Dr. HAKAN SARIKAYA

advertisement
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI
Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Aile Hekimliği
Aile hekimliği koordinatör: Doç. Dr. ORHAN ÜNAL
SIK TEKRARLAYAN ENFEKSİYONLA BAŞVURAN 1-6 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA
İMMÜNGLOBULİN A EKSİKLİĞİ
Tez Danışmanı: Uz. Dr. GÜLAY ÇİLER ERDAĞ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. HAKAN SARIKAYA
İSTANBUL– 2008
ÖNSÖZ
Bize huzurlu, modern ve demokratik bir çalışma ortamı sunduğu için hastanemiz
başhekimi Prof. Dr. Yusuf ÖZERTÜRK’ e şükranlarımı sunuyorum.
Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ ndeki ihtisas sürem içinde,
bilgi ve becerilerimin gelişmesinde emeği geçen değerli hocalarım, en başta Aile Hekimligi
Koordinatörü ve1. Kadın ve Doğum Hastalıkları Şefi Doç. Dr. Orhan Ünal, 2. Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Şefi Doç. Dr. Gülnur Tokuç’a, 1.Çocuk Klinik Şef Vekili Uzm. Dr. Yasemin
Akın’a, 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Doç. Dr. Cem Turan’a, 2.Genel Cerrahi
Kliniği Şef Vekili Op. Dr. Nejdet Bildik’e 1. İç Hastalıkları Klinik Şefi Dr. Ali Yayla’ya,
Erenköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Doc. Dr. Mustafa Bilici ve
tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen 1. Çocuk Kliniği başasistanı Uz. Dr. Gülay
Çiler Erdağ’a en içten şükranlarımı sunarım. Çocuk Hastalıkları rotasyonum boyunca
bilgilerinden ve teçrübelerinden yararlandığım ve tezin planlanması aşamasında katkılarını
esirgemiyen Prof. Dr. Ayça VİTRİNEL teşekkürlerimi sunarım.
Aile hekimligi koordinatör yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Sargın, Doç. Dr. Ekrem
Orbay, Uz. Dr. M. Reşat Dabak, Uz. Dr. İsmet Tamer’e içten şükranlarımı sunarım.
Rotasyon
yaptığım
kliniklerdeki
tüm
şef
yardımcılarına,
başasistanlara
ve
uzmanlarıma; asistanlık süremin acı tatlı günlerini birlikte paylaştığım tüm asistan
arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Beni hayatımın her anında destekleyen ve sevgisini bana hissettiren eşim Sabiha,
annem, babam, kızım Şevval, oğlum Ali Eren’e minnetlerimi iletmeyi bir borç bilirim.
Dr. Hakan Sarıkaya
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR…………………………………………………………………………………………..1
GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………………………………………….2
GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………………………...4
T ve B hücre yetmezliği………………………………………………………………………………….10-11
İmmünoglobinler…………………………………………………………………………………………..11
Primer bağışıklık yetmezliği………………………………………………………………………………....15
IgA ve Iga reseptörü………………………………………………………………………………….............18
IgA eksikliği; tanımı ,prevalansı
İmmünpatogenezi………………………………………………………………………………………….19
IgA eksikliği nde
genetik…………………………………………………………………………………………………….20
IgA eksikliğinde
enfeksiyon……………………………………………………………………………………...………….22
IgA eksikliği nde
otoimmünite…………………………………………………………………………………............................22
IgA eksikliği nde allerji……………………………………………………………………………………...23
IgA eksikliği nde
maliginite……………………………………………………………………………...…………………...24
IgA eksikliği nde tedavi………………………………………………………………………...…….…..24-25
Sekonder bağışıklık yetmezliği…………………………………………………………………………...28-29
MATERYAL VE METOD……………………………………………………………………………….30
BULGULAR………………………………………………………………………………………….31-40
TARTIŞMA..………………………………………………………………………………………….41-43
ÖZET ……. …………………………………………… ……………………………………………….44
KAYNAKLAR……………………………………………………………………………………….46-53
KISALTMALAR
IFN
: İnterferon
IL
: İnterlokin
GMCSF : Granulosit monosit koloni stimule edici faktor
TNF
: Tümör nekroz faktörü
NK
: Dogal üldürücü hücre
FcaRI
: IgA reseptorü
MHC
: Major histokompabilite
DM
: Diabetes Mellitus
JRA
: Juvenil Romatoid Artrit
SLE
: Sistemik Lupus eritemetozis
RAD
: Reaktif Havayolu Hastahgi
Ig E
: Immünglobulin E
Ig A
: Immünglobulin A
Ig G
: Immünglobulin G
Ig M
: Immünglobulin M
CVID
: Değişken immun yetersizlik
PWM
: Pokeweed mitojen
Ig M + B : Yuzeyinde Ig M tasiyan B hucreleri
1
GİRİŞ ve AMAÇ
Çocukluk yaş grubunda yineleyen enfeksiyonlar ve özellikle akut solunum yolu
enfeksiyonları önemli mortalite ve morbidite nedenidir. Her yıl tüm dünyada yaklaşık 4 milyon
çocuk alt solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle kaybedilmektedir. Beş yaş altı çocuk
ölümlerinin
%28'inden
alt
solunum
yolu
enfeksiyonlarının
sorumlu
olduğu
bildirilmektedir. Gelişmiş olan ülkelerde, antibiyotik reçetelerinin %75'i solunum yolu
enfeksiyonlarnın tedavisinde verilmektedir. Yineleyen enfeksiyonlar ayrıca okuldan kayba ve
anne baba iş kaybına neden olarak, sosyal sorunlara da yol açabilmektedir. Çocukluk yaş
grubunda yineleyen enfeksiyonların varlığında; özellikle bu enfeksiyonlar beklenenden ağır
seyrediyor; antibiyotik tedavileri ile tam düzelme olmuyor; uzamış antibiyotik tedavilerine
gereksinim gösteriyor ve kronikleşiyor ise immun sistem fonksiyonlarının değerlendirilmesi
önem kazanmaktadır.
Primer immün yetmezlik hastalıkları, primer ya da doğumsal immün yetmezlik
bozuklukları sonucunda gelişen kronik ve/ veya yineleyen bakteriyel, fungal, protozoal ve
viral enfeksiyonlarla seyreden hastalıklar grubudur (1). Gelişmiş ülkelerde toplumda olası
görülme oranı 1/10.000 ile 1/100.000 arasında değişmektedir (2, 3, 4, 5). Akraba evliliğinin
sık görüldüğü ülkemizde tam insidansı bilinmemekle birlikte, özellikle otozomal resesif geçiş
gösterenlerin daha sık görülmesi beklenmektedir. Doğumsal hastalıklar genellikle erken
çocukluk döneminde başlayıp, morbidite ve mortaliteye yol açmaktadır. Bu nedenle erken tanı
yaşam kurtarıcı olabileceği gibi, uzun erimde yaşam kalitesinin artırılmasını, genetik danışma
ya da prenatal tanıyı olanaklı kılmaktadır. Primer immün yetmezlik hastalıklarının ayırıcı
tanıda daha sıklıkla düşünülmesi ve immünolojik değerlendirmenin öncelikli yapılması, bu
hastaların erken dönemde tanı almasını sağlamaktadır (110). Moleküler genetik'teki
teknolojik gelişmeler klinisyenlere primer immün yetersizlik tanısı koydurma kolaylığı
sağlamıştır. Primer immün yetersizlik tanısını hızlandıran teknolojik labratuvarların
yaygınlasması,
hekimlerin immun yetersizlik konusunda daha iyi eğitilmeleri, hastaların tanı
oranını artırarak, toplumda en sık rastlanan Izole IgA eksikliklerine dikkati çekmiştir.
Bruton 'un 1952 'de Doğumsal Agammaglobulinemili hastayı tanımlamasından bu yana
2000 'e yakın primer immün yetersizlik olgusu bildirilmiştir( 1, 2, 3, 4). Antikor eksikliğine
bağlı sendromların, primer immün yetersizliklerin %50'sini oluşturduğu bilinmektedir
(2,13,14). Serumda IgA, Grabar ve Williams tarafindan 1953 yılında belirlenmiş, daha sonra
tükrük, anne sütü gibi salgılarda varlığı saptanmış (5, 6, 7) ve izole IgA eksikliğine ait
klinik bulgular 1974'de Heremans tarafindan tanımlanmıştır (8). İki tip IgA eksikliği vardir:
2
serum IgG ve IgM düzeyi normal olan bireylerde serum IgA düzeyi 5 mg/dl'den düşük ise
'Komplet Form'da IgA eksikliği, serum değeri IgA 5 mg/dl'den yüksek fakat yaşa özgü
ortalama değerin 2 standard deviasyon altında ise 'Parsiyel IgA eksikliği' olarak tarif
edilmektedir (15, 16, 17 18). Olguların %50’ sini parsiyel IgA eksikligi olusturmakta ve
bunların da yarısı 'geçici klinik form' olarak kabul edilmektedir ( 19,20).
IgA eksikliğine özgü bir hastalık tablosu bulunmamaktadır. IgA eksikligi olan
çoçukların %90’nın asemptomatik olduğu bilinmektedir; başka hastalıklar nedeniyle
taranırken tesadüfen belirtildiği: Yineleyen tonsillit, sinuzit ve otit gibi üst solunum yolu
enfeksiyonları, en sık yakınmalardır. Bu çalışmada, tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonu
olan 1-6 yaş grubu çocuklarda, tekrarlayan enfeksiyonların IgA eksikliği ile ilişkisinin
araştırılması amaçlanmıştır.
3
GENEL BİLGİLER
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Bağışıklık sistemi, devamlı birbiri ile etkileşim içinde olan özgül veya özgül olmayan
kontrol ve dengelerden oluşan, en önemli işlevi "kendinden olan" kavramını geliştiren ve
“kendinden olmayan” kavramını etkisiz kılan bir ağ sistemidır.
Özgül olmayan bağışıklık, karşılaşılabilen tüm antijenlere benzer tepki verir. En
önemli hücre bileşeni fagositik sistem olup bu sistemin işlevi, invaze mikroorganizmaların
yutulması ve sindirilmesidir. Tüm vücutta bulunan makrofajlar, alveolar makrofajlar
(akciğerlerde),
Kupffer
hücreleri
(KC
sinozoidlerinde),
sinovyal
hücreler
(eklem
aralıklarında), perivasküler mikroglia hücreleri (beyinde) olacak şekilde stratejik olarak organ
veya dokuların kan ile ilişkili oldukları bölgeler veya boşluklarda yerleşmişlerdir. Fagositik
hücrelerin hücresel bileşiğini oluşturduğu bu doğal bağıkşıklık sisteminin eriyik
komponentini, kompleman proteinleri sağlar. Akut faz reaktanları ve sitokininler doğal
bağışıklıklığın diğer eriyik bileşenleridir (21).
Özgül bağışıklık tıpkı doğuştan var olan bağışıklık gibi hücresel ve eriyik
bileşenlerinden oluşur. Ancak özgül bağışıklık sistemi öğrenme, uyum sağlama ve bellek
özellikleri özgül olmayan bağışıklıktan çok farklı bir yapıdadır. Özgül bağışıklığın hücresel
bileşenlerinin çeşitli görevler için özelleşmiş lenfositler ve immünoglobulinler oluşturur (22).
Lenfositler, timustan kaynaklananlar (T hücreleri), kemik iliğinden kaynaklananlar (B
hücreleri) ve doğal öldürücüler (NK hücreleri) içeren bir gruptur. Bu hücreler öğrenme, uyum
ve bellek yetenekleriyle antijen genlerinin (Ag) kombinasyonu ile görevlerini yaparlar (23).
B hücreleri üzerindeki Ag reseptörlerinin işlevleri yüzey immünoglobülinleri (sIg) ile
olur. B hücresi kendine özgü olmayan bir antijen ile bağlanınca, o antijene özgü olan Ig
yapısında antikorları (Ab) üretir.
T hücrelerinde sIg bulunmaz; ancak T hücrelerinde antijenleri tanımaya yarayan T
hücre reseptörleri (TCR) bulunur. Bunlar rekombinasyona elverişlidirler. TCR, sIg’lerden
farklı olarak hücre yüzeyinde serbest değil, CD3 molekülü ile ilişkilidir. TCR-D3 kompleksi
TCR’nin çeşitli antijenlere göre rekombinasyonu ve CD3’ün lenfosit membranından
aktivasyon sinyalinin iletimini sağlayan bir yapıdadır. Lenfositler farklılaşma kümeleri (CD)
olarak adlandırılan yüzey işaretleri ile alt gruplar gösterir. 78 adet CD tanımlanmıştır (24).
Tablo I’ de insan CD4 ve CD8 lenfosit alt grupları gösterilmiştir.
4
TabloI: insan CD4 ve CD8 lenfosit alt grupları (4).
B hücreler direkt antijene yanıt verebilir. T hücreleri ise nadiren bunu yaparken, daha
çok Ag-MHC’ ye yanıt verir. Antijen önce MHC ile T hücrelerin tanıyacağı yapıya
kavuşturulur.
T hücreleri ve monositler yanıtlarını sitokininler aracılığı ile sağlarlar. Sitokininler;
özgül antijen, özgül olmayan bir antijen ya da özgül olmayan bir eriyik (endotoksin gibi)
uyarısına yanıt olarak monosit ve lenfositlerden sağlanan, Ig yapıda olmayan, iltihabi ve
bağışıklık yanıtının büyüklüğünü düzenleyen polipeptidlerdir (27). Tablo II’ de sitokininler
gösterilmiştir.
5
Tablo II:Sitokinler (7).
6
7
8
Hücre
dışı
mikroorganizmaları
elimine
etme
stratejisi
opsonizasyon
(mikroorganizmaların antikor ve/veya kompleman ürünleriyle kaplanması) ile kolaylaştırılmış
fagositoz yoluna yöneliktir. Antikorlar B hücreleri tarafından yapılır, B hücreleri T
hücrelerinden yardım görür ya da baskılanır. Ek olarak fagositik hücreler, bazıları T hücreleri
9
tarafından yapılan kemotaktik faktörlerle desteklenir (28). Fagositleri infekte eden bazı hücre
içi mikroorganizmaların elimine edilme stratejisi, konak hücrelerin aktive olmasıyla ve bu
organizmanın özgül olmayan bir yolla öldürülebilmesinden ibarettir.
T LENFOSİTLER
T hücreleri timusta olgunlaşır, işlevsel özellik kazanır. Timus pozitif seçicilik ile MHC
Ag’ lerini tanıyan T hücre klonlarının çoğalmasını, olgunlaşmasını sağlarken, negatif seçicilik
ile T hücrelerinin kendi vücut hücrelerini yok eden otoreaktif klonlarını yok eder ve
çoğalmalarını önler. Böylece vücuda zarar verecek klonlar ortadan kalkarken diğer klonlar
çoğalır (29).
