Haziran ayı dergilerinde neler var?

advertisement
On5yirmi5.com
Haziran ayı dergilerinde neler var?
Haziran ayında dergiler yine dopdolu içerikleriyle okuyucularıyla buluşuyor...
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2013 Pazartesi (oluşturma : 10/20/2017)
Haziran ayı sayılarıyla dergiler zengin içerikleri ile karşımızda...
CAFCAF: "OLAY SADECE BİR KAÇ AĞAÇ DEĞİL ARKADAŞ, ÜÇ AYLARDAYIZ, SEN HÂLÂ ANLAMADIN
MI?" Cafcaf Mizah Dergisi 7 yıldır yayınına bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, devam ediyor. Gençlerin
ve kendini genç hissedenlerin mizah dergisi Cafcaf 55. sayısıyla raflarda yerini aldı. Derginin
kapağında kargaşa ve kaos var. "Vurma vurdukça sıra sana gelecek" spot cümlesiyle kapağına
Taksim Gezi Parkı eylemlerini taşıyan dergi üç aylarda bulunduğumuzu ve şiddetin uygulanmaması
gerektiğini her iki tarafa da Müslümanca bir saflıkta bulunup; hatırlatmış, önermiş.
Cafcaf en asil duyguların şoförüdür
Geçtiğimiz sayısında en asil duyguların şoförlüğüne soyunan Cafcaf bu sefer de Ramazan
otobüsünün kaptanı olmuş. Mübarek üç aylara bazı sayfalarını ayıran dergi bununla da kalmamış bir
Ramazan Gazetesi de çıkartmış.
Para istemez bir vav karalayıver yeter
Her şeyin sanat, herkesin sanatçı olduğu günümüzün pek bir modern zamanlarında Cafcaf ekibine
yeni katılan; karikatürist, hattat, ebruzen,marangoz vs. çizer Üstad Hazerfan, hattat Hafız Osman'ın
"vav" hikayesini tam da bu sanatın içine girebilen zengin bir bakış açısıyla bir çizgi öyküde işlemiş.
Fethullah Gülen'in gönderdiği dua olmayaydı..
Cafcaf'ın mütehayyil yazarı Hakan Öztürk ve ondan geri kalmayan genç çizeri Ahmet Torun ise
birlikte "varlığın metafizik boyutu" isimli kısa bir çizgi öyküye imza atmışlar. Altunizade'de bir
öğrenci yurdunda yaşanan açıklanamayan olayları gün yüzüne çıkarmışlar.
TOKİ'ye karşı duran süper kahraman: Mestmen
Gençlerin ilgiyle takip ettiği Müslüman süper kahraman Mestmen'in bu bölümünde asıl kimliği
açıklanıyor. Bir eyleme katılan Mestmen bununla da kalmayıp İstanbul'un silüetini bozan yapılara
müdahale edip Büyük Şehir Belediyesi'ne on binlerce ton molozu hediye olarak bırakıyor, hızını
kesmeyip TOKİ'ye uğruyor, Erdoğan Bayraktar'a ne diyor...
Kuyucu Kör Hafız'ı inanılmaz ama gerçek hikayesi
Bu toprağın değerlerini önemsediğini hiç bir zaman inkar etmeyen ve onlara sahip çıkan Cafcaf bu
sayısında da unutulmaya yüz tutan Mitat Enç'in muhteşem bir şekilde anlattığı bir kişiyi Kuyucu Kör
Hafız'ı iki sayfalık bir çizgi öyküyle okurlarına tanıştırmış.
Bir Takım Noktalar'ın ilk altı noktası
Hayatı nasıl yaşamak istiyoruz, nasıl yaşamamızı istiyorlar ve nasıl yaşıyoruz? İşte tüm bu soruların
cevabını soru sormadan cevap vermeden işleyen, Niyazi Çol imzalı Cafcaf köşesi uzun bir aradan
sonra tekrar dergide: Bir Takım Noktalar.
İletişim: www.cafcafdergisi.net
MOSTAR: "YENİ DİLE NEDEN YABANCIYIZ" Mostar dergisi 100. sayısında Yabancı Dil konusunu ele alarak “Yabancı Dile Neden Yabancıyız?”
başlığını kapağa taşıdı. Kapak yazısını Mehmet Raşit Küçükkürtül yazdı. Eğitim hayatının uzun
koridorlarında her zaman kol kola dolaştığımız, ancak bir türlü istenilen kaliteyi yakalayamadığımız
Yabancı Dil Öğrenimi meselesini ele alınmış.
Davut Bayraklı ve Mehmet Raşit Küçükkürtül, Şair ve Yazar Selçuk Küpçük ile “12 Eylül öncesinde
Şiddete Kurban Giden Gençlik” üzerine ilgi çekici bir söyleşi yapmış. Emre Baştuğ “Bir Bardak Üç
Para İdi” başlıklı araştırma röportaj yazısıyla, Süleyman Halil Oktan “Mekke’de On Gün”, Mümin Munis
“Kafkas Dağlarında Bir Şeyh”, Feyyaz Avan “Kaynanası Tarafından Sevilenler Derneği”, Muharrem
Yeşilyurt “Ömer Muhtar”, Sulhi Ceylan “Derviş ve Filozof”, Süleyman S. Şahin “Bollywood Sineması”,
Argun Cevher “Ben Her Bahar Hasta Olurum” ve Davut Bayraklı “Kimin Sofrasında Ne Var?”
yazılarıyla dergide yerini almış.
Derginin en önemli bölümlerinden biri olan “Tezgâh” okuyuculardan gelen anı, şiir ve öykülerle
daha hareketleniyor ve gün geçtikçe profesyonel bir edebiyat yayını olmaya doğru gidiyor.
Tezgâh’da bu ay Bahaettin Karakoç’un ilk kez yayınlanan “Dut Taşlarım Mart’ta Ben” şiiri
yayınlanmış.
“Gençliğin Gündemi”, “Çorba”, “Kitap”, “Külliyat”, “Öğrenci Günlüğü”, “Bilişim”, “Rahle”, “Kırkambar”,
“Bulmaca”, “Tarih Diyalogları”, “Çizgi Hikâye”, “Çizgili Düşler” ve “Zaman Zaman İçinde” bölümleri de
okunmayı bekliyor.
İletişim: www.mostar.com.tr
UMRAN: ORTADOĞU YENİDEN Mİ ŞEKİLLENİYOR?
Umran dergisi haziran ayında yayınladığı 226. sayısında “Ortadoğu yeniden mi şekilleniyor?”
sorusunu soruyor. İşte yeni sayısında Umran dergisinde okuyacaklarınız…
Ortadoğu’da yaşanan değişimler yanında Suriye’deki kriz bölgede ciddi değişimlerin arifesinde
olunduğuna ilişkin yorumların yapılmasına sebep oluyor. Suriye’de yaşananlar karşısında İran’ın reel
politik bir yaklaşımla İslâm Cumhuriyeti olarak değil, sıradan bir ulus devlet tavrı sergilemesi ve
ardından Hizbullah aracılığıyla Suriye’ye müdahil olması önümüzdeki süreçte Filistin meselesinde de
farklı gelişmelerin yaşanacağını düşündürtmektedir. Nasrallah’ın açıkça deklare ettiği Hizbullah’ın
tavrının resmileşmesi ile ülkeden bölgeye yayılma riski olan mezhep çatışması/savaşı yeniden
tartışılmaya başlandı.
Diğer taraftan sorun artık sadece Suriye’nin ve bölgenin sorunu olmaktan çıktı ve uluslararasılaştı.
Suriye’de krizin üç sene içerisinde siyasal ve toplumsal açıdan derinleşmesi Esed’in muhtemel
devrilişinin ardından ortaya çıkacak siyasal organizasyon biçimlerini de tartışmaya açmış bulunuyor.
