Öğr. Gör. Zeynep Sıla ÖZŞEN TURİZM VE ÇEVRE İLİŞKİSİ Turizm ile çevre arasında yakın ilişki olduğu gerçeği yeryüzü kaynaklarının süratle bozulmaya başladığı, ortam kirlenmesinin büyük boyutlara ulaştığı 1970’li yıllarda daha iyi anlaşılmıştır. Başarılı bir turizm etkinliği için temiz, düzenli ve sağlıklı bir ortam gereklidir. Fakat turizm gelişmeleri, yoğun turist akımları da çevreyi belirli ölçüde bozmakta, yıkıma uğratmaktadır. Doğayı koruyarak turizmin gelişmesini sağlamak ancak gerçekçi ve dengeli uygulamalarla mümkün olmaktadır. Yüzyılın en büyük gelişme göstereceği alanlardan biri turizm sektörü olduğuna göre ve hiçbir ülkenin de turizm gelirlerinden vazgeçemeyeceğine göre, bütün ülkelerin hem yatırım planlaması hem de doğal ve kültürel değerlerini koruması gerekmektedir. Dünya genelinde, turizmin gelişmesi doğaya zarar vermektedir. Çevreye duyarlı olmayan, doğa ile uyumsuz tesisler turizm bilincine sahip çağdaş insanlar için çekiciliği olmayan, itici yapılar olarak görülmektedir. Turizm klasik anlayış, özellikle 1980’lerin ortalarından başlayarak değişim sürecine girmiştir. Turizmde doğa ve çevre önem kazanmıştır. Turizme yeşil turizm, eko turizm, softtourism gibi yeni olgular girmiştir. Bilinçli turistlerin hepsi ziyaret edecekleri yerleri seçerken ülkenin doğasının ve çevresinin korunup korunmadığına büyük önem vermektedirler. Çağdaş turizm anlayışında otel sadece gecenin geçirildiği “uyuma yeri” olmaktan çıkmış rehabilitasyon özelliklere sahip olmasına önem verilmiştir. Spor etkinlikleri ve animasyonlar turistlerin kalış sürelerini daha da uzatmıştır. Bu gelişmeler devam ettikçe çevre bozulmaya başlamıştır. Çevrenin bir takım doğallıkları otele aktarılırken çevre tahribe uğramıştır. “Turizm yatırımcıları Mersin – Anamur arasındaki konaklama tesislerinde kalacak turistlerin, Avrupa’dan daha kısa zamanda bölgeye ulaşmasını sağlamak için Göksu Deltasına da bir havaalanı yapılması için baskı yapmışlardır. Bayındırlık Bakanlığının hazırladığı projeyi Çevre Bakanlığı uygulatmamıştır. Fakat güçlü holdingler, yerel yöneticiler, politik baskı uygulayarak, bu havaalanını gerçekleştirmek istemektedirler. Göksu Deltasına havaalanı yapılmasıyla, gelen turist sayısında artma olacaktır. Fakat yörenin toprak ve su kaynakları, faunistik ve floristik değerleri zarar görecek, hava kirliliği, gürültü kirliliği yöre insanına, kültür hayvanlarına olumsuz etkiler yapacaktır.” Her yıl konser, gösteri ve tiyatro gibi çeşitli etkinlikler nedeniyle sahne olan antik tiyatrolar aşırı ses, ışık düzeni ve yoğun insan akını ile yıkıma uğramaktadır. Şehirleşme, insanlarda kır özlemlerini arttırmaktadır. Kırsal kökenli şehir insanı olanak buldukça şehir dışına çıkma gereği duyar. Hafta sonu tatil günlerinde ya da yaz tatilinde akarsu ve göl kıyılarına, ormanlara geziler yapılmaktadır. Bu gezilerin ardından çöp yığınlarının arttığı gözlenmektedir. Şehirlerin yapay ortamlarında bunalan insanlar, haftanın birkaç gününde farklı mekânlarda sıra dışı bir yaşama düzeni gerçekleştirmek istemektedirler. Dağ evi, bağ evi, çiftlik evi adıyla yaygınlaşan konutlar doğayı giderek tahrip etmektedirler. Baraj göllerinden çok daha fazla olarak doğal göller yeğlenmektedir. Göl kıyılarındaki yapılaşmalar nedeniyle bir göl kıyısı şehri görünümü almaktadır. Bilinçsizce yapılan bu yapılaşmalar nedeniyle çalılıklar, ormanlar, akarsular da baskı altında kalmakta ve doğal ortamların kirlenmesine neden olmaktadırlar. Doğal ortamlara gelen ziyaretçilerin atık ve atıkları doğaya bırakılmaktadır. Doğal ortamda bu çöpleri temizleme, yok etme yeteneği bulunmamaktadır. Deniz kenarlarında yapılaşmalar doldukça ve denizler kirlendikçe doğal ortamlara akın olmaktadır. Zamanla deniz kenarları dolduğu gibi doğal ortamda dolacaktır. Önlem