ılahıyat fakultesı dergısı

advertisement
Dicle Üniversitesi ilahiyat F~kültesi Yayınlar• No: 16
ISSN 1303-5231
•
•
•
••
•
•
DICLE UNIVERSilESI
•
••
•
ILAHIYAT FAKULTESI
• •
DERGISI
•
•
HAKEMLI DERGI
•
ClLT: VIII
SAYI: ll
•
DIYARBAKIR-2006
HZ. ALİ HAKKINDA NAZİL OLDUGU
RiVAYET EDİLEN BAZI AYETLERİN YORUMU
Doç. Dr. Nurettin TURGAY*
İnterpretation About Some Versicles That Are Rumoured
Aboud Ali
Abstract
Ali, was near relation of Muhammed. For that he is in of agende every time bitwen Muslims. it is sad that in some treatises the some versictes are
rumoured about ali or give knowledge about his praise and eulogy.
We have to apprais the versicle.s about every one not about only some one.
Becaus the Qoran is universal. İts versicles is not about some one or some time
or some where. They are about evey time and every one and every where and
they are directed towards every one.
·
Key words: Qoran, Versicle, Ali.
GİRİŞ
Hz. Ali (ö. 40/661), İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir.
O, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in amcasının oğludur; daha küçük yaş- .
ta iken, ilk Müslümanlar arasında yer aldı; 1 aynı zamanda Hz.
Muhammed (s.a.v.)'in damadıdır; 2 Hz. Ebubekir (ö. 13/634), Ö-
* D.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
Mıhammed b. İshak b. Yesar, Siretu İbn İshtl.k,
thk. Muhammed
Hamidullcih, Konya 198t;rm:l:-1 73; Ahmed b. Yahya b. Cabir el-Belaztlıi,
Ensabü'l-Eşnif, thk. MuhammedHamidullah, Kahire 1959, II, 9; Yusuf b.
Abdiilah b. Muhammed b. Abdulber, el-İsdab f1 Marifeti'l-Ashab, Kahire
tsz. III, 1093; Süleyman b. Ahmed et-Taberfuıi, el-Mu'cemu'l-Kebir, thk.
Harndi Abdulmecid Selefi, Beyrut tsz. I, 95.
2 Ebu Abdullah Muhammed İbn Sa'd, et-Taba.katü'l-Kübra, Leiden 1325, .
VIII, 13; Halife b. Hayyat, Tarihu Halife b. Hayyat, thk. Süheyl Zakkar,
Dımaşk 1968, I, 26; Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer b. Vehb el-Ya'kCtbi,
Tarihu~-Ya'kr1bi, Necef 1358, II, 31.
1
48 ------------------------------~JV~u~r~e~t~t~ı~·n~T~u~r~g~a~v
mer (ö. 23/643) ve Osman (ö. 35/655)'dan sonra
başına geçen dördüncü halifedir. 3
Müslümanların
Hz. Muhammed (s.a.v.), dünyaya gelmeden babasını, küçük
yaşta anne, ve dedesini kaybettikten sonra, Hz. Ali 'nin babası olan
amcası Ebu talib'in evinde ve onun himayesinde büyüdü. Bilahare
kendisi de Hz. Ali'yi himayesine alarak evinde büyüttü. 4 Ayrıca
Hz. Ali, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yakın arkadaşıydı; savaş hallerinde, en tehlikeli durumlarda bile ondan ayrılınadı ve onu yalnız
bırakmadı. 5
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kızı Hz. Fatma (ö. 11/632) ile evlenen Hz. Ali'nin, bu evlilikten Hz. Hasan (ö. 50/670) ve Hz. Hüseyin (ö. 61/680) adlı çocuklan oldu. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in
nesiinin bu yolla devam etmesi, Hz. Ali 'nin konumuna ayrı bir
önem kazandırmaktadır. 6
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in vefatından sonra, Hz. Ali ve onun
yakını olan bazı kişiler, halifeliğin kendisine verilmesini bekliyorlardı. Ancak halifelik kendisine verilmedi ve o da, Müslümanlar
arasında arzu edilmeyen olayların meydana gelmemesi için ses
çıkarmadı. Hz. Ali dördüncü halife olarak seçildikten sonra, onun
döneminde çeşitli olaylar çıktı ve neticede asiler kendisini öldürdüler; şehitlik mertebesine ulaştı. Ondan sonra oğlu. Hz. Hasan
halife olarak seçildi. fakat çok geçmeden o da, Müslümanlar ara-
el-Ya'kubi, Tarih, IV, ı54.
Ebu Muhammed Abdulmelik İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, thk.
Mustafa es-Sakka ve diğerleri, Kahire
ı936, I, 262; Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Ta.beri, Tarihu'J Umem ve'J-Mült1k, Kahire ı939, II,
57 vd.
5 İbn Sa'd, et-Tabakat, II, ı, 13; Abdullah b. Müslim ed-Dinaveri İbn
Kuteybe, el-Mearif, thk. Muhammed İsmail Abdullah es-Savi, Kahire
ı930, s. 73 vd.; el-Yakbi, Tarih, II, ı 7; Ebu Bekir Ahmed b. Ali elHatibu'l-Bağdacti, Tarihu Bağdat, Kahire ı93ı, I, 34.
6 Nesaı~ tatbik, 82; İbn Hanbel, III, 493, 494; Mustafa Asım Köksal, Hz.
Hüseyin ve Kerbela Faciası, İstanbul tsz. s.29.
3
4
Hz. Ali Haklanda N azil Olduğu Rivayet Edilen Bazı Ayet/erin Yorumu
sında faciaların yaşanmaması
için halifelik
49
makamını bırakınayı
tercih etti. 7
Bütün bunların ardından, Hz. Hüseyin başta olmak üzere Hz.
Ali'nin çocukları ve torunları, haksız yere hunharca katledildi.
Bütün bu olaylar, Hz. Ali'yi mağdur konumuna soktu. Onun için
Müslümanların ona olan ilgileri arttı. Fakat bazı kişiler Hz. Ali
hakkında aşırıya giderek onunla ilgili uydurma rivayetlerde bu-:
lundular. Bu gelişmeler, hep devam etti. Dolayısıyla Hz. Ali, İs­
lam aleminde hep gündemdedir ve daima kendisinden söz edilmektedir.
İnsanlardan bazıları Hz. Ali'yi sevrnede aşırı giderek yanlış
yola düşerken, diğer bazıları onu tenkitte aşırı gidip hataya düştü­
ler. Bu nedenle İslam aleminde çeşitli siyasi mezhepler ortaya
çıktı. 8 Bilhassa onu· aşırı sevenlerden bazıları onun hakkında çok
şey uydurdular, Kur'an'ın birçok ayetinin kendisi hakkında nazil
olduğunu, diğer bazı ayetlerin çoğunun da, kendisine işaret ettiği..:
ni ileri sürdüler:
Hz. Ali, bir devlet adamı ve kahraman bir savaşçı olduğu kadar, aynı zamanda bir müfessirdir. Tefsir ile ilgili nakiller, başta
dört halife olmak üzere sahabeye dayandırılmaktadır. 9 Özellikle
sahabe arasında Abdullah b. Abbas (ö. 68/687), Abdullah b.
Mesud (ö. 32/652), Hz. Ali ve Ubey b. Ka'b (ö. 19/640)'ın tefsir
alanında _önde gelen kişiler olduğu 10 kaydedilmektedir. Bilhassa
İbn Hacer el-Askalaru, Fethu'l-Ban Şerhu Sahihi'l-Buhari, Kahire 1969,
VI, 235; Talat Sakallı, "Hasan b. Ali b. Ebi Talifi', Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1990, Il, 350.
8
Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi, tre. Abdulkadir Şener, Hisar Yayınevi, İstanbul tsz. s. 28 vd.
9 Celaluddin Abdurrahman es-Suy(ıti, el-İtkan fi Ulumi'l-Kur'an, Mısır
19_78, I, 96 vd.; Muhammed Abdulazim ez-Zerkaru, Menahilu'J-İrfiin fi
Ulymi'l-Kur'iin, Beyrut 1996, Il, 12 vd.; Menna' el-Kattan, Mebahisun fi
Ulumi'l-Kur'iin, Beyrut 1981, s. ll; İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, I,
90.
10
Mahmut Hüseyin ez-Zehebi, et-Tefsir ve1-Mufessin1n, Daru'l-Erkam,
Beyrut tsz. Il, 45 vd.
7
m. ·ı
1!
!i
'1
1
50 ----------------"-'N'-'u"'-'-r-=-e-=-t-=-t-=-i"""'n'---"'-T--"u:;...;r;.._.::ı.g"""'a:..,.L.v
Abdullah b. Abbas ve Hz. Ali bunların başında gelmektedir. ıı
Hatta Abdullah b. Abbas da, "Kur'an'ın tefsiri ile ilgili olarak
öğrendiğim bir şey varsa, o da Ali b. Ebi Talib'dendir" 12 diyerek,
Hz. Ali'nin tefsir ilmindeki yerini ortaya koymaktadır.