Bunlar arasında artık en fazla dikkate alınması gereken Suriye’nin toprak bütünlüğünün devam
ettirilmesinin pek mümkün gözükmemesi… Rusya’nın çağrısı ile Suriye için II. Cenevre Konferansı
tartışılırken uluslararasılaşan Suriye sorununun taraflarının Suriye’ye dönük politikalarının temel
hatlarıyla ortaya konulması geleceğe ilişkin daha sağlıklı perspektifler oluşturulmasını
sağlayacaktır. Bu çerçevede an itibariyle iç içe geçmiş üç halka olarak değerlendirilebilecek
boyutlardan ilkinde yani uluslararası boyutta sürecin tıkandığının altı çizilmelidir.
Bununla birlikte Irak, Suriye ve Türkiye özelinde Kürt sorununun yeni bir aşamaya geldiğini de
dikkate almak lazım. Kürt meselesinin jeokültürel/jeoetnik temelinde de Kürt nüfusunun
Ortadoğu’nun diğer üç önemli yerleşik unsuru olan Türk, Arap ve Acem nüfusunun etkinlik
alanlarına yayılmış olması yatmaktadır. Bu sebepledir ki bu üç temel unsur ile ilişkili politika
geliştiren her büyük güç Kürtleri şu ya da bu şekilde stratejik denklemin bir yerine yerleştirmeye
çalışmaktadır. Yetmişli yıllarda Sovyet yanlısı Baas rejimi karşısında baba Barzani liderliğindeki bir
Irak meselesi haline dönüşen Kürt meselesi, İran Devrimi’nden sonra bir İran meselesi haline
getirilmiştir.
Soğuk Savaşın sona erme sürecinin getirdiği dengelerde Türkiye’nin Asya derinliğini tehdit eden
PKK ile bir Türkiye meselesi haline getirilen Kürt meselesi, Körfez Savaşı’na koşut bir tarzdada oğul
Barzani öncülüğünde bir Irak meselesi olma niteliğini sürdürdü. Meseleye Türkiye açısından
bakıldığında, görülen o ki, Türkiye bu defa yıllardır başına örülen PKK şiddetinden/sarmalından
kurtulacak gibi görünüyor. Zira sorunun çözülmesine hiç bu kadar yaklaşılmamıştı çünkü. Özellikle
askeri ve bürokratik vesayetin geriletilmesi AK Parti’nin Kürt meselesi bağlamında daha cesur, daha
kontrollü, daha kararlı adımlar atabilmesinin, risk alabilmesinin önünü açmıştır. Balyoz ve Ergenekon
yargılamaları sürecinin sonlarına gelinirken Çözüm Sürecinin daha güçlü şekilde ilerlediğini görmek
memnuniyet vericidir. Askeri ve bürokratik vesayet nekadar gerilemişse AK Parti risk çıtasını o
kadar arttırmıştır. Askeri vesayetin geriletilmesiyle birlikte, 2009’da PKK’nın temsilcileriyle Oslo’da
gizli görüşmelerin yapılması iradesini ortaya koymuştur.
Daha yolun başında olunduğu gerçeği, çözüme dair umutlu bekleyiş yanında belirsizlikleri de göz
önünde bulundurmayı zorunlu kılmaktadır. Şimdilerde herkes merak ve birazda endişeyle işin
sonucuna odaklanmış durumda. Yani konu hakkındaki merak ve endişeler, “Hükümet bunu
gerçekten başarabilecek mi?” sorusundan çok, “bundan sonrası ne olacak?” sorusu etrafında
kümeleniyor.
Şunu da unutmamak gerektiğine inanıyoruz: “Bir kavim kendinde olanı değiştirmedikçe, Allah onun
durumunu değiştirecek değildir.” (Ra’d, 13/10)
İletişim: www.umrandergisi.com HAKSÖZ: SURİYE'DE ÜMMETİN ÇOCUKLARI KAZANACAK
Haziran 2013 tarihli 267. Sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, “Suriye’de Ümmetin
Çocukları Kazanacak!” manşetiyle çıktı.
“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi, Haziran 2013 tarihli
267. Sayısında Suriye gündeminin yanı sıra farklı konuları kapağa taşıdı.
Taksim Gezi Parkı olaylarının sunuşta analiz edildiği derginin Gündem’inde “Kan, Kılıca Galip
Gelecek!” başlığıyla Suriye’deki son süreç değerlendiriliyor. Bağlı olarak Bülent Şahin Erdeğer,
Esed’in yanında Müslümanlara karşı savaşan Hizbullah’ın intiharını yorumluyor.
Hamza Türkmen, Müslüman coğrafyalardaki devrimler süreciyle ilgili tespitlerini paylaşırken;
Mustafa Yılmaz, “Siyasal İsrailiyat Üzerine Yirmi Yan Değini” başlığıyla yaşadığımız süreç üzerinden
israiliyatın siyasal hayatta nasıl belirdiğini madde madde izah ediyor.
İsmail Özgüven, Suriye’de birlikte iş yapma ahlakını ele aldığı yazısında direniş gruplarının birlik
çabalarını konu ediniyor. Suriye gündemiyle ilgili ayrıca iki çevirinin yayınlandığı dergide
Bangladeş’teki olaylarla ilgili de bir çeviriye yer veriliyor.
Lokman Doğmuş, Libya’da devrim adına atılan önemli bir adımı “Siyasetten Men Yasası”nı analiz
ederken; Murat Aydoğdu, Libya izlenimlerini paylaşmaya devam ediyor.
Bahadır Kurbanoğlu, tarih-araştırma nitelikli yazılarına bu sayıda da devam ediyor. Kurbanoğlu’nun
bu sayıda ele aldığı konu Türkiye’deki kurucu/kurtarıcı mitolojisi, tek adam ve inkılâp tarihçiliği…
Hamza Türkmen, dergideki bir diğer yazısında Seyyid Kutub’un Türkiye’de nasıl algılandığını ele
alırken; Kutub’un nasıl gündeme geldiğini ve Türkiye’de nasıl anlaşıldığını analiz ediyor.
Fevzi Zülaloğlu, “millet” kavramının Kur’an’da nasıl kullanıldığını incelediği yazısında kavramın
anlamından nasıl saptırıldığına dikkat çekiyor ve Kur’ani kavramları ıslah etmenin önemine işaret
ediyor.
M. Garip Tanyıldızı’nın Buth A. Miller’in “Fıkıhtan Faşizme” adlı kitabını değerlendirdiği dergide Murat
Koç’un “Bu Utanç Bize Yeter” başlıklı denemesi ile Mustafa Yılmaz’ın şiiri edebiyat sayfalarındaki
yerini alıyor.
İletişim: www.haksozhaber.net
İTİBAR’IN HAZİRAN SAYISI ÇIKTI
İtibar, Haziran sayısında Türk şiirinin özgün temsilcilerinden Hüseyin Atlansoy’u ve günümüz
öyküsünün dikkat çekici isimlerinden Aykut Ertuğrul’u gündeme getiriyor. İtibar, usta çizer Hasan Aycın’ın çizgilerini yayınlamaya devam ediyor. Her sayısıyla günümüz Türk
şiirinin geniş açılı bir resmini okura sunan İtibar, Haziran sayısında da yirmi bir şiire yer veriyor.
