KÜRESEL ISINMANIN ÇEVRE VE ĐNSANLAR ÜZERĐNE ETKĐLERĐ Ders sorumlusu: Prof. Dr. Đnci MORGĐL KÜRESEL ISINMA ve ETMENLERĐ SANAYĐ ve ENDÜSTRĐYEL GELĐŞĐMLE Dengenin Bozulması 19. Yüzyılın başında gerçekleşen ve bütün dünya yaşamını kökten değiştiren sanayi devrimi ve devamında oluşan kontrolsüz fabrikalaşma sonucu atmosfere salınan ısı tutucu sera gazlarının etkisiyle dünyamız geri dönülmez düzeyde tahrip edilmektedir. Sanayileşmenin, insanlığın refah düzeyini artırarak yaşamı kolaylaştırırken, bir yandan da dünyanın ve dünyadaki yaşamın sonunu hazırladığından habersizdik. Son yıllarda ozon tabakası incelmesi, asit yağmurları, deniz ve akar su kirlenmeleri derken, günümüzde buna küresel ısınma eklendi. Fosil yakıtların yakılması sonucu atmosfere karışan kükürt ve azot oksitleri asit yağmuru olarak yağıp, doğayı ve çevredeki her şeyi tahrip etti. Soğutucularda, tarım ilaçları püskürtmede ve köpük yapıcı olarak kullanılan klorlu, florlu hidrokarbonlar atmosferin üst katmanlarına ulaşarak ozon oluşumunu engelledi. Böylece ozon tabası inceldi ve cilt kanserine neden olan güneş ışınlarının mor ötesi dalga boylarının yer yüzüne kadar ulaşmasına sebep oldu. Bu gazların salınımı yasaklanarak bu olay geciktirilmeye çalışırken, bu kez de başka bir küresel kirlenme “sera gazı oluşumunda artış ve küresel ısınma” tehdidinden söz edilir oldu. Atmosfer katmanları güneşten ve diğer uzay cisimlerinden gelen tehlikeli ışınları tutarak sadece yaşam ve aydınlatma için gerekli ışınların bize ulaşmasını sağlarlar. Termosfer en yüksek enerjili radyoaktif ve kozmik ışınları tutarken, stratosfer ozon oluşumu ve bozunması ile yüksek enerjili (UV) ışınlarını tutar. Asıl atmosfer olaylarının oluştuğu troposfer tabakasındaki atmosfer gazları ise diğer ışınları adeta süzgeçten geçirerek yer yüzüne ulaştırır. Yer yüzünde kirlenmemiş atmosfer yaklaşık % 78 azot, % 21 oksijen, % 0,9 argon, % 0.03 kadar karbon dioksit ve çok az olarak da neon, kripton, ksenon ve helyum gibi diğer soy gazları içerir. Havadaki karbon dioksit başta olmak üzere azot ve kükürt oksitleri ile metan gibi bazı gazlar, su buharı dünyaya düşen ışınları emdiklerinden daha çok dünyanın çevresine yaydığı sıcak ışınları, yani ısıyı aynen bir seranın tuttuğu gibi tutarlar. Bu olaya “sera etkisi”, bu etkiye neden olan gazlara da “sera gazları” denir. Sera etkisi yapan kükürt ve azot oksitleri asit yağmurları şeklinde yer yüzüne döndüklerinden zararları daha erken anlaşılmış olup salınmaları uzun yıllar önce yasaklanan gazlardır. Havadaki karbon dioksit miktarı milyonlarca yıldır sabit kalırken sanayileşme devrimi ile doğal çevrimi dengesi de bozulmuştur. Yakıtların gittikçe artan miktarlarda enerji amaçlı ( termik santrallarda, araçlarda, ısıtma sistemlerinde vb) yakılması ile artarken, bir yandan da orman varlığı ve yeşil örtünün azalması ile havadan tekrar bağlanan karbon dioksit miktarı azalmıştır. Bu dengesizlik nedeniyle 1850 yılında havadaki karbon dioksit miktarı milyonda 280 (yani 280 ppm) kadarken, 2000 yılında 380-400 ppm’e ulaşmıştır. Daha acı gerçek ise havadaki artışının her geçen gün daha hızlanmasıdır. Bazı hesaplama ve tahminlere göre havadaki kadron dioksit miktarının 2 katına yükselmesi, dünyamızın ortalama sıcaklığını 2,5-4,5oC artıracaktır. Bu sıcaklık artışının doğrudan etkisi