TiX (X = C, N, O) BİLEŞİKLERİNİN YAPISAL, ELEKTRONİK VE ELASTİK ÖZELLİKLERİNİN AB-INITIO YÖNTEMLE İNCELENMESİ Yasemin ÜNLÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ FİZİK GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ŞUBAT 2008 ANKARA Yasemin Ünlü tarafından hazırlanan “TiX (X = C, N, O) BİLEŞİKLERİNİN YAPISAL, ELEKTRONİK VE ELASTİK ÖZELLİKLERİNİN AB-INITIO YÖNTEMLE İNCELENMESİ” adlı bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Yrd. Doç. Dr. Yasemin Ö. Çiftçi ………………………………. Tez Danışmanı, Fizik Anabilim Dalı Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği ile Fizik Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Prof. Dr. Kemal Çolakoğlu ………………………………. Fizik Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin Ö. Çiftçi ………………………………. Fizik Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Kasap ………………………………. Fizik Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Bora Alkan ………………………………. Fizik Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Şemsettin Altındal ………………………………. Fizik Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Tarih : 04/02/2008 Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıştır. Prof. Dr. Nermin ERTAN Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ………………………………. TEZ BİLDİRİMİ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. Yasemin ÜNLÜ iv TiX (X = C, N, O) BİLEŞİKLERİNİN YAPISAL, ELEKTRONİK VE ELASTİK ÖZELLİKLERİNİN AB-INITIO YÖNTEMLE İNCELENMESİ (Yüksek Lisans Tezi) Yasemin ÜNLÜ GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Şubat 2008 ÖZET Bu çalışmada TiX (X = C, N, O) bileşiklerinin yapısal, elektronik, elastik ve termodinamik özellikleri norm-conserving pseudopotansiyel ve yoğunluk fonksiyoneli teorisine dayanan ab-initio metodla hesaplandı. Bileşiklerin örgü parametreleri, bant yapıları, elastik sabitleri, Debye sıcaklıkları, erime sıcaklıkları, ses hızları, Zener anizotropi faktörü, Young ve Shear modülleri, Poisson oranları, fonon dispersiyon eğrileri ve durum yoğunlukları hesaplandı. Elde edilen sonuçlar mevcut deneysel ve teorik sonuçlarla karşılaştırıldı. Ayrıca, elastik ve termodinamik özelliklerin basınçla değişimi incelendi. Kullandığımız metodun, bileşiklerin özelliklerini oldukça doğru bir şekilde tahmin ettiği görüldü. Bilim Kodu : 202.1.073 Anahtar Kelimeler : Ab-initio yöntem, TiC, TiN, TiO, pseudopotansiyel, elastik özellikler, örgü dinamiği, elekronik yapı, yoğunluk fonksiyonel teorisi Sayfa Adedi : 121 Tez Yöneticisi : Yrd. Doç. Dr. Yasemin Ö. ÇİFTÇİ v THE INVESTIGATION OF THE STRUCTURAL, ELECTRONIC AND ELASTIC PROPERTIES OF TiX (X = C, N, O) COMPOUNDS BY AB-INITIO METHOD (M. Sc. Thesis) Yasemin ÜNLÜ GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY February 2008 ABSTRACT In this work, the structural, electronic, elastic and thermodynamics properties of TiX (X= C, N, O) compounds are calculated by using ab-initio calculations within norm-conserving pseudopotentials and density functional theory. For these compounds, the lattice parameters, band structures, elastic constants, Debye temperature, melting temperatures, sound velocities, Zener anisotropy factors, Poisson ratios, Young and Shear moduli, phonon dispersion curves, and density of state are calculated. The obtained results are compared with the available experimental and theoretical data. Furthermore the pressuredependence of elastic and thermodynamic properties are also investigated. It is found that the method used presented the properties of these compounds quite well. Science Code : 202.1.073 Key Words : Ab-initio method, TiC, TiN, TiO, pseudopotential, elastic properties, lattice dynamics, electronic structure, densty functional theory Page Number : 121 Adviser : Assist. Prof. Dr. Yasemin Ö. ÇİFTÇİ vi TEŞEKKÜR Bu çalışmanın hazırlanmasında bana yol gösteren, hiçbir konuda yardımını esirgemeyen ve teknik destek sağlayıp odasında 2,5 yıl boyunca çalışmama fırsat vererek yakın ilgisini esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Yasemin Ö. ÇİFTÇİ’ye çok teşekkür ederim. Çalışmalarım sırasında beni yönlendiren, karşılaştığım zorlukların çözümlenmesinde yakın ilgisini esirgemeyen, çalışmalarımı daha verimli bir şekilde tamamlamamı sağlayan değerli hocam Prof. Dr. Kemal ÇOLAKOĞLU’na çok teşekkür ederim. Doğuran, büyüten, okutan bizim için her türlü sıkıntı ve zahmetlere katlanan, vatana millete hayırlı birer evlat olmamızı hedefleyerek yetiştiren, bize kendi ayaklarımız üzerinde durmamızı öğreten, beni benden daha iyi anlayan, yeri geldiğinde arkadaşım ve dostum olan sevgili anneme ve kardeşlerime çok teşekkür ederim. Bu çalışma Gazi Üniversitesi 05/2007-23 nolu araştırma projesi tarafından desteklenmiştir. Teşekkür ederiz. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET...........................................................................................................................iv ABSTRACT.................................................................................................................v TEŞEKKÜR................................................................................................................vi İÇİNDEKİLER...........................................................................................................vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ.........................................................................................xi ŞEKİLLERİN LİSTESİ............................................................................................xiii 1.GİRİŞ.........................................................................................................................1 2. TEMEL TEORİK BİLGİLER..................................................................................3 2.1. Kristalografik Özet............................................................................................3 2.1.1. Ötelenme (translations) örgüsü...............................................................3 2.1.2. Bir hücredeki atomların temeli...............................................................8 2.2. Basit Kristal Yapılar ................................................................................ .....9 2.2.1. Sodyum klorür yapı ....................................................................... .....9 2.2.2. Sezyum klorür yapı........................................................................ .....9 2.2.3. Zinc-blende yapı............................................................................ ….9 2.2.4. Florit yapı...................................................................................... ...10 2.3. Ters Örgü ve Brillouin Bölgesi (BZ)........................................................ ...10 2.3.1. İndirgenemeyen Brillouin bölgesi (IBZ) ........................................ ...14 3. TEMEL ÖZELLİKLER .................................................................................. ...15 3.1. Bulk Modülü ........................................................................................... ...15 3.2. Elastik Sabitler ........................................................................................ ...17 3.3. Tetragonal Shear (Kayma) Modülü.......................................................... ...24 viii Sayfa 3.4. Trigonal Shear (Kayma) Modülü ............................................................. ...25 3.5. Poisson Oranı .......................................................................................... ...26 3.6. Young Modülü ........................................................................................ ...26 3.7. Zener Anizotropi Faktörü ........................................................................ ...27 3.8. Debye Sıcaklığı ....................................................................................... ...27 3.9. Yapısal Faz Geçişleri............................................................................... ...29 3.10. Kohesif Enerji ....................................................................................... ...31 4. YOĞUNLUK FONKSİYONELİ TEORİSİ..................................................... ...32 4.1. Çok Cisim Problemi ................................................................................ ...32 4.2. Born-Oppenheimer Yaklaşımı ................................................................. ...33 4.3. Dalga Fonksiyonu Yaklaşımları............................................................... ...35 4.3.1. Hartree yaklaşımı........................................................................... ...35 4.3.2. Hartree-Fock yaklaşımı.................................................................. ...37 4.4. Yoğunluk Fonksiyoneli Yaklaşımları....................................................... ...40 4.4.1. Thomas Fermi teorisi ..................................................................... ...40 4.4.2. Yoğunluk fonksiyoneli teorisi ........................................................ ...40 4.4.3. Hohenberg-Kohn teoremleri .......................................................... ...43 4.4.4. Kohn-Sham eşitlikleri .................................................................... ...47 4.4.5. Spin-polarize yoğunluk fonksiyonel teorisi .................................... ...52 4.4.6. Yerel yoğunluk yaklaşımı (LDA)................................................... ...53 4.4.7. Genelleştirilmiş gradyent yaklaşımı (GGA) ................................... ...55 4.4.8. LDA ve GGA yaklaşımlarının sınırlamaları ................................... ...57 4.5. Pseudopotansiyel Metot........................................................................... ...58 ix Sayfa 4.5.1. Pseudopotansiyellerin oluşturulması .............................................. ...61 4.6. Siesta Metot............................................................................................. ...65 5. BANT YAPISI HESAPLAMA YÖNTEMLERİ ............................................. ...68 5.1. Bant Yapısı.............................................................................................. ...68 5.2. Atomik Orbitallerin Lineer Bileşimi (LCAO) Metodu ............................. ...70 5.3. Durumlar Yoğunluğu (DOS) ................................................................... ...73 6. FONON DİNAMİĞİ VE DİSPERSİYON EĞRİLERİ .................................... ...75 6.1. Vibra Paketi............................................................................................. ...75 6.2. Örgü Dinamiği ve Kuvvet Sabitleri.......................................................... ...78 6.3. Hellmann-Feynman Kuvvetleri................................................................ ...81 7. BULGULAR VE TARTIŞMA........................................................................ ...83 7.1. Yapısal Özellikler.................................................................................... ...83 7.1.1. Örgü sabiti, bulk modülü, bulk modülünün türevi ve kohesif enerjilerinin hesaplanması ................................................ ...83 7.1.2. Faz geçişi basıncının hesaplanması ............................................... ...88 7.2. Elektronik Özellikler ............................................................................... ...89 7.2.1. Bant yapıları ve durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri..................... ...89 7.3. Dinamiksel Özellikler.............................................................................. ...92 7.3.1. Fonon dispersiyon eğrileri ............................................................. ...92 7.4. Mekaniksel Özellikler.............................................................................. ...93 7.4.1. Elastik sabitler............................................................................... ...93 7.4.2. Elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınçla değişimi ................. ...95 7.4.3. Young modülü, Shear modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının hesaplanması...................................................... ...99 x Sayfa 7.4.4. Young modülü, Shear modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınçla değişimi................................................ .100 7.5. Termodinamik Özellikler......................................................................... .105 7.5.1. Hacmin basınçla değişimi .............................................................. .105 7.5.2. Debye ve erime sıcaklıkları ile ses hızlarının hesaplanması............ .107 7.5.3. Debye sıcaklığı ve ses hızlarının basınçla değişimi ........................ .108 8. SONUÇLAR VE ÖNERİLER......................................................................... .113 KAYNAKLAR................................................................................................... .116 ÖZGEÇMİŞ........................................................................................................ .121 xi ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 3.1. cαβ ve cijkl’nin indisleri arasındaki Voig bağıntıları................................20 Çizelge 7.1. TiC bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar............................................................................84 Çizelge 7.2. TiN bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar............................................................................85 Çizelge 7.3. TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar............................................................................86 Çizelge 7.4. TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin NaCl (B1) yapı için hesaplanan yüksek simetri noktalarındaki enerji değerleri (eV)...............................91 Çizelge 7.5. TiC bileşiği için fonon frekanslarının Γ, X ve L’de yüksek Simetri noktaları......................................................................................92 Çizelge 7.6. Elastik sabitleri hesaplamak için kullanılan strain matrisleri.................94 Çizelge 7.7. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan elastik sabitler (GPa) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar...................................................95 Çizelge 7.8. TiC bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri.................................................................................................97 Çizelge 7.9. TiN bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri.................................................................................................97 Çizelge 7.10. TiO bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri................................................................................................97 Çizelge 7.11. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A), Poisson oranı (ν ), Young modülü (Y ) ve Shear modülü (C′).................................................................................99 Çizelge 7.12. TiC bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ).........................................................101 xii Çizelge Sayfa Çizelge 7.13. TiN bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ).........................................................101 Çizelge 7.14. TiO bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ).........................................................101 Çizelge 7.15. TiC bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′).........................................................................103 Çizelge 7.16. TiN bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′).........................................................................103 Çizelge 7.17. TiO bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′).........................................................................103 Çizelge 7.18. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt), ortalama (υm) ses hızları, Debye sıcaklığı (θD) ve erime sıcaklığı (Tm)............................................................................107 Çizelge 7.19. TiC bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi.................................................................109 Çizelge 7.20. TiN bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi.................................................................109 Çizelge 7.21. TiO bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi.................................................................109 Çizelge 7.22. TiC bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi............................111 Çizelge 7.23. TiN bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi............................111 Çizelge 7.24. TiO bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi............................111 xiii ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 2.1. İki-boyutlu genel durumlar için gerçek ve ters örgüler................................4 Şekil 2.2. Basit kübik ve hexagonal Bravais örgüleri..................................................5 Şekil 2.3. Cisim merkezli kübik (bcc) örgü….............................................................6 Şekil 2.4. Yüzey merkezli kübik (fcc) örgü.................................................................7 Şekil 2.5. Hücre başına 2 atomu (temel) olan NaCl yapıda bir kristal........................8 Şekil 2.6. Çeşitli örgülerin Brillouin bölgeleri...........................................................13 Şekil 4.1. Ascroft’un empty-core potansiyeli............................................................61 Şekil 4.2. Gümüşün 5s, 5p ve 5d seviyelerine ait “gerçek” ve pseudo dalga fonksiyonları..............................................................................................63 Şekil 4.3. Gümüşün 5s, 5p ve 4d seviyelerinin pseudopotansiyelleri........................65 Şekil 7.1. TiC ve TiN bileşiklerinin NaCl (B1) yapısı ile TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapısı için enerji-hacim eğrileri.........................87 Şekil 7.2. TiN ve TiO bileşiği için entalpi-basınç eğrileri.........................................88 Şekil 7.3. TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin NaCl (B1) yapıda hesaplanan bant yapıları ve durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri........................................90 Şekil 7.4. TiC bileşiği için hesaplanan fonon dispersiyon eğrisi...............................92 Şekil 7.5. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınç altındaki değişimi...............................................98 Şekil 7.6. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınç altında değişimi……….....................................102 Şekil 7.7. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Young modülü (Y) ve Shear modülünün (C′) basınç altında değişimi........................................104 Şekil 7.8. TiC bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi................105 Şekil 7.9. TiN bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi................106 Şekil 7.10. TiO bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi..............106 xiv Şekil Sayfa Şekil 7.11. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan debye sıcaklığının basınç altında değişimi...........................................................................110 Şekil 7.12. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızlarının basınç altında değişimi........................112 1 1. GİRİŞ MX tipinde geçiş metal bileşikleri (M bir geçiş metal elementi ve X metalik olmayan elementlerden C, N veya O’den birini göstermektedir) çok sert metaryellerdir ve genellikle kaya tuzu yapısında kristalleşir. Bu bileşikler büyük bilimsel ve teknolojik öneme sahiptir. Titanyum bileşikleri sıcağa dayanıklı (refractory) metal bileşikleri olarak adlandırılan sınıfa aittir. Ayrıca bu bileşikler tipik olarak kovalent kristaller için bulunan özelliklerden yüksek erime noktası ve çok yüksek sertliğe sahiptirler [1]. Kovalent bağlanmayı gösteren özelliklerin, normal olarak iyonik bağlanmayı (NaCl) içeren kristal yapısını gösteren sistem setlerinde bulunması ilginçtir. MX sistemleri için bulunan bağlanma tipi, tipik olarak iyonik değildir fakat Ref. [2]’de gösterildiği gibi daha çok kovalent ve sertlik gibi kovalentle birleştirilen iyonik benzeri yapının oluşması oldukça ilginçtir. Ek olarak bu bileşikler saf geçiş metallerinki ile kıyaslanabilecek metalik iletkenlik gösterir. TiN günümüzde sertlik ve aşınmaya karşı dirençli kaplama için en önemli metaryellerden birisidir. Elektriksel olarak iletkenlik engeli olarak TiN’ın kullanımı mikroelektronik endüstrisinde büyüyen bir ilgiye sahiptir. Bu çalışmada TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin bazı yapısal, elektronik, dinamiksel, mekaniksel ve termodinamik özellikleri ab-initio kodu SIESTA (The Spanish Initiative for Electronic Simulations with Thousand of Atom) metodu kullanılarak incelendi [3,4]. Bileşiklerin yapısal özellikleri olarak; örgü sabiti, bulk modülü ve bulk modülünün türevi hesaplandı. Bileşikler için ilk kez bu çalışmada kohesif enerji hesabı yapıldı. TiN ve TiO bileşikleri için NaCl (B1) yapıdan CsCl (B2) yapıya geçiş basıncı hesaplandı. Bileşiklerin elektronik özellikleri olarak; bant yapıları hesaplandı ve bant ile durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri çizildi. Elde edilen bant eğrilerinin görünüşlerinin önceki çalışmalar ile uyumlu olduğu görüldü. 