Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması

advertisement
Dönem: 22
T.B.M.M.
Yasama Yılı: 2
(S. Sayısı: 652)
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
9.6.2004 Tarih ve 5186 Sayılı Kanun ile Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/833)
T.C.
Cumhurbaşkanlığı
25.6.2004
Sayı: B.01.0.KKB.01-18/A-4-2004-715
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ: 11.06.2004 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5883/19682 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 09.06.2004 gününde kabul edilen 5186 sayılı
"Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun" incelenmiştir:
1- İncelenen Yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görev­
lilerinin Yargılanması Hakkında Yasanın 4. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında,
"Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin
soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddialann cid­
di bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad
ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
Üçüncü fıkradaki şartlan taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin ver­
meye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bil­
dirilir. Ancak iddialann, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması
halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve
yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır."
denilmektedir.
Yapılan değişiklikle, ihbar ve şikâyetlerin değerlendirilmesinde yeni ölçütler getirilerek,
- İhbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar ya da şikâyetlerde kişi ya da
olay belirtilmesinin yanı sıra iddialann ciddi bulgu ve belgelere dayanması, ihbar ya da şikâyet
dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş ya da konut adresinin bulunması
zorunlu kılınmış,
- İddialann, geçerliliğinin kuşkuya yer vermeyecek belgelerle ortaya konulması durumunda ad,
soyad ve imza ile iş ya da konut adresinin doğruluğu koşulunun aranmaması öngörülmüş,
- İhbar ya da şikâyet dilekçesinin işleme konulabilmesi için aranan, ad, soyad ve imza ile iş ya
da konut adresinin bulunması ve bunlann doğru olması koşulu nedeniyle ihbar ve şikâyette bulun­
manın güçleştirilmemesi amacından hareketle, Cumhuriyet başsavcılan ve yetkili merciler, ihbarcı
ya da şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmakla yükümlü tutulmuştur.
Yapılan değişikliğe göre, 4483 sayılı Yasa kapsamındaki ihbar ve şikâyetin işleme konulabil­
mesi için, ilgili memur ve diğer kamu görevlisine ilişkin mutlak ve somut bir suçlamayı içermesi,
hatta olay, yer ve kişi belirtilmesinin yanı sıra ciddi bulgu ve belgelere dayanması ve ihbarcı ya da
şikâyetçinin kimlik bilgilerine yer vermesi gerekmektedir.
— 2—
Anayasa Mahkemesinin 05.12.1968 günlü, E.1967/49, K.1968/60 sayılı kararında,
"İhbar, kanunî delillerin varlığı ile desteklenmedikçe bir suçlamada hiçbir zaman ağırlık nok­
tası, etki unsuru olamaz. İhbar doğru ise bir olayı bir eylemi duyurmuş olur; ancak olay veya ey­
lemle sanık arasında ilişki kurmaya tek başına yeterli değildir...
İhbarı yapanın kimliğinin belli olup olmaması birinci derecede bir önem taşımaz. İmzasız veya
düzme kimlikli bir ihbar, hatta kimliğini saklayan bir kimsenin telefonla haber vermesi üzerine de
Cumhuriyet savcısı işi ilginç görürse araştırmaya geçebilir ve belki gerçekten yer almış bir olayı or­
taya çıkartır. İhbarı yapanın kimliğinin gizli tutulması ile ihbarı kimliği bilinmeyen bir kimsenin
yapmış olması arasında büyük bir fark yoktur.,.."
denilerek, ihbarda kimliğin önemli olmadığı kabul edilmiştir.
Buna göre, ihbar ve şikâyet dilekçelerinde "olay, yer ve kişi"nin somut olarak belirtilmesi, ih­
bar ve şikâyetin işleme konulması için yeterlidir.
İncelenen Yasayla öngörülen koşulları taşımayan ihbar ve şikâyet dilekçelerinin işleme konul­
maması, ön inceleme evresine geçilemediği için varsa suçun ve suçlunun ortaya çıkarılamaması an­
lamına gelmektedir.
Ayrıca, ihbar ve şikâyet dilekçesinde yer alan iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması
koşulunun getirilmesi, ihbar ve şikâyette bulunanın aynı zamanda iddialarını destekleyecek delilleri
toplamak ve sunmakla yükümlü tutulması anlamına gelmektedir ki, bu düzenlemenin ihbar ve
şikâyetin hukuksal niteliğine uygun düşmediği açıktır. Ciddi bulgu ve belgeleri bulmak şikâyetçinin
değil, soruşturmacının görevidir.