buzulların erimesine, denizlerdeki su seviyesinin yükselerek yoğun iskanlı ve verimli sahillerin ve deltaların sular altında kalmasına neden olurken, dolaylı etkisi daha da ürkütücü olacaktır. Küresel ısınmanın dolaylı etkileri henüz tam bilinmese de “golf stream” benzeri sıcak hava akımlarını yok ederek önemli iklim değişimlerine, mevsimlerde kaymalara, bir yandan kuraklık ve çölleşmenin artışına, öbür yandan aşırı yağış ve sel baskınlarına yol açabilecek, su ve rüzgar erozyonu, orman yangınları artacak, sulak alanların kuruması hızlanacak, su kaynakları ve yer altı suları azalacak, çoğu canlı türü yok olacaktır. Şimdiden bazı felaket sinyalleri görülmeye başlamıştır. Başlıca Sera Gazları ve Tarihsel Değişimi - Karbon dioksit (CO2) - Metan (CH4) - Nitrik oksit (N2O) - Hidroflorokarbon (HFC) Sera gazları (atmosferik birikim) - Hidrokarbur perflor (PFC) - Kükürt heksaflorit (SF6) - Su buharı (H2O) CO2 (ppmv) Hacimce milyonda kısım CH4 (ppbv) Hacimce milyarda kısım N2O (ppbv) Hacimce milyarda kısım Sanayi öncesi(1750-1800) ~280 ~700 ~275 Günümüzde (1998) 365 1745 314 Yıllık değişim (birikim) 1.5 10 0.8 Atmosferik ömrü (yıl) 5-200 12 120 Küresel Isınma Potansiyeli 1 21 310 Sera Gazı Emisyonunu Etkileyen Faktörler Fosil yakıtlar : - Karbon iç içeriğ eriği, kalori değ değeri gibi yakı yakıt özellikleri - Madenin tipi ve yeri - Yakı Yakıtın çıkarı karılma yö yöntemi - Doğ Doğal gaz iç için boru hattı hattı kayı kayıpları pları - Dönüşüm verimliliğ verimliliği Yakı Yakıt temini Nükleer : Hidrolik : • • • • - Tipi (akarsu veya rezervuar) - Tesis yeri (tropik , kuzey iklimi) - Baraj inş inşaatı aatı için kullanı kullanılan enerji - Đnşaat malzemelerinin (beton, çelik...) üretiminden kaynaklanan emisyonlar - Pil üretiminde kullanı kullanılan silikonun miktarı miktarı ve niteliğ niteliği - Teknolojinin tipi (amorf, kristal ) - Üretim iç için kullanı kullanılan elektriğ elektriğin elde edildiğ edildiği yakı yakıt cinsi - Yıllı llık verim ya da tesis ömrü mrü (dü (düşük kapasite faktö faktöründen dolayı dolayı rüzgar ve gü güneş neş enerjisinin kW başı na emisyon miktarı başına miktarı düşüktü ktür ancak kWsaat başı na emisyon başına miktarı miktarı yüksektir) Biyokütle : Güneş : - Yakıtın çıkarılması, dönüştürülmesi, zenginleştirilmesi sırasında kullanılan enerji - Yakıt zenginleştirme için gerekli olan enerji santrifüj işlemine göre 10 kat daha fazla sera gazına sebep olur. - Yakıt özelliği (nem içeriği, kalori değeri) - Yakıt hazırlamada kullanılan enerji (büyütme, hasat, taşıma) - Tesis teknolojisi Rüzgar : - Bileşenlerin üretimi ve inşaat sırasında kullanılan enerji - Tesisin yeri (iç bölge ya da kıyı bölge) - Verim ya da kapasite faktörü (bölgedeki rüzgar durumu) Sektörlere Göre Sera Gazı Emisyonları KÜRESEL ISINMANIN ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ ÜZERĐNE ETKĐSĐ Gezegenimizde yaşama olanak veren çevre koşullarını güneşin ısı ve ışık sağlayan ışınlarıyla atmosferin koruyuculuğuna borçluyuz. Atmosfer bizi uzayın soğuğundan korur, güneş ise canlı ya da cansız doğadaki her değişime enerji sağlayan bir güç kaynağı durumundadır. Đklim, bir yerdeki hava koşullarının geniş bir zaman ve bölge üzerinde ortalamasıdır. Bir bölgedeki iklimi belirleyen unsurlar, sıcaklık, rüzgar, havadaki nem , basınç,ve bunların gün ve yıl