2 Dinamiksel özellik olarak; TiC bileşiğinin fonon dispersiyon eğrileri çizildi. Yüksek simetri noktalarındaki frekans değerleri kaydedildi. Bileşiklerin mekaniksel özellikleri olarak; elastik sabitleri hesaplanarak, elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınçla değişimi grafiği çizildi. Young modülü, Shear modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranı ilk kez bu çalışmada hesaplanarak bunların basınçla değişimi grafiği çizildi. Bileşiklerin termodinamik özellikleri olarak; hacmin basınçla değişimi incelendi, Debye, erime sıcaklıkları ve ses hızları hesaplanarak, debye sıcaklığı ve ses hızlarının basınçla değişimi grafiği çizildi. Elde edilen tüm sonuçlar diğer teorik hesaplamalarla ve mevcut deneysel bulgularla karşılaştırıldı. İncelediğimiz özelliklerin gelecekte yapılacak araştırmalar için güvenilebilir veriler oluşturacağını umuyoruz. Bu çalışmanın 2. ve 3. bölümlerinde katıhal fiziğinin bazı temel kavramları kısaca özetlendi. 4. bölümde hesaplamalarımızın temeli olan Yoğunluk Fonksiyoneli Teorisinin tarihçesi ve dayandığı temel ilkeler açıklandı. 5. bölümde bant yapılarının ve durum yoğunluğunun incelenmesinde, 6. bölümde ise fonon dispersiyon eğrilerinin elde edilmesinde kullanılan metotlar özetlendi. 7. bölümde elde edilen sonuçlar açıklandı. 8. bölümde ise sonuçlar tartışıldı. 3 2. TEMEL TEORİK BİLGİLER 2.1. Kristalografik Özet Kristal, atomlarının konumları (dolayısı ile bütün özellikleri) uzayda periyodik olarak tekrarlanan maddenin düzenli bir yapısıdır. Bir kristal, ilkel birim hücresindeki çekirdeklerin konumları ve türleri vasıtası ile tamamen belirlenebilir ve birim hücrenin tekrarlanmaları (veya ötelenmeleri ) belirli kurallara dayanır. İlkel birim hücredeki atomların konumlarına ve tiplerine temel (motif) denir. Motifi tekrarlayarak periyodik kristali tümü ile oluşturan ötelenme (tranlations) işlemlerinin cümlesi (seti), Bravais örgüsü denilen bir noktalar dizisi oluşturur. Bir kristal için, Kristal yapı = Bravais örgü + temel şeklinde belirtilir. Bir kristaldeki düzen (order), onun simetri işlemleri yolu ile tasvir edilir. Ötelenme simetri işlemleri seti bir grup oluşturur,çünkü herhangi iki ötelenmenin toplamı başka bir ötelenme demektir. Ayrıca, “dönme”, “yansıma” ve “inversiyon” gibi, kristali değişmemiş (invariant) bırakabilecek başka nokta işlemleri de bulunabilir. Bunlar da Uzay grubu = ötelenme grubu + nokta grubu olarak özetlenebilir. 2.1.1. Ötelenme (translations) örgüsü Öteleme, kristallerin önemli bir özelliğidir. Tüm öteleme seti (takımı) uzayda bir örgü oluşturur ve bu uzaydaki herhangi bir ötelenme, ilkel vektörlerin tam-katları olarak, 4 T (n ) ≡ T (n1, n2 , K) = n1 a1 + n2 a 2 + K (2.1) şeklinde yazılabilir [5]. Burada ai , i = 1,..., d ilkel öteleme vektörleridir ve d uzayın boyutları anlamındadır. Uygunluk için herhangi bir boyutta ve her olası durumda geçerli olacak şekilde n için, n = (n1, n2 ,..., nd ) yazılabilir. Bir boyutta, ötelenmeler, a gibi bir uzunluk periyodikliğinin T(n) = na olacak şekilde tam katları olabilir; burada n herhangi bir tamsayı olabilir. İlkel hücre, a uzunluklu herhangi bir hücresi olabilir; fakat, en simetrik hücre, orijini (-a/2, a/2) olacak şekilde seçilebilir, böylece her bir hücre örgü noktası n, üzerinde merkezlenir. Tüm noktaların yerleri bu örgü noktasına diğer noktalardan çok daha yakın olur. Bu Wigner-Seitz hücresinin yapılanmasına da bir örnektir. Şekil 2.1. İki-boyutlu genel durumlar için gerçek ve ters örgüler. Ortada; gerçek uzayda a1 ve a2 Bravais örgüleri için ilkel vektörlerin olası seçenekleri ve bunlara karşılık gelen ters örgü vektörleri b1 ve b2. Şekil 2.1’in sol tarafında iki boyutta genel örgünün bir kısmı görülmektedir. Uzay, ilkel hücrenin olası seçeneklerinin sonsuz sayıdaki tüm ötelenmelerin bir seti tarafından doldurulmuştur. İlkel hücrenin bir seçimi, iki ilkel ötelenme vektörü (ai) ile oluşturulan paralelyüz olabilir. Bu hücre çeşitli uygulamalarda ve yapının sadeleştirilmesi amacı ile sıkça kullanılır. Ancak, bu hücre seçeneklerden biridir, çünkü ai’nin sonsuz sayıda seçimi mümkündür. Daha yaygın bir seçenek ise Wigner- 5 Seitz hücresidir, ki bu hücre, orijine göre simetriktir. Tüm olası örgü vektörleri (T)’nin orta dikmeleri kullanılarak çizilir ve bu doğruların kapattığı bölge WignerSeitz hücresi olarak bilinir. Her iki-boyutta ilkel vektörler arasındaki açılar 90° ya da 60° olduğunda, örgü ilave simetrilere sahip olur ve örgünün seçimi daha da özel olur. a uzunluk boyutunda olmak üzere, öteleme vektörleri aşağıdaki gibi olur: a1 = (1,0) (1,0) (1,0) a 2 = (0,1) b ( 0, ) a 1 3 ( , ) 2 2 (2.2) Şekil 2.2. (Sol) Basit kübik ve (sağ) hexagonal Bravais Örgüleri. Basit kübik halde çizilen hücre bir Wigner-Seitz hücresidir ve Brilouin bölgesi de aynı şekle sahip olur. Hekzagonal durumda, gösterilen hacimde üç atom bulunur; Wigner-Seitz hücresi de hekzagonaldır fakat 90° dönmüş ve hacmi de 1/3’e düşmüştür. Ters örgüsü de 90°dönmüş bir hekzagonaldir. Şekil 2.2 ve Şekil 2.4, bir çok kristalde meydana gelen üç-boyutlu örgü örneklerini göstermektedir. Basit kübik, basit hekzagonal, fcc ve bcc örgüler için ilkel vektörler sırası ile aşağıdaki şekilde seçilebilir (a biriminde): 6 Basit kübik a 1 = (1,0,0) a 2 = (0,1,0) a 3 = (0,0,1) Basit Hex. fcc bcc (1,0,0) 1 1 0, , 2 2 1 1 1 − , , 2 2 2 1 3 , 2 2 ,0 c 0,0, a 1 1 ,0, 2 2 1 1 1 ,− , 2 2 2 1 1 , ,0 2 2 1 1 1 , ,− 2 2 2 (2.3) Şekil 2.3. Cisim merkezli kübik (bcc) örgü, örgü vektörlerinin çeşitli seçimlerinden biri. Klasik kübik hücrenin merkezi atomunun en-yakın sekiz komşu atomu 3 / 2 a mesafeleri (a mesafesine 6 tane ikinci en-yakın ve bunların komşuları bulunmaktadır). Sağdaki şekilde, örgü vektörlerinin ortadikmeleri yolu ile oluşturulan Wigner-Seits hücresi görülmektedir. (Bu ayrıca fcc örgünün Brillouin bölgesidir.) Şekil 2.3 ve Şekil 2.4’te, cisim merkezli kübik (bcc) ve yüzey merkezli kübik (fcc) örgüler gösterilmiştir. Klasik (konvensiyonel) kübik hücreler, merkezleri ile birlikte kesikli çizgilerle gösterilmiştir. Merkeze en-yakın komşu sayısı bcc için sekiz, fcc örgü için 12 tanedir. Her biri için ilkel vektörlerin bir seçimi gösterilmiştir; fakat başka türlü ama buna özdeş (denk) vektörler de seçilebilirdi. Fcc durumunda, Şekil 2.4’ün sol tarafı, ilkel vektörlerle oluşmuş paralelyüzlü bir ilkel hücreyi göstermektedir. Bu oluşturulması en kolay hücredir; fakat bu hücre kübik simetriye sahip değildir ve ilkel vektörlerin farklı seçilişi farklı hücreler oluşturur. Her bir Bravais örgünün Wigner-Seitz hücresi, Şekil 2.3 ve Şekil 2.4’te gösterilmiştir ve bu 7 hücre, merkezi noktadan itibaren çizilen öteleme vektörlerinin orta dikme düzlemlerinin kapattığı bölgedir. Bu hücre hesaplamalarda çok yararlı olur, çünkü bu hücre, bir merkezi örgü noktasına en yakın noktaların oluşturduğu çok özel ve tek hücredir ve ilkel ötelemelerin seçiminden bağımsız olup Bravais örgünün tüm simetri özelliklerine sahiptir. Şekil 2.4. Burada merkezi bir konuma göre sıkı-paket yapılı 12 komşunun yüzey merkezli kübik (fcc) örgüsü vurgulanmaktadır. Sağdaki şekil, ilkel örgü vektörleri ve paralelyüzlü ilkel birim hücresinin çeşitli seçilişlerinden sadece biridir; bunun simetrisi örgünün simetrisinden daha azdır. Sağdaki şekil ise aynı yapının Wigner-Seits hücresidir; ki bu aynı zamanda bcc örgünün Brillouin bölgesidir. Bilhassa bilgisayar programları için formal bağıntılar türetmek açısından, ilkel vektörlerin setini bir kare matrisi aij = (ai)j şeklinde bir kare matrisle ifade etmek yararlıdır; burada j kartezyen bileşeni, i ilkel vektörü gösterir. Tüm ilkel birim hücrelerin hacmi aynı olmalıdır, çünkü bu türden bir hücre ötelenmesi tüm boşluğu kaplamaktadır. Hacminin ifade edilmesi açısından en uygun olanı, ilkel vektörlerin belirlediği paralelyüzlü bir birim hücreyi seçmektir. Eğer Ωhücre, herhangi bir d boyutundaki hacim olarak tanımlanırsa (d uzunluk boyutunda olmak üzere) Ω hücre = a1 ( d =1) ; a 1 x a 2 , ( d = 2 ) ; ve a1 . ( a 2 x a 3 ) , ( d = 3 ) 8 olarak alınabilir [6]. Bu da herhangi bir boyut için, a matrisinin determinantı olarak yazılabilir: Ω cell = det (a ) = a . (2.4) 2.1.2. Bir hücredeki atomların temeli Temel (basis/motif), her bir birim hücredeki atomların seçilen bir orijine göre konumlarını tanımlar. İlkel birim hücre başına S tane atom varsa o zaman temel, τs (s=1) ile belirtilen atomik konum vektörleri ile belirlenir. NaCl ve ZnS fcc bravais örgülü ve temeli iki atomlu olan iki kristal örneğidir (Şekil 2.5.). Küb kenarı ve ilkel ötelenme vektörleri de şekilde gösterilmiştir. NaCl durumu için, atomlardan birini τ 1 = (0,0 ) merkezinde seçmek uygundur; çünkü burada bir inversiyon (terslenme) ve dönme simetrisine sahip olur. İkinci temel vektör τ 2 = (1 2,1 2,1 2 ) a olarak seçilir. İlkel örgü vektörleri cinsinden Şekil 2.5’te görüldüğü üzere τ 2 = ∑ d i =1 τ 2Li a i olur ve burada τ 2L = [1 2,1 2,1 2] ’dir. Ayrıca eğer τ 1 ve τ 2 konumundaki iki atom aynı ise, o zaman kristal, basit kübik Bravais örgüye sahip olacaktı ve kübün bir kenarı a sc = 1 2 a fcc olacaktı. ZnS ve başka yapılardaki atomların konumları da benzer yolla ifade edilebilir. Şekil 2.5. Hücre başına 2 atomu (temel) olan NaCl yapıda bir kristal. 9 2.2. Basit Kristal Yapılar Bu kısımda bazı basit kristal yapılar özetlenmiştir. 2.2.1. Sodyum klorür yapı Uzay grubu Fm3m (225) olup; AgCl, BaS, MgO, NaBr ve CeSe bu yapıya örnek bileşiklerdir. Örgü yüzey merkezli kübik olup atomik koordinatlar Na 0.00 0.00 0.00 Cl 0.50 0.50 0.50 şeklindedir [7]. 2.2.2. Sezyum klorür yapı Uzay grubu Pm3m (221) olup; CsBr, CsI, RbCl, AlCo, AgZn, BeCu, MgCe, RuAl ve SrTl bu yapıya örnek bileşiklerdir. Uzay örgüsü basit kübik olup, atomik koordinatlar Cs 0.00 0.00 0.00 Cl 0.50 0.50 0.50 şeklindedir [7]. 2.2.3. Zinc-blende yapı Uzay grubu F43m (216) olup; ZnS, BeS, BeSe, BeTe, Bas, BN, BP, GaAs ve GaP bu yapıya örnek bileşiklerdir. Uzay örgüsü yüzey merkezli kübik olup, atomik koordinatlar Zn 0.00 0.00 0.00 S 0.25 0.25 0.25 10 şeklindedir [7]. 2.2.4. Florit yapı Uzay grubu F43m (216) olup; BaF2, CaF2, ZrO2 ve PtAl2 bu yapıya örnek bileşiklerdir. Uzay örgüsü yüzey merkezli kübik olup, atomik koordinatlar Ca 0.00 0.00 0.00 F 0.25 0.25 0.25 F 0.75 0.75 0.75 şeklindedir [7]. 2.3. Ters Örgü ve Brillouin Bölgesi (BZ) Her bir birim hücresindeki elektron yoğunluğu aynı olan bir kristali tanımlayan herhangi bir fonksiyon f (r) olsun. Aşağıda yazılan, f (r + T(n1, n2, …)) = f (r) (2.5) ilginç özelliklere sahiptir. Burada T bir ötelenmeyi tanımlar. Böyle bir periyodik fonksiyon, ters uzayda tanımlanan q dalga vektörlü Fourier bileşenleri yardımı ile Fourier dönüşümü ile temsil edilebilir. Fourier bileşenleri, periyodik Ωkristal kristali Nhücre = N1 × N2 × … şeklinde hücrelerinden oluşacak şekilde sınırlanırsa formüller çok basitleşir. O zaman her bir bileşen Born-Von Karmen periyodik sınır şartlarını sağlaması gerekir: exp ( i q . N 1 a1 ) = exp ( i q . N 2 a 2 )... =1 Böylece q, her bir ilkel ai vektörü için q . a i = 2π (2.6) tam Ni ’i sağlayan vektörler setine sınırlanmış olur. Hacim (Ωkristal) çok büyükse, son ifade sınır şartlarının seçiminden 11 bağımsız olur. Sonuçlar sınırlandırılmış durumların başlıca seçiminden bağımsız olmalıdır. Fourier dönüşümü aşağıdaki şekilde ifade edilirse; f (q ) = 1 Ω kristal ∫ d r f (r )exp ( i q . r ) (2.7) Ω kristal Periyodik bir fonksiyon için şu şekilde yazılabilir: f (q ) = = 1 Ω kristal 1 N hücre ∑ ∫ d r f (r ) e i q . (r + T (n1 ,n2 ... )) n1 , n2 .. Ω hücre ∑ n1 , n2... e 1 i q . T ( n1 , n2.... ) Ω hücre (2.8) x ∫ d r f (r )e i q .r Ω hücre Orta sıradaki tüm örgü noktaları üzerinden alınan toplam, bütün T ötelemeleri için, q.T(n1,n2,…) = 2π x tam dışındaki tüm q’lar için sıfır olur. T(n1,n2,…), ai ilkel ötelemelerinin tam katları olduğundan, q.ai = 2π x tam yazılabilir. q’nün bu şartı sağlayan Fourier bileşenleri seti “ters örgü” oluşturur. İlkel öteleme vektörleri (ai) nin ters vektörleri bi olarak alındığında (i =1,…,d ) bi. aj = 2πδ ij (2.9) şartını ancak f (r)’nin sıfırdan farklı bir Fourier bileşeni yani q = G sağlar. Burada G, ters örgü uzayının “örgü vektörüdür” : G (m1,m2,…) = m1b1 + m2b2 +… (2.10) burada mi, (i =1,…,d ) tamsayılardır. Her bir G için, periyodik fonksiyonun Fourier dönüşümü, 12 f (G ) = 1 Ω hücre ∫ dr f (r )exp (iG .r ) (2.11) Ω Hücre olarak yazılabilir. Bir kare matris bij = (bi)j şeklinde tanımlanırsa (aynen aij matrisinde olduğu gibi), ilkel vektörler birbirine aşağıdaki gibi bağlı olur: ( ) b T a = 2π 1 → b = 2π a T −1 veya ( ) a = 2π b T −1 (2.12) ai ve bi vektörlerinin birbiri arasında daha yaygın olarak kullanılan bağıntılar da vardır; örneğin b1 için b1 = 2π a2 × a3 (2.13) a1 .(a 2 × a 3 ) olur. b2 ve b3’de benzer şekilde yazılabilir. İki boyutta ters örgünün geometrik kurgusu Şekil 2.1’de gösterilmiştir. Bir kare örgünün (basit kübik) ters örgüsü de, bir kenarı 2π/a olan basit kübik bir kare örgü olur. bcc ve fcc örgüleri biri diğerine göre birbirinin ters örgüsüdür. Eş.2.3’teki üç boyutlu örgülerin her biri için ters örgülerinin ilkel vektörleri, 2π/a birimleri ile şu şekilde verilir: Basit kübik Basit Hex. b1 = (1,0,0 ) b 2 = (0,1,0 ) b 3 = (0,0,1) 1 1,− ,0 3 2 0, ,0 3 a 0,0, c fcc bcc (1,1,−1) (0,1,1), (1,−1,1) (1,0,1), (− 1,1,1) (1,1,0). (2.14) 13 Ters örgünün herhangi bir ilkel hücresinin hacmi de gerçek uzaydaki Bravais örgüsü için kullanılan mantıkla hesaplanır. Bu hacim, birinci Brillouin bölgesinin ΩBZ hacmidir ve herhangi bir d boyut için Eş. 2.4’e benzer bir şekilde, Ω BZ = det (b ) = b = (2π )d Ω hücre (2.15) olarak verilir. Bu eşitlik, ΩBZ ve Ωhücre arasındaki ilişkiyi de gösterir. Bu formüller, Ω BZ = b1 ( d = 1 ); b1 × b2 , ( d = 2 ); ve b1 . ( b2 × b3 ) , ( d = 3 ) şeklinde geometrik biçimde de gösterilebilir. Birinci Brillouin bölgesi (BZ) ters örgünün Wigner-Seitz hücresidir. Merkezden karşılıklı örgü noktalarına vektörlerin dikey ikili vektörleri olan düzlemler tarafından tanımlanır [8,9]. BZ’nin yapısı Şekil 2.1 ve Şekil 2.4’te gösterilmektedir ve birçok kristalin BZ’si içerisindeki noktalarda kullanılan ifadeler Şekil 2.6’da verilmektedir. Şekil 2.6. Çeşitli örgülerin Brillouin bölgeleri: (a) basit kübik (sc), (b) yüzey merkezli kübik (fcc), (c) cisim merkezli kübik (bcc) ve (d) hekzagonal. 14 2.3.1. İndirgenemeyen (irreducible) Brillouin bölgesi (IBZ) BZ üzerinden alınan integraller, sadece IBZ üzerinden alınan integrallerle yer değiştirebilir. Örneğin, toplam enerjide gerekli olan toplamlar, fi = fi = 1 Nk IBZ ∑ ∑ f (k ) (2.16) i k wk f i (k ) (2.17) k formuna sahiptir. Yoğunluk ise; n (r ) = 1 Nk ∑ k n k (r ) = 1 N grup IBZ ∑ ∑w Rn k n k ( Rn r + t n ) (2.18) k biçiminde yazılabilir. Simetri işlemleri kullanılarak hesaplamalar basitleştirilebilmektedir. İyi bir örnek, kübik kristallere uygulanan Monkhorst-Pack “mesh”leridir; burada 48 simetri işlemi (operasyonu) vardır, öyleki IBZ, toplam BZ’unun 1/48’i olur. Ni =2 ile tanımlanan bir setin BZ’u içinde 23 = 8 tane nokta vardır; ki bu IBZ’u içinde 1 tek noktaya indirgenir. Benzer şekilde BZ içinde Ni = 4 için 43 = 64 nokta olacak bu da IBZ içinde 2’ye inecektir. Ni = 6 için 63 =216 ve BZ’undaki nokta sayısı IBZ’unda 10 olacaktır. Örnek olarak, fcc için 2-nokta seti (2π/a)(1/4,1/4,1/4) ve (2π/a)(1/4,1/4,3/4 ) olarak alındığında özellikle yarıiletkenlerin enerjilerini doğru olarak verdiği görülmüştür. 10-nokta setinin pek çok malzeme özelliğinin hesaplanmasında yeterli olduğu görülmüştür. 15 3. TEMEL ÖZELLİKLER Bu bölümde çalışmada incelenen özellikler hakkında kısa bilgiler verilmiştir. 3.1. Bulk Modülü Bulk modülü, bir malzemenin hidrostatik basınç altında sıkıştırılması halinde onun hacminde oluşacak değişime karşı gösterdiği direnci tanımlayan bir özelliktir. Başka bir deyişle bir deformasyon oluşturmak için gerekli enerjinin bir ölçüsüdür. Bu nedenle hem teorik hem de deneysel açıdan, bir malzemenin (özellikle kübik kristallerin) sertliğini temsil eden yegane malzeme özelliği sayılır. Bir katı maddenin bulk modülü, 1 ∂P B = −V = ∂V T X (3.1) ifadesi ile tanımlanır. Burada X sıkıştırılabilirliktir. Mutlak sıfırda entropi sabit olduğundan ve ∂φ = − P∂V (3.2) termodinamik eşitliğinden yararlanarak ∂P ∂ 2φ =− ∂V ∂V 2 B =V ∂ 2φ ∂V 2 (3.3) (3.4) 16 elde edilir. Bulk modülü, kristal yapının sertliği ile doğrudan ilişkili olduğu için basınç ile değişimi önemlidir. Bulk modülünün basınç ile değişimi hacme (V) bağlı olarak, ∂V ∂B ∂B = ∂P T ∂P ∂V (3.5) şeklinde yazılabilir. ε = (γ 1 , γ 1 , γ 1 ,0,0,0), (3.6) şeklinde bir strain (zorlanma) seçilirse, o zaman birim hücre başına enerji artışı Hooke yasasına göre; 1 6 6 3 cαβ ε α ε β = γ 12 (c11 + 2c12 ) ∑ ∑ 2 α =1 β =1 2 U= (3.7) olarak verilir [10]. U’nun γ1’e göre ikinci türevi alınırsa; ∂ 2U ∂γ 12 = c11 + 2c12 =B 3 (3.8) elde edilir; burada B = ⅓ (c11 +2c12 ) bulk modülüdür. Bulk modülü katıların hal-denklemi (EOS) için de önemli bir parametredir. Bunun için incelenen yapı optimize edilir ve farklı hacimlere karşı gelen toplam enerji değerleri hesaplanır. Hesaplanan toplam enerji ve hacim değerleri Murnaghan hal denklemine fit edilir [11]. Elde edilen hacim-enerji eğrisinin minimumu teorik örgü sabitini verir. Ayrıca Bulk modulü ve Bulk modülünün birinci türevi hesaplanır. Murnaghan hal denkleminin analitik bir ifadesi P= 3B (1 − X ) X 2 3 exp B ′ − 1(1 − X ) 2 (3.9) 17 şeklindedir. Burada B bulk modülü, B′ bulk modülünün birinci türevi, X ise V V0 1/ 3 şeklindedir. Literatürde farklı şekilde ifade edilen Murnaghan hal denklemlerini görmek mümkündür. Örneğin Eş. 3.9, P= B0 B0′ V B0′ 0 − 1 V (3.10) basınç cinsinden şeklinde de ifade edilmektedir. 3.2. Elastik Sabitler Küçük atomik yer değiştirmeler için atomlararası kuvvetlerin harmonik tabiatı katıların makroskopik davranışına da bir anlam kazandırır. Bir katının sıkışması esneklik sınırı aşılmadıkça katının yüzeyine uygulanan kuvvetle orantılıdır. Birim alan başına uygulanan kuvvet zor tensörü ile katının şeklindeki genişleme de zorlanma matrisi ile ifade edilebilir. Bu iki matris birbiri ile orantılıdır ve orantı katsayısına esneklik sabiti denir. Katının önemli mekanik özellikleri bu sabitlere bağlıdır. Zor, ikinci mertebe bir tensör (Tαβ) ile tanımlanabilir [12]. İlk indis kuvvetin yönünü ikinci indis ise uygulandığı yüzeyi etiketler. Zorun büyüklüğü kuvvetin yüzey alanına oranıdır. Zor tensörünün diagonal elemanları numuneyi germe eğiliminde ise pozitif, sıkıştırma eğiliminde ise negatif olur. Negatif bir diagonal eleman basıncı temsil eder. Daima Tαβ = Tβα farzedilir. Katıdaki deformasyonlar eαβ elemanlı zorlanma (strain) matrisi ile tasvir edilir. Numune zorlandığında madde r′ = r + u kadar hareket ediyor. Bir zorlanmış katının farklı kısımları farklı miktarda yer değiştirir. Bu yüzden u yer değiştirmesi maddenin orijinal konumunun fonksiyonudur ve u’nun orijinal koordinatlara göre türevleri zorlanma matrisinin elemanlarını verir. Yani; eαα =∂u /∂rα (3.11) 18 demektir. Burada α = x, y, z dir. eαβ = ∂uα / ∂rβ + ∂uβ /∂rα (3.12) exx , eyy , ezz diagonal elemanları katının sıkışmasını veya uzamasını tasvir eder. Diğer elemanlar kesmeleri tasvir eder. Tanım eαβ = eβα olduğunu garanti eder. Esneklik sınırları içinde geçerli olan zor ve zorlanma arasında bir bağıntı vardır: Ti =Σ cij ej (j=1,6) (3.13) Buradaki cij’ler elastik sabitlerdir. Elastisite (esneklik), en-yakın komşu atomlar arasındaki bağ–şiddetleri (bonding strength) hakkında çok önemli bilgiler verir. Bu yüzden, esneklik sabitlerinin doğru bir şekilde hesaplanmasından elde edilen bilgiler, katının makroskopik mekaniksel özelliklerinin anlaşılmasında ve sert malzeme (hard materials) tasarımında çok önemli rol oynar. Şimdilerde, elastik özellikleri ab initio kuantum mekaniksel yöntemlerle çeşitli basınç ve sıcaklıklarda hesaplamak mümkün olabilmektedir [13]. Katıların elastik özellikleri, atomlararası potansiyeller, hal-denklemleri, fonon spektrumları gibi birçok temel katıhal olayları arasında ilişki kurar. Hatta, bunlar, spesifik ısı, termal genleşme, Debye sıcaklığı ve Grüneisen sabiti ile de ilgilidir. Elastik sabitlerinin bilinmesi, bir katının mekanik özellikleri ile ilgili pek çok pratik uygulamaların temelidir. Bu uygulamalardan bazıları, bir dış (harici) yük altındaki davranış, termoelastik stres, iç zorlanma (internal strain), ses hızları ve kırılma tokluğu (fracture toughness) sayılabilir [14]. Tersinir (reversible) bir deformasyon (katıda şekil bozulması) olayında, uygulanan bir stresin (zor) yaptığı iş, iç enerji artışına eşit olmalıdır. Einstein’ın “toplam kuralı”na göre bu ifadenin matematik ifadesi aşağıdaki gibi yazılabilir: dW = σ ij = dε ij = dU ≡ ∂U dε ij ∂ε İJ (3.14) 19 buradan da, σ ij = ∂U ∂ε ij (3.15) olacağı anlaşılır. Esnekliğin lineer (doğrusal) olduğu varsayılırsa, stres tensörü (σ) ile strain (zorlanma) tensörüne (ε) aşağıdaki gibi bağlı olur: σ ij = cijkl ε kl (3.16) şeklinde ifade edilir. Zor tensöründeki σ ij ’de ilk indis kuvvetin yönünü, ikinci indis ise uygulandığı yüzeyi gösterir. Zorun büyüklüğü kuvvetin yüzey alanına oranıdır. Eş. 3.16’da verilen ifadeyi εkl ’ye göre diferansiyelleyip Eş. 3.15’ten elde edilen σij yerine konursa: cijkl = ∂ 2U ∂ε kl ∂ε ij (3.17) elde edilir. Eşitlikte yer alan c esneklik (elastisite) tensörü olup 81 elemanlıdır. Fakat zor (stres) ve zorlanma (strain) tensörleri simetrik olduğundan cijkl = cjikl = cijlk yazılabilir; bu durumda c’nin bağımsız eleman sayısı 36’ya düşer. Dahası, elastik deformasyon sırasında yapılan iş, sadece strain’in fonksiyonu olduğundan ve “yol/path” dan bağımsız olduğundan, ∂ 2U ∂ 2U = ∂ε ij ∂ε kl ∂ε kl ∂ε ij yazılabilir; bu sonuç Eş. 3.17 ile birlikte düşünüldüğünde (3.18) cijkl = cklij olacağı anlamına gelir. Bu da c’nin bağımsız eleman sayısını 21’e düşürür. Bu elemanlarda çoğu kez kısaca 6x6’lık cαβ matrisi şeklinde gösterilir. cαβ ilişkiler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir: ile cijkl arasındaki 20 Çizelge 3.1. cαβ ve cijkl’nin indisleri arasındaki Voig bağıntıları. ij veya kl (Tensör notasyon) 11 22 33 23 veya 32 13 veya 31 12 veya 21 α veya β (Matris notasyon) 1 2 3 4 5 6 Örneğin c1112 yerine c16 alınabilir. Bu ilişkiler kullanıldığında Eş. 3.16; 6 σ α = ∑ cαβ ε β (3.19) β −1 olarak yazılabilir. Burada aşağıdaki bağıntılar geçerlidir: σα = σij (3.20) ve ε kl , β ∈ {1,2,3}; 2ε kl , β ∈ {4,5,6}. εβ = (3.21) Sistemin simetrisine bağlı olarak, cαβ’nın bağımsız eleman sayısı azalır. Mesela kübik kristaller için sadece üç tane bağımsız elastik sabiti olabilir [15]. c11 ≡ c 22 ≡ c33 , c12 ≡ c13 ≡ c 23 , c 44 ≡ c55 ≡ c66 , (3.22) diğerleri için cαβ ≡ 0 Bu nedenle kübik kristaller için üç elastik sabiti (c11, c12, c44) onların esneklik özelliklerini belirlemede yeterli olur. Bu simetriye göre cαβ matrisinin özdeğerleri, 21 λ1 = c11 + 2c12 , λ2 = c11 − c12 , λ3 = c 44 (3.23) özvektörleri de; ε1 = (ε 1 , ε 1 , ε 1 ,0,0,0), ε 2 = (ε 2 , ε 3 ,−ε 2 − ε 3 ,0,0,0), (3.24) ε 3 = (0,0,0,2ε 4 ,2ε 5 ,2ε 6 ). şeklinde olur. Bir kristalin mekaniksel olarak kararlı olabilmesi için ikinci mertebeden elastik sabitlerinin pozitif olması gerekir. Born kararlılık kriteri olarak bilinen bu tanıma göre, C11 > 0 , C12 > 0 , C44 > 0 , C12 > C44 (3.25) olmalıdır. Ayrıca, C11 +2C12 > 0 , C44 > 0 ve C11 – C12 > 0 (3.26) olmalıdır [16]. Katıların elastik sabitleri, kristalin mekaniksel ve dinamiksel davranışları arasında bağlantı kurar ve katıdaki doğal kuvvetler hakkında önemli bilgiler verir. Malzemenin sertlik ve kararlılığı hakkında da bilgi verir ve elastik sabitlerin teorik ve deneysel değerlerinin karşılaştırılması kullandığımız potansiyelin güvenirliğinin testi için önemli olur. Bu yüzden hesaplanan elastik sabitlerinin doğruluğu mevcut metodun kalitesi için de bir kriterdir. Kristalik maddelerin kristal yapıları bilindiğinde, elastik sabitleri, ab-initio toplam enerji değerleri kullanılarak iki popüler yöntemle hesaplanmaktadır. Bunlardan biri, kristale birim hücrenin hacmini koruyacak şekilde belirli ve küçük bir deformasyon 22 uygulamak, diğeri de elastik sabitlerini, sres-strain (zor-zorlanma) ilişkisinin (Hooke Yasası) orantı katsayısı olarak almaktır. Bu çalışmada birinci yöntem kullanıldı. Birim hücrenin hacmini koruyacak şekilde seçilen kübik ve tetragonal strain matrislerine çok küçük (%1-2) deformasyonlar uygulayarak elastik sabitleri aşağıda verildiği gibi hesaplandı. Elastik modulleri (Elastik sabitleri, bulk modülü vs.), toplam enerjinin strain’lere göre ikinci türevi olduğu bilindiğinden, bu yöntemin oldukça doğru sonuçlar verdiği bilinmektedir. Uygulanan deformasyon dolayısı ile strain (zorlanma), kristalin toplam enerjisini aşağıdaki gibi değiştirir [17,18]: ∆E = Etop − E 0 = V 6 6 ∑∑ Cij ei e j 2 i =1 j =6 (3.27) Burada V, birim hücrenin deformasyona uğramamış durumdaki hacmidir. ∆Ε ise e = (e1, e2, e3, e4, e5, e6) strainden kaynaklanan enerji artışıdır. C elastik sabiti matrisidir. Bir kübik sistem üç bağımsız elastik sabitine (C11, C12, C44) sahip olur. Kübik sisteminin ilkel örgü vektörleri, a1 0 a 2 a 2 a2 = a 2 0 a 2 a a 2 a 2 0 3 (3.28) olarak tanımlanır. Buradaki a örgü sabitidir. ai, (i=1,…,3) ilkel örgü vektörleri verilen ifadeye göre kristale strain uygulandığında aşağıda verilen bağıntıya uygun olacak şekilde yeni örgü vektörleri oluşturur [19]: a1′ a1 a 2′ = a 2 * (I + ε ) a′ a 3 3 (3.29) 23 şeklinde olan a1′ , a ′2 , a 3′ vektörleri ile yer değiştirir. Burada I birim matris, ε ise, e6 2 e5 2 e1 ε = e6 2 e 2 e 4 2 e 2 e 2 e 4 3 5 (3.30) strain matrisidir. Kristale e = (0,0,0, δ , δ , δ ) shear (kayma) straini uygulandığında, C44 aşağıdaki bağıntıdan bulunabilmektedir: ∆E 3 = C 44δ 2 V 2 C′ = (3.31) 1 (C11 − C12 ) shear (kayma) modülü ise birim hücrenin hacmini koruyan 2 ( ) ortorombik e = δ , δ , (1 + δ ) − 1,0,0,0 strain tensörünü kullanarak, −2 ∆E = 6C ′δ 2 V (3.32) şeklindeki enerji değişimi ifadesinden bulunabilir. Bulk modülünü B = 1 (C11 + 2C12 ) ve C′ yü kullanarak C11 ve C12 hesaplanır. 3 (δ,δ,δ,0,0,0) gibi bir strain uygulayarak bulk modülü (B), ∆E 9 = Bδ 2 V 2 (3.33) eşitliğinden benzer şekilde bulunabilir. Aynı zamanda C11 ve C12 , C11 = 3B − 4C ′ 3 (3.34) 24 C12 = 3B − 2C ′ 3 (3.35) eşitliklerinden de hesaplanabilir. Literatürde hacmi koruyan farklı strain matrislerini görmek mümkündür [17,20]. Elastik sabitleri hesaplamak için, farklı strainlere (δ ) (0,01, 0,02, 0,03, …) karşılık gelen ∆E değişimi hesaplanır. Bu değişimin δ V 2 göre grafiği çizilir. Elde edilen doğrunun eğimi ve yukarıda verilen eşitlikler kullanılarak elastik sabitler hesaplanır. 3.3. Tetragonal Shear (Kayma) Modülü Tetragonal shear (kayma) modülü (C′), hacmi koruyan (volume conserving) tetragonal shear zorlanması (strain) altında kristalin gösterdiği tepki (response) nin bir ölçüsüdür. C′ (shear modülü), sertlik (hardness) ölçüsünü belirleyen en önemli parametredir. Bir malzemenin sertliği, onun yüzeyi üzerine başka bir malzemenin girginliğine karşı gösterdiği direncin bir ölçüsüdür ve dislokasyonların mobilitesinden tayin edilir. Örneğin ZrN veya ZrC bileşikleri için metal −N veya −C bağlarının gerilmesini ve metal−metal bağlarının bükülmesini temsil eder. ε = (−γ 2 / 2,−γ 2 / 2, γ 2 ,0,0,0), (3.36) şeklinde bir strain (zorlanma) seçip yukarıdakilere benzer işlemler yapılırsa, ∂ 2U ∂γ 2 2 = C11 − C12 C ′ = , 6 3 (3.37) gibi bir ifade elde edilir ki buradaki C′ = ½ ( C11 − C12 ) ifadesine tetragonal kayma modülü denir. 25 3.4. Trigonal Shear (Kayma) Modülü Sertlik ölçüsünü belirleyen en önemli parametrelerden biri olup, bir malzemenin sertliği, onun yüzeyi üzerine başka bir malzemenin girginliğine karşı gösterdiği direncin bir ölçüsüdür. ε = (0,0,0,2γ 3 ,0,0), (3.38) şeklinde bir strain seçilip yukarıdakilere benzer işlemler yapılırsa, ∂ 2U = 4c 44 , ∂γ 32 (3.39) elde edilir. Buradaki G = c44 ’e de trigonal shear (kayma) modülü denir. Hesaplamaları kolaylaştırmak için, hacmi koruyan (volume-conserving) bir deformasyondan elde edilen γ2 ε = 0,0, 3 2 ,2γ 3 ,0,0 , 1− γ3 (3.40) strain kullanılabilir. Bu deformasyon, birim hacim başına iç enerjide, U = 2γ 32 c 44 + γ 34 (1 − γ ) 2 2 3 c11 , (3.41) olarak verilen bir artış meydana getirir; ve bunun da γ3’e göre ikinci türevi, ∂ 2U = 4c 44 + c11O γ 32 , ∂γ 32 ( ) (3.42) şeklindedir ve buradan da c44 için, 1 ∂ 2U c44 = 4 ∂γ 32 (3.43) γ 3 =0 26 elde edilir. G; [0,1,0] yönündeki (100) düzleminin kayma deformasyonuna karşı gösterdiği direncin bir ölçüsüdür. C′; [1,-1,0] yönündeki (110) düzleminin kayma deformasyonuna karşı gösterdiği direncin bir ölçüsüdür. 3.5. Poisson Oranı Poisson oranı serbest yanal yüzeye sahip bir numunenin, tek-yönlü (tek-eksenli) bir stres altında iken kesit çapındaki azalma olarak tanımlanır. Poisson oranı 0,5 değerine yaklaştıkça, hacim modülü rijitlik modülünden çok büyük hale gelir ve malzeme sıkıştırılamaz olarak nitelendirilir. Poisson oranı -1 değerine yaklaştıkça malzeme son derece sıkıştırılabilir olurken, kesme gerilmeleri altında şekil değişikliğine karşı direnci aşırı bir şekilde artar. Poisson oranı, ν= 1 2 2 B− G 3 1 B+ G 3 (3.44) eşitliği ile hesaplanır. Burada B bulk modülü, G ise trigonal shear modülüdür. 3.6. Young Modülü Young modülü, malzemeye bir gerilme kuvveti uygulanması halinde oluşan zor/zorlanma (stres/strain) oranı olarak tanımlanır. Bulk modülü ve Poisson oranının hesaplanan değerlerinden (Y = 3B(1-2ν)) hesaplanabileceği gibi, Y= 9GB G + 3B eşitliği ile de hesaplanabilir. (3.45) 27 3.7. Zener Anizotropi Faktörü Elastik anizotropluk derecesinin bir ölçüsüdür. Madde elastik olarak izotrop ise Zener anizotropi faktörünün değeri 1, değilse birden farklı olur. Kübik bir yapı için elastik sabitleri cinsinden, A= 2C 44 (3.46) C11 − C12 şeklinde ifade edilir. 3.8. Debye Sıcaklığı Debye sıcaklığı; öz ısı, elastik sabitler ve erime sıcaklığı ile ilişkili olan temel bir fiziksel özelliktir. Katıların yüksek ve düşük sıcaklık bölgelerini ayırmak için kullanılır. Eğer T > θD ise bütün modların kBT enerjisine sahip olduğunu, eğer T < θD ise yüksek frekans modlarının donmuş olduğu söylenir [12]. Yani Debye sıcaklığının üzerinde fononların dalgaboyları küçük, altında ise büyüktür. Titreşimsel uyarılma düşük sıcaklıklarda sadece akustik titreşimlerden dolayı oluşur ve düşük sıcaklıklardaki Debye sıcaklığı elastik sabitlerden yararlanılarak hesaplanabilir. Bu durumda Debye sıcaklığının hesaplanması için yaygın kullanılan bir ifadesi, 1/ 3 h 3n N ρ θ D = A ν m k 4π M (3.47) eşitliği ile verilir [21]. Burada h Planck sabiti, k Boltzmann sabiti, NA Avogadro sayısı, M moleküler ağırlık, ρ yoğunluk, n moleküldeki atom sayısı, νm ise ortalama ses hızı olmaktadır. Buradaki ρ yoğunluk, 28 ρ= (ma + mb ).z (3.48) N AV ile verilir. Burada ma ve mb elementlerin moleküler ağırlığı, z değerlilik sayısı, NA Avogadro sayısı, V hacimdir. Ortalama ses hızı νm ise yaklaşık olarak, 1 2 1 ν m = + 3 ν 3 ν 3 l t −1 / 3 (3.49) eşitliği ile verilir. Burada ν l ve ν t boyuna ve enine dalga hızları olup Navier denkleminden elde edilir [22] ve, νl = νt = 3B + 4G 3ρ G (3.50) (3.51) ρ eşitlikleri ile verilir. Eşitliklerde yer alan G kayma modülü olup, G= 5C 44 (C11 − C12 ) 1 (C11 − C12 ) + C 44 + 2 5 4C 44 + 3(C11 − C12 ) (3.52) eşitliği ile verilir. Bu eşitlik, G= (GV + GR ) 2 (3.53) 29 şeklinde de tanımlanabilir. Bu durumda, GV Voigt’s shear modülleri olup G değerlerinin üst sınırına karşılık gelir. GR ise Reuss’s shear modülleri olup G değerlerinin alt sınırına karşılık gelir ve GV = 5 GR = (C11 − C12 + 3C44 ) 5 4 (C11 − C12 ) + 3 (3.54) (3.55) C 44 eşitlikleri ile ifade edilir. 3.9. Yapısal Faz Geçişleri Sabit basınç ve sıcaklık altında bir sistemin kararlılığı serbest entalpi fonksiyonu ile belirlenir. Bu durumda meydana gelen evrensel entropi değişimi dikkate alındığında, −T dSevr = dH − T dS (3.56) eşitliği yazılabilir. Burada H entalpi, T mutlak sıcaklık, S ise entropidir. Sabit sıcaklıkta (dT = 0), d(TS) = T dS + S dT = T dS (3.57) −T dSevr = dH − d(TS) = d(H – TS) (P, T sabit) (3.58) şeklindedir. Bu durumda evrendeki entropi değişimine doğrudan bağımlı H-TS niceliği yazılabilir. Bu nicelik, Gibbs tarafından tanımlandığındı için Gibbs serbest enerjisi olarak bilinmektedir ve, G = H – TS (3.59) 30 şeklinde ifade edilir [23]. Entalpi, H = E + PV (3.60) ile verilip E sistemin iç enerjisini, P basıncını, V ise hacmi gösterir. İç enerji, sistem içerisindeki atomların kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamıdır. Katı veya sıvılarda kinetik enerji, atomik öteleme ve dönme hareketleri sonucu ortaya çıkarken, potansiyel enerjinin kaynağı, sistem içerisindeki atomlar arası bağlar ve çeşitli elektronik etkileşimlerdir. Eğer bir faz dönüşümü veya reaksiyon meydana gelirse, ısı soğurulmasına veya atılmasına bağlı olarak sistemin iç enerjisi değişir. Bu durum, sistemin hacim değişimine bağlı olarak bir PV terimine bağlı olarak açıklanır. G = H – TS fonksiyonundaki diğer bir nicelik entropi olup, sistemin düzensizliğinin bir ölçüsüdür [24]. Eğer sistem olası en düşük Gibbs serbest enerjisi değerine sahip ise kararlı bir yapıya sahiptir ve bu sistem dengede kalır. Bu durum, dG=0 şeklinde ifade edilir. Eş. 3.59’da yüksek entropi ve düşük entalpi değerleri arasında en yüksek denge durumu gözlenebilir. Böylece, düşük sıcaklıklarda katı fazlar en iyi kararlı duruma gelirler ve atomlar kuvvetlice bağlanırlar, dolayısıyla iç enerjileri oldukça düşüktür. Bu nedenle, yüksek sıcaklıklarda –TS terimi etkili olur ve atomik hareket serbestliği büyük olan fazlar (sıvılar ve gazlar) daha kararlı duruma ulaşırlar [23,24]. Bir fazın denge durumu dG = 0 şeklinde tanımlanır. Eğer belirli bir sistem için serbest enerji konfigürasyonları değerlendirilirse, sistemin kararlı denge konfigürasyonu en düşük serbest enerjiye sahip olur. Yüksek basınç, kristalin hacminde bir değişikliğe neden olur ve sonuçta elektron kabuklarının yük dağılımını değiştirir. Bir sistemin belirli basınç, sıcaklık ve hacmindeki toplam enerjisi, Gibbs serbest enerjisi (G), G = E0 + PV + T S (3.61) 31 ifadesi ile verilir. Burada E0 : 0 K’de örgü enerjisine karşılık gelen iç enerji; S, T sıcaklığındaki titreşimsel entropidir. Gibbs serbest enerjisi her iki faz için ayrı ayrı hesaplayarak elde edilir. Teorik hesaplamalar T = 0 K civarında yapıldığından, Gibbs serbest enerjisi; H = E0 + PV (3.62) şeklinde entalpi olarak alınabilir. Sıfırın üstünde herhangi bir basınç için kristalin kararlı yapısı, entalpisinin en düşük olduğu durumudur. Dolayısı ile enerji-hacim eğrilerinde çizilecek ortak teğetin eğimi faz geçişi basıncını verir. Ya da iki fazın entalpilerinin basınca göre çizilen grafiklerinin kesişme noktaları geçiş basıncını verir. 3.10. Kohesif Enerji Bir kristalin kohesif enerjisi, kristali oluşturan atomları, sonsuz uzakta, nötr, durgun ve serbest atomlar haline getirebilmek için kristale verilmesi gereken enerjidir. Ya da, denge konumunda (r0), bir potansiyel enerji çukurundaki enerji minimumunun derinliği olup bu değer, kararlı haldeki bir kristaldeki herhangi bir atomu kristalden söküp uzaklaştırmak için yapılması gereken iş’tir. Kohesif enerji, AB A B AB E coh = E atom + E atom − Etop (3.63) AB A B eşitliği kullanılarak hesaplanır. Burada E top sistemin toplam enerjisi, E atom ve E atom ise sistemi oluşturan atomların tek başına oldukları zamanki enerjidir. Kohesif enerjiyi doğru bir şekilde hesaplamak için atomların tek başına oldukları zamanki enerjileri hesaplanırken spin etkileşmelerini dikkate almak gerekir. 32 4. YOĞUNLUK FONKSİYONELİ TEORİSİ Yoğunluk Fonksiyoneli Teorisi (DFT)’nin temeli, 1927 yıllarda Thomas ve Fermi tarafından yapılan çalışmaları temel alan Hohenberg ve Kohn teoremleri ve onun devamı olan Kohn-Sham teoremlerine dayanmaktadır [25-29]. Teorem çok elektronlu sistemlerin taban durum özelliklerini belirlemek için elektron yük yoğunluğu olan ρ(r)’yi temel değişken kabul eder. Dış potansiyelden elektron yoğunluğunu değerlendiren bir metot tanımlanmak istendiğinde, sistemin Schrödinger denkleminin çözülmesi gerekir. Ancak çok elektronlu sistemlerin serbestlik derecesinin büyüklüğünden dolayı bu denkleminin çözümü oldukça zordur. Yoğunluk fonksiyoneli teorisi (DFT); herhangi bir Schrödinger denkleminin çözümü dışında, temel durum özelliklerini açıklamak için teorik bir çerçevedir. Bu kesimde yoğun madde fiziğinin en zor problemlerinden biri olan çok-cisim probleminin, DFT ile nasıl başarılı bir şekilde çözüldüğü gösterildi. Daha sonra Born-Oppenheimer yaklaşımı ile dalga fonksiyonu yaklaşımları ve yoğunluk fonksiyoneli yaklaşımları açıklandı. 4.1. Çok Cisim Problemi Çok-cisim problemini açıklamak için, uzaysal ve zamansal olarak değişimi zayıf olan ve çeşitli kuvvetlerin alanında hareket eden sert bir küre ele alalım. Ancak bu alanların kürenin hareketine bağlı olmadığını da göz önünde bulunduralım. Eğer uzayın her noktasında kürenin üzerindeki kuvvet bilinirse, o zaman Newton kanunlarıyla kürenin yörüngesi kolaylıkla hesaplanabilir. Bu durum dış alanda hareket eden, bir parçacığın durumuna benzerdir. Değişim kürenin konumuna ve hızına bağlı olmadığı sürece ortaya konulan problemin çözümü kolaydır. Daha sonra bu probleme ikinci bir sert küre eklendiğini ve ayrıca yay aracılığıyla birinci küreye birleştiğini düşünelim. Yay doğal uzunluğundayken küreler arasında bir kuvvet olmayacaktır. Fakat genellikle yay gerilme ve sıkışma hareketleri yapacağından birinci küre, ikinci küreye bir kuvvet uygular ve bu durumun terside söz konusu olur. Kürelerin hareketi hala Newton’un klasik hareket kanunlarıyla tanımlanabilir. Fakat 33 birinci kürenin hareketi, ikinci kürenin hareketiyle oldukça yakından ilişkilidir. Bu durumda kürelerin yörüngeleri bağımsız olarak çözülemez. Eğer pek çok küre probleme dahil edilirse, problemin çözümü çok zorlaşır. Kürelerin hareketi yine Newton kanunlarına bağlıdır. Fakat bağlanmalar nedeniyle bu denklemlerin sayısının hızla artması çözümünü güçleştirmektedir. Bu ifade çok cisim probleminin temelini oluşturur. Eğer kürelerin birbirlerine yaylarla bağlı olmadığını düşünürsek bu durumda; küreler birbirleriyle çarpışana kadar tek bir parçacık olarak hareket edeceklerdir. Bu düşünce tarzı problemi tekrar kolay hale getirir ve artık her bir kürenin yörüngesini açıklamak için tek parçacık teorisi kullanabilir. Küreler birbirlerine uzaklarsa önemli bir etkileşme içinde olmazlar. Fakat birbirlerine yaklaşırlarsa biri diğerine kuvvet uygular. Sınırlamalarda, yaklaşma oranı oldukça küçükse bu durum tek parçacık durumuna indirgenir aksi durumda ise durum çok cisim probleminin doğru bir halidir. Böylece tek-parçacık yaklaşımı, verilen çok-cisim problemi için parçacıklar arası kuvvetin oranına büyük ölçüde bağlıdır. Katı içindeki elektronlar, kristal yapısını oluşturan iyon korlarıyla ve birbirleriyle güçlü bir etkileşim içindedirler. Ancak iyonların, aslında elektronların hareketinin zamanına göre hareket etmediği düşünülürse, elektron-iyon korları etkileşimi sürekli bir çok-cisim problemi değildir. Başka bir ifadeyle elektronların hareket denklemi, elektrostatik etkileşimlerle birbirlerine oldukça sıkı bağlıdır. Elektrostatik etkileşmelerin uzun erişimli doğası tek-parçacık açıklaması için iyi bir yaklaşım değildir. Yine de katı içindeki elektronik yapıyı açıklamak için en başarılı metot, tek parçacık davranışının yaklaşımı üzerine kurulmuştur. 4.2. Born-Oppenheimer Yaklaşımı Birden fazla elektron içeren büyük bir sistemin Schrödinger denkleminin çözümü için çeşitli yaklaşımlara gereksinim vardır. Born-Oppenheimer yaklaşımı bir veya iki elektronlu sistemlerden daha karmaşık yapılara sahip olan sistemlerin Schrödinger denklemini çözmeye çalışan yaklaşımların birisidir [30]. Bu yaklaşımın ana fikri, 34 çekirdeğin kütlesinin elektron kütlesinden oldukça fazla olması nedeniyle çekirdeğin sabitlenmiş bir parçacık olarak alınması temeline dayanır. Elektronlar çekirdeğin konumundaki değişimlerden ani olarak etkilenirler. Bir moleküler sistem için tam Hamiltonyen denklemi, H = T elek (r ) + T çekirdek ( R) + V çekirdek −elek ( R, r ) + V elek (r ) + V çekirdek ( R) (4.1) şeklinde verilir. Elektronik Hamiltonyen için ise, H elek = − 1 elek ∂ 2 ∂2 ∂2 + + ∑ 2 i ∂x i2 ∂y i2 ∂z i2 Zj − ∑∑ R −r i j i j elek çek elek çek 1 çek çek Z j Z i + ∑ r − r + ∑ ∑ R − R ∑ i j pi j j i j pi i i (4.2) eşitliği kullanılır. Burada çekirdeğin kinetik enerjisi ihmal edilir. Sabitlenmiş çekirdeğin alanındaki elektronların hareketini açıklamak için, Schrödinger denkleminde kullanılan Hamiltonyen, H elekψ elek (r , R) = E eff ( R)ψ elek (r , R) (4.3) eşitliği ile verilir. Elektronik dalga fonksiyonu için bu denklemin çözümü etkin nükleer potansiyel fonksiyonu olarak üretecektir. H çek = T çek ( R ) + E eff ( R) (4.4) Eeff, nükleer Hamiltonyen için potansiyel olarak kullanılır. Bu Hamiltonyen, çekirdeğin titreşimsel, dönme ve öteleme durumlarını açıklayan çekirdek hareketleri için kullanılır. 35 4.3. Dalga Fonksiyonu Yaklaşımları 4.3.1. Hartree yaklaşımı Katı içindeki elektronların tamamıyla kuantum mekaniksel davranışını açıklamak için, sistemin çok elektronlu dalga fonksiyonunu hesaplamak kural gereğidir. Prensip olarak bu, zamandan bağımsız Schrödinger denkleminden elde edilebilir. Fakat pratikte potansiyel, katı içindeki diğer elektronların davranışlarıyla belirlenir. Gerçekte birbirlerine yakın elektronlar, uzak olan elektronlardan daha güçlü etkileşmeler içindedir Tüm elektronların Schrödinger denklemini çözebilmek için aynı anda 10 23 civarında diferansiyel denklemi çözmek gerekir. Günümüzde bu tür hesaplamalar bilgisayarların kapasitesinden oldukça yüksektir fakat gelecekte bu problem çözülebilir görünmektedir. Problemi çözmek için ilk adım Hartree tarafından atılmıştır [31]. Hartree çok-cisim dalga fonksiyonlarının formu hakkında bir varsayım yaparak çok-cisim dalga fonksiyonlarını tek elektron dalga fonksiyonlarının bir seti olarak üretmiştir. Homojen, değişmeyen bir sistem içinde, bu dalga fonksiyonları basit düzlem dalgalar olarak alınabilir. Bu varsayımın yapılmasıyla değişim (varyasyon) ilkelerini kullanmak mümkün olmaktadır. Toplam enerjiyi minimize eden parametreler aynı zamanda sistemin taban durum özelliklerini oldukça doğru bir şekilde açıklayan parametre değerlerinin bir setidir. Hartree, değişim metodunu kullanarak çok-elektronlu sistemin Hamiltonyen denklemini ifade etti [31]. N-elektronlu sistem için, N tane denklem vardır. N tekelektron dalga fonksiyonlarının her biri, çarpım şeklinde çok-elektron dalga fonksiyonunu oluşturur. Bu denklemler zamandan bağımsız Schrödinger denklemine oldukça benzer. Diğer elektronların hareketi sistemin elektron dağılımının zaman ortalamasına yakından bağlıdır. Bu önemli faktör her bir elektronu tek parçacık olarak ayırmaya imkan verir. Dolayısıyla Hartree yaklaşımı, kristal içindeki elektronlar için yaklaşık olarak tek-parçacık dalga fonksiyonlarını hesaplamamıza 36 izin verir ve böylece diğer ilgili özelliklerde hesaplanabilir. Fakat Hartree yaklaşımı; nötral homojen bir sistemde katı içindeki elektronları tutan bağlanma enerjileri olmayacağını ifade ettiğinden iyi sonuçlar vermez. Aynı zamanda bu ifade elektronları katılardan koparmak için, onlara sonlu bir enerji verilmesi gerektiğini ispat eden deneysel bulgularla ters düşer. Pauli dışarlama ilkesine göre, uzayın aynı noktasında aynı kuantum sayılarına sahip iki fermiyon bulunamaz. Bu ilke açıkça, aynı kuantum setlerine sahip özdeş fermiyon çiftleri arasındaki etkin itmeyi ifade eder. Matematiksel olarak Pauli dışarlama ilkesi, parçacık çiftlerinin değiş-tokuşu sırasında antisimetrik olan dalga fonksiyonlarını sağlamak için kullanılır. Fermiyonların değiş-tokuş işlemi sırasında sadece işaretleri değişir. Hartree dalga fonksiyonları antisimetrikten ziyade simetrik bir özelliktedir. Yani Hartree yaklaşımı, Pauli dışarlama ilkesini ihmal eder. Hartree yaklaşımında çok elektronlu sistemin dalga fonksiyonu, tek elektron dalga fonksiyonlarının çarpımı olarak yazılır [32,33]. Bu durumda dalga fonksiyonu, r r r Ψ (r1 , r2 ,..., rN ) = Π (4.5) N r r r Ψ (r1 , r2 ,..., rN ) = ∏ Ψi (ri ) (4.6) i =1 şeklinde ifade edilir. Burada i. elektrona etki eden potansiyel, r r r Vi (r ) = Viyon (r ) + V H (r ) (4.7) eşitliği ile verilir. Potansiyel, iyon ve Hartree potansiyelinin toplamıdır. Eş. 4.5’ten yararlanarak Viyon ve VHartree potansiyelleri, Z r Viyon (r ) = −∑ r αr α r − rα (4.8) 37 r r r r (r ′) V H (r ) = − ∫ dr ′ r r r − r′ (4.9) şeklinde elde edilir. i. elektrona etkiyen Hartree potansiyelindeki yoğunluk terimi, r r ρ (r ′) = ∑ Ψ j (r ′) 2 (4.10) i≠ j şeklinde verilir. N r 1 Hˆ = −∑ ∇ i2 + Vi (r ) i =1 2 (4.11) şeklinde ifade edilen Hamiltonyen’in Eş. 4.6 ile alınan beklenen değerini (toplam enerjiyi) en küçük yapan tek elektron dalga fonksiyonları Hartree denklemi ile verilir. Bu denklem, r r r r Ψ j (r ′) 1 2 − 2 ∇ + Viyon (r ) Ψi (r ) + ∑ ∫ dr ′ rr − rr ′ j ≠i 2 r r Ψi (r ) = ε i Ψi (r ) (4.12) şeklinde ifade edilir. Eş. 4.12, orbitaller için öz uyumlu çözüldüğünde Eş. 4.6 ile sistemin dalga fonksiyonu elde edilmiş olacaktır. Hartree yaklaşımında değiştokuş ve korelasyon etkileri hesaba katılmadığı için günümüzde oldukça az kullanılmaktadır. 