AHLAK GELİŞİMİ (Lawrence Kohlberg 1927 – 1987)

advertisement
Yrd. Doç.Dr. İhsan SARI
3rd International Conference on Sport and Exercise Psychology
1. Öykü: Heinz (Hans) Öyküsü
• “Avrupa’da Heinz adlı bir adamın karısı az rastlanan bir
kanser tütünden ölmek üzeredir. Doktorlar bir ilacın onu
kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı şehirde oturan bir
eczacının keşfettiği bir çeşit radyumdur. Bu ilaç pahalıya
mal olmuştur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli
fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın
küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Heinz
tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir.
Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı
ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra
almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı ‘Hayır ilacı ben
keşfettim, ondan para kazanacağım.’ diyerek Heinz’in
isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Heinz
eczaneye girip karısı için ilacı çalar.”
• Heinz’in bunu yapması doğru mudur? Neden?
Ahlaki prensipleri nasıl edindiğimizle ilgili bilgi sahibi
olmak bize ahlak gelişimine yönelik uygulamalar yapma
şansı verir.
Toplumsal denetim mekanizmaları, toplumsal kurumlar
ve ahlak.
Değerler: doğruluk, namus, başarı, dayanışma
Değerler normlar ve törelere dönüşür.
Tüm bunlar insanların bir arada yaşama
gereksinimlerinden kaynaklanmıştır ve insanları iyi
doğru olana yönlendirir.
Ahlak: Belli bir toplumun belli bir döneminde geçerli
bireysel ve toplumsal davranış kurallarının tümü.
Ahlak Nedir?
 Toplumun






çoğunluğunun
vicdanında
kabul
gören
kurallardır.
Kuşaktan kurağa aktarılan değerlerdir.
Yazılı olmayan toplum kurallarıdır.
Bireyin doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesine yarayan
ilkeler ve kurallar bütünüdür.
Kişinin doğruyu ve yanlışı ayırmasındaki içsel sesidir.
Ahlak, bireyin uyup uymaması kendi tercihine bırakıldığı
kurallardır.
Kişinin kendisinin oluşturduğu, toplum tarafından da
kabul gören, kişinin yaşam biçimi ve davranışlarında
gözlenen idealler ve ilkelerdir.
Ahlak kavramı boyutları
 Düşünceler
 Davranış
 Duygular
Bunlar arasında çelişki olduğu. Ve doğru bulmadığı bir
davranışı bireylerin yaptığı belirlenmiştir.
Ahlaki Gelişim Kuramları
 Psikanalitik Kuramı
 Piaget Ahlaki Gelişim Kuramı: Zihinsel gelişime paraleldir,




yüzeyel ve somut olandan, derin ve soyut olana doğru ilerler
Kolhberg Ahlaki Gelişim Kuramı : Bireyselden, toplumsala,
toplumsaldan evrensele ilerleyen üç aşamalı gelişim
Ahlaki davranış değil, ahlaki yargılama yeteneği araştırılmaktadır.
Ahlaki gelişim tüm dünyada, aynı sarı ile ve benzer yaş aralığında
ilerler.
Sosyal Öğrenme Kuramı: İyi modeller sunulmalı ve yetişkin
normları benimsenmelidir.
Psikanalitik Kuram
 Yaşamın ilk yılları önemlidir.
 Vicdan ve ideal benlik süperegoyu oluşturur.
 Vicdan kötü davranışı yaptırmaz ideal benlik iyi
davranışı ödüllendirir.
Bilişsel –Gelişimsel Ahlaki Gelişim
Kuramcıları: Piaget ve Kohlberg
Ahlak gelişimi ile öncelikle Piaget ilgilenmiştir. Kohlberg
daha sonra kuramını Piaget’in görüşleri doğrultusunda
açıklamıştır.
Her iki kuramda da;
 Bilişsel gelişimin ahlaki gelişim için ön koşul olduğu kabul
edilir.
 Çocukların ahlaklı davranışlarından ziyade ahlaki yargı
düzeyleriyle ilgilenmişlerdir.
 Ahlaki yargı gelişimini ölçmek için çocuklara ahlaki
ikilemler (dilemma, çelişki) içeren öyküler sunmuşlardır.