Ahmet Murat’ın “Yol” şiiriyle açılan şiir bölümü İbrahim Tenekeci’nin “Gündüz Ağacı”, Cevdet Karal’ın
“Sen İyi misin” ve Furkan Çalışkan’ın “Kalıcı Hasar” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer
şairleri ise, Hüsrev Hatemi, Adem Turan, Mustafa Köneçoğlu, Suavi Kemal Yazgıç, Tuba Kaplan,
Muzaffer Serkan Aydın, Orkun Elmacıgil, Fatma Şengil Süzer, Hüseyin Atlansoy, Ahmet Edip
Başaran, Salim Nacar, Belya Düz, Samet Karataş, Sadık Altan, Büşra Dilek, İsmail Kılıçarslan ve
Gökhan Ergür. Derginin “Bir Kuşak Geliyor” başlıklı sunuş yazısı da dergide belirginleşmeye başlayan
yeni kuşak şairlerin altını çiziyor. Yıldız Ramazanoğlu’ndan Yeni Bir Öykü
Derginin Haziran sayısının öykü sayfalarında ise Yıldız Ramazanoğlu’nun “Hıfzullah’ın Çocukları”,
Kâmil Yeşil’in “Ne Çektik Be”, İsmail Özen’in “Ürkü” ve Görkem Evci’nin “Eşekli Tulumcunun Emaneti”
öyküleri bulunuyor. Hüseyin Atlansoy ve Aykut Ertuğrul Söyleşileri
İtibar’ın Haziran sayısında şair Hüseyin Atlansoy ve öykücü Aykut Ertuğrul’la yapılmış birer
söyleşinin yanı sıra Atlansoy ve Ertuğrul’un eserleri hakkında çeşitli yazılar da mevcut. Mustafa
Akar ve Said Yavuz Hüseyin Atlansoy ve şiiri etrafında yazarken, M. Fatih Kutan ve Doğukan İşler
de Aykut Ertuğrul öykücülüğüne yakından bakıyor. Derginin bu ayki düşünce yükünü ise İhsan
Fazlıoğlu ve Atasoy Müftüoğlu taşıyor. Kâmil Yeşil “Cemil Meriç’in İzinde Bir Yazar”, Nadir Aşçı “İsim ve Kimlik”, Emel Özkan “Tüm Nefesliler”,
Ahmet Edip Başaran “Bir Çiğdemle Uzun Boylu Konuşmak”, Mehmet Özger “Yüzümün Çocukluğu”,
Mustafa Ruhi Şirin “Süt ve Kitap ve Sakarya II”, Güven Adıgüzel “Modern Kutsallar Çağında Sosyal
Bir Hipnoz Olarak Futbol”, Berat Demirci “Piyasasına Göre Âkil” ve Sait Mermer “Şeytan Arabası”
yazılarıyla İtibar’ın Haziran sayısına katılan diğer isimler.
İletişim: www.itibardergi.com TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ’NDE BU AY NELER VAR?
Aylık fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı, 476. sayısını yayınladığı haziran ayında yine dopdolu
içeriğiyle okuyucularıyla buluşuyor. Türk Edebiyatı dergisi okuyucularına şöyle sesleniyor:
Necip Fâzıl özel sayımızın çok beğenildiğini ve geniş yankılar uyandırdığını söylemeye gerek var mı,
bilmiyorum. Bu özel sayıyı hazırlarken amacımız, bilinenleri tekrar etmek değil, okuyucularımızın
karşısına yeni bilgiler ve yorumlarla çıkmaktı. Özellikle Prof. Dr. Ali Birinci’nin yazısı, bundan sonra
Necip Fâzıl hakkında kalem oynatacakların asla göz ardı edemeyecekleri yeni bilgilerle doludur. Bu
arada okuyucularımızla paylaşmak ihtiyacını hissettiğim bir husus var: Üstad’ın oğlu Mehmet
Kısakürek beyefendi, söz konusu yazının Babıâli’de sansür uygulandığından söz edilen bölümüyle
ilgili olarak aradı ve “Babamızın yazdıklarına sansür uygulamak aklımızın ucundan bile geçmez.
Babıâli’de sadece onun bir vasiyetini yerine getirdik.” dedi.
Elinizdeki sayının ilk yazısı, her zaman olduğu gibi, bir röportaj. Türk dünyasının UNESCO’su
niteliğini taşıyan ve kurulduğu tarihten bu yana önemli hizmetler ve faaliyetler gerçekleştiren
TÜRKSOY’un genel sekreteri Düsen Kaseinov’la arkadaşımız Selçuk Karakılıç konuştu. Geçen
sayılardan birinde röportaj konuğumuz olan Necmettin Turinay da, Abdülhak Şinasi Hisar’ın
edebiyatımızdaki yerini belirlemeye çalıştı. Vefatının 50. yılı vesilesiyle andığımız büyük yazarın
Merkezefendi’deki kabrinin nasıl perişan bir hâlde olduğunu bu yazının içinde kullandığımız
fotoğrafta göreceksiniz. Nazife Şişman, davetli yazarlardan biri olarak katıldığı Londra Kitap Fuarı’yla ilgili izlenimlerini
günlük tarzında yazdı. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun aynı fuarda yaptığı konuşmayı da
dikkatinize sunuyoruz. Bir psikiyatri uzmanı olan Muzaffer Çetingüç’ün edebî metinlere de atıflarda
bulunarak birey ad ve soyadlarında hastalık çağrışımı yapan unsurları ele aldığı yazısı ilginizi
çekebilir. Cemal Aydın’ın yazısından da Voltaire’in aslında düşünce hürriyetine düşkün biri
olmadığını ve “Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar
destekleyeceğim.” sözünün ona ait olmadığını öğreniyoruz.
Bu sayının kapağına taşıdığımız konu, bir İstanbul sevdalısı olan Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in bir
defteri... Merhum, 1962 başlarında bir gün Merkezefendi’ye uğradıktan sonra
Mevlevihanekapısı’ndan Suriçi’ne girer, çocukluğunun geçtiği sokakları yavaş yavaş gezerek notlar
alır ve bu notları daktilo ederek “Çözüntünâme” adlı bir deftere dönüştürür. Süheyl Hoca’nın
fotoğraflar ve suluboya resimler de eklediği bu defter, göz göre göre yok olan İstanbul’a yakılmış bir
ağıt... Herhâlde sizin de içiniz sızlayacaktır. F. Çiçek Derman, Ahmet Midhat Efendi’nin torunu ve Muallim Naci’nin kızı bestekâr Fatma Nigâr
Ulusoy’u, Nail Tan da başka bir Nigâr Hanım’ı, Azerbaycan’ın büyük kadın şairlerinden Nigâr
Refibeyli’yi anlattı. Nigâr Refibeyli, hâlen Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı olan Anar’ın
annesidir. Müjgân Üçer, Azade Akar’ın sanat tarihimizin bilinmeyen ressamlarından biri olan Ali en-Nakşibendî
er-Râkım hakkındaki eseri hakkında yazdı. Tekin Şener’in “Sivas’ın ayaklı şehir kütüphanesi” olarak
tanınan Halûk Çağdaş’la yaptığı röportajın da ilginizi çekeceğini sanıyorum. Bu sayımızı Ayşe Göktürk Turceroğlu ve Deniz Özbeyli hikâyeleriyle; Necip Fazıl Akkoç, A. Yağmur
Tunalı, Suavi Kemal Yazgıç, Bahtiyar Aslan, Cengizhan Orakçı, Ahmet Doğru, Kalender Yıldız,
Mehmet Aycı, Sedanur Saka ve Ayhan Emir de şiirleriyle zenginleştirdiler. Kırkambar’ımız her zaman
olduğu gibi dopdolu...
Hasbıhal’i noktalamadan önce, bazı okuyucularımızda tereddütler hâsıl olduğu için önemli bir hususa
işaret etmek istiyorum: Bazı yazıların içinde renkli zeminde değerlendirdiğimiz yazılar yer
almaktadır; bu yazılar imzasızsa, hangi yazının içinde yer alıyorsa onun yazarına aittir. Geçen
sayımızda Prof. Dr. Ali Birinci’nin “Necip Fâzıl Hakkında Yeni Tesbitler ve Tashihler” başlıklı yazısının
içindeki “Necip Fâzıl’ın Fransa Günleri” ve “Necip Fâzıl’ın Basılan İlk Şiiri” başlıklı yazılar da Ali Birinci
üstadımıza aittir. Yazı çok uzun olduğu için rahat okunmasını sağlamak amacıyla söz konusu
bölümleri ana yazıdan ayırmayı tercih ettik. Yeri gelmişken, okuyucularımızdan “Necip Fâzıl’ın
Basılan İlk Şiiri” başlıklı yazının birinci paragrafının 11. satırındaki Millî Mecmua ismini Yeni Mecmua
olarak değiştirmelerini rica ediyoruz.
