1 İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ................................................................................................. I KISALTMALAR.....................................................................................................III TABLOLAR ................................................................................................... IV GİRİŞ ..............................................................................................................1 I. BÖLÜM KRİZİN TANIMI, KAPSAMI VE NEDENLERİ 1. KRİZİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ.......................................................2 2. KRİZLERİN ÖNCÜ GÖSTERGELERİ..................................................4 3. DÜNYADA YAŞANAN KRİZLER .........................................................7 3.1. Meksika Krizi..............................................................................8 3.2. Asya Krizi ...................................................................................8 3.3. Arjantin Krizi...............................................................................9 3.4. Türkiye 1994 ve 2000–2001 Krizleri.........................................10 4. KRİZE HAZIRLIKLI OLMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER .........12 4.1. SWOT Analizi ..........................................................................13 4.2. Şirket Politikaları ......................................................................15 II. BÖLÜM KRİZ VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 1. KRİZ DÖNEMİNDE İNSAN KAYNAKLARININ ÖNEMİ......................17 2. FİRMALARIN KRİZ DÖNEMİNDE KULLANDIKLARI MEVCUT İNSAN KAYNAKLARI UYGULAMALARI .......................................................18 3. KRİZ DÖNEMİNDE ALTERNATİF İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKALARI...................................................................................19 3.1. Yönetim Kademelerini Birleştirmek .........................................19 3.2. Dış Kaynak Kullanımına Gitmek .............................................20 3.3. Yaratıcı Fikirlerin Önünü Açmak .............................................22 2 III. BÖLÜM MEVCUT KÜRESEL KRİZ SÜRECİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE ORTAYA ÇIKAN DEĞİŞİKLİKLER 1. MEVCUT KÜRESEL KRİZİN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ ............23 2. KÜRESEL KRİZİN İŞGÜCÜ PİYASALARI VE İSTİHDAMA ETKİSİ ...............................................................................................25 3. KÜRESEL KRİZDE YÖNETİCİLERİN PERFORMANSLARI..............28 4. KÜRESEL KRİZ İLE BİRLİKTE KARİYER PLANLARINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER ................................................................................30 SONUÇ .........................................................................................................32 KAYNAKÇA .................................................................................................33 3 KISALTMALAR: ABD: Amerika Birleşik Devletleri FED: Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla IMF: Uluslararası Para Fonu ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü İŞKUR: Türkiye İş Kurumu ODTÜ: Orta Doğu Teknik Üniversitesi TEFE: Toptan Eşya Fiyat Endeksi TÜFE: Tüketici Fiyat Endeksi 4 TABLOLAR: Tablo 1: Krizlerin Öncü Göstergeleri ..............................................................5 Tablo 2: Dünya Genelindeki İşsiz Sayıları ve İşsizlik Oranları .....................26 Tablo 3: Yöneticilerin Gelecekteki Özellikleri ...............................................30 Tablo 4: Tercih Edilen Üniversite ve Bölümlerin Yüzdelik Oranları ..............31 1 GİRİŞ Günümüzde, insanın gelişim sürecine uygun olarak, insan ihtiyaçları artmış ve bu ihtiyaçlar giderek çeşitlenmiştir. İhtiyaçlardaki çeşitlenmenin artması, bir yandan üretimde artışa yol açarken, diğer yandan da kaliteli mal ve hizmet talebini arttırmıştır. İnsanların artan ve çeşitlenen bu ihtiyaçlarını karşılamak üzere çeşitli sektörlerde, çok sayıda mal ve hizmet üreten örgütler kurulmuştur. Kaliteli mal ve hizmet arayışı, aynı sektörde mal ve hizmet üreten örgüt sayısının hızla artmasına yol açmış, bu durum rekabeti en üst seviyeye ulaştırmış, bu rekabet ortamında birçok örgütün varlığı tehlikeye girmiştir. Küreselleşme ile birlikte geçmiş dönemlerden çok daha yoğun bir rekabet ve belirsizlik ortamında faaliyetlerini sürdüren örgütlerin varlığını devam ettirebilmeleri, bu tehlikelerden korunmalarına veya fırsatlar değerlendirebilmelerine bağlıdır. Küresel krizinde etkisinin çok daha yoğun bir şekilde hissedildiği şu günlerde örgütlerin insan kaynakları yapılarındaki dönüşüm ve krizin etkilerinin doğru analiz edilmesi ve gereken tedbirlerin alınması, örgütsel anlamda büyük önem taşıyan ve göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Günümüzde krizlerle birlikte insan kaynaklarının geldiği son noktayı ortaya koymaya çalıştığımız çalışmamızın ilk bölümü; kriz kavramı, göstergeleri, dünyada yaşanan krizler ve kriz öncesinde alınması gereken tedbirlerden oluşmaktadır. İkinci bölüm; kriz dönemlerin de uygulanan ve uygulanması tavsiye edilen insan kaynakları yönetimi ve insan kaynaklarının kriz dönemlerindeki öneminden bahsetmektedir. Son bölüm ise; mevcut yaşanan küresel kriz ışığında işgücü piyasaları, istihdam, yönetici performansları ve kariyer planlarının son durumunu ortaya koymaktadır. 2 I. BÖLÜM: KRİZİN TANIMI, KAPSAMI VE NEDENLERİ 1. KRİZİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ Kriz, kar amacı gütmeyen örgütler, devlet kurumları, hizmet kuruluşları, küçük ortaklıklar, uluslararası örgütler gibi, tüm örgütlerde ortaya çıkan son derece nazik bir konudur. Karşılaşılan her olayı kriz olarak değerlendirmek doğru değildir. Ancak olayların ortaya çıktığı alan ve etkili olduğu çevreye göre, kriz olup olmadığına karar verilir1. Bu açıdan baktığımızda genel olarak krizler, herhangi bir mal, hizmet, üretim faktörü veya döviz piyasasındaki fiyat ve/veya miktarlarda, ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak, kabul edilebilir bir sınırın ötesinde gerçekleşen ve ülke ekonomisinde ciddi sorunlar yaratan şiddetli dalgalanmalar olarak tanımlanabilmektedir2. Finansal kriz kavramı ise; finansal piyasalarda ortaya çıkan bozulmaların finansal kurumların performansını olumsuz etkileyerek tüm ekonomiye yayılması sonucu, ödeme sistemlerinin bozulması ve kaynakların etkin dağılımını engellemesi olarak tanımlanmaktadır3. Günümüzün değişken ve karmaşık ekonomik, teknolojik ve politik yapısından dolayı organizasyonlar açısından ise genel olarak kriz; hızlı ve ani bir şekilde meydana gelen, önceden tahmin edilemeyen ve zaman baskısı yaratan bir durumdur. Daha kapsamlı bir tanım yapmak gerekirse kriz, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesi için fırsat veya tehdit yaratan, 1 Hasan Ekinci, Ferit İzci, “Kriz Yönetiminde İnsan Kaynaklarına Psikolojik Desteğin Önemi ve Kayseri Tekstil Sektöründe Bir Araştırma”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 12, S. 2, 2006, ss. 39–40. 2 Mert Ural, “Finansal Krizler ve Türkiye”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 18, S. 1, 2003, s. 12. 3 Sayım Işık, Koray Duman, Adil Korkmaz, “Türkiye Ekonomisinde Finansal Krizler: Bir Faktör Analizi Uygulaması”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 1, 2004, s. 46. 