 Örn. Piaget: yardım etme niyetiyle kırılan 6 yumurta,
bilerek kırılan 2 yumurta. Kohlberg: Hans öyküsü… gibi
Piaget’nin Ahlaki Gelişimi kuramı
• Ahlak Öncesi Dönem: (0 – 4/5 yaş): Çocuk benmerkezci eğilimden dolayı
başkasının bakış açısını anlayamaz, oyunda ve sosyal yaşamda kuralların
varlığından haberdar değildir. Cezadan kaçmaya çalışır.
• Dışa Bağımlı Evre (Ahlaki Gerçekçilik) (6 – 10 yaş): Çocuk bu dönemde
kuralların ve ilişkilerin sorgulanamaz olduğunu düşünmekte ve otoritenin
görüşünü aynen kabul etmektedir. Suç - ceza derecesini oranlar. Daha
şiddetli cezalandıran suçlar, daha kötü suçtur.
• Özerk Ahlak Evresi: (Ahlaki Görecelilik) (11 yaş ve üstü): Çocuk kuralların
değiştirilemez olmadığını, istenirse anlaşılarak değiştirilebileceğini,
kuralların çiğnenmesi durumunda sonuçlara göre değil niyete ve koşullara
göre karar verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Kuralları her oyunda
değiştirme, birlikte belirleme
Lawrence Kohlberg (1927-1987)
 1927 Yılında New York’da, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve
Massachusetts’deki başarılı öğrencilerin gidebileceği Andover Akademi adlı özel bir
lisede ortaöğretimini tamamlamıştır.
 İkinci dünya savaşına denk gelen yıllarda üniversite eğitimine devam etmek yerine,
İsrail davasına hizmet etmek amacıyla eğitimine ara vermiş ve İngiliz Ablukası
altındaki İsrail’e Avrupa’dan mülteci taşıyan bir yük gemisinde çalışmıştır.
 1948 yılından sonra üniversite eğitimine dönmüş ve. Chicago Üniversitesindeki
psikoloji eğitiminin devamında ahlaki gelişim
üniversitede, 1958 yılında doktora derecesini almıştır.
alanına
yönelmiştir.
Aynı
 Doktora konusu, çocuk ve ergenlerdeki ahlaki gelişim ve ahlaki yargılamanın
gelişimidir. Bu amaçla, yaşarı 10, 13 ve 16 arasında değişen 72 erkek çocuk ve ergen ile
klinik yöntem ile derinlemesine görüşmeler yapmış ve görüşmelerinin sonucunda,
ahlaki gelişimin üç temel düzey ve bu düzeylere dayanan altı gelişmişlik evresi ile
ilerlediğini sonucuna varmıştır.
 Kolhberg ve diğer bazı meslektaşları tarafından Amerika, Meksika, Tayvan, Türkiye,
İsrail, Kenya, Bahama ve Hindistan gibi ülkelerde kuramın evrenselliğini sınayan
çalışmalar yapılmıştır2.
Kohlberg’e Göre Ahlak Gelişimi
• Kohlberg (1969) Piaget’in kuramını geliştirmiştir. Kohlberg de
Piaget gibi, kültürel sınırları aşan, doğal olan ve bilişsel temele
dayanan ahlak gelişimi devreleri üzerinde durmuştur.
• Kohlberg deneklerine Piaget’in hikâyelerinden daha karmaşık ve
daha derin ahlaki çatışmalar içeren hikâyeler okumuştur.
• Dolayısıyla da, Piaget’in ötesine geçerek altı devreli, ergenlik ve
yetişkinliğe uzanan ahlak gelişimi devreleri ortaya koymuştur.
• Kohlberg’in ahlak gelişimi devreleri giderek yükselen bir ahlak
anlayışını içeren üç düzey ve bunların her birindeki iki devre ile
belirlenir.