Tefsir ilmindeki bu önemli yerinden dolayı Hz. Ali, Kur'an
ayetlerini ayet, hadis, rey ve ictihad, nüzul sebepleri, israiliyat,
tarihi olaylar, kendisine sorulan sorulara cevap vermek ve edebi
yönlerini de belirtmek suretiyle tefsir etmiştir. 1
Hz. Ali'ye, "Resulullah (s.a.v.) siz Ehl-i Beyt'e mahsus bir
diye sorulduğunda, o, "Hayır! O bize kişinin
bireysel Kur'an anlayışı ve bir de şu sayfada yazılı cüz'i şey dı­
şında miras bırakmadı" demiştir. 14 Böylece en büyük dini mirasın
ve insamn en büyük mal varlığımn, onun "Kur'an'dan ·bireysel
anlayışı" (illa fehmen yü'tahu'r-reculü fi'l-Kur'an) 15 olduğunu
vurgulamıştır ki bu prensibin, Tefsir Usulü ile ilgili kitapların baş
sayfalarında yer alması gerekir. Çünkü bu durum, Kur'an'ı rey ve
ictihad ile yorumlamanın önemini ortaya koymaktadır ve bundan
Hz. Ali'nin, Kur'an'ı rey ve ictihad ile yorumlayanların önde gelenlerinden olduğu anlaşılmaktadır.
şeyler bıraktı mı?"
Ayrıca
bununla, tefsirin sadece nakilden ve rivayetten ibaret
gayret sonunda her müminin Kur'an'ın mana denizinden az çok istifade edebileceği vurgulanmaktadır. Bu vesileyle Kur'an ayetlerinin statik değil dinamik bir hususiyetinin ol.,.
duğu ortaya çıkmaktadır. Hz. Ali'nin bu açıklamaları, her dönemde ayetler üzerinde yoğun çalışmalar yapıldığı taktirde, orijinal
olmayıp kişisel
11
Muhammed b. Ahmed b. Cüzey el-Kelbi, Kitabu't-Teshil li Ulumi'tTenzil, thk. Muhammed Abdulmun'im el- Yunusi ve İbrahimAtve Avd,
Kahire tsz., I, ı6.
12
ez-Zerkaru, Memlhil, II, ıs.
13
Bu hususta geniş bilgi için bkz: Nurettin Turgay, Hz. Ali ve Tefsirdeki
Yeri, İlahiyat, Ankara 2004, s. 37 vd.
14
Buhari, Cihad, ı 71; Ebu'l-Fadl Şihabuddin Mahnitıd el-Aıılsi, Ruhu'IMeani fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azim ve's- Seb'il-Mesani, Daru'l-Fikr, Beyrut
ı40811987, XXI, ı2.
15
es-Suyılti, el-İtkan, II, 229.
Hz. Ali Hakkında Nazif OlduğuRivayet Edilen BazıAyet/erin Yorumu
anlamların
ortaya
konulabileceğim
göstermesi
bakımından
51
önem-
lidir.
Ancak biz burada, Hz. Ali 'nin bu yönü üzerinde durmayacağız. Kendisinden veya başkasından, kendisi hakkında nazil olduğu
riva)'et edilen b·azı ayetlerin anlamı üzerinde duracağız.
Muhtelif ilmi kaynaklarda yer alan rivayetlere göre Hz. Ali,
ayetlerin bizzat kendisi hakkında nazil olduğunu söylemiştir .
.·Bunun yanında, bir kısım alimierin de, bazı ayetlerin Hz. Ali hakkında nazil olduğu görüşünde olduğuna şahit olmaktayız. Burada,
bu konu ile ilgili rivayetlerden bazılarını aktararak yorumlamaya
bazı
çalışacağız:
A-
ŞahitKelimesi
Kur'an'da, ahiret hayatında var olacağı düşünülen bir şahitten
haber verilmektedir. Mesela bir ayette, bu konuda şöyle buyrulmaktadır:
·
"Rabb 'i katında açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık
isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rab b 'inden bir şahit
ve bir de ondan önce bir önder ve bir rahmet olarak Musa 'nın
kitabı desteklemektedir. İşte bu gibi kimseler, Kur 'an 'a inanırlar.
Hangi topluluk onu inkar edrse, onun yeri ateştir. Kur'an hakkın­
da senin hiçbir şüphen olmasın. Kuşkusuz o, Rabb 'in tarafindan
Thönderilmiş gerçektir. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. "
Bu ayette geçen şahit kelimesi, değişik yorumlara müsaittir.
Rivayet edUdiğine göre Hz. Ali, "Kureyş'ten olan her adam hakkında mutlaka bir veya daha fazla ayet vardır," demiş. Bir adam
kendisine, "Senin hakkında hangi ayet nazil oldu?" diye sorunca,
Hz. Ali, "Benim hakkımdanazil olan şu ayeti okumuyor musun?"
16
Hud 11117.
52 ----------------------------~lV~u~r~e~tt~ı~·n~T~u~r~g~a~.~v
diyerek, bu ayeti okumuş ve ayette söz konusu olan
disi olduğunu söylemiştir. 17
şahidin,
ken-
Abdullah b. Abbas, Mücahid (ö.103/721), İkrime (ö.l05/723),
Ebu'l-Aliye (ö.93/711), ed-Dahhak b. Müzahim (ö. 105/723), İbra­
him en-Nehai (ö. 95/714 ) ve diğer bazı alimler, bu ayette geçen
şahidin Cibril (a.s.) olduğunu söylemişler. 18 Ali b. el-Hüseyn ise,
bu ayette geçen şahidin Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğunu kaydetmiştir.19 Katade b. Diame (ö.ll7/735) ve el-Hasan el-Basri
(ö.ll0/728) de, burada söz konusu olan şahidin, insanın kendi dili
olduğunu savunmuşlardır? 0 Bazı kaynaklarda ise, bu ayette geçen
şahidin, Kur'an olduğu belirtilmektedir. 21
Şiamn
ileri gelen müfessirlerinden Ölan Tabatabat
(ö.l402/1982), bu ayette geçen şahidin Hz. Ali olduğunu savunarak, bu konudaki görüşünü çeşitli nakillerle kuvvetlendirme cihetine gitmiştir. 22
Her şeyden önce bu ayette .geçen şahidin Hz. Ali olduğu şek­
lindeki görüş, zayıf olarak kabul edilmektedir?3 Tabatabai'ye gelince, yukarıda söylediğimiz gibi o, Şii.müfessirlerdendir, bu konuda ön yargı ile hareket etmektedir.
17
Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib el-Maverdi, en-Nüketu ve'JBeyrut ı992, II, 461; Muhammed
b. Ahmed el-Kurtılbi, elCami' li Ahkami'l-Kur'an Beyrut ı988, IX, ı2; el-Aıılsi, Ruhu'l-Meanifı,
XII, 28.
18
Ebu Zekeriya Yahya b. Ziyact el-Ferra, Meani'l-Kur'an, Dilrü'sSürılr,Beyrut tsz., II, 6; İsmail b. Kesir,
Tefsiru'J-Kur'ani'l-Azim, Daru'lMa'rife, Beyrut ı 969, II, 440.
19
İbn Kesir, Tefsir, II, 440.
20
el- Maverdi, en-Nuketu, II, 46ı; el-Kurtılbi, el-Cami, IX, 13.
21
Carullah Mahmud b. Ömer ez-zemahşeri, el-Keşşa.f an Hakaiki'tTenzil, thk. Muhammed Mürsi Amr, Kahire ı977, III, 33; Fahruddin erRazi, Mefatihu'l-Gayb, Beyrut ı990, IX, 209; Süleyman Ateş, Yüce
Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, Yeni ufuklar Neşriyat, İstanbul tsz., VI, 302;
Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, İstanbul ı 999, ( 426.
22
Bkz. Muhammed Hüseyn et-Tabatabai, el-Mizan fi Tefsiri'l-Kur'an,
İran (Kum) ı973, X, ı8s vd.
·
23
Bkz. İbn Kesir, Tefsir, II, 440.
UyCınu,
Hz. Ali Hakkında Nazif Olduğu Rivayet Edilen Bazı Ayetlerin Yorumu
53
Diğer
taraftan, Hz. Ali'nin Kureyş'ten her adam hakkında bir
veya daha fazla ayetin nazil olmuş olduğuna işaret etmiş olması,
zayıf bir rivayet de olsa, bizce vahiy ile sosyal realite arasında çok
yakın bir ilişkiyi ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
Ancak ayetlerin belli kişiler hakkında nazil olmuş olması, bağla­
yıcı değildir. Ayetlerin nüzül sebebi belli kişiler ile ilgili de olsa,
anlamı umumu ilgilendirir, geneldir.
