antolojisi

advertisement
KİTAPLAR
T İY A T R O
T
VE
SANATLAR
- T I --------— I
I I BI
I — --------- ' ----------
antolojisi
«Türk Dili» nin tiyatro özel sayısı, kitaplıkları­
mızdaki önemli boşluğu dolduracak değerde bir
eser olarak yayımlandı. Ibsen'den Ionesco’ya ka­
dar bütün tiyatro admlarıyla halleşip, söyleşebile­
ceğiniz bir eser.
ÜRK Dil Kuıumünun son Ku­
içinde, tiyatroyu sâdece seyretmek için değil, incelemek için de ele alan­
rultayı için Kurum yayın kolunca yeni eserler yayımlandı. Bunlardanların sayısı da artıyor. Ankara Üniver­
sitesinde de, İstanbul Üniversitesinde
üçü tiyatroyla ilgili: Türk Dilj Tiyatro
de Tiyatro, öğretim konusu durumuna
Özel Sayısı, Tiyatro Terimleri Sözlüğü,
Ahmet Vefik Paşa. Öbür kitapların in­
geldi. Tiyatroyla ilgili eserler de alıcı
celenmesini şimdilik bir yana bıraka­
buluyor. Önceler; sâdece oyunlar ba­
rak, ilkin Türk Dili’nin «Tiyatro Özel
sılırken, şimdi tiyatro üstüne yazılmış
Sayısı» üzerinde durmak istiyorum.
incelemeler de aranır oldu. Fakat bu
türden kitaplar yeterli sayılamıyacak
Son yıllarda tiyatroya gittikçe ar­
sayıda. Gerçi Türk Tiyatrosu üzerinde
tan bir eğilim vaı. Seyirci sayısına uy
dört ciltlik bir tarih yazan Refik Ah­
gun olarak, tiyatro toplulukları, sah­
met Sevengil’in yanında genç araştırnelerin sayıları da artıyor. Seyircilerin
r
macı ve eleştirmeci Metin And’ın çok
çeşitli açılara yönelen eserleri, Özdemir
Nutku’nun inceleme ve araştırmalarını
toparlıyan kitapları ve tek tük tiyat­
ro kuramcılığı re eleştirmesi ile ilgili
kitaplar da yayımlanıyor. Fakat dili­
mizde tiyatroyla ilgili geniş alanlı bir
kitabın eksikliği hep duyulmuştur. İşte
Türk Dili’nın Tiyatro Özel Sayısı, bu
alandaki bir boş uğu doldurabilecek ni
telikte görünüyor
Aşağı yukarı 340 sayaflık bir eser
olan Özel Sayıda tanınmış oyun ya­
zarları. tiyatro adamları, mimar, de korcu ve tenkitçilerden derlenmiş ya­
zılar var. Derginin sonuna küçük bir
de ansiklopedik sözlük eklenmiş, eserde yazıları bulunan yazarlar kısaca
tanıtılıyor.
Kitapta en çok yer, yazarlara ay­
rılmış. Yabancı 4? imzadan 22 si oyun
yazarı. 16 sı tiyatro adamı (aktör —
rejisör), yedisi tiyatroya yardımcı sa­
natlar sayılan dekor, mimarlık ala nında tanınmış kişiler, ikisi de tenkitçi
ve düşünür.