Fetal evrede kemik iliğinde üreyen hücreler T- kök hücrelerine göçer. T- kök timusta
CD7’yi sunacak yetenekte gelir ve çoğu anlaşılamamış yollarda çeşitli CD türlerini kazanmakaybetme dönemlerini geçirir ve perifere sunulur. Olgun T Hücresi Altgrupları T Yardımcı
Hücresi (Th): Timusta CD4 + karakter alan T hücreleri genellikle Th hücreleri olarak
adlandırılırlar ve salgıladıkları sitokininler ve yanıtlarına göre Th1 ve Th2 olarak iki gruba
ayrılırlar. Her ikiside B hücresinin çoğalmasını ve poliklinal Ig salgılamasına yardımcı
olurlar. Th2 sadece IgE sekresyonunda yardımcıdır. Th1, geç tip aşırı duyarlılık ve MHC ile
sınırlı sitotoksik T lenfoasitleri indüklemeye yardımcı olabilir. Th1, IL-2, TNF- beta ve IFNalfa salgılar; Th2 ise IL4, IL5, IL6 salgılar; her iki alt grupta IL-3, GM-CSF, TNF-alfa salgılar
(30).
T Baskılayıcı/Sitotoksik Hücre Altgrupları (Ts/Tc): CD8 ile daha ilişkili alt gruptur.
CD8 Tc/T8 hücreleri antijeni sınıf 1 MCH ile tanır.
Sitotoksik T lenfositler (CTL) sadece, yabancı MHC ürününü eksprese eden hücrelere
karşı veya virüs infeksiyonları ya da kimyasal haptenlerle modifiye olmuş otolog hücrelere
karşı özgül duyarlamadan sonra oluşturulan öldürücü hücrelerdir. Bütünlüğü tam olan
hücreler, CTL oluşması için etkili uyarıcılardır, eriyik antijenler etkisizdirler.
Doğal öldürücü (NK) hücreler, CTL’den farklı olarak öldürme işlevlerini yapabilmek
için duyarlılaşma gerektirmez, yani; MHC ile sınırlı olmayan hücrelerdir. NK hücreler normal
periferik kan lenfositlerinin %2-10 kadarını oluştururlar.
NK hücrelerine ek olarak, diğer bir alt grup T hücresi de TCR-alfa beta’dır. T
hücrelerinin yaklaşık %95’i TCR-alfabeta zincirine sahiptir. T hücrelerinin %30’unda CD8,
%60’ında CD4 vardır. Sağlıklı bir kişide CD4/CD8 oranı 2:1 gibidir. CD4 Th hücreler
antijeni sadece 2 MCH ile birlikte tanıyabilir (31).
10
B LENFOSİTLER
Dolaşan lenfosit nüfusunun %10-20 kadarını oluşturan B hücreler, Ig oluşturan plazma
hücrelerine gelişir. B hücreleri kemik iliği kaynaklı kök hücrelerinden pro-B hücresi pre-B
hücresi devresi ile devam eden ve olgun B hücresi (sIgM ve sIgD’ye sahip) ile sonuçlanan bir
gelişim evresi izler (32).
Periferik dokulardaki B hücreleri sınırlı sayıda Ag’lere yanıt vermeye şartlanmıştır. İlk
Ag-B hücresi etkileşimi "birincil bağışıklık yanıtı" olarak bilinir ve B hücreleri bu Ag’ e yanıt
vererek
farklılaşma
ve klonal proliferasyona uğrar. B hücrelerinin bir kısmı "bellek
hücrelerine" dönüşürken, diğerleri Ab sentezleyen "plazma hücresine" farklılaşır. Birincil
bağışıklık yanıtının başlıca özellikleri;
1-Ab’ler oluşmadan önce latent bir dönem olması,
2- Sadece az miktarda Ab üretimi,
3-Başlangıçta IgM daha sonra IgG, IgA ya da IgE oluşumudur. Birincil bağışıklık
evresinde pekçok bellek hücresi oluşur (33).
İkincil bağışık yanıt ise Ag ile sonraki karşılaşmada olur. Başlıca özelliği, B
hücrelerinin hızla çoğalması, hızla olgun plazma hücrelerine farklılaşması ve Ag ile etkileşen
çoğu IgG olan Ab üretimidir.
Ab, Ag ile bağlanabilen ve özgül bağışıklık yanıtı oluşturan bir maddedir. Ab
molekülleri, yüksek molekül ağırlıklı moleküllerin geniş yüzeyinde bulunan antijenik
birleşme bölgelerini tanır. Böylece en az bir epitonun (antijenik birleşme bölgesi) varlığı bir
molekülü antijen yapar. Eğer bağışıklı sistemi antijenik belirleyicileri yabancı olarak tanıma
yetisine sahip ve maddenin molekül ağırlığı yeterince büyükse bu maddeler immünolojik
özelliktedir. Hapten ise Ab ile özgül olarak reaksiyona girebilen molekül ağırlığı antijenden
daha düşük olan maddelerdir, fakat genellikle protein olan başka taşıyıcı bir moleküle
bağlanmadıkça antikor oluşumunu uyaramazlar (34).
İMMÜNOGLOBULÜNLER
B hücrelerinin ürünleri olan immünoglobulinler belirgin şekilde heterojen, neredeyse
sınırsız antijen bağlama kapasiteli moleküllerdir. Her molekül ikişer ağır ve ikişer hafif zincir
olmak üzere dört polipeptit zincirinden oluşmuştur.
11
Ağır zincirlerden her biri yaklaşık olarak 50.000 Dalton ve hafif zincirlerden her biri
yaklaşık olarak 23.000 Dalton molekül ağırlığındadır. Zincirler disülfit bağlarıyla birleşir ve
Y konfigürasyonunda kalır. Y şekilli Ig molekülü değişken (V) ve sabit (C) bölgelerine
sahiptir. C bölgesi için her Ig sınıfı için ayırıcı olan, nispeten sabit aminoasit dizilimine
sahiptir (35). Ig, antijen bağlayan Fab ve kristalize olabilen Fc parçalarından oluşur. Fab hafif
zincir ve bir parça ağır zincirlerden oluşur ve Ig’nin V bölgesini içerir. Fc ise C bölgesinin
çoğuna sahiptir ve bu bölge kompleman aktivasyonundan sorumludur.
IgG, IgM, IgA, IgD, IgE’ de sırası ile mü, gama, alfa, delta, epsilon ağır zincirleri
bulunur. İnsandaki bu beş Ig sınıfında kappa ve lambda olmak üzere sadece iki tip hafif zincir
bulunur. Böylece on farklı tip Ig molekülü oluşabilir. IgG, IgD, IgE sadece monomerik yapıda
bulunur. IgM pentamerik ya da monomerik bulunabilir. IgA monomer, dimer ve trimer
şekilde bulunabilir. Salgısal komponent (SC) epitel hücrelerinde üretilir ve Ig sentezinden
sonra Ig molekülüne eklenir (36). Tablo 3’ de immunoglobulinlerin özellikleri gösterilmiştir.
Tablo III: İmmünglobulin özellikleri (17).
12
IgG
Kanda bulunan antikor moleküllerinin %70-80 kadarını oluşturur. Plasentadan geçebilen tek
antikordur.
IgG’nin Görevleri:
1-Klasik yoldan kompleman fiksasyonu sağlar.
2-Antibakteriyel lizisi sağlayabilir.
3-Antiviral, antitoksik aktiviteye sahiptir.
4-Etkili bir opsonindir. İşlev için komplemana ihtiyacı yoktur.
Vücutta günde yaklaşık olarak 35mg/kg IgG yapılır. Yüksek IgG düzeylerinde
katabolizma yüksek, düşük düzeylerde ise düşüktür. Fc reseptörleri IgG için makrofajlarda,
nötrofillerde, trombosit ve lenfositlerde vardır. IgG2 Fc reseptörleri trombosit ve
lenfositlerde; IgG3 Fc reseptörleri makrofajlarda, nötrofillerde, trombosit ve lenfositlerde;
IgG4 Fc reseptörleri trombosit ve lenfositlerde bulunur (38).
IgM:
Normal serum reseptörlerinin % 10 kadarını oluşturur. Sentezi IgG ve IgA’ ya oranla
daha azdır. Pentamer şeklinde bulunur. Yarı ömrü 5 gündür.
IgM’nin Görevleri:
1-Komplemanı klasik yolla fikse ederler.
2-Mukoza yüzeylerinde koruyucu görev yapar.
3-IgM plasentadan geçmez.
IgD:
Yapısı monomerdir. Özellikle fetus ve yenidoğanB lenfositlerinin yüzeyinde IgM ile
birlikte en fazla bulunan immunoglobulinlerdir. Yarı ömrü 3 gündür. Hızla katabolize
olurlar. Komplemanı alterne yolla aktive edebilirler.
IgE:
Serum immunoglobulinlerinin %0.004’ünü oluşturur. Yalnızca monomerik yapıda
bulunur. Yarı ömrü 2 gündür. Bazofiller üzerinde Fc reseptörleri bulunur (38).
IgE’nin Görevleri:
1-Allerjik reaksiyonlarda görev alır.
2- Solunum ve sindirim mukozlarının dış yüzeyinde bulunur.
3-Komplemanı alterne yolla aktive eder.
13
KOMPLEMAN SİSTEMİ
On sekiz’den fazla proteinin bir sistem içerisinde çeşitli biyolojik olaylara neden
olduğu kompleman sisteminin proteinlerinin çoğu serumda, inaktif şekilde bulunan
enzimlerdir. Kompleman proteinleri serum proteinlerinin %10 kadarını oluşturur (39).
Kompleman sistemi inaktivasyon yoluna göre, klasik ve alternatif olmak üzere 2’ye
ayrılır. Her iki yoldada amaç; C3’ü parçalamaktır. Son ortak yol membran atak kompleksidir
(MAC). Kompleman sisteminin tam aktivasyonu, iltihabi reaksiyonda aktif olan kemotaktik
faktörler gibi çeşitli eriyebilir mediyatörleri saklamak ve hedef hücresinin erimesi ve ölmesini
sağlamaktır.
Klasik yol Ag-Ab kompleksleri ile aktive olur. Klasik yol komponentleri C ve bir
numara ile kodlanır (C1, C2, C3). Alternatif yol komponentleri ise harflerle kodlanır ( B, P ve
D). İmmünolojik aktivasyon, komplemanın ilk komponenti olan C1’in IgG ve IgM molekülü
üzerindeki Fc bölümündeki bağlanma bölgesine bağlanmasıyla başlar.
Klasik yolda işlev gören komponentler; C1q, C1r, C1s, C2, C3, C4, C5, C6, C7, C8,
C9 dur (40 ). Bir kez Ig C1’ e bağlanınca akitve olur ve oluşan C1s (C1 esteraz) C4’ü aktive
eder.
Alternatif yol C1, C4 ya da C2 içermez. Alternatif yol komponentleri; Proberdin,
Faktör A, Faktör B, Faktör D, Faktör E’ dir. Alterne yolu aktive edenler, kompleks
polisakkaritler, lipopolisakkaritler, IgA, IgG4 içeren immün kompleksler ile mantarların,
eritrositlerin, lenfositlerin hücre yüzeylerinde bulunan bazı bileşiklerdir. Sistemin çalışması
için antikora ihtiyacı yoktur. Her iki yol sonucunda C3, C3a ve C3b’ye parçalanır.
Kompleman Aktiviteleri (40).
1) Hücre erimesi
2) Kompleman reseptör aktiviteleri
3) Opsonizasyon
4) Anafilotoksin aktivitesi
5) Kemotaksi
6) Nötrofil ve monosit aktivitele
7) Bağışık kompleksin temizlenmesi
8) Damar geçirgenliğinin artışı
9) Düz kas kasılmas
10) Tümör Hücrelerinin Parçalanması
11) Bazofil ve Mast Hücrelerinin Histamin Salgılaması
12) Silier Diskenezi
14
BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ HASTALIKLARI
PRİMER BAĞIŞIKLIK YETMEZLİKLERİ
Bağışıklık sistemi, şu ana kadar anlattığımız gibi, kendinden olanı yaşatma, kendinden
olmayanı ise bertaraf etmek gibi basit bir temelde çalışan; çok sayıda elemanın karışık bir
yapı içinde çalıştığı bir bütündür. Bu bütünün herhangi bir aşamasındaki bir aksaklık,
bağışklık yetmezliği hastalıkları olarak karşımıza çıkar (41). Genel bir tanımlama yapmak
gerekirse; aralıklı, olağan dışı mikroorganizmalarla oluşan, ağır ve dirençli enfeksiyonların
geliştiği kişilerde bağışıklık yetmezliği düşünülür. Bağışıklık yetmezliği primer veya
sekonder olabilir.
15
Tablo IV: primer bağışıklık yetersizliği (41).
16
B HÜCRE YETERSİZLİKLERİ
Ig’lerin azalmasından tamamen yok olmasına kadar çeşitli hastalıklar vardır. Yaşa
uygun Ig düzeylerine göre tanı konulur Eğer Ig düzeyleri düşükse, B hücre sayısı, yüzey
membran Ig’leri, floresanlı, anti- immünoglobülin antiserumları veya B hücresine özgü
monoklonal antikorlar kullanılarak saptanır. Normalde periferik kan lenfositlerinin %4-10
kadarında yüzey membran Ig bulunur. Tablo V’de yaşa uygun Ig düzeyleri verilmiştir (42).
Tablo V: Yaşa göre uygun immünglobulin düzeyleri (42).
X’e Bağlı Agamaglobülinemi /Bruton Hastalığı:
Erkek çocuklarda görülen IgG<200 mg/dl diğer immünoglobülinlerin azlığı ya da
yokluğu, sağlam hücresel bağışıklık ve enfeksıyonların anneden gelen antikorların tükendiği
6. aydan sonra başlaması ile kendini belli eden panhipoamaglobülinemidir. İlk kez Bruton
tarafından bir erkek çocukta tanımlanmıştır (43). Pre B hücrelerin bu çocuklarda var olduğu,
ama gelişim bozukluğu sonucu Ig üretemedikleri bilinmektedir. Hastalık tekrarlayan otitis
media, bronşit, pnömoni, dermatit, menenjit, artrit, malabsorbsiyon ile kendini belli eder. En
17
sık Streptococcus Pneumonıa ve Hemophilus İnfluenza etkendir. Tekrarlayan infeksiyonlara
karşı çocukta lenfodenopati ve splenomegalinin olmayışı, önemlidir. Barsak veya lenf biopsisi
tanı koymayı sağlar. Barsakta lamina propia’da plazma hücreleri izlemez. Periferik kanda B
hücresi yok, T hücresi normal veya artmıştır. Hastalık uzamış fizyolojik hipoamaglobülinemi
ile karşılanabilir.