Bu ayette geçen "şahid" kelimesi, "şehide-yeşhedu" fiilinden
bir isimdir. Bu fiil, "şehude-yeşhudu" olarak da okunmaktadır. Bu fiilden türeyip farklı anlamlar ifade eden çeşitli kelimeler vardır. "Şahid" kelimesi, şahit, delil, hazır bulunan ve benzeri
anlamlar" için kullanılır. Nitekim bu ismin kök fiili olan "şehide"
de, mahkemede şahitlik yapmak, hazır olmak, idrak etmek, haber
vermek, bilmek ve benzeri anlamlara gelmektedir. 24 "Şahid" kelimesi, Kur'an'd~ da şahit olan her kişi için kullanılmaktadır. 25
türemiş
Kanaatimize göre, burada söz konusu olan şahidin, Hz. Muhammed (s.a.v.), Cibril veya Kuran olarak kabul edilmesi, birbirine yakın yorumlardır. Çünkü Allah'tan gelen vahiy, önce Cibril
(a.s.)'a, ondan da Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ve onun vasıtasıyla da
.insanlara ulaşmaktadır. Bilindiği gibi bu silsile ile insanlara ulaşan vahiy, Kur'an'ın ta kendisidir. Dolayısıyla bu ayette söz konusu olan ş ahidin Kur' an olarak değerlendirilmesi, daha isabetli
görünmektedir. Bu şahidin Cibril veya Hz. Muhammed (s.a.v.)
olarak yorumlanması da, onun Kur' an olarak yorumlanmasından
pek farklı bir anlamı ortaya koymamaktadır.
Buna göre bu ayet bize şöyle bir mesaj vermektedir: Sadece
dünya hayatı için çalışan ve --alıiret hayatını hiçbir surette um ursa:.
mayan bir kişi ile Allah tatafından kendisine verilmiş bir kanıtla
hareket eden, ayrıca Allah'tan gelen bir şahit (tanık, Kur'an) ve
daha önceki insanlara kılavuz ve rahmet olarak indirilıniş bulunan
CemaJ.uddin Muhammed b. Mukerrem İbn Manzur, Lisanu'J-Arab,
Beyrut 1994, Daru'l-Fikr, III, 238.
25 er-Rağıb el-İsfahani, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, Kahraman Yayın­
lan, İstanbul 1986, s. 395.
24
54 ----------------------------~JV~u~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
Musa (a.s.)'ın kitabı ile de doğruluğu belgelerren kişi bir olur mu?
Bu anlamda bir soru ile, inanç ve amel açısından biri diğerine bu
derece zıt olan kişilerin bir olmadıklan aniatılmak istenmektedir.
Ayrıca Kur'an'ın bazı
ayetleri, belli şahıslar hakkında nazil
olmuş olabilir. Böyle bir durum, Kur'an'ın umuma hitabına engel
teşkil etmez. Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki Kur'an,
sadece dar bir insan topluluğuna veya belli kişilere, sınırlı bir zaman diliminde yaşayanlara, belli bir zümre veya kabile mensupiarına hitap etmemektedir. O, tüm insanlığa seslenmektedir. Dolayı­
sıyla Kur'an'ın hükümleri, belli bir zaman, mekan ve kişilerle
sınırlandırılamaz. Bu veya başka ayetlerin, Hz. Ali veya başka
kişiler hakkında nazil olmuş olmaları, bu ayetlerin umuma olan
hitabına engel teşkil etmez_. Herhangi bir ayet, bir kişi. hakkında
nazil olmuş olabilir. Ancak o ayetin ifade ettiği anlam, umuma
hitap etmekte ve tüm insanları ilgilendirmektedir. İlahi hükümlerde, bir ayetin nüzülüne sebep olan özel kişi, olay veya meseleye
değil, o ayetin genel anlamına itibar edilir.
B -İki Grup
Tarih boyunca insanlar, beraber yaşadıkları toplumlarda birbirleriyle mücadele halinde yaşamışlardır. Onların bu mÜcadeleleri,
kendi aralarında gruplar halinde bölünmelerine neden olmuştur.
Bu grupların bazıları Allah'ın yolun:u benimserken, diğer bazıları
benimsernek · istememişlerdir. Kur' an, Allah'ın yolunu benimseyenleri överken, benimsemeyenleri kınayıp tenkit etmektedir. Bu
konu ile ilgili olan-birayetin meali şöyledir:
"Şu iki grup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır. İnkar~­
den/er için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarin/n üs_,_.
tünden kaynar su dökülecektir." 26
Ayette zikredilen iki grubun kimler olduğu hakkında kaynaklarda farklı rivayetler yer almaktadır. Rivayetleriı;ı ekseriyetine
göre bu iki grup, Bedir savaşında çarpışan Müslümanlada hasım­
ları. olan müşriklerdir. Bilindiği gibi bu savaşta müşriklerle çarpı­
şan mürninlerden biri de, Hz. Ali'dir. Bu ayetin tefsiri hakkında
26
el-Hac 22/19.
Hz. Ali Haklanda N azil1 Olduğu Rivayet Edilen Bazı Avet/erin
Yorumu
.
yapılan
rivayetlere göre Hz. Ali, kendisinin bu ayette
mücahitlerin başında geldiğini söylemektedir. 27
işaret
55
edilen
Hz. Ali'nin bu konudaki görüşünün yave yorumlara da yer verilmektedir. Bazı tefsircilere göre bu ayette anlatılan iki hasım, cennetlik ve cehennemlik
olan kimselerdir. Diğer bazı alimiere göre bunlar, ehl-i kitap ve
Müslümanlardır. Başlıca tefsir hiynaklarında, bu iki grubun, genel
olarak Müslümanlada müşrikler olduğuna dair rivayetler de yer
Tefsir
kaynaklarında,
nında, farklı görüş
almaktadır. 28
Kanaatimize göre bu ayette SÖZ konusu olan iki grup, Müslümanlada -müşriklerdir. Çünkü bu yorum, diğer yorumların tümün·den daha geniş kapsamlı bulunmaktadır.
Ayrıca
bu ayetin öncesinde Yüce
Allah'ın
kudret ve azameti
aniatıldıktan sonra, O'nun varlığına, birliğine, hakimiyetine inanıp teslim olma konusunda, insanların iki kısma ayrıldığı haber
verilmektedir. Buna göre insanlardan bazıları, Allah'a inanıp.
O'nun egemenliğine teslim olurken, diğer bazıları inanmayarak
sapıtmakta ve şiddetli bir azabı hak etmektedir:
"Görmedin mi ki Şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş,
ay ve yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah 'a
secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah
kimi alçaltırsa, ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur.
Şüphesiz, Allah dilediğini yapar." 29
.
Bundan sonra gelen ayetlerde de, aynı istikamette bilgiler verilmekte, İnananlar, cennet nimetleriyle müjdelenmekte ve inan~
mayanlar da, şiddetli azap ile tehdit edilmektedir:
"Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Onlar için
bir de demirden topuzlar vardır. Her ne zaman cehennemden, o
ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara,
"Tadın yangın aza b ını" denilir. Şüphesiz, Allah iman edip Salih
Buhari, Tefsir, 22/3; Meğazi, 8; Müslim, Tefsir, 34; İbn Mace, Cihad,
29.
28
el-Maverdi, en-Nüketu, VI, 13; el-Kurtubi, el-Cami, XXII, 18 vd.
29 el-Hac 22/18.
27
56 _______________________________JV~u~.~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
arneller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetZere koyacak,
orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki
giysileri ise, ipektir." 30
Bu nedenle, burada yorumu üzerinde durduğumuz iki düşman
veya iki hasım grubu, genel anlamda Allalı'ın varlığına ve birliği­
ne inanarak O'nun egemenliğine teslim olanlar ve O'ndan başka­
larına tanrısal nitelikler yakıştırarak şirke düşenler veya bütünüyle
O'nun varlığını inkar edenler diye yorumlayabiliriz. 31 Çünkü
Kur'an, sadece belli bir zaman ve mekan diliminde yaşayan insanlara değil, indirilişinden itibaren kıyamet gününe kadar her zaman
ve her mekanda yaşayan insanlara hitap etmektedir.
Aslında insanlığın başlangıcından
bu yana, insanlar bu şekilde,
tevhit inancına sahip olanlar ve bu inancın karşısında olanlar diye,
birbirine muhalif iki grup halinde mücadele edegelmişlerdir.
Kur'an'ın nüzulüyle bu iki sınıf insanın vasıfları, anlamları üze. rinde durduğumuz bu ayetlerde ve Kur'an'ın diğer bazı yerlerinde
belirgin bir şekilde ortaya konulmuş bulurimaktadır. İnsanların bu
şekilde iki karşıt grup halinde kıyamet gününe kadar mücadelelerini sürdüreceklerdir.
C - inanan ve Fasık
Her zaman için insanların bir kısmı inanmakta ve bir kısmı da
inanmamaktadır. Kur' an, insanların bu yönüne önem vermekte ve
bu konu üzerinde durmaktadır. Bu konuda bilgi veren bazı ayetlerinmeali şöyledir:
"Öyle ya, inanan kimse, hiç fasık gibi olur mu? Bunlar,. asla
bir olamazlar. İman eden ve iyi, makbul işler yapanlara gelince,
yaptıklarına karşılık bir ağırlama olarak onlara, barınma cennetleri vardır. Yoldan çıkanların barınacakları yer de, ateştir. lVe
zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya geri çevrilirler ve onlara, yalanlamakla olduğunuz ateş azabını tadın, denir. " 32
30
El-Hac 22/20-23.
Bkz. Esed, Kur'an Mesajı, II, 672.
32
es-Secde 32/18, 19, 20.