içinde nasıl değiştiğidir. Đklimi etkileyen birçok faktör vardır. Bölgenin denize yakınlığı, enlemi, deniz seviyesinden yüksekliği, dağlar ve diğer fiziki faktörler iklimi etkiler. Ekvator'dan kutuplara doğru düzenli bir biçimde iklim kuşakları sıralanır, bunların hepsinin kendine özgü bitki örtüleri vardır. Đklimin, yüzey şekillerinin, akarsularla göllerin, bitki ve hayvanların hepsi birlikte yeryüzü üstündeki çeşitli yaşam alanlarını oluşturur; buna doğal yapı adı verilir. Herkes tarafından benimsenmiş ideal bir iklim kuşakları ayrımı yoktur. Kuşaklar genellikle yalnızca ısı ve yağışa göre belirlenmiş ve bunların canlılar dünyası, yani bitki ve hayvanlar üstündeki etkilerine göre düzenlenmiştir. Doğal olarak, belirli bir iklimin egemen olduğu yerde de orman, step, çöl ya da tundra gibi belirli bir bitki örtüsü bulunur MATEMATĐKĐ ĐKLĐM KUŞAKLARI Matematiği iklim kuşakları ile sıcaklık kuşakları birbirinden farklıdır. Çünkü matematiği iklim kuşaklarında eksen eğikliği, sıcaklık kuşaklarında ise sıcaklıklar esas alınmıştır. Ekvator’la ekliptik arasındaki açı 23˚27’ dan daha büyük olsaydı; • • • • • • Dönenceler Ekvator’dan uzaklaşırdı. Kutup daireleri de Kutup noktalarında uzaklaşırdı. Tropikal kuşak ve Kutup kuşağı genişler, Orta kuşak daralırdı. Güneş ışınlarının dik geldiği alanlar genişlerdi. Gece ve gündüz arasındaki zaman farkı artardı (Ekvator hariç). Mevsimlik sıcaklık farkları artardı. Ekvator çevresinde ortalama sıcaklık azalırdı. Ekvator’la ekliptik arasındaki açı 23˚27’ dan küçük olsaydı yukarıdaki sonuçların tam tersi olurdu. Sıcaklık kuşaklarının sınırları deniz seviyesine indirgenmiş sıcaklık esas alınarak belirlenir. Sıcaklık kuşaklarının oluşmasında Yer’in şekli, kara ve denizlerin dağılışı, sıcak ve soğuk su akıntıları ile genel hava dolaşımı etkili olmuştur. Sıcak Kuşak: Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 20˚C ve üzerinde olduğu alanları kapsar. Sıcak kuşakta yaz şartları egemendir. Orta Kuşak: Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10˚C ve 20˚C arasında olduğu alanları kapsar. Yılda dört mevsimin belirgin şekilde yaşandığı tek kuşaktır. Soğuk Kuşak: Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10˚C’nin altında olduğu alanları kapsar. Soğuk kuşakta kış şartları egemendir. Küresel ısınmanın önemli etkilerinden olan iklim kuşaklarının kayması sonucu, yağmur kuşağı kuzeye doğru genişleyecek. Ancak bu genişleme sonunda yağışlar her bölgede artmayıp, belli bölgelerde yoğunlaşacak. • Güney Avrupa'daki yaz yağmurları azalırken, Amerika, Avrupa ve Asya'nın 55 Kuzey enleminin yukarılarında kar yağışı artacak. Daha güneyde kar yağışı azalırken, yağmurlarda bir artış olacak; karın toprakta kalma süresi azalacak. Şiddetli yağmurlar daha sık yağacak ve daha çok su bırakacak. Sağanak yağışların artışı, yüzey nemliliğini ve bitki örtüsünü etkileyecek. Bunun sonucunda suyun toprakta süzülmesi azalacak, seller artacak. Dünyada gerçekleşen bazı değişiklikleri örnek olarak verecek olursak: Grönland’daki buzulların erimesi deniz seviyesini 7 metre arttırabilir. Kuzey kutbundaki kalıcı buzulların erimesi bu hızla giderse 20 yıl sonra yazın kuzey kutbunda buz örtüsü kalmayacak (bu deniz seviyesini fazla etkilemiyor) Kuzey Atlantik akıntısı durursa kuzey yarım kürede deniz seviyesine 1 metre daha yükselme olabilir. Pek çok bölgede kuraklık, seller, orman yangınları artıyor. Akdeniz bölgesinde Đtalya ve Avusturya’da kuraklık belirgin olarak başladı Yeraltı su seviyeleri kuraklık ve kalıcı kara buzullarının erimesi nedeniyle en az 10 cm düşecek. Tropikal bölgelerde kasırga ve tayfunlar artıyor. Deniz suyu yüzeyindeki sıcaklığın artması nedeniyle bu kasırga ve tayfunların taşıdığı enerji ve yıkıcılık artıyor. 