Bu türlü deılemelere kusur bul­
mak bir bakıma çok kolay. Derleyicile­
ri, sınırı ne denli geniş tutsalar, bir
takım nedenlerle bir sınırdan öteye
geçemez. Bu noktada hemen kınamayı
yapıştırmak mümkün. Filân alınmış
da, ona göre çok daha önemli feşmekân
niçin alınmamış.' Bu türden bir tenkid
yapılmak istenirse düzenleyicilerin ya­
zarlar sınırını tarih
itibariyle Ibsen,
Strindberg’den geriye götürmeyişlerine
karşı çıkılabilir. Niçin efendim, daha
eski tarihlerde tiyatronun sorunlarına
eğilmiş kaidelerini
koymuş Diderot,
Goetke, Schiller ve Lessing’den birkaç
sayfacık yok? Sonra, tiyatro adamı olarak sahneye koyucuyu, yazarla aktö­
rün arasındaki yerine bir tiyatro ada­
mı olarak Türk Tiyatrosunun kurulu­
şunda da çalışmış olan André Antoine’
dan bir—iki savfacık bulnmamış
da
denebilir
Yukarıda verdiğimiz birkaç raka­
mın da ortaya koyduğu gibi, eserde ti­
yatro tenkitçilerine hiç denecek
ka­
dar az yer verilmiştir. Oysa günümüz
tiyatrosunda ç o k etkili olabilen, gerçek
ten Tiyatroya katılmış tenkitçi ve tetkikçiler de var. Meselâ bnulardan bir
Brooks Atkinson, Eric Bentley. Francis
Fergusson, bir Kenneth Tynan, Martin
Esslin, Robert Kemp, ya da Guy Du­
mur gibi birkaçından da birer
yazı
almabilirdL
Nitekim, bence eserde müzikli oyunlar açısından önemsiz sayılamıyacak
bir boşluk vardır Bunu bir tenkitçinin
ağzından doldurmak mümkün olabilirdi.
Bir kısım çevre.erce ciddiye alınmak
istenmemesine rağmen müzikli tiyatro( yalnız komed, değil) günümüz batı
tiyatrosunda yabana atılamıyacak bir
role sahiptir.
Bunlardan başka,
İkinci Dünya
Savaşmdan sonra Dünya Tiyatrosunda
beliren başlıca üç yeni ve önemli akı­
ma da belirli bir yer ayrılmış değildir.
Bu üç akım, sırasiyle Epik
Tiyatro,
Existentialiste ve Absurde Tiyatrodur.
Özel sayıda Absurde Tiyatroyla il­
gili birkaç yazı var. Ionesco ile Edward
Albee’nin yazdıklarında bu çığırla ilgi­
li birşeyler bulmak mümkün.
Fakat
Brecht, tiyatro anlayışı bakımından de
ğil de sadece müziğin yeri bakımından
yazdığı iki yazıyla girmiş dergiye. Bu­
gün artık görevini
tamamlamış olsa
bile İkinci Dünya Savaşından sonra çok
önemli bir yer tutmuş ve Absurde Ti­
yatroyu öz açısından etküemiş bir dü­
şünce çığırının tiyatrodaki etkisinden
hiç söz edilmem'ş
olması da eksiklik
sayılabilir. Sartre'm ve Camus’nün ti­
yatrosundan hiç söz yok.
Olanlar
Bu ve buna benzer eksiklikler, ese­
rin önemini ve değerini azaltmıyor.
Düzenliyenleı, dergiyi başlıca beş
bölüme ayırmışlar. Birinci
bölümde
Türk Tiyatrosu’na toplu bir bakış var.
Bu bölümde 25 yazarın imzası var. İç­
lerinde Namık Kemal’den Turgut Özakman’a kadar
yazarlar; M.N. özön,
Selim Nüzhet Gerçek gibi incelemeci­
ler, 1. Galip Arcan, Muhsin
Ertuğrul
gibi tiyatro adamları var.
İkinci bölüm çok genel bir başlık
taşıyor. Tiyatro — tanım, estetik, kav­
ram. Bunu -oyun» başlıklı üçüncü kı­
sım, «Dramaturg Yönetmen, Oyuncu»
K İTA P LA R
VE
SAM A T L A R
yatro. halk için edebiyat konusuna ge­
lince — hepsi saçma bütün
bunların,
halkın gözünü boyama bence Gogol'u
halka indireceğüıiz yerde, halkı Gogol'uıı düzeyine (seviyesine) yükselt­
melisiniz.»
