VIII. FELÇ YAPAN NÖROLOJİK ENFEKSİYONLAR Motor fonksiyon bozukluklarıyla seyreden nörolojik sistem enfeksiyonları. Bu enfeksiyonlar patojenin direk veya indirek etileri sonucu ortaya çıkar. Botulizm ve tetanos toksik etkiye bağlı iken polio ortaya çıkan ödem ve inflamasyona bağlı sinir sıkışması ve nekroz sonucu gelişir. A – BOTULİSM: Clostridium botulinum anaerobik gram pozitif sporlu çomaktır ve doğada yaygın halde bulunur. Konserve, bal gibi uygun anaerobik şartlarda sporlar açılır ve bakteriler toksin üretmeye başlar. Botulizm toksini kokusuz ve tatsız olduğundan yiyeceğin tadını bozmaz. Toksin ısıya dayanıksızdır ve 60 C de bozulur. Klinikte üç tip botulizm görülür. Gıda kaynaklı botulizm: En sık rastlanan formdur. Yiyeceklerde üremiş bakterilerden salgılanan toksinin oral yolla alınması sonucu ortaya çıkar. Yara kaynaklı botulizm: botulinium sporlarıyla kontamine olmuş yaralardan veya bu sporlarla kontamine olmuş enjektörlerin kullanılmasıyla oluşur. Yarada veya deri altında anaerobik şartlarda üreyen bakteriden salınan toksin botulizme sebep olur. İnfant botulizmi: 2-9 aylık çocuklarda görülür. Oral yolla alınan botulinum sporları bağırsaklarda açılır ve toksin üretmeye başlar. Daha büyük çocuklar ve erişkinlerde bu tür botulizm görülmemesinin sebebi barsak florasının C.botulinum un üremesini inhibe etmesidir. Botulizm toksini kan beyin bariyerini geçemez bu nedenle beyindeki kolinerjik sinapsları etkileyemez. Hematojen yolla periferik sinirlerin presinaptik sinir uçlarına ulaşır ve asetilkolin salgılanmasını inhibe eder. Toksinin 8 tipi vardır en sık A,B ve E görülür. Toksinin alınmasından 2 gün sonra klinik bulgular ortaya çıkar. Klinikte simetrik desendan paralizi görülür, tüm iskelet kaslarını ve düz kasları tutan bir paralizi hali vardır. Hasta önce kas güçsüzlüğünden şikayet eder 1-2 gün içinde paralizi gelişir, duyu kaybı olmaz. Solunum kaslarının tutulumu sonucu dispne ve solunum sıkıntısı başlar. Gastrointestinal sistem ve üriner sistem düz kaslarının paralizisi sonucu kabızlık, paralitik ileus, idrar retansiyonu ortaya çıkar. Klinik bulgular: desendan paralizi, diplopi, dispne, dizartri, disfaji, baş dönmesi, ağız kuruluğu ve solunum kaslarının felci sonucu ölüm şeklinde özetlenir. Botulizm seyri sırasında hastanın ateşi, nabzı ve bilinci normaldir. TANI: Botulizm seyri sırasında laboratuvar testleri normaldir. Kan sayımı, BOS incelemesi, MR ve BT incelemeleri normaldir. Tanı dışkı, serum veya şüpheli gıdada toksinin gösterilmesiyle konur. AYIRICI TANI: Guillain-Barre, Lambert-Eaton, Werding-Hofmann sendromu, difteri ve intoksikasyonlarla karışır. TEDAVİ: Klinik bulgular botulizmi destekliyorsa tedavi başlanmalıdır. Birden fazla vakanın varlığı klinik tanıyı destekler. Tedavi iki basamaktan oluşur. Dolaşımdaki toksinin nötralizasyonu. Solunum desteği ve diğer destek tedavileri. Dolaşımdaki toksinin nötralizasyonu antiserumlarla yapılır, bu serumlar hıfzıssıhha laboratuvarlarından temin edilebilirler. Botulizm at serumu 10 ml IV , 10 ml IM olarak verilir. Serum hastalığı geriletmez sadece progresyonu önler, presinaptik reseptöre bağlanmış toksini nötralize edemez. Hastalık antiseruma rağmen birkaç gün daha ilerleme gösterir, bu süre içinde hasta yoğun bakım şartlarında izlenir, gerekirse entübe edilir, ileus, konstipasyon,idrar retansiyonu açısından gözlenir. Yara kaynaklı botulizmde bölge eksize edilir oksijenli suyla