karbonhidratlar

advertisement
KARBONHİDRATLAR
Potansiyel olarak aktif aldehit (H-C=O) veya
H
keton grubu içeren (H-C=O)
R
Poli hidroksi alkollerdir.
KARBONHİDRATLARIN
SINIFLANDIRILMASI
1. MONOSAKKARİTLER
2. OLİGOSAKKARİTLER
3. POLİSAKKARİTLER
1. MONOSAKKARİTLER
• C, H ve O’den oluşmuş hidrolizle daha
küçük parçalara ayrılmayan tek
mokeküllü maddelerdir.
• Monosakkaritler 2 şekilde isimlendirilir.
1. Karbon atomu sayısına
göre;
•
•
•
•
•
•
•
•
3C atomu bulunduran
4C
5C
6C
7C
8C
9C
10C
TRİOZ
TETROZ
PENTOZ
HEKSOZ
HEPTOZ
OKTOZ
NONOZ
DEKOZ
2. İçerdikleri aktif gruba
göre;
Eğer aldehit grubu taşıyorsa
ALDOZ,
keton grubu taşıyorsa KETOZ
olarak isimlendirilir.
Her iki isimlendirme şeklinin
bir arada kullanıldığı
isimlendirmeyi tercih ediyoruz!
Monosakkaritlein
D ve L İzomerileri
• Monosakkaritlerin D ve L izomerileri ana
madde olan GLİSERALDEHİT’e benzerlikleri
ile ortaya çıkar. Bir monosakkarit, aldehit
grubundan en uzakta ve primer alkol grubuna
komşu olan C’daki H ve OH gruplarının
konumu itibari ile D-gliseraldehit’e benziyor
ise D izomeri, L-gliseraldehit’e benziyorsa
L izomeri şeklindedir.
*D ve L izomeriler birbirlerinin ayna halidir.
Ayna Hali
D-Glikoz
L-Glikoz
MONOSAKKARİTLERİN
BAZI ÖZELLİKLERİ
• 1. Glikozid bağı oluşumu:
Bir monosakkaritin OH grubu ile diğer bir
CHO veya CHO olmayan metil alkol,
gliserol gibi maddelerin üzerindeki OH
grubunun birleşmesi sonucunda 1 mol H2O
açığa çıkmasıyla oluşan bağa glikozid bağı
denir.
• 2. İndirgenme:
Monosakkaritler indirgenerek, şeker
alkollerini oluştururlar.
Glikoz
Sorbitol
• 3. Yükseltgenme:
Monosakkaritler yükseltgenerek, şeker
asitlerini oluştururlar.
Glikoz
Glukronik Asit
• 4. Fosforik asitle ester oluşturma:
Monosakkaritlerin fosforik asit esterleri
organizmadaki fizyolojik reaksiyonlar
bakımından büyük önem taşırlar. Bu
esterler trioz, pentoz ve heksozlarla
yaygın olarak metabolizmada ara ürün
olarak ortaya çıkarlar.
• 5. Osazon oluşumu: Monosakkaritler
100ºC civarında seyreltik asidik
çözeltide fenil hidrazin ile reaksiyona
girerek osazonları oluştururlar.
• 6. Asitlerin şekerler üzerine olan etkileri:
Karbonhidratlar seyreltik asitlerle
kaynatıldıklarında kendilerini oluşturan
monosakkaritlere ayrılırlar. Monosakkaritler
seyreltik asitlerle kaynatılmaya dayanıklıdır.
Ancak konsantre asitler karşısında pentozlar,
furfuroller’e; heksozlar hidroksi metil
furfuroller’e dönüşürler.
• 7. Aminoşeker oluşumu:
Monosakkaritlerin hidroksil grupları,
aminoasitlerin NH2 (amin) grupları ile
yer değiştirdiklerinde AMİNOŞEKER
oluşur.
Glikozamin
• 8. Monosakkaritler tatlıdırlar: Bu
tatlılık yapılarında bulunan OH
gruplarından kaynaklanmaktadır.
• 9. Suda kolayca erirler.
• 10. Monosakkaritlerin çoğu maya ile
fermentasyona uğrayarak CO2 ve etil
alkole dönüşürler.
BAZI MONOSAKKARİTLER
• GLİKOZ: Renksiz, kokusuz, kristal
halde, suda eriyen bir maddedir.
Hayvan dokusu tarafından kullanılan
başlıca karbonhidrattır.
• FRÜKTOZ: Meyvelerde bol miktarda
bulunan, sükrozdan daha tatlı bir
monosakkarittir.
• GALAKTOZ: Laktozun ve
serebrosidlerin yapısında bulunan,
glikoz kadar tatlı olmayan bir
monosakkarittir.
GLİKOZ
GALAKTOZ
FRÜKTOZ
OLİGOSAKKARİTLER
• 2-10 arasında monosakkarit ünitesi
içeren karbonhidratlara
oligosakkaritler adı verilmektedir.
• İki monosakkarit ünitesinden oluşanlara
da disakkaritler denilmektedir.
• Disakkaritler aynı monosakkait ünitelerinden
oluşabildiği (Homojen disakkaritler) gibi farklı
monosakkarit ünitelerinden de (heterojen
disakkaitler) oluşabilirler.
disakkarit + H2O
• 2 monosakkarit
• Homojen disakkaitler: maltoz, izomaltoz vb.
• Heterojen disakkaritler: sükroz, laktoz,
laktuloz vb.
MALTOZ
• Nişastanın asitlerle veya
enzimlerle hidrolizi
sonucunda meydana gelir.
• Yaygın olarak arpa ve
kurubaklagillerde bulunur.
• Serbest OH grubu
bulunduğu için OSAZON
oluşturma ve indirgeyici
olma özelliğine sahiptir.
LAKTOZ
• Sütte bulunan tek
karbonhidrattır.
• Diğer disakkaritlere
kıyasla daha az tatlıdır.
• Serbest OH grubu
bulunduğu için
OSAZON oluşturma ve
indirgeyici olma
özelliğine sahiptir.
SÜKROZ
• En çok şekerpancarı
ve şeker kamışında
bulunur.
• Serbest OH grubu
bulunmadığı için
OSAZON oluşturma
ve indirgeyici olma
özelliğine sahip
değildir.
POLİSAKKARİTLER
• Monosakakritlerin polimerizasyonu
sonucu oluşan kompleks yapılardır. 10
monosakkarit ünitesinden fazla
monosakkarit içeren yapılara
polisakkaritler adı verilmektedir.
• Beslenme açısından önemli olanları;
Nişasta, glikojen, selüloz ve pektik
maddeler’dir.
POLİSAKKARİTLERİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
•
•
•
•
•
•
•
•
1. Çoğu amorf bileşiklerdir.
2. Beyaz renklidirler.
3. Tatlı değillerdir.
4. İndirgeyici özelliğe sahip değillerdir.
5. Osazon oluşturmazlar
6. Fermentasyona uğramazlar
7. Alkalilere karşı oldukça dayanıklıdırlar
8. Büyük moleküllü yapılardır.
NİŞASTA
• Karbonhidratların bitkilerde depo edilmiş
şeklidir. Amiloz ve amilopektin olmak üzere 2
farklı kısımdan oluşmuştur.
- AMİLOZ
• Nişastanın %15-20’sini oluşturur. Suda çözünmez
• 250-300 glikoz ünitesinden oluşur
• Glikoz üniteleri ;1-4 glikozid bağı ile bağlanmışlardır.
- AMİLOPEKTİN
• Nişastanın %80-85’ini oluşturur. Suda çözünür.
• Glikozun dallı zincirli polimeridir.
• Düz zincir kısmı ;1-4 glikozid bağı ile dallı zincir kısmı
;1-6 glikozid bağı ile oluşturulmuştur.
• 24-30 glikoz ünitesinde bir dallanma oluşturur.
• Nişasta molekülleri fazla sayıda OH
grubu içerdiklerinden nem tutucudurlar.
Nişastanın absorbe ettiği nem miktarı
nişastanın cinsine göre değişiklik
gösterir.
• Nişasta soğuk su ile karıştırıldığında bir
değişiklik görülmez. Ancak nişasta
süspansiyonu, 60-70°C’de ısıtıldığında
tanecikler birden şişerek jel oluşturur.
• Su, jel yapıda tutuklu olarak bulunmaktadır.
Jel, katı gibi davranan aslında sıvı bir
sistemdir.
• Jel yapının bekletilmesi sonucunda nişasta
zincirleri enerjilerini azaltarak, birbirleri ile
daha fazla etkileşime girerler. Bu sırada
yapıdan su dışarı sızmaya başlar. Bu olaya
SİNERESİS denir.
• Eğer bekleme süresi uzatılırsa, su yapıdan
iyice dışarı sızar ve RETROGRADASYON
oluşur.