Bu düzenlemenin, aynı zamanda bir kamu görevlisinin şikâyet edilmesini ya da işlediği suç fiilinin
ihbarını neredeyse olanaksız kılacağı, sonuçta suçun ortaya çıkarılmasını engelleyeceği açıktır.
İncelenen Yasa'yla yapılmak istenilen değişiklikler ülke gerçekleriyle bağdaşmadığı gibi, suç
işleyen kamu görevlilerinin korunduğu izlenimine yol açması nedeniyle yurttaşların demokratik sis­
teme ve hukuk devletine olan güvenlerini zedeleyecek niteliktedir.
2- İncelenen Yasa'nın 6. maddesinde,
"4483 sayılı Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasındaki 'garaz, kin veya mücerret hakaret
için' ibareleri madde metninden çıkartılmış ve 'Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ih­
bar ve şikâyetlerin' ibaresinden sonra gelmek üzere 'ihbar veya şikâyet edileni mağdur etmek
amacıyla ve' ibaresi eklenmiştir."
denilmektedir.
4483 sayılı Yasa'nın "Cumhuriyet başsavcılığınca re'sen dava açılacak haller" başlıklı 15. mad­
desinin birinci fıkrası değişiklikten sonra aşağıdaki gibi olmaktadır:
"Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikâyetlerin ihbar veya şikâyet
edileni mağdur etmek amacıyla ve uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı hazırlık soruşturması
sonucunda anlaşılır veya yargılama sonucunda sabit olursa haksız isnatta bulunanlar hakkında yet­
kili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığınca re'sen soruşturmaya geçilir.".
Maddede, memurlar ve diğer kamu görevlilerine ilişkin ihbar ve şikâyetlerin "garaz, kin ya da
mücerret hakaret" için uydurma suç isnadıyla yapıldığının soruşturma sonunda anlaşılması ya da
yargılama sonunda sabit olması durumunda, haksız suçlamada bulunana ilişkin kendiliğinden soruş­
turmaya geçilmesi öngörülmüş iken, yapılan değişiklikle, ihbar ve şikâyetlerin ihbar ya da şikâyet
edileni "mağdur etmek amacıyla" uydurma suçlama yapıldığının soruşturma sonunda anlaşılması ya
da yargılama sonunda sabit olması durumunda, haksız suçlamada bulunan için kendiliğinden soruş­
turmaya geçilmesi öngörülmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı : 652)
- 3 Getirilen düzenleme, ihbar ve şikâyetin "memur ya da kamu görevlisinin mağdur edilmesi
amacıyla yapıldığı" gerekçe gösterilerek hemen hemen tüm ihbarcı ya da şikâyetçinin soruşturma
geçirmesine neden olacak niteliktedir. Bunun, ihbar ve şikâyet yolunun kullanılmasını önemli öl­
çüde engelleyeceği kuşkusuzdur.
Ülke gerçekleri gözetildiğinde, suç isnadında bulunmanın, aklanmaları durumunda suçlanan
kişinin mağdur edildiği anlamını taşıyacağı ortadadır. Hele bu suçlama bir kamu görevlisinin görevi
nedeniyle suç işlediği savını içeriyorsa, yalnızca soruşturmaya uğraması da kamu görevlisinin mağ­
dur edilmesi olarak değerlendirilebilecektir.
İncelenen Yasa ile yapılan düzenlemedeki "ihbar veya şikâyet edileni mağdur etmek" an­
latımının içeriğinin belirsiz, geniş ve soyut olduğu açıktır.
Oysa, yürürlükteki düzenleme, ihbar ve şikâyetlerin garaz, kin ya da soyut hakaret için uydur­
ma suç isnadıyla yapılması durumunu dikkate almaktadır.
Ayrıca, Türk Ceza Yasasının 283. maddesinde, "suç tasnii ve resmî mercileri iğfal", 285. mad­
desinde de, "iftira" suçları düzenlenmiş, bunların maddî ve manevî öğelerine yer verilmiştir.
3- Tarihsel sürece bakıldığında, kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri
kamusal yetki ve yöntemleri kullanarak yürüten kamu görevlilerinin, bu görevleri nedeniyle işledik­
leri, görevleriyle ilgili olan, başka bir anlatımla görevle arasında bir neden sonuç ilişkisi bulunan
suçlar nedeniyle doğrudan ceza kovuşturmasına bağlı tutulmalarının istenilmediği görülmektedir.