temizlenir, lokal antitoksin yapılır ve var olan clostridiumlara etkili penisilin verilir. Prognoz: Hastalar genellikle 1-6 ay arasında hospitalizasyon gerektirir, solunum desteği 1 ay sürebilir, kas gücü 1yıl sonra yerine gelir. Mortalite tedaviye rağmen %20 dir. B – TETANOZ: Clostridium tetani anaerobik, gram pozitif, sporlu çomaktır ve doğada yaygın halde bulunur. Tetanoz da botulizm gibi toksinleri aracılığıyla hastalık yapar. Yaralanma sonucu oluşan laserasyonlardan veya cerrahi girişim, doğum, dental müdahaleler yoluyla vücuda giren sporlar uygun anaerobik şartlar altında çoğalır ve toksin üretirler. Inkübasyon 1-2 hafta sürer. Tetanoz toksini ( tetanospazmin ) periferik sinirler yoluyla (retrograd) omurilik ve beyin sapındaki motor nöronlara ulaşır, burada gangliozid reseptörlere bağlanarak inhibitör bir nörotransmitter olan glisin’in salınımını engeller. Inhibitör nöronların inhibisyonu hipereksitasyona buda kontrol edilemeyen kas spazmlarına yol açar. Hastalık genellikle aşısız insanlarda, yenidoğanlarda ve yaşlılarda ortaya çıkar. Klinikte irritabilite, huzursuzluk, başağrısı, subfebril ateş görülür. Bu bulguları takiben 1-3 gün içinde ağrılı spazmlar başlar. Nadiren ilk bulgu olarak yara bölgesinde ağrılı spazmlar görülür. Genellikle ilk bulgu çene kaslarında ortaya çıkan spazm dır (trismus=lockjaw), bu acı bir gülümsemeye benzer ( risus sardonicus). Hastalık ilerledikçe spazmlar aşağı doğru tüm vücuda yayılır ve opisthotonus hali ortaya çıkar. Laringeal spazm ve respiratuar kasların tonik kasılmaları sonucu solunum bozulur. Sempatik aktivite artışı nedeniyle terleme, taşikardi ve tansiyonda dalgalanmalar görülür. Hastanın bilinci açıktır. Bu akut fazda sıklıkla hipoksi, pnömoniler, vertebral fraktürler ve tehlikeli aritmiler görülür. Neonatal tetanoz umblikal enfeksiyondan kaynaklanır. İlk 10 günde ortaya çıkar, emme güçlüğü, irritabilite, intermittan spazmlarıyla karakterizedir. generalize kas TANI: Hafif lökositoz dışında kan ve BOS bulguları tamamen normaldir, serolojik tanı testi yoktur, sadece %30 vakada lezyondan C. tetani izole edilebilir. Bir iki gün içinde giderek artan tarzda fokal veya generalize kas spazmlarının varlığı klinik tanı için yeterlidir, enfeksiyon odağı olmayabilir. AYIRICI TANI: Nöroleptik ilaçlara bağlı spazmlar, fokal epilepsiler, strikinin zehirlenmesi, kuduz, histeri krizleriyle karışır. TEDAVİ: Yaranın eksizyonu ve debridmanı ve penisilin 10 milyon ünite/ gün verilerek toksin kaynağı temizlenir, spazmlar için myorelaksanlar verilir, insan tetanoz immunglobülini ( 3000 veya 10 000 ünite) yarısı yara çevresine, kalanı IM verilir. Hasta yoğun bakım ünitesinde uyarılardan uzak bir odaya alınır, solunum sıkıntısı gelişirse respiratöre bağlanır. Myorelaksasyon için diazem 10 veya 30 mg IV 2-3 saatte bir verilir. Doz hastada spazmların en aza indiği düzeyde sabit tutulur. Alternatif olarak klorpromazin 75-100 mg IV 3-4 saatte bir verilir. Diğer destek tedavileri için hasta gözlemde tutulur. Tedaviye rağmen mortalite %60 dır. C – PARALİTİK POLİOMYELİT: Polio virus bir RNA virusudur. 