3 organizasyonun amaçlarına ulaşma yeteneğini azaltan veya ortadan kaldıran, karar vermede organizasyonel araştırmaları gerekli kılan, çözüm stratejilerinin belirsizliği nedeniyle risk yaratan bir durum olarak 4 tanımlanabilmektedir . Herhangi bir durumu kriz olarak adlandırabilmek için krizin temel unsurları ya da özelliklerinin bilinmesinde yarar bulunmaktadır5: Kriz, önceden bilinmeyen ya da öngörülemeyen bazı gelişmelerin makro düzeyde devlet; mikro düzeyde ise organizasyonları ciddi olarak etkileyecek sonuçlar ortaya çıkarmasıdır. Sadece ani ve beklenmedik bir anda ortaya çıkan olumsuz gelişmeleri kriz olarak adlandırmak doğrudur. Yoksa normal süreç içerisinde ortaya çıkan her sorun kriz demek değildir. Kriz, bu açıdan beklenmedik biçimde ortaya çıkan “ciddi bir sorun” olarak düşünülmelidir. Rutin gelişmeler ve sorunlar kriz değildir. Krizin en önemli özelliği önceden tahmin edilemeyen ya da bilinemeyen bir anda ortaya çıkmasıdır. Krizin bir diğer önemli özeliği, kişiler ve organizasyonlar için hem bir tehlike ve tehdit oluşturması, hem de yeni fırsatlar yaratmasıdır. Bu anlamda kriz, genellikle düşünüldüğü gibi tamamen “negatif” karakter taşıyan bir kavram değildir. Krizler, kısa ya da uzun süreli olabilirler. Krizlerin organizasyonlar üzerindeki etkisinin kısa ya da uzun sürmesi, organizasyonun krize karşı koyabilecek tedbirleri zamanında almasına ve uygulamasına bağlıdır. Nihayet, krizlerin bir diğer özelliği bir bulaşıcı hastalık gibi yayılma etkisi göstermesidir. Herhangi bir organizasyonda ortaya çıkan bir kriz 4 Barış Safran, “Krizlerin Aşılmasında Önemli Bir Araç Olan İşveren Motivasyonuna Yönelik Olarak İstanbul Tekstil Sektörü İşletmelerinin İncelenmesi”, Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, C. 10, S. 1, 2003, s. 60. 5 Coşkun Can Aktan, “Kriz Yönetimi”, (Erişim)www.canaktan.net/canaktan_personal/canaktanarastirmalari/toplam-kalite/aktan-kriz-yonetimi.pdf, 17.04.2009, ss. 1–2. 4 diğer sektörleri de etkisi altına alabilir. Ya da bir organizasyonda yaşanan krizler, bu organizasyonla ilişki içerisinde olan diğer organizasyonları da krize sokabilir. 2. KRİZLERİN ÖNCÜ GÖSTERGELERİ Ekonomide yarattığı tüm sorunlar ve yüklediği maliyetler nedeniyle krizlerin önceden tahmin edilebilmesi, sorun ve maliyetlerin azaltılmasında önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle krizlerin önceden tahmin edilebilmesi için, çeşitli ekonomik değişkenler gösterge olarak kullanılmakta ve bu göstergelerin seçilmesinde, ülkenin temel makroekonomik kriterleri göz önüne alınmaktadır6. Krizlere yol açan bu göstergelerin belirlenmesinde ülke ekonomileri arasında farklar bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu göstergeler ortaya koyulurken her bir ekonomi kendi içerisinde mikro temelde değerlendirilmekte ve makro unsurlar da hesaba katılarak bir analiz yapılmaya çalışılmaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) bazı göstergeleri birçok ülkede test etmiş ve bunların içinden birkaçını erken uyarı sinyalleri olarak kabul etmiştir. IMF tarafından benimsenen başlıca öncü göstergeler; reel kur, kısa vadeli sermaye hareketleri, kredi genişlemesi, enflasyon, para arzı/rezerv oranı, ihracat hacmi, cari açık, bütçe açığı, kamu harcamaları, bankaların döviz pozisyonları, bankaların tahsili gecikmiş alacakları, yurt içi faiz oranları, iç-dış faiz farkı, borsa endeksleri olarak özetlenebilir7. 6 Ural, a.g.m., s. 13. Bülent Erdoğan, “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizler ve Finansal Kriz Modelleri”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Şubat-2006, s. 5. 7 5 Tablo 1: Krizlerin Öncü Göstergeleri Kaynak: Erdoğan, a.g.t., s. 11. Tablo 1’de IMF, istikrar unsurlarını mikro ve makro temelde belirlemiş ve bunları çeşitli alt gruplara ayırmıştır. Bu göstergeler içerisinde en yaygın 6 olarak kullanılan ve birçok çalışmada temel olarak kabul edilenler arasında bulunan şu başlıklar önemlidir8: Uluslararası rezervler, Reel döviz kuru, Rezerv yeterliliği (M2/R), .Cari açık. Uluslararası Rezervler : Ülkedeki mevcut döviz rezervlerini yüksek tutmak krizlerden korunmada önemli rol oynamaktadır. Çünkü döviz üzerinden yapılacak ataklara karşı mevcut rezervler kullanılarak müdahale etme imkanı bulunmaktadır. Ancak döviz içeriği de bu konuda büyük önem taşımaktadır. Çünkü sıcak para tabir edilen portföy yatırımlarının şişirdiği bir rezerv büyüklüğü güvence olmaktan öte krizin en büyük tetikleyicilerinden birisini oluşturur. Reel Döviz Kuru : Aşırı değerli reel döviz kurunun krize neden olma mekanizması; bankaların, diğer banka dışı finansal kuruluşların ve reel sektörde yer alan işletmelerin döviz pozisyonlarında ortaya çıkan açıklıklar nedeniyle bankacılık krizlerine yol açması şeklinde işlemektedir. Aşırı değerlenen reel döviz kuru neticesinde bozulan ödemeler dengesi, uluslararası piyasalarda faiz oranlarının yükselmesi gibi çeşitli tetikleyici nedenlerle uluslararası sermaye akımları bir anda tersine dönmekte, bu durum zaten artması gereken döviz kurunda ani ve büyük sıçramalara neden olmaktadır. Rezerv Yeterliliği : Krize karşı en önemli savunma aracı ülkedeki mevcut rezervlerin yüksekliğidir. Çünkü döviz üzerinden oluşturulacak ataklara karşı mevcut rezervler kullanılarak müdahale imkanı bulunmamaktadır. Bununla birlikte döviz rezervlerinin kompozisyonu da 8 Erdoğan, a.g.t., s. 11. 7 büyük önem taşımaktadır. Çünkü sıcak para tabir edilen portföy yatırımlarının şişirdiği bir rezerv büyüklüğü, güvence olmaktan öte bir risk faktörüdür. Cari Açık : Bir ülkenin krize girme riskini belirleyen önemli faktörlerden birisi cari açıkların Gayri Safi Milli Hasılaya (GSMH) oranıdır. Ampirik çalışmalarda kullanılan ülke örnekleri, gelişmekte olan ülkelerde krizlerin farklı makroekonomik koşullarda ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Örneğin, Tayland gibi Ödemeler Bilançolarındaki cari işlemler açığı sürdürülemez boyutta olan ülkeler krize girebildiği gibi, bu açıkların nispeten düşük olduğu Endonezya ve Rusya gibi ülkelerde de krizler ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan, önemli bütçe açığı veren Rusya, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler kadar, bütçe fazlasına sahip Meksika gibi ülkelerde de krizler görülebilmektedir9. 3. DÜNYADA YAŞANAN KRİZLER Dünya üzerinde çok sayıda ülkenin kısa dönem ekonomik krizlerle karşı karşıya kalması az gelişmiş ülkeler açısından son on, on beş yıla damgasını vuran en temel olgulardan birisidir10. Avrupa Para Krizi (1992-93), Latin Amerika “Tekila Krizi” (1994-95), Türkiye Krizi (1994), Güney Doğu Asya Krizi (1997-98), Endonezya Krizi (1997), Rusya Krizi (1998), Brezilya Krizi (1999), Türkiye Krizi (2000-2001) , Arjantin Krizi (2002) çok sayıdaki krizlerinden sadece bazılarıdır11. Bu dönemde yaşanan krizler arasında en büyük ilgiyi 1994 Meksika, 1997 Asya, 1998 Rusya, 1994 ve 2000-2001 Türkiye ve 2002 Arjantin krizlerinin çektiğini söylemek yerinde olacaktır12. 9 Erdoğan, a.g.t., ss. 11–15. Murat Koyuncu, Fikret Şenses, “Kısa Dönem Krizlerin Sosyoekonomik Etkileri: Türkiye, Endonezya ve Arjantin Deneyimleri”, Çalışma ve Toplum Dergisi, S. 13. , Mart-2003, s. 11. 11 Işık, Duman, Korkmaz, a.g.m., s. 46. 12 Koyuncu, Şenses, a.g.m., s. 11. 10 8 3.1. Meksika Krizi: Meksika, Aralık/1994 tarihinde para biriminde ortaya çıkan büyük çöküş ile sarsılmış, kriz konusundaki bekleyişlerin artması üzerine 20 Aralık 1994 tarihinde ulusal para birimi pezoyu devalüe etmek zorunda kalarak finansal bir krizle karşılaşmıştır. 1990–1993 arası dönemde ülkeye özel yabancı sermaye girişi 72,5 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. 