Tedavide ömür boyu Ig uygulanır. IVIG 300-400 mg/kg/ay veya 0.2 –0.4 ng/doz/ay
verilir. Her infeksiyonda yeterli antibiyotik verilmelidir. Tüm bunlara rağmen birçok hastada
kronik AC hastalığı, sinüzit gelişir. Lösemi ve lenfoma gibi tümörlere eğilim artmıştır (44)
Süt Çocuğunun Geçici Hipogamaglobülinemisi:
3-6 aylarda başlayan, her iki cinstede görülebilen, kendi kendini sınırlayan bir antikor
yetmezliğidir.
IgA
Mukozal ortamda işlevini yerine getirmesiyle diğer immünoglobülinlerden ayrılır. IgA
yapımı, mukozadaki antijenlerin dolaşan plazmositleri uyarmasıyla başlar (13, 14, 19, 46, 47,
48). Bursal sisteme eşdeğer B lenfositleri prolifere olup olgunlaşır. Olgunlaşmanın sonunda
plazmosit gelişerek, IgA ve polipeptit yapısındaki J zincirini yapar; bunlar beraberce ‘Salgısal
komponentin’ bulunduğu epitel hücresine girer. İki IgA monomeri J zinciri ile birbirine
bağlanır ve bu dimerik yapının etrafı, antikoru enzimatik etkilerden koruyan ‘Salgısal
komponent’ tarafından sarılır. (IgA’ nın mukozal yüzeylere taşınmasını sağlayan ve IgA’ nın
proteolitik sindirimine karşı olan direncini artıran, salgısal komponentle karşılıklı olarak
etkileşme yeteneği en önemli özelliklerden birisidir).
Organizmanın savunmasında IgA’nın işlevleri şu şekildedir:
1-Mikroorganizmların pilileri ile mukozaya adezyonunu önler.
2-Antijen aglütinasyonuna yol açar.
3-İmmün kompleksleri dolaşımdan uzaklaştırır.
4-Hücre içi virüslerin nötralizasyonunu sağlar.
5-Toksinleri nötralıze eder.
6-Salgısal IgA’ nın antijen ile bağlanması enflamasyona yol açmaz, yani nonenflamatuvar bir antikordur.
18
IgA’nın yapısında 13 aminoasit hinge bölgesi var ise IgA1; yok ise IgA2 olarak
tanımlanmaktadır. Bu bölge O- bağımlı glikolizasyon bölgesi taşımaktadır. Bakteriyel
proteazların hedef bağlanma bölegesidir. IgA2’de 13 aminasit hinge bölgesi bulunmaz.
Proteolizise dirençli 2 N-bağımlı karbonhidrat zinciri taşır. IgA2 asialoglikoprotein
aracılığıyla hepatosit üzerindeki reseptörler ile daha çabuk temizlenmektedir.
IgA Reseptörü; Fc AlfaRI (CD89):
Fcalfa RI; nötrofil, monosit, makrofaj ve eozinofil gibi myeloid seri hücrelerin
yüzeyinde bulunur. IgA; reseptörün hücre dışı ilk büklümüne bağlanır. Kompleks IgA’a sıkı,
monomerik IgA’ya geçici bağlanır (49). İmmünoglobülin reseptör gen ailesinden bir
transmembran reseptörüdür.
IgA Eksikliklerinin Nedenleri
IgA ile ilgili yapılan çalışmalarda birden fazla ve farklı derecelerde B, T veya her iki
hücre tipine özgü anormallikler nedeniyle olduğunu göstermektedir.
İzole IgA eksikliği immmünopatogenezini anlamak için hücre karışım çalışmaları
önemli bulgular sağlamasına rağmen bu çalışmaların bazı eksikliklerinden söz etmek gerekir.
Öncelikle, IgA eksikliği olan hastaların B hücrelerinin bu sistemde (normal allojenik T
hücreleri bulunsa bile) IgA üretememeleri kesin kez intrinsik B hücre defektini
göstermemektedir. B hücrelerinin erken kritik gelişim evrelerinde uygun T hücre uyarısı
almamaları olasıdır (mukozal lenfoid dokuda matürasyonun ilk aşamalarında olabilir). İn vitro
PWM stimulasyonu ile bu hücreler IgA salgılayan plazma hücrelerine dönüşemeyebilirler.
İkinci olarak, T hücrelerinin IgA yapımına supresyonu “primer mi yoksa sekonder mi?
” sorusuna yanıt vermek gerekir. Bruton tipi agammmaglobülinemisi olan hastalarda ve
bursektomize tavuklarda yapılan çalışmalar, T hücresinin antikor üretimini baskılanmasının
sekonder bir olay olduğunu göstermektedir. Son olarak, hücre karışım çalışmaları allojenik
hücre karışımları ve tek bitki lektin (PWM) den oluşmaktadır. Bu in vitro stimulasyon
tekniğinin B hücre dönüşümünü başlatan gerçek antijenik uyarı ile ilgisi açık değildir.
Anneden fetusa geçen Anti- IgA antikorlarının bazı IgA eksikliği olgularında
patojenik rolü olabileceği düşünülmüştür. IgA eksikliği hastalarının %20-40’ ında IgA’ya
karşı dolaşan IgG tipinde antikorları vardır (60). Bu antikorlar gestasyon döneminde
plasentayı geçebilirler, IgA eksikliği olan annelerin bebeklerinin kordon kanında
gösterilebilirler (61). IgA eksikliğinin ailesel olduğu Durumlarda, anne - çocuk kalıtımını
baba – çocuk kalıtımından daha sık olduğu gözlenmiştir. Bu bulgular ve normal B
hücrelerinden IgA sentezinin Anti- IgA antikorları tarafından baskılanması, bazı koşullarda
19
maternal Anti- IgA antikorlarının plasentaya geçerek fetal IgA+B hücre dönüşümünü
baskılayıp IgA eksikliğine yol açtıklarını göstermektedir. Buna karşın, Anti- IgA
antikorlarının hastalık patogenesinde çok az rol oynadığını gösteren verilerde bulunmaktadır.
Annelerinden transplasental olarak Anti-IgA antikorları aldıkları ispatlanan 2 çocuğun birinin
sağlıklı olduğu halde, diğerinde IgA eksikliği bildirilmiştir (62).
Özetle, IgA eksikliğinin bir çok nedeni olabilir. Bunlar arasında intrinsik B hücre
defekti, supressör veya helper T hücre defekti ve Anti-IgA antikorlarını sayabiliriz. Supressor
T hücre işlevindeki bozukluk ve Anti-IgA antikorları primerden değil, sekonder bir
fenomendir. Gerçekte IgA+B hücrelerinin dönüşümü için gereken anahtar lenfokinlerin
üretiminden, birincil olarak T hücre defekti sorumludur. Bu son varsayım çeşitli zeminlerde
destek bulmuştur. IgA eksikliği olan hastaların B hücreleri yüzeylerinde IgM ve IgA taşır,
sınıf dönüşümünün tamamlanmasından hemen önce B hücreleri blok olursa bu hastalar böyle
B hücrelerine sahip olurlar. İkincil olarak, sınıf dönüşümündeki defekt, aynı genomda ve arka
arkaya bulunan IgG ve IgA alt gruplarına ait genlerin sekansını bir şekilde etkilediğini
göstererek, IgG2 ve IgG4 eksiklikleri ile IgA eksiklikleri arasındaki ilişkiyi açıklamaktır (63,
64). Üçüncü ve son olarak, IgA eksikliği ve değişken (Common Variable, CVID) immün
yetersizlik arasında ilişki olduğu yönünde klinik ve genetik bulgular vardır. Her iki hastalığın
bazı MHC genleri ile ilişkili olduğu ve IgA eksikliğinin panhipogammaglobülinemiye
ilerlediği bilinmektedir. CVID’e ilişkin çalışmalarda, bu hastalığın sıklıkla T hücre lenfokin
üretimindeki defektlerle birlikte olduğunun gösterilmesi ortak patogenez ilişkisini
düşünmektedir (65).
IgA Eksikliğinde Genetik Faktörler
IgA eksikliğinin ilk tanımlandığından beri kısmen genetik bir hastalık olduğu
bilinmektedir. IgA eksikliğinin, IgA eksikliği olan kan donörlerinin birinci derece
akrabalarında % 7.5 olduğu yani normal kan donörlerinin akrabalarından 38 kat fazla olması
kanıt olarak gösterilmektedir (66). Buna ek olarak üyelerinde IgA eksikliği ve /veya tiroidit,
diabetes mellitus, pernisyoz anemide gluten sensitif enteropati gibi çeşitli otoimmün hastalık
olan pekçok aile bildirilmiştir. Bu aileler, IgA eksikliğinin sadece genetik kanıtı değil aynı
zamanda belli otoimmün hastalıklar ile genetik birlikteliğinin de göstergesidir. IgA
eksikliğinde genetik anormallik olasılığı, dikkatleri ağır zinciri kodlayan kromozom 14
üzerindeki yapısal defektlere toplamıştır. Ancak, IgA eksikliği olan hastaların B hücrelerinin
yüzeyinde IgA taşımaları ve serumda ölçülebilir düzeyde IgA bulunması bu varsayımı
20
geçersiz kılmıştır. Ayrıca IgA eksikliği olan hastaların ağır zincir analizleri sonucunda
delesyon olmadığını belirlemiştir.
Çeşitli genetik bulgular ve araştırmalara dayanarak IgA eksikliğinden sorumlu genin
bir MHC supratipi ile bağlantılı olduğu ve supratipteki yerinin MHC sınıf III, veya
kompleman genine en yakın olduğunu ortaya çıkarmıştır.
IgA eksikliği hem dominant, hem resesif kalıtımsal geçiş göstermektedir. IgA eksikliği
ile MHC supratiplerinin ilişkisinin tanınması üzerine yapılan yeni analizler, hastalığın resesif
kalıtım şekline dair güçlü bir kanıt oluşturmaktadır. Ancak, MHC ile ilişkili hastalık genini
baskın olabilmesi için değişken penetrans ve/veya başka bir kolaylaştırıcı çevresel faktöre
ihtiyacı vardır. Diğer kromozomlardaki genlerin (özellikle kromozom 18) IgA düzeyini
etkilediğine dair kanıtlar, IgA düzeyinin muhtemelen geniş alana yayılmış birçok gen
tarafından düzenlendiğini düşündürmektedir.
IgA Eksikliğinde Çevresel Faktörler - Geçici IgA Eksikliği
Geçici IgA eksikliğinden (spontan remisyona giren IgA eksikliğinde), son 20 yılda
birçok kere bahsedilmiştir. Plebani ve arkadaşları, parsiyel IgA eksikliği olan hastalarda, yani
5 mg/dl’den fazla IgA düzeyi olup yaşa göre ortalamalarının 2 SD altında IgA düzeyi olan
bazı hastalarda normal düzeye çıktığını gözlemlemişlerdir (20). Bu araştırmacıların sunduğu
IgA eksikliği hastalarının ½’si parsiyel IgA eksikliği idi ve bu hastalar izlendiğinde , ½’sinin
IgA düzeyleri normale dönmüştür. Buna karşın komplet IgA eksikliği olan hastaların hiçbiri
aynı zaman zarfında normale dönememiştir. Geçici IgA eksikliği olan hastalar komplet IgA
eksikliği olan hastalarından farklı olma eğilimindedirler. Komplet IgA eksikliğindeki
ölçülemeyen değerlerin tersine geçici eksiklikte, sekretuar IgA düzeyleri ölçülebilir. Ancak,
bazı yazarlar normale dönen komplet IgA eksikliği olguları veya parsiyel IgA eksikliği olarak
başlayıp komplet eksikliğe ilerleyen hastalar bildirmişlerdir. Bu yüzden komplet ve parsiyel
IgA eksiklikleri arasında açık ve kesin bir fark yoktur, IgA düzeyi bu konuda gösterge
olamaz.
Komplet IgA eksikliğinden ziyade parsiyel IgA eksikliğinden çevresel faktörler
sorumludur. Bazı vakalarda IgA eksikliğine IgM, IgE ve IgG konsantrasyonlarındaki hafif ve
orta düşüşler eşlik edebilir. İlaca bağlı IgA eksikliği, tekrarlayan enfeksiyonlar sözkonusu
olduğunda ilaç tedavisinin kesilmesini gerektirir. Splenektomi (rüpture dalak) veya kemik
iliği transpalntasyonu (lösemi tedavisi için yapılan) gibi lenfoid sistemi etkileyen tıbbi
21
işlemler IgA eksikliğine sebep olabilir. Bu bulgular, IgA eksikliğinin immün sisteme zarar
verebilen birçok nedenden herhangi birine bağlı olduğunu göstermektedir.
İlaç alımı veya herhangi bir başka çevresel faktör tarafından oluşturulan geçici IgA
eksikliğinin patofizyolojik mekanizması, henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.
IgA Eksikliğinde Enfeksiyonlar
Solunum sistemi başta olmak üzere gastrointestinal kanal ve diğer bölgeleri de
etkileyen enfeksiyonlar IgA eksikliğinin başlıca nedenleri arasındadır. Pnömoni, bronşektazi
ve menejit gibi organ tutulumu gösteren enfeksiyonlar sadece komplet IgA eksikliğinde
ÜSYE ve GİS
enfeksiyonları
hem komplet hem de parsiyel IgA eksikliğinde ortaya
çıkabilmektedir.
IgA eksikliğinde görülen ÜSYE ve GİS enfeksiyonları, değişken immün yetersizlikli
hastaların enfeksiyonlarına çok benzer. Genel olarak etkenler, ağır T hücresi bozukluklarında
bulunan fırsatçı patojenler değil virülan ekstraselülar patojenlerdir. IgA eksikliği ayrıca ince
bağırsak florasında hafif kalitatif ve kantitatif değişikliklere sebep olarak kronik diyare
oluşturmalarıyla da CVID’ a benzerlik gösterirler. IgA eksikliği; GİS epitel komponentlerine
karşı gelişen antikorlarla “ otoimmün “ villus atrofisinine yol açabilen hastalık ile ilişkilidir.
IgA eksikliğinde tekrarlayan enfeksiyonların oluşmasını açıklayan pekçok çalışmalar
mümkündür. Bunlardan bir tanesi de total serum IgA ve IgG seviyelerinin normal olmasına
rağmen bazı IgA eksikliği olan hastalarda invivo immünizasyona IgG ve IgM cevabının
düşük olmasıdır. Diğer bir açıklama ise tek başına IgA eksikliğinin tekrarlayan
enfeksiyonlarda yeterli bir neden olduğudur.