EVRENSEL KÜLTÜR 258. SAYISINI YAYINLADI
Evrensel Kültür bu ay devrimci sanatçı Kuzgun Acar’ın eserlerini ele alan bir yazıyla başlıyor.
Sanatıyla eylemciliği iç içe geçmiş sanatçının zor geçen hayatını Yonca Saka kaleme aldı. Tanju
Akleman da Döndü Ayçiçekleri Yüzünü Güne başlıklı liriğinde, yangında harap olan Haydarpaşa’yı ele
alıyor.
Gaziantep’te Nar Sanat Derneği geçtiğimiz ay bir sinema festivali düzenledi. Az sayıda genç
kentteki bütün olanakları seferber etmeyi başardı ve örnek bir yerel inisiyatif ortaya çıkardı.
Nar’cılarla söyleşiyi Ayşen Güven yaptı. Sinema demişken Emek Sinemasının başına gelenleri
anmamak olmaz. Çağdaş Günerbüyük sinema yıkıldıktan sonra bile eylemlerin neden devam ettiğini,
insanların neye tepki gösterdiğini ele aldı. Yazısının başlığı: Emek İçin Sermayeye Karşı. Cihan
Uzunçarşılı Baysal ise Olimpiyat 2020-İstanbul üzerine yoğunlaştı. Olimpiyatların yapıldığı ülkelerde
hızlanan kentsel dönüşüm ve buna bağlı yıkımların yol açtığı insan trajedilerine dikkat çekti. Bu
sayıda tarihin treninden Taksim’e bakmak için yola çıkan iki genç yazarımız da var: Esra Elif Nartok
ve Fuat Eraslan Taksim Meydanı’ndaki dönüşümü, tarihsel duraklarında soluklanarak anlatıyorlar.
New York Modern Sanat Müzesi Cengiz Çeki’nin 1976 tarihli Güncesi’ni koleksiyonuna dahil etti.
Burhan Kum müze koleksiyonuna alınan güncenin satır aralarında, Çeki’nin zamanın toplumsal
olaylarına yaklaşımıyla MOMA tarihi arasındaki ilişkiyi deşifre etmeye çalışıyor. Dergide bir de Derek
Chittock’un Floransa resmi üzerine yazdığı makalenin çevirisi var. Dönemin sanatını diyalektik
materyalist bir bakış açısıyla anlatıyor.
Sennur Sezer Muzaffer İlhan Erdost’un, 1980 Askeri Darbesi’nin hemen ardından öldürülen ağabeyi
İlhan Erdost için yaptığı resimlere “resimaltı-masallar” yazdı. Koray Karaermiş ise resme üçüncü
boyutu katan, İspanyol ressam Manolo Valdes’in şu an İstanbul’da sergilenen eserlerini gördü,
sergiyi Evrensel kültür için yorumladı. Can H. Türker’in yazısı da Serdar Toka’nın resimlerindeki birey
ve bireyselleşme üzerine.
İzmir Kitap Fuarı’ndaki Alman İdeolojisi paneline katılan ve oldukça etkileyici sunumlar yapan Aydın
Çubukçu ve Doğan Göçmen’in konuşmalarının bant çözümü de dergide yer alıyor. Bir başka felsefe
yazısı ise Fırat İlim’den. İlim, Kürtçe’nin bir felsefe dili olarak gelişimi üzerinde duruyor.
Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği ödülü alan Giovanni Scognamilla ile sinemanın durumu ve
fantastik sinema üzerine söyleşiyi Erkan Araz ve Zeynep Gizem Şenel gerçekleştirdi. Zehra
İpşiroğlu da dizi ve filmlerde aile kavramının nasıl ele alındığını ve bu ele alışın resmi ideolojisiyle
ilişkisini sorguladı.
Ahmet Say gerçek bir etnomüzikolog olarak tanımladığı Etem Ruhi Üngör’ü anlatıyor bu ayki
yazısında.
Haziran şairleri: Salih Bolat, Harika Külçür, Emel Kayın, Gökhan Demirci, Faris Kuseyri
Öykücü: Semih Erelvanlı
İletişim: www.evrenselbasim.com
DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ: “TARİHİ ANLATMAYA DEĞİL ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM”
Dil ve Edebiyat dergisi haziran ayında yayınladığı 54. Sayısında tarihçi Doç. Dr. Erhan Afyoncu ile
yapılan söyleşiyi kapağına taşımış. Bu söyleşisinde Erhan Afyoncu, Yusuf Akçay’ın sorularını
cevaplarken Tarihi Anlatmaya Değil Anlamaya Çalışıyorum diyor ve kültür hayatımızı ciddi bir
biçimde etkileyen bir yanlışlığı şöyle özetliyor:
“Türkiye’de genellikle ideolojik kitaplar çıkıyor. Yazar, yayınevinin veya bulunduğu grubun
düşüncesi paralelinde fikirlerini sunuyor. Kendi inancını tarihe taşıyor. Dindarlık, sosyal demokratlık,
milliyetçilik veya kendini ait hissettiği bir noktadan tarihe bakıyor. Bu yüzden tarihi anlamaya
değil anlatmaya çalışıyor.”
“Türkiye’de tarihi anlamaya yönelik bir zihniyet yok.” diyen Afyoncu, böylece tarihin bir şekilde
kutsandığını da dile getiriyor. “Osmanlı” örneği üzerinden değerlendirmelerde bulunan Afyoncu’nun
dikkat çeken tespitleri şu şekilde:
“Osmanlının gömleği bize büyük geliyor. Biz, büyük bir babanın gölgesi altında ezilen küçük bir
çocuk gibiyiz. Babanın yaptığı işleri, ulaştığı şöhreti aşamıyoruz. Aşmayı bırakın, gölgesine bile
yaklaşamıyoruz. Bu, geçmişin düzgün çizgilerle aktarılmasını engelleyen psikolojik bir durum.”
Akademik tarih araştırmalarına ilişkin gözlemlerin de dile getirildiği söyleşide “Türk
üniversitelerindeki tarih çalışmaları, genellikle o dönemdeki akademik havaya göre değişir.” diyen
Afyoncu, belli dönemlerde tarihçiliği etkileyen figürler olduğunu, örneğin 1990’lı yıllarda sosyal ve
ekonomik tarihçiliğin moda olduğunu söylüyor.
Akademisyenlerin genellikle yaptıkları araştırmayı salt akademik bir çalışma olarak bırakmakla
yetindiğini belirten Afyoncu, “Hâlbuki dünyada popüler tarihçilik yapanların büyük çoğunluğu
akademi kökenlidir. Türkiye’de ise bu çok nadir görülür.” diyor. Afyoncu’nun söyleşide altını çizdiği
en önemli konulardan biri ise Türkiye’de tarihi ideolojik bir çatışma alanı olarak görmek…
Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan diğer başlıklar ve isimler ise şöyle:
Seven Çeker Mihneti –şiir-, Mehmet Atilla Maraş
Aklı Tutsak Eden Akıl Çağı, Mehmet Habil Tecimen
Din ve Kültür Arasında İnsanın Lisanla İmtihanı, Yusuf Akçay
Al Karısı –hikâye-, Hakan Özçelik
Anadolu Kokusu –hikâye-, Mustafa Oğuz
İletişim: www.tded.org.tr
İLİM VE İRFAN DERGİSİ : "TATİL, HEBA EDİLMİŞ ZAMAN OLMASIN!"
