tmmob elektrik mühendisleri odası bilgi belge merkezi(bbm)

advertisement
TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
BİLGİ BELGE MERKEZİ(BBM)
Döküman Bilgileri
EMO BBM Yayın Kodu
Makalenin Adı
Makalenin Yayın Tarihi
Yayın Dili
Makalenin Konusu
Makalenin Kaynağı
Anahtar Kelimeler
Yazar 1
:
:
:
:
:
:
:
:
335
Hangi Bahardayız?
09/03/2007
Türkçe
Küresel Isınma
Cumhuriyet Bilim Teknik, Sayı 1042, 09/03/2007
kyoto protokulu, küresel ısınma
Prof.Dr. Osman Demircan
Açıklama
Bu doküman Elektrik Mühendisleri Odası tarafından açık arşiv niteliğinde olarak bilginin
paylaşımı ve aktarımı amacı ile eklenmiştir.
Odamız üyeleri kendilerine ait her türlü çalışmayı EMOP/Üye alanında bulunan veri giriş
formu aracılığı ile bilgi belge merkezinde yer almasını sağlayabileceklerdir. Ayrıca diğer
kişiler çalışmalarını e-posta ([email protected]) yolu ile göndererek de bu işlemin
gerçekleşmesini sağlayabileceklerdir. Herhangi bir dergide yayınlanmış akademik
çalışmaların dergideki formatı ile aynen yer almaması koşulu ile telif hakları ihlali söz
konusu değildir.
Elektrik Mühendisleri Odası Bilgi Belge Merkezi’nde yer alan tüm bilgilerden kaynağı
gösterilerek yararlanılabilir.
Bilgi Belge Merkezi’nde bulunan çalışmalardan yararlanıldığında, kullanan kişinin kaynak
göstermesi etik açısından gerekli ve zorunludur. Kaynak gösterilmesinde kullanılan
çalışmanın
adı
ve
yazarıyla
birlikte
belgenin
URL
adresi
(http://bbm.emo.org.tr/genel/katalog_detay.php?katalog=2&kayit=335) verilmelidir.
Bilim Teknik 09.03.2007 - b1202
Sayfa 1 / 3
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bilgi Belge Merkezi Yayınlanmış Makaleler Kataloğu Kayıt No: 335
Bilim Teknik 09.03.2007
Hangi bahardayız?
Bir yabancı arkadaşım Türkçeyi yeni öğrenirken mevsimleri şöyle sayıyordu: Yaz bahar, kış
bahar, ilk bahar, sonbahar. Biz de araya girip 'Karnabahar da var' diyorduk. Hemen elindeki
kitaba bakıp doğrusunu söylemeye çalışıyordu ama mevsimler yine karışıyor hatta araya
karnıbahar da mevsim olarak giriyordu. Artık biz de mevsimleri karıştırıyoruz, hem de gerçek
anlamda. Bakın anlatayım... Prof. Dr. Osman Demircan , Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
[email protected]
Kış gelmeden bahar gelmiş gibi: Sanki nisan sonlarındayız. Üç aylık zaman farkı var arada, kışı
atlayıp ilkbahara geçmişiz: Mevsimler üç ay kaymış. Gerçekten hangi mevsimdeyiz? Takvime
bakmadan bilmek mümkün değil. Ağaçların, çiçeklerin durumuna göre nisan ayında olmamız
gerek.
Ocak ayı sonu kırlara çıktım. Çiğ ve nem nedeniyle her yer yemyeşil; sanki hâlâ sonbaharı yaşıyoruz;
Ekim ayında gibiyiz. Hava güneşli, bulut yok ve sıcaklık gündüzleri 15 derece civarında. Şubat ayı gelmiş
ama kış gelememiş. Ancak kırlarda bir şey daha dikkatimizi çekiyor; bademler, erikler çiçek açmış,
kuytularda kır laleleri hatta papatyalar tüm güzelliğiyle ortaya çıkmışlar. Bu bakımdan sanki kış gelmeden
bahar gelmiş gibi: Sanki nisan sonlarındayız.
Üç aylık zaman farkı var arada, kışı atlayıp ilkbahara geçmişiz: Mevsimler üç ay kaymış. Gerçekten hangi
mevsimdeyiz? Takvime bakmadan bilmek mümkün değil. Ağaçların, çiçeklerin durumuna göre nisan
ayında olmamız gerek.
Ancak bu bölgelerde nisan ayında toprak suya doymuş olur, toprak yollar çamur olur, yürüyemezsiniz.
Dereler, çaylar şarıl şarıl akar, barajlar su ile dolmuş olurdu. Şu anda toprak çamur değil; yağmurlar
yağmamış; dereler, çaylar kuru; birçoğunda bir damla su yok. Barajlar boş. Sonbahar ve kış aylarında
beklenen yağışlar henüz gelmemiş.
