DÜNDEN BUGÜNE DEGİŞMEYEN UMUT (İSLAM) İslam, Asrı Saadet’ten bugüne kadar hep umut olmuştur. Bazen kızı diri diri gömülen bir annenin feryadına bazen de efendisi tarafından zulme uğratılmış bir köleye veya açlıktan ölmek üzere olan bir fakire umut olmuştur. İslam her zaman Hakkın ve Adaletin yegâne ve tek temsilcisi olmuştur. Kimin hakkı gasp edilse İslam ona umut ve yol gösterici oldu. Kimin de adaletten yana bir sıkıntısı olsa İslam ona adaletiyle umut oldu. Dünden bugüne değişmeyen tek umut İslam’dır. Bugün ise yolunu şaşırmış halifesini kaybetmiş bir ümmet olarak umuduna yani İslam’a sımsıkı sarılmak yerine insanlar İslam’dan başka her şeye sarıldı. Şeyhine, tarikatına, liderine sarılanlar onları umut olarak görmüş ve ne de çok değer vermiştir! Kendileri yetmezmiş gibi başkalarına da bunları dayattılar. Faiz batağına düşmüş intihar etmek üzere olan bir günahkara, İslam’ın umut olduğunu anlatmak yerine modern şeyhlerinin kerametleri olduğunu iddia ettiler ve anlattılar. Ya da hakkı gasp edilmiş mağdur edilmiş bir din kardeşimize İslam’ın umut olduğunu anlatmak yerine siyasi düşünceler dayattılar... Umut arayışını şeyhler, siyasi liderler, vakıf başkanları yerine İslam’da aramayanlar şuan halifesiz bir ümmet. İslam Zina bataklığında feryat eden bir gence umuttu. İslam çocuğuna ayakkabı alamayan bir babaya umuttu. İslam Filistin’de ağlayan bir çocuğa umuttu. İslam Suriye’de yavruları ve eşi hain bombalarlarla parçalanmış bir babaya umuttu… Maalesef bugün vakflarımızın, şeyhimizin hasletlerini ve kerametlerini anlatmaktan İslam’ın fakire, mazluma ve günahkara hatta tüm dünyaya bir umut ışığı olduğunu anlatamaz olduk. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17 Bugün İslam davetçileri olarak bu hadisi her duyduğumuzda kalbimizin gümbür, gümbür atması, anlımızdan da terlerin şırıl, şırıl boşalması lazım bir an önce yatak bağımlılığımızdan kurtulmamız ve sahaya inmemiz lazım ev ev sokak sokak demeden gezmemiz. İslam’ın umut olduğunu herkese anlatmamız lazım bugün sokakta olan her hayasızlık ve her sapkınlıktan bize de bir vebal vardır diyerek yatağımızdan uzaklaşmamızın vakti gelmedi mi ? Bizim İslam davetçileri olarak bu insanlara ulaşıp hayâsızlık ve sapkınlık batağından onları kurtarmamız lazımken gel görelim ki bugün bizler kendi tarikatımızı partimizi veya vakfımızı ballandıra ballandıra anlatmaktan başka hiçbir iş yapmıyoruz ve en güzel slogancı da biziz bizde olmayan hasletleri dışardaki insanlardan istiyoruz. İslam dünyası bugün bu haldeyse en büyük suçluları bizleriz bir kere inandığımız ve tebliğ ettiğimiz şekilde yaşamadığımız gibi bunu bataklıkta olan insanlardan istiyoruz ve bizler İslam çatısı altında birleşmek yerine kendi görüşlerimiz altında insanları toplamaya çalışıyoruz. Bu hareketimizle de parçalanıp dağılıyoruz. Oysa Rabbimiz şöyle buyuruyor: Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz. Sonuç olarak herkes baş olma sevdasını bir kenara bırakıp. Önce kendi imanını kurtararak. İslamın çatısı altında toplamayı kendine bir hedef olarak belirlemeli ve İnsanlara tarikatını şeyhini vakfını anlatmadan İslamı tebliğ etmelidir..