JEL OLUŞUMUNA ETKİ
EDEN ETMENLER
• 1. Asidite: Asit miktarı artıkça, kıvam azalır ve
jel sulanır.
• 2. Nişasta çeşidi:
– Patates nişastası: çabuk şişer ve yapışkan bir hal
alır.
– Mısır nişastası: Yavaş şişer ve dayanıklı bir pelte
oluşturur.
– Buğday nişastası: Fazla miktarda amilopektin
içerdiği için daha uzun bir süre sonun yapışkan
hale gelir. Bu nedenle daha dayanıklı bir pelte
oluşturur.
• 3. Şeker miktarı: Şeker miktarı artıkça jel
oluşumu azalır. Çünkü şeker su çekici bir
maddedir. Bu nedenle solüsyondaki suyun bir
miktarını çekerek, nişasta granüllerinin
şişmesini önler.
• 4. Karıştırma: Soğuduktan sonra karıştırma,
nişasta moleküllerinin aralarında bulunan
suyun dışarı çıkmasına ve peltenin
sulanmasına neden olur.
• Nişasta seyreltik asitlerle glikoza hidroliz
olur.
Dekstrin: Nişastanın asitlerle veya enzimlerle daha küçük moleküllere
ayrılması sonucunda oluşan yapılardır.
GLİKOJEN
- Hayvansal hücrelerin başlıca depo
polisakkaritidir.
- Yapı olarak amilopektine benzer. Fakat, çok
daha fazla dallı yapı gösterir. Amilopektinde her
iki dallanma noktası arasında 25-30 glikoz
ünitesi varken, glikojende her 11 glikoz
ünitesinde bir dallanma oluşur.
SELÜLOZ
• Bitki hücre duvarının başlıca bileşenidir.
• Suda erimez.
• Kuvvetli asitlerle tam hidrolizi
sonucunda glikoz birimleri oluşur
• Nitroselüloz şeklinde patlayıcı madde
yapımında kullanılır.
PEKTİK MADDELER
• Bitki hücre duvarlarında bulunurlar.
• Poligalaktoüronik asitlerden
oluşmuşlardır. Pektik maddelerin suda
eriyen kısımlarına PEKTİN denir.
Pektin, meyvelerde jel oluşumunu
sağlar. Ticari olarak elma ve
turunçgillerden elde edilir.
LİPİTLER
• Hayvan ve bitki dokularının eter, benzen
ve kloroform gibi yağ çözücülerinde
eriyen kısımlarına LİPİT denir.
• İçerdikleri yağ asitleri ve canlı
metabolizmasını düzenleyici etkideki
yağ benzeri maddeler nedeniyle canlı
yaşamında yeri doldurulamaz besin
öğeleridir.
LİPİTLERİN
SINIFLANDIRILMASI
1. BASİT LİPİTLER
- Yağlar=Nötral yağlar=Trigliseritler
- Mumlar
2. BİLEŞİK LİPİTLER
- Fosfolipitler (Lesitin, Sefalin, Sfingomyelin)
- Glikolipitler (Serebrosid, Gangliosid)
- Lipoproteinler
3. TÜREV LİPİTLER (yağda eriyen renk maddeleri,
antioksidanlar, tat ve koku maddeleri)
1. BASİT LİPİTLER
• YAĞLAR=NÖTRAL YAĞLAR :
Yağ asitlerinin gliserol (trihidroksi alkol)
ile yapmış oldukları esterlerdir. Yağ
asitleri 3 türlü ester yaparlar.
Monogliserid, digliserid ve trigliserid
• Yağ içinde mono ve digliseritlerin fazla
bulunması yağın su içine girebilme
yeteneğini artırır. Çünkü, mono ve
digliseritlerin gliserol molekülünde
serbest OH grubu daha fazladır.
YAĞLARIN YAPI TAŞLARI
1. GLİSEROL (GLİSERİN)
- Renksiz
-
Hafif tatlı
Sıvı
Su ve alkol ile her oranda karışır.
Tek başına veya su çeken maddelerle
ısıtıldığında doymamış bir aldehit olan
AKROLEİN’e dönüşür.
Akrolein oluşumu
2. YAĞ ASİTLERİ
- Düz bir zincir ve tek karboksil grubu
içeren organik asitlerdir.
- Moleküldeki C atomu sayısı ve C’lar
arasında çift bağın bulunup
bulunmamasına göre değişik yağ asitleri
vardır. İki ana grupta toplayabiliriz.
YAĞ ASİTLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
A. Zincir Uzunluğuna Göre:




Kısa zincirli Y.A (2-4 C’lu)
Orta zincirli Y.A (6-10 C’lu)
Uzun zincirli Y.A (12-22 C’lu)
Çok uzun zincirli Y.A (24 ve  C’lu)
B. Karbon Atomları Arasındaki Çift Bağ
Sayısına Göre:


Doymuş Y.A (saturated)
Doymamış Y.A (unsaturated)
 Tek dereceden doymamış y.a (monounsaturated)
 Çok dereceden doymamış y.a (polyunsaturated)
Adı
Kısa Zincirli Y.A
(Doymuş)
Orta Zincirli Y.A
(Doymuş)
Uzun Zincirli
Y.A
(Doymuş)
Uzun Zincirli
Y.A
(Doymamış)
Sembol
Kaynakları
Asetik Asit
2:0
Bitki tohumu
Bütrik Asit
4:0
Süt yağı
Kaproik Asit
6:0
Süt, süt yağı
Kaprolik Asit
8:0
Süt, hindistan cevizi, kakao
Kaprik Asit
10:0
Süt, hindistan cevizi, kakao
Lavrik Asit
12:0
Hindistan cevizi, kakao
Miristik Asit
14:0
Hindistan cevizi, kakao
Palmitik Asit
16:0
Süt, palmiye yağı, dana, koyun
Stearik Asit
18:0
Süt, kakao, dana, koyun
Miristoleik Asit
14:1, n-9
Süt, balık
Plamitoleik Asit
16:1, n-9
Süt, balık
Oleik Asit
18:1, n-9
Zeytin yağı
Linoleik Asit
18:2, n-6
Pamut tohumu, keten tohumu, soya
Linolenik Asit
18:3, n-3
Keten tohumu
EPA
20:5, n-3
Su ürünleri, anne sütü, YY sebzeler
1. DOYMUŞ YAĞ ASİTLERİ
• Karbon zincirinde C atomları arasında
çift bağ bulunmayan yağ asitleridir.
Örn. Bütrik asit
2. DOYMAMIŞ YAĞ
ASİTLERİ
• Karbon zincirinde C atomları arasında
çift bağ bulunan yağ asitleridir.
• İçerdikleri çift bağ sayısına göre
sınıflandırılırlar.
A. Tekli Doymamış Y.A (Monounsaturated)
Örn. Oleik asit
CH3(CH2)7-HC=CH(CH2)7COOH
Oleik asitin sembolü: (18:1, n-9)
*Sembol ANAHTARI
(C sayısı: çift bağ sayısı; n-çift bağın yeri)
B. Çoklu Doymamış Y. A. (Polyunsaturated)
- İki çift bağ içerenler:
Örn: Linoleik asit
CH3(CH2)4-HC=CH-CH2-CH=CH(CH2)7COOH
Linoleik asitin sembolü: (18:2, n-6)
- Üç çift bağ içerenler:
Örn: Linoleik asit
CH3 CH2CH=CH-CH2-CH= CH-CH2-CH= CH(CH2)7COOH
Linolenik asitin sembolü: (18:3, n-3)
- Dört çift bağ içerenler:
Örn: Araşidonik asit
CH3(CH2)4-(HC=CH-CH2)3CH=CH(CH2)3COOH
Araşidonik asitin sembolü: (20:4, n-6)
*Sembol ANAHTARI
(C sayısı: çift bağ sayısı; n-çift bağın yeri)
YAĞLARIN ÖZELLİKLERİ VE
KİMYASAL REAKSİYONLARI
•
•
•
•
•
•
•
1. Saf yağlar, tatsız, kokusuz ve renksizdir.
2. Aynı özellikte olan ve aynı erime yeteneğine sahip başka bileşikler için iyi
bir eritgendir.
3. Bir yağ asidinin erime noktasına zincir uzunluğu ve doymamışlık derecesi
etki eder. Erime noktası yağ asidi zincirindeki C atomunun sayısı ile artar.
4. Tek Karbonlu yağ asidinin erime noktası iki karbonlu yağ asidinden daha
düşüktür.
5. Yapılarında çift bağ bulunduran yağ asitleri kolay okside olur. Yağlar;
kızgın buhar, alkali, asit ve lipaz enzimi ile hidroliz olur. Hidroliz sonucunda
gliserol ve yağ asidi oluşur.