31
Hz. Ali Hakkında N azil Olduğu Rivayet Edilen BazıAvet/erin Yorumu
57
Rivayet edildiğine göre Hz. Ali ve Velid b. Ukbe arasında sözlü bir tartışma meydana geldi. Velid, Hz. Ali'ye, "Ben, dilim (fesahat ve belagatım), silahım ve askeri başarımla senden daha üstünüm" deyince, Hz. Ali ona, "Sen fasık olduğun için, seninle tartışmak istemiyorum ve dolayısıyla susuyorum" dedi. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu. Ayrıca bu ayetler, Hz. Ali ile ilgili olarak yorumlandı. 33 Tefsir kaynaklarında yer alan bu rivayetler,
aynı zamanda bu ayetlerin nüzül sebebi ·olarak değerlendirilmektedir.34
,
Bu ayetlerde insanlar, tevhit inancına sahip olanlar ve olmayanlar diye iki sınıf halinde değerlenditilmektedir. Tevhid inancı­
na sahip o1an insanlar, bu ayetlerde mürnin ve bu inanca sahip
olmayanlar da, fasık olarak tanımlanmaktadır. Yine bu ayetlerde,
bu iki sınıftan olan kişilerin bir olmadığı anlatılmaktadır. Tevhit
inancına sahip olan ve olmayan insanlar, dünyadaki sosyal hayatta
bir olmayıp farklı hayat tarzı takip ettikleri gibi, onların ahiret
hayatındaki durumları da bir değildir. Müminler, ahiret hayatında
cennette barınacak, fasıklar ise, cehennemde azap çekeceklerdir.
Nitekim bu ayetlerin öncesinde de, daha geniş bir şekilde inanmayanlarla inananlar hakkında bilgi verilmektedir. Yüce Allah, önce şöyle seslenmektedir:
"De ki: Sizin için görevlendirilen ölüm
sonra Rabb 'inize döndürüleceksiniz." 35
meleği canınızı
alacak,
Yüce Allah bu ayette genel bir hitapta bulunduktan sonra,
nanmayanlar hakkında şu bilgileri vermektedir:
İ­
"Suçlular
Rablerinin . huzurunda
boyunlarını
büküp,
"Rabb 'imiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi {dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayzz" dedikleri vakit, onları bir görseni Eğer dileseydik, herkese hiddyetini verirdik. Fakat benim, "Andolsun, cehennemi hem
cinlerden hem de insanlardan doZduracağım" sözüm gerçek/eşe33
34
35
et-Taberi, Cami, XXI, 129; el-Maverdi, en-Nü.ketu, N, 364.
Abdülfettah el-Kacti, Esba.bü'n-Ndzw, Beyrut tsz. s. ı 75.
es-Secde 32/11.
58 ----------------------------~N~u~r~e~t~t~in~T~u~r~g~a~v
cektir. (Onlara denilecek ki:) O halde bu gününüze kavuşmayı
unutmamza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta
olduklarımza karşılık eb edi azabı tadın." 36
İnanmayanların vasıfları ve ahiretteki perişanlıkları hakkında
bu bilgiler verildikten sonra, inanan mürninler hakkında şu bilgiler
verilmektedir:
"Bizim ayet/erimize ancak, kendilerine bu ayetler/e öğüt verilzaman secdeye kapanan, kibir/enrneksizin Rablerine hamd
ederek tespih edenler inanırlar. Onlar, korkarak ve ümid ederek
Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkar/ar. Kendilerine ,
rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. Hiç
kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan
göz aydınlıklarını bilemez." 31
diği
Mürninler hakkında da bu bilgiler verildikten sonra, bir nevi
sonuç olarak, konunun özeti halinde yukarıda anlamı üzerinde
durduğumuz ayetler indirilmiş ve inanan mürnin ile inanmayan
fasıkın bir olmadığı haber verilmiştir.
Burada üzerinde durduğumuz mürnin ve fasık kelimelerinin ikisi de, Arapça kökenli kelimelerdir. Mürnin kelimesi, İslam kültüründe iman esaslarına inanan kimseler için kullanılan bir kelimedir. Fasık ise, "feseke-yefsuku" fiilinden türemiş bir isim olup,
haktan ayrılmak, yoldan çıkmak, isyan etmek, sapıtmak ve bir
şeyin kabuğundan ayrılması gibi anlamlar için kullanılır. 38 İslam
kültüründe ise "fasık", İslam çizgisinin dışına çıkan kimse için
kullanılır. "Fasık" ile aynı kökten gelen "fısk" kelimesi de, genel
olarak, az olsun veya çok olsun, günah için kullanılır. Ayrıca
"fasık", İslam dinini benimseyip kabul ettikten sonra, onun hükümlerinin tümünün veya bir kısmının dışına çıkan kişiler için de
kullanılmaktadır.
39
36
es-Secde 32/12, 13, 14.
es-Secde 32/15, 16, 17.
38 Davud Abduh ve diğerleri, el-Mü'cemü'l-Arabi el-Esasi,
tsz., s. 935.
39 el-İsfahani, el-Müfredat, s. 572.
37
Lariı.s,
Beyrut
Hz. Ali Hakkında N azil Olduğu Rivayet Edilen Bazı Ayet/erin Yorumu
59
Yukarıdaki
rivayete göre Velid b. Ukbe, tevhid inancına sahip
olmayan, bu nedenle fasıklar sınıfından olan bir kişidir. Hz. Ali
ise, tevhid inancına sahip olan mürninlerden biridir. Ayette ifade
edildiği gibi, müminlerle fasıklar bir olamazlar. Çünkü inananlar
cennetlik ve inanmayanlar da cehennemliktir.
D - Ehl-i Beyt
Ehl-i Beyt kavramı, İslam düşünce tarihinde çok tartışılan bir
Bu kavram, başta Kur'an ve Sünnetle yer aldığı için,
önem arz etmektedir. Kur'an'ın bir ayetind bu kavram şu şekilde
geçmektedir:
kavramdır.
"Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açı­
lıp şaçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın Namazı kılın, zekatı verin. Allah 'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (ey Peygamberin ev halkı), Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi
tertemiz yapmak istiyor." 40
Ehl-i Beyt, kelime olarak , bir evde yaşayan aile fertleri demektir. İslam kültüründe bu terim, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ev
halkı ve aile fertleri için kullanılır. Yukarıdaki ayet, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyti (ev halkı) hakkındanazil olmuştur.
Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in
Ehl-i Beytİnden olan kişilerdir. 41 Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hanımlarından Ümmü Selerne (ö. 63/682), bu konuda şöyle demiştir:
"Bu ayet, benim odamda indi." Allah'ın Elçisine, "Ben, Ehl-i
Beytten değil miyim?" diye sordum. O da, "Sen, hayra yönelmiş­
sin, peygamberin eşlerindensin," diye buyurdu. Ümmü Selerne
devamla demiş ki: Bu sırada Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin de
odanın içindeydiler. Hz. Muhammed (s.a.v.) onları hırkasıyla örttü
40
el-Ahzab.33/33.
Tirmizi, Tefsir, 7; Menakib, 31; İbn Hanbel, VI, 16980, X, 26570,
26612; et-Ta.beri, Cami, XXII, 10, ll, 12; el-Kadi, Esbabü'n-NüzıJJ, s.
175.
41
60 ------------------------------~lV~u~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
ve, "Ey Rabb'im! Bunlar benim Ehl-i Beytimdir. Öyleyse onlardan kiri gider ve onları tertemiz yap," diye buyurdu. 42
Hz. Aişe'den nakledilen bir rivayete göre , bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.), siyah kıldan yapılmış bir aba giydiği halde gelmiş; oraya gelen Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i bu abanın altına
alarak, yukarıdaki ayeti okumuştur. 43
Ancak bu rivayetler, Ehl-i Beyt'in bu dört kişi ile sınırlı oldugelmez. Bu ayetin akışından da anlaşıldığı gibi, Hz.
Muhammed (s.a.v.)'in hanımları, Ehl-i Beyt'ten sayılmaktadır­
lar.44 Fakat Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hanımlarının bu ayette Ehli Beyt'ten sayılmaları, sadece onun evindeki hanımları olarak yorumlanabilir; nesep ve soy itibariyle onun Ehl-i Beyt'inden sayıl­
mayabilirler. 45
ğu anlamına
Bir de Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, Selman-ı Farisı için, "Selman benim Ehl-i Beytimdendir" dediği rivayet edilmektedir. 46
Selman-ı Faris1, şerefli, erdemli ve yalnız bir insandı. 47 Bu nedenle Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Selman için söylemiş olduğu bu ifade, onu, İslam davası uğruna gördüğü sıkıntılar karşısında teselli
etmek, onudandırmak ve gönlünü almak şeklinde değerlendirile­
bilir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Selman-ı Farisi için "Selman benim Ehl-i Beytimdendir" demesi, o benim yakın arkadaşımdır diye
algılanabilir.
Ayrıca Ehl-i Beyt kavramını, daha geniş tutmak suretiyle Hz.
Muhammed (s.a.v.)'in akrabaları olarak yorumlayan alimler de
vardır. 48 Bu konuda yaygın olan görüş, şöyledir: ResuluHalı
42
Tirmizi, Menakıb, 60.
Müslim, Fedailü's-sahabe, 61.