IgA Eksikliğinde Otoantikorlar ve Otoimmünite
IgA eksikliğinin diğer klinik olarak önemli özelliği ise bu hastaların uygun olamayan
immün cevapları oluşturmalarıdır. Bireyin çeşitli intrasellüler ve ekstrasellüler kendi
komponentlerine ve gıda protenilerine karşı otoantikor üretmesiyle kendisini gösterir. Bunu
yanında bazı durumlarda bariz bir otoimmün hastalık (Sjögen sendromu, pernisiyöz anemi,
hemolitik anemi ) olarak da kendini gösterir (20, 51). IgA eksikliğinin bu hastalıkların
patojenitesinde etiyolojik bir faktör olduğu kabul edilebilir. Cassidy ve arkadaşları RA ve
SLE'li hasta grubunda küçük de olsa, belli bir oranda IgA eksikliği olduğunu bildirmişlerdir
22
(70). Bundan yola çıkarak, IgA eksikliğinin bu hastalıkların patojenitesinde etiyolojik bir
faktör olduğu kabul edilir.
IgA Eksikliğinde Alerji
Birçok araştırmacı, atopinin (allerjik rinit, astım) IgA eksikliğinde yüksek sıklığına
dikkati çekerek, hastaların 1/3 ile 1/2 'sinde atopik hastalığın bulunduğunu belirtmişlerdir (71,
72). Buna ek olarak, allerjisi olan hastalarda daha sık olarak düşük IgA seviyeli kişilere
rastlanmakta ve IgA eksikliği tesadüfen belirlenmiş kan bankası donörlerindeki allerji sıklığı
normal kişilere göre yüksek ( %20'ye karşılık %10 ) bulunmuştur (73, 74). Diğer tarftan IgA
eksikliğinin mutlak allerjiye yol açtığı yargısına varılmamalıdır. Çünkü, bazı hastalarda IgA
eksikliğinden de allerjiden koruyacak bazı kompansatuvar mekanizmalar mevcuttur.
IgA eksikliğinde artmış allerji sıklığını araştırmak için geliştirilmiş patofizyolojik
mekanizma, otoimmünite sıklığının açıklamasındaki mekanizmaya benzer. Sağlam bir IgA
cevabı olmadığı zaman genel çevresel antijenlerin (ve allerjenlerin) sistemik immün sisteme
ulaşmalarını sınırlandırmada başarısız kalmakta ve böylece kişi allerjiye sebep olacak IgE
yanıtını vermektedir.
Bu bilgiyi destekleyecek veriler oldukça sınırlıdır ve daha önce de belirtilen IgA
eksikliği ile gıda antijenlerine karşı verilen uygun olmayan cevabı kapsamaktadır. IgA
eksikliği ve allerji ilişkisini açıklayacak bir diğer olası açıklama ise; IgA antikorlarının
normalde medyatör salınımını baskıladığı ve böylece Plotts-Mills'in allerjik hastalarda,
allerjenlere karşı IgA ( ve IgG ) antikorlarının üretiminin, allerjik olmayanlarla aynı olduğunu
gösteren çalışmasıyla çürütülmüştür. Yukarıdaki kavramların bazılarının bir uzantısı olarak,
Soothill ve arkadaşları erken çocukluktaki 1 yaşından küçük geçici IgA eksikliğinin bazı
allerjiye yatkın çocuklarda allerjenlere karşı sensitizasyona neden olabileceği teorisini ortaya
koymuşlardır (75, 76 ).
IgE seviyeleri genel olarak IgA eksikliği ve allerjisi olan kişilerde yüksektir fakat IgA
eksikliği olmayan allerjik hastaların IgE değerlerine göre düşüktür (77, 78). Ek olarak,
nörolojik ve immünolojik hastalığın (Ataksi- telanjiektazi) eşlik ettiği IgA eksikliklerinde IgE
seviyeleri azalmıştır. Bu bize IgA ve IgE sentezlerinin belli bir oranda koordineli olarak
düzenlendiğini düşündürebilir. İlginç olarak, IgA ve IgE eksikliğinde beraber görüldüğü
hastalarda IgA'sı düşük ve IgE’si normal olan hastalara nazaran daha az solunum yolu
enfeksiyonu geçirirler. Belki de bazı patojenler enfeksiyona eğilimi arttıracak dengesiz izotip
cevabını uyararak bu durumu oluştururlar.
23
IgA Eksikliği Ve Malignite
Malignite ve bazı immün yetersizlikler arasındaki birliktelik çok iyi gösterilmiş fakat
pek
iyi anlaşılamamıştır. Bu tip bir birlikteliğin IgA eksikliğinde de olabileceğini
düşündüren; IgA eksikliğinde malignitlerin oluştuğu vaka raporları ve immün yetersizlik
kanser kayıtlarında kayıtlı olan 13 malignite vakası bildiriliştir (79). Cunnigham ve
arkadaşları, bu soruna kanserle ilgilenen bir hastanedeki IgA eksikliği insidansını ölçerek
değişik bir yönden yaklaşmışlardır (80). Bu çalışmalarda kanser yüzünden hastanede yatan
hastaların 1/273'ünde IgA değerleri 10mg/dl’nin altında seyretmiştir. Sonuç olarak kanserli
hastalarda IgA eksikliği diğer gruplarla karşılaştırıldığında artmıştır. Diğer çalışmalarda
olduğu gibi bu çalışmada da neoplazilerin 2/3'ünü retiküloendotelial ve gastrointestinal
tümörler oluşturmaktadır. Bu durum bu anatomik bölgelerin risk altında olduğunu
düşündürmüştür.
Sonuç olarak, tüm bu veriler IgA eksikliğinde malignite riskinin genel populasyona
oranla 2 kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu sonucu doğrulamak ve kuvvetlendirmek
için, IgA’ sı eksik ve normal hasta popülasyonunun karşılaştırılmasıyla yapılan prospektif
çalışmalara daha çok sayıda ihtiyaç vardır.
IgA Eksikliğinin Tedavisi
Yakın zamana kadar bilim adamları IgA eksiklik tedavisi için eksikliğin altında yatan
nedenlerinden biri olan immün yetersizliklerden çok, hastalığın bulgularını tedavi etmeye
odaklanmıştı (tekrarlayan enfeksiyonlar). İmmünoglobulin preparatlarının, mukozal yüzeylere
efektif
olarak
taşıyamayan
monomerik
IgA’
lardan
yapılmış
olması
nedeniyle,
immünoglobulin replasman tedavisine uygun olmayacağı düşünülüyordu (81). Son yıllarda
IgA eksikliğine IgG eksikliğininde eşlik ettiği ve bunun da hastalarda enfeksiyona eğilimi
arttırdığı bilinmektedir. Bu gözlem, immünoglobulin replasman tedavisinin, IgG altgrup
eksikliğinde gelişen IgA eksikliği olan hastaların tedavisinde, potansiyel uygun olabileceği
görüşünü doğurmuştur. Olası problemler anlaşıldıktan sonra kontrol altında uygulanmak
koşuluyla (82).
IgA eksikliğindeki immünoglobulin replasman tedavisindeki komplikasyonlar ilk kez
Stroker (83) ve Vyas (84) tarafından keşfedildi. IgA eksikliği olan kişiler, anaflaktik
reaksiyonlara neden olabilecek Anti - IgA antikorları üretebilmekteydi. Gerçekte, IgA eksikliği
24
olan hastaların en az 1/3' ünde ve kombine IgA ve IgG subklas eksikliği ve / veya ciddi IgA
eksikliği olan hastaların daha da büyük kısmında çok iyi tanımlanmaktadır (85). Bu
durumlarda bulunan IgA antikorları her iki IgA subklasına veya IgA1 ve IgA 2 subklas
determinantlarına uygun olabilirler. Özellikle hamile IgA eksikliği olan kadınlarda IgA2
spesifik olanın prevalansı azdır (83). Çoğunlukla Anti-IgA antikorları IgG tipinde olsada IgM
IgD ve IgE tipinde sıklıkla Anti- IgA 'lar bulunur (85 ), herhangi bir hastada Anti- IgA 'ların
kaynağı belli olmasa da, bu antikorların ekzojen immünoglobulinlerine hamilelik veya
transfüzyon esnasında maruz kalınması neticesinde oluştuğu açıktır. Ayrıca, besinlerde
bulunan hayvan kaynaklı IgA’lara karşı çapraz duyarlanma neticesinde Anti - IgA antikorları
oluşabilir. Anaflaktik reaksiyonlarda Anti - IgA 'nın olası rolü en açık şekilde CVID
hastalarında görülür. Bu hastalarda, IgA eksikliği olan hastalarla ortak olarak, yüksek (%20)
Anti - IgA antikor düzeyleri sıktır (85, 86).
Bu hasta grubunda görülen reaksiyonların büyük çoğunluğunun, Anti - IgA antikor
nedeni ile olmadığı ve hastaların Anti - IgA titresinden bağımsız olarak bu reaksiyonlardan
zarar görebileceği ihtimalide kuvvetlenmiştir. IgA eksikliğinde Anti - IgA antikorları yapma
kapasitesi daha yüksek ve gerçekte hastaların daha yüksek oranda (%30) Anti - IgA antikorları
olduğu gösterilmiştir (85).
Buna rağmen, IgA eksikliğinde IgE Anti - IgA'dan dolayı anaflaktik reaksiyon rapor
edilmemiş ve sorun, gerçek olmaktan çok potansiyel olarak kalmıştır. Herhangi bir vakada,
immünoglobulin replasman tedavisi IgA eksikliği olan hastalarda büyük dikkatle ve düşük
içerikli (1 mmg/dl) immünoglobulin kullanılarak verilmesi gerektiği açıktır. İlaveten, önlem
olarak Anti-IgA monitorize edilmesi, sürekli bir artış durumunda tedavi kesilmelidir.
İmmünoglobulin replasman tedavisi, sık tekrarlayan alt solunum yolu enfeksiyonu olan ve
eşlik eden IgG subklas eksiklikli ve/veya verilen antijenlere immün yanıtlı düşük IgA
yetersizlikli hastalarla sınırlı tutulmalıdır.
IgA eksiklikli hastalara, ayrıca kan transfüzyonlarında anaflaktik reaksiyonlar
gösterilebilir (19, 20, 84). Bu tip reaksiyonlar nadir ve genellikle Anti - IgA antikorlarının
varlığıyla birliktedir. IgA eksikliği olan bütün hastalara kan ürünleri ve plazma infüzyonu çok
az ml olsa bile ciddi transfüzyon reaksiyonları olabileceği uyarısı yapılmalıdır. IgA eksikliği
olan hastlara herhangi bir kan ürünü verilmeden önce Anti - IgA antikoru bakılmalıdır. Eğer
antikor tespit edilirse kan ürünlerinin inflüzyon öncesi serum fizyolojik ile yıkanması gerekir.
Eğer Anti - IgA titreleri bilnimiyorsa yalnızca yıkanmış kan ürünleri kullanılmalıdır.
25
Hiperimmünoglobulinemi E (Job Sendromu) : Kemotaksi bozukluğu ile birlikte
kronik dermatit, egzema, tekrarlayan stafilakok apseleriyle seyreder. Serun IgE düzeyi 2000
IU/ML’ nin altındadır. Thücrelerinin IgE sentezini baskılamak için yeteri kadar gamma
interferon yapamadığı saptanmıştır (86).
IgG Altsınıflarının Selektif Yetersizliği: Normalde serum IgG ' sinin %70 'i IgG1 ,
%20 'si IgG2 , %6 ' sı IgG3 ve %4 'ü IgG4’lerden oluşur. Protein antijenlere karşı antikor yanıtı
IgG1 ve IgG3 karbonhidrat antijenlerine karşı olan antikorları ise IgG2 alt grubundadır. IgG2
eksikliğinde polisakkarit kapsülü olan bakterilerle ( pnömokok, meningokok, H.influenza)
infeksiyonlar oluşur. IgG1 ve IgG3 eksikliğinde ağır bakteriyel infeksiyonlar varsa IVIG
tedavisi yapılamlıdır (87)
T HÜCRE YETERSİZLİĞİ
Total T hücresi (CD3) sayısının <500 hücre/ml olması T hücresi bağışıklık yetmezliği
olasılığını ; <200 hücre/ml olması ise belirgin T hücre yetmezliği olduğunu gösterir. CD4/CD8
yardımcı baskılayıcı hücre oranı >1.0 olmalıdır. Bu oranın ters dönmesi de T hücre bağışıklık
yetmezliğini gösterir. T hücre sayısı ve alt gruplarını inceleyen testlerin yanısıra yenidoğanın
PA/AC grafisinde timik gölgenin olmaması, gecikmiş aşırı duyarlılık testleri de T hücre
hastalığı tanısında önemlidir.
DiGeorge ( Konjenital Timus Aplazisi ) : Klinik olarak hipokalsemik tetani,
doğumsal kalp hastalığı, karakteristik yüz ve infeksiyonlara duyarlılığın artması; patolojik
olarak timus ve paratiroid bezlerinin hipoplazisi veya olmaması; ve immünolojik olarak kısmi
ya da T hücre bağışıklık yetmezliği fakat normal ya da normale yakın B hücre bağışıklığı ile
karakterize bir doğumsal bağışıklık yetmezliğidir (88). Etkilenen bebeklerde düşük kulak,
yüzün orta hattında yarıklar, küçük çene, hipertelorizm ve kısa filtrum görülür. Tetaninin
başlaması yaşamın ilk 24-48 saati içinde olmaktadır. Her iki cins eşit olarak etkilenmektedir.
Tedavide kemik iliği nakli başarılıdır. Gerçek prognozu, kalp hastalığının ağırlığı belirler.
DiGeorge Sendrom’lu yenidoğanda, fetal timus nakli ile T hücre yetersizliği kalıcı olarak
düzelir (88).
Kronik Mukokutanöz Kandidiyazis: Mukoz membranların, saçlı derinin ve tırnağın
kalıcı kandida infeksiyonları ile kendini belli eden bir hücresel bağışıklık yetmezliğidir ve
sıklıkla hipotiroidizm olmak üzere bir endokrinopati ile beraberdir. Başlangıç kalıcı
26
pamukçuğun varlığı ile bebeklik döneminde olabilir ya da erişkin döneme kadar gecikebilir.
Hastalık kadınlarda biraz daha sıktır (89). Hastalığın ağırlığı tek tırnağın tutulmasından yaygın
muköz membranlar, deri ve tırnak tutulumu, yüz ve saçlı deride granüler lezyonların
belirmesine kadar değişebilir (89). Tedavide lokal ya da sistemik antifungal ilaçlar kullanılır.
IVIG ve gen tedavisi yapılabilir.
KOMBİNE HÜCRE YETMEZLİĞİ
Aynı kök hücrelere dayanan B ve T hücrelerinin her ikisinin yetersizliğine bağlı
durumlardır.
