180-193 Bel agrilari - Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

advertisement
PANEL
Hacettepe T›p Dergisi 2008; 39:180-193
Bel a¤r›lar›
Moderatör: Yeflim Gökçe Kutsal1
Panelistler : Fatma ‹nan›c›1, Kader Karl› O¤uz2, Ahmet Alanay3, Selçuk Palao¤lu4
1
Prof. Dr., Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon Anabilim Dalı,
Ankara
2
Doç. Dr., Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Radyoloji Anabilim Dalı,
Ankara
3
Prof. Dr., Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Ortopedi ve Travmatoloji
Anabilim Dalı,
Ankara
4
Prof. Dr., Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Nöroşirürji Anabilim Dalı,
Ankara
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrıları çoğu zaman yaşamı tehdit eden bir sorun olmamasına karşın, gelişmiş ve özellikle endüstrileşmiş toplumlarda iş gücü kaybı yanında tanısal yaklaşımların ve tedavi prosedürlerinin maliyeti açısından da önemli bir sağlık problemidir.
Toplumun %80’i yaşamları boyunca en az bir kez bel ağrısından yakınır. Doktora başvuru sebepleri içinde 2., yatarak tedavi edilen hastalıklar içinde 5., ameliyat edilen hastalıklar arasında ise 3. sırada yer almaktadır. Kırk beş yaş altındaki kişilerde aktivite kısıtlamasına yol açar, %95 olguda mekanik nedenler ön plandadır.
Olguların %90’a yakını spontan iyileşebilmektedir. Normal aktivitelerine dönme
süresi ortalama olarak 1 aydır. Bel ağrılarının %90’ında neden spondiloz olarak
saptanmış, %2.4 olguda ankilozan spondilit ve diğer spondilartritler görülmüştür.
%7.7’sinde ise bel ağrıları kas ve tendonlardaki hasara bağlanmıştır.
Lumbosakral omurganın statik ve kinetik fonksiyonel anatomisi, omurganın
işlevini veya işlevsel bozukluğa bağlı patolojik değişiklikleri değerlendirmede temel oluşturur. Spinal anatomi ve biyomekanik, işlev kaybının klinik analizi ve tedavisinde de büyük önem taşır. Omurga mekanik ve kompleks bir yapıdır ve 3
önemli fonksiyonu vardır; yükün iletimi, hareket ve spinal kordun korunması.
Vertebra anatomisi bu 3 önemli işlev için mükemmel bir yapı sergiler; anterior elemanlar vücut ağırlığını taşır ve şoku absorbe ederken, posterior elemanlar ise
omurga hareketini kontrol eder. Omurga işlevsel birimlerden oluşan bir yapıdır ve
her bir işlevsel birim ard arda gelen 2 vertebra ve onları ayıran intervertebral diskten oluşmuştur. Vertebraların arka bölümünde yer alan en önemli yapı ise; faset
eklemlerdir ki, bunlar üst vertebranın alt kısmı ile alt vertebranın üst kısmı arasında yer alan sinovyal eklemlerdir. Bağlar, omurganın desteklenmesi ve hareketin kısıtlanması işlevini üstlenirken, kaslar ise omurga statiğinin devamlılığında yaşamsal bir rol oynayarak omurga kinetiğine de katılır. Hareketsiz ve dik bir durumdaki omurga statik konumdadır ve bu dik duruş postural açıdan 4 adet fizyolojik eğri içerir; servikal ve lomber lordoz ve torakal ve sakral kifoz. Kinetik omurga bozukluğu bel ağrılarının en yaygın sebebi olarak bildirilmektedir [1-3].
Bel ağrıları semptom sürelerine göre sınıflandırılacak olursa; 1 aydan kısa süren olgular akut, 1-3 ay subakut, 3 aydan fazla süren olgular kronik olarak adlandırılmaktadır. Üç-altı ay erken dönemi, 6-24 ay orta dönemi, 24 aydan uzun süren
ağrılar geç dönemi oluşturmaktadır.
180
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
Kaynağına göre sınıflandırma:
1. Psikojenik ağrılar,
2. Visserojenik ağrılar (böbrek, pelvik organlar, retroperitoneal organlar),
Bu grupta ağrı aktivite ile ilişkili değildir.
3. Vasküler bel ağrıları (abdominal anevrizma),
4. Nörojenik bel ağrıları (sinir kökü irritasyonları),
5. Spondilojenik bel ağrıları,
6. İdiyopatik bel ağrıları.
Anatomik yapılara göre sınıflandırma:
A. Kemik yapılara bağlı bel ağrıları:
• Konjenital anomaliler: sakralizasyon, lumbalizasyon, spina bifida, blok vertebra, hemivertebra, konjenital spondilolistezis, kifoz, skolyoz, komplet veya parsiyel agenezi, faset tropizmi.
• Travmatik: vertebra fraktürleri, spondilolizis,
spondilolistezis, disk hernileri.
• Dejeneratif nedenler: osteoartrit, spondiloz, kanal
stenozu, difüz idiyopatik hiperostoz.
• Metabolik-endokrin nedenler: osteoporoz, gut,
psödogut, Paget hastalığı.
• İnflamatuvar nedenler: seronegatif spondilartritler.
• Tümöral nedenler.
• İnfeksiyöz nedenler: osteomiyelit, diskit, epidural
abse (tüberküloz, bruselloz vb.).
B. Yumuşak dokulardan kaynaklanan bel ağrıları:
• Postural deformiteler,
• Miyofasiyal ağrı sendromu,
• Fibromiyalji,
• Sinirsel ve damarsal patolojiler (abdominal aort
anevrizması, rüptür, epidural hematom vb.).
C. Yansıyan ağrılar: Pelvik sorunlar, endometriyozis,
kitle, kist, pelvik inflamatuvar hastalık, prostatit, sistit,
pankreas hastalıkları, posterior duodenal ülserler, renal
hastalıklar.
Bel ağrısı yapabilecek diğer nedenler:
1. Kas disfonksiyonundan kaynaklanan ağrılar (ağrılı kas spazmı; postoperatif kas spazmı, kas gerginliğinde artış, kas yorgunluğu; tetik nokta ile birlikte miyofasiyal ağrı sendromu, fibromiyalji; kronik kas kontraktürleri).
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
2. Eklem, ligaman ve kasların hastalıkları (lumbosakral sprain, sakroiliyak sprain, faset sendromu).
3. Primer olarak psikolojik veya psikiyatrik hastalığa
bağlı bel ağrısı (psikolojik strese bağlı bel ağrısı, premenstrüel sendrom ve bel ağrısı, çevresel ve öğrenme
faktörleri ile oluşan bel ağrısı, ağrı ve psikiyatrik hastalık ilişkisi).
4. Diğer (pelvik organ hastalıkları, kolon hastalıkları, retroperitoneal hastalıklar, kalça hastalıkları).
Bel ağrılarının epidemiyolojik özellikleri:
Bel ağrılarının ömür boyu prevalansı %60-80’dir.
Yıllık prevalansın %6-20 arasında değiştiği gösterilmektedir. Bir yıllık insidans %2.27, kadınlarda %2.72, erkeklerde %1.97’dir. İlerleyen yaş ile uyumlu olarak arttığı gözlenmiştir ve ortalama iş günü kaybı 43 gündür.
İşe dönüş: %35 olguda 1 ay, %70 olguda 3 ay, %85 olguda 6 aydır.
Olguların %30’unda ağrı bacaklara yayılır, %80’i 68 haftada tedavi olmaksızın iyileşmektedir. Akut ağrıda
%38 olguda 1 yılda 2. atak gelişmektedir. Subakut ağrıların %41’inde, kronik bel ağrılı olguların %81’inde 1
yıl içinde yeni bir atak görülmektedir. İlk atak genellikle 20-40 yaşlarda ortaya çıkar. Altmış beş yaş üzerindeki prevalans erkeklerde azalmaktadır. Cerrahi tedavi gereksinimi en sık 30-39 yaşlarında ve erkeklerde ortaya
çıkmaktadır. Çalışan kesimde erkeklerde en fazla 20-24,
kadınlarda 30-34 yaşlarda iş gücü kaybına neden olur.
Beyaz erkeklerin ömür boyu risk oranı yüksektir.
Diğer önemli risk faktörleri; vücut ağırlığı ve uzun
boy (mesleki nedenle uygunsuz pozisyonda zorlanma
ve dejenerasyon). Ayrıca disk ölçüsü arttıkça dayanıklılığın arttığı ve bel ağrısının daha az görüldüğü bildirilmektedir. Disk hernisi (HNP) olgularında S1 interartiküler aralığının daha dar olduğu saptanmıştır ve dar spinal kanalı olanlarda HNP sıktır. Skolyozda eğri 80° ise
ağrı ortaya çıkar. Fabrika işçilerinden bel-karın adaleleri zayıf olanlarda bel ağrısına bağlı iş gücü kaybı daha
fazladır. Bel ağrısı-adale zayıflığındaki sebep-sonuç ilişkisi tam olarak açıklanamamıştır. Fizik kondüsyonu iyi
olanlarda kronik bel ağrısı riski daha azdır. Bel ağrısına
zemin oluşturduğu ifade edilen spor dalları ise; jimnastik, futbol, halter, güreş ve kürektir. Ayrıca bir diğer risk
faktörü olarak da sigara kullanımında; 45 yaş ve üzerinde olmak ve yıllık kullanımın 50 paket olması ise bel
ağrısı riskini artırmaktadır. Mekanizma; intervertebral
disklere besin difüzyonu, sık öksürme ile intradiskal basınçta artış, karboksihemoglobin formasyonunun meydana gelişi ile açıklanmaktadır. Nikotin, vazokonstrüksiyona, aterosklerotik değişikliğe, fibrinolitik aktivite
181
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
bozukluğuna, kan akışkanlığında azalmaya ve diskte
beslenme bozukluğuna neden olmaktadır. Oral kontraseptif kullanımı ile ilgili olarak da; hormon etkisiyle ligamanlarda laksite oluşmakta, lumbal bölgenin travmaya maruz kalması kolaylaşmaktadır.