44
Vehbe ez-Zuheyli, et-Tefsirü'l-Munir, Beyrut 1991, XXII, 6,11,14.
45 el~Aıusi, Ruhu'l-Meani, XXII, 13.
46
Tirmizi, Tefsir Süre, 3/7; 33/7.
47
Ebu Nuaym el-İsfahani, Sahabeden Günümüze Allah Dosdan, tre. Said
43
Aykut ve diğerleri, ŞUle Yayınlan, İstanbul 1995, II, 62.
48
el-Maverdi, en-Nüke, IV, 401; et-Tabatabru, el-Mizan, XVI, 328.
Hz. Ali Hakkında Nazil OlduğuRivayet Edilen BazıAyetterin Yorwnu
61
(s.a.v.)'in çocukları, eşleri, Hasan ve Hüseyin Ehl-i Beyttendir.
Hz. Ali de bunlardandır. 49
Giriş kısmında aktardığımız gibi Hz. Ali'nin bir sorusu üzerine
Hz. Peygamber, Ehl-i Beyt'e mahsus bir şey bırakmarlığını sadece, Kur'anı bıraktığını belirtmiş 50, en büyük dini mirasın ve insanın en büyük mal varlığının, onun "Kur'an'dan bireysel anlayı­
şı" (illa fehmen yü'tahu'r-reculü fı'l-Kur'an) olduğunu 51 vurgulamıştır. Bu durum, aynı zamanda Kur'an'ı rey ve ictihad ile yorumlamanın önemini ortaya koymaktadır ve bundan Hz. Ali'nin,
Kur'an'ı rey ve ictihad ile yorumlamayanların önde gelen isimlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır.
Kanaatimize göre Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin, Hz.
Muhammed (s.a.v.)'in nesiinin devamı açısından yakınları olduğu
için, nesil itibariyle onun Ehl-i Beyt'inden sayılırlar. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hanımları ve onun diğer çocukları, aile yuvasında bulunan bireyler olarak onun Ehl-i Beyt'indendirler. Abdullah b. Abbas gibi Müslüman olan yakınları ise, geniş aile itibariyle Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'inden kabul edilirler. Ancak birinci kısımda yer alanların derece olarak önde olduğu anlaşılmaktadır.
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yakınlarından olduğu halde, onun
peygamberliğini kabul etmeyen, onun tebliğ ettiği dine İnanma­
yanların, onun Ehl-i Beyt'inden olamayacağı açıktır. Mesela, Hz.
Muhammed (s.a.v.)'in amcası Ebu Leheb, onun amcası olmasına
rağmen, ona inanmamış, onu kötülemiş ve her yerde onun aleyhinde propagandalarda bulunmuştur. Bu nedenle Ebu Leheb'in
aleyhinde bir sürenazil olmuş ve bu surede Allah kendisine açık­
ça beddua etmiştir. 52 Dolayısıyla Ebu Leheb'i Hz. Muhammed
(s.a.v.)'in Ehl-i Bet'ine dahil kılmak, söz konusu değildir.
İbn Kesir, Tefsir, III, 484 vd.; Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak
Dini Kur'an Dili, Eser Kitabevi, VI, 3892.
so Bkz. Buhari, Cihad, ı 71; el-Alüsi, Ruhu'l-Meam, Xxı, 12.
49
sı
sz
es-Suyüti, el-İtkfın, II, 229.
Tebbet lll/1-5.
62 ----------------------------~N~u~r~e~t~t~i~n_T~u~r~g~a~v
Ayrıca,
Ehl-i Beyt kavramının çok geniş manası ile kabul edilmesi sonucunda bir sonucu olarak, geçmişte ve günümüzde
İslam inancı ve yaşayışı ile hiçbir ilgileri olmayan birçok kimsenin Hz. Muhammed'in a.v.)'in soyundan olduğunu ileri sürerek
bu işin sömürüsünü yapmalarına yol açmıştır.
E - Can Kulağı İle Dinleyip Ders Alanlar
Her zaman için insanların bazıları, Allah'ın emir ve yasakları­
na kulak vermemekte, gönderdiği peygamberleri dinlememekte ve
kendi bildiklerine göre hareket etmektedirler. Bazıları.da, Allah'ın
emir ve yasaklarını can kulağı ile dinlemekte, O'nun gönderdiği
peygamberlerin emir ve yasaklarına tam manasıyla uymaya çalış­
maktadırlar. Yüce Allah, söylenen sözleri bu şekilde can kulağı ile
dinleyip onlardan ders ve ibret alan kişiler hakkında Kur'an'da şu
bilgileri vermektedir:
"Unutmayın ki Nuh zamanında, sular laştığı vakit, sizi (varlı­
ğınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık!
Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile
dinleyip ders alanlar iyice beZlesin diye böyle yapmıştık."
53
Tefsir kaynaklarında bu ayette geçen, "can kulağı ile dinleyip
ders alanlar" ifadeşi, yoruma müsaittir. Bazı rivayetlere göre Hz.
Muhammed (s.a.v.), bu ayette ders alan, kavrayan diye övülen
kişinin, Hz. Ali olduğunu söylemiştir. Ayrıca Hz. Ali, "Hz. Muhammed (s.a.v.)'den neyi işittiysem, mutlaka ezbededim," demiş­
tir. 54 Hz. Ali'den nakledilen bu rivayet, onun, vahye dayansın
veya dayanmasın, Hz. Muhammed (s.a.v.)'den işittiği haberlere ne
derece bağlı olup önem verdiğini ortaya koymaktadır.
Hz. Ali'nin, bu ayette kavrayan, belleyen, dinleyip ders alan
şeklindeki ifadelerle övgüye mazhar olan kişilerden biri olması
mümkündür. Çünkü o, gerçekten her yönüyle mümtaz bir şahsi­
yettir. Ancak bu ayette söz konusu olan 'belleyen kulakları' Hz.
53
el-Hakka 69/12.
Ez-Zamahşeri, el-Keşş;1f, \rı, 149; İbn Kesir, Tefsir, IV, 413; es-Suyüti,
ed-Dür, VI, 260; et-Tabatabcü, el- Mizan, IX, 395 vd. ·
54
Hz. Ali Hakkında Nazif Olduğu Rivayet Edilen Bazı Ayetlerin Yorumu
63
Ali ile sınırlandırmak, ayetin anlamını daraltmak olur. Çünkü bu
gibi sıfatlar belli kişilerle sınırlı değildir. Bu ayette onunla beraber, aynı vasıfları taşıyan tüm insanlar övülmektedir.
Yukarıda
gibi, bazı ayetleri belirli
kişilerle sınırlandırmak, yalnız Hz. Ali veya başka şahıslar hakkındanazil olduğunu söylemek, isabetli sayılmamaktadır. Kur'an
ayetlerinin hükmü geniş kapsamlı, umumi ve geneldir. Hz. Ali ve
diğer bazı kişileri bu kapsam içinde değerlendirmek mümkündür.
Ancak ayetlerin anlamlarını onlarla sınırlandırmak, Kur'an'ın ve
İslam'ın ruhuna pek uygun düşmemektedir.
da anlatmaya
çalıştığımız
Bazı insanlar, sosyal hayatta cereyan eden hadiselerden ders
ve ibret alırlar; söylenen sözleri can kulağı ile dinleyerek onlardan
anlam çıkarırlar. Diğer bazı insanlar da, anlayışlarının kıt olması
münasebetiyle veya vurdumduymazlıkları nedeniyle söylenen sözlerden ve cereyan eden olaylardan ders ve ibret almazlar. Bu ayette Yüce Allah, söylenen sözleri can kulağı ile dinleyerek onlardan
ders çıkaran ve cereyan eden olaylardan ibret alan kişileri övmektedir.
F - Bedir
Savaşına Katılanlar
Allah Kur'an'da, sadece O'nun rızası için Bedir savaşına katı­
lan, en sıkıntılı durumda O'na el açıp yardım dileğinde bulunan ve
neticede duaları kabul edilen müminlere şöyle hitap etmektedir:
"Siz, Rabb 'inizden yardım istiyordunuz. O da: Ben size birbiri
ardınca bin melek ile yardım edeceğim, diye duanızı kabul buyurmuştur. " 55
Bu ayet, Bedir savaşı ile ilgili olan ayetlerdendir. Rivayet edildiğine göre Hz. Ali şöyle demiştir: "Bedir savaşında Cebrail
(a.s.) bin melekle beraber Hz. Muhammed (s.a.v.)'in sağ tarafına
indi. Hz. Ebubekir de onların arasında bulunuyordu. Mikail (a.s.)
55
el-Enfa.I 8/9.
