Uploaded by User2153

Medikal İngilizce, Medikal Çeviri, Sedat Törel

advertisement
İngilizce - Türkçe
MEDİKAL İN GİLİZCE
MEDİKAL ÇEVİRİ
Sedat Törel
Cumhuriyet Üniversitesi
Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi
Yabancı Diller Bölüm Başkanı
GÜNEŞ KİTABEYİ YAYINI
Bu kitabın tüm haklan saklıdır. Yazarın izni olmaksızın kitabın tümü ya da herhangi bir
bölümü aktarılamaz ya da çoğaltılamaz, yeniden baskısı ya da çevirisi yapılamaz. (Copyright
Sedat Törel.)
Birinci Baskı : 1985
Genel Dağıtım :
Güneş Kitabevi
Cemal Gürsel Cad. 12/4
Sıhhiye - ANK AR A
Tel : 31 14 85
GÜNEŞ KİTABEVİ Y A Y IN I
SUNUŞ
M E D İK A L İ N G İ L İZ C E - M E D İK A L Ç E V İ R İ İn g ilizc e'd e n T ü rk çe 'y e çe viri alanında
duyulan bir gereksinim i etkin b ir şekild e karşılam ak üzere uzun süren çalışm alardan sonra
hazırlanm ıştır.
Kitapta biribirini tamamlayan beş ayn bölüme yer verilmiş, çeviri öğrencisi, öğretim
elemanı ve uygulayıcının kitabı rahatlıkla kullanarak çeviri sorununa kesin bir çözüm bula­
bilmeleri yönünden özen gösterilmiştir. Kitapta yer alan bölümler sırasıyla şunlardır:
1— Tıbbi Çeviri'ye Sistematik bir Yaklaşım
1969 yılından bu yana geliştirilmiş Törel Çeviri Sistemi en ayrıntılı bir şekilde tıbbi
alanda İngilizce'den Türkçe'ye işlenmekte ve birçok örneklemelere yer verilmektedir.
2—Tıbbi Çeviri Uygulamasına Giriş
Tem el ve uygulamalı tıp literatüründe en sıkUkla karşılaşılan yaklaşık olarak 2500
deyiş, deyim ve kullanımın Türkçe karşılıkları verilmekte ve tıbbi çeviri adayıfıa son
derecede yararlı metinsel bir dağarcık sunulmaktadır.
3— Sistematik Tıbbi Çeviri'ye Geçiş
B u bölümde 130 örnek ya da m odel tıbbi cümle tüm aşamaları ile m etodolojik bir
şekilde sunulmakta, Törel Çeviri Sistemi ile gerçekleştirilebilen sistematik çeviri,
sağladığı kolaylık, doğruluk ve elde edilen çeviri ürünleri sergilenmektedir.
4— Açıklamalı ve Uygulamalı Tıbbi Çeviri
Bu bölümde 25 tıbbi pasaj, sözcük dağarcıkları verildikten sonra, gramatik ve çeviri
yönünden İncelenmekte, notlar sunulmakta, sistematik çeviri ile sonuca gidilmektedir.
İşlenen tüm pasajların tam metin Türkçeleri verilmekte, estetik rötuş ve editing üzerin­
de durulmaktadır.
5— Tıbbi Yazışma Kılavuzu
Türk hekeminin bir gereksinimini karşılayabilmek amacıyla tıbbi yazışma için mektup
örnekleri ve Türkçelerine bu bölümde, sınırlı da olsa, yer verilmektedir.
Son derece hayati bir öneme haiz olan tıp öğrenim ve öğretiminde çeviri'nin gün geç­
tikçe daha da ağırlığını ortaya koyduğunu gözleyen bir öğretim elemanı olarak, bu çalışma­
nın tıbbi alanda üzerine düşen görevi yapacağına dair inancımı tazelerken, bu çalışmayı
çocuklarımla birlikte Tıp öğrencilerime ithaf etmekten mutluluk duymaktayım.
Kitabın dizgisini hazırlayan Bizim Büro ile kitabı yayınlayan Güneş Kitabevi Ltd.
Şti.'ne, sayfa düzenlenmesi ve montaj işlerinde yardımcı olan Leylâ Aşıklar ve düzeltme
işlerinde benimle çalışan eşimHaserie Törel'e sonsuz teşekkürü borç sayanm.
2 Ekim,1985
Sedat Törel
İÇİNDEKİLER
Sayfa
SUNUŞ
...................................................................................................................
V
BÖLÜM I
I-
TIBBI Ç E V İR İ’YE SİSTEM ATİK BİR Y A K L A Ş IM
1.1
1.2
1.3
Ö nsöz
Giriş ...................
Genel B ilgiler.........................................................................
1.3.1
132
Ülkemizde Yabancı Dil ve Çeviri
Tıp İngilizce'si ve Tıbbi Ç e v ir i
1.3.3
Geliştirilen Sistematik Yaklaşımda Terimbilgisi : Kullanılan
1.3.4
1.4
Terimler, İşaretler..............................
G eliştiren Sistematik Yaklaşımda Anahtarlar ve İşlevleri.............................
Yöntem v? Gereçler : İngilizce'den Türkçe'ye Kaynak İngilizceMateryalin
16
19
1.5
1.6
Ç evirisi..........................................................................................................
Gözlem ve Bulgular........................
Tartışma : İnsan - aklına Dayalı Çeviri Yaklaşımının Çeviri İşlem ve
28
49
Süreçlerindeki Y e r i .......................................................................................
60
1.7
1.8
1.9
Sonuç ...........................................................................................................
ö z e t ...............................................................................................................
Summary (İngilizce ö z e t ) ..............................................................................
75
77
78
................................................................
.......................................................
IX - XI
3
7
7
13
BÖLÜM II
II-
TIBBI Ç E V İRİ U YG U LA M A SIN A G İR İŞ : Y A K L A Ş IK O L A R A K 2500
TIBBİ D E Y İŞ , DEYİM VE K U L L A N IM ......................................................
79
11.1
11.2
Sunuş.............................................................................................................
Tıbbi Deyiş, Deyim ve Kullanımlar................................................................
81
83
BÖLÜM I I I
III-
SİSTEM ATİK TIBBİ Ç E V İR İ'Y E GEÇİŞ : TÜM A Ş A M A L A R IY L A U Y ­
G U LA M A LI 130 MODEL T IP CÜMLESİ......................................................
111.1
111.2
Sunuş......................................
Model Tıp Cümleleri........................................................................................
129
131
133
BÖLÜM IV
IV -
A Ç IK L A M A L I VE U YG U LA M A LI TIBBI Ç E V İR İ : TIBBI PASAJLAR,
GRAM ER VE Ç E V İRİ N O T L A R I, TAM METİN Ç E V İRİ ÜRÜNLERİ
IV .1
IV.2
VE ESTETİK RÖTUŞ İLE E D İT İN G ...........................................................
Sunuş.............................................................................................................
Tıbbı Pasajlar.................................................................................................
265
267
269
BÖLÜM V
V-
TIBBI Y A Z IŞ M A K ILAV U ZU :T IP D O K TO R U N U N M E K T U P L A R I
393
V.1
V.2
Sunuş................................................................
İngilizce Mektuplar ve Çevirileri.....................................................................
395
397
VII
1.1
ÖNSÖZ
İngilizce'den Türkçe’ye çeviri'de karşılaşılan zorluklara bir çözüm yolu aramak ama­
cıyla başlatılan araştırmalar ve uygulamalar sonucu geliştirilen insan-aklına dayalı sistematik
yöntemi burada sunarken, ince bir sanat olduğu kadar teknik bir çaba da gerektiren çeviri
işlem ve süreçlerine karşı duyulan bir ihtiyacın giderilmesi yönünde sarfedilen çabalar ele
alınacaktır.
Genellikle ülkemizin birçok Tıp Fakültesinde (başta Hacettepe Tıp Fakültesi olmak
üzere, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anadolu üniversi­
tesi Tıp Fakültesi, 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erciyes üniversitesi Tıp Fakültesi
Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hacettepe üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu,
Ankara Sosyal Sigortalar Hastanesi, Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi v.b.) geniş-çapta yürü­
tülen uygulamalı çeviri araştırmalarımda geliştirilen bu sistematik yöntemin ilk denemele­
rinin yapıldığı 1960lardan bu yana oldukça ilginç gelişmeler gösterdiği ve Standard mekanik
bir çeviri faaliyetini olanaklı kıldığı söylenebilir. Bugün eğitimden teknik bilime, haberleş­
meden sanat olaylarına çeviri yerleşmiş bulunmaktadır. Araştırmaların, en son bulguların
yayınlanması, bunların hizmete sunulması çeviri yolu ile ülkeden ülkeye, insandan insana
mümkün olmaktadır. Burs kazanmak, uzmanlık çalışmaları, dış dünyaya açılmak, tebliğ
ve tez hazırlamak çeviriye ne denli bir gereksinim olduğunu açıkça göstermektedir. Bütün
bu gerçeklere ek olarak, belki de çok daha anlamlı bir şekilde, çeviri'nin tıp alanında oyna­
dığı rol ve doğrudan doğruya insan hayatını, insan sağlık ve refahını etkilediği son derece
hayati yönüdür. Tıbbi çeviri yoluyla ülkemize kazandmlan birçok eser, yine tıbbi çeviri ile
en son yenilikleri, bulguları, insan hayatlarının kurtarılması için gereken hayati bilgileri il­
gililerin hizmetine sunabilmektedir. Tıp alanında kesin, doğru ve süratli çeviri yapabilmemi}
dolayısıyla gerçekten çok ayn bir yeri vardır ve bu öncelik diğer bilim dallan ile tartışılma­
yacak bir şekilde yerini korumaya devam edecektir. Zaten bu temel görüş ve inanca dayana­
rak otuz yılı aşkın bir süre tıp alanında yoğun sayılabilecek çeviri deneme ve deneyleri yapıl­
mış ve bu uygulamalarda elde edilen bulgularla kazanılan deneyim özellikle ve öncelikle
Tıp Dünyamızın,Türk Doktorunun hizmetine sunulmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada Giriş'ten sonra geliştirilen yönteme ait kısa genel bilgilere yer verilecek,
daha sonra da özgün bir sisteme dönüşen yöntemsel yaklaşım ayrıntılı olarak ele alınıp su­
nulmaya çalışılacaktır. İnsan-akima dayalı bu sisteme ilişkin çeviri işlem ve süreçleri, izlenil­
mesi gereken çeviri aşama ve safhaları sırasıyla ele alınarak uygulamada kullanılan yöntem
ve metodoloji sunulacaktır. Bu çeviri safhaları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir:
(a) İngilizce'den Türkçe'ye tıbbi çeviri'de analiz : İngilizce cümle’nin sisteme göre
parçalara ya da sözcük öbeklerine ayrılması ve kaynak dil olan İngilizce'den
hedef dilimiz Türkçe'ye geçiş için çeviri işlemine yönelme,
(b) Parçalama'dan sonra, sırayı bozmadan ve sözcük atlamadan, kurgu ve Türkçe'ye
çeviri işlemi,
(c) Gerekli (Ki) Rötuşu ya da Değişkenlik işlemlerinin uygulanışı,
(d) Çift-işaretleme işlemleri,
(e) Şn Küçük Ortak Kat işlemi,
(f)
Tam-zamanlı fiil/fiillerin saptanması,
(g) Sentez için nihai sayısal işaretleme,
(h) Denklemsel formülasyon ve nihai mot-â-mot çeviri ürününün elde edilmesi, ve(i)
Gerektiği taktirde, editing, dilbilgisel ve estetik rötuş işlemleri.
Bu çalışma içinde sunulacak çeviri işlemlerinde en ufak bir önyargı ihtimaline dahi
neden olmamak gayesiyle, burada yararlanılacak materyal, sistemin açıklanması amacıyla
özel olarak hazırlanmış birkaç cümle dışında, genellikle tıp dünyasında çok iyi tanınmış
yabancı eserlerden alınarak sistematik çeviri işlemine sokulacak, örnekleme yapıldıktan
sonra nihai çeviri ürünü sunulacaktır. Bu suretle, medikal çeviri işlemleri ve elde edilen so­
nuçlarla geliştirilmiş bu sistematik yaklaşım bir kez daha işlenecek ve sağladığı pratik uygu­
lama ile kolaylıklara ve başarılı olup olmadığına bu şekilde değinilmeye çalışılacaktır. Tek­
düze kalıpsal bir çeviri olayının, belirli kriter ve kesin ölçütler kullanan bir çeviri sürecinin
hiçbir zaman insan düşüncesini yoketme ya da insanı robotlaştırma ile ilgili olmadığı, böyle
bir tehlike taşımadığı, aksine çeviri sürecinde serbesti, sürat ve kesin doğruluk sağladığı da
çeşitli örneklerle kanıtlanmaya çalışılacaktır. Başka bir deyişle, çeviri alanında uygulamalar,
her bilim dalında olduğu gibi uygulamalı dil ve dilbilim alanında da, bilimsel ve pozitif bir
yaklaşımla nasıl ve ne denli imkân dahilinde olup olmadığı yönünde kanıtlarıyla ortaya seril­
meye çaba sarfedilecek ve belki de ileride doğrusal bir çeviri sisteminin bilgisayara yüklene­
bilmesi yönünde de katkıları sergileyebilecektir. Medikal çeviri alanında geliştirilen, insanaklına dayalı bu sistematik yöntemin zamanla diğer bilim dallarında da daha yaygın uygula­
malarla edinilecek deneyim sonucu aynı etkinlikle kullanılabileceği de söylenebüir.
Burada, bu ayrıntılı çalışmada sunulmaya çalışılan özgün çeviri sistematiği, çahşma'da
da açıkça gözlenebileceği gibi, bir iddiadan kaynaklanmamaktadır; aksine, dinamik ve işler­
liği olan bu yaklaşım, 1960'lardan beri sürdürülen ve ülkemizin çeşitli tıp fakültesi ve hasta­
nelerinde deney ve uygulamaları yapılan bir araştırma ve geliştirme faaliyetinin sağlam temel
ve müsbet verileri ile somut canlı delillerine dayanmaktadır. Uygulamalar sonucu bir ihtiyaca
cevap verebilmek uğraşı ile geliştirilen bu sistemin bir ilk kaynak araştırması ürünü olması,
bunun ne ülkemizde ne de yabancı bir ülkede yapılmamış olması (Hint-Avrupa Dil Ailesi
ile Türk-Altay Dil Ailesi arasındaki çeviri ilişkileri ile değişim ve fikir iletişimi konusunda
araştırma yapılmamış olması), bu alanda yayınlanan literatürde buna rastlanmamış olması
nedenleriyle bu özgün çalışmada sık sık kişisel yayın ve çalışmalara atıfta bulunulmasını
maalesef zorunlu kılmıştır. Bu nedenle, bu yönde olası eleştirileri peşinen karşılayabilmek
amacıyla, sözkonusu referansların büyük bir iddiadan çok bu alanda gerçekten uygulanıp
geliştirilmiş bulunan bir çeviri sistematiğinin kazandırılması amacını taşıdığını belirtmekte
sonsuz yarar olduğuna inanıyorum. Asıl amaç, özellikle ülkemiz tıp bilim adamlarının da
yakınen tanık olup yararlandığı bu mekanik çeviri sistemi, ülkemizde geliştirilmiş bulunan
bu özgün çeviri sistemini sunabilme çabası olup, bilime ve bilimsel yaşama bir katkıda bulu­
nabilme arayışı ve uğraşıdır. Biraz önce yukarıda belirtilen birbirinden çok ayn bir yabancı
dil ailesi arasında çeviri ilişki, değişim ve fikir iletişimine ilişkin bir inceleme veya araştırma
ve, bu değişim ve fikir iletişimine yönelik herhangi bir diğer kaynak bulunamadığı içindir
ki ilk kaynak araştırmalarına zorunlu referanslara büyük bir iddia ya da tatmin olma olarak
çakılmamasını da zorunlu kılan bir nicelik ve nitelik aızetmektedir. Yabancı ülkelerde HintAvnıpa dilleri arasında mekanik çeviri uygulamalarının sürdürüldüğü günümüzde, bu yerli
özgün çalışmanın amacı, ülkemizde yapılmış araştırma ve sonuçlarım değerlendirebilmek
için sunmaya çalışmaktan ibaret olup, alçak gönüllü bir çalışmayı oluşturmaktadır.
Böyle bir anlayış ve kapsam çerçevesinde burada sunulan bu çalışmanın belirtmeye
çalıştığın amaçlarına hizmet edeceğini, tıbbi çeviri alanında arzu edilen olanaktan sağlaya­
X
bileceğini ve geliştirilen, insan-aklına dayalı bu sistematik yaklaşımın, ülkemizde varlığı
herkes tarafından kabul edilen çeviri sorunlarına pozitif bir boyut çerçevesi içinde çözüm
getireceğini, bilimsel yaşamımıza özgün bir katkıda bulunabileceğini umarım. Dünyamızda
bu alandaki tek dil ailesine ait diller arasında diğer çalışmalar doğrultusunda, insan-aklma
dayalı dillerarası bu mekanik çeviri sisteminin ileride daha da geliştirilerek kompütoradayalı bir programlamaya sokulabilecek bir düzeye geliştirilmesini dilemek, doğrusal (lineer)
çeviri yönünde daha da geliştirilip yaygın bir şekilde uygulanmasını görmek ve bu alanda
ekip çalışmalarının başlatılabilmesini arzulamak umutlarını da burada tekrar belirtmek
ve bilimsel yaklaşıma inancımı tazelemek istiyorum.
XI
BÖLÜM I
TIBBİ ÇEVİRİYE SİSTEMATİK
BİR YAKLAŞIM
1.2
GİRİŞ
Çeviri sorununa çözüm arayan ilk yayınımda oldukça alçak gönüllü bir şekilde şöyle
yaklaşmaya çalışmıştım:
"On mütercim aynı materyali çevirirse ortaya on ayn çeviri çıkar.
Bir paragrafı bir dilden diğerine aktarmak oldukça zor bir iştir. Çeviri
materyali bir usta elinde aslından çok güzel, acemi elinde ise aslından
tanınmıyacak kadar kötü olur. O halde tam ve doğru tercüme mümkün
değil mi? " 1
Çok geçmeden, aslında sekiz yıllık bir araştırma ve uygulamadan sonra, sorduğum
bu soruya diğer bir kitabımda şu cevabı vermeye çalışıyordum:
"...Tercüme bir yanlış-doğru, boz-baştan yap veya uydur-uydur-yaz
gayretine anlamdaş değildir. Çok iyi dil bilenlerin de doğal olarak
çeviri yapabilecekleri varsayılaraaz.
Dil bilmek ve çeviri yapmak iki ayn şeydir. Çeviri en az mühendislik
kadar belirti ve kesin teknikleri gerektirir. Bir dilden diğer bir dile sağ­
lıklı bir geçiş için sağlam bir köprü gerekir. Mühendislik'te somut olan
bu köprü, Lengüistik'te soyut bir kavramdır ve insan aklından insan
aklına kurulan bir köprüdür. Bu nedenle çeviri işleminde uygulanabile­
cek bir köprü, bilimsel ve teknik bir yöntem, matematiksel uygulamayı
da içeren bir sistem olabilir."2
Aslında çeviri sürecinde üçlü bir gerçeğin varlığı da anlaşılması zorunlu bir etkendir.
Şöyle ki
"Çeviri materyalinin değerlendirilmesi ele alınan pasajın birkaç kez
okunmasından sonra yapılır. Aslında çeviri işlemine başlamadan önce
pasajın anlamsal, zamansal ve yapısal anlamlarını iyice kavramak ve
değerlendirmek zorunludur."3
1
Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını), s. 6
2—
Sedat Törel, H in t — Avru p a D illerin den T ü r k ç e 'y e Ç eviri
vi Yayınları, 1976), s.6
3—
Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara : Törel Yayınları, 1979), s. 10
3
(Ankara : Hacettepe Kitabe-
Asgari bir gereksinim olarak kabul edilmesi gereken bu gerçek bazı dilbilimcilerce4 de
bir oranda dile getirilmiş olmasına rağmen, kimse, halk deyişi ile, "un var, şeker var, yağ
var ama helva yapmasını bilmek lâzım" demek yoluna gidememiş, hatta bazıları sadece söz­
lüklerle, dil bilmekle, yöntemsiz tam-doğru bir çeviri yapılabileceğini iddia etmek yanıl­
gısına düşmüşlerdir. Oysa çeviri'ye belirli bilimsel ve teknik kriterler ve işlemlerie yaklaşmak
sorunun çözümlenmesinde etkin olabilir, sürat ve sağlıklı verim kazanılabilir. Bu durum tıbbi
çeviri olayında daha da sorumluluk yükleyen bir gereksinim ve uygulama şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, çeviri’de uygulanabilecek, işlerliliği olabilecek ve sonuca götürebi­
lecek kesin kriterlere, işlem ve sürece olan ihtiyaç apaçık ortadadır, öyle bir teknik ki, hem
doğruyu sağlayacak hem de insanı, insan düşüncesini robotlaştırmıyacak aksine serbest akı­
mını, etkin bir fikir iletişimini sağlayacaktır. Daha önceki bir yayınımda da belirttiğim gibi,
çeviri'nin sistematik ve mekanik çeviri niteliğinde olması bekleniyorsa, bu şöyle olmalı:
"Mekanik çeviri insan aklına veya kompütora-dayalı olup saptanan be­
lirli kriterlerle kaynak-dilden hedef-dile çeviri yapmaktır. Bunu yapar­
ken matematiksel formüller kullanılacağından dil bilimini çeviri işle­
mi sırasında uygulama pek gerekmiyecektir. Modem matematik ve
mantık yaklaşımı çözüm getirecektir."5
Bu yaklaşımın sentaktik çeviri savunucularına6 ters düştüğünü söylemeye gerek yok­
tur. Ancak matematiksel lojik7 mekanik çeviri için çok daha uygun bir işlem getirmektedir.
Dil'e ve özellikle çeviri'ye modern matematik ve mantık uygulanması ise, bilim adamına ol­
duğu kadar uygulayıcıya da çok somut bir işlem avantajı sağlamakta, sonsuzun saptanması
varsayımına dayanan en son değerin ortaya konulması sonucu bire indirgenmiş öznesel iki
tür soruyla başlangıç noktası ya da ilk değer elde edilebilmektedir. Bu işlemin uygulanma­
sından sonra da geri sayımla başlangıçtan sabitleştirilen sonsuza veya en son değer'e gidile­
bilmektedir.8 Sonsuzun sabitleştirilmesi ise tam-zamanlı fiile mevcut harfsal işaretlerin top4—
5—
6—
7—
8—
Ozcan Başkan sözcüksel an lam 'dan bahsederken (Bkz. Ozcan Başkan, "Dilbilim de
Y o z -Y o ru m İş le m i" Türk D ili A ra ş tırm a Y ıllığ ı-B e lle te n 1975 - 1976 (Ankara: T D K ,
1976 s. 73) anlamsal an lam 'm sağladığı boyut ve kapsamı değerlendirememiştir,
örneğin, " h ıy a r " sözcüksel anlam'da sebze, "kaz " da kümes hayvanı olmasına karşın
anlamsal anlam '» başka bir kavram da getirebilmektedir. A y n ı şekilde Berke Vardar
zamansal anlam ı "dil'in bir süre içinde yer alıp, bir tarih içerdiği” görüşü ile (Bkz.
Berke Vardar, D ilb ilim in T e m e l K avram v e tik e le ri (Ankara:Türk D il Kurumu, 1982 ,
s.14) dilin uzayan doğrusal niteliğine, geçmiş-geniş-gelecek zaman boyutuna önem
vermemiş ve sınırlı bir kapsamı savunmaya çalışmıştır. Oysa bu ilişki yabancı aileye
ait dillerarası fikir iletişiminde son derece önem li bir etkendir. Bkz. Sedat Törel,
D oğru sal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, 1983.
Sedat Törel, "Bilgisayarlarla Mekanik Ç eviri” , D ünya, İstanbul, Mart, 1975 s.2 ve
Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s. 65.
Sentaktik kavram ve uygulamanın en başta gelen savunucularından biri de Noam
Chomsky'dir. Bkz. N. Chomsky, S yn tactic Structures, (th e Hague: M o u to n , 1957).
Matematiksel lojik İngiltere'de Cambridge Üniversitesi D il Araştırma Ünitesinde de
kullanılmıştır. Claude Shannon, A M ath em atical T h e o r y o f C o m m u n ic a tio n (Amerika,
1966)adlı yapıtında konuyu etraflı bir şekilde ele almaktadır.
İnsan-aklına dayalı, geliştirilen sistematik çeviri yaklaşımında çekimi yapılmış fiil,
tam-zamanlı fiil olarak kabul edilmekte ve sonsuzun sabit bir şekle sokulduğa varsayı­
larak, (K im ? ), cevap alınmadığı takdirde (N e ? ) soruları ile başlangıç ya da ilk gerçek
değer saptanabilmektedir. Arada kalan boşluk geri sayımla, veya doğrusal kapsamda
sağdan-sola bir işaretleme ile, yani 2, 3, 4 v.b. gibi sayısal bir işaretleme ile doldurula­
rak, çeviri süreci tam bir geçiş ve doğru dönüşümle sonlandırılabilmektedir. Elde
edilen nihai çeviri ürünü, dillerarası değişime rağmen, anlamsal, zamansal ve yapısal
bir bütünlükle gerçekleştirilmiş olur. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den
T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara : Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 14.
lam sayısı verilerek ortaya konulabilmektedir.9
Geliştirilen insan-aklına dayalı sistematik çeviri yönteminin Hint-Avrupa dillerinde
yapılan uygulamalardan ayrıcalık göstermesi doğal olarak modern matematik ve mantık
yaklaşımı yanısıra üçüncü bir araç gereç araştırılmasına da yol açmıştır. Buna neden bir
Hint-Avrupa dili olan İngilizce'de kullanılan sözcüklerin sözcüksel şekilleri öznesel ve tümleşsel fonksiyonlarda aynı kalmasına karşın Türkçe'de değişime uğramasıdır. İki basit İn­
gilizce cümle'de değişim süreci içinde olayı aşağıdaki gibi gözlemek olanağı vardır.
İngilizce Cümleler
1— The doctor treated the patient.
2— The patient was operated.
Birinci cümle'de "the patient" tümleç (object) olarak kullanılmaktadır. İkinci cümle'de
ise "the patient” özne (subject) olarak kullanılmaktadır. Her iki cümie’de de sözcük­
ler sayısal ve biçimsel olarak aynıdır: "the patient” Şimdi iki İngilizce cümle'yi Türk­
çe'ye çevirelim:
1— Doktor hastayı tedavi etti.
2— Hasta ameliyat edildi.
Türkçe birinci cümle'de "hastayı" (tümleç), ikinci cümle'de "hasta" (özne) olarak
gerçekleştirilebilmiştir. Dilbilgisel ve işlevsel açıdan ayrı olan sözcük Türkçe'ye çeviri'de
değişime uğramıştır.
Bu basit olay İngilizce'den Türkçe'ye geçişte üç hedef olduğunu açıkça göstermekte­
dir. Çünkü hasta/hastayı/hastaya, "the patient" sözcüğünün çevirisi olabilmektedir. Bu da
. iki dil arasındaki farklardan doğmaktadır.10
Anadili İngilizce ve Türkçe olan kişilerin farklı kafa çalışmasını ve işlemleri aşağıdaki
örnekleme yeterince açıklayabilmektedir:
"Örnek I: Türk öğrenci'nin İngilizce'ye yaklaşımı
"İngilizce öğrenen Türk öğrencinin değerlendirmesi için burada iki
küçük cümleyi ele alalım:
" 1. Elmayı yedim.
"2. Sinemaya gitti.
"Bu cümleler Türk öğrencinin kafasında temel İngilizce yapı modelini"
bilmesine rağmen, aşağıdaki gibi şekillenmeye başlar.
" 1" 29—
" S (özne)
- im
-ti
V (Fiil)
yedgit-
0 (Tümleç)
-yı elma
-ya sinema
Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara : Törel Yayını, 1979), s. 8.
10— Hint-Avrupa Dilleri ve Türkçe'de düşünme şekli, başka bir deyişle kafamızın çalışması,
çok farklı bir işlem göstermektedir. Bkz. Sedat Törel, K arşıla ştırm a lı İn g iliz c e D ilb ilg ia (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 72
11— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara : Törel Yayını, 1964), s. 5
5
"Bu zorluk Türk öğrenciye aşılamıyan bir engel gibi görünür ve yabancı
dil uygulamasında kafa çalışması kanşır. Hiç alışılmamış bir işlem
gerçekten zor görünür.
"örnek II: Ingiliz öğrenci'nin Türkçe'ye yaklaşımı
"Şimdi aynı iki cümleyi Türkçemizdeki yapı modeline göre İngiliz öğ­
renciye verirsek, aşağıdaki iki küçük cümle'de oluşmaları kolaylıkları
izleyebiliriz. Ama bu defa da İngiliz öğrenci güçlüklerle karşı karşıya­
dır.
"1— I ate the apple.
"2— He went to the cinema.
"Tümleç
"1— The apple
" 2— to the cinema
Fiil
özne
ate
went
I
he
"Görülüyor ki gerek Türk gerekse İngiliz öğrenci dilden-dile geçişte iki dilin yapısal
niteliklerinden dolayı bir bocalama içine düşmektedir. Tiirkçemizde daha esnek cümle yapı­
larını düşünsek bile, İngiliz öğrenci, bu cümleleri "Ben yedim elmayı" ve "o gitti/sinema/si­
nemaya" şeklinde çevirmekten kendini kurtaramıyacaktır.
Kuşkusuz sonuç konuşulan ve yazılan Türkçe'den uzak olacaktır.
"İşte bu sorunların çözümlenebilmesi herşeyden önce iki dili birbirine
yaklaştırmak, en azından her birinin diğerine doğru yan yolu aşmasını
sağlamak zorunludur."12
İşte böyb bir yaklaşımı sağlayabilmek için, İngilizce'den Türkçe'ye evvelâ belirli
kesme veya parçalama kriterleri geliştirilmiş 13 , daha sonra serbest parçalama ve kolay­
lıklar geliştirilmiştir.14
Materyal ve yöntem bölümünde ele alınacak, insan-aklma dayalı olarak geliştirilen
bu sistematik yaklaşım’da, Hint-Avrupa dillerinden Türkçe'ye çeviri'de kullanılan harfsal
(a-z) ve sayısal işaretler (0-9) ile yetinilmemiş ve çizgisel işaretlerle üçüncü bir işaretleme ile
12—
Sedat Törel,
"İngilizce'de Karşılaşılan Yapısal Güçlükler
Ü zerine", Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi, (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 73 - 74.
13— İngilizce’den Türkçe'ye çevirilecek cümleyi parçalara ayırabilmek için her fiilden he­
men sonra ve her ilgi zamirinden (relative p ron ou n ) hemen önce parçalama işlemi
uygulanır. Bkz. Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara : Törel Yayını, 1969) s. 13
14— Çeviri'de karşüıklı dil mantığım korumak amacıyla sıfat + isim , yardımcı fiil + fiil
gibi kriterler dışında parçalama serbest bırakûmıştır. Bkz. Sedat Törel, Hint-Avrupa
Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (Ankara : Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976) s. 1 5 -1 7 .
6
iki dil ailesi arasında, dolayısıyla İngilizce-Tiirkçe arasında etkin ve kesin çözüme gidilmiştir.
Buna neden a-z'ye harfler sonsuz sözcüksel oluşumlara, 0-9'a sayılar sonsuz sayısal değerlere
gitmesine rağmen iki dil ailesindeki yapısal farklılaşmadan oluşan anlamsal farklılaşmanın
kontrol altına alınarak tek-düze bir çözümü sağlamaktı. Çizgisel işaretlemenin mekanik
çeviri'ye kazandırdığı bu boyut yeni bir katkı olup Hint-Avrupa dillerinde yapılan makine
çevirilerinde kullanılmamıştır. 15
Daha sonra geliştirilen anahtarlarla16 çeviri işlem ve sürecinde sözcüksel biçimlemeden
kaynaklanabilecek yanılgılar da bertaraf edilerek, (Ki) Rötuşu ya da Değişkenlik İşlemi ve
Ortak Parantez gibi işlemle etkinlik kazandıran kesin kriterler geliştirilmiş ve İngilizce'den
Türkçe'ye çeviriye son derece pratik, etkin ve doğru bir özellik kazandırılabilmiştir.
1.3
GENEL BİLGİLER
1.3.1
ÜLKEMİZ DE YABANCI DİL VE ÇEVİRİ
Bügün ülkemizde çeviri faaliyeti yabancı dil öğrenimine, yabancı dil'de kazanılan dü­
zeye bağlı olarak yapılmaya çalışılmakta ve çeviri'ye ne bir bilimsel statü ne de belirli teknik
kriterler tanınmamaktadır. Başka bir deyişle, kişi çevireceği yabancı dili, anadilini, dilbil­
gisini ne denli iyi biliyorsa o denli iyi çeviri yapabileceği varsayımı ve görüşü noktasından
hareketle çeviri'nin gerçekleşebileceğini savunur durumdadır. Oysa bu görüş doğru olmuş
olsaydı, ülkemizde böylesine korkunç bir çeviri sorunu olmayacaktı. Ama Türk Dil Kurumu
gibi söz sahibi bir kuruluş çeviri sorunun varlığını yaptığı özel sayı ile yinelemiş bulunmak­
tadır.17 Ancak bu özel sayıda sorunlar çeşitli güzel yazı ve makalelerle dile getirilmiş fakat
hiçbir çözüm, hiçbir kriter ve bilimsel yaklaşım maalesef ortaya konulamamıştır.
Yabancı dil bilgisi ile anadil bilgisine dayalı bir çalışma niteliğini geçmeyen çalışmala­
ra örnek olarak Çeviri adlı Hacettepe Üniversitesi yayını18 da gösterilebilir. Aynı ekolün bir
temsilcisi olarak bu yapıtta birkaç çeviri, herhangi bir sisteme dayanmadan yapılmış ve çeviri
için alıştırma olarak birçok pasajlar öğrenci ve okurun serbest bir şekilde uygulayabilmesi
için sunulmuştur. Çeviri'ye bu yaklaşım, doğruyu söylemek gerekirse, sadece Hacettepe
Üniversitesinde çeviri ve çeviri ders veya kurslarına özgü bir uygulama değildir. Ama bu tür
uygulamanın da çeviri sorununu asla çözümleyemiyeceği, aksine sorunu daha bilinçli bir
düzeyde ağırlaştıracağı da aşikârdır.
Geleneksel çeviri örneklemesini bir başka yazarın özellikle tıp alanında ortaya koydu­
ğu ve geleneksel çeviri uygulamasında diğerlerine oranla daha etkin bir karakter taşıyan
Medical English fo. Turks adlı kitaba19 bakalım. Alıştırmalarla dolu bu yapıt yine İngilizce
15— Labedev İngilizce'den Rusçaya çeviri'yi B E S M yüksek frekanslı elektronik beyinle
gerçekleştim iştir. Bu mekanik çeviri'de Baudot Telgraf Kodları’na Latince harflerle
işlem uygulanmıştır. Bkz. D. Yu Panov, A u to m a tic T ran slation (Londra : Pergamon
Press, 1960). L eon Döstert de "B reif History o f Machine Translation Research
(Am erika,1954) adlı çalışmasında lojik sistemler üzerinde durmuştur.
16— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978)ss. 1 0 - 11, 22 - 23 ve 75 -8 1 .
17— Türk D il Kurumu, "T ü rk D ili Ç eviri Sorunları ö z e l S a y ı" , 1978.
.18— Bülent Bozkurt, Ç eviri (Ankara : Hacettepe Üniversitesi Yayını, 1982)
19— M eh m et Turçin, M edical English fo r T u rks (Ankara: öğretm enler Matbaası, 1980).
Aslında M : Turçin, "Adından da anlaşılacağı gibi bu kitap, hekim, diş hekimi ve ecza­
cılara elden geldiğince kendilerine yabancı gelmeyecek bir ortamda İngilizce öğretm e
amacını gütmekte olup kitaptaki tıp cümlelerinin bilimsel yönden hiçbir iddiası olanııyacağı aşikârdır" (Giriş, s. vi) derken doğruyu söylüyor çünkü kitapta çeviri öğretilmemektedir.
7
dilbilgisi esaslarına dayandırılmış çeviri için spesifik kriterler getirilmemiş, çeviri'nin sadece
dili bilmekle yapılabileceği savunulmuştur. Aynı şey Medical Texts20 için de söylenebilir.
A Summary o f English Grammar and Translation Methods21 adlı yapıt da İngilizce dilbil­
gisini gerçekten özetlemeye çalışmakta ancak çeviri yöntemi değil çeviri alıştırmaları içer­
mektedir. Bu tür çalışmalara İngilizce Test ve Çeviri Kılavuzu 22 adlı kitabı da ekleyebiliriz.Burada yazarlar birçok test örneklerini derledikten sonra, çeviri'ye salt dilbilgisel açıdan
yaklaşmışlar konuya sistematik ya da yöntemsel olarak eğilememişlerdir.
Bu tür çalışmalara paralel olarak birkaç kitap üzerinde daha durmakta yarar vardır.
Tıbbi İngilizce adı altında Dr. Charles J. Hirsh ve Dr. James C. Curtin'den Opr. Dr.
İlhan Bumin ve Opr. Dr. Fahri özdoğan tarafından dilimize çevirilip uyarlanan kitap ise
amacını şöyle açıklamaktadır:
"Doktorlara, tıp öğrencilerine ve hemşirelere tıbbi İngilizce'yi öğren­
mekte kolaylık sağlayacaktır... Dış memleketlere gitme imkânı olma­
yanlara, yeni eser ve çeşitli neşriyatı anlamakta öğretici, dışan gide­
ceklere yardımcı olacaktır..."23
Bu kitapta çeviri'ye herhangi bir yaklaşım yoktur. Çeşitli pratik alıştırmalar ve konuş­
ma örnekleri ile bunların Türkçeleri, İngilizce öğrenciye yabancı dil öğretmekten öteye
gi dememektedir.
English for Medical Students adlı kitabında Clive Brassnett24 daha açıkça ve belki de
etkin bir tıp İngilizcesi öğretiyor denebilir. Yazar orijinal tıp pasajlarını ele alıp yine bunları
İngilizce olarak sadeleştiriyor ve tıbbi İngilizce'ye daha gerçekçi bir yaklaşımla eğiliyor.
English Through Pictures adlı kitapta yabancı dile simgesel bir yaklaşımla öğrenim
kolaylaştırılmak isteniyor. Şöyle deniyor birçok dilde yazılmış önsözünde,
"Bu kitabı okurken kendi lisanınızı mümkün olduğu kadar hatırınızdan
çıkarmaya çalışınız. Resimler manalan vermeye kâfidir. Cümleleri
kendi dilinize tercüme etmek, öğrenimi güçleştirmekten başka bir
şey yapmaz."25
Bu yaklaşımda bir seri mantık hatası vardır. İnsanın kendi anadilini "mümkün olduğu
kadar hatırdan çıkarması" demek, ayrılmaz bir benliğin parçalanması demektir. Sonra insan
istese de istemese de kendi dil ve kültür bazına bağımlıdır, kurtulamaz bilinçaltı etkiden.
"Tercüme etmek, öğrenimi güçleştirir" tablosu da büyük bir yanılgıdır. Çünkü resim aracılı­
ğı ile öğrenme gerçekleştiğinde bile, bu resimleri aklımız "tercüme" ederek öğrenme işlevini yerine getirmektedir. Kanımızca yine sorun, etkin, standardize, sistematik bir çeviri yak­
20— Bedia Avunduk, Medical Texts. Bu kitap klâsik bir alıştırma kitabından öteye git­
memektedir.
21— Yılmaz Hasdemir, A Su m m ary o f English G ram m ar and T ra n slation M eth o d s (Izm ir :
Serhan Matbaacılık, 1983).
22— A h m e t Kocaman, Ismail Boztaş ve Ziya A k soy, İn g ilizc e T e s t ve Ç eviri K ılavu zu (A n ­
kara; A rdıç Yayınları, 1984).
23— Charles J. Hirsh ve James C. Curtin, T ıb b i İn g iliz c e , Çev. İlhan Bum in ve Fahri ö z d o ­
ğan (Ankara : A y yıldız Matbaası, 1970) s. iii.
24— CUve Brasnett, English fo r M edical Students (L o n d o n : Methuen Educational, 1976).
25— I. A . Richards ve Christine M . Gibson. English T h rou g h Pictures (N e w York :
Washington Square Press Inc., 1963), s. 83.
8
laşım sorunudur. Çünkü çeviri olayı sadece bir dilde iletişim değil, insanlararası, dillerarası
bir iletişim, bir anlatma, anlama ve anlaşma döngüsüdür. O zaman da etkin bir sistemle
a n a d i l i m i z i araç olarak kullanmak yeğlenmelidir. Bu bakımdan yabancı dil öğrenimini daha
esnek tutmakta sonsuz yarar vardır. Hele ülkemizde sonuç almak istiyorsak, klâsik ve modası
geçmiş yaklaşımlardan uzaklaşmakta sonsuz yarar vardır. Bakınız bu konudu bir dilbilimci
ne diyor:
"Üniversite öğrencilerinin yabancı dile yeni başlayan ortaokul öğrenci­
lerinden ayrılıktan, altı-yıl gibi bir süreyle yabancı-dil öğretimi görmüş
olmaları, ve 'yabancıdil' denilen şeyden yeterince soğumuş olmalandır.
Bu bakımdan, üniversite seviyesinde bir dil- öğretiminin ilk amaci,
herşeyden önce, öğrencinin, bu umutsuzluk - duygusundan kurtulması,
yabancı-dile ısındmlması, ve dil-öğrenmenin mümkün olduğuna inandı­
rılmasıdır. Bunu yapabilmek için de, öğrencinin karşısına, köklü-değişmelere uğramış ve yeni-baştan düzenlenmiş bir programla çıkmak
gerekmektedir. Böyle yapılmayıp da geleneksel dil-öğretiminin kanalları
içerisinden, ilerlendikçe, öğrenciye bir taze-ruh, hiç bir zaman gelmiyecek ve orta-dereceli okullarda okuduklarını, yüksek-eğitim yıllarında
da sürdüren öğrencinin bütün amacı, kendini, yabancı-dil 'tragedya'
sından, son bir sınavla bir kere daha kurtarmaya çalışmak olacaktır...
Yıllar-yıh, yabancı-dilden söz edilmesini bıkkınlıkla karşılayan öğren
ciye hiç bir şekilde ve biçimde, gramer-öğretimi yapılmamalıdır..."26
Nevarki çeviri sorununun çözümlenmesi için bu geleneksel yaklaşımının yeterli olabi­
leceği düşünülemez.
Daha sonraları, genellikle Fransız ekolüne dayalı olarak2 7 dilbilimcilerin çeviri konu­
suna salt bilimsel açıdan eğilmeleri, edebiyatçıların tepkisine yol açmış ve bütün dünya'da
olduğu gibi ülkemizde de gözlenen dilbilgisel-edebi tartışmalar çeviri sorununu çözümleye­
bilmekten çok konuyu mandaları ve etki alanları altına almak isteyenlerin çıkar ve çekişme­
leri ile yaratılan bir boşluğa doğru itmekten başka bir şeye hizmet edememiştir. Yapılan
söyleşi ve yayınlarda N. Chomsky, F. de Saussure, A. Martinet gibi ünlü adlann izlenim-bırakıcı etkileri dahi ülkemizde çeviri sorununun çözümlenmesi yönünde en ufak bir katkıda
bulunamamış, İngilizce-Türkçe (Hint-Avrupa dil ailesi-Türk Altay dil ailesi) çeviri ilişki,
işlemlerine, değişim süreç ve fikir iletişimine somut bir teknik getirememiştir. Çeviri ülke­
mizde, bu tutumla, bu uygulamalarla, bu pedagojik yaklaşım ve eğitim sistemi ile sorun ol­
maya devam .etmiştir.
Kariyer içinde, kariyer yapanlar arasında bu bilimsel fakat sorunu çözümleme yete­
neği olmayan faaliyetler sürdürülürken, kariyer dışında çeviri sorunuyla özgün bir çalışmanın
yazan da ilgileniyor, çeşitli deney ve denemelerini sessiz ve alçak gönüllü bir şekilde yürüt­
meye çalışıyordu. Daha sonra kendi olanaklan ile yayınladığı konuyla ilgili ilk mütevazi
yayınının önsözünde yer alan aşağıdaki cümle not etmeye değer bir nitelikte idi:
26— özcan Başkan, Y a b an cı -dil ö ğ r e t im i (İstanbul: İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakül­
tesi Yayınlan, 1969), s. 60.
27— Berke Vardar'ın Ferdinand de Saussure'den Türkçe'ye çevirdiği G en el D ilb ilim Ders­
leri; C ilt 1 ve 2 (Ankara: Türk D il Kurumu, 1976, 1978) bu olaya ışık tutucu nitelik­
tedir.
9
"... Deneylerimi uygulayabilmeme fırsat veren Türk-İngiliz Kültür
Merkezine aynca teşekkür ederim."28
Sessiz bir çalışma içinde ilk kez Türkçe-îngilizce çeviri işlem ve ilişkileri araştırılıyor
ve beş yıl bir süreden sonra da Ingilizce-Türkçe çeviri işlemi ve ilişkileri üzerinde duruluyor­
du.29 Daha sonra Çeviri El Kitabı (TÖREL, 1974), Tıp literatüründe İngilizce (TÖREL,
1976, 1982), Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (TÖREL, 1976), Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi (TÖREL, 1978), Çeviri Sözlüğü (TÖREL, 1978), Çeviri Araştırma Geliş­
tirme (TÖREL, 1979) ve Çeviri Sanatı, genişletilmiş 2. baskı (TÖREL, 1981) kariyer dışı
çeviri alanında, çeviri sorununa çözüm arayan bir seri özgün araştırma ve çalışmaların ürün­
leri oldu.
Çeviri Tekniği'ninönsözünde,
"Lengüistik alanda yüıütülen bu uygulamalı araştırmanın ortaya ç ı­
kardığı çeviri işleminin mekanik proçesi ve elde edilen spesifik, pratik
sonuçlan sayesinde, tam, doğru ve aynı nitelikte Standard çeviri faali­
yeti imkân dahiline girmiş bulunmaktadır."30
denirken, Îngilizce-Türkçe çeviri konusunda diğer bir yapıtında ise şunlar vurgulanıyordu:
"... Bu küçük kitap bu büyük iş konusunda, kariyer içinde yükselme
veya akademik bir derece gayesi olmaksızın, yapılan uzun-süreli araştırmalannın diğer bir ürünüdür. Amacı, Çeviri alanında etkin bir meto­
doloji sunmak ve çeviri'ye-dayalı faaliyetleri kolaylaştmp hızlandır­
maktır."31
Aynı gerçek Çeviri Araştırma Geliştirme adlı çalışmanın "Sunuş "unda şöyle dile
getiriliyordu:
"Çeviri Araştırma Geliştirme bir gereksinime yanıt olarak doğmuştur.
Bir tez hazırlayıp akademik bir ünvan kazanmak, bir proje geliştirip
parasal çıkar sağlamak ya da görev sonucu bir yayın ortaya koymak
gibi bir uğraşın ürünü değildir. Amacı, çeviri sorunlarına çözüm yollan
aramak ve bu yönde ışık tutmaya çalışmaktadır. Doğal olarak etkin
bir çeviri yöntemini, daha doğrusu çeviri bilimini sağlam bir temele
oturtacak bilimsel ve teknik bir sistemi yeğlemektir."32
Kariyer dışında kendi olanaklan ile yayın yapabilmesine katkıda bulunanlara ithaı
edilen bu ürün'de aşağıdaki sözler de ilginç ve açıklayıcı olsa gerek.
"üniversite kariyerlerinde doktora, doçentlik, profesörlük için çeviri
barajım aşabilmek amacıyla geliştirdiğim çeviri sistemlerini öğrenip
uygulamalara katılmak suretiyle deneme çalışmalanm sırasında de­
neylerime sağladıkları tüm olanaklar için, çeşitli bilim dallarında
28— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı
(Ankara: Törel Yayını, 1964) s.3
29— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayım, 1969).
30— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) 8.6
31— Sedat Törel, H int-Avrupa D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi
Yayınlan, 1976) s. 6
32— Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. (V ).
10
çalışan bu saygıdeğer dostlanma içtenlikle teşekkür eder, çeviri bilimi
yönünde yayınladığım bu çalışmayı kendilerine ithaf ediyorum.’*33
Yukandaki gerçekten de anlaşılacağı üzere, çeviri denemelerim sırasında geliştirilen
çeviri sistemlerini benimseyip birlikte uygulama yapan bilim adamlannın sağladığı maddi
imkânlarla çeviri araştırmalarının rapor edilmesi mümkün olmuş ve elde edilen tüm veri
ve bulgular, insan-eklına dayalı sistematik bir yaklaşım ülkemiz çapında yayım hizmeti ile
hizmete sokulabilmiştir.
8 u çalışmaların ve elde edilen sonuçlann etkinliğine, özgün nitelik ve niceliğine, çevi­
ri sorunlarının çözümüne yaptığı aşikâr katkıya karşı saldırılarla, daha sonra yöneltilen
dayanaksız eleştiriler yaprak dökümü gibi rüzgârın uğultusu arasında kaybolmaya mahkum­
dur. Şimdi kariyer içinde daha ayrıntılı bir şekilde hizmete sunulan ve gün geçtikçe geniş
bir uygulama alanı bulan bu sistematik yaklaşım çeviri sorunlarına getirmeye çalıştığı etkin,
pratik ve kolay bir çözümle, çeviri’nin dil ve edebiyattan ayn bir bilim dalı olarak eğitimi­
mizde oturtulmasını çok daha büyük bir zorunluluk olarak dile getirmeye çalışmakta, öncü­
lüğünü yapıp savunmaktadır. Bu nedenle, klâsik ve geleneksel çeviri uygulayıcılarının telâş
ve endişelerini hoşgörü ile karşılayıp çeviri sistemlerini bir kez daha anlatabilmekte yarar
olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde halihazırda üniversitelerimizin biri dışında, daha açıkçası Cumhuriyet
Üniversitesi dışında çevirinin geleneksel ve dilsel yaklaşımla öğretildiğini burada belirtmekte
yarar vardır. Bu geleneksel çeviri öğretimini bir öğretim üyesi kitabında şöyle anlatmaktadır.
"Çeviri derslerinde öğrencinin önüne çıkan ilk engel, önce yabancı
dilleri sonra kendi dilinin salt dilbilgisi, sözcük bilgisi, yazım kuralları
ve üslup açısından yeniden irdelenmesi zorunluluğudur. Bu durumda,
özellikle ilk sınıflarda çeviri bir dil dersi görünümünü alır...
"Sınıflar ilerledikçe çeviri'nin asıl amacına daha yakın bir uygulaması
da söz konusu olabilecektir, öğrencinin yabancı dili kullanmadaki hü­
neri attığı oranda sanıfta, kültürlerarası etkileşim, bir uygarlığın, kültü­
rün, toplumun ürünlerinin aktarılmasındaki yarar ve benzeri kavram­
lardan söz edilebilecek, yüksek düzeyde çeviri örnekleri verilerek ince­
liklere ve ayrıntılara inilebilecektir. 1 34
Bu anlam ve yaklaşım çerçevesinde en zor çeviri türü olarak kabul edilen edebiyattan,
tngiİiz Edebiyatının en ünlü kaleminden, Hamlet'tdeıı 35 bir mısrayı ve birkaç çevirisini
ele alalım:
"The wind sits in the shoulder of your sail" 36
Orhan Burian bunu şöyle Türkçe'ye aktarmakta :
' <
Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım , 1979) s. (I I ).
'■ ’
Ilülent R. Bozkurt ve ark., Ç eviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982),
s. 18.
:■') •• William Shakespeare, H am let—the C o m p lé té W orks,
1951),
-
O p .C it.
11
ed. Peter A lexander (Londra,
"Rüzgâr yelkenlerini şişirmiş" 37
Aynı mısrayı Sabahattin Eyüboğlu Türkçe'ye aşağıdaki gibi geçirmiş:
"Rüzgâr şişirdi bile yelkenleri"38
Bülent Bozkurt'un çeviriri ise daha değişik. Belki kullanılan kelimelere daha sadık
kalma çabası içinde çevirmen.
"Rüzgâr omuzuna yerleşti bile yelkenin"39
Aslında her üç çeviri'de de dramatik efekt kaybolmuş, kaynak metinden yabancılaş­
ma var. îlk iki çeviri'de kaynak metinden uzaklaşmış bir Türkçeleştirme var; üçüncüsünde
ise, 'yelken'in omuzu' İngilizce kokuyor... Mısranın anlamsal-zamansal-yapısal bütünlüğünü
öngören sistematik çeviri ile bu mısrayı daha etkin çevirmek olanağı vardır. O zaman böyle
bir çeviri yaklaşımı ile daha iyi bir çeviri ürünü elde etmek olanaklı. Şöyle diyelim:
Rüzgâr omuz vermiş şişen yelkenlerine
öyle ya 'yelkene yerleşerek' ağırlık vermek şöyle dursun, burada rüzgâr yelkenlere
yardımcı. Denilebilir ki sadece anlamsal anlamla bu tür çevirileri gerçekleştirmek olanağı
var.
Aslında bugün ülkemiz’de genellikle öğretilen ve uygulanan çeviri ve çeviri'ye yaklaşım
konusunda nedeni anlaşılması güç bir saplantı var. Çeviri'ye bir türlü bilimsel açıdan yakla­
şılmak istenmiyor, çeviri'ye dilin, dilbilimin bir uzantısı gibi bakılmak isteniyor. Bu arada
temel bilim—edebi alanların ayrıcalığından söz edilerek, bir sistemin, sistematik yaklaşımın
mümkün olamıyacağından bahsediliyor. Bu çelişkili düşünce taızını yine Bülent Bozkurt'un
yazdıklarından gözleyelim:
"Ele alınan konular açısından uluslararası bir nitelik taşıyan teknik
metinlerin çevrilmesi en kolay metinler sayılır. Konunun kapsamına
göre değişebilen bir alışma süresinden sonra çevirmenin işi kolaylaşır.
Teknik çeviride, bir ölçüde kültürel yakınlıktan, aşağı yukarı aynı
anlamı taşıyan, algılama mekanizmasmda aynı imgeyi oluşturan sözcük­
lerin çokluğundan, ve üslup benzerliklerinden söz edilebilir.
"İşte burada, özellikle çeşitli bilgisayar yöntemleri'nin günden güne
artan bir hızla geliştirilerek uygulama almana sokulduğu makineleşmiş
Çeviri işin içine giriyor. Makineleşmiş çeviride esas, belli bir dildeki
metinin bir makineye bir uçtan verilmesi ve öteki uçtan bir başka
dilde hatasız çevirisinin alınmasıdır. Bu tür çeviri şimdilik bilim ve
teknoloji konularıyla sınırlanmış durumda. Teknik konularda sözcük
sayısının sınırlı olması, büyük üslup farklılıklarının bulunmaması, in­
37—
William Shakespeare,
1946)
38— William Shakespeare,
1965).
39— William Shakespeare,
sitesi Yayınları, 1982,
H am let, Çev. Orhan Burian (İstanbul: Milli Eğitim Basımevi,
H am let, Çev. Sabahettin Eyiipoğlu (İstanbul: R em zi Kitabevi,
H am let, Çev. Bülent Bozkurt (Çeviri, Ankara: Hacettepe Üniver­
s. 36).
12
san öğesinin aradan çıkmasını kolaylaştırdığı gibi vakit ve paradan da
bir tasarruf sağlamakta. Edebiyat alanında da bu konuda girişimler
yapılmış olmakla birlikte, yakın bir gelecekte başarılı sonuç alınması
şimdilik beklenmiyor."40
Bir dilci kendi alanı dışında çeviri yapmaya zorlandığı taktirde, bu uygulamasını an­
cak bir sistemle geliştirebileceği de ortadır, üstelik iyi bildiği bir konuda sistemle çeviri yap­
manın çevirmene sürat ve kesin doğruluk sağlayabileceği gibi plânsız bir uygulamanın ver­
diği zararlardan da çevirmen kurtulmuş olacaktır.
Ülkemizde gelişigüzel çeviri yerine güzel-gelişen bir çeviri ortamı, çeviri'nin ayn bilim­
sel bir disiplin olarak, belirli kriterlerle oturtulmasına bağlıdır. Çeviri alanında kuramsal
ve uygulamalı araştırma faaliyetlerine bağlıdır. Bugünkü çeviri sorunlarının çözümlenmesi
ise hoş söyleşilerle asla bir yere varamaz. Bu nedenle, Türk Dili Çeviri Soranları özel Sayısın­
da yer alan yazıların ülkemizdeki çeviri soranlarını dile getirmekten başka bir amaca hizmet
edebileceği söylenemez. Bunu örneklemek gerekirse özet olarak değinelim.
Nedim Gürsel çeviri'nin 'geçiş dönemindeki bir toplumun kendi dinamiğiyle yarata­
madığı kültür dönüşümünü gerçekleştirebildiğinden' bahis açmakla, özcan Başkan çeviri
yolu ile 'gizlenmiş anlamlar panayırında gezinmekle,' Mehmet H. Doğan serbest çeviri'yi
savunurken bunun 'özgün yapıt yaratmak kadar yaratıcılık istediğine' dikkati çektikten son­
ra 'serbest çeviri'nin bir yöntem olmadığını' kabullenmekle, Bedrettin Cömert 'yabancı dilde
okuduğunu Türkçe'ye çevirmek arzusundan' söz açtıktan sonra 'çeviri yapıtların dilimize
katkılarını' anlatmaya çalışmakla, Zeyyat Selimoğlu 'sevilerek yapılan çeviri'nin kolay ol­
duğunu' söylemekle ancak hoş söyleşi örnekleri verebilmişlerdir.41 Asıl sorun, nasıl çeviri
yapabilmek, hangi bilimsel ve teknik kriterlerle bu sorunu çözmek, ülkemizde çeviri statü­
sünü nasıl oturtmak, nasıl, hangi sistematik yaklaşımla meseleye eğilip çözüm bulmak,
somut ve işlerlikli bir yaklaşım meselesidir. İşte ülkemizde çeviri durumu, çeviri sorunu
budur. Güzel söyleşi yerine etkin bir sistem, elle tutulur bir çözüm meselenin özüdür. Ve bu
çalışma'da böyle bir yaklaşım sunulmaya çalışılmaktadır.
1.3.2
TIP İNGİLİZCE'Sİ VE TIBBI ÇEVİRİ
Günümüzde Tıp İngilizce'sinin önemini Mikrobiyoloji Anabilim Dalında bir bilim ada­
mımız şöyle tanımlamaya çalışmaktadır:
"Çağımızda, yeni buluşların, başdöndürücü boyutlara ulaştığı bilinen
bir olgudur. Bilimsel araştırmaların sonucu olan bilimsel olgulardan
yararlanmamız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızın vazgeçilmez
öğesidir. Yeni bulgu ve buluşlardan yararlanmak, insanımıza daha ko­
lay ve mutlu yaşam sağladığı gibi; hasta insanlarımıza sağlık getirecek
buluşları da içermektedir. Kuşkusuz Dünya'da en önemli ölüm nedenle­
ri arasında kanser baş sıralarda yer almıştır. Bilim dünyası kanseri yen­
mek için büyük çaba ve araştırmalar yapmaktadır. Günümüzde Ingiliz___________________ ce öğrenmek, bilimsel yayından yararlanmanın en önemli koşulu hali40— Bülent Bozkurt ve ark., Çeviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982), s.9.
41—
Türk D il Kurum u, Türk D ili Ç eviri Sorunları ö z e l S a y ıs ı, Ankara, Tem muz, 1978.
s. 26, 36, 52, 54, 162 ve 173.
13
ne gelmiştir. Biz bu eseri yayınlamakla insanımızın sağlığına, sağlık
araştırmalarının ve teknolojisinin ülkemize kazandırılmasına yardımcı
olacağımıza inanıyoruz!'42
Bu görüşe katılmamak imkânı gerçekten yoktur. Konuya bir dilci gözü ile bakıldığın­
da Tıp İngilizcesi nin neden bu denli önemli olduğunun sebebi de ortaya çıkar. Çünkü,
"Bugün dünya literatürünün yüzde doksandan fazlasının İngilizce ola­
rak yayınlanması, yabancı diller arasında İngilizce'ye özel bir yer ka­
zandırmaktadır. Bu gözlemimizin her bilim dalı için geçerli olmasına
karşın, irsan hayatı ile ilgilenen tıp ve sağlık bilimlerinde daha da ağır­
lık kazandığını söylemek yerinde olur."43
Tıp İngilizcesinin önemli olması nedeni bu kadarla kalmamaktadır. Çünkü,
"İki sözcük arasındaki en küçük bir anlam ayrıcalığı dahi insan haya­
tını tehlikeye sokabileceğinden, anlatılanı yüzde yüz doğru olarak
kavramak zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkar. Oysa, birçok temel
bilimlerde biraz yanlış bir anlatım sonradan zarar vermeden düzeltile­
bilmekte ve insanı dönülmez bir yola itmemektedir."44
Tıbbi çeviri'de anlamsal anlam'ın diğer alanlardaki çeviri uygulamalarına kıyasla daha
ağır bastığı bu açıklamalarla belli olsa gerek. Zamansal anlam ve yapısal anlamla üçlü bir
bütünü tam olarak sağlayabilmek Tıp İngilizce'sinden doğabilecek tehlikeleri karşılamaya
bağımlı olmasa bile, Tıp Ingilizcesi'ni yerinde kullanabilmek sistematik çeviri sistemi'nin
sonuçta gereksinim gösterebileceği estetik bir rötuşun peşinen yapılmasını sağlayabilecek­
tir. Bu da kuşkusuz zaman kazandırıcı, dolayısıyla hız kazandırıcı bir etken olccaktır.
Tıbbi çeviri kitaplarının çoğunda çeviri ürünün gerçekten kaynak dildeki metinden
ciddi bir farklılaşma gösterdiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.45 Bir de bunlara
çeviri'de anlamsal anlamın kaybı sonucu yanlışıklar eklenirse veya çeviri saptırılırsa,46 ni­
hai çeviri ürünü yarar yerine zarar getirebilir.
Tıbbi çeviri'nin etkinliğini aşağıdaki açıklamalarla daha da açmakta yarar vardır.
42— Cum huriyet Üniversitesi M ik robiyoloji Anabilim Dalı öğ retim Üyesi ve Sivas Kanser
Savaş Derneği Başkanı D o ç . Dr. Mustafa Gürel, Sedat T ö relin T ıp
İn g ilizc e
(Sivas,
Literatüründe
1982) adlı yapıtma yazdığı ö n s ö z 'd e Tıp İngilizce'sinin önemini
v urgulamak tad ır.
43— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi," C u m h u riyet ü n iversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4: 161163, 1982.
44— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi, " C u m h u riyet Üniversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4: 161163.
45—
örneğin, Lange serilerinin çoğ u Türkçe'de ayrıcalık göstermekte, G u y to n 'u n fizyoloji
kitabı T ürk çe'ye kesin bir çeviri olarak ortaya konamamakta, N elson'un pediatri
kitabında şeker hastalıklı annelerden doğan çocuklar bahsi yer almamaktadır.
46— Selson'da genetik bölümünde yer alan "genetik inform ation" Türkçesinde "genetik
dayanışma" olarak sunulmuştur. "Genetik dan ışm a'nın" bir baskı hatası böyle olduğu
saLurmlamaz herhalde. B ir diğer tıp metininde
"her 2 dakikada 3 c c ." n in " her 3
dakikada 2 c c " olarak çevirilmiş olduğu gözlenmiştir.
14
"Tıp metinlerinde sıklıkla rastlanılan normal, abnormal ve anormal söz­
cüklerini ele alırsak, bunların çok kez yanlış bir şekilde anlaşıldığına
tanık olabiliriz. Normal sözcüğünün, Türkçe'de normal olmasına karşın,
İngilizce'nin anormal sözcüğü Türkçe'de anormal olarak anlaşılamaz.
Abnormal anormal demektir. Oysa, İngilizce'de gördüğümüz 'anormal'
sözcüğünün anlamı, Türkçe'de "alışılagelmişin dışında normal" anla­
mında kullanılmaktadır. Şöyle ki:
"a- Normal olarak herkesin kalbi sol taraftadır. Ancak, muayenede
herhangi bir bireyin kalbinin sağ tarafta olduğu gözlenebilir:
Kalbi sağ tarafta olan bireye 'abnormal' denilemez. Çünkü kişi
normal yaşamını sürdürmekte ve hiçbir şikâyeti olmamaktadır.
Böyle birinin ancak 'anormal', başka bir deyişle, alışılagelmişin
dışında normal olduğujsöylenebilir.
"b- Yapılan muayenede tansiyonu ya da kolesterol düzeyi normal
sınırların çok altında ya da çok üstünde bulunan, ancak buna rağ­
men normal bir yaşam sürdüren kişiye de anormal' demek gere­
kir. Bulgu, alışılagelmişin dışında normaldir. Çünkü yine sözkonusu bireyin herhangi bir şikâyeti yoktur ve tıp verilerine karşı
görünmesine karşın birey hiç de 'abnormal' sayılmaz."47
Tıp İngilizce'si ve medikal çeviri konusunda düşüncelerimizi daha da açıklayabilmek
amacıyla aşağıdaki gerçeklerle anlamsal anlam'm nasıl gerçekleştirilebileceğini işlemeye
çalışalım.
"Birçok tıp metinlerinde sıklıkla karşılaşılan dil kurgularında küçük
ayrılıklar, anlamsal olarak büyük ayrılıklar yaratabilmektedir.
"1. These findings are important.
"2. These findings are of importance.
"Kuşkusuz her iki cümleyi de, "Bu bulgular önemlidir." diye çevirmek
yanlış olur. Çünkü araştırıcı raporunu ya da tebliğini yazarken bunları
bilinçli olarak ayrı bir şekilde yazmış ve farklı şeyler anlatmak istemiş­
tir. Şöyle ki:
"1. Bu bulgular önemlidir. (Yani, bulgular % 100 önemlidir. Bu görüş­
ten dönüş olasılığı yoktur. Anlatım son derece kesindir. Aksinin
kanıtlanması ise yazarı son derece zor bir durumda bırakacaktır.)
"2. Bu bulguların önemi vardır ya da bu bulgular öneme haizdir.
(Yani, bulgular % 1 - % 100 arasında değişebilen bir önem taşımak­
tadır. Bu görüş ihtiyatlı bir şekilde belirtilmiştir. Anlatım kaypak­
tır ve açık kapı bırakmaktadır. Aksi kanıtlandığı takdirde, yazar,
"Zaten ben de bunların sadece % 5—10 önemli olduğuna işaret
etmek istemiştim" diyebilecektir.) Genellikle birçok araştırmalar­
da bu kullanımın çok yaygın olduğu gözlenilmektedir.
47— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 — 2 ve
"Tıp İngilizce'si", C u m h u riyet ün iversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4:161 — 163, 1982.
15
“ Aynı doğrultuda bir de valuable, unvaluable ve invaluable sözcükle­
rinden oluşan grup örnekleme için aydınlatıcı olsa gerek. 'Valuable'
değerli,'unvaluable' değersiz anlamını taşırken,'invaluable' "pahabiçilemiyecek kadar değerli" anlamına gelmektedir. Bu nedenle de biraz
dikkatsizlik ya da bilgi yetersizliği 'invaluable' sözcüğünün "değersiz"
olarak anlaşılmasına ve çok ciddi yanlışlıklara yol açmasına neden ola­
bilir.“48
Tıp İngilizce'si ve tıbbi çevri ilerideki bölümlerde daha da ayrıntılı bir şekilde kendi­
liğinden ortaya çıkacağı için bu bölümü burada noktalayalım.
1.3.3
GELİŞTİRİLEN SİSTEMATİK YAKLAŞIM DA TERİMBiLGlSl -
K U LLA NILA N TERİM VE İŞARETLER
Geliştirilen sistematik çeviri sisteminde, her sistemin gereksinim sonucu ortaya koydu­
ğu gibi, özel bir terimbilgisi kullanma ihtiyacı da doğal olarak ortaya çıkmış oldu. Aslında
kullanılan terimler ve işaretler, ya da işaretlere verilen bu isimler, İngilizce'den Türkçe'ye
sistematik çeviri'de harfsal, sayısal işaretleme yanında üçüncü bir boyıltu da çeviri işlemle­
rinde etkin bir şekilde sağlamış oldu.
Yöntem ve Gereçler Bölümü ve bu çalışmanın daha sonraki bölümlerinde gözlenebile­
cek işaretlemeler ve bunlar için kullanılan terimler, başka bir deyişle sadece bu sisteme özgü
terimbilgisi kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Kullanılan İşaret
işaret İçin Kullanılan Terim
Kesme/Parçalama/Bölme
'»}
Hudut Taşı
Hudut
□
O
Tam - zamanlı Fiil
özne
Tam-zamanlı fiil ve özne Aynı Parça'da
Normal/Mekanik işlem
Ters/Mekanik İşlem
Değişkenlik/Dönüşüm
Ortak Parantez
®
u o
+
+
(
:>
n.C.
S.
)
İç Kesme
Açıcı)
Normal cümle
Sonuç /Sentez/Cümle
Marja yazılır/işlem dışı
48— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 ve "T ıp
İngilizce'si "C u m h u riy e t Üniversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4:1 6 1 - 163, 1982.
16
E.K.O.K.
En Küçük Ortak Kat
E.R.
Estetik Rötuş
G.R.
g.
Gramer Rötuşu/Dilbilgisel Rötuş
gösterge (virgül, noktalı virgül, v.b., bağlaçlar)
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımında kullanılan terimleri açıklamakta kuşku­
suz yarar vardır. Böylelikle sistem kavramları ortaya konan bu metodoloji'nin daha iyi an­
laşılması ve uygulanmasına katkıda bulunabilir.
(a)
Parça
Parça terimi sistem kriterleri uyarınca ortaya konmuş sözcük öbeklerini anlatır.
Bunlar fiil içerebilir ya da içermeyebilir.
(b)
Çift • İşaretleme
Çift - işaretleme aynı anda yapılan harfsal ve sayısal işaretlemedir. İnsan aklına
dayalı olarak yapılan bu işlem, parçalarda aşağıdan yukarıya doğru uygulanır. Her yeni fikir
harfsal bir işaretlemeye, aynı fikrin parça'dan parçaya ilerlemesi durumunda sayısal işaretleme'ye tâbi tutulur.
(c)
Tam-zamanlı fiil
Tam-zamanlı fiil, çekimi yapılmış anlamsal, zamansal ve yapısal anlam bakımından
bütünlük gösteren fiildir, örneğin, gelir, geldi, gelmiştir tam-zamanlı fiil tanımına girerken,
gelirs^gelince, gelirken tam-zamanlı fiil değildir.
(d)
Normal Mekanik İşlem
Normal mekanik işlem, düşünce ve değerlendirme gerekmeden aşağıdan yukarıya
doğru yapılan çift-işaretleme işlemidir. Bazan bu işlem, salt sayısal işlemler için de kullanı­
labilir. Ortak Parantez'de üniteleriçi işaretleme'de de uygulanır.
(e)
Ters Mekanik İşlem
Ters mekanik işlem, düşünme ve değerlendirme gerekmeden, yukarıdan aşağıya
doğru yapılan çift-işaretleme işlemidir. Bazan bu işlem, salt sayısal işlemler içir de kullanı­
labilir. Genellikle ters mekanik işlem Ortak Parantez'de ünitelerarası işaretleme'de kullanılır.
(f)
Ortak Parantez
Ortak Parantez, kaynak metindeki cümle'yi hedef-dile çevirirken olası yanlış
fikir akımım otomatik bir şekilde düzeltip doğru sonuca götüren matematiksel işlem için
kullanılan bir terimdir. Ortak Parantez terimi yanlış bir fikir iletişiminin mekanik işlemle
düzeltilmesi için yapılan işaretlemeler de kullanılan sisteme özgü önemli bir terimdir.
(g)
Üniteleriçi İşaretleme
Üniteleriçi işaretleme bir Ortak Parantez'de ortaya çıkan ünitelerdeki elemanları
arasında uygulanır. İşaretleme normal mekanik işlem gibi aşağıdan yukarıya doğru yapılır.
Ortak Parantez içinde bu tür mekanik işaretlemeye üniteleriçi işaretleme denir.
17
(h)
ünitderaraa İşaretleme
Ortak Parantezdeki üniteler arasında uygulanan ters mekanik işlem için kul­
lanılan terimdir. Ters mekanik işlem, mekanikman yukarıdan aşağıya doğru yapılan işlem­
dir.
(i)
En Küçük Ortak Kat
En Küçük Ortak Kat, çift - işaretleme işlemlerinden sonra ortaya çıkan indirgen­
miş alfabetik işaretlemenin yukarıdan aşağıya doğru yazılışı için kullanılan terimdir.
(j)
Gösterge
Sistematik çeviri sisteminde gösterge terimi hudut taşı üzerinde yer alan tüm nok­
talama ve bağlaçlar için kullanılır.Ortak Parantezi ve hudutları saptayan bu kullanım çok kez
kısaltılmış şekli (g.) ile belirtilir.
(k)
(Ki) Rötuşu veya (Ki) Değişkenlik İşlemi
(K i) Rötuşu veya (Ki) Değişkenlik işlemi, kaynak metindeki fiil kullanımın hedef
dilbilim fiil kullanımına, değişim sürecine verilen terimdir.
(1)
Estetik Rötuş
Estetik Rötuş elde edilen nihai çeviri ürününde bazı sözcüklerin değiştirilmesi
gibi uygulamalar için kullanılan bir terimdir. "Mühim" önemli, "tedbir" önlem olarak tek­
rar yapıldığında estetik rötuş yapılmış olur.
(m)
Gramer Rötuşu ya da Dilbilgisel Rötuş
Gramer Rötuşu ya da Dilbilgisel Rötuş, çeviri sürecinde doğru sonuç olmasına
karşın hedef dildeki kullanıma yabancı kalabilecek dilbilgisel rötuşları anlatan terimdir,
örneğin, "The operation is över" İngilizce'de geniş zamanda olmasına rağmen Türkçe'de
bunun dilbilgisel rötuşla geçmiş zamanda olması sağlanır ve çevirisi: "Ameliyat bitti/sona
erdi." denir.
(n)
Normal Cümle (n.c.)
Normal cümle (n.c.) bir tek tam-zamanlı fiil içeren yalın cümleler için kullanılan
bir terimdir. Terim cümle birimlerinin, ortak Parantez varlığının açıklanmasında sıklıkla
kullandır.
(o )
Cümle Açıcıları
Cümle açıcıları terimi bir cümleyi sunan sözcük/ler için kullanılır. Bu tür cümle
açıcıları marja yazılır veya işlem dışı bırakılır.
(p)
İç Kesme
İç Kesme terimi haddinden fazla uzayıp çeviri zorluğu gösteren bir parçanın
sistem kriterleri uyarınca kendi içinde de parçalanmaya tâbi tutulması işlemine verilen isim­
dir. Bu terim genellikle (Ki) Rötuşu terimi ile bağlantılır.
Başka hiçbir dilbilim çalışması ve çeviri kitabında gözlenemiyecek bu terimbilgisine
ait bazı bilgiler daha önceki iki çalışmamda49 yer almış olmasına rağmen, ilk kez bu çahşma'da dedenmiş olup yöntem ve yöntemsel uygulamaların daha iyi anlaşılmasına katkıda
bulunabilmesi için bir çaba sarfedilmiştir. Böylelikle bu çalışma'mn daha kolay anlaşıla­
cağı umulmaktadır.
1.3.4 GELİŞTİRİLEN SİSTEMATİK YAKLAŞIM DA ANAH TARLAR VE
İŞLEVLERİ
Geliştirilen sistematik yaklaşımda anahtar ve işlevleri
yayınımda ele alınan “ Ki Rötuşları"
üzerinde şu görüşler yer alıyordu.
konusunda
ilk
"(K Î) ve her zamandaki fiiller -en, -an, -ğı, -ği, -ğu, -ğü takılan verilerek
tekrar yazılır. (K İ) kaldmlır. "51
Kuşkusuz bu yaklaşım İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de önemli gelişmelere götüre­
cek başlangıç noktalarından biri olabilirdi. Çünkü dilbilgisel yaklaşımdan ziyade, dilbilgisi
kuram ve araştırmalanna dayanmasına karşın, çeviri'ye son derece pratik ve dinamik bir yön
kazandmyor ve uygulamayı kolaylaştırıyordu. Nitekim öyle oldu. Daha sonra Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri'de (1976) anahtar fonksi­
yonlarına daha ayrıntılı bir yer veriliyordu. Bu çalışma'mn daha iyi anlaşılması bakımından
burada oldukça kapsamlı bir alıntıya yer veımekte yarar vardır. Ayrıntılı bilgi aşağıdadır:
"1— (K İ) ve Edilgen Durum
Kestiğimiz bir parça da (K İ) ve (Fiil)'i varsa, 12. Anahtarımız edilgen fonksi­
yonludur. Başka bir deyişle, böyle bir parça'da edilgen durum -en, -an ortaya çıkacaktır.
Aşağıdaki örneklere bakalım :
(a) ki gitti
giden
(c) ki gitmiş
(b) ki alır
-»■ alan
(d) ki elde edilecek
öyleyse, ki + fiil = -en, -an.
-+■
gitmiş olan
->-elde edilecek (olan)
"2— (K İ) ve Etken Durum
Parçalara ayırdığımız bir bölümde (K İ) ve (Fiil)'ine ek olarak (İsim, Zamir
veya Fiil-isim) de varsa, 12. Anahtarımız etken fonksiyonludur. Yani, böyle bir parça'da
49—
Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi
50—
Ltd. Şti., 1981) s. 17.
'( K i ) ' Rötuşları'na daha sonra ( K i ) D e ğiş k e n lik İşle m le ri terimi de kullanılmıştır.
Yayınları, 1976) s. 9— 10 ve Ç ev iri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık
Bkz. Sedat Törel D oğrusal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, (Sivas: Törel Yayını, 1983)
s. 1 6 -1 8 .
51—
Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i
Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 27. Aslında T ö r e l
Ç ev iri Sistem lerin de -en, -an ve -ğı, -ği, -ğu, -gü Anahtar N o . 12 diye bilinmektedir.
Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121..
19
etken durum -ğı, -ği, -ğu, -ğü ile ortaya çıkmaktadır. Yine birkaç örnek alalım:
(a)
(b)
(c)
(d)
ki
ki
ki
ki
Ali gitti
onlar yapar
aşın yemesi sebep oldu
gazeteler yazacak
■+ Ali'nin gittiği/ni/n
-+ Onlann yaptığı/nı -*■ yaptıklan/nı/n
-►aşın yemesinin sebepolduğu
-*■ gazetelerin yazacağı
öyleyse, ki + isim/zamir/fiil - isim + fiil = -ğı, -ği, -ğu, -ğü
"ELDE EDİLEN YENİ BULGULAR VE ÖRNEKLEME
"Son günlerde anahtar fonksiyonlan konusunda elde ettiğimiz bazı bulgular gerçek­
ten ilginç olup Sistemin daha da geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu bulgulan burada
rapor edelim.
(a)
Bulgularımızdan biri Çeviri Yöntemimiz'de 17. Anahtar diye bilinen ve
-sı/nı/nı, -si/ni/n, su/nu/n, -sü/nü/n olarSk belirlenen yapısal özelliğe aittir.
Bu uygulama Türkçe-lngilizce Çeviri'de dört ayn seçenek olanağı vermesine karşın,
Ingilizce-Türkçe Çeviri'de sadeleştirilerek tek işlemle halledilmiş bulunmaktadır.
Şayet kestiğimiz parça'da (K İ) + (İsim/Zamir/Fiil-lsim) varsa fakat Fiil DİLEK
KİPİNDE ise, elde edilen sonuç Anahtar No. 17 uygulaması ile ortaya çıkan tüm özellikleri
taşır, örnek, olarak bir cümleyi burada birlikte çevirelim:
(i)
We want I / that these results be mentioned / /in the report.
(ii)
isteriz/istiyoruz
ki bu sonuçlar belirtilsin
raporda
(üi)
istiyoruz /isteriz
bu sonuçların belirtilmesini
raporda
(iv) a g
&2
a^
(v)
isteriz/istiyoruz
□
bu sonuçların belirtilmesini
raporda
S = a (Rötuş gerekmiyor. Sentez kusursuz.)
Sonuç : Raporda bu sonuçların belirtilmesini istiyoruz.
öyleyse, Ki + isim/zamir/fiil-isim + fiil (Dilek Kipi) = Anahtar No. 17 52
(b)
Diğer bir bulgumuz da Yöntemimiz'deki Anahtar No. 25 ile ilgilidir. Ancak
bu durum İngilizce'de fiil ve bunu hemen izleyen mastar'la ortaya çıkmaktadır. Halbuki aynı
anahtar uygulaması Türkçe'de birbirinden aynlamıyan iki fiüin varlığı durumunda söz konu­
su oluyordu, örneğin,
52— Anahtar N o. 1 7, -m/nı/n, -si/ni/n, -su/nu/n,-sü/nü/n olarak tanımlanır. Bkz. Sedat
Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 121.
20
İyileştiği bildirilen hastayı gördüm.
Bununla beraber, İngilizce'deki anahtar (fiil + mastar) fonksiyon ve uygulaması en
ufak bir ayrıcalık dahi göstermemektedir. İngilizce iki cümle alalım ve ortaya çıkan yapısal
re anlamsal durumu açık bir şekilde belirtmeye çalışalım,
1—
(i)
I read the news / / about the engineers / / employed to build / / the
bridge.
(ii)
haberleri okudum
mühendisler hakkında/ki
ki istihdam edildi inşa etmek
köprii/yü
(iii) a4
a^
&2
a4
haberleri okudum
□
mühendisler hakkında/ki
inşa etmek için istihdam edilen
köprüyü
(iv)
S=a
Sonuç : Köprüyü inşa etmek için istihdam edilen mühendisler hakkında/ki haberleri
okudum.
2—
(i)
The man / / reported to have been lost / / was’ found / / dead.
(ii)
adam
ki rapor edildi kaybolmuş olmak
bulundu
ölü
(iii)
bı
&2
a^
........ adam
kaybolduğu bildirilen (Tapor edilen)
bulundu
□
ölü
b
®
(iv)
S= b + a
a 3
Sonuç : Kaybolduğu bildirilen adam ölü bulundu.
Gözlemler
Anahtar No. 25 'i içeren bu işlemlerde not edilecek gözlemler veya yapılacak uygu­
lamalar kısaca şu şekilde özetlenebilir :
(a)
Mastar ve fiil Türkçe'ye geçişte yer değiştirmektedir. Mastar aslında bu deği­
şim içinde fiile dönüşmektedir.
21
(b)
Mastar ya kuvvetlenmekte (-тек - mak şeklinden -mek için veya -так için
hüviyetini kazanmakta) veya Yöntemimiz'de kullanılan Anahtar No. 1 fonksiyonunu benim­
semektedir (-ğı, -ği, -ğu, -ğü).
öyleyse, fiil + mastar = (-тек / -так için + Anahtar No. 12) veya Anahtar
No.25 ®3
(K İ) BAĞLAÇ DURUMU VE ÖTESİ
(K İ) çok kez bağlaç niteliğinde ortaya çıkmaktadır. İngilizce'de bunu ilgi zamiri
ile karıştırmamak gerekir. Evvelâ bağlaç durumunu görelim :
(i) He said / / (that) he is right. (Bu cümle'de that bağlaç olarak değerlen­
dirilmiş ve çeviri işlemi buna göre başlatılmıştır.)
(ii)
ki —
(iii) b j
a^
dedi / o dedi
haklıdır/ o haklıdır
....... dedi □
ki — haklıdır
а
Ш
ь
m
□
(iy)
(v)
S = (a) + (b)
Sonuç : Dedi ki haklıdır.
Aym cümleyi yine ele alalım fakat bu kez bölmeyi değişik yaparak Yöntemimizi,
gene bilinen kriterler uyarınca, uygulayalım.
(i)
He said / / that he is right. (Burada that bağlaç olarak alınmamıştır.)
(ii)
— - - dedi / söyledi
ki haklıdır
(iii) *2
aj
(iv)
-+
haklı olduğunu
söyledi
□
haklı olduğunu
S= a
Sonuç : Haklı olduğunu söyledi.
Görülüyor ki her iki durumda da sonuç doğrudur. Gerek analiz gerekse sentezin
değişik olmasına rağmen aym, doğru ve tek anlam Yöntemimizle elde edilmiştir. Bununla
beraber, "görülüyor ki" gibi bir kullanılışta "ki" bağlaç olarak çok ağır basmaktadır.
Konuyu ele almışken, bu işlem üzerine değişik açıdan yaklaşımda sonsuz yarar
vardır. Aslında (THAT/KÎ) Hint-Avrupa dillerinde fiilinden çok kez uzak düşebilmektedir.
53—
Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121.
22
Böyle bir durumda (a) bağlaç olarak muamele görebilir veya (b) bağlı olduğu fiil ile ve de
fiilinin bulunduğu ilgili parçasının sırasına göre ele alınabilir.
Buna ilişkin bir örnek
daha alalım :
(a)
Bağlaç olarak İşlem
(i)
It has been observed, / / in fact, / / (that) the rabbits / / injected / / witf
streptococcus / / grown in certain media / / developed antibodies.
(ii)
........
ki —
(iii)
müşahade edilmiştir.
aslında
tavşanlar
ki enjekte edildi
streptokokla
ki belirli besiyerlerinde (ortamlarda) yetiştirildi
antikor geliştirmiştir.
C2
Cj
b^ ki —
bg
b£
b2
aj
müşahade edilmiştir
□
adında
tavşanlar
enjekte edilen
streptokokla
belidi besiyerlerindeyetiştirilen
antikor geliştirmiş/tir/lerdir
□
c
..........
(iv)
b
a
(v)
El
-----( 0)
1
H
S = (c) + (b + a)
Sonuç : Adında müşahade edilmiştir ki belirli bedyerlerinde streptokokla
enjekte edilen tavşanlar antikor geliştirmiştir.
(b)
(Kİ + Isim/zamir/fıil-idm + Fiil) Esasına göre İşlem
(i)
It has been observed / /, in fact, / / that the rabbits / / injected / / with
streptococcus / /grown in certain media / / developed / /antibodies.
(ü - iü)
54—
C2
müşahade edilmiştir □
Cj
adında
b^ ........ tavşanlar/ı/n
bg ........ (ki enjekte edildi) enjekte edilen
b2
streptokokla
Bu daha sonra iç4cesm e olarak geliştirilmiş ve dinamik bir uygulama elde edilmiş­
tir. Daha önce de belirtildiği gibi, iç-kesme 'de kesin kesme kriterlerini uygulamak
şarttır.
23
bj
(ki belirli besiyerlerinde yetiştirildi) belidi besiyerlerinde yetiş*
tirilen
(ki -onlar- geliştirmiş/tir/lerdir) geliştirdiği/geliştirdikleri
antikor
&2
aj
c
SI
(iv)
(v)
b
( 0)
1
a
2
t
S =b +a+c
Sonuç : Belirli, besiyerlerinde yetiştirilen stıeptokakla enjekte edilen tavşanların
antikor geliştirdiği aslında müşahade edilmiştir/gözlenmiştir.
(N ot)
Bu cümle'de "aslında" sözcüğü, daha evvel belirttiğimiz gibi, "cümle'yi açıcı nitelik­
te" değerlendirildiği takdirde, kriterlerimiz uyarınca cümlenin başına alınabilir.55
Geliştirilen sistematik yaklaşımda İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de kullanılan bu
anahtar ya da anahtar sözcükleri, yukarıdaki bilgilerin ışığında, şöylece tanımlamak müm­
kündür :
"I-
a)
Anahtar, bir parçanın ilk sözcüğüdür, örneğin,
Students / /who study hard / / succeed.
"b) Anahtar, bir parçanın son sözcüğü de alabilir, örneğin,
The students in the room / / are not successful.
"II-
En önemli anahtar (K İ) anahtarıdır.
"III- İngilizce metinde yer alan anahtarlar Türkçe'ye çeviri'de Türkçe metin için­
de en son yeri alırlar.
"IV- Anahtar kullanımı Türkçe'ye geçişte farklılaşmaya yol açabilir, örneğin:
"a) The book is very expensive. (Kitap)
"b ) I read the book. (Kitabı)
"c) I heard that the book is very good. (Kitabın)
"Bu özellikler gözönünde bulundurularak the book, kitap/kitabı/n olarak akta­
rılmalıdır.
Sedat Törel, H ind- A v ru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 17 — 23.
24
"V- (K İ) Anahtarından hemen önce gelen anahtar-sözcük, İngilizce'den Türkçe'ye
çeviri işleminde düşer. 56
örneğin, The house in which I live is not far from Kızılay; in which Türkçe'ye
(w tk h ) olarak geçer." 57
Yukarıda sıralanan bu tanımlara, Türkçe'den İngilizce'ye çeviri'de olduğu gibi,
t u » ! işaretlerini 58 de ekleyebiliriz. Aslında tırnak işaretleri her zaman etkin bir anahtar
olup içerdiği cümleler dahi her zaman ikincil bir statüde anlam kazanabilmektedir.
Anahtarların tanımını yaptıktan sonra, işlevlerine de kısaca değinelim. İngilizce'den
Türkçe'ye çeviri uygulamalarında Anahtarların altı önemli işlevi olduğu söylenebilir. Şöyle
ki:
"(i)
Birinci İşlev
"İngilizce'den Türkçe'ye çeviri işleminde parçanın en sonuna yazılan anahtarlar,
sentez için devamlılığın saptanıp yöntemsel olarak çift işaretleme'nin uygulamasını sağlar.
"En önemli anahtar olan (K İ), tam-zamanlı olmayan fiilleri de ortaya çıkardığından
işlevsel olarak En Küçük Ortak Kat uygulamasında son işaretlemenin yapılmasını sağlar.
"(ü) İkinci İşlev
"Anahtarlar, bileşik cümlelerin saptanmasında rol oynar. Çizilen hudut ile yöntem­
sel uygulama kolaylaştırılır.
"(iii) Üçüncü İşlev
"(K İ) Anahtarı İngilizce fiil şeklinin Türkçe'deki uygulanma şekline dönüşmelini
sağlar.
"(iv) Dördüncü İşlev
"Anahtarlar, En Küçük Ortak Kat uygulanmasında mekanik çözüme yol açar,
"(v)
Beşinci İşlev
"Anahtarlar, mekanik hudut çizilmeksizin cümle içindeki sıra veya fikir öncelikle­
rinin düşünmeden doğru olarak Türkçe cümle 'de yer almasını sağlar.
"(vi) Altıncı İşlev
"Anahtarlar, Ortak Parantez'e yol açar. Başka bir deyişle, parçalar içinde iki veya
56—
Burada belirtilen anahtar no.ları daha önceki bir çalışmadaki sıraları
islemektedir.
Bkz. Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69, 95 ve 121.
"Birlikte ele alınan ilgi zamiri ve fiil parçalarında, ilgi zamirinden hem en önce yer
alan edat (örneğin, f o r whom , in which, u n der which v.s.) Türkçe'ye geçişte düşü­
rülerek nazarı itibara alınmaz. "B k z . Sedat Törel, Hind A vru p a D illerin d en T ü r k ç e '­
y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 16.
57—
Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 1 0 -1 1
58—
Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69.
25
daha fazla aynı anahtar ve özellikler görüldüğü zaman, bu parçalar Ortak Parantez e alınarak
ters işaretleme, yani yukarıdan aşağıya doğru işaretleme uygulanır. Bu uygulamada çift
İşaretleme'nin ortaya koyduğu fikir üniteleri esas olarak kabul edilir. Başka bir deyişle,
parçalaması çift işaretleme her zaman olduğu gibi uygulanır. Çok kez Ortak P.ırantez’i,
En Küçük Ortak Kat uygulamasında işlemek kolaylık sağlar."5 9
Daha sonra yapılan uygulamalarda elde edilen ve yedinci işlev olarak belirtilebile­
cek bir fonksiyon da, anahtarların uzayan parçalarda iç-kesme işleminde etkinlikle kutla
nımlandır. Ancak bu gibi durumlarda kesin kesme kriterlerine60 başvurmak zorunlu olu»
ayn düşen sözcüklerin (K İ) durumuna göre önceliklerinin saptanması ile mümkün olur. Bu
suretle (K İ) Değişkenlik İşlemi en etkin bir araç olarak kullanılıp zorlanan durumların ko­
laylıkla çözümlenmesini sağlar. Bu işleve ait işlem bu çalışmada daha sonra ayrıntılı olarak
ele alınacaktır.
(K İ) Değişkenlik İşlemi ile Türkçe'ye bağlaç olarak geçebilecek (K İ) lerin akıcı
bir şekilde değişkenliğe uğratıbp daha güzel bir çeviri ürünü ve kuşkusuz daha güzel bir
kompozisyon yönünde yaptığı katkı ile ilgili olarak bir örnek vermiştik. Bunu burada bir
kez daha vurgulayarak örnekleyelim.
"The doctor said that the patient recovered" cümlesini
(a)
"Doktor dedi ki hasta iyileşti" olarak çevirebiliriz, tşlem şöyle olurdu.
di
doktorO
d
c^
dedi O
c
bj
ki —
a^
®
hasta O
b
®
iyileşti □
a
Sİ
S = (d + c) + (b + a)
Burada (K İ) bağlaç fonksiyonunda olurdu. Oysa bu cümleyi, "Doktor hastanın iyi­
leştiğini söyledi." olarak çevirmek de olanaklı. O zaman aynı yöntemsel işlem şöyle olurdu:
bj
doktor O
&2..... ........ dedi/söyledi — söyledi
ö
ki hasta iyileşti -* hastanın iyileştiğini
b ®
---
n
S= b+ a
a Sİ
Kuşkusuz bu daha güzel ve akıcı bir çeviri ürünüdür.
Son olarak İngilizce'den Türkçe'ye çeviride (K Î) Anahtarı uygulamasına ilişkin
birkaç örnek üzerinde durmakta yarar vardır. Çünkü
59—
Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 2 2 — 23.
60—
Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 13.
2b
"Çeviri alanında kazanılan tecrübe ve uygulamalardan elde edilen bulguların
ışığı altında, İngilizce'den Türkçe'ye analılar uygulamasında (KİjAnahtan'ııın
sonuca götüren en önemli rolü oynadığını kesinlikle ortaya koymuş bulun­
maktadır... İşlevsel katkısını iyi değerlendirmek, tüm İngilizce - Türkçe çe­
virilerde bir pasajın Türkçeleştirilmesi6 1 yerine metnin doğru ve eksiksiz
bir şekilde Türkçe'ye yansımasını sağlayabilmek için zorunludur..."62
İngilizce'den Türkçe’ye çeviri'de (K İ) Anahtarı örneklerini sunmadan önce siste­
matik işlemin mekaniğini özetleyelim.
Kim
"En son (sonsuz) + .................= 1 - Başlangıç”
Ne
Başka bir deyişle, örneğin parça adedi 501 olarak varsayılırsa, bu gerçek şöyle
belirtilebilir.
"5 0 1 +
Kim
.................= 1 "
Ne
öyleyse bunu yazarken, aşağıdaki doğrusal (lineer) uygulama'ya63 varmak müm­
kündür.
501
I 64
.......................................................
500
-e- «- 4 +- 3 -e 2
Bu bölümümüzü birkaç (K İ) Anahtar uygulaması ile sona erdirelim.
1—
The surgeon who operated...
Cerrah ki ameliyat etti -* ameliyat eden cerrah (ki+ fiil)
2—
The patient whom Dr. Ahmet treated.....
Hasta ki Dr. Ahmet tedavi etti
(ki + isim + fiil)
3—
Dr. Ahmet'in tedavi ettiği hasta
because the nurse helped ....
Çünkü (çünki) hemşire yardım etti
tiğinden ( ki + isim + fiil)
61—
-*
■+ hemşire yardım ettiği için/ yardım et­
Bir pasajın Türkçeleştirilmesi, çeviri alanında en za yıf kategoride bir uygulamadır.
G erçi bazen, Türkçeleştirme sonucu ortaya Nurullah Ataç u.b. yazarların ve 'çevir­
menlerin' ürünlerinde görüldüğü gibi akıcı ve hoş ürünler elde edilebilir; ancak, bun­
ların çeviri olduğu iddia edilemez. Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e
(Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 6 —7.
62—
Op. Cit. s. 7, 64.
63—
Sedat Törel, D oğrusal (L in e e r ) Ç ev iri Sistem i (Sivas: Törel Yayını, 1983),
64—
Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 17.
27
s. 22.
4—
until the serum finished...
tâ ki serum bitti
5—
-> serum bitinceye /kadar/ bitene dek ( —ki + isim + fiil)
when examining showed...
ne zaman ki muayene etme gösterdi -* muayene etme gösterdiği zaman/gös­
terdiğinde/gösterince (—ki + fiil — İsim + fiil)
6—
The drugs given».
İlâçlar ki verildi
7—
-> verilen ilâçlar (ki + fiil)
The disease, the etiology o f which is unknown...
Hastalık ki onun etiolojisi bilinmiyor
fiil)
8—
unless he is hospitalized...
meğer ki o hastaneye yatınisın
dıkça (ki + zamir + fiil)
9—
-* etiolojisi bilinmiyen hastalık (ki +
-> hastaneye yatırılmadığı sürece/yatınlma-
that they were subjected to a diet...
ki onlar diyete tâbi tutuldular
diyete tâbi tutuldukları (ki + zamir + fiil)
10— who eats less loses weight...
ki daha az yer zayıflar. -* daha az yiyen zayıflar, (ki + fiil)
1.4
YÖNTEM VE GEREÇLER :
İNGİLİZCE’DEN TÜRKÇE’YE KAYNAK İNGİLİZCE MATERYALİN
ÇEVİRİSİ
Bu çalışma'da materyalimiz kaynak dili oluşturan İngilizce cümleler ya da pasajlar
olup bunlar sistematik yaklaşımı anlatmak için özel olarak yapılmış veya seçilmiş cümleler­
le ünlü tıp kitaplarından rastgele alınmış pasajlardır. Metot ya da sistematik yaklaşım ise,
1960'larda geliştirip 1969'da ülkemizde ilk kez yayınlanmış bulunan ilk kaynak araştırma­
larına65 dayanmakta ve bugün bu çalışmayı yapanın adıyla ülke çapında tanınmakta ve
uygulanmaktadır. 66
65—
Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969).
66—
İlk kaynak araştırmaları sonucu geliştirilen insan-aklma dayalı bu çeviri sistemleri
ve sistematik çeviri yaklaşımı bugün T ö r e l Ç eviri S istem leri olarak tanınmaktadır.
28
Çevirisi yapılacak materyali okuyup anladıktan, anlamsal anlamını67 kavradığımıza
emin olduktan sonra, dil mantığına68 karşı çıkmamak koşulu ile cümle'mizi parçalara
ayırıp çeviri sürecinde analiz işlemini gerçekleştiririz.
Materyalimizi alarak, fazla ayrıntıya girmeden açıklamalı uygulama yapalım ve
sistematik yaklaşımının temel uygulamasını izleyelim. Materyalimiz ve sistematik yaklaşı­
ma ilişkin metodoloji ile işlem safhaları ve açıklamalar aşağıdadır.
