Türkçede ve İngilizcede Cümle Elemenları (Cümle Ögeleri) © 1 Bir ya da birden çok sözcüğün, tamlamaların veya cümleciklerin, yüklemiyle bir yargıya sahip cümlede herhangi bir görevde bulunmalarına cümle elemanları (cümle öğeleri) denir. ‘Yalnız’ sözü, ‘Adam yalnız geldi.’ Derken zarf tümleci (hal zarfı), ‘Dün yalnızdım.’ Derken yüklem görevinde kullanılır. Konu başlıkları; Görevlerine göre öğeler; Özne (subject) Yüklem (predicate) Fiilden oluşan yüklem İsim cinsi sözcüklerle oluşturulan yüklem Nesne (object) Doğrudan nesne / Direct object __ Artikel ‘the’ / harf-i tarif ‘el’ / bilinen, tanıdık eşya ‘-i’ nedir? Dolaylı nesne / İndirect object Yer tümleci Zaman tümleci Zarf tümleci Sebep tümleci Sonuç tümleci Yapısına göre öğeler; Basit cümle öğeleri Kompleks cümle öğeleri 2 Giriş (Konu Özeti) Cümle ve ögelerine genel bir bakış, Önümüzde ‘Ali’, bir ‘kitap’ ve bir de ‘Veli’ olsun. Yani tapiyat görüntüsü olarak karşımızda ‘Ali’, kitap ve ‘Veli’ özel veya cins adlarını karşılık alan varlıklar vardır. Durum bu şekliyle durağan bir durumdur. Yani henüz bir hareketlenme olmamıştır. Olaya konu varlıklar böyle bir arada bulunurken bir yer ve zaman içerisinde de olurlar. Öyleyse yerimizde ‘okul’ olsun. Şu ana kadar tabiyat görüntüsü, Ali + kitap + Veli masa okul şeklinde görüntülenir. Bu şekliyle görüntü durağandır. Yani varlıkların aralarında herhangi bir hareket başlamamıştır. Konuşan kişi karşısındaki durumu tarif edebilir. Veya durumdan konuşabilir. Örn: Masanın üstünde bir kitap vardır. Veya, Kitap masanın üstündedir. Ali ve Veli okuldadırlar. Onlar öğrencidirler. Orada bir masa yer alıyor. Der ve böylelikle durum cümleleri oluşturur. Oluşturulan cümlelerde varlıklar ve varlıkların adları konu edildiği için isim cümleleri olurlar. Örn; ‘Onun adı Ali’dir.’ Derken, Onun adı tabiyatta ‘Ali’ olmuş bir şekilde yer alıyor, adı ‘Ali’ bulunuyor, denmek istenir. Bütün bu durumlarda konuşan kişi durumun karşısında durumu betimliyor haldedir. Bundan sonra varlıkların kendilerinde veya aralarına bir hareket meydana gelirse konuşan kişi için görüntü; Özne + hareket ; Ali kalktı/ yürüdü/ koştu/ yoruldu/ oturdu Özne + hareket + nesne; Ali + gördü kitab-ı dokundu kitab-a hoşlandı kitap-tan 3 Özne + hareket + -i’li nesne + -e’li nesne; + -den’li nesne; + -den’li yer; + -e’li yer; Ali verdi kitab-ı Veli-y-e Veli aldı kitab-ı Ali-den Ali aldı kitab-ı masa-dan (masanın üst yerinden) Veli koydu kitab-ı masa-y- a (masanın üst yerine) Özne + hareket +……………… -e’li yer; -den’li yer; Ali gitti okul-a yine, Ali geldi okul-a Ali gitti okul-dan yine, Ali geldi okul-dan … şekillerinde oluşur. Ve bu oluşturulan cümleler birer haber cümlesi, konuşan kişinin kendisi veya başkası hakkında gördüğü, bildiği olayları haber verdiği ifadeler olurlar. Bunlardan başka diğer kiplerle ‘emir, istek, dilek, gereklilik v.b’ kiplerle vereceği ifadeler bu kez kobuşan kişinin kendisine göre veya kendi düşüncelerini belirttiği cümleler olurdu.. 4 Buraya kadar gelinen noktada ve verilen örneklerde yer alan unsurların, cümle unsurlarının bazıları, öznenin hareketini meydana getirebilmesi için zorunlu unsurlar veya gereken unsurlar olarak ifadelerde yer alırlar. Şöyle, ‘Ali gördü…’ Demekle bir cümle kurulmuş olunmaz. Bu ifadenin bir nesnesi de olmalı çünkü ‘gördü’ fiili zorunlu olarak böyle bir nesne talep eden fiillerdendir. Öyleyse cümle, ‘Ali kitabı gördü’ denilerek tamamlanmalıdır. ‘Ali çantasını götürdü’ Cümlesi ise olayın durumuna göre nereye götürdü? Gibi bir soruyu gerektirebilir. Ve ‘Ali çantasını okula götürdü.’ denilerek cümle tamamlanır. İşte özne ve yüklem dışında bu şekilde bir nesne veya bir yer talep eden fiillerle oluşturulan cümlelerede yer alan cümle unsurlarına veya öğelerine asıl öğeler, diğer özne, nesne, yüklem dışında göreceğimiz öğelere de açıklayıcı veya yardımcı öğeler diyelim. Bu arada kısaltılan söyleyişler , ‘Adın neydi? __ Ali’ , ‘ Cam kırık mıydı?__ Kırıktı.’ gibi cümlelerde asli unsurlar söylenmese de söylenmiş gibi kabul edilir. Ve cümle tam bir cümle olarak kabul edilir. Cümlelerin yardımcı öğeleri ; yer tümleci, (hareketin gerçekleştirdiği yeri bildirir) zaman tümleci, ( hareketin gerçekleştiği zamanı bildirir ) sebep tümleci, ( hareketin gerçekleşme sebebini bildirir) zarf tümleci (hareketin gerçekleşme şeklini bildirir) … gibi öğelerdir. Örn; Ali gave the book to Veli in the school yesterday. Ali verdi kitabı Veli’ye okulda dün . Yani, Ali kitabı Veli’ye okulda dün verdi. 5 Türkçede ve İngilizcede cümle elemanlarının-öğelerin vurgulanması, Türkçede özne başta yüklem sondadır. Bundan sonra diğer öğelerin sıralanışı öne alınma durumu, vurgulanma durumuna göre yüklemden özneye göre sıralanır. Ve bu yer değiştirme bir anlam bozulmasına neden olmaz çünkü Türkçede ismin hallerinde kullanılan –i, -e, -de, -den hal ekleri bir karışıklığın önünü alırlar. İngilizcede ise sıralama bir düzen içinde olmak zorundadır. Bu sıralama ise; Özne + yüklem + dolaylı nesne + doğrudan nesne + yer tümleci + zaman tümleci Ali gave me the pencil in the school yesterday Ali verdi bana kalemi okulda dün İngilizcede vurgulanacak öğe, -- yer tümleci olursa; ‘It was the school where Ali gave me his pencil yesterday.’ -- dolaylı nesne olursa; ‘It was I to whom Ali gave his pencil at school yesterday.’ -- doğrudan nesne olursa; ‘It was a red pencil which Ali gave to me at school yesterday. … vurgulanacak öğe ‘it’ boş öznesiyle cümlenin önünde ayrıca yer alır. 6 Sözcüklerde tür ve görev ayrımı nedir? Ses ( harf ) nedir? Akciğerden gelen havanın engelsiz olarak ( ünlü ses/ harf ), veya ses telleri, dil, diş, dudak gibi üzuvlarla temasa geçerek ( ünsüz ses/ harf ) dışarıya bırakılmasıyla oluşturulup, harf olarak simgeleştirilebilen, konuşma açısından bir anlam taşıyan tabii olaya ses denir. Ör: A, E, İ, Ü … B [ be, bi, bu…], C [ ce, ci, cu ….] Sözcük ( kelime ) nedir? Bir harf ya da harflerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş; Maddi veya manevi varlıkları, şahısları, konuları… v.s _isimleri_ İsimlere vekalet ettirilen _ zamirleri_ Varlıkların niteliklerini _sıfatları_ Varlıkların niceliklerini bildiren _sayıları_ Varlıkların hareketlerini, _fiilleri_ Hareketlerin niteliklerini, _zarflarını_ Bütün bu türleri, Birbirlerine bağlamaya yarayan _ bağla(çla)rı_ Veya ayırmaya yarayan ayraçlarını _edatları_ … oluşturmada kullanılan, tek başlarına bir anlam ifade edebilen, fakat zihinlerde tamamlanmış bir yargı oluşturamayan harf topluluklarına sözcük veya kelime denir. 7 Tamlama (sözcük birleşmesi) nedir? Cümlenin herhangi bir öğesindeki taşıyıcı sözcüğün anlamlı bir bütünlük koşuluyla bir ya da birden çok sözcük tarafından desteklenmesiyle meydana gelen söz topluluğuna/ söz birleşmelerine tamlama denir. Cümle ( söz ) nedir? Sözcük ya da sözcük birleşmelerinin/ tamlamaların bir fikri, bir yargıyı ifade etmek için bir yüklem çatısı altında birleşerek meydana getirdikleri sözcük topluluğuna cümle denir. Cümle elemanı/ cümle ögesi nedir? Bir ya da birden çok sözcüğün, tamlamaların veya cümleciklerin, yüklemiyle bir yargıya sahip cümlede herhangi bir görevde bulunmalarına cümle elemanları (cümle öğeleri) denir. ‘Yalnız’ sözcüğü ‘Adam yalnız geldi.’ Derken zarf tümleci (hal zarfı), Dün yalnızdım derken yüklem görevindedir. 8 Örnekler: ‘yalnız’ sözcüğü, ‘yalnız adam’ tamlamasında tek başına sıfat türünde, tamlama içerisinde tamlayan görevindedir. ‘Adam yalnız geldi.’ Cümlesinde tek başına zarf türünde, cümle içerisinde zarf tümleci görevindedir. ‘Söylediklerini yapacağım, yalnız ( ama/ fakat) bana yardım edeceksin.’ Cümlesinde bağlaç türündedir. ‘O yalnız (ancak/ sadece) bana aittir.’ Cümlesinde edat türündedir. ‘Dün evde yalnızdım.’ Cümlesinde tek başına sıfat türünde cümle içerisinde yüklem görevindedir. ‘Yalnız’ sözcüğü ‘yanlız’ olarak yazılmamalı’ Cümlesinde tek başına sıfat türüne cümle içerisinde özne görevindedir. Örneklerimizi gördük. Mesela, ‘Dün evde yalnızdım.’ Cümlesi. Bu cümle bir isim cümlesidir çünkü yüklemi isim cinsinden bir sözcük, bir sıfat, ‘yalnız’ sıfatı üzerine bina edilmiştir. Aslında buna sıfat cümlesi de denebilir. Eğer cümlenin yüklemi böyle isim türünden bir sözcük değilde bir hareket adı/ fiil, üzerine kurulmuş olsaydı cümle fiil cümlesi olurdu. Çünkü cümlenin yükleminde artık bir hareket adı, bir fiil vardır. Demekki yüklem ile fiil aynı şeyler değildir. Yüklem, cümleyle bildirilen haberin üzerenine bina ediliği, gelen sorulara muhatap veya soruları karşılayan öge, cümle ögesiyken; fiil, bir sözcük türü, hareketlere ad bir sözcük türüdür. Buradan da, ‘isim, sıfat, sayı, fiil…’ gibi sözcük türleriyle, ‘özne, nesne, yüklem…’ gibi cümle öğeleri arasına konu yakınlığı bakımından bir alaka yoktur diyebiliriz. Örneklerimiz ‘yalnız’ sözcüğü üzerinden sözcüklerde tür ve görev ayrımını aşağı yukarı verdiler. Demekki bir sözcük türü yerine göre bir cümle içerisinde veya tamlamada farklı görevlerde bulunabilmektedir. 9 Özne ( subject ) Özne Yapısın göre özne Basit cümle öznesi Bir sözcükten oluşan özne Birden çok sözcükten oluşan özne Tamlamalı İsim tamlamalı özne Sıfat tamlamalı özne Kompleks cümle öznesi (noun clause) Türlerine göre özne Ed-en özne: Ali Veliyi dövdü. Ol-an özne: Kedi öldü. ------------- Ol-d-uran: Kedi fareyi öl-d-ürdü. Ali uydu Ali uyu-t-tu Kedi doğdu Kedi doğ-urdu Ed-t-ür-en özne; Ali Veli'yi döv-d-ür-dü. Ed-t-ür’t-en özne; Ali Veli'yi Ahmet’e döv-d-ür-t-tü. Ed-t-ür ettir-en özne; Ali Veli'yi döv-d-ür-(e)t-tür-dü. Ed-t-ür ettir’t-en özne; Ali Veli'yi Ahmet’te döv-d-ür-(e)t-tür-t-tü. -ilen özne: Ali döv-üldü. Ali yık-ildi Döv-dür-/ dövdür-t-/ dövdür-ettir-/ dövdür-ettir-t- ilen özne. 10 Özne nedir? Bir cümlede yüklemle bildirilen hareket veya duruma muhatab olan, cümlenin üzerine kurulduğu, yüklemle bildirilen hareketin dilsel, ve hem bazen fiziksel yapıcısıdır. Türkçe ile yol alalım. Mesela ‘yazıyor’ Kim yazıyor? ‘Ali yazıyor’, ‘Ali mektup yazıyor’ Cümlesinde harekete konu unsur Ali’yi Tabiat içerisinde bir mektubu yazarken hayal edebiliriz. Bir başka örnek; Etken ve ettirgen cümlelerde özne? ‘Ali yazdırıyor’ Kim yazdırıyor? ‘Ali yazdırıyor’, ‘Ali mektubu yazdırıyor’ Bu cümleyi de hayal edebiliyoruz. Yani, karşımızda bir özne ‘Ali’, bir nesne ve belirtilmeyen biri veya bir şey, vardır. Fakat ‘Ali mektup yazıyor’ örneğinde fiille kastedilen hareketinin ( yazmak hareketinin ) fiziksel olarak yapanının ‘Ali’ olduğunu bilirken. ‘Ali mektubu yazdırıyor’ örneğinde ‘yazmak’ fiiliyle kastedilen hareketin yapanı belirtilmeyen bir başkası veya bir eşya/ aletttir. Yani fiildeki hareketin ‘yazmak’ hareketinin yapıcısı başkasıdır. Fakat cümlenin öznesi yine de Ali’dir. Şöyle, ‘Ali’, özne, bu cümlede –dır ile bildirilen hareketin yapıcısıdır aslında. –Dır/-tür ise bir dil unsuru, hareketi taşımaya yarayan ek birleşmesidir. Örneklerimiz, ‘Ali mektup yazıyor’ ve ‘Ali mektubu yazdırıyor’ idi. Yani ‘yazmak’ ve ‘yaz-d-ırmak’ Bir kişi ‘yazdırıyorum’ dediğinde aslında başından ‘–dırıyorum/ -türüyorum’ yani ‘-yapıyorum/ üretiyorum’ demek istemiştir. Bundan sonra Ne tür-üyorsun? Dendiğinde, ‘yaz (mayı)türüyorum’, ‘yaz-tür-üyorum’ sadece bu fiili ortaya çıkarıyor, ortaya koyuyorum demek istemiştir. Yani, Ali, ‘yazıyorum’ dediğinde elinde bir kalem ile hayal edilirken, ‘yazdırıyorum’ dediğinde elindeki şey ‘yazmak’ fiilinin kendisidir. Ve özne olan Ali, bu yazmak fiilini üretiyor, ortaya koyuyor, yapıyor haldedir. Bu tip durumlarda cümlenin kurucu elemanı özne ‘Ali’ hareketin dilsel yapıcısıdır sadece. Fiille ( yazmak fiiliyle ) kastedilen hareketin fiziksel veya tabiyat yapıcısı ise bir başkası, belirtilmeyen bir başkası, bir başka şeydir. 