3 antijenik tipi vardır, bir tipe karşı bağışıklık diğerlerine karşı koruyucu değildir. Paralitik poliyomyelit yaz sonu ve erken sonbaharda epidemiler yapar. Günümüzde yaygın aşılamalar sayesinde insidansı oldukça azalmıştır. Hastalık fekal oral yolla bulaşır, virus orofarinks ve gastrointestinal sistemde replike olduktan sonra viremi yapar. Inkübasyon süresi 10-14 gündür. Hastalık genellikle subklinik seyreder hastaların çok azında sinir sistemi tutulumu ortaya çıkar. Sinir sistemi tutulumu olursa polio virus medüllospinalisin ön boynuz ve beyin sapının motor nöronlarını seçici olarak enfekte eder. Bu nöronların enfeksiyonu hücrelerin ölümü ve ilgili kas guruplarının paralizisiyle sonuçlanır. Virus nadiren beyin sapı motor nöronlarını enfekte ederek solunum kaslarının felcine neden olur ( Bulbar polio ). Enfekte hasta 3 ay boyunca dışkısıyla virus çıkartır, hasta bu dönemde taşıyıcıdır. Enfeksiyon IgA ve IgG tipi antikorların oluşumu ile o antijenik tipe karşı hayat boyu bağışıklık bırakır. KLİNİK: Hastalık 4 formda seyredebilir: 1. Asemptomatik enfeksiyon: Hiçbir klinik şikayet yoktur. Poliovirus enfeksiyonu %99 bu şekilde seyreder. Poliovirus enfeksiyonlarının sadece %1 inde klinik olarak şikayet ortaya çıkar. 2. Abortif polio: En sık görülen klinik formdur. Subfebril ateş, başağrısı, boğaz ağrısı gibi üst solunum yolu enfeksiyon bulguları veya bulantı, kusmayla seyreder. Hastalık kendi kendine iyileşir. 3. Non paralitik polio: Ateş, başağrısı ve meningeal irritasyon bulguları ile seyreden aseptik menenjit tablosudur, BOS incelemesinde aseptik menenjit bulguları görülür. Hastalık kendi kendine iyileşir. 4. Paralitik polio: Asimetrik flask paraliziler ve ağrılı kas spazmları ile seyreder, bununla birlikte aseptik menenjit bulgularıda olabilir. Paralizi proksimal kaslarda daha belirgindir. Duyu kaybı yoktur. Motor nöronların harabiyeti kalıcıdır, fakat kaslar diğer nöronlardan re-innerve olarak fonksiyonlarını geri kazanırlar. Paralitik poliolu hastaların %5 i bulbar tutulum sonucu kaybedilir. Paralitik poliolu hastaların %80 inde kas tonusu 6 ay içinde normale döner. Bu hastaların bir kısmında 20-50 yıl sonra postpolio sendromu ortaya çıkar; bu sendrom progressif kas güçsüzlüğü ve kas atrofileriyle karakterizedir. TANI: Hastalarda hafif lökositoz, dışında kan sayımı normaldir. Non paralitik ve paralitik polioda BOS da aseptik menenjit bulguları vardır: lenfositer pleositoz ( 20-300 hücre/ ml) görülür, BOS proteini artmıştır, glukoz normaldir. Kesin tanı virusun izolasyonuyla veya antikor titresinde artışla konur, virus dışkı, boğaz, BOS dan izole edilebilir. AYIRICI TANI: hızlı ilerleyen asimetrik paraliziler ve BOS da aseptik menenjit bulguları herşeyden önce paralitik polio yu düşündürmelidir. Guillain Barre, botulizm ile ayırıcı tanıya girer. TEDAVİ: Antiviral tedavisi yoktur, tedavi semptomatiktir. Fizyoterapiyle paralitik kasların fonksiyonları büyük oranda geri döner. Hastalık hızlı ilerlediğinden hasta yoğun bakım şartlarında izlenmelidir. Profilaksi: Poliomyelit virusunun ölü ( Salk) ve canlı-attenüe ( Sabin ) olmak üzere 2 tip aşısı var. Aşılar 3 serotipide kapsarlar. Başarılı aşı programları sayesinde günümüzde görülme sıklığı çok azalmıştır. V. F – PARAZİTİK MENİNGOENSEFALİTLER Bazı paraziter enfeksiyonların seyri sırsında nörolojik tutulum ve menenjit – meningoensefalit tablosu görülür. AMEBİK MENİNGOENSEFALİT: Naegleria fowleri veya nadiren acantomoeba cinsi amiplerle meydana gelen meningoensefalit tablosudur. Naegleria meningoensefaliti fatal seyirlidir, akut bakteriyel menenjiti taklid eder. Naegleria cinsi amipler tatlı sularda yaşarlar. Tatlı sularda yüzmeyi takiben 3-5 gün sonra akut menenjit tablosu ortaya çıkar. Hastalar