Hamilelikte; mekanik stres, hormon etkisiyle ligamanlarda gelişen laksite, hamileliğin son döneminde
pelvik ligamanlara binen mekanik yük nedeniyle bel
ağrısı oltaya çıkmaktadır.
Öyküde; geçirilmiş bel ağrısı öyküsünün varlığı prediktiftir.
Sosyoekonomik durum; alt sosyoekonomik statüdeki kişilerde daha fazla fiziksel güç gerektiren işlerde çalıştıkları için bel ağrısı fazladır, niteliksiz işçiler ağır fiziksel koşullarda çalışmaktadır, yabancı işçilerde lisan
bilmemenin getirdiği psikolojik stres sonucunda bel ağrısı daha fazla görülmektedir.
Psikososyal risk faktörleri ise; anksiyete, depresyon,
psikososyal stres, alkol, trankilizan kullanımı, işte monotonluk, işte memnuniyetsizlik gibi faktörler arasında
neden-sonuç ilişkisinden bahsedilebilir.
İşle ilgili faktörler; memnuniyetsizlik, monotonluk,
iş arkadaşları ile diyalog kopukluğu, iş ortamındaki fiziksel koşulların yetersizliğidir. İş dışı faktörler; ailevi
problemler, yalnız yaşama, maddi problemler, kişiler
arası iletişim zorluğu, çocuklarla ilgili problemler olabilmektedir. Psikososyal gereksinimlere stres cevap kas
gerginliği şeklinde olabilmekte; kasların statik yüklenmesi ile ağrı ortaya çıkmaktadır. Mesleki faktörler göz
önüne alındığında; kamyon şoförlerinde (5 kat fazla),
bedenen çalışanlarda, sağlık personelinde (doktorlarda
prevalans %32), askerlerde (prevalans %17) fazla olduğu dikkati çekmektedir (Avusturalya’da askeri helikopter pilotlarında prevalans %64’tür). Fiziksel faktörler;
ağır iş, ağır kaldırma, statik iş durumları (uzun süre
oturma veya ayakta durma), eğilme, dönme, vibrasyondur (hemşireler, fizyoterapistler, kömür madencileri,
ofis çalışanları, yardımcı personel gibi iş gruplarında
HNP sıktır). Ayrıca devamlı 12.5 kg’ın üzerinde ağırlık
kaldırma, nötral olmayan pozisyonlar (fleksiyon, rotasyon, lateral fleksiyon), nötral olmayan pozisyonda devamlı kalma, statik postür, uzun süre oturma, tüm vücut vibrasyonu, motorlu araç kullanımı, kamyon şoförlüğü (vibrasyon, omurgaya taşınan rezonans, ligamanlarda sertlik ve güç azalması, disklerde sıvı kaybı, diskte
sertleşme meydana gelir) risk oluşturmaktadır. Ayakta
durma ve uzanmaya oranla oturma esnasında disk basıncı daha yüksektir. Hareketsizlikte diskin beslenmesi
bozulur.
182
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrılarında tanısal değerlendirme nasıl olmalıdır?
Fatma İnanıcı
Bel ağrısı semptomu ile doktora başvuran hastalarda tanı ağrının spesifik ya da nonspesifik sınıflandırmasına odaklanmaktadır. Hastaların %85-90’ında ağrı
nonspesifiktir, ağrıyı oluşturacak belirli bir etyolojik
faktör veya patofizyolojik mekanizma bulunamaz. Bu
nedenle belirsiz orijinli ağrı olarak da sınıflandırılır. Tanı spesifik patolojilerin ekarte edilmesiyle konur [1,2].
Öykü ve fizik muayene en önemli tanı araçlarıdır.
Spesifik bel ağrısı ile ilişkili olan tipik semptom ve bulguların varlığı araştırılmalı ve gerekli durumlarda uygun laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır. Öyküde hastanın yaşı ilk önemli
parametredir. Elli yaş üzerindeki hastalarda malignansi
riski dikkate alınmalıdır. Disk hernileri 20-55 yaş grubunda daha sık görülürken, yaşlı hastalarda spinal stenoz, osteoporotik kırık gibi dejeneratif sorunlara daha
sık rastlanır. Kırk beş yaş altındaki hastalar inflamatuvar hastalıklar, 20 yaş altı hastalar travma açısından irdelenmelidir [3,4].
Ağrının detaylı öyküsü tanıda çok önemli ipuçları
sağlar. Ağrının nasıl başladığı (örn. akut, yavaş, posttravmatik), lokalizasyonu (örn. bel, kalça, belden bacağa
yayılan), niteliği (örn. künt, sinsi, zonklayıcı, batıcı, yanıcı), şiddeti (hafif, orta, şiddetli), süresi, postür ve aktivite ile ilişkisi (ayakta, uzun süre oturmakla veya yatarken ağrı, yürümekle ortaya çıkan ağrı, aktivite ile artan ya da azalan ağrı), yayılıp yayılmadığı, yayılım alanı (sırta, yana, inguinal bölgeye, kalça, bacak laterali
veya ayağa), gün içindeki seyri (sürekli, sabah, gündüz,
gece), provake eden (istirahat, öksürmek, ağır kaldırmak, yürümek, soğuk vs.) ve azaltan (istirahat, sıcak
vs.) faktörler kaydedilmelidir. Ağrıya eşlik eden ateş, taşikardi, gece terlemesi, halsizlik, kilo kaybı, sabah tutukluğu, istirahat sonrası katılık, idrar retansiyonu, dışkı inkontinansı, bulantı, kusma, kuvvet kaybı, duyu bozukluğu gibi semptomlar sorgulanmalıdır. Kuvvet kaybı ve duyu bozukluğu olan hastalarda semptomların
ilerleyici olup olmadığı öğrenilmelidir. Travma öyküsü,
sigara kullanımı, mesleki risk faktörleri (ağırlık kaldırma/taşıma, tekrarlayan gövde eğilme/torsiyon hareketi,
tüm vücut vibrasyon, uzun süre oturma) ve hastanın
özgeçmişinde kortikosteroid ve immünsüpresif ilaç kullanımı, kırık öyküsü, kanser tanısı, diyabet, osteoporoz,
üveit, artrit, inflamatuvar bağırsak hastalığı, diğer siste-
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
mik hastalıkların varlığı ayırıcı tanıda önemlidir [5,6].
Hastanın psikososyal özellikleri de gözden geçirilmelidir. Stres, anksiyete, negatif duygulanım, iş memnuniyeti, aile özellikleri ve hastanın beklentileri prognoz
açısından önemlidir [7,8].
Fizik muayeneye sistemik muayene ile başlanır. Bel
muayenesine standart sıra izlenerek inspeksiyon ve palpasyonla başlanır. Hareket genişliği değerlendirilmesi,
spesifik testler ve alt ekstremitelerin nörolojik muayenesi yapılır. İnspeksiyonda ayırıcı tanıda yardımcı olmamakla birlikte lumbal lordozda artma ya da azalma
izlenebilir, skolyoz saptanabilir. Dermatomal dağılımda
tipik cilt lezyonunun görülmesi zona zoster tanısı için
patognomoniktir. Palpasyonda spinöz prosesler, ligamanlar ve paraspinal kaslar değerlendirilir. Şiddetli ağrı
tümör, kırık ya da infeksiyon düşündürür. Spinöz çıkıntı düzeylerinde farklılık spondilolistezisi akla getirmelidir. Hareket genişliğinde azalma etyolojiden bağımsız
olarak tüm akut bel ağrılı durumlarda saptanmakla birlikte, ağrının fleksiyonda artması disk hernisi, ekstansiyonda artması spinal stenoz lehine yorumlanabilir. Düz
bacak germe testi, Laseque testi, çapraz düz bacak germe testi, femoral sinir germe testi gibi sinir germe testleri lumbal kök basısını işaret eder. Sakroiliyak manevralar ve FABERE testi sakroiliyak ve kalça eklemlerinde
patoloji varlığını değerlendirmek için yapılır. Kalça osteoartritine bağlı ağrı bel ağrısını taklit edebilir. Sinir
kökü basısının varlığı ve seviyesi motor, dermatomal
duyu ve refleks değerlendirmesinden oluşan nörolojik
muayene ile mümkündür. L3 ve L4 kök basısında diz
ekstansiyonunda zayıflık (hasta çömelip kalkamaz),
ayak medialinde sensöriyal kayıp, patella refleksinde
azalma görülür. L4 ve L5 kök basısında ayak ve başparmak dorsifleksörlerinde kuvvetsizlik (hasta topuğu üzerinde yürüyemez) vardır ve ayak dorsumunda hipoestezi görülür. S1 kök basısında ayak ve parmak plantar
fleksörlerinde kuvvetsizlik (hasta parmak ucunda yürüyemez) vardır, ayak lateralinde hipoestezi ve aşil refleksinde azalma saptanır [2,5,6,9,10].