6. Doymamış yağ asitlerinin çift bağlarına iyot veya diğer halojenlerin
bağlanmasıyla doymuş yağ asitlerinin halojen türevleri oluşur. Bağlanan
iyodun gram cinsiden miktarı o yağın iyot sayısını verir.
7. Yağlar alkalilerle hidroliz edildiklerinde gliserol ve yağ asitlerinin alkali
tuzları yani sabunlar oluşur. Bu olaya SABUNLAŞMA (SAPONiFİKASYON)
denir.
Saponifikasyon reaksiyonu
• 8. Sıvı yağlar yüksek ısı ve bir katalizör
karşısında hidrojen alarak katı yağlara
çevrilirler. Bu olaya “Hidrojenizasyon”
denir.
CH3(CH2)7-HC=CH(CH2)7COOH
Oleik asit
CH3(CH2)7-CH2CH2(CH2)7COOH
Stearik asit
YAĞLARIN KİMYASAL
ÖZELLİKLERİNE DAYANAN
YÖNTEMLER
• 1. Asit sayısı: Bir gram yağda bulunan
serbest yağ asitlerini (SYA) nötralize etmek
için gerekli olan KOH’in mg cinsinden
miktarıdır. Yağların uzun süre bekletilmesi ile
SYA miktarı artar.
• 2. Sabunlaşma sayısı: Bir gram yağda
bulunan yas asitlerini nötralize etmek için
gerekli olan KOH’in mg cinsinden miktarıdır.
• 3. İyot sayısı: 100 g yağ tarafından bağlanan
I’un gram cinsinden miktarıdır.
YAĞLARDA GÖRÜLEN
DEĞİŞİKLİKLER
• 1. Oksidatif Acılaşma: Oksijenin yağ
ile teması sonucu tat ve kokuda görülen
bozulmalardır.
• 2. Hidrolitik Acılaşma: Yağın, nem ve
buhar çekmesi sonucunda gliseridlerin
kısmi hidrolizi ile YA’lerinin serbest hale
geçmesi esasına dayanır.
• Acılaşmayı Hızlandıran Etmenler:
– Isı derecesi: ısının her 10°C artması,
reaksiyon hızını 2 kat artırır.
– Işık: Katalizör etki gösterir.
– Madeni kaplar: fe ve Cu kaplar acılaşmayı
artırır.
– Nem: Hidrolitik acılaşmayı artırır.
• Acılaşmayı Önleyici Etmenler
(Antioksidanlar):
Örn. E ve C vitaminleri
• Yağların bozulmalarını önlemek için yağlar, cam
kaplar içinde, serin ve kuru yerde ışıktan uzak
saklanmalıdır. Bu şekilde saklanan yağlar bir yıl
bozulmadan kalitelerini koruyabilirler.
• Tereyağları ve süt içeren kahvaltılık margarinler
su oranı yüksek olduğundan hiç su içermeyen
sıvı bitkisel yağlara kıyasla daha çabuk hidrolitik
bozulmaya uğrarlar, yani asiditeleri daha hızlı
artar. Bu nedenle bu yağlar soğukta korunur,
ancak dayanaklıkları sınırlıdır. Buzdolabında 2
ay, oda ısısında 15 günde kaliteleri bozulur.
Ayrıca tereyağında küf ve maya da üreyebilir.
• Tereyağını tuzlamak göreceli olarak su oranını
düşürdüğünden daha uzun süre dayanır.
NATÜREL YAĞLAR
• Bunlar zeytin, ayçiçek, pamuk çiçeği gibi bazı
bitkilerin yağca zengin meyve ve
tohumlarından mekanik yöntemlerle çıkarılır
ve hiçbir işlem görmeden piyasaya verilir.
Ancak bunlardan sadece zeytin yağının
natürel formu halk tarafından tüketilmektedir.
Çünkü natürel zeytin yağları yağlı tohumdan
hiçbir kimyasal maddeyle temas etmeden
elde edilen, berrak, tortusuz, kendine has tadı
ve kokusu olan bir yağdır. Diğerlerinin ise,
istenmeyen renk, tat ve kokuları vardır. Bu
nedenle yemeklerde kullanılamazlar.
RAFİNE BİTKİSEL YAĞLAR
• Bunlar, yağlardaki istenmeyen renk,
koku ve tadı gidermek amacıyla
rafinasyon yapılmış yağlardır.
• Rafinasyon yağlardaki asitleşmeyi,
oksidasyon sonucu oluşmuş kötü tat ve
kokulu bileşikleri uzaklaştırmak için
uygulanan kimyasal ve fiziksel işlemler
olarak tarif edilebilir.
HİDROJENE YAĞLAR
• Rafine edilmiş sıvı bitkisel yağların bir
kısmının hidrojenlendirilmesiyle elde edilen
yağlardır. Hidrojenlendirme, sıvı yağın
yapısındaki doymamış yağ asitlerine hidrojen
vererek onları doyurmak, dolayısıyla katı hale
getirme işlemidir.
• Hidrojene yağların bir kısmı olduğu gibi
piyasaya verilir, bunlar yemeklik
margarinlerdir. Bir kısmına ise tereyağına
benzetmek amacıyla %10 civarında süt ilave
edilerek kahvaltılık margarinler üretilir.
HAYVANSAL KATI YAĞLAR
• Bunlar sütten elde edilen tereyağı ve
kasaplık hayvanlardan elde edilen iç ve
kuyruk yağlarıdır.
ÖZEL ÜRETİLMİŞ DİYETETİK YAĞLAR
• A. Doymuş y.a artırılmış ve trans
y.a azaltılmış olan margarinler: - Diyette katı yağlar yerine
tüketilebilecek ürünlerdir.
- Diğer katı yağlara kıyasla üstün
özelliklerinin olması fazla
tüketilebileceklerini göstermez.
• Trans yağlar:
Hidorjenasyon (sıvı yağlardan margarin
veya ekmeğe sürülebilir yağ elde
edilmesi amacıyla yapılan kıvam verme
işlemi) veya biyohidrojenasyon (sığır ve
koyun işkembelerinde meydana gelen
biyolojik bir süreçtir) sırasında sıvı
yağlardaki bazı doymamış yağ
asitlerinin yapısal değişikliğe uğraması
sonucunda ortaya çıkan yağ asitlerine
trans yağ asidi, bunları içeren yağlara
da TRANS YAĞLAR denilmektedir.
• Bir çok besin maddesinde doğal olarak
trans yağlar bulunur. Beslenmemizdeki
trans yağların %60’ı et, süt, süt ürünleri
ve tahıl ürünlerinden; %10’u da değişik
besin kaynaklarından gelmektedir.
• Sıvı yağlar trans yağ içermezler
• Trans yağlar vücutta doymuş yağlara
benzer etki gösterirler. Kandaki LDL
kolesterol ve LP(a)’yı yükseltir, HDL
kolesterolünü düşürürler. Bu durum
kalp-damar sağlığını olumsuz yönde
etkiler.
• B. Enerjisi azaltılmış margarin ve sıvı yağlar:
Margarinler su içerikleri artırılarak, sıvı yağların
ise içlerine enerji vermeyen yağ tadındaki
bileşikler eklenerek enerjileri azaltılmıştır. Yağ
tadında olup düşük kalori içeren protein türevi
moleküllerle hazırlanmış krema benzeri yağlar da
vardır. Bu ürünlerin kalorilerinin düşük olması
kalıcı ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanma
yönünden düşünüldüğünde fazla
tüketilebileceklerini göstermez. Su içerikleri
artırılarak hazırlanmış düşük kalorili margarinler
kahvaltılık olarak hazırlanmışlardır. Bu nedenle
pişirme için uygun değildir. Ancak, pilav, makarna
gibi yemeklere piştikten sonra diğer katı yağlar
yerine konabilir ve eriyip karıştırıldığında iyi bir
lezzet sağlar (Örn. Olestra).
OLESTRA
• 1996 yılında FDA tarafından cips, kraker ve benzeri
ara öğün besini içinde kullanılmasına izin verilen
kalorisiz yapay yağ.
• Sükroz poliesteridir. Yağ asitlerinin bir katalizör
aracılığıyla sükrozun OH grupları ile bağlanmasıyla
oluşur. Normal yağlarda bir gliserol molekülünde 3 mol
y.a bağlanır. Olestrada ise gliserolün yerini sükroz
aldığından 6.7. Hatta 8 amino asit bağlanabilmektedir.
• Sindirim enzimleri böyle bir yağı sindirim kanalından
geçme süresi içinde parçalayamamaktadır. Bu
nedenle vücutta sindirilmeden dışarı atılmakta ve
kalori vermemektedir. Çok tüketenlerde yağda eriyen
vit. yetersizlik görülebilir.