1970’den bu yana kasırgaların şiddeti ve sıklığı giderek artıyor, 2005 kasırga sezonu tüm zamanların rekorunu kırdı. KÜRESEL ISINMANIN CANLI YAŞAMI ÜZERĐNDEKĐ ETKĐSĐ KÜRESEL ISINMA BĐRÇOK CANLI TÜRÜNÜN YOK OLMASINA DA NEDEN OLACAK! Đngiltere hükümeti tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, küresel ısınma göçmen kuşlar da dahil bir çok hayvan türünün soyunun tükenmesine yol açabileceği belirtiliyor. Raporda, küresel ısınmanın, şimdiden bazı kuşların ve diğer bazı hayvanların göç yollarında değişikliğe yol açtığı kaydediliyor. Örneğin normal olarak daha sıcak ülkelerde görülen bazı kuş, kaplumbağa ve balık türleri artık giderek artan bir şekilde Đngiltere'de de görülmeye başlandı. Küresel ısınma nedeniyle deniz kaplumbağaları ve birçok kus türü göç yollarını değiştirerek kuzeye kaydırıyor Aslında bir çok tür göç yollarını kuzeye kaydırarak yeni iklim koşullarına uyum sağlamayı başarıyor. Fakat yapılan araştırmada bazı hayvanların bunu yapamayacağına da dikkat çekiliyor. Örneğin kutup ayıları ya da fok balıklarının doğal çevreleri, Kuzey kutbundaki buzulların erimesiyle giderek yok oluyor. Küresel ısınmayla buzsuz sezonun uzaması kutup ayılarını aç bırakıyor. Yem bulamayan kutup ayıları birbirlerini yemeye başlıyor. Örneğin sinekkapan adı verilen göçmen kuşlar, baharda üreyen tırtıllarla besleniyor. Ancak, küresel ısınma milyonlarca yıllık bu döngüyü bozdu. Tırtıllar baharın daha erken gelmesiyle önceki yıllara göre daha önce ürüyor. Ancak göçmen kuşlar üreme döneminde tırtılların ritmine ayak uyduramayınca yem bulamıyor ve aç kalıyor Bu bulgu küresel ısınmayla doğadaki değişimlere ayak uyduramayan bazı hayvan türlerini ne gibi tehlikelerin beklediğini göstermesi açısından oldukça düşündürücü. . Aslında, doğa milyonlarca yıldır iklim değişikliklerine uyup evrilerek var olmuş. Fakat , uzmanlar son değişikliklerin çok hızlı olduğunu bu nedenle bir çok türün kendilerini yeni koşullara uydurmaya vakit bulamadığına dikkat çekiyorlar. K ÜRESEL KÜRESEL ISINMANIN Ç EVRE ÇEVRE Ü ZERĐNE ETK ĐSĐ ÜZERĐNE ETKĐSĐ Çevre nedir? Đnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları, fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam. Yani kısaca canlı varlıkları etkileyen dış tesirlerin tümüne çevre denir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi biz insanlar çevrenin bir parçası yani diğer canlılarla aynı ortamı paylaşan varlıklarız. Ama sanayi devriminden sonra parça olma durumu ortadan kalktı ve çevre-dünya sanki sadece bize aitmiş gibi davranmaya başladık. Enerji üretim biçimlerimiz, tüketim alışkanlıklar ımız ve yaptığımız savaşlar çevremize geri dönüşü çok zor hatta imkansız olan zararlar verdi. CO2 döngüsünü sekteye uğratıyoruz, üretim ve tüketim şekillerimiz asit yağmurlarına sebep oluyor ve ormanlara zarar veriyor, ekosistemlerin işleyişini değiştiriyoruz, içme suyu rezervlerimizi bir bir