T. B. M. M. B : 39 İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliğini ve Ticaret 'Ba­ kanlığının bir parçası olan Dış Ticaret Genel Mü­ dürlüğünün birleştirilmesi suretiyle oluşturulmuştur. Oysa müsteşarlığın 'bünyesine dahil edilen yukarıda ifade ettiğimiz bu unsurların fonksiyonel olarak ken­ di doğal bağlantılarından koparılarak böyle yapay bir 'birliktelik (içinde değerlendirmeleri, Türk idarî geleneklerine ve yapısına uygun düşmeyecek ve mev­ cut sistematiği altüst edecek 'bir düzenlemedir. Kanun gücündeki kararnameler ve diğer karar­ larla yapılan düzenlemeler sonucu, müsteşarlığa ba­ kanlıkların üzerinde 'bir konum kazandırılmış, geniş yetkiler ve takdir hakları tanınmıştır. Bu haliyle müs­ teşarlık normal bir üdarî 'birimin oluşumu Aşında, âdeta olağanüstü dönemlerin, kriz dönemlerinin ha­ reket merkezlerine 'benzemektedir. Ne yazık ki, bu hareket merkezlerinin 'başının siyasal sorumluluğu da yoktur. Bu müsteşarlığın kuruluşu ile birlikte ida­ rî yapımızın temel taşlarından birini oluşturan Ma­ liye, Hazinesiz kalmış, Devlet Hazinesi hem Maliye Bakanlığından, hem Hazine ve Dış Ticaret Müste­ şarlığından sorumlu olmuştur. Böylece etkin 'bir büt­ çe ve gelir politikası uygulaması, nakit bütçesi-ödenek kullanımı arasında bir uyum sağlanmasına im­ kân kalmamıştır. Diğer yandan Dış Ticaretin ayrılması ile iç Tica.ret ile arasında olan doğal 'bağ kopartılmış ve ülke­ nin ekonomi politikasının uygulanmasında gerekli olan birliktelik 'bozulmuştur. Ancak böylesi bir dü­ zenlemede en ziyade dikkati çeken gariplik, uluslara­ rası 'ilişkilerde ortaya çıkmakta ve pek çok protokol sorunları yaratmaktadır. Saym milletvekilleri, öyle sanıyorum ki, 'bu denli çarpıklıkları bünyesinde taşıyan bir düzenleme 24 Ocak Kararlarının ve 'bu kararlarla birlikte Türkiye' de açılan ve normal koşullarda gerçekleşmeyeceği an­ laşılan acımasız ekonomi politikasının mutlaka ger­ çekleştirilmesi doğrultusunda yapısal bir adım teşkil etmektedir. Bugünkü Başbakanın sorumluluğu, bilin­ diği gibi, yalnızca 1983 seçimleri sonrası ile sınırlı değildir. Yasal ve siyasal anlamda olmasa bile bu sorumluluk 24 Ocak 1980 tarihinden beri bizzat Baş­ bakanın ve Hükümetin temsilcilerinin bu kürsüden İfade ettikleri gi'bi, 5 yıldır süregelmektedir. Bu ne­ denle biz de, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının kuruluşu 'ile ilgili gerekçeyi 24 Ocaik Kararları ve* istikrar önlemleri içinde aramak durumundayız. 24 Ocak Kararları ve sonraki ekonomik politikaların amaçları öz olarak şudur : 11 . 12 * 1984 O : 2 1. Şok yaratacak fiyat artışları ile yurt içi talebi 'kısmak, . 2. 'Reel gelir artışlarını sınırlamak ve hatta ge­ riletmek. 3. Yüksek faiz politikasıyla tasarruf eğilimini . artırmaya ve yatırım eğilimini kısmaya çalışarak ekonomiyi daraltmak. 4. Dış borçlarımızı kısa dönemde erteleyerek uzun dönemde ödenmesini sağlayacak mekanizmayı kurmak. Bu amaçlar gözden geçirildiğinde, yapılması ge­ reken işler de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır : 1. Mal ya da hizmet olarak ihracatı »büyük öl­ çüde artırabilecek ne varsa ihraç etmek. 2. Türk lifasının değerini sürekli düşürerek ih­ racatı kolaylaştırmak. 3. Köylü, işçi, esnaf, memur, emekli gibi dar ve sabit gelirlilerin yoksullaşmaları pahasına böylece oluşturulacak kaynakları büyük sermaye kullanımı­ na kanalize etmek. 4. Tabiî bu arada ekonominin tekrar harekete . geçirilebilmesi için bu önlemler yeterli olamayacağı için, el açıp yabancı sermayenin gelmesini beklemek­ tir. Bu politikalar da Türk ekonomisinin yapısal ni­ telikleri 'gözetilmemiş olması bakımından büyük çe­ lişkiler içermektedir. Sayın milletvekilleri, bir kere ihracat için seçil­ miş olan yöntem, sürekli olarak ekonominin sıkıntı­ ya girmesine sebep olmaktadır. İhracatta izlenen po­ litika ucuz ve kalitesiz mamulün satışını kolaylaştı­ racak biçimde seçilmiştir. Bu nedenle uluslararası pa­ zarda rekabet şansını yakalayabimek için, özellikle tarım ürün'lefimiz* her yıl azalan fiyatlarla ihraç edil­ mektedir. Zira Türk Lirasının, dolar karşısındaki de­ ğeri sürekli düşürülmekte, tarım ürünlerine aynı öl­ çülerde yansıtılmayan taban fiyattan tespit edilmekte, böylece dış ticaretin finansmanındaki zorluklar köy­ lünün sırtına bindirilmektedir. ©ir örnek olması bakımından sunuyorum': 1983 yılında ihraç edilen patatesin tonu 270 dolar iken, aynı metam 1984"teki ton fiyatı 158 dolardır. Havu­ cun 1983'teki 203 dolar olan ton fiyatı, 1984^e 142 dolara inmiştir. Kuru fasulye 625 dolardan 485 do­ lara gerilemiş. 1983 fiyatlarıyla mukayese edildiğin­ de 1984'ten daha iyi bir fiyatla satılmış herhangi bir tarım ürününü tespit edemedim. Taran kökenli sanayi mamulleri için durum fark­ lı değildir. Her ne kadar sanayi mamulleri dendiğin­ de Sayın özal, otobüsle salçayı aynı kefede mütalaa — 317 -