MÜNASEHA Münaseha işleminde dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ölen mirasçının hissesini kendi mirasçılarına taksim etmeye başlamadan önce kendisi gibi ilk ölen kişinin mirasçılarından olup da kendisinden önce ölen birine ayrıca mirasçı olup olmadığını kontrol etmektir. Eğer kendisinden önce ölen mirasçılara mirasçı olmuşsa onlardan payına düşeni de ilk payına eklemek gerekir. BİBLİYOGRAFYA : Cürd!ni, Şerf:ıu 'l·Fera' iZi 's-Siraciyye, İstanbu l 1322, s. 97-1 03; Mahmud Esad Seydişehri, Feraidü 'l-feraiz, İstanbul 1301 , s. 285-294; Bilmen, Kamus 2 , V, 381-385; Ali Himmet Berki, islam Hukukunda Peraiz ve intikal ( n ş r. irfan Yücel). Ankara 1985, s. 133-139 ; Vehbe ez-Zühayli, el-Fıl):­ hü 'l-islamf ve edilletüh , Dıma ş k 1405/1985 , VIII, 433-439; Hayreddin Karaman, Mukay eseli islam Hukuku, İstanbul 1986, 1, 430 -434; Hamza Aktan, Mukay eseli islam Miras Hukuku, İstanbul 199 1, s. 180-191 ; "Münase]J.a", Mv. F, XXXIX, 63-68. r:;ı.:ı M D AVUT YAYLALI MÜNAVELE ( a!.9 lMJI ) L Hadis alma yollarından biri. _j Sözlükte "vermek" anlamına gelen münavele kelimesi, hadis terimi olarak "hocanın kendi rivayetlerini içeren nüshayı rivayet etmesi için öğrencisine vermesi veya o nüshanın kendine ait olduğunu onaylaması" demektir. Münavelenin icazetli ve icazetsiz olmak üzere iki türü vardır. İca­ zetli münavele başlıca şu şekillerde olur: a) Hoca, rivayet hakkına sahip olduğu hadisleri içeren bir nüshanın aslını veya asıl nüsha ile karşılaştırılmış bir kopyasını öğ­ rencisinde kalmak veya yazıp iade etmek üzere verirken, "Bunlar benim falan kişi ya da kişilerden olan rivayetlerimdir, onları rivayet et" veya, " Bunları benden rivayet etmene icazet verdim" gibi bir ifade kullanır. Hatlb el - Bağdadl bunu icazet türlerinin en üstünü kabul eder ve birçok muhaddisin böyle bir icazeti sema mertebesinde gördüğünü söyler (el-Ki{aye, s. 466) . b) Öğrenci , hocasının rivayet hakkına sahip o lduğu hadisleri ihtiva eden asıl nüshasını veya onunla karşılaştırılm ış kopyasını hacaya teslim eder. Hoca bunu dikkatli bir şekilde inceler ve yukarıda geçtiği şekilde öğrencisin in onları rivayetine izin verir. Bazı muhaddisler bu yönteme "arz" adını vermişlerdir. İbnü's-Salah , "arzu'lmünavele" dediği bu yöntemin hacaya rivayetlerini okuyarak kontrol ettirmek şek- 572 lindeki " arzu 'l-kırae" ile karıştınlmaması gerektiğini söyler. İlk usul alimlerinin çoğu arzu'l-münaveleyi sema mertebesinde kabul etmiştir (Hakim en-NfsabOr! , s. 256257 ). Hakim en-NisabOrl kendi devrinde bu yöntemin kötüye kullanıldığını, Süfyan es-Sevr!, Evzai, Abdullah b. Mübarek, Ebu Hanife, İmam Şafii, Büveytl, Müzeni, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuye, Yahya b. Yahya ve İmam Malik'in arzı semadan aşağı mertebede gördüklerini, kendisinin de onlara katıldığını söyler. c) Hoca öğren­ cisine istinsah etmesi için verdiği kitabı onun rivayet etmesine izin vermekle beraber öğrencisinden geri alır. Eğer öğrenci , daha sonraki bir zamanda hocasının kendisine verdiği nüsha ile karşılaştırılmış bir kopyasını güvenilir bir şekilde elde ederse ondan rivayette bulunması caizdir. Fakat bu kopya hocanın nüshasının aynı olmadığı için bu yöntem de anılan yöntemlerden aşağı mertebededir. d) Öğrencinin hacaya bir nüsha vererek ondaki hadislerin hocanın rivayeti olduğunu söylemesi ve bu nüshayı kendisine münavele yoluyla vermesini ve rivayetine müsaade etmesini istemesidir. Hoca da nüshayı incelemeden rivayetine izin verir. Hatlb el- Bağdadl ve İbnü 's-Salah bu yöntemin caiz olmadığını söylerler. icazetsiz münavele (münavele mücerrede) hocanın