64 ~~--------------------------~JV~u~r_e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
da bin melekle Hz. Muhammed (s.a.v.)'in sol tarafına indi. Ben de
onların arasında bulunuyordum." 56
Hz. Muhammed (s.a.v.),
savaşlarda
daima sahabenin ön safla-
rında bulunmuş, onları savaşa gönderirken, kendisi gerilerde kalmamıştır. O, en sıkıntılı zamanlarda bile moralını bozmadan Al·lah.'a yalvarıp niyazda bulunmuş, azim ve irade ile hareket etmiş­
tir. ..Böylece Yüce Allah, sevdiği peygamberinin yalvarışiarını geri
çevirmemiş ve dualarını kabul buyurmuştur. Bedir savaşında da
durum böyle olmuş; Yüce Allah, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yalvarışı üzerine, melekleri Müslümanların yardımına göndermiştir. 57
Yüce Allah her zaman ve her yerde, kendisine inanan, iman
eden ve O'nun yoluna baş koyan kişilerin yanındadır ve onların
yardımcısıdır. Allah'ın, meleklerini yardımcı olarak sevdiği kullarının imdadına göndermesi, normal bir olaydır. Hz. Ali, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile beraber çeşitli savaşlara katılmış, .genelde onun yanında bulunmuştur. Dolayısıyla onun, Allah tarafından
Resulüllah'(s.a.V·.) ve ordusunun yardımına gönderilen meleklerle
beraber bulunduğunu söylemiş olmasını, normal bir vakıa olarak
görmek gerekir. Hz. Ali ile beraber, Bedir savaşına katılan diğer
sahabeler de aynı pozisyonda değerlendirilirler.
Bu ayette Yüce Allah, inanan insanlara bin melekle yardım etve bununla kendilerini -muvaffak kıldığını haber vermektedir. Aslında Allah dileseydi onlara yardımcı olarak bir melek gönderip onunla onlara yardım eder veya melek göndermeden aracısız
· onlara yardım ederek onları muvaffak edebilirdi.
tiğini
G - Kin Beslemeyenler
Kur'an'ın bazı
ayetlerinde, göğüslerinde kin beslemeyen ve bu
güzel vasıfları nedeniyle cennet ehli olarak tanımlanan kişiler
hakkında şu bilgilere yer verilmektedir:
"Korunanlar ise, cennetlerde pınar başlarındadırlar. (Onlara): Oraya esenlikle, güven içinde girin! .. (denilir). Onların göğüsl~rindeki kini çıkarıp atmışızdır. Onlar orat[a kardeşler olarak
56
57
et-Taberi, Cami, IX, 255; es-Suyı1ti, ed-Dar, III, ı 70.
İbn Kesir, Tefsir, II, 289 vd.
Hz. Ali Hakkında Nazil Olduğy Rivayet Edilen Bazı Avetlerin Yorwnu
65
divanlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Onlara orada hiçbir
yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. " 58
Bundan önceki ayetlerde ise şeytanın insanlar için kurduğu hile ve desiselerden haber verilmekte, bu alanda insanın tabi tutulduğu imtihan anlatılmakta, neticede de, cehennemin durumundan
bahsedilmektedir:
"Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir. Onun
yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardGn bir grup ayrılmıştır." 59
göre Hz. Ali, "Onların göğüsZerindeki kini
çıkarıp atmışızdır. Onlar orada kardeşler olarak divanlar üzerinde karşı karşıya otururlar" ayetinin tefslri ile ilgili çeşitli açıkla­
malarda bulunmuştur. O, önce yemin ederek, "Bu ayet bizim hakkımızda, Bedir savaşına katılanlar hakkında nazil olmuştur," demiş ve sonra bu ayette geçen "ğı!" (kin) kelimesinin adavet (düş­
manlık) olduğunu söylemiştir. Bir de, "Divanlar üzerinde karşı
karşıya otururlar," ayetinde övülen kişiler için, "Bunlar, bizden
başka kim olabilir?" diyerek, bu konuda bir nevi kesin kanaat belirtmeye çalışmıştır. Ardından da, "Benim, Talha'nın ve Zübeyr'in
onlardan olmalarını dilerim" diyerek, bu ayette övülenlerden olma
hususunda dilekte bulunmuştur. 60
Rivayet
edildiğine
Bu rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Hz. Ali, bu ayetlerin yorumunu yaparken, önce kendilerinin burada Allah tarafından övülenlerden olduklarını söylemiş, ondan sonra burada söz konusu
olan ğıl (kin, adavet) kelimesini açıklamış, ardından yine kendilerinin burada övülenlerden olduklarını tekrarlamış ve sonunda da,
bu övülenlerden olma hususundaki temennisini yinelemiştir.
58
el-Hicr 15/45-48.
el-Hicr 15/43, 44.
.
60
et-Ta.beri, Cami, XIV, 48, 49, SO; el-Hakim, el-Müstedrek, II, 353, elKurtubi, el-Cami: X, 23; el-Mavercii, en-Nuketu, III, 163; İbn Kesir, etTefsir, II, 533; es-Suytiti, ed-Dür, V, 84, 85; et-Tabatabru, el-Mizan, XII,
177.
59
66 ------------------------------~JV~u~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
Burada Hz. Ali'nin kin anlamında yorumlamış olduğu "ğıl"
kelimesi, "ğelle- yeğillu" fiilinden türemiş bir isim olup, aldatma,
düşmanlık, kin, haset ve benzeri anlamlara gelir. 61 Zeccac (ö.
3111923), bu ayette yer alan "ğıl" kelimesini yorumlarken, şu açıklamada bulunmuştur: "Cennet ehli, mertebelerinin yüksekliği
nedeniyle, birbirlerine haset beslemezler. Çünkü haset, kin ve bulanıklıktır. Cennet ise, kin, adavet, haset ve düşmanlık gibi duygulardan uzaktır." 62
Başka kaynaklarda da bu ayette yer alan, "Onların göğüsle­
rindeki ğzllı (kini) çıkarıp atmışızdır" ifadesinin ahiret hayatı ile
ilgili olduğuna yer verilmektedir. 63 Buna göre ahiret hayatında
cennette yer alacak kişilerin göğüslerinde kin olmayacak, bu nedenle orada dedikodu, haset, fitne ve fesatlık gibi İslam ahlakına
uymayan şeyler yaşanmayacaktır.
Hz. Ali, bu ayette geçen "ğıl" kelimesinin anlamı üzerinde durup yorumunu yaptığı gibi, zaman zaman Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde geçen kelimelerin açıklamasını yaparak, kavram açıklaması
suretiyle de tefsir çalışmalarında bulunmuştur. Onun burada kin,
adavet, düşmanlık diye yorumladığı "ğıl" kelimesinin çeşitli türevleri, Arap şiirinde de geçmd-tedir. Ebu Vecze'nin, bu kelime
ile aynı kökten gelen "ğulel" kelimesini kullandığı bir beyti şöy­
ledir:
"Başkalarının hatiplerinin sözleri isabet etmezken, onların hatiplerinin sözlerinde kopukluk_ ve isabetsizlik yoktu." 64 Bu şiirde
"ğulel" kelimesi, isabetsizlik anlamında kullanılmaktadır. enNemir'in de, "muğıl" kelimesini kullandığı bir şiiri şöyledir:
Halil b. Ahmed el-Feriliidi, Kitabü'l-Ayn, Daru İhy<li't-Turasi'l-Arabi,
Beyrut tsz., "ğelle" md., s. 717; Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem
İbn Manzur, Lisanu'J-Arap, Daru'l-Fikr, Beyrut ı 994, XI, 499; Ebu İshak
İbrahim es-Seri ez-Zeccac, Maani'J-Kur'an ve İ'rabuhu, Alemu'l-Kütub,
Beyrut ı988, III, ı80.
62
İbn Manzur, Lisanu'l-Arap, XI, 499.
63 el-Maverdi, en-Nuke, III, ı 62.
64 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, XI, 501.
61
Hz. Ali Hakkında N azil Olduğu Rivayet Edilen Bazı Ayet/erin
Yorıanu
67
"Allah bizim için Nevfel'in kızı Hamzeyi emanete hıyanet etmenin ve yalan söylemenin cezası ile cezalandırsın." 65 Bu şiirde
"muğil" kelimesi, emanete hıyanet etme anlamındadır. Başka bir
şiirde de "teğelğele" kelimesi geçmektedir:
"Asme'nin
aşkı
kalbirnde
kıpırdadı.
Bu
aşk, gizliliğiyle açıklı­
ğıyla devam ediyor. " 66 ·"Gıl'' kelimesiyle aynı kökten gelen
"teğelğele"
fiili, bu
şiirde
kaynamak,
kıpırdamak
gibi anlamlar
için kullanılmıştır.
Bu ayette geçen "ğıl" kelimesi, yukarıdaki şiirlerde de görülgibi, türevleriyle birlikte geniş bir anlam kapasitesine sahip
bulunmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla bu kelime, Kur'an'ın gelişiy­
le sernantİk açıdan daha geniş bir anlam zenginliğine kavuşmuş
bulunmaktadır. Nitekim bu gün "ğıl" kelimesi, insan kalbinde,
ruhunda meydana gelen haset ve benzeri her türlü rnekruh (istenmeyen, hoş karşilanmayan) duygular için kullanıhr. 67
düğü
Kanaatimizce medih ve övgü hususunda ayetlerde yer alan bu
ve benzeri haberleri şahıslara endeksiemek suretiyle ayetlerin ına­
nalarının dondurulması, tefsir usulündeki, nüzül sebeplerinin has
olması keyfiyetinin, mananın 'amın olmasına mani olamayacağı
ilkesini haleldar etmektedir. Bu bakımdan Hz. Ali'ye nispet edilen
bu tür rivayetlerin sahihliği tartışılabilir. Bu ve benzeri ayetlerin
anlamının genel olması, Kur'an'ın evrensel mesajına daha uygun
düşmektedir.