IV.I
Materyali Okumak, Anlamak ve Değerlendirmek
Çeviri işlemine başlamadan önce çevirisi yapılması düşünülen pasajı birkaç kez
okumak gerekir. Konuyu iyice anlamadan önce çeviri'ye kalkışmak başan oranını düşürecek,
belki de istenilen düzeyde bir sonuç alamamamıza neden olacaktır. Aslında daha önceki bir
çalışmamda da69 belirtmiş olduğum gibi değerlendirme başarıh bir çeviri için zorunludur.
Materyali değerlendirirken çevirmenin ya da uygulayıcının yaklaşımı şöyle olmalıdır:
Çeviri işlemine başlamadan önce pasajın anlamsal, zamansal ve yapısal
anlamlarını iyice kavramak ve değerlendirmek zorunludur.70
Nedir bu anlamsal anlam, yapısal anlam ve zamansal anlam? İsterseniz yine bu
kavramları yukarıda bahsettiğimiz çalışmadan alıntı olarak verelim.
(a) "Çeviri materyalinde anlam, pasajda kullanılan sözcüklerin, terim ve
deyimlerin doğru olarak değerlendirilmesini öngörür. Metin idindeki
sözcükler çok kez sözlükte bulunan anlamlarından büyük ayrıcalıklar
gösterir. Bu nedenle sözlük anlamı ile (veya yüzeysel olarak) sözcüklerin
çevirisi çevirmeni anlamsal anlamdan uzaklaştırmış olur..."71
(b) "Çeviri materyalinde zamansal anlam, pasajda belirtilen fiillerin gerçek­
ten metindeki olay ve anlamla bağdaşıp bağdaşmadığını araştırmak ve
çeviri uygulamasını buna göre yapmayı öngörür... Çeviri materyalini
67— A n lam sal anlam (Bkz. Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , Törel Yayını,Ankara,
1979, s. 10—11) sözcüksel anlam değildir. N e de buna sözliiksel anlam diyebiliriz:
Anlamsal anlamm boyutlarını her zaman metinsel çerçeve içinde aramak gerekir.
Dolayısıyla, bu yaklaşımla sadece Tıp pasajlarının değil son derece edebi pasajların
da çevirisi mümkün olmaktadır, örneğin,
"E ve " derken, Türkeçesi'nin "H a vva " mı
yoksa 'akşam ' mı, yoksa "a re fe" m i olduğunu metin içindeki yeri uyarınca saptamak
anlamsal anlam 'dır. A y n ı şekilde 'bu t'm dilbilgisel işlevini de bu yolla saptayıp bunun
bağlaç, edat veya sıfat olduğunu söylemek mümkündür.
68— Bu sistematik çeviri yaklaşımında dil mantığına karşı çıkmamak, som ut olarak şöyle
tanımlanabilir: Parçalara ayırma işleminde sıfat + isim, yardımcı fiil + fiil, birlikte
işleme sokulur, bunları ayırmak olanaksızdır. D iğer taraftan edatlar ayrı alınabilir.
Yine dil mantığı çerçevesinde bu çalışmanın kapsamı dışında kalan bilgisayar yük­
lemleri için birçok çeşitli kolaylıklar geliştirilmiş ve anlamsal anlam
sıfıra indirgene-
bilmiştir.
69— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , (Ankara: Törel Yayını,
70—
îb id ., s. 10.
71—
Op. c it ., s. 1 0 -1 1
.
29
1979),s.10-15.
okuyup değerlendirirken, konu veya olayın hangi zaman boyutları için­
de yer almakta olduğuna büyük bir önem verilmeli ve bu yön iyice anla­
şılmalıdır..."72
(c)
"Çeviri materyalinde yapısal anlam doğrudan doğruya kurgu ve yazı
stilini kapsar. Yapısal anlam açısından bir pasajı okurken cümle özellik­
lerine, özel yapı elemanlarına ve bunlardan doğan değişimlere dikkat
etmek gerekir. Noktalama işaretleri de yapısal anlam içeriğidir ve bu
kapsam içinde bazan bir pasajın anlamında büyük değişikliklere yol
açar..."73
Görülüyor ki insan düşüncesinin ve fikir iletişiminin değerlendirilmesinde üç boyut­
lu anlamsal-yapısal zamansal anlamın çeviri materyalinin işlem ve işlenmesinde önemli bir
rolü vardır. Buna yakın bir açıklamayı Berke Vardar biraz yüzeysel ve edebi bir genelleme
ile şöyle dile getirmektedir.
"... Her dil süre içinde yer alır, bir tarih içerir. Evrim boyutunun işe
karışmasıyla dil olgusunun kapsamı da alabildiğine genişler. Her dil
hem tarihsel bir kalıt, çağlar boyunca oluşmuş bir ürün görünümü sunar;
hem de sürekli biçimde değişen, kullandıkça dönüşen, konuşuldukça
ayrımlaşan devirgeıı bir düzen, kırılgan bir düzlem, geçici bir denge ku­
rumu, oluşum içinde bir etkinlik biçiminde algılanır..."
Yalnız bu akıcı anlatım içinde birkaç önemli nokta atlanmış ya da kavranama­
mıştır. Çünkü söylenen ve yazılan, bir çeviri materyali içinde artık nihai şeklini, anlamını,
tarihini ve yapısını ortaya koymuştırr. Kısaca statik bir durum, sonsöz, son düzen, son et­
kinlik yaratılmıştır, öyleyse belirli kriterlerle çeviri işlemlerini, fikir iletişimini gerçekleşti­
recek bir sistematik yaklaşım ya da çeviri sistemi bu son görüntüyü fotokopi gibi yansıtabi­
lecektir. Bunu bir bakıma hayat ve enerji dolu bir insanın, belirli zamanda çekilen ve sabit­
leştirilen pozuna da benzetmek mümkündür. Bu gerçeği özcan Başkan bir başka açıdan
şöyle anlatmaya çalışmaktadır.
"însan kafasındaki kavramlar soyut birimler olduklarından, bunların
aktarılmasında somut 'dil göstergeleri' ya da sözcükler kullanılmakta
ve böylece dildeki birimlerin, soyut 'anlam' ve somut biçim' olmak üze­
re iki yanı ortaya çıkmaktadır...”75
özcan Başkanın, bir dilin kavramlışma dair görüşleri ile, geliştirdiğimiz çeviri sis­
tematiğinde ilk değerlendirmemize, biraz noksan da olsa, en fazla yaklaşan bir dilbilimci ol­
duğunu belirtmek lâzım. 'Sözcüksel anlam' deyimi ile 'anlamsal anlam' boyutuna erişmeme­
sine, 'zamansal anlamı' değerlendirmemesine karşın, ’yapısal anlam' ile görüşleri bu çalış­
mayı yapan araştırıcının fikirlerine doğrusal bir ilişki göstermektedir. Bakınız bunu özcan
Başkan nasıl dile getiriyor:
"... Herhangi bir dilin yalnızca sözcüklerinin anlamını bellemekle o dilin
kavranılmış olamıyacağmdan da anlaşılacağı gibi, tümcelerin kendi içle­
72— Op. c it., s. 12.
73—
Op. cit,, s. 13.
74—Berke Vardar, D ilb ilim in T em el K avram ve tik eleri, (Ankara: Türk Dil Kurumu, 1982
73—
i. 14),
özcan Başkan, "D ilb ilim d e Y o z -Y o r u m iş le m i" , Tiirk Dili Araştırma Yıllığt-Belleten
1975 - 1976, (Ankara : Türk D il Kurumu, 1976), s. 73.
30
rindeki sözcüklerin anlamlarının bir bir ve ardarda dizilmeleriyle çıkan
sözcüksel anlam'dan ayn olarak, tümcelerin bir de bu sözcüklerin birbiriyle olan bağlantılarından oluşan bir yapısal anlam'ı bulunmaktadır.."76
Görüldüğü gibi, çeviri işlemine tâbi tutulacak materyali okumak, anlamak ve değer­
lendirmek üç-boyutlu bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu işlem materyalin etkin bir ana­
lizini, son derece önemli ön-hazıriık safhasını oluşturmaktadır.
IV.2.
Analiz : Cümle'yi Parçalamak
Değerlendirilen çeviri materyalini, geliştirilen sistematik yaklaşımın öngördüğü
şekilde parçalara ayırma, bölme ya da kesme işlemine tâbi tutanz. Bu uygulamanın kesin
kesme kriterleri77 yerine daha pratik serbest bölme ölçütleri ile yapılması çeviri işlemlerin­
de son derece kolaylık, sürat ve doğruluk sağlayacak, soyut kavramların dahi somut bir
şekilde aktarılmasını garanti edecektir. Kesme işlemi sırasında gözlenecek tek yasak, dil
mantığım karşı çıkılmamasıdır. 78
Cümle'yi parçalama işleminde dil mantığı ile tutarlı bir bölme aşağıdaki gibi ger­
çekleştirilebilir.
a)
Sıfatla isimler asla ayrılamaz ve parça içinde birlikte işleme sokulur.79
b)
Yardımcı fiil ile ana/kök fiiller her zaman birlikte işlem görür.80
c)
Cümle açıcıları marja yazılıp işleme sokulmaz, elde edilen denklemin
başına getirilerek nihai çeviri ürünü ortaya konur. 81
Şimdi bu kesme işlemi ile ortaya konan sözcüklerarası ilişkiye ya da sözcüklerarası
ilişkiden dolayı yapılan kesme işlemine bir örnek vererek konuyu biraz daha açıklayalım.
Çözümde gözlenen işlemler biraz sonra ayrıntı ile ele alınacaktır.
Bir cümle içinde sözcüklerarası ilişki İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de gerçekten
ilginç bir görünüm arz etmektedir. Şimdi rastgele bir tıbbi cümle alalım ve İngilizce'deki
sözcüklerde Türkçe'ye geçişte oluşan değişim sürecini izleyelim.
76— Op. cit., s. 73.
77— Kesin bölm e/kesm e/ parçalama kriterleri
ilk kez her fiild e n h em en sonra ve ilg i zam i­
rinden hem en ön ce olarak bir cümleyi parçalara ayırmayı öngören işlem olarak tam m lanmıştır. Bkz. Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 13
78— Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabeni
Yayınları, 1976), s. 11, 18—20.
79—
Buna bir örnek vermek gerekirse,
" The hungry man ate two green apples" gibi bir
cümlede sıfat-isim beraberliğini sağlamak amacıyla, cümle
"T h e hungry m anl/aiell
two green apples" olarak bölümlere ayrılır.
80—
"H e has been writing a letter since this m orn in g " gibi bir cümle'de "he has been
w riting" bir parça o.~~ak işlem görür.
81—
"H ow ever, it is seen very rarely" cümlesinde, "h o w e v e r " marja yazılıp işlem sonucu
elde edilecek denklemin başına getirilmelidir.
31
In posterior uveitis, the retina is almost always secondarily affected.82
Bu basit ciimle'de, görüldüğü gibi bir açıcı (in poterior uveitis), bir de yardımcı
fiil (is) ile ana fiil (affected) araşma giren üç zarf (almost always secondarily) vardır.
Açıcı dışa/maıja yazılıp elde edilen denklemin başına gelecek, yardımcı fiil ile fiil
birbirinden ayrılamıyacaktır. Ancak fiil'i açıklayan zarfların da her zaman değişim süreci
içinde sırasal konumlarım koruyarak fiiller veya fiili içeren parçanın başına gelmesi zorun­
ludur. Çeviri işlemini izleyelim.
Arka uveitis'te
bj
(
82
)
retina
O
etkilenir tH
hemen hemen her zaman sekonder olarak
b (D
a
(2J
S=b+ a
Çeviri ürünü
Arka uveitis'te, retina hemen hemen her zaman sekonder olarak etkilenir.
IV.3
Çeviri İşlemine Giriş - Safha I
Parçalara ayrılan cümlenin her birimini, biraz önce yukarıda da gözlenildiği üzere,
parça sırasına bozmadan ve hiçbir sözcüğü atmadan, hudut taşı ( - ............. ) işaretini yaz­
dıktan sonra çeviririz. Her parça ayrı satıra yazılıp, tüm parçalar altalta yazılır. İşlem tıp
bilimlerinden sosyal bilimlere, edebiyattan teknik bilimlere aynı şekilde hiçbir fark göster­
meden uygulanabilir. Rastgele bir cümle alıp bu sistematik yaklaşımı açaklamakla yetine­
lim, daha sonra da çeşitli örneklemeleri sunalım.
The wounded soldiers were treated by Dr. Ahmet, (özel)
The wounded soldiers/ /were treated/ / by Dr. Ahmet.
Türkçe'ye Geçiş (İlk Safha)
—
—
—
IV.4,
yaralı askerler
tedavi edildi(ler)
Dr. Ahmet tarafından
Çeviri İşlemi - Safha II
Şimdi çeviri işleminde ikinci safha'ya geliyoruz. Bu da çift-işaretleme'dir.
82— Daniel Vaughan ve ark.. Generai O p th a lm o lo g y (Amerika-.Lange Medical Publications,
1971), s. 94.
32
Çift-işaretleme, terimbilgiânde de açıklandığı gibi parçalara alfabetik (harfsal) ve
nümerik (sayısal) işaretleme uygulamasıdır.
Harfsal işaretleme daima yeni bir fikri saptar; sayısal işaretleme ise, saptanan bir
fikrin devamlılığını gösterir.
Geliştirilen insan-akima dayalı sistematik çeviri'de fikir devamlılığı kriterlerimiz
uyarınca aşağıdaki durumlarda sözkonusu olamaz.
(a) Devrik cümle varlığında,
(b) Hudut taşı üzerinde gösterge varlığında ve—
(c) Tam-zamanlı fiil saptandığında.
Bu durumlara ilişkin işlem açıklaması daha ileride verilecek örneklerde ayrıntılı
olarak sunulacağından, ele aldığımız örnek cümle'yi aşağıdan yukarıya doğru çift-işaret­
leme'ye tâbi tutmakla yetinelim.
bj
yaralı askerler
&2
aj
IV .5.
tedavi
edildi (ler)
Dr. Ahmet tarafından
Çeviri İşlemi - Safha IH
Aşağıdan yukarıya doğru uygulanan çift işaretlemeden sonra, uygulanacak işlem
tam-zamanlı fiil'in ( □ ) saptanmasıdır.
Daha önce de açıklandığı gibi tam-zamanlı fiil ( □ ), çekimi yapılmış, (K İ) Rötuşu
ya da Değişkenlik İşlemi görmeyen fiillere verilen ve bu sistematik ^yaklaşım'da da kullanılan
bir terimdir.
İşlemi birlikte izleyilim.
bj
yaralı askerler
tedavi edildi(ler) □
a^
IV .6
Dr. Ahmet tarafından
Çeviri İşlemi - Safha IV
Tam - zamanlı fiil saptandıktan sonra, yukarıdan aşağı doğru en küçük ortak katı
saptayıp yazarız. Böylelikle çift-işaretleme asgari düzeye indirgenmiş olacaktır.
En Küçük Ortak Katımız Şöyledir :
b
a
IV.7.
Çeviri İşlemi - Safha V
En Küçük Ortak Katı yazarken, tam-zamanlı fiil 'i de işaretler, böylelikle nihai
33
işlem ya da senteze doğru işlem sürdürülmüş olur. Şimdi durum aşağıdaki gibidir:
b
a
□
En Küçük Ortak Kat değerlendirilmesinde, tam-zamanlı fiil'i içeren parça'ya En
Küçük Ortak Kat'ın toplam sayısı verilerek, nihai işleme gidilir.
En Küçük Ortak Kat'ta iki harf (a ve b) olduğuna ve □
göre, a (2) olarak değerlendirilir. Şöyle ki,
da a 'da bulunduğuna
b
a
El
Bu işlemden sonra tam-zamanlı fiil kullanılarak evvelâ (Kim?), cevap vermezse
(Ne?) diye soru sorulur ve alınan cevap (1) olarak işaretlenir. Rastlantı olarak burada geriye
(b) kaldığı için doğal olarak (1) işareti de (b)'ye çevrilecektir. Yani,
b
@
a
®
durumu ortaya çıkacak ve sentez, sonuç ve nihai çeviri ürünü için denklem aşağıdaki gibi
olacaktır:
S= b + a
Ancak, En Küçük Ortak Kat beş elemandan oluşmuş olsaydı, aşağıdaki işlemler
nasıl olacaktı? Bu varsayımı aşağıdaki gibi değerlendirelim:
En Küçük Ortak Kat
e
d
□
e'de
c
0
b'de
b
a
□
e'de olduğuna göre, e = 5
0
b'de olduğuna göre, b = 1
Geriye kalan parçalar bu taktirde mekanik işlem görür. Aşağıdan yukarıya doğru
düşünmeden işaretlenir. Bu durumda,
En Küçük Ortak Kat değerlendirmesi aşağıdaki gibi olur:
34
e
T
d
4
c
3 t
b
a
2 t
S=b+a+c+d+e
rv. 7 .
Çeviri İşlemi - Safha V
Nihai çeviri ürünü genellikle kesin doğruluk ve düzgün kompozisyon göstermekte­
dir. Bununla birlikte, ender de olsa, bazan estetik rötuş ya da dilbilgisel rötuş gereksinimi
onaya çıkabilmektedir. Bunun nedeni dillerarası eş-anlamlı sözcüklerin değişkenlik göster­
mesi ya da aynı bir kavramın dile göre sözcüksel bir farklılık göstermesinden doğmaktadır,
örneğin, Türkçe'de 'teşhis/tanı koymak' kavramı İngilizce'de, 'to make a diagnosis' (tanı
yapmak) şeklinde belirmektedir. Aynı şekilde 'Ankaraya vasıl olmak', 'to arrive in Ankara'
■Ankarada vasıl olmak) şeklinde ortaya çıkmaktadır. O zaman bu tür çeviri ürünleri estetik
Teya dilbilgisel rötuşla düzeltilebilir. Aynı faktör doğrusal çeviri'de uygun eş-anlamlı anahtar
uygulamaları ile peşinen giderilebilir.Başka bir deyişle, tanıkoymak.tomakeadiagnosis olarak
kodlanıp estetik veya dilbilgisel rötuş gereği de ortadan kaldırılabilir.
IV.8 .
Birden Fazla Tam-Zarranlı Fiil İçeren Cümleler için Çeviri İşlemi
Şimdiye dek üzerinde durduğumuz tek bir tam-zamanlı içeren cümleler için uygula­
nan çeviri işlemleri idi. Aslında bu uygulamanın temel çeviri uygulaması olduğu söylenebilir.
Senteze götüren çözüm ise, daha önce de belirtildiği gibi, basit bir denklemle ortaya konabiür. Şöyle ki,
En son
Kim
+ ............ = B aşla n g ıç83
Sonsuz
Ne
Bunun anlamı ise, parça sayısı örneğin 80 olsa, 80 en son rakam olarak kabul edil­
dikten sonra, 'Kim/Ne?' sorusuna cevabla 1 saptanır ve geriye kalan 2-79 rakamları altan
yukarıya doğru mekanik bir işlemle halledilmiş olur. Bu basit, tek tam-zamanlı fıil'li cümle­
ler için geçerlidir. Birden fazla tam-zamanlı olduğunda, işlemler nasıl uygulanır?
işlemler yine aynen uygulanacaktır. Ancak hudut taşı üzerinde gösterge ile sapta­
nan yerde/yerlerde hudut çizilerek birimler bağımsız olarak aynı işleme tâbi tutulacaktır,
iki örnekle bu durumda yapılacak çeviri işlemlerini görelim.
(i)
"The first result of perforation of the stomach due to peptic ulcer is chemical
peritonitis, but infection soon follows."84
83— Sedat Törel, H in t A v ru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri
84— J.E.
Dunphy
ve
L.W.
Way
ve
ark.,
C urrent
Surgical
(California: Lange Medical Publications, 1979), s. 452.
35
D iagnosis and T rea tm en t
(ii)
The first result/ / of perforation of the stomach/ / due to peptic ulcer/ / is/ /
chemical peritonitis/ /but infection/ / soon follows.
(iii)
eg
ilk sonuç/u
e2
mide delinmesinin
ej
peptik ülser nedeniyle/yüzünden
dj
dır/dir/dur/dür
Cj
bj
kimyasal peritbnik/karın zarı iltihabı
fakat- enfeksiyon
aj
(iv)
çok geçmeden bunu izler/vukubulur. □
En Küçük Ortak Kat ve Değerlendirme
e
I.
d
e
IL
(v)
□
®
a
2 t
b
G>
a
a
S = (e + c + d) + (b + a)
Nihai Çeviri ürünü
Peptik ülser yüzünden mide delinmesinin ilk sonucu kimyasal peritonittir fakat
enfeksiyon çok geçmeden bunu izler.
Estetik rötuşla "peritonittir fakat" kullanımı "peritonit olup/olmasına karşın"
olarak belirtilebilir.
Şimdi diğer bir örnek alıp bileşik cümle üzerindeki işlemleri görelim.
(i)
"Chronic mitral stenosis commonly causes atrial fibrillation, and the latter
may contribute to the development of atrial thrombi that can produce
arterial embolization."85
(ii)
Chronic mitral stenosis/ / commonly causes/ / atrial fibrillation//, and the
latter/ I may contribute/ / to the development o f atrial thrombi/ / that can
produce/1 arterial embolization.
(iii)
her zaman
d^
« k sık
c2 - - -- - olur
autad olarak Cj
Kronik mitral stenoz
□
atrial fibrillasyon/a
b j - -ve - İkincisi
«5
• i—
C S i. *. 35-L
katk ıd a bulunabilir
□
gelişmesine
ag
atrial kan pıhtılan /thrombüslerinin
a2
ki oluşturabilir.......... oluşturabilen
aj
(iv)
l-
M.
(v)
--—
arteriyel tıkanmalar/embolizasyon
En Küçük Ortak Kat ve Değerlendirme
..d .
®
c
II
b
G>
a
GO
S = (d + c) + (b + a)
Nihai Çeviri Ürünü
Kronik mitral stenoz, mutad olarak atrial fibrillasyona neden olur, ve İkincisi alteriyel tıkanmalar oluşturabilen atrial kan pıhtılarının gelişmesine katkıda bulunabilir.
Burada, yukarıdaki işlemden de gözleneceği gibi 'Commonly' fiil'in çift-işaretleme
ile ortaya çıkan birimin başına getirilmiştir. Fiille beliren tüm zarfların böyle bir işleme tâbi
tutulması estatik rötuş işlemine gerek bırakmamaktadır.
İkiden daha çok fiil içeren cümlelerde işlem yine aynen uygulanmakta ve bu işlem
sonucu ortaya çıkan birimler önceliklerini korumaktadır.
IV. Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda gerek kesme gerekse çift-işaretleme iş­
leminde kesin kriterlere bağlanmış bir durum da İngilizce'de (to be)'nin tam-zamanlı fiil
olarak kullanıldığı cümlelerdir. Başka bir deyişle, bu tür cümlelerde (be) fiili yardımcı fiil
veya yansıtıcı olarak kullanılmamaktadır. Bu gibi cümlelerde to be ayrı kesilmeli, yani tek
bir parça'yı oluşturmalı ve çift-işaretleme’de ayn işaretlenmeli, fikir devamlılığı âşikar
dahi olsa aşağıdan yürütülen çift işaretleme'de devamlılık yürütülen çift işaretleme'de de­
vamlılık göstermediği ortaya konulmalıdır.
özellikle tıp literatüründe sık sık rastlanılan bu tür cümlelere ait iki örnek aşağıda
bütün işlemleriyle sunulmaktadır.
"These tumors are only slightly radiosensitive. Adjunctive therapy is similar
to that suggested for other ovarian neoplasms."86
1)
These tumors / / are / /only slightly radiosensitive.
2)
Adjunctive therapy / / is / / similar to that suggested / / for other ovarian
neoplasms.
86— Ralph C. Benson ve ark.. C urrent O b stetric and G y n e c o lo g ic D iagnosis and T re a tm e n t
(California : Lange Medical Publications, 1980), s. 281.
37
Çeviri İşlemleri
1)
Cj
bu tümörler
bj
dır/di r/dur/dür
a^
sadece hafifçe radyoduyarlı
. .c
®
b
0
a
2 t
O
□
S= c + a+ b
Bu tömürler sadece hafifçe radyoduyarlıdır.
2)
Cj
birkaç yönlü tedavi
bj
dır/dir/dur/ - dür
a2
öne sürüleninkine/öne sürülentedaviye benzer
aj
diğer over yeni oluşumları /tümörleri için
c
(£
b
0
a
2
t
S —c + a + b
Birkaç yönlü tedavi, diğer over tümörleri (yeni oluşumları) için öne sürülen tedaviye
benzerdir -*• benzemektedir (E.R.).
Bu cümle'de, estetik rötuşla, 'tedaviye benzerdir', "tedaviye benzemektedir” ola­
rak daha düzgün bir ifade şekline sokulmuştur.
Bağımsız (to be) kullanışı 'there is'/ there are' ile başlayan cümlelerde ise 'there'
sözcüğü ile 'vardır' kavramına dönüşmekte ve yine ayn bir antite oluşturmaktadır.
IV.
Bu sistematik yaklaşımın İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de zorunlu kesme kri­
teri getirdiği diğer bir cümle türü de, İngilizce cümlenin when, if gibi bir zarf, who, that gibi
bir ilgili zamiri ve zaman gösteren, dolayısıyla zarfsal bir işlevi olan before, after ile başla­
yan cümlelerdir. Bu durumda ilk kesme İngilizce cümle'de yer alan ilk tam-zamanlı fiili
de kapsayacak şekilde uygulanmalıdır. Bunu yine dört ayn örnekle açıklayarak materyalimiz
üzerinde yöntemin nasıl uygulanabileceğini gösterelim.
1— " I f a parathyroid tumor, the usual cause, is found, it should be removed
surgically."87
If a parathyroid tumor, the usual cause, is found/ /it should be removed / /
surgically.
87— M .A .
Krupp
ve M . J. Chalton
ue ark. C urrent M edical
(California : Lange Medical Publications, 1981), s. 690
38
Diagnosis
and T re a tm e n t
bj
(Eğer /şayet) mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa
a2
aj
çıkarılmalıdır □
cerrahi olarak
b
İ t
a
0 O
O
S= b + a
Mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa, cerrahi olarak çıkarılmalıdır.
2—
"Tube feedings are employed when the patient
to take food by mouth."88
is unable or unwilling
Tube feedings/ / are employed/ /when the patient is unable or unwilling
to take food by mouth.
bj
Tüple besleme(ler)
a2
kullanılır □
» 1
ne zaman ki hasta gıdasını ağızdan alamaz veya almak istemez -*•
hasta gıdasını ağızdan alamadığından veya almak istemediğinde
b
<2>
a
d
O
S -b + a
Tüple besleme, hasta gıdasını ağızdan alamadığında veya almak istemediğinde kul­
lanılır.
3—
The patient was operated after he had been hospitalized (özel)
The patient/ /was operated/ / after he had been hospitalized.
bj
hasta
a2
ameliyat edildi □
aj
hastaneye yatırıldıktan sonra
_ b
a
O
<3>
d
S= b+ a
Hasta, hastaneye yatırıldıktan sonra ameliyat edildi.
88— Op. a t . s. 773
39
Who keeps the doctor's advice recovers soon (özel).
Who keeps/ / the doctor's advice/ / recovers/ / soon.
--—
ki uyar -*■ uyan
bl
doktorun tavsiyesi/ne
a2
iyileşir □
al
erken/çok geçmeden
b
©
a
121
O
S= b + c
Doktorun tavsiyesine uyan erken/çok geçmeden iyileşir.
Bu örneklerden de gözleneceği gibi sistematik yöntem uygulaması, son derece basit
ve dinamik bir karakterdedir. Aslında dört model uygulama ile çözümlenemiyecek cümle
olmamasına karşın, metot uygulamasında temel çözümün elde edilmesi için bazı kriterler
geliştirilmiş ve çeviri işlemlerinde büyük kolaylıklar sağlanılmıştır.
IV.
Sistematik Çeviri İşlemlerinde Geliştirilen Kolaylıklar
Sistematik çeviri işlemlerinde geliştirilen kolaylıklar, özellikle İngilizce'den Türkçeye daha kolay ve doğru çeviri yapılması yönünde geliştirilen kriterler
(a)
İç Kesme, ve-
(b)
Ortak Parantez
uygulamaları olarak özetlenebilir.
(a)
İç Kesme, şimdiye kadar yapılan uygulamalarda, çok uzayan ve çevirisi zor­
laşan bir parça'yı daha da parçalayarak kolaylık sağlaması bakımından önemle üzerinde du­
rulmaya değer bir nitelik ve nicelik taşımaktadır.
"The doctor said that the patient whom he had treated recovered" gibi bir cümleyi
ele aldığımızda, bunu sadece aşağıdaki gibi kesmek veya parçalamak olanağı vardır:
The doctor/ / said/ / that the patient whom he had treated recovered.
Kabul edileceği gibi bu kesme, cümle'yi parçalama açısından bir avantaj sağlayama­
maktadır. üç parçanın ikisi çok kısa ( 1—2 sözcük), oysa son parça uzunca (8 sözcük) bir
nitelik taşımaktadır. Başka bir deyişle, bu durumda cümle'yi kesme ve kesmeme arasında
bir fark görünmemektedir. Yani böyle bir parçalama yerine cümle üzerinde ne gibi bir iş­
lemle çözüme götürecek kolaylık sağlanabilir'?
Bu soruya cevap vermek kolaydır.
Uzayan bir parça iç-kesme’ye tâbi tutularak, kesin kesme kriterleri89 uygulanır.
89—
Sedat Törei, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayım , 1969), s. 13
40
İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de (K İ) 'den ayrı düşmüş sözcük/ler (ki)'nin bulunduğu yere
ve sıraya göre düzenlenerek, parça öncelikleri bu yolla saptanır. Şimdi biraz önce verdiğimiz
cümle'yi iç -kesme ile tekrar yazalım.
The doctor/ / said/ / that the patient (whom he had treated) recovered.
Kesin kesme kriterleri, her ilgi zamirinden hemen önce ve her fiilden hemen sonra
bir bölme'yi öngördüğünden, 'whom' 'dan önce, 'treated' 'dan sonra parçalama uygulanmış­
tır. Ancak 'recovered' cümle'nin en son sözcüğü olmasına karşın 'that' ile bağlantılı fiildir.
(Kİ) ile (fiil) aynlamıyacağına göre, bu cümle'de parça sıraları, iç-kesme işleminden sonra
aşağıdaki gibidir:
The doctor
said
- - - - that the patient recovered
whom he had treated
Şimdi bu parçalan Türkçe'ye çevirip mekanik sistemimiz uyannca çeviri işlemleri­
ni uygulayalım.
bj
doktor
ag
söyledi (dedi)
ki hasta iyileşti
a^
-»hastanın iyileştiği/ni
ki o tedavi etmişti -> tedavi etmişolduğu/tedavi ettiği
b
O
a
m
S= b+ a
Şimdi elde edilen nihai çeviri ürününü yazalım:
Doktor tedavi etmiş olduğu hastanın iyileştiğini söyledi.
(b)
Sistematik çeviri'de geliştirilen ikinci ve belki de çok daha önemli kolaylık
Ortak Parantez uygulamasıdır.90
Ortak Parantez, daha önce -de belirtilmiş olduğu, iki ya da daha fazla ayn anahtar,
veya bir listeleme özelliği ile karakterizedir. İngilizce cümle içinde, genellikle ya tam-zamanlı
fiil'e kadar iner, ya da çıkar.
Ortak Parantezde yer alan parçalar ünitelerarası ters, yani yukarıdan aşağıya doğru,
üniteleriçi elemanlarda ise normal yani aşağıdan yukarıya doğru çift-işaretlemeye tâbi tu­
tularak sistematik çeviri'ye yüzde yüz mekanik bir işlem sağlar.
90— Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 20, 23;
Ç ev iri A raştırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s, 17-18;
Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981),
Genişletilmiş ikinci baskı„ s. 46.
41
D aha ile rid e ç e viri iş le m in e tâ b i tutulacak m a tery a ld e O rtak Parantez işlem i o ld u k ­
ç a gen iş-ça pta sergilen eceğin d en burada b ir örnek üzerinde uygu lam a ile m e t o d o lo jiy i a ç ık ­
layalım .
The bed rest given and the drugs taken were effective in this therapy
(ö z e l).
T h e bed rest/ / given/ / and th e drugs/ / taken/ / were/ / effective/ / in
this th erap y.
1
1
yatak istirahati
ki verildi -+ verilen
ilaçlar
ki alındı -► alınan
j
bl
idi
a2
etkin
al
bu tedavide
c
G>
..b .
m
a
2
S = c + a + b.
Nihai Çeviri ürünü
Verilen yatak istirahati ve alınan ilâçlar bu tedavide etkindi (etkin idi).
Yanlış bir fikir silsilesini otomatik olarak düzeltebilen, nihai çeviri ürününde estetik
rötuş gereksinimine yol açmayan Ortak Parantez uygulaması gerçekten bu çeviri sistemati­
ğini en etkin bir şekilde ortaya koymaktadır. Peşinen gözlenemiyecek Ortak Parantez varlı­
ğını, çift-işaretlemeden önce de mekanik olarak saptamak mümkündür. Çünkü parça için­
deki fiil sayısının gerektirdiğinden çok hudut taşı üzerinde beliren göstergeler Ortak Paran­
tez için bir işaret, bir semptomdur. Genellikle bileşik (2 □ ) cümleler için bir gösterge
(1 g) gerekli iken, 2 g.'nin varlığı, ele alınan cümlenin bir bileşik cümle olduğunu ve bu cümle
içinde bir Ortak Parantez varlığını kesinlikle ortaya koymaktadır. Bu nedenle normal cümle
(n. c.) her zaman aşağıdaki denklemin sonucudur.
42
□
—
g
=■ n.C.
□
+ 1
g
= 1
+ 1
g
= 2 n.c.
öyleyse
tijc.
+
I
ve
2 □
Bu anlatım ve açıklama ile materyal ve metot bölümümüze son vermeden önce, de­
ğişik kaynaklardan elde edilen .birkaç materyalin bu sistematik yaklaşımla çevirisi ek örnek­
leme olarak sunulmaktadır.
"However, a gray zone exists where internal fixation is frequently
necessary in females between the ages o f 12 and 14 and in males between
the ages of 14 and 16 "91
Bu cümle sistematik çeviri'ye tâbi tutulduğu zaman sonuç yanlış olarak çıkmakta­
dır. Çeviri sistematiğinin işlemediği mi yoksa kaynak cümle'nin aslında yanlış olduğu mu
araştırıldığında, İngilizce cümle’nin yanlış olduğu kolaylıkla gözlenebilir. Kaynak cümle'nin
yanlış olması nedeniyle de mot-a-mot bir çeviri imkânı sağlayan sistemin yanlışlığı aynen
Türkçe'ye aktardığı görülür. Kaynak cümle'de yanlışlık nedir?
İngilizce cümle'ye bakıldığı zaman, ilgi zamiri olarak kullanılan "where" sözcü­
ğünün fiil olan "exists" den sonra kullanıldığı görülür. Oysa İngiliz dilbilgisi kurallarına
göre bir ilgi zamiri bir isim, fiil-isim ve zamirden sonra kullanılabüir ve ilgi zamiri kendinden
hemen önce gelen o sözcüğü temsil eder, açıklar ve bağlayıcı etkinlik gösterilebilir.92 0 hal­
de, anadili İngilizce olanlara özgü bu İngilizce cümle'yi İngilizce dilbilgisi kurallarına göre
tekrar yazıp çeviri sistemimizi uygulamakta yarar vardır. Cümle düzeltildiğinde şöyle olur:
"However, a gray zone where internal fixation is frequently necessary
in females between the ages o f 12 and 14 and in males between the ages
o f 14 and 16 exists."
İkinci bir şık ise aynı doğrulukla şu şekilde gerçekleştirilebilir:
"However, there is a gray zone where internal fixation is frequently
necessary in females between the ages of 12 and 14 and in males between
the ages of 14 and 16."
Şimdi bu cümleler üzerinde mekanik çeviri sistemini uygulayarak sonuca gidip
nihai çeviri ürününün doğru olup olmadığına bakalım.
Birinci cümle'de çeviri işlem ve süreçleri :
91 — Teipner, William A . ve Mast, Jeffrey W., "Internai Fixation o f the Forearm Diaphyseal
Fractures: D ou ble Plating Versus Single Compression (Tension Band) P la tin g
A
Comparative Study, " T h e O rth o p é d ie C linics o f N o r th A m e ric a , A m e rik a , 11:3,1980,
s. 381.
92— Sedat T Ö R E L ,
"İngilizce'de İlgi Zamirleri ile İbare ve Cüm lecikler," K a rşıla ştırm alı
İn g iliz c e D ilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 25 — 29.
43
Mamafih (*)
gri bir dar bölge
- ki sıklıkla dahili bir fiksasyon gereklidir
sıklıkla gerekli olduğu
l-b^
dahili bir fiksasyonun
kadınlarda
12 ve 14 yaşları arasında
r b A ve —
erkeklerde
t
Lb
14 ve 16 yaşları arasında
bj
vardır
b
©
a
tl
□
S= b+ a
Nihai Çeviri ürünü
Mamafih, 12 ve 14 yaşlan arasında kadınlarda ve 14 ve 16 yaşlan arasında erkekler­
de dahili bir fiksasyonunun gerekli olduğu gri bir dar bölge vardır.
İkinci cümle'de çeviri işlem ve süreçleri :
vardır
a7
Mamafih ( *
.
)
gri dar bir bölge
a6
- ki sıklıkla dahili bir fiksasyon gereklidir
nun sıklıkla gerekli olduğu
~-ı
kadınlarda
r~
a2
12 ve 14 yaşları arasında
ve - -
erkeklerde
t
14 ve 16 yaşları arasında
44
dahili bir fiksasyo-
Nihai Çeviri ürünü
Mamafih, 12 ve 14 yaşlan arasında kadınlarda ve 14 ve 16 yaşlan arasında dahiü
bir fıksasyonun gerekli olduğu gri dar bir bölge vardır.
Her iki çeviri ürününde estetik bir rötuş yapmak zorunluluğu var: Söyleyiş olarak
iki sözcü ya da iki kavram Tiirkçemizde tam oturmuyor. Başka bir deyişle, "12—14 yaşlan
arası kadınlar" ve "14 - 16 yaşlar arası erkekler" biraz İngilizce kokuyor. Bunu nihai çeviri
ürününde 12 — 14 yaşları arası kızlar ve 14 — 16 yaşlan arası erkek çocukları olarak rötuşlar­
sak, hedef-dildeki ürünümüz çok daha güzel olacaktır.
"Among the different substances that are actively transported thrcugh
celi membrane are sodium ions, potassium ions ete.."93
Devrik bir cümle niteliğinde olan bu İngilizce cümle'yi normal bir yapıya çevirip
tek-düze pattem sağlanıldığı takdirde, çevirisi kuşkusuz çok daha kolay olacak ve devrik
cümle uygulamalan normalleştirilmiş olacaktır. Ancak böyle bir yaklaşım, İngilizce devrik
cümle'nin aynı sistematik yaklaşımla Türkçe'ye otomatik bir şekilde çevirilemiyeceği an­
lamında yorumlanmamalıdır. Bunu kanıtlamak için evvelâ tek-düze şekilde cümle'ye çevire­
lim, sonra kaynak metindeki devre yapısı ile sistemimizi uygulayalım?
İngilizce devrik cümle'yi çeviri'de tek-düze pattem için hazırladığımız zaman, ma­
teryal aşağıdaki gibi olur :
Sodium ions, potassium ions ete. are among the different substances
that are actively transported through celi membane.
Tek-düze Pattern'de Çeviri işlemleri
Sodium ions, potassium ions ete. / / are/ / among the different
substances/ / that are actively transported/ / through celi membrane.
Cj
bj
sodyum iyonları, potasyum iyonları v.b. O
........... dır/ -dir/ -dur/ -dür
□
ag
farklı/değişik maddeler arasında
a£
ki aktif olarak taşınır -*■ aktif olarak taşman
a^
hücre mebranı/zarı yoluyla (arasından)
c
®
b
a
a
2 t
S= c + a +b
93— Arth u r C. G u yton , T e x tb o o k o f M edical P h y s io lo g y (Philadelphia; WJ3. Saunders Co,
1976), s. 40
45
Çeviri Ürünü
Sodyum iyonları, potasyum
değişik maddeler arasındadır.
iyonları v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman
Kaynak ■ Metindeki Devrik Şekli Korunarak Çeviri İşlemleri
Among the different substances/ / that are actively transported/ /
through celi membrane/ /are/ / sodium ions, potassium ions ete..
c3
farklı/değişik maddeler arasında
C£
ki aktif olarak taşınır ->■ aktif olarak taşman
hücre membranı/zarı yoluyla (arasından)
bj
dır/-dir/-dur/dür
a^
□
sodyum iyonları, potasyum iyonlanv.b.
c
2
O
t
b____a _ _
a
G>
S= a+ c + b
Çeviri ürünü
Sodyum iyonlan, potasyum iyonlan v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman
değişik maddeler arasındadır.
Açıkça gözlenildiği gibi ilk çeviri uygulamasında denklemin S = c + a + b, ikinci
çeviri uygulamasında ise denklemin S =>. a + c + b olmasına karşın, bu sistematik yaklaşımla
elde edilen nihai çeviri ürünü mot-â-mot aynıdır. Bu da, kuşkusuz, sisteme dayalı bir çeviri
sistematiğinin nasıl yüzde yüz kesin ve doğru sonuca götürdüğünün tartışma-götürmez bir
kanıtıdır.
Her iki nihai çeviri ürününde de yine aynı ve tek bir estetik rötuş uygulaması dü­
şünüldüğü taktirde, "maddeler arasındadır" ifadesini, "maddelerdendir" şeklinde tekrar
yazmak olanağı vardır. Aslında böyle bir işleme editing de denebilir.
"It is the purpose of this chapter to explain how these differences are
brought about by the transport mechanisms in the cell membrane."94
Kaynak cümlemiz İngilizce'de dayimsel bir kullanış içinde kaleme alınmış ya da
devrik bir nitelik arzetmektedir. 'It is' , tıpkı 'there is/are' gibi birlikte alınmalı ve bir parça
oluşturmalıdır. Ancak sistematik yaklaşımla çeviri için bunu daha etkin bir kurguya, tek-dü­
ze kalıpsal işleme hazırlamak da mümkündür. Bununla beraber kaynak metnin aynı, olduğu
gibi, sistematik çeviri sistemine sokulamıyacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Yine her iki şekil­
de çeviri işlemlerimizi uygulayalım ve elde edilecek çeviri ürününün ayrıcalık gösterip göster­
meyeceğini, mot-à-mot aynı olup olmayacağını görelim.
94— Arthur C. Guyton, T e x tb o o k o f M edical P h y s io lo g y , (Philadelphia : WJi. Saunders
Co., 1976), s. 40.
46
İngilizce cümle'yi tek-düze pattern için
gibi olur:
tekrar yazdığımızda, materyal aşağıdaki
"The purpose o f is chapter is to explain how these differences are
brought about by the transport mechanisms in the cell membrane."
Tek-düze Pattern'de Çeviri İşlemleri
The purpose o f this chapter/ / is / / to explain/ / how these differences
are brought about/ / by the transport mechanisms/ / in the cell
membrane.
Cj
bu bölümün amacı O
bj
-dır/-dir/-dur/-dür
a^
açıklamak/izah etmek
ag
□
ki nasıl bu farklar meydana
dana getirildiği/ni
getirilir -*• bu farkların nasıl mey­
&2
taşıma mekanizmaları tarafından
aj
hücre zarında
c
©
b
m
2 t
a
S= c+ a + b
Çeviri ürünü
Bu bölümün amacı, hücre zarında taşıma mekanizmaları tarafından bu farkların na­
sıl meydana getirildiğini açıklamaktadır.
Kaynak - Metindeki Deyimsel/Devrik Şekli
Korunarak Çeviri tşlemlen
It is I I the purpose of this chapter / / to explain / /how these differences
are brought about / / by the transport mechanisms / / in the cell
membrane.
-dir/-dir/-dur/-diir
□
bu bölümün amacı
O
açıklamak/izah etmek
ki nasıl bu farklar meydana getirilir
dana getirildiği/ni
taşıma mekanizmaları tarafından
hücre zarında
47
-> bu farkların nasıl mey­
d
Lâ
e
®
..b .
3
a
2
S=c+a+b+d
Çeviri Ürünü
Bu bölümün amacı, hücre zarında taşıma mekanizmaları tarafından bu
farklaıln nasıl meydana getirildiğini açıklamaktır.
Yine gözlenildiği gibi, ilk çeviri uygulaması da denklemin S = c + a + b, ikinci çevi­
ri uygulamasında ise denklemin S = p + a + b + d olmasına karşın, çeviri sistemimize aayaıı
işlemlerle elde, edilen nihai çeviri ürünü mot-à-mot aynıdır. Başka bir deyişle, serbest düşü­
nen ve yazan, iki ayrı kişinin düşünsel ürünü ya da düşünceyi tutsak etmeden, yoketmeden,
insanı robotlaştırmadan ortaya konan iki ayrı uslupta kaleme alman cümleler çeviri siste­
matiğinin sağladığı mekanik işlemle aynı noktada tek-düze olarak birleşebilmiştir. Bu ile­
tişimin gerçekleştirilebilmesini sağlayan sistematik yaklaşım insanlararası fikirsel doğru­
sallığı da kanıtlayıcı ve düşünme mekanizmasının işleme tarzını ortaya koyucu bir açıklama
niteliğindedir.
Bu nedenlerle ayrı uslupta veya edebi olan materyalin çevirisinin sistematik yakla­
şımla yapılamıyacağı kabul edilemez. Edebi pasajlar için bir gereksinim belki sadece sözcuksel ya da anlamsal açıdan ortaya çıkabilir. Ancak bu gereksinimi soyut kavramların bire
indirgenmesi ile giderilebileceğini söylemek hiç de iddia niteliğinde değildir. Yalnız bir
kılavuz çalışması ile bu gereksinim karşılanabilir. Çünkü sistematik çeviri'de anahtarlar
(anahtar sözçükler) bilimsel ve teknik literatür için geliştirilenlerden hiçbir ayrıcalık taşıma­
maktadır. 95
Şimdi îngiliz Edebiyatında oldukça zor bir uslûbu ve derin kavramsal yaklaşımı
ile tanınan modern bir romancı dan bir örnek üzerinde duralım :
"It was done; it was finished. Yes, she mought, laying down her brus
in extreme fatigue, I have had my vision."96
Virginia Woolf'un bu romanmmTürkçe'ye çevrisi serbest bir şekilde şöyle gerçek­
leştirilmiştir. ;
"İşte olmuştu; tamamlanmıştı. Yorgun argın fırçasını bırakarak, "Evet"
diye düşündü, "gördüm sonunda".97
Aslında genelde oldukça iyi sayılabilecek bu çeviri yapıtta, Virginia Woolf'un
*bilinç akımı tekniği' Türkçe'ye aktarılamamış ve eser Türkçeleştirilmiştir. Romanın T o
the Light House' olan adı da Türkçe'ye sadece 'Deniz Feneri' olarak aktarılmıştır. Oysa
95— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 24 — 78.
96—
Virginia Woolf, T o the Lighth ouse (L ondra : Penguin M odern Classics, 1973), s. 236.
97— Bkz. Naciye Akseki öncül "un Virginia W o o lf'tan çeviri yapıtına: D en iz Fen eri (Istan­
bul :C a n Yayınları, 1982), s. 259.
belki 'Deniz Fenerine1 ile yetinmeyip 'Deniz Fenerine Ulaşmak' Woolf'un simgesel düşün­
cesini daha iyi açıklamış olacaktı. Sistematik çeviri'de kuşkusuz "to " atlanamıyacak ve
sonuçta 'ulaşmak' kavramını estetik bir gereksinim olarak ortaya koyacaktı. Şimdi aynı
pasajı sistematik yaklaşımla çevirerek nihai ürünümüze bakalım.
dj
Cj
nihayet olmuştu
- - j -- gerçek olmuştu
□
□
bg .- - : - - Evet, diye düşündü □
b2
fırçasını yerine koyarak
bj
son derece bitkin bir şekilde
a^
- - î - - düşlediğim görüntü gerçek olmuştur □
i.
il
d
.
a
c ..es
m.
b
IV.
a m
m
S - (d) + (c) + (b) + (a)
Çeviri ürünü
Nihayet olmuştu; gerçek olmuştu. Son derece bitkin bir şekilde fırçasını
yerine koyarak, 'Evet' diye düşündü, 'düşlediğim görüntü artık gerçek
olmuştu'.
1.5
GÖZLEM VE BULGULAR
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı ile son derece kesin ve doğru çeviri yap­
mak olanağı sağjanıldjğı söylenebilir. Bununla beraber, 1969'da da belirtmiş ö?iîuğumuz
gözlem ve bulguların bugün için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Şöyle ki:
"... Bu metodlarla yetiştirilen gruplarda ilk 1-2 ay bir reaksiyon tesbit
edildi. Bu reaksiyon özellikle klâsik dilbilgisi kurallannı kullanmadan
çeviri yapmanın mümkün olduğunu gösteren 'yönteme' karşı oldu.
Reaksiyon daha ziyade iyi dilbilgisine sahip olan kişilerden gelmişse de
bu.'lann kurs sonuna doğru metodun en büyük müdafii.oldukları not
edildi. Çeşitli imtihanlarda alınan sonuçlar iyi dil bilenlerle orta seviyede
lisan bilenlerin aynı seviyede bir başan sağladıkları müşahade edildi."98
98— Sedat T ö r e l, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 24.
49
Klâsik dilbilgisi kurallarını savunanlarla salt dilbilimci anlayışı ile çeviri'ye yönelen­
lerin bu reaksiyonu'nun kısa sürede kırılmasının nedenibulgularımıza göreuygulamalara
getirilen sonderece pratik kolaylıklar olmuştur. Çünkü, yabancı dilin bir sorun olduğu ülke­
mizde yetişkin kişilere, özellikle üniversite mezunlarına, tekrar dilbilgisi öğretmek, bırakı­
nız çeviri 'yi yabancı dilden de soğumalarını ve başarısızlığa uğramalarını sağlamaktan başka
bir şeye hizmet etmemektedir. Bu nedenle bu sistematik yaklaşım, çeviri yapmak isteyene,
ilgi zamiri, etken, edilgen ve bir sürü dilbilgisi kuralını öğretmek yerine araştırma sonucu bu
tür dilbilgisel kurallara dayanan (K İ) Değişkenlik Süreci'ni vermektedir. Ve,
(1)
Ki + fiil'in
-an/-en’e
(ii)
Ki + isim /zamir / fiil - İsim + fiil'in de
-ğı/nı/n, -ği/ni/n, -ğu/nu/n, -ğü/nü/n
gibi bir kolaylık getirmesi çeviri'de son derece pratik ve üstün uygulama yeteneıdi bulgu ola­
rak değerlendirebilmektedir. 9 9
1969'da da rapor edildiği gibi, bu sistematik yaklaşımda, "İngilizce ile Türkçe ara­
sındaki dilbilgisi farklarının anlaşılması daha kolaylaştırılmıştır" 100
Nedir bu dilbilgisel güçlükler?
Elde ettiğimiz bulguların ışığı altında İngilizceden Türkçe'ye en büyük zorluk, dil­
bilgisel zamanların çeviri'de geçirdikleri değişimdir. Zamansal anlam iyi değerlendirildiği
taktirde tngilizce’nin geniş zamanını çoğu kez Türkçe'de şimdiki zaman olarak kullandığı­
mızı not etmek ve uygulamak çeviride kolaylık sağlar. Bu, geçmiş zamanlar uygulaması
için de söylenebilir.10 Bunları şöyle örnekleyebiliriz.
1 get up at.seven o'clocl in the morning and go to work by bus.
—
(Sabahlan yedide kalkıyorum (kalkanm) ve işe otobüsle gidiyorum (giderim).
—
The man spoke and said, " I want to live"
Adam konuşuyordu) (konuştu) ve diyordu, (dedi): " Sfaşamak istiyorum
(isterim).
Diğer bir dilbilgisel zorluk da ilgi zamiri ve yardımcı fiil belirtilmeden İngilizce
metinlerde kullanılan present ve past participle (İngilizce fiil'in 3. şekli ve -ing'li şekli) so­
runudur. 102
"İngilizce’den Türkçe'ye klâsik bir şekilde, sistemsiz veya serbest çevi­
ri yaparken, çevirmenin karşılaştığı çeşitli zoriuklan arasında birkaç
yapısal özellik dikkati çekmektedir. Bu durumlann ortaya çıkardığı
anlam sapmaları veya kaçalı anlamlar ise, çevirmenin İngilizce'den
Türkçe'ye metin anlamından başka şeyle çık armasma, düzgün kompozis­
yon içinde yanlış bilgi akımına yol açmaktadır...''103
*
Çeviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) 8. 76.
Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 24.
101— Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 42—4 3 ; Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1978), s.31—32
99— Sedat Törel,
100— Sedat Törel,
102— Sedat Törel, Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan. 1978),s. 6 3 -7 1
i 03— A y. es. s.
63.,
Şimdi bunu örneklemek için bir cümle'yi ele alalım.
"The patient operated was discharged from the hospital closed down
for financial reasons."104
Bu cümle'de isim olan patient'den sonra fül'in 3. şeklinin gelmesi (operated),
arada ilgi zamiri ve yardımcı fiilin saklı olduğuna işaret etmekte ve edilgen bir durum sergile­
mektedir. Yani cümle şu şekilde daha belirgin bir açıklığa kavuşturulabilir:
The patient who was (who had been) operated ...
Aynı durum "hospital closed" için de aynı nedenlerle sözkonusudur. Şöyle ki
The hospital which was closed down ...
Cümle'nin açık şekli öyleyse aşağıdaki gibi olmalıdır:
The patient who was/had been operated was discharged from the hospital
which was closed down for financial reasons. 105
Bizim bulgulanmıza göre bu durumu (ki + fiil) ile çözümlemek basit bir şeküde ya­
pılabilen bir işlem olup hangi zamanda olursa olsun doğru ve kesin nihai çeviri ürünü sağ­
lamaktadır.
Aynı tür çeviri zorlukları isim/zamir/fiil -isimden sonra gelen present participle'lar
(fıillerin-ing şekilleri) için de sözkonusudur.
"The heart pumping blood" denildiğinde cümle’de isim (heart)'dan sonra gelen
pr-p, pumping etken bir duruma işaret etmektedir: that pumps blood... yine (ki + fiil) bu
kapalı ifadenin kolaylıkla çözümünü sağlayacaktır : 'kan pompalayan'...
İngilizce'de fiil'den önce gelen present ve past participle ise, kullanılan fiilleri sıfat
fonksiyonuna sokar. Şimdi bu gözlemler sonucu elde edilen bulgulara 106 ve bulguların
sağladığı pratik kolaylıklara bakalım.
1.
The man eating fish (isimden sonra pr.p) (Balık yiyen adam)
2.
The man-eating fish (isimden önce pr.p) (Adam / insan yiyen balık)
3.
The solution used (isimden sonra p.p) Kullanılan çözelti (Taze solüsyon)
4.
The used solution (isimden önce p.p.) Kullanılmış çözelti (Bayat solüsyon)
5.
The fractured bone (isimden önce p.p) (Kınk kemik)
6.
Blood-producing nutrients (İsimden önce pr.p.)(Kanyapıcı besin maddeleri)
özellikle tıp dergilerinde sıklıkla karşılaşılan bu tür uygulamalara konacak tam ile
104— A y . es. s. 64.
105— A y . es. s. 64.
106— A y . es. s. 69.
(K î) Değişkenlik İşlemi nin uygulanması sağlanılacak ve yanılgıya düşmeden kolaylıkla çevi­
ri yapmak olanağı elde edilmiş olacaktır. Bu da Türklerin çeviri işlemlerinde karşılaştığı en
büyük zorluklardan birini daha rahat bir şekilde çözümleyebilmelerine son derece yardımcı
olacaktır.
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda gözlemlerimiz ve bunlara dayalı elde edilen
bulgular arasında önemli bir yer tutan, cümle'yi kesme işleminde uygulanabilecek bazı ko­
laylıkların belirtilmesinde yarar vardır. Bunlar kısaca aşağıdadır:
1—
Cümle içinde özne belirginse fiilden ayrı olarak kesilmelidir.
a)
Ali/ /went / / to his clinic.
bj
Ali
gitti
Û
_b _ ©
S —b + a
a-^
kliniğine
a
0
Ali kliniğine gitti.
Belirgin özneyi fiille birlikte aynı parça içinde aldığımızda, kaynak dildeki fikir
iletişiminde yanlışlık yapılacaktır. Bir anlam farkının ortaya çıkması kaçınılmaz bir son ola­
caktır. Şimdi yukarıda verilen aynı cümle'yi, özne belirgin olmasına rağmen, yanlış kesip
fiille birlikte değerlendirelim ve yanlışlığı birlikte izleyelim.
Ali went / /to his clinic .
a2
Ali gitti
aj
kliniğine
S=a
Kliniğine Ali gitti
Gözlenileceği gibi "A li kliniğine gitti" (doğru), "Kliniğime Ali gitti"(yanlış) olarak
gerçekleştirilebilmiş ve nihai çeviri ürünü de yanlış olmuştur.
Belirgin özneli iki cümle daha verelim.
(b)
The drug/ / was / / long - acting.
İlaç uzun etkiliydi
(c)
The operating theatre/ /was cleaned.
Ameliyathane temizlendi.
2— özne belirgin değilse, yani bir zamir olarak belirirse, her zaman fiille aynı
parça içinde değerlendirilir, örneğin,
(a)
She studied / / medical history
Tıp tarihi okudu /eğitimi yaptı.
(b)
It is 11 frequent.
Sıktır.
(c)
He operated / / the patient.
Hastayı ameliyat etti.
3— Cümle içinde fiilden hemen sonra mastar geliyorsa, ikisini birden aynı parça
içinde çeviri işlemine tâbi tutmak, çeviride kolaylık sağlayacak ve kesinlikle doğru sonuca
götürecektir. Çünkü bu gibi durumlarda mastar beş tür anahtara cevap verebilmekte fakat
bu işlemle kesin anahtar ortaya konabilmektedir. 107 Bu olasılıkları birlikte izleyelim.
(a)
It was found to be 11 malignant,
Kötücül olduğu bulundu, (ğu)
(b)
The patient / /has to go / / on a diet.
Hastanın diyet/perhiz yapması gerekir (-sı)
(c)
He tried hard to save / / the patient.
Hastayı kurtarmak için sıkı çalıştı.(-mak için)
(d)
The nurse / /went to see / / her patients.
Hemşire hastalarını görmeye gitti, (-ye)
(e)
She wanted to leave / / the hospital.
Hastaneden ayrılmak istedi (-mak)
Aynı şekilde bir isim, zarf ve sıfattan sonra gelen mastarları da bu dilbilgisel yapı­
taşları ile birlikte almanın son derece kolaylık sağladığı çok önceden gözlenmiş olaylardan­
dır. 108 Çünkü isimden sonra mastar genellikle -cak/ -cek, zarftan sonra -mak/ -mek için ve
sıfattan sonra da -sı/ -si/ -su/ -sü olarak çeviri ürününde yer alır; bu durumlarda mastar, tüm
sözlüklerde gözlenildiğinin aksine -mak/ -mek değildir. Bunları da gözleyerek bulgularımızı
not edelim.
(a)
The surgeon has ten patients to operate.
Cerrahın ameliyat edeceği on hasta/sı var ( -cek)
(b)
I have a lot o f work to do.
Yapacak/yapılacak çok işim var. (cak)
(c)
He ran fast to catch the bus.
Otobüsü yakalamak /otobüse yetişmek için süratli koştu (-mak/ • mak + için)
(d)
This drug is difficult to digest.
Bu ilâcın sindirilmesi zordur. ( -si)
4— Genellikle, mümkün olduğu her zaman, bir parça'nın edatla başlatılması çe­
viri işleminde kolaylık sağlayacaktır.
107—
-sı/ -si/ -su/'-sü, (c ) -m ak / -mek için, (d )
Karşılaştırmalı
İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1978), s. 70.
B eş tür anahtar (a ) -ğ ı/ -ğ i/ -ğ u / -ğü, ( b )
■ya/ -y e ve ( e ) -m ak/ -m ek olarak sıralanabilir. Bkz. Sedat Törel,
108-
A y . es. s. 7 0 -7 1 .
örneğin,
He is working/ / at the Department o f Internal Medicine/ / o f the University
Hospital.
Üniversite Hastanesinin Dahili Hastalıklar Bölümünde çalışmaktadır.
Gözleneceği gibi 'Department o f Internal Medicine' bölünememektedir. Aynı ör­
neklemeyi 'a cup o f tea a slice o f melon' için de yapabiliriz. Bunlar asımda Türkçemize
geçerken edatlarım kaybetmekte ve sırasıyla "Dahiliye Bölümü", "bir fincan çay" ve "bir
dilim kavun” olmaktadır. Dolayısıyla, daha önce de açıklandığı gibi bunlarda bölme'ye gitme
dil mantığına karşı çıkmak olur. Ve sonuç almak imkânsızlaşır.
isimden sonra gelen edatların çoğu kez -daki/ -deki olarak Türkçeleştiği de ilginç
bir bulgu olsa gerek, örneğin,
The patients in Room 5 will be discharged.
Oda 5'deki hastalar taburcu edilecek (1er) dir.
5— Çeviri uygulamalarında elde edilen bir diğer bulgu da isimden hemen sonra
gözlenen bir sıfatın ilgi zamiri ve yardımcı fiili kamufle ettiği olayıdır. Bir örnek verelim:
It is a case/ / easy to treat.
Tedavi edilmesi kolay (olan) bir vakadır.
6— Buna benzer bir bulgu da isimden sonra gelen isim veya zamir durumudur, iki
örnekle bu gözlemimizi açıklayalım.
a)
The patient the doctor treated recovered. The patient (whom) the doctor
treated recovered.
Doktorun tedavi ettiği hasta iyileşti.
b)
The doctor he consulted is a specialist. The doctor (whom/that) he consulted
is a specialist.
Başvurduğu doktor mütehassıs /uzmandır.
7— Devrik cümle'yi çift işaretleme sürecinde fikir devamlılığı olarak kabul etme­
diğimizi daha önce de belirtmiştik. Aynı gereksinim nedeniyle İngilizce'de beliren devrik
cümle'yi çeviri işleminden önce normal bir statüye kavuşturduğumuz taktirde, çeviri işlemle­
rimizi daha kolay yapmak imkânı doğmuş olacaktır.
örneğin,
Never have I seen such a therapy gibi bir cümle İngilizce'de vurgulu bir cümle olma­
sına rağmen bunu aynen çevirmek bazı güçlüklere neden olabilir. O zaman İngilizce cümleyi
S—V —O (Subject—Verb—Object) kahpsal çerçeve içinde işlemek, böyle bir cümleyi çevir­
mek kuşkusuz daha kolay olacaktır. Bu durumda ortaya çıkan tablo şöyle olur:
s
V
I
have never seen
54
0
such a therapy.
Bu cümle'yi şimdi parçalayıp Türkçe'ye çevirmek kolay olsa gerek. Şöyle ki
I have never seen/ /such a therapy.
^2
........ asla görmedim,
aj
böyle bir tedavi
S- a
Böyle bir tedavi asla görmedim.
8— Soru cümlelerinin çeviri işlemi için paralel bir uygulamanın her çeviri uygula­
masında kolaylık sağlayacağım da söylemek imkânı vardır. Yine olayı birlikte gözleyelim.
Did the patient recover after the operation?
Şimdi soruyu normal bir cümle/olumlu bir cümle olarak ele alalım ve çeviri işlemini
gerçekleştirdikten sonra denklem'de belirecek fiil'in ses u y u m u n a göre mı/mi/mu/mü? ek­
leyerek nihai ürünü elde edelim.
The patient did recover (recovered) after the operation.
Parçalayıp çift-işaretlemeyi uygulayalım.
The patient / / recoverd / / after the operation.
b^
hasta
a2
iyileşti □
aj
ameliyattan sonra
.
b
©
a
m
O
S =b + c
Hasta ameliyattan sonra iyileşti.
Şimdi flil'in ses uyumuna göre (-mı/mi/ -mu/ -mü)ekleyelim ve soru şeklini elde
edelim.
Hasta ameliyattan sonra iyileşti mi?
9— Cümle açıcıian genellikle, bir cümle'nin yapısal bütünlüğü ile ilişkili olmadı­
ğından bunları marja yazıp elde edilen denklemin başına getirmek kolaylık sağlayacaktır.
ömeğin :
In our country, this disease is encounteredj n the easter n proyinces.
In our country, this disease/ / is encountered / / in the eastem provinces.
55
ülkemizde (+)
bu hastalık / hastalığa
&2
rastlanır
a^
doğu illerinde
b
©
a
d
S = b + a -►
b+a
Ülkemizde, bu hastalığa doğu illerinde rastlanır.
Aynı şekilde,bir fiille birlikte kullanılan zarfınarja yazıhp çift-işaretlemeden son­
ra fiili içeren işaretlenmiş ünitenin başına getirilir ve bu suretle estetik bir rötuş gereksinimi
ortadan kaldırılmış olur, örneğin,
The surgeons/ / suddenly postponed / / the operation.
b^
(+) aniden
&2
cerrahlar
O
- - - - - erteledi/ler □
a^
ameliyat/i
.b.
a
®
©
S =b+ ^
a
Cerrahlar aniden ameliyatı ertelediler.
10—
Gözlemlerimize ve bunlara dayalı olarak elde edilen bulgularımıza göre kay­
nak bir cümle’de parçalama bazan, çok ender de olsa, işletilme'de ya da işlemlerin uygulan­
masında zorluk yaratabilmektedir. Bu zorlukların estetik rötuşla giderilebilmesi olanağı
olmasına karşın, kaynak cümle'nin başka seçenekle kesilip denenmesinde yarar vardır.
Çünkü yapısal olarak peşinen görünemiyen bir özellik böylelikle açığa çıkarılmış olacak ve
çözüm rahatlıkla elde edilmiş olacaktır: Bunu basit bir örnekle burada açıklayalım.
The meeting/ / was mit / /off.
Yukarıdaki kesme'nin sonuç veremiyeceği aşikârdır. Çünkü cümleyi kısa parçalar
halinde keserken fiilin bir uzantısı olup anlamını tamamlayın " o ff" sözcüğü'nün değerlen­
dirilmesi yanlış olarak yapılmıştır, öyleyse, cümle ikinci bir seçenek ya da değerlendirme
ile, gerektiği durumlarda daha büyük parçalar halinde kesilerek kolaylıkla sonuca gidilebilir.
Aslında bu bir değişkenlik işleminden çok, alternatif deneme'yi öngören bir uygulama
serbestisıdir. Bu aşağıdaki gibi olur :
The meeting / / was put off.
bj
toplantı
O
a^
ertelendi
□
b
©
r
a
S= b + a
; 56
Toplantı ertelendi
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda kaynak dildeki cümle'de iki nokta üstüste ile
ilginç gözlemlerimiz ve bulgularımız da olmuştur. tki nokta üstüste, cümle'de ikinci tamzamanlı bir fiil olmamasına rağmen kesinlikle bir hudut getirmektedir. Dolayısıyla iki nokta
üstüste hudut taşlan üzerinde açık bir şekilde belirtilmelidir. Yine durumu örnekleyelim.
This therapy included the following: bed rest, diet and change of
environment.
This therapy/ / included/ / the following/ / : bed rest, / / diet/ / and
change o f environment.
bu tedayi
O
içeriyordu (içerdi)
□
aşağıdakileri/ni
- -: - -
yatak istirahati/ni
- -, - -
diyet/perhiz/i
- -ve -
çevre değişikliği/ni
Gözlenildiği gibi burada tek tam-zamanlı fiil vardır. Ancak hudut taşı üzerinde iki
nokta üstüste ( : ) bileşik bir duruma ya da ikiayn antiteye işaretetmektedir. Buna ek olarak
virgül ( , ) ve (ve) sözcüğünün hudut taşlan üzerinde varlığı dadaha önceaçıklanmış bulunan
ortak parantez durumuna işaret etmektedir. Nitekim gayret sarfetmeden duruma kritik
olarak bakıldığında, bir liste ya da listeleme durumu kolaylıkla gözlenebilir. Bu gözlem ve
bulgulara dayalı olarak, çeviri işlemleri aşağıdaki gibi uygulanarak doğru ve kesin çeviri'ye
kolaylıkla gidilebilir.
Cı
bu tedavi
t
b2
içeriyordu □
t
bj
aşağıdakilerini
i
I
O
1a-.1 - - : - - yatak istirahati/ni
a2 - - , -- perhiz/i
ag
- -ve - çevre değişikliği/ni
I.
c
®
b
d
IL a
I I
S —(c + b) + (a)
Nihai Çeviri Ürünü
Bu tedavi aşağıdakilerini içeriyordu : yatak istirahati, perhiz ve çevre değişikliği.
57
Elde edilen diğer bir bulgu da iki parantez ( ), iki çizgi........... ve bazan iki parantezarası veya parantez-içi ağırlığında kullanılan iki virgül, , arasında beliren durumlarla ilgi­
lidir. Böyle bir durum daha önce, Türkçe'den İngilizce'ye çeviri'de olduğu gibi 109 aynı
yaklaşımla çözüme bağlanır. Çünkü bu şekilde saptanan sözcüklerin kaynak dilde veya
hedef dilde cümle yapı bütünlüğü ya da yapısal devamlılığı ile hiçbir ilişkisi yoktur, öyleyse
bunlar ayrı çözümlenir ve işaretlenen yere, monte (edilmek suretiyle çeviri işlemi tamamlan­
mış olur. Yine bunu da bir örnekle açıklayarak gözlem ve bulgumuzu sergileyelim.
Both doctorsI I (I mean/ / Dr. Ahmet and Dr. Ali) made a definite diagnosis/ /
about the onset/ / o f this insidious disease.
bj
her iki doktor ( )
bg
kesin bir tanı koydu/lar
&2
başlangıcına ilişkin/başlangıcı ile ilgili olarak/başlangıcı hakkında
a^
..İ » .
a
bu sinsi hastalığın
®
m
S=b()+a
Ayrı işleme tâbi tutulan parantez içi kısım :
demek istiyorum (demek isterim)
a-^
Dr. Ahmet
ve Dr. Ali'yi
S=a
öyleyse, nihai denklem :
S = b (a) + a
Elde edilen nihai çeviri ürünü :
Her iki doktor (Dr. Ahmet ve Dr. Ali'yi demek istiyorum) bu sinsi ha
langıcına ilişkin kesin bir tanı koydu.
lığın baş­
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda bu bölümün başlannda fiil'den sonra mastar
geldiği taktirde ikisinin de birlikte alınmasının kolaylık sağlayacağı belirtilmişti. Ancak tek
bir fiile bağlı başlayan ve iki veya daha çok ayn fikirleri belirten mastarla kurgularda önyar­
gı ile düşüncelerde yanılgıya meydan vermemek için fiil 'i ayn bir parça olarak değerlendi­
rip ortak parantez işlemini uygulamak büyük rahatlık sağlayacaktır. Kolaylıkla kesin doğm
sonuç elde edilebilecek böyle bir durumu bildikte izleyelim.
He went to see the doctor and (to) ask his advice on some drugs.
He went/ /to see/ / the doctor/ / and ask his advice/ / on some drugs.
109—
Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd.
1981) s. 46 — 47.
5Q
ti. Yayını,
^
a6
f *
gitti
~ 1
görmek/ görmeye
doktor/u
al
*>
-ve - sormak / sormaya
t
tavsiyesi/ni
a4
■a
r
ı
ı
bazı ilâçlar hakkınt
S= a
Nihai Çeviri ürünü
Doktoru görmeye ve bazı üâçlar hakkında
Estetik Rötuş
Doktoru görüp ('görmeye ve' yerine) bazı ilâçlı
.ya gitti.
Gözlem ve Bulgular bölümüne son vermeden önce Tü
.nizde sık sık kullanıp çe­
viri süreç ve işleminde rol oynayan (K İ) lerin en etkin ve büyük bir bulgu olduğunu bir kez
daha belirtmekte yarar vardır.110 Bunlar üzerinde daha önceki ve bu çahşma'da yeterince
durulduğundan bunlan burada tekrar etmeye gerek kalmamıştır. Bununla birlikte ilgi zamiri
olarak beliren (K İ) lerin, hazan bağlaç ve hatta zarf olarak da işlev y a tığ ın ı gözlemekte
yarar vardır, örneğin:
(i)
He said that the patient will recover.
"Dedi ki hasta iyileşecek" gibi bir cümle'de (Ki) bir bağlaç fonksiyonu gör­
mektedir. Oysa (ki) Değişkenlik işlemi'ni uyguladığımızda bunu "Hastanın iyileşeceğini
söyledi" olarak gerçekleştirmek olanağı vardır.
(ii)
We had only set out when it started raining.
"Yola çıkmıştık ki yağmur yağmaya başladı" gibi cümlede ise, (Ki) zarf
işlevini görmektedir. Bunu "yola çıktığımızda/ çıktıktan kısa bir süre geçince yağmur yağ­
maya başladı" diye söyleyebiliriz.
Son olarak (that) anahtan'nın dilek kipi'ni İngilizce'den Türkçe'ye aynen aktar­
makta yaradı olduğunu söyleyebiliriz. 111
110—
Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) ss. 75 — 79.
111—
T ürkçe'ye tekil sayıda -sı/nı/n, -si/ni/n, -su/nu/n ve sü/nü/n, çoğ u l sayıda -lan/nı/
n ve -leri/ni/n olarak çevrilir. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den T ü rk ç e 'y e
Ç ev iri (Ankara:H acettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 18.
59
The doctor/ / asked/ / that the patient be hospitalized.
doktor O
b£
istedi □
aj
ki hasta hastaneye yatırdır -*■ hastanın hastaneye yatınlmasını
. .b. .
a
J®
İD
S = b +c
Doktor hastanın hastaneye yatınlmasını istedi.
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı ile uygulama yapanlann, yabancı
dil seviyeleri ne olursa okun, azami 3—4 aylık bir uygulama ile İngilizce'den Türkçe'ye
kesin doğru çeviri yapabilecekleri gözlem ve bulgularımızın en önemlisini oluşturmaktadır.
Nitekim Türk Bilim adamları arasında Türkiye genelinde yürütülen Anket 112 Sonuçlan da
bu gözlem ve bulgumuzu onaylamaktadır. Bunun nedeni ise, hiç kuşkusuz, çeviri disiplinine
getirdiğimiz pozitif, matematiksel yaklaşımdır.
1.6
TARTIŞM A : İN SA N —AK LINA D A Y A LI ÇEVİRİ YAK LAŞIM ININ
ÇEVİRİ İŞLEM VE SÜREÇLERİNDEKİ YERİ,
Doğru ve olabileceği kadar kolaylıkla çeviri yapabilmek konuya her ilgi duyan gibi
bu çalışmayı yapam da ilgilendirmiş, bir arayış içine sokmuş, sonradan çeviri hocası olarak
öğrencilerinin "Her bilimde yol var yordam var, sistem var ycntem, çeviri'de yok mu?"
diye sorulan113 bu araştırmalarına hız vermesini sağlamıştır.
Gerçekten de ünlü dilbilimci Ferdinand de Saussure dilde biçimselliği, 114 yüzyılı­
mızın ün salmış dilbilimcisi Noam Chomsky dilde yapısallığı 115 savunurken, sayısız dil­
bilimciler de bunlan taklit ederken ve ortaya bir sürü kuramlar atılırken, hele hele bunlan,
özellikle Saussure u dilimize çevirip uyarlamakla aynı doğrultuda, üstelik bir de sanki daha
da anlaşılmaması için süper an bir Türkçe özentisi içinde, izlenim-bırakıcı bir havayla dilbi­
lim sunuları yapılırken ülkemizdeki çeviri sorunlarına eğilmek, pratik ve sistematik bir yak­
laşım yönünde araştırma ve deneyler yapmak hiç de kolay olmasa gerek. Çünkü böyle bir
kuramsallık içinde çeviri'ye mekanik bir yaklaşım herhalde çoğu dilbilimcilere göre akıntıya
karşı kürek çekmeyi anımsatıyor ya da somut yaklaşımlar soyutlamalar karşısında albeni
bakımından daha az ilgi çekiyor olmalıydı, öyle ya soyut yüksekliklerden somut gerçeklere,
ayaklarımızın yere basnasına varan bir derinleme iniş gerekirdi... Nevarki dünyamızda meka­
nik çeviri sistemleri üzerinde de çalışılıyor ve pratik sonuçlara gidiliyordu, üstelik bu siste­
112—
Cum huriyet üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yön etim K ürulu'nun 82—63/43
sayılı ve 25.11.1982 günlü karan uyarınca Türk Bilim adamlan arasında T ö r e l Ç e veri S is te m le ri'n e ilişkin Anket, bu sistematik yaklaşımın çeviri'ye getirdiği etkin
katkıyı doğrulamıştır.
113—
Bkz. Sedat T örel'in Ç ev iri Sanatı ( Ankara: Törel Yayını, 1964) adlı yayınma, s.2
114—
Ferdinand de Saussure, C ours d e L in g u is tiq u e G eneral (Paris:Payot, 1916), Türkçe
Çev. Berke
Vardan G en el
D ilb ilim
D ersleri, C ilt I —I I (A n k : T .D .K . Yayınlan,
1978) ss. 2 9 -3 0 ,6 0 .
115—
Noam
Chomsky,
Syntactic Structures (T h e Hague: M o u to n , 1975) ss. 35—36.
60
matik yaklaşımlar ne biçimselliğe, ne de semantik gelişimi de içeren bir yapısallığa karşı
değildi. Değildi çünkü bunlan da işlev ve işlemleri sırasında materyal ve harç olarak kulla­
nabiliyordu...
İnsan düşüncesinin dil'den, sözden^ dilyetisinden ve daha bir sürü dilbilim gerçek­
lerinden çok önce var olduğu, değil insanlarda hayvanlarda bile bir iletişim olduğu ortaya
konurken, insanlararası, dillerarası bir fikir iletişimin işleyiş tarzı, mekanizması da araştırıl­
maya lâyık önemli bir husustu ve bu alanda çalışmalar yapüıyor, sonuçlar almıyordu. 116 Bu
nedenle salt dilbilim tartışmaları yavaş yavaş eski albenisi kaybediyor gibiydi. Çünkü günü­
müz insanı pratik, sonuç veren sistemlere daha çok önem veriyordu, veriyor.
Bu ve ,buna benzer gerçeklerin ve geniş-çapta duyulan bir gereksinimin verdiği ce­
saretle, 1960lara doğru başlatılan araştırmaların çeşitli düzeyde yabancı dil üzerinde dene­
meye ve bir sistematik yaklaşım geliştirmeye başladım. Bu konuda kaynak olmaması, yapı­
lan çalışmaların hemen hemen tamamen Hint-Avrupa Dillerinde olması kuşkusuz ki işe ba­
şından başlamayı gerektiren en büyük etkendi. Bu koşullar altında, kendi olanaklarımla
üniversite çatısı dışında çalışırken, ilk İngilizce'den Türkçe'ye çeviri yayınımı yaptım. 117
İtiraf etmeliyim ki henüz işin başında, büyük bir işin ya da şimşek-çekici bir uğraşım peşin­
de idim. Ama İngilizce'den Türkçe'ye çeviri nin TürRçe'den İngilizce'ye çeviriden daha zor
olduğunu şaşırtıcı bir şekilde vurgulamaya başlıyordum. Peki niye bir Hint-Avrupa Dili
üyesi olan İngilizce'den Türkçe'ye, bir yabancı dilden anadilimize çeviri daha zordu? Bunu
nasıl haklı gösterebilirdik?
Çeviri sorunlan konusunda Türkçe'den İngilizce'ye araştırmalan yayınlarken 118
tek kalıpsal ya da tek-düze biçimsel bir yapı ile soruna yönelmiştim. Oysa İngilizce'den
Türkçe'ye çeviri'de sabite'nin (3) olarak saptanabümesine karşın, kaynak-dildeki tek bir
noktadan çıkışa karşı hedef-dilde, Türkçe'de üç ayrı nokta vardı. Bunların bire indirgenmesi
tek-düze bir sistematik için kaçınılmaz bir şarttı. Zorluk da buradaydı. Üç ayn hedef nasıl
tek müşterek bir hedef olarak saptanabilirdi?
Ük ürünlerin ortaya konulduğu 1969'dan ancak yedi yıl sonra bu soruya, önemli
bir soruna cevap bulabildim ve bunu İngilizce'den Türkçe'ye çeviri için olduğu kadar tüm
Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye çeviride geçerli olabileceğini rapor ettim . 119 Gerçekten
bu ilk kaynak araştırmalan literatüre ilk kez geçiyordu ve özgün çalışmalar, derinliğine araş­
tırmalar on beş yıllık bir uğraştan sonra çeviri sorunlanna bir çözüm olarak ortaya konuyor­
du. İmkânsız gibi görünen bu sistematik yaklaşım ve yöntembilim, dilbilimi yanısıra modem
matematiksel ve mantıksal etkenlerle sonunda insan aklına dayalı kesin bir iletişimi uygula­
yıcının yaranna, araştırıcının hizmetine sunuyordu, üç hedef nasıl tek hedef olabilmişti?
İletişim nasıl doğrusal bir nitelik kazanabilmişti?
Metot ve Materyal Bölümünde açıklandığı ve çeşitli örneklerle bu çalışmada da
belirtildiği gibi, Uç hedefin tek hedefe indirgenebilmesi üç ayn işaretleme ve değerlendirme
sonucu gerçekleştirilebilmiştir. Kesilen parçaların çift-işaretleme'ye tâbi tutulmalan sonucu
indirgenerek en küçük ortak kat'ın değerlendirilmesi ile üç ayr. hedefin tek bir noktada
kesişmesi sağlanmakta, böylelikle sonuca gidilmektedir. Bununla birlikte bazan doğrudan
116—
117—
118—
119—
Sedat Törel, "M e k a n ik Ç e v iri'n in sağlad ığı İm k â n la r ", D ünya Gazetesi, 9.10.1975,
s. 2
Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969).
Sedat Törel, Ç ev iri Sanatı (Ankara: Törel Yayını 1964).
Bkz. Sedat Törel, " Hindu-Avrupm Dillerden Türkçe'ye Çeviri yönünde geliştiril­
miş sistematik bir y ö n te m ", B ilim ve T e k n ik , Ankara, 8 (8 7 ): 2 6 —28, 1975.
dcğruya tek harfli bir denkleme gidilmesi, en küçük ortak katın bire indirgenmesi ile niye
karşılaşılmaktadır? Bunun cevabı son derece basittir. Çünkü bazı matematiksel işlemlerle
aynı kurgusal olasılığa ender de olsa, varmak mümkündür .Başka bir deyişle İngilizce ile
Türkçe cümlelerin iki ayn dili temsil, etmelerine karşın fikirsel iletişimde benzer, hatta aym
dcğrusaDığa sahib olmaları da olasıdır. Bir örnek verip bu paralel doğrusallığı birlikte göz­
leyelim.
It has been reported/ / that these tumors are benign / in most cases, (özel)
ag
rapor edilmiştir.
82
ki bu tümörler iyicildir -> bu tümörlerin iyicil oldukları
a^
olguların çoğunda
S= a
Olguların çoğunda bu tümörlAin iyicil oldukları rapor edilmiştir.
Bu tür kolaylıkla çözülen ve çoğu uygulayıcı'yı şahane yanılgıya sürükleyeli bu tip
cümleler fikirsel iletişimde iki ayn dil arasında tek ortak kavşak nokta şeklinde belirdiği
içindir ki en küçük ortak kat uygulamasına gerek kalmadan çözüm için denklem hemen ya­
zılabilmektedir. Ama yine bu şahane yanılgı yüzür-dendir ki, "İngilizce cümleyi sonundan
tutun ve başa doğru gidin, çeviri olur" gibi tutarsız yönlendirmeler ülkemizde çeviri sorunu­
nu bir çıkmaza sokmuş ve bazı dilbilimcilerin bir sürü kuramsal, işlemez öğretileri sonucu
doğru çeviri çok kez aranır bir çaba olmuştur. Oysa geliştirilen bu sistematik yaklaşımla,
çeviri sorununu kökünden çözümlemek mümkündür.Böylelikle sözcük sözcük çeviri kesin
doğrulukla yapılabilecek ve yanlışlıklar önlenebilecektir. Daha önceki bir kitabımda 120,da
bir çeviri eser 121 hakkında söylediklerimi buraya aktarmak istiyorum:
"Aslında bu alanda büyük bir hizmet olmasına karşın... bunun Türkçe'ye
mealen ve çok kez ek bilgi katılarak aktarılmış olduğu hemen gözle­
nir." 122
Aynı gözlem birçok tıbbi çeviri kitapları içinde genellikle geçerli bir gözlemdir.
Bu konuda bir örnek verelim.
"Furthermore, extreme hyperventilation produces EEG changes and
symptoms (dizziness, fainting) similar to those o f hypoxemia. Both
the metabolic arid electroencephalographic abnormalities o f hypocarbia
can be reversed by hyperbaric oxygenation." 123
İngilizce bu pasajı geliştirdiğimiz sistem uyarınca aşağıdaki işlem sonucu çözmek
ve nihai çeviri ürününü elde etmek olanağı vardır. 12
120—
Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981)
s. 291
121—
Bkz. Prof. Dr. N .K . M enteş ve D o ç . Dr. G. M e nteş in R e v ie w o f P h ysiological
C hem istry (Am erika. Lange Medical Publications, 1973) adlı eserden Türkçe'ye
çevirisi
122—
A y . es. s. 290—295 F iz y o lo jik K im y a 'y a B akış (İzm ir:, Ege Üniversitesi Yayını
1 9 7 6 ),s .l
122—
.Allan A . Smith,
"R ecen t Developm ents in Anesthesia", T h e Surgical C linics o f
N orth A m e ric a (A m erica: W.B. Saunders C o .) 55 (4 ) — 821.
124—
Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti.
V * ? r a , 1931)
s.
2 9 6 — 300.
üstelik (+)
aşın hiperventilasyon O
ac
oiuştumr
jEEG değişiklikleri
al
a4
□
semptomlar (baş dönmesi, bayılma)
- -ve
t
ki benzer
benzeyen
hipoksemininkilerine
a2
0
S =\b + a
t>2 - - - - - gerek metabolik gerekse elektroensefalografık anormallikler/i
(anormal durumlan) O
bj
hipokarbianın
82 — - - tersine çevrilebilir □
a^
hiperbarik oksijenasyonla
b
®
S —b + a
Bu işlemden sonra sonuçlanan çeviri ürünümüz :
Üstelik, aşm hiperventilasyon EEG değişiklikleri ve hipoksemininkilere benzeyen
semptomlar (baş dönmesi, bayılma) oluşturur. Hipokarbianın gerek metabolik gerekse
elektroensefalografık anormallikleri (anormal durumlan) hiperbarik oksijenasyonla tersine
çevrilebilir. 125
Aynı İngilizce metin serbest bir çeviri ile konunun bilim adamlannca aşağıdaki
gibi çevrilmiştir:
"Bundan başka, aşın hiperventilasyon EEG değişiklikleri yapar ve semp­
tomlar (baş dönmesi, bayılma) hipoksi semptomlanna benzer. Hipokarbinin hem metabolik hem de ensefalografik anomalileri hiperkarbik oksi­
jenasyonla tersine çevrilebilir."126
Bu tür farklı çeviriler Nelson ve Guyton gibi yazarlardan yapılan çeviriler için de
söylenebilir. Çünkü çeviri yaparken sistem uygulamamak konuyu bilen bilim adamlannın
kendi deneyim ve gözlemlerini de eklemesi rizikosunu büyük çapta davet etmektedir. Dene­
yimi daha az olanlar ise, sisteme dayalı çeviri yapmadıkları taktirde konuyu daha da zayıf
125—
Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti.
126—
Refik Paykoç ve ark.. Cerrahi K ilin ik le ri, A n es te zik M ad d elerin K a lb e E tkisi (A n k a ­
Yayım, 1981) s. 299.
ra: Güven Kitabevi, 1977), ss (4 ), 895.
63
bir çeviri ürünü olarak gerçekleştirmekle karşı karşıyadır ve maalesef bu tür çeviriler tıp li­
teratüründe tehlike yaratabilmektedir. Oysa geliştirdiğimiz çeviri sistemi, ele alman pasajın
anlamını aynen, anlamına eklemeden ve anlamını eksiltmeden, Türkçe'ye çevirebilmemize
olanak sağlamaktadır. Çeviri belirli kriterlerle gerçekleştirildiği için boşuna zaman kaybe­
dilmemekte ve en kesin doğru sonuca tek-düze işlemlerle vanlabilmektedir.
Görüşlerimizi doğrulamak ve tartışmamızı örnekleme ile sürdürebilmek amacıyla
oldukça zor bir dili olduğu tıp çevresinde kabul edilen Lehninger'den bir pasaj alarak bunu
çevirelim.
"There is a hierarchy in the organization o f the mammalian endocrine
system. The hypothalamus secretes peptides called releasing factors and
inhibitory factors, each o f which stimulates (or inhibits) the release of
one o f the anterior-pituitary hormones, such as adrenocorticotropic
hormone, thyrotropic hormone and the gonadotropic hormones. These
in turn act on snecific target tissues. Some (possibly all) o f the hormones
bind to specific hormone receptors, proteins located either on the cell
surface or in the cytosol."
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımın ve elde edilen bulguların etkinliğini sözde
bırakmamak ve tartışmamızın tutarlılığını göstermek amacıyla biraz önce sunulan tıbbi
pasajda çeviri öncesi gözlem, bulgu ve hazırlıklarımızı birlikte yapalım.
Biyokimya anabilim dalında oldukça zor olan bu materyal içinde çevirmeni bekle­
yen ne gibi zorluklar, hatta tuzaklar var? Bunları geliştirilen bu sistematik yaklaşımla nasıl
açığa, anlaşılabilir biı duruma çıkararak yanılgı payı sıfıra indirgenebilir? sıralayalım.
1— "There is" ayrı kesilip, ayrı bir antite olarak çift-işaretlemeye tâbi tutulmalı­
dır. "There" sözcüğü İngilizce'de bu çerçevede deyimsel olarak kullanılmaktadır ve ancak
"to be'"nin bağımsız şekli ile anlam kazanmaktadır.
2— "Called” fiilin üçüncü şekli "past participle" olup birisim olan "peptides",
dan sonra geldiğine göre, "which are" sözcüklerini kamufle bir şekilde kullanmaktadır. Do­
layısıyla, "called" tam-zamanlı bir fiil olmayıp (K i) Değişkenlik işlemi sonucu doğru bir
şekilde çözümlenebilir.
3— "Releasing" fiilin ing'li şekli (present participle) olup bir isim olan "factors"
sözcüğünden hemen önce kullanılmaktadır, öyleyse, fonksiyonu bir sıfat işlevi olup -rak/-rek
olarak çevirisi yapılamaz. Çevirisi ya -cı/-ci/ -cu/-cü veya Türkçe'ye uyumla -an/-en olarak
gerçekleştirilebilir.
4— "Releasing factors and inhibitory factors" bir liste halidir ve Ortak Parantez
uygulaması gerektirir.
5— Each o f which stimulates" sözcükleri (ki+fiil) olarak (K İ) Rötuşuna tâbi
tutulmalıdır. Çünkü buradaki "each" sözcüğü "factors"'e refere etmekte ve bunun sonucu
olarak da (K İ) Rötuşu kaynak dildeki sunu olan "which stimulates" yki+fiil) esasına göre
gerçekleş ti tümelidir.
127—
A lbert L. Lehninger, B ioch em istry (N e w York : Worth Publishers, Inc., 1975), s.826.
64
6— "Or inhibits" parantez-içi olarak verildiğinden, sadece yeri işaretlenerek son­
radan montaj yoluyla Türkçe'ye aktardır. Başka bir deyişle Ortak Parantez işlemini uygula­
maya hiç de gerek yoktur.
7— "Such as . . . . . . . . . hormones" sözcükleri bir listeleme durumu olduğunu
açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla "such as'"den sonra Ortak Parantez işlemi uygu­
lanmalıdır. Diğer taraftan, Ortak Parantez uygulamasından kaçınmak istenildiği taktirde,
hepsinin de aynı parça içinde çeviri işlemine tâbi tutulması zorunludur.
8—
"These" belirgin özne olduğu için ayrı bir parça olarak çeviri işlemi görme­
lidir.
9— ” In turn" sözcükleri, virgülle belirtilmemiş olmalarına ve sırasal olarak cümle
başında yer almamalarına rağmen açıcı nitelik ve niceliğindedir. Dolayısıyla bu sözcüklerin
çeviri'de parça olarak işlem görmeyip, marja yazılmaları ve elde edilen nihai denklemde en
başa yazılmaları sistem gereğidir.
10— "Some (possibly all) of the hormones" sözcükleri içinde "possibly all'"in
parantez içi oluşu ve yam zamanda belirgin özne ünitesi "some o f the hormones'"un devam­
lılığını parçalayışı not edilmelidir. "Possibly all" parantez-içi olduğundan cümle'nin yapısal
bütünlüğü ile ilgisi yoktur. Marj a yazılır ve işaretlenen yere çeviri sonunda montajı yapılır.
"Some of the hormones’ belirgin bir özne olarak, ayrılmaz bir bütün olarak bir parça şeklin­
de işleme tâbi tutulur.
11— "Proteins” sözcüğü bir isimdir ve isim olan "receptors" sözcüğünden hemen
sonra yer almaktadır. Yine gözlem ve elde edilen bulgularımıza göre bu iki isim arasında
"which are" kamufle edilmiştir. Yani (Ki) Değişkenlik işlemine gereksinim vardır. Çünkü
aslında buradaki tam-bilgi, "which are proteins" dir.
12— "Located" sözcüğü fiil'in üçüncü şekli (past participle) olup bir isim olan
"proteins"'den hemen sonra gelmektedir, öyleyse, edilgen bir durum sözkonusu olup yine
ilgi zamiri ve yardımcı fiil kamufledir. Bu gizli ilişki ya da çevirmeni bekleyen tuzağı açıkça
yazdığımızda, bu "which are located " olarak belirtilir.
13— Gerek "proteins" gerekse "located" peşpeşe aynı anahtarı kullandığından ve
fikirsel bir sıra olduğundan ortak parantez uygulaması gereklidir. "Either . . . or" ve bunu
izleyen listeleme de açık bir şekilde Ortak Parantez uygulanması gereğini ortaya koyar.
Bukadar kısa bir pasaj içinde bir düzineden fazla sorun abartılmış bir tablo suna­
bilmek gayreti gibi bir çabanın ürünü değildir. Ne de çeviri'nin çok çetin bir uğraş olduğu
bir kez daha vurgulanmak istenmiştir. Sunulan açıklamalar, geliştirilen sistematik yaklaşı­
mın ne denli etkin ve kolaylık sağlayıcı olduğunu somut bir şekilde desteklemek, hatta ka­
nıtlamak içindir. Şimdi bu söylenenlerin de iddia ya da iddialı olmadığını sergilemek için
bu tıbbi pasajın bütün cümlelerini teker teker ele alıp, çeviri işlemlerini ve elde edilen sonuç­
ları izleyelim.
1—
There is/ / a hierarchy/ / in the organization/ / o f the mammalian endocrine
system.
a^ —
vardır.
ag
bir hiyerarşi
—
^
&2
—
—
düzenlenmesinde
memeli hayvanların endokrin sisteminin
S= a
Gözlenildigi gibi bu cümle'de En Küçük Ortak Kat ve değerlendirmeye dahi gerek
kalmadan çöziim sağlanmıştır.
The hypothalamus/ / secretes/ / peptides/ / called/ / releasing factors / / and
inhibitory factors/ / each o f which stimulates (or inhibits) / / the release o f
one o f the anterior-pituitary hormones, / / such as/ / adrenocorticotropic
hormone,/ / thyrotropic hormone/ / and the gonadotropic hormones.
bj
t
t
—
hipotalam O
a^2 —
salgılar/ salgılamaktadır □
al l —
pep tidier
a^Q —
ki adlandırılır -*
adlandırılan /ki demir -»■ denen
I------------ 1
i
ag
—
ag
- ve-inhibe edici etkenler
salıcı etkenler
1_________ I
y a da ki
f
a^
—
biri tarafın ­
a
(
)
-*■ biri tarafından uyarılan
dan inhibe
ed ilen
ki biri uyarır
âg
— salınımı/nı/n
—
a4
ön-pitüiter hormonların birinin
- - - gibi
ı---------- 1
a^
—
adrenokortikotropik hormon
a2
-
ag
- ve - gonadotropik hormonlar
- tirotropik hormon
ı---------------
b
©
a
m
i
S =b + a
Daha önce açıklandığı ve burada açık bir şekilde gözlenildigi gibi 13 parçalık bir
cümlede tek □ olup hudut taşları üzerinde göstergeler gözlenildiğinden Ortak Parantez endikasyonu vardır. Çift-işaretleme normal durumda aşağıdan yukarıya uygulanırken, Ortak
Parantez'de ünitelerarası yukarıdan aşağıya doğru uygulanmış ve oldukça büyük bir cümle
iki'ye indirgenebilmiştir. Burada "each o f which" Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla "biti
ile uyarılan (inhibe edilen)“ olarak çevrilmiş olmakla beraber, kaynak dile göre uygulanan
(K î) Değişkenlik işlemi sadece (which + fıil'e) dayanarak bu "uyaran (inhibe eden)" olarak
da gerçekleştirilebilir. Bu cümle'de, Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla estetik bir rötuş
66
"denen" yerine "olarak bilinen" şeklinde uygulanabilir. Ancak biitün bu uygulanan , gözlenildiği gibi, geliştirilen sistematik yaklaşım çerçevesinde yapılmakta ve zor bir cümle'de
azami kolaylık ve kesinlik sağlamaktadır.
3—
These / / in tum act/ /on specific target tissues.
Sırasıyla ^
b^ —
bunlar
a2 —
etki yaparlar (etkilerler) □
a^
belirgin hedef dokular üzerinde (belirgin hedef dokular/1)
—
O
. .b.
a
®
0
S = b -f a
Bunu sözcük sözcük çevirdiğimiz taktirde "on/üzerinde" gerek kaynak gerekse he­
def dilde aynen kullanılabilir. Ancak İngilizce ve Türkçe'de fiillerin edat almaduruml
ıda
değişkenliği öngören durumlarda her dilde gerekeni yapmak lâzım. Nasıl ki Ingilizce'd
Ali
arrived in Sivas" denir, Türkçe'de de "Ali Sivas'a vasıl oldu demek" lâzım. Bu ise, çeviri ile
ilişkisi olmayan dilbilgisel bir rötuştur.
4— Some (possibly ali) o f the hormones / /bind / / to specifichormone
receptors,/ /proteins/ /located/ /either on the
celisurface/
/or inthtecytosol.