talebeye sadece bir nüsha verip, "Bunlar benim rivayetlerimdir" demesi, ancak bunun rivayetine icazet ver ip vermediğini söylememesidir. Ramhürmüzi ve Hatlb el - Bağdadi bunun caiz olduğunu belirtmekte, hatta Ramhürmüzl, hocanın bunları rivayet etmemesini söylese bile öğrencinin rivayet edebileceğini belirtmektedir (el-Mu/:ıaddişü 'l-faşıl, s. 451 ). İb­ nü's-Salah icazetsiz münaveleyi caiz görenleri ve görmeyenleri zikretmektedir (Mukaddime, s. 84-85). Münavele yöntemiyle alınan rivayetleri naklederken hangi lafızların kullanılacağı tartışılmıştır. kazetli münaveleyi sema mertebesinde kabul edenler onun sem ada olduğu gibi "haddesena, ahberena, enbeena" gibi tabirlerle rivayet edilebileceğini ileri sürer. imam Malik ve İbn Şihab ez-Zührl bunlardandır. İbnü's-Salah, alimierin büyük çoğunluğu gibi kendisinin de icazetsiz münaveleyi semaa yakın bir derecede görmediğini ve bir rivayetin münavele yoluyla alındığını gösteren lafızlar kullanılması gerektiğini belirtmektedir. Münavele için özel bazı lafız­ lara yer veren hadisçiler olmuşsa da bu konuda standart bir kullanım sağlanama­ mış , bir rivayetin münavele yoluyla alındı- ğını açıkça sının gösteren ifadeler kullanılma­ daha doğru olacağı kabul edilmiştir. BİBLİYOGRAFYA : Ramhürmüzi, el-Mu/:ıadd~ü'l-faşıl ( nşr M. Accac ei-Hatib), Beyrut 1404/ 1984, s. 435-458; Hakim en-Nisabüri, Ma' ri{etü 'ulami 'l-f:ıadfş ( n ş r Seyyid Muazzam Hüseyi n), Haydarabad 1935 ""' Medine -Beyrut 1398/ 1977 , s. 256-261 ; Hatib ei - Bağdadi, el-Ki{ay e ( n ş r M uhammed H afı z etTicanl), Kahire 1972, s. 466 -476; Kadi İyaz , el-ilma' (nşr Seyyid Ahmed Sakr). Kahire 1389/ 1970, s. 82-83; İbnü's-Salah , Mul):addime, Beyrut 1398/ 1978, s. 79 -85; Şemseddin es-Sehavi, Fe t/:ıu 'l­ mugiş (n şr Ali Hüseyin Ali ), Beyrut 1412/1992, ll, 284, 318; Süyütı, Tedrfbü 'r-rav f ( n şr. Abd ülvehhabAbdüllatif), Kahire 1385/ 1966, 1, 44 -45; Ahmed Muhammed Şakir. el-Ba'işü 'l-f:ıaşfş, Beyrut 1370/ 1951 , s. 123; Rif'at Fevzi Abdülmuttalib, Tevşfi):u 's-s ünne fi 'l-l):ami 'ş-şani el-hicri, Kahire 1400/ 1981, s. 205-212; Talat Koçyiğit. Hadis ls tıla hları, Ankara 1980, s. 282-286. Iii SALAHAITiN P OLAT 1 ı MÜNA.Vi, Muhammed Abdürraiif ( .,s_,lM.If ..sy ı ~ ~ ) Zeynüddin Muhammed AbdürraGf b. Tacil'arifln b. NGriddin Ali ei-Münavt ei-Haddadi (ö. 1031/ 1622) L Hadis alimi, fakih ve sfifi. _j 9S2'de ( 1545) Kahire'de doğdu . Büyük dedesi Şehabeddin Ahmed, VII. (XIII.) yüzyılda Tunus'taki Haddade köyünden Mısır' ­ daki Münyetü Beni Haslb'e gelip yerleşti­ ği için Haddadlve Münavl (Münevl) , ayrıca Kahiri ve Şafii nisbeleriyle anılmıştır. Babası , dedesi ve büyük dedeleri de tanın ­ mış alimlerden olan Münavl küçük yaşta Kur' an-ı Kerlm'i ve hadis, fıkıh , nahiv gibi ilimiere dair bazı metinleri ezberledi. Başta Arap diline dair ilimleri okuduğu babası ve en çok faydalandığı hacası Şern­ seddin er-Remll olmak üzere Muhammed b. Salim et-Tablavl, Muhammed b. Ali elBekrl ve NQreddin İbn Ganim gibi alimlerden tefsir, hadis, fıkıh ve tasawuf okudu. Kendisinden oğulları Taceddin Muhammed ve Zeynelabidln ile Süleyman el-Babill, Ahmed b. Muhammed el-Makkarl ve ÜchQrl faydalandı . Müctehid hafızların sonuncusu kabul edilen Münavl hadiste ve "zamanın Şafilsi " diye anılacak kadar fıkıh­ ta söz sahibi olduğundan mezhebinin tercihlerine aykırı da olsa daha sahih gördüğü hadisleri belirtmekten geri kalmadı. Tasavvuf terbiyesini Abdülvehhab b. Ahmed eş - Şa ' ranl'den aldı ve Halvetiyye, Bayramiyye, Şazeliyye, Nakşibendiyye tarikatiarına intisap etti. Şafii naibliğiyle görevlendirilen Münavl bu görevi bırakarak evine