Resim Tarihinde Bir Mit: Fikret Mualla

advertisement
On5yirmi5.com
Resim Tarihinde Bir Mit: Fikret Mualla
Çalkantılı ve bohem yaşam tarzı nedeniyle sadece sanatı değil, yaşamı da resim
tarihine adeta bir mitoloji olarak geçmiştir.
Yayın Tarihi : 11 Ekim 2011 Salı (oluşturma : 10/22/2017)
1903 yılında İstanbul'un Moda semtinde doğdu. Babası, Düyun-u Umumiye ikinci müdürü Ekrem Bey
(Mehmet Ekrem Mualla Saygı) annesi Emine Nevber Hanım idi. Kız çocuk bekledikleri için önceden
Mualla adını belirlemişlerdi, bebek erkek olunca Fikret adı eklendi. Çocukluk ve gençlik yılları
Kadıköy, Bahariye çevresinde geçti. Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde öğrenim gördü. Yatılı
olarak Galatasaray Lisesi'ne verilmesinin sebebinin, kendisini derslerine çalışmaktan alıkoyan futbol
tutkusu olduğu rivayet edilir. Futbolcu dayısı Hikmet Topuzer'in etkisi ile futbola çok düşkündü. 12
yaşında, Galatasaray Lisesi'nde futbol oynarken bir kaza sonucu sağ ayağının kırılması ve topal
kalması ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Çok düşkün olduğu annesinin kaybı ise onda derin izler bırakan
ikinci olaydı. Okuldan kaptığı gribi eve taşıması sonucu İspanyol gribine yakalanan annesinin genç
yaşta ölümü üzerine Fikret Mualla'nın hayatına suçluluk duygusu egemen oldu. Annesinin
ölümünün hemen ardından babasının çok genç birisiyle yeniden evlenmesi de onu çok etkilemişti.
Ardından babasının bu genç hanım yerine oğlunun tepki göstermeyeceğini düşündüğü akrabaları
Behice Hanım ile evlenmesi de oğlunda benzer öfkeli bir tepki yarattı. Yaşadığı sarsıntılar Fikret
Mualla'yı sinirli ve uyumsuz birisi yapmıştı. Babasının evliliğini bir türlü benimseyemeyen Fikret
Mualla, 17 yaşında iken Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini yarıda bırakıp İsviçre'ye mühendislik
okuması için gönderildi. Bunu, evden atıldığı şeklinde yorumladı.
İsviçre'de zamanla, resmin mühendislikten daha çok ilgisini çektiğini fark etti. Savaş yıllarına
rastlayan İsviçre'deki öğrencilik döneminde parasız kalmıştı. Dönemin konsolosunun (Rıza Bey)
desteği sayesinde resim eğitimi almak için Almanya'ya geçti. Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde
afiş ve desinatörlük, ardından Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimi aldı. Akademide
Hale Asaf ile birlikte Arthur Kampf’ın öğrencisi oldu. Almanya'da bulunduğu yıllarda babasının mali
durumu bozulup para gönderemez hale gelmesinden sonra Mısır Hidiv’i Abbas Halim Paşa’dan maddi
destek gördü. Almanya'da topallığı ve utangaçlığı nedeniyle yalnızlaşan Fikret Mualla, resim
yapmadığı zamanlarda içki içiyordu. İlk defa 1928 yıında Almanya'da alkol bağımlılığı nedeniyle
tedavi olmak zorunda kaldı. Tedavisinin ardından İtalya ve Fransa'daki sanat merkezlerini gezdi.
İstanbul yılları [değiştir]Fikret Mualla, evden gelen para kesilince geçim sıkıntısı çektiği için
1937'de Türkiye'ye döndüğünde, mezun olduğu Galatasaray Lisesi'nde ve Ayvalık Ortaokulu'nda
kısa bir dönem resim dersleri verdi. Galatasaray Lisesi'nden düşük maaş almasından ötürü, Ayvalık
Ortaokulu'ndaki görevinden ise Ayvalık'ta o dönemde elektrik bulunmaması nedeniyle ayrıldı,
İstanbul'a döndü. İstanbul sanat çevrelerinde umduğu ilgiyi bulamadı, çalışmaları aşağılandı. Bir süre
ilgisini edebiyata yöneltti. Kendisiyle benzerlikler bulduğu Schiller hakkında bir kitap yazdı. Şiller
(Schiller) 1759-1805, Hayatı ve Eserleri adlı kitabı 1932'de yayımlandı. 1938 yılında Ses dergisinde
yayınlanan Usera Karargahı ve Masal adlı öyküleri de onun edebiyatçı yönünün eseridir.
Mualla, bu dönemde geçimini sahne kostümleri çizerek, kitap resimleyerek sağlıyordu. İstanbul Şehir
Tiyatrosu sopranosu Semiha Berksoy'a duyduğu ilginin de etkisiyle Beyoğlu semtine yerleşti.
İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenen Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetlerin
kostümlerini çizdi; İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun Yeni Adam Dergisi'nin yazılarını resimledi, aynı
dergide dönemin sanatçılarının portre desenleri ve karikatürlerini çizdi; Nazım Hikmet’in Varan 3
adlı şiir kitabını ve Benerci Kendini Nasıl Öldürdü? adlı oyununu resimledi. Resim yapmayı da
sürdürüyordu, İstanbul'un çeşitli semtlerinden manzaralar yaptı. 1934 yılında suluboya ve
desenlerini sergilediği ilk sergisini açtı, ancak fazla ilgi görmedi.