11 Bundan sonra eğer ben ‘yazdır-t-tım’ dersem fiille kastedilen hareketin fiziksel yapıcısını da ifadeye veya cümleye katmak istemişimdir demektir. Bu durumda bu birini veya birşeyi belirtir. ‘Ben mektubu Veli’ye yazdır-t-tım.’ derim. Burada da yine –dırt ekiyle ben sadece hareketin fiziksel olarak yapılması için yer açar, belirttiğim nesneme fiili edip bırakırım. Bütün bu dilsel taktikler dilin oluşum aşamasındaki mantığıdır. Özne bir cümlede dilsel hareketleri gerçekleştiren unsurdur. Bu, dilsel hareketler başka, tabiyat hareketleri başka şeylerdir demek olur. İşlediğimiz konuda ise dilsel yapıcı ile tabiyat yapıcısını ayırt ettik. Ve olaya dil açısından baktığımızdan da cümlenin öznesini dilsel yapıcı olarak kabul ederiz. Bunlardan başka, ‘yazdır-t-tırdı’ ve ‘yazdır-t-tır-t-tı’ ifadeleri de vardır. İfadeler ise ‘yazdır ettirdi’ ve ‘yazdır ettirtti’ şeklinde açılır. Buradaki durum ise şöyledir. ‘Yazdır ettirdi’ (yazdırttırdı) derken, özne ( Ali ) ‘etme’ hareketini –d-ır veya –t-ür yapar. Sorusu ise şöyledir. Ne et-türdi? Ali (özne) ne et-türdi? ‘Ali yazdır et-türdi.’ ( yani yazdırttırdı ) ifadede özne ‘yazdır et-’ hareketini –tür ederken hareketi yaz-dır-an bir nesneden bahsetmemiştir. Bu nesne belirtilecekse ifadeye bir –t eki ilave edilir. ‘yazdır et-tir-t-ti’ (yazdırttırttı) sorusu ise şöyledir. Ali (öznesi) mektubu kime yazdır ettirtti? ‘Ali mektubu Veli’ye yazdır ettirtti.’ ( yani, yazdırttırttı ) Bu durumda ‘Ali’ hareketi yazdır-ması için Veli’ye edip bırakır. İfadede ‘Ali mektubu Veliye yaz-dır-ttırt-tı’ cümlesinde yer alan Ali ve Veli unsurları cümlede dilsel yapıcılar olarak bulunur. ‘Yazmak’ fiiliyle kastedilen hareketin tabiyat yapıcısı genede belirtilmemiştir. Öznenin (Ali’nin) Veli’ye ettirttiği şey ‘yazdır ’ (yazdırmak) fiilinin kendisidir. Bu durumda Veli de fiille (yazmak fiiliyle) kastedilen hareketin tabiyat yapıcısı değildir. Yani dilsel yapıcı olarak amaçlanandır. Fakat cümlede nesne, dolaylı nesne göreviyle yer almıştır. Bu cümlenin öznesi, yapının üzerinde bina edildiği unsur, cümlenin kurucu unsuru olduğu için Ali dir. 12 Aynı durum yani öznenin tabiyat yapıcısı, fiziksel yapıcı olmaması durumu -l (-il ) ekiyle çekimlenmiş fiillerde de vardır. Olgan ve edilgen cümlelerde özne? –İl ekiyle çekimlenmiş fiillerin yüklem olduğu cümlelerde özne fiille kastedilen hareketi (kendine) –il’er, takar, takınır, iliştirir, çevirir, döndürür. Özne + nesne + yüklem İp + çöz + ildi Şöyle, ‘İp çöz-ildi.’ (çözüldü) Derken, çöz-meyi kendine taktı, çöz-meyi takındı denmek istenir. Tersinden bakıldığına ise çözmekle kastedilen hareket ipe ilişti anlamını verir. Yine, ‘Araba boz-ildi’ ( bozuldu ), Kazağım sök-ildi ( söküldü ) diğer örnekler olsun. Bütün bu cümlelerdeki ip, araba, kazak sözcükleri ifadede –il ile kastedilen hareketin dilsel yapıcısı olarak yer alır.Tabiyatta ise hareket bu varlıklar üzerinde o veya bu sebepten kendiliğinden oluşmuştur. ‘Mektup yaz-ildi’ (yani, ‘yazıldı’ ) Özne yazmak fiilini kendine taktı, takındı veya tersinden bakıldığında ‘yazmak’ fiili mektuba ilişti, takıldı anlamındadır. Bu örnekte de ‘mektup yaz-ildi’ derken, özne olan mektup –il ile kastedilen hareketi dilsel olarak yapar. Ve mektup bir nesne, hareket meydana getirme özelliği olan bir nesne olmamasına rağmen bir bakıma çanlıymış gibi ( ki dilin oluşum aşamasında kurgu bu şekilde işler) bir yapıcı, dilsel bir yapıcı olarak kabul edilir. ‘Ali döv-ildi’ (yani ‘dövüldü’) örneğinde de ‘Ali’ hareketi dilsel olarak yapar. Yani, hareketi –il’er. Hareketin (dövmek hareketinin) tabiat yapıcısı ise belirtilmeyen bir başkasıdır. Bu tür cümlelerde bu başkası önemli değil veya bilinmiyordur. Hem zaten cümle bunun için kurulmamıştı. Öne alınan şey Ali’nin dövülmesidir. ‘Ali Veli tarafından dövüldü’ dendiğinde tabiyat yapıcısı, fiziksel yapıcı fazladan ifadeye katılmış olur fakat bu önde olan Ali’nin dövülmesi olayını arka planda tutmaz. Yine de vurgulanmak istenen şey Ali’n dövülmesi olayıdır. Sonuç olarak dil açısından bakıldığında hareketin dilsel yapıcısı başka, tabiyat yapıcısı başka şeylerdir. Araştırma alanımız dil olduğundan dilsel yapıcıyı esas alırız. Ve ifadelerde -il ile kastedilen unsuru yapan unsuru özne, gerçek özne/ gerçekten özne olarak kabul ederiz. Yüklem; …………………………………………………………… -ildi Nesne; ……………………………………………………………… -(e)ttür-ildi Nesne; ……………………………………………………………… öldürttür-üldü Özne; Sokak köpekleri……………………………………… öldürttürüldü Yer tümleci; …………… sokak ortasında ………………… öldürttürüldü Sokak köpekleri sokak ortasında öldürttürüldü. (ne ildi?) (ne ettirildi?) (kim öldür ettirildi?) (nerede öldür ettirildi?) (….diğer öğeler) -il eki –e ve –den halindeki bir sözcüğün yer aldığı ifadelerlede kullanılabilir. ‘Masaya dokun-ildi’ (yani, ‘dokunuldu’) Tersinden bakıldığında ‘ilişti’ Ne ilişti? ‘dokun ilişti’, ‘Masaya dokun ilişti/ takıldı/ değdi.’ anlamını verir. Çümleyi döndürürsek, eski bir örnek; ‘Tiken tona ildi’ ( Diken pantolona ildi/ ilişti/ talıldı ) ‘Dokun ( bir hareket olan dokun fiili ) masaya ildi/ ilişti/ takıldı/ değdi.’ anlamı alınır. Ve ‘dokun’ fiil kökü bir hareket adı olmasına rağmen cümlenin öznesi olur. ‘Köpekten kork-ildi’ (yani,’korkuldu’) ifadesinde de cümlenin öznesi ‘kork’ fiil köküdür. Bu cümle ‘Kork ( bir hareket olan kork fiili, bu yana) ildi/ ilişti/ takıldı/ döndü/ değdi.’ diye de döndürülebilir. Bütün bunlara bakıldığında özne bir hareket adı, bir fiilde olabilmekte. Öyleyse özne harekete (-il hareketine) konu, fiildeki kişi, şey veya harekettir. 14 Edilgen yapılı cümlelerin yükleminde yer alan fiille kastedilen harekete konu olan kişi zamir/eşya, cümlede özne görevindedir ve hareketin eyleyenidir. Peki, özne nedir? Bir cümlenin yükleminde yer alan fiilde kastedilen hareketin muhatabı, cümlenin kurucu ögesi, yüklemdeki kişi/şey/zamir/konu/durum (subject) dur. Fail(yapıcı) ise bir cümlede özne görevinde olsun veya olmasın fiille kastedilen hareketi fiziksel olarak icra eden kişi/ hayvan v.s’dir. Fail(yapıcı), bir cümlede özne veya nesne olarak görev alabilir. ‘Ali, Veli’ye ödevini yaptırttı’ cümlesinde yapmayı tür-edip ortaya koyduğu için cümlenin kurucu ögesi (öznesi) yüklemdeki kişi Ali, fiille kastedilen hareketi yapıp yargıyı tamamlayan fail (yapıcı) ise dolaylı tümleç görevindeki Veli’dir. ‘Ali’ye güven geldi’ cümlesinde, yüklemdeki öge (özne) güven sözcüğü aynı zamanda gelme hareketini yaptığı için cümlenin faili (yapıcısı)‘dir. Ali ise bu cümlede -e (datif) halinde nesne görevindedir. Yine, ‘Ali‘ye güven-ildi’ cümlesindeki yüklem -il ekleşmesiyle kastedilen harekettir, güven sözcüğü ise Ali‘ye güven geldi cümlesinde olduğu gibi cümlenin öznesi, aynı zamanda yapıcısıdır. Çatı ekleriyle birleştirilmiş hareketler birleşik olsada cümlenin yüklemini topluca ifade etmez. Bu türden cümlelerde yüklemi sonuncu ekleşme bildirir. Yani, Cam kırıldı cümlesinin yüklemi kırıldı değil –il şeklinde ekleşmiş fiildir ve öge bulmada kullanılan sorular bu ekleşmeye sorulur. Cam ne -il’di?_kır –ildi gibi. Bu durumda da ‘kır’ sözcüğü nesne görevinde bir hareket adı (fiil) olmaktan öteye gitmez. 15 Ör; Yüklem; ……………….. -ildi (ne ildi?) Özne; ……………..... dokun-ildi ( dokun neye ildi/ ilişti? ) -e’li nesne; Masaya dokun-ildi ya da, Dokun masa-y-a ildi/ ilişti ‘Tiken ton-a ildi/ ilişti’ Ör; Yüklem; ……………….. -ildi (ne ildi?) Özne; …………………… kork-ildi ( kork kimden ildi/ ilişti? ) -den’li nesne; Köpekten kork-ildi 16 Bütün bunlardan başka Türkçenin birde –ş ekiyle çekime girmiş fiilleri vardır. İşteş fiil (reciprocal verb) öznesi nedir? Öncelikle işteş fiiller ne idi? İşteş fiil, karşılıklı yapılan hareketlerin ifadesinde fiillerin almış olduğu şekildir. Görmek-görüşmek, bulmak-buluşmak, selamlamak-selamlaşmak gibi. İngilizcede bu durum each other zamirleriyle sağlanır. Ör: Ali and Veli beat each other_Ali ve Veli dövüştüler. vurdu birbirine Gördüğünüz gibi -ş ekinin kullanılmasıyla işteş fiil elde edilir. Tabi bu arada, her işteş fiil karşılıklı hareketleri ifade etmez. Beraber yapma anlamını da verebilir. Koşuşmak gibi. Yine, işteş fiillerin buraya kadarki örneklerinin fiil köklerine baktığımızda her birinin aslında tek başına gerçekleştirilebilecek fiiller olduklarını görüyoruz. Bunlardan başka tek başına gerçekleştirilemeyecek fiiller de vardır. Barışmak, tartışmak gibi. Ör: Ali ve Veli konuyu tartıştı_Ali and Veli discussed the matter. 17 İşteş fiilli yapılarda şöyle bir durumda vardır. -ş eki; Özne, hareketini ya bir başka özneyle karşılıklı veya birlikte yapıcıdır. Ali ile Veli dövüştü. veya bir nesneye karşı yapıcıdır. Ali Veli ile dövüştü. İfadeyi gördük. Demek ki işteş ifadeli fiillerde hareketler karşılıklı veya birlikte yapılırken cümlelerin özneleri birden çok kişidir. Ali ile Veli dövüştüler. Veya, Ali ve Veli ile dövüştüler. Fakat, Ali Veli ile dövüştü. Örneğinde cümlede ‘Ali’ özne, ‘Veli’ ise ile (-yle) halinde nesne olarak yer almıştır. Fakat fiille kastedilen hareket yine de karşılıklı yapılmış bir hareketi bildirir. Öyleyse Türkçede, karşılıklı veya birlikte yapılan bir hareketin karşılıklı yapıcılarının bulunmasının yanı sıra tek taraflı bir başlatıcı veye öznesi bulunabilmektedir. ‘Ali Veli ile barıştı.’ Kim barıştı? ‘Ali barıştı’ Buradan da özne, hareketin üzerine kurulduğu, harekete konu unsurdur. 18 Özne yüklem uyuşması (‘…dır.’ ve ‘…dırlar.’ ek birleşmeleri) nedir? ‘…idi.’ ‘… idiler.’ _____________________________________________________________________________ Yükleminde isim grubundaki sözcük türlerinden biri bulunan cümlede yüklem bir isim olur, ve bu isim … … … …. -den oluşuyorsa ; Özel isim Genel isim Sayılabilen; kalem, defter, öğrenci, ayakkabı, elma, araba, melek, vampir… Sayılamayan; su, hava, toprak, kum, süt, yağ Doğa olayları; gök gürültüsü, gölge, yağmur, kar, rüzgar, ses, ışık …gibi isimlerdir. Kollektif isim Doğal kollektif; aile, akraba, takım, kalabalık, orman, ordu, … Yapay kollektif; düzine, demet, buket, deste, banknot, seri, …gibi isimlerdir. Our team is strong._ Bizim takımımız güçlüdür. Our team are running very fast._ Bizim takımımız(-dakiler) hızlı koşandırlar. Topluluk isimleri (topluca adlandırılan isimller) İşlev ortaklığı; yiyecek, giyecek, mobilya, beyaz eşya, çöp, süprüntü, bulaşık, çamaşır… gibi isimlerdir Şekil benzerliği; trabzan, parmaklık, çit, basamak, zincir, gibi isimlerdir. Soyut isimler … yüklem bir zamir olur, ve bu zamirler, 19 Buraya kadarki tanımlı örnekler, İsmin tanım ve türleri konusundan alıntı oldu. İngilizceyle yol alalım. İngilizcede özne-yüklem uyuşması önemlidir. Yani Türkçede, ‘Onlar öğrenci-dir-ler.’ Yerine, ‘Onlar öğrenci-dir.’ Veya, ‘Ali ve Ahmet buraya geliyor-lar.’ Yerine, ‘Ali ve Ahmet buraya geliyor.’ Denebilir. Onlar çoğul şahıs zamiri cümlelerin öznelerinin çoğul olduğunu bildirmeye yeter. Fakat İngilizcede bunun için. ‘They are students.’ veya ‘Ali and Ahmet are students.’ Denmelidir. Bu durumda ‘to be’ fiilinin şimdiki zamanda çoğul şahıslar için kullanılan ‘are’ şeklinden yararlanılmış olunur. Örneklerde ise; 1. Şahıs zamirinin çokluk bildiren şeklinden; ‘They’ 2. Yardımcı fiilin ( to be ) çokluk bildiren şeklinden; ‘are’ 3. Yüklemdeki ismin (students) çokluk eki almasından yararlanıldı. Yani İngilizcede bu her üç unsur da çokluk bildiren unsur oldu. İşte özne-yüklem uyuşması demekle, özne tekilse yadımcı fiilde tekil, çoğulsa yardımcı fiilde çoğul olması durumudur. Fakat, bu durum çokta genel geçer bir durum değildir. Mesela, ‘to have’ yardımcı fiillinin hareket veya durum bildiren ifadelerin kullanıldığı şimdiki zamanında tekillik ve çoğulluk uyumu sadece üçüncü tekil şahıslarda ‘he/ she/ it_O’ zamirlerinde aranır. Yani, cümlenin öznesi bu zamirlerden biriyle oluşmuşsa ‘to have’ yardımcı fiili ‘has’ olacak şekilde değişir. Yoksa ‘I_ben’ zamiri tekil şahıs zamiri olmasına rağmen yine de ‘have’ şekliyle ifadelerde yer alır.. Öyleyse İngilizcede özne-yüklem uyuşması belli başlı yardımcı fiillerde yerine göre aranmaktadır denebilir. Yani, devam tarzındaki durum veya hareketlerde, yardımcı fiiller. Şimdiki zamanlarda; I + am He/ she/ it + is We/ you/ they + are Geçmiş zamanlarda; I/ he/ she/ it + was We/ you/ they + were olur. Örnekler: I am a doctor._ Ben bir doktor(dur)um I am going to work._ Ben işe gidiyorum. They are students._ Onlar öğrencidir-ler They are playing in the garden._ Onlar bahede oynuyor-lar. He is ill._ O hastadır. He is sleeping._ O uyuyor 20 Şimdi ise konunun başına dönelim. İsimler, Sayılabilen (somut) isimler; At (maddi isim), melek (manevi isim) … gibi. Tekil olduklarında yardımcı fiillerini tekil olarak ( am/is, was ) The horse was running very fast._ At çok hızlı koşuyordu. Çoğul olduklarında yardımcı fiilini çoğul olarak (are, were) olarak talep ederler. The horses were running very fast._ Atlar çok hızlı koşuyor(lar)dı. Gibi. Sayılamayan (somut) isimler; su, hava, toprak, kum… gibi isimler çoğul halde kullanılmazlar. Bu yüzden yardımcı fiillerini tekil olarak talep ederler. The water was very cold._ Su çok soğuktu. Fakat, sayılamayan bu isimler, ‘ iki bardak su, üç paket margarin, dört kova kum’ diye bir vasıtayla miktarlanmışsa ve bu miktar birden çok ise bu kez vasıta edilen eşyalar sayılabilir, çoğulları yapılır, böylelikle yardımsı fiilleri de ifadede çoğul olarak yer alırlar. There were two galasses of water on the table._ Masanın üstünde iki bardak su vardı. Kollektif isimler, Doğal kollektif; Aile, akraba, orman… gibi isimler ve, Yapay kollektif; Düzine, demet…gibi isimlerdi. Kollektif adların genel özelliklerinden bahsedildiğinde yardımcı fiili tekil olarak, adın kapsadığı varlıkların her birini ayrı ayrı kastediyorsak yardımcı fiili oğul olarak kullanırız. Our team is strong._ Bizim takım güçlüdür. Our team are running very fast._ Bizim takım(dakiler) hızlı koşa(lar). Gibi 21 Topluluk isimleri, İşlevsel yakınlığı olan; ‘mobilya, beyaz eşya, müzevher, bulaşık…’ Şekilsel benzerliği olan; ‘basamak, çit, korkuluk…’ gibi isimlerdi. Topluluk isimlerinin işlev yakınlığı bulunanlarında, isim birçok varlığı topluca adlandırmasına rağmen yardımcı fiil tekil olarak kullanılır. My furniture is new._ Benim mobilyam yenidir. Şekil benzerliği olan topluluk isimlereri ise istenirse sayılabilirler. Sayıldığında ise sayı birden çok bir sayı ise yardımcı fiiller çoğul olarak kullanılır. There are two stairs… _ Çıkmak için iki basamak var. Fakat bu aynı isimler bir çoğulluk bildirmeden (yani çoğul eki almadan) yalın halleriyle kullanılıyorsa yine de yardımcı fiillerini çoğul olarak talep ederler. The fence were very dirty._ Çit(ler) çok kirliydi. 22 Yüklem (predicate) Yüklem Türlerine göre yüklem İsim cümlelerinde yüklem İsimden oluşan yüklem Zamirden oluşan yüklem Sıfattan oluşan yüklem Sayıdan oluşan yüklem İsim fiil/ mastar Gerund Hallenmiş isimlerden Fiil cümlelerinde yüklem A) Kiplerde yüklem haber kipi emir kipi şart, dilek şart, diek kipi gerkelilik, zorunluluk, yükselk olasılık (-meli/ -malı) beceri, imkan, olasılık ( -ebilir/ -abilir) B) Çatılı fiillerle yüklem olgan, oldurgan, etken, ettirgen çekimlerle ilgen, edilgen çekimlerle 23 İsim cümlesinde yargı; Gemiş zamanda yargı; Geçmişte Geçmişte Geçmişte Geçmişte genel yargı devam yargı bitmiş yargı ------ yargı _ yorgun bulunur _ yorgun bulunuyor _ yorgun bulunmuş _ yorgun -------- bulundu/ idi. bulundu/ idi. bulundu/ idi. bulundu/ idi. i di er ti ( t-i… ) ( t-i? ) -iy/ -iğ/ -ik/ -ük t-ük t=? t = it it-ük/ itik/ itiğ/ itiy/ tiy/ tii/ ti Bugün; (ed-ük/ edik_et olmuş _edili olmuş) (çöz-ük_çöz olmuş _ çözülü olmuş) Örneğin; Ali soruyu bilitük/ bilitik/ bilitiğ/ bilitiy/ biliti/ bilti Ali sorug-uk bil-it-ük soruğ-uğ bil-it-iğ soruy-uy bil-it-iy 24 soruy-u bil-it-i ( bilti/ bildi) Böyleyse, baştan başlayalım. Aslında durum şudur. Türkçede geçmiş zaman eki ilkin –t ekiydi, bu ise ‘it’ fiiliydi. –di şeklindeki geçmiş zaman eki ise sonradan oluşmuştur. Bu ise –dık ek birleşmesindeki –k ünsüzünün –g, -ğ, -y şekinde erimesi ve sonrasında tamamen ortadan kalkması sonucu oluşmuştur. Yani ilkin, ‘Ben yaz-it-m’ denirdi. Sonra, ‘Ben yaz-it-ük’ ya da, ‘Sen yaz-it-ük’ ‘O yaz-it-ük’ ‘Biz yaz-it-ük’ yani ‘yazdık’ olacak şekilde genişlemiş sonrasında ise –k eki incelerek –i (dik, -dig, -diy, -di) olacak şekilde sabitlenmiştir. Fakat görüldüğü üzere birinci çoğul şahıs ‘biz yazdık’ çekimli fiil yapısında varlığını hala devam ettirir haldedir. Peki -it eki nedir? Aslında it eki ek değil bir fiilinin kök halidir. -itük ek birleşmesi nedir? ‘it’ fiil köküne –ük bitmişlik ekininin katılmasıyla ( ‘itük’) elde edilmiş, tıpkı bu günkü ‘Ali gidik’ (yani gitmiş) gibi bir tarza (bitik/ bitmiş tarza) bağlı sıfat fiil halindeki bir ek birleşmesidir. Yüklem konusunu işliyoruz, bütün bunların konumuzla alakası nedir? Yüklem bir cümlede yargıyı üzerinde taşıyan veya yüklenmiş, sorulara muhatap cümle öğesidir. Yargı nedir? Yargı -itük ek birleşmesidir. Açalım, -itük sıfat fiili ‘itmiş’ anlamında idi, itmiş, Ne etmiş ? Veya Ne itük ? yaz itmiş. Veya, yaz itük, ----yazitük, ---yazitig, ---yazitiy, ---yaztiy, ---yazdi. 25 Türkçe bir cümle oluşturmak istersek cümle, Men bil bil-ik (bilgi) bil-ik-ıg (bilgiyi) Men bil-ik-ıg bil-it-ıg bil-it-iy (men) Men bil-ik-i bil-t-i-m. …böyle olurdu. Buraya kadar yargısı fiil köklü fiiller üzerinde kurulu yüklemleri gördük. Ve fiiller hareket fiilleriydi. Bundan başka bir de durum fiilleri vardı. Durum fiilleriden bir de ‘bulun-’ fiiliydi. İşte –itük yapısı bulun fiilinede iliştirilebilir. Bu durumda yapı ‘bulun-it-ük’ [ bulunduk/ yer aldı/ i(er)-dük ] olacak şekilde oluşur. Yine sorusu, Ne bulunduk? Şeklindedir. yorgun bulun-d-uk (Ali yorgun bulun-d-uk) ya da ( yorgun idi ) Demek ki isim soylu sözcüklerle oluşturulmuş yapılarda yargıyı (it-ük) yüklenen bir bulun yardımcı fiili vardır. Ve bu bulun yardımcı fiili yargısıyla birlikte yüklemi oluşturur. İsim cinsinden sözcük ise cümlede ne sorusuna karşılık gelen bir nesne oluşturur. Yani, …idi. Ne idi? yorgun idi. Kim yorgun idi? Ali yorgun idi. 26 İsim cümlesinde yargı; Şimdiki zamanda yargı; Şimdiki Şimdiki Şimdiki genel yargı _ yorgun bulunur (bulunuyor) devam yargı _ yorgun bulun-yor/-an (bulunuyor) bitmiş yargı _ yorgun bulunmuş (bulunuyor) _ yorgun bulundu bulunuyor/ oluyor _ yorgun erti erür -idi ürür Yunus -üdü ürür dü ürür dü ür -dür ne-dür?/ nedir? ( … ne bulundu/ yer aldı oluyor?/ bulunuyor?) kimdür?/ kimdir? ……………………………………………. ……………………………………………. …………………………………………… Konu işleniyor… 27 Tümleçler ( II.Bölüm ) Nesne ( object ) Yapısına göre nesne Basit cümle nesnesi Kompleks (girişik) cümlede nesne Türlerine göre nesne Akuzatif (-i ) halinde nesne Datif (-e ) halinde nesne Ablatif ( -den ) linde nesne Enstrumental (-ile ) halinde nesne Yer tümleci Yapısına göre yer tümleci Basit cümlede yer tümleci Kompleks (girişik) cümlede yer tümleci Türlerine göre yer tümleci Datif (-e ) halinde yer Ablatif ( -den ) halinde yer Lokatif ( -de ) halinde yer Zaman tümleci Yapısına göre yer tümleci Basit cümlede zaman tümleci Kompleks (girişik) cümlede zaman tümleci Türlerine göre zaman tümleci Datif (-e ) halinde zaman Ablatif ( -den ) halinde zaman Lokatif ( -de ) halinde zaman Sebep tümleci Sonuç tümleci Hal tümleci Şart tümleci … 28 Konu özeti Cümlenin yükleminde yer alan fiillerle cümlenin tümleci veya tümleçleri arasındaki ilişki hakkında Tümleç/ tamamlık nedir? Bir cümlede özne ve yüklem yer almasına rağmen cümlenin anlamının tamamlanamadığı (eksik kaldığı) durumlarda cümledeki yargıyı tamamlayabilmek için zorunlu olan, ya da yargı tamamlansada ifadeyi daha da belirginleştirmek için gerekebilen cümle ögesine tümleç/ tamamlık denir. Özne ve yüklemin dışında zorunluluk bakımından tümleç talep eden fiiller; A) NESNELİ FİİLLER 1. Doğrudan nesne (direct object) talep eden fiiller: Bu tür fiiller zorunlu olarak bir tane nesne (şey/şahıs/ konu) talep ederler. Özne ile kuracağı ilişkiye göre nesneyi; Akuzatif ( -i ) halinde talep eder: Akuzatif halinde özne, karşısındaki nesneyi el altına/ etkisi altına alır, ona tesir eder bu durumda nesne öznenin yükü altındadır. Yani nesne fiille kastedilen harekete maruz kalmış, harekete yakalanmış, tutulmuştur. Özne nesney-i gördü/ sevdi. Özne görüldü/ sevildi. Ali saw/ loved the dog. The dog was seen/ loved. 29 Yine; -i düşünmek_ think, -i bilmek/ -i tanımak_know, -i anlamak_ understand, -i görmek_see, -i yıkamak _ wash, -i temizlemek_clean, -i kırmak_ break, -i bulmak_find, -i unutmak_ forget …vs. fiiller bu türden fiillerdir. Ve bu fiiller cümlede neyi?/ kimi?/ nereyi? sorularına cevap veren bir nesne talep ederler. Ör: Ali’s mother cleaned … ( What did she cleaned ? ) … the windows. (Ali’s mother cleaned the windows.) 30 Ablatif halinde talep ederler; Ablatif halindeyse tersi durum vardır. Bu kez özne nesneden etkilenmiş, onun tesiri altında kalmıştır. Yani bu kez fiille kastedilen harekete maruz kalan, yakalanan, tutulan, hareketin yükü altında kalan öznedir. Özne nesneden şüphelendi. Ali suspected Veli. Özneden şüphelen-ildi Ali was suspected. Yine; -den korkmak_to fear, -den çekinmek/sakınmak_to avoid, -den nefret etmek_hate, -den şüphelenmek_to suspect, -den zevk almak_to enjoy, -den kurtulmak_to escape, -den utanmak_to shame vs. Fiiller bu türden fiillerdir ve cümlede, Kimden? Neyden? …sorularına cevap verebilen bir nesne talep ederler. 