Kendimle Dertleşmek - Bilkent University

advertisement
Kendimle Dertleşmek
Bizim neslimizin birçok açıdan şanslı olduğu düşünülür, insanın
hayatındaki değişmeler ve gelişmeler sayesinde hayatının kolaylaştığından
bahsedilir. Ben buna katılıp katılmamakta kararsızım. Öyle bir zaman dilimine
doğmuşuz ki bundan 10 sene öncesiyle bile arasında dağlar kadar fark var.
Önceden insanların yaşamları bu kadar hızlı değişmezmiş, bizimkisi öyle değil.
Her yeni yıl yaşamımıza birçok yenilik getiriyor. Bu yeniliklerin en popülerleri de
tabii ki internet ve onun hayatımıza kattıkları. Her birimiz ellerimizdeki
telefonların içindeki dünyaların içine o kadar dalmışız ki, hayatımızın ne kadar
değiştiğinin farkında değiliz. Sadece fiziksel hayatımızın ne kadar değiştiğinden
bahsetmiyorum, 30 sene öncesine göre bedenimiz çok daha az yoruluyor belki.
İnsanlar o zamanlar telefonla konuşmak için bile evlerinden çıkıp başka yerlere
gitmek zorunda kalıyorlardı, bunu bile bedensel yorgunluktan sayabiliriz bence.
Ama ben insanların hayatındaki en büyük değişimin aslında onların zihinlerinde
olduğunu düşünüyorum. Zihinsel yaşamlarında olan değişimler, insanları en çok
etkileyen değişimler oldu.
Bu değişimleri düşünmemi sağlayan az önce bitirdiğim bir kitaptı aslında.
Adı Sanal Aşk: İnternet Çağında Aşk ve Istırap olan bir kitap. İnsan ismini
okuduğunda zamane aşklarının eskisinden ne kadar değişik olduğunu anlatacak
bir kitabı eline aldığını sanıyor ama aslında ondan çok daha derin düşünceleri
barındıran bir kitaptı bu. İnsanların artık ihtiyaçları olsa da yalnız kalamadığını
fark ettirdi bana. Hâlbuki insanın bazen uzaklaşmaya ihtiyacı olur. Örneğin ben,
bazen moralim çok bozuk olduğunda, insanlardan biraz uzaklaşmak isterim ve
odama kapanırım. Biraz düşünmek için, üzüldüğüm şey her neyse belki ona bir
çözüm bulabilmek için. Bu kitabı okuduktan sonra aslında bunu olması gerektiği
gibi yapamadığımı fark ettim. Artık insanlar yalnız kalmak istediklerinde bile
ellerindeki telefonların içerisindeki dünya onların arkasından geliyor ve onları
avlıyor. Tıpkı hayalet filmlerindeki gibi, internetin ruhunun insanları asla rahat
bırakmadığını düşünüyorum.
Yalnız kalmak isteyip kendimi odama kapattığımda ne yapıyorum biliyor
musunuz? Elime telefonumu alıp insanların paylaştığı fotoğraflara bakıyorum,
koydukları videoları izliyorum. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım varken insanların
hayatlarına daha çok dalıyorum ve bunun altından kafam daha çok dolu bir
şekilde çıkıyorum. En sevdiğim arkadaşlarımdan birinin hiç sevmediğim bir kızla
fotoğraf paylaştığını görüyorum mesela, bu beni daha çok üzüyor. Sonra oturup
insanların hayatlarının ne kadar yolunda olduğuna bakıp kendi hayatıma
üzülmeye başlıyorum. Zaten moralim bozuk olduğu için moralimi daha da çok
bozmak zor gelmiyor bana. Sonunda elimde işe yarayan hiçbir şey olmadan, yalnız
kalıp derdime bir çözüm bulamadan odamdan çıkıyorum ve tekrar insanların
arasına karışıyorum. Peşimi yalnız kalmak istediğimde bile bırakmayan
insanların arasına…
Ne kadar da sağlıksız bir durum aslında bu. İnsan yalnız kalmak istiyorsa
yalnız kalabilmeli. Nasıl bedenimizin yemeğe ihtiyacı varsa ruhumuzun da huzura
ihtiyacı var. Huzuru bulamadığımızda hayatımıza sağlıklı ve mutlu şekilde devam
etmemize imkân yok bence. Evet, internet ilişkilerimizi çok kötü etkiliyor, insanlar
artık eskisi gibi iletişim kurmuyor… Bunun gibi binlerce klişe laf sayabilirim
şimdi size. Bunlar o kadar çok söylendi ki artık insanların umurunda olmamaya
başladı. Ama herkesin umurunda olacağını düşündüğüm bir şey söyleyeyim:
internet bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Kendimizle baş başa kalıp
düşüncelerimizi dinlemekten alıkoyuyor bizi. Bir başkasından uzaklaşmak değil
de kendimden uzaklaşmak beni çok korkutuyor. Ne de olsa ben hariç hayatımdaki
tüm insanların yeri doldurulabilir, doldurulmasa da çok önemli olmaz. Ama eğer
kendimle dertleşmeyi unutursam, o zaman işte gerçekten büyük bir sorunla karşı
karşıya kalmışım demektir.
Download