RİSK Risk, Latince kökenli bir kelimedir. İtalyanca “risco” kelimesinden gelir ve bir zarar ya da kayıp durumuna yol açabilecek herhangi bir olayın ortaya çıkma ihtimali olarak tanımlanır. Riskin en genel özelliği tehlike korkusu içermesidir. Bu nedenle çoğunlukla risk, “tehlike etkisini deneyimleme olasılığı”nı içerir. Yani “olması arzu edilmeyen şeylerin gerçekleşme ihtimali”dir. Risk, insan zihninde tehlikeye işaret eden endişe, korku içeren bir kavramdır. RİSK ÇEŞİ LERİ Riskler, farklı biçimlerde kategorize edilmektedir. Genel olarak riskler; Doğal riskler Sağlık riskleri Çevresel riskler Yaşam döngüsüne ilişkin riskler Sosyal riskler Ekonomik riskler ve Siyasal riskler olarak sınıflandırılmaktadır. Doğal riskler toprak kaymaları, erozyon, sel baskınları, tsunami ve kuraklık gibi doğal yollarla insan kontrolü dışında gerçekleşen risklerdir. Sağlık riskleri hastalık, yaralanma, kazalar gibi insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen riskler için kullanılmaktadır. Çevresel riskler için kirlilik, toprak bozulması, nükleer felaketler örnek verilebilir. Yaşam döngüsüne ilişkin riskler anne karnından ölünceye kadar yaşam boyu bireylerin, hane halklarının ve ailelerin yaşamış oldukları stresli durumlarda ortaya çıkan risklerdir. Farklı yaş dönemlerinde bireyler; anne, ergen, genç, işsiz gibi farklı statülere sahip olmaktadırlar. Hızla değişen dünyada ekonomik, sosyal, kültürel ve daha pek çok alanda yaşanan dönüşümler bireylerin sadece yaşa bağlı olarak aynı doğrusal yaşam dönemlerinden (doğum, eğitim, evlilik, çalışma, yaşlılık gibi) Sosyal / toplumsal riskler kapsamında suç, aile içi şiddet, terörizm, sosyal ayaklanmalar gösterilmektedir. Ekonomik riskler; para, gelir, servet gibi ekonomik kaynaklar ile ilgili olup işsizlik, finansal krizler, ticaret açıkları bu risklere örnek gösterilebilir. Siyasal huzursuzluk, ayrımcılık siyasal riskler kapsamında açıklanmaktadır. RİSK OLARAK SAVUNMASIZLIK Savunmasızlık farklı disiplinlerde farklı biçimde tanımlanmakta ve her toplumun yapısı ve özelliklerine göre savunmasızlık tanımı değişebilmektedir. Savunmasızlıkta iç ve dış faktörlerin etkisi tartışılmaktadır. Buna göre bireyin stres yaratan durum ya da olay karşısında baş etme kapasitesinin olmaması, ekonomik durumun kötü olması gibi göstergeler iç faktörlere örnek olarak verilebilir. Bireyin kendi kontrolü dışında maruz kaldığı stres yaratan durumlar (ekonomik krizler gibi) dış faktörlere örnek gösterilebilir. Bu anlamda bir toplumda bireylerin ya da hane halklarının çeşitli kaynaklara erişimi, gelir kaynakları ve sosyal statüsü gibi göstergeler “bireysel savunmasızlığı ya da hane halkı savunmasızlığını” belirlemektedir. SAVUNMASIZLIK ÇEŞİTLERİ Siyasal savunmasızlık Ekonomik savunmasızlık Çevresel savunmasızlık Sosyal savunmasızlık Bilgiye erişimin ve toplumsal farkındalığın olmaması, siyasal güç ve temsiliyetin sınırlı olması siyasal savunmasızlıkla ilişkilendirilmektedir. Nitekim dezavantajlı koşullarda yaşayan birey, aile ya da gruplar diğerlerine göre haklarına ilişkin yeterli bilgiye ulaşamamakta ve diğer haklarının yanı sıra siyasal hakları için yeterli girişimlerde bulunamayarak savunmasızlığa daha çok maruz kalmaktadırlar. Ekonomik savunmasızlık; genel ulusal ekonomi, ticaret ve döviz kazançları, yardım ve yatırımlar, ticari mal ve girdilerin uluslararası ücretleri, üretim ve tüketim örüntüleri gibi birbiriyle ilişkili pek çok faktöre bağlı olarak