(hepsi
mümkün)
b j - r- horm ani arın bazılan (
A
ag
ag
ag
)
O
bağlanır/lar □
—
özgül hormon reseptörlerine /alıcılarına
—
ki proteindir
—
ki bulunur -*■ bulunan
protein olan
I------- 1
aj
X
a2
- - ya - - hücre yüzeyinde
^5
sitosol içinde /sitosolda
1_____ 1
â
H
S =b + a
"Ki proteindir" sözcükleri Ki + isim + fıü olarak gözlenmesine rağmen, -an/-en ola­
rak Türkçe’ye geçmektedir. Bunun nedeni ise, geliştirilen çeviri sisteminde (K i) Değişkenlik
İşlemi ya da (Ki)Rötuşunun daima kaynak-dildeki duruma göre yap'ıldığı gerçeğidir.Kaynak-
67
dildeki durum da (Ki + fiil) olduğuna göre, bu hedef - dile, Türkçe'ye -an/-en olarak geçer.
Şimdi eide edilen nihai çeviri ürününü tam-metin olarak verdim.
Memeli hayvanların* endokrin sisteminin düzenlenmesinde bir hiyerarşi
vardır. Hipotalam adrenokortikotropik hormon, tirotropik hormon ve
goriadotropik hormonlar gibi ön-pitüiter hormonların birinin salınımının
biri tarafından uyarılan (inhibe edilen) salrcı etkenler ve inhibe edid
etkenler diye bilinen peptidler salgılamaktadır. Sırasıyla bunlar belirgin
hedef dokularını etkilerler. Hormonların bazdan (hepsi mümkün) ya hüc­
re yüzeyinde ya da sitosol içinde bulunan ve protein olan özgül hormon
alıcılanna bağlanırlar.
Sözcük sözcük (mot-a-mot) olarak gerçekleştirilen bu çeviri'de pasajın hakim uslûbu S = b + a olduğunu gözlemek olanağı vardır. Tek cümle'de sonucun S = a çıkması son
derece normal ve tutarlıdır. Çünkü sondan başlayıp baş tarafa doğru ilerleme b + a'dan da
kolaylıkla görülmektedir. Üslupta açıcdar ve ortak parantez tekrarlandığı gibi parantez-içi
özellikler de vardır ve zor olan bir konu akıcı bir şekilde kaleme alınmıştır. Uygulanan sis­
tem orijinal pasajı aynen Türkçe'ye aktarabilmiş ve bir yerinde (one o f which) deyimini
(by one) olarak açmıştır.
Gözlenildiği gibi geliştirilen bu çeviri sistemi ne SaussureÜn biçimselliği128 ne de
Chomsky'nin yapısallığı 'nı
temel
alarak ortaya çıkmıştır. Zaten bu ünlü dilbilimci­
ler çeviri işlemi ile değil bireysel Hint-Avrupa dillerinin (özellikle Fransızca ve İngilizce'nin)
özellikleri, gelişimi, semantik olguları v.b. ilgilenmişler; fikir iletişiminde çeviri mekanizması
tamamen alanları dışında kalmıştır. Zaten ülkemizde, özellikle Fransızca'nın etkisi altında
kalan dilbilimcilerin Saussure'den esinlenen anlayışı ile geliştirilen bu çeviri sistemine gereği
gibi eğilememelerinin nedeni de bu yüzden olmalı. Oysa geliştirilen çeviri sistemi ile ortaya
konan nihai çeviri ürününü bu kriterlerini kullanarak ürünün dilini değerlendirmeleri mümkün
olabilmesine rağmen, geliştirilen sistematiğe kendi işlerliği ve kapsamı içinde eğilmek zo­
runludur. Adında ortaya konan bu özgün yaklaşım, yöntem ve bir bütün olarak çeviri
sistemi yerli malı özgün bir sistemdir. Hint-Avrupa dilleri ve Türkçe arasındaki ilişkiyi,
bağıntıyı ve insan-aklına dayalı bir çeviri mekaniğini130 elde edilen başarılı bulgu ve verilere
göre kabul etmemek ancak bir önyargı olabilir. Başlangıçta ve geniş-çapta tıp literatüründe
kullanılan bu çeviri sisteminin her biüm dalında da etkin bir şekilde kullanılabileceği kuşku­
suzdur. Çünkü çeviri'ye hazırlık ve çeviri ürününü elde ettikten sonra dilsel özelliklerin değer­
128—
129—
130—
Ferdinand de Saussure, C ours d e Linguistique G eneral (Paris:Payot, 1916). Türkçe
çev. Genel Dilbilim Dersleri, cilt 1—2 (Ankara: Türk D il Kurum u Yayınları, 1978)
ss. 5 9 -7 2 , 37—41.
N oam Chomsky, S y n ta c tic Structures (T h e Hague: M o u to n 1957) ss. 35—65.
İngilizce'den olduğu gibi Fransızca,-Almanca, İtalyanca ve İspanyolca'dan dolayı­
sıyla tüm Hint-Avrupa dillerinden T ürkçe'ye çeviri yönünde geliştirilmiş sistematik
yöntem ilk kez Bitim ve Teknik Dergisinde rapor edilmiştir. (Bkz. Sedat Törel,
"Hindu-Avrupai Dillerden Türkçe'ye Çeviri Yönünde Geliştirilmiş Sistematik B ir
Y ö n t e m " Bitim ve Teknik, Ankara, 8 (8 7 ): 26—28, 1975) A y n ı konu'da Bkz. S.
Törel, H in t-A vru p a Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi
Yayınlan, 1976), ss. 8—14. Daha sonra Türkçe'den Hint-Avrupa Dillerine çeviri
yapılabileceği rapor edilmiştir.Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe
ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti. 1981) ss. 357—384.
68
lendirilmesi ya da değerlendirilmek istenmesi, çeviri işlem ve süreçleri sırasında hiçbir rol
oynamamaktadır. Fikir iletişimi, değişkenlik ve geçişler tamamen geliştirilen kriterler uya­
rınca mekaniktir ve çeviri sistematiği kaynak dilden hedef dile yansıma kadar üstün bir et­
kinlikle, son derece pratik bir şekilde çeviri olanağı sağlayabilmektedir. Bütün mesele bu
sade ancak çok değişik mekanizma'ya, yeni bir düşünce ya da açı'ya alışabilip uygulayabil­
me meselesidir. Çoğuna ters görünen soyut olan dilsel bîr olayın nasıl somut olarak gerçek­
leştirilebilmesidir. Ancak cebirsel yaklaşım, modern matematik ve mantık etkenlerinin de
bu mekanizma'da rol oynadığı gözönünde bulundurulduğu takdirde, bunun karşı çıkılmak
istenildiği gibi imkânsız olmadığı kabul edilecektir. Kaldı ki bugün dünyamızda Hint-Avnıpa
Dilleri arasında mekanik çeviri sistemleri alanında bir hayli yol alınmış bulunmaktadır.
Geliştirilen bu sistematik yaklaşımın etkinliğini bir başka açıdan da doğrulamak
olanağı vardır. Biraz önce kullandığımız "yansıma" terimine dönerek, bu çeviri sisteminde
kaynakdildeki metinlerde yapılan yanlışlıklam da aynen çeviri ürününe yansıdığım, yani
yanlış bir materyali bu sistemle çevirdiğimiz zaman, yaklaşım sistematik veya mekanik ol­
duğundan, metne hiç müdahale yapmadan çeviri işlem ve sürecini tamamladığım rapor etmek
tartışmamız için son derece destekleyici bir veridir. Bu gerçeği, başka bir açıdan alırsak,
kesinlikle şu söylenebilir: Bu sistematik çeviri yaklaşımı ile kaynak metinde yanlışlık sapta­
nabiliyor ve bu saptama sonucu gereken düzeltmelere gidilebiliyor. Görüşümüzün iddialı ya
da sansasyonel bir netilik taşımadığım tıp dünyasımn çok ünlü kitaplarından aldığımız çe­
şitli örneklerle kanıtlamak istiyoruz. Bu örneklerimiz aşağıdadır:
1— "More gradually after loss o f blood volume, other compensatory
physiological mechanisms such as release o f antidiuretic, hormone
and aldesterone are initiated which act to re-establish intravascular
volume at the expense o f extravascular fluid"131
Cümle'yi parçalayıp çeviri işlemlerimizi uygulayalım.
More gradually after loss o f blood volume132 other compensatory
physiological mechanisms/ / such as release o f antidiuretic hormone
and aldesterone/ / are initiated/ / /which act to re-establish/ /
intravascular volume/ / at the expense o f extravascular fluid.
(kan volümü kaybından
sonra daha tedricen)+
C2
—
diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar
cj
—
antidiüretik hormon ve aldesteron salınımı gibi
bjı
—
başlatılır/başlar
ag
—
ki tekrar tesis 'etmek için hareket eder
için hareket eden
a2
—
intravasküler volüm/ü
aj
—
ekstravasküler sıvı/nm pahasma
O
□
-*
tekrar tesis etmek
131—
Sleisenger and Fordtran, Gastrointestinal Disease (Philadelphia : W.B. Saunders
132—
Burada bu açıcı olarak işleme sokulmuştur. Daha önce bu kısım normal parça ola­
rak da işlenmiş, yine ay m sonuç elde edilmişti„ (Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a
G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 57.
Co., 1973), s. 196.
69
c
®
-t>..
*
□
2 t
(+) S = c + a + b
Şimdi elde edilen nihai çeviri ürününü yazalım :
Kan volümü kaybından sonra daha tedricen, antidiüretik hormon ve
aldesteron salıntım gibi diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar
sıvı/nın pahasına intravasküler volümü tekrar tesis etmek için hareket
eden başlatılır/başlar.
Elde edilen nihai çeviri ürünü yanlıştır. İlk akla gelen, çeviri sisteminin her zaman
işleyemiyeceği ya da bizim yanlış uygulama yapma ihtimalidir. Ancak her iki varsayım da
yanlıştır. Yani sistem yine etkinle işlemiş bulunuyor, öyleyse?
öyleyse, tekrar kaynak-dildeki materyala kritik bir gözle bakalım. İngilizce metin
yanlış olabilir ve geliştirilen bu sistem materyali bir yansıma gibi aktardığına göre, İngiliz­
ce'deki yanlış aynen aktarılmış olabilir.
İngilizce metin tekrar incelendiğinde, önemli bir yanlışın varlığı hemen ortaya
konur: fiil "are initiated" dan hemen sonra ilgi zamiri "which" kullanılmıştır. Bu ise büyük
bir hatadır. Çünkü herkesin de bildiği İngilizce dilbilgisi kurallarına göre, bir ilgi zamiri an­
cak bir i; îm/fiil - isim/ zamir'den sonra gelip bu sözcüğün yerini alarak anlamını açıklar.
Bu olgu gerçekten önemlidir ve geliştirilen çeviri sisteminin üstünlüğünü kanıtlayıcı bir delildir. Çünkü bu sistemle değil mot-a -mot çeviri yapmak, kaynakdildeki gözden
kaçan hatalar dahi saptanabiliyor ve gerekli düzeltmeler yapılabiliyor. Kuşkusuz iki dilde
yazan bireyler için bu sistem çok etkin bir kontrol mekanizması işlevini de görebilir.
Şimdi cümle'yi düzeltip tekrar çeviri işlemine tâbi tutahm.
More gradually after loss o f blood volume) other compensatory
physiological mechanisms/ / such as release o f antidiuretic hormone
and aldesterone/ /which act to reestablish/ / intravascular volume/ /
at the expense o f extravas&ilar Quid/ / are initiated.
(kan volümü kaybından
sonra daha tedricen)
b5
- diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar
b4
- antidiüretik hormon ve aldesteron sahnımı gibi
b3
- tekrar tesis etmek için hareket eden
b2
- intravasküler volümü
bl
- ekstra vasküler sıvı/nın pahasına
- başlatılır/başlar
- -b
a
-
□
(+)
l+J-S = b + a
®
_
m
70
O
Elde edilen nihai çeviri ürünü:
Kan volümü kaybından sonra daha tedricen, «kstravasküler sıvı paha­
sına intravasküler volümü tekrar tesis etmek için hareket eden antidiüretik hormon ve aldesteron salınımı gibi diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar başlatılır/başlar.
Bu çeviri doğrudur ve biraz önce yaptığımız tartışmaları doğrulayıcı nitelikte olup
geliştirdiğimiz çeviri sisteminin etkinliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Şimdi İngilizce tıp literatüründe çok karışık bir şekilde gözlenebilen cümleler
arasından biri üzerinde duralım.
Von Euler isolated a lipid fraction in 1936 which he felt was
produced by the prostate, ergo prostaglandin. 134
Bu cümlenin, geliştirdiğimiz çeviri sistemi uyarınca ele alınmadan önce çalışma'da
yapılan gözlem ve elde edilen bulgular doğrultusunda bir değerlendirmeye tutulduğu takdir­
de birçok düşüklük içerdiği ve bazı kapalı ifadelere yol açacak nitelikte olduğu gözlenebilir.
Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz.
(i)
"In 1936” aslında bir açıcıdır ve cümle başında yer alması gerekirdi. En azın­
dan cümle'deki şekliyle iki virgül arasında olmalıydı.
(ii)
"Which" ilgi zamiri olarak yanlış yerde kullanıldığı için yapısal ve anlamsal
bozukluklara yol açacak niteliktedir.
(iii)
ergo prostaglandin" belki " ---------- - ergo prostaglandin" olarak yazıla­
bilirdi. Aslında bu sözcüklerin "a lipid fraction" sözcüklerinden sonra gel­
mesi hem dilbilgisel hem de yapısal bir zorunluluktu. Şayet bu şekilde yazıl­
mış olsaydı, isimden sonra isim sıralamasında arada gizli bir yardmcı fiil +
ilgi zamiri olgusu da kolaylıkla ortaya konabilirdi.
Böylesine düşük bir cümle'yi çeviri işlemine tâbi tutmak hiç kuşkusuz biraz önceki
örnekte de gözlenildiği gibi aynı hata yansımaları ile bir çeviri ürününe yol açacaktır, öyley­
se bu cümle'nin düzeltilmiş şeklini yazıp çeviri işlemlerimizi uygulayalım.
In 1936) Von Euler/ / isolated/ / a lipid fraction,/ / ergo prostaglandin/ /
which he felt was produced/ /by the prostate.
(1936'da)+
b-L - - - V o n Euler
O
a^
□
- - - izole etti
- - - bir lipid fraksiyonu
83 - - - ki ergo prostaglandindir — >ergo prostaglandin olan
- - - ki o hissetti oluşturuldu
a^ - - - prostat tarafından
134-
b
©
a
m
S= b + a
L .M . Slotkoff, Angiology, 1978.
71
oluşturulduğu mı hissettiği
Alınan çeviri sonucu :
1936 'da, Von Euler prostat tarafından oluşturulduğunu hissettiği
ergo prostaglandin olan bir lipid fraksiyonu izole etti.
Alınan çeviri ürünü tartışmamızda belirtilen hususları doğrulayıcı karakterdedir.
Üstelik İngilizce tıbbi pasajlarda "which" gibi ilgi zamirlerinin yanlış olarak kullanıldığını
ortaya koymaktadır. Başka bir örnek alalım.
In ametropia an optical defect exists which may be o f several varieties134
In ametropia an optical defect exists/ / which may be/ / o f several
varieties.
(Normal olmayan gözde)+
bj
—
optik bir bozukluk O
ag
—
vardır □
a2 —
ki olabilir — * olabilen
a^
birçok şekilde/çok çeşitli
—
b
©
a
E
+ S= b+ a
Nihai çeviri ürünüyanlıştır. Yine which yanlış kullanılmıştır. Cümleyi düzelterek
yazalım ve işlemleri uygulayalım.
In ametropia,) an optical defect/ / which may be/ / o f several varieties/ /
exists
(Normal olmayan gözde)+
^3 —
optik bir bozukluk
P2
ki olabilir - * olabilen
—
b^ —
a^
O
çok çeşitli
- - - vardır
□
b
©
a
S
+ S= b + a
Normal olmayan gözde, çok çeşitli olabilen optik bir bozukluk vardır.
Görüldüğü gibi çevirimiz doğrudur.
Bu tür örneklemeleri bir örnek üzerinde daha durarak noktalayalım.
134—
Merck Manual, s. 1678.
72
"Even though the manner in which these preparations produce their
effects is not known, and although other agents have been found which
help to suppress rheumatoid disease, gold continues to have a favoured
place in the therapeutic program for rheumatoid arthritis in many
circumstances" 135
Gözleneceği gibi bu kaynak cümle'de "which" "found" fiilinden soTıra gelmekte
ve yapısal olduğu kadar anlamsal bozukluğa da yol açmaktadır. Cümle Vi düzelttiğimiz za­
man şöyle olur:
Even though the manner (in which these preparations produce their
effects) is not known, / / and although other agents (which help to
suppress rheumatoid disease) have been found,/ / gold/ / continues to
to have/ /a favoured place/ /in the therapeutic program/ /for rheumatoid
arthritis/1 in many circumstances.
Cümle 'nin başında Ortak Parantez için gerekçe vardır. Ancak parçalarımız oldukça
uzun olduğundan bunları iç-kesme’ye ( ) tâbi tutarak işlemlerimizi kolaylaştırmak olanağı
vardır. Yine sistem kriterleri uyarınca işlemlerimizi düzeltilmiş cümle üzerinde yaparak nasıl
kolaylıkla kesin doğru sonuca gidilebileceğini izleyelim.
tarz/ı bilinmemekle beraber
ki bu preparatlar etkilerini oluştururlar
lerini oluşturdukları
C1
c4
-
bu preparatlann etkile-
-ve- diğer etkenler bulunmuş olmasına rağmen
t
ki römatoid hastalığı süprese etmek için yardım eder -► römatoid
—j hastalığı süprese etmek için yardım eden
bl
■- - altın O
a5
■- - sahip olmaya devam etmektedir
a4
■- - favori bir yer/e
a3
■- - tedavi programında
a2
•- - römatoid artrit için
al
■- - birçok durumlarda
c
2 t
b
©
a
m
□
Elde Edilen Nihai Çeviri ürünü
Altın bu preparatlann etkilerini oluşturduklan tarz bilinmemekle beraber ve röma135—
Joseph Lee Hollander ve Daniel J.MacCarty, Jr.,ed., Arthritis and Allied Conditions
(A Textbook of Rheumatology) (Philadelphia: Lea Febiger, 1976), s. 445.
73
toid hastalığı süprese etmek için yardım eden diğer etkenler bulunmuş olmasına rağmen,
birçok durumlarda römatoid artrit için tedavi programında favori bir yere sahip olmaya de­
vam etmektedir.
Sonuç kuşkusuz doğrudur. Belki bazılarınca Ortak Parantez elemanları vurgulu
görüldüğü taktirde, denklemi, yine geliştirilen çeviri sistemi uyarınca, S = c + b + a olarak
yazarak istenilen vurgulama belirtilebilir.
Tartışma Bölümümüzü sona erdirirken söylenecek söz ya da varılacak yargı, geliş­
tirilen bu çeviri sisteminin son derece pratik ve kolay bir şekilde çeviri uygulamalarında
oynadığı pozitif rol oisa gerek. Bu sistematik yaklaşımın sağladığı yöntemsel yaklaşım,
güven ve otokritik sayesinde en zor çeviri pasajlarım nihai çözüme götürmek mümkündür.
Uzun süreli araştırma ve uygulama sonucu geliştirilen bu çeviri sistemi özgün bir yaklaşım
olup çeviri sorunlarını çözümleyecek bir karakterdedir.
74
1 .7
SONUÇ
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımının işlediğimiz çeşitli tıbbi pasajlardan
da açıkça gözleneceği gibi çeviri'ye bir pozitif yaklaşım, bir disiplin getirdiği söylenebilir.
Çok iyi yabancı dil bilenlerin bile doğal olarak çeviri, iyi ve doğru çeviri yapabilecekleri
varsayılamıyacağma göre, çeviri'de belirli ve kesin teknikleri bilip uygulamak, bir dilden
diğerine sağlıklı bir geçiş için kuşkusuz sağlam bir köprii vazifesi görebilecektir. "Mühen­
dislikte somut olan bu köprü, Lengüistik 'te soyut bir kavramdır ve insan akimdan insan ak­
lına kurulan bir köprüdür."136
Bu sistematik yaklaşımla çeviri olayına bilimsel olduğu kadar teknik bir tanım,
bir kavram getirildiği rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, "bilimsel çeviri, anlatılan fikir ve görüş­
leri hiçbir şekilde değiştirmeden, sözcük ekleyip çıkarmadan bir dilden diğer bir düe geçir­
mektir. Görüş 'aktarmak' bilimsel çeviri kavramının kesinlikle dışında bir olaydır. Başka bir
deyişle, anladığımızı yazmak bilimsel çeviri değildir. Bir pasajda anlatılanı iletmek bilimsel
çeviri kavramının başlıca ve tek nitelik ve niceliğidir."137 Bu sistematik yaklaşım da, verilen
örneklerden de kolaylıkla izlenebileceği gibi, kaynak dildeki bir pasajı hedef-dile bir yansıma,
bir fotokopi hassasiyeti ile geçirebilmektedir.
Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı kullandığı çift işaretleme (yeni fikirler
için harfsal işaretleme, aynı fikirlerin devamlılığı için sayısal işaretleme) en geniş harf-rakam olanak ve olasılıklanndan yararlanmakla sonsuz işlemlere, fikir iletişiminde doğrusal
bir uygulamaya, insanlararası daha iyi biri komünikasyona katkıda bulunacak nitelikler
taşımakta, İngilizce ve Türkçe gibi (aslında tüm Hint-Avrupa dilleri ve Türkçe arasında) iki
ayn dil arasında bir müşterek noktaya dönüşümü sağlamaktadır. Bunu yaparken son derece
ussal, cebirsel denklem, modern matematik ve mantık kullanımı, insan aklına dayalı olmayan
ve dünyamızda halihazırda birçok deneylere konu olan mekanik çeviri yönünde etkin bir
katkıdır. Aslında, bu yaklaşımda felsefe açısından da tutarsızlık olmadığı söylenebilir. Çün­
kü ayn dil konuşan tüm insanlann ihtiyaçları, çevresel bazı gereksinimlerin daha ağır basması
dışında, tüm zaman ve mekân boyutlan içinde aynıdır. Yani, hangi dilde olursa olsun bütün
insanlar aynı ya da benzer şeyleri konuşmakta ve yaşamaktadır, örneğin: çay için insan
hangi dilde konuşursa konuşsun, çayla ilgili düşüncelerini, beğenilerini, eleştirilerini ortaya
koyacaktır. Bu da doğrusal bir fikir iletişiminde tek-düze bir düşünce vaıiığını ortaya koyar
ki hayvansal içgüdü ile asla karşılaştırılamaz. Aynı nedenle, kaynak dilden hedef dile siste­
matik çeviri somut bir düşünce boyutunu farklı sözcüklerle (ki burada bunlar yabancı dil­
lerdir) insan aklından insan aklına geçirebilme yeteneğine sahib olsa gerek. Bütün mesele,
bu yönde geliştirilen kriterler, ya da düşünce taşıyıcılarıdır. Aksi halde, sözlüklerden bulunan
136—
137—
Sedat Törel, Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (AnkaraHacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s.6.
Sedat Törel, Çeviri Araştırma Geliştirme (Ankara: Törel Yayını, 1979), s.l.
75
sözcükleri sıralamakla da çeviri yapıldığı iddia edilmeye kalkışılabilir ki böyle bir şey ola­
maz. İşte bu nedenlerle, ne Saussure'ün tek-dil düzeyinde gözlediği ve ileri sürdüğü biçimsel­
lik, semantik gelişim ne de Chomsky'nin semantik bağıntılı sınırlı hareket kuramını içeren
yapısalcılığı çeviri olayında sözkonusu olabilir. Dahası geliştirilen bu çeviri sistematiğinde
bütün dilbilimcilerin aşırı duyarlılık gösterdikİeri dilbilgisel kurallar ve ilkeler de pek önemli
değildir, önemli değildir, çünkü hiçbir dil ve düşünceyi taşıyan dil gramer'den sonra doğ­
mamıştır. Doğamaz da zaten. Dilbilgisi, dilleri inceleyip elde edilen bilgidir. Dilbilim de
öyle.
İnsan aklının nasıl çalıştığını gözlemek, düşünce mekanizmasını izlemek ve bunlan
zaptetmeye, kaydetmeye çalışmak belki çeviri süreç ve işlemleri için daha doğru bir tanım­
lama ve yaklaşımdır. Böyle olunca, meseleye bu açıdan bakılınca, çeviri'nin neden bu denli
çetin bir olay olduğu daha iyi anlaşılır. Bu yolla deyimleri daha kolaylıkla çözümlemek
olanağı vardır. Çünkü önemli olan sözcük değil insanlararası taşman düşüncedir. Çeviri ise
bütün düşüncelere kanat verecek bir uygulamadır. Belki bir zoriuk, Hint-Avrupa dillerinde­
ki benzer sözcüklere karşı dillerde, burada Türkçe'de bire indirgenecek anlamdaşların ortaya
konulmasıdır tamamen makine çevirisinde. Ama insan-akhna dayalı bir çeviri sistematiğin­
de böyle bir zorluk zaten sözkonusu değildir. Bu nedenle geliştirilen bu sistematik yaklaşım
en ufak bir fire vermeden, bir yansıma ya da fotokopiden farksız İngilizce'den Türkçe'ye
geçiş sağlayabilmektedir. Çalışma boyunca verilen tüm tıbbi çevirilerde gözlenen bu olayın,
bütün diğer disiplinler için de aynen olanaklı olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, tıbbi çeviri için geliştirilen bu sistematik yaklaşımın çeviri alanında
kolajdık, güven, doğruluk ve sürat getirdiği, çeviri'yi gelişigüzel uygulama ve yakıştırmalar­
dan kurtardığı ve bilimsel bir yaklaşımla bilime katkıda bulunduğu söylenebilir, özgün bir
ilk kaynak araştırmasına dayanan ve uygulamalarla etkinliğini kanıtlayan Törel Çeviri Sis­
teminin geniş çapta benimsenmesi ve uygulanması sonucu çeviri sorunlarının çözümlenmesi
yönünde de etkili olacağı rahatlıkla belirtilebilir.
76
1 .8
ÖZET
Bu çalışmada, 1960'lardan bu yana sürdürülen araştırma ve geliştirme faaliyetleri
olduğu kadar deneysel çalışmalar sonucu geliştirilen bu özgün sistematik çeviri yaklaşımı
özellikle tıbbi çeviri alanında son derece başarıyla kullanılmıştır. însan aklına dayalı bir
çeviri sisteminin teknikleri ve süreci üzerinde de durulmuştur.
Bu araştırmada işaret edildiği gibi, kesin kriterler ve işlemlerle gerçekleşti­
rilen çeviri, gelişigüzel çeviri uygulamasına son vererek, son derece kesin ve doğru sonuçlar
ortaya koymaktadır. Birçok dilbilim ilkelerinin çeviri-öncesi safhada ya da çeviri'ye başla­
madan önce kullanılabileceğini öne sürmekte ve çeviri'ye sistematik bir yaklaşımın,Saussure
ve Chomsky'nin ileri sürdüğü ilkelerden birçok boyutlarda nasıl farklı olduğunu göstermek­
tedir. Aynı zamanda, cebirsel denklemlerin, modem matematik ve mantık metodolojisi ile
kullanımını açıklamakta ve çeviri sürecinde insan akimın mekanizması ile, farklı diller konu­
şan ve farklı kültürleri olan insanlar arasındaki düşünce iletişimini araştırmaya çaba sarfetmektedir.
Son olarak, bu araştırma insan akima dayalı otomatik bir çeviri sistemini kuvvetle
desteklemekte ve çeviri ile dilbilim arasında kesin sınırlar getirmektedir. Değişik dillerde
benzer düşünceler arasında bir etkileşimden sonuçlanan bir fikir iletişimi olan çeviri'de
sadece sözcük ve dil bilmenin yeterli olmadığı kesin bir şekilde vurgulanmaktadır. Bütün
alanlarda bilgisayarlarla çeviri'nin başarılı bir şekilde geliştirilebileceği görüşü de sunulmak­
tadır
77
1.9
SUMMARY
In this work, an original systematic translation approach developed following
research and development activities as well as experimental work since the 1960's has
particularly been employed in the field o f medical translation with utmost success.lt has
also been dwelled upon the techniques and process o f a translation system based on the
human mind.
As indicated in this research work, translation realized by definite criteria and
procedures renders extremely precise and correct results, putting an end to random
translation practice. It suggests that many linguistic principles may be used in the pre­
translation phase or before beginning translation and shows how the systematic approach
to translation differs in many dimensions from the principles put forward by Saussure and
Chomsky. It also explains the methodology and use o f algebraic equations, modem
mathematics and logic and attempts to explore the mechanism o f the human brain during
the process o f translation and communication o f thought among people speaking different
languages and having different cultures.
Finally, this research strongly supports an automatic translation system based on
the human mind and introduces definite limits in between translation and linguistics. It
firmly asserts that a mere knowledge o f words or language does not suffice for translation
which is, in fact, a communication of thought resulting from interaction between identical
thoughts in different languages. The view that machine translation can be developed with
success in all fields is also presented.
78
BÖLÜM II
TIBBİ ÇEVİRİ UYGULAMASINA
GİRİŞ
Bu-Bölümde yer alan yaklaşık olarak 2500 deyiş, deyim ve kullanım temel ve uy­
gulamalı tıp bilim dallarında sık sık rastlanılan metinsel uygulamalardır.
Kolaylıkla kabul edilebileceği gibi, çeviri yaparken, ya da düşüncemizi yabancı dil­
de iletmeye çalışırken yalın sözlük anlamı, kavram ve karşılıkları çoğu kez yeterli olamamak­
ta, dolayısıyla çeviri ya da yazmak istediklerimiz istenilen hedefe varamamaktadır. Bu tür
uygulamalarda bir kavramı kalıp içinde görmek, değerlendirmek en etkin bir uygulama yo­
ludur. Sonuca götürücüdür. Çünkü sözcüklerarası anlamsal ilişki ancak böyle bir bağıntı
ile anlamlı yapısal bir çerçeveye sokulabilir. Böyle bir yaklaşım ise, sistematik çeviri için
en sağlam ve güvenilir bir hazırlık aşamasını oluşturacak nitelik ve niceliktedir.
Burada sunulan tüm tıbbi deyiş, deyim ve kullanımlardan gerçekten etkin bir
alıştırma serisi olarak yararlanmak olanağı da vardır. Bu suretle ileride çeviri uygulamaların­
da bunlardan ya da bunlara benzer kullanımlardan çeviri sürecinin gerçekleştirilmesinde
büyük bir kolaylık sağlamak ve istenilen hedefe varmak mümkün olacaktır.
Bu Bölüm'ün diğer bir avantajı da hiç kuşkusuz tıbbi İngilizce için sağladığı deği­
şik ancak pratik ve işlerliliği olan bir sözlüksel nicelik ve niteliğidir. Bölümde yer alan söz­
cüklerin sindirilmesi sonucu tıp alanında kompozisyon çabalarında da kolaylık sağlanabile­
ceği rahatlıkla söylenebilir.
81
A
abréviations used : kullanılan kısaltma­
lar
abdominal viscera, the : kannsal organlar
ability to form, the : oluşturma yetene­
ği, kabiliyeti
ability to permeate : geçirgen olma ye­
teneği
above and below these degrees of
temperatures : bu derecelerin üstün­
de ve altında
abscess : abse
abundant in freshwater fish : tatlı su
balıklarında bol
accelerate chemical reactions : kimyasal
reaKsiyonlan hızlandırırlar
accompany, to : eşlik etmek; refakat et­
mek
accompanied by a secretion : bir salgı­
nın eşlik ettiği
accomplished by : ile başarılan, ile ger­
çekleştirilen
accomplish the biosynthesis : biyosentezi gerçekleştirir, başarırlar; biyosentez olabilir
accomplish these : bunları başarırlar
accounts for its chemical properties :
Kimyasal özelliklerini açıklar
accounts for such alterations : bu tür
değişiklikleri açıklar
account for, to
: birşeyi açıklamak
accumulation of excesstluid, the : fazla/
artık sıvının birikmesi
accuracy of the assay : ölçmenin doğru­
luğu
accurately determined : doğıu olarak tâ­
yin edilen
achieved via : yoluyla başarılmış/başarı­
lan
acted on by pepsin : pepsinin üzerinde
eiKt yaptığı
acting as a limiting boundary : sınırlayı­
cı bir sınır olarak işlev gören
acting in response to : a’ya/e'ye cevaben
hareket eden/faaliyet gösteren
action o f uncoupleds : birleşmeyenlerin
etkisi, işlevi
activated by : tarafından harekete geçi­
rilen, aktive edilen
actively engaged : aktif olarak rol oyna­
yan
acts as a coenzyme : bir koenzim gibi
etki yapar/işlev görür
acts as a metabolic antagonist : metabolik bir etki, nötralleştinci etken ola­
rak hareket eder; metabolik bir
karşıt - etken (antagonist) olarak
etki gösterir
acts as a potent agent : kuvvetli bir
ajan olarak etkiler/davranır
acts as carrier : taşıyıcı olarak iş görür
acute and chronic : akut ve kronik
adequate supply, an : yeterli levazım,
erzak, yiyecek
adequate nutritional intake : yeterli be­
sin alınımı
adhering to the culture dişli : kültür ku­
tusuna tutunan
adhesions to the other organs : diğer or­
ganlara yapışıklıklar, yapışmalar
adjacent : bitişik
adjacent carbon, the : bitişik karbon
adjacent tissues : bitişik/komşu dokular
adjacent to : -a/ -e bitişik
adjoining carbon, an : bitişik bir karbon
adjustments brought about by : tarafmdan/ile meydana getirilen ayarlama­
lar
adjusted to fit the requirements : gerek­
sinimlere uymak için ayarlanan
adjustment to pH changes : pH değişik­
liklerine ayarlama
administered by gastric intubation : gastrik entübasyonla verilen/mideye
sokulan bir tüple verilen
administration o f the hormone : 1ormonun verilmesi
adsorbed by leukocytes : akyuvarlar ta­
rafından adsorbe olan
acid
balance : asit - baz dengesi
acid ■ ba.-ve butter, the : asit - baz tam­
ponu
acid - forming conditions : asit oluştu­
rucu/ oluşturan koşullar
acdify the unknown solution : bilinmiyen çözeltiyi asi t leş ti rir, asitleştirirter
require the physiologic property : fizyo­
lojik özellik kazanırlar
acquired or inherited : edinsel ya da ka­
lıtsal
83
advanced by : tarafından ileri sürülen,
tarafından geliştirilmiş
advanced stage, ar : ilerlemiş bir evre
advanced the views : görüşlerini ileri sür­
dü
advances made : yapılan ilerlemeler
adverse effects : kötü etkiler
affinity to : -a’ya/-e'ye afinite, yakınlık
afflicted individuals : ıstırab çeken bi­
reyler
afflicted with various abnormalities : çe­
şitle anormalliklerden muzdarip
after a few years o f ingesting : birkaç yıl
almadan/yemeden sonra
after antigenic stimulation : antijenik
uyandan sonra
after the name : adına izafeten
against the delirious effects : çılgın/çok
şiddetli etkilerine karşı
agents grown, the : üretilen etkenler
aeerecate and settle : toplanıp çökerler,
biraraya gelip/kümeleşip dibe çö­
kerler
aggregation o f all the enzymes, the : bü­
tün enzimlerin toplanması
aggregatioh o f bile salts : safra tuzlanmn
birikimi
aggressiveness : saldırganlık
alert state, an : hazır, uyanık durum
alimentary system/tract, the : sindirim
sistemi/kanalı
aliquot, an : bir kısım
alleviated by : ile hafifletilmiş, ile gide­
rilmiş
all forms o f life : bütün yaşam şekilleri
all necessary end products : bütün gerek­
li nihai ürünler
alljaf ^sudden : birdenbire, aniden
allows_Iattv acids to form : yağ asitleri­
nin oluşmalanna müsaade eder, ola­
nak verir
allows them to form : oluşmalarına/
oluşturmalarına müsaade eder
ali posess : hepsi de sahiptir
all that is known : bütün bilinen
almost entirely : hümen hemen tamamen
along the axes : eksenler boyunca
alterations m tension : tansiyonda/ba­
sınçta değişiklikler
alterations in the blood pressure : kan
basıncında değişiklikler
altemativelv : alternatif olarak
alternative routes : alternatif yollar
alters the metabolic fate : metabolik so­
nucu değiştirir
alters the rate : hızı değiştirir
although many analogies may be drawn :
birçok benzer durumlar ortaya ko­
nabilmesine karşın
although there is no difference : fark ol­
mamasına ragmen, karşın
amazing specificty, the : şaşırtıcı özgül­
lüğü
amelioration o f the signs and symptoms:
semptom ve işaretlerin iyileşmesi,
iyiye doğru gitmesi
amelioration o f the symptoms : semp­
tomların iyileşmesi, iyileştirilmesi
ample Droof : bol delil
analogous to ADP : ADP'ye benzeyen,
ADP ile kıyaslanabilen
analogous to the flow : akımına benzer
anatomic lesions characteristics to : -a'ya
-e’ye karakteristik olan anatomik
lezyonlar
and now : ve artık, ve şimdi
anemia frequently occurs : kansızlık sık­
lıkla vukubulur
anemia occuring in infancv : okul - çağı
öncesi çocuklukta vukubulan kan­
sızlık
anucleated cells : çekirdeksiz hücreler
antagonists such as : gibi karşıt-etkenler
antibodies which react : tepkime göste­
ren antikorlar
antibody producing areas : antikor yapı­
cı/üretici alanlar
antidotes developed : geliştirilen panze­
hirler
antigens extracted : çıkarılan antijenler
any given atom
belirli herhangi bir
atom
apart from changes in : de/ki değişiklik­
lerden başka
apart from these functions : bu işlevler­
den başka/ayrı olarak
apparent lack of, the : aşikâr yoksunlu­
ğu
appear as : olarak ortaya çıkar, görünür
appeared normal : normal göründü/ler
84
are o f concern : endişelidir, endişe vericidir/ler
are present in all proteins : bütün prote­
inlerde vardır
are presumed to perform
yaptıkları
zannedilir
are readily visualized : hemen görülür/ler
are reportedly influenced : rapor edildi­
ğine göre etkilenmişlerdir
are said to be subject to : -a' , -e'ye tâbi
oldukları söylenir
are shown in fig. 2 : Şekil 2’de gösteril­
mektedir/gösterilmiştir
are somewhat dependent upon : bir ba­
kıma -a’ya/-e'ye bağlıdırlar
are subject to a relatively rapid rate : nisbeten süratli bir hıza tâbidirler
are synthesized in the liver : karaciğerde
sentezlenirler
are transported with : ile taşınırlar
are treated with : ile işlem/muamele gö­
rürler
are yet to be perfected : daha mükemmelleştirilecektir; henüz mükemmel
değillerdir
argued as : olarak iddia edilen
arising from : -dan/-den çıkan
aiıanged in rows : sıra sıra düzenlenen
artificial electron acceptors and donors :
suni elektron alıcı ve vericileri
around the margins : kenarlar/ı etrafında
as above : yukarıdaki gibi
as a broad generalization : geniş bir ge­
nelleme olarak
as a consequence : sonuç olarak; bir so­
nucu olarak
as a consequence o f administration : ve­
rilmesi sonucu olarak, yapılması so­
nucu olarak
as a consequence o f this : bunun bir so­
nucu olarak
as a first approximation : ilk tahmin ola­
rak
as a general rule : genel bir kaide/kural
olarak
appears to be carried out : yapıldığı/ol­
duğu görünür
appears to be concerned with : -na/-ne
ilişkin olduğu görünür
appears to be formed : oluştuğu/oluştu­
rulduğu görünür
appears to be related to : -a/-e bağlı ol­
duğu görünür
appears to be species • specific : türe öz­
gül olduğu (gibi) görünür
appear to possess : sahip oldukları görü­
nür
appetite is depressed, the : iştah bastinlır, iştah kesilir
applies to the liver : karaciğer için geçerlidir
approaches the final stages : son/nihaf
evrelerine yaklaşır
approach this problem, to : bu probleme
yaklaşmak için, bu sorunu ele ala­
bilmek için
approximately equal to : yaklaşık olarak
-a/ya -e'ye eşit
approximately 20 ml/min : yaklaşık ola­
rak 20 ml/dak.
aptly termed : pek yerinde/uygun olarak
adlandırılan
aqueous environment, an : sulu bir çevre
aqueous medium, an : sulu bir ortam
arbitraray decisions : kayfı kararlar
are anticipated : beklenir, öngörülür
areas o f necrosis : nekroz alanları
are believed to be related : ilişkili. iduklarma inanılır
are broken by reduction : redüksiyonla
parçalanırlar
are derived from proteins : proteinlerden
elde edilir/ler
are early visualized : erken görülür/ler
are entirely confined to : tamamen
-a'ya - e'ye sınırlıdır Дат
are envisaged : öngörülür/ler
are inconvertible : dönüştürülemezler
are independent, they : bağımsızdırlar
are т о й readily swollen : hemen/çok
çabuk/kolaylıkla şişerler
are nonetheless derivatives : herşeye rag­
men türevlerdir
as a matter of fact : aslında
as a result : sonuç olarak
as a result o f ingestion : alınması, yenil­
mesi sonucu olarak
85
as a result o f photosynthesis : fotosentez
sonucu
as a simple means : basit bir yol/araç
olarak
as a way o f expressing : bir anlatım yolu
olarak
as below : aşağıdaki gibi
as can be perceived : anlaşılabileceği gibi
as compared to : ile karşılaştırıldığında
ascribed to an inherited inability : kalıt­
sal bir yeteneksizliğe atfedilen/da­
yanan
as described above : yukarıda târif edil­
diği gibi
as described below : aşağıda târif edildi­
ği gibi
as detected : izlendiği gibi
as determined in the ultra centrifuge :
ultra santrifiıjda tâyin edildiği gibi
as discussed : tartışıldığı gibi
as discussed above : yukarıda tartışıldığı
gibi
as far as its activity is concerned : aktivitesi sözkonusu edildiği sürece
as far as renal mechanisms are concerned :
böbrek mekanizmaları sözkonusu
olduğu sürece
as far as we know : bildiğimiz kadarıyla
as follows : aşağıdaki gibi
as has been mentioned : belirtilmiş oldu­
ğu gibi
as in the case o f : durumunda olduğu gi­
bi
as is clear : açık/belli olduğu gibi
as is the case : olduğu gibi
as is the case with : -in durumunda oldu­
ğu gibi
as is true : doğru olduğu gibi
as is well illustrated : iyi bir şekilde ör­
nekle rie açıklandığı gibi
as its name suggests : adımn da telkin et­
tiği gibi
as many as possible : mümkün olduğu
kadar fazla sayıda
as might be expected : beklenebileceği
gibi
as might be suspected : şüphe edilebile­
ceği gibi
as much as : olduğu kadar
as much as possible : mümkün olduğu
kadar fazla miktarda
as new knowledge is acquired : yeni bilgi
kazanıldıkça
as noted above : yukarıda not edildiği
gibi
as proof : delil olarak
assay o f the enzyme activity : enzim aktivitesinin ölçümü
assessment o f the major discoveries : bü­
yük buluşların değerlendirilmesi
as shown above : yukarıda gösterildiği
gibi
assist in the recognition q f : tanınmasın­
da yardımcı olurlar
as small septic emboli : küçük septik emboliler halinde
associated with : ile ilişkili; - a/-e'ye
ilişkin; ile birlikte
associated with clinical manifestations :
kliniksel belirtilerle birlikte, klinik
belirtilere ilişkin
associated ,with the structure : yapıyla il­
gili
as stated earlier : daha evvel belirtildiği
gibi
as such : buna benzer; bu gibi; böyle bir
durumda
assume highly ordered arrangements :
son derece yüksek intizamlı dizilim­
ler gösterirler
assure conversion ; dönüşümü temin
ederler, dönüşümü sağlarlar
as the axis : eksen olarak
as the fat content declines : yağ içeriği
düştükçe, azaldıkça
as the name implies : adının da ima etti­
ği gibi; adından da anlaşılacağı gibi
as the turn of the century : yüz yıl biter­
ken
astrocytes : astrositler
as well as : olduğu gibi
as with hemoglobin : hemoglobinde ol­
duğu gibi
as with other compounds : diğer bileşik­
lerde olduğu gibi
as with the other syndromes : diğer sendromlarda olduğu gibi
as would be expected : beklenilebileceği
gibi
asymmetrical carbon atom ; asitmetrik
karbon atomu
86
at a constant pressure : deŞışmiyen/sabit
bir basınçta
at a far slower rate : çok daha yavaş bir
hızda/oranda
at an appropriate pace : uygun bir hızla
at any given decline : belidi herhangi bir
düşmede /azaimada/i nişte
at any point within the stomach : mide
içinde herhangi bir noktada
at any rate : herhangi bir oranda, her
halükârda
at autopsy : otopside
at least : en azından
at necropsy : otopside
atoms attached : bağlı olan atomlar
atoms attached to : a'ya/-e'ye bağh olan
atomlar
atoms numbered, the : sayı ile işaretlen­
miş atomlar, sayılan atomlar
at one point in its development : geliş­
mesinin bir noktasında/aşamasında
at present : halihazırda, halen
atrophy : bedenin zayıflayarak koruması­
nın şeklen bozulması
at short intervals : kısa aralarla, fasılalar­
la
attached to : -a'ya/-e'ye bağlı
attachment to : -a/-e bağlılık, bağlanma,
tutunma
attains importance : önem kazanır
attempts have been made : çabalar sarfedilmiştir
attempt to reestablish, an : yeniden tesis
etme çabası, tekrar meydana getir­
mek için çaba
attempts to regulate : ayarlamak için ça­
balar
attention was drawn : dikkat çekilmişti
at the expense of : pahasına
at the hairpin turn : karşıt yöne kıvrılan
keskin dönemeçte
at the junction between : arasındaki ke­
siştiği noktada
at the junction o f : kesişme noktasında,
kavşağında
at the most : en çok; en iyi şekilde
at the light microscopical level : ışık
mikroskopu düzeyinde
at the point o f origin : çıkış noktasında,
menşeinde
at the same time : aynı zamanda
at the termination o f : sonunda, bitimin­
de
at times : bazan, arasıra
attributable to the excess Vitamin A in­
take : aşın A vitamini alumna bağ■i nan; aşın A vitamini almak yiiziin.1 meydana gelen
ittrib ted to : -a'ya/-e'ye atfedilen, bağ­
lanan
autoimmune response, an ; otoimmün ce­
vap
autopsy results displaying : gösteren
otopsi sonuçlan
autotrophic organisms : ototrofik orga­
nizmalar
available options : mevcut seçmeler;
mümkün olan seçme sonuçlan
avoid drastic change : şiddetli değişiklik­
ten kaçınırlar
avoid these undesirable side products, to :
arzu edilmiyen bir yan ürünlerden
kaçınmak için
B
bacillus/bacilli described : tarif edilen
basil/ler
bacteria classified as : olarak sınıflandırı­
lan bakteriler
bacteria in the throat and mouth, the :
boğaz ve ağızdaki bakteriler
bacterial counts, the : bakteri sayından;
bakteriyel sayımlar
bacterial, parasitic or fungal diseases
bakteriyel, paraziter ya da martU
hast alıklan
bacterium which has become resistant :
dirençli hale gelen bakteri
baffling enigma, a : çok şaşırtıcı bir muanjma
baffling question, a : şaşırtıcı bir sor in
bands marked, the : işaretlenen şeritler,
bantlar
87
barrier to glucose : glukoza engel
baaed on : dayanan, esaana dayanan
based on a aeries studied by : tarafından
incelenen bir seriye dayanan
based on functional characteristics : iş­
levsel özetiiKienne göre/bağlı olarak
basic living unit, the : temel /en küçük
camı Dinm, ünite
beam.of elections, a : bir elektron demeti
bear a positive effect : olumlu bir etki
yaparlar
bear some resemblances : bazı benzerlik­
ler gösterirler
bear strong similiarities, they : kuvvetli
benzerlikler taşırlar, son derece biribirine benzerler
because o f binding : bağlanma yüzün­
den, bağlanma nedeniyle
because of the restrictions imposed : em­
poze edilen sınırlamalar yüzünden,
nedeniyle
become apparent on careful examination :
dikkatli bir inceleme üzerine aşikâr
olan
beccme carcinogenous, to : kanserleş­
mek
becomes exitus : ölür
becomes visible ; göze çarpar, görünür,
görünebilir
before expectorating sputum : balgam
çıkarmadan once
before lo r« : çok geçmeden
before terminating : soıılanmadan/sonIandırılmadan önce
behave in a highly distinctive manner :
hayli belirgin bir tarzda davranır­
lar, davranış gösterirler
believed to be caused by pesticides :
pestisidlerin (haşere ilâçlarının) ne­
den olduğuna inanılan
belonging to series : seriye/serilere ait
olan
belong to a phylem, to : köke bağlı ol­
mak
below the projection plane : projeksiyon
düzeyinin altında
benign in character : iyicil; iyi huylu/
Karakterde
better • documented changes : daha iyi
kesin delillere dayanan değişiklikler
beyond our control : kontrolümüz dışın­
da/ötesinde
biliary ducts, the : safra yo&an
biliary stasis ; safra durgunluğu
bind in order to be translated : değişe­
bilmek için bağlanırlar
biochemists distinguish : biyokimyacı­
lar ayırt ederler
bioenergetics or biochemical thermody­
namics : biyokimyasal reaksiyonlara eş­
lik eden enerji değişikliklerini ince­
leyen bilim dalı; biyoenerjetik ya da
biyokimyasal termodinamik
biologically active f orm, the ; biyolojik.
olarak aktif olan şekil
biological nature, the : biyolojik dav­
ranışı/tabiatı
biopsy to be diagnostic : tanısaı olacak
bir biyopsi; tanısal olması için blyop'rSi
black spots : siyah noktalar, lekeler
block to absorption : emilime engel
blood is collected : kan toplanır
blood perfusing the lungs, the : akciğer­
lere giren/akan kan
blood serum/sera, the : kan serumu/selumian
blood suckling insects/parasites ; kan
emici böcekler/parazitler
blood vessels being affected particularly ;
özellikle etkilenen kan damadan;
kan damarlan özellikle etkilendiğin­
den
bodies observed in : -da/-de gözlenen ci­
simler
bold solid lines : kesiksiz düz çizgiler
bond-breaking mechanisms operating in
biologic systems : biyolojik sistem­
lerde işlev gören bağ - parçalayıcı
mekanizmalar
bond dissociation energy : bir bağ oluş­
tuğunda mol başma salınan efterji
miktarı
borders are .prominent, the : hudutlar
bellidir; sınırlar belirgindir
both atoms and molecules : gerek atom­
lar gerekse moleküller; hem atomlar
hem de moleküller
both molecules ; her iki molekül de
both molecules and other substances :
gerek (hem) molekül gerekse (hem
de) diğer maddeler'
bound to the matrix : matrikse bağlı/
bağlı olan
brain stem, the : beyin sapı
break a hydrogen bond, to : bir hidrojen
bağım parçalamak (için)
break down into molecules : moleküllere
parçalanırlar, aynlııl ar
breakdown of, the : parçalanışı, yıkımı
breakdown o f phosphates : fosfotlann
yıkımı, parçalanışı
breast cancer : meme kanseri
bridges have been broken, the : köprüler
yıkılmıştır
brief consideration, a : kısa bir inceleme,
bakış
bring about a loss of energy : bir enerji
kaybı meydana getirirler
brings about chronic hypertension : kro­
nik hipertansiyon meydana getirir/
oluşturur
broadlv speaking : genelleme yaparsak;
genelde
broad subject area, the : geniş konu ala­
nı
brought about gradually : tedricen/yavaş
yavaş meydana getirilen
brought about by : tarafjndan meydana
getirilen
brought up : yetiştirilen, büyütülen
buffering : tamponlama
buffering power o f a buffer system, the :
bir tampon sisteminin tamponlama
gücü
buffers as well as alterations in tempera­
ture : tamponlar olduğu kadar sı­
caklıkta değişiklikler
built-in mechanism for biologie control,
a : biyolojik kontrol için yapısal
bir mekanizma
bulk of material : materyal kitlesi
by evaluating the equation : denklemi
değendirerek
bv iar : çok ötesinde
by far the largest portion : mukayese ka­
bul etmiyecek kadar en büyük kısım
by heating under acid conditions : asit
şartlarda ısıtarak
by mass action : kütle etkisiyle
bv mean&of : yoluyla
by means of a cytotoxicity assay : bir
sitoksisite ölçümü/tâyini yoluyia
bv no means ; asla, hiç de
by 1935
: 1935 yılına gelindiğinde;
1 9 3 5 'de artık; 1 9 3 5 'e kadar
bvDassimr the loops : halkaların yanın­
dan geçerek/geçen
by placing : koyarak, yerleştirerek
by reference to : koyarak, yerleştirerek
b v refe ren c e to : -a'ye atıfta bulunarak;
ile ilgili olarak
by traumatic impact o f a solid : kati/sert
bir cismin travmatik etkisiyle
by two different pathways : iki ayrı
yolla
by vein invasion : venöz envazyon ile
by virtue of : niteliklerinden dolayı
by way o f the bile : safra yoluyla
bulk of. the
bulk, the :
bundle of. a
by charring
can bind in oniy one way : sadece bir
şekilde bağlar, bağlanır
cancer of the maxilla, the : maksilla
kanseri
canned fond ; konserve yiyecek
capable of bringing about : meydana
getirme yeteneğine sahip olan
capable of effecting : yapmaya yetenek­
li
C
calcification in the lung : akciğerde kalsifikasyon
calculated as : olarak hesaplanan
calculate the pH of a solution : bir çö­
zeltinin pH'ını hesaplayınız
calculus/tci1- u.li : taş/lar
calculus/ciik .:1: in the iirine : Mrarda
taş/1.:
calibration lec'uiiques : ayarlama/kalibrasyon teknikleri
: özü, tümü
büyük kısmı, kitle/si
: demeti, bir demet/i
: ısıttıktan sonra sülfürük asit
püskürterek
bv chemical linkage : kimyasal bağlantı/
bağlanma ile
bv contrast : karşıt bir mukayese ile
by convention : konvansiyonel olarak,
alışılagelmiş uygulama ile
89
cells o f the reticuloendothelial system,
the
: retiküloendoteyial sistem
hücreleri
cessation of growth, the : büyümenin
duıması
chain elongation : zincir uzaması, uzan­
tısı
chain is folded, the : zincir katlanır
challenge faced, the : karşılaşılan kritik
durum; göğüslenen riziko, tehlike
change probably takes place, the : de­
ğişiklik muhtemelen vukubulur
characteristic o f a snecies
: bir türe
ilişkin karakteristik
characterized by thickened capsules : ka­
lınlaşmış kapsüllerle karakterize
chemical coupling : kimyasal çiftlenme/
bağlanma
chemical mediator, a : kimyasal bir aracı
circulation o f blood, the : kan dolaşımı
circumstances occur in situations : du­
rumlarda haller vukubulur
circumvented in the case o f : durumun­
da atlatılan/saptınlan/uğratılan de­
ğişme
clarify, to : açıklamak; açıklığa kavuş­
turmak
clarify the nature, to : niteliğini açık­
lamak için
classical manifestation, the : klâsik be­
lirti '
classified according to : göre sınıflandı­
rılmış
cleared from the circulation : dolaşım­
dan temizlenen/atılan
clinical course, the : klinik seyir
clinical picture, the : klinik tablo
clinical stage, the : klinik durum
close association, the : yakın ilişki
closed system, a : kapalı bir sistem
close examination, a : dikkatli bir tekik/incleme
closely associated with
: ile yakinen
ilişkili
closely linked to production : üretime
sıkı bir şekilde bağlı olan
clues to the cause : sebebe ilişkin ipuç­
ları
coagulation time, the : pıhtılaşma zama­
nı
capable o f inducing tumours : tümör
başlatabılen, tümör indükte etme
yeteneği olan
capable o f sustained activity : devamlı
aktive yetenekli
capillaries located, the : bulunan/olan
kapillerler
captured in the form o f : şeklinde ya­
kala nır/zaptedi lir/yakalanan
carcinomas o f the head and neck region :
baş ve boyun bölgesi kanserleri
cardinal sign, a : başta gelen bir işaret;
önemli bir işaret
careful balance studies in man : insanlar
üzerinde yapılan dikkatli denge ça­
lışmaları
careful examination, a : dikkatli bir tet­
kik
carried out on glass plates : cam tabak­
lar üzerinde uygulanan/yapılan
carriers, the : portörler, taşıyıcılar
cartilage : kıkırdak
caseation : peynirleşerek bozulma, de­
jenere olma, peynirleşme
cases o f gastric ulcers : mide ülserleri
vakaları
caseous degeneration : peynirimsi bozul­
ma
catalyzed by specific enzymes : özgül/
enzimlerle katalize olan
catalyzing enzymes, the : katalize edici
enzimler
catalytic efficiency, the : katalitik etkinlik
cation exchange with protons : katyon
proton mübadelesi, protonlarla kat­
yon mübadelesi
causal fact zs : nedensel faktörler, etken­
ler .
causative agents : neden olucu etkenler
causative agents reported, the : bildirilen/
rapor edilen hastalık etkenleri
causative agent, the : neden olucu etken
causing it to accumulate : yığılmasına/
birikmesine neden olarak/olan
caution : dikkat
ceıı maturation, the : hücre olgunlaşma­
ması
cell membranes ; hücre zarları
cell pattern blending with, a : ile karış­
tırılan hücre şekli
90
composition, its : terkibi
compositions of, the : terkipleri, yapılış
şekilleri
compounds o f diverse structures : farklı
yapılı bileşikler
compounds represented here : burada
temsil edilen bileşikler
compounds yielding these derivatives :
bu türevleri Veren bileşikler
comprehend the chemistry o f proteins,
to : protein kimyasını anlamak
için
compress the bond angles slightly : hafif­
çe bağ açılarını sıkıştırır, ba'kılar
comprise all the cells : bütün hücreleri
içerir, içine alır
comprised solely (of) : sadece içeren :
sadece
dan/den oluşan
comprises the cleavage system : bölünme/
ayrılma sistemini içerir
comprises the combination : birleşimini
kapsar, birleşiminden oluşur
comprise the water - soluble group : su­
da eriyen grubu içerir/kapsar
conceive o f a deficiency, to : noksan­
lığı kavramak, noksanlığa anlam
vermek
concentrated fluids : özleştirilmiş sıvı­
lar
concentration of proteins, the : protein­
lerin birikimi
concentration of this fluid : bu sıvının
yoğunluğu
concepts outlined, the : anahatlan ile
belirtilen kavramlar
concerning the primary structure : pri­
mer yapıya ilişkin/ait
conclusive evidence, a : kati/kesin delil
concomitant influence, a : birlikte/eşlik
eden bir etki; aynı anda vukubulan
bir etki
concomitant reduction, a : eşlik eden
azalma, birlikte seyreden bir azalış
concomitant rise, a : eşlik eden bir yük­
seliş, artış
concomitant with this : buna eşlik eden
concrete evidence : kesin delil
conditions favouring breaking : parça­
lanmaya müsait olan şartlar
coated with : ile kaplı, ile kaplanmış
cobweb : örümcek ağı
coiüng : spiral şeklinde dönen
coincide with : -na/-ne tesadüf eder
coincided with the appearance of tumor :
tümörün ortaya çıkışıyla aynı zama­
na rastladı/tesadüf etti/ler
collagenous fibres, the : kollajen lifler
collecting tubuli, the : toplayıcı tübeller
collectively designated as : topluca... olaraıc kabul edilirler/tamamlanır! ar/ıarif edilirler
combine in various ways : çeşitli ş -kilde
birleşirler
combusted in : içinde tutuşturulan, yaKiıan
commences with the formation of : olu
şuınu ile başlar
commencing at this level : bu seviyede
oaşıayarak
common pathways diverge : mişterek
yollar ayrılır
common to all ; hepsinde görülen, tü­
münde müşterek/varolan
common to many tissues : birçok douya özgül; birçok dokuda müşte­
reken bulunan
comparatively little is know : karşılaş­
tırmalı olarak az şey bilinmekte­
dir, oldukça az şeyler bilinmekte­
dir
comparatively unimportant : karşılaştır­
malı olarak önemsiz; kıyasla önem­
siz
compared to/with : kıyasla
complete entity, the : tam antite
complete cessation, a : tam bir durma
complete removal of the kidney : böbre­
ğin tamamen çıkarılması
complex interaction o f enzymes, the
enzimlerin karışık etkileşimi
complex loops o f feedback : kompleks/
karışık geri itilim luplan, yol dir­
sekleri
complex mixture, a : karışık bir karışım
complications attendant upon this utiliza­
tion : bu kullanımdan doğabilecek
komplikasyonlar
complications observed
: gözlenilen
komplikasyonlar
conditions o f equilibrium, the
koşullan
91
: denge
akıllı deli/kanıt
considerable information
adamakıllı
bilgi
considerable logic, a : adamakıllı mantık
considerable loss of free energy : adam­
akıllı serbest enerji kaybı
considering : düşünerek; nazarı itibara
alarak
consistency being compatible with : ile
bağdaşan kıvamı, -na/-ne uygun
olan kıvamı
consistency of, the : kıvamı; yoğunluğu
consistency, their : kıvamları, yapılan;
yoğunlukları
consisting o f chains : zincirlerden ibaret
olan
consists of : -dan/-dcn ibarettir, oluşur
constantly flowing stream of an inert
gas, a : devamlı bir şekilde akan
kimyasal etkisi olmayan bir gaz
akıntısı
constant revision : sürekli gözden geçir­
me
constituents of the saliva : tükrüğün yapı
taşları
conditions prevailing, the : varolan şart­
lar; mevcut şartlar
confer some degree of order, to : bir de­
receye kadar düzen getirmek için
confer structures : yapılar verirler/oluş­
tururlar
configuration of loops : halkaların şekil­
lenmesi, biçimlenmesi
confined to only a single gene : sadece
tek bir gene sınırlı olan
confirmatory or sueeestive diagnostic
evidence : tey id edici y a da telkin
edici tanısal delil
confirmed reports about : hakkında teyid edilmiş raporlar
confluence of the major metabolic path­
ways' : başlıca metabolik yolların
birlikte akışı
conformation o f the structure, the yapı­
nın şekillenmesi, biçimlenmesi
conform to this model : bu m odele uyarlat
confused with cysts : kisitlerle karıştırı­
lan; kist oldukları zannedilen
confusion arises : (zihinsel) karışıklık
çıkar
confusion in terminology : terminoloji
karışıklığı: terimbilgisinde karışık­
lık/karmaşa
congenital anomalies : konjenital/doğumsai anomaliler
conical space, a : konik bir boşluk
conjugate bases : kuvvetli bazlar
connected by a peduncle : bir sapla bağlı
olan
connected by bilateral pathways : bila­
teral yollarla bağlı
connected with each other : biribirine
bağlı
connecting the rings : halkaları birleşti­
ren
connective tissue covers, the : bağ doku­
su Kapsar/kaplar
conseauences of the asymmetrical action:
asimetrik etkinin sonuçları
constitutes the major route : başlıca y o ­
lu teşkil eder
consitutes the skeleton of the, villus : vil­
lus iskeletini teşkil eder
consumed by means o f oxidation : yakı­
lıp sarf olunan
consuming about 50 g. o f protein : tak­
riben 50 gram protein kullanan/
kullanarak
contain : ihtiva eder; içerir
contain a few atoms : birkaç atom içe­
rirler, ihtiva ederler
container : kap
containing an amino group : hir amino
gnıbunu içeren
contains as much as 6 %... : % 6 kadar
çok.... içerir/ihtiva eder
contains tubular remnants : tübüler ka­
lıntıları ihtiva eder/ıçerir
continually undergoing : devamlı bir şe­
kilde geçiren
continuous electrocardiographic monitor­
ing ; devamlı elektrokardiyografik
izleme
continuously or intermittently : devamlı
ya da fasıl alı/aralıklı olarak
continuum, a : bir devamlılık
conseauentlv : sonuç olarak
conservation o f energy : enerji korunu­
mu
conserved in the evolution : evrimde ko­
runan/muhafaza edilen
considerable body of evidence, a : adam92
contracted kidney results, a : buruşuk
böbrek sonuç olarak ortaya çıkar
contraction o f the muscles : kaslânn ka­
sılması
contribute, they : a'ya/e'ye katkıda bulu­
nurlar
control may be exerted : kontrol uygula­
nabilir
control o f these regulating factors : bu
ayarlayıcı faktörlerin/etkenlerin
kontrolü
convenience dictates : uygun işlem ge­
rektirir; uygunluk zorunlu kılar
convention, a : usul, adet; alışılagelmiş
uygulama
conversely : bunun aksi olarak
counted a minimum o f 300 cells per
slide : lam başına/her lamda asga­
ri 300 hücre saydılar
counteract _ cellular degeneration, to :
nucre bozulmasına karşı koymak
için
coupled with an increase : bir artışın
eşliğiyle, bir artışla beraber
course of, the : seyri, sırası
covalently bound sugar residues : çift
bağlanmış şeker kalıntıları
covered with a brown crust : kahverengi
bir Kabuk ile örtülü (olan)
criteria applied, the : uygulanan/izlenen
Kriterler
cross - sections prepared using various
staining methods, the : çeşitli bo­
yama yöntemleri kullanarak hazırla­
nan enine kesitler
crystallization may be achieved : kristal­
leştirme başarılabilir
cultivated in solid media : katı besi yer­
lerine eKiien/yetiştirilen
cultures obtained, the : elde edilen kül­
türler
cumbersome : hantal, ağır; havaleli
curability : kür şansı, tedavi edilebiliriiUK
curative and preventive purposes : sağıuın/tedavi amaçlan ve koruyucu
amaçlar
curing or preventing rickets, : raşitizimi
iyileştirerek/iyileştiren ya da önle­
yerek/önleyen
current evidence : halihazırdaki delil/ler
current interest in. a : halihazırdaki ilgi;
günümüzde -a'ya/-e'ye karşı bir ilgi
currently recommended methods, the
halihazırda tavsiye edilen yöntem­
ler
current view, a : halihazırdaki/günümüz­
deki bir görüş
cut surface o f the kidney, the : böbre­
ğin kesit yüzü/yüzeyi
cysts of the kidney : böbrek kistleri
cytology : hücre bilimi, sitoloji
cytophotometric investigation, a : sitofotometrik bir inceleme/araştırma
conversion into : a'ya/-e'ye dönüşen
conversion to' Vitamin C : C Vitaminine
dönüşüm
converted into/to : -a'ya/-e'ye dönüştü­
rülen/dönüştü
copper - containing enzymes : bakır içe­
ren enzimler
core temperature monitoring :
merkezi
ısı ölçülmesi
corpuscles : yapı taşları
corrected by : ile düzeltilen
correct this imbalance, to : bu dengesiz­
liği düzeltmek
correlated with the intake : alınımla kar­
şılıklı olarak ilişkili olan
correlation between, the : arasında karşı­
lıklı /birbiriyle ilişki, arasındaki ko­
relasyon
correlation with/between, the : birbiriyle ilişki; arasındaki karşılıklı ilişki
correspond in function : işlevde tekabül
ederler, işlevsel olarak aynıdır
correspondigly : uygun olarak, karşılıklı
olarak
corresponding motor cranial nerves, the :
tekabül eden/eşdeğer motor kranial
sinirler
corresponding nerves, the : eşdeğerler/
tekabül eden sinirler
corresponding to : -a/-e tekabül eden
corresponding to coupling sites : eşlen­
me yerlerine tekabül eden
correspond to reactions : tepkimelere
tekabül ederler
93
depicted in Fig. 2 : Şekil 2'de gösterilen
depicts a situation : bir durumu gösterir
depleted of glycogen : glikojenden tü­
kenmiş, glikojeni hiç kalmamış
depletes the body fluids rapidly : süratle
vücut sıvılarım boşaltır/tüketir
depletion of body stores : vücut depola­
rının boşalması
derivatives o f seafoods : deniz ürünleri
nin türevleri
derived from : -dan/den türetilen, elde
edilen
described as : olarak târif edilen
deserve retention
: alıkonmayı/tutut­
mayı /retansiyonu hakeder
designated as : olarak görevlendirilmiş,
olarak tâyin edilmiş, olarak işlevi
belirlenmiş; sıfatlandırılmış
designates a fact : bir gerçeği tâyin eder
designed to detect : bulup ortaya çıkar­
mak için geliştiren
detailed discussion : ayrıntılı tartışma
detached from : -dan,/-den ayılan
detected ir the tissues : dokularda izle­
nen/ortaya çıkarılan
detect the presence of protein, to : pro­
tein varlığını ortaya çıkarmak için
determination by : ile tâyin
determination o f the bacilia, the : basil­
lerin tâyini
determined after sufficient time : yeter­
li zamandan sonra tâyin edilen
determined as extinction values ; söndür­
me değerleri olarak saptanan
developed cirrhosis : siroz geliştirdi
developing from : -dan -den gelişen
developed spontaneously : kendi kendi­
ne geliş ti/ler
devoid o f : -dan -den yoksun
diagnostic and prognostic purposes : tanısaı ve gelişime ilişkin amaçlar;
diagnostik ve prognostik gayeler
diagnostic tool, a : tamsal bir araç
diagram ■ şekil, sema
diagrammatic representation : diyagram
olarak temsili, gösterilişi
D
daily intake : günlük alınım
dates back to : -a'ya/-e'ye kadar uzanır,
genye gider
deals exclusively with : özellikle ele al­
maktadır o
debatable : tartışmalı, tartışılabilir
aebuifating illness, a : halsiz bırakan bir
hastalık
decibitus ulcers : yatak yaraları
decline in production : üretimde düşüş
decomposes to form : oluşturmak için
dekompoze olur
dereased. production, a : azaltılmış/azal­
mış üretim
defective blood supply : bozuk kan akı­
mı
defence against infection : enfeksiyona
karşı koruma/korunma
defence against inf ectious agents : enfekte edici etkenlere karşı savunma
defence mechanism, a : bir savunma me­
kanizması
defence system, the : savunma sistemi
deficiencies seldom occur : noksanlıklar
pek nâdiren vukubulur
defined single sinapses : tek sinapslan
tanımladı/lar
orm the sh’ape : şekli bozarlar
degeneration of the glomeruli, the : glomerüllerdeki bozukluklar
degree of deficiency, the : noksanlık de­
recesi
deliverv of oxygen to tissues, the : do­
kulara oksijen sağlanıbnası/temini
de novo synthesis, the : yeniden sentezi
dependent upon : -a/-e bağlı
depending on their degree of malignancy :
malignite düzeyle rine'derecelerine
göre/bağlı olarak
depending on the pH : pH a bağlı olarak
depending on the structural nature : ya­
pısal niteliğe bağlı olarak
depe îding upon : -a/-e ye bağlı olarak
depicted as patterns obtained ' elde edi­
len örnekler olarak gösterilen
94
diagrammed in figure 5: Şekil 5'de şema
halinde verilen
dietarv intake, the: diyetsel alınım: diyet
olarak yenen
difference in sex : cins farkı, ayrı cinsi­
yette
different features: ayrı özellikler
differentiation in this phase: bu safha­
da farklılaşma
differentiation observed, the: gözleni­
len farklılaşma
different vital activdms ; farklı hayati
faaliyetler
differ İq size: boyutta/u iyüklükte de­
ğişirler
differ in spatial configuration:: uzaysal biçimde farklılık gösterirler
differ only in the wav: sadece tarzında
farklıdırlar
differs in that1 bakımından ayrılır/
farklıdır
diffuse : yaygın
diffuse into: içine yayılırlar
ilinse uniformly in the cells: aynı
biçimde hücrelerde yayılırlar
diffusion uf ions: iyonların diffizyonıt/yayılması
digestion normally: normal olarak sin­
dirim
digesti’ve tract, the : sindirim kanalı
diminished binding, a: azalmış bir bağ­
lanma
deminishes in intensity : şiddeti azalır
directly proportional: doğrudan doğ­
ruya orantılı
disappear after reduction in inkate:
ahnimdaki azalmadan sonra kay­
bolurlar
disintegı : ion
of the naturally oc­
curring foodstuffs: doğal olarak
oluşan gıdaların küçük parçalara
ayrılması
dispersed droplets: d ğınık/dağılmış dam­
lacıklar
displaced from: -dan -den yeri oynatılan/
değiştirilen
displaces this: bunu yerinden çıkarır,
oynatır
displacement o f it from Wood, the:
bunun kandar çıkarılması
disposing factors: hastalığa yol acıcı
etkenler/faktörler
dissect, to: parçalara ayırmak
dissipate the energy acquired
edini­
len/kazanılan enerjiyi boş yere harcarlar/ısraf ederler
distinct from: -dan/-den belirgin bir
şekilde farklı
distinguish, to : ayrt etmek, tefrik et­
men
distributed more
widely: daha geniş
çapta dağıtılan/dağılmış
distributed throughout the body: vüdun baştan başa her tarafına da­
ğılan
distribution o f body fluids, the: vü­
cut sıvılarının dağılımı
disturbances in metabolism: metaboliz­
madaki bozukluklar
diverse and heterogenous : değişik ve çe­
şitli ve heterojen
diversification o f the components: yapı­
taşlarının çeşitli oluşu
diverting the course: seyrini/yolunu değiştirerek/değiştireıı
divided into 2 ,major groups : iki ana/
büyük gruba ayrılmış
domestic animals: evcil hayvanlar
dominate the histological picture: his­
tolojik tabloya hakim olurlar
donates proton: proton verir, proton
katkısında bulunur
dormant: faal/aktif olmayan
dosage and doses: dosaj ve dozlar
dotted lines reflect: noktalı çizgiler
yansıtırlar
double bonds shift: çift bağlar yer de­
ğiştirir
double-stranded structure, a: çift-kollu
bir yapı
drop by drop: damla damla
mops to minumum value: asgari değere
düşer
drugs that inhibit enzyme action: enzim
etkisini iııhibe eden ilaçlar
due to coiii-diniraüon: i:ir!
y "-"rden
due to the structure: yapı-.
dolayı,
... n i-iw d '-ie
95
dumb • bell shape, a : her bir ucu ağır­
lıklı kısa çubukumsu bir şekil
duplicate test wells : çift test kuyulan/
Kuyucukları
during depletion ; boşalma sırasında
dyes emlploved, the : kulamlan boyalar
E
early attempts to devise a system : bir
sistem geliştirmek için ilk/başlan­
gıçtaki çabalar/girişimler
early stages : erken evreler
edema/s : ödem/ler
edible vegetable oils : yenebilir/yemek­
lik nebati yağlar
effect a response in a patient : bir hasta­
da bir cevabı meydana getirir
effected by
: tarafından yapılan, ile
gerçekleştirilen
effect is attributed to ; etki -a'ya/-e'ye
atfediler, bağlıdır
effective in vitro ; yapay olarak etkin
effective surgical intervention, an : etkin
cerrahi bir girişim/müdahale
effectively prevents : etkin bir şekilde
u ıııe r
effect o f acid • base balance, the : asitbaz dengesinin etkisi
egg hatchability
: yumurtadan civciv
çıkabilme/çıkabilirlik
elaborated by certain microorganisms
bazı mikroorganizmalarla daha da
iyi açıklanan
elaborate in appearance : çok açık bir
görünümde
electrons of like spin : benzer dönüşlü
elektronlar
elements numbered according to : göre
numaralanmış elementler
elevated above normal values : normal
değerler üstüne yükselmiş, çıkmış
elevated levels o f serum : yükselmiş se­
rum seviyeleri
elevated severaifold : birkaç misli yük­
selen/artan, yükseltilen/artırılan
elevation in fever, an : ateşin yüksel­
mesi
eliminated from the body : vücuttan atı­
lan, yokedilen
cruse : *wd«*nl kaldırdı lar
elongations which reach : ulaşan uzantı­
lar
elsewhere in this text : bu metinin başkı
yerlerinde
elucidated by : ile/tarafından aydınlatı­
lan, -nm ışık tuttuğu; ile daha iyi
anlaşılan
elucidated by chemical means : kimya­
sal yollarla açıklığa kavuşmuş
embedded in the membrane : zara gö­
mülmüş
embedded in the solution : solüsyona/
çözeltiye yatırılan
embolic purulent inflammation : embolik irinli yangı/iltihab
embolization of smaller pulmonary
vessels : daha küçük pulmoner da­
marların embolizasyonu
embryonated egg, an : embriyolu yu­
murta
emphasize relationships, to
ilişkileri
vurgulamak
emphasizes the importance : önemini
vurgalar
employed with : ile kullanilir/lar, ile
kullanılan
emotional movements : emosyenel /duy­
gusal hareketler
enabling them to join : katılmalarını
sağlayan
encountered clinically : klinik /sel olarak
rastalanan
encountered in all age groups : bütün yaş
gruplarında rastlanan; her yaş gru­
bunda rastlanan
encroach on other structures : diğer yapuaıa tecavüz ederler, diğer yapılan envaze ederler
endergonic reaction : serbest enerji sağ­
lanmasının eşlik ettiği süreçteki
reaksiyon
endoenzyme : hücreleriçi enzim, fagositîk hücrelerden elde edilen enzim
endotoxins inactivated : inaktive edilen
endotcksinler
end products o f catabolism : yıkımın
son/sonuçlanan ürünleri
energy expenditure o f the body : vücu­
dun enerji harcaması
energ>. generated : oluşturulan enerji,
meydana getirilen enerji
u n p ' required : gereken enerji
eaeıgy-requiring biologic process, a :eneı
ji gereksinimli biyolojik bir süreç
energy • reguiring systems : enerji gerek­
tiren sistemler
enhances estérification: esterifıkasyonu
kuvvetlendirir, artınr
enlarges sufficiently: yeterince genişler/
büyür
enormous gap, an: çok büyük bir açıkbk, uçurum
enriched media: zenginleştirilmiş ortam­
lar
enrichment o f foods, the: gıdaların zen­
ginleştirilmesi
en route: yolunda, giderken
ensuing situation, an: ortaya çıkan durum
ensuring the completion: tamamlayışı
garanti eden/ederek
entail many basic physical principles :
birçok fiziksel kuralları kapsarlar,
prensiplerin gereğini öngörürler
enters the body dermally and by inhala­
tion: deri ve soluma yoluyla vücuta
girer
enthalpy: ısı içeriği; E'nin sistemin da­
hili enerjisi, P'nin basınç ve V'nin vo­
lüm olduğu E -f- PV olarak tanımla­
nan termodinamik bir fonksiyon
entity o f disease, an: hastalık birimi
entire metabolism, the: tüm metabolizma
entry into the body: vücuda giriş
enumerate a few, to: birkaçını saymak,
birkaçını sıralamak
environmental effects: çevresel etkenler,
dış etkenler
envisaged as: olarak öngörülen, olarak
düşünülen
enzyme-catalyzed transformations: en­
zimle katalize olmuş dönüşümler
enzyme-containing extracts: enzim içe­
ren ekstreler
enzyme content o f human serum the :
insan serumunun enzim içeriği
enzyme is inhibited, the: enzim înmoe
olur
enzyme purification: enzim arıtılması,
enzim saflaştırılması
enzymes in question: sözkonusu enzim­
ler
enzymes o f clinical interest: klinik açı­
dan ilginç olan enzimler
epithelial cells displaying: gösteren epitel hücreleri
equations involving reactions : reaksiyonlan içeren denklemler
equilibrated with: ile dengelenir; ile
dengelenen
equilibrium reactions: denge tepkimeleri
equipped with an active mechanism: aktif/faal bir mekanizma ile donanmış
equivalent to:a'ya/~«'ye eşit
essential for the normal growth: normal
büyüme için temel, elzem
essential prerequisite, an: temel bir ön
gereksinim, elzem olan ön ihtiyaç
ya da şart
essential to metabolism: metabolizma
için elzem olan
essentiality for the maintenance o f
integrity: bütünlüğünün idamesi için
elzem oluşu
essentiallv the same : aslında aynı
eventually it is distributed: sonunda da­
ğılır/dağıtılır
eventually pass: en sonunda geçer/ler
every other week: her hafta aşın; iki
haftada bir
evidence points to: delil ~a'ya/-e’ye
işaret eder
evidently : aşikâr olarak .
evident on inspection : tetkik sonucu
aşikâr
evolution: evrim
evolve from : -dan/den gelişir, çıkar
exactly the opposite is true: tam zıddı/
aksi geçerlidir/doğrudur
exact nature of, the: tam/kesin doğası,
niteliği
exact sequence o f events, the: olaylann
kesin silsilesi
examined under the light microscope:
ışık mikroskobu altında incelenen
examples include alcohols: örnekler alkol­
leri içermektedir; alkoller örneklere
dahildir
97
exceeded the dietary intake: diyetsei
alınımi aştı, geçti
except for this: bu hariç, bunun dışında
except primates: en yüksek düzeydeki
memeliler hariç
exceptions to the rule: kaideye istisnala
excess amounts o f vitamins: aşın miktar­
da vitaminler
excessively high intake, an: aşın derece­
de yüksek alınım
excessive storage of iron: aşın miktarda
demir depolanması
exchange of gases: gaz alışverişi, gaz
mübadelesi
excited considerable interest: adamakıllı
heyecanlı ilgi uyandırdı
excites secretion: salgılamaya neden olur;
salgılamayı tahrik eder/başlatır
excluding : hariç, dışında
exclusively for the biosynthesis: sadece
biyosentez için özel olarak
excrement : ifrazat, gaita
excritio..
substances- maddelerin itrahı
exemplified <.y: ile örneklenen, açıkla­
nan
exercise activities, to: faaliyet göstermek
exercise caution, to: dikkatli olmak,
ihtiyatlı olmak
exergonic reaction: serbest enerji kaybı
ile kendiliğinden/spontan olarak ge­
lişen reaksiyon
exerts an osmotic pressure: ozmotik bir
oasmç yapar
exhibit a rapid rate: süratli bir hız göste­
rirler
exhibit a variation: bir değişkenlik teş­
hir ederler, gösterirler
exhibit diversity: değişiklik ve farklılık
gösterirler
exhibiting optical activity: optik faaliyet
gösteren teşhir eden
exhibits alterations: değişiklikler teşhir
eder, gösterir
exhibit these: bunları teşhir ederler,
gösterirler
existence of, the: varlığını
exists in both charged and uncharged
forms: gerek yüklenmiş, gerekse
yüklenmemiş şekillerde mevcuttur
exoenzyme: hücredışı enzim
exorgenic process, an : denge sağlayıcı
bir süreç
exothermic and endothermic: dışarıya
enerji veren ve enerji alan/kazanan
expanded all the more: gittikçe daha
çok genişledi/yayıldı
expand very much: çok genişlerler
expectorated first: ilk çıkarılan; ilk
(balgamla) çıkarılan
expended for additional activities: ek
aktiviteler/faaliyetler için harcanan
experimental evidence: deneysel delil
experiments have been carried out: de­
neyler yapılmıştır, icra edilmiştir
explore, to: bilinmeyeni bulmaya çahşmak, araştırmak
exposed most:' en çok maruz kalan, açık
olan
exposed to : -a'ya/-'ye maruz, açık olan
exposure to: —a'ya/-e'ye maruz kalma,
açık olma
exposure to aquous environment: sulu
bir çevreye maruz kalma, açık olma
exposure to toxic levels: toksik düzeyle­
re açık olma/maruz kalma
expressed as a unit o f heat: ısı derecesi
olarak ifade edilen
extending into: içine uzanan
extends along: boyunca uzanır
extensive: yaygın
extensive studies o f antibody: structures:
antikor yapılarına ilişkin şumullü
çalışmalar, incelemeler
external effects : dış etkiler
extracellular fluid: hücredışı sıvı
extracellular environment, the: hiicredışı çevre
extraction of the plasma lipids: plazma
lipidlerinin ekstre dilişi aktanlışı
extremely rare disorders: son derece na­
dir bozukluklar
extraodinary measures: olağanüstü ön­
lemler
extraodinary patience: olağanüstü sabır
extraterrestrial life: dünya dışındaki ha­
yat
extravasation: damardışı kanama
extrusion of ions: iyonların dışarıya
atılışı
exuding from a small cut: küçük bir kesik­
ten akan
98
F
flatter patches
:
daha yassı yamalar
flecked and streaked : noktalanmış ve
çizgi çizgi olmuş
fluctuates : kararsızdır, değişir
fluctuates with the load : yükle değişir,
dalgalanır
fiow of, the : akımı
fluid medium, a : sıvı bir ortam
focused attention on ; üzerine dikkati
odaklaştırdı; bütün dikkati üzerine
çekti
folded into loops : halkalara katlanır/
katlanmış
follicle • stimulating hormone : folikiil
uyancı honnan
following the administration o f drugs :
ilâçların verilmesini müteakiben
foods o f animal origip : hayvansal kö­
kenli yiyecekler/gıdalar
for a cell to divide : bir hücrenin parça­
lanması için
for curative purposes : tedavi amaçlarıy­
la
foregoing observations : daha önceki
gözlemler
foreigtt bodies : yabancı cisimler/cisim­
cikler
foreign to the host : konakçıya yabancıkonağa yabancı
for example : mesela, örn, 4)0
for instance : örneğin
for many years : birçok yıl, yıllarca
formation o f complexes : birleşim ya da
kümeleşmelerin oluşumu
formation o f stones : taş oluşumu
formed as a result of condensation : yo­
ğunlaşma sonucu oluşan
formed by interaction : etkileşimle olu­
şan
former described, the : târif edilen üki/
birincisi
formulas introduced by : tarafından or­
taya atılan/kullanılmaya başlanan
formüller
for prolonged periods : uzayan süreler
için
for the ffloâi nart : çoğunluk!;
for the orientation and binding o f g
teme! grupların yönlendirilip bağ­
lanması için
for the same reasons ; aynı neden!'rie
teed with : karşı ktrşıya kalınan; karşı­
laşılan
teiütated by : ile kolaylaştırılan
t e ü u t e learning, to ; öğrenmeyi kolay­
laştırmak
teâ iU te the transfer : geçişini/taşınımını kolaylaştırırlar
tetors affecting the induction : başlatıl­
masını etkileyen faktörler
tetors affecting the rates : hızlan et­
kileyen faktörler
t e t that, the : gerçeği ki
crease : artıramadı/lar
fâied tf
fail to react : reaksiyon gösteremezler
failure o f calcification : kireçlenme ye­
tersizliği
(■lure to convent : dönüştiirememe
failure to secrete : salgılayamanıa
fairly volatile liquids : cidukça uçucu
sıvılar
fasting individuals ; aç bırakılmış birey­
ler
fatality is expected : ölüm beklenir
fat stores depleted : boşalan yağ depo­
lan
favours such a synthesis : böyle bir
sentez eğilimindedir
feature o f early lit;.-, the : erken yaşlar­
da özeüik
feedback mechanism, a : geri besleme
mekanizması; geri itilim mekaniz­
ması
fermentation and putrefaction : maya­
lanma ve çüriime
ferment, to : fermente etmek, mayala­
mak
fibres : lifler
fibrous wall o f the cyst, the : kistin fibröz duvan
filaments observed : gözlenilen iplikimsi yapılar
findings point to an evidence, the : bul­
gular bir delile işaret eder
first half o f the fetal life, the : fetal ha­
yatın ilk yansı
first step, the ; ilk adım, ilk aşama
fixations made, the ; yapılan fiksasyonlar/tesbitler
fixed in Formalin : Formalin’de tesbit
edilmiş (ol an)
99
for this and other reasons : bu ve başka
nedenlerle
for this purpose/aim : bu amaçla, gaye ile
for this reason : bu nedenle
forward and reverse actions, the : ileri­
ye ve geriye doğru etkiler
for years • yıllarca
fragment in the spleen : dalakta parça­
lanırlar
frank active tuberculosis : aşikâr/açık
faal verem, belli/aktif tüberküloz
frequently called upon : sıklıkla -a'ye/
•e'ye başvurulan
frequently observed : sıklıkla gözlenilen
frequently quite different : sıklıkla ta­
mamen. farklı
from a rtnainlV chemical vieewooint.. :
tamamen Kimyasal açıdan
from its inception : başlangıcından beri
from evidence gathered : toplanan delil­
lerden
from examination o f models : modelle­
rin incelenmesi sonucu
from now and on : bundan sonra
from the aspect o f : yönünden
from the causative standooint : neden­
sel açıdan /bakımdan
from the preceding discussion
daha
önceki, bir evvelki tartışmadan
fulfill a structural role : yapısal bir rolü
gerçekleştirirler
fullness : dolgunluk
full width, the : tüm eni
function as major carriers
: başlıca/
önemli taşıyıcılar olarak işlev görür­
ler
functional disorders, the : fonksiyon bo­
zuklukları
fungal infections : mantar enfeksiyonları
further elucidation : daha da açıklığa ka­
vuşturulması
further handicap, a : bir başka gengel
furthermore
: bundan başka, dahası,
üstelik
further on : daha ileride
gains momentum; hız kazaMt, artar
gains weight: kilo ahr
gases and water vapour that collect: top­
lanan gazlar ve su buharı
gas Introduced into a chamber, bir kısma/
bölmeye verilen gaz
general considerations: genel mülahazalar;
genel görüş ve düşünceler
generally: genellikle, genel olarak
generally considered: genellikle kabul
edilen, benimsenen
geıerafly desirable: genellikle arzu edilir
general view, a: genel bir bakış, genel
görünüş
generate stimuli: uyarılan husule getirir­
ler
generation: nesil, kuşak
genetic information: genetik danışma,
bilgi
gene to be transcribed: aynen kopye edi­
lecek gen
jrenus or species: cins ya da tür
get an idea o f what is meant by, to: ile
ne demek istenildiğini a im ak
give little clue to:-a'yp~e’ye az ipucu ve­
rirler
given enzyme present in a cell, a: bir hüc­
rede mevcut belirgin bir enzim
given immediately and at frequent in­
tervals: derhal ve sık aralarla veri­
len
given into a sterile Petri dish: steril bir
petri kutusuna çıkanlan/konan
given pair of chromosomes, a: belirgin
bir kromozom çifti
given parenterally: parenteral olarak ve­
rilen; derialtma, damar içine vs. enjekte edilen
give rise to: a'ya/e'ye neden olurlar,
ı yi /i 'yi meydana getirirler
gives no colour: renk vermez
given that: varsayalım ki, farzedelim ki
glandular arrangement, a: gandüler bir
dizilim
glioma: glioma, giiom
glomeruli are swollen, the: glomeruluslar şişerler
glucose residues joined by: tarafından
katılan/bağlanan/birleşen glukoz ka­
lıntıları
G
gain immunity, to : bağışıklık kazanmak
gain importance : önem kazanırlar
100
Auppeannce : tedrici/yavaş ya-
hemorrhage may be progressive : kana­
ma ilerleyici olabıur
lienee, it is evident : dolayısıyla, aşikâr­
dır
hence, there are : öyleyse, vardır
hepatic cirrhosis ; karaciğer sirozu
hereditary fructose intolerance : kalıtım­
sal fruktoz dokunması
heritable diseases : kalıtımsal hastalıklar,
kalıtımla gelişebilen hastalıklar
high - density lipoproteins : yüksek yo­
ğunluklu lipoproteinler
high-energy potential, a : yüksek eneqi/
li potansiyel
highly significant finding, a : hayli
önemli bir bulgu
« 4 kaybolma
p ^ M ı - «b ite poorly deJiniated area, a :
|wfnı« . beyaz silik sınırlan olan bir
te
p a
effects on metabolism : metaboliz­
e s üzerindeki gözle görünür /aşikâr
etkiler
paedy : makroskopik olarak, gözle gö­
rüldüğünde
grossly bloody : gözle görülür şekilde
kanlı
around well : iyi öğütülmüş
grown on media containing amino acids :
amino asit içeren ortamlarda çoğa­
lan/üretilen
guinea pigs employed : kullanılan ko­
baylar
H
haemorrhage : kanama
half • life in tbe circulation : dolaşımda
yan ilftmür
half - life times in day ; gün olarak yan ömür zamanlan
hard lipid tissue, a : sert bir yağ dokusu
hard to study ; incelenmesi zor
harmful effects ; zararlı etkiler
harmful to health : sağlığa zararlı
has given rise to : ortaya çıkmasına yol
açmıştır
has been shown experimentally : deneyşel olarak gösterilmiştir
has been shown to increase : artırdığı
gösterilmiştir
have been disappointing : hayalkmci
olmuşlardır
have been reported in the sera : serum­
larda rapor edilmişlerdir
have largely dealt with this problem : bu
sorunu büyük çapta ele almışlardır
have long served : uzun zamandan beri
hizmet etmişlerdir, uzun bir süre iş­
lev görmüşlerdir
have revealed : ortaya koymuş/açıkla­
mışlardır
heated with : ile ısıtılmış
help to explain : açıklamaya yardım
ederler
hematogenous invasion, a : hematojen
bir yayılma
hemophilic bacteria : kan seven (hemo­
fil) bakteriler
highly purified ; hayli saflaştırılmış
histological examination : histolojik in­
celeme
historical review, a : tarihsek olarak göz­
den geçirme; tarihî bir bakış
holding water in the interstitial spaces :
interstisiyel aralarda suyu tutan/tu­
tarak
hormonally initiated responses ; hormo­
nal olarak başlatılmış cevaplar
hosted by : -da/-de konaklayan; tarafın­
dan barındırılan
hot compress, a : sıcak kompres
however, it can be stored : mamafih,
depolanabilir
however small it may be ; nekadar kü­
çük olursa olsun
human being ; insan, insanoğlu
human brain, the : insan beyni
husbandry of animals : hayvan ıslâhı
hybridized character, o f a : karışık nite­
likte
hybridization techniques ; melezleştir­
me teknikleri
hypersensitivity : aşınduyadık
hypotheses have been advanced : hipo­
tezler ileri sürülmüştür,
hypothetical example, a : varsayımsal
bir örnek
I
ideas supported by observation, the :
gözlemle desteklenen fikirler
identification of sugars, the : şekerlerin
saptanması, belirlenmesi
10 1
idehtifi&rf aıfi olarak belirlenen, oıarak
nitelikle fi ortaya konan
if any: varsa, olduğu takdirde
if iivailnhle: varsa, mevcutsa
if possible: mümkünse
if reuuircti: gerekirse
if studies were to be carried on: çalışma­
lar devanı ettirilmiş olsaydı
if the equation is evaluated: denklem de­
ğerlendirilirse
ill-defined foci o f exudate: belirsiz
exsuua odaklan
illustrate the true shape: gerçek şeklini
gösterir
illustrating the catalytic role: katalitik
rolünü gösteren/göstererek
inadequate food to take: yetersiz gıdyalı­
nımı
in a diffuse manner: yaygın bir şekikle.