Yeşim Gökçe Kutsal
Ayırıcı tanıda öncelikli konular nelerdir?
Fatma İnanıcı
Non-spesifik bel ağrılarında laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri endike değildir. Radyolojik olarak ortaya konan disk dejenerasyonu, spondilozis, spondilolistezis, spina bifida, transizyonel vertebra, Scheuermann hastalığı, spinal stenoz ve disk herniasyonu gibi
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
patolojiler bel ağrısı yakınmalarının kesin nedeni olmayabilir. Bel ağrısı olan ve olmayan kişilerde yapılan görüntüleme çalışmaları 2 grup arasında saptanan anormallikler açısından fark olmadığını göstermektedir. Bu
nedenle görüntüleme yöntemlerinin klinik semptom
ve bulgularla korelasyonu mutlaka irdelenmelidir [11].
Ancak özellikle acil tedavi gerektiren tümör, infeksiyon,
kauda ekina sendromu ve kırık başta olmak üzere spesifik patolojileri düşündürecek semptom ve bulgular söz
konusu ise uygun laboratuvar ve görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır. Spesifik bel ağrılarının ayırıcı tanısında önemli semptom ve klinik bulgular ile laboratuvar testleri Tablo 1’de özetlenmektedir [12,13].
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrısına yaklaşımda klinik hekimlerin kullanabileceği radyolojik yöntemler nelerdir? Bu yöntemlerin
birbirlerine üstünlük ve zayıflıkları nelerdir?
Kader Karlı Oğuz
Radyoloji bölümlerini çokça meşgul eden bel ağrısı
incelemesinde kullanılan en sık görüntüleme yöntemi
direkt radyografi çalışmalarıdır. Kesitsel çalışmalardan
ince kemik detayı göstermedeki üstünlüğü bilinen bilgisayarlı tomografi (BT), ek olarak günümüzde giderek
daha az klinisyen hekim tarafından talep edilen ve gerçekleştirilen miyelografi (konvansiyonel ya da BT miyelografi) ve disk hastalıkları, kemik iliği lezyonları, paraspinal kas, ligament hastalıklarında ve patofizyolojik değişikliklerin tanımlanmasında yüksek yumuşak doku
rezolüsyonu sayesinde detaylı bilgi sağlayan manyetik
rezonans görüntüleme (MRG) yer alır. Çoğu durumda
1. görüntüleme yöntemi olmayan ve daha çok bazı hastalıklarda primer odak (örn. paratiroid adenomu) ve diğerlerinde sistemik tutulumun gösterilmesi (örn. metastaz taraması) amaçlı kemik sintigrafisi nükleer tıp
bölümlerince gerçekleştirilir. Çok nadir olarak ağrının
diskojenik kökenli olup olmadığının gösterilmesi
amaçlı diskografi de yapılabilir.
Bu tetkiklerin kontrendikasyonları diğer alanlardaki
uygulamalarından farklı değildir. Endikasyon ise ileriki
sorularda detaylı olarak tartışılacaktır. Klasik olarak hayati tehlike olmadıkça ve alternatifsiz kalmadıkça gebe
hastalarda X-ışını içeren tanısal yöntemlerden, özellikle ilk trimestırda ilave olarak MRG’den de kaçınıyoruz.
Tabii kardiyak piller, kohlear implantlar, sinir uyarıcıları kesin kontrendikasyon ve materyali tanımadıkçaaraştırmadıkça anevrizma klipleri, stentler ve kalp kapak protezleri rölatif kontrendikasyon taşır.
183
184
Disk hernisi
%4
%3
Spinal stenoz
%0.04
Kauda ekina sendromu
%4
%0.01
İnfeksiyon (vertebral osteomiyelit,
diskit, epidural apse)
Vertebra kompresyon kırığı
%0.7
Görülme sıklığı
Tümör (metastatik tümörler, miyelom)
Tablo 1. Spesifik bel ağrılarının ayırıcı tanısı
Bel ağrısına eşlik eden ve sıklıkla bel ağrısından
daha şiddetli bacağa yayılan ağrı
Bacakta kuvvetsizlik hissi
Ayakta duyu bozukluğu
Yaş > 65
Psödoklodikasyo
Sıklıkla bilateral bacağa yayılan ağrı
Semptomların > 4 haftadır devam ediyor olması
İleri yaş, kadın hasta
Osteoporoz öyküsü
Spondiloartropati öyküsü
Vertebra kırığı öyküsü
Kortikosteroid kullanım öyküsü
Travma öyküsü
Üriner retansiyon
Dışkı inkontinansı
Her iki bacağa yayılan ağrı
Bacaklarda kuvvetsizlik
Ateş
Üriner veya cilt infeksiyonu öyküsü
Diyabet, intravenöz ilaç veya
ürogenital girişim öyküsü
Yaş > 50
Kanser öyküsü
Açıklanamayan kilo kaybı
İstirahatte ve gece ağrı
4-6 haftadan uzun süren ağrı
Sigara öyküsü
Öykü
Pozitif düz bacak germe testi
Pozitif çapraz düz bacak germe testi
Sinir kökü dağılımına uygun motor, duyu ve
refleks kaybı
Ağrının fleksiyonda azalması
Spinal hassasiyet
Çok seviyeli motor kayıp
Eyer anestezisi
Spinal hassasiyet
Spinal hassasiyet
Fizik muayene
MRG
EMG
MRG
EMG
Direkt radyografi
MRG
ESH
CRP
MRG
ESH
MRG
Laboratuvar/
Görüntüleme
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
Epigastrik ağrı
Bulantı, kusma
Gastrointestinal (pankreatit, kolesistit)
USG
ESH
CRP
Direkt grafi
Sakroiliyak MRG
Laboratuvar/
Görüntüleme
Kostavertebral açı hassasiyeti
USG
ESH
KCFT
USG
IVP
İdrar tetkiki
Abdominal, pelvik ve rektal muayene bulguları USG
Abdominal pulsatil kitle
Abdominal üfürüm
Lomber Schober < 15 cm
Pozitif sakroiliyak eklem manevrası
Göğüs ekspansiyonunda azalma
Fizik muayene
CRP: C-reaktif protein, ENMG: Elektronöromiyografi, ESH: Eritrosit sedimentasyon hızı, KCFT: Karaciğer fonksiyon testleri, USG: Ultrasonografi, MRG: Manyetik rezonans görüntüleme.
Abdominal semptomlar sıktır
Nefrolitiyazis, piyelonefrit
Yaş > 60
Pozisyonla ve istirahatle değişmeyen ağrı
Gece ağrısı
Alt abdominal semptomlar sık görülür
%2
Visseral ağrı
Aort anevrizması
Yaş < 45
Yavaş ve sinsi başlangıç
Ağrının sabaha karşı uykudan uyandırması
Sabah tutukluğu ve ağrısı
Hareketle ağrıda azalma
Entezit veya mono-, oligo-artrit öyküsü
Akut anterior üveit öyküsü
İnflamatuvar bağırsak hastalığı öyküsü
Ailede spondiloartropati öyküsü
Öykü
Pelvik (prostatit, pelvik inflamatuvar hastalık,
endometriyozis)
%0.3
İnflamatuvar bel ağrısı
Görülme sıklığı
Tablo 1. Spesifik bel ağrılarının ayırıcı tanısı (devamı)
Bel a¤r›lar›
185
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
Bazı kliniklerde neredeyse direkt radyografi yerine
istenmeye başlanan MRG pek çok araştırmaya göre aslında hastanın klinik bakımında ve yönlendirilmesinde nihai olarak çok etkili olmaz. Bir çalışmada radikülopatisi olan ve olmayan hastalar karşılaştırıldığında
hastanın zaten göreceği konservatif tedavi sonrasındaki prognozu belirleyen bir faktör bulunamamıştır.
Asemptomatik erişkinlerin %75’ten fazlasında
MRG’de morfolojik anormal bulguların ortaya çıktığı
bilinmektedir [14,15]. Ayrıca büyük ekstrude disk hernilerinin 4-6 haftalık konservatif tedavi sonrasında ya
da 6 ay içerisinde küçüldüğü ya da kaybolduğu bilinirse çoğu MRG incelemesinin yersiz olduğu açıklık kazanacaktır [16,17].
Yeşim Gökçe Kutsal
Görüntüleme ne zaman ivedi yapılmalıdır?