İlim ve İrfan dergisi Haziran sayısında okuruna, “Tatil, heba edilmiş zaman olmasın!” uyarısıyla
sesleniyor. 10. sayısına ulaşan İlim ve İrfan, kendi alanında başarılı bir biçimde yoluna devam
ederken, hayatın özünü kuşatan temel dinî, ahlakî ve insanî ilkeleri ilmin ve irfanın süzgecinden
geçirerek günümüze taşıyor. Dinî hassasiyetimizi bireysel ve toplumsal hayattan soyutlamadan ele
alan, denge ve ahenkle hayatın bütününü kuşatan dergi okurun kalbine girmeyi başarıyor.
Usta çizer Hasan Aycın, bu sayıda, Kelimat-i Kudsiyye başlıklı köşesinde Vukuf-i Adedî kavramını
çiziyor. Sorgu-Sual’de ise Bursa İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Ay konuk ediliyor: Gençlik
yıllarınızda sizi en çok etkileyen kitap hangisiydi, sorusuna Prof. Ay, Huzur Sokağı şeklinde cevap
veriyor.
İlim ve İrfan, mevsimin özelliğini dikkate alarak üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine
getiriyor ve tatilin heba edilmemesi gerektiğini, tatilde yapılabilecek çok farklı alternatiflere işaret
ederek vurguluyor. Tatil dosyasıyla okuruna hitap eden dergi, zaman kavramının önemini
hatırlatıyor. “Hiçbir zamanın tekrarı yoktur.” diyen dergi, bu yüzden tatilin iptal olunan zaman
olmaması gerektiğini söylüyor.
DOYA DOYA TATİL İÇİN BÜYÜK TÜYOLAR
Dosya kapsamında İsmail Acarkan, Kâmil Yeşil, Zeki Bulduk ve Cesur Küçük’ün yazıları yer alıyor.
İsmail Acarkan, “Vakit Hesabı Sorulacak Büyük Bir Nimettir” başlıklı yazısında, “Geçmişin üzüntüsü
ve gelecek kaygısına-endişesine düşmek vaktimizi (şu anımızı) doğru değerlendirmeye engeldir.
İnsanın elinde olan bulunduğu andır. Nitekim şöyle denilmiştir: “Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin
elinden çıktı. Yarın için ise elinde bir senet-teminat yok ki ona sahip olduğundan emin olasın. Öyle
ise hakiki ömrünü bulunduğun gün bil.” diyerek, elimizde bulunan tek zamanın şimdi olduğu
vurgusuyla bu hazinenin değerinin bilinmesini vurguluyor. Kâmil Yeşil ise, yazısının merkezine
çocukları alıyor, tatilin, çocuğu hayata ve ibadete hazırlamak için en kıymetli olduğunu ifade ediyor.
Zeki Bulduk da çocuktan çocukluğa gidiyor ve kuzu güden çocukların tatilini anlatıyor. Yazısını da
hepimizin yüreğine dokunan içli bir soruyla bitiriyor: Yetimler tatil vakitlerinde nereye giderler?
Cesur Küçük de, “Hadi Köyümüze Gidelim!” başlıklı yazısında şehirdekileri köyün serinliğine ve
güzelliğine götürüyor; bir koyun ya da inekten süt sağın; tarlada çalışın, köylülerle sohbet edin; taş
değirmeninde buğdayların un olmasını izlemeyi de unutmayın, diyor.
VAKİT, SALİH AMELLE DEĞERLENİR
Derginin İrfan Kaynağı köşesinde düzenli olarak yazıları yer alan Şeyh Muhammed Muta’
Haznevi’nin yazısının başlığı: Vakit, Allah Yolunda Sarf Edilirse Değer Kazanır.
Şeyh Muhammed Muta' Haznevi, babası merhum Şeyh Muhammed Haznevi’nin hayatındaki vakit
disiplininden hareketle vakit kavramının önemine, vaktin Allah yolunda nasıl sarf edileceğine işaret
ediyor. “Şeyhimiz hayatının her anında sevabını Allah’ın yanına gönderdiği bir salih amel
kaydetmiştir. Girmediği bir hayır kapısı bırakmamıştır, hepsinden de büyük paylar almıştır. Bunda bir
gariplik yoktur, Şeyhimiz gibi ârif-i billah olanlar, diğer insanlara nispetle vaktin kıymetini ve
önemini idrak ediyorlardı. Bu yüzden vakitlerine karşı çok dakik davranırlardı. Yalnızca akıllılar bu
nimeti idrak eder ve nimeti verene şükretmek için ciddiyetle çalışırlar.” diyerek vaktin hayır
kapılarını açarak ve salih amel işleyerek değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
İLİMDEN İRFANA DOLU DOLU BİR DERGİ
Prof. Dr. Süleyman Derin, hayatımızı zehirleyen önemli bir manevi hastalığın teşhisi ve tedavisi
yolunda yazısını kaleme almış. “Gıybet Ederek Kendimizi Temize Çıkaramayız” başlıklı yazı, bir
toplumsal kangrene dönüşen gıybet hastalığını her yönüyle gündemimize taşıyor. Prof. Dr. Derin:
“İslam günahkâra değil günaha düşmandır. Günah işleyen, hata ve kusur işleyenler bizim dinde
kardeşlerimizdir, onlara hatalarını nezaketle söylemeyip de arkalarından çekiştirmek veya onlara
kaba şekilde muamele etmek şeytana yardım etmektir. Zira bu tür davranışlar günahkârı İslam’dan
daha da uzaklaştıracak, arsız biri haline getirecektir.” diyerek, hem gıybetin hem de diğer günahların
işlenmesi hususunda izlememiz gereken yolu, yöntemi vurguluyor.
İlimden irfana ve hayata okuruna geniş bir alanda dolu dolu bir dergi sunan İlim ve İrfan’ın bu
sayısında, Saadettin Acar, Türkistan piri şeyh Ahmet Yesevî Hazretlerinin portresini kaleme alıyor.
Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri hepimiz tarafından bilinen derin saygısı ve muhabbetiyle
zihinlerimizde tazedir: 63 yaşına geldiğinde, Efendimizden daha fazla bu dünyada kalmak
istemediğinden, tekkesinin avlusunda bir çilehane yaptırmış ve o tarihten sonra yer altında zikir ve
ibadetle meşgul olmuştur. Buradan da vefatına kadar hiç dışarı çıkmadığı belirtilmektedir.
Mona İslam, derin tefekkürün doruklarında tarihî hadiseleri yorumlarken ince bir noktayı da gözler
önüne seriyor. Hz. Adem, İblis ve melekler arasındaki yaratılış farkının neden ve niçin insan tarafına
üstünlük olarak temayül ettiğinin inceliklerini dikkatlere sunuyor.
Hüseyin Türkoğlu, okuru hâlâ ruhlarda ve kulaklarda ezanlarıyla yankılanan, yaşayan Endülüs’e
götürüyor, Endülüs’ten bugüne, bugünden Endülüs’e bir gönül köprüsü kuruyor.
Dergi bu sayısında Adana’da gerçekleştirilen ve onbinlerce peygamber âşığının iştirak ettiği, Kutlu
Doğum etkinliğini geniş bir biçimde sayfalarına taşıyor. Adana Mimar Sinan Kültür Merkezinde
gerçekleştirilen Kutlu Doğum etkinliğinde Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi gönüllere hitap etmiş ve
Resulullah Efendimizin ahlakını örnek alınacak en güzel ahlak olarak anlatmıştı. Bu konuşmanın tam
metni kalıcı bir hatıra olarak dergi sayfalarında yer alıyor. Dergi ayrıca güzel bir müjde olarak da
okurlarına bu tarihî etkinliğin DVD’sini hediye ediyor.
İlim ve İrfan ailemiz bölümüyle, hanımların ve çocukların gönlünü kazanmayı biliyor. Dergi bu sayıda
çocuk sayfalarını artırıyor ve onlara yepyeni bir çizgi hikaye sunuyor: Çoban Ağacı.
İletişim: www.ilimveirfan.com.tr
YEDİKITA: İSTANBUL'UN TURİSTLE İMTİHANI!