in agreement with- ile uyumlu, ile tu­
tam
in ail forms of life : tian yaşam şekil­
lerinde
in an alert state : hazır ol bir durumda;
uyanık durumda
m a narrrow sense: dar bir anlamda, çer
çeveae
in and out of cells: hücrelerin içinde ve
dışında, içine ve dışına
in an entirely analoguous way: tamamen
benzer şekilde
in an orderly fashion: muntazam bir şe­
kilde
in a normal subject: normal bir kişide,
bireyde
in anv case : her halükârda
in a population, bir nüfusta, bir popülas
yonda
in a precise and concise .manner: kesin
ve kısa bir şekilde
in a single ceil: tek bir hücrede
inborn error o f metabolism, an: doğum­
sal metabolizma hatası
in certain cases: belirli durumlarda,
bazan; bazı vakalarda
inciden^: sıklık, ensidans
i n c i d e n c e has declined, the: sıklık azal­
mıştır
incidence of dental caries: dış çürükleri
sıklığı, ensidansı
indination: eğilim
in clinical practice: klinik uygulamada,
klinik tababette
including: dahil
in colour: renginde
in common use: herkesçe kullanılan;
yaygın olarak kullanılan
in conclusion:sonuç olarak
in conformity with: mudbince, uyarın­
ca, uygun olarak
in conjunction with: ile birlikte
in connection with this step: bu aşama
ile ilgili olarak
in consequence o f these variables: bu
değişkenliklerin sonucu olarak
immersed in fixative : fıksative batırılan,
immune reactions: bağışıklık reaksiyonlan
immune system, the: bağışıklık sistemi
impacting itself in the surrounding
tissues: çevre dokulannda etkisini
göstererek; çevre dokulannı doldu­
rarak
impaired hepatic function: bozulmuş (bo­
zuk) karaciğer fonksiyonu
impairs it: onu bozar
impermeable to ions: iyonlara karşı ge­
çirgenliği olmayan
implantation o f the bacilli: basillerin ekil­
mesi
implies that they proceed: ilerlediklerini
ima eder, ilerledikleri anlamına gelir
imply the existence: varlığına delfilet eder
impressive variety o f macromolecules, an:
kaydadeğer çeşitli makromoleküller
improved fat absorption, an: iyi/daha iyi
bir yağ emilimi
improve the life, to: hayatı düzeltmek;
yaşamı daha iyi şekle sokmak
inability to accomplish: başiramama,
gerçekleştirme yeteneği yoksunluğu
in
accordance with the metabolic
circumstances: metabolic durum uya­
rınca
in accordance with the number o f cells:
hücre sayısı uyarınca
in accordance with the type: tip uyannca
in addition to : -a’ya/-e'ye ek olarak, ilâ­
veten
102
m consistenyrkivàminda
n constant operation: devamlı hareket
halinde
incontinence : idrar ve gaitayı tutamama
ıs contrast to : -a'ya/-e'ye kargın
m contrast to the steroids: steroidlere
karşın
tncomorated into: ile birleşen
increase m plasma iron: plazma demirinde
artış
increases the clearance: boşaltımı, klirinsi
artırır
incubated with thymocytes: timositlerle
enkiibe edilen
.ncubation: kuluçka
incubation period, the : kuluçka süresi
incubation time: kuluçka zamanı
incurs Dereistentlv growing deposits: inat­
la çoğalan birikimleri içerir
ıdeed: gerçekten
r. deficiency states: noksanlık durumla­
rında
detail: aynnülı olarak
in diametre: çapmda
ndicates the presence: varlığına işaret
eder
indications have been extended, the:
endikasyonlar genişletilmiştir
indifferentiated types, the: ‘ ftlktılaşmamış tıpıer
individual entities: bireysel antiıeler, bi­
reysel varlıklar
induce an immune réponse: bir bağışık­
lık cevabı başlatırlar
induce-.hypothermia: hipotermi başlatır
lar
induce stimuli: uyanları başlatır/lar
induction of enzyme synthesis: enzim
sentezinin başlatılması /endüksiyonu
indurated area, an: sertleşmiş bir alan
in electron micrographs: elektron mikrograflarda
in fact: gerçekte, gerçek olarak
infect: bulaştınr, enfekte eder
inferred from nutritional experiments :
beslenme deneylerinden anlaşılan/
çıkarılan
infiltration: enfiltrasyon, sızıp yayılma
inflammation: yangı, iltihap
influences the handling of: kullanımını
etkiler
information presented in this book: bu
kitapta sunulan bilgi
in general: genel olarak, genellikle
ingested daily: her gün alman, yenilip içi­
len
ingredients at least: en azından terkip
maddeleri
inherited defect: kalıtımsal bozukluk
inherited diseases : kalıtımsal hastalıklar
inherited molecular diseases : kalıtımsal
moleküler hastalıklar
inhibitory constraints: inhibe edict sınır­
lamalar
inhibit the formation o f abnormal chains:
anormal zincirlerin oluşumunu inhi­
be ederler, engellerler
in humans/in human beings: insanlarda
in infected organs: enfekte organlarda
initially combines: başlangıçta birleşir/
birleştirir
initiated by the product of reaction:
tepkime ürünü ile başlatılan
initial and final states: başlangıç ve final/
nihai durumlar
initiallv appears to be normal: başlan­
gıçta normal olduğu görünür, başın­
da normal gibi görünür
in its final form: son şekliyle
in its linear or cyclic form: doğrusal ya
da siklik şeklinde
injected into animals: hayvanlara zerk
euılen, enjcJcte edilen
injudicious use, the: tedbirsiz bir şekilde
kullanılışı; mantıksızca kullanım
in malnourished children: kötü beslenmiş
çocuklarda
in many texts: birçok okul kitaplarında,
metinlerde
in many ways: birçok şekilde
inner surface, the: iç yüzü/yüzeyı
innervated by: ile sinirle sağlanılmış, ile
enerve edilmiş; ile siniderle döşen­
miş
in origin: kökenli
In other words; başka bir deyişle
in part or on the whole: kısmen ya da
tamamen
in point o f frequency: sıklık açısından
m
in polluted air: kirli havada
in practice:uygulamada
in preservation o f red blood cells: kırmızı
kan hücrelerinin korunmasında
in principle: kural olarak; ilke olarak
Tn proper proportions: uygun miktarda,
uygun oranlarda
in prophylaxis: hastalıktan korunmada,
hastalığın önlenmesinde
in lecent years: son yıllarda
in relation to liver function: karaciğer
fonksiyonu ile ilgili olarak
in response to changes of: değişikliklerine
cevaben
in response to spinal cord reflexes: medul­
la spinalis reflekslerine cevaben
in response to the presence: varlığına ce­
vaben
in reversible combination: tersinir bir bir­
leşimde
in rodents: kemiricilerde
in ruminant animals: geviş getiren hayvan­
larda
insecticides may produce toxic effects:
böcek öldürücü ilaçlar zehirli etkiler
oluşturabilirler
insidious in character : sinsi özellikte
instead o f adds: asitler yerine
instead o f formalin: formalin yerine
in such an array: böyle bir dizilimde
in sufficient quantity: yeterli miktarda
insulin release after a glucose load: bir
glukoz yükünden sonra insulin sali­
mini
insult occurs, an: travma vukupulur
intact: sağlam, bozulmamış
intact mitochrondria: bozulmamış mitokondria
intact molecule: kalitesi bozulmamış mo­
lekül
intact or disrupted cells: bozulmamış/
sağlam ya da patlak hücreler
in tap water: musluk suyunda
integral part, the: tamamlayıcı kısmı
integrated with: ile bütünleşmiş
integumentary system, the: deri sistemi
intensive: yoğun
intensive care: yoğun bakım
intensive oxygen therapy: yoğun oksijen
tedavisi
interaction which takes places, the: mey­
dana gelen etkileşim
intercellular supporting structures : hücre­
lerarası destekleyici yapılar
interconnecting capillaries: biribirine bağ­
lantılı kapillerler
interconversion, the: karşılıklı dönüşüm
interconvertible coenzymes: karşılıklı ola­
rak dönüşebilir koenzimler
interdependency o f these mechanisms:
bu mekanizmaların birbirine bağım­
lılığı
interesting observation, an: ilginç bir göz­
lem
interference with the penetration o f
ultraviolet light: ultraviyole ışının
geçip girmesine müdahale/engel
interferes with carriage o f oxygen: oksi­
jen taşınmasına karışır
intermediate compound, an: ara bileşik
intermediate stage: ara safha, evre
intermittent: aralıklı, fasılalı
intermittently introduced during diges­
tion: sindirim sırasında fasılalarla ve­
rilen
in terms of: olarak, şeklinde
in terms of the prevalent ionic species:
bol sayıdaki iyonik türler olarak/
açısından
internal and external environment: iç ve
diş çevre
internal milieu, the: iç/dahili ortam
internlav between, the: arasındaki kar­
şılıklı etki; arasındaki etkileşim
interpreted as: olarak yorumlanan
interrelationships exist: karşılıklı ilişki­
ler mevcuttur
interstitial fluids: dokulararası sıvılar
interwoven: içice dokunmuş; dokunmuş
intestinal mucosa, the: barsak mukozası
intestines, liberating: serbest bırakan barsaklar
in the A band: A şerifinde
in the abbreviated formula, kısaltılmış
formülde
in the absence o f: yokluğunda
in the advanced stages: ilerlemiş evrelerde
in the agar block: agar blokta
in the broadest sense: en geniş anlamda
in the case o f acids: asitler durumunda,
asit durumunda
104
intracellular concentrations: hücreiçi bi­
rikimler
intracellular fluid: hücreiçi sıvı
intrinsic property, an: özgül bir karak­
teristik, kendine özgü bir (»ellik
introduced into the diet: diyete katılan,
diyete konan
introduce problems in determining: tâyin
etmede sorun getirirler
introduction o f these methods: bu yön­
temlerin uygulama alanının konuluşu
in turn:sırasıyla
invade the tissues: dokuları envaze eder­
ler, dokuları istilâ ederler; dokulara
yayılırlar
ijıvasiı» carcinoma: yayılan/istilâ eden
kanser
inversely proportional: ters orantılı
'.n view o f these factors: bu etkenler kar­
şısında
in view o f these similarities: bu benzerUKier Karşısında
invoke the production of: üretimini davet
-ederler; meydana gelişini davet eder­
ler
involved as HoterminnntR: tayin ediciler
olarak rol oynayan
involved the tissues, it: dokutan sardı,
tuttu, musabetti
involves the mucosa: mukozayı tutar/
sarar/musabeder
irrespective of factors: etkenlere bakıl­
maksızın
irreversible şfep, an: tersinmez bir aşama
irritating substances: irritan/rahatsız edi­
ci/tahriş edici maddeler
is bound to the plasma: plazmaya bağ­
lanır, bağlıdır
is characterized by/with: ile karakterize
is concerned solely: tamamen ilgilenir/
ilgilenmektedir
is considered to reflect changes: değişik
likleri yansıttığı düşünülür
islets of. the : adacıktan
is liberated to participate in : -a’ya/-e'ye
katılmak için serbest bırakılır
tılmak için serbest bırakılır
is made avaüable: sağlanılır; sağlanır
in the compoeition of: —in terkibinde
in the course of: sırasında
in the cource o f bottling: şişeleme sıra­
sında
in the course of metabolic breakdown:
metabolik parçalanma/yıkım sırasın­
da
in the direction of: yönünde
in the first instance:evvelâ
in the following account: aşağıdaki
açucıamaaa, aşağıdaki anlatımda
in the form of: şeklinde
in the form o f heat: ısı şeklinde
in the free state: serbest durumda
in the growing animal: büyümekte olan
hayvanda
in the gut : barsakta, barsaklarda
in the light o f recent researches: son araş­
tırmaların ışığı altında
in the medium/media: ortamda/ortam­
larda
in the one known insta n ce :h ilin e n tek bir
durumda
in the past: eskiden, geçmişte
in the periphery: etrafta, çevresinde
in the presence of: varlığında
in the nrime o f her vouth: gençliğinin ba­
harında
in the resting state: dinlenme durumunda
in the sense:anlamında
in the vicinity of: civarındaki
in these circumstances: bu durumlarda,
bu koşullarda, bu ^artlarda
in this and subseauent chapters : bu ve
leamp uoıurruerae
in this clasifıcation: bu sınıflandırmada,
bu ayırımda
in this connection: bununla ilgili olarak,
bu bağlantıda
in this coupled reaction: bu çiftlenmiş
reaksiyonda
in this medium/ these media : bu ortam/
larda
in this particular instance: bu özel du­
rumda
in this respect: bu yönde, bu konuda; bu­
nunla ilgili olarak
m this way: bu şekilde, bu yolla
intoxications: entoksikasyonlar, zehirlen­
meler
105
it
İt
it
it
induces transport: taşınmayı başlatır
is advised: tavsiye edilir, önerilir
is apparent: bellidir, ortadır, aşikârdır
is applicable to: —a/—e uygulanabilir;
içi.ı geçerlidir
it is appropriate: uygundur
it is assumed that: varsayılır ki
it is believed that: inanılmaktadır ki
it is believed to consist of: —den ibaret
olduğuna inanılmaktadır
it is clear that: açıktır ki
it is conceivable: makuldur, düşünülebilir
it is convenient: uygundur
it is convenient to discuss: tartışmak uvgundur, tartışılması uygundur
it is customary: adettir, olağandır
it is customary to distinguish: ayırt et­
mek adettir, olağandır
it is difficult to fix a rule: bir kural koy­
mak zordur
it is essental: elzemdir
it is estimated that: tahmin edilmektedir
ki
it is expressed as: olarak ifade edilir, be­
lirtilir
it is facilitated by: ile kolaylaştırılır
it is held that: inanılmaktadır ki, kabul
edilmektedir ki
it is indicated/indicative; endikedir; yapıl­
ması gerekir
it is helpful: yardımcıdır
it is likely: muhtemeldir
it is maintained by : ile idame ettirilir
it is mandatory: zorunludur
it is much concerned with: ile yakından/
çok ilgilidir
it is necessary : lâz ım d ır, lüzumludur
it is necessary to comprehend: anlamak
gerekir
it is noteworthy that: dikkadedeğer/kaydadeğerdir ki
it is not surprising that : şaşırtıcı değil­
dir ki
it is not possible: mümkün değildir, olana­
ğı yoktur
it is now proposed: şimdi/artık öneril­
mektedir
it is possible that: mümkündür ki
it is probable that: muhtemeldir ki
it is proposed that: önerilmektedir ki
is needed tor assay : tayin etme /ölçme/
deneme için gerekir
L-omers: benzer nitelikte elemental terkip­
leri olan kimyasal bileşikler, izomer­
ler
isotopic tracer studies: izotopik izleme
çalışmaları
is realeased: sakınır
is recorded: kaydedilir
is recovered in the droppings: damlalar­
dan tekrar elde edilir
is thought to involve : içerdiği, karıştı­
ğı düşünülür
is usually coincident ıth: mutad olarak
birlikte buiunur,
nellikle aynı an­
da rastlanır
is profoundly influenced: derin bir şeklde etkilenir
it appears to be very similar: çok ben­
zer olduğu göriinür
it attests to the fact : gerçeğini onaylar,
doğrular
it can be appreciated that: takdir edile­
bilir ki
it closely parallels: yakmen paraıeldir,
eşittir.
it consists of: —den ibarettir
it constitutes the great majority: büyük
çoğunluğu teşkil eder
it does not apply to this: bunun için ge­
çerli değildir
it follows that: anlamı çıkarılır ki, anla­
mına gelir ki
it has become commonplace: her yerde
güncel kullanılış kazanmıştır
it has been concluded that: sonucuna va­
rılmıştır ki
it has been customary: adet olmuştur,
adet haline gelmiştir
it has been established : tesbit edilmiştir
it has been investigated: araşcırnmıştır
it has been observed: gözlenmiştir; müşahade edilmiştir
it has increased enormously: çok büyük
çapta artmıştır
it has not been well defined: iyi tanımlanmamıştır
it has now been decided: artık kararma
varılmıştır, kararlaştırılmıştır
it holds true: geçerlidir, doğrudur
it implies that: demek olur ki, anlamına
gelir ki
106
ft ■ recommended: tavsiye edilmektedir
it ii regarded as: olarak kabul edilir
it is said to be between: arasında olduğu
söylenir
a ia qiontaneous: kendiliğinden oluşur;
spontandır
it is obvious: aşikârdır
it is of interest: ilginçtir; ilginç olma ni­
teliğine haizdir
it is therefore essential: dolayısıyla el­
zemdir
it is unlikely to occur: vukubulması muh­
temel/olası değildir
it is viewed as: olarak görünür; olarak
kabul edilir
it may be concluded that: sonucuna va­
rılabilir ki
it may coincide with: ile rastgele olabi­
lir; —na/—ne tesadüf edebilir
it may be forgotten that: unutulabilir ki
it may be overlooked: gözden kaçabilir/
kaçınlabilir
it may be that: olabilir ki; muhtemelen
it occurred to us: aklımıza geldi
it seems doubTTTU: şüpheli görünmektedir
it seems likely: muhtemel görünmektedir
it seems prudent: basiretli, ihtiyatlı gö­
rünmektedir
it should be borne in mind: hatırda tu­
tulmalıdır
it takes place in the dark:karanlıkta mey­
dana gelir, vukubulur
it undoubtedly makes it desirable: kuşku­
suz onu arzu edilir duruma sokar
it was pnce thought: bir zamanlar düşü­
nülüyordu; eskiden zannediliyordu
it was relieved by oral therapy: ağız yolu
tedavisi ile giderildi ya da hafif­
letildi
it would be expected •: beklenilebilir/di
key enzyme, a: kilit enzim, önemli bir
enzim
key role in biochemical reactions, a: biyo­
kimyasal reaksiyonlarda kilit bir rol,
başlıca rol
kteks separating, the: ayıran bükülmeler
known as : olarak bilinen
known to be capable o f : yeteneğinde
olduğu bilinen
L
labelled as: olarak etiketlenen
laboratory findings, the: laboratuvar bul­
gulan
lack factors: faktörlerden yoksundurlar
lack o f immune response: immün cevapsızlık
lack o f knowledge: bilgi yetersizliği
last few decades, the: son birkaç onyil/da
lasting for an hour: bir saat süren
latent period, the: kuluçka süresi; gizli
olarak varolduğu süre
lateral pain, a: yan ağnsı
latter is by far the predominant, the:
ikincisi/sonuncusu çok daha fazla
hâkimdir/yaygındır
layer: tabaka
layers o f various thickness: çeşitli ka­
lınlıkta tabakalar
leading to biosynthesis: biyosenteze yol
açan/yol açarak
leading to death: ölüme yol açan
leakage: sızıntı
leak in through: arasından içeriye sızar
leaks through the capillary membrane:
kapiller zar/membran yoluyla sizar
leave a scar: bir nedbe bırakırlar
lesions and specified tissue samples
from all organs: bütün organlardan
lezyonlar ve özel/belirli doku örnek­
leri
lesions to be caused: oluşturulacak lez­
yonlar
lesser degree, a : daha az derecede
less sharply defined: daha az belirgin
şekilde görülen, daha az kesin sınır­
lı
liberated as heat: ısı olarak serbest bıra­
kılırlar; ısı şeklinde salınan
liberation o f energy: enerjinin serbest
bırakılması/bırakılışı
like many other processes:tıpkı diğer bir­
çok süreçler gibi
J
jeopardize : tehlikeye sokarlar
junctions or junction like areas : kavşak­
lar ya da kavşakımsı alanlar
juxtaposed residues : bitişik artıklar/
kalıntılar
K
kept in the refrigeration : buzdolabında
bekletilen/muhafaza edilen/tutulan
107
likewise, this: aynı şekilde, bu
limiting agents: sınırlayıcı etkenler
linear sequence, the:lineer silsile
lined with a greenish membrane: yeşi­
limsi /yeşilimtırak bir zarla döşenmiş
olan
line of demarcation, the: demarkasyon
çizgisi; gangrenü alan sınırında olu­
şan kırmızı çizgi
line o f reasoning, this: bu düşünce doğrul­
tusu
line up along: boyunca sıralanırlar
linkage between: arasındaki bağıntı
linkage of rings: halkaların bağlanışı,
bağlantısı
linked as coenzymes: koenzim olarak bağ­
lantılı (olan)
liquid - gas interface, a : bir sıvı - gaz sı­
nırlayıcı ara yüzeyi
little or no biologic activity: az ya da hiç
bir biyolojik aktivite
little purpose would be served : az gaye­
ye hizmet edilir/di
lived outdoors: açıkhavada yaşadılar
living tissues, the: yaşayan/canlı dokular
located at he cell surface: hücre yüzeyinde
bulunan, yer alan
located in:-^de bulunan;—da olan
lock and key model, the: anahtar ve kilit
modeli
locomation: yer değiştirme
locus (loci) : yer (yerler): sitogenetikte,
genin işgal ettiği komozom alanı
locus of specific receptor sites, the: özgül
reseptör alanlarının yeri
long before this: bundan çok evvel/önce
long chain fatty acids: uzun zincirli yağ
asitleri
long - chain ketones : uzun zincirli ke­
tonlar
long chain saturated fatty acids : uzun
zincirli doymuş yağ asitleri
long - term planning : uzun - süreli plân. lama
look like the mesenchymal tissues: mezenşimal dokulara benzerler
loosely attached to the intima: intimaya
gevşek bir şekilde bağlı olan
loses selective permeability: seçici geçir­
genliğini kaybeder
loop o f Henie, the : Henle halkası
loose structure, a:gevşek bir yapı, sağlam
olmayan bir yapı
lowering the content: içeriği azaltan,
içerik miktarını düşüren
low in activity: düşük/zayıf aktiviteü
low in protein: proteinden zayıf, düşük
proteinli
lubricant in the joints: eklemlerde yağla­
yıcı
lubricated to facilitate: kolaylaştırmak
için yağlanan
lying parallel to each other: biribirine
paralel olan
lying side - by - side: yanyana bulunan
lymphatic ganglions exerting pressure,
the: bası yapan lemf ganglionlan
lymph nodes: lenf düğümleri
M
made more assimilable: daha sindirilebilir
şekle sokulan
made o f a skeleton: iskeletten yapılan/
oluşan
made up o f small papules : küçük papüllerden oluşan/meydana gelen
magnified under the microscope : mik­
roskop altında büyütülen
magnitude o f the energy Darner: enerji
barajının büyüklüğü
magnitude of the incoming stimulus, the:
gelen uyarının büyüklüğü
main points, the: the ana noktalar
maintained on a chemically defined diet,
kimyasal tanımlı bir diyetle idame
ettirilen
maintained under such conditions; bu tür
koşullar altında idame ettirilen
maintain living processes:yaşam süreçleri­
ni idame ettirirler
maintain the acid-base balance: asit-baz
dengesini idame ettirirler
major aspects of, the: başlıca yönleri
major metabolic fuel, a : başlıca metabolik
bir yakıt
major reservation, one: büyük/önemli bir
itirazı kayıd; başlıca dikkat edilecek
bir nokta; büyük bir sakınca
major salivary glands, the: büyük tükriik
bezleri
major scientific achievement, a: büyük
bilimsel başarı
makeup/structure o f RNA, the: RN A ya­
pısı
maka up the cell: hücxeyi oluştururlar/
meydana getirirler
making it poedble: buna imkân/olanak ve­
ren
malignant in nature: kötücül, habis ta­
biatta
mammalians: memeliler
mammalian species: memeli tüni/türleri
manifestations o f portal cirrhosis: portal
siroz belirtileri
manifested in childhood: çocuklukta be­
lirtileri ortaya çıkan
manifesting itself: kendini gösteren
marked insolubüity, the: belirgin çözünmezlik
markedly different: belirgin bir şekilde
farklı
markedly retarded: belirgin bir şekilde
gecikmiş
massive: kitlesel, masif
masive bodies of information: kitlesel
enformasyon, çığ gibi büyümüş en­
formasyon
massive haemorrhage: masif/çok bol ka­
nama
matrix calculi, the: matriks taşlan
mature lymphocytes: erişkin/olgun lemfositler
may be appreciated: takdir edilebilir
may be confined to: a'ya/—ıe'ye sınırlı
olabilir
may be defined chemically: kimyasal
olarak tanımlanabilirler
may be differentiated by immunologic
criteria : immünolojik kriterlerle
ayırt edilebilirler
may be dispended with: —sız/—siz/—süz
de yapılabilir
may be divided into: —a/—e aynlabilir,
bölünebilir
may be hazardous: tehlikeli olabilir
may be involved in the physiologic func­
tion: fizyolojik fonksiyonda rol oy­
nayabilir
may be restored: rester edilebilir, tekrar
elde edilebilir
may be transformed into: —a'ya/—e ’ye
dönüşebilir
may mark işaretleyebilir
may mask: gizleyebilir
may prove (to bejtrue: doğru, geçerli ola­
bilir; doğru olduğu ortaya çıkabilir
may relate to: ile ilişkili olabilir
may result in the deposition of yellow
pigment in the skin : deride san
pigment birikimi ile sonuçlanabilir
may serve as a means of: vasıtası/aracı
olarak işlev görebilir
may undergo: geçirebilir
mean concentration : ortalama birikim,
yoğunluk
mean lipid content: ortalama lipid içe­
riği
mean temperature, the: ortalama sıcak­
lık
mean value, the: ortalama değer
measurement o f levels: seviyelerin ölçü­
mü/ölçülmesi
measures taken: alman önlemler
measure their rates, to: hızlarını ölçmek
mechanical ring, a: mekanik bir halka
mechanism may account for, the: meka­
nizma açıklayabilir
mechanism of toxic action: toksik etki
mekanizması
mechanism o f transport, the: taşınma me­
kanizması
medium, media: besi yeri, besi yerleri
medium/media favourable for the growth
o f microorganisms: mikroorganizma­
ların üremelerine uygun ortam/lar
meeting the energy demands: enerji taleblerini karşılayan/karşılayarak
meet the needs: ihtiyaçları karşılarlar
melting points: erime noktalan
merely by measuring : sadece ölçerek
merely synthesis: sadece sentez
mere traces: sadece izleri
merges at several points: birçok noktalar­
da birleşir
metastasis/metastases: metastaz/metastaz
lar
metastasis through the blood stream:
kan akımı yoluyla metastaz
metastasizing squamous carcinoma: me­
tastaz yapıcı çok - tabanlı kanser
metastatic abscesses: metastatik abseler
methods developed by: tarafından geliş­
tirilen yöntemler
methods to distinguish easily: kolayca
ayıracak yöntemler
methods work equally well: yöntemler
eşit derecede de iyi uygulanabilir/ler
meticulous attention: çok dikkatlı/titiz
dikkat
meticulous explanation, a: çok dikkatli
ayrıntılı ve kesin açıklama
microbes as the real agent : gerçek etken
olarak mikroplar
might be defined as diseased: hastalanmış
olarak tanımlanabilir
migration o f the eharged particles, the :
yüklü/yüklenmiş partiküllerin göçü
milky • white in appearance : sütümsü beyaz görünümde
mineral intake: madensel alınım
minimize tht e'fects: etkileri asgariye in­
dirirler
minute concentration of a substance, a:
bir maddenin çok küçücük bir bi­
rikimi
misleading in diagnosis: tanı’da yanıltıcı
olan/olarak
mixed tumour: mikst tümör, kanşık bir
tümör
mix up with the sputum: balgamla karışır­
lar
models examined to date: bu güne kadar
incelenen modeller
mode of action: etki şekli/tarzı
modified to include: içermek için tadil
eririmi;
modify the methods: yöntemleri tnodifiye ederler/tadil ederler
moieties of Vitamin B 6 : Vitamin B 6‘niri
kısımian/paylan/parçalan/ögeleri
moistened with buffer: tamponla" nem­
lendirilmiş
monitoring, izleme, ölçme: dinleme
morbidity and 'mortality: morbid ite ve
mortalite; hastalık ve ölüm
more commonly: daha sıklıkla
more marked: daha belirgin
more or less: aşağı yukarı, az çok
more pronounced:daha belirgin
more recently: çok daha yakm zaman­
larda
more striking: daha da dikkat çekici
morphological characteristics, the : mor­
folojik özellikler
morphological properties: morfolojik
özellikler; morfolojik nicelik ve niteükler
morphological structure, the: morfolojik
yapı
most commonly encountered, the : en
sıklıkla rastlanılan
most favoured, the: en fazla tercih edi­
len
most highly developed: son derece geliş­
miş
most striking characteristic, the: en çeki­
ci karakteristik
motor functions o f the spinal cord : me­
dulla spinalisin motor fonksiyonları
move readily: hemen hareket ederler
move toward the anode: önada doğru ha­
reket ederier/giderier
most common methods, the: en yaygın
yöntemler, ençok uygulanan yön
temler
much less common: çok daha az yaygın
mocoid connective tissue, the : mukaid
bağ dokusu
mud - like parts : çamur gibi olan kısım­
lar
m ul ti cell u! or animals: çok hücreli hayvan­
lar
multitude of qietabolic processes, a: metabolik süreçlerin büyük bir çoğun­
luğu
must be remembered : hatırlanmalıdır
myriad of autoregulatory processes, the:
kendi kendini ayarlayan süreçlerin
bolluğu/çokluğu; çok bol kendi
kendini ayarlayan proçesler
N
name about one example, to : bir misal
vermek
natu rally occurring form, the
: doğal
olarak vukubulan şekil/şekli
natural resources: doğal kaynaklar
nature and result of the lesion, the: lezyonun yapısı/niteliği ve sonucu
nature o f the site they are localized:
yerleştikleri yerin özelliği
nearly all the iron released: salman he­
men hemen bütün demir
110
nearly always accompany: hemen hemen
her zaman refakat/eşlik ederler
near • solid network, a : yakınen - katı
birağ
necessary to overcome : hakkından gel­
mek için gerekli/lâzım; üstesinden
gelinmesi gerekli
necessitates careful control: dikkatli
kontrol gerektirir
necrosis: nekroz
need not be considered as: olarak kabul
edilmesi gerekmez
neglect and represent: nazan itibara al­
mazlar ve temsil ederler
neighbouring tissues, the: komşu dokular
neonatal life, the: yenidoğnaıım yaşamı
neoplasm: yeni oluşum
neoplasma detected: izlenen yeni olu­
şumlar
neoplastic proliferation: yeni oluşumla
çoğalma
nerve branch the: sinir dalı
not constant but declines with age:
sabit değil fakat yaşla azalır
no correlation has yet been established:
henüz hiçbir bağıntı kurulamamış­
tır
no longer: artık
no longer measurable: artık ölçülebilinemiyen
nomenclature in wide use: geniş çapta
kullanılan nomenklatür/terminoloji/
terimbilgisi
nonetheless, the tact that : herşeye rağ­
men, gerçek ki
nonetheless they develop symptoms :
herşeye rağmen semptom gelişti­
rirler/gösterirler
nonlethai poisonings: öldürücü olmayan
zehirlenmeler
nonproductive coughing, a: kuru öksürük
nonvişcid watery fluid, a: yapışkan ol­
mayan sulu bir sıvı
normal and pathologic patterns: normal
ve patolojik durumlar, örnekler
normal link,, a: normal bir bağlantı, bağ
notably in tlinical laboratories: özellik­
le klinik laboratuvarlarda
note further that: daha da not ediniz ki
note that: not ediniz ki
note the analogies: benzerlikleri not edi­
niz
noted in leukemia: lösemide not edilen
noteworthy to observe: gözlemeye/göz­
lenmeye kaydadeğer
noticed in the early phase: erken safhada
farkedilen
notice that: dikkat ediniz ki; farkına ba­
kın ki; farkına varınız ki
not necessarily: şart değil, ille de
not unifonnly distributed about the
water molecule: su molekülü etra­
fında eşit olarak/aynı şekilde da­
ğılmamış
not very much accepted: pek kabul edilmiyen
nucleolus /nudeoli: ç ekirdekçik /ç ekirdekcikler
nucleus/nuclei: çekirdek/çekirdekler
number o f chromosomes and chromo­
somal anomalies, the: kromozom sa­
yıları ile kromozom anomalileri
number o f reports, a: bazı raporlar, bir­
kaç rapor
number of substances, a: bir seri madde­
ler, bazı maddeler
nutritional goals, the: beslenme hedefleri
nutritional problems: beslenme sorunlar:
O
objections to measurements: ölçümlere
itirazlar
obligatory intermediate, aa. zorunlu bir
aracı; zorunlu bir ara madde
obscure effects: etkileri belirsizieştirler;
belirgin olmayan etkiler
occasionally: arasıra, bazen
occasioned by diets: diyetle zaman za­
man ortaya çıkan
occupying : yerini alan, işgal eden
occurrence o f toxic effects, th t: zehir­
lenme etkilerinin vukubuluşu, mey­
dana gelişi
occurring simultaneously: peşpeşe, bir­
likte vukubulan/vukubularak
occur in nature: doğada vukubulur, var
dır
111
occurs in reverse: tersine vukuhuiur;
aksi oluşur
occurs simultaneously: peşpeşe vukubulur
occurs in starvation: aç bırakmada vukubulur; aç kalmada oluşur
occurs transiently: geçici olarak vukubulur
occurs in tropical climates: tropikal ik­
limlerde vukub ulur/olur
occur under physiologic conditions: fiz­
yolojik koşullar altında vukubulur/
meydana gelir
odour o f this, the: bunun kokusu
o f considerable interest in medicine: tıpta
kaydadeğer şekilde ilgi çekici bir ni­
teliğe haiz
offsprings of rats, the: sıçan dölleri,
sıçan yavrulan
of further significance: daha da önemli,
daha da anlamlı; daha da öneme haiz
o f low molecular weight: düşük moleküler ağırlıklı
of origin: kökenli
of these cases: bu vakalardan/olgulardan
often spectacularly: çok kez gösterişli
bir şekilde, hayret verici olarak
on a large extent : büyük çapta
on a wide scale : geniş çapta
on alternate weeks: her hafta aşırı; iki
haftada bir
once a decision has been reached: bir ka­
rara varıldı mı, bir karara varıldık­
tan sonra
one consequence o f increase: artışın bir
sonucu
ongoing: devam eden; yürüdükte olan
ongoing activities: devam eden aktiviteler
on irradiation with : ile ışınlama sonucu
only instances, the: yegâne durumlar
only when lung damage is severe: sadece
akciğer haşan ağır/şiddetli olduğun­
da
on many occasions: birçok defa
one may think: insan düşünebilir; kişi
zannedebilir
on occasion ; arasıra; bazı bazı
on one hand: bir taraftan; bir bakıma
onset and the initial stage, the: başlangıç
ve ilk devri
on standing: durumda, dizilimde; haliha­
zırdaki durumda
on the average: ortalama olarak
- on the basis of: esasına göre, esasına daya­
narak
on the basis o f their difference: farkları
esasına göre
on the basis o f these studies: bu çalışma­
lar esasına dayanarak
on the other hand: diğer taraftan; diğer
bakımdan
on the x-ray : röntgende
open question, an: açık bir soru, cevap
bekleyen bir soru/n
operate independently in this process: bu
süreçte bağımsız olarak çalışırlar,
hareket ederler
operates under these conditions: bu ko­
şullar altında çalışır
opposing pressures, the: karşıt basınç­
lar
optional: seçmeli
orbital: bir elektronun en muhtemelen bu­
lunacağı uzaydaki bölge, yörünge,
yörüngemsi çevre yolu
ordered arrays: intizamlı sulanmalar,
dizilimler
ordinarily leads to death: olağan olarak
ölüme yol açar
ordinary chemical determination, an:
olağan kimyasal bir tâyin
ordinary cooking procedures: olağan pi­
şirme işlemleri
oral administration, the: ağızdan verilmesi
organs which are in contact, the: temasta
bulunan organlar
originally named as: daha önce/başlangıç­
ta/ilkin
olarak isimlendirilen/de­
nen
originate from the cellular mesenclyme:
hücresel mezenşimden neşet ederler/
kaynak alırlar
originating from: —dan/—den kaynakla­
nan ya da çıkan
other aspects: diğer yönler
other than: —dan/—den başka; —ın/—in
—un/—ün dışında
other than these hormones: bu hormon­
lardan başka; bu hormonların dışında
outbred Sprague-Dawley rats: SpragueDawley sıçan dölleri
112
outcome o f the interaction, the: etkile­
şimin sonucu
outline of, an: anahatti
outlining rib markings: kosta izlerini
anahatian ile ayıran/belirleyen
overall activity, the: toplam/tüm aktivite,
faaliyet
overall metabolic processes: tüm metabo11k süreçler
overall reaction: tüm tepkiler, reaksiyon­
lar
over a long period: uzun bir süre boyunca
over a period o f : bir süre üstünde, bir süre
boyunca
overcome objection, to: itirazların üste­
sinden gelmek, itirazları bertaraf et­
mek
overcome the difficulty: zorluğun üste­
sinden gelirler
overcome the energy barrier, they: enerji
barajını aşarlar
overlaps: taşar, sınırından öteye gider
overlying the gangrene: gangrenin üs­
tünde olan
overt evidence: açık delil ya da kanıt
overtfy subjected to antigen stimula­
tion: açık bir şekilde antijen uyarısı­
na tâbi tutulan
overview o f their metabolic interrela­
tionship: karşılıklı metabolik iliş­
kilerine kuş bakışı
overwhelming activity: ezici bir aktivite
oxygen-dissociation curves, the: oksijenaynşürma eğrileri
P
painful joints: ağırlı eıdemler
pain relieving narcotics: ağrı kesici/
giderici narkotikler
palliative: palyatif, sonuç vermeyen
palmar erythema: palmer eritem
palpable tumour: elle dokunulduğunda
varlığı anlaşılan tümör, palpabıl tü­
mör; ele gelen tümör
paper may be sprayed, the: kağıda püskiirtiilebilir
parallel to: —a/-e paralel olarak/doğrul­
tusunda
partially: kısmen
particles: partikiiller, küçük parçalar
paiticipate in a wide variety o f biochemi­
cal processes: çok çeşitli biyokimya­
sal süreçlere katılırlar
participating in the cycle: siklusa katılan/
katılarak
particularly noteworthy: özellikle kaydadeğer, bilhassa dikkatedeğer
particularly striking: özellikle ilgi çekici
olan
passage across the membrane: membrandan geçiş
pathogenic: patojen
pathologies: patolojiler
pathways o f metabolism: metabolik yol­
lar; metabolizma yollan
peculiar and unique feature of, the: özel
ve eşsiz bir özelliği
penetrance o f the disease, the: hastalık
etkilerinin belirtisi; hastalığın orta­
ya çıkışı
penetrates the blood - brain - barrier :
kan - beyin - şeddini aşar, kan - be­
yin barajım geçer
penetrate the lipid membrane
lipid
membranı delip geçer, penetre eder
peptic ulceration : peptik ülserasyon
perforations reported: rapor ediien delinmeler/perforasyonlar
perform a physiologic function: fizyolo­
jik bir işlev yapar, fonksiyon görür
performing the function: işlevini yapar/
gören
performs a role: bir rol ifa eder, oynar
perfused organs are affected: içine sıvı
dolmuş organlar etkilenirler
peripheral arterial narrowing: periferal
arteriyel daralma
permeability of the membranes: zarların
geçirkenliği
permissive role, a: müsaade edici bir rol
permit synthesis: senteze müsaade eder­
ler, senteze yol açarlar
persist long after the asays: ölçmeler­
den sonra uzun süre sebat ederler
per unit of time: her zaman birimi ba­
şına/için
phagocytic capacity o f macrophages, the:
makrofajlann fagositik kapasitesi
phenomenon: açıklanması güç doğal bir
olay; fenomen
photoreception: görme duyusu
photosynthesis: fotosentez
physically distinct forms'^ fiziksel belir­
gin şekiller
physical properties: fiziksel özellikler
physiological processes: fizyolojik süreç­
ler
physiologic chemistry is concerned: fiz­
yolojik kimya ele almaktadır, ince­
lemektedir
play an important role: önemli bir rol
oynarlar
play a part: rol oynarlar
pleomorphic adenoma: pleomorfik adenom
plus sign, a: artı işareti
points of dissimilarity: benzer olmayan
noktalar
print to an extremely important func­
tion: son derece önemli bir fonk­
siyona işaret ederler
polymorphous nuclear/segmented cells:
poiimorf çekirdekli/bölünmüş hüc­
reler/akyuvarlar
poor in fat: yağdan fakir
poor in ribosomes: ribozomlardan fakir
poor intestinal absorption: zayıf barsaksal emilim
populations studied: incelenen populasyonlar, halk, insanlar
portion of the molecule, the: molekülün
kısmı
pose problems: sorunlar yaratırlar, arzederler
possess a heterocyclic ring structure:
bir heterosiklik halka yapısına sahip­
tirler
possesses two chains: iki zincire sahiptir,
iki zinciri vardır
possibility of error, a: hata ihtimali,
yanlışlık olasılığı
potency ranges, its: kuweti/etkisi....ara­
sında değişir
potential value: aslında mevcut olan de­
ğer, potansiyel değer
poured onto glass slide: lam/iamel üzeri­
ne dökülen
powerful oxydlzing agent, a: kuvvetli
oksitize edici bir ajan ya da etken
preceding these procedures: bu işlemler­
den önce gelen/gelerek
precipitating factor, a: hızlandırıcı bir
etken
precipitating in a solution: bir çözeltide
dibe çöken/çökerek
precipitation with varying salt concetrations: değişik tuz konsantrasyonları
ile presipitasyon, dibe çökme
precision in: —da/—de kesin doğruluk
precludes simultaneous transcription and
translation: peşpeşe kopya etme ve
aktarmayı önler
predilection for, a: için bir eğilim, yat­
kınlık
predispose to : -a'ya/-'ye eğilimli olurlar
predisposing physical and chemical fac­
tors : hazırlayıcı fizik ve şimik
faktörler
predominant factors, the : hâkim olan
faktörler, etkenler
predominantly : üstün çoğunlukla
predominantly involves : hâkim olarak
sarar/tutar/musabeder
pregnancy toxemia of ewes: koyunlann
gebelik sırasındaki kan zehirlenmesi
pregnant and nursing women: gebe ve
emzikte olan kadınlar
preludes loss of vision: görme kaybından
önce gelir
premalignant changes: kötücül oimadan
önceki değişiklikler
preparations stained: boyanan preparatlar
prepared for histolojic exam ir. .ion: his­
tolojik tetkik/inceleme için hazırla­
nan
preponderance of foods, a: başlıca kul­
lanılan gıdalar
prerequisites for : için ön gereksinimler;
için ön şartlar
presence o f an antigen, the: bir antijen
varlığı
presence of, the: varlığını, mevcudiye­
tini
presenting symptoms such as: gibi semp­
tomlar veren, arzeden, gösteren
presenting with widespread edema: çok
yaygın ödem gösteren, çok yaygın
ödemi olan
presents no problem: sorun yaratmamak­
tadır
presents the matter: meseleyi sunar, tak­
dim eder
preservation o f acid - base balance, the :
asit - baz dengeânin korunması
preMmably the effect : muhtemelen etki
prevent by infusion: damara ya da deri­
altı dokuya sıvı verilmekle önlerler
prognosis o f the disease, the: hastalığın
prognozu
progressive: ilerleyici
progress rapidly, to: hızla ilerlemek
projection: çıkıntı
project, to: çıkıntı yapmak
proliferation: proliferasyon, çoğalma
prolonged deficiency, a: uzayan bir nok­
sanlık
prolonged standing: daha uzun süreli du­
rum; uzun süre varolan
promiment feature, a: belli başlı bir özel­
lik, belirgin bir karakteristik
promising agent, a: cesaret veren bir fak­
tör, ajan; istikbal vadeden bir etken
promote carbon flow: karbon akımını
teşvik ederler
promoted by; tarafından teşvik edilen
promote oxidative reactions: oksidatif
reaksiyonları/tepkimeleri teşvik ederler
promote oxygen transport: oksijen taşı­
mınım teşvik ederler/artınrlar
promotes lowering: azalmayı teşvik eder,
azalmaya yardımcı olur
promptly and spontaneously: anında ve
kendiliğinden
promptly excreted: anında itrah edilirler
prone to: a'ya/e'ye meyilli, eğilimli, açık
prone to early embolization: erken embolizasyona yatkın olan
pronounced alterations, the: belirgin de­
ğişikler
proper balancing, the: uygun dengeleme
proper weight is reached, the: uygun ağır­
lığa ulaşılır/erişilir
proportionate to:
—''ya/—e'ye orantilı
proportion of free to bound hormones,
the: serbest hormonların bağlı hor­
monlara oranı
protective: koruyucu
protective factor against, a: karşı koruyu­
cu bir faktör
protective system o f the body, the: vücu­
dun koruyucu sistemi
proteins containing amino acids: amino
asit içeren/ihtiva eden proteinler
protrusions described: tarif edilen çıkın­
tılar
preventing clotting : pıhtılaşmayı önle­
yen/ önleyerek
preventive : önlevici
prevents complete oxidation.: ram/amen
oksidasyonu önler
prevkıuıly dormant: daha önce faaliyet
göstermiyen
primarily concerned with: en başta/ilk
olarak ile ilgilenen/üzerinde duran
primary response, the: primer cevap
primitive animals: ilkel hayvanlar
principal direct pathways, the: başlıca
dolaysız/direkt yollar
principal symptoms, the: başlıca semp­
tomlar
prior to hospitalization: hastaneye yatır­
tm a d a n önce
prior to sampling: örneklemeden hemen
önce
prior to the entrance: girişinden önce
probable etiological agents/factors, the:
muhtemel etiyolojik faktörler
procedures: işlemler
proceed rapidly, they: süratle ilerlerler
processes are not identical: süreçler biribirine benzemez/ler
processes during this process: bu süreç
sırasmda/ki uzantılar/çıkıntılar
processes which generate: yaratan/başla­
tan/ortaya koyan/jenere eden süreç­
ler
prodromal stage, the: prodrom devri;
ön/cü belirtileri gösteren hastalık
devri
produce an impressive variety (of): iz­
lenim bırakıcı çeşitler husule geti­
rirler
produced experimentally: deneysel ola­
rak üretilmiş olan; deneysel bir şe­
kilde oluşturdular
production of the high-energy carrier:
yüksek eneıji taşıyıcılarının oluşumu
product of metabolism: metabolizma ürü­
nü
profound effects oıyupon: üzerinde derin
etkiler
profuse: bol
progeny of the cell: hücre nesli
prognosis is doubtful, the: prognoz şüp­
helidir
115
provide certain guidelines, to: belirli bazı
anahatlan sağlamak
provided by reactions: reaksiyonların sağ­
ladığı, reaksiyonlarca sağlanan
provide detailed structures: ayrıntılı yapı­
lar sağlarlar
provided that: şartı ile, koşulu ile(ki)
provided that it is available: bulunması/
olması koşulu ile
provided
that the liver function is
adequate: karaciğer fonksiyonunun
yeterli olması şartıyla
providing transport o f substances: madde­
lerin taşınımını sağlayan/sağlayarak
public health problem, a: bir kamu sağlığı
sorunu
pulmonary complications
o f several
systemic diseases, the: birçok sistemik hastalığın akciğer komplikas­
yonları
pulmonary gangrenesakciğer gangreni
pulmonary tuberculosis: akciğer tüberkülozu/veremi
purpose o f this chapter, the: bu bölümün
amacı
purifed for: için saflaştırılan
purulent or mucopurulent: pürülan ya da
mukopUrulan
purulent phlegm, a: cerahatli balgam
pyrogenecity: pirojenlik
rational basis for designing, a: planlamak
için rasyonel bir esas; tasarım için
sağduyusal bir esas
rational classification, a: rasyonel/mantık­
lı bir sınıflandırma
reach to midpoint: orta noktaya ulaşırlar
react chemically, to: reaksiyona girmek,
kimyasal olarak tepkime göstermek
reaction, however little: reaksiyon ne ka­
dar az olursa olsun
reaction is preceded by the synthesis,
the: sentez reaksiyondan önce gelir
reactions for catabolism : yıkım için tep­
kimeler
reactions specific to: —a'ya/—e'ye özgül
tepkimeler/reaksiyonlar
reacts to form ATP: ATP oluşturmak
için tepkime gösterir
reacts with: ile reaksiyon gösterir
readers may convince: okuyucular ikna
edebilirler
readily reversible reaction: hemen/kolaylıkla tensinir bir reaksiyon
readily secreted by: ile hemen kolayca
salınan
readily understood: kolayca hemen anla­
şılmış ya da anlaşılan; hemen anladı
recalling the fluids: sıvıları hatırlayarak
recall that:hatırlayınız ki
recent advances: son gelişmeler; son iler­
lemeler
recent evidence suggests: son delliller
telkin etmektedir
recently: son zamanlarda, geçenlerde
reciprocal relationship, the: karşılıklı
ilişki; karşılık veren ilişki
recommended daily dietary allowance,
the: tavsiye edilmiş günlük diyet
miktarı
recommended dosage, the: tavsiye edilen
dosaj
recurrence : nüks
reduction in the amonut (of) : —in/—in/
—un/—ün miktarında azalma
reduction in total serum protein: total
serum proteininde azalma
reference has already been made: daha
önce de zaten değinilmiştir, atıfta
bulunulmuştur
R
ramifications of the bronchial tree, the:
bronşial ağacın daha -küçük dallan
randomness of the system: sistemin gelişigüzelliği
ranging from .....to:......arasında değişen
ranks as the leading cause: başta gelen
nedendir
rapid migration, a: süratli bir göç
rate o f accretion, the: gelişerek birleşme
hızı
rational basis, a: mantıksal bir esas,
rasyonel bir esas
rather hardens: oldukça sertleşir
rather rapid: oldukça süratli
rather remarkable: oldukça kaydadeğer
rather than: -dan/—den ziyade/çok
rather than by increasing: artırmasından
ziyade; artırmak yerine
rather, they act: daha doğrusu, etkilerler
116
reference will be made: atıfta bulunula­
cak;—a/ya, —e /ye değinilecektir
referred to as : olarak bilinen, olarak
atıfta bulunulan
refer to equivalent stages: eşdeğer aşama­
lara atfeder
refinement o f analytical techniques: ana­
litik tekniklerin gelişmesi/geliştiril­
mesi
reflect the cholinergic stimulation : koligenetik kalıtımları yansıtırlar
reflect the cholinengic stimulation: kalineıjik uyarıyı yansıtırlar
refolded by raising the pH: pH‘ı artıra­
rak tekrar katlandırılan
re—forms glucose: tekrar glukoz oluş­
turur
regarded as: olarak kabul edilen
regardless o f the type o f compound b ile ­
şik tipine bakılmaksızın
regardless o f their origin: kökenlerine
bakılmaksızın
regeneration process, the: tamir süreci
regular and irregular arrangements: düzen­
li ve düzensiz dizilimler
regularly provides: düzenli bir şekilde
sağlar
regulate the nutritional influx: içe yöne­
lik beslenme akımını ayarlarlar
regulating mechanism, the: düzenleyici
mekanizma, işlerge
regulation o f add - base balance: asit - baz
dengesi d üzenle nmesi /ayarlanması
regulation o f the body fluids: vücut sı­
vılarının ayarlanması
regulation of the overall flux along a
metabolic pathway: metabolik bir
yol boyunca tüm akımın ayarlanışı
regulatory process, the: düzenleyici süreç
relapses occur: nüksler vukubulur; nüks­
ederler
relate to its necessary role: lüzumlu/'gerek­
li rolü ile ilişkilidirler
related compounds: ilgili bileşikler; biribiriyle ilişkili bileşikler
related to the iron present: mevcut olan
demirle ilişkili
relationship to: —a/—e ilişkisi
relationship to the metabolism: metabolizm ile ilişki
relatively constant: nisbeten değişmez,
nisbeten sabit
relatively flat portion, tire: nisbeten yas­
sı kısmı
relatively toxic: nisbeten zehirli, oldukça
toksik
released by a "releasing enzyme": "ser­
best bırakıcı" bir enzim tarafından
serbest bırakılan; "salıcı enzim” ce
salınan
relevant to: ile ilgili; ile tutarlı olan
relatively unshielded: oldukça korunma­
mış
remained intact: bozulmadan kaldı/lar;
saklı kaldı
remaining corners, the: geriye kalan kö­
şeler
remaining oxygen, the: geriye kalan ok­
sijen
remains a controversial matter: bir pole­
mik konusu olarak kalmaktadır
remains in dispute: tartışmalıdır; tartış­
ma konusu olarak sürmekte,dir
remains intact: niteliği ve niceliği bo­
zulmadan kalır
remains to be elucidated: henüz açık­
lanmamıştır; henüz aydınlanmamış
olarak kalmaktadır; aydınlatılması
gerekmektedir
remains unknown: henüz bilinmemekte­
dir, daha bilinmemektedir; henüz çözümlenememiştir
remain the same, they: aynı kalırlar;
değişmezler
remedy fo r : için çare
remembering that: hatırlandığı taktirde,
hatırlanırsa/hatırlayarak ki
remission: iyiye doğru gidiş; hastalık
semptomlarının yatışması
remission is introduced, a: hastalık semp­
tomlarının yatışması başlatılır; has­
talık şiddetinin azalması sağlanır .
remnants are taken up, the: geriye kalan­
lar alınırlar/ele alınırlar
remnants o f inflammatory exudate: ilti­
hap eksudasınm kalıntılan
removal o f these : bunların çıkarılması;
bunlann cerrahî olarak tamamen çıkanlmalan
removed from the medium: ortamdan çı­
karılan; ortamdan çıkardı/lar
117
»moving the toxin from the body: zehi-
responding to:—a'ya/—e'ye cevap veren/
tin vücuttan atılması/giderilmek; vü­
cuttan zehirin çıkarılması
renal cancer metastases: böbrek kanseri
metaztazlan
renal inflammation: böbrek yangısı; böb­
rek iltihabı
renal insufficiency : böbrek yetmezliği
rendered useful: yaralı hale getirilen;
yararlı şekle sokulan; yararlı duruma
soktu/lar
repeated daily oral doses: tekrarlanan
günlük oral dozlar
replaces: yerine geçer, yerini alır; tekrar
yerine koyar
replaces sweat loss: ter kaybınm yerini
alır; terle kaybolanı telifi eder
replenish the store: depoyu tekrar dol­
durur/tazeler
replication o f molecules: moleküllerin bö­
lünerek çoğalması
represent active forms: faal şekilleri tem­
sil ederler
represented as a carbon: karbon olarak
temsil edilen
required for the maintenance of: idamesi
için gerekli olan; bakımı için gerekti
li
requirements specified, the: spesifik bir
şekilde belirtilmiş gereksinimler
requires energy: enerji gerektirir
requisite chemical events, the: gereki
kimyasal olaylar
resemblance to mechanisms, a: mekaniz­
malara benzeyiş
resembles that o f a monosacharide : bir
monosakkaridinkine benzer
resides in: —da/—de bulunur, yerleşik­
tir, oturur
residues responsible for: için sorumlu
kalıntılar
resist a change, to : bir değişikli ğe di­
renç göstermek
resistant strains: dirençli suşlar
resistant to removal: çıkarmaya/giderme­
ye karşı dirençli; çıkarılmaya karşı
dirençli olan
respectively: sırasıyla
respective target cells, the: ilgili hedef
hücreleri
vererek
respond to. a'ya/e'ye cevap verirler
resting blood levels: dinlenme şuasın­
daki kan düzeyleri; istirahatta kan
seviyeleri
restricted to effects: etkilere sınırlı (olan)
restricted to more than one atom: bir
atomdan daha fazlasına sınırlı
resulting bonds, the: sonuç olarak orta­
ya çıkan bağlar
resulting derivatives, the: sonuçlanan
türevler
resulting mixture, the: sonuçlanan karı­
şım
results from just such random motions :
böyle rastgele hareketlerden sonuç­
lanırlar
results in loss o f activity: aktivite kaybı
ile sonuçlanır
results lack precision : sonuçlar kesin
doğruluktan yoksundurlar
results obtained: elde edilen sonuçlar
results of degeneration, the: dejeneras­
yon sonuçlan
retained by the formation of: —mn/-nin,
—nun/—nün oluşumu tarafından tu­
tulur/tutulan
retained for some time: bir süre tutulan,
yakalanıp alıkonan
retained in the body: vücutta tutulan
retain some immunologic activity: bazı
bağışıklık aktivitesini alikoyarlar
retarded activity: geçikmiş/geciken faa­
liyet
retention o f water: su retansiyonu; suyututulup alikonmasi
reticular activating system in wakefuln«a.
the: uyanıklıkta retiküler aktive ec sistem
return to normal, to: normale dönmek
reveals a composition: bir terkibi ora
ya koyar
reversed or inverted: aksi ya da tersi oar
reverse is true, the: aksi de doğrudur
reverts to : -a'ya/-e'ye döner
reverts to its original state: ilk durumtra
döner; orijinal/başlangıçtaki ş e tü *
döner
118
reviewing the literature: literatürü göz­
den geçirerek
review the subject, to: konuyu gözden ge­
çirmek
review certain aspects, to: bazı yönieri/ni
gözden geçirmek
review o f the role, a: rolünün gözden ge­
çirilişi, rolüne bakış
ribosomes in the golgi complex: golgi
cihazındaki/aygıtındaki ribozomlar
ribosomal assembly: ribosomal birikme,
biraraya geliş
rich in fine-walled vessels : ince duvarlı
damarlardan zengin
rich in vitamins: vitaminden zengin
rigid localization o f function: katı fonk­
siyon yerleşimi
rise in pressure: basınçta yükselme/ar­
tış
rises to maximum value: azami değere
yükselir/çıkar
risk of overdosage, the: gerektiğindeki
fazla dosaj rizikosu: aşın dosaj tehükesi
rounded laminated bodies: yuvarlak lamellöz cisimler
rounding of the contours: konturlann
yuvarlaklaşması
ruled out the possibility: ihtimalini sar­
fınazar etti; olasılığına ihtimal vermedi;olasılığını ekarte etti/ler
ruminants virtually ferment all: geviş
getiriciler hemen hemen hepsini de
fermente ederler
same configuration, the: aynı biçimlen­
me; aynı şekil/lenme
samples examined: incelenen numuneler,
muayene maddeleri
sampling : örnekleme
sampling at random: rastgele örnekleme
sample is measured, the: numune ölçülür
sanctioned by usage: kullanımın haklı
kıldığı
satisfactory knowledge: tatminkâr bilgi
satisfactory representation, a: tatmin­
kâr bir temsil
scanned first: ewelà röntgende izlenmiş,
taranmış
scanty: kıt, çok az
schedule was continued at 2 -week in­
tervals, the: program 2-haftalık ara­
larla/fasılalarla devam ettirildi
scheme, the: şema, plân
sclerotic areas: sklerotik/kuruyup sertleş­
miş alanlar
scope o f regulation, the: ayarlamanın amaci
screening for: için röntgenle târama/izleme
screening test, a: tarama testi, röntgende
izleme testi
seat o f the disease, the: hastalığın yer­
leşme yeri
sections dealing with convention: dönüşü­
mü ele alan bölümler
sections prepared, the: hazırlanan kesit­
ler
sections stained: boyanan kesitler
see the chapter concerned: ilgili bölüme
bakınız
see Chapter XX : Bölüm XX'ye bakınız
seem to have evolved: evrimsel olarak ge­
liştirdikleri görünür
seem to provide: sağladıktan görünür
segment o f a structure, a: bir yapının par­
çası
selection o f material, the: materyalin
seçilmesi, seçimi
sensation o f cold: soğuğu duyma, soğuk
duygusu
sense organs: duyu organlan
sensitivie against/to chemical stimuli: şimik stimul uslara karşı hassas/duyar­
lı
S
safety margin, a: bir emniyet payı
said to be metabolic in origin: metabolik
orijinli/kökenli olduğu söylenilen
salient features, the: göre çarpıcı özellik­
ler
saliva: tükrük
saliva acts as a lubricant, the: tükrük
kaygan bir madde olarak işlev gö­
rür, kayganlığı sağlar
salivary glands, the: tükrük bezleri
salvage is carried out, the: kurtarılması
icra edilir; kurtarılır
119
sena tire to product inhibition: ürün inhibisyonuna hassas/duyarlı
sensory: duyusal
separates from die periphery: çevreden
ayrılır
septic: sepsis ateşi; septik; lohusahk hummasrna ilişkin
sequence of reactions: tepkime silsilesi,
sırası; peşpeşe reaksiyon dizisindeki
sıra
series o f cases a: bir seri vaka
series o f sputal smears, a: bir seri balgam
yayması
series of reactions: reaksiyonlar serisi/
serileri; tepkime dizisi/dizileri
series o f stages, a: bir seri safha/evre/aşama
serious course, a: ciddi bir gidiş, seyir
serological experiments: serolojik deney­
ler
serum supplement: serum ilâvesi
serve as sources: kaynaklannı oluşturur­
lar; kaynaklar/ı olarak işlev görürler
serves as: olarak hizmet eder, işlev görür
serves as a precursor: öncül/ilk madde/ha­
berci olarak işlev görür
serving as: olarak çalışan; şeklinde işlev
gören
serving the tissues: dokuian besliyen, do­
kulara sağlayan, hizmet eden
settle to the bottom: dibe çökerler
several-fold increase, a: bir kaç misli
artış
several Hypotheses have been advanced :
birçok varsayımlar ileri sürülmüştür
severe salt loâng from, a: şiddetli tuz
kaybedici şekil
sheath/s : kılıf Aar
shift to the right: sağ tarafa doğru bir
değişim, taşınma, hareket; sağ tara­
fa doğru yer değiştirme
shivering controlled, the: kontrol edilen
titreme
shortage o f energy -yielding foods: ener­
ji verici gıda darlığı, eksikliği
short and medium chains: kısa ve orta
zincirler
shorthand formula, a: kısa yazılmış bir
formül
short link of RNA, a: kısa RNA bağı /
bağlantısı
shortly after the discovery of: bulunuşun­
dan sonra çok geçmeden; bulunuşun­
dan ya da icadından, hemen sonra
short-term application: kısa-süreli uygu­
lama
should be pointed out: işaret edilmelidir
show similarities: benzerlik/ler gösterir­
ler
shown to be o f great importance: büyük
öneme haiz olduğu gösterilmiş olan
shrinkage observed: gözlenilen büzülme,
çekme
shuffling o f proteins: proteinlerin karış­
tırılması, yerlerinin değiştirilmesi
shuttle: mekik
shuttle system, the: karşılıklı gidiş geliş
sistemi; mekik sistemi
side chain, a: yan bağ
significant role, a: önemli bir rol
signify a true deficiency: gerçek bir
noksanlığı delalet ederler
signs and symptoms: işaretler ve semp­
tomlar; semptom ve işaretler
signs o f cirrhosis: siroz işaretleri
simüarly: benzer şekilde; buna benzer
olarak
simüar to that of: —inkine benzer şekil­
de/benzeyen
similar to that o f an atom: atomunkine
benzeyen
similar to that reported by: tarafından
rapor edileninkine benzer/benzeyen
similar to those described: tarif edilen­
lere benzer/benzeyen
simplify evaluation, to: değerlendirmeyi
basitleştirmek
simulated: taklit etti/ler
simulate in appearance: görünümde tak­
lit ederler
since ions are continuously recombining:
iyonlar devamlı olarak tekrar tekrar
birleştiğinden
since the protein-bound fraction cannot
be filtered:
proteine-bağlanmış
fonksiyon/kısım filtre edilemediğin­
den
since these are known: bunlar bilindi­
ğine göre, bilindiğinden
sites o f scars: nedbe yerleri
situated in: —de olan; —da bulunan
skeletal muscles, the: iskelet kaslan
■nail enough to be overlooked: gözden
kaçacak kadar ufak
skin pigmentation, the: deri pigmentasyonu
small intestines, the: ince barsaklar
smears prepared, the: yapılan/hazırlanan
yayma preparatlar
smouth external surface, a: düz bir dış
yüz
smooth muscle fibres: düz kas lifleri
snapses between afferent and efferent
neurons, th e: afferent/çıkan ve efferent/inen nöronlar arasındaki sinapslar/' uyanlar
so-called: diye bilinen; sözüm ona
so-called fatty acids: diye bilinen yağ
asitleri, olarak söylenen yağ asit­
leri
socalled third factor, the: üçüncü faktör/
etken diye bilinen
solely on this process: tamamen sadece
bu süreç üzerinde
sole source, the: yegâne/tek kaynak
solitary or multiple: tek ya da birkaç
tane/çok
somatic sensory mechanisms, the: duyu
mekanizmalan; vücudun duyu mekanizmalan
somehow toxic: bir kakım toksik
somewhat ambiguous •. oldukça muğlâk
somewhat elevated levels: oldukça yük­
selmiş düzeyler/seviyeler
somewhat less: oldukça daha az
sophisticated approach, a: kanşık bir
yaklaşım, sofistike bir yaklaşım
sound understanding, a : sağlam bir anlayış
source o f energy: enerji kaynağı
source o f molecules, a: bir molekül kay­
nağı
source o f sustained HC1, a : devamlı ar­
tan birhidroklorik asit kaynağı
Source o f the fuel, the: yakıtın kaynağı
sparingly soluble: çok az çözünen
spatial arrangement: uzaysal dizilim
spatial relationship: uzaysal ilişki
speaking of: söz açılmışken; derken
special carrier for: için özel taşıyıcı
species, types and kinds: tüller, tipler
ve çeşitler
specificity for particular steroids: özel/
belirgin steroidler için özgüllük
specificity
to antigen: antijene öz­
güllük
specific antibody synthesis: özgül anti­
kor sentezi
specific for D-amino acids: D-amino asit­
lere özgül
specific gravity, the: özgül ağırlık
specific identification, the: belirgin sap­
tama, belirli tanımlama
specific immunologic response, the: öz­
gül bağışıklık cevabı
specific sensory relay, the: spesifik du­
yusal iletim; özgül duyusal iletiş
spider angioma: spider anjioma
spontaneous recovery, a: spontan şifa,
kendiliğinden ani iyileşme
spots larger then lentils: mercimekten
büyük noktalar
spreads further afield: alana daha da ya­
yılır
sputum/sputa: balgam/lar
sputum/sputa 1-2 days old: 1-2 günlük
balgam/lar
stabilized by interaction: etkileşimle
dengelenen, stabilize olan
stabilizing: dengeleyen, denge sağlayan
staining the section: kesiti boyayan
stained for enzyme: enzim için boyan­
mış
standard free energy change: standart
serbest enerji değişikliği
staphylococcal pneumonia: stafilokok
pnömonisi
star-like formations: yızdızımsı olu­
şumlar
starting material, the: başlangıç/ilk ma­
teryal; ilk kullanılan materyal
121
startling news: şaşırtıcı haberler
stasis o f the secretions : salınlm(lann)
durgunluğu
stated another way: başka bir şekilde
söylendiğinde; başka bir deyişle
steady state, a: durgun/değişmiyen/dengeü durum
stepwise procedures, the: adım adım iş­
lemler
stimulation of gastric secretion: gastrik
mide salgılamasının uyarılması
stirred or shaken: karıştırılmış ya da çal­
kalanmış
stored in the body: vücutta depolanan
straightened out: düzleştirilmiş olan
strains o f bacteria: bakteri suşlan
strengthens the bond: bağı kuvvetlen­
dirir
stressed the ability: yeteneğini vurguladı/
lar
strictures in the major bronchi, the: bü­
yük bronşlardaki daralmalar
striking decrease, a: çok belirgin bir
azalma, şaşırtıcı bir düşme
striking features: çarpıcı/çok dikkat çeki­
ci özellikler
structures and properties: yapılar ve kim­
yasal özellikler
structures in common: müşterek yapılar
study o f function in living matter, the:
canlılarda fonksiyonların etüdü/ince­
lenmesi
subjacent : bir kısmın aşağısında ya da
altında
subdivided into : -a/-e olarak alt gruplara
ayrılmış
subject is engaged in, the: konu ele alın­
maktadır, üzerinde durulmaktadır
subject matter, the: esas konu
subjects treated: tedavi edilen hastalar/
kişiler; ele alınan konular
subject to attack : saldınya tâbi/açık
subject to frequent compromise : sık sık
uzlaşmaya tâbi/açık
subject to inhibition : inhibisyona ba­
ğımlı, tâbi
subsiding o f this disease : bu hastalığın
yatışması, iyiye doğru gidişi
subsisting on a protein diet : bir protein
diyeti ile yaşayan, geçinen
substances seen: görülen maddeler
substances which undergo conversion: dö­
nüşüme uğrayan maddeler
substantiated by: tarafından iyice kanıt­
lanmış olan
substantial degree, a: kaydadeğer bir de­
rece
substantial progress has been made: kay­
dadeğer bir ilerleme kaydedilmiştir
substitution shows, the, birşeyi başka
bir şeyin yerine konulması/kullanıl­
ması göstermektedir,
subtle changes in the environment: çevre­
deki karmaşık, anlaşılması zor deği­
şiklikler
such as: gibi
sudden onset, a: anı başlangıç; birden
başlama
suggest their unique suitability: eşsiz uy­
gunluklarını telkin ederler
summary o f the reactions, a: tepkimele­
rin bir özeti
summary of the steps, a: aşamaların bir
özeti
superimpose one structure on the other:
bir yapıyı diğerinin üstüne koyunuz/
koyarlar; bir yapıyı diğeri üzerine
bindirirler
supernatant contains, the: sıvı yüzeyinde
kalanlar içerir, ihtiva eder
supplemented with: takviye edilmiş, kuv­
vetlendirilmiş, eklenmiş
supplied in the diet: diyet içinde temin
edilen
supporting evidence: destekleyici delil
ya da kanıt
supports the view: göriişünü destekler
surprisingly true: şaşırtıcı olarak doğru
surrounding the granulation tissue: granülasyon dokusunu çevreleyen/etrafını
çevirerek
surrounding the tissue: dokuyu çevre­
leyen/çevreleyerek
survived more than a year: bir yıldan da­
ha çok yaşayabildi/hayatta kalabildi
survival value, the: hayatta kalabilme/yaşayabilme değeri
susceptible to: —atya/—e'ye istidatlı, ko­
layca maruz kalan ya da açık olan
12 2
susceptibe to such deficiencies: bu tür
noksanlıklara duyarlı ya da kolayca
açık olan
suspended in a liquid medium: sıvı bir
ortamda bütünlüğünü koruyan, eri­
meden duran
sustain life, to: yaşamı sürdürmek; hayatı
idame ettirmek
synthetically poduced compounds: sente­
tik olarak üretilen bileşikler
synthesis is impaired: sentez bozulmuş­
tur; sentez zarar görmüştür/görür
synthesis mechanism, the: sentez meka­
nizması
systems of classifications: sınıflandırma
sistemleri
that is to say: yani
that it triggers: tetiklediği; birden başlat­
tığı
that serve as: olarak hizmet eden, işlev
gören
that the group undergoes: grubun geçir­
diği
the greater the area, the greater the diffu­
sion: alan nekadar büyükse, yayılım
da o kadar daha büyük (olur)
theory and practice: kuram ve uygulama
therapeutic method, the : tedavi yöntemi
there appears to be: olduğu görünür
thereby exert regulatory control: bu su­
retle düzenleyici kontrol uygularlar
there follows: izler, takibeder
there is no evidence: delil yoktur
thickening of the mucosal layer, the:
mukoza tabakasının kalınlaşması
this appears to be the case: durumun bu
olduğu görünür
this is because: olduğundandır; nedeniy­
ledir; yüzündendir
this is particularly true: bu özellikle
doğrudur
this relates mainly to : bu özellikle -a/-e
ile ilgilidir
thorough understanding, a : tam bir an­
layış
though rare: nadir olmakla beraber
thought to occur: vukubulduğu düşünü­
len
thought to span: uzandığı/uzatıldığı dü­
şünülen
threshold for this, the: bunun için eşik,
bunun eşiği
through liberation: serbest bırakma yo­
luyla
throughout the book: kitabm başından
sonuna kadar
throughout the gland: salgı bezinin bir
tarafından diğerine; salgı bezinde
baştanbaşa
thus taken up: bu suretle kayda alınan;
böylece ele alman
tightly controlled: sıkı şekilde kontrol
edilen
time'honoured qualitative tests: zama­
nın doğru çıkardığı kalitatif testler
T
tables list values: tablolar diğerleri liste
olarak vermektedir/ler
takes 2-3 days to appear: ortaya çıkması
2-3 gün alır
taken together: biklikte alındıklarında,
birlikte ele alındığında
task o f determining, the: tâyin etme ça­
bası, zahmeti
temporary or permanent: geçici ya da
kalıcı/devamlı
tendency: eğilim
tenderness in the liver: karaciğerde has­
sasiyet
tend to be much lower: daha düşük olma
eğilimindedirler
tend to be suppurative: supuratif olma
eğilimindedirler
tend to diffuse: yapılma eğilimdedirler
tenfold: on misli
tensile: gerilip uzama yetenekli
tentative: geçici, kesin değil
terminate in the interior: dahüde sonlanırlar, biterler
terms and concepts: terimler ve kavram­
lar
terrestrial life: dünyadaki hayat/yaşam
that arrest
by: ile....tutan
that compromise functional groups: fonk­
siyonel gruplan uzlaştıran
123
tiny particles: küçük tanecikler
tissue slicing machine, a: doku delici
makina
tissue vitality: doku canlılığı
titreş were expressed as : titreler... ola­
rak ifade edildi/belirtildi
to a large/great extent: büyük çapta
to a lesser extent: daha az çapta, derecede
together with: ile birlikte
tolerance curve, the: tahammiil/tolere etme-eğrisi; tolerans eğrisi
topics o f medical interest: tıpta ilgi çeki­
ci güncel konular
to some degree: bir dereceye kadar
to some extent: bir dereceye kadar
total energy requirement : toplam enerji
gereksinimi
total entropy o f a system, the: bir sistem­
de atom ya da moleküllerin gelişigü­
zel hareketini artırdığı için başka bir
işlemde kullanılmayan total enerji
fraksiyonu
to the extent of: miktarına, derecesine,
kadarına
toxicity in adults: erişkinlerde/yetişkin­
lerde zehirlenme
toxin from the mushroom: mantardan ze­
hir
trace elements to be discussed: tartışıla­
cak iz elementler
transcription and translation: kopya ve
yer değişimi
transference of free energy, a: serbest
enerji iletimi, taşınması
transient in nature: geçici nitelikte
transition from one period to another,
the: bir devreden diğerine geçiş
translated less efficiently: daha az etkin
şekilde yer değiştiren, aktarılan
translocation: yer değiştirme, yer deği­
şimi
translucent nodules: şeffaf/saydam nodüller
transmission of nerve impulses, the: si­
nirsel uyanların iletimi
transmute: şeklini değiştirir/ler
transportation of substances: maddele­
rin taşınımı
transported to: a'ya/e'ye taşman, nakle­
dilen
transporting systems: taşıyıcı sistemler,
taşıma sistemleri
transport o f fuels about the body: vücutun etrafına yakıtların taşınımı
transverse: eğri, eğik
traversing the membrane: membranın bir
tarafından diğerine geçerek
treated with ozone: ozonla işlem yapılan,
işleme sokulan
treatment and care: bakım ve tedavi
tubes passed into the stomach: mideye
sokulan tüpler
tumour: tümör
tumoral formations: tümoral oluşumlar
turnover of erythrocytes, the: eritrosit­
lerin yeniden üremesi, oluşumu
turnover o f phospholipids: belirli bir süre
sonra dönen/kazanılan fosfolipidler
turnover rate, the: devir hızı
turns over at a different rate: farklı bir
hızla devredilir, döner ya da tekrar
elde edilir
twice as great: iki kez daha büyük/çok/
fazla
twice as much: iki misli
two to three patients: iki Uç hasta
typical results: tipik sonuçlar
ü
ubiquitous deficiency, the: her yerde/
durumda/kişide bulunan noksanlık
ultimately form : en sonunda oluştururlar,
meydana getirirler
ultimately transferred: en sonunda taşı­
nan
ultrastructure: ince yapı
ultrastructure
o f the neuromuscular
spindles, the: kas iğciklerinin ince
yapısı
ultraviolet illumination: morötesi ışıklan­
dırma/aydınlatma
umblically: umblikal yolla
uncontrollable hemorrhage: kontrol edilemiyen kanama
under a light microscope: bir ışık mik­
roskobu altında
under appropriate conditions: uygun şart­
lar altında
124
under certain conditions: belirli koşul­
lar altında
undergo limited alterations: sınırlı deği­
şiklikler geçirirler
undergoes an irreversible decomposition:
tersinmez bir dekompozisyon/kalite
bozulması/çürüme geçirir
undergoes a series o f reactions: bir seri
reaksiyon geçirir
undergoes physical change: fiziksel deği­
şiklik geçirir
underlying cause, the: altta yatan neden
underlying the scar: nedbenin altında
olan/bulunan
under medical supervision: doktor nezareti/kontrolü altında
under normal conditions : normal şartlar
altında
under the influence o f : etkisi altında
under these conditions: bu şartlar altında
under utraviolet illumination: ultraviyole
ışık altında
undoubtedly gneralized throughout the
body: vücutta baştan başa kuşkusuz
genelleştirilmiş durumda; kuşkusuz
vücudun her tarafına yayılmış olarak
unequivocally connected to the necessity:
açıkça ihtiyacına bağlı olan
unfolded by: ile katlantısızlaştırılan; ile
açığa çıkarılan
unfortunately: maalesef
uniformity in nomenclature : terminolobirliği, aynı terminoloji kullanılışı;
terim bilgisi birliği
uniform pattern, a: aynı tek şekil/biçim
unique feature, a
eşsiz bir özellik
unless proper precautions are taken:
uygun önlemler alınmadıkça,
unlike the subacute form: subakut şeklin
aksine
unlike this: bunun aksine
unidirectional: tek yönlü
unique to
a particular biosynthetic
sequence: özel bir biyosentetik sil­
sileye has/özgü
unilateral or bilateral: bir veya iki taraflı
unlike most enzymes: enzimlerin çoğu­
nun aksine
unseparated cell population, the: ayrıl­
mamış hücre topluluğu
until recently: son zamanlara kadar; ge­
çenlere dek
uptake of, an: alınımı/nı
uptake o f oxygen, the: oksijen alınımı
upper range o f intake, the: daha üst sevi­
yede alınım
up to a certain point: belirli bir noktaya
kadar
upon its participation: iştiraki/katılması
üzerine
urinary drainage: idrar drenajı
used to bring about : meydana getirirlerdi
useful for diagnostic purposes: tamsal
amaçlar için yararlı
useful in structural analysis: yapısal ana­
lizde faydalı
useful means o f preparing, a: faydalı bir
hazırlama yolu/şekli
use in using these dyes, the: bu boyalann
kullanılmasındaki yarar
use is made of: —dan/—den yararlanılır
usually low: mutad olarak düşük, alışı­
lagelmiş derecede düşük
utility of: faydası, kullanılışı
utility o f these pharmacologic high doses:
bu farmokolojik yüksek dozlann
kullanılışı
utilized as: olarak kullanılan
utilized in connection with: ile ilgili ola­
rak kullanılmış, yararlanılmış olan
utilize these substances: bu maddeleri
kullanırlar
V
variable diet, a: değişken bir diyet
varielty of a: çeşitler; çeşitli
varies greatly: büyük çapta değişir
varies inversely: ters orantılı olarak deği­
şir
various congenital defects: çeşitli doğum­
sal bozukluklar
various in size: çeşitli büyüklükte
various organelles discussed: tartışılan çe­
şitli organeller
various side-chains: çeşitli yan zincirler
vary according to constitution: bünyeye
göre değişirler
vary from pin -point to disc size: toplu
iğne başından disk büyüklüğüne ka­
dar değişirler
varying between: arasında değişen
varying from...to: —dan/—den....—a/—e
değişen
125
vary somewhat with: ile oldukça değişir­
ler
vascular degenerations: damar bozukluk­
tan
vast field, the: çok geniş alan
vast majority, the : büyük çoğunluğu
vegetations breaking o ff : kopan veje­
tasyonlar
vertebrates other than mammals: memeli­
lerden başka omurgalılar
vestiges o f this approach: bu yaklaşımın
geriye kalmış izleri
very contagious: çok bulaşıcı; çok bulaş­
kan
very fact, the: gerçeğin kendisi, en gerçek
olan
via synthesis: sentez yoluyla
vicious cycle, the: kısır döngü, fasit daire
viewed as an organ: bir organ olarak kabul
edilen
viewed as a physiologic control mecha­
nism: fizyolojik bir kontrol mekaniz­
ması olarak ele alındığında
vigorously explored: enerjik bir şeküde
araştırılan
vüli small and big, the: küçük ve büyük
vüluslar
viruses carry their own DNA polymerase
molecules: virüsler kendi DNA polimeraz moleküllerini taşırlar
virutic infection, a: virutik bir enfeksiyon
visible to the naked eye: gözle ya da makroskopik olarak görülebilen
viscosity measured, the: ölçülen yapış­
kanlık, viskozite
viscosity o f which increases all the more,
the : gittikçe daha yoğunlaşan ya­
pışkanlığı
viscosity o f which increases all the more,
the: gittikçe daha yoğunlaşan
vitality in blood: kanda hayatiyet
vital processes, the: hayatî süreçler
vitamin A stored in the liver: karaciğerde
depolanmış A vitamini
vitamin C deficiency: C vitamini noksanlı­
ğı/eksikliği
vitamin deficiency: vitamin noksanlığı/
eksikliği
vitamin preparations prescribed: yazılan
(reçeteye yazılan) vitamin preparatlan
vitamins stored are virtually exhausted:
depolanan vitaminler aslında hemen
hemen tükenmiştir
vulnerable appendages o f the body: vücu­
dun açık kalan kısımları
vulnerable to danger: tehlikeye açık(hedef)
W
walls, the resistance o f which have
weakened: direnci zayıflamış duvar­
lar/cidarlar
warm - blooded animals: sıcak kanlı hay­
vanlar
warning: uyan
was soon discovered: çok geçmeden bu­
lundu
water-soluble form, a: suda-çözünür bir
şekil
water-soluble vitamins: suda eriyen vita­
minler
weakening o f resistance: direncin zayıf­
laması, kırılması
well-defined contours: iyi belirlenmiş
konturlar
well - documented reports: iyi doküman­
tasyon içeren raporlar
we refer to : -a’ya/-'ye atıfta bulunuyo­
ruz
were it not for catalysts: katalistlerden
dolayı olmasaydı
were it to be induced: başlatılmış ol­
saydı
what has been referred to as: olarak atıf­
ta bulunulan
what is termed as: olarak isimlendirilen
what is used more: daha çok kullanılan
when added: ilâve edildiğinde, aklenildiğinde
when administered to humans: insanlara
verildiğinde; insanlara zerkedildiğinde
when avaüable: mevcut olduğunda, piya­
sada bulunduğunda; mevcut olduğu
zaman
when carried out : uygulandığında
when compared to/with: ile karşılaştırıl­
dığında
when contrasted with: ile karşıt yanla­
rı mukayese edildiğinde
126
when convenient: uygun olduğunda;
müsait olduğu zaman
whenever possible: mümkün olduğu her
zaman
when histoplaanosis is suspected: histoplazmos şüphelenildiği; histoplazmostan şüphelenildiği zaman
when inhaled into the nostrils: burun
deliklerine çekildiğinde, nefes içe
çeküdiğinde
when nothing was known: hiçbir şey bi­
linmediği zaman
whereas ali : oysa hepsi, herkes
whereas it occurs: oysa/halbuki vukubulur
where coenzymes are required: koenzim­
lerin gerektiği durumlarda/yerlerde
where posible: mümkün olduğu yerde/
durumda
which combines with: ile birleşen
while the slides are still moist: lamlar
henüz nemli iken
which in tum proceeds to: bundan sonra
(şurasıyla) —a.'y&l—e’ye ilerleyen
widely distributed: geniş çapta dağıtıl­
mış/dağılmış (olan)
widely held concept: geniş çapta kabul
edilmiş kavram
widely varying conditions: geniş-çapta
değişen şartlar/koşullar
wide range o f literature reviewed, the:
gözden geçirilen/taranan geniş çapta
literatür
widespread: çok yaygın
will not exceed the amount: miktarı geçmiyecektir
will readily split: hemen (ikiye)ayıracaktır
with a single exception: tek istisna ile
with increasing temperature: artan sıcak­
lıkla
within the stated limitations: belirtilen
sınırlar içinde/çerçevesinde
with or without pus: irinli ya da irinsiz
without having to postulate: varsaymaya
gerek kalmadan
without producing gas: gaz yapmadan/
oluşturmadan
without question: kuşkusuz
with reference to: atfen, atıfta bulunarak;
ilgi
with regard to: üe ilgili olarak
with respect to: ile ilgili olarak
with respect to the effect: etkiyle ilgili
olarak, etki açısından
with respect to reactions: reaksiyonlarla
ilgili olarak
withstanding forces: kuvvetlere day anarak,
karşı koyarak; kuvvetlere dayanan/
karşı koyan
with the advent o f understanding: anlayı­
şın ilerlemesiyle /gelişmesiyle
with the delivery of: sağlanılması, alınıp
verilmesi ile; doğumu ile
with the exception of: —in dışında, hariç;
istisnası ile
with the exception o f alterations in the
urine: idrardaki değişiklikler hariç/
dışında
with the passage of time: zamanın geçme­
siyle
word o f caution, a: bir uyan
work output: ortaya çıkan iş, iş çıktısı,
verim
worldwide : dünya çapında, dünyamn
her tarafında
would rather iyisi mi, daha doğrusu
wrapped and protected : sanlıp korunan
wrinkled kidney, a : buruşuk bir böbrek
written in the form o f a straight line :
doğru bir çizgi olarak yazılan/ya­
zıldığında
X
xerasis in one case : bir vaka'da saçlann
büyümesini durduran saç kuruluğu
hastalığı
xerotic characte-, the : kumluk özelliği
x-ray data obtained : elde edilen rontgensei teknik bilgiler
x-ray diffractions : röntgen ışık kırıl­
ması
Y
yields these plus adenosine : bunlara ilâyields corresponding values: uygun/para­
lel değerler verir
yields these plus adenosine: bunlara ilâ­
veten/ ek olarak adenosin verir
yields o f final product: nihai ürün verim­
leri
Z
yield these derivatives on hydrolysis:
hidroliz üzerine bu türevleri verir­
ler
zones in this area: bu alandaki dar böl­
geler, şeritler
128
bölüm
m
SİSTEMATİK TIBBİ ÇEVİRİ’YE
GEÇİŞ
Bu Bölümde sunulan 130 örnek ya da model tıbbi cümle sistematik tıbbi çeviri'ye
geçiş için uygulayıcıya son derece yaradı bir örnekleme serisi sunmak için hazıdanmış ger­
çekten zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Bölümde yer alan bu model cümleler ya özel
olarak hazırlanmış ya da rastgele tıp literatürlerinden seçilmiştir. Sistematik çeviri yakla­
şanında, 'kolay cümle', 'zor cümle', kısa cümle' ya da uzun cümle* tanımlarına yer veril­
mediğinden, başka bir deyişle her cümle bölünerek yapıldığından, ciimlelerarası bir derece­
lendirmeye bilinçli olarak gidilmemiştir.
Her örnek model cümle'de gözlenebileceği gibi, son derece homojen bir öriintü
içinde, sırasıyla İngilizce cümle, bölme ya da İngilizce cümle'nin parçalara aynlışı, ayrılan
parçaların Türkçe'ye çevirisi ve parçalar üzerinde yapılan tüm işlem, rötuş ve değerlendimıeler verilmekte, EKOK (En Küçük Ortak Kat) ve bunun değerlendirilmesi ile sentez sunul­
makta, en sonunda da sonuçlanan çeviri ürünü, ve gerekirse, estetik rötuş ve editing belir­
tilmektedir. Böylelikle, Törel Çeviri Sistemini okuyup değerlendirdikten sonra bu sistemle
nasıl çözüme gidilebileceği, belki de ilk kez, bukadar açık ve ayrıntılı bir şekilde sergilenmek­
te, uygulayıcıların tüm som ve sorunlanna yanıt verilmeye çaba sarfedilmektedir.
Oldukça zengin bir uygulama dağarcığından oluşan bu Bölüm'Un, çeviri öğrencisi,
öğretim elemanı ve uygulayıcısı için etkin bir alıştırma kaynağı olarak kullanılması olanağı
da vardır. Böylelikle, kendi başına çalışmak isteyenlerin dahi yeterince materyal işleyip
kendi kendilerini kontrol etmeleri, yapılan hatalar varsa, bunlan düzeltmeleri sağlanılmış
bulunmaktadır. Uygulayıcı böyle bir avantajla çeviri'nin sonın olmaktan çıktığım kolay­
lıkla gözleyip pasaj çevirisinde başarılı uygulamalara rahatlıkla geçebilecektir.
İngilizce Cümle
The patient's vision was blurred prior to hospitalization.
Bölme
The patient's vision /was blurred /prior to hospitalization.
Parçaların Çevirisi
hastanın göriişü/görme yeteneği
bulanıktı
hastaneye yatırılmadan önce
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
bj
-----
hastanın görüşü/görme yeteneği O
&2
-----
bulanıktı □
aj
-----
hastaneye yatırılmadan önce
EKOK (En Küçük Ortak Kat)
b
Değerlendirme
a
b
@
a
0
S=b+ a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Hastanın görüşü / görme yeteneği hastaneye yatınlmadan önce bulanıktı.
İ2
1
İngilizce Cümle
The medicines given should be taken every day to keep the blood pressure under
control.
Bölme
The medicines / given / should be taken / every day / to keep the blood pressure
under control.
Parçaların Çevirisi
ilâçlar
ki verilir
alınmalıdır
her gün
kan basıncını kontrol altında tutmak için
133
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
b2 -- - -
ilâçlar
- --
verilen
bj
-a3 ••
a2 -- • ai
EKOK
■■ - -
b
O
alınmalıdır □
her gün
kan basıncım kontrol altında tutmak için
Değerlendirme
a
b
®
a
(D
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Verilen ilâçlar kan basıncını kontrol altında tutmak için her gün alınmalıdır.
EH
İngilizce Cümle
Proteins, contrary to carbohydrates and fats, cannot be stored in the hulnan body
for future use.
Bölme
Proteins, I contrary to carbohydrates and fats, / cannot be stored / in the human
body I for future use.
Parçaların Çevirisi
proteinler
karbohidratlar ve yağların aksine
depolananı az/lar
insan vücudunda
ileride kullanılmak üzere
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
b2 ---
proteinler O
bl
karbohidratlar ve yağların aksine
-
depolanamaz/lar □
a3
a2 " •
ai
EKOK
b
•"
insan vücudunda
ileride kullanılmak üzere
Değerlendirme
a
__b___ ®
a
S= b + a
134
(D
Sonuçlanan Çeviri Üriinii
Karbohidratlar ve yaglann aksine proteinler ileride kullanılmak üzere insan vücu­
dunda depolananıaz/lar.
E
İngilizce Cümle
Products o f digestion are absorbed through the wall o f the small intestine which
has minute hair-like projections on its inner surface.
Bölme
Products of digestion / are absorbed / through the wall o f the small intestine /
which has /minute hair - like projections /on its inner surface.
Parçaların Çevirisi
~
sindirim ürünleri
absorbe olur/lar
ince barsak duvan yoluyla .
ki sahiptir
küçücük saç-gibi uzantılar/a
iç yüzeyinde
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK
bi
—
sindirim ürünleri O
a5
a4
*■*
---
absorbe olur/lar
□
ince barsak duvan yoluyla
a3
sahiboian
a2 * "
küçücük saç-gibi uzantılara
al
iç yüzeyinde
---
b
Değerlendirme
a
_b___
a
[D
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Sindirim ürünleri, iç yüzeyinde küçücük saç-gibi uzantılara sahiboian ince barsak
duvan yoluyla absorbe olur/lar.
O
İngilizce Cümle
.
The juices secreted bv the stomach help the process o f digestion.
'
135
Bölm e
The juices /secreted / by the stomach / help / the process o f digestion.
Parçaların Çevirisi
sıvılar
ki salgılanır
mide tarafından
yardım eder /yardımcı olur
sindirim sürecine/sürecinde
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
bg -----
sıvılar O
b£
-----
salgılanan
bj
-----
mide tarafından
yardım eder / yardımcı olur □
a^
EKOK
-----
b
sindirim sürecine/sürecinde
Değerlendirme
b
(D
a
S= b + a
, lanan Çeviri ürünü
Mide tarafından salgılanan sıvılar sindirim sürecine yardım eder. (Mide tarafından
salgılanan sıvılar sindirim sürecinde yardımcı olur.)
İngilizce Cümle
Various kinds of connective tissue may be differentiated by the amount and
proportion o f the collagenous and elastic fibres that they contain.
Bölme
Various kinds of connective tissue / may be differentiated / by the amount and
proportion of the collagenous and elastic fibres / that they contain.
Parçaların Çevirisi
çeşitli tipte bağ dokusu
tefrik/ayırt edilebilir
kollajen ve elastik lif miktarı ve oranı ile
ki onlar içerir
136
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
çeşitli tipte bağ dokusu O
EKOK
ag
-----
tefrik/ayırt edilebilir
&2
-----
kollajen ve elastik lif miktarı ve oranı ile
a^
-----
içerdikleri
b
□
Değerlendirme
a
b
®
a
51
S=b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Çeşitli tipte bağ dokusu içerdikleri kollajen ve elastik lif miktan ve oranı ile tefrik/
ayırt edilebilir.
Ingüizce Cümle
The electron microscope shows that a space separates the end o f an axon from the
cell to which the impulse is transmitted.
Bölme
The electron microscope / shows / that a space separates / the end o f an axon
from the cell / to which the impulse is transmitted.
Parçaların Çevirisi
elektron mikroskop
gö steri r/göstermek tedi r
ki bir ara/boşluk ayınr
hücreden bir aksonun ucunu
ki uyarı iletilir
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
bl
EKOK
b
a
---
elektron mikroskop O
a4 -----
gösterir/göstermektedir □
a3 —
bir aranın/boşluğun ayırdığım
a2 ----
hücreden bir aksonun ucunu
aı
uyarının iletildiği
----
Değerlendirme
S- b + a
137’
b
<3>
a
[3
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Elektron mikroskop uyarının iletildiği hücreden bir aksonun ucunu bir aranın/
boşluğun ayırdığını gösterir/göstermektedir.
O
İngilizce Cümle
The skull films are being done now and will be studied by the specialists before
diagnosis.
Bölme
The skull films / are being done / now I and will be studied / by the specialists /
before diagnosis.
Parçaların Çevirisi
- ve -
kafa/kafatası filmleri
çekilmektedir /hazırlanmaktadır
şimdi
incelenecektir
uzmanlar tarafından
tanıdan ikice
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
C1 - - - b2 -----
kafa/kafatası filmleri O
çekilmektedir/hazırlanmak tadır □
şimdi
bl
a3
" "
- ve-
incelenecektir □
&2
-----
uzmanlar tarafından
aj
....
tanıdan önce
c
Değerlendirme
c
b
b
a
a
□
S —( c + b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kafa/kafatası filmleri şimdi çekilmektedir ve tanıdan önce uzmanlar tarafından
incelenecektir.
138
ÖL
İngilizce Cümle
The neurone that is the nerve cell is the basic unit o f the nervous system and is
made o f a cell body and processes.
Bölme
The neurone / that is / the nerve cell / is / the basic unit / o f the nervous system /
and is made / o f a cell body and processes
Parçaların Çevirisi
—
—
—
—
—
—
ve —
noron
ki dir
bir sinir hücresi
-dır/-dir/-dur/-dür
temel ünite/si
sinir sisteminin
oluşur
bir hücre gövdesinden ve uzantılarından
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
d3
----- nöron
d2
----- olan
dl
----- bir sinir hücresi
C1
b2
----- -dır/-dir/-dur/-dür
bl
a2
al
EKOK
O
□
----- temel ünite/si
----- sinir sisteminin
- ve - oluşur □
----- bir hücre gövdesi ve
uzantılarından
d
.9
c
c
m
b
b
2 i
a
Q ~
d
Değerlendirme
S = (d + c + b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri Ürinü
Bir sinir hücresi olan nöron sinir sisteminin temel ünitesidir ve bir hücre gövdesi ve
uzantılarından oluşur.
139
E]
İngilizce Cümle
The heart is a hollow and cone-shaped organ that is about 230 g. in weight and
serves as the pump o f the body.
Bölme
The heart / is / a hollow and cone-shaped organ / that is / about 230 g. in weight /
and serves / as the pump / o f the body.
Parçaların Çevirisi
kalb
-dır/-dir/-dur/-dür
oyuk ve huni şeklinde bir organ
ki dir
yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında
- ve - işlev görür
pompa/sı olarak
vücudun
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
dj
kalb O
Cj
dır/-dir/-dur/-dür □
bg
b^
ag
EKOK
olan
yaklaşık olarak 230 gr.
ağırlığında
- ve - işlev görür □
&2
pompa/sı olarak
a^
vücudun
d
Değerlendirme
c
b
. . . .
d
G>
c
a
b
2 t
a
a
- - - - - - • .
a
S —( d + c + b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Kalb yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında olan oyuk ve huni şeklinde bir organdır
ve vücudun pompası olarak işlev görür.
140
El
tngilizce Q im le
The electron microscope makes use o f a beam o f electrons instead o f light waves
and the object magnified can be examined in detail.
Bolme
The electron microscope / makes use / o f a beam o f electrons / instead o f light
waves I and the object /magnified /can be examined / in detail.
Parçaların Çevirisi
—
—
—
—• ve •
—
—- —
elektron mikroskop
kullanır
bir elektron demeti/ni
ışık dalgalan yerine
obje
ki büyütülür
incelenebilir
ayrıntılı olarak
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
d
U
—- - elektron mikroskop O
c3
—
c2
--- bir elektron demeti/ni
C1
. - . ışık dalgaları yerine
bo
ve - obje O
—
kullanır □
büyütülen
• - - incelenebilir □
—
EKOK
d
aynntılı olarak
Değerlendirme
d
©
c
c
m
b
b
©
a
a
m
S = (d + c) + (b + a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Elektron mikroskop ışık dalgalan yerine bir elektron demetini kullanır ve büyütü­
len obje aynntılı olarak incelenebilir.
141
n o
İngilizce Cümle
In light microscopy, the image is formed as a result of the ability o f the object
examined — the object absorbs, reflects and refracts the light waves.
Bölme
In light microscopy) / the image / is formed / as a result o f the ability o f the object/
examined / — the object absorbs, / reflects / and refracts the light waves.
Parçaların Çevirisi
Işık mikroskopisinde, (+) açıcı
imaj/görüntü
oluşur
objenin yeteneği sonucu
ki incelenir
obje (ışık dalgalarını) absorbe\eder/soğurur
(obje) (ışık dalgalarım) yansıtır
- ve - (obje) ışık dalgalarını kırınımını sağlar
işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
Işık mikroskopisinde (+)
i
el
-----imaj /görüntü O
d3
-----oluşur □
d2
-----objenin yeteneği sonucu
dl
-----incelenen
C1
-----obje (ışık dalgalarını) absorbe eder/soğurur □
bl
(obje) (ışıkdalgalarım)yansıtır □
al
- ve - (obje) ışık dalgalarım kırınımını sağlar □
e
Değerlendirme
O
O
e
_ (2>
d
d
d
c
c
®
b
b
(D O
a
a
0
□
O
S = +(e + d ) + ( c ) + ( b ) + ( a )
Sonuçlanan çeviri ürünü
Işık mikroskopisinde, imiş/görüntü objenin yeteneği sonucu oluşur - - - obje ışık
dalgalarını absorbe eder/soğurur, yansıtır ve kırınımı sağlar.
142
13
tngilizce Ciimle
The study o f cell structure called cytology depends on developed examination
techniques that are rather sophisticated since light and electron microscopy should be used
effectively.
Bolme
The study o f cell structure / called cytology /depends /on developed examination
techniques / that are rather sophisticated / since light and electron microscopy should be
used effectively.
Parçaların Çevirisi
-
doku yapısının tetkiki/incelenmesi
ki sitoloji denir/ diye bilinir
dayanır
geliştirilmiş inceleme teknikleri/ne
ki oldukça karmaşıktır
madem ki ışık ve elektron mikroskopi etkin bir şekilde kullanıl­
malıdır.
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
bo
- doku yapısının tetkiki / incelenmesi O
- sitoloji denen / diye bilinen
- dayanır □
• geliştirilmiş inceleme teknikleri/ne
a2
- oldukça karmaşık olan
al
- ışık ve elektron mikroskopinin etkin bir şekilde kullanılması
gerektiğine göre
EKOK
Değerlendirme
b
(D
Sİ
S —b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Sitoloji diye bilinen doku yapısının incelenmesi, ışık ve elektron mikroskopinin
etkin bir şekilde kullanılması gerektiğine göre, oldukça karmaşık olan geliştirilmiş teknik­
lere dayanır.
143
E O
İngilizce Cümle
It is known that all spinal nerves contain both sensory and motor fibres.
Bölme
It is known / that all spinal nerves contain /both sensory and motor fibres.
Parçaların Çevirisi
bilinmektedir
ki tüm omuriliği sinirleri içerir/ler
hem/gerek duyu hem de / gerekse motor lifleri/ni
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
ag
&2
biünmektedir □
-----tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri
a^
EKOK
hem /gerek duyu hem de/gerekse motor lifleri/ni
a
Değerlendirme
a
S=a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Gerek duyu gerekse motor liflerini tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri bilinmek­
tedir.
Şimdi aynı cümleyi (K İ)'yi bir gösterge (bağlaç) olarak işleme koyalım.
İngilizce Cümle'nin Parçalara Ayırımı
It is known / that all spinal nerves /contain /both sensory and motor fibres.
Parçaların Çevirisi
bilinmektedir
- ki - bütün omuriliği sinirieri
içermektedir
hem duyu hem de motor lifleri
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
Cj
bilinmektedir Q
bj
bütün omuriliği sinirleri O
144
&2
- - - - içermektedir □
hem duyu hem de motor lifleri
EKOK
c
Değerlendirme
c
Hl _
b
b
0>
a
a
[D
S=(c)+(b+a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bilinmektedir ki bütün omuriliği sinirleri hem duyu hem de motor lifleri içermek­
tedir.
15
İngilizce Cümle
Tissues fixed and stained after death are generally examined as sections or film
preparations.
Bölme
Tissues I fixed / and stained after death / are generally examined / as sections / or
film preparations.
Parçaların Çevirisi
(genellikle)
dokular
- - - - ki (ölümden sonra) tesbit edilir
- ve - ki ölümden sonra boyanır
— - incelenir/ler
- - - - kesit olarak
ya da film preparatlar (olarak)
işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
^ bg
I bı
(genellikle)
b2
1------- 1
t a3
EKOK
i
b
a9
£j
dokular O
—
(ölümden sonra) tesbit edilen
ve - ölümden sonra boyanan
—
incelenir/ler □
—
kesit olarak
ya da film preparatlar (olarak)
Değerlendirme
a
S=b +' ' a
145
b
®
a
[D
Sonuçlanan Çeviri ürünü
ölümden sonra tesbit edilen ve boyanan dokular, kesit ya da film preparatlar olı
rak incelenir/ler.
Ingilizce Ciimle
The central part o f the human body is the trunk having two main cavities know
as the thorax and the abdomen.
Bölme
The central part o f the human body / is / the trunk / having / two main cavities
known I as the thorax and the abdomen.
Parçaların Çevirisi
insan vücudunun merkezi kısmı
-dır/-dir/-dur/-dür
gövde
ki sahiptir
iki ana /başlıca iki boşluk /boşluğa
ki (diye) bilinir
göğüs ve kann
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
c^
bj
insan vücudunun merkezi kısmı O
dır/-dir/-dur/-dür □
a&
gövde
a^
sahiboian
ag
başlıca iki boşluğa
diye bilinen
a^
EKOK
c
göğüs ve kann
Değerlendirme
c
©
b
b
n
a
a
2 t
S- c+ a+b
Sonuçlanan çeviri ürünü
İnsan vücudunun merkezi kısmı, göğüs ve karın diye bilinen başlıca iki boşh^
sahiboian gövdedir.
[O
İngilizce Cümle
The fuels o f the body are carbohydrates, fats and proteins taken in the diet.
Bölme
The fuels o f the body / are / carbohydrates, fats and proteins / taken /in the diet.