azalıyor ve kuraklık bizleri ve küresel ısınmada hiçbir suçu olmayan çevremizdeki canlıları etkilemeye başladı bile. CO2 döngüsü ve canlılar için önemi Sürekli tüketmemize rağmen neden oksijen ve karbondioksit bitmemiştir ve günümüze gelmiştir? Bu soruyu en iyi oksijen ve karbondioksit döngüsü açıklar çünkü bitkiler karbondioksit tüketirken oksijen üretirler insanlar oksijen tüketirken karbondioksit üretirler. CO2 döngüsü ve canlılar için önemi Karbon atomlarının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfer, okyanuslar, yeryüzü ve canlı sistemler arasında dolanımına karbon döngüsü diyoruz Karbonun dünyamızda 4 büyük rezervi vardır. Atmosferde karbondioksit hâlinde; Deniz ve tatlı sularda bikarbonat ve karbondioksit hâlinde Bütün canlılarda ise ana yapı maddesi olarak bulunur. Oksijen-Karbondioksit döngüsünü gerçekleştiren faktörler 1. Güneş 2. Havadaki karbondioksit 3. Okyanuslar 4. Fotosentez 5. Havadaki Oksijen 6. Hücresel solunum 7. Fosil yakıtlar 8. Volkanlar 9. Yeryüzü hareketleri Güneş enerjisi ile birlikte, tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan enerjinin bitkiler tarafından üretilebilmesi için karbondioksit kullanılır. Bir gaz olan karbondioksit okyanuslardan, Yakılan fosil yakıtlardan (Doğalgaz,Kömür,Petrol ürünleri vb.) Volkanların patlamasından ve canlıların yaptıkları solunumla elde edilir. Atmosferde yaklaşık olarak 23 milyon ton karbondioksit vardır. Dünya üzerindeki karbondioksit kaynakları Okyanuslar...............................: % 71 Fosil yakıtlar.............................: % 22 Yaşayan hayvanlar ve bitkiler..: % 3 Ölü ve çürümüş materyaller …: % 3 Atmosfer...................................: % 1 Okyanuslar en büyük karbon depolarıdır ve atmosferle karbon alışverişi hızlıdır. Okyanuslar karbondioksiti, karbonat bileşimleri halinde (Karbonatlar poliatomik iyonlardır. –CO3) ve gaz olarak atmosferdekinden 50 kat daha fazla depo edebilirler. Karbondioksit okyanus yüzeylerinin yakın bölümlerinde eriyebilir. Okyanuslar soğuk oldukları zaman daha fazla karbondioksiti absorbe ederler. Okyanuslar her yıl atmosferden yaklaşık 104 milyar ton karbondioksit çeker ve 100 milyar ton kadar da karbondioksit salar. Ormanlar ve küresel ısınma Bitkiler, fotosentez yoluyla yılda 100 milyar ton karbon emer ve buna yakın bir miktarı da solunumla bırakırlar. Yani ormanlar bir tahliye deliği işlevi görüyor. Atmosferdeki CO2'yi toplayarak bu gaza bağlı ısınmayı azaltan küresel bir çevre hizmeti yapıyor. Ancak, bu durum kalıcı olmayabilir. Bitkiler fotosentez yoluyla atmosferden aldıkları karbondioksiti topraktan aldıkları suyun da yardımıyla glikoza dönüştürürler. Glikozu hem besin olarak kullanır hem de seliloza dünüştürerek yaprak ve gövdelerini büyütürler. Kara bitkileri fotosentez yoluyla her yıl yaklaşık 100 milyar ton karbon dioksiti atmosferden çeker. Bitkiler, hayvanlar ve toprak her yıl soluma yoluyla 100 milyar ton karbon dioksit salar. nCO2 + 2nH2O + Işık enerjisi → (CH2O)n + nO2 + nH2O Atmosferdeki Atmosferdeki karbon karbon dioksit dioksit oranım oranım düşürecek düşürecek ormanlar da da hızla hızla yok yok ediliyor. ediliyor. Fosil Fosil yakıtların yakıtların ormanlar tüketimi ve ve ormansızlaştırma ormansızlaştırma yüzünden yüzünden her her yıl yıl tüketimi atmosfere yaklaşık yaklaşık 