Anayasanın 129. maddesinde de, "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri id­
dia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında,
kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır." kuralına yer verilerek, kamu hizmetlerinin gerek­
tirdiği aslî ve sürekli görevleri kamusal yetki ve yöntemleri kullanarak yürüten kamu görevlilerinin
bu görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan yargılanabilmeleri için izin sistemi getirilmiştir.
İzin sisteminin getirilmesinin nedeni, kamu hizmetlerinin işleyişinde aksamalara yol açılmaması,
kullandığı üstün kamusal yetkileri nedeniyle sıklıkla asılsız suçlamalara uğrayabilecek kamu görev­
lisinin korunarak görevini daha etkin ve verimli biçimde, her türlü etki ve çekinmeden uzak yürüt­
mesinin sağlanması ve böylece etkin ve verimli bir kamu yönetiminin gerçekleştirilmesidir.
Temel amaç ise, kamu düzenini sağlamak ve korumakla görevli kamu otoritesinin saygınlığının
ve yaptırım gücünün zedelenmemesidir. Bu temel amacın kamu yararının sağlanmasına dönük ol­
duğu açıktır.
Tüm çağdaş demokratik rejimlerin temel özelliklerinden biri olan hukuk devleti, en kısa
tanımıyla, yurttaşların hukuksal güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk
kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatmaktadır.
Kişilerin devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını geliştirebilmeleri, temel hak
ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri, ancak hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğünün sağlandığı
bir hukuk devletinde gerçekleşebilecektir.
Hukuka güven duygusunu zedeleyecek, suçun ve suçluların ortaya çıkmasını engelleyecek ya
da geciktirecek düzenleme ve yaklaşımların hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı tartışmasızdır.
Bu nedenle, kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri kamusal yetki ve yöntem­
ler kullanarak yürüten kamu görevlilerinin, görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan yargılanmaları
konusunda, hem kamu otoritesinin saygınlığını koruyacak, hem de hukuka güven duygusunu
zedelemeyecek ve bu ikisi arasında denge sağlayacak yöntemler geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bugüne kadar kamu görevlilerinin kovuşturulmalarına ilişkin olarak yasalarla geliştirilen yön­
temler, hukuk devleti ilkesinin gereği, bunların görevlerine ilişkin suçlar nedeniyle yargılan­
malarının hızlandırılması ve kolaylaştırılması yönünde olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı : 652)
— 4 -
İncelenen Yasa'nın yukarıda değinilen düzenlemelerinin her biri memurlar ya da diğer kamu
görevlilerinin görevleri nedeniyle işledikleri suçlarının ihbarını ve şikâyetini güçleştirici nitelik­
tedir. Bu düzenlemeler birlikte ele alındığında, ihbar ve şikâyet yolunun kullanılmasının neredeyse
tümüyle olanaksızlaştırılmakta olduğu görülmektedir.
Getirilen düzenlemeler, suç işleyen memur ve kamu görevlilerinin korunduğu izlenimine yol
açması yönünden, yurttaşların hukuk devletine ve kamu otoritelerinin saygınlığına olan güvenini
zedeleyecek niteliktedir.
Bu nedenle, incelenen Yasanın, suçun ve suçluların ortaya çıkarılmasını zorlaştırdığı, başka bir
deyişle suçluların korunduğu izlenimini veren 2 ve 6. maddelerindeki düzenlemeler, hukuk devleti
ilkesine aykın olduğu gibi, kamu yararı ile de bağdaşmamaktadır.
4- İncelenen Yasanın 7. maddesiyle 4483 sayılı Yasaya eklenen geçici 2. maddede,
"Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılan­
ması Hakkında Kanuna göre Yargıtayın ilgili ceza dairesinde ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış
davalar ile Danıştayca itirazen incelenen kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip genel
hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilir."
denilmektedir.
Geçici maddenin, 4483 sayılı Yasa'nın 12 ve 13. maddelerinde yapılan değişikliklerin, halen
yargılanmakta olanlar için uygulanmasını sağlamak amacıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Yapılan düzenlemede, incelenen Yasanın yürürlüğe girmesinden önce 4483 sayılı Yasa uyarınca,
- Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış davaların,
- Danıştayca itirazen incelenen kararların,
genel kurallara göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilmesi öngörülmektedir.
İncelenen Yasanın 4 ve 5. maddeleriyle 4483 sayılı Yasanın 12 ve 13. maddelerinde değişiklik
yapılarak, üst düzey kamu görevlilerinin hazırlık soruşturmasını yapmaya, hazırlık soruşturması
sırasında yargıç kararı gerektiren durumlarda gerekli kararı almaya ve davaya bakmaya yetkili adli
merciler yeniden belirlenmiştir.