1994 yılına girildiğinde kimse bir kriz öngörmemiştir. Ancak 1994’ün sonuna doğru oluşan panik havası ile ülke döviz rezervleri 26 milyar dolardan 6 milyar dolara gerilemiştir. Bu olayı büyük bir devalüasyonun takip etmesi ise krize ortam oluşturmuştur. Yaşanan krize bakıldığında temel nedenin, 1980’lerin sonunda ve 1990’ların başında olumlu konjonktürün etkisiyle ülkeye gelen çok kısa dönemli sıcak paranın, değerlenmiş kur, yüksek cari ödemeler açığı, özel tasarruflardaki düşme ve politik istikrarsızlıkları görerek ülkeden çıkmaya başlaması olduğu görülmektedir13. 3.2. Asya Krizi: Temmuz 1997 de Tayland’da başlayıp, diğer Güneydoğu Asya ülkelerine (Endonezya, Malezya, Filipinler ve Güney Kore) yayılan ekonomik ve finansal kriz, IMF ve başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere gelişmiş ülkeler tarafından sağlanan 100 milyar dolarlık finansal desteğe rağmen tüm dünyayı etkisi altına alan bir kriz olma özelliğini taşımaktadır14. 13 Muhammet Akdiş, “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye: Finansal Krizler-Beklentiler”, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Dış Ticaret Dergisi, Y. 7, S. 26, Ekim-2002, s. 10. 14 R. Tuna Turagay, “Güneydoğu Asya Ülkelerinde Yaşanan Finansal ve Ekonomik Krizin Genel Değerlendirmesi ve Dünya Ekonomisi ve Ticareti Üzerinde Yaratacağı Muhtemel Etkiler”, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı EAD Genel Müdürlüğünce Çıkarılan Rapor ve Araştırmalar, Nisan 1998, (Erişim)http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/8ozsayma98.doc, 13.01.2009, s. 1. 9 Böyle bir krizin önceden tahmin edilememiş olması, krize uğrayan ülkelerin reel ekonomilerinde herhangi bir problem bulunmaması da, hem uluslararası mali sistemin yönetimi ve denetimi sorununu hem de krizde önemli rol oynayan spekülatif sermaye hareketlerini yeniden gündeme getirmiştir15. 1990’ların başından beri Avrupa ve Japonya’da devam eden zayıf büyüme, cazip yatırım imkanlarını mevcut tasarrufların gerisinde bırakmıştır. Büyük miktarlara ulaşan özel sermaye akımları, yüksek getiri bekleyen uluslararası yatırımcılar tarafından mevcut riskler göz önüne alınmadan, yükselen yeni pazarlara kaydırılmıştır. Güneydoğu Asya ülkelerine böylesine büyük miktarlarda kısa süreli yabancı sermaye girişi, yerli mali varlıkların fiyatını yükseltmiş ve finans piyasalarında suni ve spekülasyona açık bir kabarmaya sebebiyet vermiştir. Bu nedenle, Güneydoğu Asya krizinde spekülasyonun da çok etkili bir rolü olduğu söylenmiştir. Asya krizinden sonra bölgede faaliyet gösteren şirketlerin hisselerinde olağanüstü düşüşler oluşmuştur. Bu nedenle de Asya şirketleri batılı şirketlerce çok cazip bedellerle ele geçirilmişlerdir. Kriz sonucunda Hong Kong, Endonezya, Güney Kore ve Tayland borsalarında 1997 yılında ortaya çıkan sermaye kaybı 200 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır16. 3.3. Arjantin Krizi: Arjantin, 2001 yılı sonuna kadar uyguladığı ve 2001 krizinin koşullarını oluşturan iktisat politikalarını Mart 1991’de uygulamaya konulan Konvertibilite (Cavallo) Programı ile başlatmıştır. Programın başlatıldığı sırada, Arjantin uzun yıllardır süregelen hiperenflasyonla yaşamaktaydı. Bu nedenle programın öncelikli hedefi enflasyonist süreci kırmak ve parasal istikrarı 15 16 Akdiş, a.g.m., ss. 10–11. Akdiş, a.g.m., s. 12. 10 sağlamak şeklinde belirlenmişti17. Bu çöküntü sürecinin ana ekseninde Arjantin ekonomisinin önemli bir yapısal değişime uğramasına neden olan ‘Konvertibilite Planı’ adlı neoliberal program yer almaktadır18. Kasım 2001’de başlayan Arjantin krizi önemli ölçüde geçmiş on yılda kamu maliyesi ve finansal sistemde biriktirilen sorunlardan kaynaklanmaktadır. Krizin başlangıcından yaklaşık üç ay sonra, yani Şubat 2002 tarihi itibariyle Arjantin ekonomik, siyasi ve sosyal açılardan tamamen kaos içine girmiştir. Para ve kur politikalarındaki kafa karışıklığı katlı kur uygulamaları, daha önce gerçekleştirilen kontrollü devalüasyonun getirdiği maliyetin halka yansıtılmamaya çalışılması, bankaların döviz aktif ve pasiflerinin farklı kurlardan pezoya çevrilmesi gibi tutarsız uygulamalarda çöküşü açıkça ortaya koymaktadır19. 3.4. Türkiye 1994 ve 2000-2001 Krizleri: 1994 Krizi: 1990’lı yıllarda uygulamaya konulan politikaların bir sonucu olarak, Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında reel olarak değer kazanması, ihracatı kısıtlarken, ithalatı kolaylaştırmıştır. Bunun sonucunda, 1993 yılında dış ticaret açığı en yüksek seviyesine ulaşmış, yılsonunda finansal piyasalarda istikrarsızlığın artması ve döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmalar, ekonomide geleceğe ilişkin kötümser beklentileri arttırırken, belirsizlik ortamını da beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte, giderek artan bütçe açıkları ve yükselen fiyatların yol açtığı iç dengesizlikler sonucu bozulan dış denge, 1994 yılındaki ekonomik gelişmeleri etkileyen önemli faktörler arasında yer almıştır. Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemleri yoluyla, gerek döviz, gerek Türk Lirası piyasalarına yaptığı müdahalelerin, kur ve faiz hareketlerinin istikrara kavuşturmakta tek başına yeterli olmaması 17 E. Alpan İnan, “Arjantin Krizinin Sebepleri ve Gelişimi”, Bankacılar Dergisi, Y. 13, S. 42, Eylül 2002, ss. 57–58. 18 Koyuncu, Şenses, a.g.m. , s. 22. 19 İnan, a.g.m. , ss. 68–69. 11 ve aynı zamanda döviz rezerv kayıplarının giderek büyümesi; 1994 krizini getirmiştir. 1994 krizi, Merkez Bankası’nın duruma zamanında ve gerekli ölçüde müdahale edecek kadar rezervi olmaması nedeniyle yaygınlaşmış ve tüm bankacılık sektörünü ve ekonomiyi etkisi altına almıştır20. Yaşanan kriz sonrasında; cari açık 1 milyar dolardan 6,4 milyar dolara fırlamış, dış borç stoku 12 milyar dolar artış göstermiştir. Kısa vadeli borçlar 18,5 milyar dolara fırlayarak tarihi bir rekor kırmıştır. Toplam net sermaye çıkışı 4,2 milyar dolara varmış, faiz hadleri Hazine bonolarında yüzde 400'ü aşarken Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TEFE) yüzde 121, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 106'ya yani üç haneli rakamlara sıçramıştır. GSMH' de yüzde 6'ya varan bir daralma yaşanırken, işsizlik yüzde 20'ye ulaşmıştır21. 2000 Kasım-2001 Şubat Krizi: Türkiye 2000 yılına çok önemli ekonomik kararların alındığı bir ortamda girmiştir. 1999 yılı Haziran ayında IMF ile yapılan görüşmelerde, Yakın İzleme Anlaşması’nın programa bağlı ve mali finans destekli bir anlaşmaya dönüştürülmesi benimsenmiş ve 20002002 döneminde uygulanacak makroekonomik politikaların çerçevesi çizilmiştir. Hükümet, IMF’ ye sunduğu ve kabul gördüğü 9 Aralık 1999 tarihli Niyet Mektubu sonrasında, 1 Ocak 2000’den itibaren üç yıllık bir ekonomik süreci kapsayan, maliye, para, kur ve gelir politikalarının yanı sıra, yapısal değişimleri de içeren enflasyonu düşürme programını uygulamaya koymuştur. Programın uygulamaya konulması ile birlikte, ekonomide çok kısa sürede bazı olumlu gelişmeler gözlenmiş olmasına rağmen, Kasım 2000 yılında Türk mali piyasalarında likidite sıkışıklığının neden olduğu döviz talebindeki hızlı artış, uluslararası piyasalardaki bozulma ve içerde yaşanan 20 Oğuz Yıldırım, “Türk Bankacılık Sektöründe Yaşanan Finansal Krizler (1980-2002): (Nedenleri, Sonuçları ve Ekonomik Etkileri)”, İktisat Dergisi, İstanbul Üniversitesi İFMC Yayın Organı, 2004, ss. 5–6. 21 ATO, “Krizler Tarihi Raporu”, (Erişim)http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=276&l=1, 17.11.2008, s. 3. 