Parçaların Çevirisi
vücudun yakıtlan
-dır/-dir/-dur/-dür
karbohidratlar, yağlar ve proteinler
ki alınır
diyette
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
C1
-----vücudun yakıttan O
bl
—
»3
----- karbohidratlar, yağlar ve proteinler
a2
-----alınan
»1
----- diyetle
c
-dır/-dir/-dur/-dür □
Değerlendirme
c
®
b
b
13
a
a
2
S= c + a+ b
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Vücudun yakıtları diyetle alınan karbohidratlar, yağlar ve proteinlerdir.
18
İngilizce Cümle
Epithelial tissue lining the body internally and covering it externally is attached to
a basement membrane o f fibrous tissue.
Bölme
Epithelial tissue / lining / the body internally / and covering it externally / is
attached / to a basement membrane o f fibrous tissue.
147
Parçaların Çevirisi
epitelyal doku
ki döşer
içerden vücudu
- ve - ki dışardan bunu örter
bağlıdır
fıbröz dokudan oluşan baz bir membrana
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
epitelyal doku O
32
----- bağlıdır □
a^
EKOK
fibröz bir dokudan oluşan baz bir membrana
b
Değerlendirme
b
a
a
m
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
İçerden vücudu döşeyen ve dışardan bunu örten epitelyal doku, fibröz bir dokudan
oluşan baz bir membrana bağlıdır.
İngüizce Cümle
The human body has three compartments which consist o f active tissue or mass
cell, supporting tissue and the energy reserve.
Bölme
The human body / has, / three compartmerts / which consist / o f active tissue or
cell mass /supporting tissue /and the energy reserve.
Parçaların Çevirisi
—
—
•- —
insan vücudu /nun
sahiptir/vardır
üç bölüm/e/ü
ki ibarettir
148
----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden
----- destek dokusundan
- ve - enerji rezervinden
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
C1
----- insan vücudu/nun O
bl
----- sahiptir/vardır
a4
----- üç bölüm/e/ü
a3
-----ibaret olan
)
aI
4 a2
1
EKOK
a3
□
1 ----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden
-----destek dokusundan
^ - ve - eneıji rezervinden
c
Değerlendirme
b
c
(D
b _ ..J ? .
2 t
a
a
S=c*a+b
Sonuçlanan Çeviri tlriinii
İnsan vücudu aktif doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve eneıji rezervinden
ibaret olan Uç bölüme sahiptir.
İnsan vvücudunun faal doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve enerji rezervinden
ibaret olan Uç bölümü vardır.
ÜO
İngilizce Cümle
The energy reserve consists o f fat found round the main internal organs o f the
body as well as in the adipose tissue.
Bölme
TTie energy reserve / consists / o f fat / found / round the main internal organs of
the body I as well as in the adipose tissue.
Parçaların Çevirisi
eneıji rezervi
ibarettir
yağdan
ki bulunur
149
vücudun başlıca dahili organları etrafında
plduğu kadar adipoz dokuda
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
enerji rezervi
bl
O
ibarettir □
a5
a4
yağdan
a3
bulunan
)
vücudun başlıca dahili organları etrafında
olduğu kadar adipoz dokuda
EKQK
b
Değerlendirme
b
Q
a
0
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Enerji rezervi vücudun başlıca dahili organları etrafında olduğu kadar adipoz do­
kuda bulunan yağdan ibarettir.
HO
İngilizce Cümle
Corbohydrates which are the main source o f energy are absorbed into the blood
stream in the form o f glucose which Is partially converted into glycogen and stored in the
liver to be used when needed.
Böhne
Carbohydrates / which are the main source o f energy / are absorbed / into t a
blood stream / in the form o f glucose / which is partially converted into glycogen / aa|
stored I in the liver / to be used /when needed.
Parçaların Çevirisi
karbohidratlar
ki başlıca enerji kaynağıdır
absorbe olurlar /emilirler
kan akımına / akımında
glukoz şeklinde
ki kısmen glikojene dönüşürler
15 0
- karaciğerde
- kullanılmak üzere
- ne zaman ki gerekir
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
j b2
karbohidratlar O
başlıca enerji kaynağı dan
tg
absorbe olurlar /emilirler □
- • kan akımına /akımında
- - glukoz şeklinde
al
Ikısmen glikojene dönüşen
a^
- ve -depolanan
a^
- -t - karaciğerde
ag
- - t . kullanılmak üzere
t
- - - ■gerektiğinde /gerekince/gerektiği zaman
ag
EKOK
T
I
b
Değerlendirme
a
b
@
11
S- b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Başlıca enerji kaynağı olan karbohidratlar, kısmen glikojene dönüşen ve gerektiği
zaman kullanılmak üzere karaciğerde depolanan glukoz şeklinde kan akımında absorbe olur­
lar.
İngilizce Cümle
Many patients with recurrent on chronic physical disorders experience depression
that frequently agravates disability and sets up a vicious circle.
Bölme
Many patients / with recurrent or chronic physical disorders / experience /
depression / that frequently agravates /disability /and sets up / a vicious circle.
Parçaların Çevirisi
—
—
—
birçok hastalar
ki nüks/lü ya da kronik fiziksel bozukluğu vardır
geçirirler
151
depresyon /bunalım
ki sıklıkla daha da kötüleştirir
sakatlık / sakatlığı
- ve - ki oluşturur
kısır bir döngü
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
- - birçok hastalar O
D1
a6
a5
*2
•• - nüks eden ya da kronik fiziksel bozukluğu olan
- - geçirirler □
- - bunalım
- - sıklıkla daha da kötüleştiren
al
- - sakatlığı
a4
ve - oluşturan
a3
—
EKOK
kısır bir döngü
Değerlendirme
b
®
a
0
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Nüks eden ya da kronik fiziksel bozukluğu olan birçok hastalar, sakatlığı sıklıkla
daha da kötüleştiren ve kısır bir döngü oluşturan bunalım geçirirler.
l u
İngilizce Cümle
There are two principal types of serologic tests which aid in the
diagnosis of
syphilis.
Bölme
There are / two principal types of serologic tests / which aid / in the diagnosis qf
syphilis.
Parçaların Çevirisi
vardır
başlıca iki serolojik test tipi
ki yardımcı olur
frengi tanısında
152
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
vardır □
ag
a2
başlıca iki serolojik test tipi
-----yardımcı olan
a^
EKOK
frengi tanısında
a
Değerlendirme
a
S=a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Frengi tanısında yardımcı olan başlıca iki serolojik test tipi vardır.
İngilizce Cümle
If adequate treatment is given to the mother before the end o f the fourth month
of pregnancy , the fetus will not be infected.
Bölme
If adequate treatment is given / to the mother / before the end / o f the fourth
month of pregnancy, / the fetus /will not be infected.
Parçaların Çevirisi
- - - - eğer/ki yeterli tedavi yapılır/sa
anneye
sonundan evvel
gebeliğin dördüncü ayı/nın
- ,- - fetüs
— - enfekte olmayacaktır
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
c4
yeterli tedavi yapılırsa
Cg
—
C2------c-^
EKOK
anneye
sonundan evvel
- - - - gebeliğin dördüncü oyının
b^•, - a^
-
fetüs
—
O
-
c
enfekte olmayacaktır□
Değerlendirme
b
a
S- b +c +a
153
c
2 t
b
0)
a
E
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Gebeliğin dördüncü ayının sonundan evvel anneye yeterli tedavi yapılırsa, fetüs
enfekte olmayacaktır.
tngilizce Ciimle
The characteristic pharmacologic action o f all antihistamines is their ability
block the effects o f histamine.
to
Bölme
The caharacteristic pharmacologic action / of all antihistamines /is /their ability \s
to block I the effects o f histamine.
Parçaların Çevirisi
karakteristik farmakolojik etki/si
bütün antihistaminleriri
-dır/-dir/-dur/-dür
yetenekleri
bloke edecek
histamin etkileri/ni
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
EKOK
C2
karakteristik farmakolojik etkisi O
c^
bütün antihistaminlerin
bj
-dır/-dir/-dur/-dür □
a3
a2
yetenekleri
a^
histamin etkilerini
bloke edecek
c
c
<3>
b
Değerlendirme
b
m
a
a
2
t
S= c + a+ b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bütün antihistaminlerin karakteristik farmakolojik etkisi, histamin etkilerini bloke
edecek yetenekleridir.
154
Laçl izce Cümle
Ques as to the kind of poison that has been taken may come from the history
and from objects found in the immediate vicinity o f the patient such as remnants o f food,
a drinking glasses, bottles, or other containers.
Bobne
Ques I as to the kind o f poison / that has been taken / may come / from
uie history I and from objects / found / in the immediate vicinity [ o f the patient / such
as remnants of food, / or drinking glasses, / bottles, / or other containers.
Parçaların Çevirisi
- - ip uçlan
- - zehir türüne dair
• - ki alınmıştır
- - gelebilir / elde edilebilir
-t- öyküsünden
-- (hastanın)
ve - nesnelerden / şeylerden
- - ki bulunur
- - hemen yakınında
- - hastanın
-- gibi
- - gıda/yiyecek kalıntılan
ya da içki bardaklan
-, - - şişeler
ya da diğer kaplar
işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
t D3
t
b2
------ zehir türüne dair
alınan
bl
t
a12
a2
1.
al
‘ al l
i
------ elde edilebilir
-----
öyküsünden
....
(hastanın)
□
- ve - şeylerden
a10
. . t . bulunan
a9
. . t . ' hemen yakınında
a8
. . t . hastanın
a7
. . t . gibi
155
ag
yiyecek kalıntıları
ya da içki bardakları
35
- - - ■ şişeler
ya da diğer kaplar
EKOK
Değerlendirme
b
a
b
<3
a
S- b +a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Alınan zehir türüne dair ip uçlan, hastanın öyküsünden ve yiyecek kalıntıları ya da
içki bardaktan, şişeler ya da diğer kaplar gibi hastanın hemen yakınında bulunan şeylerden
elde edilebilir.
tngilizce CUmle
Ultrasound has proved very promising for early tumor detection and evaluation,
but more refined techniques are needed which will accurately measure the ultrasonic
paramétrés of various tumors are needed.
Bölme
Ultrasound / has proved very promising / for early tumor detection / and
evaluation, / but more refined techniques / which will accurately measure / the ultrasonic
paramétrés / of various tumors /are needed.
Parçaların Çevirisi
- - - - ultrason
- - - - büyük bir gelecek v a d e ttiğ in i kan ıtlam ıştır
- - - - erken tüm ör izlenm esi için
- ve - (erken tü m ör) d eğerlen dirm esi (iç in )
fakat daha da g eliştirilm iş teknikler/e
- - - - ki kesin d oğru lu k la ö lç e c e k tir
-
- ultrasonik param etreleri/ni
- - - - ç e ş itli tüm örlerin
ih tiy a ç vardır
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
d^
-—
ultrason
O
Cg
----
büyük bir gelecek v a d e ttiğ in i k an ıtlam ıştır
156
□
1
C1
1
c2
- ve - (erken tümör) değerlendirmesi (için)
b4
fakat daha da geliştirilmiş teknikler/e O
b3
-----kesin doğrulukla ölçecek olan
b2
-----ultrasonik parametreleri/ni
bl
-----çeşitli tümörlerin
al
-----ihtiyaç vardır
I
E K °K
1-----erken tümör izlenmesi için
□
d
d
©
c
c
m
b
b
©
Değerlendirme
-(d+c)+(b+a)
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Ultrason erken tümör izlenmesi ve değerlendirilmesi için büyük bir gelecek vadettiğini kanıtlamıştır fakat çeşitli tümörlerin ultrasonik parametrelerini kesin doğrulukla ölçe­
cek olan daha da geliştirilmiş tekniklere ihtiyaç vardır.
L28
------ J
İngilizce Cümle
The pregnancy can be visualized as early as the fifth week and fetal growth can
be followed until delivery.
Bölme
The pregnancy / can be visualized / as early as the fifth week / and fetal growth /
can be followed / until delivery.
Parçaların Çevirisi
gebelik
- görüntülenebilir /görülebilir
beş hafta gibi erken bir zamanda
- ve - fetal büyüme
- - - - izlenebilir
doğuma kadar
-
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
d^
- - - - gebelik O
c2
görüntülenebilir □
Cj
beş hafta gibi erken bir zamanda
bj
- ve - fetal büyüme O
&2
-----izlenebilir □
a1
EKOK
doğuma kadar
Değerlendirme
d
®
c
c
S!
b
b.........®
a
a
d
m
S= (d+c) + (b+a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Gebelik beş hafta gibi erken bir zamanda görüntülenebilir ve fetal büyüme doğuma
kadar izlenebilir.
29
İngilizce Cümle
The excised tissue should be placed immediately in a buffered formalin solution
which provides adequate fixation with rhinimal cellular distortion.
Bölme
The excised tissue / should be placed / immediately / in a buffered formalin
solution I which provides /adequate fixation / with minimal cellular distortion.
Parçaların Çevirisi
kesilip çıkarılan doku
konulm al ıdır/yerleş ti rilmelidir
derhal
tamponianmış bir formalin solüsyonuna
ki sağlar
yeterli bir tesbit / fiksasyon
asgari doku şekil bozukluğuyla
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
U1
—- - kesilip çıkarılan doku O
a6
—
konulmalıdır □
a5
—
derhal
a4
—
tamponianmış bir formalin solüsyonuna
a3
—
sağlayan
158
&2
-----yeterli bir fiksasyon
asgari doku şekil bozukluğuyla
EKOK
b
Değerlendirme
b
®
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kesilip çıkarılan doku, asgari doku şekil bozukluğuyla yeterli bir fiksasyon sağla­
yan tamponlarmış bir formalin solüsyonuna derhal konulmalıdır.
30
İngilizce Ciimie
The field o f medical laboratory has undergone many changes in the past decade.
Bölme
The field o f medical laboratory / has undergone / many changes / in the past
decade.
Parçaların Çevirisi
tıbbi laboratuvar alanı
geçirmiştir
birçok değişiklikler
son on yılda
işlemler : Çift işaretlemeden Senteze
EKOK
bj
tıbbi laboratuvar alanı O
ag
geçirmiştir □
*
&2
-----birçok değişiklikler
a^
son on yılda
b
Değerlendirme
a
S= b + a
159
b
©
a
EH
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tıbbi laboratuvar alanı son on yılda birçok değişiklikler geçirmiştir.
[31__ |
İngilizce Cümle
Dermatologie disorders may be manifestations o f systemic disease or result from
primary skin maladies caused by microorganisms, allergens, chemical and physical irritants,
or trauma.
Bölme
Dermatologie disorders / may be /' manifestations / o f systemic disease / or result j
from primary skin maladies / caused /by microorganisms, / allergens,/chemical and physical
irritants, I or trauma.
Parçaların Çevirisi
deri bozuklukları
olabilir
belirtiler/i
sistemik hastalığın
ya da sonuçlanabilir
primer deri hastalıklan-ndan
ki neden olunur
mikroorganizmalar tarafından /mikroorganizmaların
- , - - allerjenler (tarafından) / allerjenler(in)
- , - - kimyasal ya da fiziksel irritanlar tarafından / kimyasal ya da fizik­
sel irritanlar(m)
ya da travma (tarafından) /travma(nın)
İşlemler : (Ki) Rötuşu ve Dönüşümünden Senteze
dl
-----deri bozuklukları O
C1
----- olabilir □
b2
-----belirtileri
bl
-----sistemik hastalığın
a7
ya da sonuçlanabilir □
a6
-----prim er deri hastalıklarından
a5
— - neden olduğu
160
1
a2
•, - - alleıjenler(in)
ao
- , - - kimyasal ya da fiziksel irritanlar(ın)
a^
EK OK
mikroorganizmaların
ya da travma(nın)
ı -----
d
Değerlendirme
d
_ _@
c
c
m
b
b
2 t
a
a
O)
S —( d + c + b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Deri bozukluktan sistemik hastalığın belirtileri olabilir ya da mikroorganizmalar,
allerjenler, kimyasal ya da fiziksel irritanlar ya da travmanın neden olduğu primer deri hasuhklanndan sonuçlanabilir.
32
Ingilizce Ciimle
Pain of urinary tract origin may be local or referred - - - in the former, discomfort
is felt at the site o f the lesion; in the latter, it is perceived away from the place o f origin.
Bolme
Pain I of urinary tract origin / may be / local / or reffered / - - - in the form er,)
discomfort I is felt / at the site o f the lesion; / in the latter,) it is perceived / away from the
place of origin.
Parçaların Çevirisi
ağrı
idrar yolu kaynaklı
olabilir
yerel
ya da başka kaynaklı
-—
ilkinde/birinci
durumda,
ikincisinde/ikinci
durumda
rahatsızlık
duyulur
lezyon yerinde
-; - - algılanır
uzaktan kaynak yerinden
161
İşlem ler : Ç ift İşaretlemeden Senteze
ağn O
- - idrar yolu kaynaklı
fl
- - olabilir □
§
1 d2
(Birinci d u ­
rumda)
(ikinci du­
rumda) *
C1
- - - rahatsızlık O
b2
-
bl
- - - lezyon yerinde
a2
; - - algılanır □
al
EKOK
- - yerel
ya da başka kaynaklı
-
duyulur □
- • uzaktan kaynak yerinden
f
Değerlendirme
f
©
e
e
S
d
d
2 t
c
c
© ~
b
b
№
a
a
0
S=(f+d+e)+(c+b)+(a)
Sonuçlanan Çeviri ürünii
İdrar yolu kaynaklı ağrı yerel ya da başka kaynaklı olabilir - - - birinci durumda,
rahatsızlık lezyon yerinde duyulur; ikinci durumda, uzaktan kaynak yerinden algılanır.
w
Ingilizce Ciimle
The diagnosis is established by finding ova in the vaginal secretion or in smears
obtained from perianal skin.
Bolme
The diagnosis / is established / by finding / ova / in the vaginal secretion / or in
smears /obtained / from perianal skin.
Parçaların Çevirisi
tanı
kesinleştirilmiş olur
162
bulmakla
— yumurtalar
— vajenal salgı içinde
ya da yaymalarda
- - ki elde edilir
■■- anüs çevresindeki deriden
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b’ 1
tanı O
a?
kesinleştirilmiş olur □
a6
bulmakla
a5
yumurtalar
vajenal salgı içinde
ya da yaymalarda
t
elde edilen
"t
anüs çevresindeki deriden
Değerlendirme
EKOK
b
<3
a
ra
S —b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tanı, vajenal salgı içinde ya da anüs çevresindeki deriden elde edilen yaymalarda
yumurtalar bulmakla kesinleştirilmiş olur.
g
o
İngilizce Cümle
Except in extraordinary emergency (when more may be needed), two units o f
matched blood should be at hand before surgery.
Bölme
Except in extraordinary emergency ) (when more may be needed) , (+) two units
of matched blood / should be /at hand /before surgery.
163
Açıcı, Parantez-içi ve Parçaların Çevirisi
Olağanüstü âcil durum hariç/dışında (açıcı)
( + ) ne zaman ki daha fazlaya ihtiyaç olabilir ( )
iki ünite uyumlu kan
olmalıdır
el altında
ameliyattan önce
işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
Olağanüstü âcil durum dışında (daha fazlaya ihtiyaç olabildiği zaman ) f
C1
-----iki ünite uyumlu kan O
bl
-----olmalıdır □
a2
-----el altmda
al
-----ameliyattan önce
c
Değerlendirme
c
b
b
a
a
a
2
^S=c+a+b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Olağanüstü âcil durum dışında (daha fazlaya ihtiyaç olabildiği zaman), iki ünite
uyumlu kan ameliyattan önce el altında olmalıdır.
u m
İngilizce Cümle
Ultrasound scan is desirable prior to Cesarean section to determine the position
and size o f the baby and to rule out any abnormality.
Bölme
Ultrasound scan / is desirable / prior to Cesarean section / to determine / the
position /and size /of the baby / and to rule out /any abnormality.
Parçaların Çevirisi
- - - - ultrasonik tarama/inceleme
arzu edilir
164
Sezaryen kesisinden/ameliyatından önce
tâyin etmek için
pozisyon/u/nu
- ve - büyükliiğü/nü
bebeğin
• ve - ekarte etmek için
herhangi bir anormalliği
İşlemler : Çift işaretlemeden Senteze
----- ultrasonik inceleme O
bl
I
a8 ' -----arzu edilir □
I
I
a?
- -t - Sezeryen ameliyatından önce
a4
-
9
----- pozisyonunu
&
- ve - büyüklüğünü
- -t - bebeğin
al
D1
EKOK
- ve - ekarte etmek için
"6
. . 5 ____
- tâyin etmek için
t
-----herhangi bir anormalliği
b
Değerlendirme
a
b
®
a
IH
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri üriinü
Ultrasonik inceleme, bebeğin pozisyonunu ve büyüklüğünü tâyin etmek ve herhangi
bir anormalliği ekarte etmek için arzu edilir.
Ü D
İngilizce Cümle
Hypertension may occur or be exacerbated in some women on estrogen replace­
ment which may cause breast cancer and angina pectoris.
Bölme
Hypertension / may occur or be exacerbated / in some women / on estrogen
replacement /which may cause / breast cancer / and angine pectoris.
165
Parçaların Çevirisi
/
—
—
—
—
—
—
ve •
hipertansiyon
vukubulabilir ya da artabilir
bazı kadınlarda
ki östrojen tedavisindedir/tedaviâ görür
ki neden olabilir
meme kanseri/ne
anjina pektoris/e
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
°1
—
hipertansiyon O
a6
—
vukubulabilir ya da artabilir □
a5
—
bazı kadınlarda
a4
—
östrojen tedavisinde olan / tedavisi gören
a3
—
neden olabilen
—
meme kanserine
ve - anjina pektorise
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
(D
a
[1
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Hipertansiyon, meme kanseri ve anjina pektorise neden olabilen östrojen tedavi»
gören bazı kadınlarda vukubulabilir ya da artabilir.
tu
tngilizce Ciimle
Until recently, many authorites encouraged restriction o f weight gain during
pregnancy even to the point o f recommending weight reduction programmes for obese
patients.
Bolme
Until recently, many authorities / encouraged / restriction o f weight gain / during
pregnancy / even to the point o f recommending / weight reduction programmes /for obese
patients.
166
P v ç atan n Çevirisi
(son zamani* ra kadar,)
birçok otoriteler
teşvik ettiler/ediyorlardı
kilo almanın sınıriandınlması/nı
gebelik sırasında
tavsiye etme noktasına kadar /tavsiye edecek kadar
kilo verme programlan
aşın şişman hastalar için
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
(son zamanlara kadar,)+
bj
birçok otoriteler O
ag
teşvik ediyorlardı □
ag
kilo almanın smıriandınlmasım
&4
----- gebelik sırasında
a
3
82
tavsiye edecek kadar
----- kilo verme programlan
aj
EXOK
aşın şişman hastalar için
b
Değeriendimıe
a
b
©
a
0
+ S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Son zamanlara kadar, birçok otoriteler aşın şişman hastalar için kilo verme prog­
ramlan tavsiye edecek kadar gebelik sırasında kilo almanın sınırlandırılmasını teşvik ediyor­
lardı.
n o
İngilizce Ciimle
Good
development.
maternal
nutrition is a major determinant o f normal fetal growth and
Bölme
Good maternal nutrition / is / a major determinant / o f normal fetal growth and
development.
167
Parçalann Çevirisi
-
annenin iyi beslenmesi
-dır/-dir/-dur/-dür
başlıca tâyin edici (bir faktör)
normal fetal büyüme ve gelişmenin
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
cj
annenin iyi beslenmesi O
bj
-dır/-dir/-dur/-dür □
başlıca tâyin edici bir faktör
—
EKOK
normal fetal büyüme ve gelişmenin
c
Değerlendirme
c
(D
b
b........I I
a
a
2
t
S= c+a+b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Annenin iyi beslenmesi, normal fetal büyüme ve gelişmesinin başlıca tâyin edici
bir faktörüdür.
tngiüzce Cümle
It has been observed that the resistance o f various microorganisms increased due
to an uncontrolled use of microbial drugs.
Bölme
It has been observed / that the resistance o f various microorganisms increased /
due to an uncontrolled use / o f antimicrobual drugs.
Parçalann Çevirisi
—
müşahade edilmiştir / gözlenilmiş tir
—
ki çeşitli mikroorganizmalann direnci arttı
—
kontrolsüz kullanımı yüzünden
—
antimikrobiyal ilâçlann
168
işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
—
ag
EKOK
gözlenilmiş tir □
çeşitli mikroorganizmalann direncinin arttığı
32
----- kontrolsüz kullammı yüzünden
a^
antimikrobiyal ilâçların
a
Değerlendirme
a
S= a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Antimikrobiyal ilâçların kontrolsüz kullanımı yüzünden çeşitli mikroorganizmala­
nn direncinin arttığı gözlenilmiştir.
İngilizce Cümle
Agglutination in two hundred sera was found to be negative
displayed a positive reaction.
but one serum
Bölme
Agglutination I in two hundred sera / was found to be /negative / but one serum /
displayed / a positive reactiön.
Parçaların Çevirisi
aglutinasyon/u/n
ikiyüz serumda
— - olduğu bulundu
olumsuz
fakat bir serum
teşhir etti
olumlu bir reaksiyon
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
d2
aglutinasyon/u/n O
dj
ikiyüz serumda
C2
olduğu bulundu
Cj
olumsuz
bj
fakat bir serum O
□
169
EKOK
a2
-----teşhir etti □
al
-----olumlu bir reaksiyon
d
0)
c
c
m
b
b
a
a
d
Değerlendirme
m
S —( d + c ) + ( b + a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
tkiyüz serumda aglutinasyonun olumsuz olduğu bulundu fakat bir serum olumlu
bir reaksiyon teşhir etti.
41
lngilizce Cümle
Of the neuromuscular spindles examined under the light microscope, those found
appropriate were produced in colour photographs.
Bolme
Of the neuromuscular spindles / examined / under the light microscope, / those
found appropriate /were produced / in colour photographs.
Parçalarin Çevirisi
—
—
—
,-—
—- -
kas iğciklerinden
ki incelendi
ışık mikroskobu altında
onlar ki uygun bulundu
ortaya kondu
renkli fotoğraf şeklinde
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
i
;
b3
b2
b1
b 4 |i
a2
al
kas iğciklerinden
incelenen
ışık mikroskobu altında
2] uygun bulunanlar O
- ortaya kondu
□
- renkli fotoğraf şeklinde
170
EK OK
Değerlendirme
b
a
b
9.
a
m
S —b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Işık mikroskobu altında incelenen kas iğciklerinden uygun bulunanlar, renkli
fotoğraf şeklinde ortaya kondu.
42
İngilizce Cümle
Complications o f peritoneal dialysis were investigated in a group o f eighty cases
consisting of 35 female and 45 male patients over a period o f three years.
Bölme
Complications o f peritoneal dialysis / were investigated / in a group o f eighty
cases I consisting / of 35 female and 45 male patients / over a period o f three years.
Parçaların Çevirisi
-—
periton diyalizi komplikasyonları
araştırıldı
seksen vakalık bir grupta
ki ibaretti
35 kadın ve 45 erkek hastadm
üç yıllık bir süre boyunca
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b^
periton diyalizi komplikasyonları O
a^
araştırıldı □
a^
seksen vakalık bir grupta
ag
ibaret olan
32
a^
EKOK
-----35 kadın ve 45 erkek hastadan
üç yıllık bir süre boyunca
b
Değerlendirme
a
b
©
m
S —b + a
171
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Periton diyalizi komplikasyonları üç yıllık bir süre boyunca 35 kadın ve 45 erkek
hastadan ibaret olan seksen vakalık bir grupta araştırıldı.
43
İngilizce Cümle
In this paper, a small intestine volvulus leading to a massive necrosis o f the bowel
has been presented.
Bölme
In this paper, / a small intestine volvulus / leading / to a massive necrosis o f the
bowel I has been presented.
Parçaların Çevirisi
( bu tebliğde,)+
bir ince barsak volvulusu
ki yol açtı
masif barsak nekrozuna
sunulmuştur
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
( bu tebliğde,) +
bg
bir ince barsak volvulusu O
yol açan
bj
masif bar
barsak nekrozuna
sunulmuştur □
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
a
+
@
d
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bu tebliğde, masif barsak nekrozuna yol açan bir ince barsak volvulusu sunulmuş­
tur.
172
« n
İngilizce Cümle
It has been attempted to review the relevant literature on head and neck burns
before presenting the cases admitted to our clinic.
Bolme
It has been admitted to review / the relevant literature / on head and neck bums /
before presenting / the cases / admitted / to our clinic.
Parçaların Çevirisi
gözden geçirilmesine çalışılmıştır.
ilgili literatürü/n
baş ve boyun yanıklarına dair
sunmadan önce
olgular/ı
ki kabul edildiler
kliniğimize
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK
a7
-----gözden geçirilmesine çalışılmıştır □
a6
-----ilgili literatürün
a5
-----baş ve boyun yanıklarına dair
H
-----sunmadan önce
a3
-----olguları
a2
-----kabul edilen
al
----- kliniğimize
a
Değerlendirme
a
S= a
Sonuçlanan ÇeViri ürünü
Kliniğimize kabul edilen olguları sunmadan önce baş ve boyun yanıklarına dair
ilgili literatürün gözden geçirilmesine çalışılmıştır.
[45
|
İngilizce Cümle
Familial Mediterranean fever is a hereditary and familial disease, the etiology o f
which is unknown and has a poor prognosis.
173
Bölme
Familial Mediterranean fever / is / a hereditary and familial disease, / the etiology
o f which is unknown / and has /a poor prognosis.
Parçaların Çevirisi
ailevi Akdeniz ateşi
dır/-dir/-dur/-dür
kalıtsal ve familyal bir hastahk
etiolojisi ki bilinmiyor
- ve - vardır
iyi olmayan bir prognoz/u
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
dj
Cj
ailevi Akdeniz ateşi O
-dır/-dir/-dur/-dür □
b2
kalıtsal ve familyal bir
bj
etiolojisi bilinmeyen
hastalık
- ve - vardır □
aj
EKOK
iyi olmayan bir prognozu
d
Q>
c
c
□I
b
b
2 t
a
a
0
d
Değerlendirme
S=(d+b+c)+(a)
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Ailevi Akdeniz ateşi, etiolojisi bilinmeyen kalıtsal ve familyal bir hastalıktır ve iyi
olmayan bir prognozu vardır.
İ46
|
İngilizce Cümle
Medical English should be established as a specific discipline parallel to Medical
History since English has become of vital significance in following up medical literature.
Bölme
Medical English /should be established / as a specific discipline /parallel to Medical
History / since English has become of vital significance /in following up / medical literature.
174
Parçaların Çevirisi
-- --
Tıbbi İngilizce
kurulmalıdır
özel/belirgin bir bilim dalı olarak
Tıp Tarihine paralel olarak
madem ki hayati öneme haiz olmuştur
izlenilmesinde
tıp literatürü/nü/n
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK
bl — a6 -----
Tıbbi İngilizce
a5 ----a4 . . . .
özel bir bilim dalı olarak
a3
a2 - -- -
hayati öneme haiz olduğuna göre
izlenilmesinde
aj
tıp literatürünün
----
O
kurulmalıdır □
Tıp Tarihine paralel olarak
b
Değerlendirme
a
b
(D
a
Hl
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tıbbi İngilizce tıp literatürünün izlenilmesinde hayati bir öneme haiz olduğuna
göre Tıp Tarihine paralel olarak özel bir bilim dalı olarak kurulmalıdır.
! ! □
İngilizce Cümle
The differential diagnosis o f the cause of low back pain my be difficult but the
mechanisms intensifying the pain are of considerable diagnostic significance.
Bölme
The differential diagnosis / of the cause o f low back pain / may be / difficult /
but the mechanisms / intensifying the pain / are / of considerable dianostic significance.
Parçaların Çevirisi
ayırıcı tanı/sı
alt sırt ağrısı nedeninin
175
fakat
olabilir
güç
mekanizmalar
ki ağrıyı şiddetlendirir
........... dır/-dir/-dur/-dür
adamakıllı tanısal öneme haiz
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
f2
-----
alt sırt ağrısı nedeninin
h
el
ayırıcı tanısı O
----
olabilir □
d l --c2 fakat
güç
C1 - - - -
ağrıyı şiddetlendiren
bl
....
-dır/-dir/-dur/-dür □
aj
-----
adamakıllı tanısal öneme haiz
f
mekanizmalar O
Değerlendirme
f
©
e
e
m
d
d
2 t
c
c
_©
b
b
0
a
a
2 t
S=(f+e+d)+(c+a+b)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Alt sırt ağrısı nedeninin ayırıcı tanısı güç olabilir fakat ağnyı şiddetlendiren meka­
nizmalar adamakıllı tanısal öneme haizdir.
[48
1
İngilizce Cümle
Behavioral problems such as negativism, shyness and poor eating habits are common
in young children.
Bölme
Behavioral problems / such as /negativism, / shyness /and poor eating habits / are
common /in young children.
Parçaların Çevirisi
t
i
—
—- —
, -ve —
t
—
davranış sorunları
gibi
negativizm/aksilik
utangaçlık
yemek yememek
-dır/-dir/-dur/-dür
yaygın
genç /küçük çocuklarda
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
Cg ----
|
c4 -----
1 c 4 1----
davranış sorunl an O
gibi
aksilik
utangaçlık
*
eg
- ve -
yemek yememek
bj
-----
-dır/-dir/-dur/-dür □
a2 ----
|
a^
EKOK
-----
c
yaygın
küçük çocuklarda
Değerlendirme
c
®
b........ 0
_ _b _
a
a
2 t
S= c + a+b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Aksilik, utangaçlık ve yemek yememek gibi davranış sorunları küçük çocuklarda
yaygındır.
[49
İngilizce Cümle
Clinical manifestations are entirely related to the type, severity and duration of
associated bacterial infection.
Bölme
Clinical manifestations / are entirely related /to the type, / severity / and duration/
of associated bacterial disease.
177
Parçaların Ç eviriş
—
—
—
,-ve •--
(tamamen)
klinik beiertiler
bağlıdır
tipine
şiddeti(ne)
süresi (ne)
ilgili bakteriye! esfekıiyamın
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
bl
-
(tamamen)
bağlıdır □
i
t
EKOK
klinik belirtiler O
a2
tipine
a3
şiddeti(ne)
«4
■ve
al
süresi(ne)
ilgili bakteriyel enfeksiyonun
b
Değerlendirme
a
b
S>
a
S=b +
a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Klinik belirtiler tamamen ilgili bakteriyel enfeksiyonun tipi, şiddeti ve süresine bağ­
lıdır.
[sö~
Ingilizce Cümle
Treatment should only be instituted if it is established that the disorder is
progressive or has reached a point where clinical manifestations are present.
Bölme
Treatment / should only be instituted / if it is established / that the
progressive / or has reached a point / where clinical manifestations ate present.
Parçaların Çeviriş
(sadece)+
tedavi
yapılmalıdır
eğer(ki) saptanırsa
ki bozukluk ilerleyicidir
178
ya da ki (o) bir noktaya erişmiştir
ki orada klinik belirtiler mevcuttur
: (Ki) Rötuşundan Senteae
bl
(aadeee)+
*5
a4
r ~ *P
i
*3
. *2 ,
IK Ö K
....
tedavi
---------
yapılmalıdır □
----
bozukluğun ilerleyici olduğu
O
saptanırsa
ya da bir noktaya eriştiği
..t.
klinik belirtilerin mevcut olduğu
b
Değerlendirme
a
b
O
a
ES
S = b + (+)a
Sonuçlanan Çeviri thünii
Tedavi sadece bozukluğun ilerleyici olduğu ya da kHrak belirtilerin mevcut olduğu
bir noktaya eriştiği saptanıma yapılmalıdır.
51
İngilizce Cümle
The mechanism is the one we deaeribed earlier.
Bölme
The mechaniem /is / the one /we described earlier.
Parçaların Çevirisi
mekanizma
........... dır/-dir/-dur/-dür
biri
ki biz daha önce târif ettik
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
mekanizma O
bj
-----
-dır/-dir/-dur/-dür
□
179
&2
-----
(biri)
daha önce târif ettiğimiz
EKOK
c
Değerlendirme
c
®
b
b..... a
a
a
2
S= c + a+ b
Sonuçlanan Çeviri üriinü
Mekanizma daha önce târif ettiğimizdir.
52
İngilizce Cümle
The formation o f urea in the liver involves the conversion o f ornithine to arginin
as described in the chapter that follows.
Bölme
The formation of urea / in the liver / involves / the conversion o f ornithine t<
arginine /as described / in the chapter / that follows.
Parçaların Çevirisi
üre oluşumu
karaciğerde
gerektirir
ornithine’in arginine'e dönüşümü/nü
öyle ki târif ediliyor
bölümde
ki izler./takib eder
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b2 -----
üre oluşumu O
bj
-----
karaciğerde
a^
-----
gerektirir
□
a^ -----
ornithine'in arginine’e dönüşümünü
ağ
târif edildiği gibi
-----
a2 -----
bölümde
a^
izleyen/takib eden
-----
180
EKOK
b
Değerlendirme * b
@
a
a
S
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Karaciğerde üre oluşumu izleyen bölümde târif edildiği gibi omithine'in arginine'e
dönüşümünü gerektirir.
I
53
İngüizce Cümle
The discussion on prokaryotes has focussed almost exclusively on E. coli because
most of what is known on this subject has been discovered from studies o f this particular
enterobacteria.
Bölme
The discussion / on prokaryotes / has focussed almost exclosively / on E. coli /
because (most o f what is known on this subject) has been discovered / from studies / of this
particular enterobacteria.
Parçaların Çevirisi
hemen hemen
özellikle(+)
-—
....
-—
tartışma
prokaryotlar üzerine
yoğunlaşmıştır
E.koli üzerinde
çünkü bulunmuştur/öğrenilmiştir/elde edilmiştir
incelemelerden
bu özel enterobakteriye ilişkin
çoğu ne ki bilinir
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
°2 -----
tartışma O
prokaryotlar üzerine
C1
hemen hemen b 2 - - - -
yoğunlaşmıştır □
özellikle(+)
E. koli üzerinde
a4
elde edildiğinden
a3 —
incelemelerden
a2 -----
bu özel enterobakteriye ilişkin
aj
bilinenlerin çoğu
181
EKOK
Değerlendirme
c
c
(D
b
.b
a
a
a
2 t
S = c + a + (+>b
Sonuçlanan Çaviri Ürünü
Prokaryotlar üıerine tartışma bilinenlerin çoğu bu önel enterobricteriye ilişkin
incelemelerden elde edildiğinden hemen hemen özellikle E. koü inerinde yoğunlaşmıştır.
•m u
İngilicce Ohmi e
The first experiment that dramatically demon*trated that it is possible to perform
laboratory investigations o f the origins o f life was performed by Stanley Miller while
working as a graduate student with Harold Urey.
Bölme
The first experiment / that dramatically demonstrated / that it is possible to
perform I laboratory investigations / of the origins o f life / was performed / by Stanley
Miller I while working /as a graduate student /with Harold Urey.
Parçaların Çevirisi
ilk deney
ki dramatik olarak gösteriri
ki yapmak mümkündür
laboratuvar araştırmaları
hayatın başlangıcına dair
yapıldı
Stanley Miller tarafından
ki o sırada çalışıyordu
mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak
Harold Urey'le
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteee
Cg
-----
ilk deney
O
c4 -----
dramatik olarak gösteren
c3 -----
yapmanın mümkün olduğu/nu
c2
-----
laboratuvar araştıımaian
-- - -
hayatın başlangıcına dair
1S2
yapıldı □
b2
bj
EXOK
- -
Stanley Miler tarafından
*3 ----a2 ı -----
çalışırken
aı
Harold Urey'le
mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak
Değerlendirme
c
c
b
b
m
2 t
a
S= c + a+ b
çlanan Çeviri ürünü
Hayatın başlangıcına dair laboratuvar araştı mı alan yapmanın mümkün olduğunu
latik olarak gösteren ilk deney, Harold Urey'le mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak
irken Stanley Miller tarafından yapıldı.
55
Misce Ciimle
Early cholecystectomy and peritoneal lavage via "sump drains" have been*
Joyed for surgical treatment o f the case.
Early cholecystectomy / and peritoneal lavage / via "sump drains" / have been
aaapioyed / for surgical treatment / of the case.
Parçaların Çevirisi
- ve -
erken koiesistektomi
periton boşluğunu yıkama
"sump drenler" 'le
uygulanmıştır
cerrahi tedavid için
olgunun/vakanın
r : Çift İşaretlemeden Senteae
k»l |------| erken koiesistektomi
I
b^
U
- ve -
periton boşluğunu yıkama O
..t.
"sump drenler" 'le
uygulanmıştır □
183
cerrahi tedavisi için
olgunun/vakanın
EKOK
Değerlendirme
b
b
0
a
S= b+ a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Erken kolesistektomi ve "sump drenler" 'le periton boşluğunu yıkama olgunun
cerrahi tedavisi için uygulanmıştır.
tngilizce Ciimle
A case report about a patient with incontinentia pigmenti has been presented and
the symptoms and clinical course of the disease have been re-considered.
Bölme
A case report / about a patient with incontinentia pigmenti / has been presented
and the symptoms / and clinical course / of the disease / have been re-considered.
Parçaların Çevirisi
- ve - ve -
bir vaka takdimi
inkontinentia pigmenti'li bir hasta hakkında/hastaya ilişkin
sunulmuştur
semptomlar/ı
klinik seyri
hastalığın
yeniden/tekrar gözden geçirilmiştir
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
d£ ----t
O
dj
-----
inkontinentia pigmenti'li
Cj
-----
sunulmuştur □
1 b j 1 - ve -
t
bir vaka takdimi
semptomlar/ı
bg -ve-
klinik seyri
b^ -----
hastalığın
-----
bir hasta hakkında/hastaya ilişkin
O
yeniden/tekrar gözden geçirilmiştir □
184
d
(D
c
c
O
b
CT
©
EKOK
Değerlendirme
a
a
H
d
S = ( d + c ) + (b + a )
Sonuçlanan Çeviri ürünii
İnkontinenta pigmenti'li bir hastaya ilişkin bir vaka takdimi sunulmuş(tur) ve
hastalığın semptomları ve klinik seyri yeniden gözden geçirilmiştir.
tngilizce Ciimle
The survey carried out on congenital malformations in the newborn in the rural
areas showed that the congenital malformation rate was about three percent.
Bolme
The survey / carried out / on congenital malformations / in the newborn / in the
rural areas /showed / that the congenital malformation rate was about three percent.
Parçaların Çevirisi
tarama
ki yapıldı
doğumsal malformasyonlar konusunda
yenidoğanlarda
kırsal alanlarda
gösterdi/ortaya koydu
ki konjenital malformasyon oranı yaklaşık olarak yüzde üç idi
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
bc
tarama O
yapılan
doğumsal malformasyonlar konusunda
yenidoğanlarda
kırsal alanlarda
a2
gösterdi / ortaya koydu □
al
konjenital malformasyon oranının yaklaşık olarak yüzde üç
olduğu/nu
185
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
Q
>
a
S*b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kırsal alanlarda yenidoğanlarda doğumsal malformaayonlar konusunda yapdan
tarama konjenital malformasyon oranının yaklaşık olarak yüzde üç olduğunu ortaya koydu.
S8
l
lagilizce Ciimle
Two cases who had applied to our clinic with the complaints o f sore throat,
dysphagia, high fever and dyspnea were hospitalized for observation and surgical treatment.
Bölme
Two cases / who had applied to our clinic / with the complaints o f sore throat,
dysphagia, high fever and dyspnea / were hospitalized / for observation / and surgical
treatment.
Parçaların Çevirisi
- ve -
iki olgu
ki kliniğimize müracaat etmişti
boğaz ağnsı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüCü
şikâyetleri ile
hastaneye yatırıldılar
müşahade/gözlem için
cerrahi tedavi (için)
İşlemler (Ki) Rötuşundan Senteze
bg -----
iki olgu O
b 2 -----
kliniğimize müracaat etmişolan
b^ -----
boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüğü
şikâyetleri ile
ag
-----
hastaneye yatırıldılar □
-----
müşahade/gözlem için
a1
“1
cerrahi tedavi (için)
EKOK
b
Değerlendiıme
a
b
a
S= b + a
186
(5
S o n ç ta M H Çeviri Üriimi
Boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüğü şikâyetleri ile klini­
ğimize müracaat etmiş olan iki olgu müşahade ve cerrahi tedati için hastaneye yatırıldılar.
59
lagilizce Cfcmie
In this work, four different precipitation methods were comparatively used in
determining HDL with the aim o f establishing the most appropriate method.
Bokne
In this work, ) four different precipitation methods / were comparatively used /
m determining HDL / with the aim o f establishing / the most appropriate method.
Farçalann Çevirisi
bu çalışmada, (+)
dört ayrı çöktürme yöntemi
karşılaştırmalı olarak kullanıldı
HDL tâyininde
saptanması amacıyla
en uygun yöntemi/n
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
bu çalışmada, ^
C1 - - - •
b2 ----bj
EKOK
....
dört ayrı çöktürme yöntemi O
karşılaştırmalı olaralHcüllanüdı □
HDL tâyininde
'
a2 ■■■■
saptanma» amacıyla
al
en uygun yöntemin
---■
c
Değerlendirme
©
b
2 t
(+ )
s
S=
- c+a+b
Sonuçlanan Çeviri ürtbıü
Bu çalışmada, dört ayrı çöktürme yöntemi en uygun yöntemin saptanması ama­
cıyla HDL tâyininde karşılaştırmalı olarak kullanıldı.
18 7
|60
|
İngilizce Cümle
It was considered that Etomidate is a reliable induction agent used in patients
having circulatory and respiratory disorders and in bronchial asthma and porphyria.
Bölme
It was considered / that Etomidate is a reliable induction agent / used /in patients/
having I circulatory and respiratory disorders / and in bronchial asthma and porphyria
Parçaların Çevirisi
- ve -
kanısına varıldı □ O
ki Etomidate güvenilir bir indüksiyon ajanıdır
ki kullanılır
hastalarda
ki sahiptir / ki vardır
kan dolaşım ve solunum bozuklukları
bronşiyal astma ile porfıride
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
t a7
a6
i
a5
‘i a3 '
i
a2
al
ı* * « ,
EKOK
-----
kanısına varıldı
-----
Etomidate'm güvenilir bir indüksiyon ajanı olduğu
-----
kullanılan
-----
hastalarda
..t
.
olan
..t.
kan dolaşım ve solunum bozukluktan
- ve -
bronşiyal astma ile porfıride
a
Değerlendirme
a
S= a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Kan dolaşım ve solunum bozuklukları olan hastalarda ve bronşiyal astma üe porfiride kullanılan Etomidate'ın güvenilir bir indüksiyon ajan olduğu kanısına varıldı.
61
İngilizce Cümle
It was established that hypercalcemia developed in ten patients with acn^
pulmonary tuberculosis as a result o f treatment with Vitamin D.
188
Bölme
It was established / that hypercalcemia developed / in ten patients / with active
pulmonary tuberculosis / as a result of treatment /with Vitamin D.
Parçaların Çevirisi
saptandı
ki hiperkalsemi gelişti
on hastada
aktif pulmoner tüberkülozlu
tedavi sonucu
Vitamin D ile
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
EKOK
a6
saptandı □
a5
hiperkalsemi geliştiği
a4
on hastada
a3
aktif pulmoner tüberkülozlu
a2
tedavi sonucu
al
Vitamin D ile
a
O
Değerlendirme
a
S= a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Vitamin D ile tedavi sonucu aktif pulmoner tüberkülozlu on hastada hiperkalsemi
geliştiği saptandı.
ingilizce Ciimle
It has recently been put forward by some authors that there is a close relationship
in between intestinal parasites and blood groups.
Bolme
It has (recently) been put forward / by some authors / that there is / a close
relationship /in between intestinal parasites and blood groups.
189
Parçaların Çevirisi
son zamanlar, ^
4 -----
ileri sürülmüştür
bazı otorlerce /yazarlarca
ki vardır
yakın bir ilişki
barsak parazitleri ve kan gruplan arasında
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
son zamanlar, ^
EKOK
5
ileri sürülmüştür □
4 "•
bazı yazarlarca
l3
olduğu O
2 "•
yakın bir ilişki
ı
barsak parazitleri ve kan gruplan arasında
a
Değerlendirme
a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Son zamanlarda, barsak parazitleri ve kan gruplan arasında yak m bir ilişki olduğu
bazı yazarlarca ileri sürülmüştür.
[« □
İngilizce Cümle
Helpful in their identification are the associated soft tissue masses which n a j
become quite large, particularly in patients with mild, long lived complaints.
Bölme
Helpful I in their identification / are / the associated soft tissue masses /which
become quite large, / particularly in patients with mild, long lived complaints.
Parçaların Çevirisi
-- --
yardımcı
belirlenmelerinde
-dır/-dir/-dur/-dür
ilgili yumuşak doku kütleleri
ki tamamen büyük olabilirler
özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda
190
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
c2
yardımcı
C1
belirlenmelerinde
bl
-dır/-dir/-dur/-dür □
a3
ilgili yumuşak doku kütleleri
a2
tamamen büyük olabilen
al
özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda
EKOK
O
Değerlendirme
2 t
tu
0)
S- a+ c + b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda tamamen büyük olabilen
ilgili yumuşak doku kütleleri belirlenmelerinde yardımcıdır.
64
tngilizce Ciimle
The roentgenographic features of these cases vary considerably; dramatic changes
may be seen in patients with localized disease while no manifestations at all may be detected
In those with extensive disease.
Bdlme
The roentgenographic features / o f these cases / vary considerably; / dramatic
changes / may be seen / in patients / with localized disease / while no manifestations at all
may be detected /in those with extensive disease.
Parçaların Çevirisi
röntgen/opafik özellikler/i
bu vakaların
adamakıllı değişmektedir
dramatik değişiklikler
görülebilir
hastalarda
lokalize hastalıklı /ki lokalize hastalığı vardır
ki bu sürede hiçbir belirti izlenemez
onlarda ki yaygın hastalık vardır
191
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
e2
röntgen/ografık özellikleri
el
bu vakaların
dl
O
adamakıllı değişmektedir □
C1
dramatik değişiklikler O
b3
görülebilir
b2
hastalarda
bl
lokalize hastalığı olan
a2
hiçbir belirti izlenemezken
al
yaygın hastalığı olanlarda
□
Değerlendirme
EKOK
e
O
d
c
c
®
b
b
[1
a
2 t
S = (e + d) + (c + a + b)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bu vakaların röntgen/ografik özellikleri adamakıllı değişmektedir; dramatik deği­
şiklikler yaygın hastalığı olanlarda hiçbir belirti izlenemezken lokalize hastalığı olan hasta­
larda görülebilir.
IsO
tngilizce Ciimle
The spread o f these manifestations can best be understood by recalling the nature
and extent o f the plasma cell proliferation of the disease.
Bolme
The spread / of these manifestations / can best be understood / by recalling / the
nature and extent of the plasma cell proliferation / of the disease.
Parçaların Çevirisi
yaygınlığı
bu belirtilerin
W
en iyi şekilde anlaşılabilir
hatırlayarak/gözönünde bulundurarak
plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygınlığı/nı
hastalığın
İşlemler: Çift İşaretlemeden Senteze
EKOK
b2
yaygınlığı
bı
bu belirtilerin
O
a4
en iyi şekilde anlaşılabilir □
a3
gözönünde bulundurarak
a2 • •
plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygınlığını
aı
hastalığın
b
Değerlendirme
a
b
®
a
[g]
S=b +a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Bu belirtilerin yaygınlığı hastalığın plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygın­
lığını gözönünde bulundurarak en iyi şekilde anlaşılabilir.
'65
İngilizce Cümle
The diagnosis which was made was not definite; other studies following
consultation will be made in a few days.
Bölme
The diagnosis / which was made / was not / definite; other studies / following
consultation I will be made / in a few days.
Parçaların Çevirisi
-; - -
teşhis I tanı
ki konuldu
değildi
kesin
diğer çalışmalar
konsültasyonu müteakiben/konsültasyondan sonra
yapılacaktır
birkaç gün içinde
193
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
e2
teşhis / tanı O
el
konulan
dl
değildi □
C1
kesin
b2
diğer çalışmalar O
bl
konsültasyonu müteakiben/konsültasyondan sonra
a2
yapılacaktır □
al
birkaç gün içinde
EKOK
Değerlendirme
2 t
Q ~~
S = ( e + c + d ) + ( b + a]
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Konulan teşhis kesin değildi; konsültasyonu müteakiben diğer çalışmalar birkaç
gün içinde yapılacaktır.
66
İngilizce Cümle
Roentgenologic evidence often stimulates this investigation essential in differential
diagnosis.
Bölme
Reontgenologic evidence / often stimulates / this investigation / essential / in
differential diganosis.
Parçaların Çevirisi
çoğu kez
röntgenolojik delil/ler
teşvik etmektedir
bu araştırma/yı
ki elzemdir
ayırıcı tanıda
194
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
röntgenolojik delil/ler O
„4
çoğu kez
teşvik etmektedir
□
bu araştırma/yı
elzem olan
ayırıcı tanıda
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
©
a
S = b + (+)a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Röntgenolojik deliller çoğu kez ayırıcı tanıda elzem olan bu araştırmayı teşvik etmektedir.
ÜZ
İngilizce Cümle
Without going into the symptoms, it should be mentioned that pain in the bones is
a frequent complaint and should lead to the roentgenologic examination o f the skeleton.
Bölme
Without going into the symptoms,/ it should be mentioned /that pain in the bones
is a frequent complaint / and should lead / to the roentgenologic examination / o f the
skeleton.
Parçaların Çevirisi
- ve -
semptomları ele almaksızın
belirtilmelidir
ki kemiklerdeki ağrı sık bir şikâyettir
yol açmalıdır
röntgenolojik muayeneye/muayenesine
iskeletin
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
c^ -----
semptomları ele almaksızın
b2 — -
belirtilmelidir □
bj
-----
kemiklerdeki ağrının sık bir şikâyet olduğu
ag
- ve - - yol açmalıdır □
195
O
röntgenolojik muayenesine
aj
EKOK
-----
iskeletin
c
Değerlendirme
c
İ t
b
b
no
a
a
13
S=(c+b)+(a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Semptomları ele almaksızın, kemiklerdeki ağnnın sık bir şikâyet olduğu belirtil­
melidir) ve (bu) iskeletin röntgenolojjjc muayenesine yol açmalıdır.
168
1
İngilizce Cümle
Since one cancer cell when it divides gives rise to two daughter cancer cells, there
must be such a fundamental change, and it must affect the genetic material o f the cell.
Bölme
Since one cancer cell (when it divides) gives to two daughter cancer cells / there
must be I such a fundamental change / and it must affect / the genetic material o f the cell.
Parçaların Çevirisi
- ve -
madem ki kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden
olur
ne zaman ki o bölünür
olmalıdır
böyle temel bir değişiklik
etkilemelidir
hücrenin genetik materyalini
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
c2 -----
kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olduğuna
göre
C1
b2 -----
bölününce /bölündüğünde /bölündüğü zaman
b1
böyle temel bir değişiklik O
olmaladır □
a2
-ve-
etkilemelidir □
3^
- - - -
hücrenin genetik materyalini
1%
EKOK
Değerlendirme
c
İ t
b
b
0 0
a
a
c
S=(c+b)+(a)
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Bölündüğü zaman kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olduğuna gö­
re, böyle temel bir değişiklik olmalı(dır) ve hücrenin genetik materyalini etkilemelidir.
İngilizce Cümle
While it would be satisfying to find that the same cellular process, or even a group
of closely related processes, lead to the development o f neoplasia, there is no necessity
tc believe that such a common pathway exists, since cancer includes many diverse diseases,
the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of whichwill differ very
greatly.
Bölme
While it would be satisfying to find / that the same cellular process, or even a
group o f closely related processes, lead / to the development o f neoplasia, / there is no
necessity to believe / that such a common pathway exists, / since cancer includes / many
diverse diseases, the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of
which will differ very greatly.
Parçaların Çevirisi
ki o sürede bulmak tatmin edici olurdu
ki aynı hücresel süreç, ya da hatta yakinen ilişkili bir proçes
grubu yol açar
yeni oluşumların geüş meşine
inanmaya gerek yoktur
ki böyle müşterek bir yol vardır
madem ki kanser içerir
birçok çeşitli hastalıklar ki onların etiolojisi, biyolojisi, klinik
durumu/ belirtisi, tedavi ve prognozu çok farklı oalacaktır.
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
bg - - - -
bulmak tatmin edici olurken
b£ -----
aynı hücresel sürecin, ya da hatta yakinen ilişkili bir proçes gru­
bunun, yol aç tığı/nı
197
yeni oluşumların gelişmesine
inanmaya gerek yoktur □
a4
böyle müşterek bir yolun varolduğu/nu/na
a3
EKOK
O
a2
kanser içerdiğine göre
al
etiolojisi, biyolojisi, klinik durumu/belirtisi, tedavi ve prognozu
çok farkk olan/olacak olan birçok çeşitli hastalıklar/ı
Değerlendirme
b
1 t
tS O
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Yeni oluşumların gelişmesine aynı hücresel sürecin, ya da hatta yakinen ilişkili
bir proçes grubunun, yol açtığını bulmak tatmin edici olurken, etiolojisi, biyolojisi, klinik
durumu, tedavi ve prognozu çok farklı olan birçok çeşitli hastalıktan kanser içerdiğine
göre, böyle müşterek bir yolun varolduğuna inanmaya gerek yoktur.
70
tn gilizc e CXimle
The surgical intervention made saved the patient's life and, after a hospitalization
for six days, the patient who had returned to normal was discharged but had to come to
the hospital every other week for medical check-up.
Bolme
The surgical intervention / made / saved / the patient's life / and, after a
hospitalization for six days ) the patient / who had returned to normal / was discharged
but had to come / to the hospital / every other week / for madical check - up.
Parçaların Çevirisi
(+>
(altı gün için
hastaneye yatırıldıktan sonra)
cerrahi müdahale
ki yapıldı
kurtardı
hastanın hayatını
ve
hasta
fakat
ki normale döndü
taburcu edildi
gelmeye zorunluydu/gelmek zorundaydı
hastaneye
198
her hafta aşın /iki haftada bir
tıbbi kontrol için
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
....
----el
----d2
----e2
(+)
cerrahi müdahale
O
yapılan
kurtardı □
dl
için hastane­ c2 -ve ye yatırıldık­ C1 -----
hastanın hayıtını
tan sonra),)
-----
taburcu edildi □
a4
fakat
gelmeye zorunluydu/gelmek zorundaydı
a3
---------
hastaneye
her hafta aşın/iki haftada bir
-----
tıbbi kontrol için
(altı gün
bl
a2
al
EKOK
e
hasta O
normale dönen
Değerlendirme
d
e
d
c
®
b
m
a
s
S = ( e + d ) + ( +) ( c + b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Yapılan cerrahi müdahale hastanın hayatını kurtardı ve altı gün içinde hastaneye
yatırıldıktan sonra, normale dönen hasta taburcu edildi fakat tıbbi kontrol için iki haftada
bir hastaneye gelmek zorundaydı.
İ71 1
İngilizce Cümle
While we are still a long way from having a complete picture o f the function o f
individual chromosomes, we are beginning to build up a knowledge o f gene localizations
so that when a particular chromosome region is involved in a tumor, it may be possible to
suggest that that particular gene or those groups o f genes may be important in bringing
about the observed changes.
199
While we are still a long way from having a complete picture / of the function o f
individual chromosomes, / we are beginning to build up / a knowledge o f gene localizations/
so that (when a a particular chromosome region is involved in a tumor) it may be possible
to suggest I that that particular gene or those groups of genes may be important / in bringing
about the observed changes.
Parçaların Çevirisi
-—
ki bu sürede tam bir bilgi sahibi olmaktan çok uzak bulunuyoruz
bireysel kromozomların işlevi/görevi hakkında/konusunda
edinmeye başlıyoruz
gen lokalizasyonlanna dair bilgi
şöyle ki fikir ileri sürmek/telkin etmek imkânı olabilir
ki belirli bir gen ya da gen grupları önemli olabilir ■
gözlenmiş değişiklikleri meydana getirmede
ne zaman ki bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulur
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
tam bir bilgi sahibi olmaktan çok uzak bulunurken
b2
bl
---
a6
edinmeye başlıyoruz □
a5
gen lokalizasyonlanna dair bilgi
a4 —
fikir ileri sürmek/telkin etmek imkânı olacak şekilde/tarzda
a3
'
al
O
belirli bir genin ya da gen gruplannın önemli olabileceği/ni/ne
(dair)
gözlenmiş değişiklikleri meydana getirmede
a2
EKOK
bireysel kromozomlann işlevi/görevi hakkında/konusunda
---
bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulduğunda/tutulduğu
zaman
b
Değerlendirme
a
b
İ t
a
H) O
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bireysel kromozomların işlevi/görevi konusunda tam bir bilgi sahibi olmaktan
çok uzak bulunurken, bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulduğu zaman, gözlenmiş
değişiklikleri meydana getirmede belidi bir genin ya da gen gruplarının önemli olabileceğini
telkin etmek imkânı olacak şekilde (önemli olabileceğine dair fikir ileri sürmek imkânı
olacak tarzda) gen lokalizasyonlanna dair bilgi edinmeye başlıyoruz.
200
Cixnle
The chief purpose o f this chapter will be to show that the chemical reactions which
te the living organism are basically those we have already discussed in the preceding
The chief purpose / o f this chapter / will be to show / that the chemical reactions
■ constitute the living organism ) are basically those / we have already discussed /
•preceding chapter.
Çevirisi
başlıca amacı
bu bölümün
göstermek olacaktır
ki esasen onlar kimyasal reaksiyonlardır
ki canlı organizmayı teşkil eder /oluşturur
ki biz zaten tartışmıştık
bir önceki bölümde
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b2 -----
başlıca amacı O
bl
bu bölümün
a5 -----
göstermek olacaktır □
a4 -----
esasen bu kimyasal reaksiyonların olduğu/nu
a3 —
canlı organizmayı oluşturan
»2
zaten tartıştığımız
aı
EKOK
— ■
■* —
bir önceki bölümde
b
Değerlendirme
a
b
a
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Bu bölümün başlıca amacı, bir önceki bölümde zaten tartıştığımız canlı organiz­
mayı oluşturan esasen bu kimyasal reaksiyonların olduğunu göstermek olacaktır.
201
Iz O
tngilizce Ciimle
These data show that about a third o f children suffering from keratomalacia die
within a period o f 3 to 4 months, another third do not show any residual signs and are
indistinguishable from those without Vitamin A deficiency signs and the rest are often
diagnosed as stophyloma and phthisis buibi rather than as Vitamin A deficiency.
Bolme
These data / show / that about a third of children suffering from keratomalacia
die I within a period o f 3 to 4 months, / another third do not show any residual signs / and
are indistinguishable / from those without Vitamin A deficiency signs / and the rest are
often diagnosed / as stophyloma and phthisis bulbi / rather than as Vitamin A deficiency.
Parçaların Çevirisi
ve
ve
bu veriler
göstermektedir
ki keratomalasiyadan muzdarip (olan) çocukların iiçte biri ölür
3—4 aylık bir süre içinde
ki diğer bir üçte biri herhangi bir rezüdiel işaret göstermezler
ki ayırt edilemezler
Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan
ki geriye kalanlar çoğu kez teşhis edilirler
stofiloma ve ftisis bulbi olarak
Vitamin A eksikliğinden ziyade/çok
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
1
1
D1
bu veriler O
a9
göstermektedir □
“2
keratomalasiyadan muzdarip olan çocukların üçte birinin öldü­
ğü/nü
a
3^4 aylık bir süre içinde
a3L:-’.:.
diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini
a5 - ve
ayırt edilemedikleri/ni
aa
t
•ve
t
Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan
geriye kalanların çoğu kez teşhis edildikieri/ni
stofiloma ve ftisis bulbi olarak
Vitamin A eksikliğinden ziyade/çok
202
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
®
a
E
S=b + a
Sonuçlanan Çeviri üninii
Bu veriler 3—4 aylık bir süre içinde keratomalasiyadan muzdarip olan çocukların
üçte birinin öldüğünü, diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini ve
Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan ayırt edilemediklerini ve Vitamin A eksikliğinden
çok stofiloma ve ftisis bulbi olarak geriye kalanların çoğu kez teşhis edildiklerini göster­
mektedir.
Estetik Rötuş ve Editing
Bu veriler keratomalasiyadan muzdarip çocuklann üçte birinin 3 - 4 aylık bir süre
içinde öldüğünü, diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini ve Vitamin
A yoksunluğu olmayanlardan ayırt edilemediklerini ve geriye kalanların çoğu kez Vitamin
A eksikliğinden çok stofiloma ve ftisis bulbi olarak teşhis edildiklerini göstermektedir.
Iz L ]
İngilizce Cümle
Having examined the utilization o f food to produce energy in the last section,
we now turn to the reactions which synthesize molecules required by the cell.
Bölme
Having examined / the utilization of food / to produce energy / in the last section, /
we (now) turn I to the reactions / which synthesize / the necessary molecules / required by
the cell.
Parçaların Çevirisi
şimdi (+)
-----
tetkik ettiğimizden /incelediğimizden
gıda kullanımı/nı
enerji oluşturacak (olan)
en son bölümde
dönüyoruz
reaksiyonlar/ı/a
ki sentezler
lüzumlu moleküller/i
ki hücrenin ihtiyacı vardır
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
tetkik ettiğimizden /incelediğimizden
b 3 -----
gıda kullanımını
203
şimdi (+)
b 2 ---
enerji oluşturacak (olan)
bl
en son bölümde
-
a5
a4
dönüyoruz
a3 " ■
a2 ---
sentezleyen
lüzumlu molekülleri
al
hücrenin ihtiyacı olan
reaksiyonlar/ı/a
"•
Sonuçlanan Çeviri üriinii
En son bölümde enerji oluşturacak gıda kullanımını incelediğimizden, şimdi
hücrenin ihtiyacı olan lüzumlu molekülleri sentezleyen reaksiyonlara dönüyoruz.
ÏÏU
îngilizce Cümle
It is important, however, to elaborate this basic view with a picture o f how the
membrane matrix changes the diffusional process from that which would be obtained in
the free liquid and further to relate these membrane contributions to the chemical and
physical nature o f the film.
Bölme
It is important, (however), / to elaborate / this basic view / with a picture / of
how the membrane matrix changes / the diffusional process / from that which would be
obtained / in free liquid / and further to relate these membrane contributions / to the
chemical and physical nature of the film.
Parçaların Çeviriri
mamafih ^
önemlidir
ayrıntılı bir şekilde açıklamak
bu temel görüş /ü
(bir) tablo ile
nasıl ki membran matriksi değiştirir
yayılma sürecini/proçesini
ki elde edilebilecekti
serbest sıvı içinde
buna ek olarak bu membran katkılarım atfetmek / katkılarının ilişkisini göstermek
filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine
204
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
mama­
fih,(+)
önemlidir
a10
ı— r —ı
ayrıntılı bir şekilde açıklamak
7
«6
a5
a4
a3
a2
..t.
bu temel görüşü
. -1 .
(bir) tablo ile
..t..
membran matriksinin nasıl değiştirdiğini/-ğine dair
..t.
yayılma sürecini /proçesini
..t.
elde edilebilecek yayılma sürecinden/olandan
t
al
r
“9
ve buna ek olarak bu membran katkılarını atfetmek/katkılannın ilişkisini
t
L.
EKOK
serbest sıvı içinde
a8
göstermek
filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine/niteliği ite
Değerlendirme
a
a
(+) s=1
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Mamafih, serbest sıvı içinde elde edilebilecek olandan yayılma sürecini membran
matriksinin nasıl değiştirdiğine dair bir tablo ile bu temel görüşü ayrıntılı bir şekilde açık­
lamak ve buna ek olarak filmin kimyasal ve fiziksel niteliği ile bu membran katkılarının
ilişkisini göstermek önemlidir.
[7 6 J
İngilizce Cümle
Onset is usually gradual and the typical course is one o f chronic remissions and
recurrences (or occasionally acute exacerbations), which vary in frequency and duration.
Bölme
Onset I is I usually gradual / and the typical course / is / one o f chronic remissions
and recurrences / (or occasionally acute exacerbations), which vary / in frequency and
duration.
Parçaların Çeviriri
başlangıç
-dır/-dir/-dur/-dür
205
mutad olarak tedrici
- ve - tipik seyir/seyri
-dır/-dir/-dur/-dür
kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü
şeklinde (+)
ki değişir
sıklık bakımından
- ve - süre (bakımından)
(+) ya da arasıra hastalığın şiddetlenmesi/tekrar alevlenmesi şeklinde
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
rl
başlangıç O
e!
-dır/-dir/-dur/-dür □
dİ
C1
mutad olarak tedrici
-ve ■
tipik seyir/seyri O
bl
-dır/-dir/-dur/-dür □
a4
kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü
şeklinde (ya da arasıra hastalığın şeddetlenmesi/tekrar alevlen­
mesi şeklinde)
değişen
i
r- - - -
a0 - ve 1__ * ı
EKOK
f
sıklık (bakımından)
süre bakımından
Değerlendirme
f
e
e
m
d
d
2 t
c
c
G >~
b
b
m
a
a
2 t
S=(f+d+e)+(c+a+b)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Başlangıç mutad olarak tedricidir ve tipik seyir/seyri sıklık ve süre bakımından
değişen kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü (ya da arasıra
hastalığın tekrar alevlenmesi) şeklindedir.
206
Ingilizce Ciimle
disease
Itching may accompany a primary skin disease or may be a symptom o f a systemic
sometimes the only symptom.
Bolme
Itching I may accompany / a primary skin disease / or may be / a symptom / of a
systemic disease /
sometimes the only symptom.
Parçaların Çevirisi
kaşıntı
eşlik/refakat edebilir
primer bir deri hastalığı/nı/na
ya da olabilir
bir semptom/u
sistemik bir hastalığın
baz an yegâne semptomu
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
dj
-----
kaşıntı
C£ -----
eşlik/refakat edebilir
cj
primer bir deri hastalığına
-----
b^ ya da olabilir
&2
EKOK
d
-----
bir semptomu
a^ -----
sistemik bir hastalığın
ag
baz an yegâne semptomu
-----
Değerlendirme
d
c
c
0
b
b
0
a
a
1
S = (d + c ) + (a + b)
207
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kaşıntı primer bir deri hastalığına eşlik edebilir ya da sistemik bir hastalığın bir
semptomu
bazen yegâne semptomu
olabilir.
78
İngilizce Cümle
Paranoid tendencies are especially likely to develop among those who feel especially
inferior because o f a disfiguring defect or a facial deformity.
Bölme
Paranoid tendencies / are especially likely to develop / among those who feel
especially inferior / because o f / a disfiguring defect / or a facial deformity.
Parçaların Çevirisi
/+\-------- ----özellikle' '
-----
paranoid eğilimler/i/n
gelişmesi muhtemeldir
onlar arasında ki özellikle aşağılık duygusu vardır
nedeniyle
vücut yapısını bozan bir bozukluk
ya da fasiyal bozukluk /yüz bozukluğu
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
özellikle
b^ -----
paranoid eğilimlerin O
a^
gelişmesi muhtemeldir □
-----
a^ -----
özellikle aşağılık duygusu olanlar arasında
ag
nedeniyle
-----
1 4, a^ 1-----
vücut yapısını bozan bir bozukluk
J- a£ ya da fasiyal bozukluk /yüz bozukluğu
I_______I
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
®
a
[1
S = b + (+ )a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Paranoid eğilimlerin özellikle vücut yapısın] bozan bir bozukluk ya da fasiyal bir
bozukluk nedeniyle özellikle aşağılık duygusu olanlar arasında gelişmesi muhtemeldir.
208
[79
Ingilizce Ciimle
In the pharmaceutical field, locak quality control facilities need to be developed,
and dosage forms that improve the stability o f drugs under extreme climatic conditions, or
reduce the problem o f non-compliance, are required.
Bölme
In the pharmaceutical field,) local quality control facilities / need to be developed,/
and dosage forms /that improve / the stability of drugs/ under extreme climatic conditions,/
or reduce / the problem o f non-compliance, / are required.
Parçaların Çevirisi
Farmasötik alanda, ^
—
—
ve —
—
—
ya da
yerel kalite kontrol imkânlar/ı/nın
geliştirilmesine ihtiyaç vardır / geliştirilmesi gerekir
dosaj şekiller/i/ne
ki geliştirir
drogların dayanıklılığı/nı
aşın iklim koşullan altında
ki azaltır
—
—
uyumsuzluk sorunu/nu
gereksinim vardır
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
Farmasötik alanda,
dj
-----
yerel kalite kontrol imkânlannın O
Cj
-----
geliştirilmesine ihtiyaç vardır /geliştirilmesi gerekir □
bg
, ve -
dosaj şekillerine O
1 r
1
geliştiren
bg- -t - b^
bg
|[[
droglann dayanıklılığını
--t - aşın iklim koşullan altında
,ya da
azaltan
b4
--t - uyumsuzluk sorununu
“ ı
aj ----- gereksinim vardır □
209
EKOK
d
Değerlendirme
d
©
c
m
b
©
a
m
(+) s = (d + c ) + ( b + a )
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Farmasötik alanda, yerel kalite kontrol imkânlarının geliştirilmesi gerekir, ve aşı­
rı iklim koşullan altında drogların dayanıklılığını geliştiren, ya da uyumsuzluk sorununu
azaltan dosaj şekillerine gereksinim vardır.
fâö
|
İngilizce Cümle
This is necessary for the transport o f IgA molecules into the lumens o f exocrine
glands.
Bölme
This / is I necessary / for the transport / o f IgA molecules / into the lumens / of
exocrine glands.
Parçaların Çevirisi
bu
........... dır/-dir/-dur/-dür
luzumlu
taşımmı için
IgA moleküllerinin
lümenler/i içine
eksokrin bezlerin
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
dı
----
Cj
----
b3 —
b2 ----bl
— ■
bu O
-dır/-dir/-dur/-dür □
luzumlu
taşımmı için
IgA moleküllerinin
210
EKOK
&2
-----
lümenler/i içine
a^
-----
eksokrin bezlerin
d
Değerlendirme
d
c
c
b
b
a
a
a
3 t
2 t
S=d+a+b+c
Sonuçlanan Çeviri tlrünii
Bu, eksokrin bezlerin tümenleri içine IgA moleküllerinin taş mimi için luzumludur.
m u
İngilizce Cümle
The specific interaction between antigens and IgE bound to the surface o f mast
cells results in the relase o f inflammatory mast cell products / such as serotonin and
histamine.
Bölme
The specific interaction / between antigens / and IgE / bound / to the surface o f
mast cells / results / in the release / of inflammatory mast cell products /such as serotonin
and histamine.
Parçaların Çevirisi
- ve -
spesifik/özgül etkileşim
antijenler arasında
IgE (arasında)
ki bağbdır
mast hücrelerinin yüzeyine
sonlanır
salınımıyla/sahnımı ile
yangısal/iltihabi mast hücresi ürünlerinin
serotonin ve histamin gibi
211
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
b5
--------
bl '
I b4 -ve i
b3
^ b2 ,
a4
a3
a2
al
EKOK
spesifik/özgül etkileşim O
antijenler arasında
IgE (arasında)
..t.
bağlı olan
..t.
mast hücrelerinin yüzeyine
----
sonlanır □
-----
salınımıyla / salınımı ile
yangısal/iltihabi mast hücresi ürünlerinin
-----
serotonin ve histamin gibi
b
Değerlendirme
a
b
®
a
El
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Antijenler ve ırast hücrelerinin yüzeyine bağlı olan IgE arasında özgül etkileşim,
serotonin ve histamin gibi yangısal mast hücresi ürünlerinin salınımıyla sonlanır.
f82 ~ l
İngilizce Cümle
Shock can be defined as peripheral circulatory failure such that tissue perfusion
is inadequate to meet the nutritional requirements o f the cells and to remove the waste
products o f metabolism.
Bölme
Sıock I can be defined / as peripheral circulatory failure / such that tissue perfusion
is inadequate / to meet / the nutritional requirements o f the cells / and to remove / the
waste products o f metabolism.
Parçaların Çevirisi
----
şok
tanımlanabilir
periferik dolaşım yetersizliği olarak
öyle ki doku perfüzyonu yetersizdir
karşılamak (için)
212
- ve •
hücrelerin beslenme gereksinimleri/ni
etmek (için)
metabolizmanın artık ürünlerini
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
-----
şok
-----
tanımlanabilir
-----
periferik dolaşım yetersizliği olarak
-----
doku perfiizyonunun yetersiz olduğu1şeklinde
l_ a 21
-----
karşılamak (için)
1 al
..t.
hücrelerin beslenme gereksinimlerini
-ve t
atmak (için)
bl
a?
a6
*>
1 “4
. a3,
EKOK
metabolizmanın artık ürünlerini
b
Değerlendirme
a
b
©
a
H
S=b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Şok, hücrelerin beslenme gereksinimlerini karşılamak ve metabolizmanın artık
ürünlerini atmak için doku perfiizyonunun yetersiz olduğu şeklinde periferik dolaşım yeter­
sizliği olarak tanımlanabilir.
İD
İngilizce Cümle
A couple can be judged to be infertile if conception does not occur after 12 months
of adequate cohabitation.
Bölme
A couple I can be judged to be / infertile / if conception does not occur / after
12 months o f adequate cohabitation.
Parçaların Çevirisi
bir çift/in
olduğuna hükmedilebilir
enfertil /kısır
eğer ki döllenme vukubulmaz
12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra
213
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b
bir çift/in O
a4
olduğuna hükmedilebilir □
enfertil / kısır
a3
döllenme vukubulmadığı taktirde
12 aybk yeterli bir cinsel ilişkiden sonra
Değerlendirme
EKOK
b
S =b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bir çiftin 12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra döllenme vukubulmadığı taktir­
de kısır olduğuna hükmedilebilir.
84
Ingilizce Ciimle
Anthrax (woolsorter's disease, malignant pustule) was once a common disease,
particularly in Europe, but is now rare.
Bolme
Anthrax (woolsorter's disease, malignant pustule ) /was /once a common disease,
particularly in Europe /, but is / now rare.
Parçaların Çevirisi
—
—
—
, -fakat
--
şarbon ( + )
idi
bir zamanlar yaygın bir hastalık
özellikle Avrupa'da
- dır/-dir/-dur/-dür
şimdi nâdir
( + ) yün ayineıları hastalığı, kötü huylu bir püstül
İşlemler : Çift • İşaretlemeden Senteze
e,
şarbon (yün ayırıcıları hastalığı, kötü huylu bir püstül) O
idi □
214
C2-------
bir zamanlar yaygın bir hastalık
Cj -, - -
özellikle Avrupa'da
b j , fakat -dır/-dir/-dur/-dür □
a^------EKOK
şimdi nâdir
e
Değerlendirme
d
e
O
d
0
2 t
c
b
b
II
a
a
İ t
S=(e+c+d)+(a+b)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Şarbon (yün ayırıcıları hastalığı, kötü huylu bir püstül ), özellikle Avrupa'da bir
zamanlar yaygın bir hastalıktı, fakat şimdi nâdirdir.
HT]
Ingüizce Cümle
The discussion o f the radiation therapy o f specific diseases is intended only to
outline the placé o f radiation therapy, with enough comment to give the reader a general
understanding of the levels o f dose used, the areas or volumes treated, and the results
obtainable.
Bölme
The discussion / o f the radiation therapy / o f specific diseases / is intended / only
to outline I the place o f radiation therapy, / with enough comment / to give the reader /a
general understanding / o f the levels o f dose / used, / the areas or volumes / treated, / and
the results / obtainable.
Parçalann Çevirisi
tartışma/sı
radyasyon / ışın tedavisinin
belirli hastalıkların
amacını taşımaktadır
sadece anahatları ile belirtmek
radyasyon tedavisinin yerini
yeterli yorumla
2 15
ve
okuyucuya verecek
genel bir ânlayışı/anlamı/bilgiyi
doz düzeyleri hakkında
ki kullanıldı
alanlar ve hacimler (hakkında)
ki tedavi edildi
sonuçlar (hakkında)
ki elde edilebilir
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
tartışma/sı O
radyasyon/ışın tedavisinin
belirli hastalıklann
amacım t aşunaktadır □
sadece anahatlan ile belirtmek
radyasyan tedavisinin yerini
yeterli yorumla
okuyucuya verecek
genel bir anlayışı/anlamı/bilgiyi
doz değerleri hakkında
kullanılan
alanlar ve hacimler (hakkında)
tedavi edilen
sonuçlar (hakkında)
elde edilebilen
EKOK
Değerlendirme
b
a
E
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Belirli hastalıklann ışın tedavisinin tartışması, kullanılan doz değerleri, tedavi edilen
alanlar ve hacimler ve elde edilebilen sonuçlar hakkında genel bir bilgiyi okuyucuya verecek
yeterli yorumla, radyasyon tedavisinin yerini sadece anahatlan ile belirtmek amacım taşı­
maktadır.
216
Ingilizce CiimJe
Intestinal gas comes from air swallowed unavoidably during eating and drinking
(aerophagia), from gases in food, disaccharidase deficiency, and frol action o f colonic
bacteria.
Bölme
Intestinal gas / comes / from air / swallowed / unavoidably [ during eating and
drinking (aerophagia), / from gases in food, / disaccharidase deficiency, / and from action
of colonic bacteria.
Parçaların Çevirisi
ve
barsak gazı
gelir -► meydana gelir
havadan
ki yutulur
kaçınılmaz bir şekilde
yeme ve içme sırasında (+)
gıdalardaki gazlardan
disakkarida eksikliğinden
kolonik bakterilerin faaliyetinden
(+) aerofaji'den
işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
l
D1
»8
barsak gazı
a4
havadan
a3
yutulan
a2
kaçınılmaz bir şekilde
I aı
meydana gelir
yeme ve içme sırasında
ı
(+)
a5
gıdalardaki gazlardan
4.
“6 E
disakkaridaz eksikliğinden
i
»7
kolonik bakterilerin fâaliyetinden
I
t + ) aerofaji'den
EKOK
b
Değerlendintae
a
_©
m
S=b+ a
2 17
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Barsak gazı yeme ve içme sırasında kaçınılmaz bir şekilde yutulan havadan
(aerofaji'den), gıdalardaki gazlardan, disakkaridaz eksikliğinden, ve kolonik bakterilerin
faaliyetinden meydana gelir.
87
Ingflizce Ciimle
Single and nulliparous women have a slightly higher incidence o f breast cancer
than married and parous women.
Bolme
Single and nulliparous women / have / a blightly higher incidence o f breast cancer /
than married and parous women.
Parçaların Çevirisi
bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar
sahiptirler -*■ olurlar
biraz daha yüksek sıkhk/ta/la meme kanseri
evli ve doğum yapmış kadınlardan
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
EKOK
bj
-----
bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar
ag
-----
olurlar
&2 -----
biraz daha yüksek sıklıkla meme kanseri
a^ -----
evli ve doğum yapmış kadınlardan
b
Değerlendirme
a
b
Q>
a
H
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar evli ve doğum yapmış kadınlardan biraz
daha yüksek sıklıkla meme kanseri olurlar.
2 18
88
Ingilizce Ciimle
Surgical treatment is imperative, since the patient may bleed to death if internal
hemorrhage is not promptly brought under control.
Boime
Surgical treatment / is / imperative, / since the patient may bleed to death / if
internal hemorrhage is not promptly brought under control.
Parçaların Çevirisi
carrahi tedavi
-dır/-dir/-dur/-dür
zorunlu
madem ki / çünkü hasta kanama ile ölebilir
eğer ki kanama hemen kontrol altına alınmaz/sa
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
cerrahi tedavi
O
-dır/-dir/-dur/-dür □
EKOK
a3
zorunlu
a2
hasta kanama ile ölebileceğine göre/ölebileceğinden
al
iç kanama hemen kontrol altına alınmadığı taktirde
c
Değerlendimıe
c
0
b
m
a
2 t
S= c + b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Cerrahi tedavi, iç kanama hemen kontrol altına alınmadığı taktirde hasta kanama
ile ölebileceğinden zorunludur.
[89
1
İngilizce Cümle
There is no specific treatment except for syphilis or for heavy metal poisoning,
but bed rest is indicated for patients with severe edema or those who have infections.
2 19
Bölm e
There is no specific treatment /except / for syphilis /or for heavy metal poisoning/
but bed rest / is indicated / for patients / with severe edema / or those who have infections.
Parçaların Çevirisi
■•
---
belirgin/spesifik tedavi yoktur
hariç
frengi için
ra da ağır metal zehirlenmesi için
, fakat yatak istirahatı
endikedir
hastalar için
şiddetli ödemli
ya da onlar (için) ki enfeksiyonlan vardır
İşlemler: (K i) Rötuşundan Senteze
c4
-----
belirgin/spesifik tedavi yoktur □
Cg
-----
hariç
frengi için -+
frengitedavisi (için)
^ *2 ya **a a^ır meta* zehirienmesi için
ağır metal zehirlenmesi tedavisi
(için)
bj
, fakat yatak istirahati O \
a^ -----
endikedir □
hastalar (için)
..t.
ag yada
EKOK
c
şiddetli ödemli
enfeksiyonlan olanlar için
Değerlendirme
c
131
b
b
<2>
a
a
d
S=(c)+(b+a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Frengi ya da ağır metal zehirlenmesi tedavisi hariç belirgin tedavi yoktur, fakat
yatak istirahati şiddetli ödemli hastalar ya da enfeksiyonu olanlar için endikedir.
220
90
tnglizce Cümle
There are two soruces o f kidneys for transplantation : (1) living related donors
and ( 2) cadaver donors.
Bölme
Hi ere are / two sources o f kidneys / for transplantation : / ( 1) living related donors/
and ( 2) cadaver donors.
Parçaların Çevirisi
- ve -
vardır
iki böbrek kaynağı
transplantasyon için
( 1 ) hayatta bulunan akraba vericiler
( 2) kadavra vericilen
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
b 3 -----
vardır
b2 -----
iki böbrek kaynağı
bl .. . .
transplantasyon için
al ' ' : ‘ '
a2 - veı
I
EKOK
b
( 1) hayatta bulunan akraba vericiler
( 2) kadavra vericileri
Değerlendirme
a
b
CS
a
Q)
S= ( b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Transplantasyon için iki böbrek kaynağı vardır : (1) hayatta bulunan akraba verici­
ler ve ( 2) kadavra vericileri.
jO
İngilizce Cünle
Most hernias produce no symptoms until the patient notices a lump or swelling
in the groin.
221
Bölm e
Most hernias / produce no symptoms / until the patient notices / a lump or
swelling I in the groin.
Parçaların Çevirisi
çoğu fıtık
semptom oIuşturmaz/vermez(ler}
tâ ki hasta farkeder
bir toprak/yumru ya da şişkinlik
kasıkta
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK
bi —
a4 - - -
çoğu fıtık
»3
hasta farkedinceye kadar/dek
---
O
semptom oluşturmaz/vermez □
a2
bir topak/yumru ya da şişkinlik
al
kasıkta
b
Değerlendirme
a
b
(D
a
H
S=b + a
i
Sonuçlanan Çeviri Ürünii
Çoğu fıtık kasıkta hasta bir topak ya da şişkinlik faıkedinceye dek semptom ver­
mez.
92
1
İngilizce Cümle
The simplest and often the most effective procedure for an abscess is merely to
open it and drain it to the outside.
Bölme
The simplest and often the most effective procedure / for an abscess / is / merely
to open it I and drain it / to the outside.
Parçaların Çevirisi
- ---
en basit ve çoğu kez en etkin işlem
bir abse için
222
............dır/-dir/-dur/-dür
sadece onu açmak
- ve - onu boşaltmak /akıtmak
dışarıya
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
C2 -----
en basit ve çoğu kez en etkin işlem O
bj
-----
-dır/-dir/-dur/-dür □
-----
sadece onu açmak
bir abse için
•
^ ag - ve--- *
EKOK
boşaltmak/akıtmak
dışarıya
c
Değerlendirme
b
c
@
b
m
2 t
S —c + a + b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bir abse için en basit ve çoğu kez en etkin işlem sadece onu açmak ve dışarıya bo­
şaltmaktır.
[93
İngilizce Cümle
The most frequent complications following surgery o f the parotid gland are those
resulting from temporary or permanent injudy to the facial nerve and a peculiar set of
symptoms grouped under the name o f auriculotemporal nerve syndrome (Frey's syndrome).
Bölme
The most frequent complications / following surgery / o f the parotid gland /are /
those resulting / from temporary or permanent injury / to the facial nerve / and a peculiar
set o f symptoms / grouped / under the name of auriculotemporal nerve syndrome (Frey's
syndrome).
Parçaların Çevirisi
en sık komplikasyonlar
ameliyatı/nı izleyen /ameliyatından sonra
223
ve
parotid bezinin
-dır/-dir/-dur/-dür
onlar ki sonuçlanır
geçici ya da kalıcı yaralanma(sm)dan
yüz sinirine/fasiyal sinire -► yüz siniri/nin/fasiyal siniri/n
özel bir set semptomlar
ki gruplamr / toplanır
orikulotemporal sinir sendromu (Frey sendromu) adı altındr
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
c3
c2
-----
-----
----C1
----bl
en sık komplikasyonlar O
ameliyatı/nı izleyen / ameliyatından sonra
parotid bezinin
-dır/-dir/-dur/-dür □
sonuçlananlar
' a3 '
a2
..t.
geçici ya da kalıcı yaralanma(sın)dan
a1
..t.
yüz sinirinin/fasiyal sinirin
■6
- ve -
özel bir set semptomlar
toplanan
a4
..t.
orikulotemporal sinir sendromu (Frey Sendromu) adı altında
EKOK
Değerlendirme
G)
m
2 t
S- c + b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Parotid bezinin ameliyatını izleyen en sık komplikasyonlar, fasiyal sinirin geçici
ya da kalıcı yaralanmasından sonuçlananlar ve orikulotemporal sinir sendromu (Frey
sendromu) adı altında toplanan bir set semptomlardır.
H O
Ingilizce Ciimle
In a given patient the cause o f venous thrombosis may be difficult to pinpoint,
but the following general factors in pathogenesis are accepted : Venous thrombi may develop
on normal endothelium.
224
Bölm e
In a given patient) the cause o f venous thrombosis / may be / difficult to pinpoint,/
but the following general factors / in pathogenesis / are accepted : / Venous thrombi / may
develop / on normal endothelium.
Parçaların Çevirisi
belirli bir hastada
—
venöz tromboz nedeni/nin damar içinde pıhtı oluşmasının nede­
ni/nin
—
olabilir
—
üzerine parmak basılması zor
fakat aşağıdaki genel faktörler
patogenezde
kabul edilmektedir
venöz trombüsler/damar içinde oluşan pıhtılar
gelişebilir
normal endoteliyum üzerinde
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
belirli bir hastada ^
venöz tromboz nedeninin/damar içinde pıhtı ohışması nedeni­
nin
O
$2
-----
olabilir □
e^
-----
üzerine parmak basılması zor
&2 >fakat aşağıdaki genel faktörler O
EKOK
Q1
patogenezde
C1
kabul edilmektedir □
bl
venöz trombüsler /damar içinde oluşan pıhtılar O
a2
gelişebilir □
al
normal endoteliyum üzerinde
f
0>
e
e
a
d
d
c
c
b
b
a
a
f
Değerlendirme
225
m
m
(+) S = ( f + e ) + ( d + c ) + (b + a )
Sonuçlanan Çeviri Ütünü
Belidi bir hastada, venöz tromboz nedeninin üzerine parmak, basılması zor olabi­
lir, fakat patogenezde aşağıdaki genel faktörler kabul edilmektedir : Venöz trombüsler nor­
mal endoteliyum üzerinde gelişebilir.
H E ]
lngiUzce Ciimle
Tendon disorders are most commonly due to trauma or inflammatory or
degenerative conditions and may be restricted to one or more tendons or may be a part o f
generalized disorder involving other tissues and structures.
Bölme
Tendon disorders / are most commonly due to / trauma / or inflammatory or
degenerative conditions / and may be restricted / to one or more tendons / or may be / a
part of generalized disorder / involving / other tissues and structures.
Parçaların Çevirisi
tendon bozukluktan
nedeniyledir
travma
ya da iltihabi/yangısal ya da dejeneratif koşullar
en sıklıkla (+)
ve -
sınırlı olabilir
bir veya daha çok tendona
ya da olabilir
jeneralize bir bozukluğun bir kısmı/parçası
ki tutar/sarar/musabeder
diğer dokulan ve yapılan
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
d>1
en sıklık­
la
--
nedeniyledir □
c3
"«T
tendon bozukluktan O
■-
travma
c2 ya da iltihabi/yangısal ya da dejeneratif koşullar
___ I
b2
ve -
sınırlı olabilir □
bl
—
bir veya daha çok tendona
a4 ya da olabüir □
226
a3
-----------
a2 ----- - - -
EKOK
jeneralize bir bozukluğun bir kısmı/parçası
tutan/saran/musabeden
diğer dokuları ve yapıları
d
Değerlendirme
d
®
c
c
m
b
b
□
a
a
□
S = ( d + (+)c ) + ( b ) + ( a )
Sonuçlanan Çeviri ürünii
Tendon bozuklukları en sıklıkla travma ya da yangısal ya da dejeneratif koşullar
nedeniyledir ve bir veya daha çok tendona sınırlı olabilir ya da diğer dokuları ve yapılan
nıtan jeneralize bir bozukluğun bir kısmı olabilir.
96
tngilizce Ciimle
The patients admitted admitted that they had had drugs proscribed instead o f the
prescribed drugs.
Bolme
The patients / admitted /admitted /that they had had /drugs / proscribed / instead
o f the prescribed drugs.
Parçaların Çevirisi
hastalar
ki hastaneye kabul edildi
itiraf ettiler
ki onlar almışlardı
ilâçlar/ı
ki yasaklanmıştı
reçete ile verilen ilâçlar yerine
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
\>2 -----
hastalar O
bj
-----
hastaneye kabul edilen
ar
-----
itiraf ettiler □
227
a4
-----
almış olduklanm
a3
-----
ilâçları
&2 -----
yasaklanmış olan
verilen ilâçlar yerine
EKOK
Değerlendirme
b
a
b
(3>
a
0
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Hastaneye kabul edilen hastalar, verilen ilâçlar yerine yasaklanmış olan ilâçlan
almış olduklarını itiraf ettiler.
İngilizce Cümle
Medical treatment has evolved from medicinal applications described in medical
history, a vast source o f detailed information offering a guidance to all medical doctors of
our time.
Bölme
lusdical treatment / has evolved / from medicinal applications / described / in
medical history, / a vast source o f detailed information / offering a guidance / to all medical
doctors I o f our time.
Parçaların Çevirisi
tıbbi tedavi
gelişmiştir / çıkmıştır
ilâçsal uygulamalardan
ki târif edilmektedir
tıp tarihinde
ki çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağıdır
ki ışık tutar /ki rehberlik yapar
bütün tıp doktorlanna
zamanımızın/günümüzün/çağdaş
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
bj
-----
tıbbi tedavi
ag
-----
gelişmiştir
O
□
228
arj -----
ilâçsal uygulamalardan
ag
-----
târif edilen
a5
-----
tıp tarihinde
*" *
EKOK
çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağı olan
a3 —
ışık tutan
a2
&1 . . . .
bütün tıp doktorlarına
zamanımızın
b
Değerlendirme
a
b
O
a
0
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tıbbi tedavi, zamanımızın bütün tıp doktorlarına ışık tutan, çok geniş ayrıntılı bir
bilgi kaynağı olan tıp tarihinde târif edilen ilâçsal uygulamalardan gelişmiştir.
İ98
I
İngilizce Cümle
Although therepeutic facilities facilitate a return to normal, cases discharged with
a report, 'as admitted’ are not too few to neglect in the practice o f medicine.
Bölme
Although therapeutic facilities facilitate a return to normal, / cases / discharged /
with a report, 'as admitted' /are not / too few to neglect / in the practice o f medicine.
Parçaların Çevirisi
hemekadar ki tedavi imkânları normale dönüşü
kolaylaştırır (+)
olgular/vakalar
ki taburcu edilir/ler
'haliyle' diye bir raporla
değildir
ihmal edilme) ecek kadar az
tababet icraatında/tıbbi alanında tedavi
229
İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze
tedavi imkânları normala dönüşü
kolaylaştırmasına rağmen, (+)
c3
EKOK
----
olgular/vakalar
c2 -----
taburcu edilen
ci
'haliyle' diye bir raporla
— ■
değildir
bl - —
a2 -----
ihmal edilmeyecek kadar az
aı
tababet icraatında/tıbbi tedavi alanında
-----
c
Değerlendirme
c
b
b
m
a
a
2 t
(+) S - c + a + b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tedavi imkânları normale dönüşü kolaylaştırmasına rağmen, 'haliyle' diye bir ra­
porla taburcu edilen olgular tıbbi tedavi alanında ihmal edilmeyecek kadar az değildir.
İ99
|
İngilizce Cümle
Endemic foci o f diseases now and then constitute a concern to those engaged in
community health and primary medical care.
Bölme
Endemic foci o f diseases / now and then constitute / a concern / to those engaged /
in community health / an primary medical care.
Parçaların Çevirisi
zaman zaman'+'
— -----
- ve -
endemik hastalık odakları
teşkil eder / oluşturur
bir endişe
onlara ki çalışırlar
toplum/halk sağlığında
primer tıbbi bakım(da)
230
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
bj
----
endemik hastalık odaklan
zaman
ag
- - - - teşkil etmektedir / oluşturmaktadır
zaman
a^
----
bir endişe
çalışanlara
EKOK
1 a^ ' -----
toplum/halk sağlığı
-t- &2 ' ve ‘
primer tıbbı bakımda/bakım alan(lar)ında
b
Değeriendirme
a
b
©
a
Cü
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Endemik hastalık odaklan zaman zaman toplum/halk sağlığı ve primer tıbbi bakım
alanlannda çalışanlara bir endişe teşkil etmektedir.
100
İngilizce Cümle
In essence, the Dick-Read thesis considers that fear, tendon and pain which
constitute a vicious cycle can be broken only by eliminating the fear that starts the cycle.
Bölme
In essence, ) the Dick-Read thesis / considers / that fear, tension and pain (which
constitute a vicious cycle) can be broken / only by eliminating / the fear / that starts the
cycle.
Parçaların Çevirisi
esasta,
Dick-Read tezi
kabul etmektedir
ki korku, gerginlik ve ağn kırılabilir/yokedilebilir/giderilebilir
ki fasit bir daireyi teşkil eder / ki kısır bir döngü oluşturur
sadece dimine ederek /yokederek
korku/yu
ki fasit daireyi/kısır döngüyü başlatır.
2 31
tşlemler : (K i) R ötuşundan Senteze
^
i,«
„! .. ..
Dick-Read tezi O
a6 -----
kabul etmektedir □
ag
EK OK
....
korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini
a4
fasit bir daireyi teşkil eden
a3 —
sadece eümine ederek
a2
korkuyu
al
kısır döngüyü başlatan
b
Değerlendirme
b
(D
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Esasta, Dick-Read tezi kısır döngüyü başlatan korkuyu sadece elimine ederek fasit
bir daireyi teşkil eden korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini kabul etmektedir.
|101 1
İngilizce Cümle
Although many monitoring devices have been introduced in recent years, the simple
recording o f pulse, blood pressure, and respiration by palpation, observation and
auscultation are still o f paramount importance.