2. BİLEŞİK LİPİTLER
A. FOSFOLİPİTLER
Lipit + Fosfor
– 1. LESİTİN: Kuvvetli emülsiyon yapan
maddelerdir. İçerdikleri fosfokolin grubu
polar özellikte olduğundan suya geçme
özelliğine sahiptir. Margarinlere çok az
miktarda eklenen lesitin antioksidan
özellik gösterir. Suyun absorpsiyonunu
sağlayarak kızartmalarda sıçramayı
engeller.
LESİTİNİN
KİMYASAL
YAPISI
- 2. SEFALİNLER: Kimyasal yapı olarak
lesitine benzerler. Tek farkları azotlu
bazlar yerine etanolamin ve serin
içermeleridir.
• Lesitine göre daha fazla doymamış y.a
içerirler.
FOSFOTİDİLSERİN
KİMYASAL YAPISI
FOSFOTİDİL
ETANOLAMİN
KİMYASAL YAPISI
- 3. SFİNGOMYELİNLER: Beyin ve sinir
dokusunda bulunurlar.
• Hidroliziyle,
1 y.a+kolin+fosforik asit+sfingozin*
oluşur.
• Diğer fosfolipitlere göre daha az
dayanıklıdır.
* Bir amino alkol
SFİNGOMYELİN
• B. GLİKOLİPİTLER
Lipit + Karbonhidrat
– Sfingomyeline benzerler. Ancak fosfor
içermezler.
– Glikoz ve galaktoz içerirler.
– Sinirlerin medülla tabakasında ve beyin
dokusunun özellikle beyaz cevherinde
bulunur. Bu nedenle glikolipitlere
serebrosidler de denilmektedir.
• C. LİPOPROTEİNLER (LP)
Lipid+ Protein
Plazma LP’leri; TG, FL, kolesterol ve
esterleşmemiş Y.A ve protein içerirler. En önmeli
fonksiyonları, lipitleri suda erir bileşikler halinde
taşımaktır.
TÜREV LİPİTLER
• En önemlileri steroidlerdir. Bütün steroidler
kendisine bir siklopentan halkası bağlanmış
olan fenantren yapılardan oluşmuştur.
• KOLESTEROL: Hücrelerde ve vücut
sıvılarında bulunur. Kanda ya serbest halde
yada UZYA ile esterleşmiş halde bulunurlar.
– Katı bir maddedir.
– Tüm hayvansal hücrelerin yapı maddesidir.
– Safra asitleri, steroid hormonları ve D vitamini
kolesterol türevi maddelerdir.
YAĞLARIN 100 GRAMININ BİLEŞİMİ
Toplam
yağ (g)
Kolesterol
(mg)
Doymuş
(%)
Tekli
Doymamış
(%)
Çoklu
Doymamış
(%)
Kase margarin
83
0
33
17
33
Paket margarin
83
0
41
20
22
Tereyağı
82
230
52
28
2
86.7
82
50
34
2.7
Becel (kase)
60
0
15
12
33
Becel (pratik)
84
0
16
20
48
Ayçiçek yağı
100
0
13
21
66
Mısırözü yağı
100
0
15
31
54
Zeytin yağı
100
0
15
76
9
Fındık yağı
100
0
8
80
12
İç yağ
PROTEİNLER
• Bütün yaşayan organizmalar için elzem olan
kompleks organik bileşiklerdir. Birbirlerine peptid
bağı ile bağlanmış amino asitlerden oluşan bir
polimerdir.
• Vücut proteinlerinin oluşumu için kaynak,
besinlerin içinde bulunan proteinlerdir.
• Proteinler, büyük moleküllü maddelerdir.Hidroliz
edildiklerinde kendilerini oluşturan amino asitlere
ayrılırlar.
• Amino asitler, değişik kimyasal yapıda
bir köke ( R ) bağlı
Asit özellikli (-COOH) KARBOKSİL
ve
Alkali özellikli (-NH2) AMİN
gruplarından oluşan organik
öğelerdir.
Bu tür bileşikler AMFOLİT BİLEŞİKLER
olarak tanımlanırlar.
AMİNO ASİT
AMİNO ASİTLERİN SINIFLANDIRILMASI
A. Yüklerine Göre
1. Non-Polar:
Alanin
Valin
Lösin
İzolösin
Prolin
Metionin
2. Polar:
Glisin
Serin
Treonin
Trozin
Sistein
Aspargin
3. Negatif yüklü:
Aspartik a.
Glutamik a.
4. Pozitif yüklü:
Lizin
Arginin
Glutamin
Histidin
B. Taşıdıkları Gruplara Göre
1. Alifatik:
R grubu düz veya dallı zincir yapısında olan aa’ler
Alanin
Valin
Lösin
2. Kükürtlü:
Sistein
Sistin
Metionin
3. Aromatik:
R grubu halkalı olan aa’ler
Fenilalanin
4. Asidik:
Serin
Treonin
Triptofan
Glutamik a.
Çözelti içinde R grubu (+) yük taşıyan veya ikinci bir nitrojen atomuna sahip aa’ler
Lizin
6. İmino asitler:
Glisin
Çözelti içinde R grubu (-) yük taşıyan veya birden fazla COOH grubu bulunan aa’ler
Aspartik a.
5. Bazik:
Trozin
İzolösin
Arginin
Histidin
Amino grubu halkalı yapının içinde bulunan aa’ler
Prolin
Hidroksiprolin
AMİNO ASİTLERİN BAZI KİMYASAL
REAKSİYONLARI
1. Amino asitler peptid bağı ile
bağlanırlar.
2. Peptidler kuvvetli asit ve bazlarla
organizmada da enzimlerle hidroliz
olurlar.
Örn: TripsinLizin ve arginini
aa’lerinin COOH gruplrını hidroliz eder.
• 3. Amino asitler metil veya etil alkol ile
ester oluştururlar.
• 4. Proteinler içinde yer alan aa’ler HNO2
ile reaksiyona girerek N gazının açığa
çıkmasına neden olur. Açığa çıkan
N2’nın miktarının ölçülmesiyle aa ve
protein miktarı tayini yapılabilir.
• 5. AA’ler benzoik asit ile asetilleşirler.
– Benzoik asit + glisin HİPPÜRİK ASİT
Bu reaksiyon organizma için zararlı
maddelerin uzaklaştırılmasında kullanılır.
Bu işleme DETOKSİFİKASYON denir
PROTEİNLERİN ÖZELLİKLERİ
• 1. Beyaz renklidirler.
• 2. Kristal halde edilebilirler.
• 3. Prolin dışındakilerin hiçbiri eter ve alkolde
çözünmezler
• 4. Kuvvetli asit ve alkalilerde hepsi çözünürler
• 5. Glisin, alanin, serin, prolin TATLI
• 6. Arginin
 ACI
• 7. Triptofan, lizin
 TATSIZ
• 8. Erime noktaları yüksektir.
• 9. Elektriksel alanda göçerler. Göçme yönü
ve derecesi geniş ölçüde bu sırada kullanılan
tamponun pH’sına bağlıdır.
–  pH’da yükseltgenir ve ( + ) yöne hareket eder.
–  pH’da indirgenir ve ( - ) yöne hareket eder.
PROTEİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
BASİT PROTEİNLER:
A.
Hidroliz edildiklerinde sadece aa’leri oluşturan proteinler.
–
Albüminler:
Ovoalbümin yumurta akı
Laktoalbümin  süt
Lökosin  buğday
-
Globülinler:
Laktoglobülin  süt
Adestin  tahıl
Legumin  bezelye
-
Glutelinler:
Glutelin  buğday
Avedin  yulaf
Orizenin  pirinç
-
Prolaminler:
Zein  mısır
Hordein  arpa
Gliadin  buğday
-
Albüminoidler:
Cilt, kas, kıl, kas kirişleri ve balık yüzgeçleri bu grupta
bulunan fibröz proteinlerden yapılmıştır.
-
Protaminler:
En basit doğal proteinlerdir. Bazı balık cinslerinde
bulunur.
-
Histonlar:
Hücre çekirdeğindeki nükleik asitle kombine halde
bulunur.
B. BİRLEŞİK PROTEİNLER:
Yapılarında protein olmayan maddeler de bulunan (aa’lere ilave olarak
nükleik asit, CHO, fosforik asit ve lipit vb.) proteinlerdir.