12 olumsuz etkilerden kaynaklanan bir kriz yaşanmıştır. Bu kriz ancak IMF kredisi ile önlenebilmiş, fakat enflasyonu düşürme programı büyük bir yara almıştır. Şubat 2001 yılında ise, mali piyasalardaki güvenin kırılgan yapısı bir kez daha finansal krize yol açmış, bunun bir sonucu olarak 2000 Enflasyonu Düşürme Programı’nda öngörülen para ve kur politikaları terk edilerek, 22 Şubat 2001 yılında dalgalı kur sistemine geçilmiş, böylelikle Enflasyonu Düşürme Programı da sona ermiştir. Türkiye ekonomisinde 2000’li yıllarda yaşanan her iki krizi de, başta bankacılık sektörü olmak üzere bütün sektörleri ve ekonomik yaşamı olumsuz yönde etkilemiştir22. Bu iki kriz sonucunda; ekonomi yüzde 8,5-9 oranında daralmış, ulusal gelir 51 milyar dolar azalmış, kişi başına gelir 725 dolar gerilemiş, 19 banka kapanmış, 1.5 milyon kişi işsiz kalmış, yüzde 30’lara düşen enflasyon yüzde 70’i aşmış, hazinenin faiz ödemeleri yüzde 101 artmış, iç borç stoku 2000 yılının 4 katına ulaşmıştır23. 4. KRİZE HAZIRLIKLI OLMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER İşletmeler kriz aşamasına gelmeden önce bazı sinyalleri alır. Eğer bu sinyaller doğru değerlendirilir ve gerekli önlemler alınırsa işletme ister krize girsin isterse kriz oluşum sürecinin başlarında olsun mevcut durumdan en avantajlı şekilde çıkmasını bilecektir. Bu açıdan krize karşı geliştirilecek strateji ve teknikleri kriz ile başa çıkmada krizi yönetmek kadar önemlidir. Krize hazır olabilmek için işletmenin iç faktörlerini ve dış çevresini sürekli ve dikkatle izlemesi ve alınan sinyallerin dikkatli bir şekilde analiz 22 Yıldırım, a.g.m. , ss. 8–10. Zeynep Karaçor, “Öğrenen Ekonomi Türkiye: Kasım 2000-Şubat 2001 Krizinin Öğrettikleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 16, Aralık-2006, s. 388. 23 13 edilmesi gerekmektedir. İşletme yaptığı analizlerin sonucu olarak bazı hazırlıkları ve tahminleri geliştirebilir. Örneğin, ürün eskimesi (ürünün hayat eğrisinin sonuna yaklaşması) gibi bir noktaya geldiğini gören bir işletme muhtemel bir kriz ile de karşı karşıyadır. Bu ise, pazarın sürekli izlenmesi ve satışlardaki değişimi izleme ile anlaşılabilir. Bu şekilde işletme içi faktörler ve dış çevre faktörleri birbirleriyle uyumlu bir şekilde izlenerek işletme sürekli olarak olumsuzluklara karşı hazır halde bulunmalıdır. Aynı şekilde gerek bölgesel ve gerekse ulusal düzeyde meydana gelen oluşumlara bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel olan ve işletme üzerinde olumsuz etkiler yapabilecek gelişmeler de izlenerek muhtemel kriz oluşumlarının önüne geçilebilir. Bu aşamada örneğin, işletmenin hammadde tedarikinde ortaya çıkabilecek herhangi bir probleme karşı muhtemel yeni kaynaklar arayışına girme veya pazarda meydana gelebilecek daralmalara karşı yeni pazar arayışlarına girmek krize karşı işletmeyi hazır halde tutacaktır24. Bu açıdan bakıldığında kriz dönemine girilmeden işletme için gerekli uygulamalara öncelik verilmeli, gerekli analizler ve politikalar bu dönemden önce ortaya koyulmalıdır. 4.1. SWOT Analizi: Kurumsal yapının bir takım kriterlere tabi tutularak incelenmesi teknikleri, modern iş yönetiminin en önemli araçlarıdır. Bu sayede o kurumun o anki durumu, doğru işleyip işlemediği kolaylıkla belirlenmiş olmaktadır. Bu tekniklerden biri olan "SWOT Analizi", organizasyonun kurumsal işlerliği, rekabet gücü, sektördeki konumu, piyasadaki dış tehditlerin varlığı vs. gibi iç ve dış değerlendirmelerin yapılabildiği en etkili değerlendirme yöntemlerinden biridir. Organizasyonların kriz dönemlerine önceden hazırlıklı olmasını 24 Hasan Tağraf, N. Talat Arslan, “Kriz Oluşum Süreci ve Kriz Yönetiminde Proaktif Yaklaşım”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 4, S. 1, 2003, ss. 152–153. 14 sağlamak ve kriz dönemlerinde uygulamak adına önemli bir teknik olan SWOT Analizinin kelime açılımı25; S: Strength (Organizasyonun güçlü/üstün olduğu yönlerinin tespit edilmesi demektir.) W: Weakness (Organizasyonun güçsüz/zayıf olduğu yönlerin tespit edilmesi demektir.) O: Opportunity (Organizasyonun sahip olduğu fırsatları ifade etmektedir.) T: Threat (Organizasyonun karşı karşıya bulunduğu tehdit ve tehlikeleri ifade etmektedir.) şeklindedir. SWOT Analizi kullanımı oldukça basit olan, firmanın ya da kurumun stratejik olarak kendi durumunu ölçebilmesi için kullanabileceği bir stratejik planlama aracıdır. Kurumun kendi içindeki faktörlerini, dışarıdan gelen faktörlerle sistemli şekilde karşılaştıran bir araçtır. SWOT Analizi, organizasyonların değerlendirmesine, hem de organizasyon hem kendi iç durum dışındaki pazar yapısının, rakiplerin durumunun analiz edilmesine imkan sağlar. Organizasyonlarda SWOT Analizi yapılmasının başlıca iki yararı bulunmaktadır. İlk olarak, SWOT Analizi yapılarak organizasyonun mevcut durumu tespit edilir. Bu çerçevede güçlü ve zayıf yönler ile organizasyonun karşı karşıya bulunduğu fırsatlar ve tehdit unsurları ortaya konulmaya çalışılır. Bu anlamda SWOT bir "mevcut durum" analizidir. SWOT aynı zamanda organizasyonun gelecekteki durumunun ne olacağını tespit ve tahmin etmeye yarayan bir analiz tekniğidir. Bu ikinci anlamda SWOT bir 25 Pelin Alcan, “SWOT Analizi”, (Erişim) www.yildiz.edu.tr/~palcan/word%20dokuman/SWOT%20Analizi%20SON%20HAL.doc -, 02.05.2009, s. 1. 15 "gelecek durum" analizidir. SWOT Analizinin en önemli yönü organizasyonun hem iç, hem de dış durum değerlendirmesine imkan tanımasıdır. Organizasyonel başarı için organizasyondaki yapı ve sistemin, çalışanların durumunun, çevre ve çalışma ortamının, teknoloji yapısının, müşteri profilinin, organizasyon kültürünün, performans göstergelerinin, enformasyon akışı gibi tüm unsurların dikkate alınması gerekir. İşte SWOT analizi bu tür bir değerlendirmeye imkan sağlar26. Kriz dönemlerinde de önce iç durum analizi yapılarak organizasyonun güçlü ve zayıf yönleri; daha sonra da dış durum analizi yapılarak organizasyonun rakip firmalar karşısındaki durumu, pazardaki fırsatlar ve tehditler tespit edilmeye çalışılmalıdır ki, organizasyon açısından kriz döneminin atlatılması açısından hazırlıklı olunsun27. 4.2. Şirket Politikaları: Firmaların kriz öncesi ve kriz dönemlerinde sergiledikleri farklı davranış biçimleri bulunmaktadır. Krizin ortaya çıkış sürecinde panik yaklaşımı sergileyen firmalar; plansız küçülme, bazı ürünlerin piyasadan çekilmesi ve işten çıkarma gibi politikalara yönelebilmektedirler. Ancak bulundukları durumu kurtarmaya çalışan firmalar kısa vadeli planlarla günü kurtarmaya çalışırken aslında çalışanlarının güvenini ve sahip olduğu kalifiye insan kaynağını, müşterilerini, piyasa paylarını ve hatta varlıklarını bile yitirebilmektedir. Kriz çıkmadan önce bu ihtimali her zaman göz önünde bulundurarak, alternatif çıkış noktalarını düşünüp her kademeyle paylaşan firmalar; önceden alınan tedbirler sayesinde üretim ve pazarlama faaliyetlerini, krizle 26 27 Alcan, a.g.k., ss. 2–3. Aktan, a.g.m., s. 13. 16 ortaya çıkan yeni şartlara uyarlayarak, rakipleri panik içindeyken, krizden karlı çıkmayı başarabilmektedirler. Kriz öncesi alınacak tedbirlerin başında likit kalmak (nakit para akışını korumak) ve acil ihtiyaçlar dışında borçlanılmaması gelmektedir. Kriz dönemi öncesi dinamik pazarlar ile bağlantı kurulması, firmaların kriz durumunda yaşadığı sorunların başında gelen nakit sıkışıklığına çözüm getirecektir. Bu aynı zamanda riskin dağıtılmasını da sağlamaktadır. Böylece tek bir kaynak yerine birkaç çeşit kaynaktan gelecek olan nakit akışı, firma riskini azaltmaktadır28. Ayrıca kriz öncesi stratejik planlamanın, gerekli envanter yönetiminin, finans ve pazarlama uygulamalarının, bilgi yönetiminin ve insan kaynakları yönetiminin en iyi şekilde yapılması uzun vadeli olarak firmaya hem kriz öncesinde hem de kriz döneminin atlatılması sürecinde avantaj sağlayacaktır. Stratejilerini kriz gerçeğine göre belirleyen firmalar, krize uyumlu, esnek yönetim politikaları geliştirdikleri sürece krizlerden etkilenmemekten öte karlı da çıkabilmektedirler29. 28 29 Feray Canbay, “Kriz Yönetimi”, Ekonomist Dergisi, S. 11, 2001, s. 1. Canbay, a.g.m., s. 2. 