Ağır Kombine İmmün Yetmezliği: Hem B hem T hücresi sistemlerinde, doğumsal
ve genellikle kalıtsal yetmezlik, lenfoid aplazi ve timik displazi ile kendini belli eden bir grup
bozukluktur. Hastların çoğunda pamukçuk, diyare ve pnömoni şeklinde infeksiyonların
başlangıcı erken (3 ay içinde) dönemdedir ve tedavi edilmezse 2 yaşından önce ilerleyen
öldürücü bir gidiş vardır. Çoğu hastada B hücreleri ve immünoglobulinlerde belirgin bir
yetmezlik vardır. Çoğu karakteristik olarak lenfopeni, T hücresi sayısında azalma veya
olmama, mitojenlere zayıf çoğalma yanıtı, kutanöz anerji, timik gölgenin olmaması ve
azalmış lenfoid doku vardır (90).
Olguları % 50 ' sinde X' e bağlı veya otozomal resesif geçiş tespit edilmiştir. Otozomal
resesif geçiş gösteren hastaların yarısında, adenozin ve deoksiadenozin’ i inozin ve
deoksiinozin'e çeviren pürin yolunda bir enzim olan adenozin deaminaz (ADA) yetmezliği
vardır. Tedavide immünoglobulin ve antibiyotikler gereklidir, ancak asıl tedavi, kemik iliği
naklidir. ADA yetmezliği, olan hastalar polietilen glikol ile konjuge sığrı ADA 'sı kullanılarak
başarı ile tedavi edilmiştir.
Hem nörolojik belirtiler hem de bağışıklık yetmezliği belirtileri başlangıçta
değişkendir. Ataksi genellikle çocuk yürümeye başladığı zaman gelişir, fakat 4 yaşına kadar
gecikebilir. İlerlemesi ağır yetersizliğe yol açar. Konuşma geveleme halini alır, koreatetoid
hareketler ve oftalmopleji meydana gelir; kas güçsüzlüğü kas atrofisine gider. Telenjiektaziler
1-6 yaş civarında meydan çıkar. Bağışıklık yetmezliği sonucu tekrarlayan sinopulmoner
infeksiyonlar, tekrarlayan, pnomonilere, bronşiektaziye ve kronik obstruktif ve restriktif
akciğer hastalığına yol açar (90).
Wiskott-Aldrich Sendromu: Egzema, trombositopeni ve tekrarlayan infeksiyonlarla
kendini belli eden erkek bebeklerin X ' e bağlı resesif bir bozukluğudur. İlk belirtileri sıklıkla
27
hemorajidir (genellikle kanlı diare). Bunu, tekrarlayan solunum sistemi infeksiyonlarının
gelişmesi izler. On yaşını aşmış olanlarda malignite gelişimi (özellikle lenfoma ve akut
lenfoblastik lösem) sıktır.
Polisakkarit antijenlere kötü antikor cevabı, kutanöz anerji, kısmi T hücresi bağışıklık
yetmezliği, IgE ve IgA' nın yükselmiş düzeyleri, düşük düzeyde IgM, IgG' nin
hiperkatabolizması fakat normal IgG düzeyleri karakteristik bağışıklık bozuklukları
arasındadır. B ve T hücresi işlevlerindeki kombine yetmezlik nedeni ile piyojen bakteriler,
virüsler, mantarlar ve P. carini ile infeksiyonlar meydana gelir. Tedavide splenektomi, sürekli
antibiyotikler, IVIG ve kemik iliği nakli kullanılır (93).
FAGOSİTİK BOZUKLUKLAR
Kronik Granülomatöz Hastalık: Deri, akciğer ve lenf bezlerinin yaygın
granülomatöz lezyonları, hipergammaglobulinemi, anemi, lökositoz ve bazı bakteri ve
mantarların öldürülmesinde defekt ile kendini belli eden lökositlerin bakterisidal işlevleriyle
ilgili bir bozukluktur. X ' e bağlı resesif bir kalıtıma bağlı olarak hastaların çoğu erkektir(94).
Klinik olarak süpüratif lenfadenit, hepatosplenomegali, pnömoni ve kronik enfeksiyonun
hematolojik bulguları vardır. Ayrıca kalıcı rinit, dermatit, diyare, perianal abse, stomatit
osteomyelit, beyin absesi ve gecikmiş büyüme görülebilir (95).
SEKONDER İMMÜN YETMEZLİKLER
Daha önce normal olan kişide, bir hastalık sonucu bağışıklık sisteminin bozulması
durumu, sekonder bağışıklık yetmezliği olarak tanımlanır ve altında yatan nedenin
düzeltilmesi ile bağışıklık sistemi düzeltilebilir (94). Sekonder bağışıklık yetmezliği tablosu
primer nedenlere oranla belirgin sıklıkta görülür. Temelde uzamış her hastalık sonucu
oluşabilen sekonder bağışıklık yetmezliklerine neden olan bazı durumlar Tablo VI’ da
belirtilmiştir.
28
Tablo VI Sekonder immün Yetmezlikleri(94).
29
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma prospektif olarak planlanmış; 2006- 2008 tarihleri arasında Kartal Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Çocuk Polikliniklerine, sık tekrarlayan enfeksiyon nedeniyle getirilen,
1-6 yaş arasındaki 409 çocuk çalışma grubunu oluşturmuştur. Çalışmaya dahil edilme koşulu
olarak, yılda en az 7 veya daha fazla tonsillo-farenjit geçirilmesi; geçen son 2 yıl içerisinde her
yılda en az 5 enfeksiyon geçirilmesi veya geçen 3 yıl içerisinde her yıl başına en az 3 veya
daha fazla enfeksiyon geçirilmesi (Paradise kriterleri), (108) gözetilmiştir. Bilinen kronik
ve/veya oto immün hastağı olan; astımı olan, antikonvulsif ilaç kullanan ve 6 yaşından büyük
olan hastalar calışma dışı bırakılmıştır.
Tüm olguların Ig (IgA, IgM, IgG, IgE), hemogram, üre, kreatin, AST, ALT, CRP değerlerine
bakıldı. Hastaların IgA, IgM, IgG, immünoloji labratuvarında (Simens İmmulite 2000 cihazı)
immunoturbidimetrik, IgE ise kemilüminesons immünometrik yöntemi ile ölçülmüştür.
Hemogram (Sysmex XT 200 İ cihazı) lazer flowstrometrik, kolorometrik, DC shead metodu ile
ölçüm yapılmıştır. Biyokimya (Roche Mizachi Modular cihazı) fotometrik, kolorometrik,
enzimatik kolorometrik, CRP (B II Simens cihazı) nefolometrik metodu ile değerlendirilmiştir.
IgA IgM, IgG, IgE eksikiği; serum immünglobulin düzeyinin yaşa göre geomatrik
ortalamasının serum 2 standart deviasyon altında olması olarak tanımlanmıştır. Hong ve
Amman tanımına göre, IgG ve IgM değerleri normal ve yüksek ancak serum IgA düzeyleri 5
mg/dl veya 0.5g/L’ nın altında olan hastalar ‘Selektif IgA eksikliği’ ve IgA düzeyleri 5 mg
/dl’den fazla, fakat yaşa göre ortalama düzeyin 2 derivasyon altında hastalar ise ‘Parsiyel IgA
eksikliği’ olarak tanımlanmıştır.
Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS 2007 paket programı ile yapılmıştır. Verilerin
değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama,standart sapma) yanı sıra
gruplar arası karşılaştırmalarda tek yönlü varyans analizi; alt grup karşılaştırmalar. rı Tukey
çoklu karşılaştırma testi; ikili grupların karşılaştırmasında bağımsız
testi, nitel verilerin
karşılaştırmalarında ki-kare testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde,%95 lik
güven aralığında değerlendirilmiştir.
30
BULGULAR
2006- 2008 tarihleri arasında Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Çocuk
Polikliniklerine başvuran, sık tekrarlayan enfeksiyonu olduğu belirlenen; 255 (%62,3)’i erkek,
154 (%37,65)’ si kız olmak üzere toplam 409 hasta çalışmaya alınmıştır (Grafik 1).
Hastaların yaşları 1 yaş ve 6 yaş arasında değişmekte olup, yaş ortalaması 4,2±1,94 yıl olarak
saptanmıştır. Kız çocukların yaş ortalaması 4,26±1,95 erkek çocukların yaş ortalaması ise
4,17±1,93 bulunmuştur. Kız ve erkek çocukların yaş ortalamaları arasında istatistiksel
farklılık gözlenmemiştir (p=0,646) (Tablo VII).
Cinsiyet Dağılımı
Kız;
154; 37,65%
Erkek;
255; 62,35%
Grafik 1: Hastaların Cinsiyet Dağılım Grafiği
Tabl o VII: Kız ve erkek çocukların yaş
Yaş
ortalaması
karşılaştırması
Erkek n:255
Kız n:154
t
p
4,17±1,93
4,26±1,95
-0,46
0,646
Tüm hastalar hemoglobin, lökosit, trombosit, CRP, açlık kan şekeri (AKŞ), üre,
kreatinin, ALT, AST sonuçları açısından değerlendirilmiş ve elde elden bulgular Tablo VIII’
de özetlenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda kız ve erkek çocukların hemoglobin
(p=0,399), lökosit (p=0,154), trombosit (p=0,137), CRP(p=0,125), AKŞ (p=0,854), üre
(p=0,055), kreatinin (p=0,811),
ALT (p=0,855),
AST( p=0,644)
ortalamaları arasında
31
istatistiksel farklılık gözlenmemiştir. Tablo VIII: .Kız ve erkek çocukların biyokimyasal
değer karşılaştırmaları
Genel
Erkek n:255
Kız n:154
t
p
9970,33±8368,99
13010,34±32241,23
-1,43
0,154
Hemoglobin.(g/dl ) 11,31±1,59
11,43±0,92
-0,85
0,399
Trombosit.(K/mm3) 351888,63±114048,27
334740,26±110583,3
1,49
0,137
CRP.(mg/L)
6,91±14,15
9,86±24,72
-1,54
0,125
Açlık Kan Şekeri.(mg86,31±8,28
86,15±8,42
0,18
0,854
Üre.( mg/dL)
21,32±4,33
1,92
0,055
Kreatinin .mg/ dL.() 0,3±0,09
0,3±0,10
-0,24
0,811
ALT.(IU/L)
18,18±7,92
18,6±10,48
-0,46
0,644
AST.()IU/L)
28,82±7,44
28,99±11,09
-0,18
0,855
Lökosit.(K/mm3)
22,29±5,32
Ortalama
11115±20870,78
11,35±1,38
345430±112927
8,02±18,86
86,25±8,33
21,93±4,99
0,3±0,09
18,34±8,96
28,88±8,98
Tüm hastaların IgG, IgM, IgA ve IgE sonuçları değerlendirilmiş ve elde elden bulgular
Tablo IX’da gösterilmiştir. Hastaların IgG ortalaması 938,92±313,18mg/dL,(Min:1Mak:2759mg/dL); IgM ortalaması 117,17±70,92mg/dL (Min:1- Mak:1200 mg/dL); IgA
ortalaması 100,24±108,53mg/dL (Min:0,1-Mak:1863 mg/dL) ve IgE ortalaması da
184,14±345,05 mg/dL (Min:0,1- Mak:2500 mg/dL) olarak bulunmuştur.
Tabl o IX: Tüm hastalara ait değişkenlerin Ortalama, Standart sapma ve Min-Max değerleri
N
Min.( mg/dL) Max. mg/dL Ort±SS.(.mg/dL)
IgG
409 1
2759
938,92±313,18
IgM
409 1
1200
117,17±70,92
IgA
409 0,1
1863
100,24±108,53
IgE
409 0,1
2500
184,14±345,05
Kız ve erkek çocukların IgG ortalamaları (p=0,371), IgA ortalamaları (p=0,962) ve
IgE ortalamaları(p=0,843), arasında istatistiksel farklılık gözlenmemiştir. Ancak kız
çocukların IgM ortalamaları, erkek çocuklardan istatiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p=0,008), (Tablo X ve Grafik 2).
32
Tablo X: Kız ve erkek olguların İmmünglobulin değer karşılaştırmaları
Erkek olgular (n) :255
Kız olgular (n):154
t
p
IgG
928,14±320,92
956,77±300,08
-0,90
0,371
IgM
109,91±40,26
129,18±102,41
-2,68
0,008
IgA
100,04±68,68
100,57±153,55
-0,05
0,962
IgE
181,51±336,09
188,49±360,46
-0,20
0,843
Erkek
1000
900
800
700
600
500
400
300
200
100
0
IgG
IgM
Kız
IgA
IgE
Grafik 2: Kız ve erkek çocukların IgG IgM, IgA, IgE ortalamaları ortalamalar
Olgular her yaş için 1 yaş, 2 yaş, 3 yaş, 4 yaş, 5 yaş ve 6 yaş olmak üzere ayrı gruplara
bölünmüş ve yaş gruplarına göre IgG, IgM, IgA, IgE alt ve üst sınırlaryla, ortalama değerleri
incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar TABLO X’ da özetlenmiştir. Yine her yaş grubu için
persantil dağılım değerleri elde edilmiştir. Bu değerler Tablo XI’ de gösterilmiştir.