Bu duruma göre de henüz sonbaharın başındayız; Mevsimlerde üç aylık bir gecikme var. Daha havalar
soğuyacak, bulutlanacak ve yağmur-kar yağacak; derelerden çaylardan sular akmaya başlayacak; barajlar
dolacak, içecek sularımız olacak. Çok sonra, karlar eridikten sonra doğa canlanacak, çevre yeşillenecek;
kırlarda çiçekler de açınca ilkbahar gelmiş olacak. Fakat halihazırda hava sıcak, günlük güneşlik, bulut
yok, doğa canlanmış, çiçekler açmış. Hangi mevsimdeyiz gerçekten? Hangi baharı yaşıyoruz? İkinci
baharı değil herhalde. Bir arkadaş, "ben küresel ısınmayı seviyorum, hep böyle olsun diyor". Detayları
düşününce durum hiç de bu kadar basit değil. Durum eski yıllara göre çok farklı, mevsim gereği beklenen
yağm urlar gelmemiş.
KÜRESEL ISINMA
Bu durum kuraklığın belirteci. Düzen değişmiş. Artık biliyoruz, yağmurlar geldiğinde de az gelecek ama
birden gelecek; her yeri seller götürecek. Mevsimler birbirine karışmış. İklim koşulları açısından hangi
mevsimi yaşadığımızı bilemiyoruz. İklim değişikliği bu; iklimde kaos başlamış. İklim değişikliği farklı
yerlerde farklı gösteriyor kendini. İklim değişikliklerinin gelecekte ne getireceği çok net bilinmiyor. Bilinen o
ki yıldan yıla ortalama sıcaklık artacak. Yağışlar azalacak. Bir dizi olumsuzluk bizi bekliyor.
Tüm bu olumsuzlukların nedeni küresel ısınmadır. Küresel ısınma insanoğlunun çözüm bekleyen en ciddi
sorunlarından biri olarak karşımızdadır.
Küresel ısınma Yer yüzeyinin yıldan yıla giderek daha fazla ısınması olayıdır. Bu olay son 50 yıldır iyice
saptanabilir duruma geldi ve önem kazandı. Değişik araştırma merkezlerinde elde edilen bulgulara göre
Yer atmosferinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C arttı. Şekil 1 'de gösterilen bu çok küçük gibi
görünen artış iklim değişikliklerine neden olmakta ve insanlığı doğrudan etkilemektedir. Ancak şekle dikkat
ederseniz, artış üstel biçimdedir; sıcaklık artışı aynı şekilde devam ederse 21. yüzyıl sonunda ortalama
sıcaklık artışı en az 2 derece olacak. Yaşadığımız iklim değişiklikleri sadece ortalama 0.6 derecelik
sıcaklık artışından kaynaklandığına göre 2 derecelik artışın neler getirebileceğini siz düşünün.
Küresel ısınmanın neden olduğu olayları televizyonlarda izliyoruz: Diğer taraftan sıcaklık arttıkça
http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cubilim/w/b1202.html
09.03.2007
Bilim Teknik 09.03.2007 - b1202
Sayfa 2 / 3
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bilgi Belge Merkezi Yayınlanmış Makaleler Kataloğu Kayıt No: 335
kutuplarda buzullar eriyor. Okyanusların yüzey sıcaklıkları beklenmedik şekilde değişiyor. Uydulardan
yapılan hassas ölçümlere göre buzulların erimesine bağlı olarak okyanusların ve denizlerin ortalama su
seviyesi de yıldan yıla yükseliyor. İkinci şekilde gösterilen su seviyelerindeki yükselme sadece 10 yılda 3
cm kadar; çok küçük görünüyor.
Ancak bu yükselmenin 2100 yılına gelmeden bir metreye ulaşması bekleniyor. Bu durumda deniz
kenarlarındaki kentleri sular basacak. Çok büyük alanlar deniz altında kalacak. Bazı şehirler taşınmak
zorunda kalacak: Bu nedenle 200 milyon kişinin göçe zorlanacağı tahmin ediliyor.
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu bilinmekte. Karbondioksit, su buharı,
metan gibi bazı gazların, Güneş'ten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve
diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak atmosferde enerji birikmesine ve yer yüzeyinin fazlaca
ısınmasına yol açmaktadır. Bu olaya sera olayı denir.
Çünkü bildiğimiz seralar da aynı şekilde ısınır. Camdan veya sera naylonundan sera içine giren yüksek
enerjili güneş ışınları içerisini ısıtır ama içerideki ısı karbon içeren camdan veya sera naylonundan dışarı
çıkamaz; dolayısıyla sera gittikçe daha fazla ısınır. İnsan nüfusu enerji ihtiyacıyla beraber artarken insan
eliyle uzaya salınan sera gazlarının miktarı da doğal olarak hızla artmaktadır. Örneğin karbondioksit, fosil
yakıtların kullanılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınır.