alınmadığı takdirde doğal ortam bozulmaları giderek artacak ve Turizm gerileyecektir. Marmaris Türkiye’nin en çok yeğlenen turizm bölgesidir. İlçe, çevresine doğru sürekli büyümektedir. Çevrede ormanlar yakılmakta, kesilmekte turistik tesisler için, yasal olmayan yollarla yer kazanılmaktadır. İlçe çevresindeki köyler Marmaris’in mahalleleri durumuna gelmektedir. Kültür arazisi olarak değerlendirilmesi gereken yerler ev, site yapılarıyla işlevlerini yitirmektedirler. Yapılaşma Marmaris’te kırsal alanları giderek daraltmaktadır. Nüfusun artması şehirlerin sınır tanımadan büyümesi insan elinin değmediği yerin kalmaması ile görünüm bozulması ortaya çıkmaktadır. Doğanın kaynaklarından para kazanan insanlar doğadan istediklerini alıp katlettikleri yeri öylece bırakırlar eski durumuna getirmek için uğraşmazlar. Doğa kendi kendine eski halini alabilmesi uzun zaman sürecektir. Yüz binlerce yıl önce oluşmuş karstik mağaralardaki sarkıt ve dikitlerde yabanıl saldırıya uğrarlar. Akvaryum satıcıları için değerli olan bu sarkıt parçaları, mağara çevresindeki köylüler tarafından kırılır. Böylece doğal kaynaklar bozulur. Deniz kıyılarında, göl ve akarsu vadilerinde kum – çakıl ocağı olarak işletilen kumsallar vardır. Görünüm bozulmuştur. Nüfus arttıkça, şehirleşme yaygınlaştıkça dünyada el değmemiş alan bulmak zorlaşmıştır. Buzullardan çöllere, doruklardan ormanlara kadar her yeri egemenliği altına almış, modernize etmiş doğallığını bozmuştur. Aşırı nüfus artışı sonucunda kırların boşalıp şehirlere akın olması sonucu gecekondu yapılaşmalar, hava kirliliği yanında görüntü kirliliğine yol açmıştır. Şehirlerde karmaşık yapılaşma zamanla yok olmayı gerektirmektedir. Türkiye son yıllarda batı turizm pazarında yeni bir kitle turist çekim ülkesi olarak tanıtılmakta ve artan sayıda yabancı turist akımına sahne olacaktır. Turizmin en önemli kaynak kullanım alanı doğal kaynaklardır. İl sınırları içerisinde doğal yapıya uygun olmayan hızlı ve çarpık yapılaşma, gürültü, orman alanlarının kaybı, katı atıkların depolanması, taşınması, bertaraf edilmesindeki aksaklıklar ve atık sularını arıtmadan deşarj eden turistik işletmeler çevre kirliliğine neden olmakta, bu da turizm faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. TURİZMİN ÇEVREYE ETKİLERİ Bugünün en önemli sektörlerinden biri olan ve daha da genişlemesi beklenen turizmin ekonomik, fiziki, sosyal ve kültürel etkileri mevcuttur. Bu etkiler kimi zaman iç içedir. Turizmin olumlu etkileri : Fiziki: Doğal ve yapısal kaynakların korunması, yeniden, yapılandırılması ve güçlendirilmesine yardımcı olur. Uluslararası düzeyde kabul görülen kalite standartları ile doğal kaynaklara erişimi sağlar.Yerel insanların elde edebilecekleri, kaliteli fiziksel çevre düzenlemeleri teşvik eder. Geçmiş asırlardan kalan kullanılmamış, kıymeti düşmüş –örneğin, demiryolları, ardiye, liman, barınakların- kullanımı için ekonomik mantık yaratır ki, bu varlıklar (yapıtlar) çağdaş toplumca pek fark edilmemektedir. Sosyo-Ekonomik: Yerel insanlara başka durumda ekonomik açıdan doğrudan katkısı olmayacak yapıtlar için piyasa, ekonomik değer oluşturur. Gelecek nesiller için koruma amaçlı gelir oluşturur. Küçük firmalar için yararlanma ve fırsatlar ortaya çıkarır. Sadece turizm faaliyetleri için değil, diğer destekleyici faaliyetler için de teşvik yaratır. Yerel insanların yaşam standartlarını, başka şekilde elde edilmesi güç olan vergi ve döviz gelirleriyle yükseltir. Restoran, spor tesisleri, yerel taşıma faaliyetlerini, yerel insanların kullanımına sunarak yaşam kalitesini yükseltir. Kültürel-Eğitsel: Sanat, folklor, festival, tiyatro kalitesini yükseltir. Faaliyetleri destekler ve bunların sürdürülmesi için kaynak yaratır. Yerel sanat ve elişleri için piyasa