17 II. BÖLÜM: KRİZ VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ Kriz dönemlerinde İnsan Kaynakları Yönetimi her zamankinden çok daha önemli bir konuma gelmektedir. İnsan kaynaklarını en iyi şekilde yönetebilen firmalar, diğer firmalara göre büyük ölçüde verimlilik artışı ve rekabet avantajı elde etmektedirler. Bu durumda firmaların karlılıklarına yansımaktadır. 1. KRİZ DÖNEMİNDE İNSAN KAYNAKLARININ ÖNEMİ Kriz yönetimiyle ilgili basit bir kural vardır: “Kriz Yönetimi, krize girmeyecek bir yapı kurmaktır”. Diğer bir deyişle, hasta olduğunda hastalığı hafif atlatabilecek sağlıklı bir bünyeyi oluşturacak bir program uygulamaktır. İşletme açısından bakıldığında insan kaynakları bölümü, kurumun zindeliğinden sorumludur ve krizler için insan kaynakları bölümlerinin firmaların geleceklerini ve bireylerin kariyerlerini krizden koruma konusunda en önemli birim olduğu unutulmamalıdır. Günümüz dünyasının işletmeleri daha önce hiç olmadığı kadar yoğun ve aynı zamanda küresel bir rekabet ortamında faaliyetlerini sürdürmek durumundadırlar. Küresel ortamda rekabet üstünlüğüne sahip olabilmek ise işletmedeki insan kaynaklarının bilgi, beceri ve yeteneklerinden tam olarak yararlanılması ve işe dönük moral ve motivasyonlarının sağlanması kısaca onların etkin ve verimli kullanılmalarıyla mümkün olacaktır. İşte insan kaynakları yönetimi tam bu noktada karşımıza çıkmakta ve işletme organizasyonlarının küresel düşünüp yerel davranma stratejileri ile uyumlu amaç ve hedeflerine ulaşmalarında çalışanların nasıl daha yüksek performanslı, etkin, aynı zamanda moral ve motivasyonları yüksek, mutlu ve huzurlu olabilecekleri konusunda aktif rol oynamaktadır. 18 İşletme organizasyonları için rekabet üstünlüğüne sahip olabilmek, ancak yeni bir düşünce tarzı olarak ifade edebileceğimiz insan kaynakları yönetimi ile mümkün olabilecektir. İnsan kaynakları yönetiminin önemi uygulama alanında her geçen gün artmaktadır. Çalışanı işten çıkarıp, maliyet düşeceğini sanmak yerine, İnsan kaynakları yönetimine verilecek önemle çalışanların iş akitlerinin sona erdirilmesi yerine farklı alternatifler ile maliyetini düşürecek yöntemler ortaya çıkabilecektir. Bunun için tüm yönetim sistemlerinin yanında İnsan kaynakları yönetimine ayrı bir önem verilmesi gerekmektedir30. 2. FİRMALARIN KRİZ DÖNEMİNDE KULLANDIKLARI MEVCUT İNSAN KAYNAKLARI UYGULAMALARI Kriz dönemlerinde firmaların kullandıkları mevcut insan kaynakları uygulamaları bulunmaktadır. Bu uygulamaların birçoğu benzerlik gösterirken birçok firmada diğerler firmalardan farklı uygulamalara gitmektedirler. Firmaların çoğu kriz dönemlerinde işletmelerin verimliliğini arttırmak ve maliyetlerini azaltmak için çalışanlara ücretli izin vermek, ücretsiz izine çıkarmak, esnek çalışma saatlerini kullanmak gibi uygulamalara yönelmektedirler. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanmakta, firmaların kriz dönemlerinde çokça başvurdukları insan kaynakları uygulamaları arasında yer almaktadır31. Kriz dönemlerinde firmaların büyük çoğunluğunun tercih ettiği bu uygulamaların yanında, ücretlerin azaltılması, fazla mesai yapılmaması, 30 Ekrem Öztürk, “Küresel Krizde İnsan Kaynaklarının Önemi Bir Kez Daha Vurgulandı”, Şubat 2009, (Erişim) http://www.kirsehirgunisigi.com/1116+Kuresel--Krizde--insan-Kaynaklarinin--onemi-bir-kez--daha--vurgulandi.html, 03.05.2009, s. 2. 31 Kocaeli Sanayi Odası, “Küresel Ekonomik Krizin Kocaeli İşgücü Piyasasına Etkileri Anketi Sonuç Raporu”, Mart 2009, (Erişim) http://www.kosano.org.tr/uploaded/file/IK/KSO_Kriz_isgucune_etkisi_anket_rapor%20(2).pdf, 17.04.2009, s. 3. 19 personel azaltma, zam yapılmaması, iki vardiya olarak çalışma gibi birçok uygulamada gündeme gelmektedir32. 3. KRİZ DÖNEMİNDE ALTERNATİF İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKALARI Kriz dönemlerinde birçok şirketin maliyetleri düşürmek için aklına gelen ilk yöntem çalışan sayısını azaltmaktır. Oysa çalışan sayısını azaltmaya varana kadar birçok önlem mevcuttur. Kriz döneminde kötü insan kaynakları yönetimi, iyi bir şirket yaratmak için harcanan paraların biranda çöpe gitmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle her seferinde insan kaynaklarının, özellikle kriz dönemlerinde insan kaynaklarının önemi vurgulanmakta, bu dönemlerde geliştirilecek doğru insan kaynakları politikalarına dikkat çekilmektedir. 3.1. Yönetim Kademelerini Birleştirmek: Bilişim sektörü kriz dönemlerinden en fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Kriz dönemlerinde kurumsal müşteriler bilişim yatırımlarını bekletirken tüketiciler harcamalarını ertelemekte, bilişim sektörü de kriz sürecinden en çabuk etkilenen sektör olmaktadır. Bilişim pazarının en büyük oyuncularından olan HP, kriz karşısında temel stratejisini, “gelirlerin azaldığı ölçüde giderleri azaltarak kontrollü gitme.” olarak belirlemektedir. HP’ de şirket kazandıkça çalışanın kazandığı performans karşılığı ödüllendirme, ücret, prim sistemi uygulanmakta ve şirketin 32 gelirleri ve karlılığı Kocaeli Sanayi Odası, a.g.k., s. 3. düştüğü ölçüde çalışanların geliri de 20 etkilenmektedir. Kriz nedeniyle HP’ de insan kaynakları alanında yan faydalar konusunda kademeli düşüş gerçekleştirilmekte, açık ofis sistemi, eğitimleri iç eğitimlerle sürdürme, ücretli ve ücretsiz izinler, part-time çalışma ve yan faydalarda süreli tasfiye gibi çözümler kullanılmaktadır. HP Türkiye İnsan Kaynakları Müdürü Adnan Erdoğmuş, şirketlerin yetiştirdikleri uzmanları kaybetmesi yerine yönetici kademelerinde birleştirmeye gitmelerini önermekte ve “Eğer mutlaka tenkisat yapılacaksa, bu yönetici kademelerinden başlayabilir. Yönetim kademelerinden feragat edilerek birleşmelere gidilmesi durumunda çok sayıda uzman bir anda kurtarılabilir. Bunu bu şekilde yapan kurumlar, kriz sonrasında insana yatırımla vakit kaybetmeyeceği için müşteri önündeki gücünü hazır kıta tutar ve tekrar işler açıldığında bu süreci bu şekilde yönetmeyen rakiplerine karşı kriz çıkışında ivmeyle büyür” şeklindeki açıklamasıyla yönetim kademelerinin birleştirilmesinin faydalarını ortaya koymaktadır33. 3.2. Dış Kaynak Kullanımına Gitmek (Outsource): Dış kaynak kullanımı, bir işletmenin sunmayı düşündüğü bir servisi kendi bünyesinde üretmeyip, bu servisin yapılmasını bu konuda uzmanlaşmış olan başka bir firmaya bırakmasıdır. Bu uygulama işletmelere zaman ve maliyetler açısından büyük ölçüde tasarruf sağlayan önemli bir adımdır. Bu şekilde işletme aynı zamanda istediği kaliteyi de uzmanlaşmış firma sayesinde yakalamış olur ve işletmenin verimlilik gücünde artış sağlanır34. İşletmeler maliyeti azaltma, sermaye giderlerinden kaçınma (genellikle direkt maliyet azaltmaktan daha çok önem verilmektedir), sabit giderleri 33 Fortune, “Krizde Yaratıcı İK Politikaları”, Ocak 2009, (Erişim) http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=424, 17.04.2009, s. 2. 34 Kubilay Ecerkale, Ahmet Kovancı, “İnsan Kaynaklarında Dış Kaynak Kullanımı”, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Dergisi, C. 2, S. 2, Temmuz-2005, s. 69. 