•
Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Evreleri
•
•
•
•
•
•
I.DÜZEY; Gelenek Öncesi Düzey; (Egosantrik Düzey)
Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları,
ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik
gücüne göre değerlendirir. Bu düzey iki devreyi kapsar;
II. DÜZEY; Geleneksel Düzey:
Bu düzeyde, kişinin bir üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun yâda çevrenin beklentileri
kendi başına değer taşır. Seçilen referans grubunun doğru kabul ettikleri, çocuğun gözünde
de doğrudur. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil aynı
zamanda onlara sadakattir. Mevcut sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi ve bu
düzenin kurum ve gruplarıyla özdeşleşmek önemlidir. Bu düzey iki devreden oluşur;
III. DÜZEY; Gelenek Üstü ( Özerk ya da İlkeli) Düzey:
Bu Düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan
grup ya da kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak
tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde
kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite
oluşur. Kişi kendi seçtiği, üzerinde düşündüğü ahlak ilkelerine göre yargılarda bulunur. Bu
düzeyde de 2 devre vardır;
1.Basamak: Cezadan kaçınma- boyun eğme
• Bu devrede davranışın sonuçları, o davranışın iyi ya da kötü
olduğunu tayin eder. Bir davranış cezalandırılıyorsa kötü,
cezalandırılmıyorsa iyidir. Davranış bütünüyle dışardan
denetlenir. Cezadan kurtulmak ve yetkiye karşı tam riayet
kendi başına değerlidir. Çocuk için büyüklerin sözünden
çıkmamak önemlidir, çünkü onlar büyük ve güçlüdür. Başın
derde girmemesi önemlidir.
• Otoriteye körü körüne bağlıdır (çocuk yetişkinlerin
söylediklerini anlamadan papağan gibi taklit eder)
• Davranışlar fiziksel sonuçlarına göre değerlendirilir.
• Eşyalara ve insanlara maddi zarar vermekten ve cezadan
sakınılır.
• Doğruyu yapma nedeni cezadan kaçma ve otoritenin
isteğidir.
2. Basamak: Bireyselcilik- amaca yönelik değiş
tokuş
 Değiş – tokuş Ahlakı - Al Gülüm-Ver Gülüm Ahlaki olarak da
•
•
•
•
•
bilinir.
Bireyin gereksinimlerini gideren her şey doğrudur. Pragmatik alışveriş kavramı (sen bana yardım et, ben sana ederim), sevgi,
bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen
davranışları yapar, cezalandırılanlardan çekinir. Ayrıca bireyler
arasındaki anlaşma ve söz vermelere değer verilir. Örn. kaz gelen
yerden tavuk esirgenmez.
Bireycilik ve çıkara dayalı alış - veriş ön plandadır.
Çocuk kendi çıkarlarıyla başkalarının çıkarlarının farklı
olabileceğini anlar. Bu durumun bana faydası ne? sorusu sorar.
Kurallara çıkarlar ölçüsünde uyar ve herkesinde böyle yapacağını
varsayar.
Karşılık ve eşitlik ilkesi ile adil olmaya çalışır (göze göz, dişe diş).
3. Basamak: Kişiler arası uyum- iyi çocuk yönelimi
• Bu devrede iyi davranış, yakın çevreyi memnun eden, onlara
yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır.
• Bireyin kendinden bekleneni yapması en doğru hareket biçimidir.
Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem
kazanır.
• Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve
minnettarlık önemlidir.
• Yakın çevrenin düşüncelerine önem verilir.
• İyi olmak, başkalarının duygularıyla ilgilenmek, sadık ve güvenilir
olmak, beklentiler ve kurallar doğrultusunda davranmak
önemlidir.
• Dışlanmak ve ayıplanmak temel korkudur.
4. Basamak: Toplumsal sistem-yasaya
uygunluk
• Bu devrede önemli olan, başkalarını memnun edecek
davranışlarda bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal
düzeni korumaktır. Doğru davranış, görevini yapmak,
otoriteye saygı göstermek, kural ve yasalara uymaktır.
Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir.
• Bakış açısı yakın çevreden bütün topluma genişlemiştir.
• Doğru; toplum düzenini korumak, grubun ve toplumun
refahı doğrultusunda davranmaktır.
• Göreceli Kavramlar (sorumluluk, adalet, hoşgörü vs)
kazanılmış ve içselleştirilmiştir.
• Kurallar değişmez ve herkes için geçerlidir.
5. Basamak: Sosyal sözleşme-yararlılık ve bireysel
haklar
• Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek
•
•
•
•
•
toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun davranıştır.
Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüş birliğine
varma teknikleri önemsenir. Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu
olduğu da kabul edilir. Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha
fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanır. (4. devreden
bu bakımdan farklıdır).
Sözleşme ve anlaşmalar yapıldıktan sonra her iki tarafı da bağlayıcı bir
özellik taşır.
Kurallar insanlar tarafından konulmuştur. İşlemiyorsa, yine toplumun
onayıyla değiştirilebilir. Yani eleştirel gözle bakar yasalara. Ancak bunun
dışında kurallara her zaman uyar.
Tarafsızlık ön plandadır (Ya eczacının hakkı- Kişisel mülkiyete saldırı?)
Diğer taraftan; Hans çalmalıdır, çünkü insan hayatı yazılı yasalardan daha
önemlidir).
6. Basamak: Evrensel Ahlak İlkeleri
• Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa
ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi
geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır.
• Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut
ilkelerdir. Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını
ve insana saygıyı içerebilirler.
• Bütün insanlığın uyması gereken evrensel ahlaki
prensiplerde kavuzdur
• Ahlaki prensipler, insan haklarına, insana ve insan onuruna
saygı içermektedir.
• Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Mahatma Gandi ,
Rahibe Teresa,… gibi kişilerin bulunduğu evredir.
Evrelerin ve Basamakların Değerlendirilmesi
• Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bu sıralamada oluşur, çünkü her
•
•
•
•
devrede bir önceki devrede erişilen ahlak gelişiminin bir
sentezinin yapılması ve onun ilerisine erişilmesidir.
Ahlak sadece adaletten ibaret değil. Diğer unsurları göz ardı
edilmiş.
Cinsiyet etkeni göz ardı edilmiş.
Ancak, her birey 6. devreye kadar çıkamayabilir. Hatta
Kohlberg’in araştırmalarına göre yetişkin bireylerin büyük bir
çoğunluğunun, 3. ve 4. basamakta kaldığına inanılmaktadır.
Kohlberg ahlak devrelerini saptayabilmek için deneklerine 9
hikâye vererek, her hikâye hakkında çeşitli sorular sormuştur.
Bu hikâyelerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir;
Sosyal Öğrenme Kuramına
göre ahlak gelişimi
 Bireyler model alır.
 Sözlerden çok model olan kişinin davranışı öğrenilir.
Disiplin yöntemleri ve ahlak
gelişimi
 Sevginin esirgenmesi
 Güç kullanımı
 Tüme varım
1. Öykü: Heinz (Hans) Öyküsü
• “Avrupa’da Heinz adlı bir adamın karısı az rastlanan bir
kanser tütünden ölmek üzeredir. Doktorlar bir ilacın onu
kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı şehirde oturan bir
eczacının keşfettiği bir çeşit radyumdur. Bu ilaç pahalıya
mal olmuştur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli
fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın
küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Heinz
tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir.
Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı
ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra
almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı ‘Hayır ilacı ben
keşfettim, ondan para kazanacağım.’ diyerek Heinz’in
isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Heinz
eczaneye girip karısı için ilacı çalar.”
•
2. Öykü: Kore Savaşı
 Kore savaşında, bir denizci bölüğü sayı kaybetmiş ve
düşman karşısında geri çekilmeye başlamıştır. Bölük nehir
üzerindeki köprüyü geçmiş ama düşman diğer tarafta sesiz
durmaktadır. Eğer içlerinden biri geri gidip köprüyü
uçurursa bir olasılık kurtulabileceklerdir. Köprüyü uçurmak
için gidecek olan kişi, büyük bir olasılıkla
kurtulamayacaktır. Dörtte bir olasılıkla ölmüş olacaktır.
Geri çekilmeyi en iyi yönlendirecek olan bölük komutanıdır.
Komutan, bu görevi gönüllü olarak yapmak isteyenleri
sorduğunda kimse gönüllü olmamıştır. Eğer kendisi giderse,
geri kalanlar sağ salim geri dönemeyeceklerdir çünkü
sadece kendisi geri çekilmeyi yönlendirmeyi bilen kişidir.
Bölük komutanı, bu zor görev için birini görevlendirmeli mi,
yoksa kendi mi gitmelidir? Neden?