genellikle sağlıklı insanlardır altta predispozan bir sebep genellikle yoktur. Amip olfaktor sinir trasesini izleyerek os kribiformisi geçer ve sinir sistemine ulaşır. BOS bulguları bakteriyel menenjiti andırır. Gram boyamasında patojen görülmez, kültürde üreme olmaz. BOS da direk preparatta canlı trofozoidlerin görülmesi ve anamnezde tatlı suda yüzme öyküsünün olması tanı koydurur. Hastalık bir hafta içinde genellikle ölümle sonuçlanır. Tedavide Amfoterisin B ve rifampisin kombinasyonu denenebilir. Acantomoeba cinsi amipler doğada yaygın olarak bulunurlar. Amip deri, akciğer, üriner sistem gibi bir enfeksiyon odağından hematojen yolla yayılarak sinir sistemine ulaşır. Hastalarda genellikle immün süpresyon vardır. Hızlı ilerleyen meningoensefalit ve KİBAS bulguları gelişir. BOS da lenfositik pleositoz, protein artışı görülür. Glikoz normal veya düşük olabilir. BOS da amip trofozoidlerinin görülmesi tanı koydurur. Tedavide sülfodiazin ve flusitozin kullanılır, intratekal olarak pentamidin ve polimiksin B verilebilir. TOKSOPLAZMA MENİNGOENSEFALİTİ: Etken toksoplazma gondii doğada yaygın olarak bulunur, pişmemiş gıdalar ve kedi dışkısıyla temas sonucu insana bulaşır. Hastalık genellikle semptomsuz seyreder. Semptomlu olması altta immunosupressif bir patoloji varlığını gösterir. Toksoplazmoz akut veya subakut meningoensefalit tablosuyla seyredebilir, bu durumda fokal veya generalize nörolojik bulgular sıkca görülür. Tabloya bazen koriyoretinit eklenir. BOS da minimal mononükleer pleositoz, hafifce artmış protein vardır. BOS glukozu artmış düşük veya normal olabilir. Periferik kanda atipik lenfositler vardır (hatalı olarak enfeksiyöz mononükleoz tanısı konabilir). Etken genellikle izole edilemez, tanıda karakteristik BT ve MR bulguları (halka tarzında kontrast tutan tüm parenkime yayılmış nekroz alanlarının görülmesi), serolojik olarak ıgm tipi antikorların varlığı veya IgG tipi antikorlarda artış olması, BOS, kas, lenf nodu veya beyin biopsisinde etkenin gösterilmesiyle konur. Tedavide 4 hafta boyunca sülfodiazin ( 2-6 gr/gün) primetamin (başlangıçta 100-200 mg, sonra 25 mg / gün ) ve lökovorin ( 2-10 mg/ gün ) kombinasyonu kullanılır. MALARYA ENSEFALİTİ ( SEREBRAL MALARYA): Plasmodium hastaların falciparum enfeksiyonlarının seyri sırasında %2 sinde ensefalit tablosu gelişir. Malarya ensefaliti ağır ve hızlı seyirlidir, başağrısı, epileptik ataklar ve komaya varan bilinç değişiklikleri hızla gelişir. Bazen hemiparezi, hemianopi, afazi, serebellar ataksi gibi fokal nörolojik bulgularda tabloya eklenir. Serebral malaryada mortalite tedaviye rağmen %30 u bulur. Enfekte eritrositlerin serebral kapiller damarları tıkaması sonucu multipl noktasal nekroz alanları tablodan sorumludur. Enfekte eritrositlerin vasküler endotele yapışmaları ve oklüzyonlara sebep olmaları nedeniyle birçok organda yetmezlik tabloları ortaya çıkar. ARDS, akut tübüler nekroz, diare, epigastrik ağrı, gözdibi kanamaları ve nörolojik tutulum görülür. Serebral malarya semptomları irritabiliteden hızla gelişen komaya dek değişebilir. Falciparum enfeksiyonları sırasında ortaya çıkan hipoglisemi ve hiperinsülinemi nörolojik tabloyu dahada ağırlaştırır. P.vivaks enfeksiyonu sırasında beyin parenkim invazyonu olmadığı halde uykuya meyil, konfüzyon ve epileptik ataklar ( ensefalopati tablosu )görülebilir. Malarya şüphesi olan ve nörolojik bulguların görüldüğü her hastalaya tanı kesin