Ne var ki, 4483 sayılı Yasanın 9. maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmadığı için,
soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesine ilişkin kararların itirazen incelenmesi konusunda
Danıştay ile bölge idare mahkemeleri arasında yeniden görev bölüşümü öngörülmemiştir.
Yürürlükteki kurala göre, Yasanın 3. maddesinin (e), (f), (g) (Cumhurbaşkanınca verilen izin
dışında) ve (h) bentlerinde sayılan üst düzey kamu görevlilerine ilişkin soruşturma izni verilmesi ya
da verilmemesi kararlarına yapılan itiraz başvurularının Danıştay'ın yetkili dairesinde bakılması
sürecektir.
Bu duruma göre, Danıştayca itirazen incelenenlerden bölge idare mahkemelerine devredilecek
dosya bulunmamaktadır.
Bu nedenle, incelenen Yasayla 4483 sayılı Yasaya eklenen geçici 2. maddedeki Danıştayda
itirazen incelenen kararlara ilişkin kuralın uygulama alanı yoktur.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5186 sayılı "Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun", 2, 6 ve 7. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için,
Anayasa'nın değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı : 652)
—5—
Adalet Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet Komisyonu
14.7.2004
Esas No. : 1/833
Karar No. : 59
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Komisyonumuzun 1.6.2004 tarihli ve 54 no'lu raporu ile sonuçlandırdığı, "9.6.2004 tarihli ve
5186 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun", Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9.6.2004 tarihli 99 uncu birleşimin­
de görüşülmüş ve kabul edilmiştir.
Yasa, Anayasamızın 89 uncu maddesi gereğince yayımlanması için Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 11.6.2004 tarihli, A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-5883/19682 sayılı tezkeresi ile
Sayın Cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 5186 sayılı Yasanın 2, 6 ve 7 nci maddelerini Türkiye Büyük Mil­
let Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca geri
göndermiş ve gerekçeli geri gönderme tezkeresi de Genel Kurulumuzun 1.7.2004 tarihli 109 uncu
birleşiminde okunmuştur.
Komisyonumuz, "9.6.2004 tarihli ve 5186 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yar­
gılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 2, 6 ve 7 nci maddelerini,
Anayasanın 89 uncu maddesinin değişik ikinci fıkrası uyarınca, 13.7.2004 tarihli 57 nci birleşimin­
de, Adalet Bakanlığı temsilcilerinin katılmalarıyla, geri gönderme gerekçelerini de dikkate alarak,
bir kez daha inceleyip görüşmüştür.
1. Kanunun 2 nci maddesiyle değiştirilen 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında,
"Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin
soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların cid­
di bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad
ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
Üçüncü fıkrasında şartlan taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin ver­
meye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bil­
dirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması
halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve
yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır." denilmektedir.
Yapılan değişiklikle, ihbar ve şikâyetlerin değerlendirilmesinde yeni ölçütler getirilerek,
- İhbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar ya da şikâyetlerde kişi ya da
olay belirtilmesinin yanı sıra iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, ihbar ya da şikâyet
dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş ya da konut adresinin bulunması
zorunlu kılınmış,
- İddiaların, geçerliliğinin kuşkuya yer vermeyecek belgelerle ortaya konulması durumunda ad,
soyad ve imza ile iş ya da konut adresinin doğruluğu koşulunun aranmaması öngörülmüştür.
- İhbar ya da şikâyet dilekçesinin işleme konulabilmesi için aranan, ad, soyad ve imza ile iş
ya da konut adresinin bulunması ve bunların doğru olması koşulu nedeniyle ihbar ve şikâyette
bulunmanın güçleştirilmemesi amacından hareketle, Cumhuriyet başsavcıları ve yetkili merciler,
ihbarcı ya da şikâyetçinin kimlik bilgilerinin gizli tutulmakla yükümlü tutulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı : 652)
- 6 2. Kanunun 6 ncı maddesinde;
"4483 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasındaki garaz, kin veya mücerret hakaret
için ibareleri madde metninden çıkartılmış ve memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ihbar
ve şikâyetlerin ibaresinden sonra gelmek üzere ihbar veya şikâyet edileni mağdur etmek amacıyla
ve ibaresi eklenmiştir." denilmektedir.