4.3.2. Hartree-Fock yaklaşımı Hartree-Fock yaklaşımı ise antisimetrik dalga fonksiyonlarını kullanarak tek-elektron dalga fonksiyonlarından, çok-elektron dalga fonksiyonunu Hartree teorisinden daha iyi ifade etti [31]. Bu yaklaşımda dalga fonksiyonu, Hartree dalga fonksiyonundan daha karmaşıktır. Fakat bu fonksiyon Slater determinantı ile tanımlanabilir. Bu önerinin başlamasıyla değişim ilkesi boyunca sistem için, 38 Hamiltonyen denklemini açıklamak tekrar mümkün hale geldi. Burada bir elektronla, ortalama elektron yoğunluğu arasındaki Coulomb etkileşmesini tanımlayan Hartree potansiyeli vardır. Elektronlara etki eden bu potansiyele değiş-tokuş potansiyeli adı verilir. Antisimetrik dalga fonksiyonu kullanan değiş-tokuş potansiyeli doğrudan Pauli dışarlama ilkesiyle ilgilidir ve bu potansiyel yüksüz bir homojen sistemdeki elektronların bağlanma enerjilerine katkıda bulunur. Böylece Hartree teorisinin başlıca yetersizliği düzeltilmiş olur. Fakat Hartree-Fock teorisi fiziğin bazı dallarının ihmal edildiği basit durumlarda Hartree teorisinden daha kötü sonuçlar verir. Bir yere kadar değiş-tokuş etkisi ihmal edilirse o zaman Hartree teorisini kullanmak daha uygun sonuçlar verir. Yukarıdaki iki metot katı içindeki elektronların çok-cisim problemini çözmede başarılı olmasalar da iki önemli fiziksel işlemi (değiş-tokuş ve korelasyon) açıkladılar. Hartree-Fock yaklaşımı aynı zamanda, “öz-uyum alanı” metodu (SCF), (Self Consistent Field) olarak bilinir [31]. Bu yaklaşım kısaca özetlenirse; 1. Sistem içindeki tüm elektronlar, yaklaşık orbitallerin bir setiyle tanımlanır. 2. Bir elektron seçilir ve potansiyel diğer elektronların dağılımının sabit olarak alınmasıyla hesaplanır. 3. Schrödinger denklemi bu potansiyel için çözülür ki bu onun için yeni bir orbital verir. 4. İşlem sistem içindeki diğer tüm elektronlar için tekrarlanır. Burada potansiyel kaynağı olarak sabitlenmiş orbitaller içindeki elektronların hareketi kullanılır. 5. Bir döngünün sonunda başlangıç setinden yeni orbitaller vardır. 6. İşlemler orbitaller içinde değişim olmadığı veya çok küçük olduğu duruma kadar tekrar edilir. Hartree-Fock yaklaşımı etkileşmeyen elektron orbitallerine karşı gelen dalga fonksiyonlarını temsil etmek için kullanılan bir yaklaşımdır [32,34]. Sistemin dalga fonksiyonu, antisimetri özelliğini sağlayacak şekilde seçilir. Elektronlardan oluşan 39 sistemin dalga fonksiyonu, Pauli dışlama ilkesi gereği, sistemdeki iki elektronun yerdeğiştirmesi altında, r r r r Ψ (..., ri ,..., r j ,...) = −Ψ (..., r j ,..., ri ,...) (4.13) antisimetrik olmalıdır. Eş. 4.13’ü sağlayan en basit dalga fonksiyonu Slater determinantı ile verilir ve, r r r D (r1 , r2 ,..., rN ) = r Ψ1 (r1 ) r Ψ2 (r1 ) r r Ψ1 (r2 ) L Ψ1 (rN ) r r Ψ2 (r2 ) L Ψ2 (rN ) M M M (4.14) M r r r ΨN (r1 ) ΨN (r2 ) L ΨN (rN ) şeklinde ifade edilir [35]. Eş. 4.12’ye benzer olan Hartree-Fock denklemi de enerji beklenen değerini en küçük yapan Eş. 4.14’teki tek elektron dalga fonksiyonlarını verir ve, r 2 r r r Ψ j (r ′) r 1 2 − 2 ∇ + Viyon (r ) Ψi (r ) + ∑ ∫ dr ′ rr − rr ′ Ψi (r ) j r r r Ψ j (r ′)Ψi (r ′) r r − ∑ δ σi ,σj ∫ dr ′ Ψ j (r ) = ε i Ψi (r ) r r r − r′ j (4.15) şeklinde ifade edilir. Burada son terim değiş-tokuş terimidir ve σi ve σj spinleri aynı olduğunda sıfırdan farklıdır. Bu yaklaşımın avantajı tek elektron dalga fonksiyonunu içeren bir slater determinantı kullanması, varyasyonel olması ve toplam enerjiyi minimize eden bir deneme dalga fonksiyonunu kullanmasıdır. Fakat Hartree-Fock metodu elektronlar arasındaki korelasyonu (ilişkiyi) göz önüne almaz. Ayrıca değiş-tokuş terimi yerel 40 olmadığından Hartree-Fock denkleminin çözümü oldukça zordur ve hesaplanması da yoğunluk fonksiyonel teorisine göre oldukça uzundur. 4.4. Yoğunluk Fonksiyoneli Yaklaşımları 4.4.1. Thomas Fermi teorisi L. Thomas ve E. Fermi tarafından 1927’de öne sürülen yarı klasik bir yaklaşımdır [25-27]. Thomas ve Fermi atomun kinetik enerjisini elektron yoğunluğunun fonksiyoneli olarak temsil etmek sureti ile bir atomun enerjisini hesaplamışlar ve bunu çekirdek-elektron ve elektron-elektron etkileşmelerine ait klasik ifadelerle birleştirmişlerdir. Bu iki etkileşmede elektron yoğunluğu cinsinden ifade edilebilir ve sistemin enerjisi, E[n] = As ∫ d 3 r n 5 / 3 (r ) + ∫ d 3 rVdıı (r ) n(r ) + n(r ) n(r ′) 1 d 3r∫ d 3r ′ ∫ 2 r − r′ şeklinde ifade edilir. Eşitlikte yer alan As katsayı olup As = (4.16) ( ) 3 3π 2 10 2/3 şeklindedir. Thomas-Fermi teorisi önemli bir ilk adım olmasına rağmen, doğruluğu sınırlıdır. Çünkü Hartree-Fock teorisince öngörülen bir atomun değiş-tokuş enerjisi dikkate alınmamıştır. Değiş-tokuş enerjisi 1928’de Dirac tarafından eklenmiş ama yine de teori pek çok uygulamada tam doğru sonuçlar vermiştir. Bunun en önemli nedeni kinetik enerjinin temsilinden kaynaklanmakta olup, ayrıca değiş-tokuş enerjisinden ve elektron korelasyonunun tümden ihmal edilişi bunun nedenleri arasındadır. 4.4.2. Yoğunluk fonksiyoneli teorisi Yoğunluk fonksiyoneli teorisi (DFT) metodlarının, hesaplamalara dayalı teorik katıhal fiziği ve malzeme biliminde çok yaygın, güncel, oldukça deneylerle uyumlu sonuçlar veren yöntemleri olduğu bilinmektedir. Bunun nedeni, metotların tamamen ilk-prensiplere (First-priciples) dayalı (yani input olarak sadece atom numarası ve 41 kristal yapı girilmektedir) ve tamamen kuantum mekaniksel yöntemler kullanmasıdır denebilir. Bu bölümde verilen özet bilgi, R. Martin’in kitap, konferans ve seminerlerinden derlenmiştir [5,36]. Buna göre: Çekirdek ve sistemdeki tüm diğer elektronlarla etkileşim halinde olan bireysel elektronların etkileşmelerini ele alarak başlayan Hartree-Fock teorinin tersine, yoğunluk fonksiyoneli teorisinde bütün elektron sistemi göz önüne alınır. Sistemde N tane elektron varsa, elektron sisteminin dalga fonksiyonu 3N tane değişkenin fonksiyonudur. DFT’de, bir ‘dışsal’ (external) Vdış(r) potansiyeli içerisinde etkileşen elektron sisteminin elektronik yapısı, elektronik yük yoğunluğu ρ(r) vasıtası ile tamamen belirlenebilmektedir. Bu durumda yük yoğunluğu sadece üç tane değişkenin fonksiyonudur. DFT’de, toplam enerji üç ana terimden oluşur; bunlar kinetik enerji, sistemdeki tüm yüklü parçacıklar arasındaki elektrostatik etkileşmelerden ileri gelen Coulomb enerjisi ve tüm çok-cisim (many-body) etkileşmelerini içeren değiş-tokuş korelasyon (exchange-corelation) enerjilerdir. Fakat buradaki çok-cisim ve değiş-tokuş enerjileri tam ve kesin bir doğrulukla bilinmezler. Fakat Yerel Yoğunluk Yaklaşımı (Local Density Approximation (LDA)) olarak bilinen bir yöntemin, hem hesaplama kolaylığı hem de şaşırtıcı derece doğru sonuçlar verdiği görülmüştür. Bu yaklaşımda, değiş-tokuş korelasyon enerjisi, sabit yoğunluklu (“homojen elektron gazı”) elektron sistemindeki çok-elektron etkileşmelerine ait bilinen sonuçları kullanır. LDA yaklaşımında, bir molekül veya katıdaki her bir noktanın belirli bir elektron yoğunluğuna sahip olduğu kabul edilir; ve her noktadaki elektronun, çevresindeki aynı yoğunluklu öteki elektronlarla aynı many-body etkileşmeye maruz kaldığı varsayılır. O zaman tüm moleküllerin veya bir katı maddenin toplam değiş-tokuş korelasyon enerjisi, bütün hacim elemanları üzerinden alınacak katkıların integrali olarak verilir. Her bir hacim elemanından gelen katkı, yerel elektron yoğunluğuna bağlı olarak farklı olabilir. LDA, sabit elektron yoğunluğuna sahip olduklarından saf (pür) metaller için kesin-doğru (exact) sonuçlar verdiği halde, değişen elektron yoğunluğuna sahip olan sistemlerde daha az doğru sonuçlar vermektedir. 42 DFT’de şu hususlar özellikle söylenmeye değer: • Orijinal DFT, bir taban durum (temel seviye/ground state ) teorisidir. • DFT, genelleştirilerek uyarılmış durumlara ve zamana-bağlı potansiyellere de uygulanabilmektedir. • DFT, açık-kabuklu sistemlere (spin-polarize DFT) ve manyetik karekterli katılara da uygulanabilmektedir. • Hybrid DFT / Hartree-Fock metodları bulunmaktadır. • DFT, lokalize ve delokalize basis (temel) fonksiyonlarının her ikisini de kullanabilmektedir. DFT ile Hartree-Fock metodunun ortak bir noktası da vardır. DFT’de, toplam elektron yoğunluğu, her biri bir-elektron yoğunluğuna sahip olan tek-elektron yoğunluklarına ayrıştırılabilir. Bu bir-elektron dalga fonksiyonları, Hartree-Fock teorisindekilere benzer. Moleküler sistemler için DFT, bizi Hartree-Fock yaklaşımındakine benzer moleküler orbital (MO) tasvire götürür. Hartree-Fock veya LDA yaklaşımlarından hangisinin daha iyi sonuçlar verdiği çok da açık değildir. Aslında, Hartree-Fock yaklaşımının LDA’ya göre uygulanabilirliği, elektronlar arasındaki çok-cisim (many-body) etkileşmelerinin etkin mesafesine bağlı olur. Bu etkileşmeler, atomlararası mesafenin birçok katı kadarsa, o zaman Hartree-Fock tasviri daha iyi sonuçlar vermektedir. Many-body veya elektron korelasyon etkilerini tasvir etmek için Hartree-Fock tabanlı yaklaşımlarda kullanılan matematik objeler moleküler orbitallerdir ki bu orbitaller, oldukça büyük ve atomlararası uzaklıkların birkaç katı kadar olabilmektedir. Fakat bu many-body (çok-cisim) etkileri daha kısaerişimli (belki atomlar arası mesafeden daha küçük) karekterde ise, o zaman LDA yaklaşımı çok daha uygun olmaktadır. Bu durumda da, moleküler orbitaller gibi böyle kısa-erişimli olayların tasvirinde yakınsama süreci çok yavaş olmaktadır. Deneyimler, metaller, geçiş metallerinin bileşikleri ve hatta inorganik bileşikler için LDA yönteminin, özellikle yapısal özelliklerin incelenmesine çok uygun olduğunu göstermiştir. 43 4.4.3. Hohenberg-Kohn teoremleri Her şeyden önce, bir fonksiyonla fonksiyonel arasındaki fark iyi bilinmelidir. Bir fonksiyonel, bir fonksiyonu, reel veya karmaşık sayılara dönüştürebilen bağıntılardır ve genellikle köşeli parantezlerle yazılır: Yani, F [ f ] = ∫ g ( f ( r ) ) dr (4.17) ifadesinde, g(x) fonksiyonu çok iyi tanımlanmış bir fonksiyondur. Bir fonksiyonel için en basit örnek, bir f 2 (r) fonksiyonuna ait eğrinin altında kalan alan (a’dan b’ye) olabilir: F [ f (r ) ] = b ∫ f 2 ( r ) dr (4.18) a Bir fonksiyonelin diferansiyeli, df ’ye lineer olarak bağlı olan F[f+df] – F[f] farkının bir parçasıdır: δF= ∫ ∂ F[ f ] δ f ( x ) dx ∂ f (x ) Buradaki (4.19) δ F[ f ] niceliği, x noktasında f ye göre F nin fonksiyonel türevidir. δ f (x ) Pratikte fonksiyonelin türevi aşağıdaki formülle hesaplanır: ∂ F[ f ] δ g ( f ( x ′)) =∫ δ ( x − x ′ ) dx ′ δ f ∂ f (x ) Örneğin, eğer T [ f ] = ∫ f n ( x ′ ) dx ′ (4.20) ise o zaman, 44 δ T[ f ] = n f n −1 (x ) δ f (x ) (4.21) olur. Başka bir örnek, J [ρ ] = 1 2 δ J [ p] = δ ρ (r ) ∫∫ ∫ ρ (r1 ) ρ (r2 ) r 1 − r2 ρ (r1 ) r1 − r2 dr1 dr 2 ise, (4.22) (4.23) dr1 olabilir. DFT durumunda Eş. 4.17’deki g(x) fonksiyonu elektron yoğunluğuna bağlıdır ki, F’yi ρ(r)’nin bir fonksiyoneli yapar; en basit durumda g(r) yoğunluğa özdeş olmuş olacaktır (yani g(r) ≡ ρ(r)). g(r) fonksiyonu bir şekilde ρ(r) nin gradyantına (ya da yüksek dereceli türevlerine) bağlı olduğunda, o zaman fonksiyonel, ‘yerel olmayan’ ya da ‘gradyent–doğrulamalı’ olarak adlandırılır. Tam tersine ‘yerel fonksiyonel’ ρ(r)’ye basitçe bağlı olabilirdi. DFT’nin temelleri Hohenberg ve Kohn tarafından 1964 yılında atılmıştır [28]. Orada, esasen aşağıdaki iki teorem ispat edilmiştir. Bu teoremlerin ifadesini vermeden önce, elektronik sistemin (sabit iyon alanında) Hamiltonyen’in, H = N ∑ i =1 ∇ 2i − 2 + 1 ∑ V (r ) + ∑ r N N dıı i =1 i i< j (4.24) ij şeklinde olduğu hatırlanmalıdır. Burada, Vdıı (ri ) = − ∑ α Zα riα (4.25) 45 i. elektrona etkiyen ‘dış’ potansiyeldir, potansiyel, çekirdeğin Zα yükünden kaynaklanır. Temel durum enerjisi ve dalga fonksiyonu, enerji fonksiyonelini E (ψ ) minimize ederek belirlenir: E [ψ ] = ψ H ψ ψ ψ (4.26) N-elektronlu bir sistemi için dışsal potansiyel Vdış(r) Hamiltonyen’i tamamen sabit hale getirir; o zaman N ve Vdış(r) taban-durumlarının bütün özelliklerini belirleyebilmektedir. ρ(r) ve N birbirine aşağıdaki normalizasyon şartı ile bağlıdır: N = ∫ ρ (r ) d r (4.27) yerine, Birinci Hohenberg-Kohn teoremi, N ve Vdış(r) yerine elektron yoğunluğu ρ(r)’yi temel değişken olarak kullanır. İfade şöyledir: Teorem 1. Dışsal potansiyel Vdış(r), küçük bir sabitle toplanan elektron yoğunluğu ρ(r) vasıtası ile belirlenir. Bu sabit hiç bir şeyi değiştirmemektedir, çünkü Hamiltonyen’i H olan Schrödinger denklemi ile Hamiltonyen’i H+sabit olan denklem tam olarak aynı özfonksiyonları verir ve bütün özenerjiler (enerji özdeğerleri) sadece bir sabit kadar kaymış olurlar. Teoeremin başka bir (alternatif) formülasyonu şudur: Kararlı bir kuantum mekanik sisteminin her bir gözlenebiliri (enerji dahil), ilke olarak taban-durum yoğunluğu (ground-satate density)’ndan hesaplanabilir; yani her gözlenebilir, taban-durumu yoğunluğunun fonksiyoneli olarak yazılabilir. 46 O halde ρ(r), N ve Vdış (r)’ı tayin edebilmekte, dolayısı ile de taban-durumun (temel seviye) kinetik enerjisi T [ρ (r )] , potansiyel enerjisi V [ρ (r )] = U ee [ρ (r )] + Vdıı [ρ (r )] burada Uee elektron-elektron etkileşmesi anlamındadır ve toplam enerjisi E [ρ (r )] ; E [ ρ (r )] = Vdıı (ρ ) + T [ρ ] + U ee [ρ ] (4.28) belirlenebilmektedir. Buna göre fonksiyoneller gruplandırıldığında toplam enerji için kısaca, E [ρ (r )] = Vdıı [ρ ] + FHK [ρ ] = ∫ ρ (r )V (r ) d r + F [ρ ] dıı HK (4.29) yazılabilir. Hohenberg-Kohn fonksiyoneli FHK sadece yoğunluk üzerine etkimektedir ve evrenseldir; yani, FHK’nin biçimi, incelenen belirli bir sisteme bağlı değildir. Elektronların sayısı, yoğunluğun kendisinden kolaylıkla elde edilebilir (Eş. 4.27). İkinci Hohenberg-Kohn teoremi, enerjinin varyasyonel prensibini verir; ifadesi şöyledir: Teorem 2. ρ~ (r ) ≥ 0 ve ~ ∫ ρ (r ) d r = N olmak üzere, bir ρ (r ) deneme yoğunluğu için; E 0 ≤ E [ρ~ ] (4.30) şeklindedir. Burada E [ρ~ ] , enerji fonksiyonelidir. Başka bir deyişle, eğer bir yoğunluk, elektron sayısını (N) doğru olarak temsil edebiliyorsa, bu yoğunluktan hesaplanan toplam enerji, temel-seviyenin (tabandurum) gerçek enerjisinden daha az olamaz ve taban duruma ait yoğunluk ilke olarak sadece yoğunluk içeren varyasyonal metod kullanılarak hesaplanabilir Yani temel seviyenin enerjisi önceki nicelikler cinsinden, 47 ψ~ H ψ~ = ~ ~ ~ ∫ ρ (r ) V (r ) dr + F [ρ ] = E[ρ ] ≥ E [ρ ] = E dıı HK 0 (4.31) olmaktadır. 4.4.4. Kohn-Sham eşitlikleri Önceki kesimde verilen metotların her ikisi de aslında değişim ilkesine bağlıdır. 1964 yılında Hohenberg ve Kohn, çok-elektron dalga fonksiyonu problemini çözmek için değişim (varyasyon) yaklaşımı içinde, temel bir değişken almayı önerdiler ve değişken olarak da elektron yoğunluğunu kullandılar [28]. Bunun anlamı; sistemin temel durumu, toplam enerjiyi minimize eden elektron yoğunluk dağılımıyla tanımlanabilmesiydi. Ayrıca onlar, sistemin tüm diğer temel durum özelliklerini (örgü sabiti, kohesiv enerji v.b) temel durum elektron yoğunluğunun bir fonksiyonu olarak gösterdiler. Bu durumda eğer temel durum elektron yoğunluğu bilinirse, diğer tüm temel özellikleri hesaplanabilir. 1965 yılında, Kohn ve Sham değişimsel (varyasyonel) yaklaşımına basit bir form vererek Hamiltonyen denklemini yeniden yazdılar [29]. Kohn-Sham denklemi denilen bu denklem zamandan bağımsız Schrödinger denkleminin benzer bir formudur. Aradaki fark elektronların potansiyeli, elektron yoğunluğunun bir fonksiyonu olarak verilmesidir. Elektron-iyon etkileşmesinden gelen katkı eklenir ve elektron-elektron etkileşme potansiyeli başlıca 2 parçaya ayrılır. Hartree potansiyeli ve değiş-tokuş bağlanma korelasyon potansiyelidir. Değiş-tokuş korelasyon potansiyelinin formu genellikle bilinmez. Yıllardır yoğunluk fonksiyon teorisi katının bulk formunda ve yüzey-ara yüzey formunda temel durum özelliklerini ortaya çıkarmak için başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak değişimsel (varyasyonel) yaklaşım, sistemin uyarılmış durumlarını açıklamada başarılı değildir. Elektronların etkileştiği bir sistemde çok-cisimli dalga fonksiyonunun hesaplanması elektronların sayılarının az olmasıyla tanımlanabilir [37]. Çok-cisim dalga fonksiyonlarını hesaplamak oldukça zordur. Ancak bu zorluğu aşmanın bir yolu, 48 tanımlanan nicelikleri elektron yoğunluğunun bir fonksiyonu olarak yazmaktır. DFT içinde genellikle Kohn-Sham denklemleri kullanılır [29]. Bu denklemler etkin bir potansiyel içinde hareket eden bağımsız parçacıkları açıklar. Bu şekilde DFT, KohnSham elektronları denilen etkileşmeyen hayali bir sistem üzerinde etkileşen gerçek bir sistemin açıklanmasını sağlayan Kohn-Sham denklemlerini hesaba katar. Elektron-elektron etkileşmesi (Coulomb potansiyeli) bilinmesi nedeniyle çokelektronlu kuantum mekaniksel sistemin Hamiltonyen operatörü, elektronların hareketiyle tanımlanan Vdış(r) dış potansiyeliyle açıklanır. Problemin en temel yaklaşımı Schrödinger denkleminin tam olarak çözümünü elde etmektir. Yoğunluk fonksiyonu teorisini kuran Hohenberg ve Kohn teoremi, temel durum elektron yoğunluğu ρ(r) ve dış potansiyel Vdış(r) arasındaki ilişkiyi açıklar [28]. E [ρ ]’nin diferansiyellenebilir olduğu farzedilerek ile verilen varyasyonal ilkesinin yoğunluğa göre diferensiyeli Eş. 4.27 de dikkate alınarak, taban-durumu yoğunluğunun aşağıdaki eşitliği sağlaması gerekmektedir [38]: { δ E [δ ]− µ ( ∫ ρ (r ) d r − N )} = 0 (4.32) burada µ, elektronların toplam sayısının (N) tam doğru olarak bulunmasını sağlamak amacı ile yoğunluğu sınırlayan Lagrange parametresidir. µ niceliği aslında kimyasal bir potansiyeldir. Yukarıda anlatılan fonksiyonelin yani Eş. 4.30’un diferansiyeli alındığında aşağıdaki ifade elde edilir: µ= δ E [ρ ] δ FHK [ρ (r )] = V dıı (r ) + δ ρ (r ) δ ρ (r ) (4.33) Eğer FHK [ρ ] kesin formu bilinseydi, Eş. 4.32 taban-durumu elektron yoğunluğunun bir kesin denklemi olacaktı. Daha önceden de belirtildiği gibi, FHK [ρ ], dışsal potansiyel Vdış(r)’den bağımsız olarak tanımlanmıştır, dolayısı ile FHK [ρ ], ρ (r ) ’nin 49 evrensel bir fonksiyonelidir. FHK [ρ ]’in açık formu (yaklaşık ya da doğru olarak) bilindiğinde, bu metod herhangi bir sisteme uygulanabilir. Fakat, DFT’nin tam olarak doğru hesaplanması o kadar kolay olmamaktadır; çünkü FHK [ρ ]’yi kesin formda yazabilmek oldukça zordur. Etkileşmeyen elektronlar için, FHK [ρ ] = T [ρ ] olarak alınır, burada T [ρ ] elektron kinetik enerjisine karşılık gelir. Öte yandan, herhangi bir “dışsal” potansiyelde (ve potansiyel yokken) etkileşmeyen elektronların taban-durumu, etkileşimsiz durumda, E [ρ ] ’ye katkı, kinetik enerji ve dışsal potansiyelden gelir, yani; E [ρ ] = T [ρ ] + Vdıı [ρ ] = T [ρ ] + ∫ V (r ) ρ (r ) d r (4.34) dıı yine bilinir ki, sistemin taban durumu, spin-orbitaller aşağıdaki tek-parçacık Schrödinger denklemini sağlayacak şekilde Slater determinantları olarak da yazılabilir. ∇2 + Vdıı (r ) ψ m (r ) = ε mψ m (r ) . − 2 (4.35) O zaman taban-durumu yoğunluğu, dolu seviyeler üzerinden bir toplam olarak, ρ (r ) = occup ∑ ψ m (r ) 2 (4.36) m olarak verilir. Buradaki ψ m (r ) spin orbitalleri normalizedir; çünkü o zaman yoğunluk, parçacık sayısı (N)’na ait normalizasyon şartını tam olarak sağlar. Buna göre, taban durumu (temel seviye) şu şekilde yazılabilir: 50 occup ∑ ε m = T [ρ ] + ∫ Vdıı (r ) ρ (r ) d r (4.37) m Şimdi buradan etkileşen elektronlarının durumuna geçilebilir. O zaman, elektronik etkileşmelerin dahil edildiği çok-elektronlu bir sistemin enerji fonksiyoneli için Eş. 4.29 aşağıdaki biçimde verilir: E [ρ ] = T [ρ ] + ρ (r ) ρ (r ) 1 ∫ V (r ) ρ (r ) d r + 2 ∫ ∫ r − r d r 1 2 dıı 1 1 d r2 + E XC [ρ (r )] (4.38) 2 Buradaki son terim, değiş-tokuş korelasyon enerjisi olup tanım gereği, ilk üç terimde dikkate alınmayan bütün katkıları içerir. İlk üç terim sırası ile etkileşmeyen elektron gazının kinetik enerjisi, “dışsal” ve Hartree enerjileridir. Tanımlanan tüm diğer katkılarla etkileşimsiz elektron gazının kinetik enerji fonksiyonelini, dışsal ve Hartree enerjisini göstermektedir. Burada şu ana kadar hiçbir yaklaşıklık yapılmadı, bütün bilinmeyen korelasyonlar, sadece ρ (r ) yoğunluğuna bağlı olan Exc’ye, aktarılmış olmaktadır. Eş. 4.38 yoğunluk cinsinden yazılırsa aşağıdaki ifade elde edilebilir: µ= ∂ T [ρ ] δ E XC (ρ ) + + ∂ ρ (r ) δ ρ (r ) 1 ∫ ρ (r ′) r − r ′ d r ′ + V (r ) dıı (4.39) bu Eş. 4.33 ile aynı forma sahiptir, tek fark potansiyelin daha karmaşık olan bir diğeri, ‘etkin potansiyel’ Veff ile yer değiştirmiş olmasıdır: Veff (r ) = Vdıı (r ) + ∂ E XC [ρ ] ∂ρ (r ) + 1 ∫ ρ (r ′) r − r ′ d r ′ (4.40) farklı notasyonlar kullanılarak Veff tekrar yazılırsa, Veff (r ) = Vdıı (r ) + V XC (r ) + VHartree (r ) (4.41) 51 olur; buradaki V Hartree (r ) = V XC (r ) = 1 ∫ ρ (r ′) r − r ′ d r ′ (4.42) ∂ E XC [ρ ] ∂ ρ (r ) (4.43) dir. Bu durumda Eş. 4.35’in bir benzeri şu şekildedir: ∇2 + Veff (r ) ψ m (r ) = ε m ψ m (r ) − 2 (4.44) böylece, occup ∑ ε m = T [ρ ] + ∫ Veff (r ) ρ (r ) d r (4.45) m ifadesine ulaşılır. Eş. 4.41, Eş. 4.38’de yerine konulursa, E [ρ ] = T [ρ ] + 1 + ∫ 2 ∫ ∫ [Veff (r )−VHartree (r )−V XC (r ) ]ρ (r )d r + ρ (r1 ) ρ (r2 ) r1 − r2 (4.46) d r1 d r2 + E XC [ ρ (r ) ] elde edilir; ve Eş. 4.45 dikkate alınırsa, toplam enerji için aşağıdaki ifadeye ulaşılır: E [ρ ] = occup ∑ε m m − 1 2∫ ∫ ρ (r1 ) ρ (r2 ) r1 − r2 d r1 d r2 − ∫ V (r ) ρ (r ) d r + E [ρ (r )] XC XC (4.47) 52 yoğunluk fonksiyoneli işlemi, Eş. 4.36, Eş. 4.40, Eş. 4.44 ve Eş. 4.47 ile verilmektedir. Bu eşitlikler ilk kez Kohn ve Sham tarafından türetilmiştir [29]. Eş. 4.44 ψ m (r ) çoğu kez Kohn-Sham denklemleri denir ve ψ m (r ) Kohn-Sham spinorbitalleri olarak adlandırılır. Eş. 4.47’nin yerine, bazen E [ρ ] için aşağıdaki benzer ifade de kullanılmaktadır: E [ρ ] = occup ∑ m 1 2 ∗ ∫ ψ m (r ) − ∫∫ ∇2 2 ρ (r1 ) ρ (r2 ) r1 − r2 ψ m (r ) d r + ∫ Vdıı (r ) ρ (r ) d r + (4.48) d r 1 d r2 + E XC [ρ (r )] yukarıda belirtildiği gibi, değiş-tokuş korelasyon potansiyelinin tam bir formu bilinmemektedir, fakat tüm malzemeler için çalışan bu potansiyel, yoğunluğun bir fonksiyonelidir. Böylece, aşağıdaki sonuçlara ulaşılabilir: 1. Enerji fonksiyoneli Eş. 4.46’ya göre ayrılırsa, E XC [ρ ] terimi (ki kontrolümüzde olmayan tüm terimleri ona katıldı) dışsal potansiyelden bağımsızdır. 