Öte yandan bu şair, bir yazar olan
W.B. Teats dram yazarlarının çoğunlu­
ğunun kabul edemiyeceğ; bir görüş açıklıyor: «Oyunlarımız edebiyat olmalı,
ya da edebiyat düşünülerek yazılmalı­
dır. Çağdaş tiyatro can çekişip bugün­
kü durumuna geldiyse yazarların, ko­
nuları yerine seyircileri düşünmüş ol­
malarındandır.»
Bunun yamsıra bir devrimci, Antonin Artaud tiyatroyu çok başka bir açıdan ele alıp, değerlendiriyor: «Tıpkı
bunun gibi tiyatro da bir hasıtalıktır,
birşeyler yıkılmadan erişilmiyen yüce
bir dengedir çünkü. Usu, erklerini (ak­
lı, kudretini) yücelten bir sayıklama­
ya çağırır ve sonunda görürüz ki, in­
san açısından tiyatro eylemi de veba
eylemi gibi iyilik getiricidir;
çünkü
bu eylem insanları birbirlerini olduk­
ları gibi görmeye götürmekle maskeleri
düşürür, yalanlan, miskinlikleri alçak
lıklan, ikiyüzlülükleri ortaya vurur,
duyuların en açık verilerine dek yayı­
lan o boğucu ölümlülüğü
sarsar, ve
yığınlara, gölgede kalmış güçlerini, giz
li yeteneklerini göstererek onları, alınyazısı karşısında yüce ve kahraman­
ca bir durum almaya çağırır.» Artaud’
nun tiyatro için bu
teşhisini en iyi
kavrayanlar da herhalde sansürcüler oluyor. Veba gibi tiyatroyu da karanti­
naya almak bu tehlikenin sezildiğıne
belirti sayılmalı
çek tiyatrosu saydığımız çığırın iki önemli temsilcisinden de yazılar alınmış
özel sayıya
Bu çığırın Eeckett ve
Adamov’la
birlikte en önem’: temsilicsj sayılan
Ionesco diyor kı: «Hiç kuşk/ı yok dev
rimci oian Önce Tiyatro, birçok dev­
rim olayları gib- geriye ve eskiye dö­
nüşle sonuçlanıl Bu. eskiden böyleydi, şimdi de bövledir Değişiklik ancak
görünüştedir. Ama bu değişikl'k çok önemlidir. Çünkü sürekli olanın yeniden
değerlendirilmesini.
gençleştirilmesini
(yeninin berisinde ve ötesinde) o sağ­
lar.»
Edward Aiboe ise tiyatrodan bekle­
diğini Artaud gibi enerjik bir deyişle
açıklıyor: «İnsanlar tiyatrodan bir çe­
şit tecrübe edinmiş olarak çıkmalıdır­
lar. Kimi zaman tiyatrodan yeni çık­
mış bir kişiye biı araba çarpsa ne hoş
olurdu diye düşünürüm. Adam yaralan
sın diye değil tabii Ama
tiyatrodan
böyle çıkmak, (acaba arabamı nereye
bırakmıştım?) düşüncesiyle dolu ola-
Bir başka çıkışı da John Osborne
yapıyor: «Benim belirtmek istediğim
şey şu: Başarıya kolay erişmiş
gibi
göründüğüme bakıp, yazarlık işimi öğ­
renmemin de kolay olduğunu düşün mek, yanlış bir iş. İngiltere'de tiyatro­
lar var, oldukça yeni yeni şeyler öğ­
renmeğe devam
edeceğim ama oyun
yazmağı Daily .Mail’den ya da Spectator’dan öğrenmedim
«Ben bir yazarım, toplumcu bir top
luma getireceğim pay, kendi ortamım­
da o değerleri göstermek, ortaya koy­
maktır; bu değerleri uygulamanın en
iyi yollarını bulup
çıkarmak
değil.
Evimden çıkıp. İşçi Partisi için propa­
ganda yapmam gerekli değil.»
Hepsi tiyatro
başlıklı dördüncü
kısım ve «Dekor,
Giysi, Müzik, Işık» başlıklı beşinci kı­
sımlar takip ediyor. Böylece tiyatro nun başlıca sorunları dört ana bölüm­
de bir sistematiğe sokulmaya çalışılmış.