Ayrıca,
hadis usulü ile ilgili kaynaklarda, Kur'an'ın evrensel
mesajına uygun düşmeyen, kişilerin övüldüğü rivayetlere pek itibar edilmemektedir. 68
65
İbn
İbn
Manzur, Lisanu'l-Arab, XI, 499.
Manzur, Lisanu'l-Arab, XI, 501.
67
Mahmut b. Hamza el-Hüseyni, Tefsiru'l-Kel/imi'l-Mubeccel elMusemma Derru'J-Esrar, Basım yeri ve yılı yok, I, 221.
68
Bkz. Suphi es-Salih, Hadis İlim/eri ve Hadis Jstılahlan, tre. M. Yaşar
Kandemir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1973, s. 235.
66
Nurettin Turgay
68
H -
Mallarını
Hayra Harcayanlar
Kur' an' ın çeşitli ayetlerinde, insanın malını Allalı'ın rızasına
uygun bir şekilde hayır yollarında harcaması tavsiye edilmekte ve
bu tür harcamalar övülmektedir. Bakara 274. ayeti mallarını bu
·şekilde hayır yollarında harcayan insanları öven ve onlara verilecek mükafatları haber veren bir ayette şu bilgiler verilmektedir:
"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikar olarak hayra harcayanlar var ya! İşte onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. " 69
Bir rivayete göre bu ayet, Hz. Ali hakkında nazil olmuştur.
Buna göre Hz. Ali 'nin dört dirhem parası vardı. Bu dirhemlerden
birini gündüz, birini gece, birini gizli ve birini de aşikar olarak
fakiriere vermek suretiyle Allalı rızası için infak etti. Bu ayet, onun bu harcamasına işaret etmek üzere nazil oldu.
Diğer
bir rivayete göre ise bu ayet, malını
harcayan her kişi hakkındanazil olmuştur. 70
Allalı rızası
için
Bu ayetin zahiri anlamınabakıldığı zaman, burada, malını Allah rızası için harcayan her müminin övüldüğü anlaşılır. Hz. Ali'yi de bu ayette övülenlerin kapsamında değerlendirmek,
Kur'an'a ters düşmemektedir. Çünkü Hz. Ali, makalemizin başın­
da da belirttiğimiz gibi, mümtaz bir insandı. o, bu ayette belirtildiği gibi malını gece, gündüz, gizli ve aşikar olmak üzere, her
durumda Allalı rızası için harcayan örnek bir insandı.
Ayrıca
bu ayette, Allalı rızası için mal harcamanın şekli ve
vakti dile getirilmektedir. İnsan, Allalı rızası için olmak kaydı ve
şartı ile, gündüz veya gece, gizli veya aşikar, sadaka verip infakta
bulunabilir. Sadakayı vermenin belli bir zamanı veya şekli yoktur.
Önemli olan husus, sadakanın sadece Allalı rızası için verilmesidir.
69
el-Bakara 2/274.
el-Maverdi, en-Nüke, I, 347; İbn Kesir, Tefsir, I, 326; Yazır, Hak Dini,
II, 942.
70
Hz. Ali Hakkında Nazif Olduğu Rivavet Edilen Bazı Ayet/erin Yorwnu
69
Bu ayette, genel olarak mallarını Allah rızası için harcayan
tüm insanlar övülmektedir. Bundan önceki ayette de şöyle buyrulmaktadır:
"(Sadakalar,) kendilerini Allah yoluna adamalarından ötürü,
kazanç için yeryüzünde dalaşmayan fakirler içindir; iffetli davranışlarından dolayı, bilmeyen,' onları zengin sanır. Sen ise, onları
yüzlerinden tanırszn. Onlar, yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey
istemezler. Hayır olarak ne harcarsanız harcayın, Allah onu mutlaka bilir." 71
Böylece anlamı üzerinde durduğumuz ayete zemin hazırlan­
Birinci ayetin anlamı genel olduğu gibi, ikinci ayetinde
anlamının genel olarak değerlendirilmesi, daha isabetli olur.
maktadır.
I- Allah Rızası İçin Kendini Feda Eden
İnsanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde bazı kişiler, gerektiğin­
de kendilerini Allah rızası için feda etmekten çekinmemişler. Bu
tür insanlar, bütün mukaddes kitaplarda övülmüşlerdir. Kur'an'ın
bir ayetinde bu tür insanlardan şöyle söz edilmektedir:
"İnsanlar içinde öylesi de vardır ki, Allah 'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah da kullarına pek merhametlidir." 72
Rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke'den
Medine'ye hicret edeceği zariıan, bir gece gizlice Mekke'den ayrıldı ve müşrikler arasında herhangi bir şüphe uyandırmamak için,
o gece Hz. Ali 'yi kendi yatağında bıraktı. Hz. Ali, her şeyi göze
alarak bir nevi kendini feda etmeye razı .oldu ve o gece Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yatağında yattı. O böyle davranmakla, büyük
bir fedakarlık örneğini ortaya koydu ve onun bu fedakarlığı üzerine bu ayet nazil oldu. 73
71
el-Bakara 2/273.
el-Bakara 2/207.
73
er-Razi, Mefatih, V, 221; el-Kurtübi, el-Cami~ III, 16; Gülgün Uyar,
Ehl-i Beyt, Gelenek Yayıncılık, İstanbul 2004, s. 49.
72
70 ----------------------------~JV~u~r~e~t~t~i~n_T~u~r~g~a~v
Bazı alimiere göre ise, bu ayette dile getirilen Allah rızası için
kendini feda etme durumu, belli kişilerle sınırlı değil, Allah yolunda mücahede eden her kişi için geçerlidir. 74
Aslında bu konuda en isabetli bakış açısı, Allah rızası için
mücahede eden tüm insanlarr bu ayetin kapsamında kabul ederek,
onları Allah'ın övgüsüne layık görmektir. Ancak yukarıdaki rivayette geçtiği gibi, Hz. Ali'nin her türlü tehlikeyi göze alarak müş­
riklerin hedefi durumunda olduğu bir sırada Hz. Muhammed
(s.a.v.)'in yatağında yatması, büyük bir fedakarlık örneğidir.
Bu ayette geçen feda etme olayı, "şera" fiili ile anlatılmakta- .
ve ondan türetilen "iştera" fiili, Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde aynı anlamda, alışveriş manasında kullanılmaktadır. 75 Bu
kavramların geçtiği bazı ayetlerin anlamı şöyledir:
dır. "Şera"
"lVihayet Mısıra varınca, :onu düşük bir fiyata, birkaç paraya
sattılar. Zaten ona pek kıymet biçmiyorlardı."
76
olarak cenneti verip mürninlerden canlarını ve
mallarını satın almıştır. Onlar, Allah yolunda mücadele ederler,
öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah 'zn Tevrat'ta da, İncil 'de de,
Kur 'an 'da da üstlendiği gerçek bir va 'ddir. Verdiği sözde Allah 'tan daha sadık kim olabilir? O halde yaptığınız bu alışveriş­
ten dolayı sevinin ey mürninleri Mo/deler olsun size, işte en büyük
mutluluk, işte en büyük başarı!.." 7
"Allah,
karşılık
"İşte onlar, hidayeti alacaklarına, deltilete müşteri oldular,
onu satın aldılar. Ama bu, karlı bir ticaret olmadı. Çünkü kar yolunu tutmadılar." 78
Bu kavramlar, Kur'an'ın başka ayetlerinde de geçmektedir. 79
Bu kavramlar, ayetlerin anlamlarından da anlaşıldığı gibi, bulunel-Cami~
74
el-Kurtubi,
75
İbnManzfır, Lisanu'l-Arab, XIV, 427.
76
III, 16.
Yusuf 12/20.
et-Tevbe 9/111.
78
el-Bakara 2/16.
79
Bkz: el-Bakara 2/86, 90, 102, 174, 175; Alu İmran 3/77,187, 199; enNisa 4/44, 74 ...
77
Hz. Ali Hakkında N azi/Olduğu Rivqyet Edilen Bazı Ayet/erin Yorumu
dukları ayetlerde baz~n hakiki manada alışveriş bazen de bir
meyledip rağbet etme,anl:l,:mı:p.da kullanılmaktadır .
.. i
71
şeye
.:.{ ,. .'
Daha önceki ayetlerde ise, münafıklık yapan samirniyetsiz kişilerin durumu hakkında şunlar anlatılmakadır:
"İnsanlar
içinde, dünya hayatına ddir sözü hoşuna giden kimse
o, hasımların en yamanı olduğu halde, (seni etkileyebilmek için) kalbinde olan (yalan)a Allah 'ı tanık tutar. (Senden) ayrıldı mı, ülkede bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye
çalışır. Allah ise, bozguncu/uğu sevmez. Ona: "Allah 'ın bilincinde
ol!" denilince, gururu onu günaha sürükler. Böylesine cehennem
yeter; ne kötü bir yataktır o!" 80
vardır;
Bu ayetlerden sonra, inanan ve kendini Allah rızası için feda
etmeye razı olan iyi niyetli insanların durumu ile ilgili bilgi verilmekte ve bu tür insanlar övülmektedir. Dolayısıyla bu ayetlerde,
birbirlerine zıt iki sınıf insanın durumu anlatılmakta ve bir nevi
birbirleriyle mukayeseleri yapılmaktadır.