Kader Karlı Oğuz
Direkt radyografilerde değerlendirilebilen dejeneratif hastalık ve stenoz varlığında, hatta klinik olarak radikülopatisi olan disk herniasyonlarında kesitsel görüntülemeye (BT, MRG) ihtiyaç yoktur. Kırk yaşını geçmiş
çoğu asemptomatik bireyde dejeneratif spinal bulguların varlığı bu konudaki tüm çalışmaların en büyük kısıtlayıcı faktörüdür. Ancak klasik siyatalji ve bel ağrısı
tablosunda kesitsel incelemede bulguların hasta ve hekim tarafından bilinmesi uygulanacak tabloyu çok çok
nadir durumlar dışında etkilememektedir [18]. Bunun
yerine aşağıdaki durumlarda görüntüleme talebi medikal harcamaları, zaman ve para kaybını azaltacağı gibi
zaten çoğu asemptomatik bireyde mevcut anormal
morfolojik bulgular nedeniyle klinisyeni de gereksiz bir
karmaşanın içine sürüklemez.
1. Klinik ve laboratuvar bulguların infeksiyon ya da
maligniteyi desteklediği durumlarda (bilinen primer tümörü veya yakın zamanda geçirilmiş kemik infeksiyonu olan ya da insan immünyetmezlik virüsü (HIV) pozitif, transplantlı, immünsüpresif hastalarda),
2. Konservatif tedaviye cevap vermeyen okült sırt
ağrısı durumlarında,
3. Progresif nörolojik defisit varlığında,
4. Majör bir travma ya da osteoporotik bireyde minör travma varlığında,
5. Yapılacak girişimin gerekliliğinin değerlendirilmesi, anatomik detay ve klinik ile ilişkili seviyenin belirlenmesi amacıyla cerrahi öncesi kesitsel görüntüleme
gereklidir [19].
186
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrılarında temel tedavi ilkeleri nelerdir?
Fatma İnanıcı
Spesifik bel ağrısında tedavi altta yatan patolojik sürecin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Nonspesifik bel
ağrılarının tedavisinde amaçlar ağrıyı ortadan kaldırılmak, fonksiyonel aktiviteyi ve iş kapasitesini korumak,
ağrıyla başa çıkma stratejilerini geliştirmek, özürlülüğü
önlemek ve kronik ağrı gelişimine engel olmaktır.
Nonspesifik akut ve subakut bel ağrısında tedavinin
ilk basamağı hastanın bilgilendirilmesi ve eğitimidir.
Ağrıdan korkma ve kaçınma davranışını ortadan kaldırmaya yönelik bilgilendirme eğitimi verilmelidir. Hastalara verilecek eğitim broşürleri yardımcıdır [20]. Eğitim
programının etkili olması için hastanın bireysel endişeleri giderilmeli, fiziksel aktivite kapasitesini geliştirmeye yönelik hastaya özel programlar verilmeli ve ergonomik faktörler konusunda bilgilendirilmelidir. Hastaya
uzun süren istirahatten kaçınması ve aktif kalması
öğütlenmelidir [4]. Bu yaklaşımlar ağrının azaltılması,
fonksiyonun korunması ve kronikleşmenin önlenmesinde en etkili yöntemlerdir [1,21-23].
Akut dönemde ağrının azaltılmasında lokal sıcak
uygulamalarından yararlanılabilir [24]. Farmakolojik
tedavide parasetamol ilk kullanılacak ilaçtır. Düzenli
aralıklarla kullanılmalı ve hepatotoksik yan etki riski
göz önüne alınarak günlük 3 g aşılmamalıdır. Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar hem akut hem de kronik
bel ağrısında kısa süreli semptomatik yarar sağlamaktadır [25]. Yüksek yan etki potansiyelleri nedeniyle,
özellikle yaşlı hastalarda renal ve kardiyovasküler riskleri dikkate alınmalı, gerekli durumlarda gastrointestinal sistemi koruyucu ilaçlarla birlikte reçete edilmelidir [12].
Kas gevşetici ilaçların akut nonspesifik bel ağrısı tedavisindeki yeri tartışmalıdır. Benzodiazepinler, tizanidin, klorzoksazon gibi kas gevşetici ajanların kısa süreli
ağrı kontrolünde plasebodan etkili oldukları saptanmakla birlikte analjezik ilaçlara üstün olup olmadıkları
konusunda yeterli çalışma bulunmamaktadır [9]. Santral etkili kas gevşeticiler bağımlılık, sedasyon, düşme
riskinin artması gibi yan etkileri nedeniyle çok dikkatli
kullanılmalıdır [26,27].
Parasetamol ya da nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlarla kontrol altına alınamayan, şiddetli ve hastanın
fonksiyonel aktivitesini belirgin düzeyde kısıtlayan
akut nonspesifik bel ağrılarında opioid analjezikler ya
da tramadol kullanımına ihtiyaç duyulabilir. Bu ilaçlaHACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
rın kullanımında yan etki riski ve bağımlılık potansiyeli çok dikkatle değerlendirilmeli ve kısa süreli kullanıma izin verilmelidir [28].
Akut dönemde bele yönelik spesifik egzersizler verilmemelidir. Fiziksel uygunluk (fitness) egzersizleri esneklik, kas güçlendirme, koordinasyon, dayanıklılık ve aerobik egzersizlerinden oluşmalıdır. Hastaya özel olarak
planlanmalı, süre ve yoğunluğu basamaklı olarak artırılmalı ve günlük 30 dakikalık seanslar şeklinde uygulanmalıdır. Ancak egzersiz tedavisine başlamak için ideal
zaman konusunda fikir birliği bulunmamaktadır [29].
Nonspesifik akut bel ağrılı hastalarda epidural steroid enjeksiyonu, traksiyon, elektroterapi, masaj gibi uygulamaların etkili olmadığı bildirilmektedir [30]. Ancak
Assendelft ve arkadaşları tarafından yapılan bir metaanalizde ehliyetli kişiler tarafından uygulanan manipülatif tedavinin kısa süreli ve orta derecede yararlı olduğu saptanmıştır [31].
Akut ve subakut dönemde hastalar kronik bel ağrısı riskleri açısından değerlendirilmelidir. Kronik bel ağrısı riski taşıyan hastalar monoterapilerden yarar görmemektedir. Bu hastalarda tercihan yoğun multidisipliner rehabilitasyon yaklaşımlarına ihtiyaç bulunmaktadır [32].
Kronik bel ağrılarının farmakolojik tedavisinde parasetamol, nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar ve opioidlerin yanı sıra, antidepresan etkilerinden bağımsız
olarak analjezik etkileri kanıtlanmış olan trisiklik ajanlar sıkça kullanılmaktadır [33,34]. Antidepresan ilaçların analjezik etkilerinin yanı sıra, sedasyon yaparak ağrıya bağlı uyku bozukluğunun tedavisinde sinerjistik
yarar sağladıkları bildirilmektedir. Ancak yeni yayınlanan bir meta-analizde kronik bel ağrısında trisiklik antidepresanların plaseboya üstün olmadıkları sonucuna
varılmıştır [35].
Epidural steroid enjeksiyonları kronik bel ağrılarında etkisiz bulunmuştur. Faset eklem enjeksiyonlarının
etkinliği konusunda ise çelişkili sonuçlar bildirilmektedir [33,34].
Kronik bel ağrılarının tedavisinde sık kullanılan fiziksel modaliteler sıcak ve soğuk uygulamalar, traksiyon, ultrason, lazer, interferansiyel akım ve diatermidir.
Bu uygulamaların etkinlikleri konusunda çelişkili yayınlar bulunmaktadır [27,34]. Ancak transkütanöz
elektrik stimülasyonu ve akupunkturun etkisiz olduğu
bildirilmektedir. “Biofeedback”, ağrı üzerinde belirgin
etkisi olmamakla birlikte relaksasyon ve uyku bozukluğunun giderilmesi açısından destekleyici bir tedavi
yöntemidir [34].
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
Kronik bel ağrılarının tedavisinde önerilen multidisipliner rehabilitasyon yaklaşımları ağrıyı kontrol altına almayı, fonksiyonel kısıtlığı ortadan kaldırmayı, işe
özürlülüğünü engellemeyi ve yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemekte, aynı zamanda hastaların sağlık kuruluşlarına başvurma sıklığını azaltarak hastalığın ekonomik maliyetini azaltmayı amaçlamaktadır. Multidisipliner yaklaşımlar hasta eğitimi ve egzersiz tedavisinden oluşan bel okullarını, stres ve anksiyete kontrolü
amaçlı psikoterapiyi, ağrı davranışını ortadan kaldırmaya yönelik bilişsel-davranışsal tedaviyi, sosyal ve mesleki danışmanlık, “biofeedback” ve relaksasyon tekniklerini kapsamaktadır [35-37]. Hastaya özel tedavi planlanması, egzersiz tedavisinin germe, güçlendirme programlarını içermesi ve uzman gözetiminde yaptırılması
tedavi başarısını artırmaktadır [27,34].
Sonuç olarak, nonspesifik akut ve kronik bel ağrılarında tedavi yaklaşımları çeşitlilik göstermektedir ve bu
yaklaşımların etkileri ve maliyet-etkinlik konularında
çelişkili veriler bulunmaktadır. Tablo 2’de akut ve kronik bel ağrılarında önerilen tedavi yaklaşımları özetlenmektedir. Kronik bel ağrısı tedavisinde 200’ün üzerinde
tedavi yönteminin kullanıldığı, etkin tedavi konusunda son 10 yılda çok yol alınmadığı ve hala kanıta dayalı tedavi yaklaşımı konusunda verilerin yetersiz olduğu
vurgulanmaktadır.