Bölme
Although many monitoring devices have been introduced / in recent years / the
simple recording / o f pulse, / blood pressure, / and respiration / by palpation, observation
and auscultation / are / still of paramount importance.
Parçaların Çevirisi
x 1 ----- birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da
x 2 ----- son yıllarda (+)
-, - • ve -
basit bir şekilde kaydı
nabzın
kan basıncının
solunumun
palpasyon, gözlem ve dinleme ile
232
-dır/-dir/-dur/-dür
hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
[x l
x2
birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da
son yıllarda ] (+)
basit bir şekilde kaydı O
nabzın
kan basıncının
■ve
C1
bl
-dır/-dir/-dur/-dür
al
EKOK
solunumun
palpasyon, gözlem ve dinleme ile
□
hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz
Değerlendirme
c
b
m
a
2
t
(+ ) S
s = c + a+ b
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Son yıllarda birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da, palpasyon, gözlem
ve dinleme ile nabzın, kan basıncının ve solunumun basit bir şekilde kaydı hâlâ daha çok
büyük bir öneme haizdir.
İl 02
İngilizce Cümle
The electrocardiograph is not an absolute substitute for manual palpation o f the
pulse because electrical activity may be recorded from the heart even though the peripheral
pulse is impalpable.
Bölme
The electrocardiograph / is not / an absolute subsitute / for manual palpation / of
the pulse / because electrical activity may be recorded / from the heart / even though the
peripheral pulse is impalpable.
Parçaların Çevirisi
elektrokardiyograf
değildir
233
kesin bir alternatif/kesinlikle yerine geçerli
elle palpasyon/u için
nabzın
çünkü elektriksel aktivite/si kaydedilebilir
kalbten
hemekadar da bile periferik nabız palpe edilemez
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
dl
elektrokardiyograf O
C1
değildir □
b5 —
b 4 ---
kesin bir alternatif /kesinlikle yerine geçerli
b3
nabzın
b2
elektriksel aktivite/si kaydedilebildiği için
bl
kalbten
ai
EKOK
-
---
d
elle palpasyon/u için
periferik nabız palpe edilemezse bile
Değerlendirme
d
©
c
0
b
3
a
2
S=d+a+b+c
Sonuçlanan Çeviri üriinü
Elektrokardiyograf periferik nabız palpe edilemezse bile kalbten elektriksel aktivite kaydedilebileceği için nabzın elle palpasyonu için kesin bir alternatif/kesinlikle yerine
geçerli değildir.
103
Ingilizce Ciimle
With experience, one can soon learn to appreciate small changes in the character
o f the pulse which may not be detected by electronic devices.
Bolme
With experience, / one / can (soon) leam to appreciate / small changes / in the
character /o f the pulse /which may not be detected / by electronic devices.
234
Parçaların Çevirisi
tecrübe/deneyim ile, (+)
insan/kişi
takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir
küçük değişiklikler/i
nabzın nicelik ve niteliğindeki
ki izlenebilemez
elektronik araçlarla
çok geçme­
den (++)
işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
tecrübe ile / deneyimle ^
°1
çok geçme­
den (+ +)
a5
takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir □
a4
küçük değişiklikler/i
a3
nabzın nicelik ve niteliğindeki
a2
al
EK OK
insan/kişi O
izlenebilemiyen
elektronik araçlarla
Değerlendirme
b
b
a
a
(+) S = b +
+) a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Tecrübe ile, insan çok geçmeden elektronik araçlarla izlenebilemiyen nabzın nice
lik ve niteliğindeki küçük değişiklikleri ayırmayı öğrenebilir.
[104 1
İngilizce Cümle
Care must be taken in the application o f the cuff to the arm and in the positioning
o f the stethoscope to ensure reliable recordings.
Bölme
Care must be taken / in the application / of the cuff / to the arm / and in the
positioning o f the stethoscope /to ensure reliable recordings.
235
Parçaların Çevirisi
ve -
dikkat edilmelidir □
uygulanmasında
uygulanmasına
manşetin/tansiyon manşetinin
kola
stetoskoppozisyonunun ayarlanmasına
güvenilir kayıtlan / ölçümleri garanti etmek için
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
dikkat edilmelidir
uygulanmasına -*■ takılmasına
i *
a3
manşetin/tansiyon manşetinin
ao
kola
a5
aı
EKOK
ve -I stetoskop pozisyonunun ayarlanmasına
-----
güvenilir kayıtlan /ölçümleri garanti etmek için
a
Değerlendirme
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Güvenilir kayıtlan/ölçümleri garanti etmek için kola tansiyon manşetinin takılma­
sına ve stetoskop pozisyonunun ayarlanmasına dikkat edilmelidir.
Li o l ]
İngilizce Cümle
Although the direct recording o f pressure from a catheter inserted in an artery is
a little more accurate, a definite risk of thrombosis exists and makes this method undesirable
for the average patient.
Bölme
Although the direct recording o f pressure from a catheter (inserted in an artery)
is a little more accurate,) ) a definite risk o f thrombosis / exists / and makes /this method
undesirable / for the average patient.
Parçaların Çerisi
(((
hernekadar da ki kateterden basıncın direkt olarak/doğrudan
doğruya kaydı biraz daha doğrudur
ki artere sokulur)))
+
kesin bir tromboz rizikosu
mevcuttur/vardır
236
- ve -
yapar
bu metodu arzu edilmeyen (bir yöntem)
vasat hasta için /hemen hemen her hasta için
işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
ıi x 2
kateterden basıncın doğrudan doğruya kaydı/nm biraz
daha doğruysa da / daha doğru olmasına karşın
x l
EKOK
bir artere sokulan ))) +
c-^ -----
kesin bir tromboz rizikosu O
bj
-----
mevcuttur/vardır □
ag
- ve -
yapar □
a2 -----
bu metodu arzu edilmeyen bir yöntem
a^
hemen hemen her hasta için
-----
c
Değerlendirme
c
©
b
b
[1
a
a
Q)
(+) S = ( c + b ) + ( a )
içlanan Çeviri Üriinü
Bir artere sokulan kateterden basıncın doğrudan doğruya kaydının biraz daha doğ­
ru olmasına karşın, kesin bir tromboz rizikosu vardır ve hemen hemen her hasta için bu me­
todu arzu edilmeyen bir yöntem yapar.
106
İngilizce Cümle
In addition, it is frequently helpful to have a pressure gauge and a ventilation
meter incorporated in the anaesthetic circuit.
Bölme
In addition, ) it is (frequently ) helpful to have / a pressure guage /and a ventilation
meter / incorporated / in the anaesthetic circuit.
Parçalann Çevirisi
Buna ek olarak /ilâveten^
sıklıkla -►çoğu
kez' '
---------
olması -» bulunması yararlıdır/yardımcı olur
bir basınç göstergesi/nin
237
- ve -
ventilasyon saati/nin
ki birleştirilir/ki eklenir
anestetik dolaşımda/akımda -*■ dolaş ima/ak una
îşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
Buna ek olarak (+)
Ç° ğU
kez (++)
t *5 — 1 aş i ----ı
a4 -ve2j
t a2
-----
Olması -+ bulunması yararlıdır □
bir basınç göstergesi/nin
ventilasyon saati/nin
birleştirilen/eklenen
anaste tik dolaşıma/akıma
Değerlendirme
EKOK
a
(+) S - (++) a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Buna ek olarak, çoğu kez anastetik akıma eklenen bir basınç göstergesi ve ventilas­
yon saatinin bulunması yararlıdır.
m
İngilizce Cümle
Primidone is rapidly converted to the active metabolites PEMA and phénobarbital,
with approximately one-third o f an administered dose biotransformed to phénobarbital.
Bölme
Primidone / is (rapidly) converted / to the active metabolites PEMA and
phénobarbital, / with approximately one-third of an administered dose / biotransformed
to phénobarbital.
Parçaların Çevirisi
süratle
primidon
dönüştürülür
aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale
zerkedilmiş / enjekte edilmiş dozun yaklaşık olarak üçte biriyle
ki biyolojik olarak dönüşür
fenobarbitale
238
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
süratle^+)
primidon O
C1
b2
dönüştürülür □
bl
aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale
a3
zerkedilmiş/enjekte edilmiş dozun yaklaşık olarak üç biriyle
>2
biyolojik olarak dönüşen
al
fenobarbitale
EKOK
Değerlendirme
c
b
□
a
2 t
S = c + a + (+)t
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Primidon fenobarbitale biyolojik olarak dönüşen zerkedilmiş dozun yaklaşık olarak
üçte biriyle, süratle aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale dönüştürülür.
108
Ingilizce Ciimle
A short half-life as primidone requires frequent doses to maintain therapeutic
levels throughout the day, but this also allows high doses to be given at bedtime to control
nocturnal seizures, with phénobarbital providing protection during the remainder o f the
diurnal cycle.
Bolrne
A short half-life as primidone / requires / frequent doses / to maintain therapeutic
levels / throughout the day, / but this / also allows / high doses / to be given at bedtime / to
control nocturnal seizures, / with phénobarbital / providing protection / during the
remainder o f the diurnal cycle.
Parçalann Çevirisi
fakat
primidon gibi kısa yanlanma zamanı
gerektirir
sız dozlar
tedavi düzeylerini idame ettirecek
bütün gün boyunca'
bu
239
da müsaade etmektedir/imkân sağlamaktadır
yüksek dozlar/a
yatma zamanı verilecek
gece nöbetlerini kontrol etmek için
fenobarbitalle
ki koruma sağlar
gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
dl
c4
c3
------
primidon gibi kısa yanlanma zamanı O
-----
gerektirir □
-----
sık dozlar
c2
C1
------
tedavi düzeylerini idame ettirecek
....
bütün gün boyunca
bl
fakat
bu O
“7
«6
a5
-----
da müsaade etmektedir/imkân vermektedir □
------
yüksek dozlara
----
yatma zamanı verilecek
a4 - - - -
fenobarbitalle
a3
>
a2
-----
koruma sağlayan
-----
gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında
al
EKOK
gece nöbetlerini kontrol etmek için
d
Değerlendirme
d
c
b
m
S-(d+c)+(b+a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Primidon gibi kısa yanlanma zamanı bütün gün boyunca tedavi düzeylerini idame
ettirecek sık dozlar gerektirir, fakat bu gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında koru­
ma sağlayan fenobarbitalle, gece nöbetlerini kontrol etmek için yatma zamanı verilecek
yüksek dozlara da imkân vermektedir.
240
İngilizce Cümle
Failure to observe this precaution may well result in such a profound sedation that
the patient will refuse to take this medication.
Bölme
Failure to observe this precaution/may (well) result / in such a profound sedation /
that the patient will refuse to take this medication.
Parçaların Çevirisi
bu önlemin alınamaması
sonuçlanabilir
gibi derin bir seriasyonla
ki hasta bu ilâcı aımayı reddedecektir
pekâlâ
işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
bu önlemin alınamaması O
pekâlâ^+))
EKOK
ag
sonuçlanabilir □
a2
gibi derin bir sedasycnla
al
hastanın bu ilâcı almayı reddedeceği -*■ reddetmesi
b
a
Değerlendirme
b
©
H
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Bu önlemin alınamaması pekâlâ hastanın bu ilâcı almayı reddetmesi gibi derip bir
sedasyonla sonuçlanabilir.
110
İngilizce Cümle
Absorption from the gastrointestinal tract is rapid, with peak plasma levels
occurring at 5 hours during chronic administration, but the amount o f absorption is variable.
Bölme
Absorption I from the gastrointestinal tract / is / rapid, /with peak plasma levels I
occuring I at 5 hours / during chronic administration, / but the amount o f absorption / is /
variable.
Parçaların Çevirisi
emilim
gastroentestinal yoldan
........... dır/-dir/-dur/-dür
süratli/hızlı
plazma pik seviyeleri ile
ki vukubulur
beş saatte
kronik zerk/ilâç alığımı sırasında
, fakat emilim miktarı
-dır/-dir/-dur/-dür
değişken
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
*2
-----
*1 ----h
-----
el
-----
d4 -, - •
d3 -----
d2 ----dl
-----
emilim O
gastroentestinal yoldan
-dır/-dir/-dur/-dür □
süratli/hızlı
plazma pik sevyileri ile
vukubulan
beş saatte
kronik ilâç alınımı sırasında
C1 , fakat emilim miktarı O
bl
-----
-dır/-dir/-dur/-diir
al
-----
değişken
□
g
(D
f
f
H
e
e
3 t
d
d
2 t
c
c
G >~
b
b
m
a
a
2 t
g
_
Değerlendirme
242
S - ( g + d + e + f ) + (c + a + b)
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Gastroentestinal yoldan emilim kronik ilâç alinımı sırasında beş saatte vukubulan
plazma pik seviyeleri ile, hızlıdır, fakat emilim miktarı değişkendir -*■ değişkenlik gösterir.
E D
İngilizce Cümle
The principal importance o f rubella lies in Qie devastating effect this virus has on
the fetus in utero, producing teratogenic effects and a continuing congenital infection.
Bölme
The principal importance / of rubella / lies / in the devastating effect / this virus
has I on the fetus / in utero /, producing / teratogenic effects / and a continuing congenital
infection.
Parçaların Çevirisi
başlıca önemi
kızamıkçığın
bulunmkktadır
harabedici etkisinde
- - - - ki bu virüs sahiptir
fetüs üzerinde
uterustaki
- , - - oluşturarak
teratojenik etkiler
- ve - devamlı konjenital bir enfeksiyon
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
d2 -----
başlıca önemi O
dl
kızamıkçığın
---
C1
b4 - - -
bulunmaktadır □
harabedici etkisinde
b3
b 2 -----
bu virüsün sahibolduğu
bj
uterustaki
- -
fetüs üzerinde
a3
oluşturarak
a2 - veı
devamlı konjenital bir enfeksiyon
teratojenik etkiler
ı
243
EKOK
Değerlendirme
d
O
c
c
0
b
b
3 t
a
a
2 t
d
S=d+a+b+c
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kızamıkçığın başlıca önemi teratojenik etkiler ve devamlı konjenital bir enfeksiyon
oluşturarak, uterustaki fetüs üzerinde bu virüsün sahibolduğu harabedici etkisinde bulunmak­
tadır -*■ etki sindedir.
(l 12 |
İngilizce Cümle
The manner in which the history is taken is important not only because it affects
success in eleciting pertinent data but also because it may be of therapeutic value in itself.
Bölme
The manner / in which the history is taken / is / important /not only because it
affects success /ineliciting / pertinent data / but also because itmay be / o f therapeutic
value I in itself.
Parçaların Çeviriri
tarz
ki öykü/anamnez alınır
dır/-dir/-dur/-dür
önemli
sadece değil ki çünkü o başarıyı etkiler
ortaya çıkarmaktaki /açıklamaktaki
uygun veriler/i
fakat ayr.. zamanda çünkü olabilir
tedavisel öneme haiz
başlı başına /haddi zatında
tşiemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
^
c2
cj
-----
tarz ®
i -* anamnez alma tarzı
öykünün/anamnezinalındığı!
bj
-----
-dır/-dir/-dur/-dür
□
244
önemli
a3 sadece başarıyı etkilemesiyle değil
a2
al
.. t .
ortaya çıkarmaktaki/açıklamaktaki
..t.
uygun verileri
a6 fakat aynı zamanda olabilmesi nedeniyle
a5
*4
..t.
tedavisel değere haiz
..t .
başlı başına /haddi zatında
Değerlendirme
EKOK
<3>
a
2
t
S —c + a + b
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Anamnez alma tarzı sadece uygun verileri ortaya çıkarmaktaki başarıyı etkilemesiy­
le değil fakat aynı zamanda başlı başına tedavisel değere haiz olabilmesi nedaliyle önemli­
dir.
Ingilizce Ciimle
The patient's response to heparin must be observed closely by one o f these
laboratory determinations, for the dose o f heparin required to maintain the clotting time
at a therapeutic level may vary considerably with individuals or even the same patient at
different times during the course o f treatment.
Bolme
The patient's response / to heparin / must be observed / closely / by one o f these
laboratory determinations, / for the dose of heparin (required to maintain the clotting time
at a therapeutic level ) may vary considerably / with individuals / or even the same patient /
at different tiin».s /during the course of treatment.
Parçaların Çevirisi
hastanın cevabı
heparine
gözlenmelidir
yakinen
bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle
245
çünkü heparin dozu adamakıllı değişebilir
ki tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gerekir
bireylerle -> bireylere göre
ya da aynı hastayla bile
aynı hastaya göre
değişik zamanlarda
tedavi süresi sırasında
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b2
bl
*9
a8
a7
•6
a5
------------....
---....
...
al '
I a4 yada
i
ı
GKOK
a« ” t*.
J ..t.
a2
Zj
hastanın cevabı
heparine
gözlenmelidir
yakinen
bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle
heparin dozu adamakıllı değiştiğinden
bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gereken
bireylere göre
aynı hastaya göre bile
değişik zamanlarda
tedavi süresi sırasında
b
Değerlendirme
a
b
@
a
0
S * b+a
Sunuçlanan Çeviri ürünü
Heparine hastanın cevabı bireylere göre ya da tedavi süresi sırasında değişik zaman­
larda aynı hastaya göre bile bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için
gereken heparin dozu adamakıllı değiştiğinden, bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle yakinen gözlenmelidir.
[î 14 |
İngilizce Cümle
However, this type of cell change is not only non-specific but may also be
artefactual, if only because it is hardly ever seen in comparable regions o f hypoxic change
in the brains o f experimental primates fixed by perfusion in vivo.
246
Bölme
However,) this type o f cell change / is not only non-specific but may also be
artefactual /, if only/because it is hardly ever seen / in comparable regions o f hypoxic
change /in the brains o f experimental primates / fixed / by perfusion in vivo.
Parçaların Çevirisi
mamafih ((+)
bu tip hücre değişikliği
sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt/kalıntı ya da artıkla ortaya çıkan ancak doğru olmayan bir oluşum
şeklinde de olabilir
eğer ki o sadece dir
çünkü o son derece nâdir görül Ur
kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde
deney/sel
-*
deneysel olarak kullanılan memelilerin beyinle­
rinde/ki
ki tesbit edilir
canlıda perfüzyonla/doku içine sıvı verilerek
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
mamafih
bu tip hücre değişikliği O
a? -----
sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt/kalmtı
ya da artıkla ortaya çıkan ancak doğru olmayan bir oluşum şek­
linde de olabilir □
a6
olsa da / olsa bile
a5
son derece nâdir! görüldüğü için
a4
kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde
a3
deneysel (olarak kullanılan) memelilerin beyinlerindeki
a2
tesbit edilen
al
canlıda perfüzyonla / doku içine sıvı verilerek
EKOK
Değerlendirme
b
G>
a
(S
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Mamafih, bu tip hücre değişikliği canlıda perfüzyonla tesbit edilen deneysel (olarak
kullanılan) memelilerin beyinlerindeki kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde son
derece nâdir görüldüğü için olsa bile sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt şeklinde de olabilir.
247
115
İngilizce Cümle
While the extent of neuronal destruction and that o f astrocytic proliferation are
usually proportional, it must be borne in mind that when hypoxic damage attains the level
o f infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels, the associated
astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region.
Bplme
While thé extent o f neuronal destruction and that of astrocytic proliferation are
usually proportional, / it must be borne in mind / that, (when hypoxic damage attains the
level of infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels) the
associated astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region.
Parçaların Çevirisi
ki o sırada nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma çapı/miktan
mutad olarak orantılıdır
hatırda tutulmalıdır
ki ilişkili astrositik çoğalma o zaman nekrotik bölgenin çevre­
sine sınırlıdır
ne zaman ki hipoksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damar­
larının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine erişir/çıkar
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
b^ ----ag
EKOK
-----
nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma miktarı orantılı iken
hatırda tutulmalıdır
a2 -----
ilişkili astrositik çoğalmanın o zaman nekrotik bölgenin çevre­
sine sınırlı olduğu
a^ -----
hipoksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damarlarının total
harabiyeti ile enfarktüs düzeyine çıktığı zaman
b
Değerlendirme
a
b
İ
t
a
d
O
S=b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma miktarı mutad olarak orantılı iken, hi­
poksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damarlarının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine
çıktığı zaman, ilişkili astrositik çoğalmanın o zaman nekrotik bölgenin çevresine sınırlı oldu­
ğu hatırda tutulmalıdır.
248
116
İngilizce Cümle
This is believed to be due to the fact that the series of transformations applied to
a sample containing a large proportion of identical values yields a large proportion o f zeros.
Bölme
This I is believed to be /due to tha fact /that the series of transformations (applied
to a sample) (containing a large proportion of identical values ) yields a large proportion
o f zeros.
Parçaların Çevirisi
bu/nu/n
olduğuna inanılmaktadır
gerçeği nedeniyle/yüzünden
ki transformasyonlar serisi büyük oranda sıfıdar verir
ki bir numuneye uygulanır
ki büyük oranda idantik değerler içerir
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
°1
a5
a4
a3
bu/nu/n
olduğuna inanılmaktadır
gerçeği nedeniyle/yüzünden
transformasyonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği
a2
bir numuneye uygulanan
al
büyük oranda idantik değerler içeren
Değerlendirme
EKOK
b
©
m
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Bunun büyük oranda idantik değerler içeren bir numuneye uygulanan transformas­
yonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği gerçeği yüzünden olduğuna inanılmaktadır.
249
tngilizce Ciimle
Since the inotropic response precedes the glycogenolytic response, it is evident
that increased energy metabolism is a consequence o f increased heart work and not a
causative factor.
Bolme
Since the inotropic response precedes the glycogenolytic response / it is evident /
that increased energy metabolism is a consequence o f increased heart work / and not a
causative factor.
Parçaların Çevirisi
- ve -
madem ki inotropik cevap glikogenolitik yanıttan öncegelir
aşikârdır
ki artmış/artan enerji metabolizması artmış/artankardiyak ça­
lışmanın bir sonucudur
ki o neden olucu bir faktör/etken değildir
İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze
inotropik cevap glikogenolitik yanıttan
geldiğinden
ag
l
i,
I
EKOK
-----
önce geldiğinegöre;
aşikârdır O
ip
artan enerji metabolizmasının artmışkardiyak
sonucu olduğu
O
a2 - ve -
neden olucu bir etken olmadığı
çalışmanın bir
f_ l
b
Değerlendirme
a
b
İ t
a
İH
O
S=b+a
Sunuçlanan Çeviri ürünü
İnotropik cevap glikogenolitik yanıttan önce geldiğine göre, artan enerji metabo­
lizmasının artmış kardiyak çalışmanın bir sonucu olduğu ve neden olucu bir etken olmadığı
aşikârdır.
118
Ingilizce Ciimle
The available data suggest that increased tissue cyclic AMP levels resulting from
catecholamine stimulation o f adenyl cycmase activity alter Catdiac mechanics by modulation
of the basic calcium flux cycle o f the heart.
250
Bölme
The available data / suggest / that increased tissue cyclic levels (resulting from
catecholamine stimulation o f adenyl cyclase) alter cardiac mechanics / by modulation /
of the basic calcium flux cycle / o f the heart.
Parçaların Çevirisi
mevcut teknik bilgiler / veriler
ileri sürmektedir / ortaya koymaktadır / telkin etmektedir
ki artmış doku siklik AMP düzeyleri kardiyak mekanizmaya de­
ğiştirir
ki adenil siklaz aktivitesinin kateşolamin uyarılmasından sonuç­
lanır
modJlasyonu ile-/yoluyla
temel kalsiyum akış siklusunun
kalbin
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
EKOK
bj
-----
mevcut veriler O
ag
-----
ortaya koymaktadır □
ag
-----
artmış dokiı siklik AMP düzeylerinin kardiyak mekanizmayı değiştirdiği/ni
a
4
-----
adenil siklaz aktivitesinin kateşolaminlerle uyarılmasından sonuçlanan
ag
-----
modülasyonu yoluyla
*2
-----
temel kalsiyum akış siklusunun
a^
-----
kalbin
b
Değerlendirme
a
b
<3>
a
IH
S = b +a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Mevcut veriler, kalbin temel kalsiyum akış siklusunun modülasyonu yoluyla adenil
siklaz aktivitesinin kateşolaminlerle uyarılmasından sonuçlanan artmış doku siklik AMP
düzeylerinin kardiyak mekanizmayı değiştirdiğini ortaya koymaktadır.
119
lngilizce Ciimle
The increased rate of tension development induced by catecholamines appears to
251
9+
be caused by an increased rate o f Ca
influx across the sarcolemma during the plateau
phase o f the action potential, whereas the increased rate of relaxation is probably
attributable to an increased rate o f sequestration o f intracellular Ca
by the sarcoplasmic
reticulum.
Bolme
The increased rate o f tension development / induced / by catecholamines / appears
to be caused / by an increased rate o f Ca
influx / across the sarcolemma / during the
plateau phase o f action potential, / whereas the increased rate o f relaxation is probably
attributable to an increased rate o f sequestration of intracellular Ca - / by the sarcoplasmic
reticulum.
Parçaların Çevirisi
tansiyon gelişmesinde artmış/artan hız/ı/a
ki başlatılır / indükte edilir
kateşolanimlerie/kateşdlaminler tarafından
sebebiyet verildiği/verdiği görünümündedir/zannedilmektedir
artmış kalsiyumun içe-akışı/nın/yla
sarkolemmanın bir tarafından diğerine
aksiyon potansiyelinin doruk devresi sırasında
halbuki/oysa ki muhtemelen artmış relaksasyon hızı hücreleriçi
kalsiyumun artmış hızına atfedilir
sarkoplazmik retikulum yoluyla/aracılığıyla
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
tansiyon gelişmesinde artan hıza
başlatılan
D1
“6
kateşolaminlerle
a5
artmış kalsiyumun içe-akışmın
a4
sarkolemmanın bir tarafından diğerine
a3
aksiyon potensiyelinin doruk devresi sırasında
a2
muhtemelen artmış relaksasyon hızının hücreleriçi kalsiyumun
artmış hızına atfedilmesine karşın
sebebiyet verdiği zannedilmektedir
sarkoplazmik retikulum aracılığıyla
EKOK
b
Değerlendirme
a
S=b+a
252
b
(S
a
[D
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Katoşolaminlerie başlatılan tansiyon gelişmesinde artan hıza, sarkoplazmik retikulum aracılığıyla muhtemelen
artmış ralakasyon hızının hücreleriçi kalsiyumun artmış
hızına atfedilmesine karşın, aksiyon potansiyelinin doruk devresi sırasında sarkolemmamn
bir tarafından diğerine artmış kalsiyumun içe-akışmın sebebiyet verdiği
zannedilmekte­
dir.
Estetik Rötuş ve Editing
1—
2—
. muhtemelen sarkoplazmik retikulum aracılığıyla..." demek gerekir. Muhte­
melen bir zarftır ve tam-zamanlı fiil forsunda olan is + attributable kullanımı ile,
sistem kriterlerine göre, a işaretinin başında yer almışı gerekmektedir.
To cause ya da to be caused Türkçe’ye çeviri'de çatı değiştirmektedir. Kaynak
metinde passive/edilgen çatıda gözlenen bu kullanım, Türkçe'de active/etken
çatıda anlam kazanmaktadır.
120
İngilizce Cümle
Incest refers to sexual activity or coitus between members o f the same family.
Bölme
Incest I refers / to sexual activity or coitus / between members of the same family.
1
Parçaların Çevirisi
akraba aşkı
atfeder/denir
cinsel faaliyete ya da koitusa/cinsi münasebete
aynı ailenin üyeleri arasında
İşaretleme : Çift İşaretlemeden Senteze
b-^ ----ag
-- --
a2 -----
akraba aşkı O
atfeder/denir □
cinsel faaliyete ya da cinsi münasebete
aynı ailenin üyeleri arasında
EKOK
b
Değerlendirme
a
S=b + a
253
b
®
a
İH
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Akraba aşkı aynı ailenin üyeleri arasında cinsel faaliyete ya da cinsi münasebete denır.
121
İngilizce Cümle
It usually refers to coitus between father and daughter, mother and son, or between
siblings, but it may involve other close relatives such as stepchildren or uncles.
Bölme
It usually refers / to coitus / between father and daughter, / mother and son, /or
between siblings, / but it may involve / other close relatives /such as stepchildren or uncles.
Parçaların Çevirisi
mutad olarak (+)
atfeder/denir
cinsel birleşime/koitusa
baba kız arasında
-, - - ana ve oğul (arasında)
ya da kız-erkek kardeşler arasında
fakat
içerebilir/kapsayabilir
diğer yakın akrabaları
üvey evlât veya amca/dayı/enişte gibi
işlemler : Çift işaretlemeden Senteze
mutad olarak (+)
ı
—
atfeder/denir O
—
cinsel birleşime/koitusa □
—
baba kız arasında
,--
ana ve oğul (arasında)
4- bg ya da kız-erkek kardeşler arasında
1 ........
I ag fakat içerebilir/kapsayabilir □
diğer yakın akrabaları da O
a^ . . . .
EKOK
b
üvey evlât veya amca/dayı/enişte gibi
Değerlendirme
a
254
b
[2
0
a
GÖ
O
(+ ) S = b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Mutad olarak, baba kız, ana ve oğul ya da kız-erkek kardeşler arasında cinsel
birleşime atfeder fakat üvey evlât veya amca, dayı, enişte gibi diğer yakın akrabaları da
kapsayabilir.
1122
İngilizce Cümle
Hie ban against incest is one o f the most stringent o f sexual prohibitions in all
cultures.
Bölme
The ban / against incest / is / one of the most stringent o f sexual prohibitions /
in all cultures.
Parçaların Çevirisi
yasaklama
akraba aşkına karşı
-dır/-dir/-dur/-dür
en sert cinsel yasaklamalardan biri
bütün kültürel toplumlarda
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
c2 -----
EKOK
yasaklama O
C1
akraba aşkına karşı
bl
a2 -----
-dır/-dir/-dur/-dür □
en sert cinsel yasaklamalardan biri
ax
bütün kültürel toplumlarda
c
Değerlendirme
c
b
b
a
a
S = c +a +b
255
©
0
2t
Sonuçlanan Çeviri üriinii
Akraba aşkına karşı yasaklama, bütün kültürel toplumlarda en sert cinsel yasakl
malardan biridir.
fÎ23~]
İngilizce Cümle
Surgery is followed by radiation therapy and sometimes additional chemotherap;
Bölme
Surgery I is followed / by radiation therapy / and sometimes by addition
chemotherapy.
Parçaların Çevirisi
- -- - ve -
cerrahi / ameüyat/ı
izlenir
ışın tedavisi ile
bazan da ek kemoterapi /kimyasal tedavi ile
İşlemler : Dönüşüm, Çift İşaretleme'den Senteze
bj
-----
ameliyatı / cerrahi girişimi O
ag
----
izler □
a^
----
ışın tedavisi
*2
- ve-
bazan da ek kemoterapi/kimyasal tedavi
(Not : İngilizce'den Türkçe'ye çeviri de 'is followed' da 'is caused' gibi passive voice (edilp
çatı) yerine active voice (etken çatı) ile anlam kazanır. Bu farklılaşmaya neden iki dil ama
daki ayrıcalıktır.)
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
a
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Ameliyatı ışın tedavisi ve bazan da kemoterapi izler.
256
^
d
M ü
İngilizce Cümle
Unlike many solid tumours, metastatic breast cancer responds to a variety of
chemotherapeutic agents.
Bölme
Unlike many solid tumours, ) metastatic breast cancer / responds / to a variety of
chemotherapeutic agents.
Parçaların Çevirisi
Birçok sert/katı tümörlerin aksine ’(+)
metastatik meme kanseri
cevap verir -*■ cevap vermektedir
birçok çeşit/çeşitli kemoterapötik etkenlere
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
Birçok sert/katı tümörlerin aksine (+)
bj
EKOK
-----
metastatik meme kanseri
a2 -----
cevap verir -*
a^
birçok çeşit / çeşitli kemoterapötik etkenlere
-----
cevap vermektedir
b
Değerlendirme
b
<3>
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Birçok katı tümörlerin
etkenlere cevap vermektedir.
aksine, metastatik meme kanseri çeşitli kemoterapötik
125
Ingilizce Ciimle
Because o f their complexity, which is attributable to the considerable number of
cell types involved in neoplasia and also to the variations found both within the major
classes o f glioma and often in different parts o f one individual tumour, the problems entailed
in their classificication have provoked considerable controversy.
257
Bölm e
Because of their complexity, / which is attributable / to the considerable number
o f cell types / involved in neoplasia / and also to the variations / found / both within the
major classes o f glioma / and often in different parts o f One individual tumour, / the
problems / entailed / in their classification / have provoked / considerable controversy.
Parçaların Çevirisi
karmaşıklıkları nedeniyle
ki atfedilebilir
-—
adamakıllı sayıda hücre tiplerine
ki neoplazide/yeni oluşumda rol oynar
ve aynı zamanda varyasyonlara/değişkenliklere
ki bulunur
gerek başlıca gliom sınıflarında
gerekse çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlarında
sorunlar
ki karşı karşıya kalınır
sınıflandırılmalarında
tahrik/provoke etmiştir
kaydadeğer/adamakıllı/hatırı sayılır bir polemik
İşlemler ; (Ki) Rötuşundan Senteze
karmaşıklıkları nedeniyle
atfedilebilen
adamakıllı sayıda hücre tiplerine
neoplazide/yeni oluşumda rol oynayan
ve aym'zamanda varyasyonlara/değişkenliklere
bulunan
gerek başlıca gliom sınıflarında
çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlannda
sorunlar O
karşı karşıya kalınan
, bl
t a2
al
EKOK
c
sınıflandırılmalarında
tahrik/provoke etmiştir □
kaydadeğer bir polemik
Değerlendirme
b
a
258
c
2
b
©
a
□
t
S= b + c+ a
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Sınıflandırılmalarında karşı karşıya kalınan sorunlar, yeni oluşumda rol oynayan
adamakıllı sayıda hücre tiplerine ve aynı zamanda gerek başlıca gliom sınıflarında gerekse
çok kez bireysel bir tümörün değişik kısımlarında bulunan değişkenliklere atfedilebilen
karmaşıklıkları nedeniyle, 1kaydadeğer bir polemik provoke etmiştir2.
Estetik Rötuş ve Edi ti ne
1 —
Bu cümle'yi vurgulu bir şekilde ifade etmek de mümkündür. Böyle düşünüldüğü
taktirde, (b) ile (c)'nin yerlerini değiştirmek yeterlidir. O zaman cümlemiz, "Yeni
oluşumda rol oynayan......................... nedeniyle, sınıflandırılmalarında.......... so­
runlar kaydadeğer bir polemik provoke etmiştir" olur.
2 —
Bu cümleyi daha akıcı bir Türkçe ile noktalamak olanağı vardır : " .......... adamakıl­
lı bir polemik için tahrik /provokasyon olmuştur."
ÎÎ2 6 ~
İngilizce Cümle
They then attempted to classifiy the tumours observed in terms o f the different
morphological stages through which these cells pass in ontogenesis, using various metallic
techniques to supplement ordinary staining methods.
Bölme
They (then) attempted to classify / the tumours / observed / in terms o f the
different morphological stages / through which these cells pass in ontogenesis, / using /
various metallic techniques / to supplement / ordinary staining methods.
Parçaların Çeviriri
daha sonra
-, - -
sınıflandırmaya çalıştılar
tümörler/i
ki gözlenirler)
değişik morfolojik evreleri esas alarak
ki ontogenezde bu hücreler geçirirler
kullanarak
çeşitli metallik teknikler
takviye etmek için
olağan boyama teknikleri/ni
259
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
daha sonra
^
c3
sınıflandırmaya çalıştılar □
c2
bu tümörleri
C1
gözlenen
O
değişik morfolojik evreleri esas alarak
ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri
kullanarak
a3
çeşitli metallik teknikler
a2
takviye etmek için
al
olağan boyama yöntemlerini
EKOK
Değerlendirme
c
[3
O
2 t
1 t
(+) S
s=
= a+b+ c
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Daha sonra, olağan boyama yöntemlerini takviye etmek için çeşitli metallik tek­
nikler kullanarak, ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri değişik morfolojik evreleri esas
alarak gözlenen tümörleri sınıflandırmaya çalıştılar.
M 2
İngilizce Cümle
Often it is the deeper parts o f the growth that show malignant change; this may be
obvious to the naked eye but in some it is only demonstrated by the microscope.
Bölme
Often ) it is I the deeper parts o f the growth / that show malignant change;
this I may be obvious / to the naked eye j but in some ) it is only demonstrated / by the
microscope.
Parçaların Çevirisi
çoğu kez ( +)
-dır/-dir/-dur/-dür
büyümenin/oluşumun daha derin kısımlan
260
ki kötücül/habis bir değişiklik gösterir
bu
aşikâr olabilir
çıplak göze/makroskopik olarak
fakat bazıla­
rında (++)
sadece (+++)
gösterilmektedir
mikroskopla
İşlemler: (K i) Rötuşundan Senteze
çoğu kez
e
-dır/-dir/-dur/-dür □
büyümenin/oluşumun daha derin kısımları O
al
kötücül/habis bir değişiklik gösteren
C1
bu
O
aşikâr olabilir □
çıplak göze/makroskopik olarak
fakat bazıla­
rında (++)
sadece (+++)
EKOK
a2
gösterilmektedir □
al
mikroskopla
Değerlendirme
e
e
d
d
i'T<iM
c
c
©
b
b
d
( +) s = ( d + e ) + (c+b) + <++) ( (+++>a)
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Çoğu kez kötücül bir değişiklik gösteren
oluşumun daha derin kısımlarıdır,
bu makroskopik olarak aşikâr olabilir fakat bazılarında sadece mikroskopla gösterilmek­
tedir.
Estetik Rötuş ve Editing
1 —
Daha iyi anlaşılması için Türkçe'de bunu, "gösteren kısımlar" olarak açmakta yarar
vardır. Sözcük eklemediğimiz takdirde, gösteren'den sonra bir virgül kullanılmalıdır.
261
128
İngilizce Cümle
He effected an operation the effect o f which affected all surgical methods
surgical methods employed in this field thus far.
Bölme
He effected / an operation / the effect o f which affected / all surgical methods /
employed / in this field /thus far.
Parçaların Çevirisi
uyguladı
bir ameliyat
ki etkisi etkiledi
tüm cerrahi yöntemleri
ki kullanıldı
bu alanda
şimdiye dek
İşlemler : (ki) Rötuşundan Senteze
EKOK
a7 ----ag
uyguladı
a5
etkisi altına alan
-----
bir ameliyat
a4
tüm cerrahi yöntemleri
a3 —
kullanılan
a2 -----
bu alanda
aj
şimdiye dek
----
a
Değerlendirme
a
S=a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Şimdiye dek bu alanda kullanılan tüm cerrahi yöntemleri etkisi altına alan bir ame­
liyat uyguladı.
129
İngilizce Cümle
The better preserved parts are composed o f rather evenly distrubeted cells separated
by a considerable amount o f eosinophil matrix which resembles a fine cobweb and is devoid
o f glial Gbrüs.
Boıme
The better preserved parts / are composed / o f rathar evenly distributed cells /
separated /by a considerable amount o f eosinophil matrix /which resembles / a fine cobweb/
and is devoid of glial fibrils.
Parçaların Çevirisi
ve
daha iyi korunmuş kısımlar
miirekkeptir/yapılır/oluşur
oluşmaktadır
oldukça muntazam /düzenli bir şekilde dağılmış hücrelerden
ki ayrılır
adamakıllı miktarda eosinofil matriksle
ki benzer
ince bir örümcek ağı/na
ki glial hücrelerden yoksundur
İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze
daha iyi korunmuş kısımlar O
t bl
oluşmaktadır □
a7
oldukça düzenli bir şekilde dağılmış hücrelerden
t «6
aynlan
f
adamakıllı miktarda eosinofil matriksle
a4
a2
\ al
a3,
benzeyen
..t
ince bir örümcek ağına
-ve
glial hücrelerden yoksun olan
EKOK
Değerlendirme
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Daha iyi korunmuş kısımlar ince bir örümcek ağına benzeyen ve $ial hücrelerden
yoksun olan adamakıllı miktarda eosinofil matriksle aynlan oldukça düzenli bir şekilde
dağılmış hücrelerden oluşmaktadır.
130
tngilizce Ciimle
A number o f related drugs are used
decreasing thyroid hormone synthesis.
263
clinically
to treat hyperthyroidism by
Bölme
A number of related drugs / are used clinically / to treat hyperthyroidism / by
decreasing / thyroid hormone synthesis.
Parçaların Çevirisi
bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar
klinik olarak kullanılmaktadır
hipertiroidizmi tedavi etmek için
azaltarak
tiroid hormon sentezi/ni
İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze
- - - -
a4 ----«3
EKOK
----
bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar O
klinik olarak kullanılmaktadır □
hipertiroidizmi tedavi etmek için
®2 -----
azaltarak
aı
tiroid hormon sentezi/ni
b
Değerlendirme
a
b
©
a
IH
S= b + a
Sonuçlanan Çeviri Ürünü
Bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar, tiroid sentezini azaltarak hipertiroidizmi tedavi
etmek için klinik olarak kullanılmaktadır.
264
BÖLÜM IV
AÇIK LAM ALI VE UYGULAM ALI
TIBBİ ÇEVİRİ
Bu Bölümde çeviri işlem lerinde en son uğraşı oluşturan pasaj çevirilerine yer veril­
miş bulunmaktadır. Artık elde ettiğim iz sistematoloji ve çeviri teknikleriyle bir metni başa­
rı ile çevirm ek olanağı vardır. Çünkü elde ettiğim iz teknik bilgi ve sistematik yaklaşım ,
oerhangi bir metni çevirebilm em iz için etkin bir araç olarak hizm etim izdedir.
Bölümde kısa ve kolay metinlerden başlayıp oldukça zor yirm ibeş pasaja y e r veril­
miş, sunulan pasaj ve çevirileriyle yetinilm em iş, gözden kaçan bazı hususları anımsamak ya
ia tekrarlamak amacıyla dilbilgisi notlarıyla çeviri notlarının verilmesi de uygun görülmüş­
tür. Bölümde y e r alan sözcük dağarcıkları ise, tıbbi İngilizce'nin geliştirilmesi için ek bir
olanak sağlamak amacıyla sunulmuş bulunmaktadır. B öylelikle metin içinde anlam farkı
yaratabilecek sözcükler üzerinde de durularak, çeviri boyutuna katkıda bulunulmuştur.
Sonuçlanan tam-metin çeviri ürünleri ise, sisteme-dayalı çeviri faaliyetinin kesin doğruluğu­
nu göstermekle kalmayıp aynı zamanda çevirinin de bir bilim ve sanat dalı olarak yabancı
(S öğrenim ve öğretim inde yerleştirilmesinin ne denli yararlı olabileceğine en büyük kaa t ı, hatta delili sağlamaktadır. Dahası, ülkemizde bir çeviri enstitüsünün, Bilimsellik 139
adlı çalışmamda da belirtildiği gibi, kurularak Büyük Atatürk'ün ışık tuttuğu yön de çeviri
faaliyetlerinin yönlendirilm esi, bir bakıma denetlenmesi ve çeviri eserlerin sağlıklı bir şe­
kilde kazandırılması gibi düşünceleri yeniden gündeme getirir nicelik ve niteliğinde görün­
mektedir.
139—
Sedat Törel, Bilimsellik (Sivas : Törel Yayını, 1983), s. 107 — 110
PASAJ BlR
Chills are a mechanism for raising body temperature to a new level set by the
"thermostat" in the hypothalamus. Shaking chills are seen in many acute bacterial
infections, but are by no means specific for them. Pneumococcal pneumonia and gramnegative bacteremia are two conditions characteristically associated with chills... In a febrile
patient, ingestion o f aspirin may cause chills.
(R o b e r t Berkow , ed.. T h e Merck Manual
of
Diagnosis
and
T h e ra p y ,
Amerika:
Merck and Co. Inc^ 1979, s. 5 .)
I-
SÖZCÜK DAGARCILIĞI
chills : titreme, nöbet/leı , soğuk algınlığı nöbetleri, ürperme
raise, to : yükseltmek, artırmak, çıkarmak; (yukarı) kaldırmak
body temperature : vücut harareti, vücut ısısı
level : düzey, seviye
shaking chills : titreme yapan nöbetler
by no means : asla
specific : özgül
conditions : durumlar; koşullar
characteristically : karakteristik olarak
associated with : -a/-e ilişkin, ile ilgili, ile birlikte
a febrile patient ; ateşli bir hasta
ingestion : alınım
cause, to : neden/sebep olmak
II-
GRAMER NOTLARI
(a)
For raising kullanımında, for edat olduğu için bunu izleyen sözcük fiil-isim etike­
tini taşımaktadır. Çünkü İngilizce'de her edatın, fillerin olduğu gibi, tümleçleri
vardır, öyleyse, edatlardan sonra fiil kullanımı gerekiyorsa, bu her zaman -ing’li
şekli, yani fiil-isim (verbal noun) olmahdır.
Set by isim olan level'den sonra past participle (p.p.) kullanımıdır. Dolayısıyla,
arada which is saklı durumdadır. Oysa bu kullanım dilbilgisel olarak yanlıştır.
Çünkü ayarlanan vücut ısısıdır, öyleyse p.p. olarak kullanılan set ve bunu izleyen
sözcükler, body temperature’dan sonra doğru anlamı verebilir.
The hypothalamus kullanımında da olduğu gibi İngilizce’de bütün organların isim­
lerinden önce the kullanılır. Hastalık ve ilâç isimlerinden önce ise, the kullanılmaz.
(b)
(c)
269
(d)
(e)
(f)
Shaking chills'de shaking isimden önce present participle (pr.p.) olup her zaman ol­
duğu gibi bir sıfat işlevini görmektedir.
Characteristically associated with, isim olan conditions'dan sonra kullanılmış zarf
ve p.p.dır. öyleyse arada gizli kalan sözcükleri de ortaya koyarak bunu, conditions
which are characteristically associated with olarak değerlendirmek gerekir.
May cause, neden ya da sebep olabilir anlamındadır; ancak bunu can cause ya da
might cause ile kanştırmamak gerek. Çünkü can cause'da yetenek, might cause da
zayıf bir olasılık var.
III-
ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Kaynak metinde yer alan set by ile accociated with kullanımları, Türkçe'ye -an/-en
olarak dönüşecektir. Bununla birlikte, set by yukanda açıklandığı doğrultuda
değerlendirildiği taktirde doğru çeviri ürünü elde edilebilir.
Shaking chills'i, titretici nöbetler yerine titreme yapan nöbetler olarak Türkçe'ye
çevirmek daha iyi.
In a febrile patient, bir cümle açıcısı olduğu için, Türkçe'de cümlenin başına gel­
melidir.
(b)
(c)
TAM METİN
ç e v ir i
Soğuk algınlığı nöbetleri, hipotalamustaki "termostat" la ayarlanan vücut ısısının
yeni bir düzeye çıkarılması için bir mekanizmadır. Titreme yapan nöbetler birçok akut
bakteriyel enfeksiyonlarda görülür fakat asla bunlara özgül değildir. Pnömokokkal pnömoni
ve gram-negatif bakteremi karakteristik olarak soğuk algınlığı nöbetleri ile birlikte olan iki
durumdur... Ateşli bir hastada, aspirin alınımı soğuk algınlığı nöbetlerine neden olabilir.
270
PASAJ IKI
Pulmonary TB is asymptomatic in the earliest stages. The symptoms and signs do
not usually becom e apparent until after the lesions appear on x-ray. Onset is usually
insidious; fever, malaise, and weight loss may occur when the mass o f antigens reaches
sufficient size.
(R o b e r t Berkow , ed., The Merck Manual
of
Diagnosis
and
Therapy,
Amerika:
Merck and Co. Inc., 1979, s. 115.)
I.
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
pulmonary TB : akciğer veremi
asymptomatic : asemptomatik,semptomsuz
earliest stages : en erken evrelerde, en erken safhalarda
symptoms and signs : semptomlar ve işaretler
becom e apparent, to : ortya çıkmak; aşikâr olmak
lesions : lezyonlar
appear, to : görünmek, ortaya çıkmak
x-ray : röntgen, x-ray
o n s e t : başlangıç
insidious : sinsi
f e v e r : ateş
malaise : kırıklık
weight loss : kilo kaybı
occur, to : vukubulmak
mass o f antigens : antijen kitlesi
reach, to : ulaşmak,varmak; olm ak, erişmek
su ffic ie n t: yeterli
size ; boyut, büyüklük
II -
GRAMER NOTLARI
(a )
Until after kullanımı peşpeşe kullanılan iki edat (preposition) görünümünde olması­
na karşın, zarfsal bir işlevi de yerine getirmekte ve zaman faktörünü açıklamaktadır.
271
(b)
(c)
(d)
Gramatik olarak onset yerine the onset demek daha iyi olurdu. Çünkü burada belir­
gin bir hastalığın başlangıcından söz edilmekte, genel bir anlatım ya da genel bic
hastalık konumuzun dışında kalmaktadır.
Weight loss kullanımı yerine tıp literatüründe loss o f weight! izlemek mümkündür
Burada reaches 3. şahıs, tekil olarak kullanılmıştır: the mass of o f antigens kullanminda the mass (öznemiz) 3. şahıs, tekil olup kullanılan fiille tam bir uyum için­
dedir.
III -
ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Kaynak metindeki until after'in Türkçe'ye çevirisi sonrasına kadar/dek olarak ger­
çekleştirilebilir.
Türkçe'ye çeviri'de when the mass o f antigens reaches sufficient size zarf cümle­
ciği çeviri ürünün başına getirilerek doğru yorumlamayı yansıtabilir.
(b)
TAM METİN ÇEVİRİ
Akciğer veremi en erken evrelerde asemptomatiktir. Semptom ve işaretler, lezyon­
ların x-ray'd e görünmesinden sonrasına kadar mutad olarak aşikâr olmaz. Başlangıç ha
zamanki gibi sinsidir; antijen kitlesi yeterli boyuta erişince, ateş, kmklık ve kilo kaybı v*kubulabiür.
272
PASAJ ÜÇ
Leprosy is found worldwide, but its major distribution is in a broad equatorial,
band that includes Africa, Southeast Asia, and South America. Of the estimated 12 to 20
million
cases, about 2000 are in the continental U.S.A. Endemic foci exist in Texas,
Lousiana, and Hawaii.
(R obert Berkow, ed., The Merck Manual
Diagnosis and Therapy, Amerika:
Merck Co. Inc., 1979, s. 127)
of
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
leprosy: cüzzam
worldwide : dünyânın bir ucundan diğerine, bütün dünyada, dünyanın her tarafında
major distribution: başlıca dağılım
broad : geniş
equatorial band: ekvator şeridi
include, to: içermek, dahil etmek
Af ri ca: Afrika
Southeast Asia: Güneydoğu Asya
South America: Güney Amerika
of the estimated: tahmin edilenlerden
case: vak'a, olgu
continental U.S.A.: kıta A.B.D.
endemic: endemik, bölgesel olup tekrarlayan
foci: odaklar
exist, to: varolmak; bulunmak
II-
GRAMER NOTLARI
(a)
ilk cümle'de is found edilgen olarak kullanılmış, oysa cümlenin ikinci kısmı çatı dedeğiştirerek etken olarak devam etmektedir. Dolayısıyla birinci is yardımcı fiil
işlevini görürken ikinci is tam - zamanlı bir fiil, ana fiildir. Ayrıca, is found (bulu­
nur) daha çok is encountered (rastlanır) esprisini taşımaktadır.
Of the estimated devrik bir kullanış olup bu kullanımda of, out o f anlamındadır.
Estimated sözcüğü ise fiil değil, cases sözcüğünden önce kullanılmış bir past
participle yani sıfat etiketi taşıyan ve bu işlevi gören bir sözcüktür.
(b)
273
(c)
(d)
Foci Lâtince bir sözcük olup, çoğuldur. Latince'de focus'un foci olduğu gibi,
—us ile sonlanan tekil isimle'' çoğul şekillerini -us'u —i’ye dönüştürerek oluştu­
rurlar.
Exist ftili burada there are ile anlamdaştır.
III-
ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Leprosy is found worldwide cümlesini Cüzzam dünyanın her tarafında bulunur
olarak çevirmek İngilizce'den Türkçe'ye geçerken anlamda fire vermek olur. Bunu
Cüzzama dünyanın bir ucundan diğerine rastlanır ya da Bütün dünyada cüzzama
rastlanır ya da dünyanın her tarafında cüzzama rastlanır olarak çevirmek lâzım.
Its major distribution'un Türkçe'ye çevirisi başlıca dağılımı olarak gerçekleştiri­
lebilir. Bu arada çoğu yerde majörün büyük, distribution'nın da dağıtım anlamına
da geldiğini de not etmekte yarar vardır.
Of the estimated 12 to 20 million cases'm Türkçe'ye çevirisi tahmin edilen 12-2C
milyon vakadan olarak gerçekleştirilebilir.
Kaynak metinde kullanılan exist fiili en iyi şekilde Türkçe'ye vardır olarak geçebi­
lir.
(b)
(c)
(d)
TAM
m e t in ç e v ir i
Dünyanın bir ucundan diğerine cüzzama rastlanır, fakat başlıca dağılımı Afrika,
Güneydoğu Asya ve Güney Amerika'yı içeren geniş bir ekvator şeridi içindedir. Tahmin
edilen 12-20 müyon vakadan yaklaşık olarak 2000'i kıta AJBD.'dir. Teksas, Lousiana vs
Hawaii 'de endemik odaklar vardır.
274
PASAJ DÖRT
The
in cu b ation p erio d is 1 to 3
days.
C h olera can be subclinical; a m ild , un­
c om p lica ted episod e o f diarrhea; o r a fu lm in an t, rap idly
w atery
lethal disease. A b ru p t, painless,
diarrhea w ith v o m itin g is usually the in itial fin d in g; s to o l loss m a y e x c e e d 1 L/h
but is usually m uch less. T h e resultant severe w a ter and e le c tro ly te d e p le tio n leads to intense
thirst, oligu ria, m uscle cram ps, weakness and m arked loss o f tissue tu rgor w ith sunken eyes
and w rin k le d skin.
(R o b e rt Berkow, ed. T h e M erck Manual
of
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
Diagnosis
and
T h era p y,
Amerika:
Merck and Co. Inc., 1979, S. 95.)
incubation : kuluçka
p erio d :süre
1 t o 3 :1 ilâ/ile 3; 1-3
cholera: kolera
subclinical: belirgin k linik b elirtiler/işaretler g österm eyen ; h a fif seyirli
m ild: h a fif
u n com p licated : karışık olm ayan ; a ç ık , açık ça
ep isode: n ö b et
diarrhea : d iya re, ishal
fu lm inan t: aniden bütün şid deti ile oluşan
ra p id ly : süratli b ir şek ild e, süratle
lethal: öldürücü
abrupt: ani, birden
painless: ağrısız
vom itin g : kusma
usually : a lış ıla g e lm iş (o la ra k ), m utad olarak
initial: ilk ; b aşlangıçtaki
fin d in g: bulgu
s to o l: gaita
loss: kayıp
exceed , to : aşm ak, g e ç m e k
much less: ç o k daha az
resultant: sonuçlanan
severe: a ğ ır, şid detli
d e p le tio n : boşalm a; kayıp
lead, t o : —a'ya/—e 'y e y o l açm ak
275
intense th irst: kuvvetli/şiddetli susama
oliguria: o lig u ri; böb rek lerin yetersiz çalışm ası sonucu günlük idrar volümünün azalması
m uscle cramps: kas kram pları
w eakness: halsizlik
m arked: belirgin
tissue tu rg or: doku gerg in liğ i, d ok u dolgu nlu ğu
sunken eyes: çök ü k g ö zle r
w rin k led skin: kırışık deri
II-
GRAMER NOTLARI
(a )
Can b e subclinical kullan ım ı kuvvetli
bir ifa d e tarzı olu p hastalığın ola b ilm e yeten e­
ğ i y a da iktid arın ı yansıtm aktadır. Başka
bir d e y iş le , k lin ik
dışm da y a da klinik
b elirti verm eden o la b ile c e ğ i burada vurgulanm aktadır.
(b )
(c )
W ith ile 'd e n ziy a d e to g e th er w ith yan i ile b irlik te anlam ını g etirm ekted ir.
M a y e x c e e d " g e ç e b ilir " anlamına gelm ek ted ir. A n cak bu kullanım ı ş ö y le açıklam ak
lâ zım : bu g eç e b ilm e , ilk % 50 olasılığa yani kuvvetli b ir olasılığa sahiptir. D iğer
taraftan , bu kullanılış can'den ç o k z a y ıftır . Y a za r bunun aksi d e ola b ile c e ğin i b *
kullanışı ile b elirtm iş o lu y o r. N ite k im , m etin d e hem en sonra açık lam a bu kulla­
nışı izle m ek te d ir.
(d )
M arked isim den ö n ce bir p.p k u llan ışı old u ğu iç in s ıfat e tik e t ve işlevin e sahiptir.
(e )
W rin k led y in e isim den ön ce kullanılan past p a rtic ip le 'dır. D o la y ıs ıy la e tik e t w
fo n k s iy o n bakım ından b ir sıfattır.
III-
ÇEVİRİ NOTLARI
(a )
K ayn ak m etnin ik in ci cümlesi ik i y e rd e n o k talı virgülle ayrılarak üç bölüm olarak
o rta y a ç ık tığ ın a göre, can b e fiilin in her üç bölüm de de tekrar e d ild iğ i o rta y a çık­
m aktadır. G en ellik le İn g iliz c e 'd e başta y a da ilk bölüm de y e r alan fiil T ü rk ç e 'y *
ç e v ir i'd e sonda y a da en son p a rça 'd a çe viri olarak gerç e k le ş m ek te d ir. Bununla
b irlik te , bazan ç e v ir i'd e İn g ilizc e'n in ayn ı olan fiilin i d e ğ iş ik olarak çe virm ek ola­
nağı da vardır. Bu tür bir cümlenin çeviri işlem i sırasında tümünü yani a ç ık y a
da
gizli olarak kullanılan fiile ri çevirip sonradan, g ere k tiği gib i, red ak siyona gitm ek
ç e v ir i'd e büyük k o la y lık sağlayacaktır. Buradaki çe viri ö rn e ğ in i in celem ek te y an a
vardır.
(b )
T h e resultant severe w a te r and e le c tro ly te d e p le tio n kullanım ında d e p le tio n anah­
tar - sözcük durum unda bir isim olu p bu sözcükten ön ce gelen tüm sözcükler sıfak
işlevin d ed ir. İn g iliz c e 'd e old u ğ u gib i T ü rk ç e 'y e ç e v ir i’d e de a y n ı iş le vi n o t e t m e k «
yarar vardır.
(c )
S ıfa t işlevin d e olan m arked ve w rin k led sözcükleri, sırasıyla belirgin ve karışık ola­
rak T ü r k ç e 'y e ç e virile c ek tir.
TAM METİN ÇEVİRİ
K u lu ç k a süresi 1—3 gündür. K o le ra belirgin k lin ik b e lirtile r gö s te rm e ye b ilir; hafif,
a çık ça bir d iya re o la b ilir; y a da aniden bütün ş id d e tiy le olu şan öldürücü bir hastalık olabi­
lir. K usm a ile b irlik te ani, ağ n sız ve sulu bir ishal alışılagelm iş olarak ilk bulgudur; g a ia
k ayb ı 1 L/s'ı (saatte bir litr e y i) g eç e b ilir fak at m utad olarak ç o k daha azdır. S o n u ç la n *
ağır su ve e le k tro lit k a y b ı, ş id d etli susama, o ligu ri, kas kram pları, halsizlik ve belirgin d o k *
gergin liği k a y b ı ile çök ü k g ö z ve k ırışık bir d e riy e y o l açar.
276
PASAJ BEŞ
drugs.
T h e m ost c o m m o n cause o f serum sickness is n o t serum , b u t p en icillin and related
R eaction s fro m horse serum an titoxin s o c cu r in a t least 5 % o f persons given the
serum fo r the first tim e. T h e in je c te d serum o r drug is s lo w ly e x creted , so th at it remains
in the circu la tion lo n g enough to stim ulate the p ro d u c tio n o f sp ecific IgG antibodies w h ich
form soluble com p lexes w ith the antigen to cause a T y p e I I I rea ction ; IgE antibodies and
con sequ en tly
a
Type
I
rea ction
are
also p rodu ced. B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly
con trib u te to sym ptom s.
(R o b e rt Berkow, ed., T h e M erck M anual
of
Diagnosis
and T reatm en t, Amerika:
M erck Co. Inc., 1979, s. 240)
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
th e m ost c o m m o n cause: en sık nedeni
serum sickness: serum hastalığı
related drugs: iliş k ili d roglar; b en zer ilâ ç la r
reactions: te p k iler, reaksiyon lar
horse serum an titox in s: at serum u an titoksinleri
at le a s t: en azından
persons: şahıslar, kiş iler
give, t o : verm ek
fo r th e first tim e : ilk k e z , ilk k ez olarak
in ject, to : en jek te e tm ek , zerk etm ek
s lo w ly : yavaş yavaş, yavaş b ir şekild e
e x c rete, to : itrah e tm ek
so th a t: ş ö y le ki
rem ain, t o : kalm ak
circu lation : d olaşım , kan d ola şım ı
lon g en ou gh : y eterin c e uzun süre
stim ulate, t o : uyarm ak
p ro d u ction : üretim , y a p ım ; olu şu m
sp ecific Ig G an tib od ies: özgü l Ig G an tik orlan
form , t o : olu ştu rm ak , m eyd an a getirm ek
solu b le: çözünür
com p lex es: k om p lek sler
antigens: antijenler.
277
a T y p e I I I rea ctio n : bir T ip I I I reaksiyonu
con sequ en tly: bunun sonucu olarak, sonunda
b oth ty p es o f rea ction : her ik i tip reaksiyon
p ro b a b ly : m u htem elen ; olasılıkla
con trib u te, t o : katkıda bulunm ak
II-
GRAMER NOTLARI
(a )
R e la te d isim den ö n c e gelen bir past p a rticip le old u ğu iç in sıfat fon ksiyon u n u gör
(b )
Persons given kullanım ında given isim olan persons sözcüğünden sonra gelen be
m ek ted ir.
p .p .'d ır. D o la yıs ıy la , ik i sözcük arasında
w h o are
saklıdır. Başka bir deyişle
persons w h o are given d en ilm ek ted ir.
(c )
In je c te d isim den ön ce (serum , drug) bir past p articiple olarak kullanılm akta «
(d )
Serum,
s ıfa t işlevin i g örm ek ted ir. F iil d e ğ ild ir.
Lâtin ce
bir sözcüktür, tek ild ir. L â tin c e 'd e —um ile sonlanan sözcükler
—um son eklerini —a 'y a dönüştürerek ç o ğ u l olurlar. Serum 'u n ç o ğ u lu , örneğin
sera'dır.
(e )
L o n g enough to stim ulate kullanım ında, to stim ulate, bir mastar (in fin itiv e ) ola
rak, sıfattan sonra k u llan ıldığı için T ü rk ç e 'd e gen ellikle - s ı/ - s i/ —su/—sü olaral
belirtilm esine karşın, burada lon g en ou gh 'ı izle d iğ i iç in —cak/—c e k tarzd a ile an
lam kazanm aktadır. B k z. Ç eviri N o tla n ( f ) .
(f)
T o cause isim den sonra gelen bir m astardır. G en ellik le isim den
sonra kullanılsa
m astarlar —cak/—cek anlam ını taşım akta, en d er olarak —mak/—m ek iç in (in orda
t o ) anlam ını verm ekted ir.
(g )
B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly c on trib u te kullanım ında, şahıs ve sayı bakım ındaı
ö z n e - f i i l uyuşm asını n o t etm ek te yarar vardır. 3. şahıs ç o ğ u l olan con tribu lı
fiilin in
hem en
3. şahıs tek il reaction 'd an sonra gelm esi yan lış d e ğ ild ir; çü n k i
fiilin öznesi y in e 3. şahıs ç o ğ u l olarak kullanılan both typ es'tır.
III-
ÇEVİRİ NOTLARI
(a )
K ayn ak m etin d eki ilk cüm le'de is ilk kısım da k u llan ılm aktadır; oysa T ü rk çe'yi
ç e virid e fiil is son kısım da y e r alacaktır. Bu uygu lam a birden fazla ö z n e iç in a y «
tek fiil uygulam alannda geçerlid ir. Başka bir d e y iş le , İn g iliz c e ’d e en başta g e la
fiil, T ü rk ç e 'd e en sonda ola ca k tır. A y n ı düzen ed atlar(p rep ositio n s) iç in de g e ç e d
bir ç e viri uygulam asıdır.
(b )
İn g iliz c e 'd e 5 % T ü r k ç e 'y e g eçerk en % 5 olm ak tad ır. A y n ı şek ild e, İn g ilizc e'm i
(c )
Persons given, verilen şahıslar ya da k işiler olarak çevirilir.
(d )
The
5.3'ü T ü rk ç e 'd e 5,3 olm ak tad ır.
in jected serum
o r drug kullanım ının
çevirisi, e n jek te edilm iş/zerk edilmiş
serum y a da d ro g şeklin de gerçek leşir. Bu kullanım ı e n jek te e d ilen olarak ç e v »
m ek ya n lış olur.
(e )
So th at it rem ains kullanım ını sistem atik çeviri (y ö n tem s e l y a da lin e e r) ile g erç e k
leştirirsek, ki d e ğiş k e n lik işlem i ya da rötuşu sonucu bu, kalacak tarzda olaral
e ld e
ed ilir. A y n ı kullanım serbest çeviri uygu lam alannda ş ö y le ki kalır olaral
orta y a çıkar.
278
(f)
(g)
TAM
Long enough to stimulate Türkçe'ye uyaracak kadar uzun süre olarak çevirilir.
Bkz. Gramer Notlan (e).
To cause burada neden olmak için olarak Türkçe'ye çevirilir. Bkz. Gramer Not­
lan (f).
m e t in ç e v ir i
Serum hastalığının en sık nedeni serum değil, fakat penisilin ve buna ilişkin droglardır. At serumu antitoksinlerinden reaksiyonlar ilk kez olarak serum verilen kişilerin en
azından % 5'inde vukubuhır. Enjekte edilmiş serum ya da drog, bir Tip III reaksiyonuna
neden olmak için antijenlerle çözünür kompleksler oluşturan özgül IgG antikorları oluşumu­
nu uyaracak kadar uzun süre dolaşımda kalacak tarzda yavaş yavaş itrah edilir; IgE antikor­
ları ve bunun sonucu bir Tip I reaksiyonu da oluşturulur. Her iki tip reaksiyon da muhteme­
len semptomlara katkıda bulunur.
279
PASAJ ALTI
M any
tum ors release antigenic substances in to the circulation. These antigenic
m acrom olecules m ay even tu ally p ro v id e sensitive in dicators o f the presence o f a v a riety o f
m alignancies, y ie ld in g a valuable im m u n olo gic appproach to the early diagnosis o f neoplastic
disease, p articularly if detectab le b y technics app rop riate fo r mass screening programs.
T h e y can also aid in m o n ito rin g patients f o r tu m or recurrence a fte r therapy.
(R o b e rt Berkow, ed., T h e M erck Manual
of
Diagnosis
and T reatm en t, Amerika:
Merck Co. Inc., 1979, s. 255)
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
tum ours: tüm örler
release, t o : salınım y a p m a k ; serbest bırakm ak
substance: m adde
circu lation : d olaşım
antigenic m acrom olecu les: an tijenik m akrom olekU ller
p ro vid e, t o : sağlam ak
m a y p ro v id e : sağlayabilir
e v e n tu a lly : sonunda
sensitive: d u yarlı, hassas
in dicators :e n d ik a tö rle r, işaretler
th e presen ce: v arlığı
a va riety o f : ç e şitli
m alignancies: kötücül tüm örlere dönüşm eler, kanserleşm e/ler
y ie ld , t o : verm ek
valuable: d eğerli
im m u n olo gic approach: b a ğışık lık yak laşım ı, im m ü n olojik bir yaklaşım
early diagnosis: erken teşhis, erken tanı
neoplastic disease: tüm öral hastalık
p articu larly: ö z e llik le , bilhassa
if d etectab le: o rta y a ç ık a n la b ild iğ i tak tird e
b y techics: tekniklerle
ap p rop riate: uygun
mass screening: k itle taraması
aid, to : yardım e tm ek , y a rd ım c ı olm ak
m o n itor, t o : d evam lı izlem ek
280
recurrence : nüks
rh era p y : tedavi
II1
1
GRAMER NOTLARI
M a y even tu ally p ro v id e
k ullan ım ın da adverb (z a r f) izle n ild iğ i gibi y a rd ım c ı fiil
m ay ile tem el fiil p ro v id e arasında y e r alm aktadır. Bugün İn g ilizc e 'd e zarfların
cümle iç in d e k i yerle ri ş ö y le tanım lanabilir: gen ellikle te k fiil kullanılan cüm lelerde,
za rf fiil'd e n hem en ön ce y a da sonra; b ir y ard ım cı fiil ve fiil oldu ğu n da, yard ım cı
fiil ile ana fiil arasında; iki y a rd ım c ı ve bir ana fiil durum larında, ik i y a rd ım c ı fiil
arasında y e r alm aktadır. Bununla b irlik te, d o ğ a l olarak vurgulam aya b a ğ lı olarak,
bir za rfın cümle başm da y a da sonunda da y e r alması olanaklıdır,
b)
K ayn ak m etin d ek i y ie ld in g aslında p ro vid in g
sözcüğüne
anlam daş olarak k u lla­
nılm aktadır.
cı
I f d etectab le kullanım ı za rfta n sonra bir sıfat k ullan ım ı olu p iki sözcük arasında
d)
B y technics app rop riate k ullan ım ın da isim olan technics sözcüğünden sonra sıfat
it is y a da it can b e saklıdır,
olan app rop riate sözcüğünün y e r alması, iki sözcük arasında w h ich are (ilg i zam iri,
y a rd ım c ı fiil) sözcüklerinin saklı old u ğu n u gösterm ek tedir. Tam olarak y a zıld ığın d a
<e)
bu, b y techn ics w h ich are ap p rop riate olur.
Screen ing program s'd a screening isim den ön ce gelen present p articip le kullan ım ıdır
f)
In m o n ito rin g patients kullanım ında m o n ito rin g bir fiil - isim (verb al n oun) olarak
ve s ıfa t fon ksiyon u n d ad ır.
kullan ılm ıştır. Çünkü her fiilin sahip o ld u ğu gibi her edatın da İn g ilizc e 'd e tüm ­
leci vardır. Bir tüm leç (o b je c t) de isim (n o u n ), zam ir (p ro n o u n ) y a da fiil-isim
(verb al noun) ola b ile c e ğin e göre, ed attan sonra fiil forsunda bir kavram kullanıl­
ması g e re k tiğ in d e bu her zam an fiil - isim olm alıd ır.
III-
ÇEVİRİ NOTLARI
(a )
A n tig e n ic substances’ı T ü rk ç e 'y e ç o ğ u l ş e k liy le d e ğ il antijenik m ad de olarak ç e v i­
ririz. Bunun nedeni, T ü rk ç e 'd e ç o ğ u k e z tek il ve ç o ğ u l y erin e te k il şeklin ya yg ın
olarak kullanılm asıdır, ö r n e ğ in , A li, A h m e t ve A y ş e g itti (g ittile r y e rin e ) y a da
ı b)
th ree apples iç in üç elm alar d iy e m iy e c e ğ im iz gibi.
O f the presence, varlığın ın o la b ile c e ğ i gibi varlığın a ilişk in olarak da çevirile b ilir.
i c)
T o th e early diagnosis'i çevirirk en to sözcüğünü tow ards olarak d eğerlen d irerek b u ­
nu yönü nde şeklin d e çevirm ek , çe viri ürününe e tk in lik ve a ç ık lık getirecektir. B u­
nun nedeni İn g ilizc e ve T ü rk ç e 'd e edatların d e ğiş k e n lik gösterm esidir: she arrived
in A n k a ra = A n k a ra 'y a vasıl old u örn eğ in d e in 'in —y a olarak ç e v irild iğ i gibi.
(d )
I f d etectab le, orta y a ç ık a rta b ild iğ i tak tird e olarak T ü rk ç e 'y e ç e virilir. B k z. G ram er
(e )
B y tech n ics ap propriate, T ü r k ç e 'y e uygun olan tek n ik lerle olarak ç evirilir. B kz.
(f)
G ram er N o tla n (d ).
F o r mass screening program s, T ü r k ç e 'y e k itle taram a p ro gram ları olarak çe virilir.
(g )
In m o n ito rin g patients kullanım ını T ü r k ç e 'y e ç evirirk en hastaların d evam lı izle n ­
N o tla n (c ) .
m esinde y a da hastaların devam lı bir şek ild e izlen ilm esin d e ç evirm ek olanaklıdır.
281
TAM ÇEVIRÎ METNİ
Birçok tümörler dolaşıma antijenik madde salmımı yaparlar. Bu antijenik maka
moleküller, özellikle kitle tarama programlan için uygun olan tekniklerle, tümöral hastalığı
erken tanısı yönünde değerli bir bağışıklık yaklaşımı sağlayarak, sonunda çeşitli kötüc
tümörlere dönüşmelere ilişkin duyarlı endikatörler sağlayabilirler. Bunlar tedaviden som
tümör nüksü için hastalann devamlı bir şekilde izlenilmesi için de yardımcı olabilir.
282
PASAJ YEDİ
The
aldehydes
or
carbohydrates,
keton es
and
or
saccharides,
are
th eir
derivatives.
M a n y have the em p irical form u la (C H 0 ) n ,
m ost
sim p ly d e fin e d as p o ly h y d r o x y
2
w h ich origin ally suggested th ey w ere "h y d r a te s " o f carbon. M on osaccharides, also called
sim ple sugars, consist o f a single p o ly h y d r o x y ald eh yd e o r k e to n e unit. T h e m ost abundant
m onosaccharide is the six - carbon D - glucose; it is the paren t m onosacch aride fro m w hich
m ost others are derived. D -g lu c o s e is th e m ajor fu e l fo r m ost organisms and the basic
b uilding b lo c k o f th e m ost abundant polysacch arides, such as starch and cellulose.
O ligosaccharides (G ree k o lig o , " f e w " ) con tain fro m tw o to ten m onosacch aride
units jo in e d
in glyk osid ic
linkage. Polysacch arides contain m any m onosacch aride units
jo in e d in lo n g linear o r branched chains. M o s t polysaccharides contain recurring m onosaccha­
ride units o f o n ly a single k in d o r tw o alternating kinds.
(A lb e r t
L.
Lehninger,
B ioch em istry,
Worth Publishers, Inc., N e w York, 1979,
s. 249)
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
m ost sim p ly : en basit şekild e
are d e fin e d as: olarak tanım lanırlar
derived fro m : —dan/—den eld e edilen/çıkanlan/derive ed ilen
d erivative: türev
o rigin ally suggested: ilk başta/başından telk in etti
also called : d iy e d e adlandırılan/bilinen
consist o f : —dan/—den ibarettir/oluşurlar
abundant: b ol
p aren t: ana; ana y a da baba; parents: e b ev e y n , ana baba
th e m a jor fu e l: başlıca y a k ıt
th e basic b u ild in g b lo c k : tem el y a p ı taşı
starch and cellu lose: nişasta ve selüloz
fro m t w o t o ten : ik i ile on arasında
t o jo in : b irle ş (tir)m e k ; b a ğ la (n )m a k ; katılm ak
linkage: b a ğ la n tı;b a ğ , bağın tı
link: b a ğ , b ağlantı
b on d : bağ
linear o r branched chains: doğru sal y a da dallanm ış zin cirler
283
t o con ta in : ih tiva e tm ek , içerm ek
recurring: tekrarlayan, m ükerrer
o n ly a single....alternating kinds: sadece tek tip y a da b irib iriyle y e r d e ğiş tire n ik i tip tek
rarlayan m onosakkarid üniteleri iç e rirle r
GRAMER NOTLARI
(a )
A ls o called as k ullan ım ın da called bir past p a rticip le olu p
isim m onosaccharides
den sonra w h ich are (ilg i zam iri ile fiili) saklı tutm aktadır.
(b )
Suggested th ey k u llan ılım ın da ik i sözcük arasında düşürülen th at sözcüğünü n o t eı
(c )
Six - c a rb o n .sıfat old u ğu iç in tek il ve iki sözcük arasına tire konularak y a z ılm ış tı:
Parent burada m ain anlam ında kullanılm aktadır.
(d )
.... and th e basic bu ild in g b lo c k kullanım ını tekrar y a z d ığ ım ız zam an , bunu
m ek te yarar vardır.
... and it is th e basic b u ild in g b lo c k olarak ifa d e ed eb iliriz.
(e )
U n its jo in e d her ik i durum da da isim den sonra fiilin üçüncü şeklin in kullanılmasın,
(f)
G erek recurring gerekse alternating isim den ön ce kullanılan present p a rtic ip le 'la rd r
ö rn ek lem ek ted ir, tk i sözcük arasında ilgi zam iri ve fiil (w h ic h are) saklıdır.
Bu n ed en le, sıfat iş le v i g örm ek ted irler.
ÇEVİRİ NOTLARI
(a )
" H y d r a t e s " o f carbon k ullan ım ın ı karbonun hidratlan d e ğ il k arbon "h idratları
olarak çevirm ek gerekir. B aşka b ir d e y iş le o f sözcüğü d ü şm ektedir.
(b)
S ix .
(c )
... fro m
carbon sıfat işlevinde olduğu için altı karbonlu olarak Türkçe’ye çevirilebilir.
w h ich m ost others are derived kullanım ını T ü rk ç e 'y e çevirirk en f r o «
sözcüğü düşm ekte ve bu ki + zam ir + fiil olarak ki rötuşun a tâbi tutularak birçok
d iğerlerin in e ld e e d ild iğ i y a da d erive e d ild iğ i şeklin de g erç e k le ş tirilir.
(d )
M ost en fazla, en ç o k olm asına karşın b ir ç o ğ u olarak çevirilir.
(e )
„ . and
ve
+
th e basic
b u ild in g
—d ir y erin e —up
+
b lo c k 'ta n
ön ce
it is anlaşılm ış
old u ğu n dan , çeviriş,
—d ır olarak gerç e k le ş tirilere k T ü rk ç e 'd e ak ıcılık sağls
nılır.
(f)
... fr o m tw o to ten k u llan ım ın ı ç evirirk en ik i ile on arasında d em ek yerin d e olur.
(g )
... jo in e d in glyk osid ic linkage 'in T ü r k ç e 'y e çevirisi g likosidik b ir b a ğla b ağlan ım «
(h )
... jo in e d in lo n g linear o r branched chains T ü r k ç e 'y e uzun doğru sal y a da dallan­
olarak g erç e k le ş tirilir.
m ış zin cirlerle b ağlan m ış şeklin de ç evirileb ilir.
(i)
(j)
R ecu rrin g sözcüğü tek rarlayan olarak anlam kazanır.
A lte m a tin g 'in
T ü rk ç e
çevirisi
b irib iriy le
yer
d eğiş tire n olarak
gerçekleştirilir.
Burada altern a tif sözcüğünü kullanm ak yan lış olu r.
t a m m e t in
Tü r k ç e
ç e v ir i ü r ü n ü
K arbon h idratlar, y a da sakkaridler, en basit şek ild e p olih id rok si ald ehid leri y a da
keton ları ve türevleri olarak tanım lanırlar. B irçoğ u n u n başlangıçta bunların k arbon "h id ra :
2
la n " old u ğu n u telk in eden am pirik bir form ülü (C H 0 ) n
vardır. Basit şekerler d iy e de ad
landırılan m on osak karitler te k p o lih id rok si aldehid y a da k e to n ünitesinden ib arettir. En bo
1
m onosakkarit a ltı - karbonlu D - glu k ozd u r; b irç o k d iğerlerin in eld e e d ild iğ i ana m o n o s a k k t
rittir. D - g lu k o z organizm aların büyük çoğ u n lu ğu iç in başlıca y a k ıt o lu p
lo z g ib i en b o l p olisakkaritlerin te m el y a p ı taşıdır.
284
1 nişasta
ve sellü-
O ligosak k aritler (G r e k ç e o lig o " b ir k a ç " 2 ) glik o sid ik b ir b a ğla bağlanm ış iki ile o n
arasında m ukosakkarit ünite ih tiva ederler. P olisak k aritler uzun doğru sal y a da d a lla n m ış 1*
zin cirlerle bağlanm ış b irç o k m ukosakkarit üniteler içerirler. Polisak k aritlerin ç o ğ u tek tip
y a da b irib iriy le y e r d e ğ iş tire n ik i tip tekrarlayan m onosak karit üniteleri iç e rirle r.
ESTETİK RÖTUŞ VE EDİTiNG
1 —
İn g ilizc e kaynak m etin d ek i tekrarlayan f iil'i T ü rk ç e 'd e —d ır
+
—dur olarak y a z ­
m am ak iç in , çevirisi —up (o lu p ) + —d ır olarak gerç e k le ş tirilm iş tir.
2—
G r e k ç e 'd e bu sözçük az y a da birk aç anlam ına g elm ek te, ancak burada sayı sözko-
3—
4 —
nusu old u ğu n dan birkaç y eğ le n m iş tir.
T ü rk ç e 'd e bunu b elki d e 2-10 olarak b elirtm ek daha iy i olu r.
"D a lla n m ış " sözcüğünü açarak "d alla ra a y n la n " d em ek daha anlam lı olabilir.
285
PASAJ SEKİZ
CELL CULTURE METHODS
Iso la tio n in ce ll culture. In p ra ctice, cell cultures w h ich are susceptible to the broadest rang«
o f viruses should be used. Since th e y are m ost lik e ly to d e te c t the greatest v a riety o f viruses
in clinical m aterials.
C ells used in the v ir o lo g y la b ora to ry are designated b y th eir sources and b y then
characteristics. P rim ary cell cultures are ou tgrow th s o f cells ob ta in ed d ire c tly fro m tissue
fragm ents w h ich have been treated w ith tripsin to disperse cells e n zy m a tic a lly in to a cel
suspension. T h e suspension is p laced in a n u trien t g ro w th m ed iu m and th e cells are perm it
ted to attach to th e w alls o f th e tube. P rim ary m o n k e y k id n e y cells, hum an am n ion cells
o r human e m b ryo n ic k id n e y cells are representative ty p es e m p lo y e d f o r isola tion o f virus
th e y are susceptible to a w ftfe v a riety o f viruses. P rim a ry cell cultures can be subcultured
as secondary cell cultures f o r o n ly a fe w generations. On the o th e r hand, semicontinuous
cell lines, e.g.. W I - 38 cells and hum an d ip lo id fib ro b la st cells, d erived fro m an outgrow th
o f cells fr o m
fe ta l lung tissue, can be subcultured fo r m an y generations. C ontinuous cell
lines are tran sform ed o r neoplastic cells, w h ich have been derived fro m cancer tissue, e.g.
H ep - 2 cells, w h ich w ere d erived fro m a hum an laryngeal carcinom a. C ontinu ou s cell lines
can be subcultured fo r an in d e fin ite num ber o f generations.
(Y ou m a n s
— Paterson — Sommers.
T h e B iolog ic and C linical Bases
oi
In fe c tio u s Diseases, Philadelphia: W.B.
Saunders Co., 1975, s. 143.)
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
cell culture : hücre kültürü
isolation : izo la s y o n ; tecrit
in p ra ctice: uygulam ada; aslında
are susceptible to :
a ’y a / e ' y e
k o la y yakalanır, d u yarlıd ır; sensitive: d u yarlı, hassas
broadest : en geniş
range: silsile, sıra, ç a p ; d e ğ iş ik çeşit/ler
ranges fro m ...to / b e tw e e n : —dan/—d en... —a'ya/—e 'y e değişir/arasında d e ğ iş ir
a range o f viruses: d eğişik virüs ç e şitleri
m ost lik e ly : en olası, p e k m u htem elen
to d e te c t: bulup o rta y a çık arm ak ; saptam ak; to establish: saptam ak
286
the greatest variety: en büyiik/çok çeşitler/i
clinical materials: klinik materyaller
cells used: kullanılan hücreler
virology laboratory: viroloji laboratuvan
are designated: tâyin edilirler
by their sources: kaynaklarına göre
characteristics: karakteristikler, özellikler features: özellikler
outgrowths o f cells: hücrelerin dışa - büyümüş kısımları
to obtain: elde etmek
tissue fragments: doku parçalan
which have been treated: işleme tâbi tutulan/tutulmuş olan
to disperse: dağıtmak
enzymatically: enzimatik olarak
cell suspension: hücre süspansiyonu
is placed: konur/konulur
a nutrient growth medium: besleyici bir üreme besiyeri
to permit: müsaade etmek
to attach: yapışmak, tutunmak
walls o f the tube: tübün duvarlan
primary monkey kidney cells: primer maymun böbrek hücreleri
human amnion cells: insan amnion hücreleri
embryonic: embriyonik
representative types: temsili tipler
employed: kullandı; kullanılan
a wide variety: çok çeşitli
can be subcultured: başka bir besiyerine nakledilebilirler
secondary cell cultures: ikincil hücre kültürleri
a few generations: birkaç nesil/kuşak
on the other hand: diğer taraftan
semicontinuous cell lines: yarı - devamlı hücre dizileri
derived: elde etti; elde edilen, derive edilen
fetal lung tissue: fetal akciğer dokusu
continuous cell lines: devamlı hücre dizileri
transformed or neoplastic cells: şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler
cancer tissue: kanser dokusu
e.g.; exampli gratia: meselâ, örneğin
human laryngeal carcinoma: insan larenks karsinomu
an indefinite number: sonsuz sayı/da; sınırsız
III -
CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ
HÜCRE KÜLTÜR YÖNTEMLERİ
(i)
uygulamada
b3
hücre kültürleri O
b2
ki duyarbdır -► duyarlı olan
b!
en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine
287
84---- -----
kullanılmalıdır □
a3
-----
madem ki büyük bir olasılıkla saptayabilirler -*• büyük bir
olasılıkla saptayabildiklerine göre
a2
-----
en büyük virüs çeşitlerini
aı
-----
klinik materyellerde
b
®
a
0
^S=b+a
(ii)
b2
-----
hücreler O
b!
-----
ki kullanılırlar -> kullanılan
a2
-----
tâyin edilirler □
a,
-----
kaynaklan ve karakterlerine göre
b
(D
a
m
S= b+a
C|
-----
primer hücre kültürleri O
bj
-----
—dır/—dir/—dur/—dür □
a8
-----
hücrelerin dışa - büyümüş kısımlan
a7
------
ki elde edilirler
8g
------
doğrudan doğruya
a5
84
85
----
doku parçalanndan
-----
ki işleme tâbi tutulmuşlardır -*■ işleme tâbi tutulan
-----
tripsinle
a2
-----
enzimatik olarak hücreleri dağıtmak için
8j
-----
bir hücre süspansiyonuna
c
-* ■
elde edilen
®
b sı
a 2t
S = c + a + b
288
dji
-----
süspansiyon O
c2
-----
konulur □
cj
-----
besleyici bir üreme besiyerine
-v e — hücreler/i/n O
a2
-----
yapışmalarına müsaade edilir □
a^
-----
tüb(ün) duvarlarına
d
(D
c
SI
b
©
a
SI
S = (d + c) + (b + a)
primer maymun böbrek hücreleri
insan amnion hücreleri
insan embriyonik böbrek hücreleri
—dır/—dir/—dur/—dür □
temsilî tipler
ki kullanılır -*• kullanılan
virüs izolasyonu için
duyarlıdırlar □
çok çeşitli virüslere
d
(D
c
3
b 2t
.
—
—-
i
a
E
S = (d + b + c) + (a)
289
(V i)
U1
primer hücre kültürieri O
a3
başka bir besiyerine nakledilebilirler D
a2
ikincil hücre kültürieri olarak
al
sadece birkaç nesi! için
b
$
a
m
S —b + a
(Vü)
diğer taraftan(+)
1 b?
-----
yan - devamlı hücre dizileri O
^ bg örne_ğin w i- 38 hücreleri ve insan diploid fibroblast hücreleri
bg
-----
ki elde edilirler — > elde edilen
bg
-----
hücrelerin/in dışa büyüyen kısımlanndan
fetal akciğer dokusundan
ı
a2
--
başka besiyerierine nakledilebilirler □
a.
--
birçok — nesil için
b
®
a
ta
(+ )e = b + a
(vüi)
devamlı hücre dizileri O
D1
a5
—dır/—dir/—dur/—dür □
şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler
ki elde edilmişlerdir — >elde edilmiş olan
kanser dokusundan, örneğin Hep - 2 hücrelerinden
ki elde edilirler — *elde edilen
290
al
-----
bir insan larenks karsinomundan
c ®
b a
a 2t
S= c+a+b
(ix)
bj
-----
devamlı hücre dizileri O
a9
-----
başka besiyerierine nakledilebilirler/tekrar kültürienebilirler □
smın olmayan/sonsuz sayıda nesiller için
b
®
a
m
S=b + a
IV -
ELDE EDİLEN TAM METÎN ÇEVlRl ÜRÜNÜ
hücre k ültür yöntem leri
Hücre Kültüründe izolasyon. Uygulamada, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı olan hücre kültürleri klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkla sapta­
yabildiklerine göre kullanılmalıdır.11
Kullanılan hücreler kaynaklan ve karakteristiklerine göre tâyin edilirler. Primer hüc­
re kültürleri bir hücre süspansiyonuna enzimatik olarak hücreleri dağıtmak için tripsinle işle­
me tâbi tutulan doku parçalanndan doğrudan doğruya elde edilen hücrelerin dışa-büyümüş
kısımlandır. Süspansiyon besleyici bir üreme besiyerine konulur ve hücrelerin tüb(ün) duvar­
larına yapışmalanna müsaade edilir. Primer maymun böbrek hücreleri, insan amnion hücre­
leri veya embriyonik böbrek hücreleri ve virüs izolasyonu için kullanılan temsilî tiplerdir;
çok çeşitli virüslere duyarlıdırlar. Primer hücre kültürleri sadece birkaç nesil için ikincil hücre
kültürleri olarak başka bir besiyerine nakledilebilirler.2' Diğer taraftan, fetal akciğer doku­
sunun hücrelerinin dışa-büyüyen kısımlarından elde edilen yan-devamh hücre dizileri,
örneğin, W I-38 hücreleri ve insan diploid fibroblast hücreleri birçok nesil için başka besi­
yerierine nakledilebilirler.31 Devamh hücre dizileri bir insan larenks karsinomundan elde
edilen kanser dokusundan, örneğin, Hep-2 hücrelerinden Side edilmiş olan şekil değiştir­
miş41 ya da neoplastik hücrelerdir. Devamh hücre dizileri sınırlı olmayan nesiller için başka
besiyerierine nakledilebilirler.51
291
ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING
Bu cümlenin çevirisi doğru olmasına karşın, sistematik çeviri ürünü olarak Türkçe'
de kolay- anlaşılır ya da akıcı bir nitelik göstermemektedir. Estetik rötuş ve editıg
sonucu, hiçbir sözcüğü metin-dışı bırakmadan, cümlenin sunuluşunda biraz de£şiklik yaparak, bu cümle'yi aşağıdaki gibi sunmak gerekir.
Uygulamada, klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkta
saptayabüdiklerine göre, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı olan hüoı
kültürleri kullanılmalıdır.
Tekrar kültüılenebilirler şeklinde de çevirisi yapılabilir.
Tekrar kültüılenebilirler.
Buna, deforme ya da şekilleri bozuk da denebilir.
. . . yeniden kültürleri yapılabilir ya da tekrar kültüılenebilirler.
292
PASAJ DOKUZ
The thigh and knee
The knee depends for its stability upon its four main ligaments und upon the
quadriceps muscle. The importance o f the quadriceps cannot be over-emphasised. So
efficiently can a powerful quadriceps control the knee that it can maintain stability despite
considerable laxity o f the ligaments. In many injuries and diseases of the knee the quadriceps
wastes strikingly, and to some extent the condition o f the muscle is an index o f the state
of the knee: if it is wasted it is probable that there is an abnormality within the joint
Apart from its vulnerability to injury, the knee is also particularly prone to almost
every kind o f arthritis. Moreover, it is the joint most commonly affected by osteochondritis
dissecans and intra-articular loose body formation.
The region o f the knee is the zone o f most active bone growth in the lower limb
(contrast the upper limb, where most growth occurs towards the shoulder and wrist).
Perhaps partly for this reason the metaphyses near the knee are common sites o f
osteomyelitis and o f primary malignant bone tumours.
The knee is, in fact, a region where nearly every kind o f orthopaedic disorder
may be represented.
J. Crawford A d a m , Outline o f Orthopaedics.
(London: Churchill Livingstone, 1981,
reprint 1983) p. 361.
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
tigh : uyluk bölgesi, kalça eklemiyle diz arasındaki bacak kısmı
knee: diz
stability: sabit, sabit olma; değişmeden kalabilme yeteneği; denge
depends for : —na/—ne borçludur
main ligaments: ana bağlar
quadriceps muscle: dört başlı kas
over - emphasize : aşın bir şekilde vurgulamak
so efficiently: öylesine etkinlikle
can maintain: idame ettirebilir/ler
considerable: adamakıllı
laxity: gevşeklik
wastes: yıpranır, yıpranıp erir
293
strikingly: çarpıcı bir şekilde
to some extent: bir dereceye kadar
an index o f the state:durumunu gösteren bir işaret/delil; durumunun göstergesi
if it is wasted: yıprandığı taktirde
it is probable that: olasıdır/muhtemeldir ki
abnormality: anormallik
within the joint: eklem/mafsal içinde
apart from: —dan/—den gayrı/başka
vulnerability to injury :indnmeve açık/açık hedef
particularly: özellikle
is prone to: eğilimindedir; çok yatkındır
every kind o f arthritis: her türlü artrit; her türlü eklem iltihabı
moreover: üstelik, dahası
is most commonly affected : en sıklıkla etkilenir
osteochondritis: osteokondrit; kemikle kemik kıkırdağının birlikte iltihabı
osteochondritis dissecans: osteokondroliz/i; eklem içinde 'serbest cisimler' 'e yol açan ta
kırdak çevresindeki kemiğin septik nekrozu ile karakterize du n a
intra • articular loose body formation : iç - eklemsel serbest/gevşek cisim oluşumu
zone: şeridimsi dar bölge
most active bone growth: en aktif kemik büyümesi/gelişmesi
the lower limb: bacak
contrast : karşılaştır/ınız; karşıt taraflarını mukayese ediniz
the upper limb: kol
the shoulder and wrist: omuz ve bilek
partly for this reason: kısmen bu nedenle
the metaphyses: metafızler; uzun kemikte diafizle epifiz arasındaki kısımlar
common sites: müşterek yerler/i
osteomyelitis: osteomiyelit; kemik iliği iltihabı
primary malignant bone tumours: primer kötücül kemik tümörleri
in fact: aslında
orthopaedic disorder: ortopedik bozukluk
may be represented: temsil edilebilir/ler
III -
GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Burada "depends for* aslında "owes" etkinliğinde kullanılmaktadır. Çeviri!
—na/—ne borçludur olarak gerçekleştirilebilir. Depends on/upon olsaydı, boa
—a'ya./—e'ye bağlıdır/dayanmaktadır olarak çevirmek gerekecekti.
Stability burada denge olarak çevirilemez. Ortopedik çerçeve içinde, sabit, 4 i
ğişmez, değişmeden kalabilme yeteneği bu kavramı karşılamaktadır.
So efficiently... diye başlayıp devam eden bu cümle vurgulama amacıyla devril
olarak kaleme alınmıştır. Dolayısıyla, çevirisinde de bu havayı yaratabilmek içri
öylesine etkinlikle kontrol etmektedir ki. . . tarzı tercih edilmeli, bir (K i) Rötnyd
na gidilmemelidir.
Bu metinde kullanılan "condition" ve "state" sözcükleri, temelde nUanslı olm ala
na karşın, burada her ikisi de "durum" sözcüğü üe anlam kazanmaktadır. Be&4
bir anlam farkı varlığını göstermek amacıyla, 'state' biraz daha açılarak 'içiari
bulunduğu durum' denebilir.
(b)
(c)
(d)
294
(e)
(f)
IV -
Vulnerability, açık hedef oluşu, çok kolay etkilenişi dile getirmekte, oysa is prone
to kullanımı çok yatkın oluşu anlatmaktadır. Her iki sözcük de tendency/inclina­
tion (eğilim) 'den kuvvetlidir.
Contrast, compare ile kanştınlmamalıdır. Compare'ın anlamını açacak olursak,
bunun benzer tarafları karşılaştırmak olduğu görülür. Oysa, contrast karşıt ya da
benzemiyen yanlan karşılaştırmak demektir.
SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE ÖRNEK IKI CÜMLE
(i)
bir çok diz incinmeleri ve hastalıklannda ^
g j---- ---
dört başlı kas O
fg
yıpranır/yıpranmaktadır □
-----
f j --------
çarpıcı bir şekilde
bir dereceye kadar
e^ , ve -
EKOK
g
d^
---
c^
-----
kasm durumu O
—dır/—dir/—dur/—dür □
dizin içinde bulunduğu durumun bir delili/işareti/göstergesi
bj
- - yıprandığı taktirde
ag
---
olasıdır □
a,
---
ki bir anormallik vardır -* bir anormalliğin olduğu -*■ olması
(varlığı)
a^
---
eklem içinde
Değerlendirme
g
0
f
f H
_
e
e
d
d
c
c
2t
b
b
İt
a
a
©
0
S
<+)s = (g +f) + ( ++)(e + c + d ) + (b + a)
295
kısmen bu nedenle^*)
metafizler O
ki dize yakındır -* dize yakın oian -*■ dizin yanmdaki
—dır/—dir/—dur/—dür □
müşterek yerier/i
osteomiyelitin
I primer kötücül kemir tümörlerinin
i
EKOK
c
Değerlendirme
a
c
O
a
2t
( +>S = c + a + b
V -
ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ
U YLUK BÖLGESİ VE DİZ
Diz, değişmez pozisyonunu dört ana bağa ve dört başlı kasa borçludur. Dört başta
kasın önemi asla aşın jbir şekilde vurgulanamaz1. Güçlü dört başlı kas öylesine etkinlikle <&zi kontrol etmektedir ki bağlann adamakıllı gevşek olmalanna karşın değişmezliğini idame
ettirebilmektedir. Birçok diz incinmeleri2 ve hastalıklannda, dört başlı kas çarpıcı bir şekide yıpranmaktadır3, ve bir dereceye kadar kasın durumu diz durumunun bir göstergesidir :
yıprandığı taktirde, eklem içinde bir anormallik olmasısolasıdır.
İncinmeye açık bir hedef olmasından gayriD, diz hemen hemen her tür eklem itihabma7 çok yatkındır8. Üstelik, osteokondroliz ve iç - eklemsel serbest cisim oluşumu ik
en sıklıkla etkilenen eklemdir.
Diz bölgesi, bacakta en aktif kemik gelişim zonudur (Büyümenin çoğunun omuz w
bilekte olduğu kol ile bunun benzemiyen yanlannı mukayese ediniz9). Belki de kısmen ba
nedenle, diz yanmdaki metafizler osteomiyelit ve primer kötücül kemik tümörlerinin müşte­
rek yerleridir.