31 Datif halde talep eder: Datif halde ise özne, karşısındaki (nesne) ile gayeli ya da gayesiz temasa geçmiş, onu etkilemek, ona tesir etmek istemiştir. Fakat nesne etkilenmemiş ya da etkilenip etkilenmediğinden, öznenin tesiri altında kaldığından bahsedilmemiştir ve belki hareket öznede kalmıştır. Örneğin, Ali cama vurdu. Bu cümlede cam tesir altındadır. Fakat camda herhangi bir etkilenme belirtisi yoktur. Daha doğusu işin bu tarafından bahsedilmemiş, sadece cama vurulmasından söz edilmiştir. Cümleyi, Ali cama vurarak camı kırdı diye söylemiş, olsaydık bir nesne olan cam artık öznenin yapmış olduğu hareketle tesir altına alınmış olurdu. Özne nesneye dokundu Nesneye dokun-uldu Ali touched the dog The dog was touched Yine, -e bakmak, -e yaslanmak, -e inanmak_to believe, -e dua etmek_ (pray for_için dua etmek), -e benzemek_to resemble(look like_ gibi görünmek), -e hayran olmak_to admire, -e zarar vermek_to damage, -e yemin etmek_ to swear, -e katlanmak_tolerate, -e cesaret vermek_to encourage, 32 -e baskı yapmak_ pressurise, -e güvenmek_to trust, -e selam vermek_ to greet, -e telefon etmek_ telephone, -e itaat etmek_ obey, -e sarılmak_ hug, -e hayran olmak_admire …vs. fiiller bu türden fiillerdendir. Cümlede ise, Kime? Neye? …sorularına cevap verebilen bir nesne talep ederler. 33 İle halinde talep eder: İle halindeyse özne nesneyle karşılıklı olarak etkileşimde bulunur. -le barışmak_make peace, -le savaşmak_ fight vs. fiiller bu tür fiillerdendir. Bu türden fiillerde şöyle bir durum da söz konusudur. Örneğin; 1.‘Ali ile Veli barıştı’cümlesiyle 2.‘Ali Veli ile barıştı’ cümlelerindeki anlam farkı: Birinci cümlede karşılıklılık bir işteşlik söz konusuyken, ikinci cümlede tek taraflı öznenin (Ali) nesnesiyle (Veli) olan etkileşiminden bahsedilir. Yani, birincisi özneleri ortak (birden fazla özneli) bir cümleyken, ikincisinde bir tek özne ve nesnesinden bahsedilmiştir. Örneğin; 1. Ali ile/ve Veli tartıştı. _ Ali and Veli had a row. 2. Ali, Veli ile tartıştı._ Ali had a row with Veli. Yine; akuzatif ve datif halde nesne talep eden fiiller de ile halinde nesne talep eden fiillere dönüştürülebilir. Akuzatif; (-i gördü ) -le görüştü, -le dövüştü, -le itişti, -le buluştu, -le anlaştı, -le tanıştı vs. Dadif; (-e baktı) –le bakıştı, -le yardımlaştı, -le sözleşti, -le yumruklaştı, -le çarpıştı, vs. Yine; -ile halinde öznenin nesnesini araç olarak kullanması (enstrumental) durumuda vardır. ‘Ali camı taşla (ile) kırdı.’ Bu örnekte ‘taşla’ ögesi dolaylı olarak harekete dahil edilmişse de, -le halinde (insturumental_araçlı) kullanılmış nesnedir. Özne nesneyle görüştü Özneyle dövüşüldü. Ali meet Veli. Ali was met. 34 B) NESNESİZ FİİLLER Bu türden fiiller nesne talep etmezler. Talep etmiş oldukları yer tümleçleri ise aşağıdaki gibidir. Ayrılma halinde: (Nereden? Bir yer... ) -den ayrıldı_ He left from..., -den uzaklaştı_ He went away from... Yönelme halinde: (Nereye? Bir yer...) -e (gidip) girdi _ He went into... -e (gelip) girdi_He came in... -e vardı/ ulaştı _He arrived at..., -e daldı_He dived down/rushed in..., -a uzandı_ He lay down on... Ya da; Ayrılma veya yönelme halinde; (Nereden?/nereye?) -e gitti_ He went to ... -den gitti_ He went from... -e geldi_ He came to... -den geldi_ He came from… -e çıktı_ He came out of... -den çıktı_ He went out of -e indi_ He went down... -den indi_ He came down… 35 Bulunma halinde: (nerede? O yer...) -de bulundu_ He was present in.../He was in..., -de kaldı_ He stayed in..., -de yaşadı_ He lived in..., -de durdu_ He stopped in/ on/ near/ at..., -de çalıştı_ He worked in.. Yer tümleci nedir? Öznenin bir hareketi gerçekleştirirken bulunduğu, kendisinin yöneldiği veya bir nesneyi yönlendirdiği, kendisinin çıktığı veya bir nesneyi çıkardığı ya da hareketin başladığı, bittiği, icra edildiği yer. Not: Bir yeri sevdim, gördüm... O yerden hoşlandım... derken o yeri karşımıza alır, ondan belirli bir mesafe uzaklaşırız. Böyleliklede o yeri bir bütün olarak algılar ve ondan bu şekliyle bahsederiz. Ve artık söz konusu yer nesneleşir. Yani, kalem çantanın içindeyken çanta yer, kalem nesne; çanta dolabın içindeyken dolap yer çanta nesne; dolap odadayken oda yer dolap nesne... diye devam eder. Kısaca yer ve nesne ayrımını fiilin kastettiği hareket belirler. Bu durumda fiziksel olarak henüz nesneleşememiş tek yer uzay boşluğudur. Bu yüzden uzayı gördüm, uzaya baktım demeyiz. Ör; ‘Ali dolabı gördü/dolaba baktı/dolaptan hoşlandı...’ derken dolap nesne, ‘Ali dolaba (içine)girdi/ dolaptan(içinden) çıktı/dolapta saklandı...’derken dolap yer tümlecidir. Genel bir yargı oluşturmak istersek yukarıda bir nesne talep eden fiillerle kullanılan yer adları, her ne kadar bir yer bildirse de bu yer adları 36 nesnedir. 2. Dolaylı nesneli veya bir yer tümleci talep eden fiiller: Bu türden fiillerde özne, karşısındaki şeyle/şahısla dolaylı olarak (dolaylı tümleç/indirect object) etkileşimde bulunur ya da özne, karşısındaki şeyle/şahısla arasındaki ilişkiyi, tesir ettiği (akuzatif haldeki) nesne aracılığıyla sağlar. A) Özne + -i’li nesne + -e’li / -den’li zorunlu nesne -e vermek_to give, -e sormak_to ask, … Ör: Ali kalemin-i Veli’y-e verdi._Ali gave his pen to Veli. -e’li / -den’li …gerekli nesne -e satmak_to sell, -den satın almak _to buy, Ör: Ali evin-i (Veliy-e) sattı._Ali sold his house (to Veli ) B) Özne + -i’li nesne + -e’li / -den’li zorunlu yer tümleci. -e doldurmak_ fill up, -e sermek_ to spread out/on, -e sokmak_ to inset in -den çıkarmak_ take out, -den sökmek_ to pull up(bitkiyi) Ör; Ali kitaplarını çantasına yerleştirdi. _ Ali inserted his books in his bag. -e’li / -den’li …gerekli yer tümleci. -e götürmek_ to take to… -e getirmek_ to bring to… -den götürmek_ to take from… -den getirmek_ to bring from… Yine, …. itmek_to push, boşaltmak_to empty, göndermek_ to send …v.s 37 Nesne nedir? Öznenin, bir hareketi gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu, karşısına alıp etkileşimde bulunduğu, hakkında konuştuğu şey/şahıs/konu/durum ve kendisinden uzaklaşınca belirginleşen, hakkında konuşulan yer. Dolaylı tümleç nedir? Öznenin, karşısındaki nesneyle doğrudan değil de bir başka nesne kullanmasıyla, dolaylı olarak temasa geçmesidir. Ör; Ali kalemini bana verdi._ Ali gave me his pencil/ Ali gave his pencil to me. Not: Dolaylı tümleçli cümlelerde şöyle bir durum da vardır: ‘Ali kalemini bana verdi’ ile ‘Ali bana kalemini verdi’ cümleleri arasında herhangi bir anlam farkı yoktur fakat, bir vurgudan bahsedildiği açıkça görülmekte. Birinci cümlede ‘bana’ ikinci cümlede ‘kalemi’ ögeleri, yüklemin önüne çekilerek vurgulanmıştır. Türkçede vurgulanacak öğenin yüklemden hemen önce yer aldığını biliyoruz. İngilizcede ise bu cümleler ‘Ali gave me his pencil._ Ali bana kalemini verdi.’ ve ‘Ali gave his pencil to me._Ali kalemini bana verdi’ olarak çevrilir. Görüldüğü gibi, İngilizcede bu ayrım ‘to’ gibi ‘preposition’ adındaki yardımcı gramer unsurlarıyla sağlanır. 38 Özne ve yüklem birlikte cümlenin ana unsurlarını oluştururlar. Sohbetin öncesi bilinse dahi bu iki öge olmadan bir cümle oluşturulamaz. Şöyle: Sohbetin öncesini biliniyorsa (Camı kim kırmıştı?) ‘Ali kırmıştı’ denebilir. Fakat öncesi bilinmiyorsa sadece ‘Ali kırmıştı...’ demekle bir cümle kurulmuş olunmaz. Yani ifade bu şekilde bırakılmaz. ‘Kırmak’ fiili bir nesne olmadan gerçekleşmez çünkü. Demek ki ortada bir de eşya vardır. İşte bu eşya/eşyalar nesnedir. ‘Ali camı kırdı’ gibi. Bu örnekte fiilin taban anlamı nesneyi -i halinde talep etmiştir. Bundan başka nesnesini -e/-den/-ile halinde talep eden fiiller de vardır. ‘Ali cama dokundu/camdan uzak durdu...’ gibi. ‘Vermek, sormak...’ fiilleri ‘görmek, dokunmak, kaçınmak...’ fiilleri gibi bir nesne talep eden fiillerden değildir. ‘Ali parayı verdi...’ demekle cümle gene de (eğer öncesi bilinmiyorsa) tamamlanmış sayılmaz. Bu yarım kalmış cümlenin bir başka nesnesi daha olmalı. (Kime verdi?) ‘Veli’ye verdi’ ve bu ikinci nesne unsuruna dolaylı tümleç denir. Dolaylı tümleçte özne, bir nesne aracılığıyla bir başka nesneyle temasa geçmiştir. Şu örnekleri inceleyelim; ‘Ali Veliyi dövdü’ ve ‘Ali Veliyi sopayla dövdü’. İkinci örnekte ‘sopa’, -ile halinde bir nesne olmasına rağmen dolaylı tümleç işlevini görmüştür. Özne, bu nesne dolayısıyla diğer bir nesneyle (Veli) temasa geçmiştir. Dolaylı tümleç olayında durum şudur. Dolaylı tümleç cümlede -e/-den/-ile halinde bulunabilir, fakat bununla birlikte cümlede -i halinde bir nesne de mevcuttur. Ve ayrıca dolaylı tümleç cümle içerisinde ortaya çıkar yani şöyle. ‘Ali İstanbula gitti’ cümlesinde ‘İstanbul’ bir yer tümlecidir. ‘Ali kardeşini İstanbula gönderdi’ Cümlesinde de ‘İstanbul’ yine bir yer adı, yer tümlecidir. Fakat cümlede ikinci unsur, dolaylı unsur olduğundan (çünkü İstanbula giden kardeşidir) dolaylı tümleç göreviyledir. Nesne ve dolaylı tümleç ögeleri bu şekilde tamamlanabilir. 39 Bütün bunlardan sonra şöyle devam edelim: Özne, nesne veya nesneleriyle birlikte veya sadece kendinin, hareketlerini gerçekleştirmek için yöneldiği ya da hareketlerini gerçekleştirirken bulunduğu bir yerdedir ve bu yer bildiren unsura yer tümleci denir. Özne yere/yerden doğru veya bu yerde hareketlerini gerçekleştirir. ‘Ali Veliye kalemini okulda verdi’, ‘Ali okula/okuldan gitti’, ‘Sandalyeyi bahçeye götürdü’ gibi. Yer tümlecinde ise durum şudur; yer tümleciyle yer adı aynı şeyler değildir. Yer adı bir cümlede nesne gibi yer alabilir. ‘İstanbul’u sevdim/ İstanbul’a baktım/ İstanbul’dan hoşlandım.’ Bu örnekler, ‘İstanbul’a gittim/ İstanbul’dan geldim/ İstanbul’da bulundum’ örneklerindeki yer adı (İstanbul), nesne ve yer tümleci açısından aynı amaçla kullanılmamıştır. Birinci örneklerde özne yerden genel olarak bahseder ve onu bir nesne olarak algılar. İkinci örneklerdeyse özne o yere/yerden doğru hareket eder veya hareketini o yerde gerçekleştirir. Yer tümleci meselesinde önemli olan noktalar bunlardır. Bu yüzden ingilizcede bir nesneli fiillerde nesne gibi kullanılan yer adlarıyla ‘preposition’ adındaki unsurlar (to/ from/ in _ -e/-den/-de) kullanılmaz. Hem bu fiiller tek bir soruya cevap verirdi. Ör: ‘I liked Ankara_Ankaradan hoşlandım.’gibi. 40 Bulunma halinde: (nerede? O yer...) -de bulundu_ He was present in.../He was in..., -de kaldı_ He stayed in..., -de yaşadı_ He lived in..., -de durdu_ He stopped in/ on/ near/ at..., -de çalıştı_ He worked in.. Yer tümleci nedir? Öznenin bir hareketi gerçekleştirirken bulunduğu, kendisinin yöneldiği veya bir nesneyi yönlendirdiği, kendisinin çıktığı veya bir nesneyi çıkardığı ya da hareketin başladığı, bittiği, icra edildiği yer. Not: Bir yeri sevdim, gördüm... O yerden hoşlandım... derken o yeri karşımıza alır, ondan belirli bir mesafe uzaklaşırız. Böyleliklede o yeri bir bütün olarak algılar ve ondan bu şekliyle bahsederiz. Ve artık söz konusu yer nesneleşir. Yani, kalem çantanın içindeyken çanta yer, kalem nesne; çanta dolabın içindeyken dolap yer çanta nesne; dolap odadayken oda yer dolap nesne... diye devam eder. Kısaca yer ve nesne ayrımını fiilin kastettiği hareket belirler. Bu durumda fiziksel olarak henüz nesneleşememiş tek yer uzay boşluğudur. Bu yüzden uzayı gördüm, uzaya baktım demeyiz. Ör; ‘Ali dolabı gördü/dolaba baktı/dolaptan hoşlandı...’ derken dolap nesne, ‘Ali dolaba (içine)girdi/ dolaptan(içinden) çıktı/dolapta saklandı...’derken dolap yer tümlecidir. Genel bir yargı oluşturmak istersek yukarıda bir nesne talep eden fiillerle kullanılan yer adları, her ne kadar bir yer bildirse de bu yer adları nesnedir. 