2. Enerji fonksiyonelinin minimizasyon problemi, Eş. 4.37 ile birlikte Kohn-Sham Eş. 4.44 kullanılarak yapılabilir. 3. DFT’de kullanılan Kohn-Sham orbitalleri, yoğunluğu doğru verecek şekilde fiziksel bir anlamı olmaksızın düzenlenir; ve dahası Hartree-Fock teorisinde kullanılan orbitallere benzemezler. 4.4.5. Spin-polarize yoğunluk fonksiyonel teorisi Şimdiye kadar elektron yoğunluğunun farklı spinli elektronların sayısına nasıl bağlı olduğunu ve bu durumda DFT eşitliklerinin nasıl olduğunu belirtmedik. Çiftlenmemiş elektronları içeren sistemler için ‘mutad’ DFT’nin genelleştirilişi, “tahditli” (sınırlanmış) ve sınırlanmamış Hartree-Fock metotlarındaki yollarla gerçekleştirilmektedir. Bu teoride hem elektron yoğunluğu hem de spin yoğunluğu 53 temel niceliklerdir; ve spin yoğunluğu, yukarı-spin ve aşağı-spinli elektronlar arasındaki farklardan oluşmakta ve net spin yoğunluğu, σ (r ) = ρ ↑ (r ) − ρ ↓ (r ) (4.49) olarak verilmektedir. O zaman toplam elektron yoğunluğu iki çeşit elektronun yoğunluğunun toplamı olmaktadır. Değiş-tokuş korelasyon fonksiyoneli iki durum için de farklıdır ve bunun sonucu olarak da aşağıdaki spin-polarize Kohn-Sham denklemlerine ulaşılır: ∇2 + Vdıı (r ) + − 2 1 σ σ σ ∫ ρ (r ′) r − r ′ d r ′ + V (r,σ ) ψ (r ) = ε ψ (r ) σ = ↑ , ↓ (4.50) XC m m m burada ρ (r ) = ρ ↑ (r ) + ρ ↓ (r ) ’dır. Bununla, her biri bir spine ait iki dalga fonksiyonu takımına ulaşılır. 4.4.6. Yerel yoğunluk yaklaşımı (LDA) Değiş-tokuş korelasyon potansiyeli Vxc, DFT yaklaşımının başarısında oldukça önemli rol oynar. Değiş-tokuş korelasyon potansiyeli, değiş-tokuş korelasyon enerjisinin fonksiyonel türevi (Eş. 4.43) olarak verilir; Homojen elektron gazı için bu, elektron yoğunluğunun değerine bağlıdır. Homojen olmayan bir sistem için, r noktasındaki değiş-tokuş korelasyon potansiyelinin değeri, r noktasında sadece yoğunluğun değerine bağlı değil aynı zamanda r’ye yakın olan değişime bağlıdır ve bu yüzden, değiş-tokuş korelasyon potansiyeli, yoğunluğun keyfi mertebeli gradienti üzerinden açılımı şeklinde de yazılabilir: VXC [ρ ](r ) = VXC [ρ (r ), ∇ρ (r ), ∇(∇ρ (r )), K] . (4.51) Enerji fonksiyonelinin tam doğru formunun bilinmemesi dışında, yoğunluk gradientlerinin eklenmesi DFT denklemlerinin çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. 54 Bu katkıyı en basit şekilde elde etmenin yolu, değiş-tokuş korelasyon potansiyelini veren değiş-tokuş korelasyon enerjisinin, r’de sadece yoğunluk değerine bağlı olduğunu (gradyente değil) farzetmektir. Bu ise yerel yoğunluk yaklaşımıdır (Local Density Approximation, LDA): E XC = ∫ ρ (r )ε [ρ (r )]d r (4.52) XC buradaki E XC [ρ (r )] , ρ (r ) yoğunluklu homojen elektron gazının her bir parçacığı için değiş-tokuş korelasyon enerjisidir. LDA yaklaşımı homojen elektron gazları için tam olarak doğrudur, dolayısı ile elektron yoğunluğunun çok hızlı değişmediği sistemlerde oldukça iyi sonuçlar verir. Değiş-tokuş etkileri, değiş-tokuş enerjisine kısaca aşağıdaki ifade ile dahil edilir: ε XC [ρ (r )] = Cx ρ (r ) 1/ 3 (r ) (4.53) C sabitinin değeri, C = − 3 / 4 (3 / π ) 1/ 3 olarak verilir. Spin-polarize DFT halinde, LDA (şimdilerde yerel spin yoğunluk yaklaşımı deniyor) birazcık farklı forma sahip olur ve Eş. 4.52 yerine, değiş-tokuş enerjisi aşağıdaki şekilde verilir: E XC [ρ ↑ , ρ ↓ ] = C1 x ∫ [ρ 4/3 ↑ ] + ρ ↓4 / 3 d r (4.54) C1, Eş. 4.53’teki ön çarpanla hemen hemen aynı ve C1 = −3/2 (3/4π)’dir. Beklendiği gibi, değiş-tokuş çiftlenmesini katmak üzere, bu ifade sadece paralel spin çiftleri arasındaki etkileşmeleri içermektedir. LDA, band hesaplamalarında oldukça geniş bir şekilde kullanılır [39]. Temel durum özellikleri (örgü sabiti, bulk modülü v.s) LDA ile iyi bir şekilde açıklanabilmektedir. 55 LDA’nın performansı moleküler hesaplamalar için daha az etkileyicidir. LDA genellikle makroskopik özelliklerde tahmin edilen yapılarda oldukça başarılıdır. Fakat başarısının yanı sıra şu noksanlıkları da vardır: 1. Uyarılmış enerji durumları, yarıiletkenlerde ve yalıtkanlarda yasak bant aralıkları gerçek değerinin altındadır. Bu sürpriz değildir. Çünkü DFT temel durum seviyesini baz alır. 2. Kohesif enerjiler gerçek değerinin üzerinde çıkarken örgü sabitleri gerçek değerinin altında çıkar. Bu yaklaşık olarak 3% kadardır. 3. Bazı manyetik sistemler için gerçek olmayan uyarılmış durumlar belirlenir. Örneğin Fe, cisim-merkezli kübik ve ferromanyetik olacağına, hekzagonal ve antiferromanyetik olarak görülmüştür. Benzer şekilde sıkı bağlı NiO ve La2CuO4 yalıtkanları da LDA uygulamalarında metalik olarak görülmüştür. 4. Vander-Waals etkileşmeleri LDA ile uygun bir şekilde tanımlanamaz. Ancak son zamanlarda bazı öneriler getirilmiştir. En sade biçimde değiş-tokuş enerjisini ve korelasyon enerjisini (bağlanma enerjisini) LDA kullanarak elde edebiliriz. Bu metot temelde homojen elektron gazı için kullanılır ve elektron yoğunluğu uzay boyunca sabittir. Bu sınır şartına göre elektron yoğunluğu oldukça yavaş değişir. Bu yerel yaklaşımların yanı sıra, çok sayıda yerel-olmayan yaklaşımlar da önerilmiştir. Bunun nedeni, bazı malzemelerde yoğunluk gradyentinin büyük değerlere sahip olmasıdır. Fakat gradyent çok küçük olmasa bile LDA çoğu zaman iyi sonuçlar vermektedir. 4.4.7. Genelleştirilmiş gradyent yaklaşımı (GGA) Yoğunluğun uzaysal değişimini hesaba katan yaklaşımlara genellikle Genelleştirilmiş Gradyent Yaklaşımları (GGA) denilmektedir. GGA, her tür sistemlerde LDA’dan daha iyi sonuçlar üretmez, fakat pek çok sistem için özellikle bağ uzunlukları ve toplam enerjiyi daha iyi tahmin ettiği gösterilmiştir. 56 Başka bir ifadeyle, elektron yoğunluğunun yerel değerleri üzerindeki değiş-tokuş korelasyon enerjisinin işlevsel bağlılığını ihmal etmek için yerel tanımlamaların sınırlandırılmasına GGA yaklaşımı denir. GGA açıkça elektron yoğunluğu eğrisi üzerinde değiş-tokuş korelasyonunun bağlılığıdır. Bu işlemler için pek çok araştırmacı tarafından kurallar geliştirildi. Ancak en iyi GGA yaklaşımı üzerinde bir fikir birliği yoktur. Perdew ve arkadaşları tarafından, katıhal uygulamaları için, kullanılması önerilen yaklaşım LDA’nın eksiklerini oldukça başarılı bir şekilde giderdi [40-44]. GGA büyük örgü sabitleri ve düşük bağlanma enerjileri için kullanıldı. Ferromanyetik Cr ve Mn için temel manyetik seviyelere uygulandı [45-47]. Soygazlar ve N2 kristalleri GGA’ya göre sınırlı değillerdir. Moleküller, homojen elektron gazı değillerdir ve çekirdek yakınında şiddetlenen ve elektronların homojen olmayan dağılımlarını içerir. Bu özellik kimyasal bağlanmaya yol açar. Öyleyse homojensizliği iyi bir şekilde tanımlamamız gerekir. Yerel yoğunluk fonksiyonunun eğimini alarak, yoğunluğun değişim hızını yavaşlatabiliriz. Böylece korelasyon enerjisi, r r E c = ∑ F ( ρ (ri )∇ρ (ri )) (4.55) i şeklinde yazılabilir. Daha önce LDA yaklaşımında elektron yoğunlunun yavaş değişmesini bir şart olarak alınmıştı. Oysa moleküller içinde yoğunluk oldukça yavaş olarak değişmemektedir. Bu yüzden LDA fonksiyonlarının ötesinde bir yaklaşım fonksiyonu gereklidir. Bu fonksiyon ise GGA yaklaşımı olarak tanımlanmaktadır. GGA; genellikle moleküller içindeki homojen olmayan yoğunluk dağılımları için, diğer yaklaşımlar içinde daha doğru sonuçlar verir. Bu sistemlerin örgü sabitleri, temel durum özellikleri doğru bir şekilde bulunabilir. Ayrıca her değiş-tokuş fonksiyonu herhangi bir korelasyon fonksiyonuyla birleştirilebilir. 57 Genellikle kullanılan GGA fonksiyonları arasında: 1. Perdew ve Wang’ın 1986 fonksiyonları (PW86 deneysel parametre içermez) 2. Becke’nin 1988 fonksiyonu (B88 1 deneysel parametre içerir) 3. Perdew ve Wang’ın 1991 fonksiyonu (PW91) 4. Ortak olarak kullanılan GCCF (gradient-corrected-correlation functionals) 5. Perdew’in 1986 fonksiyonu (P86 deneysel parametre içermez) 6. Becke’nin 1996 fonksiyonu (B96) 7. Perdew ve Wang’ın 1991 parametresiz korelasyon fonksiyonu (PW91) 8. Lee-Yang-Parr fonksiyonu (LYP) sayılabilir. 4.4.8. LDA ve GGA yaklaşımlarının sınırlamaları DFT, elektronik yapı hesaplamaları için olgun bir teori haline gelmiştir. DFT’nin başarısı, değiş-tokuş korelasyon enerjisinin doğruluk derecesine bağlıdır. Daha doğru yaklaştırma elde etme çalışmaları aralıksız sürmektedir. Katıhal fiziği açısından DFT, “ilk-prensipler/first-principles” den yola çıkarak malzeme özelliklerini hesaplamak için seçilen bir yöntemdir. Geleneksel statik DFT hesaplamaları, örgü parametreleri gibi yapısal taban-durumu özellikleri üzerine yoğunlaşmışken, zamana bağlı yoğunluk-fonksiyoneli teorisi (TDDFT), soğurma spektrumları gibi uyarılmış durum özelliklerini de hesaplama olanağı verir. Şimdilerde DFT, gelişmiş bilgisayarlar sayesinde binlerce atomlu biyolojik sistemlere de başarı ile uygulanabilmektedir. LDA yaklaşımında bağ enerji değerleri ve bulk modülü deneysel değerlerden büyük; örgü sabiti değerleri ise deneysel değerlerden küçük sonuçlar vermektedir. Ayrıca LDA yüzey ve arayüzey hesaplamalarında ve dinamik hesaplamalar için fonon dispersiyon bağıntısı hesaplamalarında iyi sonuçlar vermektedir [48,49]. Bunun yanında dielektrik sabitleri ve buna bağlı büyüklüklerin hesaplamalarında, ayrıca zayıf bağlarda ve özellikle Hidrojen bağlarında çok iyi sonuçlar vermemektedir [50]. Ayrıca, sabit elektron yoğunluğuna sahip olduklarından saf metaller için kesin-doğru 58 sonuçlar verdiği halde, değişen elektron yoğunluğuna sahip olan sistemlerde daha az doğru sonuçlar vermektedir. Katılarda ve moleküllerde GGA hesaplarında bağ uzunlukları ve örgü sabitleri deneysel sonuçlardan büyük, bulk modülü ise küçük çıkmaktadır. GGA’nın en iyi başarısı demirin manyetik momenti üzerinde olmuştur. GGA, bcc demirin tabandurumunu ferromanyetik olarak önerdiği halde, LDA taban-durumu fcc ve nonmanyetik olarak önerir. Ayrıca GGA yaklaşımı özellikle hidrojen bağlarının tanımlanmasında iyi sonuçlar vermiştir [51]. Yüzey enerji hesaplamalarında ise LDA’dan daha düşük sonuçlar vermektedir. Bunun sebebi muhtemelen GGA’nın zayıf bağlar öngörmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca kohesif enerji hesaplamalarındaki doğruluk GGA’da LDA’dan biraz daha iyidir. LDA ve GGA basit metallerin bant yapılarını deneylere çok yakın bulmasına rağmen, yarıiletkenlerde hem LDA, hem de GGA uygulandığında bant aralığı deneysel değerden düşük hesaplanmaktadır. Bunun sebebinin DFT’nin kendisinde olduğu iddia edilmesine rağmen DFT’nin tam çözümünün yapılıp yapılamayacağı da açık bir sorudur. Eğer tam çözüm yapılabilirse daha doğru sonuçlar verecektir. Bant aralığı hesaplamalarında, tam değişim ve zamana bağlı DFT (ZB-DFT) ve Gren Fonksiyonu (GW) metodları daha iyi sonuçlar vermektedir. Bu metotlar uygulama aşamasında pahalı bilgisayar sistemlerini gerektirmektedir. Bu eksiklik, meta-GGA veya hibrid fonksiyoneller gibi “tam-değiştokuş fonksiyoneli” kullanarak iyileştirilebilir. Unutulmamalıdır ki literatürde, birçok GGA, meta-GGA veya hibrid fonksiyonel önerilmiştir. 4.5. Pseudopotansiyel Metot Periyodik sınır şartı kullanıldığı zaman düzlem dalga baz setleri kullanıldığı bir önceki kesimde anlatıldı. Kohn-Sham denklemleri bilinen baz fonksiyonlarının setiyle çözülebilir. Periyodik bir sistem tanımlanacağı zaman düzlem dalgalar 59 nümerik çözümler sağlarlar ve kavramsal olarak açıktırlar. Düzlem dalgalar, Hartree potansiyelinin hesaplanması için Poisson denkleminin integrasyonuna izin verirler ve kinetik enerjinin hesaplanmasını da mümkün kılarlar. Atomların civarında kor orbitallerinin büyük titreşimleri nedeniyle düzlem dalgalar Kohn-Sham formalizminde doğrudan kullanılamazlar. Bu titreşimlere uygun bir çözüm elde edebilmek için, büyük baz setlerine gerek vardır. Ancak, kor orbitalleriyle bağlı toplam enerjiler, valans bandı dalga fonksiyonlarına bağlı enerjiden birkaç kat daha büyüktür. Ayrıca kimyasal reaksiyonlar çekirdekten oldukça uzakta olan valans elektronlarını da içerir. Bu sonuca göre, kor elektronları kimyasal bağlanma durumunda hemen hemen etkisiz kalmaktadır. Onlar kor diziliminde yaklaşık olarak donmuş veya hareketsiz olarak alınırlar. Bu yaklaşım Kohn-Sham denklemlerinin çözümünde kullanılan bir kavramdır ve kor orbitalleriyle ilgili serbestlik derecelerinin tümüyle ihmal edilmesiyle oluşturulur. Ve, h2 2 r r r ∇ + V SCF (r ) ψ i (r ) = ε i ψ i (r ) − 2m (4.56) eşitliğinin dışında kor elektronlarının haritasını çıkarma işlemi, pseudopotansiyelin temelidir. Burada VSCF öz-uyum (SCF) yoğunluk potansiyelidir. Hamiltonyen’de çekirdek potansiyeli, tüm elektron hesaplamalarında valans elektronlarının enerjilerine karşılık gelen en düşük enerjilerine sahip yeni bir potansiyelle yer değiştirilir. Ek olarak, bu pseudopotansiyele çekirdekten uzaktaki bölgelerde, valans dalga fonksiyonlarının şeklini üretmeye ihtiyaç vardır. Çekirdeğe yakın bölge içinde güçlü potansiyelin neden olduğu hızlı dalga fonksiyonu titreşimleri ve farklı durumlar arsındaki ortogonallik şartı büyük bir cut-off (kesme) enerjisi anlamına gelir ki bu şart baz setlerini kullanmayı gerekli kılar. Fizik ve kimya çalışmaları, kor elektronlarının atomlardan hemen hemen bağımsız olduğunu ve sadece valans elektronlarının atomlarla güçlü etkileşmeler gerçekleştirdiğini 60 göstermiştir. Böylece kor elektronlarının durumları sabitlenmiş olarak kabul edilir ve çekirdek ile kor elektronlarını her bir atomik tür için hesaba katan bir pseudopotansiyel türetilebilir. Bu modifiye potansiyele bağlı pseudo-dalga fonksiyonları doğru dalga fonksiyonlarının hızlı salınımları gibi davranmaz. Onların gösterimi için düzlem dalgaların sayısının azaltılmasına ihtiyaç vardır. Hesaplamalar o zaman sadece valans elektronları kavramını içermektedir. Bir potansiyel verilen bir kor yarıçapının dışındaki doğru potansiyele denkleştirilerek yapılır. Benzer şekilde, her bir pseudo-dalga fonksiyonu bu uzaklığın ötesindeki dalga fonksiyonuna denkleştirilmelidir. Ayrıca kor bölgesinin dışında elde edilen yük yoğunlukları, doğru yük yoğunluğuna özdeş olmalıdır. Bu şart norm-conservation olarak bilinir. Elementin atomik özellikleri faz kaymaları içerecek şekilde korunmalıdır. Faz kaymaları kor yönündeki saçılmalardandır. Bu faz kaymaları farklı açısal momentum durumları için farklı olacaktır. Bu yüzden genel olarak bir pseudopotansiyel farklı açısal bileşenleri için izdüşümleri yerel olmamalıdır. Pseudopotansiyel için genel form yarı yerel, ( ) ( ) ( ) (4.57) r r r r 2l + 1 vi ,l (r − r ı ) = vi ,l (r )Pl (rˆ.rˆ ı )δ (r − r ı ) 4π (4.58) r r r r r r r vi r , r ı = vi ,loc (r )δ r − r ı + ∑ vi ,l r , r ı l bir ifadedir [52]. Burada, şeklindedir. Pl ise l. dereceden Legendre polinomları ve farklı açısal momentum durumlarının öz-fonksiyonları üzerine, elektronik dalga fonksiyonlarının iz r düşümüdür. vi ,loc (r ) potansiyelinin seçimi keyfidir. Pseudopotansiyeller ab-initio işlemi kullanımıyla yapılır [53,54]. Doğru dalga fonksiyonu tüm-elektron DFT yaklaşımı kullanılarak yalıtılmış atom için hesaplanır. Valans dalga fonksiyonlarının sonuçlanmasıyla norm-conserving (norm korunumu) 61 izin verdiği müddetçe salınımları ortadan kaldırmak için kor bölgesinde değişim yapılır. Bu işlem çok değişkenli sistemler arasında geçişi sağlayan bir pseudopotansiyel üretir. 4.5.1. Pseudopotansiyellerin oluşturulması Ampirik ve First-principles Pseudopotansiyeller: Pseudopotansiyellerin geliştirilmesi, başlangıçta önerilenlerin dışı ve ötesinde iki ana çizgide ilerlemektedir. Bir yandan zahiri (görünen) “zayıf potansiyellerin varlığı” ilke olarak kabul görmekte ve bazı deneylerle de desteklenmektedir. Zayıf potansiyele verilebilecek bir örnek, aşağıdaki Şekil 4.1’de gösterilen “empty-core (boş-kor)” potansiyelidir [9]. Bu potansiyel üç parametrelidir. Parametreleri U0, Rc ve d dir; bunlar, deneysel değerlere fit edilerek bulunurlar. Bu tür potansiyeller, bazı basit metallerin (alkali metaller, alüminyum vs.) özelliklerini deneylerle uyumlu verebilmektedir. Mesafe r Şekil 4.1. Ascroft’un empty-core potansiyeli Rc kritik yarıçapına kadar sıfır, bunun ötesinde perdelenmiş Coulomb potansiyeline (-U0 exp [-r/d ] / r ) eşit olur. Öte yandan, katı yapılara uygun olan atomik dalga fonksiyonları hakkında bilgi almak için, first-principles pseudoptansiyelleri türetmek/kurmak mümkün olmuştur. Bunlara pseudopotansiyel adının verilişi, kendisinden çok şeyler beklenmesindendir; 62 çünkü bunların türetilişlerinde birçok değer “yaklaşık olarak doğru” kabul edilir, fakat arkalarındaki temel düşünce çok sağlamdır. Bu pseudopotansiyeller aşağıdaki üç adımda ilerlerler: 1. Önce bir atom seçilir, sonra ona ait Kohn-Sham denklemleri yazılır. r r n (r ) = ∑ ψ i (r ) 2 elektron yoğunluğunun çekirdek çevresinde küresel simetrik olduğu yaklaşıklığı yapılır. − r h2 2 ∇ ψ l (r ) + 2m r U (r ) + ∫ r 1/ 3 r e 2 n(r ′) r r 3 r dr ′ r r − e 2 n(r ) ψ l (r ) = ε l (r ) r − r′ π (4.59) denklemleri küresel simetrik olmaya zorlanınca, tüm çözümler Rn l (r )Yl m biçiminde olur; burada Yl m küresel harmonik, Rn l radyal dalga fonksiyonudur. Radyal fonksiyonun denklemi aşağıdaki gibi olur: − e 2 n(rr ′) r e 2 Z δε XC h 2 1 ∂ 2 l (l + 1) r − R + + − ε n l Rn l (r ) = 0 n l ∫ r r ′ dr ′ − 2 2 2m r ∂r r δn r r − r (4.60) Bu denklem atomun bütün elektronları için çözülür ve seviyelerin enerjileri Єnl ile gösterilir. 2. Kısmen dolu olan bütün en dış s, p, d ve f seviyeleri ele alınır. Bunlar, molekül ve katılardaki atomlar arasındaki bağlanmalara katkıda bulunan seviyelerdir. Gerçek ve pseudo dalga fonksiyonlarının biçimi gümüş için Şekil 4.2’de gösterilmiştir. Şekildeki özellikleri gösteren herhangi bir fonksiyon, gümüşünki gibi uygun bir pseudo dalga fonksiyonu üretebilir. 63 Şekil 4.2. Gümüşün 5s, 5p ve 5d seviyelerine ait “gerçek” ve pseudo dalga fonksiyonları. Taban-durumunda gümüşün 5p seviyesi tam olarak dolu değildir, fakat yinede pseudopotansiyele dahil edilebilir. 3. Son olarak orijinal Coulomb potansiyeli ( Û ) pseudopotansiyelle ( Û ps ) değiştirilip Kohn-Sham denklemleri R ps bulunacak şekilde (R değil) çözülür. Bu da doğrudan Eş. 4.60’dan elde edilir. Buna göre, radyal dalga fonksiyonlarına ait denklem aşağıdaki gibi olur: U lps (r ) = r δε xc h 2 1 ∂ 2 r Rnlps l (l + 1) e 2 n ps (r ′) r − − − ε nl ∫ r r ′ dr ′ + ps 2 2 ps 2m r Rnl ∂r δn r r − r (4.61) Başka bir deyişle, çözüm olarak istenen Rnl ‚ zorlayarak da olsa U lps (r ) ’den elde edilebilir. Gümüş için bu yolla oluşturulan potansiyeller Şekil 4.3’te gösterilmiştir. Her bir açısal momentum seviyesi için farklı pseudopotansiyeller var olabileceğinden, pseudopotansiyel, keyfi bir ψ (r ) fonksiyonuna uygulanarak, ψ , açısal momentumunun aşağıdaki gibi iki bileşenine ayrılabilir: 64 r ψ (r ) = ∑ Y (θ , φ )ψ (r ) lm lm r ψ l m (r ) = ∫ dθ dφ Yl ∗m (θ , φ )ψ (r ) (4.62) lm Sonra, Hamiltonyen’i oluşturmak üzere ψ lm (r ) , U lps (r ) ile çarpılır. Bu integrallere ihtiyaç duyulması, pseudopotansiyelin nonlocal olduğu anlamına gelir. Pseudopotansiyelin biçimi daha iyileştirmek üzere analitik sonuçlar da kullanılabilir. Hartree-Fock yaklaşımı, çok-elektronlu perdeleme olayını hesaba katmaz, dolayısı ile Fermi yüzeyi civarındaki elektronlar için doğru sonuçlar üretmez. Her bir çekirdeği çevreleyen elektronlar, Coulomb potansiyelini perdelemelidir, fakat Hartree-Fock ve ondan türeyen yaklaşımlar bu olayı tam doğru olarak vermezler. Perdelenmemiş Coulomb potansiyeli (Ze2/r)’nin Fourier dönüşümü 4πZe2/q2 dir ve perdelemenin ana etkisi q=0’daki singüleriteyi yok ederek aşağıdaki pseudopotansiyeli oluşturmaktır: U ps = 4π Z e 2 q2 +κ 2 (4.63) Buradaki қ perdeleme mesafesidir. Bir elektron bulutu yalın bir çekirdeği sardığında pseudopotansiyel için aşağıdaki eşitlik türetilebilmektedir: 1 ps 2 U (q = 0) = − ε F Ω 3 (4.64) Bu eşitlik, pseudopotansiyeller üzerinde bir tahdit (sınırlama) olarak kullanılabilir. 65 Şekil 4.3. Gümüşün 5s, 5p ve 4d seviyelerinin pseudopotansiyelleri. 