Yedikıta dergisi, İstanbul Suriçi’ndeki kutsal mekânların korunması ve ziyaret adabı üzerine 126 yıl
önce hazırlanan talimatnameyi yayınlayarak günümüz problemlerine ışık tutuyor. Türbeler Müze
Müdürü ve Ayasofya Müzesi Vekil Müdürü Hayrullah Cengiz, Suriçi’ndeki tarihî ve kutsal mekânların
korunmasına yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yedikıta dergisi Haziran sayısında, İstanbul tarihi yarımadada yer alan kutsal mekânların korunması
ve ziyaret adabı ile ilgili yaşanan karmaşaya dikkat çekmek için çok yönlü bir araştırma yayınladı.
Araştırmada, yurtdışında kutsal mekânların ziyaret usullerine de vurgu yapıldı. Tarihçi Yazar Kasım
Hızlı’nın kaleme aldığı yazıda ayrıca, 126 yıl önce benzer problemlerin yaşanması üzerine
yayınlanan Mukaddes Mekânları Ziyaret Talimnamesi (18 Şubat 1887) belgesine yer verildi. İstanbul Suriçi’nde cami ve türbe gibi dini mekânların müze olarak telakki edildiğini, ziyaretlerin de
müze ziyareti rahatlığıyla yapılmasının ciddi rahatsızlıklara sebep olduğuna dikkat çekilen yazıda, şu
bilgilere yer verildi: İbadethaneler Müze Değil, Huzur Mekânlarıdır
“Bir Müslüman camiye giderken nasıl giyineceğini, camide nasıl hareket edeceğini bilir. Bu hassas
uygulamalar ülkemizde belirgin şekilde ortaya konulmamış olmasına rağmen yabancı ülkelerdeki
ibadethanelerde icap eden yönlendirmeler ve yasaklar taviz verilmeden uygulanmaktadır. Elbette
aynı hassasiyeti hayatında belki de ilk defa bir İslam mabedine giren turistten bekleyemeyiz. Hem
de her gezdiği mekânı “müze”, bir bakıma hayatiyetini yitirmiş eşyaların sergilendiği alan olarak
gezen insanlardan hiç bekleyemeyiz. Oysa camiler her an maddi ve manevi hayatın tazelendiği ve
İslam Medeniyeti’nde hayatın merkezini temsil eden huzur mekânlarıdır.” Dosyada görüşü alınan Rehber Mustafa Kale “Camilerimizde yaşanan bu problemler nasıl
halledilebilir?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Bu mesele ancak üç sacayağının işbirliği ile çözülebilir.
Yetkililer, rehberler ve cami görevlileri. Bunlardan birisi işini eksik yaptı mı problem devam eder.
Yetki karmaşasından falan bahsediliyor ama bence bahane… Turistlere saygılı olup onları
ülkemizden soğutmamak gerek. Ama şirinlik olsun diye kurallardan taviz verdik mi işin önü
alınmıyor.” “Suriçi Gitgide Müzeleşiyor”
Türbeler Müze Müdürü ve Ayasofya Müzesi Vekil Müdürü Hayrullah Cengiz ise önemli açıklamalarda
bulunarak Suriçi’nin gitgide müzeleştiğini, evlerden arındırılarak otelle doldurulduğunu söyledi. Hayrullah Cengiz, Suriçi’nin çok kutsal olduğuna inandığını kaydederek, “Osmanlı Devleti’nde üç
yer çok kutsal kabul edilmiş. Topkapı Sarayı, Kutsal Emanetler, Türbeler ve Ayasofya. Bunlar hep
Suriçi’nde ve Sultanahmet Meydanı’na yakın yerler. Dolayısıyla otellerin, eğlence yerleri bu kadar
yakın olmamalı. Aksaray’dan ötede olmalı. Buralar insanların yaşadığı yerler olmalı. Buralar kültür
gezintisi, medeniyet gezintisi yeri olmalı. Sultanahmet Meydanı bizim vitrinimiz olmalı.” diyerek
önemli bir yaraya parmak bastı. Eminönü’nde, Kapalıçarşı’nın girişinde dahi x-ray cihazlarıyla giriş çıkışı kontrol eden birer güvenlik
görevlisi bulunduğu halde, kapıları sabahın erken saatinden gecenin geç saatine kadar açık olan ve
binlerce insanın girip çıktığı Sultanahmed Camii’nde güvenlik görevlilerine rastlanmadığına dikkat
çekilen bu dosya çok konuşulacağa benziyor…
Diğer Yazılar…
Yedikıta dergisinde ayrıca, Balkan Harbi sonrası Anadolu’ya göz eden Balkanlı Müslümanların
yardımına Mısırlı Müslümanların nasıl yetiştiğini anlatan önemli bir makale yayınladı. Selim Aydın’ın
kaleme aldığı “Mısırlı Müslümanlar Bizi Hiç Yalnız Bırakmadılar” başlıklı araştırma yazısında Mısır
hilal-i Ahmet Cemiyeti’nin yardım faaliyetlerine değiniliyor. Dergide yer alan dikkat çekici yazılar arasında, Yard. Doç. Dr. Mustafa Gündüz’ün “Ahmet Cevdet
Paşa’nın Eğitim Hamlesi”, Ömer faruk Salar’ın “Endülüs’te Bir Hüznün Hikayesi Kurtuba Ulu Camii”,
Alaattin Dolu’nun “Filistinde Bir Osmanlı Arşivi” gibi önemli yazılar yer alıyor. Yedikıta dergisi, bu sayısı ile birlikte İslam Bilim ve Teknoloji serisinin 5.’si “Optik İlminin Kurucusu
İbnü’l-Heysem” kitapçığını okurlarına hediye ediyor. İletişim: www.yedikita.com.tr
AY VAKTİ 144. SAYISIYLA YÜRÜYÜŞÜNE DEVAM EDİYOR
Ay Vakti medeniyet havzamızda akan bir ırmak gibi fikri ve kalbi bereketin meyvelerini vermeye
devam ediyor.
İki aylık periyotlarla yayın hayatını sürdüren dergimiz 144.sayısıyla uzun soluklu koşusunu
yorulmadan sürdürüyor.
Ay Vakti yine dopdolu yine özgün çalışmalarla okuyucularının karşısında..
Dergimizin bu sayısında Üstat Necip Fazıl’ın vefatının 30. yılı dolayısıyla hazırlanan yazılar ağırlıkta.
Ayrıca Necmettin Evci’nin “Felsefe Gibi Sanat Sanat Gibi Felsefe” isimli inceleme yazısı emek
verilmiş bir yazı olarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Bilal Kemikli “Türkçenin Gücü Üzerine” isimli incelemesinde dilimizle ilgili güzel bir inceleme ortaya
koymuş. Bilal Kemikli'nin “Yunus’tan uzak düştükçe Türkçeden de uzaklaşıyoruz.” sözü gerçekten
düşünmeye değer.
