enflasyonist bekleyişleri kırmada ve kamu kesiminin mali piyasalar üzerindeki baskısı azaltmada yeterince etkili olunamamıştır. 1992 senesinde, enflasyon hızının programlanan seviyeye çekilememesine rağmen, 1991 yılının ikinci ve üçüncü üç aylık dönemlerinde görülen fiyat artışlarındaki hızlanma eğiliminin bu yılın aynı dönemlerinde önemli ölçüde yavaşladığı ve fiyat artışlarının geçen yıl seviyeleri civarında gerçekleştiğine'dikkatinizi çekmek isterim. Enflasyonun başta gelen sebebi kamu kesimi açık­ larıdır. 1991 yılı sonu itibariyle kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı, GSMH'nınyüzde 14.4'üne ulaşmıştır. Körfez Krizi nedeniyle ekonomiye gelen arızi gelirler dikkate alınmaz­ sa, bu rakam yüzde 16'lara yükselmektedir. 1992 yılında bu ihtiyacın GSMH'nin yüzde 12.6'sına düşmesi beklen­ mektedir. Hükümet bunu daha da aşağıya çekmeye karar­ lıdır. Sağlıklı bir ekonomik yapıya kavuşuncaya kadar enflasyonla mücadeleye devam edeceğiz. Enflasyonun sadece para tedbirleri ile, talebi kısıt­ layıcı tedbirlerle önlenmesi de mümkün değildir. Bunu yaparsak, istikrarı sağlayalım derken, büyümeyi tehlikeye atmak gibi bir durumla karşılaşabiliriz. Ekonomide arz yönlü tedbirlere ağırlık verilmesi, işte bu açıdan büyük ö n e m taşımaktadır. Türkiye ekonomisini 'üreten bir ekonomi' haline getirme gayreti içindeyiz. Ekonomik sorunların çözümü burada düğümlenmektedir. ise, imalat sanayiindeki canlanmaya paralel olarak, artış vardır. 1991 yılının Ocak-Temmuz dönemi itibarı ile 1 milyar 196 milyon dolar olan turizm gelirleri, bu yılın aynı döneminde 1 milyar 865 milyon dolara yükselmiştir. Bu yılın ilk yedi aylık döneminde geçen yıla göre turizm gelirlerinde yüzde 56 oranında bir artış gözlenmek­ tedir. Turizm gelirlerimizde ciddi ve sevindirici gelişmeler söz konusudur. Turizm gelirlerimiz 1991 yılı sonunda 2 milyar 654 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 1992 yılın­ da turizm gelirlerimizin 4 milyar dolar olarak gerçekleşme­ si, 1 9 9 3 y ı l ı n d a i s e 5 m i l y a r d o l a r a u l a ş m a s ı beklenmekte­ dir. Turizm, gelecekte en çok ümitli olduğumuz sektörler­ den birini teşkil etmektedir. Turizm kapasitesini artırıp, verilen hizmetin kalitesini yükselterek turizm gelirlerinde daha da hızlı bir artış sağlamak amacındayız. Döviz rezervlerimiz, 1991 yılı sonunda 12.2 milyar dolar iken, 2 ekim 1992 tarihi itibarı ile 15.8 milyar dolara çıkmıştır. Elbette ki, dış ödemeler dengemizin ekonominin bütünü ile ilgili tutarlı bir yapı kazanması gerekiyor. Türkiye'nin dış ticaretinde bir yönüyle Avrupa ve Amerika diğer yönüyle yakın komşularımız ağırlıklı bir önem taşımaktadır. Dış ticaret dengesini, dış ödemeler dengesini, istik­ rarlı olarak devam ettireceğiz. Türkiye ekonomisinin dışa açılan kapısını sımsıkı tutacağız. Devlet Borçları Dış Ticaret ve Ödemeler Dengesi Türkiye ekonomisinden söz ederken, üzerinde önemle durmamız gereken noktalardan birisi dış ticaret ve ödemeler dengesidir. Türkiye'nin dış ekonomilere açılan kapısı budur. Türkiye ekonomisi, ne zaman ithalat yapmakta zorlanmaya başlamışsa, fabrikaları makina, teçhizat ve hammadde ithalatında sıkıntıya girmişse döviz rezervleri dış borç taahhütlerini karşılayamayacak duruma gelmişse; ekonomide büyük rahatsızlıklar ortaya çıkmıştır. Ödemeler dengesine çok dikkat etmek zorunda­ yız. Ödemeler dengesinin, ekonomideki diğer dengelerle tutarlılığını da sağlamak mecburiyetindeyiz. İhracat, turizm dövizi gelirleri ve bunlara ilaveten yurt dışında çalışan işçilerimizin yurda gönderdikleri döviz­ ler ve diğer kalemlerden sağlanan döviz gelirleri ile Türkiye, ithalatını karşılayabilmen ve borçlarını ödeyebilmelidir. Ödemeler dengesindeki gelişmeler memnuniyet vericidir. 1992 Ağustos ayı sonu itibarı ile ihracatımız, 9 milyar 275 milyon dolar; ithalatımız ise 14 milyar 331 milyon dolardır. Ocak-Ağustos dönemi itibarı ile ihracatımız geçen yıla nazaran yüzde 11.2 artış göstermiştir. 1992 yıl sonu ihracat hedefine ulaşılması beklenmektedir. İthalatımızda İç Devlet borçlarımız 1991 yılı sonu itibariyle 93 trilyon 642 milyar liradır. 1992 yılı Eylül ayı sonu itibariyle ise bu rakam 136 trilyon 264 milyar lira olmuştur. Konsolide borçlar hariç tutulursa; sadece tahvil, bono, Merkez Bankası avansı toplamı olarak bu rakamlar 1992 yılı için 56 trilyon 525 milyar liradır. İç borç stokununun GSMH'ye oranı 1991 yılı sonu itibariyle yüzde 20 civarında gerçekleşmiştir. 1992 yılı sonunda da bu oranın sabit kalacağı beklenmektedir. Sadece tahvil ve bono toplamı gözönüne alındığın­ da bu oran 1991 yılı için yüzde 9.5 olarak gerçekleşmiştir. Tahvil ve bono toplamı olarak iç borç faizlerinin konsolide bütçe içindeki payı 1980 yılında yüzde 2'dir. 1984te yüzde 4.9'a; 1987'de yüzde 9.8'e; 1990 yılında yüzde 14'e çıkmıştır. 1991 yılında ise yüzde 12.8 olarak gerçekleşmiştir. 1992 yılında da, bütçenin finansmanında iç borç­ lanma önemini korumuştur. 1991 yılı sonu itibariyle dış borçlarımız 48 milyar 661 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu borcun yüzde 18.7'si kısa vadeli, yüzde 7 8 i de kamu sektörüne ait bulunmaktadır. 1992 yılının ilk yarısında ise toplam dış borç stoku 50 milyar 961 milyon dolara yükselmiş; kısa vadeli borçların payı yüzde 20 olurken, kamunun borç stoku içindeki payı yüzde 75 olmuştur. TBMM BÜLTENİ 6