77 milyar milyar ton ton karbondioksit karbondioksit atmosfere salınıyor. salınıyor. Atmosferde Karbondioksit Fazlası Olursa Ne Olur? Karbondioksit atmosferi oluşturan su buharı ve diğer birçok gazla birlikte, dünyaya sera etkisi yaparak soğumasını önlemekte ve yeryüzünü ortalama 14 derece sıcaklıkta tutmaktadır. Şayet CO2 veya diğer sera gazların varlığı olmasaydı, gezegenimiz daha soğuk olacaktı. Son 150 yıldan beri artan karbondioksit oranı dünyanın %30 oranında ısınmasına neden olmuştur. Ormanların kesilmesi karbonun en önemli depo alanını ortadan kaldırır. Bilimsel araştırmalar Sanayi devriminin gerçekleştiği yaklaşık 150 yıldan beri atmosferdeki karbondioksit oranının arttığını ve kullanım bu hızla sürerse gelecek 100 yıl içinde karbondioksit oranının 2-3 misli artacağını gösteriyor. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, aldığı bir kararla küresel ısınmaya neden olan karbondioksit salınımını düşürmek için harekete geçti. Yani egzozdan çıkan zehirli gazları azaltma kararı aldı. Zorunlu emisyon sınırı getiren kararla, otomobil üreticilerinin motor, klima ve lastik teknolojilerini iyileştirilmesi isteniyor. Ayrıca, daha . . fazla biyoyakıt kullanımı ile . karbondioksit salınımının . . .. . . düşürülmesi amaçlanıyor. Tropikal Kesimdeki Ormanlar Korunmalı Yeryüzündeki tropikal ormanlardaki ağaç kesiminin yarı yarıya azaltılması, 2100 yılına kadar sera gazları emisyonunun yüzde 12 azalmasını sağlayacak. Kurtarılacak alanlar yılda 500 milyon ton karbondioksit çekecek. Asit yağmuru nedir? Atmosfere yayılan kükürt dioksit ve azot dioksit gazlarının kimyasal dönüşümlerden geçtikten sonra bulutlarıdaki su damlacıkları tarafından emilmesi ile oluşur. Daha sonra bu damlacıklar yeryüzüne yağmur, kar gibi yollarla düşerler. Bu toprağın asitlik miktarını arttır ve tatlı su kaynaklarının kimyasal dengesini bozar. Havadaki tipik karbondioksit konsantrasyonunda oluşan yağmurun pH'ı 5.6 civarnındadır. Bu yüzden pH'ı 5.6'nın altındaki yağmur asit yağmuru olarak nitelendirilir. H2O+SO2==>H2SO3 Asit yağmuru bitkilere, nehir ve göllere ve bunların içinde yaşayan canlılara son derece zararlıdır. Bazı yerlerde ormanların ölümüne neden olmaktadır. Ve insanlarla hayvanların içtikleri suları kirletmektedir. Toprağın asitlik miktarını arttırır ve tatlı su kaynaklarının kimyasal dengesini bozar. Havadaki tipik karbondioksit konsantrasyonunda oluşan yağmurun pH'ı 5.6 civarnındadır. Bu yüzden pH'ı 5.6'nın altındaki yağmur asit yağmuru olarak nitelendirilir. Ama doğal asit kaynakları yüzünden yağmurun pH'ı zaten 4.5 ile 5.6 arasında değiştiği için 5.0'ın altı daha doğru bir ölçü olarak nitelendirilebilir. Kutup buzlarının katmanlarını incelenmesi asit yağmurlarının seviyesinin arttığını kanıtlıyor. Endüstri devrimi'nin başlangıcında 6 olark ortalama pH 4.5 ila 4 seviyesine kadar düşmüştür. Asit yağmurlarına yol açan emisyonlar Asit yağmurlarına yol açan gazların en önemlisi kükürt dioksit'tir. Doğal kaynaklar Asit yağmurlarına sebep olan gazların doğada bulunan en önemli kaynağı yanardağlardır. Đnsan faaliyetleri Asit yağmuruna yol açan en önemli faktör insan faaliyetidir. Elektrik üretimi, fabrikalar ve motorlu araçlar gibi pek çok insan yapımı nesne zararlı gazları atmosfere bırakır. Bu gazlar asite dönüşüp yere geri düşmeden önce yüzlerce