İşte bu ay Ay Vakti’nde okuyacağınız konular…
Çözüm / Ay Vakti /Giriş
Yankı / Mustafa ÖZÇELİK
Sanat Gibi Felsefe, Felsefe Gibi Sanat / Necmettin EVCİ /İnceleme
Yusuf'un Düşleri / M. Ragıp KARCI /Şiir
İlkyaz Gülüşü / Recep GARİP /Deneme
Üstad / Şeref AKBABA /Deneme
Necip Fâzıl ve Peygamber Aşkı / Muzaffer DOĞAN /Deneme
Ölümünün 30. Yıldönümünde Necip Fazıl ve Şiirinde Fikir Çilesi / Ahmet SEZGİN /İnceleme
Necip Fazıl’ın “Otel Odaları” / Salih UÇAK /İnceleme
Ölümü Tanıyınca Hayat / Semra SARAÇ /Öykü
Taşların Konuştuğu Şehir: Kudüs / Yunus Emre TOZAL /Gezi
Kurşun Kalem / Osman Said DEMİRYILMAZ /Deneme
Türkçenin Gücü Üzerine / Bilal KEMİKLİ /İnceleme
Seni İçime Attım, Artık Büsbütün Dışardayım / Necip Fazıl AKKOÇ /Şiir
Penelopeye Ağıt / Sertaç GEREÇ
İğneli Zarf / Fahri AYHAN /Öykü
Kentli, Trajik ve Mor Sesli Bir Adam: TANPINAR / D. Ali TAŞÇI /İnceleme
Panayıra Giderken / Nazan ÖZEN /Öykü
Bir Hüzün Meltemi Bir Esrik Bakış / İsmail BİNGÖL /Deneme
Akış / Mehmet BAŞ /Şiir
HOMELAND: Yanılmak Ya Da Yanıltmak İşte Bütün Mesele Bu / Onur AKBAŞ/Sinema
Saklı Mektuplar -LXXVII / Şiraze /Mektup
İletişim: www.ayvakti.net
TEMRİN DERGİSİ 6. YILINA GİRİYOR
Nisan-Mayıs aylarını kapsayan Temrin dergisinin mayıs-haziran ayında yayınladığı 49. sayısıyla 5.
yılını doldurup 6. yılına girmiş olacak. Temrin okurunun aşina olduğu ustalar bu sayıda yine sizlere
önemli yazılarını ulaştırıyorlar. Vefa Taşdelen, Berat Demirci, Sıddık Akbayır bunlardan birkaçı. Sıddık
Akbayır’ın Rasim Özdenören ile ilgili yazısı son derece önemli. Yeni tespitler, yeni bilgiler, yeni
resimler taşıması ve bunları aktüel bir dille harmanlaması bakımından dikkate değer bir yazı…
Keyifle okuyabileceğiniz uzunca, doyurucu ve akıcı bir çalışma… Onur Akbaş, Şeref Yılmaz Temrin
okurlarının aşina olduğu diğer isimlerden bazıları… Elif Nihan Akbaş, Temrin ailesine yeni katılan iyi
bir kalem. Yusuf Karabel öyküde genç bir yetenek… İstikrarlı gidişi olan genç bir yetenek… Yusuf Bal,
bu sayının söyleşisini yaptı. Bu sayıdaki şairler şöyle: Fatih Yavuz Çiçek, Abdullah Eraslan, Murat
Saldıray okurlarımızın önceden aşina olduğu değerli isimler… Bunların dışında Hasan Bozdaş, Hakan
Şahin ve Muhammed Faruk Faruk Özcan bu sayıyla Temrin okuyuşuyla buluşuyor. Keyifli okumalar
dileriz.
İletişim: www.temrindergisi.com
GENÇ DERGİ: HER ZAMAN "DİN"LENİN
Zamanımız uzmanlığı baş tacı ediyor. Uzmanlığa itibar güzel, çünkü herkesin konuşmasının önüne
başka türlü geçmenin imkânı yok. Ama uzmanlık vurgusu zamanla bilgilenmeyi ya da olumlu ilgilerin
ortaya çıkmasını engellememeli. Mesela din konusunda uzmanların konuşmasını istemek kadar tabii
bir şey olamaz. Fakat bunu gerekçe göstererek bilgilenme yollarını çetrefilleştirmek, hele hele dini
bilgiyi ulaşılmaz, künhüne vakıf olunmaz bir yerde takdim etmek doğru değil; çünkü dini bilgisiz, ne
idrak ne de dini hayat mümkündür. Kaldı ki din hayatımızın o kadar merkezindedir ki dini bilgiler
hava ya da su gibi herkese lazım olan bilgilerdir. Hatta şunu iddia etsek haksız görülür müyüz
bilmem: Din konusunda bir şekilde herkes uzman olmak zorundadır. Uzmanlık, hakkımızdaki murad-ı
İlahi çerçevesinde iki dünya mutluluğunu elde etmeyi başarmaktadır. Bunun yolu dinden ve dini
bilgilenmeden geçer. Ne zaman gideceğimizi bilemediğimiz şu hayatta o yüzden, tez elden ya
uzman olmalı, ya bir uzman bulmalı ya da uzman olma yoluna koyulmalıyız. Dördüncü hal
hüsranımızdır. O yüzden bizim hayatımız “din” eksenli bir hayattır. Din sadece birilerinin yaşadığı,
öğrendiği ve öğrettiği bir ihtisas sahası değil, hepimizi ilgilendiren bir genel sahadır.
Elinizdeki sayımızı işte tam da bu ihtiyaçtan yola çıkarak kurguladık. Madem din hepimizin, her
zaman meselesi olmak zorundadır, sürekli “din”lenecek bir iklim, ortam ve hayat hepimiz üzerine bir
mecburiyettir. Kapağımız bu mecburiyete bir giriş sadedinde “Bu yaz dinlen” diyor. “Hem istirahat
et, hem de dinin hakkında bilgi sahibi ol” anlamında bu çağrıya istinaden yazı işlerimiz,
“din”lenmemize vesile olacak kitap, internet sitesi, isim ve kurumlar hakkında emekle hazırlanmış bir
listeyi istifadenize sundu. Ne kadar gayret edilse de her liste son tahlilde eksiktir, bizimki de
muhtemelen öyledir. Ama listemiz, herkesin kendi listesini yapabileceği bir başlangıç için yeterlidir
diye düşünüyoruz. Bu cümleden olmak üzere herkesi kendi “din”lenme listesini yapmaya davet
ediyoruz. Konu ile ilgili açtığımız www.dinlenin.com adresine siz de katkıda bulunabilir, herkesin
duymasını ya da katılmasını istediğiniz etkinlikleri girebilirsiniz. Madem iletişim araçlarının bu kadar
geliştiği bir çağda yaşıyoruz, bu araçları iyinin, güzelin ve hayırlının geliştirilmesi yönünde de etkin
kullanabilmeliyiz. Sitemiz bu anlamda zamanla bir buluşma noktası olur, hayırlı işlerin yayılmasına
öncülük hizmeti yapar diye ümit ediyoruz.
GENÇ Gönüllüler ve Uluslararası GENÇ Derneği her yaz olduğu gibi bu yaz da yurtdışına hizmet
seferleri düzenliyor. “Bu Yaz Destan Yaz” sloganıyla düzenlenen programla 70 üniversite öğrencisi
gönüllü kardeşimiz Afrika ülkeleri ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gidecek. Şundan eminiz ki
gidenler gurbet diyarlarda kendi öz kimliklerini bulacaklar. Gidip buldukları kendileri olacak. Gidip de
kendi olarak dönmeye vesile bir sefer ne güzel sefer, ona vesile olanlar ne güzel erlerdir…
Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.
İletişim: www.gencdergi.com
GENÇ DOKU: "TEKNOLOJİNİN GİDERİ: SANALİZASYON" Aylık gençlik ve kültür dergisi Genç Doku, haziran ayında 49. sayısını yayınladı. Bu ay gerçeğin ve
gençlerin sanallaşması üzerine yoğunlaşan derginin kapağında “Teknolojinin gideri: Sanalizasyon”
başlığı yer alıyor. Her ay dünya gençliğinin ortak sorunlarının masaya yatırmaya devam eden Genç
doku, bu ay kontrolsüz teknolojinin etkisiyle gerçekleşen sanallaşmanın izini sürüyor. İcat edip de
kontrol edemediklerimizin, bireyler ve kalabalıklar üzerindeki lüzumsuz tesirleri yapılan röportaj ve
haberlerle ortaya konmaya çalışılıyor. Bu sayıda, Enes Yılmaz doğrudan interneti hedef aldı ve mesnetsiz bilgi mabetlerinde nelere kulluk
edildiğini açıklıyor. Melih Kahramanlar ise sosyal paylaşım sitelerindeki garip hallerimizi anlatıyor.
