Zamanda Yolculuk,Işığın Dahi Kaçamadığı Gizemli

advertisement
Zamanda Yolculuk
Bilindiği üzere zamanda yolculuk konusunun işlendiği tüm
eserlerde bu kavram kurgu yaratıcısının elinde patlar. Çünkü
özellikle geçmişe yolculuğun henüz bilimsel bir dayanağı
yoktur. Bu konu hakkındaki tüm görüşler insanlar tarafından
ortaya atılan hipotezlerdir. Bu fikirler de birbirinden
fazlasıyla farklılık içerir. Söz konusu geçmişe yolculuk
olduğunda tüm bu nedenlerden dolayı net bir taslak oluşamaz.
Geçmişe gidilerek bir değişiklik yapıldığında gelecekte ne
olacağını insanoğlu halen kafasında oturtamamıştır. Geleceğin
değişeceği, geleceğin asla değişemeyeceği ve geçmişte yapılan
değişikliğin aslında her zaman mevcut olduğu ve bir şekilde
fark edilmediği, her değişiklik sonucunda paralel evrenler
oluşturulduğu gibi görüşler farklı eserlerde farklı
formatlarla işlenir. Bilimin geldiği son noktalar ışığında,
bilimsel açıdan bakıldığında en mantıklı görünen durum paralel
evren görüşünü içeren durum. Kuantum fiziğine, sicim
teorilerine en uygun görünen, zamanın asla oyun hamuru gibi
oynanamayacağı bir olgu olduğunu ve yapılan değişikliklerin
yalnızca ondan sorumlu olan kişinin evrenler arası konumunu
değiştireceği bu görüş.
Şu anki mevcut bilime göre geçmişe gitmeyi sağlayacak hiçbir
bulgu yok. Geleceğe yolculuk denen olay ise kısmen mümkün
sayılabilir. Tabii bu ne şekilde bakıldığına göre değişiyor.
Aslında geleceğe de yolculuk edilemez, yalnızca bir nesne için
zamanın daha hızlı akması sağlanabilir. Bir şekilde kendi için
zaman daha hızlı akan bir insan, dünyadaki mevcut zaman
akışına döndüğünde orada yıllar geçtiğini görecektir. Tabii
geleceğe yolculuktan kasıt bu zaman diliminden bir anda yok
olup gelecekte bir yerde ortaya çıkmak sayılırsa geleceğe
gidiş de mümkün değil.
Zaman evrenin her noktasında farklı hızlarda akar. Nesnelerin
kütlesi ve hızı zamanın akış hızını etkiler. Hızlı bir nesne
için zaman daha yavaş akar. Aynı şekilde yüksek kütleçekime
maruz kalan bir nesne için de zaman daha yavaş akacaktır.
Zaman evrenin başlangıcında Bigbang ile birlikte oluştu ve
ilerleyen zamanla birlikte oluşan farklı hızlara ve kütlelere
sahip cisimler kendi zaman akış hızlarının sahibi oldu.
Evrende bir gözlemciye göre zamanın en hızlı aktığı yer hiçbir
hareketin ve kütleçekimin olmadığı bir bölgedir. Tabii daima
dinamik ve kaotik olan bu evrende böyle bir nokta bulmak
mümkün olmayacaktır.
Bir uzay mekiğine binerek ışık hızına yakın hızlarda hareket
eden bir insan Dünya’ya geri döndüğünde kendini yaşamadığı
yılların geçmiş olduğu bir gelecekte bulur. Kısaca Dünyadaki
ortam için daha fazla zaman geçmiştir. Uzay mekiğiyle bir
karadeliğin yörüngesinde dolaşıp Dünya’ya geri dönen kişi için
de sonuç aynıdır. Fakat bu sefer bir önceki örneğe nazaran
daha az zaman geçmiş olur.