1. Nükleoproteinler:
Protein + Nükleik asit
(örn: DNA, RNA)
2. Glikoproteinler:
Protein + CHO
(örn: Ovomüsin)
3. Lipoproteinler:
Protein + Lipit
(örn: LDL, VLDL, HDL, -lipoprotein)
4. Kromoproteinler:
Protein + Renk maddeleri
(örn: Klorofil)
5. Metalloproteinler:
Protein + Metal iyonu
(örn: Transferin, Seruloplazmin)
6. Fosfoproteinler:
Protein + Fosfor
(örn: Kazein)
GLUTEN KOMPLEKSİ
• Buğday ve çavdar unlarına su eklendiğinde
yapılarında bulunan glutelin ve gliadin
proteinlerinin diğer öğelerle bir araya gelerek
oluşturduğu yapıya denir.
• Bileşimi;
–
–
–
–
% 85 protein
% 8.3 lipit
% 6 nişasta
% 0.7 kül
BAZI YİYECEKLERDE PROTEİN KAYBINA
NEDEN OLAN PİŞİRME İŞLEMLERİ
• 1. Sütlü tatlıların küçük kaseler içinde fırında
pişirilmesi
• 2. Nohut, fındık, fıstık vb. yiyeceklerin yüksek
sıcaklıktaki fırında ve sac üzerinde kavrularak
çerez durumuna getirilmesi
• 3. Yufka ve bazlama gibi ekmek ve benzeri
yiyeceklerin sac üzerinde ince olarak pişirilmesi
• 4. Çorba ve çocuk maması yapımında unun kuru
ısıda önceden sararıncaya kadar pişirilmesi
• 5. Pirincin pilav ve dolma yaparken, önceden kuru
ısıda kavrulması
DENATÜRASYON
• Doğal bir proteinin, kimyasal-fiziksel
yapısının veya biyolojik özelliklerinin
değişmesi. Denatüre olan proteinin
sindirimi kolaylaşır, izoelektrik noktada
çözünürlüğü azalır, viskozitesi artar.
Isıtma, dondurma, ışınlama, basınç
veya organik çözücülerle muamele
proteinleri denatüre eden
uygulamalardır.
3 boyutlu peptid yumağı açılır

Peptid zinciri kırılmadan yapı kısmen
değişir

Kısmen geri dönüşlü yapı

DENATÜRASYON
DENATÜRASYON
NEDENLERİ
•
•
•
•
1. Aşırı pH
2. Isı değişiklikleri (özellikle yüksek ısı)
3. Ultraviyole ışınları
4. Hızlı çırpma (fom oluşumu gibi)
DENATÜRE PROTEİNİN
ÖZELLİKLERİ
•
•
•
•
•
•
1. Sudaki çözünürlükleri azalır
2. Biyolojik aktiviteleri kaybolur.
3. Viskoziteleri yüksektir.
4. Sindirimi kolaydır.
5. Antijenlik yeteneği azalır.
6. Molekülün şekli değişir.
KOAGÜLASYON
Isıyla katılaşma
Kolloid solüsyonda dağılan kısmın dağılma
özelliği azalır

Dağıtan kısımdan ayrılır

Çok katı olmayan bir yapı oluşur

Kolloid sistemede açılan polipeptid zinciri
üzerinde iyonize olabilen gruplar açığa
çıkar

Bu gruplar yeni bağlar oluşturur.

KOAGÜLASYON
ENZİMLER
Biyolojik sistemlerde meydana
gelen kimyasal reaksiyonları
katalize eden protein yapısındaki
spesifik maddelerdir.
• SUBSTRAT: Enzimin reaksiyona girerek bir başka
bileşiğe dönüştürdüğü maddelerdir.
• ÜRÜN: Enzimin reaksiyon sonucu oluşturduğu
maddedir.
• KOENZİM: Enzimin iş görebilmesi için gerekli olan
ve yardımcı kısmı ısıya dayanıklı organik bir
madde olan yapılardır.
• KOFAKTÖR: Enzimin iş görebilmesi için gerekli
olan ve yardımcı kısmı bir metal iyonu olan
yapılardır.
• APOENZİM: Enzimin proteinden oluşan ve ısıyla
denatüre olabilen inaktif şekline verilen isimdir.
• HALOENZİM: Apoenzimin, kofaktör veya koenzim
ile bağlanarak katalitik olarak aktif şekle
dönüşümü ile oluşan yapıya verilen isimdir.
• Enzimler, katalizledikleri tepkimelerin cinsine
göre 6 grupta sınıflandırılırlar.
•
1. OKSİDOREDÜKTAZLAR: Yükseltgenme ve
indirgenme reaksiyonlarını yürütürler.
2. TRANSFERAZLAR: Bir fonksiyonel grubun
bir substrattan diğerine transferini
katalizlerler.
3. HİDROLAZLAR: Hidrolitik reaksiyonları
katalizlerler.
4. LİYAZLAR: Çift bağlara grupların eklenmesini
yada çıkarılmasını katalizlerler.
5. LİGAZLAR: ATP hidrolizi ile bağ oluşturma
tepkimelerini katalizlerler.
ENZİM AKTİVİTESİNİ ETKİLEYEN
ETMENLER
1. Enzim Konsantrasyonu: Enzim tarafından
katalizlenen reaksiyonun ilk hızı enzim
konsantrasyonu ile orantılıdır. Bunun nedeni, her
enzim molekülünün diğerinden bağımsız olarak
çalışmasıdır. Ortamda ne kadar çok enzim molekülü
varsa, reaksiyon da o kadar çabuk bitecektir.
• 2. Substrat Konsantrasyonu: Substrat
konsantrasyonu, bütün diğer koşullar
sabit tutulduğu halde artarsa, ölçülen ilk
hız maksimum bir değere ulaşır ve onu
aşmaz.
3. Isı: Enzim tarafından katalize edilen reaksiyonun
hızı, ısı yükseldikçe artar ve maksimum düzeye
ulaşır. Isının daha da artması sonucunda enzimin
ısıyla denatürasyonuna bağlı olarak hızında azalma
meydana gelir.
4. pH: Optimum pH’da enzim aktivitesi maksimumdur. Bu
optimum pH olarak adlandırılır. Maksimum enzim aktivitesinin
eriştiği pH enzimlere göre değişir. Genellikle enzimin vücutta
fonksiyon gösterdiği [H+]’nu yansıtır.Örn: Pepsin enzimi
pH=2’de maksimum aktivite gösterir.
5. İnhibitörler: Herhangi bir şekilde
enzimin substratla birleşip ürün oluşumu
engeller.
6. Aktivatörler: Enzimin aktivitesini
hızlandıran maddelerdir.
ENZİMLERİN KONTROLÜ
• Besin sanayiinde enzim aktivitesinin
devamından ileri gelen istenmeyen
değişiklikleri önlemek için enzimlerin
kontrol altına alınması yani enzim
faaliyetlerinin engellenmesi
gerekmektedir.
• Enzimin faaliyet gösterebilmesi için
substratı ile temas etmesi gerekir ki,
bunu önlemek güçtür.
• Enzim kontrolünde uygulanan
yöntemler;
– ISI KONTROLÜ
– OKSİJENİN ORTADAN KALDIRILMASI
– PH DEĞİŞİKLİĞİ
Enzimlerin Yiyeceklerdeki Rolü
Enzimlerin istenmeyen faaliyetleri yanında
faydalı yönleri de vardır. Yiyecekler üzerinde
istenilen değişiklikler enzimlerle
gerçekleştirilebilir. Bu nedenle enzimler;
–
–
–
–
–
–
Biracılıkta
Peynircilikte
Mısır şurupları yapımında
Etin yumuşatılmasında
Şarapçılıkta
Meyve sularının hazırlanmasında kullanılır.
TAHIL ve UN
• Tahılların öğütülmesi sırasında
enzimlerin çoğunluğunun bulunduğu
embiyo fiziksel bir eylemle taneden
ayrılır. Bu nedenle un enzimlerin çoğu
bakımından fakirdir.
ETLER
• Yeni kesilmiş hayvan etleri çeşitli
enzimleri barındırır. Etin saklanması
enzim ve m.org kontrolü ile mümkündür.
Etlerde genellikle soğutma yöntemi
kullanılır.
• Etler dondurulduğunda m.org gelişimi
sıfıra yaklaşır. Enzim reaksiyonları
tamamen durdurulamasa da geciktirilir.
Yani donmuş etlerin de sınırlı bir
saklama süresi vardır.
• Etlerin bekletilmesinin faydaları vardır.
Bekletilmeyle bağ dokusu ve kas lifi
proteinleri yıkılır. Sonuçta et daha
gevrek olur. Bu gevreklik özel bazı
enzimlerin katkısıyla da sağlanmaktadır.
Bunlardan birisi, PAPAİN’dir.
Bekletmenin tek sakıncası, yağların
hidrolizi ile oluşan acılaşmadır.
