Bir savunmasızlık biçimi: Sünnilik

advertisement
On5yirmi5.com
Bir savunmasızlık biçimi: Sünnilik
İsmail Kılıçarslan bugünkü köşe yazısında "Sünnilik" konusunu ele aldı.
Yayın Tarihi : 5 Eylül 2017 Salı (oluşturma : 10/21/2017)
Yenişafak gazetesi köşe yazarı İsmail Kılıçarslan bugünkü köşe yazısında "Sünnilik" konusunu ele
aldı. Kılıçarslan'ın Yenişafak'ta yayınlanan "Bir savunmasızlık biçimi: Sünnilik" başlıklı köşe yazısı
şöyle;
Kimsenin sorduğu yok gerçi ama biri bana 'kısaca Sünniliğin tanımını yapabilir misin?' diye sorsa ona
vereceğim cevap şu olur: 'Sünnilik, A noktası ile C noktasının tam ortasında bir B noktası
belirlemeye; hayatı siyahlara ve beyazlara mahkum etmeden tam da yaşanması gerektiği gibi gri
alanda yaşatabilmek için inisiyatif almaya denir.'
Böylece Sünniliğe nasıl baktığımı da ele vermiş oldum değil mi? Bu tarifte önemsediğim iki husus
var. İlki merkezilik. İkincisi ise yasak ve/veya günah sayıp dökmek yerine 'ruhsatlar' alanını
belirlemek.
Örneği biraz kabalaştıralım. Diyelim 'insanın eceli' konusunda A noktası Mutezile, C noktası da
Cebriyye olsun. Yani biri 'o saatte adam evinden çıkmasaydı ölmezdi', diğeri de 'adam o saatte ne
yapıyor olursa olsun ölecekti' desin. Sünnilik tam burada bir B noktası oluşturarak 'adam evden
çıkmasaydı o saatte ölüp ölmeyeceğini bilemeyiz. Bunu sadece Allah bilir. Çünkü insanın eceli
öldüğü an gelir' diyerek çemberi, dolayısıyla tartışmayı kapatır. Böylelikle 'adam evden çıkmasaydı
ölmezdi' diyeni de 'adam evden çıkmasa da ölecekti' diyeni de kapattığı çemberin içinde tutma
başarısı gösterir. Ancak bizatihi kendisi, bu iki taraftan birini tutmama başarısını da gösterir.
B noktası pek çok bakımdan önemlidir, ancak en önemlisi 'kitlenin kolaylıkla yaşayabileceği bir dini
hayat düzenleme' meselesidir ki Sünniliğin büyük hikayesi de buradadır bana kalırsa.
'Ekstradan kolaylaştırmamak, durup dururken zorlaştırmamak.' İşte size muazzam bir denge
meselesi daha. Dini hayatın kitle bakımından tanzimi meselesinde ne kitlenin yan gelip cennet
umacağı bir din dili geliştirmiştir Sünnilik ne de cennet çıtasını Everest'e taşımıştır.
Her bakımdan ortanın ve ortalamanın dini hayatını tanzim, Sünniliğin merkeziliğini sağlayan en
önemli unsurdur da aynı zamanda. Ve evet, buradaki 'ortalama' ibaresi 'matematiksel ortalama'
meselesiyle aynıdır.
Bütün tarihsel tartışmalarda, mesela Emevi-Ehli Beyt çatışmasında, mesela Kerbela olayında hep
çemberi kapatacak, ümmetin bütününü o olaylar hakkında sükûnete davet eden bir din dilinden
bahsediyoruz Sünnilik'ten bahsederken. 'Hz. Ali'yi sev, Muaviye'ye sövme' formülünün pratikliğinde
gizlidir Sünniliğin sırrı.
Eh, bu satırları yazdığım için bana kızacaklar olacaktır elbette. 'İsabetsizsin, yanılıyorsun' diyenler
olacaktır. Ben de derim ki 'en azından mesele hakkında düşünüyor ve düşündüğümü dile getirerek
'Sünnilik' ediyorum. Umulur ki bundan da bir mükafatım olsun.
Gelelim asıl tartışmak istediğim konuya. 'Ortanın ve ortalamanın dini hayatını tanzim' iddiası
taşıyan, böylelikle İslam dünyasının tartışmasız şekilde ana omurgasını oluşturan Sünnilik, 'kendisini
savunmak' durumunda kalacak bir olgu değildir. Daha doğrusu, A ve C noktalarına tezlerini
anlatacak, onları tezlerine ikna etmeye çabalayacak bir olgu değildir. Herkesin kendisini ona
hizaladığı bir olgudur.
Doğrusu bu ya, Sünnilik elden gidecekse, canhıraş şekilde 'yetişin ümmet-i Muhammed, Sünnilik
elden gidiyor' yaygarası yapan zevat yüzünden gidecektir.
Hayır, yanıldım. Onlar yüzünden de gitmeyecektir. Sünnilik, argüman değil veri üreten bir aklı
öncelemeye devam ettiği sürece merkezdeki yerini koruyacaktır.
Aslında bunu bile fazladan açıkladığımı düşünüyorum. Sünnilik, A ya da C noktasına gereğinden
fazla yaklaştığını hissettiği an kendini derhal yenileyen, bu yenileme ile merkeziliğini hep korumuş
bir olgudur çünkü.
Dolayısıyla 'Sünniliği koruyoruz' diyen herkes aslında neredeyse Sünnilik dışı bir pozisyondan
konuşuyor, Sünniliği asıl yatağından çıkarma uğraşının bilerek ya da bilmeden bir parçası haline
geliyor demektir.
Sünnilik, asıl yatağından çıkmaz. Zira o yatak çok geniştir. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük
düşünsel otobanlardan biridir. Sünniliği bir köy yolu, bir patika, bir keçi yolu gibi değerlendiren
herkesi de içine alacak kadar yüce gönüllü bir otoban hem de.
Burada soru şudur. İslam tarihinin çoktan hallettiği meselelere Oryantalistlerin tezleriyle tekrar
tekrar geri dönen, mesela 'deve sidiği' falan diyerek bir şey yaptığını zanneden zevatın ağzının payı
verilmesin mi peki?
Verilsin elbet. Ama bir kavga, hatta neredeyse bir savunma diliyle değil. Çünkü Sünnilik defansa
çekilmez, çekilemez. Sünnilik bir savunmasızlık biçimidir. Argüman üretmez. Verisini, verisine bağlı
olarak da iddiasını ortaya koyup şöyle der: 'Ben buradayım ve benim burada olmaklığım merkezin
nerede olduğunun da bir ispatıdır. Dolayısıyla kendini hizalayacağın yer burasıdır.'
Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Zira mesele 'hangi hak mezheptensin?' sorusuna verilen
cevaplarda değil, bir Sünni'nin neye benzediği ve nasıl hareket ettiği meselesidir.
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Bir savunmasızlık biçimi: Sünnilik
Download