Bu bölümlerde Ibsen, Çehov’dan Iones­
co, Edward Libee’ye kadar 29 yazar;
tiyatroyla ilgili genel, ya da eserlerle
ilgili özel görüşlerini veriyorlar.
Bunlardan birkaçını okumak, ti­
yatronun ne denli aykırı
anlayışları
bünyesinde toparlıyabildiğini göster mek bakımından ilgi çekici.
Meselâ; «Tiyatro, bir ülkenin eğiti­
mi için en yararlı ve en etkin (tesirli)
araçlardan biridir, onun yüceliğini, ya
da çöküşünü gösteren bir barometredir.
Duyarlığı olan, oturmuş bir tiyatro,
tragedyadan vodvile değin her daliylc
bir halkın duyarlığını birkaç yıl içinde
değiştirebilir, buna
karşılık, uçmaya
yarayan kanatlan at tırnağına dönüş­
müş yâni soysuzlaşmış bir tiyatro bü­
tün bir ulusu kabalaştırır ve uyuştu­
rur.
«Tiyatro bir gözyaşı ve kahkaha
okuludur, bir kürsüdür, insanların dav­
ranışlarını açığa vurmakta özgür olduk­
ları ve insan duygularının canlı ör­
neklerle anlatıldığı bir yerdir tiyatro»
diyen bir Lorca nın birkaç sayfa öte sinde, bir başka ulusal tiyatronun, İr­
landa Tiyatrosunun kurucuları arasın
da seçkin bir yeri bulunan J. M. Synge
tam tersini ileri sürüyor: «Tiyatro, var
lığıyla başlı başına önem taşıyan so-
runları ele aldığı ölçüde değil de, im­
gelememizin (tahayyülümüzün) yaşama
sini sağlayan, o tanımı kolay olmıyan
besini verdiği ölçüde önem
kazanır...
Tiyatro tıpkı senfoni gibidir; hiçbirşeyi
öğretmez, tanıtlamaz. Sorun eözümlemiye kalkışanlarla, öğretilerini yaymıya
uğraşanların modası çabuk geçer.»
Öte yandan bir G. Bernad Shaw,
kendine özgü iğneli deyişiyle tiyatroyla
ilgili görüşlerinden bir kısmını şöyle
açıklıyor: «Tarihçi, okurlarını bir kra­
liçenin büyüklüğünü
gjzel bir kadın
olmasına ve kafasının kesilmesine bağ­
lamak gibi safsatalardan kurtarmadık­
ça nasıl gerçek tarihi öğretemzse, bi­
rinci sınıf oyun yazarı da seyircilerini
sahneye bir anahtar deliğinden bak inak, tiyatroda skandal kokusu aramak
alışkınlığından kurtarmadan olumlu bir
iş yapamaz. Tedavi şekli halkın hoşuna
gidecek cinsten değildir. Bir ayyaş, bir
enfiye tiryakisi kötü alışkanlıklardan
kurtulmak için nasıl zorluk çekerse,
lıalk da öyle zorluk çeker, özellikle eleştirmenlcr, (tenkitçiler) meslekleri yü
zünden türlü rezaletlerle, yalanla dolan
la karışık oyunlara dadandıkları için
bütün bir gece böyle bir zevkten yok­
sun bırakılınca köpiiriiler. Kendilerine
düpedüz işkence eden katı yürekli oyuıı yazarına basarlar küfürü.»
Öte yandan gerçekçi
tiyatronun
en büyük şairi sayılan Çehov herkesin
çiğnediği bir sakıza, halk tiyatrosuna
hangi açıdan değiniyor: «Halk için ti­
için
Bu yazıları F G. Lorca, J. M. Synge,
Yeats, ya da Shaw’unkilerle karşılaş­
tırmadan önce birkaç
yazarın daha
dediklerine eğilmek, sonra bu yazarla­
rın bütün zıt gibi görünen görüşlere
rağmen «tiyatro» temelinde birleştik­
lerine işaret etmek yerinde olur.