oluşturur. Belirli bölgelerin yerel kimliklerini güçlendirir, yerel gururun arttırılmasını sağlar. Çevresel değerlendirmeyi hem ziyaretçilerin hem de yerli halkın anlaması için ortam yaratır. Ekonomik: Turizmin gerek döviz kazandırma gerek turistik yatırım ve tüketim harcamalarının çarpan mekanizmasıyla gerekse vergi kaynağı olma özelliği ile ekonomide gelir yaratıcı etkisi olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu etki aynı zamanda kısa sürede ve düşük maliyetlerle istihdamı arttırıcı ve bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesine ilişkin olumlu etkiler de yaratmaktadır. -Bir anket çalışmasına göre, soru yöneltilen turizm şirketlerinin 2/3’i turizmin G.O.Ü.’lere iş sahası temini, eğitim, döviz girdisi, kültürler arası karşılaştırma ve farklı kültürler arasında ilişkiler konusunda olumlu katkısı olduğunu düşünüyorlar. Turizm sayesinde yerli halkın yaşam koşullarının iyileştiğini, seyahat acentalarının 1/3’ü düşünüyor. Ancak, sadece 1/7’si turizmin doğal çevreye olumlu katkısı olduğunu ve turizm beldelerinde turizmin gelişmesinden sorumlu olan kişinin ekolojik sorunlar ve azgelişmiş bölgelerin çevre korunarak imar edilmesi konusunda daha duyarlı hale geldiğini geldiğini söylüyor. Turizmin Olumsuz Etkileri: Ekonomik: Turizmin gerekli denetim olmadığı takdirde veya yanlış politikalar sonucu olumsuz ekonomik etkilere de sebep olabileceği savunulmaktadır. Bunlardan bazıları; Ülke kaynaklarının (döviz çıkışı ve kar transferi yoluyla) ters yönlü bir ekonomik etki doğurabileceği, daha öncede değindiğimiz gibi- arazi fiyatlarının yükselmesinin ve kıt kaynakların kısa dönemli turistik çıkarlar için tahsis edilmesinin alternatif maliyet kazançları yükseltebileceği ve kaynakların yabancı sermaye tahsisi yoluyla bir kolonizasyona yol açabileceğidir. Artan dışa bağımlılık, suni fiyat artışları ve sermaye yoğunlaşması temel ekonomik sorunlar olacaktır. Fiziki: Havaalanı, marinalar ve diğer tatil komplekslerinin kurulması toprakları aşındırmaktadır. Aşırı ziyaretçi akımı doğal çevre yapısını tahrip ederken, hayvan türlerini dışlayarak ekosistemi bozmakta ve çöp ve gürültü fazlalılığı yapmaktadır. Su ve toprak kaynakları, turizmin gelişim trendine göre yönlendirilmektedir. Sosyo-ekonomik: Turizm çevreyi ticari bir araç haline getirmektedir; Yabancı turistlerin tüketim eğilimleri yapısına uygun yabancı mal ithali, bu bölgelerin kaynaklarının yurtdışına aktarılmasına neden olmaktadır. Sağlıksız bir piyasa yaratarak suç ve uyuşturucuyu arttırabilir. Gelişmiş ülke ahlak standartlarını yerel toplumlara tanıştırılarak, kent yaşamının öğesi olan şiddetin suçun ve hırsın artmasına, geleneksel değerlerin yok olmasına yol açabilir. Turizme bağlı göç yaşanması beraberinde birçok sorunu da getirmektedir, özellikle tarımın ihmali söz konusu olabilir. Kültürel ve Eğitsel: Yurtiçi (yerel) kültürel değerlerin ve sanat yapılarının kazanç amacıyla suni bir şekilde yeniden oluşturulmasını teşvik eder. Kültürün ticari bir turist atraksiyonuna dönüşmesi, doğal konukseverliğin kötüye kullanılması toplumun yerel değer ve kimliğini tahrip edebilir. Özetle, Sanayileşme, nüfus artışı ve teknoloji ekseninde meydana gelen sorunlar mevcuttur. Kaynakların tüketimi, doğanın etkilenmesi, altyapı sorunlarının ortaya çıkması, artan turizm faaliyetleri sonucu ortaya çıkan kirlilik ve atıklar, bunların arıtımı ve yok edilmesi için fiziksel altyapı ve kapasite yetersizlikleri, tatlı su kaynaklarının aşırı kullanımı, ormanların yok edilmesi, kıyı ve plajların zarar görmesi, toprak erozyonu, biyolojik çeşitliliğin tahribi, kültürel mirasın zarar görmesi, hava ulaşımının ve kalabalığın yarattığı ses kirliliği, turizm sektörünün yarattığı başlıca olumsuz çevresel etkilerdir. Özellikle G.O.