Yeşim Gökçe Kutsal
Preoperatif ve postoperatif tercih edilecek görüntüleme yöntemleri nelerdir ve bu dönemlerde görüntülemede dikkat edilecek unsurlar nelerdir?
Kader Karlı Oğuz
Preoperatif ve postoperatif değerlendirmede MRG
üstün yöntemdir. Ancak özellikle faset artriti, osteofitozis durumlarında BT incelemesi kemik değerlendirme,
stenoz cerrahisi öncesi lateral reses, nöral foramen çapı,
interpedinküler mesafe ölçümleri için BT uygun olur.
Enstrümantasyon yapılmış cerrahi sonrasında enstrüman pozisyonlandırılması için BT tercih edilir. Özellikle spinal kordun incelenmesi gereken durumlarda,
oluşturduğu çok yoğun artefakta rağmen turbo spineko gibi daha zayıf manyetik duyarlılığı olan tekniklerin seçimi ile gerçekleştirilecek MRG doğru yöntem
olur. Erken postoperatif dönemde hasta sorunsuz ise ve
elde komplikasyon bulgusu yoksa görüntülemeye gerek
yoktur. Ancak hastanın ağrısının cerrahi sonrasında düzelmemesi ya da ağırlaşması, yeni kök basısı bulgularının ortaya çıkması ya da infeksiyona, araknoidite ait
187
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
Tablo 2. Nonspesifik akut ve kronik bel ağrısı tedavisi yaklaşımları
Akut bel ağrıları
Kronik bel ağrıları
Etkinliği belirgin veya orta düzeyde kanıt içeren yaklaşımlar:
• Hastanın bilgilendirilmesi ve eğitim kitapçıkları
• Hastanın aktif tutulması
• Parasetamol
• Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar
• Kas gevşetici ilaçlar
• Kısa süreli opioidler ve tramadol
• Spinal manipülasyon
• Hastaya özel planlanmış egzersiz tedavisi
• Yoğun multidisipliner rehabilitasyon yaklaşımları
(bilişsel-davranışsal tedaviler + egzersiz + farmakoterapi +
relaksasyon teknikleri)
• Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar
• Kısa süreli opioidler ve tramadol
Etkileri konusunda yeterli veri bulunmayan ya da çelişkili sonuçlar bildirilen yaklaşımlar:
• Sıcak, soğuk, ultrason, diyatermi,
• Faset eklem enjeksiyonları
lazer gibi fizik tedavi modaliteleri
• Antidepresan
• Sıcak, soğuk, ultrason, diyatermi, lazer gibi fizik tedavi modaliteleri
• EMG “biofeedback”
• Bel okulları
Etkisiz olduğu kanıtlanan yaklaşımlar:
• Spesifik bel egzersizleri
• Traksiyon
• Epidural enjeksiyonlar
Zararlı ve kaçınılması gereken uygulamalar:
• Yatak istirahati
• Bel ortezleri
bulguların belirmesi durumunda MRG yapılmalıdır. Erken dönemde rezidü disk herniasyonu, disk sekestrasyonu, yanlış seviye cerrahisi, hematom vb. MRG ile aydınlatılabilir.
Postoperatif MRG incelemesinde Gadolinyum şelatları içeren kontrast maddelerin intravenöz yoldan kullanılması gerekir. Bu özellikle sekestre disk hernisi, protrude disk ve granülasyon dokusunun ayırımı gerekliliğinde, infeksiyon olgularında çok büyük önem taşır [38].
Vertebral kemik iliği lezyonlarında çok dikkat edilmesi gereken bir nokta da kontrast sonrası bir lezyonun
postkontrast görüntülemede T1A’da gölgelendiği düşünülürse postkontrast T1A incelme yağ baskılı elde edilmelidir. Ayrıca epidural kitle ile hiç kontrast tutmayan
disk materyalinin ayırımı mümkün olur. Metastaz taramasında ise eşlik eden yumuşak doku yoksa sagittal
STIR ve T1A inceleme kemik iliğinin doğal yağlı lezyonlarla oluşturduğu kontrasttan metastatik lezyonları daha kolay yakalamak mümkündür, ayrıca kontrast madde kullanmaya gerek yoktur.
Yeşim Gökçe Kutsal
Kompresyon fraktürlerinde benign ya da malign,
akut ya da kronik ayırıcı tanısında hangi radyolojik
yöntemler faydalı olur ve ayırıcı tanı nasıl yapılabilir?
188
• Traksiyon
• Epidural enjeksiyonlar
• Transkütanöz elektriksel sinir stimülasyonu
• Akupunktur
• Yatak istirahati
• Bel ortezleri
Kader Karlı Oğuz
Vertebraların kompresyon fraktürlerinde osteoporotik kollaps ya da tümöral kemik iliği replasmanına sekonder ayırımı MRG ile yapılabilir. Kronik durumlarda
tipik olarak tümör dışı olgularda kemik iliği intensitesi
korunurken, tümöral olgularda kemik iliği sinyali değişir. Bu durumlardan ilkinde söz konusu vertebra sinyali diğer vertebralarınkine benzerken, 2. durumda farklıdır. Aynı nedenle akut dönemde ödem vertebra kemik
iliği sinyalini değiştireceğinden tümöral yumuşak doku
da eşlik etmiyorsa bazen ayırıcı tanı zor olabilir. T1ağırlıklı görüntülemede düzgün konturlu ödeme ait düşük sinyalli bant korunmuş kemik iliği bandına komşuparalel izlenir [39].
Yeni geliştirilmiş tekniklerden difüzyon görüntüleme benign ve patolojik kompresyon kırıklarını ayırmada kullanılmaya başlanmıştır. Bu tekniğin uygulaması
beyine göre daha farklı teknikler gerektirdiğinden her
cihazda yapılmamaktadır. Bu incelemede benign
kompresyonlarda vertebra kemik iliği diğerlerine benzerken, patolojik kırıklarda artmış sinyal intensitesi difüzyon kısıtlılığı gösterir, ancak bu konuda da çelişkili
makaleler literatürde belirdiğinden daha destekleyici
çalışmalara gerek vardır [40,41].
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
Yeşim Gökçe Kutsal
Bir kez görüntülemesi yapılmış olan ve bel ağrısı yakınması olan bir hastada radyolojik izlem nasıl olmalıdır?
Kader Karlı Oğuz
Bel ağrısı yakınması olup, 4-6 hafta süren konservatif tedaviye dirençli hastaya yapılmış MRG incelemesi
ağrının nedenini açıklıyor ve fizik muayene bulgularıyla uyumluluk gösteriyorsa spesifik nedene yönelik tetkik ve tedaviye geçilir. Örneğin; rahatsızlık disk protrüzyonu kaynaklı ise cerrahi endikasyonları da karşılıyorsa cerrahi tedavi ya da infeksiyon bulguları tabloda
ağırlıklı ise spesifik ajanı bulmaya ve ardından ajana
özel tedavi, metastatik lezyonlar ise primer odağın araştırılması gibi.
Konservatif tedavi sonrası hastanın semptomlarında düzelme varsa yeni bir tetkike genellikle gerek yoktur. Bel ağrısı tekrarlarsa da genellikle ilk kez olduğundaki gibi yol izlenir.
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrılarının prognostik özellikleri nelerdir?
törleri stres, depresif duygulanım, somatizasyon, pasif
başa çıkma stratejisi ve korku-kaçınma davranışıdır. İşle ilişkili risk faktörleri iş memnuniyetinin düşük olması, işe dönüşte iş yoğunluğunu azaltma olanağının bulunmaması ya da günlük iş programının 2/3 süresinde
taşıma/kaldırma ile ilişkili işin varlığıdır [7,46,47].
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrısında cerrahi yaklaşım ne zaman gerekli olabilir?
Ahmet Alanay
Bu sorunun yanıtı bel ağrısının nedenine bağlı olarak değişir. Bel ağrısı ve beraberinde bacak ağrısı yapabilecek en sık görülen hastalıkları dejeneratif disk hastalıkları, disk herniasyonu, dar kanal ve bel kayması
(spondiloliztezis) olarak 4 grupta toplarsak; dejeneratif
disk hastalığı bel ağrısının en sık nedenlerinden birisidir [48]. Genellikle konservatif tedaviye cevap verir. Dejeneratif disk hastalığında cerrahi, yoğun konservatif
tedaviye cevap vermeyen hastalarda endike olabilir.
Konservatif tedavinin yetersiz olduğuna kanaat getirmek için sürenin ne kadar olması gerektiği konusunda
bir konsensus yoktur. Genellikle en az 6 ay tedaviye cevap vermeyen hastalarda cerrahi tedavi önerilir.