olmasa dahi vakit kaybedilmeden tedavi başlanmalıdır bu amaçla klorokin sensitif falciparum için klorokin başlanır. Hastanın 48 – 72 saatte afebril olması beklenir bu süre içinde artan parazitemi görülürse exchange transfüzyon hayat kurtarıcı olabilir. Serebral malaryada kortikosteroidler kontrendikedir. Klorokin dirençli falsiparum düşünülüyorsa tedaviye oral kinin sulfat veya IV kinin – kinidin dihidrokloridle başlanır. Uygun olan parazitemi %1 in altına inene dek parenteral tedaviye devam etmektir. Bu tedaviyle rekürrans sık görüldüğü için tedaviye tetrasiklin, meflokin, artemisin, klindamisin veya primetamin –sülfadoksin kombinasyonu ilave edilebilir. MYASTENİYA GRAVİS Myasteniya kas sinir bağlantılarında iltihap sonucu gelişen felçtir. Vücudun kendi dokusuna saldırması sonucu ortaya çıkar ( Otoimmün hastalık). Sinirlerden kaslara giden sinyaller bloke olur, kaslar çalışmaz, güçsüzleşir. Hastanın şikayetleri zaman içinde artarak ilerler. Myastenia Gravis Neden olur? Hastalığın neden ve nasıl başladığı bilinmemektedir. Vücudun immün sisteminin kas sinir bağlantısına saldırması ve ilerleyen kas güçsüzlüklerine yol açmasıdır. Normalde kaslar sinirlerden salınan Asetilkolin maddesi ile çalışır. Bu sinirden kasa giden sinyaldir ve hareket etmesini sağlar. immün sistem bu maddenin kasta bağlandığı yere karşı saldırır (Asetilkolin reseptörü) ve kasların çalışmasını bozar. Kaslar sinirlerden gelen sinyalleri alamaz, çalışamaz, felç olur. Bazı Myastenia Gravis vakarlından Timüs bezi sorumlu tutulmuştur. Hastalığa neden olan immün globülinler Timüste üretilir. Timüste bu antikorların neden üretildiği ise bilinmemektedir. Annesi Myastenia Gravis olan çocuklarda geçici kas güçsüzlükleri olabilir. İki ay içinde bu antikorlar temizlenir ve bebek normale döner. Hastalık kimlerde görülür? Hastalığın kimde ortaya çıkacağı bilinmez ancak aşağıdaki faktörler Myastenia şansını arttırır: Cins: 10-30 yaş arası bayanlar, 50-60 yaş arası erkekler, Genetik olarak HLA- B8 ve DR3 gurubu olan kişiler de Myastenia saha sık görülmektedir. Myasteni ne şikayete neden olur? Hastalık ilerleyen kas güçsüzlükleri ile karakterizedir. En sık görülen şikayetler sırası ile : Kas güçsüzlüğü: kas güçsüzlüğü egzersiz ile artar, istirahat ile düzelir. Kas zayıflaması: Göz kapakları, Göz kasları, Yüz kasları, Çiğneme kasları, Yutma kasları, Göğüs kafesi ve solunum kasları, Kol ve bacak kasları, Göz kapakları düşer, Görme bozulur, çift görme ve bulanık görme olur, Yüz kasları güçsüzleşir, mimiksiz, donuk, maske yüz vardır, Yutma güçlüğü gelişir, Konuşma zorluğu gelişir, Yürüme zorluğu, oturup kalkmakta zorluk olur, El kasları zayıflar, eşyaları elinden düşürmeye başlar, sakarlık olur. Myasteni krizi nedir? Hastalık aralıklı alevlenmeler gösterebilir. Alevlenmeler çok ciddidir ve hastalık ataklar şeklinde aniden ilerler. Bu dönemlerde özellikle solunum kasları etkilenir ve nefes almakta zorluk olur. Myasteni nasıl teşhis edilir? Hastanın şikayetleri ve muayene bulguları teşhise yardımcı olur. Laboratuar testleri ve incelemeleri teşhis için gereklidir. Myasteni düşünülen hastalarda aşağıdaki testler yapılır: Kan testleri: Asetilkolin bakılır, reseptör antikoru var mı diye Tiroid testleri yapılır (Mysteni hastalarında sık görülür), EMG ( Elektro Miyografi) sinir kas iletimini ölçer, Tensilon testi: endrophonium verilerek kas tonüsünde düzelme olup olmadığına bakılır, Repetitif