Aslında, diz hemen hemen her türlü ortopedik bozukluğun temsil edik r,>Uo v i ! 1
bir bölgedir.
VI -
ESTETİK RÖTUŞ VE EDiTİNG
1—
Bunu, aynı espriyi verebilmek için, şöyle çevirmekte yarar vardır: "Dört başta
kasın önemini nekadar vurgulasak azdır."
296
2—
3—
4—
IO
<0
7—
8—
9—
10 —
"Birçok diz yaralanmaları" da denebilir.
. . . çarpıcı bir şekilde harabolmaktadır.
. . . kadar kasın içinde bulunduğu durumun birgöstergesidir" demek daha iyi.
. . . eklem içinde bir anormalliğin varlığı olasıdır.
"İncinmeye son derece miisait olmasından/incenmeye çok kolay maruz kalmasın­
dan başka" demek daha akıcı olur.
. . . eklem yangısına...
" . . . büyük bir eğüimi vardır" da denebilir.
". . . . kol ile bunu karşılaştırınız" anlamıiletebilmektedir.Çünkü, karşılaştırmak,
kıy adamak ile bir anlam farkı belirtebilmektedir.
" . . . bozukluğun bulunabüeceği.. . " demek daha akıcı olur.
297
PA SA J ON
Effect of Anesthetics and Oxygen Deprivation on
Brain Blood Flow and Metabolism
A great deal o f clinically relevant information about the cerebral circulation ha
accumulated in the past decade. We will review this material. We will first consider cerebral
blood flow (CBF) and metabolism in the normal, unaneshetized state; then discuss the
effects o f anesthesia on CBF; and finally apply this knowledge to several clinical problems.
NORMAL VALUES
Normal values for the cerebral hemodynamic and metabolic variables arc
summarized in Table 1. These vary with both age and functional state o f the brain. Mental
activity increases regional cerebral blood volume and presumably regional CBF (rCBF) is
active locations. For example, a visual task increases rCBF in the occipital areas. Mean CBF
o f healthy volunteers was increased during rapid—eye-movement sleep and decreased in
slow wave sleep. Oxygen uptake, or metabolic rate for oxygen (CMROz ) is not altered by
sleep. Increased CBF has also been observed in cats during both slow wave and rapid-eye movement sleep.
Mean CBF in a group o f children was found to be almost twice that o f young
adults, and CMRO^ about 25 per cent higher.
However, old age by itself does not seem
to affect CBF. Arteriosclerotic patients often have reduced CBF, but if these are excluded,
there are no differences in CBF or CMROz among adults o f any age.
Spinal cord blood flow behaves much like CBF. It varies with Pa CO although
sensitivity is less than that o f brain. Spinal cord blood flow also autoregulates and the lower
limit is probably similar to that o f brain.
(Allan L. Smith, "Recent Developments in
Anesthesia", The Surgical Clinics o f North
America, 55: 4,819, Philadelphia: W.B.
Saunders, 1975.)
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
effect o f anesthetics: anestetiklerin etkisi
oxygen deprivation:oksijen yoksunluğu
brain blood flow : beyin kan akımı
298
metabolism: metabolizma
a great deal (o f): bir hayli, epey, adamakıllı
clinically relevant information: klinik olarak tutarlı bilgi; klinik değeri olan bilgi
the cerebral (blood) circulation: beyin (kan) dolaşımı
has accumulated: birikmiştir
in the past decade: son/geçen on yılda
first: evvelâ
to consider: nazan itibara almak, incelemek
cerebral blood flow (CBF): beyin kan akımı (BKA)
normal unanesthetized state : normal, anastezi edilmemiş durum
then : sonra
to discuss: tartışmak
finally: en sonunda
to apply knowledge to: —a'ya/—e'ye bilgiyi uygulamak; to apply: müracaat etmek, başvurmak
clinical problems: klinik sorunlar
normal values: normal değerler
the cerebral hemodynamic and metabolic variables: serebral hemodinamik ve metabolik
to summarize : özetlemek
değişkenler
Table 1 : Tablo 1
to vary : değiş(tir)mek
age and functional state : yaş ve fonksiyonel/işlevsel durum
mental activity : mental aktivite/faaliyet
increases : artırır
regional cerebral blood volume : bölgesel beyin kan volümü
presumably : tahminen, muhtemelen
regional cerebral blood flow (rCBF) : bölgesel beyin kan akımı (bBKA)
in active locations : aktif yerlerde
for example : örneğin, meselâ
a visual task : görsel bir çaba/iş '
occipital areas : oksipital alanlar
mean CBF : ortalama BKA
healthy volunteers : sağlıklı gönüllüler
rapid - eye - movement sleep : göz kapaklarının süratle haraket ettiği uyku
in slow wave sleep : hareketin yavaşladığı uykuda
oxygen uptake : oksijen alınımı
metabolic rate o f oxygen : oksijenin metabolik hızı
is not altered: değişmez
by sleep: uykuyla
was found to be: olduğu bulundu
almost twice: hemen hemen iki misli
that o f : —mkı/—inki/—unku/—ünkü
young adults :genç erişkinler
old age by itself: yalnız başma yaşlılık
does not seem: görünmemektedir
to affect: etkilemek
arteriosclerotic patients: arteriosklerotik hastalar
reduced CBF: azalmış BKA
to exclude: hariç tutmak
among adults: erişkinler arasında
of any age: herhangi bir yaşta
299
spinal cord blood flow: spinal kord kan akımı
behaves much like: çok benzer/benzeyen bir şekilde davranır
varies with Pa CO y arteriyel karbon dioksit parsiyel basıncı ile değişir
sensitivity: hassasiyet, duyarlılık
autoregulates: otoregülasyon yapar; kendi kendine ayarlama yapar
the lower limit: daha düşük olan limit
is probably similar: muhtemelen benzemektedir
III -
GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI
Bu pasajda üç kez kullanılan "that of" 'a dikkat etmekte yarar var. Türkçe çeviri'de
—ınkı/inki/—unku/—ünkü Anahtarı olarak işlev yapan bu kullanımı kolaylıkla aktarmak ola­
nağı vardır.
Gerek dilbilgisi gerekse çeviri açısından "increase'"‘decrease"ve "reduce" fiillerine
titizlikle eğilmek zorunludur. Bunun nedeni bu fiillerin hem aktif hem de pasif bir çerçeve­
de anlam kazanabilmeleridir. Çeviri'de küçük bir ihmal, eylemin tam tersinin belirtilmesine
yol açabilir. Bu fiillerin Türkçe’ye çevirisi, metne göre, sırasıyla şöyle olabilir: "artmak
artırmak", "azalmak/azaltmak" ve "azalmak/azaltmak/düşmek/düşünnek". Hemen takdir
edilebileceği gibi tıpta bir serumun azalması' ile 'azaltılması' büyük bir ayrıcalık ve sorum­
luluk olayma yol açabilecek niteliktedir.
IV -
CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ
(i)
anestetiklerin ve oksijen yoksunluğunun etkisi
a^
-----
beyin kan akımı ve metabolizma üzerinde
S= a
(ü)
b
a
b2 -----
klinik olarak tutarlı bir hayli/epey/adamakılh bilgi O
b^ -----
beyin dolaşımı hakkında
a£
-----
birikmiştir/birikmiş bulunmaktadır □
a^
-----
son/geçen on yılda
®
0
S= b+
a
(iii)
a2
•
°n geçireceğiz
bu materyali
S= a
300
(İV )
evvelâ ^
inceleyeceğiz □
I c9 1----iy
V6
1
beyin kan akımını
metabolizma/yı
l
c^
-----
b3 j-V-e- -
normal, anastezi edilmemiş durumda
tartışacağız □
anastezi etkilerini
b-^ -----
beyin kan akımı üzerinde/ki
a3 i ye en sonunda uygulayacağız
&2 -----
bu bilgiyi
a ^ -----
çeşitli klinik sorunlara
c
m
b
s
a^
SI
□
(+ )S = (c) + (b) + (a)
Normal Değerler
(v)
\>2 -----
normal değerler O
b-^ -----
serebral hemodinamik ve metabolik değişkenler için
a
-•-
özetlenmektedir □
Tablo l'd e
b
a
®
m
S = b + a
(vi)
bj
-----
a3 -----
bunlar O
değişmektedir □
301
b
»2
-----
gerek yaşı gerekse fonksiyonel/işlevsel durumu ile
aı
-----
beynin
®
m
S= b + a
(vü)
mental aktivite/faaliyet O
D1
artırır □
a4
i
a2 "
bölgesel beyin kan volümünü
4 a , y? muhtemelen bölgesel beyin kan akımını
t
_J
aktif yerlerde
aı ••
b
®
a
H
b + a
(viii)
in (+ )
örneğin1
görsel bir çaba/iş O
bl
artırır □
a3
bölgesel beyin kan akımını
a2
oksipital alanlarda/ki
©
E
Ws=b+a
(lx)
sağlıklı gönüllülerin ortalama beyin kan akımı O
C1
artırıldı -> arttı □
göz kapaklarının süratle hareket ettiği bir uyku sırasında
ye
azaldı
hareketin yavaşladığı bir uykuda
302
**
ü
a
a
a
S - (c + b) + (a)
(X )
1
bı '
i
Lt
----ya da
b2,
b
©
a
m
O
oksijenin metabolik hızı
değişmez □
a2
al
oksijen alınımı
-----
uykuyla
S= b+a
(xi)
bı
a3
a2
al
b
-----
artmış beyin kan akımı O
-----
gözlenmiştir □
-----
kedilerde de
-----
hem yavaş hem de süratli göz hareketi olan uyku sırasında
©
a
S= b + a
(xii)
d2
dl
c3
c2
C1
-----
ortalama beyin kan akımı/mn O
-----
bir grup çocukta
-----
olduğu bulundu □
-----
hemen hemen iki misli daha fazla
-----
genç erişkinlerinkinden
ve
bl
a2
al
oksijenin metabolik hızı/nm O
-----
(olduğu bulundu) □
....
yaklaşık olarak % 25 daha yüksek/fazla
303
d
®
c
0
b
®
a
a
S = (d +c) + (b + a)
mamafih^
(xüi)
bı
a2
al
b
0
a
0
-----
yalnız başına yaşlılık/yaşlılığın O
-----
etkilediği görünmemektedir □
-----
beyin kan akımını
( +)s = b + a
(xiv)
dl
ez (+) c2
\
C1
-----
arteriosklerotik hastalar/m O
-----
sahiptir/vardır O
-----
azalmış beyin kan akımı/na
fakat
bl
a3
a2
al
d
®
c
0
b
a
bunlar hariç tulursa
-----
farklar yoktur □ O
-----
serebral kan akımı ya da oksijenin metabolik
-----
herhangi bir yaşta erişkinler arasında
___
İt
0 0
S = (d + (+) c) + (b + a)
304
(xv)
b
“1
spinal kord kan akımı O
a2
davranır O
al
beyin kan akımına çok benzer/benzeyen bir şekilde
©
a
S= b+ a
(xvi)
değişir/değişmektedir
arteriyel karbon dioksit parsiyel basıncı ile
hernekadarda ki hassasiyet/duyarlılık beyninkinden daha
azdır -»■ hassasiyetin /duyarlılığm beyninkinden daha az olmasına
rağmen
S= a
(xvi)
dahi/da(+)
dl
- -
cx
----
b, . ü .
muhtemelen^^Ü
a2
aı
d
©
c
a
b
©
a
s
spinal kan akımı
otoregülasyon yapar
daha düşük olan limit
benzemektedir
beyninkine
S = (d + ^ c ) + (b + (++) a)
V -
ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ
Beyin Kan Akımı ve Metabolizma üzerinde
Anestetiklerin ve Oksijen Yoksunluğunun Etkisi
Beyin dolaşımı hakkında klinik olarak tutarlı bir hayli bilgi son on yılda birikmiş
bulunmaktadır. Bu materyali gözden geçireceğiz. Evvelâ normal, anestezi edilmemiş durum305
da beyin kan akımını (BKA) ve metabolizmayı inceleyeceğiz; ve sonra beyin kan aka
(BKA) üzerindeki anestezi etkilerini tartışacağız; ve en sonunda çeşitli klinik sorunlara t
bilgiyi uygulayacağız.
NORMAL DEĞERLER
Serebral hemodinamik ve metabolik değişkenler için normal değerler Tablo 1 1
özetlenmektedir. Bunlar beynin gerek yaşı gerekse fonksiyonel durumu ile değişmekte^
Mental aktivite aktif yerlerde bölgesel beyin kan volümünü ve muhtemelen bölgesel b q
kan akımını (bBKA) artırır, örneğin, görsel bir çaba oksipital alanlardaki bölgesel b*^
kan akımını (bBKA) artırır. Sağlıklı gönüllülerin ortalama beyin kan akımı göz kapaklına
süratle hareket ettiği uyku sırasında arttı1 ve hareketin yavaşladığı bir uykuda a za *
Oksijen ahnımı ya da oksijenin metabolik hızı uykuyla değişmez3. Artmış beyin kana
mı (B K A ) hem yavaş hem de süratli göz hareketi olan uykuda4 kedilerde de gözlenmişi
Bir grup çocukta ortalama beyin kan akımının genç erişkinlerinkinden hem
hemen iki misli daha fazla (olduğu bulundu)5 ve oksijenin metabolik hızının yaklaşık o la
% 25 daha fazla olduğu bulundu.6 Mamafih, yalnız başına yaşlılığın beyin kan akımım ı
kilediği görünmemektedir.7 Arteriosklerotik hastaların çoğu kez azalmış beyin kan aka
vardır fakat, bunlar hariç tutulursa, herhangi bir yaşta erişkinler arasında serebral kan akı
ya da oksijenin metabolik hızında farklar yoktur.
Spinal kord kan akımı beyin akımına çok benzer bir şekilde davranır. Duya*
ğın beyninkinden daha az olmasına rağmen, arteriyel karbon dioksit parsiyel basma i
değişmektedir. Spinal kan akımı otoregülasyon da 8 yapar ve daha düşük olan limit o *
temelen beyninkine benzemektedir.
VI -
ESTETİK RÖTUŞ VE EDÎTİNG
1—
Kaynak metinde fiil artırıldı (edilgen) olarak kullanılmasına karşın, buna *
demek daha doğru görünüyor.
Kaynak metinde azaltıldı olan fiil’i yine hedef metin Türkçe'de azaldı oLa
kullanmak daha iyi.
uykuyla değişmemektedir.
"Uyku sırasında" daha yakm çeviri uygulaması olur.
Kaynak metin İngilizce'de bu fiil kullanılmakta, ikinci kez tekrarlanmamakta^
Yani aynı fiilin aynı cümle içinde birkaç kez kullanılması sözkonusu olduğu*
İngilizce'de her zaman ilk kez kullanılan fiil geçerli olur ve cümle içinde tek*
lanmaz. Türkçe çeviri'de ilk fiil kullanımı düşecektir.
Yukarıdaki açıklama İngilizce için nasıl doğruysa, Türkçe için de şu gerçek heri
man geçerlidir: Bir cümlede aynı fiil birkaç kez kullanılırsa, fiil en son külün
yerinde belirtilir. Burada, 'olduğu bulundu' sonda, ancak İngilizce'de ilk kullaa
yerindedir.
Cümleyi,
. . beyin kan akımını etkiler gibi görünmemektedir." şeklinde n ok*
dığımız taktirde, kaynak metindeki havayı çok daha iyi belirtmiş oluruz.
bu kullanım'da "da" sözcüğünün, "otoregülasyon yapar"'dan önce kullanılamama
nm nedeni, İngilizce'de autoregulates fiil iken Türkçede isime dönüşümünden i
yapar ın fiil olarak kullanılması nedeniyle de bu sözcüğün başına getirilmesi ga
ğine dayanmaktadır. Bu uygulama Törel Çeviri Sistemi kriterlerine tamamen q
gun olup ilginç bir örnek sayılabilir.
2—
3—
4—
5—
6—
7—
8—
306
PASAJ ONBİR
P R IM A R Y M A L I G N A N T T U M O R S O F T H E IN T R A O C U L A R S T R U C T U R E S
( Malignant Melanom a, Ratinoblastom a, D ik tyom a)
Malignant Melanoma
It has been estimated that intraocular malignant melanoma occurs in 0.02-0.06 % of
the total eye patient population. It is seen only in the uveal tract, and is the most common
intraocular malignant tumor. The average age o f patients with this disorder is 50 years.
It is almost always unilateral. Eight-five percent111 appear in the choroid, 9 % in the ciliary
body, and 6 % in the iris. Most o f the choroidal tumors are in the posterior portion o f the
eye, especially on the temporal side. In the iris, the lower half is most often affected. Intra­
ocular malignant melanoma is rare in Negroes, although uveal nevi are common.
This tumor may be seen in its early stages only accidentally during routine ophthal­
moscopic examination or because o f blurring due to macular invasion. Blood - borne
métastasés may occur at any time, and death may occur before local spread occurs or ocular
symptoms appear. Glaucoma may occur as a late manifestation.
Histologically, these tumors present a variable cellular picture o f spindle cells,
epithelioid cells, and reticulum. When properly catalogued, these features have prognostic
significance.
Intraocular malignant melanomas may spread directly through the sclera, by local
invasion o f intraocular structures or by metastasis.
Clinical manifestations are usually absent unless the macula is involved. In the
later stages, growth o f the tumors may lead to retinal detachment with loss o f large amount
of visual field. A tumor located in the iris may be large enough to change the color o f the
iris or deform the pupil. Pain does not occur in the absence o f glaucoma.
The first step in diagnosis is to suspect the lesion. Most intraocular malignant
melanomas can be seen ophthalmoscopically. Transillumination is o f some value in differ­
entiation from serous retinal detachment.
A high incidence o f intraocular tumors has been found in the study o f blind,
painful, phthisical (atrophic) eyes, one writer reporting12) that 10 % o f such eyes contained
previously unsuspected malignant melanomas.
Enucleation is indicated if the tumor is contained within the eyeball. If there is
any evidence of extraocular extension, exenteration of the orbit is usually indicated. If
distant métastasés have occurred,enucleation is not indicated unless the eye becomes painful
or unsightly. Small melanomas o f the iris which have not invaded the root can be success­
fully remoyed by iridectomy. In recent years lesions which invade the iris root have been
excised by iridocyclectomy.
307
IV -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
virüsler/i/n O
°1
gereksinimi/ihtiyacı vardır □
a3
canlı bir hücre/ye
âr
çoğalmak için
b
a
m
S= b+ a
(ii)
b-^ - - - - konakçı hücre O
a^
- - - - sağlamalıdır
□
sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil
al
a3 fakat1aynı zamanda düşük moleküler ağırlıklı
...................ön maddeleri de
..t.
a
viral proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için
E)
S - b+a
(üi)
viral nükleik asit
bl
taşır
a5
a4
■•••
□
bütün virüse özgül makromoleküller için
a2
b
genetik özelliği
kodlanacak
a3
a.
O
----
hayli örgütlenmiş bir şekilde
©
S= b +a
(iv)
birçok durumlarda,
c-^ ------
viralnükleikasit konakçı hücreye girer girmez
308
The prognosis o f malignant melanoma is only fair. Removal o f the eye may appear
to have eradicated the primary lesion, but distant metastases have been reported 20 years
after removal of the primary tumor. Five - year survival (about 50 %) is thus of less long term prognostic significance in malignant melanoma than in other malignancies. The
prognosis for iris melanoma is far better than for*3) choroidal tumours.
Danial Vaughan et aL G eneral O p th a lm o lo g y
(Am erika:Lange Medical Publications,
1971),
ss. 220 — 221.
I-
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
primary malignant tumors: primer kötücül/kötü huylu/habis tümörler
intraocular structures: göziçi yapılar
malignant melanoma, retinoblastoma, Diktyoma: kötücül melanoma, retinoblastoma,
diktioma
it has been estimated: tahmin edilmiştir
occurs: vukubulur, vukubulmaktadir
the total eye patient population: tüm/toplam göz hastası popülasyonu; bütün göz hastalan
only in the uveal tract: sadece/yalnız uveal yolda/kanalda
the most common: en yaygın
the average age: ortalama yaş
patients with this disorder: bu bozukluğu olan hastalar
50 years: elli yaş; year/s: yıl/lar
almost always: hemen hemen her zaman/daima
unilateral: tek - taraflı; bilateral: iki taraflı; multilateral: çok taraflı/yanlı
eighty - five percent : yüzde seksenbeş
appear/s: görünür/ler; ortaya çıkar/lar
the ciliary body: siliyer cisim
most o f the choroidal tumors :koroidal tümörlerin çoğunluğu/çoğu/en çoğu
the posterior portion: arka kısmı;anterior: ön
the lower half: alt yansı; the upper half: üst yansı
is most often affected: en sık etkilenir; en sıklıkla tutulur
rare in Negroes: zencilerde ender
uveal nevi: uveal nevuslar/siyiller; nevus : nevüs, siyil, ben
they are common:yaygındırlar
may be seen: görülebilir/ler
early stages: erken evreler; phase: safha
only accidentally: sadece bir tesadüf eseri olarak; accident: kaza accidentally: kazaen
during routine opthalmoscopic examination: rutin oftalmoskopik tetkik/inceleme sırasında
blurring: bulanıklık
due to macular invasion: maküler envazyon/yayılma yüzünden
blood • borne metastases : kan yolu ile yayılmalar; blood - borne: kanla taşman; metastasis:
metastaz, yayılma
at any time: herhangi bir zamanda
deathy may occur: ölüm vukubulabilir
local spread: lokal/yerel yayılma
309
ocular symptoms: göz semptomları
glaucoma: glokom
as a late manifestation: geç bir belirti olarak
histologically: histolojik olarak
present a variable cellular picture: değişken selliiler bir tablo arzederler
spindle cells: iğ hücreleri
when properly catalogued: uygun bir şekilde smıflandırıldıklannda; catalogue: katalog:
classification: sınıflandırma
these features: bu özellikler
prognostic significance: prognostik önem
directly through the sclera: doğrudan doğruya sklera yoluyla
by metastasis: metastazla
clinical manifestations: klinik belirtiler; clinical findings: klinik bulgular; signs: işaretler
are usually absent: mutad olarak mevcut değil(ler)dir; generally: genel olarak, genellikle
unless the macula is involved: makula musab olmadıkça; tutulmadığı sürece
may lead to: —a'ya/- e ye yol açabilir/ler
retinal detachment: retinal aynlma
loos: kayıp
amount: miktar
visual field: görme alanı
located in the iris: iriste lokalize olan/bulunan
large enough to change: değişecek/değiştirecek kadar büyük
to deform: deforme etmek;şeklini bozmak
the pupil: gözbebeği
pain: ağrı; painful: ağnlı
absence: yokluk
the first step in diagnosis: tanıda/teşhiste ilk adım
to suspect the lesion: lezyondan şüphe etmek/kuşkulanmak
transillumination: transillüminasyon; göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık verme
of some value: biraz değere haiz
in differentiation from: —dan/—den tefrik etmede/ayırım yapmada; differentiation:farklılaşmı
serous retinal detachment: seröz retinal aynlma
a high incidence: yüksek ensidens; büyük sıklık
blind : kör; blindness: körlük
such eyes: bu tür gözler
contained: ihtiva etti/ediyordu; içerdi/içeriyordu
previously unsuspected: daha önce/den şüphe edilmeyen
enucleation: gözün çıkanlması; optik sinirin kesilerek gözün alınması; enükleasyon
it is indicated: endikedir; yapılması gerekir
within the eyeball: göz küresi içinde
evidence o f extraocular extension: göz dışına ilerlemeye/yayılmaya ilişkin delil/ler
exenteration of the orbit: göz kapaklan dahil olmak üzere orbita muhtevasının dışanya çıkanlması
distant: uzak; uzak mesafede
unsightly: göremez olma
to invade: istilâ etmek, tutmak; envaze etmek
the root: kök
can be successfully removed: başanlı bir şekilde çıkanlabilir/ler ya da ahnabilir/ler
have been excised: eksize edilmişlerdir; çıkanlmışlardır
310
m recent years: son yıllarda
by iridocylectomy: iridosiklektomi ile/yoluyla
only fair : sadece iyice
removal of the eye: gözün alınması/çıkarılması
may appear to have eradicated: kökünden çıkarmış gibi görünebilirler
five-year survival: beş yıllık hayatta kalabilme şansı; beş yıl ömür sürdürebilme
of less long • term prognostic significance: daha az uzun-süreli prognostik öneme haiz
thus:böylece
ıı is far better: çok daha iyidir
III -
M E T İN Ü Z E R İN E N O T L A R
I —
Metinde geçen 'eight-five percent' bir dizgi hatası olsa gerek. Bunun doğru şekli
'eighty—five percent' olmalı.
... eyes, one writer reporting that ifadesinde virgül aslında "and" kuvvetinde olup
"reporting" sözcüğünün "reported" ile anlam kazanabildiğini not etmekte yarar
vardır.
Burada 'than for' yerine than that of/for kullanılmış olsaydı daha iyi ve doğru
olurdu.
2—
3—
IV -
S İS T E M A T İK Ç E V İR İ İL E İ K İ Ö R N E K Ç Ö Z Ü M
1—
Blood-bome metastases// may occur // at any time, // and death // may occur//
before local spread occurs // or ocular symptoms appear.
d^ -----
kan yoluyla yayılmalar
Cg -----
vukubulabilir
O
□
herhangi bir zaman/da
b j v-e ag
d
O
vukubulabilir
□
J a^ 1------
yerel yayılma vukubulmadan önce
» a9
göz semptomları ortaya çıkmadan (önce)
ı
EKOK
-----
ölüm
£_ı
Değerlendirme
d
©
b
@
a
0
S = (d + c) + (b + a)
311
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Kan yoluyla yayılmalar herhangi bir zaman/da vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılışı
vukubulmadan ya da göz semptomları ortaya çıkmadan önce vukubulabilir.
Yorum
Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde iki gösterge bulunmasına karşm, 2 Dnın bula»
ması ortaya bir bileşik cümle yapısı ve buna ek olarak bir Ortak Parantez varlığını ortaıa
koymuştur.
Normal cümle = □ - g olarak belirtildiğine göre, 2 □ + 2 g = 2 n.c. + 1
—
Yazar, kaynak metinde iki kez aynı fiili kullandığı için Türkçe'de de vukubulai»
lir aynen tekrarlanmıştır. Sınav - dışı bir çeviri olayında estetik rötuş yapılarak ikinci tm
kullanılan aynı fiil yerine 'meydana gelebilir' kullanılarak metine akıcılık kazandırılabilir.
2—
Removal ö f the eye // may appear to have eradicated // the primary lesioc. İ
but distant metastases // have been reported // 20 years after removal // of da
primary tumor.
d^ ----
gözün çıkarılması/alınması O
C2
-- - -
kökünden çıkarmış gibi görünebilir
Cj
----
primer lezyon/u
bj
EKOK
, fakat
uzak yerde metastazlar
ag
-----
rapor edilmiştir
ag
----
çıkanlma/sın/dan 20 yıl sonra
a^
-----
primer tümörün
d
Değerlendirme
□
O
□
d
®
e
c
S
b
b
©
a
a
S
S = (d + c) + (b + a)
Sonuçlanan Çeviri ürünü
Gözün çıkarılması primer lezyonu kökünden çıkarmış gibi görünebilir, fakat ■
mesafede metastazlar primer tümörün çıkarılmasından 20 yıl sonra rapor edilmiştir.
312
1 orum
Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde sadece tek bir göstergeye karşın 2 □ oluşu,
cümle yapısının bileşik olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü,
2 □ + 1 g = 2 n.c.
V -
P A S A J IN T A M M E T lN Ç E V İR İS İ
G Ö Z lÇ l Y A P I L A R I N P R İM E R K Ö T Ü C Ü L T Ü M Ö R L E R İ
(Kötücül Melanom a, Retinoblastom a, D ik tiom a )
Kötü Huylu Melanoma
Göziçi kötü huylu melanomanın toplam göz hastası popülasyonun % 0,02 — 0,06'
sında vukubulduğu tahmin edilmiştir. Sadece uveal kanalda görülmekte, ve (1) en yaygın
göziçi kötücül bir tümördür. Bu bozukluğa sahip hasların ortalama yaşı ellidir. Hemen
hemen her zaman tek taraflıdır. Yüzde seksenbeşi koroidde, % 9'u siliyer cisimde ve % 6’sı
(2)
inste gorunur.
Koroidal tümörlerin çoğu, özellikle temporal tarafta olmak üzere gözün arka
kısmmdadır. İriste, çoğu kez alt yansı etkilenir, üveal nevüslerin yaygın olmalanna karşm,
göziçi kötücül melanoma zencilerde nâdirdir.
Bu tümör rutin oftalmoskopik tetkik sırasında ya da maküler yayılma yüzünden
bulanıklık nedeniyle sadece bir tesadüf eseri olarak erken evrelerinde görülebilir. Kan yoluyla
yayılmalar herhangi bir zamanda vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılma vukubulmadan ya da
göz semptomlan ortaya çıkmadan önce meydana gelebilir. Glokom geç bir belirti olarak
\ukubulabilir.
Histolojik olarak, bu tümörler iğ hücrelerine, epitelioid hücreler, ve retikuluma
ilişkin değişken sellüler bir tablo arzederler. Uygun bir şekilde sınıflandmldıklannda,
bu özelliklerin prognostik önemi vardır.
Göziçi kötücül melanomalan doğrudan doğruya sklera yoluyla göziçi yapıların
yerel envazyonu ile ya da metastazlarla yayılabilir.
Klinik belirtiler makula tutulmadıkça mutad olarak mevcut değildir. Daha sonraki
evrelerde, tümörün büyümesi büyük miktarda3 görme alanı kaybıyla retinal ayrılmaya yol
açabilir. İris'te bulunan bir tümör irisin rengini değiştirecek ve4 gözbebeğinin şeklini bo­
zacak kadar büyük olabilir. Glokom yokluğunda ağrı vukubulmaz.
Tanıda ilk adım lezyondan kuşkulanmaktır. Göziçi kötücül melanomalann çoğu
oftalmoskopik olarak görülebilir. Göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık vermek,
seröz retinal ayrılmadan ayırım yapmada5 biraz değere haizdir.
Göziçi tümörlerin büyük sıklığı kör, ağrılı ve atrofık gözlerin incelenmesinde bu­
lunmuştur ve6 bir yazar bu tür gözlerin % 10'unun daha önceden şüphe edilmeyen kötücül
melanomalar içerdiğini rapor etmiştir.
Tümörün göz küresi içinde bulunması halinde optik sinirin kesilerek gözün alınması
endikedir. Göz dışına yayılmaya ilişkin delil varsa, mutad olarak göz kapakları dahil olmak
üzere orbita muhtevasının7 dışarıya çıkarılması endikedir. Şayet uzak metastazlar vukubulmuşsa, göz ağrılı ve göremez olmadığı sürece enükleasyon endike değildir. Kökü envaze et­
meyen irisin küçük melanomalan iridektomi ile başanlı bir şekilde çıkanlabilir. Son yıllar­
da, iris kökünü tutan lezyonlar iridosiklektomi ile eksize edilmişlerdir8.
313
Kötücül, melanomalann prognozu sadece iyicedir9. Gözün çıkarılması primer lezyonu kökünden çıkarmış gibi görünebilir, fakat uzak mesafede metastazlar primer tümörün
çıkarılmasından 20 yıl sonra rapor edilmiştir. Böylece, beş yıl ömür sürdürebilme (yaklaş*
olarak % 50) diğer kötücül durumlardan^ kötücül melanomada daha az uzun - süreli prognostik öneme haizdir. İris melanoması için prognoz koroidal tümörlerinkinden çok daha
iyidir.
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G
1—
2—
3—
4—
5—
6—
7—
8—
9—
10—
... görülmekte olup demek daha iyi.
Oluşur.
Burada denilmek istenen "büyük çapta" 'dır.
... rengini değiştirip diyerek akıcılık sağlanabilir.
.. .ayrılmanm ayırımında ya da ayırt edilmesinde.
Kör, ağrılı ve atrofık gözlerin incelenmesinde büyük sıklıkla göziçi tümörlerin
varlığı bulunmuş olup diye cümle'yi Türkçe'de tekrar yazmakta yarar vardır.
İçeriğinin denebilir.
Bu kullanım yerine çıkarılmışlardır denebilir.
Oldukça iyidir kullanımı daha iyi olur.
Burada, ' 'durumdakilerine göre'' denilmesi gerekir.
314
PASAJ ON lKl
R E P L IC A T IO N O F V IR U S E S
Viruses require a living cell to multiply. The host cell must provide not only the
energy and synthetic machinery but also the low molecular weight precursors for the
synthesis o f viral proteins and nucleic acids. The viral nucleic acid carries the genetic
^ecificity to code for all the vims - specific macromolecules in a highly organized fashion.
Is many instances, as soon as the viral nucleic acid enters the host cell, the cellular
metabolism is redirected exclusively toward the synthesis o f new virus particles. In other
esses, however, the metabolic processes o f the host cell are not altered significantly,
although the cell synthesizes viral proteins and nucleic acids. The ability o f a virus to control
a host's metabolic processes depends both upon the nature o f the virus and type o f the
host cell.
During the replicative cycle, viruses use several different methods to transfer
feoetic information from one generation to another. The essential theme, however, is that
specific mRNAs must be transcribed from the viral nucleic acid for successful expression
aod duplication o f genetic information. Once this is accomplished, viruses use cell
components to translate the mNRA. Various classes o f viruses use different pathways to
synthesize the mRNAs depending upon the structure o f the viral nucleic acid.
ark.. Review of
California:
Lange
Publication, 1976, s. 306.)
(E. Jawetz
Microbiology,
D-
ve
Medical
Medical
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
replication: replikasyon, hücre içinde oluşan virüs partikiillerinin aynı atasal yapıda yeni
virüsleri meydana getirme olayı
Tnuses: virüsler
require: gerektirmek, ihtiyacı olmak
a living celi: canlı bir hücre
to multiply: çoğalmak
the host cell: konakçı hücre
must provide: sağlamalıdır
not only...but also: —la/—le + —yip/—yip/—yup/—yüp...(fakat) aynı zamanda
energy and synthetic machinery :eneıji ve sentetik mekanizma
low molecular weight: düşük moleküler ağırlık
315
precursor/s: ön madde/ler; öncü/ler
synthesis: sentez
viral proteins: viral proteinler
nucleic acids: nükleik asitler
carries: taşır
genetic specificity: genetik özellik
code:kod, şifre
to code: kodlamak;kodlanacak; şifrelemek, şifrelenecek
the virus - specific macrompiecules : virüse - özgül makromoleküller
in a highly organized fashion: hayli örgütlenmiş bir şekilde/tarzda
in many instances: birçok durumlarda
as soon as it enters: girer girmez
the cellular metabolism: sellüler/hücresel metabolizma
is redirected: tekrar/yeniden yönlendirilir
exclusively: kendine has/özgü bir şekilde
toward: —a/—e doğru
new virus particles: yeni virüs partikülleri
the metabolic processes : metabolic proçesler/i; metabolik süreçler
are not altered:değişmez, değişmemektedir
significantly: anlamlı/önemli olarak
ability: yetenek
depends upon: —a/—e bağlıdır/dayanmaktadır
the nature (o f): tabiatı; nicelik ve niteliği
during the replicative cycle: replikatif siklüs sırasında; aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu
siklüsü sırasmda
several different methods: çeşitli farklı yöntemler
to transfer: iletmek
genetic information: genetik bilgi
from one generation to another: bir nesilden diğerine
the essential theme: temel tema/düşünce/yaklaşım; thought: düşünce; approach : yaklaşım
specific mRNAs : spesifik mRNA lar
must be transcribed: geçiştirilmelidir; yazılmalıdır, aktarılmalıdır
successful expression: başarılı ifade/belirtiliş
duplication: duplikasyon
once this is accomplished: bu başarıldı mı; bu başarılmaya görsün
cell components : hücre komponentleri/bileşenleri
to translate: yer değiştirmek; bir yerden diğerine geçmek
III (a)
(b)
Ç E V İR İ N O T L A R I
Replication için Türkçemizde tek bir sözcük olmadığından genellikle replikasyon
kullanılmaktadır.
İngilizce'den Türkçe'ye host sözcüğünü çevirirken, buna konak ya da evsahibi
demek gerekir. Bir paraziti barındıran host olduğuna göre, konakçı kullanımı
yanlıştır. Nevarki bu kavram Türkçe literatüre böyle yerleşmiş bulunmakta ve
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Oysa bir virüs en iyi niyetle konuk olabilirdi!
316
I V - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
b-^
virüsler/i/n
O
a3
gereksinimi/ihtiyacı vardır □
a2
canlı bir hücre/ye
a^
çoğalmak için
b _ _®
a
0
S=b +a
(ü)
f bj
— - konakçı hücre O
sağlamalıdır □
4
I----al
1sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil
fakat aynı zamanda
a3 ..............................düşük moleküler ağırlıklı
ön maddeleri de
- -t -, viral proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için
a2 J
r.......
b .
â’ ’ ’ â ’
_
’
S=b+a
(üi)
b^
viral nükleik asit
a^
taşır
a4 ■—
genetik özelliği
ag
kodlanacak
O
□
bütün virüse özgül makromoleküller için
a^
b . ,®.
â’ " ’ [İl’
hayli örgütlenmiş bir şekilde
’
S=b + a
(iv) birçok durumlarda, ^
Cj
viral nükleik asit konakçı hücreye girer girmez
317
bl
---
tekrar/yeniden yönlendirilir □
a3
a2 — '
2t
b
©
a
S
kendine has/özgü bir şekilde
yeni virüs partiküllerinin sentezine doğru
ai
c
sellüler/hücresel mekanizma O
(+ )S = b + c + a
(v)
mamafih, diğer olgularda,
Cl
----
b2 - - - -
c
©
b
B
a
2t
değişmez/değişmemektedir □
anlamlı/önemli olarak
bl
al
konakçı hücrenin metabolik proç esleri/süreçleri O
— ■
hücrenin viral proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağ
men
(+ >S = c + a + b
(vi)
b3
bir virüsün yeteneği O
b2
kontrol edecek
bl
....
a2 — *
ai
b
©
a
m
konakçının metabolik proçeslerini
bağlıdır/dayanmaktadır □
gerek virüsün tabiatına/nicelik ve niteliğine gerekse konakçı hüc
renin tipine
S= b+a
(vii) replikatif siklüs sırasında/replikasyo n siklüsü sırasında
bx ■* ■■
virüsler O
318
a5 -----
çeşitli farklı yöntemler
a4
iletmek için
a3
genetik bilgi
a2
bir nesilden diğerine
aı
b
G>
a
m
kullanır/lar □
=b+a
(viii) mamafih(+)
temel tema/düşünce/yaklaşım O
C1
bl
....
a3 " * *
a2
al
c
©
b
m
a
—dir/—dir/—dur/—dür □
ki spesifik mRNA 1ar geçiştirilmelidir -*• aktanlmalıdır/lar -*• spe­
sifik mRNA lann aktanlmalannm gerektiği
viral nükleik asitten
genetik bilginin başarılı bir ifadesi/belirtilişi ve düplikasyonu için
2t
S= c + a+ b
(ix)
C1
bı ■■■■
a3 ■ " *
a2
al
c
2t
b
©
a
0
bir defa/kez ki bu başarılır -*■ buj başarıldı mı/bu başarılmaya gör­
sün
virüsler 0
kullanır/lar □
hücre komponentlerini/bileşenlerini
mRNA'yı bir yerden diğerine geçirmek için/mRNA’nın yer deği­
şimini sağlamak için
S=b+ c+ a
319
V -
E L D E E D İL E N T A M M E T lN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
V İR Ü S / L E R lN R E P L İK A S Y O N U
Virüslerin çoğalmak için canlı bir hücreye ihtiyacı vardır. Konakçı hücre1 sadece
enerji ve sentetik mekanizmayı değil fakat aym zamanda viral proteinlerin ve nükleik asit­
lerin sentezi için düşük moleküler ağırlıklı ön maddeleri de sağlamalıdır. Viral nükleik aat
hayli örgütlenmiş bir şekilde bütün virüse özgül makromoleküller için kodlanacak genetik
özelliği taşır. Birçok durumlarda, hücresel mekanizma viral nükleik asit konakçı hücreye2
girer girmez yeni virüs partiküllerinin sentezine doğru3 kendine özgü bir şekilde tekrar yön­
lendirilir. Mamafih, diğer olgularda, konakçı hücrenin4 metabolik süreçleri hücrenin vinl
proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağmen5 önemli olarak değişmemekteds.
Bir virüsün yeteneği gerek virüsün nicelik ve niteliğine gerekse konakçı6 hücrenin tipine
bağlıdır.
Replikatif siklüs sırasında7, virüsler bir nesilden diğerine genetik bilgi iletmek için
çeşitli farklı yöntemler kullanırlar. Mamafih, temel tema8, genetik bilginin başarılı belirti­
li şi ve duplikasyonu için viral nükleik asitten spesifik mRNAlann aktarılmalarının gerektiğidir9.
Virüsler, bu başarıldı mı, mRNA mn yer değişimini sağlamak için hücre bileşenlenni kullanırlar.
V I-
E S T E T lK R Ö T U Ş V E E D ÎT ÎN G
1-
Çeviri Notlan (b)'de de belirtildiği gibi konakçı hücre deyimi doğru değildir. Bun^
konak hücre ya da konak olarak işlev gören hücre demek gerekir.
. . . konak hücreye...
" . . . sentezi yönünde" demek daha iyi.
. . . konak hücrenin...
. . . sentez etmekle beraber.. .
. . . konak__
Bu kullanımı açıp, "Aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu siklüsü sırasında,” &yebiliriz.
"Esas görüş" demek daha yerinde olur.
\ . . . asitten spesifik mRNAlann aktarılmalannın gerekli olduğudur."
2
3
4
5
6
7
-
89 -
320
PASAJ ONÜÇ
Essential drugs are those that satisfy the health care needs o f the majority o f the
Mpulation; they should therefore be available at all times in adequate amounts and in the
ippropriate dosage forms.
The choice o f such drugs depends on many factors, sucn as the pattern o f prevalent
diseases; the treatment facilities; the training and experience o f the available personnel; the
financial resources; and genetic, demographic, and environmental factors.
Only those drugs should be selected for which sound and adequate data on efficacy
and safety are available from adequate clinical studies and for which evidence o f
performance in general use in a variety o f medical settings has been obtained.
Each selected drug must be available in a form in which adequate quality, including
bioavailability, can.be assured; its stability under the anticipated conditions o f storage and
jse must be established.
(WHO, The Use of Essential Drugs, Geneva,
1983, p , 9)
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
essential drugs: temel droglar
that satisfy: tatmin eden; karşılayan
health care needs: sağlık bakım ihtiyaçtan ya da gereksinimleri
the majority: çoğunluk
population: nüfus
therefore: dolayısıyla
available: mevcut; piyasada mevcut
at all times: her zaman
adequate amounts: yeterli miktarlar
appropriate dosage forms: uygun dosaj şekilleri
the choice: seçimi
selection: seçim
depends on: - a'yaI -e'ye bağlıdır, dayanmaktadır
such as: gibi
the pattern o f prevalent disease: mevcut hastalık şekli
treatment facilities: tedavi imkânlan
training: staj
experience: tecrübe, deneyim
321
available personnel: mevcut personel
financial resources: man kaynaklar
genetic, demographic and environmental factors: genetik, demografik ve çevre faktöıla
only
should be selected: sadece o droglar seçilmelidir
sound and adequate data: sağlam ve yeterli veriler
efficacy and safety: etkinlik ve emniyet
clinical studies: kliniksel incelemeler
evidence o f performance: kullanılabilirlik delili ya da kanıtı
general use: genel kullanım
a variety o f medical settings: çeşitli tıbbî durumlar
to obtain: elde etmek
quality: kalite
including bioavailability: biyolojik yararlılık dahil
to aşure: garanti etmek; temin etmek
stability: dayanıklılık
anticipated: beklenilen
conditions o f storage: depolama koşullan
must be established: tesbit edilmelidir
TAM METİN TÜRKÇE ÇEVİRİ
Temel droglar nüfusun çoğunluğunun sağlık bakım gereksinimlerini karşılıyı
droglardır; dolayısıyla, yeterli miktarlarda ve uygun dosaj şekillerinde her zaman mevo
olmaları gerekir.
Bu tür droglann seçimi mevcut hastalıkların şekli, tedavi imkânları, mevcut eleraa
lann eğitim, staj ve deneyimi, malı kaynaklar ve genetik, demografik ve çevre faktörleri 0
birçok faktörlere dayanmaktadır.
Yeterli kliniksel incelemeler sonucu etkinlikleri ve salimen kullanabileceklerine dİ
sağlam ve yeterli verileri ortaya konulup çeşitli tıbbi durumlarda genel kullanımda k d
nılabileceklerine ilişkin kanıtlan elde edilmiş olan droglar sadece seçilmelidir.
Seçilmiş bulunan her drog, biyolojik yararlılık dahil yeterli kalitenin garanti e4
diği bir şekilde olmalıdır; beklenilen depolama ve kullanım koşullan altında dayanıkU(
tesbit edilmelidir.
(Dünya Sağlık Teşkilâtı, Temel Drog Kullana
Cenevre, 1983, s. 9)
'
322
ONDÖRT
Tracheotomy is done to form a temporary opening in the trachea. Traecheostomy,
te wfcfch the trachea is brought to the skin and sewed in place, provides a permanent opening.
Usually tracheostomy is done in connection with laryngectomy.
Basically there are two groups of patients requiring tracheotomy. Occasionally
tracheotomy is done in other patients for somewhat special reasons—for example to reduce
the dead air space in a patient with chronic pulmonary disease or to provide a convenient
and safe method o f administering positive pressure ventilation in a comatose or unconscious
patient.
Patients iirthe first group have an obstruction at or above the level o f larynx. The
obstruction is caused by conditions such as carcinoma o f the larynx (Pig. 9—1), foreign
bodies in the larynx, angioneurotic adema o f the larynx, severe infections o f the neck,
larynx and oral cavity, and trauma to the mandible or tongue. Patients with tracheal stenosis
or tracheosophageal fistula may also require tracheotomy. These patients are in danger o f
asphyxia. All that is needded to restore an! air - way is to provide an opening into the trachea
under the point o f obstruction.
(David D. DeWeese and William H. Saunders,
Textbook of Otoloryngology, Saint Louis .
The C. V. Mosby Co., 1968, s. 129.)
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
tracheotomy : trakeotomi; trakeamn ön duvarını kesitle açma
is done: yapılır
temporary opening: geçici bir açıklık/delik
trachea: trakea
tracheostomy: trakeostomi; trakeamn ön duvarında delik açma
the skin: deri
is sewed in place: yerine dikilir
to provide: sağlamak
a permament opening: kalıcı/devamlı bir açıklık/delik
usually: mutad olarak, alışılagelmiş tarzda
in connection with: ile ilgili olarak; ile bağlantılı olarak
basically: temel olarak, esasen
patients requiring...:... gerektiren hastalar
occasionally: arasıra, zaman zaman
for somewhat special reasons: oldukça özel nedenlerle
323
for example: örneğin, meselâ
to reduce: azaltmak
the dead air space: öKi hava alanı/mesafesi
chronic pulmonary disease: kronik akciğer hastalığı
a convenient and safe method: uygun/ kolay ve emin bir yöntem
administering positive pressure ventilation: pozitif basınçlı havalandırma uygu laması/uygı
layarak
comatose or unconscious: komatoz ya da şuuru kapalı
obstruction: obstrükâyon, tıkanma, engel
at or above the level: seviyesinde ya da seviyesi üstünde
is caused by: ile sebebiyet verilir
conditions: durumlar, koşullar
such as: gibi
carcinoma o f the larynx: larenks karsinomu
foreigh bodies: yabancı cisimler
angioneurotic edema: anjionörotik ödem
severe infections: şiddetli/ciddi enfeksiyonlar
the neck, larynx, and oral cavity: boyun, larenks ve oral kavite
trauma: travma
the mandible or tongue: mandibula ya da dil
tracheal stenosis: trakeal stenoz/darlik
tracheoesophageal fistula: trakeoösofageal fistül
in danger o f atphyxia: asfîksi tehlikesinde
III—
SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE IKI ÖRNEK CÜMLE
(i)
bg -----
trakeostomi O
bı
ki trakea cilde getirilir ve getirildiği yere dikilir -►trakeanm cilde
getirilip getirildiği yere dikildiği
-----
sağlar/sağlamaktadır □
devamlı bir açıklık/delik
EKOK
b
Değerlendirme
a
b
0
a
S
S= b +a
(ii)
arasıra (+)
b^ -----
trakeotomi O
Sj
yapılır □
j
324
z l" * 'l
al |
•
^'^e r hastalarda
oldukça özel nedenlede
— örneğ
a6
' - azaltmak için
t
ölü hava alanmı/mesafesini
a5
t
a4
bir hastada
t
krgnik akciğer hastalıklı
a3
ya da
sağlamak (için)
a10|
t
uygun/kolay ve emin bir yöntem
t
pozitif basınçlı hava/landırma uygulamasında
t
ı
EKOK
b
a7İl
komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada
Değerlendirme
a
b
©
a
Ci
W s = b+a
IV -
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
Trakeotomi trakeaya geçici bir delik oluşturmak1 için yapılır. Trakeanın cilde
getirilip getirildiği yere dikildiği trakeostomi devamlı bir açıklık2 sağlamaktadır. Mutad
olarak, trakeostomi latengektomi ile bağlantılı olarak yapılır.
Temel olarak, trakeotomi gerektiren3 iki grup hasta vardır. Arasıra, trakeotomi
oldukça özel nedenlerle ------ örneğin kronik akciğer hastalıklı bir hastada ölü hava ala­
nını4 azaltmak ya da komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada pozitif basınçlı havalandırma
uygulamasında uygun5 ve emin bir yöntem sağlamak için yapılır.
tik gruptaki hastaların larenks seviyesinde ya da üstünde bir obstrüksiyonlan vardır.
Obstrüksiyona larenks karsinomu (Şekil 9—1), larenkste yabancı cisimler, larenksin anjionörotik ödemi, boynun, larenksin ve oral kavitenin şiddetli5 enfeksiyonu, ve mandibula ya
da dil travmaları gibi durumlar neden olur6. Trakeal stenoz ya da trakeoösofageal fıstülü olan
hastalar da trakeotomiye ihtiyaç gösterebilirler. Bu hastalar asfıksi tehlikesindedirler7.
Hava yolunun restore edilmesi8 için gereken tüm uygulama, obstrüksiyon noktası altında
trakea içine doğru9 bir açıklık sağlamaktır.
325
ESTETİK RÖTUŞ VE EDİTiNG
1—
2—
" . . . geçici bir delik açmak" demek daha iyi.
. . . kalıcı bir delik...
Bunu, "trakeotomi'ya ihtiyaç gösteren" olarak belirtmek daha doğru olur.
. . . ölü hava mesafesi.. .
"Şiddetli" yerine "ciddi" sözcüğünü kullanmak gerekir.
Cause fiili, her zaman olduğu gibi Türkçe'ye geçişte çatı değiştirerek anlam kazan­
mıştır.
Bu cümle Türkçe'de, "Bu hastalar asfiksi tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır"
şeklinde daha güzel bir ifade ile belirtilebilir.
"Restore edilmesi" yerine "düzeltilmesi" kullanılabilir.
Sadece, "trakea'ya" da denebilir.
o> cn
CO
V -
7—
8—
9—
326
PA SA J ONBEŞ
Whether the general anesthetic is administered by inhalation or intravenously, the
desired effect is loss o f consciousness at a safe and controlled rate. The anesthetic achieves
this by depressing the central nervous system and consequently altering the "normal
respiratory pattern and interfering with the normal mechanism o f gas exchange.' '
Anesthetics are not immediately exhaled or excreted; therefore, their residual
effects during the immediate postoperative period can significantly depress the medulla,
the central control o f respiration. As a result, the respiratory drive is not as responsive to
carbondioxide as it is in the unanesthetized patient, and varying degrees o f alveolar
hypoventilation will occur.
Hypoventilation can also result from the residual effects o f muscle relaxants such
as sucdnylcholine chloride, tubocurarine chloride, pancuronium bromide, and gallamine.
These are commonly used in conjunction with the general anesthetics and affect contrac­
tion o f the muscle at the neuromuscular junction.
(Association
of
Operating
Denver, 28 :6 , 1046, 1978.)
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
general anesthetic: genel anestetik
is administered: verilir, uygulanır
inhalation: enhalasyon; içe nefes alma
intravenously: entravenöz olarak, ven içine
the desired effect: arzulanan etki
loss o f consciousness: şuur kaybı
safe: salim, emin
controlled rate: kontrollü hız
to achieve, başarmak, gerçekleştirmek
by depressing: deprese ederek, baskılayarak
the central nervous system: merkezî sinir sistemi
consequently: bunun sonucu olarak
by altering: değiştirerek
normal respiratory pattern: normal solunum şekli
to interfere: kanşmak, müdahale etmek; to intervene: müdahale etmek
mechanism o f gas exchange : gaz değişimi mekanizması
immediately: derhal
to exhale: dışa solumak
327
Room
Nurses,
to excrete: itrah etmek; at(il)mak
therefore: dolayısıyla
residual effects: kalıntısal etkiler
immediate postoperative period: ameliyat sonrası sürenin hemen sonrası
the medulla: ilik
respiration : solunum
as a result: bunun bir sonucu olarak
the respiratory drive: solunum çabası
responsive: cevap verici
as it is: olduğu kadar
unanesthetized patient: anestezi olmamış hasta
varying degrees: değişen dereceler
alveolar hypoventilation: alveolar hipoventilasyon
to occur: vukubulmak
can also result from: —dan/—den da/de sonuçlanabilir/olabilir
muscle relaxants: kas gevşeticileri
are commonly used: yaygın bir şekilde kullanırlar
in conjunction with: ile bağıntılı olarak; ile birlikte
to affect: etkilemek; to effect: uygulamak; an effect: bir etki
contraction: kasılma
the neuromuscular junction: nöromüsküler kavşak, kesişme/bitişme noktası
III -
G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
(a)
Kaynak metinde "whether" ile başlayan cümlecik aslında dilek kipi espn ■.'inde­
dir. Bunu çevirirken, "ister . . . isterse” kullanımından ya da —sı - sı --su-sü
Anahtarından yararlanmakta yarar vardır.
İngilizce'deki ". . . .by depressing
,altering . . . and interfering., kullanımına
dikkat etmek gerekir. Bu cümle'de "by" edatı üç yerde de geçerli olup tekrarlanma­
sı çeviri işlemlerinde Ortak Parantez işlemine işaret etmektedir.
". . . the medulla, the central control o f respiration" denirken isiu.o^n sonra sıfat
durumunu gözlemek ve bunun aslında ". .. the medulla which is the central control
o f respiration” olduğunu not etmek, çeviriyi buna göre yapmak gerekir.
" . . . as responsive
as it is" kullanımı birinci derecede iyelik durumunu örnekle­
mektedir. Aynı cümle de "is not" bağımsız tam - zamanlı bir fiil işlevini görmek­
tedir.
(b)
(c)
(d)
IV -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
0)
c„
- — - ister genel anestetik enhalasyon/içe soluma isterse veri içine yapıl­
sın
Cj
-.>-- arzulanan etki O
V
-----
9
—dır/dir/—dur/—dür
— - şuur kaybı
328
□
salim ve k on tro llü bir hızla -»■ hızda
aı
c
®
b
[1
a
21
S = c + a+ b
(ü)
anestetik O
bunu başarır -» gerç e k le ş tirir □
a^ P~-' • - ı
m erk ezi sinir sistem ini baskılayarak
ve bunun sonucu olarak
'
" norm al solunum
ş e k lin i" d e ğ iş tire re k
ve
kanşarak
t
“ norm al gaz d e ğiş im i m ekanizm asına"
©
a
S = b + a
( iü )
dj
—
-
c-^
-- - -
an estetikler
O
hem en/derhal d ışa solunm az y a da atılm az
kalıntısal etk ile ri
U1
a3
a2
al
□
O
a m e liyat sonrasını hem en izle y en süre iç in d e
adam akıllı baskılarlar
□
iliğ i
ki m erk e zi solunum kontrolüdür
olan
a
©
S = (d + c) + (b + a)
329
-»■ m erk e zî solunum k on trolü
(iv )
bunun sonucu o l a r a k ^
solunum çabası O
C1
d e ğ ild ir □
dl
a yn ı oranda k a rb o n d iy ok site cevap verici
c3
o ld u ğu kadar
c2
C1
anestezi olm am ış hastada
.ve
bl
vukubulacaktır □
al
e
©
d
S
c
2t
b
©
a
a
d e ğ iş e n d erecelerd e alveolar h ip ova n tilasyon O
( + ) s = (c + a + b ) + (b + a)
(v )
h ip ova n tilasyon O
bl
de son u çlanabilir □
a4
kas gevşeticilerin in kalıntısal etk ilerin d en
a3
gibi
a2
sukk inilk olin k lorid , tubokurarin k lorid , pan k u ron yu m b rom id
al
ve gallam in
b
©
a
a
S= b + a
(v i)
bunlar O
yaygın olarak
(+)
b9
kullanılmaktadır
□
genel an estetiklerle b a ğ ın tılı olarak/birlikte
ve,
3
a2
e tk ilerler □
kas kasılması/nı
330
a-^ ----c
<D
b
m
a
Sİ
nörömüsküler kavşakta
ı+ \
S = (c + ' > b) + (a)
V -
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V lR l Ü R Ü N Ü
Arzulan etki, ister genel anestetik enhalasyon isterse ven içine yapılsın1 > salim ve
kontrollü bir hızda şuur kaybıdır. Anestetik merkezî sinir sistemini baskılayarak ve bunun
sonucu "normal solunum şeklini" değiştirerek ve "normal gaz değişimi mekanizmasına"
karışarak2 bunu gerçekleştirir.
Anestetikler hemen dışa solunmaz ya da atılmaz; dolayısıyla ameliyat sonrasını
hemen izleyen süre içinde kahntısal etkileri merkezî solunum kontrolü olan iliği adamakıllı
baskılarlar. Bunun sonucu olarak, solunum çabası anestezi olmamış hastada olduğu kadar
aynı oranda3 karbondiyoksite cevap verici değildir ve değişen derecelerde alveolar hipovantilasyon vukubulaçaktır.
Hipovantilasyon sukkinilkolin klorid, tubokurarin klorid, pankuronyum bromid
ve gaHamin gibi kas gevşeticilerinin kalıntısal etkilerinden de sonuçlanabilir. Bunlar yaygın
olarak genel anestetiklerle birlikte kullanılmaktadır ve nörömüsküler kavşakta kas kasılma­
sını etkilerler.
VI -
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT iN G
1—
Bu cümleciği bir açıcı olarak değerlendirmek ve daha da akıcı bir şekilde ifade et­
mek olanağı gerek çeviri sistemimiz gerekse dilsel açıdan çeviri ürünümüze etkinlik
kazandırabilir. O zaman cümle'yi şöyle sunarız: "Genel anestetik ister iç e solunum
isterse ven içine uygulama tarzında olsun, arzulanan etki..."
Bu sözcük anlamsal karışıklığa neden olabilir. Bunun yerine, 1'müdahelede buluna­
rak" demekte yarar vardır.
"Aynı oranda" demeye gerek yok. "Olduğu kadar" bu anlamı da kapsamaktadır.
2—
3—
331
PASA J ONALTI
Spine and thorax
Fractures o f the spine may involve the vertebral bodies or the posterior elements—
transverse processes and spinous processes. Injuries o f the vertebral bodies tend to occur
from compression, flexion or twisting forces, whereas the posterior elements are more
likely to be damaged by direct violence.
Many spinal injuries are benign and cause little or no permanent disability. The
important exception, o f course, is a major vertebral fracture or displacement in which the
spinal cord or cauda equina is damaged. These are grave injuries, often resulting in
permanent paralysis.
Fractures of the thoracic cage may be relatively minor injuries, as for instance
when a single rib is fractured. But chest injuries must never be regarded lightly because
complications are common and often serious. Indeed, a major crushing injury o f the chest
is one o f the most lethal emergencies in the whole relam o f accident surgery.
J.Crawford
Adams,
O u tlin e
of
Fractures
(london: Churchill Livingstone, 1983) p . 97.
II-
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
spine: omurga
thorax : toraks, gögüs
fracture/s: kink/lar
may involve: iç erebilir/ler; etkileyebilir/ler
vertebral bodies: vertebral/omura ilişkin cisimler
posterior elements: arka elemanlar
transverse processes: spinal laminalann ekleminden çıkan arkaya - doğru yönlenen çıkın­
tılar; dikensi çıkıntılar
injuries: incinmeler, zedelenmeler; wounds: yaralar
tend to occur: vukubulma eğilimindedirler
compression: sıkış(tır)ma; baskılama; baskı altında kalma
flexion: fleksiyon; bükülme; burkulma
twisting forces: bükücü kuvvetler
whereas: oysa, halbuki
more likely: daha olası/muhtemel; daha ziyade
to be damaged: hasar görmek; hasara uğramak
332
direct violence: direkt şiddet
spinal injuries: spinal incinmeler; omurga incinmeleri
to cause: sebep/neden olmak
little or no permanent disability: az ya da hiçbir kalıcı sakatlık
exception: istisna
of course: tabii
major vertebral fracture: büyük/önemli vertebral bir kırık
displacement: normal yerinden çıkma; çıkık; dislocation: çıkık
spinal cord: medulla spinalis; omurilik
cauda equina: omurilikte lumbar ve sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demet
grave injuries: vahim/çok ciddî incinmeler/yaralar
result in: ile sonuçlanırlar
permanent paralysis: kalıcı paralizi; devamlı felç
the thoracic cage: göğüs kafesi
relatively: nisbeten
minor injuries: küçük incinmeler/yaralar
as for instance: durumundaki gibi; as: gibi; for instance: örneğin
indeed: gerçekten
crushing injury: ezici yara
' the chest: göğüs
a single rib: tek bir kaburga kemiği
must never be regarded lightly: asla hafife alınmamalıdır
common: olağan, yaygın
serious: ciddî
lethal emergencies: ölüme yol açan hayatı âcil durumlar/tehlikeler
the whole realm: bütün dünya
accident surgery: kaza cerrahisi
III (a)
(b)
(c)
(d)
(e)
G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
Burada "involve" sözcüğü "etkilerler" anlamındadır. Oysa genellikle bu sözcük
tutmak, sarmak, musabetmek, rol oynamak, parmağı olmak gibi anlamlarda kul­
lanılmaktadır.
" . . . cause little or no permanent disability" kullanımına dikkat etmek gerekir.
Dilbilgisel açıdan cause fiili olumlu olarak kullanılmış, ancak cümledeki ikinci
olumsuz tümleç ile olumsuzluğa da kaymış, yani do not cause olmuştur. Çeviri'de
bu hususa dikkat edilmediği taktirde hata yapmak kaçınılmaz hal alır.
Injuries sözcüğünden sonra zarf often ve present participle resulting kullanımı
arada which'in saklı olduğunu ve aslında resulting sözcüğünü etken bir fiil forsunda
olduğunu göstermektedir. Çeviri işleminde often'm marja, dışarıya yazılması sis­
tem kriterleri uyarınca zorunludur. Ayrıca resulting'i burada fiil gibi çevirmek
olanağı da vardır.
. . must never be regarded lighty" burada en iyi "asla hafife alınmamalıdır"
şeklinde Türkçe'ye aktarılabilir.
". . . common and often serious" kullanımını, "yaygın/sık ve çoğu kez ciddî"
şeklinde çevirmek mümkündür.
333
IV -
s is t e m a t ik ç e v ir i il e ik i ö r n e k c ü m l e
(i)
birçok omuriliği incinmeleri O
—dır/—dir/—dur/—dür □
iyicil
ve
neden olurlar □
az bir sakatlık /sakatlığa
ya da
(neden olmazlar) □
hiçbir kalıcı/devamlı sakatlık/sakatlığa
EKOK
e
Değerlendirme
d
e
0
d
51
2t
0
0
S = (e + c + d) + (b) + (a)
(ü)
bunlar
O
—dır/—dir/—dur/—dür
□
vahim/son derece ciddi incinmeler/ yaralar
çoğu kez(+ )
a2
al
EKOK
c
ki sonuçlanırlar -*■ sonuçlanan
kalıcı bir paralizi ile/devamlı bir felç ile
Değerlendirme
0
b
b
[1
a
a
2' î
S= c+
V -
c
a + b
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
O M U R G A V E GÖGÜS
Omurga kırıklan omura ilişkin cisimleri ya da arka elemanları • — enlilemesiM
çıkıntıları ve spinal laminalardan arkaya-doğru yönelen çıkıntılan ___ etkilerler. Ve*
334
tebral cisimlerin incinmesi sıkışma, fleksiyon ya da bükücü kuvvetlerden1 vukubulma eği­
limindedir, oysa2 arka elemanlar daha ziyade direkt şiddetle3 hasara uğrarlar.
Birçok omurga incinmeleri iyicil olup az bir sakatlığa4 neden olurlar ya da hiçbir
kalıcı sakatlığa neden olmazlar. Tabii önemli istisna, omuriliğin ya da omurilikte lumbar ve
sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demetin hasar gördüğü önemli vertebral kırık ya da
yerinden oynamadır5. Bunlar çoğu kez kalıcı bir paralizi ile sonuçlanan vahim6 incinmeler­
dir7.
Göğüs kafesi kırıklan, tek bir kaburga kemiğinin kırıldığı8 durumunda olduğu gibi,
nisbeten küçük incinmeler9 olabilir. Fakat göğüs yaralan, komplikasyonlar yaygın ve çoğu
kez ciddî olduğundan asla hafife alınmamalıdır1'0. Gerçekten, göğüsün ciddî bir şekilde
eziklik göstererek yaralanması bütün kaza cerrahisi dünyasında en çok ölüme yol açan âcil
durumlardan biridir11.
VI -
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G
1—
2—
. . . bükücü darbelerden...
" . . . bükcü darbeler sonucu oluşma eğilimine karşılık . . . " demek daha akıcı olur.
. . . doğrudan doğruya bir darbeyle.. .
Burada denilmek istenen, "önemsiz bir sakatlığa" ya da "hafif bir sakatlığa"
olsa gerek.
. . . ya da çıkıktır.
. . . son derece ciddi...
. . . yaralardır.
Burada, 'kırılması' demek daha doğru olur.
küçük yaralar...
Bunu olumlu bir şekilde belirtmek anlamı daha iyi iletilebilir: " . . . . olduğundan,
her zaman gereken ciddiyetle ele alınmalıdır."
Cümleyi, ". . . ölüme yol açan hayatî tehlikelerden biridir" şeklinde noktalamak
belki daha anlamlı olur.
3—
4—
5—
6—
7—
8—
9—
10—
11 —
335
PASAJ ONYEDİ
Innervation o f the Gastrointestinal Tract
There are 2 major networks o f nerve fibers that are intrinsic to the gastrointestinal
tract: the myenteric nerve plexus (Auerbach’s plexus), between the outer longitudinal and
middle circular muscle layers; and the submucous plexus (Meissner's plexus), between the
middle circular layer and the mucosa (Fig. 26—1). The plexuses contain nerve cells with
processes that originate in receptors in the wall of the gut or the mucosa. The mucosal
receptors are probably chemoreceptors that sense the composition of the intestinal contents
or mechanoreceptors sensitive to stretch o f the intestinal wall. The nerve cells innervate
hormone-secreting cells and all the muscle layers in the mucosa. The plexuses are responsible
for peristaltic and other contractions, and coordinated motor activity occurs in the total
absence o f extrinsic innervation.
The intestine receives a dual innervation from the autonomic nervous system,
with parasympathetic cholinergic activity generally increasing the activity of intestinal
smooth muscle and sympathetic adrenergic activity generally decreasing it. The parasym­
pathetic fibers are preganglionic and generally end on the nerve cells o f the myenteric and
submucous plexuses. The sympathetic fibers are postganglionic, and most of them also end
on the nerve cells, although some innervate blood vessels and others appear to end directly
on intestinal smooth muscle cells.
F.
G anong,
Physiology
W illiam
(B eiru t
R eview o f Medical
Lange
Pub lication s, 1 9 7 9 ), p. 371.
I -
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
innervate: sinirle donatmak ya da döşemek; ennerve etmek
innervation: ennervasyon; sinirle döşeme ya da donatma
the gastrointestinal tract: gastro entesti nal yol; yemek yolu
major: büyük; başlıca
network: ağ
intrinsic:yapı ya da doğasında varolan
nerve fibers: sinir lifleri
nerve plexus: sinir ağı
outer: dış/ta/ki; dış tarafta
longitudinal: boylamsal
336
M edical
ııddle: orta
circular muscle layers: dairesel kas tabakaları
contain: ihtiva eder; iç erir/ler
processes: çıkıntılar; uzantılar; protrusion: çıkıntı; elongation: uzantı
originate: kaynaklanmak; çıkmak; köken almak
receptor: reseptör, alıcı
the wall o f the gut : barsak duvarı, cidan
probably: muhtemelen
chemoreceptors: kemoreseptörier; kimyasal alıcılar
sense, to: algılamak
composition: terkip
content: içerik
mechanoreceptors: mekanoreseptörier; mekanik alıcılar
sensitive: hassas; duyarlı
strech/ing: gerilim; to stretch: germek
hormone - secreting : hormon - salgılayıcı
are responsible fon için sorumludurlar
contraction: kasılma
coordinated motor activity: koordine ya da uyumlu motor faaliyeti
occür^to :vukubulmak
total absence: total/tam yokluk ya da bulunmayış
extrinsic: ekstrensik; dış kökenli
dual: çifte, ikili
increase: art(ır)mak
decrease: azal(t)mak
end, to: sonlanmak; sona ermek
blood vessels: kan damarları
appear to end: sonlanır gibi görünür/ler
directly: doğrudan doğruya
smooth muscle cells: düz kas hücreleri
II -
GRAMER N O TLARI
(a)
Nerve cells with processes burada nerve cells having ya da which have processes
anlamında kullanılmaktadır.
. . . mechanoreceptors sensitive kullanım! isimden sonra sıfat uygulaması olup iki
sözcük arasında which/that are saklı tutulmaktadır.
. . . sensitive to stretch kullanımında stretch fiil değil to edatından sonra kullanı­
lan bir isimdir.
. . . hormone - secreting kullanımı isim olan cells'den önce kullanılan bir present
participle'dır. Dolayısıyla bu, sıfat etiketi ve fonksiyonunu taşımaktadır.
The plexuses are responsible............. . and coordinated motor activity
elimle­
rinde, and sözcüğünden önce bir virgül kullanıldığı için bileşik cümle yapısında ol­
duğunu vurgulamaktadır.
The intestine receives
, with
decreasing it cümlesinde with sözcüğü as a
result o f which ağırlığını taşımaktadır.
(b)
(c)
(u)
(e)
(f)
337
III-
Ç E V İR İ N O T L A R I
(a)
(e)
Metinde kullanılan innervation sözcüğünü sinirlendirme olarak çevirmek yanıltıcı
ohıp yerinde olmaz. Bunu ya ennervaşyon ya da sinirle donatım/donatma veya
döşeme olarak çevirmek daha iyi olur.
. . . mechanoreceptors sensitive to strecth'in çevirisi ki değişkenlik rötuşundan
sonra, gerilimine duyarlı/hassas olan olarak gerçekleştirilir.
. . . hormone • secreting cells kullanımını hormon - salgılayıcı hücreler olarak çevir­
mek doğru olur (bkz. Gramer Notlan (d)).
. . ., with parasympathetic cholinergic activity generali increasing.............. cümle­
sinde with sözcüğünün çevirisi —siyla ya da -sı/—si sonucu olarak Türkçe-ye ç e v­
rilebilir.
. . . appear to end kullanımını çevirirken sonlanır gibi görünür demek gerekir.
III -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V lR l
(b)
(c)
(d )
Metindeki cümleleri parçalara ayırdıktan sonra yapılan işlemler ve sentez aşağıdaki
gibidir:
0)
vardır □
başlıca iki sinir lifi ağı O
ki gastroentestinal yolun yapısında vardır
miyenterik sinir pleksusu/ağı (Auerbach pleksusu)
a2
t,
al
H
; ye
t,
—
(
yapısında varo­
lan
dış boylamsal ve orta dairesel kas tabakaları arasında
submukoz sinir ağı (Meissner pleksusu)
orta dairesel tabaka ve mukoza arasında (
J
): (Şekil 26-1)
b
---a
b . ®
En Küçük Ortak Kat (EKOK) :
Değerlendirme:
Sentez/Sentence/Sonuç ( S ) :
a
ti
S= b + a
(ü)
sinir ağlan O
338
)
iç erir/ler □
“4
uzantılı sinir hücrelerini
a3
EKOK
a2
ki çıkar ->■ çıkan
al
barsak ya da mukoza duvarımn içindeki reseptörlerdenyalıcılardan
alıcılardan
b
Değerlendirme:
■• • • •
a
b
(D
•■■■■■
a
İ£İ
S= b + a
(iii)
muhtemelen ( +)
Cj
-----
mukozal alıcılar
O
b
-----
—dır/—dir/—dur/—dür □
a3
kimyasal alıcılar
a2
kfklgılar -*• algılayan
barsaksal içeriklerin terkibini
ya da
t
i
35
mekanik alıcılar
ki duyarlıdır -*■ duyarlı olan
blarsak duvannın gerilimine
c
EKOK
c
®
b
Değerlendirme:
b
Ql
a
a
21
(+)S = c + a + b
(iv)
D1
sinir hücreleri O
a4
sinirle döşer/ennerve eder/ler □
"I
r
I
“2
+
ve
a„
l
2j
hormon - salgılayıcı hücreleri
tüm kas tabakalarını
mukozadaki
339
EKOK
b
Değerlendirme: b
©
a
a
S
S= b + a
(v)
U1
sinir ağlan O
c2
sorumludur/lar □
C1
peristaltik ve diğer kasılmalar için ->• kasılmalardan
koordine/uyumlu motor faaliyeti O
bl
vukubulur O
a2
dış kökenli ennervasyonun total yokluğunda
al
d
EKOK
I
Değerlendirme
d
0
c
c
0
b
b
©
a
a
0
S = (d + c) + (b + a)
(vi)
barsak O
alır □
ikili/çift bir ennervasyon
a4
otonomik sinir sisteminden
a3
parasempatetik kolinerjik aktivitenin genellikle barsak düz
sının faaliyetini artırması sonucu
al
ve
a2
EKOK
b
sempatetik adreneıjik faaliyetin bunu genellikle azaltması sonucu
Değerlendirme
a
b
©
a
0
S= b+ a
340
(vü)
parasempatetik lifler O
—dir/—dir/—dur/—dür □
preganglionik
ve genellikle
,
„
- - - ..............sonlanır/lar U
“3
sinir hücrelerinde/hücreleri üzerinde
a2
miyenterik ve submukoz sinir ağlarının
al
EKOK
d
Değerlendirme
c
d
0
c
'b 2 t
b
a
01
S = (d + b + c) + (a)
(vüi)
sempatetik lifler O
—dır/—dir/—dur/—dür □
postganglionik
ve
1
sinir hücrelerinde sonlanır/lar □
a3
i
ı
EKOK
e
bunların çoğu/nluğu da O
hernekadar da ki bazıları kan damarlarını ennerve eder
larının kan damarlarını ennerve etmelerine rağmen
2
ve
1
bazı­
hernekadar da ki diğerleri doğrudan doğruya barsak düz kası
hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünür -*■ diğerlerinin doğrudan
doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünme­
lerine rağmen
Değerlendirme
e
®
d
d
0
c
c 2t
b
b
0
a
a
0
S = (e + c + d) + (b + a)
341
T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
G A S T R O E N T E S T İN A L Y O L U N E N N E R V A S Y O N U / S İN İR L E D Ö Ş E N M E S İ
Gastroentestinal yolun yapısında varolan başlıca iki sinir lifi ağı vardır: dış boylam­
sal ve orta dairesel kas tabakaları arasında, miyenterik sinir ağı (Auerbach pleksusu); ve orta
dairesel tabaka ve mukoza arasında, submukoz sinir ağı (Meissner pleksusu) (Şekil 26—l ) . 11
Sinir ağlan barsak ya da mukoza duvarının içindeki alıcılardan çıkan uzantılı sinir hücrele­
rini içerirler. Muhtemelen mukozal alıcılar barsaksal içeriklerin terkibini algılayan kimyasal
alıcılar ya da barsak duvarının gerilimine duyarlı olan mekanik alıcılardır. Sinir hücreleri
mukozadaki hormon - salgılayıcı hücreleri ve tüm; kas tabakalannı ennerve ederler. Sinir ağ­
lan peristaltik ve diğer kasılmalardan sorumludurlar ve2 uyumlu motor faaliyeti dış kökenli
ennervasyonun total yokluğunda vukubulur.
Barsak parasempatetik kolineıjik aktivitenin genellikle barsak düz kasının faaliye­
tini artırması ve sempatetik adrenerjik faaliyetin bunu genellikle azaltması sonucu otonomik
sinir sisteminden ikili bir ennervasyon alır. Parasempatetik lifler preganglioniktir ve3> genel­
likle miyenterik ve submukoz sinir ağlannın sinir hücreleri üzerinde sonlanırlar. Sempatetik
lifler postganglioniktir ve bunların çoğunluğu da, bazılannm kan damarlannı ennerve etme­
sine ve diğerlerinin doğrudan doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görün­
melerine rağmen, sinir hücrelerinde sonlanırlar.41
E S T E T İK R Ö T U Ş
1—
2—
3—
4—
Bu cümleyi şu şekilde yazmak dilimiz açısından akıcılık sağlar: Dış boylamsal . . . .
olmak üzere gastroentestinal yolun yapısında var olan başlıca iki sinir lifi ağı var­
dır (Şekil 26-1).
. . . sorumlu olup uyumlu motor faaliyeti...
. . . preganglionik olup genellikle . . .
Bazılannm kan damarlannı
rağmen, sempatetik lifler postganglionik olup
sinir hücrelerinde sonlanırlar.
342
PASA J ONSEKlZ
The magnitude o f the problem o f trauma in the United States is probably not
adequately appreciated. In this country trauma is the leading cause o f death in the first
three decades o f life. It ranks overall as the fourth leading cause o f death in file United
States today; if arteriosclerosis is considered as a single entity, trauma is the third
leading cause o f death. Fifty million injuries occur annually in the United States, over ten
million o f them being disabling. Over 100,000 deaths occur each year from accidents.
Automobile accidents alone kill more Americans each year than were lost during the entire
Korean conflict. Unlike many serious disease entities in the United States, the incidence
o f and mortality from injuries are increasing each year.
Accident patients take up to 22 million hospital bed days a year in the United
States — more than ara needed to take care o f the delivery o f all the babies in a given year,
more than are needed by all the heart patients, and four times more than are needed by all
cancer patients. Even during wartime, deaths from accidents always exceed battle deaths.
In World War II, United States battle deaths were 292,000; accidental civilian deaths during
the same period in the United States alone were 450,000. And more military personnel die
from accidents than from combat during a period o f national involvement.
(Seymour 1. Schwartz ve ark.} Principles o f
Surgery, Newyork: M cG ra w -H ill Book Co.,
1979, Cilt I, s. 210.)
II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI
trauma: travma
magnitude: büyüklük; önem
is not adequately appreciated: yeterince takdir edilmemektedir
the leading cause : en önde/başta gelen neden
the first three decades o f life: hayatın ilk otuz yılı
it ranks overall: tümünün başmda gelmektedir; tümü içinde ilk/
şurayı almaktadır; toplam
olarak
sırayı almaktadır.
arteriosclerosis: arteryoskleroz; arterlerin sertleşip kalınlaşarak esnekliklerini kaybetmesi
is considered as: olarak kabul edilmektedir
a single entity: tek bir antite; kendine özgü belirtileri olan tek bir hastalık
injuries: incinmeler, zedelenmeler, yaralar; wounds: yaralar
to occur: vukubulmak
annually: yılda; yıllık (olarak)
over ten million: on milyondan fazla
to disable: sakat bırakmak
accidents: kazalar
automobile accidents alone: sadece otomobil kazalan
to kill: öldürmek
than were lost: hayatını kaybedenlerden; ölenlerden
the entire Korean conflict: bütün Kore savaşında; conflict: mücadele; war: savaş
unlike: aksine
serioııs disease entities : ciddî hastalık antiteleri
incidence: ensidans, sıklık
mortality: ölüm
each year: her yıl
accident patients: kaza hastalan
take up to: —a/—e kadar almaktadır/tutmaktadır
22 million hospital bed days: 22 milyon ıastane yatak/gün
a year: yılda; bir yıl
to need: ihtiyaç duymak, gerekmek
to take care: bakım sağlamak; icab etmek
delivery: doğum; doğum yap(tır)ma
in a given year: belirli bir yılda
heart patients: kalb hastalan
cancer patients: kanser hastalan
wartime: savaş sırası/nda
to exceed: aşmak, geçmek
battle deaths: savaş ölümleri
accidental civilian deaths:kaza sonucu ölen halk
the same period: ay m süre
military personnel, asken personel
combat: savaş
national involvement: millî seferberlik
III -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
b2 -----
travma problemininbüyüklüğü/önemi O
A.B.D.'de
muhtemelen W a^
b
-----
yeterince takdir edilmemektedir □
(D
S = b + ( +) a
(ii)
bu ülkedi+)
c^
-----
b^ -----
travma O
—dır/—dir/—dur/—dür □
344
en başta/en önde gelen ölüm nedeni
a2
hayatın ilk otuz yılında
aı
c
®
b
□
a
2t
(+>S = c + a + b
(W)
d3 - -
d2 ---■
di
;■■■
c2 " "
cı
----
bl
•■■■
al
■■■■
d
m
c
®
b
a
a
yer almaktadır O
tümü içinde dördüncü başta gelen ölüm nedeni olarak
bugün A.B.D.'de
eğer arteryoskleroz bir antite olarak kabul ediliyorsa - - - - arteryoskleroz bir antite olarak kabul edildiği taktirde
travma O
—dır/—dir/—dur/—dür O
üçüncü başta gelen ölüm nedeni
2t
S = (d) + (c + a + b)
(iv)
cı
■■■■
bl
■■■■
a3 ■■■■
vukubulmaktadır
yılda -*■ her yıl
A.B.D.'de
a2
ai
elli milyon yara/lanma
" "
on milyondan çoğu sakat bırakıcı olmak üzere
c
b
a
a
2t
S= c+a+ b
345
(V)
100.000'nin üstünde ölüm
bl
a3
- - --
a2 .......
®
a
0
her yıl
kazalardan
ai
b
vukubulmaktadır □
S= b+ a
(vi)
C1
b3 - - --
sadece otomobil kazaları O
b2
daha fazla/çok Amerikalı
bı
her yıl
a2
hayatlannı kaybedenlerden
aı
c
2>
b
[1
a
21
■■■•
öldürmektedir □
bütün Kore savaşı sırasında
S= c + a+ b
(vii) A.B.D.'de birçok ciddî hastalık antitelerinin aksine
1 b1 1 -----
1bg
ve
-----
yaralanma sıklığı
°
yaralanmadan ölüm
artmaktadır □
aj
b
(D
a
E
-----
her yıl
(+ )S * b + a
(vüi)
c.
t
-----
b^ -----
kaza hastalan O
tutmaktadır □
346
22 milyon hastane yatak/gün
yılda
A.B.D.'de
ihtiyaç olandan daha fazla
bebek doğumu bakımını çözümlemek için
belirli bir yılda
ihtiyacı olduğundan daha fazla
bütün kalb hastalannm
ihtiyacı olduğundan dört misli daha fazla
tüm kanser hastalannm
©
S= c + a+ b
(ix)
her zaman (++)
savaş sırasında bile (+)
kazalardan ölümler O
aşmaktadır/geçmektedir □
a2
savaş ölümleri/ni
al
b
©
a
s
(+)s =b + (++);
ikinci Dünya savaşında ^
Amerika -*■ Amerikanın savaş ölümleri O
fl
el
•••■
290.000
dı
kazalarda ölen sivil halk ©
c3
c2
idi □
•---
C1 •••■
aynı süre içinde
sadece A.B.D.'de
347
idi □
450.000
f
G>
e
m
d
2t
c
<3>
b
m
a
2t
(+)s = (f + d + e ) + ( c + a + b )
v e (+ )
M
b1 - - - -
a4
a3 " "
a2
al
daha fazla/çok asken personel O
ölmektedir □
kazalardan
savaştan -»■ savaştakine kıyasla
ulusal bir mücadele/seferberlik süresi içinde
b
a
E
(+)s = b + a
I V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü
A.B.D.'de travma probleminin önemi muhtemelen yeterince takdir edilmemektedir.
Bu ülkede travma hayatın ilk otuz yılında en başta gelen ölüm nedenidir. Bugün A.B.D.’de
tümü içinde dördüncü başta gelen ölüm nedeni olarak yer almaktadır1; travma, arteryoskleroz bir antite olarak kabul edildiği taktirde, üçüncü başta gelen ölüm nedenidir. Elli milyon
yaralanma, on milyondan çoğu sakat bırakıcı olmak üzere A.B.D.'de her yıl vukubulmaktadır2. 100.000'nin üstünde ölüm kazalardan her yıl vukubulmaktadır3. Sadece otomobil ka­
zaları bütün Kore savaşı sırasında hayatlınnı kaybedenlerden her yıl daha fazla Amerikalıyı
öldürmektedir4. A.B.D.'de birçok ciddi hastalık antitelerinin aksine, yaralanma sıklığı ve
yaralanmadan ölüm her yıl artmaktadır.
Kaza hastalan — belirli bir yılda bebek doğumu bakımını çözümlemek için ih­
tiyaç olandan daha fazla, bütün kalb hastalannın ihtiyacı olduğundan daha fazla, tüm kanser
hastalannın ihtiyacı olduğundan dört misli daha fazla — A.B.D.'de yılda 22 milyon hasta­
ne yatak/gün tutmaktadır5. Savaş şurasında bile, kazalardan ölümler her zaman savaş ölüm­
lerini geçmektedir, ikinci Dünya Savaşmda, Amerikanın savaş ölümleri6 290.000 idi; sade­
ce A.B.D.'de aynı süre içinde kazalarda ölen sivil halk7 450.000 idi. Ve daha fazla8 askerî
personel ulusal bir seferberlik süresi içinde savaştakine kıyasla kazalardan ölmektedir.
348
e s t e t ik r ö t u ş v e e d it in g
"Bugün A.B.D.'de bütün ölüm nedenleri arasında, dördüncü başta gelen ölüm
nedenidir" demek daha iyi.
Cümle'yi şu şekilde sunmak daha akıcı olur: Her yıl A.B.D.'de on milyondan çoğu
sakat bırakıcı/sakatlığa neden olucu olmak üzere, elli milyon yaralanma vukubulmaktadır.
"Her yıl kaza sonucu 100.0OO'nin üstünde insan hayatlarını kaybetmektedir"
daha anlamlı olur.
"Her yıl,
daha çok sayıda Amerikalı'nın ölümüne neden olmaktadır"
Türkçe'de daha akıcı olur.
Bu cümle'yi, çizgileri kaldırmak istediğimiz taktirde, şu şekilde de ifade etmek
mümkündür: "Belirli bir yılda
.... olan kaza hastalan, A.B.D.'de yılda........
yatak/gün işgal etmektedir."
. . . can kayıplan...
. . . kazalarda hayatlannı kaybedenlerin sayısı.. .
Ve daha çok sayıda.. .
349
PASAJ ONDOKUZ
C A T SCRATCH FE V E R
(Benign Lym phoreticulosis)
Cat scratch fever is characterized by malaise, fever, and regional lymphadenitis.
A catscratch, cat bite, or merelycontact with cats generally occurs a few days before on­
set. The primary reaction may be acutaneous or vesicular lesion at the site o f scratch,
followed by inflammation, and frequently suppuration, o f the regional lymph nodes.
Lymphadenitis may persist for one - three weeks or longer. An ocular manifestation takes
the form o f the oculoglandular symptom complex, similar to that which may occur in
nocardiosis, tularemia, and tuberculosis.
Heat-inactivated suspensions of infected lymph nodes or heat-inactivated pus
from a bubo serve as skin-test antigens. They yield a tuberculin type o f erythematous
reaction about 24 hours after inoculation into convalescents.
The agent may belong to the Chlamydiae. Stained sections o f infected lymph
nodes in some cases were reported to contain elementary bodies similar in appearance to
those o f Psittacosis. Furthermore, convalescent sera from patients with cat scratch-fever
sometimes fix complement in the presence o f Psittacosis-LGV group antigen.
ark., Review of
California: Lange
Publication, 1976, s. 459.)
(E. Jawetz
Microbiology,
II -
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
cat scratch fever: kedi tırmığı hastalığı
benign lymphoreticulosis: selim/iyi huylu lenforetiküloz
is characterized with: ile karakterizedir
malaise: kırıklık
fever: ateş
regional lymphadenetis: bölgesel lenfadenitis
a cat scratch : kedi tırmalaması
cat bite : kedi ısırması
merely : sadece
contact with cats : kedilerle temas
a few days: birkaç gün
onset: başlangıç
the primary reaction: primer/başbca reaksiyon
cutaneous or vesicular: kutanöz ya da veziküler
at the site of: yerinde
followed by: tarafından izlenen, izlediği
inflammation: ihtihap, yangı, enflamasyon
350
ve
Medical
Medical
frequently: sıklıkla, sık sık, sık olarak
suppuration: süpürasyon, cerahat
regional lymph nodes: bölgesel lenf bezleri
may persist: ısrarla devam edebilir
or longer: ya da daha uzun bir süre (için)
ocular manifestation: göz belirtisi
takes the form: şeklini alır
oculoglandular symptom complex: okuloglandüler semptom kompleksi
similar: benzer
to that: —inkine vi).
nocardiosis, tularemia, and tuberculosis: nokardiyozis, tu İaremi ve tüberküloz/verem
tıeat • inactivated suspensions : ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonlar
infected lymph nodes: etkilenmiş/enfekte lenf bezleri
pus from a bubo: bubon irini
serve as: olarak hizmet eder/ler; işlev görür/ler
skin • test antigen : deri - testi antijeni
to yield: vermek; to yield a reaction: reaksiyon oluşturmak
tuberculin type of erythematous reaction: tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon
inoculation: inökülasyon; aşılama
convalescents: nekahat dönemindeki kişiler
to belong: ait olmak
the Chlamydiae: Klamid yalar
stained sections: boyanmış/boyalı kesitler
to contain: ihtiva etmek, içermek
elementary bodies: elemanter cisimler
furthermore: bundan başka; dahası
convalescent sera : nekahat serumları
fix complement: kompleman bağlar/lar
in presence of: varlığında
III -
G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I
Bu metinde biri complex,
diğeri bodies den sonra kullanılan similar sözcüğü,
isimden sonra sıfat işlevini gördüğü için, arada sırası ile (which is) ve (which are) sözcükle­
rini saklı tutmaktadır. Çeviri uygulamasında her iki durum da —an/—en şekline dönüşüp
bir cümlecik niteliğini ortaya koyacaktır.
Pasajın birinci paragrafında to that ile sonuncu paragrafında to those kullanım­
larını da not etmek gereldr. Sırası ile tekil ve çoğul olarak beliren bu kullanımların Türkçe'ye
çevirisi —ınkı/—inki/—unku/—ünkü Anahtarı ile olanaklıdır.
Birinci paragraftaki, followed by kullanımında çatı değişimi de not edilecek önemli
bir husustur. Edilgen olarak ifade edilen bu kullanımı kaynak metinden hedef metin olan
Türkçe'ye çevirirken etken duruma dönüştürmek (en azından yapısal olarak) zorunludur.
III -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I
(S elim Len foretikü loz)
0)
b^ -------
keditırmığıhastalığı O
351
a2 -----
karakterizedir □
al
kırıklık, ateş ve bölgesel lenfadenetis ile
b
©
a
a
■■■■
S= b + a
(ü)
bı
genellikle (+)
— ■
vukubulur/meydana gelir □
a2
başlangıçtan birkaç gün önce
al
b
©
a
a
bir kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas O
s = b + ( +) a
(iü)
primer/başlıca reaksiyon O
bl
olabilir □
bl
a3
----
a2
al
al
c
©
b
d
a
2t
kütanöz ya da veziküler bir lezyon
tırmalama yerinde
tırmalama yerinde
bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla süpürasyonunun
izlediği
S= c + a+ b
(iv)
bl
a2 " "
al
b
©
a
0
lenfadenetis O
ısrarla devam edebilir □
1 - 3 hafta ya da daha uzun bir süre (için)
S= b + a
352
bir göz belirtisi O
abr □
okuloglandüler semptom kompleksi şekli/ni
ki benzer -* benzeyen
ona ki vukubulabilir -* vukubulanınkine
nokardiyozis, tularemi ve tüberkülozda
S= b+ a
enfekte lenf bezlerinin ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonları
ısı ile inaktive edilmiş bubon irini
hizmet eder/işlev görür □
cilt testi antijeni olarak
S= b+ a
bunlar
O
verirler/oluştururlar
□
tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon
nekahat dönemindeki kişilere inokülasyondan yaklaşık olarak
24 saat sonra
S- b + a
353
(v İİU
b-^--- --a2
®
a
[1
O
•■• - ait olabilir □
a^------b
etken
klamidyalara
S= b + a
(ix)
b2 -----
enfekte lenf bezlerinin boyanmış/boyalı kesitleri/nin O
bj-------
bazı olgularda
a^
ihtiva ettikleri/içerdikleri bildirildi O
ag
-----
-- - • elemanter cisimler
a2-------
ki görünüşte/görünüm olarak benzer -* şeklen benzeyen
a-^---- ---
Psittakozisinkilerine
b
®
a
E
S= b+ a
(x )
bundan başka
nekahat serumları
b2
kedi tırmığı hastalıklı/hastalığı olan hastaların
bl
bazan(++)
O
a2 - - - -
kompleman bağlar □
al
Psittakozis—LVG grubu antijeni varlığında
b
®
a
a
••••
354
IV -
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I
(S elim Len foretikü loz)
Kedi tırmığı hastalığı kırıklık, ateş ve bölgesel lenfadenitis ile karakterizedir. Bir
kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas genellikle başlangıçtan birkaç
gün önce vukubulur. Primer reaksiyon bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla
süpürasyonunun izlediği tırmalama yerinde kütanöz ya da veziküler bir lezyon olabilir.
Lenfadenitis 1-3 hafta ya da daha uzun bir süre ısrarla devam edebilir. Bir göz belirtisi
nokardiyozis, tularemi ve tüberkülozda vukubulanınkine1 benzeyen okuloglandüler semptom
kompleksi şeklini alır.
Enfekte lenf bezlerinin ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonları ya da ısı ile inaktive
edilmiş bubon irini2 cilt-testi antijeni olarak işlev göriir.3 Bunlar nekahat dönemindeki
kişilere inokülasyondan4 yaklaşık olarak 24 saat sonra tüberkülin tipi eritematöz bir reak­
siyon oluştururlar.
Etkin Klamidyalara ait olabilir5. Bazı olgularda enfekte lenf bezlerinin boyalı
kesitlerinin Psittakozisinkilerine şeklen benzeyen elemanter cisimler içerdikleri bildirildi6.
Bundan başka, kedi tırmığı hastalığı olan hastaların nekahat serumları bazan PsittakozisLGV grubu antijeni varlığında kompleman bağlar7
V 1—
2—
3—
4—
5—
6—
7—
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G
Bu çeviri kaynak metindeki kullanıma tamamen sadık olmasına karem, vukubula-.
nmkine ifadesi Türkçe'de zorlanmış bir deyişe dönüşmüştür. Bunun yerine, sözcüğü
açarak vukubulan belirtiye demekte yarar vardır: —inki = belirti.
Kaynak metindeki kullanımı, bir bubo'dan kaynaklanan ısı ile inaktive edilmiş irin
olarak da çevirmek olanağı vardır.
. . . antijeni fonksiyonunu görür de denebilir.
Bu cümleyi, Bunlar nekahat döneminde kişilerinaşılanmasından olarak başlamak
yanlış olurdu. Bununla birlikte inokülasyon yerine aşılama sözcüğü aynı metinsel yapı içinde kullanılabilir.
. . . . dahU olabilir.
Çeviri ve dilbilgisel zaman doğru olmasına karşın, Türkçeüteratürdekullanılışları
gözönünde tutarak bildirildi, bildirilmiştir şeklinde ortaya konabilir.
Türkçe literatürde gözlenen dil uygulamalarını gözönünde bulundurarak bağlamak­
tadır demekle etkinlik kazanmak olanağı vardır.
355
I' A S A !
f IK M İ
D R U G D E L I V E R Y R A T E F R O M T H E D O SA G E F O R M
A basic assum ption in formulating a sustained action product is that the calculated
delivery and maintenance o f drug at the receptor site can be achieved by controlling the
rate ai which drug moves from the dosage form to the d e p o t (see Fig. 14 - 2). This can
be acm nipiished for m an y but not ail drugs.
For sustained action, multiples o f what is required for single dose therapy m u st
be cr.e:i. and when the form ulation adjuvants are included, drugs with required single
dosages i ! ) * ) o f 2 0 0 mg. or more begin to present problem s with regard to the volume that
e ist bi. swallowed by the patient at each dosing interval. This can be and has been overcome
somev. hat by the preparation o f liquid forms where large dosing volumes are somew hat more
acceptable. It would appear that dry sustained action dosage form s containing drugs with
single dose requirements o f 1 mg. or more are inadvisable.
(L .
Laehman
ve
ark.,
The
T h e o ry
and
Practice o f Industrial Pharm acy, Philadelphia,
19 76, s. 445.)