3. Öykü: Valiean ve hırsızlık
 Avrupa’nın bir köyünde, Valjean adlı fakir bir adam, ne kız kardeş,
ne de erkek kardeşi iş bulamıyorlarmış. Valjean, parasızlıktan
gerekli ilaç ve yiyeceği çalıyormuş. Yakalanmış ve 6 yıl hüküm
giymiş. Birkaç yıl sonra hapisten kaçarak yeni bir ad altında
ülkenin başka bir yöresinde yaşamaya başlamış. Para biriktirmiş ve
yavaş yavaş büyük bir fabrika kurmuş. Çalışanlarına en yüksek
maaşları vermiş ve kazancının çoğu ile tıbbi yardıma muhtaç kişiler
için bir hastane yaptırmıştır. Bir terzi, bu fabrikatörün, yöresindeki
polis tarafından aranan, hapishaneden kaçmış, eski suçlu Valjean
olduğunu fark ettiğinde 20 yıl geçmiştir. Terzi, Valjean’ı polise
bildirmeli midir? Neden?
• Deneklere Heinz’in doğru mu yanlış mı yaptığı nedenleri ile sorulur.
• Doğru ya da yanlış yargılardan çok bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce
tarzı üzerinde durulur.
• Yukarıdaki hikâye için çeşitli devrelerdeki ahlaki düşünce tarzları için
Kolberg’den alınan örnekleri incelersek:
• II. Düzey/3.devre cevapları: (Davranış güdüye ve davranışı yapan kişiye
göre değerlendiriliyor. Bir davranış eğer <iyi>, özgecil(diğerkâm) bir güdüye
dayanıyor ya da böyle bir kişi tarafından yapılıyorsa, iyidir, bunun tersi ise
kötüdür.)
•
• Evet- <İlacı çalmalı. İyi bir kocanın yapması doğal olan bir şeyi yaptı.
Karısını sevdiği için yaptığı bir şeyden dolayı onu suçlayamazsınız. Eğer
karısını kurtaracak kadar sevmeseydi o zaman suçlanırdı.>
•
• Hayır- <Çalmamalı. Karısı ölürse, Heinz suçlanamaz. Yasal yollarla
yapabileceği her şeyi karısını sevmediği ya da kalpsiz olduğu için yapmamış
değil. Bencil ve kalpsiz olan eczacıdır.>
•
• III. Düzey/6.devre cevapları: (İyi niyet, bir davranışı doğru ya da
yanlış yapmaz. Ancak bir davranış, kişisel olarak seçilmiş ilkelere
dayanıyorsa yanlış olamaz. Kurallara uymamak aslında doğru bir
davranış olabilir, fakat bu sadece kuraldan sapma ile bir ahlak ilkesine
kesinlikle ters düşme arasındaki bir tercih durumunda söz konusudur.
Ahlak ilkelerininde yasal kurallar kadar, hatta daha fazla önemi
olduğuna inanılır).
•
• Evet- <Bu durum Heinz’ı çalmakla karısını ölüme terk etmek arasında
bir tercihe zorlamaktadır. Bir tercih yapılması zorunlu olduğu zaman
çalmak ahlaken doğrudur. İnsan hayatını koruma ve ona saygı gösterme
ilkesine dayanarak hareket etmesi gerekir.>
•
• Hayır- < Heinz, karısı kadar ilaca ihtiyaç duyan başka insanlarda olup
olmadığı konusunda bir karar verme durumundadır. Heinz karısına
karşı duyduğu kendi hislerine göre değil, söz konusu olabilecek bütün
insanların hayatının değerini göz önüne alarak hareket etmelidir>.
Basmaklara İlişkin Bir Başka Örnek;
• Yağmur ormanlarını yok oluşuna dur kampanyasına
katılma/katılmama gerekçesi;
• Bir yaptırımı yok diye katılmadım (I)
• Bana ne orda oturan akrabam mı var (II)
• Bunu öneren hocayı sevdiğim için hoşuna gideceğini
düşündüm (III)
• Toplumsal uyanış, inandığım için katıldım (IV)
• Dünya ve insanlığın geleceğini korumak için katıldım. (V - VI)
Download