4483 sayılı Kanunun "Cumhuriyet başsavcılığınca re'sen dava açılacak haller" başlıklı 15 inci
maddesinin birinci fıkrası değişiklikten sonra aşağıdaki gibi olmaktadır:
"Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikâyetlerin ihbar veya şikâyet
edileni mağdur etmek amacıyla ve uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı hazırlık soruşturması
sonucunda anlaşılır veya yargılama sonucunda sabit olursa haksız isnatta bulunanlar hakkında yet­
kili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığınca re'sen soruşturmaya geçilir."
Maddede, memurlar ve diğer kamu görevlilerine ilişkin ihbar ve şikâyetlerin "garaz, kin ya da
mücerret hakaret" için uydurma suç isnadıyla yapıldığının soruşturma sonunda anlaşılması ya da
yargılama sonunda sabit olması durumunda, haksız suçlamada bulunana ilişkin kendiliğinden soruş­
turmaya geçilmesi öngörülmüş iken, yapılan değişiklikle, ihbar ve şikâyetlerin ihbar ya da şikâyet
edileni "mağdur etmek amacıyla" uydurma suçlama yapıldığının soruşturma sonunda anlaşılması ya
da yargılama sonunda sabit olması durumunda, haksız suçlamada bulunan için kendiliğinden soruş­
turmaya geçilmesi öngörülmüştür.
3. Kanunun 7 nci maddesiyle 4483 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddede,
"Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılan­
ması Hakkında Kanuna göre Yargıtayın ilgili ceza dairesinde ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış
davalar ile Danıştayca itirazen incelenen kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip genel
hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilir." denilmektedir.
Tarihsel sürece bakıldığında, kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri kamusal
yetki ve yöntemleri kullanarak yürüten kamu görevlilerinin, bu görevleri nedeniyle işledikleri,
görevleriyle ilgili olan, başka bir anlatımla görevle arasında bir neden sonuç ilişkisi bulunan suçlar
nedeniyle doğrudan ceza kovuşturmasına bağlı tutulmalarının istenilmediği görülmektedir.
Anayasanın 129 uncu maddesinde de, "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledik­
leri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında,
kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır." kuralına yer verilerek, kamu hizmetlerinin gerek­
tirdiği asli ve sürekli görevleri kamusal yetki ve yöntemleri kullanarak yürüten kamu görevlilerinin
bu görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan yargılanabilmeleri için izin sistemi getirilmiştir.
İzin sisteminin getirilmesinin nedeni, kamu hizmetlerinin işleyişinde aksamalara yol açılmaması,
kullandığı üstün kamusal yetkileri nedeniyle sıklıkla asılsız suçlamalara uğrayabilecek kamu görev­
lisinin korunarak görevini daha etkin ve verimli biçimde, her türlü etki ve çekinmeden uzak yürüt­
mesinin sağlanması ve böylece etkin ve verimli bir kamu yönetiminin gerçekleştirilmesidir.
Temel amaç ise, kamu düzenini sağlamak ve korumakla görevli kamu otoritesinin saygınlığının
ve yaptırım gücünün zedelenmemesidir. Bu temel amacın kamu yararının sağlanmasına dönük ol­
duğu açıktır."
Bu amacın sağlanabilmesi için ihbar ve şikâyetlerin ciddi bulgu ve belgelere dayanması gerek­
mektedir. Esasen bu gereklilik 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fık­
ralarında geçen "ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar ve şikâyetlerde kişi
veya olay belirtilmesi" gerekliliğinin de doğal bir sonucudur. İddiaların ciddi bulgu ve belgelere
dayanıp dayanmadığı, sadece idare tarafından değil, aynı zamanda yargı tarafından da takdir edil­
diğinden bu ibarenin kötüye kullanımı söz konusu olmayacaktır. Çünkü soruşturma izni veril­
memesi kararı re'sen, soruşturma izni verilmesi kararı ise itirazen idarî yargı mercilerince denetime
tabi bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı : 652)
— 7Öte yandan, Türk Ceza Kanununun 283 üncü maddesinde suç tasnii ve resmi mercileri iğfal,
285 inci maddesinde ise iftira suçlan düzenlemiş bulunmaktadır. İddiaların ciddi bulgu ve belgelere
dayanmaması, diğer şartlar da oluşmuşsa anılan maddelerin kapsamı dahilinde olup, suç teşkil eder
mahiyettedir. Bu bakımdan getirilen düzenleme Türk Ceza Kanunu ile uyum halindedir.