Rafet Gayretli, Zahid Ergün, Salih Eğridere ve Merve Erturan teknolojiye karşı yazdıkları eleştirel
yazılarla dikkat çekiyor. Nureddin Yıldız Hoca da teknolojik sorunların her ele alındığında gözden
kaçanları hatırlatıyor. Genç Doku’da bu ay Mustafa Özcan ile yapılmış bir röportaj da sizleri bekliyor. Fatih Karadayı’nın
Mustafa Özcan ile yaptığı röportajda, medeniyetlerin birbirinden beslenmesini, genel olarak İslam
dünyasının nasıl bir süreçten geçtiğini, Ortadoğu’da yaşanan sürece Türkiye’nin model olup
olamayacağını, Amerika’nın Arap baharı üzerinde etkisinin olup olmadığını, dönemlerin ve değerlerin
iktidarını ele alıyorlar. Tüm bu konular ve daha fazlası Genç Doku’nun haziran ayı sayısında!
İletişim: www.gencdoku.com ÖZGÜN İRADE: İSLAMCILIKTAN MUHAFAZAKARLIĞA
Özgün İrade`nin haziran ayında yayınladığı 110. sayısı çıktı. Derginin bu ayki dosya başlığı
‘İslamcılıktan Muhafazakârlığa`. Hacimli bir dosyayla İslamcılık-Muhafazakârlık arası gerilimler,
geçişler, dönüşümler tartışmaya açıyor. Dosya’da güncel İslamcılık ve Muhafazakarlık meselelerinin yanı sıra, son günlerde oldukça ses
getiren Zeytinburnu Belediyesinin İslamcılık Sempozyumuna ilişkin genel bir değerlendirmeyle,
Uluslararası Kur’an Sempozyumu notları ve Türkiye Alimler Birliği Vakfı ile ilgili metin de konunun
bütünlüğü ve güncelliğini destekler nitelikte. Ramazan Kayan’ın başyazısının ardından Dosya’daki
isimler şöyle: Ümit Aktaş, Ali Öner, Ekrem Baytap, Adil Akkoyunlu, Fatma Yazıcı Turan, Nuri Yılmaz,
Handan Karakaya, Mehmet Kızılay, Ferhat Özbadem, Adil Akkoyunlu, Abdülaziz Tantik, Ferhat
Akçayürek. Ayrıca bu ay röportaj bölümünde M. Zahit Böcek, yeni çıkan ‘Zorlu Yol’ kitabı etrafında
Kürt meselesindeki son dönem gelişmeler ve İmralı sürecini Gazeteci-Yazar Aslan Değirmenci’yle
tartışmaya açıyor. Diğer röportaj ise ‘Savrulan’ öykü kitabı etrafında Selvigül Kandoğmuş Şahin’le
yapılmış.
Ayrıca derginin zengin içeriğini; gündeme ilişkin, edebi, kritik, tanıtım metinleriyle zenginleştiren
diğer isimler ise şöyle: Engin Dinç, Davut Güler, Yusuf Tosun, Gazi Kılıçparlar, Av. Cüneyt Toraman,
Hasan Postacı, Hasan Eker, Bayram Yılmaz, Cihan Artan, Celal Tahir, Fatih Pala.
Zengin içerik ve hacimli dosyasıyla bu ay da Özgün İrade herkesi; okunmaya, eleştiriye,
soruşturmaya davet ediyor…
İletişim: www.ozgundurus.com
AYRAÇ’TAN MÜZE ÖZEL SAYISI Ayraç dergisi 44. sayısını yayınladığı haziran ayından bir müzecilik sayısı hazırladı. Bu sayıda
Ayraç yazarları, müze kitaplarını inceleyerek şu sorulara cevap aradılar:
Müze; Bir Teşhir Alanı mı? Kendi Tarihini Baştan Yazmak mı?"
Dosya Yazarları: Mevlüt Üçpınar, Abdurrahman Üzülmez,
Salime Kaman, İlker Aslan, Dilaver Demirağ,
Sümeyye Eroğlu, Hasan Parlak
Söyleşiler
Topkapı Sarayı Eski Müdürü Hilmi Aydın:
“ Michelangelo heykeli Michelangelo’da kalsın, bizim mezar taşlarımız da bizde.”
Tarihî Mezar Taşları Okutmanı Nidayi Sevim:
“Hans’ın okuyup anladığı, üzerinde kafa yorduğu ve eser verdiği kitabeleri,
Hasanlar da okusun istiyoruz.”
Mimar Semih Akşeker:
“Halkın tercih ve iradesinin bu kadar hiçe sayıldığı başka bir yüzyıl bilmiyorum doğrusu.”
İletişim: www.ayracdergi.com
GEZGİN: "HER ŞEYİN BİTTİĞİ YERDE YENİ DÜNYALAR BAŞLAR" Aylık olarak yayınlanan gezi kültürü dergisi Gezgin, haziran ayında 76. sayısını yayınladı. Zengin
içeriği ve muhteşem fotoğraflarıyla işte Gezgin’de bu ay okuyacağınız konular:
-Kelimeler ve seyahat
-Los Angeles- Anadolu kültürleri ve yemekleri festivali
-Floransa- Bir gezinin anatomisi
-Kazakistan- Kartal festivali
-Fas-Marakeş
-Sidelhöyük
-Örtülerin altındaki İran
-Nepal’de bir trekking
-Dünya kazan ben kepçe-Barselona
Keyifli okumalar dileriz.
İletişim: www.gezgindergi.com
KOREKOLİK DERGİSİ 3. SAYISI ÇIKTI
Kore fanlarının her sayısını büyük bir merak ve heyecanla beklediği Korekolik dergisinin 3. sayısı
çıktı. Haziran ayında yayınlanan derginin içeriği yine dopdolu. Mart ayında yayın hayatına başlayan
dergi sağlam adımlarla serüvenine devam ediyor. Kore kültürü, Kore’nin en sevilen şarkıcı ve
oyuncuları, yemekleri , tarihi mekanları hatta efsaneleri ile birçok haber ve içeriği bulabileceğiniz
dergide bu ay okuyacağınız konu başlıkları şöyle;
-Saliha Ceran Korekolik’in çıkış serüvenini anlatıyor
-Rania ve Exid’in Türkiye konseri izlenimleri
- Kore kültürü ve muhteşem bir Kore yemeği: Bulgogi
- Güney Kore’de en çok dinlenen K-Pop listesi ve en çok izlenen film listesi
-Geleneksel Kore çay seremonisi
-Kore efsaneleri-İnci Prenses
-Rania röportajı
-Kore modası
Tüm bu konular ve daha fazlası Korekolik dergisinin haziran sayısında. Ayrıca belirtmeden
geçmeyelim derginin bu sayısında kitap ayracı da hediye.
İletişim: www.korekolikdergisi.com
BİLİŞİM DERGİSİNİN 155. SAYISI ÇIKTI
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) BİLİŞİM Dergisi’nin 155. sayısı yayında. 218 sayfa olarak çıkan
BİLİŞİM Haziran 2013 sayısının “Dosya” sayfalarında Türkiye’de özellikle bilgi ve iletişim
teknolojileri (BİT) sektöründe faaliyet gösteren bazı firmaların yürüttükleri sosyal sorumluluk
projelerinden örneklere yer verildi. “Bir konu” bölümünde, “yeni bir dönemin işareti”olarak görülen
Kayıtlı Elektronik Posta’nın (KEP) işlendiği BİLİŞİM Dergisi’nin 155. sayısında “Kamuda Bilişim 2023
Vizyonu” ana temasıyla 16-19 Mayıs 2013’te düzenlenen Kamu Bilgi İşlem Merkezleri Yöneticileri
Birliği (Kamu-BİB), Kamu Bilişim Platformu da ayrıntılı olarak yer aldı.
İletişim: www.bilisimdergisi.org
On5yirmi5
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Haziran ayı dergilerinde neler var?
Download