33
Tabl o XI: Yaş gruplarına göre IgG, IgM, IgA, IgE ortalama, standart sapma ve %95
güven aralığı değerleri
IgG
IgM
IgA
IgE
%95 GA
%95 GA
N
Ort±SS.( mg/dL)
Alt Sınır
Üst Sınır
1Yaş
56
706,89±379,54
605,25
808,53
2Yaş
58
798,69±185,37
749,95
847,43
3 Yaş
39
845,44±176,24
788,31
902,57
4 Yaş
34
840,18±153,56
786,60
893,75
5 Yaş
38
992,5±257,64
907,82
1077,18
6 Yaş
184
1080,73±305,53
1036,29
1125,17
1Yaş
56
107,82±63,11
90,92
124,72
2Yaş
58
108,16±41,4
97,27
119,04
3 Yaş
39
126,28±180,18
67,87
184,69
4 Yaş
34
119,91±43,76
104,64
135,18
5 Yaş
38
124,34±43,82
109,94
138,74
6 Yaş
184
118,93±43,83
112,56
125,31
1Yaş
56
54,42±43,86
42,67
66,16
2Yaş
58
54,83±39,96
44,32
65,33
3 Yaş
39
73,16±30,03
63,42
82,89
4 Yaş
34
79,59±30,8
68,84
90,34
5 Yaş
38
116,48±55,55
98,22
134,74
6 Yaş
184
134,71±146,36
113,42
155,99
1Yaş
56
45,98±76,19
25,58
66,39
2Yaş
58
132,25±348,72
40,56
223,94
3 Yaş
39
210,31±324,66
105,06
315,55
4 Yaş
34
226,35±483,04
57,81
394,89
5 Yaş
38
165,88±216,19
94,82
236,94
6 Yaş
184
232,96±377,85
178,00
287,92
34
Tablo XII: Yaş gruplarına göre IgG, IgM, IgA, IgE persantil dağılımları
Percentiles
IgG
IgM
IgA
IgE
5
10
25
50
75
90
95
1Yaş
133,65
340,6
482
646,5
856,75
1313,5
1474
2Yaş
473,6
555,9
662
799,5
901,75
1066,6
1117,8
3 Yaş
524
646
709
825
952
1067
1110
4 Yaş
562,5
599,5
709
869
951,5
1043
1069,75
5 Yaş
461,45
641
790,75
1020
1169,25
1316,4
1572
6 Yaş
657,75
726
884,25
1050
1227,5
1421,5
1584,5
1Yaş
41,55
51,4
65,75
97,5
127,5
175,5
229
2Yaş
43,7
59,8
83,75
101
130
155,5
204,3
3 Yaş
49
60
71
88
127
169
185
4 Yaş
65,25
70,5
88,25
110
143
188
210,25
5 Yaş
57,85
75,9
100
117
137
189,5
235,75
6 Yaş
47,75
62,5
90
117
144,75
178
198
1Yaş
10,85
14,7
21,25
38,5
69,5
129,5
158
2Yaş
19,155
24,9
30
49,5
63,5
80,4
120,35
3 Yaş
23
35
54
74
91
120
127
4 Yaş
14,75
34
63,5
79,5
97,25
110,5
139
5 Yaş
46,615
50,9
79,75
103
156
197
235,05
6 Yaş
15,25
44,5
82,25
119,5
157,75
232
266
1Yaş
2
2
6,25
20
43
135
259,75
2Yaş
3,95
7,7
26,25
45
90,75
229
639,05
3 Yaş
4
9
36
82
233
634
1108
4 Yaş
4
9,5
22,25
71,5
159,75
658
1663
5 Yaş
4,766
19,6
36
97
196,25
387,5
635,45
6 Yaş
6
11,5
37,5
90
233
691
988
35
Yaş gruplarına göre immün globulin değeri ortalamaları incelendiğinde, tüm yaş
gruplarının (1, 2, 3, 4, 5 ve 6 yaş grupları), IgM ortalamaları arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık gözlenmezken (p=0,686); IgG ortalamaları (p=0,0001), IgA ortalamaları
(p=0,0001) ve IgE ortalamaları (p=0,011) arasında istatiksiksel olarak anlamlı farklılık
saptanmıştır. Yaş arttıkça IgG, IgA ve IgE ortalamalarının anlamlı şekilde arttığı tespit
edilmiştir (Tablo XIII).
Tablo XIII: Yaş gruplarına göre IgG, IgM, IgA, IgE ortalamaları
IgG
IgM
IgA
IgE
1Yaş
706,89±379,54
107,82±63,11
54,42±43,86
45,98±76,19
2Yaş
798,69±185,37
108,16±41,40
54,83±39,96
132,25±348,72
3 Yaş
845,44±176,24
126,28±180,18 73,16±30,03
210,31±324,66
4 Yaş
840,18±153,56
119,91±43,76
79,59±30,80
226,35±483,04
5 Yaş
992,5±257,64
124,34±43,82
116,48±55,55
165,88±216,19
6 Yaş
1080,73±305,53 118,93±43,83
134,71±146,36 232,96±377,85
F
22,19
0,62
9,55
3,04
p
0,0001
0,686
0,0001
0,011
Çalısmaya dahil edilen olgular arasında toplam 11 cocukta IgA eksikliği tespit
edilmiştir. Sık tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonlar sebebiyle başvuran hastalar arasındaki
IgA eksikliği sıklığı %2.7 olarak bulunmuştur. IgA eksikliği saptanan 11 olgunun 5’inin kız
(%45,5), 6’sının erkek (%54,5) ve yaş ortalamalarının da 4,45±2,02 yıl olduğu görülmüştür.
IgA eksikliği tespit edilen hastaların yaş, cinsiyet ve immünglobulin düzeyleri Tablo XIV’de
özetlenmiştir.
Olgular yas gruplarına göre gözden geçirildiğinde; 1 yaşında 1 (% 9.10), 2 yaşında 2
(%18.20), 3 yaşında 1 (% 9.10), 5 yaşında 1(%9.10), 6 yaşında 6 (%54,5) olgunun saptandığı;
6 yaş grubunda belirgin bir yüksekliğin olduğu tespit edilmiştir (Grafik 4).
36
TABLO XIV: Selektif IgA eksikliği saptanan olguların yaş, cinsiyet ve immünglobulin
düzeyleri
cinsiyet
Yaş
6
6
5
6
2
6
6
1
6
3
2
E:1 K:2
2
2
1
1
1
2
2
1
1
1
2
IgG
2008
1504
451
1597
965
1354
1599
1
1356
709
802
IgM
156
171
77
96
89
139
191
1
143
79
89
IgA
3
1,8
1,3
0,1
3,1
0,4
1,7
0,4
2,1
1,1
2,9
IgE
276
2
0,32
1,2
8
3
128
0,1
813
4
16
<5 IgA
54,50%
60%
50%
40%
30%
20%
18,20%
9,10%
9,10%
9,10%
10%
0%
1Yaş
2Yaş
3 Yaş
5 Yaş
6 Yaş
Grafik 4: Selektif IgA <5 mg/ dL saptanan olguların yaşlara göre yüzde oranları
37
IgA düzeyi 5 mg/dL’ den düşük olan (IgA <5 (mg/dL)(izole IgA eksikliği) olgularla,
IgA düzeyi 5’den büyük olan (IgA >5 mg/dL) olguların yaş ortalamaları ve cinsiyet arasında
istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p=0,663). (Grafik 5 ve Tablo XV)
Erkek
Kız
80
70
60
50
40
30
20
10
0
<5 IgA
Grafik 5: IgA <5 mg/dl IgA n:11,
>5 IgA
I gA
>5 mg/dl n:398
IgA eksikliği saptanan ve saptanmayan
olguların cinsiyet dağılımı
Tabl o XV: IgA gruplarının yaş ve cinsiyet dağılımları
IgA<5 mg/dl (n:11)
IgA>5 mg/dl (n:398)
4,45±2,02
4,2±1,94
Erkek
6 (%54,5)
249 (%62,6)
Kız
5 (%45,5)
149 (%37,4)
Yaş
Cinsiyet
p
t:0,44
0,663
χ²:0,29
0,588
Selektif IgA eksikliği saptanan olgularla saptanmayan olguların, diğer immunglobulin
düzeyleri karşılaştırıldığında, IgM (p=0,803) ve IgE (p=0,494) ortalamaları arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık gözlenmemiştir. Ancak, İzole IgA eksikliği saptanmayan grubun IgG ortalamaları, İzole
IgA eksikliği saptanan olgulardan istatistksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p=0,049).
Tablo XVI: Selektif IgA eksiliği saptanan ve saptanmayan olguların diğer immünglobulin ortalamalarının
karşılaştırması
38
IgA<5 mg/dl n:11
IgA>5 mg/dl n:398
T
p
IgG
1122,36±591,37
933,85±301,71
1,98
0,049
IgM
111,91±54,13
117,31±71,37
-0,25
0,803
IgE
113,78±247,28
186,08±347,38
-0,69
0,494
Ek olarak, izole IgA eksikliği saptanan olgularla, saptanmayan olguların lökosit,
hemoglobin, CRP, ALT, AST değerleri karşılaştırılmış; gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık gözlenmemiştir (sırasıyla: p=0,816, p=0,520, p=0,984, p=0,188, p=0,61).
TABLO XVII: İzole IgA eksikliği saptanan ve saptanmayan olguların kan değerlerinin
karşılaştırılması
IgA < 5mg/dl n:11
IgA >5 mg/dl n:398
t
p
Lökosit
12560,91±4477,58
11075,02±21144,61
0,23
0,816
Hemoglobin
11,09±0,94
11,36±1,39
-0,64
0,52
Trombosit
326727,3±93238,50
345948,7±113476,20
-0,56
0,578
CRP
7,91±5,92
8,03±19,10
-0,02
0,984
Açlık Kan Şekeri
81,73±7,14
86,37±8,33
-1,83
0,068
Üre
24,91±3,96
23,84±4,99
1,02
0,144
Kreatinin
0,28±0,05
0,30±0,09
-0,76
0,451
ALT
17,00±7,06
18,38±9,01
-0,50
0,616
AST
25,36±5,37
28,98±9,04
-1,32
0,188
Ayrıca IgG değerleri ile IgM, IgA ve IgE değerleri
arasında (p=0,0001); IgM
değerleri ile IgG, IgA değerleri arasında(p=0,002, p=0,0001); IgA değerleri ile IgG, IgM
değerleri arasında (p=0,002, p=0,0001); IgE değerleri ile IgG değerleri arasında(p=0,003);
IgE değerleri ile yaş değerleri arasında(p=0,001) pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı
korelasyon gözlenmiştir.
39
Tablo XVIII: immünglubilinlerin grupları arasındaki değerlerinin istatiksel karşılaştırması
IgG
IgG
IgM
IgA
IgE
Yaş
IgM
IgA
IgE
r
0,247
0,338
0,148
p
0,0001
0,0001
0,003
r
0,247
0,156
0,041
p
0,0001
0,002
0,409
r
0,338
0,156
0,064
p
0,0001
0,002
0,194
r
0,148
0,041
0,064
p
0,003
0,409
0,194
r
0,457
0,057
0,318
0,167
p
0,0001
0,252
0,0001
0,001
40
TARTIŞMA
Primer immün yetmezlikler içinde, en sık rastlanan humoral immün yetmezlik, IgA
eksikliğidir. Hastalık prevalansı 1/223 ile 1/1000 arasında değişmektedir. Bu hastalar
asemptomatik olabildiği gibi, sık tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları ile de karşmıza
gelebilir. Çocukluk yaş grubunda yineleyen enfeksiyonlann varlığında, özellikle bu
enfeksiyonlar beklenenden ağır seyrediyor; antibiyotik tedavileri ile tarn düzelme olmuyor;
uzamış antibiyotik tedavilerine gereksinim gösteriyor ve kronikleşiyor ise immun sistem
fonksiyonlarının değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. IgA, mukozal immünite için çok
önemli bir elamandır. Bazı araştırmalara göre, IgA eksikliği olan hastaların %3’ünde, salgısal
IgA’nın normal miktarlarda yapılmakta olduğu belirlenmiştir. Selim ve stabil bir hastalık olarak
bilinen ve yıllarca ‘selektif IgA eksikliği’ olarak kullanılan tanımlama, son yıllarda yineleyen
otit ve pnömoni hastalıkları ile hastaneye yatırılan ve kötü seyreden olguların saptanması
nedeniyle, sadece ‘IgA eksikliği’ olarak kullanılmaya başlanmıştır (19). IgA eksikliği tanımını
yaparken en sık kullanılan kriterler, Hong ve Aman’ın kriterleridir (50). IgG ve IgM
değerlerinin normal ve/veya yüksek, ancak serum IgA düzeylerinin 5 mg/dl veya 0.5 g/L’ nin
altında olması ‘izole IgA eksikliği; IgA düzeylerinin 5mg/dl’den fazla fakat yaşa göre ortalama
düzeyin 2 derivasyon altında olması ise ‘parsiyel IgA eksikliği’ olarak tanımlanmıştır (50) .
Sağlıklı kan dönürlerinde, IgA eksikliği sıklığı sırasıyla, İspanya’da en yüksek: 1/163,
Amerika’da biraz daha düşük 1/328, Çin’de 1/2600, Japonya’da da en düşük (1/18.500) olacak
şekilde etnik farklılıklar göstermektedir.(19, 98, 99, 100, 111). Ülkemizde sağlıklı bireyler
arasında yapılmış böyle genel bir tarama çalışması bulunmamaktadır. Ancak Ertekin V. ve
arkadaşları, Erzurum’da sağlıklı okul çocukları arasında rastgele seçtikleri 96 çocukta IgA
düzeylerini incelemişler ve IgAeksiliği olan olgu saptamadıklarını bildirmişlerdir (113).
Konuyla ilgili literatür gözden geçirildiğinde, sık tekrarlayan enfeksiyonu tespit edilen,
astım ya da immünoloji polikliniklerinden takipli hastalar üzerinde yapılan çalışmaların daha
çok olduğu görülmüştür. Litzman J. ve arkadaşları, Cekoslavakya’da yaptıkları bir çalışmada,
5310 sağlıklı kan donöründe IgA eksikliği prevalansını % 0.24 oranında bulurken,
sık
tekrarlayan enfeksiyonu saptanan hastalarda bu sonucun %1.5 gibi bir değere yükseldiğini
saptamışlardır(101). Munoz -Lopez F. ve arkadaşları immün-alerjik servisde 2650 çocuğun
serum örneklerini incelendikten sonra 24 selektif
IgA eksikilği olgusu saptadıklarını;
41
dolaysıyla IgA eksikliği prevalansını %0.905 oranında hesapladıklarını bildirmişlerdir. Sahni S,
Woodford G, ve Chandra R, Kanada’da yaptıkları çalışmalarında, pediatrik immünoloji
polikliniğinden takipli çocuklar arasında, bir yıl içinde sık tekrarlayan enfeksiyon tanısıyla
izlenen 140 hastanın 21’inde selektif IgA eksikliği saptadıklarını; yani selektif IgA eksikliği
sıklığını %15 gibi son derece yüksek bir oranda bulduklarını bildirmişlerdir (112).
Ülkemizden yapılan çalışmalara baktığımızda, Güneşer ve arkadaşları, yineleyen
solunum yolu enfeksiyonu olan çocukların % 6.5’i gibi yüksek bir kısmında, IgA eksikliği
saptamışlardır(103). Camcıoğlu Y’nin tez çalışmasında, 5 yıl içersinde immünoloji
polikliniğinden, tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle takip edilen olgular arasındaki IgA
eksikliği sıklığı %1.4 olarak tespit edilmiştir (108).
Bizim çalışmamızda da bu oran,
Camcıoğlu’nun çalışmasına yakın şekilde %2.7 olarak saptanmıştır.
Burgio ve arkadaşları IgA eksikliği saptadıkları 50 çocuğun %70’nin serum IgA
düzeyinin 2.5 IU/ml’ den düşük, yani; %30’unun parsiyel IgA eksikliği (serum IgA yaşa göre
10. persentilin altında) olduğunu bildirilmiştir(97) Bucley, Dees ve arkadaşları ise izole IgA
eksikliği sınırı olarak serum IgA düzeyinin10 mg/ dl ve altında olmasını tanımlamışlardır (53).