Zaman dördüncü boyut olarak ele alındığında ise geçmişe doğru
zamanda yolculuk mümkün sayılabilir. Albert Einstein’ın
kanıtlanan Görelilik Teorilerine göre uzayzaman isminde bütün
bir kavramdan bahsetmek mümkün. Kütleçekim ve hız değerlerinin
uzayzamanı, yani uzunlukları ve zamanın işleyiş hızını
etkilemesi bu teoriler ile ilk defa ortaya atıldı. Zaman da
bir üst boyuttan bakıldığında bir uzunluk birimi olabilir ve
mevcut boyutta bu uzunluğun anlık olarak teker teker birer
parçasının gözlemlendiği söylenebilir. İki boyutlu bir evrende
yaşayan canlıların üç boyutlu nesnelerin yalnızca bir kesitini
görebileceği, onları yalnızca bu evrende görünen gölgeler
şeklinde algılayabilecekleri gibi. Tabii bugünkü bilime göre
bunların gerçek sayılmamasının nedeni bir üst boyuta geçmenin
mümkün olmaması. Bu şekilde farklı boyutlar olduğunu
kanıtlamanın dahi bir yolu yok. Fakat bilim her geçen yıl
biraz daha yaklaşıyor. Henüz öbür tarafına geçmenin imkansız
sayılacağı bir filtreye rastlanmış değil. Bilimin anafikrine
göre böyle bir durma noktasının olması da mümkün değil.
Geçmişe yolculuk söz konusu olduğunda ilk kafa kurcalayan
sorun oluşacak paradokslardır. Geçmişe gidip bir değişiklik
yapan insanın, geçmişte kendini oluşturan şartları yok
etmesinin sonucu doğacak sorulardır bunlar. En popüleri
Büyükbaba Paradoksudur. Bir insanın kendi doğmadan önceki
zamana gidip büyükbabasını öldürmesi fikriyle başlar. Kendi
doğmadan önce doğmasını sağlayacak faktörleri yok eden biri
gelecekte var olamaz, gelecekte var olamayan bir insan ise
geçmişe gidip büyükbabasını öldüremez.
Bu problemi çözen en mantıklı görüş ise paralel evren
fikridir. Zaman işledikçe her an farklı bir olayın
gerçekleştiği bir zaman dallanması oluşur. Sürekli olarak
zamanın farklı bir şekilde işlediği yeni evrenler oluşur.
Nesneler ve bilinçler de bu dallanmalar içinde bir yolu izler.
Yan katmanlarda daimi olarak alternatif zaman çizgilerinin
aktığı bir evren modeli düşünüldüğünde, büyükbabasını öldüren
insan artık gelecekte doğmadığı farklı bir paralel evrene
geçmiştir. Artık başlangıçta geçmişe döndüğü evrenin içinde
değildir.
Kimi eserler zamanı çok rahat kesip biçebilmek için ortaya çok
basit çözümler atar. İnsanın farklı bir zamandaki kendiyle
karşılaşması sonucunda daima bu eserlerde Dünya’nın veya
evrenin yok olacağı düşüncesi dile getirilir. Tabii karakter
daima kendiyle karşılaşır, hiçbir şey yok olmaz.
Filmlerde, kitaplarda veya bunun gibi farklı alanlardaki
çeşitli eserlerde zamanda yolculuk konusunda hep bir problem
çıkmasının nedeni işte bu belirsizlikler. Eserlerde bu konu
ele alındığında daima bir pürüz çıkması dikkatli takip
edenlerin gözünden kaçmaz.
Bir yandan da geçmişe gidip yapılan değişikliklerin aslında
Kaos Teorisi ve Kelebek Etkisi’ne göre geri almanın hiçbir
yolu yoktur. En ufak değişiklikler, bir insan için bir nefes
alış, bir göz kırpış dahi Dünya’nın geleceğini yeterince zaman
geçtiğinde çok büyük şekilde etkileyecektir. Gerçekleşen tüm
olayların kökenine derinlemesine inildiğinde çok basit
şeylerin onları oluşturduğu gözlemlenir. Geçmişe değil insan,
en ufak bir veri gitse dahi gelecek çok farklı bir hal
alacaktır.