tartışılmaktadır. Toprak bozulması, deprem, sel baskınları, kuraklık ve kasırga gibi doğal yollarla ve insan etkisi ile oluşan felaketlere bağlı olarak çevresel savunmasızlık açıklanmaktadır. Hızlı nüfus artışı, yoksulluk, açlık, yetersiz sağlık, düşük eğitim düzeyi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kötü ve tehlikeli bir yerde yaşama, bilgi ve teknolojik yenilikler gibi kaynak ve hizmetlere erişememe sosyal savunmasızlık göstergeleri olarak ortaya konulmaktadır Sosyal Savunmasızlık Sosyal savunmasızlık kavramındaki “sosyal” toplumu ve birtakım norm ve değer bağlamını da dikkate almayı gerektirir. Genel olarak sosyal savunmasızlık objektif ve subjektif göstergeler aracılığı ile açıklanmaktadır. SOSYAL SAVUNMASIZ GRUPLAR Geleceği çeşitli kriterlere göre sınırlanmış olan düşük gelirli ve “vasıfsız” nüfus “sosyal olarak savunmasız gruplar” olarak tanımlanmaktadır. Bu gruplar çoğu zaman “risk altındaki / dezavantajlı gruplar” olarak nitelendirilmektedir. Yoksulluk Yoksulluk sadece maddi boyutu ile değil bu boyutun beraberinde getirdiği sosyal, toplumsal ve kültürel imkânsızlıkların da değerlendirilmesini gerektirir. Bu nedenle yoksulluk, çeşitli savunmasızlıkları da beraberinde getirir. Irk / Etnisite Dinî ve etnik farklılık söz konusu olduğunda çoğu insan kendini rahatsız hisseder. Bu konu açıldığında insanlar, benzerliklerden çok farklılıklarının vurgulanacağına inandıkları için bu konudan bahsedilmesini yanlış bulurlar. Toplumsal Cinsiyet Kadınlar çoğu zaman doğrudan ya da dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kalabilmektedirler. Eşit işe eşit olmayan ücret, tehlikeli ve sağlıksız çalışma koşulları, sağlık hizmetlerine ulaşmada yetersizlik, siyasal kararlara yetersiz katılım gibi farklı biçimlerde kadınların katılımı belirli koşullara bağlanarak haklarını aramaları ve kullanmaları engellenmektedir. Sağlık Temel (beslenme, tuvalet banyo ihtiyacı gibi) ve araç (telefon kullanma, alış veriş yapma, yemek hazırlama gibi) yaşam aktivitelerinin bir bölümünü gerçekleştirebilen ya da hiç gerçekleştiremeyen, kronik hastalığı ve engeli bulunan bireyler çoğu zaman başkalarına bağımlı ya da yarı bağımlı bir yaşam sürdürmek durumunda kalabilmektedirler. Farklı Cinsel önelime Sahip lmak Bazı toplumlarda farklı cinsel yönelimler [kendi cinsiyetinin mensupları ile cinsellik yaşamaya yönelik eğilim (eşcinsel yönelim), karşı cinsiyetle (heteroseksüel) ya da her iki cinsiyetle cinsellik yaşamaya yönelim (biseksüel yönelim)] cinsel isteğe cevap vermek için kabul edilebilir bir yöntem olarak görülebilmektedir. SOSYAL SAVUNMASIZLIK VE İNSAN HAKLARI Hak etme; özellikle üstün performansa bağlı olarak makam, rütbe ve madalya gibi ödül ile çeşitli fırsatlara erişmeyi sağlar. Ancak sosyal adaletsizliğin yaşandığı bir toplumda üstün performansa sahip olan bireyin bu ödül ve fırsatlara erişememesi nedeni ile sosyal olarak savunmasızlık kaçınılmaz olmaktadır. Eşitlik ise toplum içinde her vatandaş için eşit muamele, topluma aktif katılım ve fırsat eşitliğine işaret eder. Aksi takdirde her bireyin iş ve eğitim alanlarına dâhil olması, sağlık kurumlarına erişim gibi toplumsal olanaklara ulaşabilmesi bu olanakların gerektirdiği motivasyon, beceri ve yetenekler doğrultusundaki değerlendirmeye bağlı ol(a)mamaktadır. Bu süreçte toplumsal olanaklardan yararlanmak ırk, cinsiyet, din, etnisite ve sosyal sınıf gibi kriterlerin değerlendirilmesi ile mümkün olmaktadır.