Diğer taraftan asılsız isnat ve iftiralardan kamu görevlisinin korunması, kamu hizmetlerinin
hizmet gereklerine uygun yürütülmesinin sağlanması bakımından zorunludur. Bu nedenledir ki
Anayasanın 39 uncu maddesinde kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmet­
lerin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlar özel bir düzenlemeye konu olmuş ve sıkı
şartlara bağlanmıştır.
5186 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde geçen iddialann ciddi bulgu ve belgelere dayanması ve
6 ncı maddede geçen ihbar ve şikâyet edileni mağdur etmek amacı ile kullanılmaması gerektiği
yolundaki düzenlemelerin, 4483 sayılı Kanunun sistemine ve amacına uygun olduğu gibi, Türk
Ceza Kanunu ve Anayasanın 39 uncu maddesiyle de uyum halinde olduğu açıktır.
Diğer taraftan, Kanunun 7 nci maddesiyle eklenen madde bir kere uygulanıp tüketilen geçici
bir madde niteliğinde olup, Yargıtayın ilgili ceza dairesi ve il ağır ceza mahkemelerinde açılmış
davalarda uygulama kabiliyeti bulunmaktadır.
Yukanda açıklanan nedenlerle Komisyonumuz, 5186 sayılı Yasanın 2, 6 ve 7 nci maddelerinin
aynen kabul edilmesine oyçokluğu ile karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere saygı ile arz olunur.
Başkan
Başkanvekili
Sözcü
Koksal Toptan
Halil Özyolcu
Ramazan Can
Zonguldak
Ağrı
Kırıkkale
(Karşı oy yazım eklidir)
(İmzada bulunamadı)
Kâtip
Üye
Üye
Hasan Kara
Mehmet Ziya Yergök
Feridun Fikret Baloğlu
Kilis
Adana
Antalya
(Karşı oyum var)
(Karşı oyum var)
Üye
Üye
Üye
Orhan Yıldız
Yüksel Çorbacıoğlu
Semiha Öyüş
Artvin
Artvin
Aydın
(Karşı oy yazısı ektedir)
Üye
Üye
Üye
Feridun Ayvazoğlu
Muzaffer Külcü
Mahmut Durdu
Çorum
Çorum
Gaziantep
(Karşı oy yazısı ektedir)
Üye
Üye
Üye
Esat Canan
Recep Özel
Mehmet Yılmazcan
Hakkâri
İsparta
Kahramanmaraş
(Toplantıya katılmadı)
(Çekimser)
Üye
Üye
Üye
Hakkı Köylü
Harun Tüfekçi
Kerim Özkul
Kastamonu
Konya
Konya
(İmzada bulunamadı)
Üye
Üye
Üye
Muharrem Kılıç
İsmail Bilen
Orhan Eraslan
Malatya
Manisa
Niğde
(Karşı oy yazısı eklidir)
(Karşı oy gerekçemiz eklidir)
Üye
Üye
Üye
Ömer Kulaksız
Mehmet Nuri Saygun
Bekir Bozdağ
Tekirdağ
Sivas
Yozgat
(Karşı oyum var)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı: 652)
—8—
KARŞI OY YAZISI
9.6.2004 tarihli ve 5186 sayılı Yasanın 7 nci maddesiyle 4483 sayılı Yasaya eklenen Geçici
2 nci maddede, "...Danıştayca itirazen incelenen kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini
müteakip genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilir." denilmektedir.
Oysa, 4483 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmadığı için,
soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesine ilişkin kararların itirazen incelenmesi konusunda
Danıştay ile bölge idare mahkemeleri arasında yeniden görev bölümü öngörülmemiştir. Bu duruma
göre Danıştayca itirazen incelenenlerden, bölge idare mahkemelerine devredilecek dosya
bulunmamaktadır. Hukuken olmayan bir durum için ihdas edilen hükmün uygulama alanı da yoktur.
Bu nedenle Yasanın 7 nci maddesiyle 4483 sayılı Yasaya eklenen Geçici 2 nci maddeye karşıyım.
Koksal Toptan
Zonguldak
Adalet Komisyonu Başkanı
KARŞI OY YAZISI
9.6.2004 tarihinde 5186 sayı ile kabul edilerek sayın Cumhurbaşkanına gönderilen ve sayın
Cumhurbaşkanınca yerinde ve haklı gerekçelerle bir daha görüşülmek üzere iade edilen, Memurlar
ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilme yazısı üzerinde yapılan görüşme sonucu, kanun
teklifinin Komisyondan Meclis Genel Kurulu'na aynen şevkine karar verilmiştir. Kararı evrensel
hukuk ilkelerine, Anayasaya ve kamu yararına aykırı bulduğumuzdan karşı oy yazımızı sunuyoruz.