BALIKLAR
• Balıklar çok çabuk bozulan besinlerdir. Çünkü
sindirim borularında bulunan çok kuvvetli
proteaz enzimi, ölümden sonra sindirim
borusunu kolayca aşarak etkisini sindirim
borusu dışında da gösterir. Enzim böylece
bağırsak dışında, kas dokusuna da etki eder.
Bu nedenle en kısa zamanda balığın
bağırsaklarını çıkartmak ve temizlemek
saklama süresini uzatıcı etki gösterir.
SÜT
• Süt, daha sağılmadan yapısında m.org
içerir. Bununla birlikte sütte hayvandan
geçen bir çok enzim de vardır. Sütte
bulunan bu enzimler soğutmak veya
pastörize etmekle kontrol altına
alınabilir.Sütün iyi pastörize edilip
edilmediği FOSFATAZ testi ile ölçülür.
Süt rennin enzimi ile katılaştırılarak,
peynir elde edilir.
YUMURTA
• Yumurta ya hiç m.org taşımaz yada
olanlar da lizozim enzimi etkisi ile
parçalanırlar. Yumurtanın bozulmasına,
yumurta kabuklarından içeri giren
m.org’lar neden olurlar. Yumurta
soğutularak veya toz haline getirilerek
saklanabilir.
SEBZELER
• Bir çok sebze pektin ve pektini hidrolize
eden enzimleri içerirler. Bunlar
yumuşatıcı etki gösterirler. Salamura ve
turşularda görülür. Enzim kontrolü
soğutma ile sağlanır. En çok uygulanan
saklama şekli konservecilik ve
kurutmadır.
MEYVELER
• Meyveler de sebzeler gibi enzim
faaliyetinin en fazla olduğu amanda
toplanırlar. Bu faaliyet toplandıktan
sonra da devam eder. Ham bir meyve
toplandıktan sonra enzim faaliyetleri ile
olgunlaşır.
VİTAMİNLER
Normal büyüme ve yaşamın
sürdürülebilmesi için elzem olan organik
öğelerdir. İnsanlar vitaminleri kendi
vücutlarında yapamazlar.
Genelde 2 gruba ayrılırlar.
– 1. Yağda eriyen vitaminler
– 2. Suda eriyen vitaminler
YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER
VİTAMİN A
Vitamin A aktivitesi taşıyan molekülleri
2 grupta toplayabiliriz.
1. Hayvansal dokularda Vit A aktivitesi
taşıyanlar [Retinol, Retinal ve Retinoik
Asit[
2. Bitkisel dokularda Vit A aktivitesi
taşıyanlar [Karotenler (provitamin A)]
• Karotenler;
– - karoten
– - karoten (en fazla Vit A aktivitesi gösteren)
– - karoten
*Karotenler fotosentezde rol oynarlar.
*Domatesin ana karotenoidi olan laykopen
Vit A aktivitesi göstermez.
-KAROTENİN KİMYASAL YAPISI
-KAROTENİN ZENGİN
KAYNAKLARI
-karoten, bitkilerde sarıdan kırmızıya
kadar değişen renkleri verirler. Başlıca
kaynakları; koyu sarı, turuncu renkli
sebze ve meyveler, koyu yeşil renkli
sebzelerdir. Havuç, patates, bal kabağı,
kayısı, kavun, ıspanak, k.bahar,
domates, bezelye vb.
A VİTAMİNİNİN ÖZELLİKLERİ
• 1. Suda erimezler. Benzen, eter ve kloroform
gibi yağ çözücülerinde erirler.
• 2. Isıya karşı dayanıklıdırlar.
• 3. Molekülde çift bağ sayısı çok olduğundan
kolay okside olurlar.
• 4. Metaller, ışık ve ısı oksidasyonu hızlandırır.
• 5. Alkali ortama dayanıklıdır.
• 6. Asit ortama çok hassastır. Asitler, çift
bağların bozulmasına ve dehidratasyona
neden olur. Vit A aktivitesi 3/4 oranında
azalır.
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE PİŞİRME
İŞLEMLEMİNİN VİT A ÜZERİNE OLAN
ETKİLERİ
• Yağlar ve yağlı yiyecekler oksidasyon sonucu
acıdığı zaman, Vit A okside olduğundan
zarara uğrar. Birkaç defa kızartma yapılmış
yağlarda Vit A kaybı yüksektir.
• Vit A kaybını önlemek için yağların ve yağlı
yiyeceklerin karanlık, serin yerde ve
metallerden uzak bir şekilde saklanması
gerekir.
• Sebzelerin kızartılması, dondurulması ve
konserve edilmesi total karoten düzeyinde
azalmaya neden olur.
VİTAMİN D
• Beslenme açısından çok önemli iki D vitamini
vardır.
• Ergokalsiferol (Vit D2)
• Kolekalsiferol (Vit D3)
• Bitkisel dokulardaki ergesterol ve hayvansal
dokulardaki 7-dehidroksikolesterol ultraviyole
ışınlarının etkisiyle Vit D’ye çevrilir.
Vit D2 ve Vit D3 KİMYASAL
YAPILARI
D VİTAMİNİN ÖZELLİKLERİ
• 1. Yağ, alkol, aseton vb yağ
çözücülerinde erirler.
• 2. Isı, oksidasyon, alkl ve aside karşı
dayanıklıdır.
D VİTAMİNİNİN
KAYNAKLARI
Besinlerde doğal olarak çok az bulunur.
Esas kaynağı güneş ışınları ile derinin
temasıdır.
VİTAMİN E
• E vitamini aktivitesine sahip olan
bileşikler, kimyasal olarak
TOKOFEROLLER olarak bilinirler.
VİTAMİN E’NİN ÖZELLİKLERİ
• 1. Yağ ve yağ çözücülerinde erirler.
• 2. Isı, alkol, asit ve ışığa karşı
dayanıklıdır.
• 3. Ultraviyole ışınları karşısında kolayca
bozulurular.
• 4. Serbest OH grubu içerdiğinden
kuvvetli antioksidandır.
VİTAMİN E’NİN KAYNAKLARI
- Yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen
yağlar
- Tahıl taneleri ve kurubaklagiller
- Yeşil yapraklı sebzeler
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE PİŞİRME
İŞLEMLEMİNİN VİT E ÜZERİNE OLAN
ETKİLERİ
• Kızartma işleminde kullanılan bitkisel
yağlarda Vit E kaybı oluşur.
VİTAMİN K
3 formu vardır.
• Vit K1; yalnızca bitkilerde bulunur.
• Vit K2; bakterilerin sentezlediği
formdur.
• Vit K3; sentetik formudur.
VİTAMİN K1’İN KİMYASAL YAPISI
VİTAMİN K2’İN KİMYASAL YAPISI
VİTAMİN K’NIN ÖZELLİKLERİ
• 1. Yağ çözücülerinde erirler
• 2. Işığa, ısıya ve O2’ye karşı dayanıklıdır.
VİTAMİN K’NIN KAYNAKLARI
• D vitamini gibi vücudumuz tarafından
sentez edilebilen bir vitamindir. Hayvansal
ve bitkisel yiyeceklerin çoğunda bulunur.
En zengin kaynakları;
- Yonca, ıspanak, brokoli vb yeşil yapraklı
sebzeler
- Kurubaklagiller
SUDA ERİYEN VİTAMİNLER
VİT B1
Pirimidin ve tiazol gruplarını bağlayan
oldukça zayıf bir metil köprüsüne sahip
olması nedeniyle alkali çözeltide
ısıtıldığında bu köprü kopar ve molekül
vitamin özelliğini kaybeder. Bazı çiğ
balıklarda bulunan TİAMİNAZ enzimi bu
metil köprüsünü kırarak molekülün
dağılmasına yol açar.
VİT B1’in KİMYASAL YAPISI
VİTAMİN B1’in
ÖZELLİKLERİ
– Suda kolay eriri.
– Asit ortama dayanıklıdır
– Yüksek sıcaklıkta molekülde parçalanma yapar.
ZENGİN KAYNAKLARI
– Bitki tohumları. Tiamin tohumların dış
kısımlarında ve embriyolarında,
endosperm kısmında daha yoğun olarak
bulunur.
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE PİŞİRME
İŞLEMLEMİNİN VİT B1 ÜZERİNE OLAN
ETKİLERİ
• Yiyecekler suda pişirilip , suyu atılırsa
tiamin pişirme suyuna geçer ve kaybolur.
• Pişirmede soda eklenmesi vitamin kaybını
artırır.
• Tahıl tanesi öğütülürken kepeğin ve
embriyonun ayrılma durumuna göre vitamin
kaybı olur.
VİTAMİN B2
Riboflavin + Flavin
VİTAMİN B2’nin
ÖZELLİKLERİ
– Suda erir.
– Isıya daha dayanıklıdır. Ancak çok yüksek
ısıda uzun süre kaynatılırsa, molekülde
parçalanma olur.