Evrenin ve zamanın temel yapısını anlattığım ısıya dair yazıda
bahsettiğim entropi kavramı aslında zamanın temel
yapıtaşlarından biri sayılabilir. Termodinamik kavramlarından
biri olan, evrenin git gide daha fazla kaosa sürüklenmesini,
daha düzensiz ve daha düşük enerjiye sahip olma yatkınlığı
olan entropi; zaman ilerledikçe daha da artar. Zamanda
yolculuk ise evrenin bu dinamiğini bozacaktır. Geçmişe gitmek
daha düzensiz bir nesneyi daha düzenli, geleceğe gitmek ise
daha düzenli bir nesneyi daha düzensiz bir zaman dilimine
aktarmak anlamına gelir. Tabii nesnenin evrende ve o zaman
diliminde bir anda yok olması da aynı şekilde entropiye
aykırıdır.
Kimi eserlerde zaman yolculuk kurgusu işlendiğinde zaman hiç
umursanmadan, istendiği gibi şekillendirilebilir. Bu eserlerde
geçmişte çok rahat değişiklikler yapılır ve geleceğe
gidildiğinde farklı şekilde gelişmiş olan bu zaman dilimiyle
birlikte yaşanır. Örneğin Geleceğe Dönüş film serisi, Doctor
Who dizisi, Harry Potter’ın yeni kitabı olan Cursed Child bu
kavramı bu şekilde işler. Bu üzerinde kafa yorulmamış bir
kurgu şeklidir. Zaman tek bir çizgide ilerler ve geçmişteki
değişikliklerin sonuçları direkt olarak gözlemlenir.
Zamanda yolculuk kavramının çok daha başarılı olduğu bir kurgu
çeşidi daha var. Bunlarda geçmişte ne yapılırsa yapılsın
gelecek asla değişmez. Aslında daima geçmişte o olay
yaşanmıştır, fakat bunu gerçekleştiren kişilerin geçmişe
gitmeden önce bundan bir şekilde haberi yoktur. İlk Terminator
filmi, Interstellar filmi bu yapıyı kullanır. Terminator’ın
devam filmlerinde ise ilk filmdeki başarılı zaman yapısı
bozulmuştur.
Zamanın paralel evrenler aracılığıyla işlediği düşüncesini
canlandırmak ve eseri takip edenlere aktarmak oldukça zor
olduğundan bu formatı eserlerde bulmak zor. Fringe dizisinde
buna yakın bir kurgu mevcut. Dikkatli izlendiğinde dizide
oldukça önemli bir yere sahip olan makinenin defalarca farklı
gerçekliklerde zamanda yolculuğa maruz tutulduğu ve
karakterlerin her gerçeklikte bir önceki hareketine devam
ettirdiği fark edilebilir.
Işığın
Dahi
Gizemli
Gök
Karadelikler
Kaçamadığı
Cisimleri:
Karadelikler güneşten birkaç kat daha büyük yıldızların son
evresidir. Karadelikler, muazzam bir çekim gücüne sahip, ışığı
dahi içine çekip kaçmasına izin vermeyen gök cisimleridir.
Karadeliklerin sonsuz kütleye sahip oldukları varsayılır. Bu
kütlelerine rağmen hacimleri çok küçüktür. Kilometrelerle
ifade edilebilecek kadar küçüktürler. Karadelik kavramı Albert
Einstein’ın genel görelilik kuramıyla ortaya çıkmıştır. Sonra
Karl Schwarzschild “Einstein alan denklemleri” adlı kara
deliğin varlığı ortaya atan bir yazı yayınlamıştır. 1971
yılında ilk karadelik Uhuru uydusu tarafından Kuğu
takımyıldızında tespit edilmiştir.
Karadelikten bahsedebilmemiz için önce yıldızlardan
bahsetmemiz gerek. Öncelikle küçük gaz ve toz bulutlarından
büyük bulutlar oluşur. Bulutlar birbirleriyle birleşerek
büyürler. Çekimsel güç bulutun büzülmesini sağlar. İç ısınma
basıncın oluşmasına neden olur. Bulut büzülme ile parçalara
ayrılır. Gaz parçacıkları hızlanır ve çarpışırlar. Sıcaklık
artar. Bu durum basıncın artmasına neden olur. Çökme yavaşlar
veya durur. Enerji yayılmaya başlar. Yıldızın merkezi
yoğunlaşmaya başlar. Bu yoğunlaşma yıldızın doğmasını sağlar.
Yıldızlar hidrojen ve helyumdan oluşan gaz kütleleridir.