Fatma İnanıcı
Akut bel ağrılı hastaların sadece %25-30’u doktora
başvurmaktadır [42]. Atakların büyük oranda kendiliğinden iyileştiği bildirilmektedir. Akut ağrıların %3060’ı 1 hafta içinde, %60-90’ı 6 hafta içinde, %95’i 12
haftada gerilemektedir [6,43]. İlk 1 ay içinde ağrının
başlangıç şiddetine göre %12-84 (ortalama %58), fonksiyonel kısıtlılığın %33-83 (ortalama %58) oranında
azaldığı saptanmıştır. Hastaların %68-86’sı (ortalama
%84) 1 ay içinde, %90’ı 2 ay içinde işe geri dönmektedir [5,44]. İlk 3 ay içinde rekürrens sıklığı %26, 6 ay
içinde %40, 1 yıl içinde %73, 3 yıl içinde %84 oranlarında bildirilmektedir [45]. Doktora başvuran bel ağrılı
hasta grubunda 1 yıl sonra %35-80 ağrının çeşitli şiddette halen devam ettiği saptanmıştır, %20 hasta aktivite kısıtlılığı bildirmektedir, ancak bu grupta ileri düzeyde özürlülük oranı %10 civarındadır [5,43-45].
Bel ağrılarının kronikleşmesi kişisel, psikososyal ve
mesleki/iş yeri ile ilişkili faktörlerin bir arada rol oynadığı oldukça kompleks bir süreçtir. Bu süreçte yer alan
psikolojik faktörlerin önemi konusunda giderek daha
fazla kanıt ortaya konmaktadır [12]. Kişisel risk faktörleri obezite, düşük eğitim düzeyi, başlangıç ağrı ve özürlülük düzeyinin yüksek olmasıdır. Psikososyal risk fak-
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
Yeşim Gökçe Kutsal
Bel ağrısının dejenere diske bağlı olduğu nasıl ortaya konabilir ve dejenere disk hastalığı tedavisinde uygulanan cerrahi yöntemler nelerdir?
Ahmet Alanay
Cerrahi tedavi seçimindeki en önemli zorluklardan
birisi ağrı kaynağının dejenere disk olduğunu gösterebilmektir. MRG bize diskin dejenerasyonunu ve dejenerasyon ciddiyetini çok iyi gösterir. Ancak dejenere diskin ağrıya neden olup olmadığını gösteremez. Bunun
için elimizdeki en geçerli yöntem diskografi ile yapılan
provokasyon testidir. Ne yazık ki bu testin spesifisitesi
ve sensitivitesinin oldukça düşük olduğu bilinmektedir
[56]. Bu nedenle bel ağrısı ve bunu açıklayabilecek dejenere diski olan hastalarda cerrahi endikasyon son derece titiz bir değerlendirme ve tüm konservatif yöntemler denendikten sonra konulmalıdır.
Altın standart tedavi dejenere disk seviyesine füzyon uygulanmasıdır. Bu enstrümantasyonlu veya enstrümantasyonsuz posterior veya anterior füzyon şeklinde uygulanabilmektedir. Ancak son yıllarda genel eği-
189
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
lim kombine anterior ve posterior enstrümantasyonlu
füzyon uygulanmasıdır. Bu şekilde hem füzyon şansı
artırılmakta hem de dejenere disk boşaltılıp yerine yapısal bir destek (strut greft veya kafesler) konarak ağrı
kaynağı olan disk tamamen temizlenmektedir [49].
Füzyon tedavisinin en önemli dezavantajı o segmentte hareketin yok edilmesidir. Eğer birkaç seviyede
dejenere disk nedeniyle füzyon uygulanacak olursa bu
önemli miktarda lomber hareket kısıtlılığı yaratabilir.
Bu hareket kısıtlılığı, yaşam kalitesini etkileyebilir; ayrıca komşu sağlam segmentlerde aşırı hareket ve yük paylaşımına neden olarak dejenerasyona yol açabilir [50].
Oldukça sık görülen bu istenmeyen etki nedeniyle son
yıllarda geliştirilen bir alternatif yöntem artifisyel disk
protezleridir. Disk protezi intervertebral diskin eksizyonu sonrası araya konan hareketli yapılardır. Füzyona
olan üstünlüğünü hareketin ve yük paylaşımının devam etmesidir. Böylelikle komşu segment dejenerasyonunun önleneceği düşünülmektedir.
Artifisyel disk protezlerinin endikasyonu ve kontrendikasyonları iyi belirlenmelidir. Genç yaştaki hastalarda konservatif tedaviye cevap vermeyen, disk dejenerasyonu ve/veya herniasyonuna bağlı bel ağrısı tipik
endikasyondur. Ön koşullar ise disk yüksekliğinin
%50’den fazla azalmaması, faset eklemlerde dejenerasyon olmamasıdır. Anterior girişimle yapıldığı için daha
önce batın operasyonu geçiren hastalar da rölatif kontrendikasyon mevcuttur [51]. Lomber disk protezleri
özellikle Avrupa ülkelerinde 10 yıldan fazla bir zamandır kullanılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri
(ABD)’nde ise bazı disk protezleri henüz yeni “Food and
Drug Administration (FDA)” onayı almıştır. Sonuçlar
tartışmalıdır ve literatürde mevcut yayınlardan protez
başarısı konusunda kesin bir sonuç çıkarmak mümkün
değildir. En büyük problem ise revizyon cerrahisinin
batında oluşan yapışıklıklar nedeniyle güç olmasıdır.
Ancak henüz emekleme döneminde sayılacak bu tekniğin önümüzdeki yıllarda altın standart olabileceği düşünülmektedir.
Yeşim Gökçe Kutsal
Disk yerine geçecek diğer materyaller ve biyolojik
tedaviler konusundaki görüşler nelerdir?
Ahmet Alanay
Disk dokusunun içine yerleştirilebilen ve nükleus
pulposusu replase eden materyaller konusunda da
mevcut literatür kesin bir sonuç çıkarmak için yeterli
değildir.
190
Biyolojik tedavi dejenere diskin içine büyüme faktörleri (BMP-2, BMP-7) enjekte edilerek rejenerasyonun
sağlanması esasına dayanır. Hayvan çalışmalarında bu
proteinler aracılığıyla rejenerasyonun başladığı ve
kontrol gruplarıyla karşılaştırılınca dejenerasyonun daha yavaş bir seyir izlediği gösterilmiştir [52]. Ancak bu
etkinin asıl şikayet olan ağrıyı nasıl etkileyeceği bilinmemektedir. Biyolojik tedavi insan çalışmaları ABD’de
bazı kliniklerde uygulanmaya başlanmıştır. Biyolojik tedavinin disk dejenerasyonun tedavisinde uygun yöntemlerden biri olacağı düşünülmektedir.
Yeşim Gökçe Kutsal
Spinal dar kanala cerrahi yaklaşım nasıl olmalıdır?
Ahmet Alanay
Dar kanalın bilindiği gibi en sık bulguları bel ağrısı
ve nörojenik kladikasyondur. Hastaların özellikle bacak
ağrısına bağlı uzun mesafe yürüyememeleri en sık rastlanan şikayettir. Bel ağrısı bel ve kalçaya yayılan ağrı
şeklinde ortaya çıkar ve bu ağrı spinal kanal içinde sinir
sıkışmasına bağlı olabileceği gibi, disk dejenerasyonu,
faset eklem dejenerasyonu, dejeneratif skolyoz ve instabiliteye bağlı olabilir. Dar kanal da özellikle yürüme
mesafesinin fazla kısıtlanmadığı hafif ve orta şiddetteki
olgularda konservatif yöntemler denenebilir. Ancak şiddetli vakalarda ve beraberinde nadir olarak nörolojik
defisit, kauda lezyonu olan hastalarda cerrahi tedavi gereklidir [53].
Cerrahide asıl amaç basıya uğrayan sinirlerin dekompresyonudur. Bu açık cerrahi veya mikrocerrahi
yöntemler ile uygulanabilir. Ayrıca özellikle L5-S1 seviyesi üzerinde basılarda, komorbid hastalıklar nedeniyle
genel anestezi altında uzun süreli cerrahi uygulanamayacak yaşlı hastalarda, interspinöz distraksiyon cihazlarının uygulanması son yıllardaki yeniliklerden birisidir.
Bu cihazlar lokal anestezi ile minimal invaziv bir yaklaşımla uygulanabilmektedir [54].
Lomber spinal dar kanal da dekompresyon ile birlikte spinal füzyon uygulanması konusunda literatürde
önemli bir fikir ayrılığı olduğu görülür. Diğer bir tartışma ise füzyon uygulamasının enstrümantasyonlu veya
enstrümantasyonsuz uygulanmasıdır. Bu konuda genel
fikir özellikle bel ağrısının bacak ağrısı kadar ön planda
olduğu hastalarda, spinal instabilitesi olan hastalarda,
ciddi dejeneratif skolyozu olan hastalarda ve konjenital
dar kanalı olup agresif dekompresyon gerekliliği olan
hastalarda füzyonun eklenmesi şeklindedir [53,54].
Cerrahi sonrasında; hastaların özellikle nörojenik kla-
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
dikasyon şikayetlerinde önemli bir iyileşme beklenir.