kilometre taşınabilirler.Ayrıca asit yağmuruna neden olan sebeblerden en önemlisi parfüm ve deodarantlardır... Asit yağmurunun çevreye etkisi Daha çok ağaçların yapraklarındaki gelişmeyi önlemesiyle ormanlık alanlarda etkili olduğu bilinen asit yağmurlarının, son yıllarda endüstriyel faaliyetler, fosil yakıt kullanımı,kara ve hava yolu ulaşım araçlarındaki yoğunluğun etkisiyle deniz ve okyanusları olumsuz etkilediği, buradaki canlı yaşamı tehdit ettiği bildirildi. yağmurları Asit ya ğmurları denizleri tehdit ediyor Artık, hızla arttığı oranı, Art ık, h ızla artt ığı belirlenen asit oran ı, deniz ve canlıları okyanuslardaki canl ıları tehdit etmekte, toplu balık ölümlerine açmaktadır. bal ık ö lümlerine yol a çmaktadır. Bu ssüreçte, üreçte, kirliliğe kalıyor. kirlili ğe adapte olan ttürler ürler ise hayatta kal ıyor. Hayatta kalan bu ttürler ürler de beslenme zincirinin son halkas halkasını oluşturan sağlığını ını olu şturan insan sa ğlığını tehdit edebiliyor.”” edebiliyor. Küresel ısınmanın ekosistemler üzerine etkileri Belirli bir alanda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlere ekosistem denir. Organizmalarla cansız çevre elementleri birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Karşılıklı olarak madde alışverişi yapacak biçimde birbirlerine etki yapan organizmalarla, cansız maddelerin bulunduğu herhangi bir doğa parçası bir ekosistemdir. Su, Dünya'nın doğal kaynaklarından biridir. Bu kaynağın büyük bir kısmı, okyanuslardaki tuzlu sudur. kullandığımız su genellikle tatlı sudur. Dünya su kaynağının yalnızca %3'ü tatlı sudur. Bunun da üçte ikisi donmuş halde bulunur. Kalan %1'lik kısım yüzey suları ya da yeraltı sularıdır. Yeraltı suları, kullanılabilir su kaynağının üçte ikisini kaplar. Yüzey suları, bildiğimiz ırmaklar, akarsular, göller ve dereleri kapsar. Yeraltı suları, toprak içindeki boşlukları ya da kayaların arasındaki boşlukları dolduran sulardır. Küresel ısınmanın deniz ekosistemi üzerine etkisi Son 250 yılda insanoğlunun atmosfere saldığı CO2’nin yarısını dünya denizleri emdi. Bunun sonucunda dünya denizlerinde pH seviyesi 0.1 birim düştü. Küresel ısınma sürerse, 2100 yılında pH seviyesi 0.5 birim daha düşecek. Bu süreç, denizlerdeki yaşam koşullarının, yüz milyonlarca yıl öncesine geri dönüşü demek. Yükselen CO2 seviyesi balıklar ve deniz kabuklularının solunumunu ve üremesini de zorlaştıracak. Yeryüzündeki tüm canlı yaşamını destekleyen dünya denizlerinin asitlenmesi, ilk etapta mercanları kemirmeye başlayacak. Asit oranının yükseldiği bir ortamda, mercanların kalsiyum karbonatlı kabukları eskisi kadar sertleşemeyecek ve bu canlılar beslenemeyecekler. Bunları yiyerek beslenen balıklar ise, besinsiz kalacak. Kıyıdaki şehirler tehdit altında! Dünyadaki büyük şehirlerin üçte ikisinin, küresel ısınmanın tehlikeli etkilerinin görüleceği kıyı şeritlerinde bulunduğu bildirildi. Dünyadaki her 10 insandan biri, küresel ısınma yüzünden suların yükselmesi riskinin bulunduğu kıyı şeritlerinde yaşıyor. Araştırmaya göre, "deniz seviyesinden 10 metreden alçak yerler olarak tanımlanan" kıyılarda, 634 milyon kişi yaşıyor. Küresel ısınmanın göl ekosistemi üzerine etkisi MANYAS GÖLÜ’DE SU AZALINCA KUŞLAR KARADA KALDI.. Yetersiz yağış nedeniyle Manyas Gölü’nde su seviyesi bir buçuk metreye yakın düştü. Bu