Füzyon tepkimeleriyle hidrojen çekirdeği helyuma, helyum
çekirdeği karbona dönüştürür. Hidrojeni tükenen yıldız
soğumaya ve büzüşmeye başlar. Bünyesindeki helyumu karbona
dönüştürür. Kütlelerine göre yıldızlar yakıtı tükendikten
sonra beyaz cüce, nötron, pulsar ya da bir karadelik olur.
Yıldız, ne kadar büyük kütleli ise, o derecede yakıtını çabuk
bitirir. Kütlesel çekimi dengelemek için, daha çok ısıya
ihtiyaç duyar ve böylece yakıtını çok çabuk bitirir. Yıldız ne
kadar büyükse ömrü o kadar kısa olur. Kararsızlaşan yıldız dış
kabuğunu uzaya fırlatır. Kütle çekim kuvveti basınç
kuvvetinden fazla olur ve yıldız çekirdeğe doğru sıkışmaya
başlar. Çekirdek yoğunlaştıkça çekim kuvveti artar ve artık
yıldız kendi yaydığı ışığı kendine doğru çeker. Bunun
sonucunda Karadelik dediğimiz devasa çekim gücüne sahip, ancak
çapı kilometrelerle ölçülebilecek bir gökcismi oluşur.
Karadeliklerin kendi ışığını çekebilecek bir çekim gücüne
sahip olduğu için ışık yaymaz ve siyah bir cisim halini alır.
Olay Ufku
Olay ufku ışığın ve maddenin kaçamadığı bölgenin sınırıdır.
Olay ufkunu incelemek mümkün değildir. Çünkü olay ufku
içerisinde devasa bir çekim gücü bulunmaktadır. Işık dahi olay
ufkuna girdiği anda kara deliğin çekim gücüne kapılır ve
kaçamaz. Bu yüzden olay ufku sınırlarını içerisi hep bir sır
olarak kalacaktır. Eğer güneş içine çöküp karadelik olsaydı
olay ufku sadece birkaç kilometre olurdu.
Karadelik Teorileri
Karadelikler bilim insanları için bir sır küpüdür. Bu gizemli
gökcisimleri uzun bir zaman sır olarak kalacaktır. Belki de
hiçbir zaman ulaşılamayacaktır. Bir kara deliğe ulaşırsak ne
ile karşılaşırız sorusu bilim insanlarının aklını her zaman
kurcalamıştır. Bu yüzden karadelikler hakkında birçok teori
ortaya atılmıştır. Bu teoriler arasında en dikkat çekenleri
Solucan deliği, zamanda yolculuk ve hologram teorileridir. Her
biri ancak deneme yoluyla kesin kanıta ulaşılabilecek
teorilerdir. Günümüz teknolojisiyle bir kara deliğe ulaşmak
mümkün olmadığı için bunlar şimdilik sadece teori olarak
kalmaktadır.
Solucan Deliği
Solucan deliği Albet Einstein tarafından ileri sürülmüştür.
Solucan deliği uzay-zamanda bir kısayol olabileceğini varsayan
bir kuramdır. Solucan deliği bir karadelik ve bir beyaz delik
arasındaki bağlantıya denir. Yani bu Dünya’nın etrafında
dönmek yerine Dünya’nın içinden geçmek gibi bir durumdur.
Solucan deliğinin orta noktası durak noktasıdır. Burada birkaç
saniye içinde yıldızların ölümünü görebilirsiniz. Ancak
buradan çıkabilmek için ışıktan daha hızlı hareket etmeniz
gerekir. Eğer çıkamazsanız enerji ve gaz kütlesi haline
dönüşürsüz. Bu yüzden bu teori imkansız gibi görünüyor. Ancak
modern fizik bunun aksini henüz kanıtlayamamıştır.
Zamanda Yolculuk Mümkün müdür?
Filmlere dahi konu olan zamanda yolculuk üzerine araştırmalar
yapılan bir konudur. Kimi fizikçilere göre karadelikler ve
solucan deliği zamanda bir kapı açabilir. Kimisine göre de
karadeliklerin çekim kuvveti ve uzay-zamanı bükmesi zamanda
yolculuğu mümkün kılabilir.