Sinir Stimülasyon testi: test sırasında kas gücünde düşme görülür, CT ve MR incelemesi: timüs ta tümör ( Timoma ) olup olmadığı araştırılır, Akciğer Fonksiyon Testleri: solunum kaslarının tutulumu değerlendirilir. Myastenia nasıl tedavi edilir? Her hastaya göre bir tedavi protokolü oluşturulmalıdır. Myasteni geçici bir hastalık değildir. Progressif şekilde ilerleyen bir hastalık dır. Amaç hastalığın ilerlemesinin durdurulması ve atakların önüne geçilmesidir. Tedavide en çok kullanılan yöntemler: Asetilkolinesteraz inhibitörleri (Asetilkolin maddesini parçalayan enzimin durdurulması) : sinirden kasa geçen Asetilkolin in parçalanmasını önleyerek etkisini arttırır. Kas reseptörleri azalsa da var olanların etkisini uzatmaya ve kas gücünü arttırmaya yarar. Fizostigmin, Neostigmin, İmmün süpressif tedavi: İmmün sistemi baskılama tedavisidir. Kas reseptörlerini bozan antikorların üretimini azaltmaya ve durdurmaya çalışır. Prednizolon, Azatioprin, Mycofenolat mofetil, Siklosporin, Siklofosfamid, Takrolimus bu ilaçlardır. amaçla kullanılan immün supresan İmmün globülin tedavisi: Hastaya damar yoluyla verilen immün globülin şikayetleri azaltır. Bunun nasıl işe yaradığı pek bilinmemektedir. Plazmaferez: Kanın içindeki antikorları süzme işlemidir. Aralıklarla tekrarlanır. Otoantikorlar temizlenmeye çalışılır. Timektomi: Timüs bezinin çıkarılmasıdır. Bazı hastalarda hızla düzelme sağlar. Solunum kasları felçleri başlarsa hastanın solunum desteğine ve yoğun bakıma ihtiyacı olabilir. Özellikle myasteni krizlerinde hastaların solunum kasları hızla etkilenir ve yoğun bakım ihtiyacı olabilir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Hastaya var olan kas gücü ile günlük işlerini yapması için eğitim verilir. Fizik tedavi kas gücünü yerine koymak için değildir. Myasteni hastalarının kas gücünü aşağıdakilere dikkat etmesi gerekir: Myasteni şikayetlerini kullanmamalıdır: korumak amacıyla arttıran ilaçlar Beta bloker ilaçlar, Aminoglikozid antibiyotikler, Kinolon antibiyotikler, Klas I kalp ritm ilaçları, Her infeksiyon derhal tedavi edilmelidir, Enfeksiyonlara karşı her yıl grip aşısı olunmalıdır, Erişkin aşılama programı uygulanmalıdır. Yutma zorluğu varsa yumuşak gıdalara geçilmeli. Myasteniden Korunma: Myasteniyadan korunmak için bilinen bir yol yoktur. Referanslar: 1. Myasthenia Gravis Foundation of America http://www.myasthenia.org/ 2. National Institute of Neurological Disorders and Stroke http://www.ninds.nih.gov/ 3. Muscular Dystrophy Canada http://www.muscle.ca/ 4. Myasthenia Gravis Association of BC http://www.myastheniagravis.ca/ 5. Ferri FF, ed. Ferri’s Clinical Advisor: Instant Diagnosis and Treatment . Philadelphia, PA: Mosby Elsevier; 2004. 6. Goetz CG, ed. Textbook of clinical Neurology. 2nd ed. Philadelphia, PA: WB Saunders Company; 2006. 7. Goldman L, Ausiello D, eds. Cecil Textbook of Medicine. 22nd ed. Philadelphia, PA: WB Saunders Company; 2004. 8. Gronseth GS, Barohn RJ. Practice parameter: thymectomy for autoimmune myasthenia gravis (an evidence-based review): report of the Quality Standards Subcommittee of the American Academy of Neurology. Neurology. 2000;55:7-15. 9. Myasthenia gravis. DynaMed. Available at: http://www.ebscohost.com/dynamed/what.php . 10.Sanders DB, Howard JF. Disorders of Neuromuscular Transmission. Neurology in Clinical Practice website. Available at: http://www.expertconsultbook.com/expertconsult/b/book