21 değişken giderlere dönüştürme (işgücünde bir azalma olduğunda insan kaynakları harcamaları buna bağlı olarak azalacaktır) gibi etkenlerden dolayı dış kaynak kullanımına yönelmektedirler. Dış kaynak kullanılan insan kaynakları fonksiyonlarını kısaca sıralamamız gerekirse35; Planlama ve politika, Seçme ve yerleştirme, Gelişim ve eğitim, Performans yönetimi ve ücretlendirmedir. Günümüzün istikrarsız ekonomi koşullarında organizasyonların gelir tablolarındaki maliyetleri azaltmanın yollarını bulması gerekmekte ve dış kaynak kullanımı bu maliyetleri düşürmek için başvurulabilecek yollardan bir tanesi olarak bilinmektedir. Maliyetleri azaltmada, insan kaynaklarının dış kaynak kullanımı yoluyla sağlamasının etkisi hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanmıştır. British Telecom, Accentura HR Services ile yaptığı anlaşma doğrultusunda işe alım, işten çıkarma ve işgücü veri tabanı faaliyetlerini dış kaynak kullanarak sağlama yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda insan kaynakları harcamalarını %20 oranında azalmıştır36. Türkiye’de 2,5 yıldır faaliyet gösteren dünyanın lider Telekom şirketlerinden Vodafone da, çağrı merkezi, Bilişim Teknolojileri gibi departmanların bazı kısımlarında dış kaynak kullanımına gitmeyi (outsource) planlamaktadır37. 35 Ecerkale, Kovancı, a.g.m., ss. 70–73. Ecerkale, Kovancı, a.g.m., s. 71. 37 Fortune, a.g.k., s. 2. 36 22 3.3. Yaratıcı Fikirlerin Önünü Açmak: Krizlerde en büyük sorunlardan biri tüketimin daralmasıdır. Doğal olarak da, insanların harcamaları için para kazanmaları gerekmektedir. Kazançları tehlike altına giren insanlar, temel ihtiyaçlarının dışındaki ürünleri birkaç kez düşünüp alma yolunu tercih etmektedirler. Bu nedenle de kriz dönemlerinde uygulanacak, maliyetlerin düşürülmesini, talebin artmasını sağlayacak yaratıcı fikirlerin ortaya koyulması gerekmektedir. İnsanların süreç ne olursa olsun her zaman tercih ettiği içecek olan Coca-Cola İçecek, Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Kaan Böke, kriz döneminde de tercih edilen marka olmayı ve büyümeyi hedeflediklerini söylemektedir. Bu nedenle, boşalan pozisyonların doldurulmasında çok hız kesmediklerini, hedeflerin gerçekleşmesinde çalışanların motivasyonunun çok önemli bir unsur olduğunu belirtmektedir. Çalışanların demotive olmamaları için günlük yaşantılarına tedbirli olarak devam etmeye çalıştıklarını anlatmaktadır. Ayrıca Coca-Cola, çalışan ve yöneticilerini krizde yaratıcı fikirler geliştirmeye de sevk etmektedir. Öne sürülen yaratıcı fikirlerden biri, daha az suyla üretim yapmaktır. Ağustos ayında Ankara Fabrikası’nda 1 litrelik üretim için normalde 1,6 litre düzeyinde olan su kullanımı 1,25 litreye düşürülerek rekor kırılmıştır. Böke, “Kalite ve maliyet yönetimi sadece kriz dönemlerinde değil, rekabet edebilmek için de önemli. Böyle dönemlerde iyi çalışan, iyi lider ortaya çıkar. Herkesin çok daha dikkatli, çok daha tasarruflu, kendi şirketiymiş gibi düşünerek hareket etmesi gerekiyor” diye belirtmektedir38. 38 Fortune, a.g.k., s. 3. 23 III. BÖLÜM: MEVCUT KÜRESEL KRİZ SÜRECİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE ORTAYA ÇIKAN DEĞİŞİKLİKLER Önce küresel finans piyasalarının, ardından küresel ekonomi ile birlikte, “ana akım” iktisat konseptinin ve topyekun kapitalist sistemin derin bir krize girdiği, neoliberal paradigmayı oluşturan bütün mitlerin yerle bir olduğu tarihsel önemde bir döneme tanıklık etmekteyiz. 2007 yılı boyunca öncü göstergeleri olgunlaşıp netleşen kriz, uzun süre görmezden gelinmeye çalışılmış ancak Eylül 2008’de ABD’de finans piyasalarının dibe vurmasıyla dünyanın gündemine oturmuştur. Artık neoliberal kürselleşmenin mimarları dahi, eserlerini “yüzyılın krizi”, “1929 Buhranı’ndan sonra sistemin en şiddetli krizi” ve benzeri nitelemelerle tanımlamaktadırlar39 . 1. MEVCUT KÜRESEL KRİZİN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ Küresel kriz süreci derinliği, etkileri ve sonuçları açısından tarihin hiçbir döneminde yaşanmamış süreç olarak tanımlanmaktadır. ABD’de mortgage piyasasında ortaya çıkan kredi krizi, önce finans piyasalarını sonra da mali piyasaları etkisi altına alarak küresel ekonominin tamamına yayılmıştır. Başta ABD de olmak üzere dünyanın birçok gelişmiş ekonomisinde bankaların batmasına, bazı bankacılık modellerinin yok olmasına, hatta bazı ülkelerin iflas kararları açıklamasına sebep olmuştur. Bütün dünyayı artan bir şekilde etkisi altına alan ekonomik krizin temel sebebi, ekonominin patlama sağlayan balon oluşumlarının kontrol edilemez hale gelmesidir. Balon oluşumlardan kasıt sadece varlık fiyatlarındaki şişkinlik değil, sayısını ve tutarını kimsenin bilemediği oluşumların tekrar ve tekrar menkul kıymet yatırım araçlarına dönüştürülerek toksin varlıklar haline gelmesidir. 39 Nergis Mütevellioğlu, Sinan Sönmez, Küreselleşme, Kriz ve Türkiye’de Neoliberal Dönüşüm, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 234, Şubat 2009, s. xix. 24 Mortgage sektöründeki krizin ilk belirtileri Ağustos 2007 tarihinde ortaya çıkmıştır. Krizin patlak verdiği 2007 yılı sonunda ABD’deki mortgage piyasasının büyüklüğü 10 trilyon doları aşmış ve mortgage piyasası bu büyüklüğüyle dünyanın en büyük piyasası konumuna ulaşmıştır. Para hacminin bu denli büyük boyutlara ulaşmasıyla birlikte finansal kuruluşlar kredibilitesi (güvenilirliği) zayıf olan kişilere de mortgage kredisi vermeye başlamış, bu durum finansal kuruluşların riskli bir mali yapıya saplanmalarına ve geri dönüşü olmayan bir yola girmelerine sebep olmuştur. 2007 yılı sonu itibariyle ABD’deki mortgage piyasasında subprime olarak adlandırılan ve dar gelirli kimselere kullandırılan yüksek riskli kredilerin boyutu 1,5 trilyon doları aşmıştır. 2005 yılının başına kadar ABD’de faizler çok düşük olduğu için alt ve orta gelir grubundaki insanlar değişken faizli kredileri kullanmaktaydılar. Ancak, son dönemlerde Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası’nın (FED) faiz oranlarını artırmasıyla konut sektörü durgunluğa girmiş, konut fiyatları ve kira gelirleri piyasa seviyesinin altına düşmüş, mortgage kredilerini kullanan düşük gelirli gruplar çektikleri kredileri düzenli olarak ödeyemez hale gelmişlerdir. Bunların yanında ABD’deki bankalar müşterilerine verdikleri konut kredilerinin finansmanını, yatırım bankalarına tahvil ihraç etmek suretiyle, yani borçlanarak sağlamaktaydılar. Ancak FED’ in faiz oranlarını artırmasıyla birlikte kredilerin geri dönüşümünde aksaklıklar belirmiş, mortgage piyasalarının ve yatırım bankalarının sonunu hazırlayan süreç bu aşamada işlemeye başlamıştır. 2007 yılında ABD’de finans, sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere reel sektörde görülen büyüme hızının yavaşlaması, ekonomik büyümenin de yavaşlamasına neden olmuştur. FED’ in faiz oranlarını artırması kredi piyasasında daraltıcı etki yapmış, 2006 yılında ABD kredi piyasası %13,2 oranında artarken, bu oran 2007 yılında %4,8’e gerilemiş, 2008 yılında da kredi piyasası gerilemeye devam etmiştir. 25 Özetle mortgage kredilerindeki yapısal bozukluklar, menkul kıymetlerin fonlaşmasında yaşanan sıkıntılar, FED ve mortgage piyasası arasındaki faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki suni artışlar, türev piyasalarının haddinden fazla genişlemesi ve kredi derecelendirme sürecinde yaşanan sorunlar, içinde yaşadığımız küresel kriz sürecinin tetikleyicisi olmuştur40. 2. KÜRESEL KRİZİN İŞGÜCÜ PİYASALARI VE İSTİHDAMA ETKİSİ Kriz nedeniyle kredi piyasalarında yaşanan şoklar, yatırımların azalmasına ve piyasalardaki güvensizliğin artmasına sebep olmuş, bu durum yatırım, üretim ve tüketim seviyesinin gerilemesine, ekonomik büyümenin yavaşlamasına ve milyonlarca insanın işsiz kalmasına yol açmıştır. Kriz sürecinde pek çok sektörde büyük miktarda daralmaların yaşanması, işçilerin geçici süreli işten çıkarılmalarına ve küresel çapta istihdam şoklarının yaşanmasına sebep olmuştur41. 40 İsmail Kobal, “Küresel Krizin Küresel İstihdama Etkileri”, Nisan 2009, (Erişim) http://www.alomaliye.com/2009/ismail_kobal_kuresel_kriz.htm, 16.04.2009, s. 1. 41 Kobal, a.g.m., s. 2. 