12.7.2004 tarihinde yapılan komisyon görüşmesinde, sayın Cumhurbaşkanımızın yerinde ve
hukuka uygun gerekçelerle bir daha görüşülmek üzere iade etmiş olduğu kanun, tümüyle evrensel
hukuk ilkelerine ve Anayasaya aykırı olmasına rağmen Komisyonca, işin esası üzerinde herhangi
bir müzakere yapılmayarak sadece sayın Cumhurbaşkanının gerekçesi oylanmıştır. Oylama ve
görüşme işlemi de bir karşı koyma mantığı içerisinde yapılmıştır. Ancak sayın Cumhurbaşkanının
iade gerekçeleri yerindedir ve aynen kabul edilen kanunun 2 nci maddesi, sayın Cumhurbaşkanının
belirttiği gerekçeler çerçevesi içerisinde değerlendirildiğinde, suçun ortaya çıkarılmasını
engellemek gibi bir sonucu doğuracağı açıktır.
Her fırsatta hemen herkes tarafından dile getirildiği üzere, Ülkenin katrilyonlarının moda olan
deyimle hortumlandığı, kamu kaynaklarının talan edildiği, yolsuzlukların inanılmaz derecede arttığı
bir ortamda, şikâyet ve ihbar müessesesinin zorlaştınlması, hatta fiilen bütünüyle kullanılmaz hale
getirilmesi, yolsuzlukla mücadelede çok önemli bir engel olacağı gibi bunun da ötesinde
yolsuzlukla mücadele edileceği ümidinin kmlmasına yol açacak niteliktedir. Dünyanın hiçbir
ülkesinde görülmeyeceği şekilde soruşturmacının görevi olan delilleri toplama görevi, ihbar ve
şikâyet edene yüklenmiştir. Bu durum, açık seçik ihbar ve şikâyetin hiç yapılamayacağı,
yapılanlann da işleme konulamayacağı anlamına gelir. Yasanın 2 nci maddesi ve buna bağlı olarak
3 üncü maddesi açıkça Anayasa ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(S. Sayısı: 652)
—9—
Aynı çerçeve içerisinde 4 üncü ve 5 inci maddelerde yapılan değişikliklerle, kişiye özel
düzenlemeler yapılmış, Yargıtay 4 üncü Ceza Dairesinde yargılanan üç büyükşehir belediye
başkanı (Ankara ve Adana büyükşehir başkanı ile İstanbul eski büyükşehir belediye başkanı) için
özel bir düzenleme yapılmıştır. Çok açık şekilde kişiye özel düzenleme olduğu, yasanın
görüşülmesi sırasında da ortaya çıkmıştır. Düzenleme kişiye özel olduğundan Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır.
Yasanın 6 ncı maddesinde yapılan düzenleme ile hiç kimse hakkında, hiç kimsenin suç
isnadında ya da şikâyette bulunmasına olanak tanınmamaktadır. Yapılan düzenleme ile kazara suç
isnadında bulunulan kişinin beraat etmesi halinde, ihbarcı içeriği belirsiz kamu görevlisinin mağdur
edilmesi suçlaması ile suç tasnii ve resmi mercileri iğfal ya da iftira suçlamaları ile karşı karşıya
kalacaktır. Bu vahim bir durumdur. Asla hukuk devleti ilkeleri ve kamu yararıyla bağdaşmaz ve
Anayasaya da aykırı bir düzenlemedir.
Yasanın 7 nci maddesi ise daha büyük bir karışıklığa neden olmaktadır. Bu madde ile getirilen
geçici 2 nci madde, yürütülmekte olan davaları başka mahkemelere gönderdiğinden, tabii hâkim
ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Çok açık şekilde birtakım kişileri özel himaye altına
almak için Anayasanın ve evrensel hukukun en temel ilkesi çiğnenmektedir.
Yasanın tamamı ne kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, ne yolsuzlukla mücadelede, ne
yargının hızlanmasında katkı sağlayıcı nitelikte değildir. Tam tersine birtakım büyükşehir belediye
başkanlarını korumak için şahsa mahsus düzenlenmiş, yerleşmiş düzeni bozan ve Anayasaya,
hukukun temel ilkelerine aykırı bir yasadır. Sayın Cumhurbaşkanının uyanlarının hiç dikkate
alınmaması da Anayasa ve Hukukun ciddiye alınmadığının göstergesi olmuştur.