4.6. Siesta Metot Siesta (Spanish Initiative for Electronic Simulations with Thousands of Atoms) katı ve moleküllerin dinamik ve elektronik yapı hesabını yapan bir ab-initio metottur [4]. Program, yerel yoğunluk (LDA-LSD) veya genelleştirilmiş gradient (GGA) yaklaşımındaki standart Kohn-Sham öz-uyumlu yoğunluk fonksiyoneli yöntemini, norm-conserving pseudopotansiyeller ve çok genel sayısal atomik orbitallerin lineer birleşimi ile kullanır. Hartree ve değiş-tokuş korelasyon potansiyelleri ve bunların matris elemanları gerçek uzayda yoğunluk ve elektron dalga fonksiyonlarından hesaplanır. Programda bir sistem için, toplam ve kısmi enerjiler, bant yapısı, durum yoğunluğu (PDOS ve DOS), atomik kuvvet, stres, yük yoğunluğu, elektrik dipol moment, Mullikan populasyonu gibi hesaplamalar yapılabilir. Aynı zamanda basınca 66 ve sıcaklığa bağlı moleküler dinamik hesaplamalar da yapılabilmektedir. Atomik konumlar, süperhücre, örgü sabitleri, atomik pozisyonlar ve ab-initio simülasyonlarının diğer şartları *.fdf (flexible data format) dosyasından okunur. Temel özellikleri aşağıda kısaca açıklanmıştır. Elektronik Hamiltonyen: Kohn-Sham denklemleri için, Hˆ = Tˆ + ∑ Vˆl yerel (r ) + ∑ Vl KB + VH (r ) + V XC (r ) l (4.65) l şeklinde ifade edilen Hamiltonyen ifadesi çözülür. Vl NA (r ) Kleinman Bylander formunda olan pseudopotansiyelin yerel kısmı, Vl KB ise yerel olmayan kısmıdır. Eş. 4.65’te yer alan Hamiltonyen ifadesi, pseudopotansiyelin yerel olmayan kısmı ayrıldıktan sonra, Hˆ = Tˆ + ∑Vˆl KB + ∑Vl NA (r ) + δV H (r ) + V xc (r ) l (4.66) l şeklinde yazılabilir. Burada Vl NA (r ) nötr atom potansiyeli, δV H (r ) ise toplam atomik yük yoğunluğu ve öz uyumlu yük yoğunluğu arasındaki farkın Hartree potansiyelidir. Eş. 4.66’da yer alan ilk iki terim olan Tˆ ve Vˆ KB ters uzayda hesaplanır. Son üç terim ise potansiyel içeren matris elementleridir. Bunlar gerçek uzay grid’inde sayısal olarak hesaplanır. Grid-cutoff, grid üzerinde temsil edilebilen düzlem dalgaların maksimum kinetik enerjileri tarafından ayarlanır. Kohn-Sham denklemleri diagonalization (standart methot) veya Order-N (lineer saçılma methodu) olmak üzere iki farklı yöntem ile çözülebilir. Pseudopotansiyel: İyonlar ve elektronlar arasındaki etkileşme Kleinman Bylander formundaki norm-conserving pseudopotansiyeller ile tanımlanır. 67 Pseudopotansiyeller, Siesta paket içerisinde yer alan Atom programı kullanılarak bileşiği oluşturan her element için oluşturulur. Program, farklı değiş-tokuş fonksiyonları, relativistik ya da relativistik olmayan durumlar için pseudopotansiyel oluşturma imkanı verir. Atom programı Troullier-Martins tipi pseudopotansiyel kullanılır [55]. Oluşturulan bir pseudopotansiyel test edildikten sonra kullanılmalıdır. Basis Set: Basis setler düzlem dalgalardan farklı olarak ortogonal değildir. Her bir atomik durum için sayısal atomik orbitaller (NAO’s) yerleştirilir. Sayısal atomik orbitaller, pseudoatom için Schrödinger denkleminin radyal kısmı çözülerek bulunur. SZ ve DZ olmak üzere iki tip orbital vardır. Basis seti program otomatik olarak üretebileceği gibi kullanıcı tarafından da oluşturulabilir. Kullanılan basit setler ne kadar iyiyse, elde edilecek sonuçlarda o kadar doğru olacaktır. XC Fonksiyonu: LDA veya GGA yaklaşımları kullanılabilir. XC authors: XC fonksiyonunun parametrizasyonu için LDA yaklaşımlarında CA (Ceperley-Alder) ve PW92 (Perdew-Wang-92); GGA yaklaşımlarında ise PBE (Perdew-Burke-Ernzerhof) ve LYP kullanılır [39,43,44,56]. Kuvvetler: Hellman-Feynman teoreminden yararlanılarak hesaplanır. Moleküler Dinamik (MD): Yapısal optimizasyonlar için farklı seçenekler kullanılabilir. Bunlar: • CG (Koordinat opitimizasyonu) • Nose (Sıcaklık kontrolü) • Parrinello Rahman (Basınç kontrolü) • Nose Parrinello Rahman (Sıcaklık ve basınç kontrolü) • Anneal (İstenilen sıcaklık ve basınca ulaşma) şeklindedir. 68 5. BANT YAPISI HESAPLAMA YÖNTEMLERİ Katıların bant yapılarını hesaplamak amacı ile çok sayıda sayısal hesaplama yöntemleri geliştirilmiştir. Bunların bazıları: • Düzlem dalga (PW) metodu • Ortogonalize düzlem dalgalar (OPW) metodu • Atomik orbitallerin lineer bileşimi (LCAO) metodu • Lineer muffin-tin orbital (LMTO) metodu • Full-potansiyel lineer genişletilmiş düzlem dalga (FLAPW) metodu • Green fonksiyonuna dayalı metodlar • Sıkı-bağ (Tight-Binding) metodu • Hubbard modeli vs. şeklindedir. Bu bölümde öncelikle katıların bant yapısı hakkında özet bilgi verilerek daha sonra bizim kullandığımız Atomik Orbitallerin Lineer Bileşimi (LCAO) metodu özetle açıklanmıştır. 5.1. Bant Yapısı Zamandan bağımsız Schrödinger Denklemini sağlayan ve periyodik olan u(k,r) fonksiyonları sadece enerjinin belirli ve kesikli değerlere sahip olması halinde mümkün olur. Bunlar k yayılma vektörüne sahip durumların izinli enerji seviyeleridir. En (k) sembolü bir enerji seviyesini belirlemek için kullanılır. Buradaki n bir tamsayı olup adına bant indisi denir ve enerjinin artış yönünde seviyeleri etiketler. Aynı bant indisine sahip tüm seviyelerin topluluğuna enerji bandı denir. Enerji bantları genellikle; k için bir yön seçilir ve enerji k’nın büyüklüğünün fonksiyonu olarak çizilir. Verilen bir yayılma vektörü için enerji seviyeleri sadece birkaç eV kadar birbirinden ayrıktır. Bu aralıklar enerji spektrumunda gap (yasak enerji aralığı) lara yol açar. 69 Fakat bitişik bantlar arasında mutlaka gap olması gerekmez. Mesela bir bandın minumum enerjisi kendisinden sonra gelen bandın maksimum enerjisinden daha düşükse gap bulunmaz. Durgun bir serbest-atomun elektronları atomik orbitalleri doldurur ve bu orbitaller kesikli enerji seviyelerini oluştururlar. Birçok atom bir araya gelirse, bunların atomik orbitalleri yarılarak atomların sayılar ile orantılı olacak şekilde moleküler orbitaller oluştururlar. Bu durumda üst üste örtüşen dalga fonksiyonu oluşur. Çok sayıdaki atom (1020 mertebesinde veya daha fazla) bir katı oluşturmak üzere bir araya geldiğinde ise orbitallerin sayısı çok çok büyük değerlere ulaşır ve bunların enerjileri arasındaki fark çok çok küçülür. Fakat bazı enerji aralıkları, atom sayısı ne olursa olsun orbitaller içermez. Bu enerji seviyeleri, ayırt edilemeyecek kadar çok olur. Bir katının enerji seviyeleri arasındaki aralık, atomik titreşimlerin (fononların) enerjileri düzeyinde olan elektronların enerjileri mertebesinde olur. Ayrıca bu aralık, uzun bir zaman sürecinde, Heisenberg ilkesi nedeni ile enerjideki belirsizlikle de kıyaslanabilir değerde olur. Bir katı, aynen bir atomun sonsuz sayıda enerji seviyelerine sahip olması gibi çok sayıda bantlara sahip olur. Bir katının elektronik bant yapısı bir takım “yasak” ve “izinli” enerji bantları ihtiva eder. Yalıtkanlarda valans bandı elektronlar tarafından tamamıyla doldurulmuş olup bunun üzerindeki iletkenlik bandı ise tamamen boştur. Her iki bant birbirinden uzun bir Eg yasak enerji aralığı ile ayrılmıştır. Fermi enerjisi (EF) yasak enerji aralığında yer alır. Yalıtkanlarda bir elektronun yakınında geçebileceği izinli bir enerji düzeyi olmadığı için elektrik iletkenliği göstermezler. Metallerde ise EF izinli bir bant içinde bulunur. Metaller için birçok izinli durum bulunduğundan elektrik iletkenliği gösterirler. Bir yarıiletkenin bant yapısı yalıtkanın bant yapısıyla aynı olmasına rağmen yasak enerji aralığı daha azdır. Bu yüzden valans bandından iletkenlik bandına elektron geçebilir. Böylece elektron iletkenlik bandında birçok izinli enerji seviyesi bulduğunda yarıiletken elektrikçe iletken olur. 70 Bilindiği gibi bant yapısı, kristal yapıları ve kristal bağlanmaları (iyonik, kovalent, metalik vs.) ile fiziksel özellikler arasında bir ilişki kurar. Ayrıntılı olarak hesaplanan bir bant yapısı, aşağıdaki fiziksel özelliklerle doğrudan ilişkilidir: • Elektronik iletkenlik • Optik özellikler (renkler dahil) • Elektronik özelliklerden kaynaklanan yapısal distorsiyonlar (bozulmalar) • Mekanik ve manyetik özellikler • Katalitik aktiviflik (catalytic activity) vs. 5.2. Atomik Orbitallerin Lineer Bileşimi (LCAO) Metodu Tüm hesaplamalarımızda kullandığımız Siesta paket programı da atomik orbitallerin lineer bileşimi yöntemini kullanır. Burada LCAO yönteminin fiziksel temeli özet olarak verilecektir. Yöntemin ayrıntıları, programın yazarları tarafından çeşitli makale, seminer ve “Uluslararası Yaz Okulu” kurslarında verilmiştir [4]. Burada atomların bir örgü üzerinde uygun bir şekilde yerleştirildiği ve bunların pseudopotansiyellerinin bilindiğini varsayılır. Bundan sonraki iş, uygun “basis” fonksiyonları seçerek Schrödinger denkleminin ilgili çözümünü bulmak olarak görülür. Tarihsel olarak, Schrödinger denkleminin gerçekçi çözümlerini elde etmek için kullanılan metodlardan biri, yalıtılmış atomların özfonksiyonlarını “basis” fonksiyonları olarak kullandığından atomik orbitallerin lineer kombinasyonu (LCAO) adı verilmiştir. Hesaplamalar, Winnier fonksiyonlarında yapılanlara benzer, fakat onlardan daha pratiktir. Atomlar birbirinden epeyce ayrıkken bunların elektronları birbiri ile zayıfca etkileşirler ve olaya alat (r ) atomik orbitalleri ile katılırlar; bu orbitallere, Uat pseudopotansiyellerin özfonksiyonları olarak bakılır. Atomlar katıyı oluşturduğunda 71 bile, bu atomların civarında onların dalga fonksiyonları hemen hemen değişmez ve Şekil 4.3’tekine benzer. Bu fikri uygulanabilir bir plana dönüştürmek için Schrödinger denklemi varyasyonel ilkeden türetilebilir ve bütün enerji seviyeleri Hamiltonyen’in beklenen değerinin ekstremumları olarak elde edilebilir. Atomik orbital yaklaşımının lineer kombinasyonu yaklaşımı, ψk(r)’yi aşağıdaki gibi seçme imkanı verir: r ψ kr (r ) = 1 N ∑b e r R. l r r ik . R l r r alat r − R ( ) (5.1) buradaki bl ’ler bilinmeyen katsayılar, alat ’ler atomik dalga fonksiyonlarıdır. Eş. 5.1’deki dalga fonksiyonu, Bloch teoremini otomatik olarak sağlayan bir fonksiyon üretir. bl ler, ψ Ĥ − ε ψ (5.2) eşitliğini maksimize edecek şekilde seçilir. Genel süreçte, Eş. 5.1, Eş. 5.2’de yerine konur ve bl katsayılarına göre türevlerin sıfır olması istenir. Böylece bilinmeyenleri bl ler olan çok sayıda denklem elde edilir. Mesela 5 tane atomik dalga fonksiyonu ile çalışılıyorsa, 5 tane bl bilinmeyen ve 5 tane çözülmesi gereken denklem olacaktır. Bu r da 5 × 5 tane özdeğer probleminin varlığını ve her k değeri için 5 tane çözüme sahip olunduğu anlamına gelir; bunlar da 5 tane banda karşılık gelir. Bir tek b, bir tek atomik orbital ( a at )’in varlığı farzedilerek s orbitali için, Eş. 5.2’yi hesaplamak üzere aşağıdaki ifade yazılabilir: ψ ε ψ =ε ∑∫ r r R R′ = b 2 ε 1 + r r r r s r r r e ik .(R − R′ ) 2 dr a at r − R a at r − R ′ b N ( r r ) ( ∑ αeik .δ δ ) (5.3) (5.4) 72 buradaki α, r r (r ) r α = ∫ dr a at (r ) a at r + δ (5.5) dir. Buradaki atomik dalga fonksiyonları normalize olmasına rağmen ortogonal (dik) değildir. Bundan sonraki iş, Hamiltonyen’de Hamiltonyen’in görülen potansiyel matris elemanlarını enerji (U), hesaplamaktır. katıdaki atomların pseudopotansiyellerinin toplamı olur. Herhangi bir R örgü noktası civarındaki potansiyel, öteki örgü noktalarındaki pseudopotansiyellerden (Uat ) gelen katkıları içerir. Bu durumda Hamiltonyen için aşağıdaki yazılabilir: r ψ Hˆ ψ = ∑ r r ∫ R R′ = = ∑∫ r r R R′ ∑ r r ε R R′ ∫ ( ) r dr ∑ r r R R′ ( ) r at r r h 2 2 at r ′ a r − R ′ ikr.(Rr − Rr ′ ) − ∇ + U r − R r r 2m e r −R b2 N r r + U (rr ) − U at rr − R a at rr − R ′ ( ( ) [ r dr ∫ + r dr a at r r r at r r h 2 2 r at r r e ik .(R − R′ ) 2 ∇ + U (r ) a r − R ′ dr a r − R − b N 2m at ( ) )] ( ( (5.6) ) (5.7) ) r r r r a at r − R a at r − R ′ ikr.(Rr − Rr ′ ) 2 e b N ( ) ( )[ ) )] ( r r e ( r r r r r a at r − R U (r ) − U at r − R ′ a at r − R ′ ( ( r r r ik . R − R ′ ) N ) (5.8) b2 73 R ve R′ en-yakın komşular olarak alınıp, Eş. 5.8’deki overlap integral bırakılarak, Eş. 5.4’ü Eş. 5.8’den çıkartıp b ye göre variasyon sıfıra eşitlenirse aşağıdaki denklemler elde edilebilir: ε 1 + r r ∑ α e ik .δ + U + (t − α ε at ) ∑ e ik .δ r r ∑ α e ik .δ = ε at δ r r δ (5.9) δ burada, U = ε at + [ ] r r r r dr a at (r ) U (r ) − U at (r ) a at (r ) ∫ (5.10) ve, t = α ε at + ∫ [ ] r r r r dr a at (r ) U (r ) − U at (r ) a at (r + δ ) (5.11) bir takım düzenlemelerden sonra enerji için nihai olarak şu ifade elde edilebilir: r r ε = U + t ∑ e ik .δ (5.12) δ Buradaki U parametresi, elektronu bir atomik konuma yerleştirmek için gerekli olan enerji anlamına gelir, t ise elektronu bir konumdan komşu bir konuma getirmek için gerekli enerjidir. 5.3. Durumlar Yoğunluğu (DOS) r Bir kristal yapıda, birinci Brillouin bölgesinde seçilen k dalga vektörleri içinde frekans değerlerinden ne kadar bulunduğunu durumlar yoğunluğu eğrisi (DOS) gösterir. Durumlar yoğunluğu, 74 g (ω ) = 1 n d ∆ω ∑ δ ∆ω (ω − ω (k , j )) kj (5.13) eşitliğinden elde edilir. Burada, 1 , δ ∆ω ( x ) = 0 , − ∆ω ∆ω <x≤ ise 2 2 farklı durumlarda (5.14) şeklindedir. ω (k, j ) , k dalga vektörleri için fonon frekansları, j fonon modu, d dinamik matrisin boyutu, n ise dalga vektörlerinin sayısıdır. Toplama işlemi tüm k dalga vektörleri üzerinden yapılır. Hesaplamalar sonunda frekans farkının sabit kaldığı noktalarda pikler oluşur. Oluşan bu pikler hesaplanan bütün frekans değerlerinin yoğunluklarını gösterir. birinci Brillouin bölgesindeki durumlar 75 6. FONON DİNAMİĞİ VE DİSPERSİYON EĞRİLERİ Katıların dinamik ve termodinamik özellikleri örgü titreşimlerine bağlıdır. Örgü titreşimleri, kristallerin içinde yayılan esnek dalgalardır. Kuantize olmuş esnek dalgalara fonon denir. Elektromanyetik titreşimlerin kuantum birimi fotonlarsa, bir örgüdeki atomik titreşimlerin kuantum birimi de fononlardır. Fononlar bir kristaldeki termal titreşimleri termal (ısıl) olarak uyarırlar. Bir örgü dalgasının enerjisi hω ile ifade edilir. Fononların enerjileri hω katları şeklinde değişir. Fononlar BoseEinstein istatistiğine uyan parçacıklardır. Bu nedenle aynı enerji seviyesinde sonsuz sayıda fonon bulunabilir. Fononların karakteristiklerini bilmek kristalin belli bir sıcaklıkta termodinamik, mekanik, dinamik gibi özelliklerini tanımlamak için gereklidir. Örgü dinamiğinin temel problemi kristaldeki titreşiminin normal modlarını r bulmaktır. Diğer bir ifadeyle örgü dinamiği fonon enerjilerini veya w frekanslarını k r dalga vektörlerinin bir fonksiyonu olarak hesaplar. w ve k arasındaki bağıntıya dispersiyon (dağınım) bağıntısı denir. Örgü dinamiği dispersiyon bağıntısını iki farklı yolla bulur. Bunlardan birincisi kuantum-mekaniksel yaklaşım diğeri ise yarı-klasik yaklaşımdır [54]. Fonon frekanslarını elde etmek için kuantum mekaniksel yaklaşımda en yaygın olarak “lineer respons”, sonlu farklar (finite differences) ve Direct metodu kullanılmaktadır. Bu çalışmada fonon frekansları, Siesta Paket programının bir “arayüz” programı olan VİBRA’da kullanılan “Sonlu farklar” yöntemi yardımı ile hesaplanmıştır. 6.1. Vibra Paketi Vibra paketi atomik sistemlerin modlarını ve fonon frekanslarını hesaplamak için programlar içerir. Pakette iki adet program bulunur. • FCBUILD: Dinamik matrisi hesaplamak için supercell oluşturur. 76 • VIBRATOR: Hesaplanan kuvvet sabitlerini okuyarak fonon frekanslarını oluşturur. Bir sistemin fonon frekanslarını hesaplamak için bazı adımları yapmak zorunludur. • İlk olarak gerçek uzayda kuvvet sabitleri matrisini hesaplamak için bir supercell’in oluşturulması gerekmektedir. Bu FCBUILD ile yapılır. • Supercell’in oluşturulmasından sonra kuvvet sabitlerinin hesaplanması gerekmektedir. Bu SIESTA paketi ile yapılır. SIESTA tarafından hesaplanan kuvvet sabitleri dosyası (SystemLabel.FC) ile VIBRA kullanarak fonon frekansları hesaplanır. Programın Tanımlanması: FCBUILD: Kuvvet sabitleri matrisini hesaplamak için programdaki (SIESTA) kuvvet ve toplam enerjilere uygun supercell’in koordinatlarını hesaplar. Program, düşünülen duruma uygun (örgü sabiti, örgü vektörü, atomik koordinatlar gibi) sistem için birim hücredeki bilgileri okur ve kullanıcı tarafından tanımlanan boyutlar ile supercell hazırlar. FCBUILD, FDF formatında bir dosya üretir ve bu dosya SIESTA tarafından okunur. VIBRATOR: FCBUILD tarafından oluşturulan supercell bilgisini ve SIESTA programı tarafından oluşturulan kuvvet sabitleri matrisini okur. Bu bilgiler ile vibrator, fonon spektrumlarını ve frekanslarını oluşturur. İNPUT DOSYASI: Dosya aşağıda verilen satırlardan oluşmak zorundadır. SystemName SystemLabel NumberOfAtoms LatticeConstant LatticeParameters (yapı kübik ise gerek yok) LatticeVectors 77 AtomicCoordinatesFormat AtomicCoordinatesAndAtomicSpecies SuperCell_1 SuperCell_2 SuperCell_3 AtomicDispl BandLineScale BandLines Eigenvectors: true or false eğer false ise sadece eigenvalues’leri hesaplar. Kuvvet Sabitleri Matrisi: Bu dosya VIBRATOR programı için gereklidir. SIESTA programı tarafından oluşturulur ve kuvvet sabitleri matrisini içerir. SystemLabel.FC şeklinde etiketlenir. Programların Çalıştırılması: si54 adlı bir sistem dosyamız var olsun. İlk olarak FCBUILD programı çalıştırılmalıdır. $ fcbuild < si54.fdf Bu çalışma sonucunda FC.fdf dosyası oluşur. Bu dosya siesta için input dosyası oluşturmada kullanılır. Bu komut çalıştırılmadan önce mevcut olan FC.fdf dosyası silinmelidir. İkinci aşamada, $ siesta < si54-siesta.fdf komutu çalıştırılır. Bunun sonucunda si54.FC dosyası oluşur. Bu dosya içerisine %include FC.fdf satırı ile FC.fdf dosyası eklenir. Son olarak, $virator < si54.fdf komutu çalıştırılır. Bu çalışma sırasında program siesta tarafından yazılan si54.FC dosyasındaki bilgileri okur ve si54.bands dosyasını oluşturur. Bu dosya siesta/util 78 altındaki gnubands.f dosyası ile düzenlendikten sonra gnuplot gibi herhangi bir grafik programı ile sonuçlar çizilir. Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar : • Siestanın kullandığı fdf dosyası ile vibrator’ün kullandığı fdf dosyası arasında uyumsuzluk olmaması gerekmektedir. Örneğin supercell’ler birbiri ile uyumlu olmalıdır. Eğer bir uyumsuzluk var ise hata verir. • Önce sadece unitcell içeren bir fdf dosyası yazıp bunu fcbuild programından geçirdikten sonra elde edilecek olan FC.fdf dosyası, siesta için kullanılan fdf dosyasının içine dahil edilip, siestada hesaplamalar yapıldıktan sonra, yine ilk hazırlanan fdf dosyası vibrator programı ile beraber kullanılmalıdır. • si54.fdf fcbuild ve vibrator için input olurken, si54-siesta.fdf dosyası siesta için input olmaktadır. Aynı zamanda si54-siesta.fdf içinde de FC.fdf dosyası dahil edilmektedir. • Genellikle 1x1x1 şeklindeki bir supercell fonon dispersiyon eğrilerinin çizimi için yeterli olmaktadır. 6.2. Örgü Dinamiği ve Kuvvet Sabitleri Birim hücresinde n atom bulunan, N tane hücrenin üç boyutlu bir kristali oluşturduğu göz önüne alınırsa, kristal içindeki i. atomun konumu, r r r R L ,i = R L + τ i (6.1) i = 1,2,..., n r r olarak verilir. Örgü vektörü RL , {al } baz vektörleri cinsinden, r r r r RL = n1a1 + n2 a 2 + n3 a 3 L ≡ {n1 , n 2 ,n3 } (6.2) şeklinde ifade edilebilir. Burada nl ’ler tamsayı ve birim hücre içindeki i. atomun konumu ise, 79 r r r r τ i = x1i a1 + x 2i a 2 + x3i a3 (6.3) 0 ≤ xli < 1 dir. Harmonik yaklaşımda, denge konumundan itibaren olan küçük yer değiştirmeler hesaba katılır. Bu yüzden kristalin toplam etkin potansiyel enerjisi, yer değiştirmelerin bir fonksiyonu olarak yazılabilir. Yer değiştirme; r r r r R L ,i = R L ,i + u i R L ( ) (6.4) şeklinde verilir. Kristalin toplam etkin potansiyel enerjisi Taylor serisine açılıp 2. dereceye kadar olan terimler dikkate alınırsa, ε = ε0 + r r r r r r ∑ u (R ).C (R , R ).u (R ) + σ (u ) 1 ∑ 2 L,L' i i, j L L1' L j 3 L' (6.5) i,j r r elde edilir. Burada Cαi,βj RL , RL' katsayılarına atomlar arası kuvvet sabitleri denir ve, ( ( ) ∂ 2ε r r Cαi,βj R L , R ' = L ) ∂uαi ( ) r r RL ∂u βj R 1 ( ) L (6.6) 0 eşitliği ile verilir. Eş. 6.6’daki ikinci türevler denge konumunda hesaplanır. Eş. 6.5’in r r ∂uαi R ’ye göre türevi, Ri konumundaki bir atomun üzerine etkiyen kuvvete eşittir; () r r r r r ∂ε Fi R = − = − ∑ Ci,j R, R ı .u j R ı + σ u 2 . r Rı , j ∂ui R () () ( ) ( ) ( ) (6.7) Eş. 6.6 ile verilen atomik kuvvet sabitleri bağımsız nicelikler olmadığı gibi, kristalin simetri özelliklerinden dolayı birbirleriyle ilişki içindedir. Özellikle kristalin öteleme r r simetrisine sahip olması nedeniyle kuvvet sabitleri sadece R − R ı farkına bağlıdır. Bu ilişki, 80 r rı ∑ C (R − R ) = 0 (6.8) i, j Rı , j şeklinde verilir. Son eşitlik kristalin öteleme simetrisi altında potansiyel enerjisinin değişmeyeceğini ifade eder. Eş. 6.7’ye göre klasik hareket denklemi, r r r r M i u&& R = − ∑ C i , j R − R ı .u j R ı () ( ) ( ) (6.9) Rı , j şeklindedir. Eş. 6.9’un çözümü, r ui R = () 1 r r ui e iq. R−iωt (6.10) Mi r formunda yazılabilir ve q ’nun izinli değerleri Born-Von Karman periyodik sınır şartlarına göre seçilir. Eş. 6.9’da, Eş. 6.10 kullanılırsa, ~ r ω 2ui = − ∑ Di , j (q ).u j (6.11) Rı , j sonucu elde edilir. Burada farklı bir Fourier transformu tanımlanabilir: r −iqr.Rr C R ∑ i, j e () 1 ~ r Di , j (q ) = MiM j (6.12) R ~ r 3n X 3n boyutunda olan Di , j (q ) matrisine, kristalin dinamik matrisi denir. Bu matris aynı zamanda, ( ) (6.13) r ~ ~ r* Di , j (− q ) = Di , j (q ) (6.14) ~ r ~ r* Di , j (q ) = Di , j (q ) T 81 hermitik özellik gösterir [57]. r Eş. 6.11’in özdeğer problemi Brillouin bölgesinde herbir q noktasındaki ω 2 için, 3n r r çözüme sahiptir ve ω m2 (q ) ile gösterilir. Burada m=1,2,…,n’dir ve ω 2 (q ) r fonksiyonunun dalları olarak ifade edilir. ω = ω m (q ) eşitliği dağılım (dispersiyon) bağıntısı olarak bilinir. ~ r Di , j (q ) matrisinin hermitik olması nedeniyle u im,qr , özvektörleri ortanormallik ve kapalılık bağıntılarını, ∑ (u ) .u m * r i ,q mı r i ,q = δ mmı i ∑ (uα ) .uα * m r i,q m ı r j ,q = δ ijδαα ı (6.15) m sağlayacak olanlardan seçilirler. 