41 Yer tümlecini de bu şekilde işledikten sonra, hareketin gerçekleştiği zamanı bildiren cümle öğesini, yani zaman tümlecini de görelim. Aslında fiillerin çekimli şekilleri, fiillerin gerçekleşmesi zamanını da verir. Fakat bu zaman bir zaman dilimidir. Zaman tümleçleri zaman dilimlerini belirginleştirerek daha net bir algı olutururlar. ‘ Ali kalemini Veli’ye okulda dün verdi.’ Hal tümleci ise cümledeki hareketin ne şekilde veya nasıl gerçekleştiğini bildiren öğedir. Yine Sebeb tümleci; hareketin gerçekleşme sebebini bildiren cümle ögesidir. Zorunlu ögeler Yüklem Fiil+… Şahıs-eki nesneli -i -e -den -ile -i/-e -i/-den yerli -e -den -de Kimi?/neyi? gördüm baktım Kimden/ neyden? hoşlandım Kimle?/neyle? tanıştım Neyi –kime?/neyle? verdim Neyi –kimden? aldım Nereye? gittim Nereden? geldim Nerede? bekledim Kime?/ neye? Doğrudan nesne Gerekebilen ögeler Dolaylı nesne Sebeb tümleci Niçin? dün arabayı arabaya arabadan sahibiyle parayı arabayı ... ... ... ... ... ... Zaman Ne zaman? sahibine sahibinden ... ... ... ... ... ... dün dün dün dün Hal zarfı Nasıl? Yer tümleci Nerede? internette satın almak için satın almak için isteyerek pazarda pazarda yürüyerek pazara pazardan pazarda 42 İSMİN HAL KATEGORİSİ NEDİR? İsimlerde (eşyada) belirlilik/ belirsizlik; (eşyanın) tanıdık, özel bir eşya olması ( Harf-i tarif ‘el’ / Article ‘the’/ -ük hali ) nedir ? Herşeyden önce Türkçede -k ekinden söz edelim biraz. Ek (-k eki ) ‘boz-uk saat, aç-ık kapı, kır-ık kalem, çiz-ik araba…vs.’ fiillerle kullanıldığında eşyanın fiille kastedilen hareketi yük almış olduğunu ya da fiille kastedilen hareketin eşya üzerinden geçmiş olduğunu bildirir. Ve aslında fiillerin bitmiş durumunu, fiilin kazanmış olduğu sıfat halini (sıfat fiili) oluşturur. Yine aynı –k eki; sar-mak’ tan _sarık, bat-mak’ tan_ batık, örtmek’ ten_ örtü ( -ğ/-k ) Ayrıca, ‘düüt’ yansımasından ‘dü-d-ük’ gibi fiil veya yansımayı yük almış, taşımış olan anlamında eşya adı da oluşturur. Ve hatta, ‘tanı-d-ık’ gibi -t ekini almış bir fiili de yine taşıyan, yük alık/ almış olan anlamında (tanıdık adam) sıfatlaştırır. Sonuç olarak bütün bunlara bakıldığında –k ekinin bir yük alma veya taşıma görevi üstlendiği görülmektedir. . 43 Peki eşya hep böyle hareketleri mi yük alır sadece, Ör; At ( bir binek hayvanı.) At--ıg Ali at--ıg bindi Yine; kapıg (kapı) kapık--ık/ …y-ığ/ …yı Ali kapık--ıg açtı . (kapıy-ı açtı …ıy--ı Ör; örtük (örtü) örtük—ük Ali örtük--üg örttü ( örtüyü örttü ) -üy --ü Şöyle, karşımızda bir eşya var ve eğer, eşyayı hiç görmemiş veya bilmemiş isek eşya için; Bu nedir? Deriz. Ve bu şey için bir ad ararız. Bunu eşyayı dil sahasına çıkarıp ondan konuşmak için yaparız. Demek ki eşya veya varlık dil sahasına çıkabilmek için bir ada ihtiyaç duyar. Böylece başlangıçta eşya ile adlar (isimler) arasında da yük alma veya taşıma -eşyanın ismi taşıması anlamında- bir ilişki kuruldu. 44 Burasını biraz genişletelim. Başlangıçta dedik, Aslında isimle kastedilen eşyanın tanıdık veya bilindik bir eşya olması durumu, yani belirlilik durumu iki yerde ortaya çıkar. Birincisi sohbet anı veya olay anıdır. ‘Kitabı satın aldım’ örneğinde ‘kitab-ı’ derken öncesinde sohbete konu olmuş bir kitaptan konuşuyoruz demektir. Yani olay şöyleydi. ‘Dün Ali ile kitap fuarına gittik. Orada ülkeleri tanıtan çok güzel resimli bir kitap görmüştüm’ ve ben, ‘Kitabı satın aldım’ Evet bu cümlelerde konu edilen kitap özel bir kitap olarak karşımıza çıktı. Özel diyoruz çünkü bu kitap diğer herhangi bir çok kitaptan belirli biri halini aldı. Bu bakımdan ‘kitap’ isimi özel ad gibi durdu. Bu durum, kişi veya diğer şeylere konulan özel adlara benzer bir durum. Farkı ise eşyanın cins veya tür adınının sadece bir eşyayı özelleştirmesi oldu. Arapça dil bilgisinde ‘el’ takılı isim eşyanın özel adıdır denmekle kastedilen şey bütün bunlardır. İngilizcede ‘the’ articlesinde de durum aynıdır. 45 İkincisi ise daha geniş, başlangıca dönük bir durumdur. Yani şöyle, ‘İnsan Rabbine karşı gerçekten çok nankördür.’ ( Kur’an ). Örneğimizde bahsedilen isim tabiatta varlık olarak yer almış diğer bütün canlı türlerinden birini, insanı özel almıştır. ‘Biz Adem oğlunu (insanı) temiz şeylerle besinlendirdik.’ Burada da yine aynı türün (insanın) doğal yapısının diğer canlılardan farklı yapıldığı bildirilirken isim yine özel alınmış, ifade içerisinde ise nesne olarak yer almıştır. Ve ‘insan’ (el-insane) demekle bu bir tür kastedilmiştir. Fakat Arapçada yine de ‘el’ takısı alır. ( el insan_ inne(e)linsane …). Buradaki durum ise şudur. Aslında ‘insan’ demekle ‘insan olan/ insan olmuş şey’ denmek istenir. Ve ta başlangıca ismin eşyaya ad olarak konmasına kadar gidilir. Şöyle, Diyelim ki iki kişiyiz ve biz karşımızdaki bir eşyaya ad koymak istedik. Eşyamız veya canlımız, hızlı koşan, dört ayaklı … vesaire bir canlı olsun. Oldu ki kararlaştırdık ve bu canlıya ‘at’ dedik. Ve eşyayı adlandırdık. Bundan sonra ‘the at, el at, atıg’ demekle adı ‘at olmuş’ eşya demek isteriz. Ve her defasında bu başlangıca döneriz. İşte Arapça ve İngilizcede ‘the’ ve ‘el’ takısının sıkça kullanılması bu yüzdendir. Aynı durum göreceğimiz gibi Türkçede de vardı. Ve bu, ‘Tağ-ıg ukrukın egmez.’ Şeklindedir. Ata sözüyle; ‘Dağ olan şey, bir dağ, iple eğilmez.’ anlamı verilir 46 İşte isimlerle kullanılan belirtme/ belirlilik bildiren dil unsurları bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Şöyle devam edelim. Tabiatta bir taraftan eşyalar veya varlıklar dolaşırken diğer tarafta adlar veya isimler dolaşırlar. Bütün mesele (genel veya özel) hangi eşyanın hangi adı yük aldığıdır. Kişi, ‘Kırtasiyeden birkaç kalem, bir çanta bir de defter aldım’ dediğinde, henüz dil sahasına çıkmayan veya kişinin dil sahasına çıkarmadığı, belirsiz, bir veya birkaç varlık sohbete konu olmuştur. Bundan sonra ‘çantayı (çanta olmuş olanı/ çanta adını yük alanı ) Ali’ye, ‘kalemi (kalem olmuş olanı/ kalem adını taşıyanı ) Veli’ye verdim.’ Derse eşyalar artık konuşma sahasına çıkmışlardır demektir. İşte ismin belirtme veya yük alma ya da eşyaya ismi yük aldırma yine ismi eşyaya yükleme durumu budur. Yükleme durumu ismin akuzatif durumuydu. Bu halde konuşan kişi önsesinden sohpete konu etmiş olduğu bir eşyayı yeniden anlatıyordur. Yani dinleyen için eşya ikinci kez işitiliyordur. Konuşan kişi, ben, ilk defa; ‘Kitabı satın aldım.’ dersem demek ki dinleyici olan siz, bir kitap mevzusundan haberdarsınız. Olaya eşya olan ‘kitap’ tarafından baktığımızda ise ‘kitap’ söhbette yer almış olma bakımından sözü edilmiş, üzerinden söz geçmiş bir eşya, bir bakıma üzerinde söz oluşmuş bir eşya… ya da eşya söz olmuş eşya veya ad veya isim olmuş bir eşyadır. Ali kalem buldu. ( belirsiz/ bilinmeyen bir kalem ‘a pen’ ) Ali kalem-i buldu. ( belirli/ bilinen bir kalemi ‘the pen’) Örneklerindeki gibi. Örnekteki eşya ( yani ‘kalem’ sözü ) cümlede nesne göreviyle yer aldı. Fakat birincisinde, eksiz olanında, herhangi bir kalem, daha hiç sözü edilmemiş bir kalem varken; ikincisinde bilinen, konu olmuş bir kalem vardır. 47 Bundan sonra, ‘Kalem kırmızı bir kalemdi.’ Dendiğinde, ‘kalem olmuş’ eşya kırmızıydı denmek istenir. Fakat isim bu kez özne olarak ifadede yer alır. Ve genede bu eşyanın bilinen bir eşya olduğu (ifadede bilinmişlik bildiren bir ek unsuru, –i unsuru olmasa da) durumdan anlaşılır. Bütün bu cümlelerdedeki eşya ‘kalem’ sözü, ‘kalem olmuş şey’ anlamında kulllanıldı. Devam edelim, ‘Güneş balçıkla sıvanmaz.’ Yani, ‘Güneş olan şey…’ yine, ‘Dağ iple eğilmez.’ Yani, ‘Dağ olmuş şey…’ örneklerinde de aynı durum vardır. Farkındaysak bu son örneklerde ‘güneş’ ve ‘dağ’ sözleri ilk defa işitiliyor. Ve bir ikinci defa sohpete konu olma durumu da yoktur. Fakat biz yine de bir belirlilik hissederiz. Bu, birinci örnekte ‘güneş’ iken ikincisinde ‘dağ’ oldu. Güneş dendiğinde herkes güneşin nasıl bir eşya olduğunu bilirken. ‘Dağ’ da ise böyle bir bilinmişlik, bilinen, belirli bir dağ da yoktur. Fakat, ‘dağ olmuş olan şey, bir dağ olmuş, dağ olan şey’ diyerek sözü genişletirsek ortada belirli bir eşya olmasada bir tanınmışlık, zihinlerdeki bir tanınmadan bahsedebiliriz. Bu cümlenin aslı; ‘Tağ-ıg ukrukın egmez.’ Şeklindedir. Ata sözüyle; ‘Dağ olan şey iple eğilmez.’ anlamı verilir. Tıpkı bugünkü, ‘İnsan (olan, bir insan ) böyle bir şey yapmaz’ söylemlerindeki gibi. Örnekteki -ıg ek unsuru eşyayı belirli, bilinen bir eşya yapar. Ve bu yapıda –ıg ekli eşya, ( halı hazırda ) ‘dağ’ adını taşımış olan eşyadır. Bu arada –ıg ekli isim cümle içerisinde özne olarak yer alıyor. İşte ismin –i akuzatif/ nesneli hali belirlilik, tanınınan belirli bir eşyayı bildirirken, ismin özne hali ise bazen veya çoğu kez belirli bir’lik bildirmezse de bir tanınmışlığı haber verir. 48 Görüntüyü daha da netleştirelim. ‘Ali ateşi? yaktı.’ ‘ Ateş?? alev ile söndürülmez.’ Örneklerinde işaretli yerlerde ifadeden düşmüş harfler vardır aslında. Birinci cümlede bir -g(-ğ) harfi, ikincisinde -ıg/(-ığ) eki düşmüştür. Bu cümlelerin aslı; ‘Ali otug yaktı’ (ot = od/ ateş demektir) (‘the’ ot/ ateş) yani- Otug ayguç birle öç-ürmez. (ata sözüdür) Yani, Od -olan şey- ayguç birle öçürmez Bügün; ‘Ali odug---oduğ--odu yaktı’ Bügün; ‘Od ayguç/ alev ile sönmez’ Gördüğümüz şey şudur. 1. Birinci cümlede isim ( od_ateş ) nesne gibi kullanılırken, ikincisinde özne oldu. 2. İsimlerin eklerinde (-ug ekinde) bir değişme de yoktur. ‘The’ artikeline dikkat edelim. Dikkat edelim çünkü, Türkçedeki –i(-ig) eki ingilizcede ‘the’ artikeline karşılık geliyor. Bu arada İngilizce ve diğer dilleri konuşanlar Türkçede böyle bir tanıdıklık unsuru, harf-i tarif, article bulmaya zorlanırsa bu eski fakat artık -özne durumunda- işletilmeyen bir –ıg ekiydi. Bugün ise isimin nesne … ( üzerine bir hareket yöneltilmeyen, veya, üzerinden bir hareket çıkmayan nesne, yalın nesne) …olarak yer aldığı durumlarda tanıdık/ bilinen/ belirli bir nesne (-i ekli nesne) olarak varlığını devam ettirir. 49 Örnekler, Ali found a pen. _ Ali kalem ( herhangi bir kalem) buldu. Ali found the pen._ Ali kalem-i buldu Ali kalem olmuş olan şey buldu. Şu ana kadar ismin tanıdık olan isim, tanıdık olmayan isim durumunu, –i durumunu gördük. Yani belirtili nesne demiyoruz artık tanıdık, belirli eşya diyoruz çünkü ek, –ıg eki ismin sadece nesne halinde kullanılmazdı. Hem zaten ‘–i/ -ig’ eki eki bir ismi nesneleştirmek için değil, eşyayı tanıdık eşya sahasına almak için işletilirdi. Öyleyse, Türkçede, isimlerin tanıdık olması kategorisi/ harf-i tarif nedir? ……………… …………………………………… kısaca ‘–i(k)’ dir. 50 Peki bundan sonra, tanınan ve bilinen bu eşyaya karşı bir hareket yöneltme veya eşyadan bir hareket yön alma durumu olamaz mı? Olabilir tabi ki! Şöyle, ‘I touch the table_ Masaya dokundum.’ derken Bir hareket yöneltmekten söz ederken, ‘I like the table_Masadan hoşlandım’ derken eşyadan bir hareket yön almaktan bahsederiz. (diyelim.) Ve eşya her iki durumda da yine tanınan, bilinen (‘the’ artikel’i olan ) bir eşyadır. Devam edelim, öncelikle örneklerimiz, Ali saw an horse._ Ali bir at gördü. ---------------------------------------------- Eşya/ varlık/ ‘at’ artık söz olmuştur. The horse was white._ Atığ beyazdı. yani, At olmuş (şey) beyazdı. Ali saw the horse._ Ali atıg gördü. Ali at olmuş (şey) gördü. Ali touched the horse._ Ali atıga dokundu. Ali at olmuş-a (şey-e) dokundu. Ali liked the horse._ Ali atıgdan hoşlandı. Ali at olmuş-tan (şey-den) hoşlandı. Ali walked with the horse._ Ali atıgla (birle) yürüdü. Ali at olmuş-la(şey-le) yürüdü. Örneklerimizi gördük. Bu arada –ıg ekinin ingilizcede ‘the’ artikeline denk geldiğinide biliyoruz artık. Örneklere İngilizce tarafından baktığımızda ‘the’ + isim, ‘the horse’, her bir cümlede aynı biçimde bir değişiklik olmadan yer almıştır. 51 Artık bütün bu durumları daha da netleştirebiliriz. 1. Bir cümlede eşya , belirsiz, tanınmayan veya tanıdık olmayan bir eşya gibi görev alabileceği gibi, belli, belirli, tanınan veya tanıdık olan bir eşya, yani kendi türü içinden özel olan bir tanesi gibi de görev alabilir. Ali at gördü. ( belirsiz, bilinmeyen, tanınmayan bir at ) Ali atı gördü. ( belirli, bilinen, tanınan bir at ) 2. Cümlede tanıdık, belli veya belirli bir eşya olarak yer alan isim bu yönüyle yani tanıdık/ aşina olunmuş bu yönüyle cümlelerde özne veya nesne olarak da görev alabilir. At beyazdı. ( belirli, bilinen, tanınan bir eşya/ isim/ ‘at’ ) (özne) Ali atı sevdi. ( belirli, bilinen, tanınan bir eşya/ isim/ ‘at’ ) (nesne) 3. Bundan sonra tanıdık, belli veya belirli bir eşya olarak yer alan isim bu yönüyle yani tanıdık/ aşina olunmuş yönüyle cümlelerde nesne olarak yer alırken bir hareketi üstüne yön almış da olabilir. Veya kendisine bir hareket yönetilmiş belirli bir eşya, isim, nesne de olabilir. Ali ata dokundu. ( belirli, bilinen, tanınan bir eşyaya/ isime/ ‘ata’ ) (nesne) Yine, hareketin kendinden çıkma olduğunu, veya hareketin kendi üzerinden yön alınmış olduğunu da bildirebilir. Ali attan hoşlandı. ( belirli, bilinen, tanınan bir eşyadan/ isimden/ ‘at’tan) (nesne) 52 Öyleyse ortaya şöyle bir durum çıkar. İsmin belirli/ belirtilili ( belirtili nesne) veya belirsiz (belirtisiz nesne) durumları ile diğer –e, -de, -den durumları birbirinden ayırılır. Yani belirli (the.._ -i ) durumda olan bir isim cümle içerisinde –e, de, -den halindeki bir isimle birlikte de bulunabilirler. Ali going to the school._ Ali okula ( bilinen/ tanınan/ okul olmuş bulunan yere) gitti. I liked the car_ Ben arabadan ( bilinen/ araba olmuş bulunan şeyden) hoşlandım. Gibi. İşte bütün bu durmlarda isim belirli, tanıdık, aşina olunmuş bir isim halinde bulundu. Böylelikle isimler, A) Belirli ve belirsiz isimler. B) Belirli (‘the’ artikle’si olan) isimlerin cümlede özne veya neyne olarak yer alması. C) Belirli (‘the’ artikle’si olan) nesnede –e yönelme, -den çıkma durumları. …diye alt başlıklara ayrılırlar. 53 Türkçede –de, -den, -e hali nedir? Öncelikle birkaç örnek örnek görelim. Örneklerimiz, _ Kitabı masa-dan aldım. _ Otobüs durak-tan uzaklaştı. _ Ayla Fransa-dan döndü. …örnekleri olsun. Örneklerde ‘ Fransa ve Ayla’ isimleri yükleme konu unsur, cümlelerin taşıyıcı unsuru öznelerdir. Diğer, ‘masa , durak, Fransa’ isimleri ise birer yer adlarıdır. Yani, cümleyi yer bakımından tamamlayan tamamlıklardır, çünkü ifadelerde yer alan fiillerin, ‘almak, uzaklaşmak, gelmek’ fiillerinin taban anlamları böyle bir yer ve adını talep ederler. Yine ifadeler öznelerin bu yerlerden uzaklaşma, çıkma halinde olduklarını da bildirirler. Fakat çıkmış olan ya da uzaklaşmış olan eklerin iliştrildiği yer adları değil öznelerin veya nesnenin (kitap) kendisidir. ‘Ayşe Fransadan döndü.’ demekle öncesisinde Fransada olan Ayşe, Fransada bulunma durumunu değiştirmiş bulundu denmek istenir. Peki örneklerimizde yer alan yer adlarına bir ek –den eki eklemekle ne amaçlanır? Yani –den eki ifadeye ne gibi bir bir zenginlik katar? Aslında durum şudur. ‘Ayla Fransa’dan döndü.’ Demekle Ayla’nın bulunulan yere gelmesinden başka Ayla’nın dönmesi hareketinden önce kendisinin Fransada olduğu da belirtilmektedir. Yani ‘Ayla’ aynı zamanda Fransadaydı. Öyleyse –den ekiyle bir öncesindelik, öznenin hareketten önce nerede yer aldığı da belirtiliyordur. Bu yer alma durumu ise –de halindeki bir durumdu aynı zamanda. 54 Şöyle, Öncesinde Ayla Fransada bulunuyordu. ‘Ayla Fransa’dan döndü’ demekle. Fransa’da bulunan Ayla veya bulunmuş olan Ayla döndü. Denmek istenir. Demekki –den ekinden önce –de eki vardır. Öyleyse –den eki –de ekiyle bildirilen durumun sonrasıdır. Ya da sonrasında oluşan durumu bildirir. _ Saat beşte evdeydi. Örneğinde de aynı durum vardır. Bu örnek, ‘Saat beş bulunan zaman evdeydi’ diye de söylenebilir. Bu kez ise bulunma durumu yani –de durumu zamanda bulunma durumudur. Yani özne bir zamanda bulunuyordur. Yukarıdaki örneklerde öznenin bir yerde bulunma durumundan basedilirken bu örnekte bir zamanda bulunmasından söz edilmiştir. Yine, ‘Ayla saat beşten sonra geldi.’ demekle Ayla’nın saat beşte başka bir yerde bulunduğu vurgulanmak istenmiştir. _ Haberi Ayla’dan öğrendim. Örneğinde de yine –den ekiyle aynı şey vurgulanmak istenir. Bu örnekte ise –de bulunma durumu sahip olma kişide veya şahısta bulunma durumu vurgulanır. Yani haber öncesinde Ayla’da bulunuyordu. Veya Ayla’da idi. Başka bir örnekle devam edelim. Mesela, ‘Ali okuldan eve gelmişti.’ Haberiyle Ali’nin çıkan sonuca göre evde olduğunu anlıyoruz. Yani, öznenin (Ali’nin) hazır zamanda bulunduğu ev’dir. Fakat öncesinde okuldaydı. Yukarıdan bu tarafa –den ekiyle; bir yerde, zamanda, şahısta bulunma durumlarının sonraki halini –den halini gördük. 55 Toparlayalım; İsmin halleri, İsimlerde hal (noun case) ya da, Öznenin(şahsın), nesnenin(eşyanın), veya hareketin( fiilinin); Bir yer, zaman, veya şahısta; bulunmuş, (-den durumu_ablative) bulunuyor, (-de durumu_lokative) bulunacak olması (-e durumu_dative) nedir? Ne işe yarar’ Bir örnekle başlayalım. Örneğimiz ‘Ali gelmişti.’ örneği olsun. Bu cümlede bir özne ‘Ali’ bir de bir tarza (-miş) ve zamana(-di) bağlı hareket (gel-mek hareketi) vardır. Ve cümlede başka herhangi bir açıklayıcı unsur da yoktur. Demek ki cümle bir şahsı ve bu şahsın yapmış olduğu hareketi haber veriyordur sadece. Fakat bu tarafta biz bu şahsın yani Ali’nin o anda, geçmişteki o anda yanımızda olduğunu da haber veriyoruz aynı zamanda. Yani ‘Ali’ o an yanımızdaydı. Veya cümleyi şimdiki zamana taşırsak ‘Ali’ şu an yanımızdadır. Şimdi ise ifadeye bir isim, bir yer ismi, mekan bildiren bir yer adı katalım. Ve bu yer adına bir hal eki de koymayalım. Ve ifademiz şöyle olsun. ‘Ali geldi okul.’ Gelmek fiili ikili soru talep eden fiillerdendir. Geldi. Kim geldi? Ali geldi? Ali nereye geldi? Veya Ali nereden geldi? Görüldüğü gibi ‘Ali geldi okul’ demekle bir anlam elde edilemiyor. Çünkü Ali okula mı geldi? Ali okuldan mı geldi? kestiremiyoruz. İşte –den ve –e eklerine bu yüzden ihiyaç duyulur. 56 Bundan sonra haber, ‘ Ali okul-dan geldi’ olarak verilmişse, yani –den ekiyle verilmişse demekki şimdi burada (bura-da) olan yani –de bulunma halinde olan Ali’nin mekan bakımından önceki durumu nerede (-de) bulunma durumu vurgulanmak isteniyordur. Eğer ifade, ‘Ali okula gelmişti’ Veya ifadeyi şimdiki zamana taşırsak, ‘Ali okula geldi.’ Bu kez Ali’nin yer veya mekan bakımından sonraki durumu nerede (-de) bulunma durumu vurgulanmak isteniyordur. Yani ‘Ali okuldadır veya okulda bulunuyor, fakat öncesinde okulda bulunmuyordu denmek isteniyordur. Buraya kadar gelinen noktada bir şey gözümüze çarpıyor. Bu da şahsın yani Ali’nin mekanda bulunma bakımından öncelik ve sonralık durumudur. Şu ana kadar şahsın yani cümlenin kurucu elemanı öznenin öncelik ve sonralık bakımından bir mekenda bulunma durumunu gördük. Bundan sonra cümle elamanlarından nesnenin veya eşyanın da öncelik ve sonralık bakımından bir mekanda bulunma durumu vardır. Örneğimiz, ‘Telefonu masanın üzerinden aldım’ örneği olsun. Bu örnek ‘Masanın üzerinde olan telefonu aldım.’şeklindede söylenebilir. Yine aynı şekilde burada da ‘Telefonu masadan aldım.’ Demekle telefonun öncesinde masada olduğunu ve artık bu durumun bitmiş olduğunu vurgulamak istemişimdir. ‘Telefonu masanın üzerine koydum.’ Dersem telefonun öncesinde masanın üzerinde olmadığını, onu oraya sonradan koyduğumu, yani şimdi masada olan telefonun masada bulunması durumunun sonradan oluştuğunu ve bu durumun devam ettiğini vurgulamak istemişimdir. 57 Aslında ortada bir bitmişlik ve devam etme durumu vardır. Öyleyse ismin –den hali bitmişliği, -e hali bir devamlılığı bildirir. Fakat bu tarz olayı cümlelerin yüklemlerinde yer alan isim veya fiil türünden sözcüklerde bulununan tarzlar değil, bu kez özne veya nesnenin hareketlerini gerçekleştirirken karşılarındaki yerin mevcudiyetinin bitip (perfect) bitmediğini (progressive_devam eden) …bildirme amacını taşıyan tarz olayıdır. Şöyle, İstanbuldan geldim. Derken, Geldiğim yer İstanbul oldu. / yer aldı/ bulundu İstanbul’a gidiyorm. Derken, Gittiğim yer İstanbul oluyor. / yer alıyor/ bulunuyor Denmek istenir. Yine bu bulunmuş ve bulunuyor olma durumu şahıslar üzerinden de bildirilebilir. Şöyle, Kitabı Ali’den aldım. Derken, kitabı aldığım (kişi) Ali oldu. / yer aldı/ bulundu Kitabı Ali’e aldım. Derken ise, kitabı aldığım (kişi) Ali oluyor. Denmek istenir. Bütün bu durumlardaki yer ve şahıslar olayda yer almış (-den) veya yer alıyor (-e) olan pozisyonundadırlar. Ve bu yer alık olma veya yer alıyor/ bulunuyor olma durumu dil sahasında gerçekleşen bir mevcudiyet olur. Yoksa tabiatta bu yer veya varlıklar belki hala varlığını sürdürüyordur. 58 Türkçenin çekim sistemi nasıl işler ? Türkçe nasıl bir dil ? _ Bismillahirrahmanirrahim_ ……… 2000-17 ……… 59 Bütün bunlardan sonra; Yardımcı fiiller neydi? Bazen bir isim, bazen bir sıfat/sayı…’dan cümleler; Ör: O çaresiz (er)i-di/ oldu/ kaldı/ bulundu vs. Veya bir tarzla çekimlenmiş fiillerden, birleşik tarzlı çekim; Ör: Çalışır (er)i-miş , Çalışır ol-muş ya da sadace zaman çekimi; Ör: Çalışır (er)i-di./ bulundu / bulunacak/ olacak Yine, bu bir tarza bağlı fiillerden bir kip elde edebilmek; Ör: Çalışır ol-abilir/-malı/-sa(keşke)/-a …vs. için yardımına baş vurulan fiillere yardımcı fiiller denir. Türkçede bu fiiller; (er)i, ol, kal, bulun, … gibi fiillerdir. Not: Türkçenin temel yardımcı fiili ‘er-…’ (olmak/ yer almak/ bulunmak) fiilidir. Not: Türkçede devam tarzı eki ilkin ‘…-ür’ (-yor) (oluyor) bitmiş tarz eki ilkin ‘…-ük’ (-miş) (olmuş/oluk) ekiydi. +________ er-ük / er-ür Ya da; ar-ük / ar-ür +_________ Ya da birlikte; -- -k ar-ür -- -k ar-ük 60 Durum fiili; Mastar: er-mek_ Devam eden durum: er-ür _ Bitmiş durum: er-miş _ Bitik durum: er-ük _ yer almak, olmak, bulunmak, … yer alıyor, oluyor, bulunuyor, … erür, arür, … yer almış, olmuş, bulunmuş, … ermiş, armış,… yer alık, oluk, bulunuk, … erük, arük, uruk Örnek; Bodun_boy, millet, kavim İsmin (erük) durumu; bodun-erük bodunuruk bodunuk _ boy yer alık/ yer almış/ olmuş/ bulunmuş İsmin (erük erür) durumu; bodunuk arür _ boy yer almış bulunuyor k erü bodunkarr k er bodunkar ge bonunga ---------( bizirike_biz erük-e_bize (yazıtlardan)) e boduna -------------------------------------------------------------------------------- kalıplaşmış bir ifade ---------içük (iç) içk-er-ük ( içeri ) içk-er-ük-erük ____________ içk-er-ük-er-ür ______________ içk-er-it-ük _______ içk-er-it-ük-ük içk-er-ik---ik içk-er-ik -er---içk-er-it-ek /-ey içk-er-it-ek-ik içk-er-iy---iiçk-er-iy -e----içk-er-id-eiçk-er-it-ek-i ( iç yer alık olmuş ) ( iç yer almış oluyor ) ( içi yer edik / yer etmiş ) Ali (----- içeriyi --------) sildi. Ali ( ------ içeriye ---------) girdi. Ali (-------- içeride ----------) bekledi. taş (dış) taş-ük ____________ taşık ___________ taşıy _______ dış olmuş taş-ük arük ________ taşkaruk ________ taşgaru ______ dışarı Ali dışarı çıktı taş--k-arük-arük _____ taşkarık-ık ______ taşgarığıy ____ dışarıyı Ali dışarıyı temizledi. taş--k-arük-arür ______ taşkaruk-ar _____ taşgaruya ______ dışarıya -arür Ali dışarıya çıktı. -oluyor -bulunuyor …çıktığı yer dış(ık)_ar_ı(k)_(ı)s_ı(g) oluyor. …dışarısı -yer alıyor 62 Yazıtlardan ( Moğolistan ); bir’ig’er’ü kün ortu’_s’__’ ır’ig’ ar’ u_ kur’ığ’ar’u kün bat’_s’ık’ ır’ig’ a_’_ _ yın’ğ’ar’u tün ortu’_s’__’ ır’ig’ ar’ u_ önğre kün toğ’ _s’ık’ ın’_’-ğ’ a_’_ _ +------------------------------’_s’ık’ ın’ ır’ig’ ar’ u Ör: taş’ık ar’ık’ _s’ık’ ın’ ır’ig’ ar’ u taş’_k ar’ı_’ _s’ı_’ _n’ _’_g’ a_’ _ dış’__ ar’ı_’ _s’ı_’ _n’ _’__’ a_’ _ ( dışarısına ) Ör: iç’ük er’ük’_s’ük’ _n’ er’it’ ük’ __’ ük iç’_k er’ig’_s’ig’ _n’ er’it’ ek’ __’ ig iç’__ er’i_’_s’i_’ _n’ __’_d’ek’ __’ i_ iç’ük …= iç iç’ük er’ük’… = iç yer almış ( içeri ) iç’ük er’ük’_s’ük’…= iç yer almış’ı / yer almışlığı/ yer almışsı olmuş ( içerisi ) iç’ük er’ük’_s’ük’ _n...