– Işığa karşı oldukça dayanıklıdır.
– Asit çözeltiye dayanıklıdır.
– Alkali çözeltide ısıtıldığında molekülde
değişimler olur ve vitamin özelliğini
kaybeder.
ZENGİN KAYNAKLARI
–
–
–
–
–
–
Karaciğer, böbrek
Süt, yoğurt, peynir
Et
Yumurta
Yeşil yapraklı sebzeler
Kurubaklagiller
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE PİŞİRME
İŞLEMLEMİNİN VİT B2 ÜZERİNE OLAN
ETKİLERİ
• Normal pişirme yöntemleri yiyeceklerin içinde bulunan
vit. B2 miktarını önemli derecede etkilemez.
• Alkali ortamda pişirme, vitaminin parçalanma hızını
artırır.
• Sebzelerin yıkanmadan doğranması, bol su ile
yıkanması ve pişirme sularının dökülmesi kaybı artırır.
• Sütün pastörize edilmesi Vit B2’yi etkilemez. Süt
güneş ışığında 2 saat süre ile bekletildiğinde vit B2’nin
%85’i kayba uğrar.
• Ispanak haşlanıp suyu sıkıldığında, kurubaklagillerin
haşlama sularının dökülmesi, yoğurdun yeşil suyunun
dökülmesi, tarhananın güneşte kurutulması vit B2
kaybına neden olur.
NİASİN (NİKOTİNİK ASİT,
NİKOTİNAMİD)
• NİASİN’in KİMYASAL YAPISI
NİASİN’in ÖZELLİKLERİ
– Suda erir.
– Isı, ışık, asit, alkali ve oksijene dayanıklıdır.
– Pişirme suyunun dökülmesiyle kayba
uğrar.
– Yiyeceklerdeki niasin serbest veya
proteinlere bağlı olarak bulunur.
– Canlılarda elzem amino asitlerden
triptofandan niasin sentez edilmektedir.
» ( 60 mg triptofan  1 mg niasin)
ZENGİN KAYNAKLARI
• Niasin ve ön maddesi olan triptofan daha çok
hayvansal kaynaklarda bulunmaktadır.Tahıllardan
özellikle mısır niasinden fakirdir.
Et (% 5-15)
Bira mayası (% 37)
Mısır (% 1.8-2.0)
• Kaynatma sularının dökülmesiyle kayba
uğrar.
VİTAMİN B6
(PRİDOKSİN, PRİDOKSAL, PRİDOKSAMİN)
• VİTAMİN B6’NIN KİMYASAL YAPISI
ÖZELLİKLERİ
– Suda erir.
– Diğer vitaminlere kıyasla ısıya daha
dayanıklı
– Işığa karşı duyarlı
– Aside karşı dayanıklıdır.
ZENGİN KAYNAKLARI
• Hayvan ve bitki dokularında proteinlerle
birlikte bulunur.
• Yiyeceklerin Vit B6 değeri protein
miktarı ile orantılıdır.
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE
PİŞİRME İŞLEMLERİNİN VİT B6’YA
ETKİLERİ
– Kaynama suları döküldüğünde %60
oranında kayba uğrar.
– Yüksek ısıda vitaminin %50’si kayba uğrar.
– Tahıl tanelerinin öğütülmesiyle %25-85
oranında kayba uğrar.
FOLİK ASİT
• Metabolizmada Metabolizmada etkinlik
gösterebilmesi için Vit C ve NADPH
yardımı ile THFA şekline indirgenmesi
gerekir.
FOLİK ASİT’İN KİMYASAL
YAPISI
ÖZELLİKLERİ
– Suda erir.
– Folik asit molekülü birkaç parçadan
oluştuğu için ısının etkisiyle kolayca
parçalanır.
– Işık ve oksidasyona duyarlıdır.
ZENGİN KAYNAKLARI
– Karaciğer
– Sığır etleri
– Yeşil yapraklı sebzeler (Bitkilerde
poliglutamat formunda bulunur)
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE
PİŞİRME İŞLEMLERİNİN FOLİK ASİTE
ETKİLERİ
– Yüksek sıcaklıkta uzun süre pişirme
– Haşlama sularının dökülmesi % 90-95
oranında vitamin kaybına neden olur.
Haşlama sularının dökülmesiyle Vit C’de
kayba uğradığı için folik asitin kullanılma
oranı da azalır.
VİTAMİN B12 (KOBALAMİN)
• İşkembeli hayvanların bağırsaklarında
bakteriler tarafından yapılır. Hayvanın
beslendiği toprakta kobalt (Co) atomu
yetersiz olduğunda B12 yapımı aalır.
Bitkilerde Vit B12 bulunmaz.
VİTAMİN B12’NİN
ÖZELLİKLERİ
•
Suda ve alkolde erir.
• Asit, alkol ve ısıya karşı dayanıksızdır.
Zengin kaynakları:
– Karaciğer, böbrek
– Et, balık
– Süt ve süt ürünleri
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE
PİŞİRME İŞLEMLERİNİN VİT B12’YE
ETKİLERİ
– Pişirme suyunun atılması
– Yüksek sıcaklıkta pişirme kaybı artırır.
VİTAMİN C
• Askorbik asit, bir monosakkarit türevidir.
• Yapı yönünden 6 karbonlu basit
şekerlere benzerler.
• Vitaminler içinde en dayanıksız olanıdır.
• Canlı organizmada L-askorbik asit kolayca
okside olarak 2 H kaybeder ve dehidro-Laskorbik asite dönüşür. Tepkime çift
yönlüdür. Dehidro-L-askorbik asit
indirgenerek tekrar L-askorbik asite dönüşür.
Her iki molekülde Vit C aktivitesi gösterir.
Ancak, dehidro-L-askorbik asit, L-askorbik
asitin %80’i kadar aktivite gösterir. Dehidro-Laskorbik asit tekrar okside olursa, oksidasyon
sonucu oluşan molekül, örneğin; Ldiketogulonik asit tekrar dehidro-L-askorbik
asite indirgenmez ve molekül vitamin
aktivitesini kaybeder.
VİTAMİN C’NİN KİMYASAL
YAPISI
ÖZELLİKLERİ
–
–
–
–
Suda erir.
Asit ortama dayanıklıdır.
Asit ortama hassastır.
Cu, Fe gibi bazı metaller katalizör etkilerinden
dolayı Vit C’nin oksidasyonunu hızlandırır.
– Askorbik asit havanın oksijeni ile okside olur. Bu
oksidasyon sonucunda vitamin aktivitesini
kaybeder.
– Taze sebze ve meyveler en iyi kaynaklarıdır.
ÇEŞİTLİ YİYECEK HAZIRLAMA VE
PİŞİRME İŞLEMLERİNİN VİT B12’YE
ETKİLERİ
– Pişirme suyunun dökülmesiyle
– Yiyeceklerin hazırlama, pişirme, saklama,
doğrama aşamalarında kayba uğrar
– Kök sebzeler kabuğu içinde yeterli
miktarda kaynar suda kısa sürede
pişirildiğinde kayıp azalır.
– Pişirdikten sonra tekrar ısıtmak kaybı
artırır.
KOLİN
• Tüm hayvan ve bitki dokularında serbest
kolin, lesitin ve sfingomyelinin bir parçası
olarak bulunur.
• Lipitlerin taşınması ve metabolizmasında
yardımcıdır.
• Gıda endüstrisinde iyi bir emülgatör işlevine
sahiptir.
– Karaciğer, beyin, böbrek, kalp
– Süt
– Kurubaklagiller, fındık, fıstık
KOLİN’İN KİMYASAL YAPISI
KAYNAKLARI
– Karaciğer, beyin, böbrek, kalp
– Süt
– Kurubaklagiller, fındık, fıstık
Besin, hazırlama, işleme ve depolama
sırasında önemli bir kayba uğramaz.
İNOSİTOL
• Doğada yaygın olarak bulunur. Kolin ve
inositol “lipotropik maddeler” olarak bilinirler.
Karaciğerden yağların taşınmasında bu iki
maddeye gereksinim duyulur. İnositol bazı
fosfolipitlerin bileşiminde bulunur.
• Zengin kaynakları
– Balık, kümes hayvanları
– Et, süt
KARNİTİN
• İnsan vücudunda karaciğer ve böbrekte lizin
ve metioninden sentezlenir.
• Lipit metabolizmasında uzun zincirli yağ
asitlerinin mitokondria’ya taşınmasında
etkindir.
• Kaynakları:
–
–
–
–
Et
Süt
Karaciğer
Maya
TAURİN
• Diyetteki sistein ve metioninden
sentezlenebildiği için elzem bir besin
öğesi olarak kabul edilmez.
– Et ve balık iyi kaynaklarıdır.