Ü.’de elektrik, su, kanalizasyon, arıtma, çöp toplama ve imhası gibi teknik altyapı donanımlarının yatak kapasitesindeki hızlı artışın gerisinde kalması ve üstyapının denetimsizliği bu sorunların başlıca kaynaklarıdır. Turizmin ortaya çıkardığı olumsuz etkiler gerek ziyaretçiler gerekse de turist kabul eden toplumlar üzerinde hoşnutsuzluğa yol açmaktadır. Oysa turizmde yüksek kalitede bir deneyim ancak doğal kaynakların, çevrenin ve kültürel mirasın korunmasıyla sağlanabilir. Doğal, çevresel, biyolojik ve sosyokültürel kaynakların korunmasına ve kayıpların en aza indirilmesinde, turizm alanındaki faaliyetlerin ve getirilerinin gelecekte de arttırılarak, devamını mümkün kılacak tek yol sürdürülebilir turizmdir. Bunun en iyi şekli de “ekoturizm” olarak kabul görmektedir. ÇEVRE KİRLENMESİ Doğanın temel fiziksel unsurları olan hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati öğelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına “Çevre Kirliliği” denir. Dünya'da Ve Türkiye’de Çevre Sorunları Gerek dünya ülkeleri ve gerekse içinde yaşadığımız ülkemizde çevre kirliliği konusu, temiz ve sağlıklı bir gelecek açısından en büyük ortak endişe haline gelmiştir. Türkiye’de henüz bilincine tam olarak varılmamıştır. Fakat gelişmiş ülkelerde durum böyle değildir. Gelişmiş ülkeler için önemli bir sorun haline gelmiştir. Ülkeler 1970’li yıllardan sonra plan ve hedeflerini belirlerken çevreyi de dikkate almışlar, özellikle uluslar arası düzeyde çevre politikası giderek yaygın hale gelmiştir. Çevre kirliliği konusunda ilk adım 1972 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Stockholm I. Çevre Kongresi ile atılmış ve 5 Haziran günü “Dünya Çevre Günü” ilan edilmiştir. Bu sayede çeşitli sempozyumlar, uluslar arası kongreler, konferanslar vs. izlemiş, konuyla ilgili çok sayıda bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Bugün için çevre ile ilgili faaliyetleri olan başlıca kuruluşlar aşağıdaki gibi sıralanabilir; • Dünya Sağlık Örgütü (WHO) • Avrupa Topluluğu (EC) • Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) • Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) • Birleşmiş Milletler Sınaî Kalkınma Örgütü (UNIDO) • Kuzey Atlantik Paktı (NATO) • Uluslar Arası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) • Gönüllü Kuruluşlar Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahiptir. Bu durum, ülkemizin bugün olduğu kadar gelecekte de önemli çevre kirliliğinin göstergesidir. Gelecekte de ülkemizi çevre sorunları daha da artmış şekliyle beklemektedir. Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde yetersiz kalmıştır. Özellikle 1950’li yıllardaki hızlı kentleşme, ülkemizde çok sayıda çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Hızlı kentleşmenin yanı sıra artan endüstriyel ve tarımsal faaliyetler de önemli çevre kirletici unsurlar haline gelmiştir. Tarımsal amaçlı kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanımı, gerekli çevresel önlemler ve arıtma tesisleri bulundurmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri hava, su ve toprak kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkartmıştır. Doğal zenginlikleri olan ülkemizin, çevre kirliliği sonucunda diğer ülkelere nazaran kaybedecek çok şeyi bulunmaktadır. Gereken tedbirlerin doğal zenginliklerimiz yok olmadan biran evvel alınması gerekmektedir. Aksi takdirde doğa verdiklerini geri isteyecek ve yaşam sona erecektir. ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN SINIFLANDIRILMASI Çevre Özelliklerine Göre Çevre Kirliliği Çeşitleri Fiziksel Kirlenme Kimyasal Kirlenme Biyolojik Kirlenme Çevre Unsurlarına Göre Çevre Kirliliği Çeşitleri Hava Kirliliği Toprak Kirliliği Su Kirliliği Gıda Kirliliği Gürültü Kirliliği KAYNAKÇA http://tgc-turizmvecevre.blogspot.com.tr/