II
SÖZCÜK DAĞARCI ĞI
a hasn. assum ption: temel bir varsayım
in formulating: form ülasyonunda
a sustained action p roduct: sürekli etkili bir ürün
calculated delivery: hesaplanmış çıkış elde ediliş
maintenance: idame, devam lılık
drug: drog, ilâç
at the receptor site: reseptör yerinde
can be achieved: başarılabilir ler
by controlling: kontrol ederek
the rate: hi/ ı
to m o ve: hareket etmek
dosage form : dozaj şekli
to the de p o t: depoya
see- bak imz
Fig. : Şekil
can be accomplish ed: başarılabilir/let
for sustained action: sürekli etki için
multiples: birçokları; birçok katlan
fst,
of what is required: gerekenin/gerekli olanın
single dose: tek doz
therapy: tedavi
formulation adjuvants: formülasyon yardımcı maddeleri
to include: dahil etmek, eklemek; içermek
200 mg. or more: 200 mg. ya da daha fazlası
to present problems:problem arz etmek/çıkarmak
with regard to: ile ilgili olarak
volume: hacim
to swallow:yutmak
at each dosing interval:her doz arasında; her ilâç almışı sırasında
to overcome: üstesinden gelmek; gidermek
somewhat: oldukça, bir dereceye kadar, bir bakıma
preparation of liquid forms: sıvı şekillerinin hazırlanışı
large dosing volumes: büyük dozaj hacimleri
more acceptable: daha fazla/çok kabul edilebilir
it would appear that: öyle görünüyor ki
dry sustained action dosage forms: katı sürekli etkili dozaj şekilleri
containing: ihtiva eden/ederek; iç eren/iç ererek
are inadvisable: tavsiye edilemez/ler
III -
C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ
(i)
Cg
----
c-^
— - sürekli etkili bir ürün/ü, n
bj--- ----*-■
a2
----
a^
c
©
b
ti
a
2 t
formülasyonunda temel bir varsayım O
—dır/'—dir/—dur,-dür □
ki reseptör yerinde ilâcın çıkışı elde edilişi ve idamesi devamı
başanlabilir -> reseptördeki ilâcın hesaplanmış çıkışı ve devamı­
nın başanlabildiği
hızı kontrol ederek
ki ilâç dozaj şeklinden de p o y a (bkz. Şekil 14-2)
hareket eder
ilâcın dozaj şeklinden d e p o y a (b k z. Şekil 14-2) hareket ettiği
S = c+ a + b
e.|
-- - -
bu O
b.;
-- - -
başarılabilir □
bj
--•
birçok ilaçlar ıçiıı
İS7
fakat
al
c
©
b
0
a
m
(üi)
bütün il&çlar için başanlonaz □
S = (c + b) + (a)
sürekli etki iç in ^
e2
el
dl
C1
bl
a5
a4
a3
a2
al
e
©
d
0
c
2t
b
©
a
m
-----
birçok katlan ne ki gerekir -* gerekenden birçok kat daha fazla
dozaj O
-----
tek doz .tedavisi için
-----
verilmelidir □
»ve .
ne zaman ki formülasyon yardımcı maddeleri eklenir -*• formülasyon yardımcı maddeleri eklendiğinde
-----
200 mg. ya da daha fazla tek dozajlan (D *) gerektiren ilaçlar O
-----
problem çıkarmaya başlar □
-----
hacimle ilgili olarak
-----
ki yutulmalıdır -*■ yutulması gereken
-----
hasta tarafından
-----
her doz arasında -►her ilâç alınışı sırasında
(+)s = (e + d) + (b + c + a)
(IV)
cı
bl
....
bu O
-----
giderilebilir □
ve
a4
giderilebilmiştir □
35X
bit' dereceye kadar o ld u k ça
sıvı şekillerinin hazırlanışı ile
a^
ki orada büyük dozaj hacimleri bir bakım a daha fazla kabul
edilir -> ■ büyük dozaj hacimlerinin bir bak ım a daha fazla kabul
edildiği
al
c
®
b
0
a
0
S = (c + b) + (a)
(v)
ag-------
öyle görünüyor/gibi görünmektedir
32
--
ki katı sürekli etkili dozaj şekilleri tavsiye edilemez -*■ katı sürekli
dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği
aj^
--
ki 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eder -*
1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden
□
S=a
IV -
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
D O Z A J Ş E K L İN D E N İL Â C IN Ç I K I Ş H IZ I
Sürekli etkili bir ürünün formülasyonunda temel bir varsayım, ilâcın dozaj şeklinden
depoya (bkz. Şekil 14-2) hareket ettiği hızı kontrol ederek reseptördeki ilâcın hesaplanmış
çıkışı ve devamının başanlabildiğidir1. Bu birçok ilaçlar için2 başarılabilir fakat bütün
ilâçlar için 3 başarılamaz4.
Sürekli etki için5, tek doz tedavisi için gerekenden birçok kat daha fazla dozaj6
verilmelidir, ve 200 mg. ya da daha fazla tek dozajlan (D *) gerektiren ilâçlar, formülasyon
yardımcı maddeleri eklendiğinde, her ilâç almışı sırasında hasta tarafından yutulması gereken
hacimle ilgili olarak problem çıkarmaya başlar7. Bu giderilebilir8 ve büyük dozaj hacimleri­
nin birbakıma daha fazla kabul edildiği sıvı şekillerinin hazırlanışı ile bir dereceye kadar9
giderilebilmiştir10. 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden11 katı
sürekli dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği gibi görünmektedir12.
V -
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D iT İN G
1—
Cümle yi, başarılabilmesidir ya da başarılabilmesine dayanmaktadır şeklinde de
noktalayabiliriz.
. . . ilâçlarda...
. . . ilâçlarda.. .
Kaynak metinde kullanılan tek olumlu fiil, bir olumlu bir olumsuz tümleç
nedeniyle, Türkçe'ye olumlu ve olumsuz fiil şeklinde aktarılmıştır. Tek fiil kul-
2—
3—
4—
359
5—
6—
7—
8—
9—
10 —
11 —
lammına bağlı kalabilmek cümlenin yapısal şeklini değiştirmekle olanaklıdır. Böy­
le bir durumda Türkçe cümlemiz, "Bütün ilâçlarda değilse bile, bu birçok ilâc.
larda başarılabilir." şeklinde gerçekleştirilir.
"Sürekli etki amacıyla," demek daha iyi.
Buna sadece, "gerekenden fazla/çok dozlar" demek yeterli.
" . . . problem yaratmaya başlar" demek daha güzel.
Bunun üstesinden gelinebilir...
" . . . kadar da" daha etkin olur.
. . . . üstesinden gelinebilmiştir.
" . . . . ilâçları içeren" de denebilir.
360
PASA J YlRMİBİR
Th e liver is the largest organ in the adult human body, weighing approxim ately
1.5 kg. It lies, as shown in Fig. 10-1, a b o u t level with and to the right o f the stomach. This
reddish brown organ is covered with a capsule com posed o f connective tissue. On the under­
side—the visceral su rface—there is a deep transverse fissure—the p orta—where the supporting
connective tissue enters into the substance o f the liver. This connective tissue branches
extensively, and the portal vein, the hepatic artery, the bile duct, and one or more lymphatic
vessels acc o m p an y these branches, providing path w ays fo r the m ovem ent o f materials to
and from the liver. B loo d from the intestines is brought to the liver by the portal vein, and
blood from the arterial circulation is brought by the hepatic artery; it is carried away by
hepatic veins draining into the vena cava.
The human liver is a m ass o f parenchymal cells arranged into plates one cell thick,
as shown in Fig. 21-1. These plates form walls around the continuous spaces, or lacunae,
that pervade the liver. Suspended within the lacunae are the specialized capillaries o f the
liver known as sinusoids. The size o f the sinusoids is a function o f the am o u n t o f blood
within them. T h ey differ from other capillaries in having a greater permeability for
m acrom olecules, especially protein. Reticuloendothelial c e l l s - K u p f f e r cells—line the walls
o f the sinusoids and by the increase in their size apparently assist in the passage o f large
molecules through the sinusoidal walls.
Schottelius,
Byron
A.
ve
Dorothy
Schottelius Physiology, S t Louis: The C. V.
Mosby Co., 1978, s. 420.
I -
S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I
liver: karaciğer
largest: en büyük
a du lt: yetişkin, erişkin
human b o d y : insan vücudu
weigh: tartm ak, ağırlığında olmak
a pp roxim a te ly : y ak laşık olarak, takriben
it lies: bulunur, —dır/—dir/—du r/—dür
a s shown: gösterildiği gibi üzere veçhile
fig. (figure): şekil
a b o u t : y aklaşık olarak, hemen hemen
level: düzey, seviye
stom ach: mide
36!
reddıslı: kırmızımsı, kırmızımtırak
covered with: ile örtülü, ile sarılı
composed of: —dan —den mürekkep, —dan/—den oluşan, yapılı, içeren
connective tissue: bağ dokusu
underside: alt taraf
the visceral surface: viseral yüzey
deep: derin
transverse fissure: transvers fıssür/yank
porta: porta, giriş
to support: desteklemek
substance: madde
to branch: dallanmak, dallara ayrılmak
branch/es: dal/lar
extensively: yaygın bir şekilde, yaygın olarak
the portal vein: portal ven
the hepatic artery: hepatik arter
the bile duct: safra kanalı
one or more: bir ya da daha çok/fazla
lymphatic vessels, lenfatik damarlar
to accompany: eşlik etmek, refakat etmek
to provide: sağlamak
pathways: yollar
movement of materials: materyallerin hareketi
to and from the liver: karaciğere ve karaciğerden
blood: kan
intestines: barsaklar
is brought: getirilir, taşınır
the arterial circulation: arteryal dolaşım
to carry away: götürmek, taşımak
to drain: drene etmek ya da olmak, boşalmak, boşaltmak
parenchymal cells: parenşimal hücreler
arranged into plates: plakalar halinde dizilmiş, tabakalar şeklinde düzenlenmiş
one cell thick: bir hücre kalınlığında
to form: oluşturmak
continuous spaces: devamb aralıklar/boşluklar
lacunae: lakünler, devamb boşluklar
to pervade: yayılmak, istilâ etmek
suspended: asıb, asılı duran
specialized capillaries: özelleşmiş kapillerler ya da kılcal damarlar
known as: olarak bilinen
sinusoids: sinuzoidler
size: büyüklük, boyut, hacim
function: fonksiyon, işlev
amount: miktar
to differ: farkb olmak, ayrıcalık göstermek
permeability: geçirgenlik
macromolecules: makromoleküller
especially: özellikle
reticuloendothelial cells: retikuloendotelyal hücreler
Kupffer cells: Kupffer hücreleri
362
to line:döşemek
wall/s: duvar/lar
increase in size: boyutta artış
apparently: aşikâr bir şekilde
to assist: yardım etmek, yardımcı olmak
passage: geçiş
through: arasından, —dan/—den; yoluyla
II -
GRAMER N O TLARI
(a)
Weighing sözcüğünün aslında the liver'den sonra gelmesi gerekirdi. Çünkü isimden
sonra kullanılan bir present participle işlevindedir ve which weighs yapı ve anla­
mındadır. Başka bir deyişle, bu cümle The liver weighing approximately 1.5 kg. is
the largest organ. . . şeklinde doğru bir kurgu olurdu. Anlamsal olarak vücudun
1,5 kg. olamıyacağı hususu yanlışlık olasılığını oldukça azaltmaktadır.
As shown, as + p.p. (past participle) kullanımı olup gösterildiği gibi/üzere/veç­
hile anlamındadır.
It lies burada it is anlamında kullanılmaktadır.
Composed o f isimden sonra gelen bir past participle'dır. Metin içinde which is
composed o f olarak değerlendirilmelidir.
Providing kullanımı metinde bağımlı bir present participle fonksiyonunu ve dola­
yısıyla fiile yakın bir işlevi göstermektedir. Bu sözcükten hemen önce virgül kulla­
nılmış olması bu işleve ışık tutmaktadır.
To and from the liver daha açık yazıldığı taktirde, to the liver and from the liver
olarak belirtilir.
Draining isimden sonra kullanılan bir present participle'dır, aktiftir. Tam olarak
belirtildiğinde, which drain olur.
Arranged sözcüğü isimden sonra kullanılan bir past participle'dır. Tam yazıldığında,
which are arranged olur.
One cell thick, belki one-cell burada sıfat fonksiyonunda kullanılmıştır. Aynca
sıfat olarak isim plates'den hemen sonra geldiği için, ilgi zamiri ve fiili gizlemiştir:
which are bu kullanımda saklıdır. Tam olarak belirtilmiş olsaydı, plates which
are one-cell thick.. . demek gerekecekti.
Suspended within.. . ile başlayan bu cümle, devrik bir cümle yapısında olup vurgu­
lu bir ifade tarzıdır. Aslında bu cümleyi normal gramatik kurgu ile The specialized
capilleries o f the liver suspended within the lacunae are known as sinusoids olarak
ifade edilmemesinin olası nedeni, pasajın ilk cümlesindeki yanlış gramatik kurguya
düşmemekten kaynak almaktadır. Çünkü past participle olarak suspended isimden
sonra kullanılmalı
ve yeri de capillaries sözcüğünden sonra olmalıdır. Oysa
cappilleries o f the liver'i başka türlü ifade etmek olanağı yoktur. Bu nedenle devrik
kurgu bu sorunu çözümlemede ve suspended sözcüğünün isim olan liver'den sonra
gelmemesinde tek çıkış yoludur. Bkz. Gramer Notlan (a).
In having. . . edat (prepostion)'dan sonra fiil - isim (verbal noun) kullanımıdır.
Olmada ya da sahib olmada anlamına gelir. Aynı gramatik kullanım by the increase'
de edattan sonra isim olarak gözlenebilmektedir.
(b)
(c)
(d)
(e)
(f)
(g)
(h)
(i)
(j)
(k)
363
Ill
—
(a)
(b)
(c)
(d)
(e)
(f)
(g)
(h)
(i)
(j)
(k)
IV -
Ç E V İR İ N O T L A R I
Pasajın ilk cümlesindeki the liver . . . weighing. . . "ağırlığında olan karaciğer" ola­
rak çevirilecektir. Bkz. Gramer Notlan (a).
It lies about level . . . Türkçe'ye yaklaşık olarak düzeyindedir ya da seviyesinde
bulunur olarak çevirilir.
As shown in Fig. 19-1 bir cümle açıcısıdır ve Şekil 19-1 'de gösterildiği gibi/üzere/
veçhile olarak Türkçe çeviri'de cümle başında yer alır. Bazan cümle açıcısını öz­
neden sonra da kullanıp çeviri'ye çeşni katmak olanağı vardır. Nitekim Şekil 21-1
için böyle bir varyasyon uygulanmıştır.
. . . is covered with a capsule composed o f connective tissue Türkçe'ye bağ doku­
sundan meydana gelen/oluşan ya da bağ dokusu içeren bir kapsülle sanlıdır/örtülü­
dür olarak çevrilir.
On the underside
the visceral surface
kullanımı bir bir cümle acısıdır.
Türkçe cümle'de cümle başında yer alır. Metindeki çizgilerin metnin yapısal
bütünlüğü ile bir ilişkisi yoktur. Çizgilerarası sözcüklerin çevirisi sonradan yapılıp
yerine monte edilir ve açıklama aynı şekilde Türkçe'de de sağlanmış olur. Türkçe
ürün, Alt tarafta — viseral yüzeyde — olur. Bu sözcükleri izleyen a deep
transverse fissure ---- the p o rta
kullanımı için de işlem aynıdır. Ancak bu
kullanım cümle açıcısı değildir. Tüıkçe'ye derin transvers bir yan k
porta---olarak geçer. Porta'yı giriş olarak da çevirmek olanağı vardır.
Where the supporting............... enters kullanımı sistematik çeviri'de (ki) Rötuşu
ya da Değişkenlik İşlemini gerektirmektedir. Hirkçesi destekleyici bağ dokusunun
karaciğer maddesi içine girdiği (—ği Anahtarı) olur.
Providing sözcüğünü tam fiil forsunda çevirmekte yarar vardır. Bkz. Tam Çeviri
Metni'ne.
Draining Türkçeye drene olan ya da boşalan olarak çevirilir.
Arranged into plates one cell thick kullanımını Türkçe'ye çevirirken üstüste iki
(K i) Değişkenlik İşlemi uygulamasına gerek vardır. Sonuçta elde edilen ürün,
her hücre kalınlığında olan plaklar/tabakalar halinde düzenlenmiş/dizilmiş olan
olur.
Suspended. . . ile başlayan devrik cümleyi normal cümle şeklinde çevirmek çevi­
ri'de kolaylık sağlayacaktır. Sonuç, Lakünler içinde asılı karaciğerin özelleşmiş
kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir olur.
In having . . . edattan sonra bir fiil-isim kullanımı (Bkz. Gramer Notlan (k)) ol­
masına karşın, in'i Türkçe'ye bakımından olarak daha etkin bir şekilde çevirebi­
liriz.
T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü
Yaklaşık olarak 1,5 kg. ağırlığında olan karaciğer erişkin insan vücudunda en
büyük organdır. Şekil 19-1'de gösterildiği gibi, yaklaşık olarak mide ile aynı düzeyde mide­
nin sağ tarafmdadır. Bu kırmızımsı kahverengi organ bağ dokusundan oluşan bir kapsülle
sanlıdır. Alt tarafta — viseral yüzeyde
destekleyici bağ dokusunun karaciğer maddesi
içine girdiği derin tansvers bir yank — porta (giriş) — vardır. Bu bağ dokusu yaygın bir
şekilde dallara aynlır, ve portal ven, hepatik arter, safra kanalı, ve bir ya da daha çok len­
fatik damar bu dallara eşlik ederek karaciğere ve karaciğerden materyallerin hareketi için
yollar sağlar. Barsaklardan kan portal venle karaciğere getirilir, ve arteryal dolaşımdan kan
hepatik arterle taşınır; kan vena kavaya boşalan hepatik venlerle taşınır.
364
İnsan karaciğeri, Şekil 21-1'de gösterildiği gibi, bir hücre kalınlığında olan plaklar
halinde düzenlenmiş olan parenşimal bir hücreler kitlesidir. Bu plaklar, karaciğere yayılan
devamlı boşluklar, ya da lakünler, etrafında duvarlar oluşturur. Lakünler içinde asılı karaci­
ğerin özelleşmiş kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir. Sinuzoidlerin büyüklüğü içlerin­
deki kan miktarının bir fonksiyonudur. Makromoleküller, özellikle protein, için daha büyük
bir geçirgenliğe sahib olmak bakımından diğer kılcal damarlardan ayrıcalık gösterirler.
Retikuloendotelyal hücreler — Kupffer hücreleri — sinuzoid duvarlarını döşerler ve boyut­
larındaki artışla sinuzoid duvarlarından büyük moleküllerin geçişinde aşikâr bir şekilde yar­
dımcı olurlar.
365
PA SA J YİRM İlKt
Determination of Primary Sequence
The most important properties o f a protein are determined by the sequence oi
amino adds in the polypeptide chain. We know the sequences for hundreds o f peptides
and proteins largely through the use o f methods developed in F.Sanger's laboratory and
first used to determine the sequence o f the peptide hormone insulin in 1953. The determina
tion o f the order o f amino adds fundamentally involves the sequential removal and
identification o f successive amino add residues from one or the other free terminals o f the
polypeptide chain. However, in reality it is extremely difficult to get the required spedfic
cleavage reaction o f the desired products to go with 100 percent yield. This raises problems
when sequendng long polypeptides, because the fraction o f the total material o f minimum
polypeptide chain length becomes constantly smaller as the successive removal o f the
terminal residues proceeds. Conversely, the amino acid released from the minimum length
chain becomes increasingly contaminated with amino acids released from previously
unreacted chains. The fundamental chemical limitation is what determines the strategy o f
amino add sequence determination. It involves breaking the polypeptide chain down into
sequences short enough for the chemistry to produce reliable results and then reassembling
the results to obtain the overall sequence.
( G eoffrey
Zubay,
B ioch em istry,
Addison -
Wesley Publishing Co., Amerika, 1983, s. 43.)
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
d eterm in ation : tâ y in ; tâyin ediliş/edilm e
to establish: saptam ak; tesbit etm ek
p rim a ry: p rim er; b irin d i
sequence: sekans; silsile iç in d e k i sıra; d izi/ d izilim d ek i y eri
w e k n o w . . . . f o r hundreds: y ü z le r c e ................... —a ’y a / e 'y e ait/ilişkin.................. b iliy o ru z
la rgely : büyük ö lç ü d e , büyük çap ta
th e use: kullanım
d evelo p ed : g e liş ti(r )ild i; geliştirilen
fir s t : b irin d ; ilk kez/defa
used: kullandı/lar; kullanılan
the o rd e r o f am ino acids : am ino asit sırası/sıralanması
fu n d am en tally : tem eld e; esasen
in vo lves: öngörür; gerek tirir
366
sequential: biribirini izleyen; pespeşe; ardışık olarak; sırasal
removal: çıkarılış
identification: belirleniş/belirlenme
successive amino acid residues: biribirini izleyen amino asit kalıntıları
free terminals:serbest terminaller/uçlar
however, in reality: mamafih, aslında
extremely: son derece
to get the required specific cleavage reaction: gerekli özgül aynlma tepkimesini elde etmek
desired products: arzu edilen ürünler
to go with: sağlanabilmesi; uyum sağlamak
yield: verim
raises problems: problemler/sorunlar arzeder
when sequencing: silsile içinde sıralandığında
fraction: fraksiyon; parça, kısım
total material: total/toplam materyal
minimum : minimum; asgari ya da en düşük düzeyde
constantly: devamlı bir şekilde
becomes smaller: daha küçük olur; küçülür
proceeds: devam eder; ilerler
conversely: aksine
released: serbest bırakıldı/bıraktı; serbest bırakılan/salman
becomes increasingly contaminated: gittikçe/artan bir şekilde kontamine olur ya da kirlenir
previously unreacted chains: daha önce reaksiyona girmemiş zincirler
fundamental chemical limitation: temel kimyasal sınırlama
strategy: strateji
breaking down into: —a'ya/—e'ye parçala(n)ma
short enough: yeterince kısa; short enough.. . to: —cak/—cek kadar kısa
to produce results: sonuçlar vermek ya da ortaya koymak
reliable: güvenilir
to obtain: elde etmek; to g e t : almak
overall: toplam, tam
III -
GRAMER NOTLARI
(a)
Developed sözcüğü isim olan methods'tan sonra kullanılan bir past paticiple'dır.
Dolayısıyla arada which were sözcüklerini saklı tutmaktadır.
Used da aynı kullanımı ve işlevi görmektedir; which were used olarak değerlendi­
rilmelidir.
. . . difficult to get burada difficult to obtain anlamında kullanılmaktadır, üstelik
bu fiil kullanımı get . . . go with ile yeni bir boyut kazanmakta ve ettirgen bir ey­
leme yol açmakla kalmayıp dilek kipi özellikleri göstermektedir Bir başka deyiş­
le, bu kullanımı bir açıdan have them perform gibi bir kullanımla kıyaslayabiliriz.
When sequencing kullanımında sequence bir fiil forsunda kullanılmaktadır.
Released sözcükleri her iki durumda da isimden sonra kullanılan p.p. (fiilin üçüncü
şekli)'dir. Bununla birlikte birincisinin tekil, İkincisinin ise çoğul olduğu not edi­
lerek bunlann sırasıyla which is ve which are olarak değerlendirilmeleri gerekir.
Burada to. break down, to break into pieces (parçalara ayırmak) anlamında kullanıl­
maktadır.
(b)
(c)
(d)
(e)
(f)
367
(g)
(h)
Short enough isim olan sequences’dan sonra geldiği için isimden sonra gelen sıfat
kullanımıdır ve arada which are sözcüklerini saklı tutmaktadır.
Metinde kullanılan to produce, to give forsundadır.
IV -
ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
. . . developed . . . and used iki aynı anahtar olduğu için Törel Çeviri Sistemi'nin
târif ettiği Ortak Paranteze yol açmaktadır. Buna göre, ünitelerarası işaretleme ters,
yani yukarıdan aşağıya doğru uygulanmalıdır. Ancak ikinci ünitede 4 eleman vardır.
Bu da üniteleriçi işaretlemenin normal, yani aşağıdan yukarıya doğru yapılmasını
gerekli kılmaktadır.
Fundamentally tam-zamanlı fiil olan involves ile birlikte kullanıldığından, marja
yazılıp fiil En Küçük Ortak Katta hangi harf içinde yer alıyorsa bunun başına ge­
tirilmelidir.
However, in reality sözcükleri açıcı olarak metinde yer almaktadır. Bu nedenle
marja yazılıp S'in başma getirilirler.
. . . extremely difficult to get'i elde etmek son derece zor olarak çevirirken ettir­
genlik eylemine yol açan (Bkz. Gramer Notlan (c)) go with a 100 % yield'in
Türkçe'ye çevirisi ancak % 100 bir verimin sağlanabilmesi için olarak gerçekleşti­
rilebilir. Belki de bunu kısaca % 100 bir verimle olarak çevirmek en iyi olur. Dikkat
edilecek diğer bir husus da İngilizce'nin 100 %'ünün Türkçe'de % 100 olduğudur.
Bu husus 17.70‘i Türkçe’de 17,70 yazmamızla da kıyaslanabilir.
Conversely bir açıcıdır ve buna göre işlem görür.
What determines bir (Ki) Rötuşu ya da (K i) Değişkenlik işlemi gerektirir. Ancak
elde edilen sonucun yine de estetik rötuş ve editing'e gereksinimi olduğu rahatlıkla
söylenebilir (Bkz. Estetik Rötuş ve Editing (9)).
. . . . short enough. . . to .kullanımını çevirirken —cak/—cek kadar anahtannı kullan­
mak gerekir. Çevirimiz —cak/—cek kadar ya da yeterince kısa olabilir.
Involves burada gerektirir olarak çevirilebilir.
. . . breaking down . . . to produce and then reassembling.. . toobtain iki aynı anah­
tarlı bir kullanım sergilemektedir. Bu nedenle Ortak Parantez uygulaması yine endikedir. Cümle cümle yapılan sistematik çeviri uygulamasında da gözleneceği gibi
çok - elemanlı ünitelerde, ünitelerarası çift işaretleme ters, üniteleriçi çift işaretleme
ise normal olarak uygulanmakta ve tam sonuç alınabilmektedir.
(b)
(c)
■(d)
(e)
(f)
(g)
(h)
(i)
IV -
CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVlRl
(i)
bj
-----
bir proteinin en önemli özellikleri O
ag
-----
tayin edilir □
&2
-----
amino asitlerin silsiledeki sırası ile
poüpeptid zincirinde
b
®
S= b + a
368
(ü)
mmmm biliyoruz □
a8
a7
a6
-----
sekanstan O
-----
yüzlerce peptid ve proteine ait/ilişkin
-----
yöntemlerin büyük ölçüde/geniş çapta kullanılmasıyla
1 a1'|.---.J
a5
a4
.ve
...
ki ilk kez kullanıldı — > ilk kez kullanılan
.t..
tâyin etmek için
t.
/3
a2
ki F.Sanger'in laboratuvannda geliştirildi — > F. Sangerin labora
tuvannda geliştirilen
.t . . .
peptid hormon insulin sekansım
1953'de
S= a
(üi)
tâyini O
amino asitlerin sıralanmasının □
temelde .+)
öngörür □
sırasal/peşpeşe/ardışık olarak çıkanlması/nı ve belirlenmesi/ni
a3
a2
al
biribirini izleyen amino asit kalıntılannın
bir ya da diğer serbest uçlan(m)dan
polipeptid zincirin
S= b +
(iv)
a
Mamafih, aslında ^
“4
a3
a2
al
almak/elde etmek son derece zordur
□
gerekli özgül ayınm/aynlma tepkimesi/ni
arzu edilen ürünlerin
%
100 bir verim sağlanılması için/% 100 bir verimle
(+> S 369
(V)
bu O
arzeder □
sorunlar
ne zaman ki uzun polipeptidler silsile içinde sıralanır
polipeptidler silsile içinde sıralandığında
■uzun
çünkü minimum polipeptid zincir uzunluğunun total materyal
fraksiyonu devamlı bir şekilde daha küçük o lu r
> minimum
polipeptid zincir uzunluğunun total masteryal fraksiyonu devamlı
bir şekilde küçüldüğünden
ki o sırada terminal kalıntıların peşpeşe çıkarılışı devam eder — >
terminal kalıntıların peşpeşe çıkarılışı devam ederken
c
©
b
m
a
2t
S= c + a+ b
(vi)
Bunun aksine/*)
amino asit O
b3 "
ki salınır — ^ salman
b2 "
bl
"
a4
••
--
gittikçe kontamine olur/artan bir şekilde kirlenir □
amino asitlerle
a3 --
a2 "
al
b
©
a
a
"
minimum uzunluktaki zincirden
--
ki salınırlar — ^ salman
daha önce reaksiyona girmemiş zincirlerden
•
=b+a
(vü)
cı
■■
bu temel kimyasal sınırlama
bl
-
—dır/- -dir/—dur/—dür
□
370
O
a2
al
c
<3>
b
51
a
21
ne ki tayin eder — > tayin eden (husus)
amino asit sekans tâyini stratejisini
S= c + a+ b
(vüi)
a7
ı — ı1
a
a4
a3
a2
al
gerektirir
□
polipeptid zincirin parçalanması/m
sekanslara
kimya için yeterince kısa
güvenilir sonuçlar vermek için
ve sonra sonUçjarın tekrar biraraya getirilmesi/ni
toplam sekansı elde etmek için
S= a
V -
TAM METİN TÜRKÇE ÇEVİRİ
Birincil Silsiledeki Sıranın Tâyini
Bir proteinin en önemli özellikleri polipeptid zincirinde amino asitlerin silsiledeki
sırası1 ile tâyin edilir. F. Sanger'in laboratuvannda geliştirilen ve 1953'de polipeptid hormon
insulinin sekansını tâyin etmek için ilk kez kullanılan yöntemlerin büyük ölçüde kullanılmalanyla2 yüzlerce peptid ve protein için3 sekansları biliyoruz. Amino asitlerin sıralanmasının
tâyini4, temelde polipeptid zincirin bir ya da diğer serbest uçlarından biribirini izleyen
amino asit kalıntılarının ardışık olarak çıkarılması ve belirlenmesini öngörür. Mamafih,
aslında % 100 bir verimin sağlanabilmesi için 5 arzu edilen ürünlerin gerekli özgül ayırım tep­
kimesini elde etmek son derece zordur. Bu, terminal6 kalıntıların peşpeşe çıkarılışları devam
ederken minimum7 polipeptid zincir uzanluğunun total materyal fraksiyonu küçüldüğün­
den uzun polipeptidler silsile içinde sıralandığında, sorunlar arzeder. Bunun aksine, mini­
mum uzunluktaki zincirden salınan amino asit daha önce reaksiyona girmemiş zincirlerden
salman amino asitlerle gittikçe kontamine olur8. Bu temel kimyasal sınırlama, amino asit
sekans tâyini stratejisini tâyin edendir9. Güvenilir sonuçlar vermek için 10 kimya için yete­
rince kısa sekanslara polipeptid ^incirinin parçalanmasını ve sonra toplam sekansı elde et­
mek için sonuçların tekrar biraraya getirilmesini gerektirir.
371
V I-
ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING
1—
"Sequence"'! sekans olarak çevirmek belki de en kısa ve yerinde bir çeviri olur.
Türkçe’de bu sözcüğün çoğu kez sıra, dizi ya da silsile olarak çevirildiği gözleniyor­
sa da aslında sequence'in getirdiği kavram bir silsile ya da dizilim içindeki sura ya da
sıralanma'dır.
Burada, kullanılmaları sonucu ya da kullanıldıklarından demek daha iyi olur.
Metne sadık kalarak yapılan böyle bir çeviri Türkçe'de istenileni verememektedir:
"için" yerine "ile ilgili" demek gerek.
Tâyini sözcüğü yerine saptanmasını kullanmak yanlış olur. Bununla birlikte, burada
bunu belki amino asit sekans saptaması şeklinde de belirtmek olanağı vardır. Ke­
sinlikle söylenecek şey, tâyin sözcüğünün bir laboratuvar deyimi olduğu ve ancak
tâyinden sonra saptamanın (establishment/establishing) mümkün olduğudur. Böy­
le bir seçimde eski-yeni kullanım asla sözkonusu edilemez.
. . . % 100 bir verimin sağlanabilmesi için yerine kısaca % 100 bir verimle demek
daha iyi.
2—
3—
4—
5—
CO C— CO c *
10—
En düşük ya da asgari düzeyde denebilir.
. . . gittikçe kontamine olur yerine artan bir şekilde kirlenir denebilir.
Bu kullanım burada İngilizce'ye özgü bir kullanımdır. Bunu biraz açarak. . . . tâyin
eden husustan ya da tâyin eden şeydir demek yerinde olur.
. . . . sonuçlar vermek için Türkçe'de etkin bir anlam taşımaz. Bunun yerine
. . . sonuçlar almak ya da, daha iyisi, sonuçlar elde etmek için demek gerekir.
372
PA SA J YIRMİÜÇ
Man's physical and mental health depends on the genetic and environmental factors
that influence it. How the genes will manifest themselves will depend to a considerable
extent on the human genetic constitution as a whole and on a variety o f changing
environmental factors. It is understandable, therefore, that human behaviour must be
considered as a complex product o f the interaction between these factors.
From the time o f conception, individuals are exposed not only to a physical and
chemical environment, and variations in climate, nutrition, and somatic health, but also
to a series o f social, psychological, and cultural phenomena that influence and enrich the
process o f learning and determine individual experience, character, and responses.
(W H O ,
H ealth
Hazards
of
the
E n viron m en t, Belçika, 1972, s. 152.)
II -
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
Man : insan, insanoğlu
physical and mental health : fiziksel ve mental sağlık
depends on:—a'ya/—e'ye bağlıdır/dayanmaktadır
genetic and environmental factors: genetik ve çevresel faktörler/etkenler
to influence: etkilemek
genes: genler
to manifest: göstermek, ortaya çıkmak; manifestation: belirti
to a considerable extent: adamakıllı/hatırı sayılır çapta
human genetic constitution: insan genetik yapısı
as a whole : bir bütün olarak
a variety of: çeşitli, birçok
changing: değişen; değiştirerek
it is understandable:anlaşılabilir; anlamak imkânı/olanağı vardır
therefore: dolayısıyla
human behaviour: insan davranışı
must be considered as:olarak kabul edilmelidir
a complex product: kompleks/karmaşık bir ürün
interaction: etkileşim
from the time of conception: gebe kalma zamanından
individual/s: birey/ler
to be exposed to: —a'ya/-e'ye maruz kalmak/açık olmak
chemical environment: kimyasal çevre
variations: değişiklikler, değişen durumlar
373
Human
climate, nutrition and somatic health: iklim, beslenme ve vücut sağlığı
social, psychological and cultural phenomena: sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenler
to enrich: zenginleştirmek, artırmak
the process o f learning: öğrenme/öğrenim sürecini
to determine: tâyin etmek
experience, tecrübe, deneyim
character and responses: karakter ve yanıtlar/cevaplar
III
—
ÇEVİRİ NOTLARI
(b)
. . that influence it" kulllanımı içinde it sözcüğünü Türkçe'ye çevirirken, "bunu"
dememiz gerek. Genellikle İngilizce’den Türkçe'ye çeviri'de 'these' 'onlar' ve
'those' 'bunlar' olarak ters orantılı bir uygulama ile anlam kazanmaktadır.
Bir tek cümle halinde kaleme alman ikinci paragrafın çözümünde Ortak Parantez
kullanımı zorunlu bir uygulamadır. Üstelik aşağıdaki sistematik çeviri örnekleme­
sinde de gözleneceği gibi, bu paragraf Ortak Parantez içinde Ortak Parantez işlemi­
ni gerekli kılmaktadır.
IV -
SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE PARAGRAF II'NIN İŞLEM VE ÇÖZÜMÜ
(a)
gebe kalma zamanmdan(+)
b^ -----
bireyler O
a7
maruz kalırlar/açıktırlar □
-----
1 sadece fiziksel ve kimyasal çevreye ve iklim, beslenme ve vücut
sağlığındaki değişikliğe değil
fakat
f a6 *7 *
bir seri sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenlere (de)
ki etkiler ve zenginleştirir/artınr -*■ etkileyen ve zenginleştiren/
artıran
öğrenme/öğrenim sürecini
ve
t
EKOK
ı_ ^ 5
b
ki tâyin eder -* tâyin eden
kişisel deneyimi, karakter, ve cevaplan/yanıtlan
Değerlendirme
b
a
(+ ) S
s =
=
b+ a
374
0
V -
ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ
İnsanın fiziksel ve mental sağlığı ounu etkileyen genetik ve çevresel faktörlere
bağlıdır. Genlerin nasıl kendilerini ortaya koyacağı1 bir bütün olarak insan genetik yapı­
sına ve birçok değişen çevresel etkenlere adamakıllı çapta2 bağlıdır. İnsan davranışının bu
faktörler arasındaki etkileşimin kompleks3 bir ürünü olarak kabul edilmesi gerektiğini anla­
mak olanağı vardır.
Gebe kalma zamanından, bireyler sadece fiziksel ve kimyasal çevreye ve iklim,
beslenme ve vücut sağlığındaki değişikliğe değil fakat öğrenim sürecini etkileyen ve zengin­
leştiren4 ve kişisel deneyime, karakter ve yanıtlan tâyin eden bir seri sosyal, psikolojik ve
kültürel fenomenlere de maruz kalırlar.
VI -
ESTETİK RÖTUŞ VE EDlTlNG
1—
Buna, "genlerin nasıl belireceği" ya da“ ortaya çıkacağı"demek daha doğruolur.
. . . hatırı sayılır derecede. . .
"Karmaşık" denebilir.
Belki de, 'zenginleştiren' yerine'artıran', hattâ 'hızlandıran' gibi birsözcüğün kul­
lanılması anlamı daha da açıklar.
2—
3—
4—
375
PASAJ YlRMlDÖRT
ETIOLOGY OF BURNS
Bums are caused by the application of heat to the body. The depth of the resulting
bum injury will be dependent on the intensity and duration o f heat application and the
conductivity o f the tissues involved. The most common heat sources are an open flame
and hot liquid. In addition, thermal injury is frequently observed in patients who have
been exposed to direct contact with hot metal, toxic chemicals, or high-voltage electric
current. Damage as a result o f heat rarely occurs below 45°C. Between 45 and 50°C. grada­
tions o f cell injury may occur; and above 50°C. denaturation o f protein elements o f the cell
becomes apparent.
Laboratory accidents, civilian asssaults, industrial mishaps, and inexpert application
o f agents used for medical purposes account for most o f the chemical bums in the civilian
population. A principal difference between thermal and chemical injury is the length o f time
during which tissue destruction continues, since the chemical agent causes progressive
damage until inactivated by reaction with tissue, while thermal injury ceases shortly after
removal o f the heat source. Tissue destruction associated with exposure to chemicals may be
limited by the application o f neutralizing agents or by dilution with water. When compared
to thermal injury, the severe, full-thickness chemical bum may appear deceptively
superficial, with only mild bronze discoloration o f intact skin during the first few postbum
days.
(Seymour I. Schwartz ve ark., Principles o f
Surgery, Newyork: M cG raw -H ill Book Co.,
1979, Cilt I.e. 285.)
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
etiology of bums : yanık/lann etiolojisi
are caused by: —yla/—yle/ ile neden olunur; tarafından sebebiyet verilir
application: uygula(n) ma
heat: ısı
depth: derinlik
the resulting bum: sonuçlanan yanık
bum injury: yanık yarası
will be dependent on: —a'ya/—e'ye bağımh/bağlı olacaktır
intensity and duration: şiddet ve süre
376
conductivity: iletkenlik
the tissues involved: etkilenen/etkilenmiş olan dokular
the most common: en sık, en yaygın, en çok karşılaşılan
an open flame: açık bir alev
hot liquid: sıcak sıvı
in addition: ilâveten; ek olarak, buna ek olarak
thermal injury: ısıdan kaynaklanan yara; yanık yarası
is frequently observed: sıklıkla gözlenir
to be exposed to: —a'ya/—e'ye maruz kalmak/açık olmak
direct contact: direkt/doğrudan doğruya temas
hot metal: sıcak metal
toxic chemicals: toksik kimyasallar
high - voltage electric current: yüksek voltajlı elektrik akımı
damage: hasar
gradations of cell injury : hücre yaraları dereceleri; derece derece hücre yaralan
dénaturation: doğasının ya da nicelik ve niteliğinin bozulması
becomes apparent: aşikâr olur
laboratory accidents: laboratuvar kazalan
civilian assaults: sivil saldırılar; halka karşı saldınlardan sonuçlanan yaralanmalar; patlama
sonucu yanıklar
industrial mishaps : beklenmedik endüstriyel kazalar; beklenmedik iş kazalan
inexpert application o f agents used: kullanılan etkenlerin beceriksiz uygulanması/uygulanışı
for medical purposes: tıbbi amaçlar için
account for: tutarlar, açıklarlar
chemical bums: kimyasal yanıklar
the civilian population: sivü halk, halk
a principal difference: başlıca bir fark; ana fark
the length o f time: zaman süresi; length: uzunluk; period: süre
tissue destruction: doku harabiyeti
progressive damage: gittikçe artan hasar
until inactivated: inaktive olana kadar
reaction : reaksiyon, tepkime
ceases: durur
shortly after: hemen sonra; shortly: pek yakında
removal: giderilme, gideriliş
heat source: ısı kaynağı
associated with: ile ilgili
may be limited to: —a'ya/—e'ye sınırlı olabilir
neutralizing agents: nötralize edici ajaniar/etkenler
by dilution: seyreltme ile
when compared with: ile kıyaslandığında
severe: ağır, çok ciddî; şiddetli
full - thickness chemical burn : üçüncü derecede ağır kimyasal yanık : full : tam, dolu;
thickness : kalınlık
deceptively superficial: aldatıcı tarzda yüzey (s) el
mild bronze discoloration: orta derecede tunç renginde renk bozulması
intact: bozulmamış, sağlam, sağlıklı
skin: deri
the first few postbum days: ilk birkaç yanık sonrası günler
377
II-
GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Edilgen olarak kullanılan 'cause' fiilini aynı şekilde, edilgen olarak Türkçe'ye çe­
virmek mümkündür. Ancak bunun çatısını değiştirerek active, etken bir şekilde
çevirmek Türkçe bakımından daha etkin ve akıcı olur.
'Application' sözcüğünde pasif bir hava olmamasına karşın, Türkçe’ye çeviri'de
pasif olarak gerçekleştirilmesinde yarar vardır. Başka bir deyişle, uygulama yerine
uygulanma demek gerekmektedir.
"Civilian assaults” kullanımı son derece muğlaktır. Sözcüksel anlamı 'sivil saldırı­
lar' olmasına karşın, 'kimyasal yanıklar’ la ne ilişkisi olabileceği yoruma açıktır.
Muhtemelen, bu kullanımla 'patlama sonucu olan yanıklar' ya da 'kavga sırasında
meydana gelen yanıklar’ anlatılmak isteniyor.
"The length o f time" ve "full - thickness chemical bum" kullanımlarını çevirirken
uyarlamaya gereksinim ortadır. Bunlar sırasıyla, 'zaman süresi' ve '3. derecede ağır
kimyasal yanık' ya da 'kası da içeren ağır derin yanık' olarak çevirilebilir.
". . . may appear deceptively superfıcial" kullanımını çevirirken, fiilden sonra an­
laşılmış olan to be'yi not etmekte yarar vardır. " . . . . olduğu görülebilir" denilmesi
gerek.
(b)
(c)
(d)
(e)
III —
SİSTEMATİK ÇEVİRİ
(i)
bl
a3
a2
aı
b
il e t ü m c ü m l e l e r in iş l e m v e ç ö z ü m ü
-----
yanıklar/a O
-----
neden olunur □
-----
ısı uygulamasıyla
-----
vücuda
®
a
S= b+ a
(ü)
sonuçlanan yanık yarasının derinliği O
bl
H
r
1
al
-----
bağımlı -*■ bağlı olacaktır □
-----
ısı uygula(n)masınm şiddeti ve süresine
ve
a3
t
a2 ,
b
®
a
0
dokuların iletkenliğine
ki etkilenir ->• etkilenen
S= b+
378
UHJ
C1
bl
-----
en sık ısı kaynaklan O
-----
-dır/—dir/—dur/—dür □
açık bir alev
r ip
1a
ı 2
c
©
b
0
a
2t
ve
sıcak sıvı
S= c + a+ b
(iv)
ilâveten/ek olarak)
bl
sıklıkla' ++)
a6
a5
a4
a3
la
, 2,
b
©
a
0
-----
yanık yarası O
-----
gözlenir/gözlenmektedir □
-----
hastalarda
-----
ki maruz kalmışlardır -+ maruz kalan
-----
direkt/doğrudan doğruya temasa
-----
sıcak metalle, toksik kimyasallarla
ya da
yüksek voltajlı elektrik akımı ile
(+)s = b + (++)a
(v)
b2
bl
nâdiren +)
a2
al
b
-----
hasar
-----
ısı sonucu olacak
---------
vukubulur
45 derece Santigradın altında
©
0
S = b + (+ + )
379
(vi)
45—50 derece Santigrad arasında
derece derece doku zedelenmesi/yaralanması
Q1
vukubulabilir
C1
50 derece Santigrad üstünde
bo
protein elemanlarının nicelik ve niteliklerinin bozulması
hücrenin
al
e
S>
d
m
c
2t
—
aşikâr olur
b
a
a
S = (e+ d) + (b + c + a)
(vü)
EZZZ
_
laboratuvar kazaları
b2
patlama sonucu kimyasal yanıklar
b3
beklenmedik endüstriyel kazalar
b5
ve
.t..
al
b
©
a
a
tıbbı amaçlar için
tu tmak tadır/aç ıklamaktadır
a3
a2
etkenlerin beceriksiz bir şekilde kullanılışı
-----
kimyasal yanıkların çoğu/nu
-----
sivil halk — > halk arasında
S=b+ a
380
(viii)
ısı kaynaklı yara ile kimyasal yara arasındaki başlıca fark O
—dır/—dir/—dur/—dür □
zaman süresi/zaman süresinin uzunluğu
b| -----
ki doku harabiyeti devam eder -+• doku harabiyetinin devam et­
tiği
madem ki kimyasal etken progresif/gittikçe artan bir hasara ne­
den olur -*• kimyasal etken gittikçe artan bir hasara neden oldu­
ğuna göre/olduğundan
ag -----
tâ ki doku ile reaksiyonla inaktive edilir -*■ doku ile reaksiyonla
inaktive edilene kadar
aj
ki bu sırada ısı sonucu meydana gelen yara durur/son bulur -*■ ısı
sonucu meydana gelen yara son bulurken
-----
ısı kaynağının kaldırılmasından hemen sonra
d
(D
c
0
b
31
a
21
S=d+a+b+c
(ix)
b2
doku harabiyeti O
b j -----
kimyasallara maruz kalma ile ilgili
sınırlı olabilir □
a3
nötralize edici etkenlerin uygula(n)ması ile
i . , !? .d.a su ile seyreltme ile
l. {■ 1
b
®
a
0
S= b + a
(x)
Cj
-----
ne zaman ki ısı yarası ile mukayese edilir -►ısı yarası ile muka­
yese edildiğinde
bj
-----
ağır» 3. derecede ağır kimyasal yanık O
381
a5
a4
a3
a2
al
c
IV -
görülebilir □
aldatıcı bir şekilde yüzey(s)el (olduğu)
sadece orta derecede tunç renginde bir renk değişimi ile/bozuk
luğu ile
bozulmamış/sağlıklı derinin
yanık sonrasının ilk birkaç günü sırasında
2t
b
©
a
m
S= b + c + a
ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ
YANIK/LARIN ETİOLOJİSİ
Yanıklara vücuda ısı uygulamasıyla neden olunur1. Sonuçlanan yanık yarasının
derinliği2 ısı u ygulanmasının şiddeti ve süresine ve etkilenen dokuların iletkenliğine bağlı
olacaktır. En sık ısı kaynaklan açık bir alev ve sıcak sıvıdır. Ek olarak3, yanık yarası sık­
lıkla sıcak metalle, toksik kimyasallarla ya da yüksek voltajlı elektrik akımı ile doğrudan
doğruya temasa maruz kalan hastalarda4 gözlenmektedir. Isı sonucu olacak5 hasar nadi­
ren 45 derece Santigradın altında vukubulur. Derece derece doku zedelenmesi 45—50 derece
Santigrad arasında vukubulabilir; ve hücrenin protein elemanlannm nicelik ve niteliklerinin
bozulması 50 derece Santigrad üstünde aşikar olur.
Laboratuvar kazalan, patlama sonucu kimyasal yanıklar, beklenmedik endüstri­
yel kazalar ve tıbbi amaçlar için etkenlerin beceriksiz bir şekilde kullanılışı halk arasındaki
kimyasal yanıkların çoğunu tutmaktadır6. Isı kaynaklı yara ile kimyasal yara arasındaki
başlıca fark, ısı kaynağınm kaldırılmasından hemen sonra ısı sonucu meydana gelen yara
son bulurken7, doku ile reaksiyonla inaktive edilene kadar kimyasal etken gittikçe artan8
bir hasara neden olduğuna göre, doku harabiyetinin devam ettiği zaman süresinin uzunlu­
ğudur. Kimyasallara maruz kalma ile ilgili doku harabiyeti, nötralize edici etkenlerin uygu­
lanması ya da su ile seyreltme ile sınırlı olabilir9. Ağır, 3. derecede ağır kimyasal yanık ısı
yarası ile mukayese edildiğinde10, yanık sonrasının ilk birkaç günü sırasında bozulmamış
derinin sadece orta derecede tunç renginde bir renk bozukluğu ile aldatıcı bir şekilde yü­
z e y s e l olduğu görülebilir.
V -
ESTETİK RÖTUŞ VE EDlTlNG
1—
Sistematik çeviri ile her sözcüğün ve cümle yapısının tamamen doğru olarak değer­
lendirildiği bu cümle, Türkçe’de 'cause* un edilgenden etkene dönüşümü gerektiğin­
den en azmdan kulağımızı tırmalamaktadır. Cümle, "Vücuda ısı uygulanması
yanıklara neden olur" ya da "Vücuda ısı uygulanması sonucu yanıklar oluşur"
şeklinde ortaya konulmalıdır.
382
CO to
Oî CJi 4^
7—
8—
9—
10—
"Yanık yarasının derecesi" demek daha iyi.
Bunlara ek olarak,...
. . . hastalarda da. . .
Burayı "oluşacak olan" şeklinde açmakta yarar var.
Cümle'yi "kapsamaktadır" olarak noktalamak daha etkin.
Kaynak cümlede oldukça karmaşık yapı doğal olarak Türkçe’ye de yansımış bu­
lunmaktadır. *
yaranın son bulmasına karşın” diyerek bunu biraz açabiliriz.
' İlerleyici'' demek daha güzel.
"Sınırlandırılabilir" daha anlamlı görünmektedir.
" . . . karşılaştırıldığında
"
383
P A SA J YlRM İBEŞ
THE SANITATION REVOLUTION
The world would be saner place if, at this moment, its chief worries were th*
functioning o f a new urban water and sanitation system in this city or the spread o f runl
water supplies in that country. Amid today's political and ideological upheavals, how many
people remember that; in many Third World countries, between three or four out o f every
five children die before they reach the end o f childhood, and that a prime cause o f this
mortality is polluted water.
Nor is this the only risk. So long as parents experience the death o f their first
children, they continue to bring more into the world not out o f folly or ignorance, but
to maintain the family work force and against old age. By a paradox, proved not only in
the industrialized world but also in many parts o f the Third World, when primary health
care, the start o f education, clean water, and hope and work are introduced the birth - rate
begins to stabilize. And with this change begins to fade the nightmare of a world which can
no longer, without repeated famine, carry its population.
These perceptions o f life and death make, so far, very little impression among the
rich
the rich North, the rich minorities in the South. The figures tell the tale. For
military spending, the world is approaching US 500.000 million a year. Even the most
ambitious schemes for clean water and sanitation approach that figure only over a whole
decade o f work and involvement. Yet the deaths from contamination and pollution go on
and the risks grow.
(Barbara Ward. "The Sanitation R evolution ",
Magazine o f the World Health Organizationr
Cenevre: Dünya Sağlık Teşkilatı, 1980, s. 9).
I-
SÖZCÜK DAĞARCIĞI
sanitation: temizlik; sağlık koruma
revolution: ihtilâl, evrim; evolution: evrim
saner: daha akıllı, daha salim
at this moment: şu anda
chief worries: başlıca endişeler/kaygılar
functioning: işleme/işleyiş: fonksiyon görme
urban water: kent suyu
sanitation system: sağlık kofuma sistemi
384
spread o f rural water supplies: kırsal su imkânlarının dağılımı
amid: arasında
political and ideological upheavals: siyasi ve ideolojik karışıklıklar
Third World countries -.üçüncü Dünya ülkeleri
out o f every five children: her beş çocuktan
to die: ölmek
before they reach the end: sonuna gelmeden önce
childhood: çocukluk çağı
prime cause: başlıca neden
mortality: mortalite, ölüm
polluted water: kirli su
no r : ne de
the only risk: yegâne/tek riziko/tehlike
so long as: —ğı/—ği/—ğu/—ğü sürece
experience: deneyim, tecrübe; to experience: tecrübe edinmek, geçirmek
parents experience the death o f their first children: ebeveyn/anne ve babalar ilk çocuk­
larının ölümlerini görürler
to bring more into the world: dünyaya daha çok çocuk getirmek/getirmeye; doğumları arartırmak/artırmaya
not out of folly: çapkınlık/zevk nedeniyle değil
ignorance: cehalet
to maintain: idame ettirmek, devamını sağlamak
family work force: aile iş gücü
against old age: yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı
paradox: paradoks; çelişkili görünmesine karşı gerçek
industrialized world: endüstrileşmiş dünya
in many parts: birçok yerlerde/ülkelerde
primary health care: primer sağlık bakımı
start of education: eğitimin başla(tıl)ması
clean water : temiz su
hope and work : umut ve iş
are introduced: sağlanılır/lar; olmaya başlar/lar
birth-rate: doğum oranı/hızı
begins to stabilize: degelenmeye başlar
with this change: bu değişiklikle
to fade: solmak: sönmek
neightmare: kâbus, korkulu düş
no longer: artık
without repeated famine: tekrar tekrar/tekrarlayan kıtlık olmadan
to carry: taşımak
population: nüfus
these perceptions: bu kavramlar, anlayışlar, görüşler
life and death: yaşam ve ölüm
so far: şimdiye dek/kadar
impression: izlenim
the rich: zenginler
rich minorities: zengin/varlıklı azınlıklar
figures: rakamlar
tell the tale: öyküyü/durumu/olayı anlatırlar
for military spending: asken harcama/lar için
to approach: yaklaşmak
385
even the most ambitious schemes:en ihtiraslı plânlar bile
only over a whole decade: sadece tam on yıldan fazla (bir sürede); sadece on yılın üstünde
work and involvement: iş ve uğraş; çalışma ve angajman
yet: buna rağmen
from contamination and pollution: kirlenme ve kirlilikten; su ve hava kirliliğinden
to go on: devam etmek
risks grow: tehlikeler büyümektedir/artmaktadır
i
II -
GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI
(a)
Birinci cümle, aşağıda işlenmekte olan sistematik çeviri'de de rahatlıkla gözlenebile­
ceği gibi, devrik bir cümledir. Dolayısıyla parçaların sırası normal düzene sokul­
duktan sonra çeviri işlemine sokulmasında yarar vardır. Gramatik açıdan, esas ana
cümlecik, ve cümlenin kendisi, The world would be a saner place'dir. Dilbilgisel
kurallara göre, if cümleciğinin öncelik gerektiren durumu da not edilmelidir. Çe­
viri uygulamasında Ortak Parantez gereksinimi aşikârdır.
tkin d cümle'yi çevirirken yine Ortak Parantez uygulamasına gereksinim vardır.
Dördüncü cümle'nin çözümü yine Ortak Parantez uygulaması ile olanaklıdır.
Beşind cümle'nin çevirisinde Ortak Parantez uygulamasını not ediniz.
Altıncı cümlenin çevirisi için iç-kesme zorunlu olup, yapısal sıralama buna göre
yapılmalı ve çeviri gercekleştirilmelidir. Buna rağmen, cümle açıcısını daha etkir
kullanarak cümle devrik cümle niteliğinden arıtılıp daha kolay bir çözüme gidile­
bilir. Her iki durumu da aşağıda sistematik işlemlerde verilmektedir.
(b)
(c)
(d)
(e)
III -
CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ
0)
c6
t
rc?
c3
şu anda(+)
c2
-----
(şayet/eğer ki) olsaydı
-----
başlıca endişeleri
-----
yeni bir kent suyu ve sağlık koruma sisteminin işleyişi
J
bu kentte
ve
C5
.
kırsal su imkânlarının dağılımı
%•
°4,
bl
î
c
al
A
o ülkede
—
dünya O
—
daha akıllı/salim bir yer olacaktı □
2t
©
S
! = b + (+>c + a
386
(ii)
günümüzde siyasi ve ideolojik karışıklar arasında, 1+)
kaç kişi hatırlamaktadır? □
î a5
ki her beş çocuktan 3.4 'ü ölür
öldüğünü
*"■3
a,
her beş çocuktan 3-4'ünün
•çocukluk çağının sonuna gelmeden önce
birçok üçüncü Dünya ülkelerinde
ve
ki bu ölümün başlıca nedeni kirü sudur
nedeninin kirli su olduğunu
bu ölümün başlıca
( +) S = a
(iü)
ne de (+)
bu O
—dır/—dir/—dur/—dür □
yegâne/tek riziko/tehlike
c
©
b
m
a
(+ ) S - c + a + b
Bu cümle’yi 'ne de' kuUanımmm getirdiği olumsuz anlamı gözönünde bulundurarak, aşağı­
daki işlemi daha kolaylıkla gerçekleştirebiliriz:
bu O
c
b^ -----
değildir de □
a-,
tek tehlike
-----
O
b
a
2t
S= c + a+ b
(iv)
ebeveynler (ana babalar) ilk çocuklannm ölümlerini gördükleri
sürece
387
devam ederler □ O
dünyaya daha çok çocuk getirmeye/daha çok çocuk yapmaya
çapkınlık/zevk ya da cehalet sonucu olmadan/cehalete bağh
olmadan
fakat -*■ve
5 T
idame ettirmeye
aile iş gücünü
A
ve
yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı (durumlarım)
L
veya diğer bir çözümle
t
ebeveynler (ana babalar) ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri
sürece
bl
~ T
~1
5
...
a4 "■
--a
fakat
ve
getirmeye devam ederler □ O
dünyaya daha fazla çocuk
çapkınlık ya da cehaletten değil
aile iş gücünü idame ettirmek için
yaşlılığa karşı (durumlarını korumak için)
1t
S= b + i
(v)
( ( t x 3X1 '
bir paradoksla
ki sadece endüstrileşmiş dünyada kanıtlanmamaşıtır
endüstrileşmiş dünyada kanıtlanmamış (olan)
sadece
fakat aynı zamanda
X2 ......... - ................... - ki üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde de kanıt­
lanmıştır -*■ üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde
(de kanıtlanmış olan) )) +
C1
primer sağlık bakımı, eğitimin başlatılması, temiz su.ve umut ve
iş sağlanıldığmda
bı
doğum oranı/hızı O
388
dengelenmeye başlar
aı
c
2 '
b
®
a
m
□
(+>S = b + c + a
(vi)
ve
bı
sönmeye başlar □
a4
bir dünya kâbusu O
a3
ki nüfusunu artık taşıyamaz
(olan)
a2
nüfusunu artık taşıyamayacak
tekrar tekrar/tekrarlayan kıtlık olmadan
al
b
bu değişiklikle
İt
O
S= b + a
veya diğer bir çözümle
ve bu değişiklikle(+)
b„
-----
bir dünya kâbusu O
nüfusunu artık taşıyamıyacak
D1
al
b
®
a
E
tekrar tekrar kıtlık olmadan
sönmeye başlar □
Ws =b+a
(vü)
bu yaşam ve ölüm kavramları/görüşleri O
}imdiye d e k ^
a^
çok küçük bir izlenim bırakmaktadır □
zenginler arasında
a2
zengin Kuzey
389
| ao “3
o
(D
ı
0
-
Güneydeki zengin/varlıklı azınlıklar
s = b + ( +)
(viii)
bj
-----
rakamlar O
anlatmaktadır/ortaya koymaktadır □
olayı/durumu
b
<2>
a
SI
S= b + a
(ix)
A
askeri harcamalar için
bj
-----
dünya O
yaklaşmaktadır □
yılda 500.000 milyon dolar/a
c
21
b
©
a
SI
S=c+a+b
(x)
b^ -----
temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile O
ag
yaklaşır □
-----
a2
° ^ u rakama
sadece on yılın üstünde bir çalışma ve uğraşla
b
©
S= b + a
(xi)
buna rağmen(+)
dg -----
ölümler O
390
dj
-----
kirlenme ve kirlilikten/su ve hava kirliliğinden
devam etmektedir □
bj
V6 -
-----
tehlikeler O
büyümektedir □
d
®
c
S
b
®
a
E
(+>S = (d + c) + (b + a)
V -
E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü
S A Ğ L IK K O R U M A E V R İM İ
Dünya, şu anda, başkca endişeleri ve bu1 kentte yeni bir kent suyu ve sağbk ko­
ruma sisteminin işleyişi ve o 2 ülkede kırsal su imkânlarının dağılımı olsaydı, daha salim bir
yer olacaktı. Günümüzde siyasi ve ideolojik kanşıkhklar arasında, birçok üçüncü Dünya ül­
kelerinde beş çocuktan 3 4 ’ünün öldüğünü ve bu ölümün başlıca nedeninin kirli su olduğunu
kaç kişi hatırlamaktadır?
Bu tek tehlike değildir de3. Ebeveynler4 ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri
sürece, zevk ya da cehalete bağlı olmadan dünyaya daha çok çocuk getirmeye ve aile iş
gücünü ve yaşbbğa karşı durumlarını idame ettirmeye devam ederler5. Sadece endüstri­
leşmiş dünyada kanıtlanmayıp6 aynı zamanda üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde kanıtlan­
mış bir paradoksla, doğum oranı primer sağlık bakımı, eğitimin başlatılması, temiz su, ve
umut ve iş sağlanıldığında dengelenmeye7 başlar. Ve bu değişiklikle, tekrar tekrar kıtlık
olmadan nüfusunu artık taşıyamıyacak8 bir dünya kâbusu sönmeye başlar9.
Bu yaşam ve ölüm kavramları şimdiye dek zenginler arasında
zengin Kuzey,
Güneydeki varlıkk azınhklar
— 10 çok küçük bir izlenim bırakmaktadır. Rakamlar du­
rumu anlatmaktadır. Dünya askeri harcamalar için yılda 500.000 milyon dolara yaklaşmak­
tadır. Temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile sadece on yıbn üstünde bir
çahşma ve uğraşla bu rakama yaklaşır. Buna rağmen, kirlenme ve kirlilikten ölümler devam
etmektedir ve11 tehlikeler büyümektedir.
VI -
E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G
Paramedikal yönleri de olan bu makale'nin çevirisinde, sistematik çeviri işlem ve
uygulamalarında da gözlenildiği gibi, estetik rötuş ve editing tıbbî pasajlara kıyasla daha çok
ıgırlık taşımaktadır. Pasajın başlığı dahi zorlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle es­
tetik rötuş ve editing için iyi bir örnek sayılabilir.
I -
Ashnda "bu" yerine bir kullanmak gerekir.
. . . ve başka bir demek yerinde olur.
391
3—
4—
5—
6—
7—
8—
9—
10—
11 —
Aynı espriyi, 'Ne de bunun tek/yegâne tehlike olduğu söylenebilir' gibi bir cümk
ile ortaya koymak olanağı vardır.
Anne babalar demek daha iyi.
Bu cümleyi, sistematik çeviri işlemlerinde de gözlenildiği gibi, çevirmek anlamı
daha iyi yansıtabilir. Ana babalar ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri sürece,
çapkınlık ya da cehaletten değil fakat aile iş gücünü idame ettirmek ve yaşlılığa
karşı durumlarını korumak için dünyaya daha fazla çocuk getirmeye devam eder­
ler.
. . . kanıtlanmakla kalmayıp...
. . . dengeli olmaya. . .
. . . taşıyamıyacak gibi. . .
. . . dünya kâbusu geçmeye başlar.
Bunu, "zenginler — zengin Kuzey ve Güneydeki varlıklı azınlıklar arasında" ifade
etmek daha iyi.
Bunu, ya "devam etmekte olup" ya da "devam etmekte ve " olarak belirtmekte
yarar vardır.
392
BÖLÜM V
TIBBİ YAZIŞM A KILAVUZU
Adından da anlaşılabileceği gibi, bu Bölüm tıp öğrencisi ve hekiminin tıp alanında
duyduğu önemli bir gereksinimi hedef almaktadır. Amacı ihtiyaç duyulan konularda, sınırlı
da olsa, bir yazışma kılavuzunu hizmete sunmaktır.
Bölümde yer alan tüm mektup örneklerinin çevirilerine de yer verilmiş, böylelikle
ek bir çeviri alıştırma serisinden yararlanma olanağı yaratılmıştır.
Sadece bir örnekte verilen adres v.b yazı kuralları diğer mektup örnekleri için de
geçerli olabileceği düşüncesiyle tekrarına gerek görülmemiştir.
[O
Dr. A. S.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Turkey.
Ankara,
Ankara,
Ankara
Ankara,
Ankara,
lst/21st April, 1985.
2nd/22nd April, 1985.
3rd/23rd April, 1985.
4th — 20th/24th — 30th April, 1985.
31st May, 1985.
Dr. X. Brown,
London,
United Kingdom.
Dear Dr. Brown,
I read your article/report on spleenomegaly in t h e .......................
with great interest and would like to have a reprint if possible.
Journal
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
A.S.H., M.D.
Dr. A. S. H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Türkiye.
Ankara,
Ankara,
Ankara,
Ankara,
Ankara,
1 Nisan 1985
2/22 Nisan 1985
3/23 Nisan 1985
4 2 0 / 24 — 30 Nisan 1985
31 Mayıs 1985
Dr. X. Brown,
Londra,
İngiltere.
Saym Dr. Brown,
.................., ......... Dergisinde dalak büyümesi konusunda makalenizi/raporu­
nuzu büyük bir ilgi ile okudum ve mümkünse bir ayrı baskı edinmek istiyorum.
Peşinen teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
Dr. A.S.H.
397
IO
Ankara, 5th August, 1985
Dear Dr. Brow n,
Kindly send me a reprint of your article on spleenomegaly which appear«
'n t h e ....................................Journal at your earliest convenience without any obligation
Thank you.
Sincerely Yours,
Dr. A.S.H.
My address is :
Dr. AJS.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Turkey.
Ankara, 5 Ağustos 1985
Sayın Dr. Brown,
................................. Dergisinde çıkan /yayınlanan dalak büyümesi konusun­
daki makalenizden bir ayrı baskıyı en uygun zamanınızda bana ücretsiz olarak göndermeniz
rica ederim.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. A. S. H.
Adresim aşağıdadır :
Dr. A.S.H.,
44. Cadde No. 111/B,
Ankara,
Türkiye.
398
Ankara, l l t h February, 1985
Dear Dr. Brow n,
I read your article, entitled "New Challenges in Hypertension" in the
.............................Journal and would like to express my support on the views put forward.
I think your approach will improve therapeutic techniques.
Please send me a complimentary reprint when convenient. Thank you.
With best wishes,
Dr. A. Z.
Ankara, 11 Şubat 1985
Saym Dr. Brown,
............................ Dergisinde "Hipertansiyon Alanında Karşı Karşıya Bulun­
duğumuz Sorunlar" adlı makalenizi okudum ve ileri sürülen görüşleri desteklediğimi belirt­ mm
mek istiyorum. Yaklaşımınızın tedavi tekniklerini geliştireceğini düşünüyorum.
Lütfen uygun bir zamanınızda bana ücretsiz bir ayrı baskı gönderiniz. Teşek­
kür ederim.
En iyi dileklerle,
Dr. A.Z.
399
E
H
Ankara, 17th January, 1985.
Dear Dr. Brow n,
1 am writing to thank you for your reprint which I received a few days af
Please accept a copy o f my work on the same subject.
Kindest regards from Ankara.
Sincerely Yours,
Dr. A.Z.
Ankara, 17 Ocak 1985
Sayın Dr. Brown,
Birkaç gün önce aldığım ayn baskınız için size teşekkür etmek üzere yazıyı
rum.
Lütfen aynı konuda çalışmamın bir kopyasını kabul ediniz.
Ankara'dan candan selâmlar.
Saygılarımla,
Dr. A.Z.
400
ED
A nkara, 3rd March, 1985.
D ear Dr. B row n,
I would like to acknowledge receipt o f your article on infectious diseases
with thanks. I believe it is an effective contribution to medical literature.
Kindly, place my name on your mailing list for further publications. Thank
you very much.
Best wishes from Turkey.
Sincerely Yours,
Dr. A.Z.
Ankara, 3 Mart 1985
Sayın Dr. Brown,
Bulaşıcı hastalıklar konusundaki makalenizi almış olduğumu teşekkürlerimle
birlikte bildirmek istiyorum. Tıp literatürüne etkin bir katkı olduğuna inanıyorum.
Daha ilerideki yayınlar için lütfen adımı posta listenize koyunuz. Çok te­
şekkür ederim.
Türkiye'den en iyi dileklerle.
Saygılarımla,
Dr. A .Z .
401
\ n
Ankara, 7th M ay, 1985.
Dear D r. Sam,
I am writing to request once again that you send me a copy o f your wot
that I've not yet received.
I need this work very much as I'm carrying out some investigations in thi
field.
Looking forward to your favourable reply, I am,
Sincerely Yours,
Dr. H. T.
Ankara, 7 Mayıs 1985
Sayın Dr. Sam,
Henüz almamış olduğum çalışmanızın bir kopyasını bana göndermenizi rica
etmek için tekrar yazıyorum.
Bu alanda araştırma yaptığım için bu çalışmaya çok ihtiyacım vardır.
Uygun cevabınızı bekliyorum.
Saygılarımla,
D r. H. T.
402
m
A nkara, Septem ber 10 ,1 9 8 6 .
Dear Dr. Sam ,
1 would like to remind you about my request for a reprint o f your article
on respiratory disorders, a subject o f great interest for me. It may be possible that you've
not received my letter. Please look into the matter and let me have a copy as soon
as possible.
1 am prepared to forward the necessary money, if required. Thank you.
Sincerely Yours,
Dr. H. T.
Ankara, 10 Eylül, 1986
Saym Dr. Sam,
Çok ilgi duyduğum bir konu olan solunum bozu Mukİ an üzerine makalenizin
bir ayrı baskısı için ricamı size hatırlatmak istiyorum. Mektubumu almamış olmanız olasiliği olabilir. Lütfen meseleyi inceleyip mümkün olan en kısa zamanda bana bir nüsha gön­
deriniz.
Gerektiği taktirde, gerekli parayı yollamaya hazırım. Teşekkür ederim.
Saygüanmla,
Dr. H. T.
403
Ankara, 2nd October, 1986.
Dear Sir,
I would like to place an order f o r .......................................... ; the latest edition
Kindly send me a proforma invoice so that I can forward to you the payment
required.
Thank you.
Sincerely Yours,
D r.M .O.
Ankara, 2 Ekim 1986
Efendim,
'nın en son baskısını sipariş etmek istiyorum.
Gereken ödemenin size gönderilmesi için bana bir proforma fatura gönder­
menizi rica ederim.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr.M .O .
404
ID
Ankara, November 1 ,1 9 8 6 .
Dear Sir,
from the .
Enclosed herewith please find my cheque N o.............. dated......................
. .
Bank for the book ordered in my letter o f
19- .
I will be pleased if you send the book to my address below/above without
any delay.
Looking forward to receiving the book, I remain,
Sencerely Yours,
Dr. M. 0.
Ankara, 1 Kasim 1986
Efendim,
Bankasından
19.. tarihli mektubumda sipariş edilen kitap için .................
. sayılı v e .......................... günHi çekim ilişikte sunulmaktadır.
Gecikmeksizin kitabı aşağıdaki/yukardaki adresime gönderirseniz memnun
olacağım.
Sabırsızlıkla kitabı almayı bekliyorum.
Saygılarımla,
Dr. M. O.
405
ED
Ankara, 3rd December,1986.
Dear Sir,
With reference to my letter of/dated............................ 19.., 1would like tc
inform you that I've not yet received the book for which I've already sent a cheque to you
I'D be pleased if you give me a reply by return o f mail and despatch the boot
as soon as possible.
Sincerely Yours,
Dr, M. O.
Ankara, 3 Aralık 1986
Sayın Bay,
.................... günlü/tarihli mektubuma aften, size çekini yollamış olduğum
kitabı henüz almadığımı bildirmek istiyorum.
Posta dönüşü ile bana bir cevap verip mümkün olan en kısa zamanda kitabı
sevkederseniz memnun olacağım.
Saygılarımla,
Dr. M. O.
406
ES
Ankara, 15th December, 1986.
Gentlemen,
I would like to acknowledge receipt of your book and the invoice with
it with thanks.
I enclose herewith a cheque in settlement o f my account.
Sincerely Yours,
Dr. T. 0.
Ankara, 15 Aralık 1986
Sayın Baylar,
Kitabınızı fatura ile birlikte aldığımı bildirir, teşekkür ederim.
Borcumun kapatılması için çeki burada leffen gönderiyorum.
Saygılarımla,
Dr. T. O.
407
Gentlemen,
I received your book a few days ago but unfortunately it had been damaged
during despatch. For this reason, I am returning it to you under separate cover. I will be
obliged if you change this with another copy.
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Dr.T. 0.
Sayın Baylar,
Birkaç giin önce kitabınızı aldım fakat maalesef sevkiyat sırasmda hasar gör­
müştü. Bu nedenle, bunu size ayn bir zarf içinde iade ediyorum. Bunu başka bir kitapla
değiştirirseniz minnettar kalacağım.
Peşinen teşekkürlerimi sunanm.
Saygılarımla,
Dr. T. O.
408
Dear Sirs,
I would like to subscribe (to
periodical as from (as o f) 1st January, 19....
renew my subscription) to your journal/
Kindly send me a proforma invoice so as to forward to you a cheque in
payment o f the subcription.
My address is as follows :
Ankara,
Turkey.
Thank you.
Sincerely Yours,
A.BJN., M.D.
Sayın Baylar,
1 Ocak 19.. tarihinden itibaren/başlamak üzere derginize/ süreli yayınınıza
abone olmak (abone durumumu tazelemek)istiyorum.
Abonelik ödemesi için size bir çek gönderebilmek amacıyla bana bir profor­
ma fatura göndermenizi rica ederim.
Adresim aşağıdaki gibidir:
Ankara,
Türkiye.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. A. B. N.
409
n±u
Gentlemen,
I am enclosing herewith my cheque N o....................... dated................. .
made out in the name of your company for my annual subscription to your journal.
!
Kindly forward the journals to my address below/above and let me know
if I can place an order for the back issues.
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Encl. 1
Sayın Baylar,
Derginize bir yıl aboneliğim için şirketiniz adına y a z ılı................ . noJu
v e .............................günlü çekimi burada leffen gönderiyorum.
Lütfen dergileri aşağıdaki /yukandaki adresime gönderip eski sayılar için si­
pariş verip veremiyeceğimi bana bildiriniz.
Peşinen teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
Ek. 1
410
ETİ
Dear Sir,
I am writing to inform you that I have not yet received the March and April
issues o f your journal.
Kindly give attention to this matter and forward the journals to my address
at your earliest convenience.
Thank you.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Derginizin Mart ve Nisan sayılarını henüz almadığımı size bildirmek için ya­
zıyorum.
Lütfen bu meseleyi inceleyip dergileri en uygun zamanda adresime gönderi­
niz.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
411
D ear Sir,
I w ould like to inform y o u o f a change in m y address as from 30th June,19...
Kindly send me all catalogues, promotion material and information on future
publications to the address given above.
With best wishes from Ankara.
Sincerely Yours,
Efendim,
30 Haziran 19.. tarihinden itibaren adres değişikliğimi size bildirmek istiyo­
rum.
Bütiin katalog, tanıtma materyali ve gelecek yayınlara ilişkin bilgileri yukarıda
verilen adresime göndermenizi rica ederim.
Ankara'dan en iyi dileklerle.
Saygılarımla,
412
HD
D ear Sir,
I have come across your advertisement in the Press and would like/intend
to attend the Congress to be held at the end of August this year.
Please send me all
accommodation and travel expenses.
relevant
information including admission fees,
I will also appreciate it very much if you can tell me about financial support
for participation.
Looking forward to your reply and thankingyou in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Basındaki ilânınızı bir rastlantı sonucu okudum ve bu yılın Ağustos ayı so­
nunda düzenlenecek Kongrenize katılmak istiyorum/niyetindeyim.
Giriş aidatı, yerleşim ve seyahat masrafları dahil tüm ilgili bilginin bana gön­
derilmesini rica ediyorum.
Katılma için mali destek hakkında da bana bilgi verebilirseniz bu çok mak­
bule geçecektir.
Cevabımzı sabırsızlıkla bekler, peşinen teşekkür ederim.
Saygılarımla,
413
ÜEU
Dear Sir,
I am in receipt of your detailed programme o f the symposium to be held in
London on 3rd April, 19.. and would like to attend the meeting with one of my colleagues.
I am forwarding to you under separate cover, two papers to be delivered at this symposium
for inclusion in the minutes to be published in advance.
Please find a cheque in settlement of all the expenses incurred.
With best wishes, I am,
Sincerely Yours,
Efendim,
3 Nisan 19„ tarihinde Londra'da yapılacak sempozyumun ayrıntılı programı­
nı almış bulunmaktayım ve bu toplantıya meslektaşlarımdan birisi ile katılmak isityonım.
Size, ayrı bir zarf içinde, önceden yayınlanacak toplantı tutanaklarında yer alması için bu
sempozyumda sunulacak iki tebliğ gönderiyorum.
Yapılan tüm masrafları karşılamak üzere bir çek ilişiktedir.
En iyi dileklerle.
Saygılarımla,
4 14
E
Dear Sir,
Please reserve a angle/double bedroom for me for the Conference as I plan
to be there on the first day.
I shall be flying by the Turkish Airlines, flight no..................... and will be
pleased if someone meets me at the airport or terminal since it is my first visit to your
country. I expect to be there at about 15.00 hrs/3 p.m.. Thank you.
Hoping to meet soon, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
tik giin orada olmayı tasarladığımdan, lütfen Konferans için benim için tek/
çift yataklı bir oda ayırınız.
Uçuş no.....................olan Türk Havayolları ile seyahat edeceğim/uçacağım
ve, ülkenize ilk ziyaretim olduğundan birinin beni havaalanında ya da terminalde karşıla­
masından çok memnun olacağım. Saat 15 / öjs . 3'te orada olmayı bekliyorum. Teşekkür
ederim.
Yakında buluşmak/görüşmek umuduyla.
Saygılarımla,
415
20
Dear Sir,
Thank you very much for your invitation to participate in the meeting on
congenital malformations to be held in Rome during the last week o f June.
Although this meeting is very interesting, it will not be possible for me to
attend because o f pressing work in my institution. On the other hand, if you can provide
financial means, my assistants will be pleased to attend on my behalf.
Hoping that you can give them an opportunity and wishing you success,
I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Haziranın son haftası içinde Roma'da yapılacak konjenital malformasyon
konulu toplantınıza katılmam için davetinize çok teşekkür ederim.
Bu toplantıya, çok ilginç olmasına rağmen, kuruluşumdaki âcil işlerden do­
layı katılmam mümkiin olmayacaktır. Diğer taraftan, mali olanak sağlayabüdiğiniz taktirde,
benim adıma asistanlarım toplantıya katılmaktan memnun olacaklardır.
Onlara bir fırsat verebileceğinizi ümid eder, size başarılar düerim.
Saygılarımla,
416
HO
Dear Sir,
I am sorry to inform you that owing to some unforeseen circumstances, I
will not be able to attend the meeting in May .Please cancel my participation and reservations
and make a refund o f all the fees, if possible.
I apologise for any inconvenience and wish you good success.
Sincerely Yours,
Saym Bay,
Daha önceden kestirilemiyen/bilinmesi olanaksız bazı durumlardan dolayı,
Mayıs ayındaki toplantıya katılamıyacağımı size üzülerek bildiriyorum. Lütfen katılmamı ve
rezervasyonları iptal edip, mümkünse, bütün ücretleri iade ediniz.
Herhangibir zor dunım için özür, size başarı dilerim.
Saygılarımla,
417
22
Dear Secretary,
I am writing this letter to thank you for the kind hospitality shown during
my stay in your country and indeed efficient organization of all the programme.
I benefited very much from this participation as well as the visits arranged
to various clinics and hospitals. I hope a similar congress will soon be held in my country
to exchange views on several other aspects of this problem.
Wishing a continued co-operation and exchange o f views, I remain,
Sincerely Yours,
Sayın Sekreter,
Bu mektubu, ülkenizde kaldığım süre içinde gösterilen nazik konukseverlik
ve bütün programın gerçekten etkin organizasyonu için size teşekkür etmek için yazıyorum.
Katılmamdan olduğu kadar çeşitli klinik ve hastanelere düzenlenen ziyaret­
lerden çok yararlandım. Bu sorunun birçok diğer yönleri üzerinde görüş/fikir alışverişinde
bulunmak üzere ülkemde de benzer bir kongrenin yakında düzenleneceğini umanm.
işbirliği ve fikir alışverişinin devamlı olmasım dilerim.
Saygılarımla,
418
23
Dear Miss Williams,
I am writing this letter to request an extra copy o f the Conference Minutes
for my colleagues who could not attend the meeting for financial reasons. I am ready to
make any payment due.
With best wishes from Ankara,
Sincerely Yours,
Sayın Bn. Williams,
Mali nedenlerle toplantıya katılamayan meslektaşlarım için Konferans Tuta­
naklarından ekstra bir niisha rica etmek için bu mektubu yazıyorum. Gereken herhangi bir
ödemeyi yapmaya hazırım.
Ankara'dan en iyi dileklerle.
Saygılarımla,
419
24
Dear Sir,
I am a research assistant in the Department of Biochemistry o f ....................
and am conducting research on blood poisoning. Unfortunately some chemicals are not
available here so that the work is continued with success Besides sera such as......................
are lacking.
I shall be pleased if you can supply me with these or tell me how I may
obtain them. All the items are given below in detail.
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
...........................'nin Biyokimya Bölümünde bir araştırma asistanı/görevlisi
olup kan zehirlenmesi konusunda araştırma yürütmekteyim. Çalışmanın başarıyla yürütü­
lebilmesi için maalesef bazı kimyasallar burada bulunmamaktadır. A y n c a ...........................
gibi serumlar da yoktur.
Bunları bana sağlayabilir ya da nasıl elde edebüeceğimi bildirirseniz çok
memnun olacağım. Bütün maddeler ayrıntılarıyla aşağıda verilmektedir.
Peşinen teşekkür ederim.
Saygılarımla,
420
25
Gentlemen,
I have read your book called............................. and would like to translate
this into Turkish. My publishers in Turkey intend to publish 1000 copies for the first
Turkish edition.
Please let me know your copyright fees and any other terms. I wish to add
that this edition will be directed to medical students and the price will be reasonable.
I look forward to your favourable reply as soon as possible.
Sincerely Yours,
Sayın Baylar,
........... ..
.adlı kitabınızı okudum ve bunu Türkçe'ye çevirmek istiyorum.
Türkiye'deki yayıncılarım ilk Türkçe baskısını bin adet olarak yayınlamak niyetindedirler.
Lütfen telif ücretleri üe diğer şartlarınızı bana büdiriniz. Bu baskının tıp
öğrencilerine yöneltileceğini ve fiyatın da makul olacağını eklemek istiyorum.
Mümkün olan en erken bir zamanda uygun cevabınızı sabırsızlıkla bekliyo­
rum.
Saygılarımla,
421
26
Dear Sir,
.
I am working at the Faculty o f...............................as a lecturer/an associate
professor i n and would very much like to translate your work entitled
...................... into Turkish. I am prepared to pay a modest copyright fee but should prefer
permission to translate it without any obligation. The book in Turkish will mainly be used
by the students o f our newly • established university.
Looking forward to your news and views in this respect, I remain.
Sincerely Yours,
Efendim,
...................... Fakültesinde...................... alanında bir öğretim görevlisi/ bir
doçent olarak çalışmaktayım v e ................ ............ adlı eserinizi Türkçe'ye çevirmeyi çok
istiyorum. Mütevazi bir telif hakkı ödemeye hazınm ancak bunu herhangi bir ödeme yapma­
dan çevirmek için izni tercih ediyorum. Türkçe kitap sadece yeni kumlmuş olan üniversite­
mizin öğrencileri tarafından kullanılacaktır.
Bu konuda haberlerinizi ve görüşlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum.
Saygılarımla,
422
um
'
Dear Sir,
Thank you very much for your letter of/dated.................................19...
I am very pleased to learn that you have granted me permission to translate
your b o o k , ........................into Turkish without any obligation/upon payment o f one
hundred dollars.
I will send you five complimentary copies as soon as the book is published.
Thanking you once again, 1 remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
.................... 19.. tarihli mektubunuza teşekkür ederim.
Ücret taleb etmeden / yüz doların ödenmesi üzerine........................... adlı
kitabınızın Türkçe'ye çevrilmesi hususunda bana izin vermiş olduğunuzu büyük bir memnu­
niyetle öğrendim.
Kitap yayınlanır yayınlanmaz size beş adet hediye olarak göndereceğim.
Tekrar teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
423
28
Dear Sir,
Thank you for your letter o f ............... ... 19...
The copyright fees and terms you have offered are unfortunately too high
For this reason, unless you make a reduction, it will not be possible to realize this project
Awaiting your reply, I am,
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
19..
günlü mektubunuza teşekkür ederim.
önermiş olduğunuz telif hakları ücreti ve şartlan maalesef haddinden fazlı
yüksektir. Bu nedenle, indirim yapmadığınız sürece, bu projenin gerçekleştirilmesi olanakl
olmayacaktır.
Cevabınızı bekliyorum.
Saygılanmla,
424
29
Dear Sir,
I enclose herewith my article called................................for consideration for
publication in your esteemed journal.
Hoping to receive a favourable reply, I am,
Sincerely Yours,
Ends. 18
Efendim,
Saygıdeğer derginizde incelenip yayınlanmak ü zere................. adlı makalemi
ilişikte gönderiyorum.
Uygun bir cevabınızı bekliyorum.
Saygılarımla,
Ekler 18
425
30
Dear Sir,
I have graduated from the Faculty of Medicine o f ........................................
University.............................. Turkey and would like to pursue higher studies/postdoctoral
studies in surgery in your University. I attach my transcript and curriculum vitae for your
consideration. Kindly send me an acceptance so that I can complete the formalities required.
Looking forward to your favourable reply, I am,
Sincerely Yours,
Ends. 3
Efendim,
T ü rk iy e,....................................................... üniversitesi Tıp Fakültesinden
mezun oldum ve üniversitenizde cerrahi alanında yüksek öğrenim/ doktoraüstü çalışmalar
yapmak istiyorum. İncelenmek üzere transkiptimi ve hayat öykümü ilişikte gönderiyorum.
Gereken formaliteleri tamamlayabilmek amacıyla bana akseptans/kabül edildiğime dair bir
belge göndermenizi rica ederim.
Olumlu cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Saygılarımla,
Ekler 3
426
31
Curriculum Vitae
Name and Surname : .................................
Date and Place of Birth : ...........................
Nationality:
Turkish
Religion;
Moslem
Marital Status: Single/Married
Permanent Address.:.................................
Education
Primary /Elementary School/s............ '........................
Secondary School/s...................................................
University Education.................................................
Postgraduate Studies...................................................
Academic Titles /Degrees.....................................................
Knowledge o f Languages
Mother - tongue..........................................................
Foreign Languages............................................... ..
Employment . . . . ..............................................................
Publications.........................................................................
Memberships to Scientific Institutions....................................
Any Other Inform ation........................................................
Hayat Hikâyesi /Yaşam öyküsü
Adı Soyadı
........................................
Doğum Tarihi ve Y e r i ...............................
Milliyeti:
Türk
D in i:
İslâm/Müslüman
Medeni Hali:
Bekâr/Evli
Devamlı Adresi: ........................................
Eğitimi
îlkokul/lar................................................................
Ortadereceli okul/lar...................................................
Üniversite eğitim i.......................................................
Mezuniyet sonrası eğitimi............................................
Akademik ünvanlar/Dereceler..............................................
Dil Bilgisi
Ana D ili ............................... ...................................
Yabancı D ille r............................................................
Çalışma Hayatı .................................................................
Yayınlan. .......................................................................
Bilimsel Kuruluşlara Ü yelikleri...........................................
Diğer Bilgiler . . . . ..........................................................
427
32
To Whom It May Concern
D r ............................ whom I have known since 19.. has been very laborious
and keenly interested in his career. He has been co-operative with his colleagues and ready to
help his patients. His social relations and understanding o f human nature have always
attracted my attention. I have never seen him refuse urgent cases, even if these were
referred to him during awkward times.
D r
who is a really promising man o f medicine has rightly
won the admiration o f the hospital and appreciation of the administration. I have no
hesitation at all in recommending him for higher studies in surgery. I believe he can be
successful in his endeavours and contribute to our work upon his return to Turkey.
His character is quite satifactory.
Dean/Rector
ilgililere
19.. tarihinden bu yana tanıdığım Dr...............................çok çalışkan olup,
kariyerine karşı derin bir ilgi duymuştur. Meslektaşları ile işbirliği yapıp hastalarına yardı­
ma hazır olmuştur. Sosyal ilişkileri ve insan tabiatım anlayışı her zaman dikkatimi çekmiş­
tir. Olmayacak zamanlarda bile kendisine havale edilen âcil vakaları reddettiğini asla gör­
medim.
Gerçekten istikbal vadeden bir tıp bilim adamı olan Dr.................................
haklı olarak hastanenin hayranlığım ve idarenin takdirini kazanmıştır. Cerrahi'de ileri çalış­
malar yapması için kendisini tavsiye etmede asla hiçbir tereddüdüm yoktur. Gayretlerinde
başarılı olacağına ve Türkiye’ye dönüşünde çalışmalarımıza katkıda bulunacağına inanıyo­
rum.
Karakteri tamamen tatminkârdır.
Dekan /Rektör
428
33
Dear Sir,
I am a medical student/intern/doctor at the Faculty o f Medicine o f .............
............. University,........................ , Turkey and wish to apply for any short-term
training at your hospital. I prefer to come to your country in summer and stay for about
three months. I am particularly interested in infectious diseases but I can also work in a
virology laboratory to improve my knowledge and learn the new techniques.
The University will pay my travel expenses but a room at the hospital will
be appreciated.
Kindly let me know if you can accept me and any other information you
deem beneficial for me. Thank you.
Sincerely Yours,
Efendim,
Türkiye,
Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp
öğrencisi/intem/doktor olup hastanenizde kısa-süreli staj için müracaat etmek istiyorum,
ülkenize yazın gelip üç ay kalmayı tercih ediyorum, özellikle bulaşıcı hastalıklara ilgi du­
yuyorum ancak bilgimi artırmak ve yeni teknikleri öğrenmek için bir viroloji laboratuvannda da çalışabilirim.
üniversite seyahat/yol masraflarını ödeyecektir ancak hastanenizde bir oda
makbule geçecektir.
Beni kabul edip etmiyeceğinizi ve benim için yararlı gördüğünüz herhangi
bir diğer bilgiyi bana bildirmenizi rica ederim. Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
429
34
Dear Sir,
I have read your advertisement for a vacancy in internal diseases and wish
to apply for appointment as a medical doctor. My knowledge o f English is sufficient and
I have an experience o f ten years in internal diseases as pointed out in my curriculum vitae
enclosed herein.
Looking forward to your favourable reply, I am,
Sincerely Yours,
Encl. 1
Saym Bay,
tç Hastalıkları Bölümünde münhal yere ilişkin ilânınızı okudum ve tıp dokto­
ru olarak atanmak için müracaat etmek istiyorum. İngilizce bilgim yeterli olup mektupla
birlikte gönderilen yaşam öykümde belirtildiği gibi dahili hastalıklarda on yıllık bir tecrü­
bem vardır.
Olumlu cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Saygılarımla,
Ek. 1
430
35
Dear Smith/Robert,
After a training o f three months (work for two years) ^n your country, I am
back at home safe and sound. And I am writing this letter to you for heartfelt thanks for
the kindness and warm hospitality shown to me. I hope I shall have the opportunity to have
you with us in Turkey soon.
I learned a lot and benefited very much during my work and, ask you to
thank D r .............................. and Mr. and Mrs...............................for everything they have
done for me. Please give my best regards to the Jones also.
With kindest regards and, sincere compliments to your wife, I say goodbye
for now. Let us keep in touch. Best wishes.
Sincerely Yours,
Sevgili Smith/Robert,
Ülkenizde Uç aylık hir staj'(iki yıUık bir çalışma)'dan sonra sağ salim yurdumdayım. Ve bana gösterilen iyilikle sıcak konukseverlik için içten/kalbten teşekkürlerim
için bu mektubu yazıyorum. Umanm çok geçmeden sîzleri Türkiye'de aramızda görme
fırsatı olacak.
Çalışmam sırasında çok şey öğrenip çok yararlandım ve, benim için yaptık­
ları herşey için D r
ile Bay veBayan.................... teşekkür etmenizi rica ederim.
Aynı zamanda Joneslara candan selâmlarımı söyleyiniz.
Candan selâmlarım ve, eşinize samimi komplimanlarımla, şimdilik Allahaıs­
marladık diyorum. Yazışıp haberleşelim. En iyi dilekler.
Saygılarımla,
431
Dear Sir,
I am writing this letter to request a certificate o f attendance to present tc
my head of department.
I hope you will send me this without any delay as my promotion will b<
considered soon.
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Bölüm Başkanıma sunmak/sunulmak üzere bana bir katılma belgesi vermeni­
zi rica etmek amacıyla bu mektubu size yazıyorum.
Terfıim yakında sözkonusu olacağından bunu bana gecikmeden gönderece­
ğinizi ümid ederim.
Peşinen teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
432
Dear Colleague,
C.K. has been treated at our hospital but had to be discharged as admitted.
Unfortunately, he has a little chance o f improvement. Nevertheless, I would like to refer
this case to you for a final chance. I believe that your facilities are numerous and, perhaps
a few years o f survival will bring happiness to the family.
With best wishes and thanks in advance, 1 am,
Yours,
Sayın/Sevgili Meslektaşım,
C.K. hastanemizde tedavi edilmiş ancak haliyle taburcu edilmek zorunda
kalındı. Maalesef, çok az iyileşme şansı vardır. Bununla birlikte, son bir şans için bu vakayı
size havale etmek istiyorum. Çok sayıda olanaklarınız olduğuna inanıyorum ve, belki birkaç
yıl hayatta kalabilme bu aileye mutluluk getirecektir.
En iyi dileklerimi ve peşinen teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
433
Dear Dr. K,
I will be pleased if you operate this patient at your hospital and let me know
the result.
Surgical facilities at your hospital have saved many such patients and 1
believe he too can recover and return to normal life.
Kindest regards and best wishes from Turkey.
Sincerely,
Sevgili Dr. K,
Bu hastayı hastanenizde ameliyat edip scnucu bana bildirirseniz memnun
olacağım.
Hastanenizdeki cerrahi imkânlar bu tür birçok hastayı kurtarmış olup, bu­
nun da şifa bulup normal hayatına dönebileceğine inanıyorum.
Türkiye'den candan selâmlar ve en iyi dilekler.
Saygılarımla,
434
39
Dear Dr. K,
I am writing this letter to thank you wholeheartedly for the care given to
my patient referred to you. He has now fully recovered and enjoys good health.
Please let me know if there is anything I can do for you. Kindest regards.
Sincerely,
Sevgili Dr.K,
Size havale edilen hastama bakımınız için size candan teşekkür etmek için
bu mektubu yazıyorum. Şimdi tamamen, iyileşmiş olup / tam şifa bulup sağlığı iyidir.
Sizin için yapabileceğim herhangi birşey varsa lütfen bana yazınız. Candan
selâmlar.
Saygılarımla,
435
The medical apparatus,.......................we bought from your company a few
months ago is not functioning as it should. Unfortunately, most o f results obtained seem
to be wrong.
We shall be pleased if you send a technician to see to the maintenance of
this apparatus. If this is not possible, could we send two o f our technical staff for training
in England?
Awaiting your reply, I am,
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Birkaç ay önce sizden satın almış olduğumuz..........................................adlı
tıbbi cihazgerektiği gibi çalışmamaktadır. Maalesef, elde edilen sonuçların çoğu yanlış
görünmektedir.
Bu cihazın bakımı için bir teknisyeninizi gönderirseniz çok memnun ola­
cağız. Şayet buna olanak yoksa, teknik kadromuzdan iki kişiyi staj için İngiltere'ye
gönderebilir miyiz?
Cevabınızı bekliyoruz.
Saygılarımla,
41
Dear Sir,
l a m a lecturer/member o f academic staff lecturing in ................................at
the Faculty o f ..............................
University,........., Turkey. I have seen/
read your book o n ...................... and would like to use it as a textbook.
I will be very glad if you send me a free /complimentary copy which I can
recommend for consideration as a book for the students. If this is not possible, I will
appreciate a copy at a reduced price.
Thank you in advance.
Sincerely Yours,
Sayın Bay,
Türkiye'de..................... üniversitesi..................... Fakültesinde................
alanında öğretim yapan bir öğretim görevlisi/öğretim üyesiyim............................ konusunda
kitabınızı gördüm/okudum ve bunu okul kitabı olarak kullanmak istiyorum.
öğrenci kitabı olarak incelenmek üzere tavsiye edeceğim ücretsiz/hediye bir
adet gönderirseniz çok meıpnun olacağım. Buna olanak yoksa, indirimli fiyatla bir adet
makbule geçecektir.
Peşinen teşekkür ederim.
Saygılarımla,
437
ir « ı.J
Dear Sir,
I would like to quote the chapter on tissues and reproduce the electron
micrographs in our journal directed to our students at the University and, ask permission
to do so without payment o f any copyright fees.
As this is purely an educational activity, I do hope that you will be kind
enough to grant such a permission. Thank you.
Sincerely Yours,
Efendim,
üniversite'de öğrencilere yöneltilen dergimizde dokular üzerine bölümü­
nüzü alıntı olarak vermek ve elektron mikrograflan tekrar basmak ve, herhangi bir telif
hakkı/ucreti ödemeden bunu gerçekleştirmek için izin istiyorum.
Bu sadece bir eğitim faaliyeti olduğu için, böyle bir izni vermek iütftmda
bulunacağınızı gerçekten ümid ediyorum. Teşekkür ederim.
Saygılanmla,
438
43
Dear Sir,
Owing to previous engagements, it will unfortunately be impossible for me
to attend the congressional meeting of our Society/Association for 1985.
I f you send me a formal invitation for 1986, 1 can get a leave from the
University and complete all the formalities for attendance next year. Meanwhile, I will be
happy to receive the abstract book and 1985 minutes. Thank you.
Wishing you good sucess, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Daha önceki angajmanlar/işler nedeniyle,
katılmam maalesef imkân dahilinde olmayacaktır.
Cemiyetimizin 1985 kongresine
1986 yılı için bana resmi bir davetiye gönderirseniz, üniversiteden izin ala­
bilir ve gelecek yıl katılmak için formaliteleri tamamlayabilirim. Bu arada, abstrakt kitabı
ile 1985 tutanaklarım almaktan mutluluk duyacağım. Teşekkür ederim.
Size başarılar dilerim.
Saygılarımla,
439
SH
Dear Sir,
Kindly send me samples o f the medical instruments advertised in the Press
for experimental test.
Thanking you in advance, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Deneysel test için basında reklâmı yapılan tıbbi cihaz numunelerinden bana
göndermenizi rica ederim.
Peşinen teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
440
A s ........................ of the Faculty of Medicine, I am happy to invite you to
our traditional Medical Ball held on the 14th of March every year. We shall be very happy
to see you among us in Turkey
We are also desirous to learn if
development in intensive care when here.
ou can give a lecture on the recent
Looking forward to your visit, I remain,
Sincerely Yours,
Efendim,
Tıp Fakültesinin................................. olarak, her yıl 14 Mart'ta düzenlenen
geleneksel Tıp Balosuna sizi davet etmekten mutluluk duymaktayım. Sizi Türkiye'de aramız­
da görmekten çok mutlu olacağız.
Burada olduğunuz süre içinde yoğun bakımda en son gelişmeler konusunda
bir konferans verip veremiyeceğinizi de öğrenmeyi arzu ediyoruz.
Ziyaretinizi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Saygü arımla,
Download