Fikret Mualla, 1938 yılında babasını kaybedince yüklü bir mirasın sahibi olmuştu. Mal varlıklarını
satarak Paris'e yerleşmeye karar verdi. Gitmeden önce, Abidin Dino'nun ricası üzerine 1939
Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için İstanbul konulu otuz kadar tablo yaptı.
Fransa'ya gittiği dönemde ülkede Edvard Munch ve Wassily Kandinsky gibi ressamların temsilcisi
olduğu dışavurumculuk akımı gündemdeydi, ressam da bu anlayıştan etkilendi. Paris'te kısa bir süre
eğlenceli, lüks bir yaşam süren Fikret Mualla, II. Dünya Savaşı'nın başlaması ve ülkenin işgal
edilmesi üzerine zor bir döneme girdi. Sanatçının, günlük gereksinimlerini karşılamak üzere
tablolarını yok pahasına sattığı anlatılır. Alkol sorunu, polis fobisi, yurt özlemi nedeniyle yaşadığı
sıkıntılar bir kaç kez hastanede tedavi görmesini gerektirdi. Fikret Mualla, sıkıntılarını resim yaparak
ve içki içerek atlatmaya çalışıyordu. Ressam Hale Asaf'a aşık oldu ama karşılık görmedi. İki ay için
hastaneye yattı ama resmi bırakmadı. Bundan sonraki yaşamı çeşitli sanatseverlerin koruması
atında sürdü. Mualla, hastanede kendisine resim yaptıran Dina Vierny'nin koruması altına girmişti.
Burada yaptığı resimlerle 1954 yılında Paris'te ilk sergisini açtı. 25 yıl boyunca eserlerini toplu
olarak hiçbir yerde sergilememişti. O güne kadar tablolarını satın almak isteyenlar onu Paris
kahvelerinde bulurlar ve genellikle eserlerini ucuza kapatırlardı. İlk sergisini de iki tablo simsarı
organize etti. Sergide, eserleri büyük ilgi gören Mualla'nın tüm tabloları satıldı. Tablo simsarları,
Mualla'ya vaadettikleri payı vermeyerek onu dolandırmışlardı ama bu sergi sanatçıyı Paris'teki sanat
çevrelerine görkemli bir şekilde tanıttı, Paris ressamı olarak tanınmasını sağladı. Bir çok büyük
sanatçıyla tanıştı, Picasso'nun da dikkatini çekti. İkinci sergisini ise iki yıl sonra açtı ve sergiden
sonra tekrar akıl hastanesine yatırıldı. Taburcu olduğunda sanayici Lhermin'le bir anlaşma yaptı.
Aynı dönemde resimlerinin sürekli alıcısı olan Madam Angles ile tanıştı.
Mualla, resimlerinde Paris şehrini konu edindi. Giderek Paris ortamında bir ün kazandı. Eserleri,
koleksiyon yapanlar tarafından toplanmaya başlamıştı. Ancak kendisine düzenli bir hayat kuramadı.
1962 yılında felç geçiren sanatçının bakımını, kocası Alpler bölgesi senatörü olan Madame Fernande
Angles adlı sanatsever üstlendi. Raguel Agnesi'in eşi Madam Fernande Agnes, onu bir bakıcı
eşliğinde Reillanne'daki çiftliğine götürdü. 1967'de ölümüne kadar bu çiftlikte Madam Agnes için
çok sayıda eser üretti. 1967 yılı Mayıs ayında sinir krizleri nedeniyle bir dinlenme evine yatırıldı. 20
Temmuz günü ölü bulundu. Paris Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü.
Cenazesinin isteğine uygun olarak yurduna getirilmesi 1974 yılnda gerçekleşti. Cumhurbaşkanı
Fahri Korutürk'ün eşi Emel Hanım'a çocukluk yıllarında resim dersi vermiş olması ve bu sebeple
Cunhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün ilgilenmesi üzerine kemikleri İstanbul'a getirilerek Karacaahmet
Mezarlığı'na gömüldü.
Fikret Mualla mutlu olabilmek ve her şeyi unutmak için resim yapmıştı. Bu nedenle sanat
dünyasındaki çeşitli akımlardan etkilenmedi, resimlerini yaparken sezgilerini kullandı, kendi tarzını
yarattı. Eserlerine kendi hislerini aktardı. Coşku dolu resimler yaptı. Huysuz, uzlaşmasız kişiliğini ve
mutsuz yaşamını resimlerine yantsıtmadı, yaşama sevinci dolu resimler yaptı.
Şehirleri resmetmeyi seven Mualla, resimlerine İstanbul ve Paris'in insanlarını, sokaklarını, kafelerini,
sirkleri, genelevleri, balıkçıları resimlerine taşımıştır. Renklerle oynamayı seven sanatçının, Henri
Matisse'in renk kullanımından çok etkilendiği bilinir.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Resim Tarihinde Bir Mit: Fikret Mualla
Download