da kıyılarda su çekilmesi demek. VAN GÖLÜ KURUYOR Göl ve çevresinde yıllık ortalama sıcaklık 1 derece arttı ve Van Gölü kurumaya başladı. Küresel ısınmanın akarsu ekosistemi üzerine etkisi Barajlar, taşımacılık, kirlenme ve iklim değişiklikleri nedeniyle milyonlarca kişiye su sağlayan nehirler giderek kuruyor. Küresel Isınmanın Buzullara Etkisi Đnsanların neden olduğu küresel ısınmanın sonucunda buzulların eriyerek deniz seviyelerini yükselteceği biliniyor. Alman araştırmacıların yaptığı bir simülasyon, okyanus sularının şimdiye dek tahmin edilenden yüzde 59 daha yüksek bir seviyeye çıkacağını gösteriyor. küresel ısınmanın neden olduğu buzul erimeleri ile okyanuslardaki su miktarının artacağını, bunun sonucunda da deniz seviyesine yakın bölgelerin sular altında kalacağını belirtti. KÜRESEL ISINMAYLA NASIL BAŞA ÇIKARIZ? NELER YAPABĐLĐRĐZ? Küresel ısınmanın yaratacağı felaket senaryolarından çok azının bile oluşmasını istemiyorsak an basta sera gazlarının artışını sınırlandırmak, hatta miktarlarını azaltmak zorundayız Peki bize düsen görevler?? -Enerji dostu ampuller kullanılmalı. -Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı. -Doğru ışıklandırma kullanılmalı. -Klima yerine vantilatör kullanılmalı. -Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı. -Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli. -Bilgisayarlar bekleme konumunda bırakılmamalı. -Toplu taşıma araçları tercih edilmeli. -Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümeli. -Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih edilmeli. -Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı. -Uzun duraklamalarda aracın kontağı kapatılmalı. -Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli. -Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı. -Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı. -Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli. -Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı. -Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı - Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli. -Akan tesisatlar onarılmalı. -Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı -Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında musluk açık bırakılmamalı. ÇÖZÜM OLARAK ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARI Rüzgar enerjisi 2050 yılına kadar dünya elektrik ihtiyacının yüzde 34 ünü karşılayabilecek potansiyele sahip.Bu hedefe ulaşılabildiği takdirde 2050 yılına kadar toplam 113 milyar ton karbondioksitin atmosfer salınması engellenebilir. Rüzgar enerjisi tercih sebepleri sunlardır: Atmosferi kirletici etkiye sahip gazların salınmaması, Temiz bir enerji kaynağı olması, Kaynağının tükenmemesi (güneş, dünya ve atmosfer olduğu sürece), Rüzgâr tesislerinin kurulumu ve işletilmesinin diğer tesislere göre daha kolay olması, Enerji üretim maliyetlerinin düşük olması, Güvenilirliğinin artması Güneş enerjisi tercih edilme sebepleri Doğrudan güneş enerjisini kullanır. Doğal ısıtma ve soğutma sistemleri kullanarak binaların gereksiz ve aşırı ticari enerji tüketimlerini önler, Çevre değerlerini korur, Doğal ve sağlığa zararsız malzemeler kullanır Ekonomiktir Dışa bağımlı değildir. Yaşanabilir bir dünya için elimizden geleni yapmalıyız HAZIRLAYANLAR Derya ÇAKICI Hale SÜMERKAN Özlem ŞAHĐN