Son yıllarda fosil yakıtların kullanımı sonucu atmosfere salınan karbondioksit miktarı yılda 8 milyar tona
ulaşmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, ayrıca enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958
yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur.
ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir. Sadece 15
kadar sanayileşmiş ülke tüm karbondioksit üretiminin %97'sini üretmekte ama bu karbondioksitin neden
olduğu küresel ısınmanın olumsuz sonuçlarını daha çok diğer fakir ülkeler çekmektedir.
KYOTO VE SORUNLAR
Soruna çözüm getirmek için ilk kez 1979 yılında 160 ülke Japonyanın Kyoto kentinde bir araya gelerek
Kyoto protokolünü oluşturmuşlardır. Bu protokole göre sanayi ülkelerinin 2008-2012 arasındaki dönemde
karbondioksit üretimini 1990 yılındaki duruma göre sadece %5 oranında düşürmeleri isteniyordu.
Gelişmekte olan ülkelerse, sera gazı üretimine çok fazla katkıları olmadığı için bu protokolün dışında
tutuldu.
Küresel ısınmanın nedeni olan sanayileşmiş ülkeler, başta ABD olmak üzere ne yazık ki bu protokolü
imzalamadılar ve gereğini de yerine getirmediler. Her ülkenin fosil yakıtlar nedeniyle uzaya saldığı sera
gazı miktarı bellidir. Buna göre sanayileşmiş ülkeler ceza olarak bir fona karbondioksit vergisi ödeyebilirler
ve bu fon gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına aktarılabilir. Ancak bilinmeli ki gelişmiş ülkelerin
karbondioksit üreterek Dünya'yı kirletmesi ve bunun cezasını diğer ülkelere ödetmesi sürüp gidemez.
Öngörülen çözümler şöyle sıralanabilir:
1) Kömür, odun, petrol ürünleri, doğalgaz gibi fosil yakıt kullanımı hızla azaltılmalı.
2) Rüzgâr, güneş, jeotermal enerjiler gibi temiz enerji kaynaklarına geçilmeli.
3) Enerji kullanımından tasarruf etme yolları bulunmalı (en temiz enerji kullanılmayan enerjidir)
4) Yeşil bitkiler karbondioksit alıp oksijen verdikleri için yeryüzünde yeşil alanlar hızla genişletilmeli.
Bir hektar yeşil alan (örneğin orman) yılda 2 ton karbondioksit kullanmaktadır. Bu durumda yapılan bir
hesaba göre yıllık 8 milyar tonluk fazlalık karbondioksit 4 milyar hektarlık orman alanı tarafından emilir ve
küresel ısınma sorunu bir anda çözümlenebilir.
Yeşil alanların insanlık için önemli bir yararı daha bulunmaktadır; insanlığın ihtiyacı olan oksijeni
üretmeleri. Yine hesaplara göre bir hektar yeşil alan yılda ortalama 1.4 ton oksijen üretmektedir.
Yeryüzündeki tüm oksijeni yeşil bitkiler üreterek bizim gibi birçok canlının yaşamasına olanak
sağlamaktadır.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cubilim/w/b1202.html
09.03.2007
Bilim Teknik 09.03.2007 - b1202
Sayfa 3 / 3
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bilgi Belge Merkezi Yayınlanmış Makaleler Kataloğu Kayıt No: 335
Yeryüzünde kara parçalarının toplamı 34 milyar hektardır. Karaların 1/9'u yeşil alana dönüştürülebilse
küresel ısınma sorunu yaşanmayacak. Yağışların genelde azalması, yeşil alanların oluşturulma ve
sulanma zorluğunu da beraberinde getirmektedir. Bazı bilim adamları ormanların da geliştikten sonra
çürüme sonucu sera gazı üretimini arttırdığını, yani orman alanlarını arttırmanın da küresel ısınmaya tam
çözüm olamayacağı görüşünü taşıyorlar.
Atmosfere bazı kimyasallar serperek yer atmosferinin güneş ışığına geçirgenliğini değiştirerek veya
uydulara yerleştirilecek büyük yansıtıcılarla güneş ışığının bir kısmını uzaya yansıtarak küresel ısınmayı
azaltmanın mümkün olabileceğini savunan ilginç görüşler de bulunmaktadır. Küresel ısınma bugün
insanlığın en büyük problemlerinden biri haline gelmiştir.
Kaynaklar:
www.gis.nasa.gov; www.ncdc.noaa.gov/oa/climate; www.aip.org/history/climate; cdiac.esd.ornl.gov;
www.earthfuture.com; www.nrdc.org/globalwarming; www.betterworldclub.com; www.climatenatural.com;
www.climatenetwork.org; www.time.com/time/2001/globalwarming
-- eHaberci --
http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cubilim/w/b1202.html
-- Gizle --
09.03.2007
Download