6.3. Hellmann-Feynman Kuvvetleri Toplam enerjinin iyonik pozisyonlara göre birinci türevi, seçilen pozisyonlardaki iyonlar üzerine etki eden kuvveti verir. Bu durumda bir i iyonu üzerindeki kuvvet, Fi = ∂E tot ∂Ri (6.16) şeklinde ifade edilir. Eşitlikte yer alan Ri konumu gösterir. Hamiltonyen ifadesi kullanılarak Eş. 6.16, Fi = ∂E iyon ∂ <ΨH Ψ>+ ∂Ri ∂Ri (6.17) 82 şeklinde ifade edilebilir. Burada, Eiyon iyonlar arasındaki etkileşim enerjisidir. Ψ ise, etkileşmeyen elektronların normalize olmuş dalga fonksiyonlarıdır. Eğer Ψ, H’nin bir özfonksiyonu ise Hellmann-Feynman teoremi, ∂ ∂H <ΨH Ψ> = <Ψ Ψ> ∂Ri ∂Ri (6.18) şeklinde ifade edilir. Eş. 6.16’yı bu eşitliğe uygularsak, Fi = < Ψ ∂E iyon ∂H Ψ>+ ∂Ri ∂Ri (6.19) eşitliği elde edilir. Elektron dağılımı yeteri kadar durgun hale getirilirse, orbitaller özfonksiyonlara yaklaşır ve iyonlar üzerindeki kuvvetler etkili bir biçimde hesaplanabilir. 83 7. BULGULAR VE TARTIŞMA Bu tez çalışmasında, TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin bazı yapısal, elektronik ve elastik özellikleri yoğunluk fonksiyonel teorisindeki (DFT) ab-initio metodu ile incelendi. Hesaplamalarda ab initio kod olarak SIESTA, yaklaşım olarak LDA kullanıldı. Pseudopotansiyeller için de Troullier-Martin’s norm-conserving pseudopotansiyeli kullanıldı. Pseudopotansiyel üretirken elektron dağılımı Ti: 4s23d2, C: 2s22p2, N: 2s22p3, O: 2s22p4 şeklinde alındı. Optimizasyon esnasında bileşiklerin mesh-cut off değeri 200 Ry alındı. TiC için kgrid 10 Ang, Eshift 300 meV; TiN için kgrid 12 Ang, Eshift 300 meV; TiO için kgrid 12, Eshift 160 meV uygun görüldü. 7.1. Yapısal Özellikler Çalışmada TiC, TiN ve TiO için NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapı incelendi. 7.1.1. Örgü sabiti, bulk modülü, bulk modülünün türevi ve kohesif enerjilerinin hesaplanması Bileşiklerin denge durumundaki örgü sabitlerini bulmak için, kristallerin toplam enerjileri farklı örgü sabitlerinde hesaplandı. Daha sonra bu enerji değerleri Murnaghan denklemine [11] fit edilerek, NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için örgü sabiti a0 (Å), bulk modülü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) hesaplandı. Hesaplanan değerler TiC için Çizelge 7.1’de, TiN için Çizelge 7.2’de ve TiO için Çizelge 7.3’te diğer teorik ve deneysel çalışmalarla birlikte sunuldu. Tartışma kısmında %Hata, % Hata = Deney − Teori × 100 Deney (7.1) eşitliği ile hesaplandı. Ve, TiC ve TiN bileşiklerinin NaCl (B1) yapısı ile TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapısı için enerji-hacim eğrileri grafikleri Şekil 7.1’de verildi. 84 Çizelge 7.1. TiC bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar Madde Referans a0 (Å) B (GPa) B′ Ecoh (eV/atom) Bu çalışma 4,2245 259,815 3,699 9,562 270,000a − − − − 3,595 6,926 4,3100c TiC (B1) Teori 4,3280e Deneysel TiC (B2) a 4,3320d Bu çalışma 3,4268a 240,000a 4,3281d 230,000b 2,6327 801,644 [58], b [59], c [60], d [61], e [62] TiC için hesaplanan örgü sabiti 4,2245 Å’dır. Literatürde deneysel örgü sabiti 3,4268 ve 4,3281 Å değerlerindedir [58,61]. Hesaplanan örgü sabiti deneysel değerler arasında yer aldığı görülmektedir. Bulk modülü ise deneysel değerlerden Eş. 7.1 kullanılarak yaklaşık %7,9-12,6 büyük çıktı. Bu sonuç LDA çalışmalarında beklenen bir sonuçtur. TiC için teorik olarak ilk defa bu çalışmada kohesif enerji hesaplandı. Kohesif enerji hesabı için Eş. 3.63 kullanıldı. Elde edilen sonuç Çizelge 7.1’de verildi. 85 Çizelge 7.2. TiN bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar Madde Referans a0 (Å) B (GPa) B′ Ecoh (eV/atom) Bu çalışma 4,204 314,175 4,440 10,987 4,180g 286,000g 4,242d 310,000b − − − − 3,250 8,678 Teori TiN (B1) 4,235e Deneysel f 4,240 4,328c TiN (B2) a Bu çalışma 2,562 288,000a 320,000b 1005,000 [59], b [58], c [60], d [62], e [63], f [1], g [64] TiN için hesaplanan örgü sabiti 4,204 Å’dır. Literatürde deneysel örgü sabiti 4,235, 4,240 ve 4,328 Å değerlerindedir [1,60,63]. Hesaplanan örgü sabiti deneysel değerlerden Eş. 7.1 kullanılarak yaklaşık %0,7-0,8-2,8 küçük çıktı. TiN için hesaplanan bulk modülü 314,175 GPa dır. Literatürde deneysel bulk modülü 288 ve 320 GPa değerlerindedir [58,59]. Hesaplanan bulk modülü literatürdeki deneysel değerlerin arasında yer almaktadır. TiN için teorik olarak ilk defa bu çalışmada kohesif enerji hesaplandı. Kohesif enerji hesabı için Eş. 3.63 kullanıldı. Elde edilen sonuç Çizelge 7.2’de verildi. 86 Çizelge 7.3. TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için hesaplanan örgü sabiti a0 (Å), bulk modulü B (GPa), bulk modülünün basınca göre birinci türevi (B′) ve kohesif enerji Ecoh (eV/atom) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar Madde Referans a0 (Å) B (GPa) B′ Ecoh (eV/atom) Bu çalışma 4,1138 249,820 3,880 19,285 − − 4,1000c TiO (B1) Teori d 4,1770 4,2680b TiO (B2) a 280,000b 356,000a Deneysel 4,1170c 270,000b − − Bu çalışma 2,5296 240,195 3,539 19,069 [59], b [58], c [60], d [62] TiO için hesaplanan örgü sabiti 4,1263 Å’dır. Literatürde deneysel örgü sabiti 4,1170 Å değerindedir [60]. Hesaplanan örgü sabiti deneysel değerden Eş. 7.1 kullanılarak yaklaşık %0,07 küçük çıktı. Bulk modülü ise deneysel değerden Eş. 7.1 kullanılarak yaklaşık %7,47 küçük çıktı. Bu sonuç LDA çalışmalarında beklenen bir sonuçtur. TiO için teorik olarak ilk defa bu çalışmada kohesif enerji hesaplandı. Kohesif enerji hesabı için Eş. 3.63 kullanıldı. Elde edilen sonuç Çizelge 7.3’te verildi. 87 -9,24 Enerji(H) -9,26 TiC -9,28 B1 -9,3 -9,32 -9,34 60 110 160 210 3 Hacim(Bohr^3) Hacim (Bohr ) (a) -13,57 Enerji(H) -13,59 TiN B1 -13,61 -13,63 -13,65 -13,67 50 100 150 200 Hacim(Bohr^3) Hacim (Bohr3) Enerji (H) (b) 3 Hacim (Bohr ) (c) Şekil 7.1. TiC ve TiN bileşiklerinin NaCl (B1) yapısı ile TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapısı için enerji-hacim eğrileri. (a) TiC (b) TiN (c) TiO 88 7.1.2. Faz geçişi basıncının hesaplanması TiN ve TiO bileşiğinin NaCl (B1) ve CsCl (B2) yapıları için elde edilen entalpi basınç eğrileri Şekil 7.2’de verildi. Her iki eğrinin (B1 ve B2) kesim noktası bize faz geçiş basıncını verir. Ayrıntılı bilgi Bölüm 3.9’da verildi. TiN ve TiO bileşikleri için NaCl yapıdan CsCl yapıya geçiş basıncı 21,4 GPa ve 63,4 GPa bulundu. Literatürde 270 GPa ve 80 GPa olarak verilmiştir [58]. Entalpi (kj/mol) -6,6 TiN B1 -6,7 Pt=21,4 GPa ↓ -6,8 B2 -6,9 0 10 20 30 40 50 60 Basınç (GPa) (a) Entalpi (kj/mol) TiO B1 B2 Basınç (GPa) (b) Şekil 7.2. TiN ve TiO bileşiği için entalpi-basınç eğrileri. (a) TiN (b) TiO 89 7.2. Elektronik Özellikler 7.2.1. Bant yapıları ve durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri Çalışılan bileşikler için denge konumunda hesaplanan örgü sabitleri kullanılarak yüksek simetri yönlerine karşılık gelen elektronik bant yapıları elde edildi. Çizilen bant yapıları ve durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri Şekil 7.3’te verildi. Bileşiklerin iletkenlik bandının minimumu ile valans bandının maksimumu çakıştığı dolayısıyla enerji bant aralığının olmadığı görülmüştür. Buradan çalışılan bileşiklerin metalik karakterde olduğu gözlenmiştir. TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin NaCl (B1) yapı için hesaplanan yüksek simetri noktalarındaki enerji değerleri (eV) Çizelge 7.4’te verilmiştir. Bant grafiğinde, enerji değerlerinin yoğun bir şekilde süreklilik gösterdiği bantlarda durumlar yoğunluğu (DOS) eğrilerinin keskin ve oldukça büyük pikler meydana getirdiği görülmektedir. 90 (a) (b) (c) Şekil 7.3. TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin NaCl (B1) yapıda hesaplanan bant yapıları ve durumlar yoğunluğu (DOS) eğrileri. (a) TiC (b) TiN (c) TiO 91 Çizelge 7.4. TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin NaCl (B1) yapı için hesaplanan yüksek simetri noktalarındaki enerji değerleri (eV) Madde Γ1v Γ15v Γ1e Γ15e L1v L1v L3v L1e L3e X1v X3v X5v X1e X3e TiC -13,01 1,36 1,98 12,22 -9,02 -6,45 -3,45 8,97 10,52 -10,46 -2,04 0,23 2,50 13,04 TiN -18,94 -2,51 0,24 7,91 -15,47 -10,05 -7,04 7,24 8,91 -17,08 -6,74 -3,32 4,87 13,93 TiO -22,63 -5,56 2,21 23,12 -21,03 -10,35 -8,13 5,95 19,35 -21,63 -8,27 -6,34 16,79 10,46 92 7.3. Dinamiksel Özellikler TiC bileşiğinin NaCl (B1) yapısı için Siesta paket içerisinde yer alan Vibra programı kullanılarak fonon dispersiyon eğrisi elde edildi. 7.3.1. Fonon dispersiyon eğrileri TiC bileşiği için yüksek simetri noktalarına karşılık gelen fonon dispersiyon eğrisi Şekil 7.4’te gösterilmiştir. TiC için yüksek simetri yönlerindeki bazı fonon −1 Fonon Frekansları(cm (cm Fonon Frekansları )-1) frekansları Çizelge 7.5’te verilmiştir. 800 TiC 600 400 200 0 -200 Γ X Γ L X W L Şekil 7.4. TiC bileşiği için hesaplanan fonon dispersiyon eğrisi Şekil 7.4’te açık bir şekilde görüldüğü üzere, bileşiği oluşturan atomların kütle oranının mTi/mC=3,98 olmasından dolayı optik ve akustik modlar arasında boş bir bölge oluşmuştur. Ayrıca boyuna ve enine optik dallar X simetri noktasında birbirinden ayrılmış, Γ simetri noktasında ise Born etkin yükler ve dielektrik özellikler hesaba katılmadığından üst üste gelmişlerdir. Çizelge 7.5. TiC bileşiği için fonon frekanslarının Γ, X ve L’de yüksek simetri noktaları Madde TO(Γ) LO(Γ) TA(X) LA(X) TO(X) LO(X) TA(L) LA(L) TO(L) LO(L) TiC 536,36 537,68 302,41 382,01 506,44 572,03 260,00 463,51 577,41 718,22 93 7.4. Mekaniksel Özellikler Katıların elastik sabitleri, kristalin mekaniksel ve dinamiksel davranışları arasında bağlantı kurar. Ayrıca katıdaki doğal kuvvetler malzemenin sertlik ve kararlılığı hakkında önemli bilgiler verir. Elastik sabitlerinin teorik ve deneysel değerlerinin karşılaştırılması, kullanılan potansiyelin güvenirliğinin testi için önemlidir. Bu yüzden hesaplanan elastik sabitlerinin doğruluğu mevcut metodun doğruluğu için de bir ölçüttür. Materyalin, bilinen kristal yapılarından ve ab-initio toplam enerji değerlerinden yararlanarak elastik sabitlerini hesaplamak için kullanılan popüler iki yöntem vardır. Bunlardan ilki, kristalin birim hücrenin hacmini koruyacak şekilde belirli ve küçük bir deformasyon uygulamak, diğeri de elastik sabitlerini, zor-zorlanma (Hooke Yasası) ilişkisinin orantı katsayısı olarak almaktır. Bu çalışmada birinci yöntem kullanılmıştır. Birim hücrenin hacmini koruyacak şekilde seçilen kübik ve tetragonal strain matrislerine çok küçük deformasyonlar uygulayarak elastik sabitleri hesaplanmıştır. Yöntemin ayrıntıları Bölüm 3.2’de verilmiştir. Elastik modülleri (elastik sabiti, bulk modülü, vs.) toplam enerjinin strainlerine göre ikinci türevi olduğundan bu yöntem oldukça doğru sonuçlar vermektedir. 7.4.1. Elastik sabitler Kübik kristallerde elastik sabitler için mekanik kararlılık koşulları: C11-C12>0, C11>0, C44>0, ve C11+2C12>0 ve C12<B<C44 olarak bilinir. Çizelge 7.6’da verilen elastik sabitler bu denge koşullarına uymaktadır. TiC, TiN ve TiO için hesaplanan elastik sabitleri değerleri Çizelge 7.7’de ilgili teorik ve deneysel çalışmalar ile karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Bizim hesapladığımız elastik sabitler de bu denge koşuluna uymaktadır. 94 Çizelge 7.6. Elastik sabitleri hesaplamak için kullanılan strain matrisleri C11-C12 δ=0.01 0 0.505 0.490148024 δ=0.02 0 0.510 0.48058439 δ=0.03 0 0.515 0.471297954 δ=0.04 0 0.520 0.462278106 δ=0.05 0 0.525 0.453514739 δ=0.06 0 0.530 0.444998220 δ=0.07 0 0.535 0.436719364 δ=0.08 0 0.540 0.428669400 δ=0.09 0 0.545 0.420840000 δ=0.1 0 0.550 0.413000000 C44 0.505 0.505 0 0.505 0.490148024 0 0.510 0.510 0 0.510 0.48058439 0 0.515 0.515 0 0.515 0.471297954 0 0.520 0.520 0 0.520 0.462278106 0 0.525 0.525 0 0.525 0.453514739 0 0.530 0.530 0 0.530 0.444998220 0 0.535 0.535 0 0.535 0.436719364 0 0.540 0.540 0 0.540 0.428669400 0 0.545 0.545 0 0.545 0.420840000 0 0.550 0.550 0 0.550 0.413000000 0 δ=0.01 0.005 0.5025 0.5025 δ=0.02 0.01 0.505 0.505 δ=0.03 0.015 0.5075 0.5075 δ=0.04 0.020 0.510 0.510 δ=0.05 0.025 0.5125 0.5125 δ=0.06 0.030 0.5150 0.5150 δ=0.07 0.035 0.5175 0.5175 δ=0.08 0.040 0.5200 0.5200 δ=0.09 0.045 0.5225 0.5225 δ=0.1 0.050 0.5250 0.5250 0.5025 0.005 0.5025 0.5025 0.5025 0.005 0.505 0.01 0.505 0.505 0.505 0.01 0.5075 0.015 0.5075 0.5075 0.5075 0.015 0.510 0.020 0.510 0.510 0.510 0.020 0.5125 0.025 0.5125 0.5125 0.5125 0.025 0.5150 0.030 0.5150 0.5150 0.5150 0.030 0.5175 0.035 0.5175 0.5175 0.5175 0.035 0.5200 0.040 0.5200 0.5200 0.5200 0.040 0.5225 0.045 0.5225 0.5225 0.5225 0.045 0.5250 0.050 0.5250 0.5250 0.5250 0.050 95 Çizelge 7.7. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan elastik sabitler (GPa) ile diğer teorik ve deneysel çalışmalar Madde TiC TiN TiO a C11 (GPa) C12 (GPa) C44 (GPa) Bu çalışma 667 361 147 Teoria 606 106 230 Deneysela 513 106 178 Bu çalışma 594 143 342 Teoria 735 093 250 Deneyselb 625 165 163 Bu çalışma 732 370 141 Teoria 693 73 130 Referans [58], b [65] TiC için C11 deneysel değerden %30 daha yüksektir. TiN için C11 deneysel değerden %4,96 düşük çıkmıştır. TiO için deneysel çalışma olmadığı için sonuçlar teorik çalışmalar ile karşılaştırılmış ve TiO için C11 teorik değerden %5,62 yüksek çıkmıştır. TiC için C12 deneysel değerden yüksek, C44 ise düşük çıkmıştır. TiN için C12 deneysel değerden düşük, C44 ise yüksek çıkmıştır. TiO için C12 ve C44 teorik değerlerden yüksek çıkmıştır. 7.4.2. Elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınçla değişimi Madde içerisinde esnek dalgaların yayılmasında basınç etkisinin araştırılması, atomlar arası kuvvetlerin, mekanik kararlılığın, faz geçiş mekanizması ve malzeme mukavemeti gibi birçok özelliğin anlaşılmasında önemli olmaktadır. Buna karşın, günümüzde katıların yüksek basınç altında elastik davranışlara ait deneysel veriler oldukça sınırlı ve yetersiz kalmaktadır. Ultrasonik ölçümler genellikle birkaç GPa 96 kadar yapılabilmektedir. Son yıllarda “Diamond anvil-cell” ve “Brillouin spektroskopisi” deneyleri ile çok daha yüksek (25 GPa ve üzeri) basınç altında esneklik özellikleri incelenebilmektedir. Özellikle deneysel değerlerin bulunmadığı veya karşılaştırılması gerektiği durumlarda güvenilir yöntemler ile elde edilen teorik sonuçlar oldukça önemli olmaktadır. Bu nedenle TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınç altında değişimi incelendi. Hesaplanan değerler Çizelge 7.8, Çizelge 7.9 ve Çizelge 7.10’da verilmiştir. Elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınç altında değişimi TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Şekil 7.5’te gösterildi. 97 Çizelge 7.8. TiC bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri P (GPa) C11 (GPa) C12 (GPa) C44 (GPa) B (GPa) 0,0 667,45 361,35 147,25 259,81 3,3 692,22 373,03 147,86 266,64 9,2 782,84 440,23 168,31 326,03 19,5 862,77 498,11 184,88 376,55 35,2 986,74 581,27 214,79 446,12 52,9 1021,35 590,06 231,78 446,30 Çizelge 7.9. TiN bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri P (GPa) C11 (GPa) C12 (GPa) C44 (GPa) B (GPa) 0,0 594,12 143,16 342,25 314,17 5,8 620,24 183,44 367,19 340,23 16,4 684,18 226,35 389,48 414,31 26,2 753,32 272,28 416,50 463,40 40,6 831,08 340,13 448,43 513,35 Çizelge 7.10. TiO bileşiğinin bazı basınçlarda elastik sabiti ve bulk modülü değerleri P (GPa) C11 (GPa) C12 (GPa) C44 (GPa) B (GPa) 0 732,34 370,45 141,06 249,82 5 791,73 400,89 154,34 270,62 10 825,81 417,82 157,10 281,83 15 876,58 449,91 158,78 307,69 20 929,49 485,05 160,13 336,90 25 990,18 531,18 164,76 378,07 30 1031,49 557,98 171,76 400,14 Elastik Modülleri (GPa) 98 1200 1000 C11 TiC 800 C12 B 600 400 C44 200 0 0 10 20 30 40 50 60 Basınç (GPa) (a) Elastik Modülleri (GPa) 1000 TiN C11 800 600 B C44 400 C12 200 0 0 10 20 30 40 50 Basınç (GPa) Elastik Modülleri (GPa) (b) 1200 C11 TiO 1000 800 600 C12 400 B 200 C44 0 0 5 10 15 20 25 30 35 Basınç (GPa) (c) Şekil 7.5. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan elastik sabitlerin ve bulk modülünün basınç altındaki değişimi. (a) TiC (b) TiN (c) TiO 99 Beklenildiği gibi C11, C12 ve bulk modülünün basınç altında değişimi C44’e göre daha fazladır. C11 boyuna oluşan bir esnekliği temsil eder. Boyuna bir zorlanma şekli değiştirmeksizin hacimde bir değişmeye neden olur. Hacim değişimi de basınç ve sıcaklık ile doğrudan ilişkilidir. Basınç altında hacim azalır, sıcaklık altında ise hacim artar. Dolayısı ile C11’in basınç ile değişimi diğerlerine göre daha fazla olur. Öte yandan kaymaları ifade eden C12 ve C44 şekil esnekliği ile ilgilidir. Enine bir zorlanma veya kayma, hacimde bir değişme yapmaksızın bir deformasyona neden olur. Bu nedenle C12 ve C44, C11’e göre sıcaklık ve basınca daha az duyarlıdır. Bu çalışmada TiN bileşiği için C12, C44’ten düşük çıkmıştır. TiN için literatür teori değerinde de C12’nin C44’ten oldukça küçük olduğu görülmektedir [58]. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için bulk modülünün değerleri C11, C12 ve C44 değerleri arasında olup literatür değerlerde de bu şekilde olduğu görülmektedir [58,65]. 7.4.3. Young modülü, Shear modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının hesaplanması Young modülü (Y), Shear (kayma) modülü (C′), Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ) özellikle, malzeme bilimi için önemli niceliklerdir. Bu nicelikler ile ilgili ayrıntılı bilgi Bölüm 3.5, Bölüm 3.6 ve Bölüm 3.7’de verilmiş olup, Poisson oranının hesaplanmasında Eş. 3.44, Young modülünün hesaplanmasında Eş. 3.45, Zener anizotropi faktörünün hesaplanmasında ise Eş. 3.46 kullanıldı. Shear (kayma) modülünün (C′) hesabında ise C′=(C11–C12)/2 eşitliği kullanıldı. Elde edilen sonuçlar TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Çizelge 7.11’de verildi. Çizelge 7.11. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A), Poisson oranı (ν ), Young modülü (Y ) ve Shear modülü (C′) Madde A ν Y (GPa) C′ (GPa) TiC 0,96 0,25 375,99 153,05 TiN 1,51 0,12 653,46 225,50 TiO 0,77 0,24 387,08 180,94 100 TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü, Poisson oranı, Young modülü ve Shear (kayma) modülü hesabı ilk defa bu çalışmada yapıldığı için elde edilen sonuçlar başka çalışmalar ile karşılaştırılamadı. 7.4.4. Young modülü, Shear modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınçla değişimi TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınç altında değişimi incelendi. Elde edilen sonuçlar Çizelge 7.12, Çizelge 7.13 ve Çizelge 7.14’te verildi. Şekil 7.6’da TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınç altında değişimi grafiği gösterildi. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Young ve Shear modüllerinin basınç altında değişim değerleri Çizelge 7.15, Çizelge 7.16 ve Çizelge 7.17’de verildi. Şekil 7.7’de ise TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Young ve Shear modüllerinin basınç altında değişimi grafiği gösterildi. 101 Çizelge 7.12. TiC bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ) Basınç P (GPa) Zener anizotropi faktörü (A) Poisson oranı (ν ) 0,0 0,96 0,25 3,3 0,92 0,25 9,2 0,98 0,27 19,5 1,01 0,29 35,2 1,05 0,29 52,9 1,07 0,28 Çizelge 7.13. TiN bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ) Basınç P (GPa) Zener anizotropi faktörü (A) Poisson oranı (ν ) 0,0 1,51 0,12 5,8 1,67 0,16 16,4 1,69 0,19 26,2 1,72 0,21 40,6 1,82 0,22 Çizelge 7.14. TiO bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Zener anizotropi faktörü (A) ve Poisson oranı (ν ) Basınç P (GPa) Zener anizotropi faktörü (A) Poisson oranı (ν ) 0 0,78 0,24 5 0,79 0,24 10 0,77 0,24 15 0,74 0,26 20 0,72 0,27 25 0,71 0,29 30 0,72 0,29 Zener Anizotropi Fakförü ve Poisson Oranı 102 1,2 A 1 0,8 TiC 0,6 0,4 υ 0,2 0 0 20 40 60 Basınç (GPa) Zener anizotropi Faktörü ve Poisson Oranı (a) 2 A 1,5 TiN 1 0,5 υ 0 0 10 20 30 40 50 Basınç (GPa) Zener Anizotropi Faktörü ve Poisson Oranı (b) 1 0,8 A 0,6 TiO 0,4 υ 0,2 0 0 10 20 30 Basınç (GPa) (c) Şekil 7.6. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınç altında değişimi. (a) TiC (b) TiN (c) TiO 103 Çizelge 7.15. TiC bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′) Basınç P (GPa) Young modülü Y (GPa) Shear modülü C′ (GPa) 0,0 375,99 153,05 3,3 384,14 159,59 9,2 433,39 171,30 19,5 474,37 182,33 35,2 544,29 202,73 52,9 578,29 215,64 Çizelge 7.16. TiN bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′) Basınç P (GPa) Young modülü Y (GPa) Shear modülü C′ (GPa) 0,0 653,46 225,48 5,8 692,01 218,40 16,4 752,88 228,91 26,2 807,57 240,52 40,6 859,28 245,47 Çizelge 7.17. TiO bileşiği için bazı basınçlarda hesaplanan Young modülü (Y) ve Shear modülü (C′) Basınç P (GPa) Young modülü Y (GPa) Shear modülü C′ (GPa) 0 387,08 180,94 5 420,96 195,42 10 433,80 203,99 15 449,22 213,33 20 464,02 222,22 25 484,21 229,50 30 504,04 236,75 Young ve Shear Modülü (GPa) 104 700 600 500 400 300 200 100 0 TiC Y C' 0 20 40 60 Basınç (GPa) Young ve Shear Modülü (GPa) (a) 1000 TiN 800 Y 600 400 C' 200 0 0 10 20 30 40 50 Basınç (GPa) Young ve Shear Modülü (GPa) (b) 600 500 400 300 200 100 0 Y TiO C' 0 10 20 30 Basınç (GPa) (c) Şekil 7.7. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Young modülü (Y) ve Shear modülünün (C′) basınç altında değişimi. (a) TiC (b) TiN (c) TiO TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranı basınç altında artış gösterdi. TiO bileşiğinde Zener anizotropi faktörü önce azalıp sonra artış göstermeye devam etti. Young ve Shear modülleri de basınç altında artış gösterdi. 