TBMM B : 31 29 . 11 . 1988 O : 1 dası geçmeyen, üstelik Türkiye`de

advertisement
T.B.M.M.
B : 31
dası geçmeyen, üstelik Türkiye'de en çok
satılan ilk onbeş ilaç içinde olan ilaçların
satılması için indirim yapılmasına gerek
yokken neden indirim yapıyorlar? Şimdi
bunun sebebini açıklayalım,
Bu oyunda en önemli olan noktalar­
dan bir tanesi, hammaddenin dışardan
dolaylı olarak çok yüksek fiyatlarla ithal
edilmesidir. İlk oyun orada başlıyor. Şöy­
le ki, kilogramı 1 300 dolar olan Allopurinolu bir firma 405 dolara, kilogramı
1 200 dolara getirtilen Nitrozepamı 96 do­
lara, kilosu 1 200 dolara getirtilen Rifampisini 195 dolara, kilosu 2 850 dolara ge­
tirtilen Nifedipini 210 dolara ithal etmesi
çok düşündürücüdür ve üzerinde önemle
durulması lazım gelen bir oyundur.
Soygunun bu ilk halkası kırılırsa, evet
yalnız bu ilk soygun mekanizması ortadan
kalkarsa, ilaç fiyatları ortalama olarak yüz­
de 70 oranında ucuzlayacaktır. Buradan
hareketle yukarıda toplu ihalelerde neden
yüzde 62'ye varan fiyat indirimi yaptık­
ları, bu indirime rağmen, kâr ettikleri ko­
layca anlaşılır.
Kararnamenin bir gerekçesi de, yeni
ilaç çeşitleri ve teknolojileri araştırmak an­
layışından kaynaklandığını söylüyor. Ara­
dan geçen zaman, bu gerekçenin hiç mi
hiç gerçekleşmediğini, daha doğrusu bu
gerekçeye uyulmadığını göstermektedir.
İstatistiksel araştırmalar, Türkiye'de en
çok satan 15 ilacın mevcut ilaçların altıda
birini teşkil ettiğini gösteriyor. Türkiye'­
de ruhsatlı ilaç sayısı 20 bin dolayında; fa­
kat piyasada var olan müstahzar ise, 3 500
civarındadır. Bu kadar fazla ilaç türüne
karşılık en çok satan 15 ilacın bunların al­
tıda birini teşkil etmesi düşündürücüdür.
Demek ki, yeni ilaç araştırma ve geliştir­
me yerine daha çok satan ilaçları üretme
ve tanıtma işlemi söz konusudur. Bu ilaç­
ların 11 tanesi, dünyaca bilinen çokuluslu
şirketler tarafından üretilmiştir, diğer 4
29 . 11 . 1988
O : 1
ilacın üretimi ise, 3 yerli sermayeli firma
tarafından yapılmıştır.
Ülkemizde, ilaç üretimi, kârlılık ora­
nı en yüksek sanayi dallarından biridir.
Ayrıca, lisans yoluyla bir ilacın üretimi ko­
lay bir kazanç kaynağı olduğundan, yerli
ilaç firmaları hep lisans anlaşmalarını ter­
cih etmektedirler; çünkü, çokuluslu dev
ilaç firmalarının reklam ve propaganda
araçlarıyla tanıtılmış olması, ilaçlarının
pazarlanmasını daha kolay yapmaktadır.
Kararnameye gerekçe olan bir diğer gö­
rüş de aranan her ilacın piyasada bulan­
masını amaçlamaktan kaynaklanıyor. Ara­
nan ilacın piyasada bulunması aşırı kâr
anlayışına bağlanmamalıdır.
İlaç, sağlığın korunması, bozulan
sağlığın tekrar kazanılması için gerekli bir
maddedir. Bu maddenin, ihtiyaç duyuldu­
ğu anda ve yerde en iyi kalitede ve stan­
dartta bulunması gereklidir. Devletin gö­
revi budur. Devlet bu görevi yerine getir­
dikten sonra, ilacın makul bir fiyatla sa­
tılmasına sıra gelir. Sosyal devletin, huku­
kun üstünlüğüne bağlı devletin görevi bu­
dur; ama nasıl olsa bu ilacı kullanmak
mecburiyetinde olan, fiyat ne olursa olsun
alacaktır zihniyeti, ne sosyal ne de hukuk
devleti anlaşışıyla bağdaşır. Bu anlayış,
parası olan yaşar, olmayan ölür düşünce­
sini ikame etmektedir ki, bunu düşünmek
bile tüyler ürpertir. İlaç, bir sanayi ürü­
nüdür; ama aynı zamanda bir sağlık ara­
cıdır. Bu özelliği nedeniyle, gelip geçen
tüm hükümetler, sosyal içerikli bu sanayi
ürününü genellikle kontrol altında tuta­
rak, sanayici-tüketici arasında bir denge
olu şturmu şiardır.
Son yıllarda sosyal devlet anlayışının
giderek yaygınlaştığı ülkelerde, devlet de­
netimi artmıştır. Zira, ilaç tüketicisinin
seçme özgürlüğü yoktur; seçimi, hasta adı­
na doktor veya eczacı yapar. İlaç tüketici­
si çaresizdir. İlaç hakkında bilgisi yoktur.
Download