Özellikle semptomları 1 yıldan az süren hastalarda bu
başarı oranı daha yüksektir. Cerrahi başarıyı etkileyen
diğer önemli noktalar ise cerrahi dekompresyonun yeterliliği, geniş dekompresyon yapılmış ve iyatrojenik
spinal instabilite yaratılmışsa füzyon eklenmesi ve postoperatif rehabilitasyondur.
Yeşim Gökçe Kutsal
Lomber disk herniasyonu ve uygulanan cerrahi
yöntemler nedir?
Selçuk Palaoğlu
Lomber disk herniasyonu başlıca 3 ayrı yerleşim
gösterir:
1. Posterolateral herniasyon: En sık görülen biçimdir ve mesafeden geçmekte olan sinir köküne basar.
2. Santral disk herniasyonu: Kanalı ciddi olarak daraltabilir ve kauda ekuina köklerine basarak çok ciddi
sfinkter sorunları yaratabilir.
3. Far lateral disk herniyasyonu: Kanalın dışındaki
disk herniasyonudur ve mesafeden çıkmakta olan sinir
köküne basar.
Lomber disk herniasyonlarında cerrahi endikasyonları özet olarak şöyle sırayabiliriz:
1. Geçmeyen ağrı,
2. İleri veya ilerleyen nörolojik kayıp,
3. Kauda ekuina belirti ve bulguları. Özellikle kauda
ekuina basısını acil cerrahi olarak da düşünmek gerekir.
Lomber disk herniasyonlarında bugün için en sıklıkla uygulanan cerrahi yöntemler:
1. Mikrolomber diskektomi,
Yeşim Gökçe Kutsal
Lomber dejeneratif spondilolistezisin cerrahi tedavisi nedir?
Selçuk Palaoğlu
Lomber dejeneratif spondilolistezis posterior nöral
arkın sağlam olduğu durumlarda bir omurganın diğeri
üzerinde kaymasıdır. Bu kayma disk ve faset eklemlerinin dejeneratif değişikliklerine bağlıdır. Bu kaymaya ek
olarak faset eklemi ve ligamanlarda hipertrofik değişiklikler görülür. Bütün bu süreç sonunda spinal kanal ve
iki taraflı nöral foramenlerde daralma gelişir. Hastaların
en önemli yakınmaları; bel ağrısı, nörojenik kladikasyon ve radiküler belirti ve bulgulardır. Sadece bel ve/veya bacak ağrısı olan hastalarda en önemli sorun azalmış
yaşam kalitesidir. Hastanın yakınmaları, bulguları ve
yaşam kalitesi tedavinin planlanmasında önemlidir.
Konservatif yaklaşım ve fizik tedavi başlangıç durumunda ve hafif olgularda öncelikli seçeneklerdir. Cerrahi tedavide ise asıl amaç sinir yapılarının çok etkin bir
biçimde dekompresyonudur. Olguların durumuna göre
cerrahi tedaviye füzyon ve enstrümantasyon da eklenebilir. Füzyon disk aralığına (anterior) ve posterolateral
yapılabilir. Aynı şekilde disk aralığına füzyon amaçlı
enstrüman yerleştirilebilir. Genel olarak cerrahi tedavi
sonuçları konservatif yaklaşımlara göre daha yüz güldürücüdür [57]. Ancak uzun dönemli izlemlerde komşu
segmentlerde de dejeneratif değişiklikler olabileceğini
bilmemiz gerekir.
Yeşim Gökçe Kutsal
Lomber dejeneratif skolyozda ve lomber istmik
spondilolisteziste cerrahi tedavi uygulamaları nelerdir?
2. Endoskopik diskektomidir [55,56].
Cerrahinin amacı hastanın disk herniasyonuna bağlı sinir basısını ortadan kaldırmak ve yaşam kalitesini
hastalık öncesi dönemine hızlı bir biçimde kavuşturmaktır. Her iki yöntemde de ameliyatın giriş yolu bedene en az hasar verecek biçimdedir ve postoperatif dönemde hastanın daha erken sürede eski yaşam kalitesine kavuşmasını sağlamaktadır. Özellikle kanal içerisindeki girişimlerde mikrolomber diskektomi daha avantajlıdır. Buna karşılık far lateral disk herniasyonlarında
endoskopik diskektomi daha ön plana çıkmaktadır. Uygun ve iyi seçilmiş olgularda cerrahi tedavi %90’ın üzerinde başarı sağlar. Özellikle radiküler ağrı daha kolay
iyileşmektedir. Bel ağrısı ise postoperatif dönemde uzun
süre sürebilmektedir. Bunun için rehabilitasyon programları çok önemli yer tutmaktadır.
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
Selçuk Palaoğlu
Erişkinlerde özellikle 50 yaş üzerinde görülen ve bel
ağrısının sık nedeni olan bir patolojidir. Dejeneratif
omurgada diskin asimetrik değişikliği ve faset eklemlerinin hipertrofisi ve yetersizliği ile omurgada her yöne
deformite oluşabilir. Ayrıca omurgada listezis ve osteoporotik çökme kırıkları da görülebilir. Özellikle ayakta
ve hareket halinde görülen bel ağrısının nedenidir. Tedavi, hastanın yakınmaları ve radyolojik bulgularına
göre belirlenir. Cerrahi tedavi; dekompresyon, füzyon
ve enstrümantasyon olarak özetlenebilir [58]. Lomber
istmik spondilolisteziste ise etyoloji genel olarak bilinmemesine karşın ailevi eğilim oldukça büyük bir oranı
tutmaktadır. Olguların büyük çoğunluğunda pars de-
191
Gökçe Kutsal, ‹nan›c›, Karl› O¤uz, Alanay ve Palao¤lu
fekti vardır. En sık görüldüğü seviye L5-S1’dir. Tedavide
öncelikle konservatif yöntemler denenmelidir. Bu tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu durumlarda cerrahi
tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi tedavi füzyon ve enstrümantasyondur. Radiküler bulguların olduğu durumlarda sinir köklerine dekompresyon yapılmalıdır [59].
Yeşim Gökçe Kutsal
Başarısız bel cerrahisi sendromu nedir?
Selçuk Palaoğlu
Lumbosakral spinal cerrahi sonrası bel ve/veya radiküler ağrının sürmesine başarısız bel cerrahisi sendromu denir. Özellikle dejeneratif hastalıklarda preoperatif dönemde hasta seçimi ve en uygun tedavi ve
yöntemin belirlenmesi ve uygulanması çok önemlidir.
Bu grup hastalarda uzun bir süre konservatif tedavi
yöntemlerinin uygulanması gerekir. Cerrahi tedavi
çok basit bir dekompresyon olabileceği gibi füzyon ve
enstrümantasyon da olabilir. Omurga ve omurilik cerrahisinde revizyon cerrahisinin morbiditesinin ilk
ameliyatlara göre çok daha fazla olduğunu unutmamak gerekir [60].
Yeşim Gökçe Kutsal
Tüm bireyler toplum içinde aktif olma ve üretme
şansına ve hakkına sahip olmalıdır. Bu anlamda özellikle genç erişkin popülasyonda ciddi iş gücü kaybına neden olan bel ağrılarını multidisipliner anlamda; kapsamlı olarak ve derinlemesine irdeleyen araştırmalara
gereksinim duyulmaktadır. Her tıbbi sorun ve uygulamanın ayrıcalıkları vardır ve sorunlara çözüm üretme
noktasında değişik uzmanlık dallarının sadece kendi
bilgi ve deneyimleri değil, ayrıca bunların çok yönlü
paylaşımı da hem akademik yaşama, hem de hastalara
sunulan sağlık hizmetine olumlu yansıyacaktır.
6.
Carragee EJ, Hannibal M. Diagnostic evaluation of low back
pain. Orthop Clin North Am 2004; 35:7-16.
7.
Tulder MW van, Koes B, Bombardier C. Low back pain. Best
Pract Res Clin Rheum 2002; 16:761-75.
8.
Airaksinen O, Brox JI, Cedrashi C, et al. European guidelines for the management of chronic nonspecific low back
pain. Eur Spine J 2006; 15:192-300.
9.
Başgöze O. Bel muayenesi. Beyazova M, Gökçe-Kutsal Y,
editörler. Ankara: Güneş Kitabevi, 2000; 337-45.
10. Kinkade S. Evaluation and treatment of acute low back pain. Am Fam Physician 2007; 75:1181-8.
11. Van Tulder MW, Assendelft WJ, Koes BW, Bouter LM. Spinal radiographic findings and nonspecific low back pain. A
systematic review of observational studies. Spine 1997;
22:427-34.
12. Chou R, Qaseem A, Snow V, et al. Diagnosis and treatment
of low back pain: a joint clinical practice guideline from
the American College of Physicians and the American Pain
Society. Ann Int Med 2007; 147:478-91.
13. Negrini S, Giovannoni S, Minozzi S, et al. Diagnostic therapeutic flow-charts for low back patients: the Italian guidelines. Eur Medicophys 2006; 42:151-70.
14. Jensen MC, Brant-Zawadzki MN, Obuchowski N, et al.
Magnetic resonance imaging of the lumbar spine in people without back pain. N Engl J Med 1994; 331:69-73.
15. Boden SD, Davis DO, Dina TS, Patronas NJ, Wiesel SW. Abnormal magnetic resonance scans of the lumbar spine in
people without back pain. J Bone Joint Surg Am 1990;
72:403-8.
