TBMM B:81 25.3.2008 0:2 Son olarak, özellikle Kyoto Protokolü'yle ilgili süreçte Türkiye, şu anda imza atsa dahi çok an­ lamlı ve çok doğru bir yol değildir. Bugün, özellikle Bangkok'ta şu anda bir toplantı başladı. Bu Bangkok'taki toplantı 2009 yılının sonuna kadar devam edecek. Kopenhag'ta bu toplantı sonuçla­ nacak ve Kopenhag'ta da 2012 yılından itibaren yeni sera gazı salınımıyla ilgili, iklim değişikliğiyle ilgili yol haritaları belirlenecek. Bu yol haritasıyla ilgili, özellikle Çevre ve Orman Bakanlığımızın, Devlet Planlama Teşkilatımızın, Dışişleri Bakanlığımızın bu konuda ciddi çalışmalar yapacağını, yapması gerektiğini ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum, bu çalışmaların başarılı geçmesini diliyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öztürk. Şimdi önerge sahiplerine söz vereceğim. İlk söz, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat'ta. Buyurun Sayın Özbolat. (CHP sıralarından alkışlar) DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; termik santral­ lerin çevreye verdikleri zararlarla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmak­ tayım. Hepinizi saygılarımla selamlarım. Aslında bu sözü, Afşin'in kasabası Çoğulhan Belediye Başkanı Adem Yıldız için, eski Belediye Başkanı Abidin Gözükara için, ev hanımı Hatice Tatar için, mezarlık bekçisi Ahmet Bingöl için ve onların şahsında, termik santrallerden etkilenen Türkiye'nin değişik bölgelerinde yakınlarını kanser ve çeşitli hastalıklardan kaybetmiş tüm vatandaşlarımız adına kullanıyorum. Bu meseleyle ilgili biraz araştırma yapan her insanın rahatlıkla bir fikir oluşturması mümkün. Ama beni en çok yaralayan ve benim bölgem olduğu için dikkatimi daha fazla çeken, Afşin-Elbistan Termik Santrali, özellikle (A) ünitesinin etki alanına giren bölge halkı. Yaklaşık 500 bin insanın çığlığını duymamak için vicdansız olmak gerekiyor. Termik santraller, özellikle baca filtre sistemi olmadan kullanıldığı zaman insan sağlığı açısın­ dan son derece zararlı atıkların havaya karışmasına neden olmaktadır. Bu meseleyle ilgili elbette ra­ kamsal değerler sunacağım. Ama bundan önce şu ifadeleri dinlemenizi ve bir insan olarak vicdanlarınızla baş başa kaldığınızda değerlendirmenizi diliyorum. Bakınız, halkımız ne diyor: Abi­ din Gözükara, altmış beş yaşında, Çoğulhan eski Belediye Başkanı: "Bu kasabada çok kanser has­ tası var. Bütün bunların kaynağı bu santrallerken, devlet buna neden önlem almıyor? Benim oğlum şu anda hasta, Ankara'da tedavi görüyor. Çok babayiğittir benim oğlum, 110 kilo. O koca adam bir ay içerisinde 60 kiloya düştü. Hızla eriyor. Yetkililer, vicdanları varsa, bir an önce kendi çocuklarını bu şekilde düşünsün." Hatice Tatar, ev hanımı: "Üzerimize küller yağıyor. Buraya yağan kar bile siyah yağıyor. Dışa­ rıya çamaşır asamıyoruz. Özellikle geceleri santralden korkunç gürültüler geliyor. Bu gürültülerden birçok ev yıkıldı. Kaburgalarım batıyor, nefes almakta güçlük çekiyorum. Ben de eşimi kanserden kaybettim. Doktorlar Çoğulhan'dan geldiğimizi öğrenince 'Vay halinize' diyorlar. Kurtarın bizi, ölü­ yoruz." diyor. Ahmet Bingöl, mezarlık bekçisi: "Sabah geldiğimiz zaman yer iki parmak kül oluyor, ayak iz­ lerimiz çıkıyor. Ağaçlar, otlar, tarlalar külden yanıyor. Üç yılda 85 kişiyi kanserden toprağa verdik. Santralden önce hastalık nedir bilmezdik. Şimdi beş yaşındaki çocuklar kanser oluyor, çocuklar sakat doğuyor. Parası olan buradan göçüp gidiyor. Bizim gibi garibanlar burada kanser olup ölmeyi bekliyor." -54-