26 Tablo 2: Dünya Genelindeki İşsiz Sayıları ve İşsizlik Oranları Kaynak: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Trends Econometric Models, Aralık 2008. Çoğu ülkede şirketler küresel krizle mücadele etmek ve krizden en az kayıpla kurtulmak için operasyon maliyetlerini azaltmaya çalışmakta, harcamalarını kısmakta, yatırımlarını ertelemekte ve çalıştırdığı işgücü sayısını azaltmaktadır. Ayrıca kredi piyasalarının küçülmesi ve gelirlerin düşmesi, iş yatırımlarının ve endüstriyel üretimin kötüleşmesine sebep olmaktadır. Buna karşılık tüketicilerin yaşam şartlarındaki belirsizlikler, çalışanların her an işlerini kaybedecek olmalarından kaynaklanan korku, çalışma şartlarının ve ücret düzeylerinin zayıflaması, alternatif çalışma seçeneklerinin azalması gibi sebeplerle tüketim harcamaları da kısılmaktadır. Üretim ve tüketim seviyesinin birbirini tetikler vaziyette kısırdöngüye girmesiyle birlikte, ekonomik aktiviteler bir spiral halinde düşüşe geçmektedir. Bunun yanında bankalar arası piyasanın borç verme işlemini durdurmuş olması ülkelerdeki faiz oranlarının düşmesine sebep olmuş, ancak düşük faiz oranlarının üretim ve tüketim üzerine yansıtılamamış olmasıyla kriz sarmalı derinleşmeye başlamıştır. Sonuç olarak, 2008 yılına doğru ekonomik aktivitelerin zayıflamasıyla pek çok ekonomide GSMH seviyesi düşmeye başlamış, resmi ağızlardan resesyon (durgunluk) ilanları yapılmıştır42. 42 Kobal, a.g.m., s. 3. 27 Türkiye’nin en büyük insan kaynakları şirketlerinden biri olan Mercer, 2009’un ilk çeyreğinde, şirketlerin küresel kriz sonrasında nasıl bir yol haritası belirlediklerini, üretimden insan kaynakları yönetimlerine, yeni iş yaklaşımlarının krizle birlikte nasıl şekillendiğine ilişkin bir araştırma yapmıştır. “Ekonomik Krizin Türkiye’deki İnsan Kaynaklarına Etkileri Araştırması”na Türkiye’de faaliyet gösteren 77 çok uluslu ve kurumsallaşmış Türk şirketi katılmıştır43. Araştırmaya göre; Şirketlerin yüzde 35’i, 2009’da çalışan sayısını azaltılmayı planlarken, yüzde 43’ü ise değişiklik planlamamaktadır. Şirketlerin eleman sayısı konusundaki yıllara göre eğilimleri de şöyledir; 2008 yılında yüzde 28’i eleman sayısında azalma olduğunu söylerken, yüzde 45’i değişiklik olmadığını, yüzde 30’u ise artma olduğunu belirtmektedir. Krizin şirketlerde çalışan gruplarına etkisi de şöyle açıklanmaktadır; üst düzey yöneticiler konusunda şirketlerin yüzde 25’i işe alımı durdurmuştur, yüzde 5’i ücretsiz izin vermiştir, yüzde 8’i ise pozisyon indirimine gitmiştir. Orta düzey yöneticiler konusunda şirketlerin yüzde 35'i işe alımları durdurmuş, yüzde 23’ü pozisyon indirmiş, yüzde 5’i ücretsiz izin uygulamaktadır. Uzman satış kadrosunda ise şirketlerin yüzde 38’i işe alımları durdururken, yüzde 17’si pozisyon indirimine gitmiştir44. Türkiye İş Kurumu’ndan (İŞKUR) edinilen son bilgilere göre de işsizlik oranlarındaki artış gözle görülür bir büyüklüğe ulaşmıştır. Ocak-Nisan 2009 aralığında Kuruma kayıtlı işsiz sayısı 532 bin 862 kişi artarak bir milyon 266 bin 917 kişi olmuştur. 2008 yılı Ocak-Nisan aralığının verilerine göre 2009 yılı için yüzde 46,26’lık bir değişim söz konusudur. 2008 Nisan verilerine göre de 2009 Nisan ayında Kuruma kayıtlı işsiz sayısında yüzde 72,59 oranında bir artış gerçekleşmiştir45. 43 Kobifinans, “Krizin İnsan Kaynaklarına Etkileri”, (Erişim)http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/020701/22248, 17.04.2009, s. 1. 44 Kobifinans, a.g.k., s. 1. 45 İŞKUR, “İstatistik Bülteni”, Nisan 2009, (Erişim)http://www.iskur.gov.tr/LoadExternalPage.aspx?uicode=statikistatistikindex, 08.05.2008, s. 2. 28 3. KÜRESEL KRİZDE YÖNETİCİLERİN PERFORMANSLARI Türkiye’nin önde gelen insan kaynakları şirketlerinden Data Expert’in 1500 yöneticinin katılımıyla gerçekleştirdiği bir araştırma, Avrupalı ve Türk yöneticilerin kriz anlarındaki performanslarına ışık tutmaktadır. Türkiye’de yaşanan politik ve ekonomik krizlerin yöneticileri daha esnek kıldığını söyleyen Data Expert ortağı Yasin Altunkaya, “Bir Avrupalıyı ekonomik krizle baş başa bıraktığınız da sudan çıkmış balığa dönüyor. Türk yöneticiler ise farklı çalışma koşulları altında çok iyi bir performans gösteriyorlar. Türk yöneticiler farklı bir ülkeye gittiklerinde o ülkenin ekonomisine ve şartlarına çok kolay adapte olabiliyor” demektedir. Türk yöneticilerin büyük çoğunluğu geri bildirim alma, stratejik bakış, sorun iletişimi gibi alanlarda Avrupalı meslektaşlarından geri kalmaktadırlar. Ancak esneklik, krizlerle mücadele, satış ve pazarlama yeteneği konusunda da Türk yöneticiler Avrupalı meslektaşlarını sınıfta bırakmaktadır. Sorun çözme ve iletişim yeteneğine gelindiğinde ise Avrupalı ve Türk yöneticiler arasında enteresan bir farklılık ortaya çıkmaktadır: Türk yöneticiler sorunu görmezden gelme veya soruna dolaylı yoldan yaklaşma taktiği izlerken, yabancı yöneticiler bir soruna direkt olarak yaklaşmaktadırlar. Altunkaya, “Ne zamanki sorun ufak halden büyük hale gelip kronikleşirse o zaman müdahale ediyoruz. Avrupalılar ise sorun çok ufakken daha onunla ilgileniyor ve bu sorun daha büyümeden sorunu çözüme ulaştırdıktan sonra geri kalan işlerine devam ediyor. Bunun bir sebebi bizim iletişim yeteneğimizden kaynaklanıyor” diye konuşmaktadır. Avrupalı yöneticilerin geri bildirim almaya ve vermeye çok alışkın olduklarını, bunun en büyük sebebinin de insan kaynağı fonksiyonunun bizden daha iyi yönetilmesini keşfetmeleri olarak açıklayan Altunkaya, “360 derece değerlendirmeleri, kişisel değerlendirmeler gibi fonksiyonel araçları bizden 50 sene önce kullanmaya başladılar. Zaman içerisinde gelişti, geri 29 bildirim almak ve vermek çok doğal ve olan bir davranış şeklinde karşılanıyor. Türkiye de ise insan kaynaklarını yönetmenin henüz 15 yıllık bir geçmişi var” şeklinde açıklamaktadır46. Yapılan araştırmaya göre, Türk ve Avrupalı yöneticilerin özelliklerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz47: Avrupalı Yöneticiler; Krizlere karşı hassas davranıyorlar Geri bildirime açık bulunuyorlar Mantıklı hareket ediyorlar İyi lider özellikleri gösteriyorlar Kurumsal yapı onlar için birinci planda Sorunları en başından ele alıp çözüyorlar Türk Yöneticiler; Krizlerde soğukkanlı davranıyorlar Geri bildirime kapalı duruyorlar Duygusal tepkiler verebiliyorlar İyi liderlik özelliklerine sahipler Kurumsal yapı ikinci planda, asıl hedef satışı artırmaktır Sorunları en başındayken görmezden geliyor, kronikleşince ele alıyorlar 1994 yılında J. L. Gibson tarafından yapılan, günümüzdeki yöneticilerle gelecekteki yöneticilerin özellikleri arasındaki temel farklılıkların karşılaştırıldığı, eski bir çalışmanın, küresel aşamadaki bir firmanın 46 Rota Haber, “Yöneticilerde Kriz Performansı Ölçüldü”, Eylül 2008, (Erişim)http://www.tumgazeteler.com/?a=4159722, 17.04.2009, ss. 1–3. 47 Rota Haber, a.g.k., s. 3. 30 yöneticilerinin sahip olması gereken özelliklerin neler olduğu konusunda bize bilgi vermektedir48. Tablo 3: Yöneticilerin Gelecekteki Özellikleri Günümüz Yöneticileri Gelecekteki Yöneticiler Her konuda bilgi sahibi Öğrenen Liderler Yerel Vizyon Küresel Vizyon Geleceği geçmişe bakarak öğrenmek Geleceği sezmek Bireylerle ilgilenen Kuruluş ve bireylerle ilgilenen Vizyon sahibi Diğerlerinin vizyonuna olanak sağlayan Güç kullanan Güç ve olanakları kullanan Amaç ve metotları dikte eden Süreçleri belirleyen Tek adam Yönetsel takımın bir parçası Yetkili Etkili Tek kültür odaklı Çok kültür odaklı Hissedar ve yatırımcılara güven veren Hissedar, müşteri ve iş görenlere güven veren Kaynak: Argon, Eren, a.g.e., s. 280. 4. KÜRESEL KRİZLE BİRLİKTE KARİYER PLANLARINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER Aylardır tüm dünyayı kasıp kavuran kriz nedeniyle toplu işten çıkarmalar sürmektedir. Sadece ABD'de 150 bin bankacı işsiz kalmıştır. 