16. Saal JA, Saal JS, Herzog RJ. Natural history of lumbar intervertebral disc extrusions treated nonoperatively. Spine
1990; 15:683-6.
17. Bush K, Cowan N, Katz DE, Gishen P. The natural history
of sciatica associated with disc pathology: a prospective
study with clinical and independent radiologic follow-up.
Spine 1992; 17:1205-12.
18. Modic MT, Obuchowski NA, Ross NS, et al. Acute low back
pain and radiculopathy: MR imaging findings and their
prognostic role and effect on outcome. Radiology 2005;
597-604.
19. Weber H, Holme I, Amlie E. The natural history of acute sciatica with nerve root symptoms in a double-blind placebocontrolled trial evaluating the effect of piroxicam. Spine
1993; 18:1433-8.
20. Hagen KB, Hilde G, Jamtvedt G, Winnem M. Bed rest for
acute low-back pain and sciatica. Cochrane Database Syst
Rev 2004; CD001254.
Kaynaklar
1.
Koes BW, van Tulder MW, Thomas S. Diagnosis and treatment of low back pain. BMJ 2006; 332:1430-4.
2.
Hazard RG. Low-back and neck pain diagnosis and treatment. Am J Phys Med Rehabil 2007; 86(Suppl):59-68.
3.
Deyo RA, Weinstein JN. Low back pain. N Engl J Med 2001;
344:363-70.
4.
Krismer M, van Tulder M. Low back pain (non-specific).
Best Prac Res Clin Rheumatol 2007; 21:77-91.
5.
Indahl A. Low back pain: diagnosis, treatment, and prognosis. Scand J Rheumatol 2004; 33:199-209.
192
21. Engers A, Jellema P, Wensing M, van der Windt DA, Grol R,
van Tulder MW. Individual patient education for low back
pain. Cochrane Database Syst Rev 2008; 23:CD004057.
22. French SD, Cameron M, Walker BF, Reggars JW, Esterman
AJ. Superficial heat or cold for low back pain. Cochrane Database Syst Rev 2006; CD004750.
23. Roelofs PD, Deyo RA, Koes BW, Scholten RJ, van Tulder
MW. Non-steroidal anti-inflammatory drugs for low back
pain. Cochrane Database Syst Rev 2008; CD000396.
24. Negrini S, Giovannoni S, Minozzi S, et al. Diagnostic therapeutic flow-charts for low back patients: the Italian guidelines. Eur Medicophys 2006; 42:151-70.
HACETTEPE TIP DERG‹S‹
Bel a¤r›lar›
25. van Tulder M, Touray T, Furlan A, Solway S, Bouter L. Cochrane Back Review Group. Muscle relaxants for nonspecific
low back pain: a systematic review within the framework of
the Cochrane Collaboration. Spine 2003; 28:1978-92.
26. Martell BA, O’Connor PG, Kerns RD, et al. Systematic review: opioid treatment for chronic back pain: prevalence, efficacy, and association with addiction. Ann Intern Med
2007; 146:116-27.
27. Koes B, van Tulder M. Low back pain (acute). BMJ Clin Evid
2006; 04:1619-33.
28. Hazard RG. Low-back and neck pain diagnosis and treatment. Am J Phys Med Rehabil 2007; 86(Suppl):59-68.
29. Assendelft WJ, Morton SC, Yu EI, Suttorp MJ, Shekelle PG.
Spinal manipulative therapy for low back pain. A metaanalysis of effectiveness relative to other therapies. Ann Intern Med 2003; 138:871-81.
30. Gatchel RJ, Polatin PB, Noe C, Gardea M, Pulliam C,
Thompson J. Treatment- and cost-effectiveness of early intervention for acute low-back pain patients: a one-year
prospective study. J Occup Rehabil 2003; 13:1-9.
31. van Tulder M, Koes B. Low back pain (chronic). BMJ Clin
Evid 2006; 04:1634-53.
32. Grabois M. Management of chronic low back pain. Am J
Phys Med Rehabil 2005; 84(Suppl 3):29-41.
33. Urquhart DM, Hoving JL, Assendelft WW, Roland M, van
Tulder MW. Antidepressants for non-specific low back pain. Cochrane Database Syst Rev 2008; CD001703.
34. Ribeiro LH, Jennings F, Jones A, Furtado R, Natour J. Effectiveness of a back school program in low back pain. Clin
Exp Rheumatol 2008; 26:81-8.
35. van der Windt D, Hay E, Jellema P, Main C. Psychosocial interventions for low back pain in primary care: lessons learned from recent trials. Spine 2008; 33:81-9.
44. Pengel LHM, Herbert RD, Maher CG, Refshauge KM. Acute
low back pain: Systematic review of its prognosis. BMJ
2003; 327:323-7.
45. Carey TS, Garrett JM, Jackman A, Hadler N. Recurrence and
care seeking after acute back pain: results of a long-term
follow-up study. North Carolina Back Pain Project. Med Care 1999; 37:157-64.
46. Linton SJ. A review of psychological risk factors in back and
neck pain. Spine 2000; 25:1148-56.
47. Refshauge KM, Maher CG. Low back pain investigations
and prognosis: a review. Br J Sports Med 2006; 40:494-8.
48. Frymoyer JW, Pope MH, Clements JH, et al. Risk factors in
low back pain: an epidemiological survey. J Bone Joint Surg
1983; 65A:213-8
49. Eismont FJ, Currier B. Current concepts review: surgical
management of lumbar intervertebral disc disease. J Bone
Joint Surg 1989; 71A:1266-9.
50. Harrop JS, Youssef JA, Maltenfort M, et al. l. Lumbar adjacent segment degeneration and disease after arthrodesis
and total disc arthroplasty. Spine 2008; 33:1701-7.
51. Zigler J, Delamarter R, Spivak JM. Results of the prospective, randomized, multicenter Food and Drug Administration investigational device exemption study of the ProDiscL total disc replacement. Spine 2007; 32:1155-62.
52. Masuda K, Imai Y, Okuma M ve ark. Osteogenic protein-1
injection into a degenerated disc induces the restoration of
disc height and structural changes in the rabbit anular
puncture model. Spine 2006; 31:742-54.
53. Grob D, Humke T, Dvorak J. Degenerative lumbar spinal
stenosis: decompression with and without arthrodesis. J
Bone Joint Surg 1995; 77A:1036-41.
36. Raspe H. Management of chronic low back pain in 20072008. Curr Opin Rheumatol 2008; 20:276-81.
54. Kondrashov DG, Hannibal M, Hsu KY, et al. Interspinous
process decompression with the X-STOP device for lumbar
spinal stenosis: a 4-year follow-up study. J Spinal Disord
Tech 2006; 19:323-7.
37. Haldeman S, Dagenais S. What have we learned about the
evidence-informed management of chronic low back pain.
Spine J 2008; 8:266-77.
55. Yeung AT, Yeung CA. Minimally invasive techniques for the
management of lumbar disc herniation. Orthop Clin North
Am 2007; 38:363-72.
38. Bundschuh CV. Imaging of the postoperative lumbosacral
apine. Neuroimag Clin North Am 1993; 3:499-516.
56. Riesenburger RI, David CA. Lumbar microdiscectomy and
microendoscopic discectomy. Minim Invasive Ther Allied
Technol 2006; 15:267-70.
39. Yuh WTC, Zachar CK, Barloon TC, et al. Vertebral compression fractures: distinction between benign and malign causes with MR imaging. Radiology 1989; 151:1185-92.
40. Baur A, Stabler A, Bruning R, et al. Diffusion-weighted MR
imaging of bone marrow: differentiation of benign versus
pathologic compression fractures. Radiology 1998; 207:
349-56.
41. Castillo M, Arbelaez A, Smith KJ, Fisher LL. Diffusion-weighted MR imaging offers no advantage over routine noncontrast MR imaging in the detection of vertebral metastases. AJNR Am J Neuroradiol 2000; 21:948-53.
42. Wolsko PM, Eisenberg DM, Davis RB, Kessler R, Phillips
RS. Patterns and perceptions of care for treatment of back
and neck pain: results of a national survey. Spine 2003;
28:292-7.
57. Weinstein JN, Lurie JD, Tosteson TD, et al. Surgical versus
nonsurgical treatment for lumbar degenerative spondylolisthesis. N Engl J Med 2007; 356:2257-70.
58. Kluba T, Dikmenli G, Dietz K, Giehl JP, Niemeyer T. Comparison of surgical and conservative treatment for degenerative lumbar scoliosis. Arch Orthop Trauma Surg. 2009;
129:1-5. Epub 2008 Jun 17.
59. Kalichman L, Kim DH, Li L, Guermazi A, Berkin V, Hunter
DJ. Spondylolysis and spondylolisthesis: prevalence and association with low back pain in the adult community-based population. Spine 2009; 34:199-205.
60. Hazard RG. Failed back surgery syndrome: surgical and
nonsurgical approaches. Clin Orthop Relat Res 2006; 443:
228-32.
43. Deyo RA, Weinstein JN. Low back pain. N Engl J Med 2001;
344:363-70.
Cilt 39 • Say› 4 • 2008
193
Download