Selektif IgA eksikliğinin, erkek cinsiyette ve B Rh – kan gruplu kadınlarda daha sık
görüldüğüne dair bilgiler bulunmaktadır (14). Benzer şekilde bizim çalışmamızda da olguların
% 62,3’ü gibi daha yüksek bir kısmını erkek cinsiyet oluşturmaktaydı.
Morell ve ark. yaptıkları çalışmalarında, IgA eksikliği tespit ettikleri hastalarının
%85’inin yineleyen enfeksiyonlar ve özellikle de solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle
kendilerine başvurduğunu belirtmişlerdir. Tezcan ve ark. da benzer şekilde, IgA eksikliği tespit
ettikleri hastalarının %60’ının, hafif ile ağır arasında değişen alt ve üst solumun yolu
enfeksiyonları nedeniyle kliniklerine başvurduklarının saptandığını bildirmişlerdir (104).
Bizim çalışmamızda ise çalışma grubumuzun tamamı sık tekrarlayan üst ve alt solunum yolu
enfeksiyonları nedeniyle polikliniklerimize başvuran hastalardan oluşmuştu.
IgA eksikliği olan bazı kişilerde tekrarlayan enfeksiyonlar görülürken bazılarında
görülmemesi, pek çok araştırmacı için çalışma konusu olmuştur. İlk olarak Oxelius (63) ve
daha sonra başkaları, çeşitli çalışmalarda, bu durumu, IgA eksikliğine eşlik eden Ig G2, Ig G4
veya daha nadir olarak Ig G3 ve/veya IgGl
eksikliği ile açıklamaya çalışmışlardır. Bu
42
çalışmalarda, IgA eksikliginde, eşlik eden IgG alt grup eksikligi insidansi %20-35 dolaylarında
bulunmuştur ( 63, 68,106). Ülkemizden yapılan çalışmalarda, Tezcan ve arkadaşları, 11 IgA
eksikligi olgusunun 2'sinde Ig G2-G4,
l' inde IgG2 ve 2' sinde
de Ig G4 eksikligi
saptadıklarını bildirmişlerdir (107). Yıldız ve arkadaşlarının çalışmasında da 2 olguda IgG2, 3
olguda IgG3 , 5 olguda IgG4, 2 olguda IgG2-G4, l olguda IgG3-G4 eksikliği birlikte olmak üzere,
olgularının %38'inde IgG alt grup eksikliği saptanmış ve bu oran literatür verileri ile uyumlu
olarak değerlendirilmiştir (108).
Bizim çalışmamızda, IgG subgrupları çalışılamamış ancak
çalışılabilen diğer İmmünglobulin düzeylerine bakılarak sadece 1 (% 9) olgumuzda eşlik eden
immün yetmzlik hastalığı görülmüştür.
Tüm bu tartışmalara rağmen, IgA eksikliğinin, tekrarlayan enfeksiyonlarda tek başına
bir neden olabileceği ancak
patojenik
materyale
tekrarlayan enfeksiyonların sıklığında esas belirleyicinin,
maruz kalma sıklığı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle
hijyeni
kötü olan toplumlarda klinik olarak tekrarlayan enfeksiyonların görülme sıklığının, gelişmiş
toplumlara göre daha fazla olduğu tesbiti yapılmıştır. Birçok araştırmacı, atopinin (allerjik
rinit, astim) IgA eksikliğinde yüksek sıklığına dikkati çekerek, hastaların 1/3 ila 1/2'si gibi
önemli bir kısmında topik hastalığın bulunduğunu belirtmişlerdir(72,73). IgA eksikliğinde kişi,
çevresel antijenlerin ve alerjenlerin, sistemik irnmün sisteme ulaşmalarını sınırlandıramamakta
ve böylece allerjiye sebep olacak IgE yanıtı vermektedir. Genel olarak IgA eksikliği ve allerjisi
olan kişilerde, IgE seviyeleri yüksek olarak saptanmaktadır (79) . Bizim çalışmamızda, IgA
eksikliği tespit edilen grupta sadece 1 (%9) olguda IgE düzeyi yüksek bulunmuştur. Bu düşük
oranın, başlangıçta hasta seçerken, astım ve atopi tanılı hastaların çalışma grubuna dağil
edilmemesine bağlı olabileceği düşünülmüştür.
IgA eksikliğinde mukozal antijenler fazla miktarda emilir ve antijnlerin dolaşımdaki
düzeyi hızla artar. Mukozal antijenler, immün denetim için gerekli olan mukozal lenfoid
dokuları uyaramadan, doğrudan doğurya sistemik lenfoid dokuları uyarmaktadır. Böylece, self
antijenlerle çapraz reaksiyona girebilecek antijenlere karşı
uygun olmayan immun yanıt
gelişebilmekte ve otoimmün hastalıklara da IgA eksikliğinde daha sık rastlanabileceği
düşünülektedir. Ancak bu görüşü desteklemeyen çalışmalar da mevcuttur. Kütükçüler N. ve
arkadaşları, Ege Tıp Fak.’de yürüttükleri çalışmalarında
2-6 yaş arası IgA ve IgG-subgrup
eksikliği saptadıkları 70 çocuk arasında atopi sıklığını %24 olarak saptadıklarını ancak hiç
otoimmün hastalık geliştiren olgularının bulunmadığını, bildirmişlerdir (114 ).
Bizim
çalışmamızda da otoimmün hastalık geliştiren olgu saptanmamıştır.
43
Sonuç olarak baktığımızda, çalışmamızda, tekrarlayan enfeksiyon şikayeti ile başvuran
olgulardan seçilen 409 kişilik çalışma grubunda IgA eksikliği sıklığı %2.7 olarak tespit
edilmiştir. Bu duruma eşlik eden ek immün yetmezliği olan olgu sayısının sadece 1 (% 9 )
olduğu saptanmıştır. Yani IgA düşüklüğü saptanan olguların % 9’ nin selektif IgA yetmezliği
idi. Buradan yola çıkarak, IgA eksikligindeki tekrarlayan enfeksiyonların tek açıklamasının IgA
eksikliğiyle beraber olan IgG alt grup eksikliği olmayacağı; tek başına IgA eksikliğinin,
tekrarlayan enfeksiyonlarda yeterli bir neden olabileceği düşünüldü. Ayrıca, polikliniklere sık
hastalanma şikayeti ile getirilen çocuklara yaklaşımda, IgA eksikliğinin unutulmaması
gerektiği vurgulanmak istendi.
44
ÖZET
Hastanemizin 1.Çocuk Polikliniklerine, 2006 -2008 yılları arasında, sık tekrarlayan
sinopulmoner enfeksiyonlarla başvuran 1-6 yaş grubu çocuklarda, IgA eksikliği oranının
saptanması amaçlandı. Bu amaçla, daha önce tanı almış bilinen kronik ve/veya oto immün
hastağı olan; astımı olan, antikonvulsif ilaç kullanan ve 6 yaşından büyük olan hastalar hariç
tutulmak üzere, Paradise kriterlerine göre sık tekrarlayan enfeksiyonları saptanmış 409 çocuk
çalışmaya dahil edildi. Tüm olguların hemogram, CRP, glikoz, üre, kretinin, ALT, AST,
IgA, IgM, IgE, IgG tetkikleri yapıldı. Selektif IgA eksikliği, (Hong ve Amman tanımına
göre), IgG ve IgM değerlerinin normal ya da yüksekken; serum IgA düzeyinin 5 mg/dl veya
05g/l’nın altında bulunması olarak tanımlandı. Sık tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonlarla
başvuran 1-6 yaş grubu çocuklarda, IgA eksikliği oranı, %2.7 olarak saptandı. Çalışma
grubunun yaş ortalaması 4,2±1,94 idi. Erkek çocuk sayısı 255 (%62,3) kız çocuk sayısı
157(%37,7) olarak bulundu. Kız çocukların yaş ortalaması 4,26±1,95 erkek çocukların yaş
ortalaması ise 4,17±1,93 olarak saptandı. Çalışmaya dahil edilen 409 sık tekrarlayan
sinopulmoner enfeksiyonlu çocuk arasında 11 (%2.6) çocukta selektif IgA eksikliği tespit
edildi. Selektif IgAeksikliği saptanan olguların 5’i kız (%45,5), 6’sı erkek (%54,5) idi. Yaş
ortalaması 4,45±2,02, bulundu Yas gruplarına göre 5 gruba ayrıldı. Olgular 1 yaş arasında 1
(%9,10), 2 yaş 2 (%18,20), 3 yaşında 1 (%9,10) 5 yaşında 1 (%9,10), 6 yaşında ise 6 (%54,5)
olgu olduğu görüldü. Olguların aile öykülerinde benzer hastalık öyküsü olmaması ve
olguların çoğunun erkek cinsiyette olması dikkat çekici bulundu. Ayrıca, polikliniklere sık
hastalanma şikayeti ile getirilen olgulara yaklaşırken, selektif
IgA eksikliğinin önemi
üzerinde duruldu.
45
KAYNAKLAR
1-
Conley me, Stiehm ER: Immunodeficiency Disorders: GENERAL Consideration İn
Stiehm ER ( ed ). Immunologıc Dısorders in infant and children. 4th edition. WB Saunders
Company, Pennsylvania, 201- 252 , 1996
2-
Ochs HD, Winkelstein J: Disorders of the B- cell system İn Stiehm ER ( ed ) ).
Immunologıc Dısorders in infant and children. 4th edition. WB Saunders Company,
Pennsylvania, 296-338, 1996.
3-
Genfald EW. Hayvard AR: Immunodeficiency. In Hay WW, Grroıthus JR, Hayvard AR,
Levin MJ ( eds ) Cuurent Pediatric Diagnosis Ane Treatment. 13th ed. Appleton Lange, 804817, 1997.
4-
Buckley HR. Primary B- cell diseases. İn Behrman RE, Kliegman R, Artvin AM ( eds ) .
Nelson Textbook of Pediatrics. Wb Saunders, Philadelphia. 567- 570, 1996.
5-
Grabar P, Wiliams CA. Methode permettant d’ etude conjugee des proprietes
electrophoretique et immunochemiques d’un milange de protein: application au serum sanguin.
Biochem Biophys Acta 10: 193-194, 1993.
6-
Gugler
E, Von Muralt G. Über immnuelectrophoretische untersucungen an
Fraunmilchproteinen, Schweiz Med Wochenschr 89 : 925-929, 1999.
7-
Chodirker WB, Tomasi TB, Gammaglobulins; quantative relationship in human serum and
nonvascular fluids. Science 142 ; 1080-1081, 1993.
8-
Heremans JF. mmunoglobulin A.In Sela M,
ed. The Antigens ,
Vol. II. London,
Academic Press , 365-522, 1994.
9-
Kline MW, Sherarer WT: İnfections of the compromised host. In Feigin RD, Cherry JD
(eds ). Textbook of Pediatric Infections Diseases, 4th Edition , Philadelphia, WB Saunders ,
941-953 , 1998.
10-
Hughes W. İnfections in the compromised host.
İn Behrman RE, Kliegman R, Artvin
AM (eds ). Nelson Textbook of Pediatrics. Wb Saunders, Philadelphia. 733-744, 1996.
11-
Amman AJ, Stıehm ER: Antibody(B- cell) immunodeficiency disorders. İn Stites DP,
Terr Al, Parslow TG ( eds ). M edical Immunology 9th edition. Appleton Lange, 332-344,
1996.
46
12-
Hanson IC. Congenital Immunodeficiencies. In Patrcik CC (ed ) Clinical Managemet of
İnfections in İmmunocompromised infants and children, Lippincott Williams & Wilkins,
Philadelphia , 95-110 , 2001.
13-
Mills J: Mechanisms of İmmunity of İnfection in Stites DP, Terr Al, Parslow TG( ed )
.Medical Immunology 9th edition. Appleton- Lnage, 679-683, 1996.
14-
Cunningham –Rundles C. Disoreders of the IgA System. İn Stiehm ER (ed ). Immunologic
Disorders in infant and children 4th edition. WB Saunders Company, Pennsylvania, 296-338,
1996.
15-
Conley ME, Nortarangelo LD, Etzioni A; Diagnostic criteria for Immunodeficiencies. Clin
İmmunol 93; 190-197 , 1999.
16-
Fasth A; Primary immunodeficiency disorders in Sweden; cases among children, 19741979. Clin İmmunol 2;86-92 ,1982.
17-
Rosen FS,
Wedgwood RJ, Eibl
M , GriscelliC, Seligman M et al. Primary
İmmunodficiency diseases. Report of a WHO scientist group. Clin Exp Immunol 1995;
(Supl1 ) 1-24.
18-
Schafeer FM , Monteiro RC, Volanakis JE,
Cooper MD. Selective IgA deficiency.
Immunodefic Rev 1991; 3:15-44.
19-
Strober W, Sneller MC; IgA deficiency. Ann A llergy 1991; 66; 5; 363-376.
20-
Plebani A, Ugazio AG, Monafo V, Burgio GR; Clinical heterogeneity and reversibly of
selective immunoglobulın A deficiency in 80 children. Lancet; 829-4.1986.
21-
Johnston RB. Recuurent bacterial infeection in children. N
Engel J
Med 310:1237,
1984
22-
Lopez M Fleisher T deShazo RD: use and interpretaion of diognostic immunologgic
labotory test. JAMA 268:2970,1996
23-
Shonnon DC, Jhonson G, Rosen FS, et al: CelLular reactiviy to Candia Albicans antigen.
N Engl J Med 275: 690, 1996
24-
Wheeler JG, Steiner D: Evaluation of hamural responsivensivensin children Pediatr Infect
Dis J 11:304ç 1991
25-
Buckley
RH:
Breakthrounghs
in
the
understanding
and
therrapy
of
primaryİmmunodeficiency. Pediatr Clin North Am 41:665, 1994
26-
Burke F, Naylor MS,
Davies B, et al: The cytokine wall
chart. Immunol Today
14:165,1993
27-
Comans-Bittier WM, de Groot R, van den Beemd R, et al: Immunophenotyping f blood
Iymaphocytes in childhood. .J Pediatr 130:388,1997
47
28-
Haynes Bf, Dennig SM: Lymohopoises. Molecular Basis of Blood Disases 2
ed.Philadelphia, WB Saunfers, 1991, pp 425-462
29-
Neolle RJ, Roy M, Shepherd DM; et al: A 39-kDa protein on activate hepler T cells binds
CD- 40 and transduces the signal for cognate activation of B cells Proc Natl Acad Sci USA
89:6550, 1992
30-
Puck JM: Moleculer and genetic basis of X-Linked immunudeficiency disorders J Clin
Immonol 14:81, 1994
31-
Schlossman SF, Boumsell
L, Gilks W, et al: Leucocyte Typing V: White Cell
Diferentiation antigens Oxfort, Oxfort University Pres, 1995
32-
WHO Scientific Group: Primary immunodeficiency disaseas: Report of a WHO Scientific
Group. Clin Exp Immonol 99:1, 1997
33-
Robert Berkov: The Merck manual. Sixteenth.279,1992
34-
Ambrisono DM, Black CM, et al: Immunoglobulin G subclass values in healthy black and
white children J Pedat 119:875,1991
35-
Whiteside TL: Cytokine measurements and interpretation of cytokine assays in human
disease. J Clin Exp Immonol 14:327, 1994
36-
Hannet I, Erkeller –Yüksel F, Lydyard P, Deneys V, DeBruyere M: Develomental and
maturational changes in human bıood lymphocyte subpopulations. Immonol 13: 215, 1992
37-
Berger M, Frank MM: The serum complement system. In: Stiehm ER: Immunlogic
disorders in Infants and
38-
children 4. ed. Philadelphina,WB Saunders, 1996,p 113
Carroll MC, Fischer MB: Complement and the immune response. Curr Opin tmmunol
9:64, 1997.
