2.1.1. Realizmin Zayıf Yönleri

advertisement
Uluslararası İlişkiler Teorileri Açısından
Terörizmle Mücadelede İşbirliği
75
içerisinde egemen olarak hayatlarını sürdürmek isterler. Son olarak, devletler rasyonel
olarak davranır; ancak, yanlış ve yanıltıcı bilgiler yüzünden diğerlerinin fikirlerini, planlarını
ve eylemlerini yanlış hesaplama olasılığı her zaman vardır. “Devletler genellikle diğer tarafın
anlaşmaya sadık kalmayacağı ve göreli avantaj sağlayacağı korkusuyla işbirliği anlaşmalarına
yanaşmak istememektedirler” (Mearsheimer, 1995: 13).
Realist yaklaşımı savunanlar, uluslararası kurumların süper güçler tarafından kendi
egemen konumlarını sürdürmek ve göreli güçlerini artırmak için oluşturulduğunu öne
sürerler. Örneğin, NATO, ABD tarafından Sovyetler Birliğine karşı Soğuk Savaşı kazanmak
için kullanılmıştır; ancak, realistlere göre, bugün artık NATO’ya ihtiyaç duyulmamaktadır ve
NATO ortadan kalkacaktır (Mearsheimer, 1995).
Yukarıda belirtildiği gibi, terörizmin üzerinde anlaşma sağlanan ortak bir tanımı
bulunmadığından ve “benim ülkemde olmadığına göre benim sorunum değildir, bu yüzden
başkaları ilgilensin” algısı nedeniyle terörle mücadelede etkin bir uluslararası işbirliği
oluşturmak zordur. “Her devlet, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmekte, bu nedenle,
bir devlet için öncelikli olan bir sorun, diğer bir ülke için öncelik taşımayabilmektedir” (Demir
ve Küçükuysal, 2013: 300). Realist bakış açısından bu anlaşılabilir bir durumdur; çünkü
uluslararası sistem, devlet merkezlidir ve devletler kendi ulusal çıkarlarını takip ederler. Eğer
bir devlet, bir eylemi; terör eylemi olarak kabul etmeyi kendi çıkarları için dezavantajlı olarak
değerlendiriyorsa, bu eylemi terörizm olarak görmeyecektir. Örneğin, Yunanistan, bir dönem
PKK (Kürdistan İşçi Partisi) teröristlerini; Türkiye’de 30.000 insan öldürmüş olmalarına
rağmen; özgürlük savaşçıları olarak görmüş, hatta desteklemiştir. Türkiye’nin kaynaklarını
terörle mücadele için harcaması Yunanistan tarafından bir avantaj olarak görülmüştür.
Devletlerarasında terörle mücadeleye yönelik işbirliğinin etkinliğini kısıtlayan başka
bir engel de; uluslararası kurumların başarısızlığıdır. Bu durum realist bir yaklaşımla kolayca
açıklanabilir. Öncelikle ve temel olarak, uluslararası kurumlar, kendilerine tabi üye devletleri
kurallara uymaya zorlayacak güçleri ve otoriteleri bulunmadığından ciddi bir etkinliğe
sahip değildirler. Bu kurumların bağımsız devlet davranışları üzerinde ciddi bir nüfuzu
yoktur (Mearsheimer, 1995). İkincisi, devletler her zaman kendi çıkarlarını takip ettikleri
için her üye devlet farklı önceliklere sahiptir. Üçüncüsü, devletler kendi sınırları içerisinde
egemenliklerini sürdürmek istemekte ve hiçbir kurumun kendi egemenliklerine müdahale
etmesini istememektedirler.
2.1.1. Realizmin Zayıf Yönleri
Terörizme karşı uluslararası tepki yeterli olmasa da, zaman zaman devletlerin kendi
bölgelerinde güçlü ve uzun süreli işbirliği davranışları sergileyebildikleri, yakın tarihimizde
gözlemlenmiştir. Diğer taraftan, devletler bazen başka ülkelerde eylem yapan terörist grupları
ortak bir kültür veya dine sahip oldukları için de destekleyebilirler. Yani, devletler her zaman
kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda değil, aynı zamanda kültürel, dini vb.
değerleri ve fikirleri doğrultusunda da hareket edebilirler.
Realist teori, devletlerin uluslararası davranışlarını açıklarken ülke içi faktörlere
devletlerin çıkarlarından daha az önem vermektedir. Oysaki ulusal faktörler, bir devletin
vereceği kararları üzerinde son derece etkilidir. Örneğin, 2003 yılında ABD’nin Türk toprakları
üzerinden Irak’ı işgal isteği, her ne kadar Türkiye’nin çıkarlarına uygun olsa da, o günün iç
Download