2009'da bu sayının 500 bini bulması beklenmekte, İngiltere'de ise işsiz sayısının bu yıl 2 milyonu bulacağı öngörülmektedir. Tüm dünyada ise kriz nedeniyle işini kaybedenlerin sayısı 5 milyona yaklaşmıştır. Benzer bir durum Türkiye'de 2001 yılında yaşanmıştı. Yaklaşık 30 bin bankacı işsiz kalmış, beyaz yakalılar farklı sektörlere yönelmişti. ABD’de de hemen hemen benzer gelişmeler yaşanmakta, işsiz kalan bankacılar, farklı sektörlere yönelmektedir. 48 Türkan Argon, Altay Eren, İnsan Kaynakları Yönetimi, Ankara, Nobel Basımevi, Şubat 2004, s. 280. 31 Kriz her ne kadar Türk mali piyasalarını derinden etkilemese de yatırımlar önemli oranda durmuş durumdadır. Finans sektörü yeni yatırım yapmak yerine tasarrufa yönelmekte, hatta bazı projeler durduğu için toplu işten çıkarmalar yaşanmaktadır. Finans, Türk gençleri için her zaman ilk tercih edilen ideal sektör olmamıştır ama son gelişmelerden sonra tercih sıralamasındaki yeri biraz daha gerileyecek gibi görünmektedir. Bir insan kaynakları sitesi tarafından Ekonomist dergisi için yapılan araştırmada, işverenlerin işe alımlarda en çok Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Boğaziçi üniversitesini, mühendislik bölümlerinden mezun gençleri tercih ettiğini göstermektedir49. Tablo 4: Tercih Edilen Üniversite ve Bölümlerin Yüzdelik Oranları Okul Adı Yüzdelik Dilim Bölüm Adı Yüzdelik Dilim ODTÜ %16 Elektrik Elektronik Müh. %13 Boğaziçi %12 Makine Müh. %9 İTÜ %12 Bilgisayar Müh. %5 Bilkent %8 Endüstri Müh. %5 İÜ %4 İşletme %4 Yıldız %4 Kimya Müh. %3 Ankara %2 İktisat %3 9 Eylül %2 Biyoloji %2 Ege %2 Muhasebe %2 İşletme Müh. %2 Kaynak: Realist, a.g.k., s. 2. 49 Realist, “Gençlerin Kariyer Planları Değişiyor”, Ocak 2009, (Erişim)http://server2.realist.gen.tr/haber/84993/genclerin-kariyer-plani-degisiyor.htm, 17.04.2009, s. 1. 32 SONUÇ Gergin bir bekleyiş içerisindeyiz. Daha uzak değil, sadece bir kaç ay öncesine kadar “finansal sistemde sınırlı bir çalkantı” olarak değerlendirilen dalgalanmalar şimdi “1929 buhranından bu yana kapitalizmin yaşadığı en şiddetli küresel kriz “olarak anılır oldu. Önceleri, “Türkiye ekonomisi sağlam temeller üzerinde; bu sefer her şey değişik; dış açığı finanse ediyoruz, sorun yok; aslında bu kriz bizim için fırsattır” şeklinde göz ardı edilen gerçekler, şimdi “Türkiye küresel krizden elbette etkilenecektir; IMF ile hemen anlaşalım; yapısal reformlara devam edilsin” yorumlarına dönüştü. Gerçekten de birçok yabancı derecelendirme kuruluşunun ve uluslararası araştırma birimlerinin raporlarında Türkiye ekonomisi küresel krizden en fazla etkilenecek ülkeler arasında ilk sıralarda anılıyor. Küresel kriz ve yaratığı korkutucu gerçeklerin göz ardı edilmeden örgütsel sürece yansıtılması ve gerekli önlemlerin daha fazla geç kalınmadan alınması noktasında insan kaynakları, önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Kriz döneminde örgütlerin varlıklarını sürdürebilmek, kendilerini ve çalışanlarını korumak için kısa ve orta vadeli politikalar oluşturmaları gerekmektedir. İşlerin durdurulması, üretimin kısılması ve özellikle işçilerin işten çıkarılması gibi panikle yapılan ve uzun vadede örgütün varlığını tehlikeye atan uygulamalardan kaçınılması noktasında, doğru insan kaynakları politikalarının ortaya konulması bu dönemin en az zararla atlatılması noktasında büyük öneme sahiptir. 33 Kaynakça: AKDİŞ, Muhammet; “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye: Finansal Krizler-Beklentiler”, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Dış Ticaret Dergisi, Y. 7, S. 26, Ekim-2002. AKTAN, Coşkun Can; “Kriz Yönetimi”, (Erişim)www.canaktan.net/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/toplamkalite/aktan-kriz-yonetimi.pdf . ALCAN, Pelin; “SWOT Analizi”, (Erişim)www.yildiz.edu.tr/~palcan/word%20dokuman/SWOT%20Analizi%20S ON%20HAL.doc - . ARGON, Türkan, EREN, Altay; İnsan Kaynakları Yönetimi, Ankara, Nobel Basımevi, Şubat 2004. ATO; Krizler Tarihi Raporu”, (Erişim)http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=276&l=1 . CANBAY, Feray; “Kriz Yönetimi”, Ekonomist Dergisi, S. 11, 2001. ECERKALE, Kubilay, KOVANCI, Ahmet; “İnsan Kaynaklarında Dış Kaynak Kullanımı”, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Dergisi, C. 2, S. 2, Temmuz2005. EKİNCİ, Hasan, İZCİ, Ferit; “Kriz Yönetiminde İnsan Kaynaklarına Psikolojik Desteğin Önemi ve Kayseri Tekstil Sektöründe Bir Araştırma”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 12, S. 2, 2006. ERDOĞAN, Bülent; “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizler ve Finansal Kriz Modelleri”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Şubat-2006. FORTUNE; “Krizde Yaratıcı İK Politikaları”, Ocak 2009, (Erişim) http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=424 . IŞIK, Sayım, DUMAN, Koray, KORKMAZ, Adil; “Türkiye Ekonomisinde Finansal Krizler: Bir Faktör Analizi Uygulaması”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 1, 2004. İNAN, E. Alpan; “Arjantin Krizinin Sebepleri ve Gelişimi”, Bankacılar Dergisi, Y. 13, S. 42, Eylül 2002. 34 İŞKUR; “İstatistik Bülteni”, Nisan 2009, (Erişim)http://www.iskur.gov.tr/LoadExternalPage.aspx?uicode=statikistatistik index . KARAÇOR, Zeynep; “Öğrenen Ekonomi Türkiye: Kasım 2000-Şubat 2001 Krizinin Öğrettikleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 16, Aralık-2006. KSO; “Küresel Ekonomik Krizin Kocaeli İşgücü Piyasasına Etkileri Anketi Sonuç Raporu”, Mart 2009, (Erişim)http://www.kosano.org.tr/uploaded/file/IK/KSO_Kriz_isgucune_etkisi_ anket_rapor%20(2).pdf . KOBAL, İsmail; “Küresel Krizin Küresel İstihdama Etkileri”, Nisan 2009, (Erişim) http://www.alomaliye.com/2009/ismail_kobal_kuresel_kriz.htm . KOBİFİNANS; “Krizin İnsan Kaynaklarına Etkileri”, (Erişim)http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/020701/22248 KOYUNCU, Murat, ŞENSES, Fikret; “Kısa Dönem Krizlerin Sosyoekonomik Etkileri: Türkiye, Endonezya ve Arjantin Deneyimleri”, Çalışma ve Toplum Dergisi, S. 13. , Mart-2003. MÜTEVELLİOĞLU, Nergis, SÖNMEZ, Sinan; Küreselleşme, Kriz ve Türkiye’de Neoliberal Dönüşüm, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 234, Şubat 2009. ÖZTÜRK, Ekrem; “Küresel Krizde İnsan Kaynaklarının Önemi Bir Kez Daha Vurgulandı”, Şubat 2009, (Erişim)http://www.kirsehirgunisigi.com/1116+Kuresel--Krizde--insanKaynaklarinin--onemi--bir-kez--daha--vurgulandi.html . REALİST; “Gençlerin Kariyer Planları Değişiyor”, Ocak 2009, (Erişim)http://server2.realist.gen.tr/haber/84993/genclerin-kariyer-planidegisiyor.htm . ROTA HABER; “Yöneticilerde Kriz Performansı Ölçüldü”, Eylül 2008, (Erişim)http://www.tumgazeteler.com/?a=4159722 . SAFRAN, Barış; “Krizlerin Aşılmasında Önemli Bir Araç Olan İşveren Motivasyonuna Yönelik Olarak İstanbul Tekstil Sektörü İşletmelerinin İncelenmesi”, Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, C. 10, S. 1, 2003. TAĞRAF, Hasan, ARSLAN, N. Talat; “Kriz Oluşum Süreci ve Kriz Yönetiminde Proaktif Yaklaşım”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 4, S. 1, 2003. 35 TURAGAY, R. Tuna; “Güneydoğu Asya Ülkelerinde Yaşanan Finansal ve Ekonomik Krizin Genel Değerlendirmesi ve Dünya Ekonomisi ve Ticareti Üzerinde Yaratacağı Muhtemel Etkiler”, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı EAD Genel Müdürlüğünce Çıkarılan Rapor ve Araştırmalar, Nisan 1998, (Erişim)http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb /8ozsayma98.doc . URAL, Mert; “Finansal Krizler ve Türkiye”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 18, S. 1, 2003. YILDIRIM, Oğuz; “Türk Bankacılık Sektöründe Yaşanan Finansal Krizler (1980-2002): (Nedenleri, Sonuçları ve Ekonomik Etkileri)”, İktisat Dergisi, İstanbul Üniversitesi İFMC Yayın Organı, 2004.