= iç yer almış’ı / yer almışlığı/ yer almışsı olmuş olan ( içerisi olan ) iç’ük er’ük’_s’ük’ _n’ er’it’ ük’ …= iç yer almış’ı olan yer edik ( içerisinde ) (…-ük= olmuş ) ( içerisinde olmuş/ içerisindeki ) Konuya bir de şöyle yaklaşalım. Mesela ‘sararmak, kızarmak, bozarmak, yeşermek…’ gibi mastar halinde olan fiiller. Bu fiiller fiil çekimlerinde, ‘sararır, sararıyor, sararmış, sararık…’gibi çekimlenirler. ‘sararır’ veya ‘sararıyor’ çekimli yapısını ele alalım. ‘sararıyor’_ ‘Onu her gördüğümde benim yüzüm sararıyor’ ‘Sarı(g)’ renk adından oluşturulmuş bu çekimin eski biçimi ‘sargarur’dur. Açılımı ise ‘sarıg-arür’ şeklinde olur. Yani, ‘sarı oluyor’ yani, ‘sarıg erür’ Demek ki yapıda bir ‘er’ yardımcı fiili ve ‘-ür’ (-yor) devam tarzı eki bulunur. ‘sararık’ yapısına ise yine bir ‘-er’ yardımcı fiili ve ‘-ük’ bitmişlik eki vardır. Aynı biçimleri yön bildiren sözcüklerle de kullanabiliriz. Eski biçimiyle, taş (dış) taş-ık (dış oluk/ dış olmuş/ dış) taş’ık ar’ür (dış oluyor) taş’ık ar’ük (dış oluk/ dış olmuş) Yine, iç’ük er’ür_ ‘Ali içkerür geldi. ( Ali iç oluyor geldi.) iç’ük er’ük_ ‘Ali içkerük geldi.’ (Ali iç oluk/ iç olmuş geldi) 64 Bu arada, ‘… ortusungaru, …birgerü…’ gibi yapılarla benzerliği fark ediyoruz. Öyleyse ‘-garü, -gerü’ eki de -ük’ar-ür veya -ük’ür-ük şeklindeydi. Yine, ‘-gar??’ eki de öyle. Buradan da, aslında yönelme hali eki ‘–ka’ daki ‘-k-’ ekininin tesadüfi olmadığı sonucuna varılır. Peki –k (-ük) eki belirlilik takısıydı? Yani, aynı anda hem –i (ük) ve hem –a (ka) hali nasıl olur? Durum şöyle, -ga/-ka (-ük’ar-) yapısı aslında –i ve –e halinin birleşimidir. Ve belirli veya tanıdık bir eşyanın -e halindeki kullanımıdır. Yani ben, ‘Ali ata (atga) bindi.’ derken, siz bu atı tanıyorsunuz aslında. yine, ‘Ali atı (atıg) bindi.’ derken de siz atı tanıyordunuz. Eğer ben, ‘Ali bir ata bindi.’ demiş olsaydım atın belirsiz bir ‘at’ olduğunu vurgulardım. yine, ‘Ali bir atı bindi’ dersem de aynı, ‘at’ gene belirsiz bir ‘at’ olurdu. Buradan da demek ki (Türkçe için) isimler -i akuzatif ve –e datif hallinde ‘bir/ herangi bir’ sözcüğü kullanılırsa ifadeler belirsizlik bildirebilir. Bütün bunların birebir karşılığı ise… Ali bir at gördü. (yalın durum ‘at’) Ali atıg bindi._bindiği şey at oldu. Yine, ‘Ali at oldu/ …at olmuş bindi.’ Veya ‘…attı bindi’ Ali atıga bindi._bindiği şey at olmuş oluyor. Gibidir. 65 Türkçe için, Demek ki ismin; -i ve –e hallerinin kökeni ‘er-’ yardımcı fiiline ekli tarz eklerinden (-ük, -ür eklerinden) gelmekte. Bunlar ise eski biçimleriyle ‘erük’ ve ‘erür’ şeklindeydiler. Bu gün ise, erük_ olmuş, bulunmuş/ bulunuk, yer almış/ yer alık, erür_ oluyor, bulunuyor, yer alıyor… gibidirler. Bu arada, aynı yapılar fiil çekimleriyle de kullanılırdı, kullanıldıklarında ise fiillerle kastedilen hareketin bitmiş (erük) ve devam (erür) tarzlarını verirlerdi. __O sırada Ali çoktan gidikti. Yani, …gitmişti. __Eve girdiğimde ışıklar sönüktü. sönmek_ sönük ermek_erük (yer alık, bulunuk, oluk/ yeralmış, bulunmuş, olmuş) __ Ali atı bindi. __Ali atıg (at erük--atık) bindi._ Ali at yer almış (şey) bindi._...bindiği şey at yer alık/ at oluk, olmuş, olup __Ali ata bindi. __Ali atga (atıg erür) bindi._ Ali atıg yer alan/ yer alıyor olan bindi._ bindiği şey at yer alıyor./ at yer alık oluyor atıgarur atıgar atıga atga ata 66 İsmin hali/ durumu; -i hali; (belli, belirli, bildik, tanıdık, bulun-(d)-uk, yer alık nesne) Bitmiş tarz; erük/ uruk, uk ( Türk bodun-uruk/ bodun-uk_ Türk millet olmuş ) ör; Men at-ık körtüm_ ben at oluk/ at olmuş gördüm. Ben gördüm o şeyi ki o at olmuş/ at bulnmuş/ at yer almış. -e hali; (belli, belirli, bildik, tanıdık, oluşmuş, yer alık/ almış bulunan/ bulunuyor olan nesne) Bitmiş tarz-da…; -ük …Devam eden; -ük arür ( -karür/ -karü/ -garu, -gar, -ga, -a ) ör; Men atıka bindim._ Ben ( o an ) at yer almış bulunan bindim. _ Bindiğim şey o an at yer almış bulunuyordu. _ O şey ki at yer alıyordu 67 Bu arada konudan ayrılmadan Türkçenin çekim ekleriyle ilgili şunu da belirelim. Yukarıdan beri gördüğümüz üzere çekim ekleri hecelerine bölünürken kapalı hece bölünmesi gerçekleşti. Yani hecelerin sonu açık değildi. Örneğin, ‘dışarıdaki’ söz çekimi; dı’şa’rı’da’ki gibi açık heceyle değil, dış’ık’ar’it’ak’ik gibi bölündü. Bu durum dilin oluşum esnasındaki eklerin gökenleriyle alakalıdır. Aynı şey çekimli fiil yapılarında da vardır. Örneğin, ‘yazdırıldı’ çekimli fiil yapısı, burada da yine yaz’dır’ıl’dı şeklinin aslı; yaz’it’ür’il’it’ük gibidir. Yine bu da dilin oluşum esnasındaki eklerin gökenleriyle alakalı bir durudur. Bunları bilmenin ise şu faydası olabilir. Eklerin zamanla yumuşayıp sonra erimesi sonucu mevcut bölgü yazımda veya konuşmada kolaylık sağlayabilir, fakat yeni sözcüklerin türetiminde kapalı hece, sonu sessiz bir harfle bitme durumu, eklerin kökeninin bilinmesi, kelime türetme açısından kolaylık sağlayacak. Şöyle, ‘bilgi’ sözcüğündeki –gi ekini tek bir ek gibi bilmek yerine birleşik bir ek ‘bil-ük-ük’ olduğunu bilmek sözcük türetimi açısından faydalı olabilir. Konumuza dönebiliriz… 68 İsim çekimleri ( ismin durumları/ halleri ) İsim + Durum fiilleri Belli nesne, –ü(k) hali -i hali (yer almış, yeralık eşya) Bitmiş tarz 21.yy İlkin –ü(k) e(rür) hali -e hali (yer almış bulunuyor olan) yer al------------ıyor olan …… … …. …… …… Bitmiş (perfect) millet yer al-ık/ oluk/ olmuş yer al-ık/-mış oluyor …… … …. …… …… Bitmiş (perfect) bodun er-ük/ ur-uk/ --uk/ --ug/ --u- er-ük ar-ür ----k ar--r ----k ar------k a-------- a---- 69 Öyleyse şöyle devam edelim. İsmin –e hali öznenin bir hareketi yaparken yapmış olduğu yönelme veya yaklaşma hareketlerinden dolayı oluşmamıştır. Ve hem yönelme veya yaklaşma hareketleri birer fiil, ayrı birer fiildirler. Yani, ‘Ata bindim’ derken, ‘Ata yönelip bindim.’ ‘Ata yaklaşıp bindim.’ kastedilmez. Yukarıdan da gördüğümüz gibi ismin çekimlerini daha doğrusu hareketten kalan durumunu, tabiat içerisineki durumunu veya tarzını yine durum fiilleri, yardımcı fiiller karşılar. ‘Atı bindim.’ derken, ‘bindiğim şey at oldu/ at olmuştur.’ ‘Ata bindim.’ derken, ‘bindiğim şey at oluyor’ denilmek istenir. Demek ki ortada bir geçmiş eşya ( at ), birde devam eden ya da, devam ettiren, varlığını dil sahasında devam ettiren bir eşya (at) vardır. İşte bu yüzden isimleri kategorilerine ayırırken, ismin durumları/ halleri veya isimlerde tarz demek yeterlidir. Bu arada ismin –i ve –e hallerinde özne eşya üzerinde etkin değildir. Eşya kendisi ya yer almış, veya yer alıyordur. İsmin –de durumunda ise yine bir bulunma ve buna bağlı bir devamlılık vardır. Farklı olarak eşya (özne olan eşya) bulunduğu yer/zaman/ şahıs üzerinde etkin haldedir. Yani eşyanın kendisi bu yere yer etmiştir. 70 İsmin -de hali/ durumu; -de durumu; içeri_ iç’ük’er…ük içeride_ iç’ük’er…it’ük ( içkerig ) ( iç’ik/-g-ğ-y-i yer alık ) ( içkeriteg ) ( iç’ik/-g-ğ-y-i yer edik ) içerideki_ iç’ük’er…it’ük’ük ( içkeritekig ) ( iç’ik/-g-ğ-y-i yer edik bulunmuş/ olmuş…) ‘ İçerideki adam_ içi yer edik bulunmuş adam’ 71 Türkçenin çekim sistemi İsim çekimi İsim -ü (ük) at -e (-k erür) at -da (-k er-it-ük) -daki (-k er-it-ük-ük) Durum fiili Ve tarzı --ık arür at yer alık bulunuyor at --ık ar-it-ük at ı yer etik at Hareket fiili Ve tarzı Durum fiili Ve tarzı bin-ür (biniyor) bin-it-ük (bindik) bin-miş (binmiş) bin-ük (binik) er-ür (bulunuyor) er-it-ük (bulunduk) er-miş (bulunmuş) er-ük (bulunuk) --ık at yer alık Men (ben) Fiil çekimi --ık ar-it-ük-ük … at ı yer edik bulunmuş… 72 Türkçe’nin isim ve fiil çekimi DİAE ( Old Turkish ) İsim at Men Yer Sen alan Ol Biz … at atYer eden at- İsim çekimi Bitmiş Tarzda Durum fiili Fiil çekimi Devam Tarzında Durum fiili erük (budunuruk) --ık ( yer alık, olmuş ) Fiil bin erük -- ık ---k ---g ( yer almış ) erür ar-r ar-a--(oluyor) ---ük er’it’ük ---ık ar’it’ak ---ık ----tag ----- ----ta(-ı yer edik) ---ük ar’it’ak’ ----ığ------tak (taş’ük’er’it’ük) (taşkaritak) -dışarıda- ük ik bin Tarz Ekleri -ür -it-ük -miş -ük Durum Fiil Tarz Ekleri er/-i -ür (-iyor) -itük/ -dik/-di -miş -ük (dışı yer edik) (taşkaritak-ik) 73 Örneğin; …. bil(i)ti(k) er(i)ti(k)m bildi idim bildiydim Ör; Men bilikig bil(i)ti(k) Ben bilgiyi bildi (m). Ya da, Men bilikig bil(i)ti(k) er(i)ti(k)/ ertik/ erti Ben bilgiyi bildi idi (m) Sen bilikig bil(i)ti(k)-n mı? Sen bilgiyi bildi (n) mi? Yine; Men bilikig bilmiş Ben bilgiyi bilmiş (m). Ya da, Men bilikig bilmiş er(i)ti(k)/ ertik/ erti Ben bilgiyi bilmiş idi (m) 74 Fiil çekimleri Hareket fiileri İlkin … 21.yy… Durum fiilleri Devam tarzı kel-ür er-ür/ irür Bitmiş tarz kel-miş kel-it-ük kel-ük er-miş er-it-ük/ er-t-i/ erdi / idi er-ük Devam tarzı gel-iyor geli-y-ir gel-yap gel-i-yaar yer alıyor Bitmiş tarz gel-miş gel-(i-)-t-i( k) -(--)-t-i( y) -(--)-t-i( -) gel-ik gel-(i)k/g-en gel-ip yer almış yer al-(i-)-t-i(k/y…) -(--)-t-i( y) -(--)-t-i( -) yer al-ık yer al-(ı)k/g-an yer al-ıp 75 Tablo üzerinde biraz konuşalım. Dikkat edersek tablo tarz eklerinin işletildiği bir tablo olarak yer aldı. Ve fiiller hareket ve durum fiilleri diye ayrıldı. Yani tarz ekleri bu hareket ve durum fiillerine ilişik vaziyettedir. Tarz kısmı ise devameden hareket veya durum, ve bitmiş hareket veya durum olarak kısımlandı. Fakat tabloyu incelediğimizde şimdiki zaman ve geçmiş zamanlı ifadeler tablodan bulunabilmektedir. Öyleyse zaman nedir ve dilde nasıl yer alır? Şöyle diyelim –dı gemiş zaman ekinin aslı –(i)tük’tür. Yani ek birleşik yapıdadır. Ve iki ayrı parçadan oluşur. Bunlardan birincisi –(i)t eki, hareketi gemişe götürme algısınını verebilen bir ek, ikincisi ise –ük bitmişlik ekidir. Bu ise ‘sönük, çizik’ sıfat fiillerinde olduğu gibi hareketin eşya üzerinden geçtiğini bildiren bir sıfat fiil ekidir. Bunun yerine, -miş, eki de kullanılabilir ve ifadeler; ‘çizik, sönük, sönmüş’ şeklinde de kullanılabilirler. Öyleyse –dı eki –dık ekinden gelir. –Dık eki ise sıfat fiil ekidir. Sıfat fiiller ise biz zaman bildirmezler. –Dık’tan önce -(?)t eki vardı ve bu ek bir fiildi yine fiiller anlam olarak geçmişle ilgili bir algı oluştursa da gemiş zamanı kurmak veya oluşturmak için ortaya çıkmazlar. Demek ki ek (-dı?