Ekin Yayınları, 2010)
ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara, Yetkin, 1995.
SOYSAL, Mümtaz, Yüz Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, 1986.
TURHAN, Mehmet (2012), “Anayasa Hukukunda Hükümet Sistemi Tartışmaları”, Liberal Düşünce
Dergisi, Sayı 66, Bahar 2012: 57-75.
K. C. Wheare, Modern Anayasalar, (Çev. Mehmet Turhan), Değişim Yayınları, 1985
YAVUZ, Bülent, “2007 Anayasa Değişikliğinin Doğurduğu Tereddütler Ve Çözüm Yolları”, Gazi
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XII, Y. 2008, Sa. 1-2, 1173.
YÜKSEL, Cüneyt (2013), “Türkiye’nin Gelecek Siyasi Sistem Tercihi: Rasyonelleştirilmiş
Parlamentarizm, Yarı-Başkanlık ve Başkanlık Sistemleri”, Yasama Dergisi “Parlamento Hukuku (II)
Özel Sayı, Sayı 25, Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 2013: 38-70.
Linkler
Atilla, YAYLA, “Halk seçti diye yarı-başkanlık olmaz”, Zaman, 17 Nisan 2014.
http://www.zaman.com.tr/yorum_halk-secti-diye-yari-baskanlik-olmaz_2211422.html (17 Nisan
2014)
Burhan KUZU, “Başkanlık Sisteminin Özel Detayları”,
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/05/08/parlamenter-sistemde-padisahlik, (17 Haziran 2012).
Serap YAZICI, “Başkanlık Sistemi Türkiye’yi Olumsuz Etkiler”,
http://www.ntvmsnbc.com/id/25086300/, 17 Haziran 2012.
TÜSİAD YAYINI, Seçimler, TBMM ve Hükümet Sistemleri, TÜSİAD “Demokratik Standartların
Yükseltilmesi Paketi” tartışma Toplantıları Dizisi-2, Yayın No: TÜSİAD/97-6/214, Haziran 1997.
5 Soru: Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun Akıbeti ve Yeni Anayasa, http://setav.org/tr/5-soruanayasa-uzlasma-komisyonunun-akibeti-ve-yeni-anayasa/yorum/14186, 18 Haziran 2014.
“
Fiilen yarı başkanlık sistemine geçtik” http://m.gazetevatan.com/Columnists/Article?ID=454910,
01.06.2012.
Haber: http://www.meclishaber.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=128552 (9.11.2014)
13
Download