Kanunun her maddesine ayrı ayrı karşıyız. Her maddesi Anayasaya ve hukukun temel
ilkelerine aykırıdır.
Karşı oy yazımızı saygı ile arz ederiz.
Orhan Eraslan
Niğde
Feridun F Baloğlu
Antalya
M. Ziya Yergök
Adana
Yüksel Çorbacıoğlu
Artvin
Mehmet N. Saygun
Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Muharrem Kılıç
Malatya
Feridun Ayvazoğlu
Çorum
(S. Sayısı : 652)
-10 —
ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ
MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞ­
KANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUN
ADALET KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREV­
LİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREV­
LİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
Kanun No. 5186
Kabul Tarihi: 9.6.2004
MADDE 1.-2.12.1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunun 3 üncü mad­
desinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
e) Bakanlar Kurulu karan ile veya Baş­
bakanlık ve bakanlıklar ile bağlı kuruluşların
merkez teşkilâtında görevli olup, ortak kararla
atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri
hakkında ilgili bakan veya Başbakan,
MADDE 2. - 4483 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu
görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyet­
lerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar
veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi,
iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması,
ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe
sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya
ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
Üçüncü fıkradaki şartlan taşımayan ihbar
ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcılan ve izin
vermeye yetkili merciler tarafından işleme
konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette
bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati
şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya
konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile
iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı
aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbar­
cı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tut­
mak zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
MADDE 2. - Kanunun 2 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
(S. Sayısı: 652)
— 11 —
(Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kanun)
MADDE 3. - 4483 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Cumhuriyet başsavcılıkları ile izin ver­
meye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler
konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön
inceleme olması halinde müracaatı işleme koy­
mazlar. Ancak ihbar veya şikâyet eden kişilerin
konu ile ilgili olarak daha önceki ön incele­
menin neticesini etkileyecek yeni belge sun­
ması halinde müracaatı işleme koyabilirler.
MADDE 4. - 4483 sayılı Kanunun 12 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 12. - Hazırlık soruşturması genel
hükümlere göre yetkili ve görevli Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yapılır. Ancak Cumhur­
başkanlığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreteri, müsteşarlar ve
valiler ile ilgili olarak yapılacak olan hazırlık
soruşturması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
veya Başsavcıvekili, kaymakamlar ile ilgili
hazırlık soruşturması ise il Cumhuriyet başsav­
cısı veya başsavcıvekili tarafından yapılır.
Hazırlık soruşturması sırasında hâkim
karan alınmasını gerektiren hususlarda; Cum­
hurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreteri, müsteşarlar ve
valiler için Yargıtayın ilgili ceza dairesine, kay­
makamlar için il asliye ceza mahkemesine,
diğerleri için ise genel hükümlere göre yetkili
ve görevli sulh ceza hâkimine başvurulur.
MADDE 5. - 4483 sayılı Kanunun 13 ün­
cü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 13. - Davaya bakmaya yetkili ve
görevli mahkeme, genel hükümlere göre yetkili
ve görevli mahkemedir. Ancak Cumhurbaşkan­
lığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreteri, müsteşarlar ve valiler
için yetkili ve görevli mahkeme Yargıtayın il­
gili ceza dairesi, kaymakamlar için ise il ağır
ceza mahkemesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(Adalet Komisyonunun
Kabul Ettiği Metin)
(S. Sayısı: 652)
- 1 2 (Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderilen Kanun)
MADDE 6. - 4483 sayılı Kanunun 15 in­
ci maddesinin birinci fıkrasındaki "garaz, kin
veya mücerret hakaret için" ibareleri madde
metninden çıkartılmış ve "Memurlar ve diğer
kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikâyet­
lerin" ibaresinden sonra gelmek üzere "ihbar
veya şikâyet edileni mağdur etmek amacıyla
ve" ibaresi eklenmiştir.
MADDE 7. - 4483 sayılı Kanuna aşa­
ğıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun yürür­
lüğe girmesinden önce Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanuna göre Yargıtayın ilgili ceza dairesinde
ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış davalar
ile Danıştayca itirazen incelenen kararlar, bu
Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip genel
hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere
devredilir.
MADDE 8. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 9. - Bu Kanun hükümlerini Ba­
kanlar Kurulu yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(Adalet Komisyonunun
Kabul Ettiği Metin)
MADDE 6. - Kanunun 6 ncı maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 7. - Kanunun 7 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
(S. Sayısı: 652)
Download