/-dık eki) bitmişlik ekidir. Yani Türkçede geçmiş zamanı bitmişlik eki karşılar. Yine öyleyse Türkçede, …, … fiil çekimlerinde kurgu başlangışta devamlılık ve bitmişlik üzerindedir. 76 Bundan sonra, eğer Türkçeyi öğrenmek isteyen biriyseniz 21. yüzyıl Türkçesi için şöyle yaparsınız. Fiil çekimlerinde fiiller hareket fiilleri ve durum fiilleri diye iki kısma ayrılırdı. Hareket fiilleri; çalışmak, okumak, yazmak, gitmek, gelmek…, gibi fiiiller. Durum fiilleri ise; olmak, bulunmak, yer almak veya yer etmek, kalmak, görünmek, durmak…, gibi fiillerdi. Durum fiiili ilkin ‘ermek’ fiili olmuştur. Ve bugünkü (mevcut, var) bulunmak, (zaten) yer almak anlamındadır. Türkçede tarz ekleri bölgelerine göre değişiklik göstersede aynı işlevi görürler. Devam tarzı ekleri; -ür, -yor, -yaar, -yap, -an… gibi ekler iken, Bitmiş tarzın ekleri; -mış, -ip, -gan, -d-ık, -ık… gibi eklerdir. Bundan sonra bu ekler hareket ve durum fiillerine eklenirler. Eklendiklerinde ise yukarıda fiil çekimi tablosunda olduğu gibi görüntü kazanırlar. Dikkat edersek Türkçedeki zaman tabloları hep bu temel tablo üzenden yani, bir tarza bağlı hareket ve durum fiillerinin karşılıklı bir şekilde birbiriyle eşleştirilmesiyle oluşturulur. 77 Hareket fiili Durum fiili Devam tarzı; kel-ür/ -yor er-ür/ irür ( yer alıyor/ oluyor/ bullunuyor ) ---------------------------------------------------------------Bitmiş tarz; kel-miş er-miş/ imiş ( yer almış/ olmuş/ bulunmuş ) -(ü)ken er-(ü)ken kel-it-ük er-it-ük ( yer edik/ olduk / bulunduk) er- t-i_ e--d-i_ i_-d-i_ kel-ük er-ük ( yer alık/ oluk/ bulunuk) İş bu şekliyle ele alındığında bir süredir söylemeye çalıştığımız üzere Türkçede zaman olayı zaman çizgisi şeklinde ( geçmiş – şimdiki – …) değil, bir devamlılık ve bir tamam olma yani devam etmeme üzerine kurguludur. Ve bu ister hareket fiili veya durum fiili olsun. 78 Şöyle bakalım, Bir iş veren olsun ve bu iş verenin çalışanları olmuş olsun. Günün sonunda çalışanlarla ofisinde toplantı halinde bulunsun. Çalışanlarının işlerini çalışıp çalışmadıklarını öğrenmek istiyor diyelim. Ve soruyor … İş veren; Ali sen …? Ali; Çalışıyorum. İş veren; Veli sen …? Veli; Çalışmışım/ çalışmışam/ İş veren; ya siz …? Çalışmışız/ çalıştık İfadeleri gördük. Şunu anlıyoruz, bütün bu ifadelerde bir zaman olayı bulunmamakta. Konu mevcut durum üzerinde (sıfatlar üzerinde, ‘hala çalışan’ ve hazırda ‘çalışmış olan’ insanların durumları) üzerinde konuşulmakta. 79 Kompleks cümle öğeleri (clauses) Basit cümlede öğeler; Ne yapmıştı? Vermiş idi_ He had given. Neyi? parayı_ the money Kime? bana _ to me Nerede? parkta_ in the park Ne zaman? beşte_ at seven Ne için? satın almak için _ to buy ( 3.tekil/geçmiş zaman/bitmiş tarz ) ( -i halinde doğrudan nesne ) ( -e halinde dolaylı nesne tümleci ) ( -de -bulunma- halinde yer tümleci ) ( -de -bulunma- halinde zaman tümleci ) (sebep tümleci) Komplex cümlede öğeler; Kim? Ne yapmıştı? Neyi vermişti? Kime vermişti? Nerede vermişti? Ne zaman? Ali … … vermişti … … parayı … … Veli’ye … … otoparkta … … yedide … --- Arabayı internetten gören Ali … ( O ki arabayı internetten gördü ) --- biriktirdi(k)ğ-i parayı --( O ki para-sını biriktirmişti ) --- güvendi(k)ğ-i arkadaşı Veli’ye --( O ki Veli’ye güvenir ) --- arabanın bulundu(k)ğ-u otoparkta --- ( O ki otaparkta bulunuyordu) --- otaparkın kapandı(k)ğ-ı saat yedide --- ( O ki saat yedide kapanır ) Arabayı internetten gören Ali parayı güvendiği arkadaşı Veli’ye otaparkın kapandığı saat yedide otoparkta vermişti. 80 Kompleks/ Girişik cümle öğeleri nedir? Birinci bölümde basit cümle öğelerini gördük Ve bu cümleler tek bir yargı altında Özne, yüklem, nesne… gibi cümle ögelerinden oluştu. Örneğimiz ise şuydu, Ali parayı Veli’ye saat yedide otoparkta vermişti. Özne Nesne Dolaylı Zaman Yer Yüklem Nesne Tümleci Tümleci Tümleci Bu şekilde kurulmuş olan bir cümle öğelerin çoğunu barındırsa da yalın bir cümledir. Bundan başka diyelimki ögelerden biri başka sözcük türleriyle desteklenmiş olsun. Yani cümle, ‘Ali parayı Veli’ye saat yedide şehrin dışındaki otoparkta vermişti.’ Şeklinde kurulmuş olsun. Bu cümle de yine, bir ögesi sıfat gibi görev almış bir yer tamlamasıyla desteklenmiş olmasına rağmen sade bir cümle olarak karşımızdadır. Komleks/ girişik cümle öğesinde ise durum şöyleydi? Sinemaya gittiğim zaman film başlamıştı. _ When I went to the cinema, the film had begun. ne zaman(ki) Ben sinemaya gittim film başlamıştı Evet cümle bu şekilde. Demek ki girişik bir cümlede bir yargıya sahip ayrı bir cümlenin esas cümleye çeşitli dil unsurlarıyla iliştirilmesi vardır. Ve bu iliştirilen cümle esas cümlenin bir elamanı bir öğesi olur. Örnekte yer alan cümle ise bir zaman bağıyla bağlandığı için yani, ne zaman? Sorusuna cevap verdiği için zaman tümleci olur. 81 Kompleks nesne(object) tümleci. Ne biliyorsun söyle _ Tell me what you know. Bildiğini söyle bana _ Tell me that you know. Biliyorsan söyle _ Tell me if you know. Bilip bilmediğini söyle _Tell me whether you know. 82 Komleks cümlede yer (place) tümleci Götür beni gittiğin yere (nereye gidiyorsan) _ Take me to where you go. Götür beni gittiğin yere (her neresi olursa ) _Take me to whereever you go. Götür beni gittiğin yere (gittiğin her yere ) _Take me everywhere you go. Götür beni gittiğin yere (herhangi bir yere) _Take me anywhere you go. 83 Hava dün çok soğuktu._ The weather was very cold yesterday. (basit cümlede zaman tümleci örneği) Kompleks cümlede zaman(time) tümleci. Sinemaya gittiğim zaman film başlamıştı. Zaman tümleci Özne Yüklem _ When I went to the cinema, the film had begun. (her) Ne zaman sinemaya gitsem film başlamış olur. _ Whenever I go to the cinema, the film already began. Tam sinemaya gittim film başladı. _ Just as I went to the cinema, the film began. Sinemaya giderken film devam ediyordu. _ While I was going to the cinema, the film was going on. Sinemaya gittiğim esnada film başlamıştı. _ During the time I was going to the cinema, the film had began. Sinemaya geç gittiğim sürece film başlar. _ As/so long as I go to the cinema late, the film already starts. Sinemaya gittikten sonra film başladı. _ After I went to the cinema, the film began. Sinemaya gitmeden önce film başladı. _ The film had began before I went to the cinema. Sinemaya gelmişken bir bilet alalım. _ Now that we come to the cinema let’s take a ticket. Sinemaya gitmemle - filmin başlaması bir oldu. _ No sooner I had gone to the cinema than the film started. Sinemaya gider gitmez film başladı. _ As soon as I went to the cinema, the film began. ? Sinemaya gittiğimde film başlamıştı. _ The film had began by the time I went to the cinema. Sinemaya gidinceye kadar film başlamadı. _ The film didn’t begin till/ untill I went there.. Sinemada bulunduğum süre boyunca onu görmedim._ All the time I was in the cinema, I didn’t see her. Sinemaya gittiğimden beri (günden şimdiye) uyuyamadım._ I haven’t slept welI since I went to the cinema. Sinemaya gittiğim anda film başladı. _ At the moment I went to the cinema, the film began. 84 Grişik amaç (purpose) tümleci (ne amaçla?) Daha kolay öğrenebilmesi için daha çok pratik yapmalı. _ He should practice more so that he can learn more easily. Öğretmen soru sorar korkusuyla en arka sırada otururduk. _ Lest the teach asked us some questions, we sat in the back row. 85 Girişik şart tümleci (condition) ( ne koşulla?) Eğer yağmur yağarsa evde kalacağım _If it rains, I wilI stay at home. Bana dünyaları versen bile ben bundan vazgeçmeyeceğim. _ Even if you give me the worlds, I won’t give up that. Sıkı/ hummalı çalışmazsan sınıfı geçemezsin. _ You won’t pass the class unless you study hard. Hava güneşli olursa (olması durumunda) deniz kenarına gideceğim _Provided that it is sunny, I wilI go seaside. Hava yağmadığı takdirde(aksilik olmazsa) dışarıda olacağız _ İn the event that it doesn’t rain, we wilI be out door. Zamanında bitirmen koşuluyla sana para veririm _ On condition that you finish it on time, I wilI pay you for that money. 0 söylediyse (farzedelim ki söylemiş) ne yapabilirsin ki. _ Supposing that he told that, what could you do. 86 Hal (manner) tümleci Herkesin ülkesini sevdiği gibi bende ülkemi çok severim. _ I like my country very much as everybody does it very much. Ben de senin gibi (benzer şekilde) düşünüyorum. _ I am thinking about it. like you. Sanki beni tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun _ You are speaking as if/as though you didn’t know me. Öyle yorgundum ki hemen uyudum. _ I was so tired that I fell a sleep. Sende beni özlemişsindir diye sana geldim. _ I’ve come to you on the assumption that you missed me. Bu problemi senin çözdüğün gibi (yolla) çözdüm. _ I solved the problem the way that you did. 87 Kıyas (comperison) tümleci Annen bile seni benim sevdiğim gibi sevmedi. _Your mother didn’t love you as I do. Annen seni benim sevdiğimden daha fazla sevmedi. _Your mother didn’t love you more than me. Onun kadar zeki birini görmedim. _ I haven’t seen a person as smart as he is. Onun kadar çok çalışmana gerek yok. _ You don’t need to study as hard as him. 88 Girişik zıtlık (contrasting) tümleci Çok çalışmasına rağmen sınavı geçemedi _ Though he studied a lot, he couldn’t pass the exam. Akıllı, zeki ve çalışkan olmasına rağmen yine de sınavı geçemedi. _ Although he’s smart, clever and hard working he couldn’t pass the exam. Hep çalışkan ve dikkatli olmasına rağmen gene de başarılı olamıyor _Even though he is always hard working and careful, he isn’t successful. Sınav çok zor. Çalışsak bile sınavı geçemeyiz _The exam is too difficult. Even if we study a bit, we can’t pass it. Ona çok hatırlatmama rağmen hala aynı hatayı yapıyor _İn spite of the fact that I remind him about it very much, he still makes the same mistake. Uzun zamandır görüşmememize rağmen beni hatırlayabildi _ Despite the fact that we hadn’t seen each other for a long time, he maneged to remember me. 89 Girişik sebep (reason) tümleci Bu akşam anneme gideceğim için sizinle gelemeyeceğim _ As I go to my mother tonight, I can’t come with you. Radyo dinlediğim için telefonu duyamadım. _ I didn’t hear the phone because I was listening to the radio. Çok iyi hazırlandığı için sınavı kazandı _He passed the exam, for he had prepared for it very welI. O gün çok korktuğundan bir daha buraya gelmez _ Since he was very scared that day, he won’t come here again. Yorgun olduğundan (yorgun olduğunu görünce) ona yardım ettim. _ Seing that he was too tired, 1 helped him. 90 Grişik sonuç (result) tümleci. 0 kadar sessiz konuştu ki kimse bir şey anlamadı. _ He spoke so quietly that nobody understood anything. Tatil o kadar harikaydı ki asla unutmayacağım _ The holiday was so great that 1 wilI never forget it. 91