Amerikan tiyatrosunun en güdüm­
lü yazan görülen Arthur Miller’e göre,
«Bir oyun, politik bir felsefeye denk
kılınamaz, hiç olmazsa küçük bir sayı­
nın basit bir çarpım
işlemiyle daha
büyük bir sayıya eşit kılınabilmesi gi­
bi yapılamaz bu. Bence
herhangi bir
sanat eseri, yazarınınki de dahil politik
bir programa kayıtsız şartsız bağlan inakla, kendinden birşeyler yitirir an­
cak. Bunun tek nedeni — bir trajedi
kuramı olmadığı gibi — gerçek haya­
lının bütün kamıaşık yönlerini kucakIıyabilccck bir politik programın
da
bulunmayışıdır.»
«Yaşlı Kadının Ziyareti», «Fizikçi­
ler» gibi oyunlar yazmış olan Dürrenmatt da yadırgatıcı gibi gözüken sözler
söylüyor: «Sahne benim için bir takım
kurallar ortaya koyma, bir dünya gö­
rüşünü savunma, ya da açıklamalarda
bulunma alanı değil, imkânlarını anla­
mağa çalışarak çalmak istediğim bir
müzik âletidir... Oyun yazarı olarak’ il­
gilendiğim soruriar, günümüzün «ak­
tüel» sorunlarıdır Ancak bu sorunlar
oyuna başlamadan önce değil, oyun üze
rinde çalışırken kafamda açıklık kaza­
nırlar.»
Bu yazarların yanı sıra, Öncü Ti­
yatro, Devrimci Tiyatro,
«Absürde»
Tiyatro gibi adlarla
tanımlanan ve
Yirminci Yüzyı.n İkinci yarısının ger
EUGENfc IONESCO
«Değişiklik ancak görünüştedir.»
rak çıkmaktan iyidir. Kısa tiyatro ba­
yatımda en güze! anım (hâtıram) (Ber­
lin'de «The Zoo
Story»
(Hayvanat
Bahçesi) nin ilk gecesinde başımdan
geçti. Oyun bittiği zaman kıı-kbeş sani­
ye tam bir sessizlik oldu. Sonra halk
alkışlamağa başladı. Bu sessizlik o ka•dar güzeldi ki •
Oyun yaza: .arından Daşka, tiyatro
adamlarının da kendi işleri ve tiyat­
ronun en önemli sorunlarından biri sa­
yılan «Yazar—rejisör—aktör» ilişkileri
konusunda gerçekten ilgi çekici görüş­
lerini toparlayıp sunmak da yerinde bir
çaba olur. Özellikle aktörün sanatiyle, sahneden oluşan tiyatro olgusunun
değerlendirilmesi, bu olgu içinde yaza­
rın, rejisörün ve aktörün yaratıcı çalış­
masının payı Tiyatro’nun en çok tartı­
şılan konularından biri. Bu konuda da
bir yandan Ado’phe Appia Gordon Cra
ig, Louis Jouvet Rheinhardt, G. Baty,
Jean Vilar, J—L. Barrault, G. Gründgens gibi aktör—rejisörlerin, öte yan­
dan Cocteau. Tennessee Williams gibi
yazarların görüşlerini aynı potaya koy­
mak çok ilgi çekici oluyor.
Türk Dili'nin Tiyatro Özel Sayısın­
daki yazıların hemen hepsi, tercüme ya
da tiyatro alanında yeterli
kişilerce
dilimize çevrilmiş
Sonuç olarak, eksikleri olsa da «Ti­
yatro Özel Sayısı», kitaplıklarımızdaki
çok önemli bir boşluğu dolduracak ni­
telikte bir eser olmuş diyebiliyoruz.
Ömer ATİLA
✓
SAYFA: 21
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği
Taha Toros Arşivi
0
1
5
8
1
0
7
1
Download