J- Allah'aBoyun
Eğen
. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde müminlerin vasıfları sıralanırken,
Allah'aboyun eğen ve O'na karşı olan kulluk vazifelerini
samimi bir şekilde yerine getiren kimseler oldukları bildirilmektedir. Nitekim Maide Suresinin 55. ayetinde müminlere şöyle hitap
edilmektedir:
onların
"Sizin dostunuz ancak Allah 'tır, Onun Resitlüdür ve Allah 'a
tam boyun eğerek, namazlarını hakkıyla ifii eden, zekatlarını veren müminlerdir."81
·
Özellikle Şia alimleri, bu ayetin Hz. Ali hakkında nazil olduğunu söylerler. İmamiye şiası alimlerinden Ebu Ali et-Tabresi
(ö.543/1153), bu ayetin Hz. Ali hakkında nazil olduğunu uzun
uzadıya anlatmaktadır. Onun bu konudaki görüşlerini şöyle özetIemerniz mümkündür:
80
81
el-Bakara 2/204, 205, 206.
el-Maide 5/55.
72 ----~------------------------~JV~ı~t~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
Hz. Muhammed (s.a.v.), Musa (a.s.)'ın Kur'an'da haber verişu duasını okur: "(Musa) dedi: Ya Rabb 'i, genişlet göğsümü,
kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını. Ta ki anlasınlar sözümü! Bana da ailemden birini yardımcı kıl, Harun kardeşimi.
Onu bana destek eyle ve onu işime ortak eyle." 82 Hz. Muhammed
(s.a.v.)'in bunu okuması üzerine, şu ayet nazil oldu: ;'Allah şöyle
buyurdu: Seni kardeşinle destekleyeceğiz. Size öyle bir kudret vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde onlar size el uzatamayacaklardır.
Siz de, size tabi olanlar da, mutlaka galip geleceksiniz." 83
len
Bu ayet nazil olduktan sonra, Hz. Muhammed (s.a.v.), Yüce
Allah'tan Hz. Ali'nin kendisine yardımcı, destekçi ve kuvvet olarak verilmesini diler. Onun bu duası üzerine, yukarıda anlamını
verdiğimiz ayet nazil olur. Tabresi, bunları anlattıktan sonra, bu
ayetin Hz. Ali 'nin velayetine delalet ettiğini ileri sürer. 84
Tabresi 'nin bu ayet hakkındaki yorumları, Sünni alimler tarabenimsenrnemektedir. Bu ayetin Hz. Ali hakkında nazil
olduğuna dair iddialar, Şi anın taraflı yorumlarıdır. Kur' an' daki
deliller, ilim ve yakin ifade ederler. Bu iddialar ise, ilim ve yakinden uzak bulunmaktadır.
fından
Bilindiği gibi bazı ayetlerin tefsirlerinde, belli bazı kişilerin
fazileti hakkında rivayetler yer almaktadır. Ancak bu çeşit rivayetler, ne hüküm ve ne de fazilet olarak herhangi bir şeyi ispat edememektedir. ·Bu çeşit rivayetler, kişisel yorumlardır. Alimierin
çoğunluğunun bu çeşit rivayetler hakkındaki kanaatleri, bu isti.
kamettedir. 85
Kur'an'ın mesajları evrenseldir. Bunu sınırlandırmamak gerekir. ilim adamlarının dediği gibi, herhangi bir ayette anlatılan olgu
.ne ise, ·ona aynen veya bazı özellikleri ile uyan bütün suretler,
Taha 20/25-32.
el-Kasas 28/35.
84 Ebu Ali et-Tabresi, Mecmeu'l-Beyan li Ulr1mi'l-Kur'an, Tahran 1373, II,
211.
u
85 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: ez-Zehebi, et-Tefsir ve'lMüfessirfın, I, 105 vd.; Ahmet Nedim Serinsu, Kur'an'ın Anlaşılmasında
Esbab-ı Nüzul'ün Rolü, ŞUle Yayınlan, İstanbul 1994, s. 257.
82
83
Hz. Ali Hakkında Nazif
Olduğu
Rivayet Edilen Bazı Ayet/erin Yorwnu
73
onun mana sınırları dahilind~ değerlendirilir. Sahabe, Kur'an'ın
çeşitli ayetlerini nüzül sebepleri ile yorumlayıp anlatmak istemiş­
lerdir. Kur' an, onlara bu imkanı tanımış ve onlar da kendi anlayış­
ları ile Kur' an üzerinde yorumda bulunmuşlardır. 86 Ancak sahabeden sonraki nesiller, Kur'an'ı evrensel boyutu ile açıklama cihetine gitmişlerdir. Sonra gelen bu nesillerin, sahabenin nüzül sebebi
ile ilgili görüşlerini alıp onlardan yararlanmaları, onların ufkunu
açar ve Kur'an'ın evrensel niteliğini kavramada onlara yardımcı
olur.
Muhammed Hamidullah,
bilgileri vermektedir:
Kur'an'ın evrenselliği hakkında şu
"Kur'an-ı Kerim ferde ve cemiyete bütün insan sınıflarına, bütün memleketlerde ve \Jütün devirlerde, insan hayatının bütününe
maddi olduğu kadar manevi bir hidayet rehberidir. Hükümet baş­
kanından ve kumandandan, basit vatandaşa ve sokaktaki adama
kadar herkes, orada kendisiyle alakah olanı bulur. Bunun böyle
olduğunu ispat için, Kur'an-ı Kerim'in kanun olarak, birkaç mazlumdan ibaret ilk İslam cemaatini de, Atiantik'ten Pasifık'e kadar
veya hemen hemen o büyüklükteki tek muazzam imparatorluğa
hükmettiği zamandaki cemaati de tatmin ettiğini hatırlatmak kafidir. Cemaat orada değiŞmez kaideleri, ibadetleri, içtimat hayatı,
kanunları ve diğer ihtiyaçları için her şeyi buldu. " 87
Buna göre, Kur'an'ın anlamı üzerinde çalışma yapan kişiler,
hiçbir surette Kur'an'ın evrenselliğini göz ardı etmemelidirler.
Kur'an'ın evrensel mesajına göre, Allah'a boyun eğen, O'nun emir ve yasaklarına uyan, samimi bir şekilde ibadet vazifelerini
yerine getiren kişiler, Allah'ın övgüsünü kazanan hayırlı kişiler­
dir.
Bkz: Ahmed Şah Veliyyullah ed-Dihlevi, el-Fevzu'l-Kebir fi Usuli'tTefsir, Nur Muhammed Ticaret-i Kütup, Karaçi 1979, s. 45; Serinsu,
Esbab-ı Nüzul, s. 246.
87
Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, Yağmur·Yayınlan,
86
İstanbul
1965, s. 24.
74
----------------------------~JV~u~r~e~t~t~i~n~T~u~r~g~a~v
Sonuç
Hz. Ali, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hem nesep bakımından yakını h<?m de onun damadıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nesli,
Hz. Ali'nin zevcesi olan Fatma vasıtasıyla devam etmiştir. Hz.
Muhammed (s.a.v.) ile bu derece yakınlığı bulunan Hz. Ali, her
yönüyle mümtaz bir şahsiyete sahiptir.
Hz. Ali Hakkındanazil olduğu rivayet edilen ayetler, daha çok
medih ve övgü niteliğinde olan ayetlerdir. Bu ayetler arasında zem
ve kınama ihtiva edeni yokt11r. Bu nitelikte olan ayetler olsa da,
bunlar, inanmayan insanların vasıfları olarak yorumlanmaktadır.
Hz. Ali'ye yönelik insan fıtratınca istenmeyen herhangi bir ifade,
bu ayetlerinanlam ve te~sirlerinde yer almamaktadır.
Genel olarak bazı ayetlerin, kişilerin fazileti hakkında nazil
dair rivayetler, ilmi açıdan pek itibar görmemekle beraber, bazı ayetlerde sahabe, Ehl-i Beyt ve özellikle bunlardan Hz.
Ali'nin faziletlerine işaret edilmesi, normal olarak değerlendirile­
bilir.
olduğuna
ayetlerin nüzul sebebinin has olması, o ayetlerin
umuma hitabını haleldar etmez. Tefsir ilmi ile uğra­
şan alimler, ayetlerin tefsiri üzerinde dururken, nüzül sebeplerinden dersler alarak, o ayetlerin anlamlarını zaman ve zemine göre
yorumlar ve o istikamette yeni düşünceler ortaya atarlar.
Ancak
\
bazı
manalarının
Bazı
ayetlerin belli kişiler hakkında nazil olmuş olması, o ayetlerin anlamlarının umuma şamil olmasına engel teşkil etmez.
Aynı şekilde bazı ayetlerde yer verilen medih ve övgüler, o vasıf­
ları taşıyan tüm insanları ·kapsamaktadır. Bunları belli kişilerle
sınırlandırmak, Kur'an'ın ruh11na ters düşmektedir.·
Download