– Bitkisel yiyeceklerde bulunmaz.
ÇÖZELTİLER
– İki yada daha çok maddenin birbiri içinde
dağılması ile bir çözelti elde edilir.
– Homojen karışımlardır.
– Genellikle karışan maddelerden çok
miktarda olan maddeye çözücü, az
miktarda olana çözünen, bir maddenin
çözücü içersinde çok veya az miktarda
çözünebilmesi özelliğine de çözünürlük
denir.
• SEYRELTİK ÇÖZELTİ: İçinde az
miktarda çözünmüş madde bulunan
çözeltilere denir.
• DERİŞİK ÇÖZELTİ: İçinde çok miktarda
madde bulunan çözeltilere denir.
– %36 HCl100 gramlık asit
çözeltisinin 36 gramı saf HCl
Bir çözeltinin konsantrasyonu, birim
hacimdeki çözünmüş madde miktarıdır.
Molarite
ve
Normalite
cinsinden ifade edilir.
MOLARİTE
• Bir litre çözeltide 1 mol g çözünen
madde içeren çözeltiye denir. Bir molar
çözelti hazırlamak için 1 mol maddeyi
önce az bir miktardaki çözücüde
çözdükten sonra buna daha fazla
çözücü ekleyerek 1 L’ye tamamlanır.
• M= Mol (n) / V (L)
•
Problem 1: 100 mL hacminde 5 Molar sülfrik
asitte (H2SO4) kaç gram H2SO4 vardır? (H:1,
S:32, O:16 g/mol)
•
Çözüm 1:
– 1 mol H2SO4= (2x1) +32+(16x4)=98 g/mol
– 5 M= 1 L’de 5 mol H2SO4 bulunmaktadır.
5 x 98 = 490 g/mol
– 1000 mL
490 g
100 mL
X
X= 100 x 490/1000 = 49 g H2SO4
• Problem 2: 8 g NaOH ile 4 L çözelti
hazırlanıyor. Bu çözeltinin molar derişimi nedir?
(Na: 23, O:16, H: 1 g/mol)
• Çözüm 2:
– 1 mol NaOH= 23 +16+1=40 g/mol
– 1 mol
40 g
x
8g
X= 8/40 = 0.2 mol NaOH
- M= n/V= 0.2/4L=0.05 M
• Problem 3: 53 g Na2CO3 ile 500 mL çözelti
hazırlanıyor. Bu çözeltinin molar derişimi nedir?
(Na: 23, C: 12, O:16 g/mol)
• Çözüm 3:
– 1 mol Na2CO3= (23x2) +12+(16x3) = 106
g/mol
– 1 mol
106 g
x
53 g
X= 53/106 = 0.5 mol Na2CO3
- M= n/V= 0.5/ 0.5 L= 1M
• Problem 4: 8 mol su içeren 0.5 M Ba(OH)2
çözeltisi hazırlayınız.(Ba: 137, H: 1, O:16 g/mol)
• Çözüm 4:
– 1 mol Ba(OH)2= 137 +(16+1)x 2= 171 g/mol
– 8 mol H2O= 8x[(1x2)+16]= 144 g/mol
– Toplam molekül ağırlığı= 171+144=315 g/mol
– 315x 0.5M= 157.5 g Ba(OH)2 alınıp, 1 L
distile suya tamamlanır.
NORMALİTE
• Bir litre çözelti içinde 1 eşdeğer gram
çözünmüş madde içeren çözelti 1 N’dir.
Bir başka ifadeyle, bir çözeltinin
litresinde çözünmüş olan maddenin
eşdeğer gram sayısına NORMALİTE
denir.
• N= Çözünen maddenin eşdeğer
gram sayısı/Çözeltinin hacmi (L)
• N= M x değerlik
• Kimyasal olaylarda tepkimeye giren maddelerin
değerliği önemlidir.
– Örn 1: 1 mol Na, Na+ iyonu haline geçerken 1
mol elektron kaybeder. Bir mol elektrona karşılık
gelen miktarlar düşünüldüğünde, Na’un
eşdeğeri=MA/elektron sayısı=23/1=23 g’dır.
– Örn 2: 1 mol Ca, Ca+2 iyonu haline geçerken 2
mol elektron kaybeder. Bir mol elektrona karşılık
gelen miktarlar düşünüldüğünde, Ca’un
eşdeğeri=MA/elektron sayısı=40/2=20 g’dır.
• Maddelerin kimyasal tepkimelerdeki
davranışları ile ilişki kurmak amacıyla
eşdeğer ağırlık kavramı getirilmiştir.
• Elementlerin eşdeğer ağırlığı;
– Eşdeğer ağırlık=MA/Değerlik (Birleşme Değeri)
• Asitlerde eşdeğer ağırlık 
• 1 molün vereceği H sayısına
• Bazlarda eşdeğer ağırlık 
• 1 molün vereceği OH sayısına
• Tuzlarda eşdeğer ağırlık 
• Artı yüklü iyonların elektrik yükleri
toplamıdır.
– (Örn: KCl 1x1=1, Al2(SO4)32x3=6)
•
•
•
•
1 eşdeğer gram HCL=36.5/1=36.5 g
1 eşdeğer gram H2SO4= 98/2=49 g
1 eşdeğer gram NaOH=40/1=40 g
1 eşdeğer gram Ca(OH)2= 74/2=37 g
• Problem 1. 1 N CuSO4.5H2O çözeltisi hazırlayınız
(Cu=63.5, S=32, O=16, H=1 g/mol).
• Çözüm 1.
– CuSO4.5H2O=
[63.5+32+(4x16)]+5[(2x1)+16)]=249.5 g/mol
– CuSO4 değerlik +2
– Eşdeğer ağırlık=MA/Değerlik (Birleşme
Değeri)=249.5/2=124.8 g
– 124.8 g CuSO4 alınıp, distile su ile 1 L’ye
tamamlanır.
• Problem 2. 9.5 g MgCl2 ile 400 mL çözelti hazırlanıyor.
Çözeltinin normalitesini ve molaritesini hesaplayınız.
(Mg=24.3, Cl=36.5 g/mol).
• Çözüm 2.
– MgCl2 = 24.3+(36.5 x 2)= 95 g/mol
– MgCl2  değerlik +2
– Eşdeğer ağırlık=MA/Değerlik (Birleşme Değeri)=95/2=47.5 g
– 1 eşdeğer gramı 47.5 gram ise 9.5 gram kaç eşdeğer
gramdır
• 1 eşdeğer gram sayısı47.5 g
• X
9.5 g
• X= 9.5 / 47.5= 0.2 eşdeğer gram
• N = Çözünen maddenin eşdeğer gram sayısı/Çözeltinin
hacmi (L)
= 0.2 / 0.4=0.5 N
– N = M x değerlik
0.5 = M x 2, M=0.25 mol/L
• Problem 3. 0.8 N H2SO4 çözeltisinde 19.6 g H2SO4
bulunuyorsa, çözeltinin hacmi nedir?
(S=32, O=16, H=1 g/mol).
• Çözüm 3.
– H2SO4 = (2x1) +32+ (16x4)= 98 g/mol
– H2SO4  değerlik +2
– Eşdeğer ağırlık=MA/Değerlik (Birleşme Değeri)=98/2=49 g
– 1 eşdeğer gramı 49 gram ise 19.6 gram kaç eşdeğer
gramdır
• 1 eşdeğer gram sayısı 49 g
• X
19.6 g
• X= 19.6 / 49= 0.4 eşdeğer gram
• N = Çözünen maddenin eşdeğer gram sayısı/Çözeltinin
hacmi (L)
0.8 = 0.4 / V, V= 0.5 L= 500 mL
YÜZDE ÇÖZELTİLER
• 100 mL çözeltide çözünen maddenin gram cinsinden
değeridir.
– Örnek 1. %10 luk NaCL çözeltisi hazırlamak için
10 g NaOH yeterli miktarda distile suda çözdürülür
ve 100 mL’ye tamamlanır.
• Yüzde çözeltilerden hareketle daha seyreltik
çözeltiler hazırlamak için aşağıdaki eşitlikten
yararlanılır.
V1 x Y1= V2 x Y2
– Örnek 2. 500 mL %5’lik NaCL’den %2.5’lik NaCL
hazırlamak için; 500 x 5= V2 x 2.5, V2= 1000 mL
%5’lik NaCl’den 500 mL alarak, su ile 1000 mL’ye
tamamlanır.
• Örnek 3. %28’lik HCl’den %7’lik HCl
solüsyonu hazırlayınız.
= İstenilen konsantrasyon x 100
Mevcut konsantrasyon
= 7 / 28 x 100= 25 cc HCL alınıp, distile su
ile 100 mL’ye tamamlanır.
Download