Zamanda
başına
evrenin
Geçmişe
yolculuk eğer mümkünse bile geçmişe yolculuk başlı
bir sorundur. Geçmişe yolcuğunun olabilmesi için
bizim yaşadığımı her anı kaydediyor olması gerekir.
yolculuk konusunda birçok paradoks bulunmaktadır.
Büyükbaba Paradoksu
Paradoks cevaplanmadan bu konu hakkında kesin bilgi vermek
mümkün değildir. Eğer geçmişe giderek büyükbabanızı
öldürürseniz, siz doğmamış olursunuz. Eğer siz doğmadıysanız
geçmişe gidip büyükbabanızı öldüremezsiniz. Büyükbabanız
ölmezse siz doğarsınız . Kimi fizikçilere göre geçmişe
giderseniz paralel evrende başka bir dünyaya gitmiş olursunuz.
Ancak bu kesin bir cevap değildir. Bu paradoks başlı başına
bir sorun olarak kalmıştır.
Zaman Tüneli Paradoksu
Büyükbaba paradoksuna benzer bir paradoksu da Stephen Hawking
ortaya atmıştır. Eğer geçmişe giden bir zaman makinesi olsaydı
ve siz 1 dakika öncesine bir kapı açsaydınız. Kendinizi 1
dakika önce kendini öldürmeye hazırlanan kendinizi görürdünüz.
Ve onu 1 dakika öncesindeki haliyle öldürürseniz siz hiç
olmazsanız ve geçmişe gidip kendini öldüren biri olmazdı. Bu
durumda siz yaşıyor olurdunuz ve geçmişe gidip kendini
öldürmeye hazırlanırdınız. Bu paradoks döngüdür ve bir
çıkmazdır. Bu yüzden bu paradokslar cevaplanmadan geçmişe
yolculuk yapılabilir demek olanaksızdır.
Geçmiş
yolculuk
imkansız
gibi
görünüyor
ancak
geleceğe
yolculuk olabilir. Bunun bir yolu uzay-zamanın büküldüğü
solucan deliğidir. Diğer bir teori ise ışık hızına ulaşmaktır.
Geleceğe yolculuk yapılabilir mi sorusuna cevap verebilmemiz
için bir kara deliğe gitmemiz gerekir. Samanyolu galaksisinde
devasa bir karadelik bulunmaktadır. Galaksinin en büyük kara
deliğidir. Ancak ışık hızında hareket edebilsek de bu kara
deliğe ulaşmak binlerce yıl alır. Günümüz teknolojisi ışık
hızına dahi ulaşmakta aşırı derecede yetersiz kalmaktadır.
Işık hızına ulaşınca enerji olma durumu da söz konusudur. Işık
hızında hareket edebilecek bir araç yapabilsek bile bu aracın
saniyede 300.000 kilometre hıza ulaşınca enerjiye dönüşme,
atomlarına ayrılma durumu gerçekleşebilir.
Eğer galaksinin en büyük kara deliğine mekikle gitme şansımız
olsaydı ve bu mekik kara deliğin olay ufkuna girmeden
çevresinde kara deliğin çekim gücünün de verdiği etkiyle
dolaşabilseydi zamanı bükebilirdi. Teoriye göre kara deliğin
zamanı bükmesinden de yararlanabilecekti. Ve mekiktekiler için
zaman Dünyaya oranla yarı yarıya olacaktı. Bu durumda onlar
için 1 yıl geçtiğinde dünyadakiler için 2 yıl geçmiş olacaktı.
Evrene bir sınır konulamaz. Çünkü evren ışığın hızından daha
hızlı bir şekilde, daha da hızlanarak genişlemektedir. Dünya
ise bu evrenin içinde tarif edilemeyecek kadar küçük bir
gezegendir. Bu yüzden evrenin sırrını çözebilmemiz bir hayal
gibi görünüyor. Görülebilir evrende milyarlarca yıldız,
gezegen karadelik, kuasar ve galaksiler bulunur. Işık hızına
ulaşabilsek bile galaksiden çıkmamız binlerce yılı
bulabilmektedir. Dünya ya en yakın karadelik milyonlarca
kilometre uzaktadır. Bu yüzden karadelikler hakkında kesin bir
bilgiye ulaşmamız güçtür.
Download