39-
Jonhston RB Jr: The complement system in host defense and inflammation: The cutting
edges of double edged sword. Pediatr Infect Dis J 12:933, 1993
40-
Whaley K, Schwaeble W: Complement and complement deficiencies. Semin Liver Dis
17: 297, 1997.
41-
Vetrie D, Vorechovsky I, Sideras P, et al: The gene involved in X-linked
agammaglobulinemia is a member of the src family of protein-tyro sine kinases. Nature
361:226, 1993.
42-
Tsukada S, Saffran DC, Rawlings DJ, et al: Deficient expression of a b cell Cytoplasmic
trosine kinase in human X-linked agammaglobulinemia ce 72:279,1993
43-
PuckJM:MoleculerandgeneticbasisofX-linkedimmunodeficiency
disorders.
J
Clin
Immunol 14:81, 1994.
48
44-
Sayos J, Wu C, Morra M, et al: The X-linked lympnoproliferative -disease gene product
SAP regulates signals induced through the co-reseptor SLAM. Nature 395:462, 1998.
45-
Joller PW, Buehler AK, Hitzig Wh. Transitory and persistyent IgA deficiency:
reevaluation of 19 pediatric patients once found to be IgA deficient. J Clin LabImmunol 6:97101, 1981.
46-
Cunningham- Rundles C. Physiology of IgA ans IgA deficiency. J. Clin. Immunol. Sept.
2000
47-
Jersild C, Staub-Nielsen L, Svegaard A. HLA and IgA deficiency in blood donors.
Tissue Antigens 21:80,1983
48-
Johns P, Felix-Davies DD, Hawkins CF. Machintosh P, Shadford MF, Stanworth DR,
Thompson RA, Williamson N. IgA deficiency in patients with rheumatiod arthritis with Dpenicillamine or gold (abstract). Ann Rheum Dis. 37:289,1998
49-
Van Egmond M, Damen CA, Van Spriel AB, Vidarsson G, Van Garderen E, and Van de
Winkel JGJ. IgA and the IgA Fc receptor. Trends in Immunology 22;4;205-213.2001
50-
Hong R, Ammann A,; Disorders of the IgA system, in Immunodeficiency disorders of
infants and children.:Stiehm ER(ed). 4th edition .WB Saunders Company, Pennsylvania, 329342; 1989
51-
Ammann AJ, Hong R; Selective IgA deficiency: Presentation of 30 Cases and Review of
the Literature. Medicine :50:223;1991
52-
Kanok JM, Steinberg P, Cassidy JT, Petty RE, Bayne NK. Serum IgE levels in patients
with selective IgA deficiency. Ann Allergy 41:220-228, 1978
53-
Buckley RH. Clinical and immunologic features of selective IgA deficiency. Brith Defects
1975;11:134-41.
54-
Mestecky J, McGhee Jr. Immunoglobulin A (Iga): molecular and cellularnteractions
involved in IgA biosynthesis and immune response. Adv.Immunol40:153-245, 1987
55-
Delespesse G, Gauset PH, Cauchie CH, Govaerts A. Cellular aspects of selectiveIgA
deficiency. Clin Exp Immunol 1996; 24:273.
56-
Hanson LA. Comperative analysis of human milk and blood plasma by means ofdiffusion
in gel methods. Experientia 15:473-474, 1999
57-
Hanson LA. Comperative immunological studies f immunoglobulins of humanmilk and
serum. Ant Arch Allergy Appl Immunol 18:241-267, 1991
58-
Conley MI,
Cooper MD; Mature IgA B cells in IgA deficient patients. New Engl
JMed305;495;1991
49
59-
Atwater JS, Tomasi TB Jr;
Supressor cells and IgA deficiency. Clin Immunol
lmmunopathol 9; 379; 1998
60-
Hammarstrom L,n Persson MAA, Smith C IE.; Anti-lgA in selective IgAdeficiency in
vitro effects and lgG subclass pattern of human IgA. Scand J Immunol18;509-513;1983
61-
Petty RE, Sherry DD, Johanson J; Anti-lgA bodies in pregnancy. New Engl j
Med,313;1620;1985
62-
WeemaesC, Van Muster P, Bakkeren J. Immunologic studies in two children of amother
with IgA deficiency and anti IgA antibody. Clin Immunol Immunopathol23;145;1082
63-
Oxelius VA, Laurell AB, Lindquist B et al; IgG subclasses in selective IgAdeficiency.
New Engl J Med 304; 1476; 1991
64-
Mellander L, Bjorkander J, Carlson B, Hanson LA. Secrotory antibodies in IgAdeficient
and immunosupressed individuals. J Clin Immunol 6;284;1986
65-
Sneller MC, Strober W. Abnormalities of lymphokine gene expression in patientswith
common variable immunodeficiency. J Immunol 1990.
66-
Koistinen J. Selective IgA deficiency in blood donors. Vox Sang 29:192-202,1975
67-
Selective
IgA
deficiency
and
autoimmunity
Ant
Arch
Allergy
Immunol.
1992;99(l):16-27 Review
68-
Cunningham-Rundles C, Oxelius V-A, Good RA. lgG2 and IgG3 subclass deficiency in
the United States. Birth Defects 1983; 19:173
69-
De Graeff PA. The TH, van Munster PJ, et al. The primary immune response in patietnts
with selective IgA deficiency. Clin Exp Immunol 1983;54:778
70-
Cassidy JT, Petty RE, Sulivan DB. Abnormalities in the distrubition of serum
immunoglobulin concentration in juvenile rheumatoid arthritis. Clin. invest 1973;52:1931
71-
Buckley RH, Dees SC. Correlation of milk precitipins with IgA deficiency. N Engl J med.
1999;281:465
72-
Plebani A, Monafo V, Ugazio AG, et. Al. Comparison of the frequency of atopic diseases
in children with severe and partial IgA deficiency. Ant Arch Allergy Appl Immunol
1997;82:485
73-
Kaufman HS, Hobbs JR. Immoglobulin deficiencies in an atopic population. Lancet
1990:1061
74-
Koskinen Slong-term follow- up of health in blood donors with primary selective IgA
deficiency. J Clin Immunol ,1996; 16 ( 3 ): 165-70.
75-
Stokes CT, Soothill JF,
Turner MW. Immune exlusion is a function of IgA. Nture
1995;225:745.
50
76-
Matthew DJ, Taylor B, Norman AP, Turner MW, Soothill . Prevention of eczema.
Lancet 1997;321.
77-
Goshen E, Livne A, Krupp M, Hammerström L, Dighiero G, Slors H, Shoenfeld Y. A
ntinuclear and related autoantivbodies in sera of healthy subjects with IgA deficiency. J A
utoimmun 1999;2,51-60.
78-
Polmar SH, Waldmann TA, Terry WD. The relationship of IgA and IgE deficiency. Birth
Defects Orig Artşc Ser. 1995;11 ( 1 ) : 147-50.
79-
Kersey JH, Shapiro RS, Filipovich AH. Relationship of ımmunodeficiency to lymphoid
malignanacy. Pediatr Infect Dis J ( suppl ) 7:10-12:1998.
80-
Cunnigham –Rundles C, Braindeis WE Safai
B, O’Reilly R,
Day NK, Good RA.
Selective IgA deficiency and cieculating immnue complexes containing bovine proteins in a
child with chronic graft vs. hot disease. Am J Med 67:883-889, 1999.
81-
Strober W, Blease RM , Waldman TA. The origin of salivary IgA J lab Clin Med.
1990;75;856.
82-
Hanson LA, Bjorkander J, Carlson B, Roberton D, Söderström T. The heterogenetiy of
IgA deficiency. J Clin Immunol 1998;8: 159-161.
83-
Strober W, Wochner RD, Barlow MH, Mcfarlin DE, Waldman TA. Immunoglobulın
metabolism in ataxia talangiectasia. Jclin invest 1968;47:1905-1915.
84-
Vyas GN, Perkins HA, Fudenberg HH. Anaphloctoid transfusion reactions associated
with Anti-IgA Lancet 1998;2;312.
85-
Björkander J, Hammarström L, Smıth CL, Buckley RH, Cunnigham –Rundles C,
Hanson LA. Immunoglobulin prophlaxis in patients with antibody deficiency syndromes and
Anti-IgA antibodies. .J Clin Immunol 1997;7:8.
86-
Buckley
RH:
breakthroughs
in
the
understanding
and
therapy
of
primary
ımmunodeficiency. Pediatr Clin North Am 41:665,1994
87-
Buckley RH, Schiff RI: The use of Immunoglobulin Immunodeficiency disease N Engl
Med 325.665,1994
88-
Dircoll DA Budarf ML Emanuel BS: A genetic etiolog for DiGeorge Syndrome:
Consistent deletions and microdeletionns of 22q11. Am J Genet 50.924,1992
89-
Arnaize-Villena A, Timon M, et al: brief report: Immunodeficiency caused by mutations
in the gene encoding the CD3 subinit of T Lymphocyte. N Engel Med 327:529,1992
90-
Elder ME, Lin D, Clever J, et al: Human severe combinede: Immunodeficiency due to
defect in ZAP-70, T cell trosine kinase. Science 264:,199,1996
51
91-
Buckley
RH,
Schiff
RI,
Schiff
SE,
et
al:
Human
severe
combined
immunodeficiency (SCID): Genetic and functional diversity in 108 infants. JPediatr 130:378,
1997
92-
Gilad S, Ctaessa L, Khosravi R, et al: Genotype-phenotype relationship in ataxia
telangiectasiaand variants. Am J Hum Genet 62:551, 1998.
93-
Fischer A, Malissen B: Natural and engineered disorders of lymphocyte development.
Science 280 : 237, 1998.
94-
Johnston RB Jr: Function and cell biology of neutrophils and mononuclear phagocytes in
the newborn infant. Vaccine 16:1363, 1998.Borish L, Rosenwasser LJ: Update on cytokines. J
95-
Allergy Clin Immunol 97:719, 1996
96-
Behrman:
Secondary
immunodeficiency.
Nelson
textbook
of
pediatrics.^*
ed.
13:588,2000.
97-
Burgio GR, Duse M, Monafo V, Ascione A, Nespoli L.Selective IgA deficiency: clinical
and immunological evaluation of 50 pediatric patients. Eur J Pediatr 1980 Mar;133(2):101-6
98-
Sandier SG, Trimble J, Mallory DM.Coexistent IgG2 and IgA deficiencies in blood
donors. Transfusion Mar; 36(3):256-8,1996
99-
Kanoh T, Mizumoto T, Yasuda N, Koya M, Ohno Y, Uchind H, Yoshimura K,
Ohkubo Y, Yamaguchi H. Selective IgA deficiency in Japanese blood donors:
Frequency and statistical analysis. Vox Sang 50:81-86,1996
100-
Koskinen S.Long-term follow-up of health in blood donors with primary selective
IgA deficiency. J Clin Immunol May; 16(3): 165-70,1996
101-
Litzman J, Sevcikova I, Stikarovska, Pikulova, Lokaj J; IgA deficiency in Czech
healty individuals and selected patient groups. Int Arch Allergy Immunol 2000
102-
Munoz-Lopez F, Ballesta Martinez F, Martin Mateos MA. Selective IgAdeficiency.
Immunologic and cytogenetic studies. Allergol Immunopathol 1997 Nov-Dec:5
103-
Guneser S, Antmen Bi Altintas D, Yilmaz M. The frequency of IgG subclass deficiency
in children with recurrent respiratory infections. Turk J Pediatr; 38(2):161-168,1996
104-
Morell A, Muehlheim E, Schaad U et al. Susceptibility to infections in children with
selective IgA and IgA-IgG subclass deficiency. Eur J Pediatr 1996; 145:199
105-
Colm J, O'loughlin MB, MRCP, Jason Taylor BS, Umaprasanna S, Karnam MD, Robert I
Goldberg MD. Duedenal nodular lymphoid hyperplasia caiused by giardiasis infection in a
patient with selective IgA deficiency. Am J Gastr 2002; 97,:210-211
52
106-
Don M, Roberton MD, Colgan T, Ferrante A, Jones C, Mermelstein N, Sennhauser F. IgG
sublass concentration in absolute partial and transient IgA deficiency in -childhood. Pediatr
Infect Dis J s41-45; 1990
107-
Tezcan I, Ersoy F, Sanal O. IgG subclasses in syptomatic IgA deficiency. Turk J Pediatr
34:1-4; 1992
108-
Camcıoğlu Y semtomatik IgA eksikiği 2000
109-
Zenone T, souquet PJ, Cunningham_Rundles C, Bernard JP Hondgkin’s disase Associated
with IgA and IgG subclass deficiency. j intern Med 1996 Aug: 240(2):9, 10
110-
Emin Ünüvar.Çocuk Enf Derg 2007; 1: Özel Sayı 1; 43-5) Paradise JL, Bluestone CD,
Colborn DK, et al step dergisi • cilt 12 • sayı 7 • 253, 2003 •
111-
Chan Yuk-tat, Eric*, Lau Yu-Lung Primary Immunodeficiency - Clinical Suspicion
And Laboratory Investigations Hong Kong Practitioner 17 (1) January 12-16,1995.
112-
Sahni, M.D,, G. Woodford, M.D. and R.K. Chandra, M.D. : Selective IgA deficiency
Indian J Pediat 49 : 371-375, 1982
113-
V. Ertekin, M.A. Selimo¨lu, F. KardaÍ and F. Akçaycreening of healthy
school children
aged 6–17 years old forimmunoglobulin A deficiency in eastern Turkey uropean Journal of
Clinical Investigation 34(10), 716, 2004
114-
Esen Demir, Remziye Tanaç, Mahmut Çoker, yineleyen üst solunum yolu enf. IgA
eksiklği, Türkiye Klinikleri J Pediatr13:238-241, 2004
53
54
Download