105 7.5. Termodinamik Özellikler 7.5.1. Hacmin basınçla değişimi TiC, TiN ve TiO bileşikleri için 0K sabit sıcaklıkta uygulanan çeşitli basınç değerlerine karşılık gelen hacim değişimleri Şekil 7.8, Şekil 7.9 ve Şekil 7.10’da verilmiştir. Çeşitli basınç değerlerine karşılık gelen hacim değişimleri B1 ve B2 yapı için ayrı ayrı incelenmiştir. Sabit sıcaklıkta basınç arttığında, beklendiği gibi hacimde azalma meydana gelmektedir. Basınç (GPa) 300 TiC 200 100 0 B1 -100 30 50 70 90 110 130 150 (Bohr) 3 Hacim Hacim (Bohr ) (a) 300 Basınç (GPa) TiC 200 100 0 B2 -100 30 50 70 90 110 130 150 3 Hacim Hacim(Bohr) (Bohr ) (b) Şekil 7.8. TiC bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi. (a) B1 (b) B2 Basınç (GPa) 106 300 250 200 150 100 50 0 -50 -100 TiN B1 30 50 70 90 110 130 150 3 Hacim(Bohr) (Bohr ) Hacim (a) Basınç (GPa) 400 TiN 200 0 -200 B2 -400 5 15 25 35 45 55 65 3 Hacim (Bohr (Bohr) Hacim ) (b) Şekil 7.9. TiN bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi. (a) B1 (b) B2 3 Hacim (Bohr ) TiO Basınç (GPa) Şekil 7.10. TiO bileşiğinin B1 ve B2 yapı için hacmin basınçla değişimi 107 7.5.2. Debye ve erime sıcaklıkları ile ses hızlarının hesaplanması TiC, TiN ve TiO için hesaplanan boyuna, enine, ortalama ses hızları, Debye sıcaklığı ve erime sıcaklığı Çizelge 7.18’de verildi. Ses hızları için Eş. 3.49, Eş. 3.50 ve Eş. 3.51, Debye sıcaklığı için Eş. 3.47, erime sıcaklığının hesabı için ise Tm = 553 K + (591/Mbar)C11 ± 300 denklemi kullanıldı [66]. Çizelge 7.18. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt), ortalama (υm) ses hızları, Debye sıcaklığı (θD) ve erime sıcaklığı (Tm) Madde υl (m/s) υt (m/s) υm (m/s) θD (K) Tm (K) TiC 10766,17 6143,28 6827,13 606,29 4494 ± 300 TiN 9460,06 6174,38 6767,80 616,23 4063 ± 300 TiO 8664,78 5056,69 5608,52 511,48 4881 ± 300 TiC bileşiği için hesaplanan Debye sıcaklığı (606,29 K) Ti’nin atom halindeki Debye sıcaklığından (420 K) yaklaşık 1,4 kat fazla, C’nin atom halindeki Debye sıcaklığından (2230 K) ise 3,7 kat düşüktür. TiN bileşiği için hesaplanan Debye sıcaklığı (616,23 K) Ti’nin atom halindeki Debye sıcaklığından (420 K) yaklaşık 1,5 kat fazladır. TiO bileşiği için hesaplanan Debye sıcaklığı (511,48 K) Ti’nin atom halindeki Debye sıcaklığından (420 K) yaklaşık 1,2 kat fazladır. N ve O’nun atom halindeki debye sıcaklıkları karşılaştırılamamıştır. TiC bileşiği için hesaplanan erime sıcaklığı (4494 ± 300) Ti’nin atom halindeki erime sıcaklığından (1668 K) ve C’nin atom halindeki erime sıcaklığından (3550 K) yüksektir. TiN bileşiği için hesaplanan erime sıcaklığı (4063 ± 300) Ti’nin atom halindeki erime sıcaklığından (1668 K) ve N’nin atom halindeki erime sıcaklığından (-210 K) çok yüksektir. TiO bileşiği için hesaplanan erime sıcaklığı (4881 ± 300) Ti’nin atom halindeki erime sıcaklığından (1668 K) ve O’nun atom halindeki erime sıcaklığından (-219 K) çok yüksektir. Erime sıcaklığı hesabı için kullandığımız denklemin sadece C11’e bağlı olmasından dolayı, sonuçlarımızın güvenilir olduğunu düşünmekteyiz. 108 7.5.3. Debye sıcaklığı ve ses hızlarının basınçla değişimi TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan debye sıcaklığı değerlerinin basınç altında değişimi Çizelge 7.19, Çizelge 7.20 ve Çizelge 7.21’de verilmiştir. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan debye sıcaklıkları değerlerinin basınç altında değişimi grafiği ise Şekil 7.11’de gösterilmiştir. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna, enine ve ortalama ses hızları değerlerinin basınç altında değişimi Çizelge 7.22, Çizelge 7.23 ve Çizelge 7.24’te verilmiştir. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna, enine ve ortalama ses hızlarının basınç altında değişimi grafiği ise Şekil 7.12’de gösterilmiştir. 109 Çizelge 7.19. TiC bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi Basınç P (Gpa) Debye Sıcaklığı θD (K) 0,0 606,29 3,3 611,62 9,2 643,25 19,5 667,96 35,2 708,24 52,9 728,30 Çizelge 7.20. TiN bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi Basınç P (Gpa) Debye Sıcaklığı θD (K) 0,0 616,23 5,8 625,24 16,4 643,29 26,2 659,94 40,6 673,80 Çizelge 7.21. TiO bileşiği için hesaplanan debye sıcaklığı (θD) değerlerinin basınç (P) altında değişimi Basınç P (Gpa) Debye Sıcaklığı θD (K) 0 511,48 5 531,64 10 537,96 15 543,87 20 549,00 25 557,02 30 566,78 110 Debye Sıcaklığı (K) 750 TiC 700 650 600 550 0 10 20 30 40 50 60 Basınç (GPa) (a) Debye Sıcaklığı (K) 680 TiN 660 640 620 600 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 Basınç (GPa) (b) Debye Sıcaklığı (K) 600 TiO 580 560 540 520 500 0 5 10 15 20 25 30 35 Basınç (GPa) (c) Şekil 7.11. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan debye sıcaklığının basınç altında değişimi. (a) TiC (b) TiN (c) TiO Şekil 7.11’de TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan debye sıcaklığının basınç altında doğrusal olmayan bir artış gösterdiği görülmektedir. 111 Çizelge 7.22. TiC bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi P (Gpa) υl (×103 m/s) υt (×103 m/s) υm (×103 m/s) 0,0 10,76 6,14 6,82 3,3 10,84 6,17 6,86 9,2 11,42 6,26 7,15 20,0 11,92 6,59 7,36 35,2 12,52 6,87 7,85 52,9 13,11 6,99 8,44 Çizelge 7.23. TiN bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi P (Gpa) υl (×103 m/s) υt (×103 m/s) υm (×103 m/s) 0,0 9,46 6,17 6,76 5,8 9,75 6,20 6,82 16,4 10,31 6,33 6,98 26,2 10,57 6,41 7,08 40,6 10,78 6,45 7,13 Çizelge 7.24. TiO bileşiği için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızları değerlerinin basınç (P) altında değişimi P (Gpa) υl (×103 m/s) υt (×103 m/s) υm (×103 m/s) 0 8,66 5,05 5,60 5 8,93 5,21 5,78 10 9,02 5,25 5,82 15 9,21 5,27 5,85 20 9,41 5,28 5,87 25 9,73 5,32 5,93 30 9,92 5,39 6,02 Dalga Hızları (x10^3 m/sn) Dalga Hızları (x103 m/sn) 112 15 υl TiC 10 υm υt 5 0 0 20 40 60 Basınç (GPa) Dalga Hızları (x10^3 m/sn) Dalga Hızları (x103 m/sn) (a) 15 TiN υl 10 υm υt 5 0 0 10 20 30 40 50 Basınç (GPa) Dalga Hızları (x10^3 m/sn) Dalga Hızları (x103 m/sn) (b) υl TiO 10 8 υm υt 6 4 0 5 10 15 20 25 30 35 Basınç (GPa) (c) Şekil 7.12. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için hesaplanan boyuna (υl), enine (υt) ve ortalama (υm) ses hızlarının basınç altında değişimi. (a) TiC (b) TiN (c) TiO Basınç altında ortalama ve enine ses hızları benzer değişim göstererek çok az artmıştır. Boyuna ses hızı ise diğer ses hızlarına göre daha fazla artış göstermiştir. 113 8. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Son yıllarda katıların pek çok fiziksel özelliği, yoğunluk fonksiyoneline dayalı abinitio metodlarla çalışılmaktadır. Elde edilen sonuçlar, hem deneysel sonuçların desteklenmesi, hem de deneyleri yapılamayan veya henüz yapılmamış olan fiziksel özelliklerin daha iyi anlaşılmasında kullanılmaktadır. Bu çalışmanın ilk altı bölümünde temel teorik bilgiler, temel özellikler, yoğunluk fonksiyoneli teorisi (DFT), bant yapısı hesaplama yöntemleri, fonon dinamiği ve dispersiyon eğrileri hakkında bilgiler verilmiştir. İlk olarak Murnaghan hal-denklemi kullanılarak örgü sabitinin farklı değerleri için toplam enerji hesaplanarak denge örgü parametresi, Bulk modülü ve Bulk modülünün basınç türevi hesaplanmıştır. Bütün hesaplamalarda bu değerler kullanılmıştır. Daha sonraki bölümlerde TiX (X = C, N, O)’in yapısal, elastik, elektronik ve termodinamik özellikleri incelenmiştir. Genel hatları yukarıda verilen çalışmanın genel sonuçları aşağıda sıralanmıştır: Öncelikle TiC, TiN ve TiO bileşiklerinin örgü sabitleri, Bulk modülleri ve Bulk modülünün türevleri hesaplandı. Elde edilen sonuçların deneysel değerler ve başka teorik değerlerle uyum içinde olduğu görüldü. Küçük farklılıkların LDA’nın kullanımından kaynaklanıyor olabilir. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için ilk kez bu çalışmada kohesif enerji hesabı yapıldı. Literatürde başka çalışma olmadığı için sonuçlar karşılaştırılamadı. TiN ve TiO bileşikleri için NaCl (B1) yapıdan CsCl (B2) yapıya geçiş basıncı hesaplandı. TiC, TiN ve TiO bileşiklerin bant yapıları ve durumlar yoğunlukları (DOS) eğrileri çizildi. Elde edilen bant eğrilerin görünüşlerinin önceki çalışmalar ile uyumlu olduğu görüldü. 114 TiC bileşiği için fonon dispersiyon eğrileri elde edildi. Yüksek simetri noktalarındaki frekans değerleri kaydedildi. NaCl yapıdaki TiC bileşiği için fonon dispersiyon eğrisinde optik ve akustik modlar arasında geniş bir bölge oluşmuştur. Oluşan bölgenin genişliği bileşiği oluşturan elementlerin kütle oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Fonon dispersiyon eğrisinde boyuna ve enine optik dallar Γ simetri noktasında üst üste geldi. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için elastik sabitler hesaplandı. Elastik sabitlerin hesabı için literatürde “hacmini koruyan” (volume-conserving) diye bilinen yöntem kullanıldı. Yöntemde uygulanan deformasyon ve strain (zorlanma) matrisleri ile kristalin birim hücresinin hacmi korunmaktadır. Uygulanan deformasyon %1-2 civarındadır. Bu yolla TiX (X = C, N, O) için hesaplanan elastik sabitleri, literatür değerleri ile hemen hemen uyumludur ve teorik kararlılık kriterlerini sağlamaktadır. Ayrıca beklendiği gibi, elastik sabitler ve bulk modülü basınç altında hemen hemen lineer olarak artmaktadır. Mekaniksel özelliklerden Young modülü, Tetragonal Shear (kayma) modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranı hesaplandı. TiC, TiN ve TiO için bu özelliklerin hesabı ilk kez bu çalışmada yapıldı. Young modülü, Shear (kayma) modülü, Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranının basınç altında değişimi incelendi. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Zener anizotropi faktörü ve Poisson oranı basınç altında artış gösterdi. TiO bileşiğinde Zener anizotropi faktörü önce azalıp sonra artış göstermeye devam etti. Young ve Shear modülleri de basınç altında artış gösterdi. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için 0K sabit sıcaklıkta uygulanan çeşitli basınç değerlerine karşılık gelen hacim değişimleri grafikleri verildi. Çeşitli basınç değerlerine karşılık gelen hacim değişimleri B1 ve B2 yapı için ayrı ayrı incelendi. Sabit sıcaklıkta basınç arttığında, beklendiği gibi hacimde azalma meydana geldiği görüldü. 115 TiC, TiN ve TiO bileşikleri için Debye ve erime sıcaklıkları ile ses hızları ilk defa bu çalışmada hesaplandı. TiC, TiN ve TiO bileşikleri için debye sıcaklığının ve ses hızlarının basınç altında değişimi incelendi. Debye sıcaklığı basınç altında doğrusal olmayan bir artış gösterdi. Ayrıca basınç altında boyuna ses hızının artış oranı ortalama ve enine ses hızlarının artış oranına göre daha fazla olduğu görüldü. TiC ve TiN bileşikleri üzerinde yapılan çalışmaların bir bölümü ulusal ve uluslararası kongre ve sempozyumlarda sunuldu. İncelediğimiz özelliklerin gelecekte yapılacak araştırmalar için güvenilebilir veriler oluşturacağını umuyoruz. 116 KAYNAKLAR 1. Toth L. E., “Transition Metal Carbides and Nitrides”, Academic, New York, 145 (1971). 2. Price D. L. ve Cooper B. R., “Total energies and bonding for crystallographic structures in titanium-carbon and tungsten-carbon systems”, Phys. Rev. B, 39: 4945 (1989). 3. Ordejon P., Artacho E. ve Soler J. M., “Self-consistent order-N densityfunctional calculations for very large systems”, Phys. Rev. B, Rapid Comm., 53: R10441 (1996). 4. Soler J. M., Artacho E., Gale J.D., Garcia A., Junquera J., Ordejon P. ve Portal D.S., “The SIESTA method for ab-initio order-N materials simulation”, J. Phys. Condens. Matter, 14: 2745-2779 (2002). 5. Martin R. M., “Electronic Structure”, Cambridge Uviversty Press, Cambridge, 73-81 (2004). 6. Marinelli F. ve Lichanot A., “Ab-initio calculations of elastic properties and electronic structure of calcium selenide”, Chem. Phys. Lett., 367: 430 (2003). 7. İnternet: U.S. Naval Research Laboratory “Crystal structures” http://cst-www.nrl.navy.mil/lattice/spcgrp/index.html (2007). 8. Kittel C., “Introduction to Solid State Physics”, John Wiley and Sons, New York, 1-19 (1996). 9. Ashcroft N. W. ve Mermin N. D., “Solid State Physics”, W. B. Saunders Company, Philadelphia, 1-30 (1976). 10. Ashkenazi J., Dacorogna M., Peter M., Talmor Y. ve Walker E., “Elastic constants in Nb-Zr alloys from zero temperature to the melting point: Experiment and theory”, Phys. Rev. B, 18: 4120 (1978). 11. Murnaghan F. D., “The compressibility of media under extreme pressures”, Proc. Nat. Acad. Sci., USA, 50: 244-247 (1944). 12. Christman R. J., “Fundamentals of Solid State Physics”, John Wiley and Sons, New York, 78, 217-218 (1998). 13. Wu Z., Chen X., Struzhkin V. ve Cohen R., “Trends in elasticity and electronic structure of transition-metal nitrides and carbides from first principles”, Phys. Rev. B, 71: 14103 (2005). 117 14. Louail L., Maouche D., Roumili A. ve Sahraoi F. Ali, “Calculation of elastic constants of 4d transition metals”, Materials Letters, Consorci de Biblioteques Universitaries de Catalunya, 58: 2975 (2004). 15. Grimvall G., “Thermophysical Properties of Materials”, North-Holland, Amesterdam, 28 (1986). 16. Wang J., Yip S., Phillpot S. R. ve Wolf D., “Crystal instabilities at finite strain”, Phys. Rev. Lett., 71: 4182-4185 (1993). 17. Mehl M. J., “Pressure dependence of the elastic moduli in aluminum-rich Al-Li compounds”, Phys. Rev. B, 47: 2493-2500 (1993). 18. Page Y. ve Saxe P., “Symmetry-general least-squares extraction of elastic data for strained materials from ab-initio calculations of stress”, Phys. Rev. B, 65: 104 (2002). 19. Deligoz E., Colakoglu K., Ciftci Y., “Elastic, electronic and lattice dynamical properties of CdS, CdSe and CdTe”, Physica B, Condensed Matter, 373: 124 (2006). 20. Gülseren O. ve Cohen R. E., “High-pressure thermoelasticity of body-centeredcubic tantalum”, Phys. Rev. B, 65: 64103-64105 (2002). 21. Johnston I., Keler G., Rollins R., Spicklemire S., “Solid State Physics Simulations”, The Consortium for Upper-Level Physics Software, John Wiley, New York, 45-59 (1996). 22. Schreiber E., Anderson O. L., Soga N., “Elastic Constants and their Measurements”, Mc Graw Hill, New York, 1-34 (1973). 23. Porter D. A., Easterling K. E., “Phase Transformations in Metals and Alloys”, Chapman & Hall, U. K., 140-142 (1992). 24. Haasen P., “Physical Metallurgy”, Cambridge University Pres, U. K., 78 (1992). 25. Fermi E., “A statistical method for determining some properties of the atom”, Rend. Accad., 6: 602 (1927). 26. Thomas L. H., “The calculation of atomic fields”, Proc. Cam. Phil. Soc., 23: 542-550 (1927). 27. Fermi E., “A statistical method for the determination of some properties of atoms. II. Application to the periodic system of the elements”, Z. Phys., 48: 7379 (1928). 118 28. Hohenberg P. ve Kohn W., “Inhomogeneous Electron Gas”, Phys. Rev. B, 136: 864-871 (1964). 29. Kohn W. ve Sham L. J., “Self-Consistent Equations Including Exchange and Correlation Effects”, Phys. Rev. A, 140: 1133-1138 (1965). 30. Oppenheimer J. R., Born M., “Quantum theory of the molecules”, Ann Phys., 84: 457 (1927). 31. Haug A., “Theoretical Solid State Physics”, Pergamon, New York, 302-309 (2005). 32. İnternet: Dokuz Eylül Üniversitesi “Yoğunluk fonksiyoneli teorisi” http:// kisi.deu.edu.tr/umit.akinci/kmc/node1.html (2007). 33. Hartree D. R., “The wave mechanics of an atom with a non-Coulomb central field. Part I. Theory and methods”, Proc. Cambridge Philos. Soc., 24: 89-110 (1928). 34. Fock V., “Näherungsmethode zur Lösung des Mehrkorperproblems”, Z. Phys., 61: 126-148 (1930). quantenmechanischen 35. Slater J. C., “Note on Hartree’s Method”, Phys. Rev., 35: 210-211 (1930). 36. İnternet: Cambridge University “Density of functional theory” http://webusers.physics.umn.edu/~dnguyen/esctmp.html (2004). 37. Kohn W., “Nobel Lecture: Electronic structure of matter-wave functions and density functionals”, Rev. Mod. Phys., 71: 1253 (1999). 38. Payne M. C., Teter M. P., Allan D. C., Arias T. A. ve Joannopoulos J. D., “Iterative minimization techniques for ab-initio totol-energy calculations: molecular dynamics and conjugate gradients”, Rev. Mod. Phys., 64: 1045-1097 (1992). 39. Ceperley D. M., Alder B. J., “Ground State of the Electron Gas by a Stochastic Method”, Phys. Rev. Lett., 45: 566-569 (1980). 40. Perdew J. P., “Density-functional approximation fort he correlation energy of the inhomogeneous electron gas”, Phys. Rev B., 33: 8822 (1986). 41. Becke A. D., “Density-functional exchange-energy approximation with correct asymptotic behavior”, Phys. Rev. A, 38: 3098 (1988). 119 42. Perdew J. P., Chevary A., Vosko S. H., Jackson K. A., Pedersen M. R., Singh D. J. ve Fiolhais C., “Atoms, molecules, solids, and surfaces: Applications of the generalized gradient approximation for Exchange and correlation”, Phys. Rev. B, 46: 6671 (1992). 43. Perdew J. P. ve Wang Y., “Accurate and simple analytic representation of the electron-gas correlation energy”, Phys. Rev B, 45: 13244-13249 (1992). 44. Perdew J. P., Burke K., Ernzerhof M., “Generalized Gradient Approximation Made Simple”, Phys. Rev. Lett., 77: 3865-3868 (1996). 45. Asada T. ve Terakura K., “Generalized-gradient-approximation study of the magnetic and cohesive properties of bcc, fcc, and hcp Mn”, Phys. Rev. B, 47: 15992 (1993). 46. Eder M., Moroni E. G. ve Hafner J., “Structure and magnetic properties of thin Mn/Cu(001) and CuMn/Cu(100) films”, Surf. Sci. Lett., 243: 244 (1999). 47. Eder M., Moroni E. G. ve Hafner J., “Structural, electronic, and magnetic properties of thin Mn/Cu(100) films”, Phys. Rev. B, 61: 11492-11505 (2000). 48. Giannozzi P., Gironcoli S. D., Pavone P. ve Baroni S., “Ab-initio calculation of phonon dispersions in sermiconductors”, Phys. Rev. B, 43: 7231-7242 (1991). 49. Gonze X., Allan D. C. ve Teter M. P., “Dielectric tensor, effective charges, and phonons in α-quartz by variational density-functional perturbation theory”, Phys. Rev. Lett., 68: 3603-3606 (1992). 50. Laasonen K., Csajka F. ve Parrinello M., “Water dimer properties in the gradient-corrected density functional theory”, Chemical Physics Letters, 194: 172-174 (1992). 51. Sprik M., Hutter J. ve Parrinello M., “Ab-initio molecular dynamics simulation of liquid water: Comparison of three gradient-corrected density functionals”, J. Chem. Phys., 105: 1142-1150 (1996). 52. Bachelet G. B. ve Christensen N. E., “Relativistic and core-relaxation effects on the energy bands of gallium arsenide and germanium”, Phys. Rev. B, 31: 879 (1985). 53. Bachelet G. B., Hamann D. R. ve Schlüter M., “Pseudopotentials that work: From H to Pu”, Phys. Rev. B, 26: 4199 (1982). 54. Hamann D.R., Schlüter M. ve Chiang C., “Norm-conserving pseudopotentials”, Phys. Rev. Lett., 43: 1494 (1979). 120 55. Marder M. P., “Condensed Matter Physics”, John Wiley & Sons, New York, 229 (2000). 56. Lee C., Yang W., Parr R. G., “Development of the Colle-Salvetti correlationenergy formula into a functional of the electron density”, Phys. Rev B, 37: 785789 (1998). 57. Böttger H., “Principles of the Theory of Lattice Dynamics”, Akademie-Verlag, Berlin, 1-25 (1993). 58. Ahuja R. ve Eriksson O., “Structural, elastic, and high-pressure properties of cubic TiC, TiN and TiO”, Phys. Rev. B, 53: 6 (1996). 59. Zhukov V. P., Gubanov V. A., Jepsen O., Christensen N. E. ve Andersen O. K., “Calculated energy-band structures and chemical bonding in titanium and vanadium carbides, nitrides and oxides”, J. Phys. Chem. Solids, 49: 841 (1988). 60. Zhang Yong-Fan, Li Jun-Qian, Wu Li-Ming, “A density functional study on the electronic structures of TiX (X=C,N,O). Part II. Investigations on the electronic structures of TiC bulk and surfaces”, Journal of Molecular Structure, 531: 1-8 (2000). 61. Ivanovskii A. L. ve Sofronov A. A., “Electronic structure and stability of polymorphous modifications of titanium monocarbide”, Russian Chemical Bulletin, International Edition, 49: 10 (2000). 62. Neckel A., Rastl P., Eibler R., Weinberger P. ve Schwarz K., “Results of selfconsistent band-structure calculations for ScN, ScO, TiC, TiN, TiO, VC, VN and VO”, J. Phys. C: Solid State Phys., 9: 579 (1976). 63. Wyckoff R. W. G., “Crystal Structures 2nd ed.”, Wiley, New York, 1: 86 (1963). 64. Stampfl C., Mannstadt W., Asahi R. ve Freeman A. J., “Electronic structure and physical properties of early metal mononitrides: Density-functional theory LDA, GGA, and screened-exchange LDA FLAPW calculations”, Phys. Rev. B, 63: 5106 (2001). 65. Choy M. M., Cook W. R., Hearmon R. F. S., Jaffe H., Jerphagnon J., Kurtz S. K., Liu S. T. ve Nelson D. F., “In elastic, piezoelectric, pryoelectric, piezooptic, electrooptic constants and nonlinear dielectric susceptibilities of crystals”, edited by Hellwege K.-H., and Hellwege A. M., Landolt-Börnstein, Numerical Data and Functional Relationships in Science and Technology, Vol. 11, Springer, Berlin (1979). 66. Fine M. E., Brown L. D., “Elastic constants versus melting temperature in metals”, Marcus, Scr. Metal., 18: 951-956 (1984). 121 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı Uyruğu Doğum tarihi ve yeri Medeni hali Telefon e-mail : : : : : : ÜNLÜ, Yasemin T.C. 16.10.1978 Ankara Bekar (0532) 310 30 85 [email protected] Eğitim Derece Yüksek lisans Lisans Eğitim Birimi Mezuniyet tarihi Gazi Üniversitesi /Fizik Bölümü 2008 Ankara Üniversitesi/ Fizik Bölümü 2001 İş Deneyimleri Tarih 2002-2005 2005-2007 Yer Palme Yayınevi, Ankara Kampüs Dershaneleri, Ankara Görev Tasarım ve Grafikerlik Fizik, Fen Bil. Öğr.-Yayın Yabancı Dil İngilizce Hobiler Bilgisayar, Klasik Müzik, Klasik Rus Edebiyatı, Kişisel Gelişim Kitapları, Satranç Kongre Sunumları 1. Ünlü Y., Çiftçi Y. Ö., Çolakoğlu K., Deligöz E., “First-Principles Studies on Structural and Electronic Properties of TiN”, Sixth International Conference of the Balkan Physical Union, 22-26 August 2006 Istanbul, TURKEY. 2. Ünlü Y., Çiftçi Y. Ö., Çolakoğlu K., Deligöz E., and Arslan S., “First-Principles Studies on Structural and Electronic Properties of TiN”, 13. Yoğun Madde FiziğiAnkara Toplantısı, ODTÜ, 3 Kasım 2006. 3. Ünlü Y., Çiftçi Y. Ö., Çolakoğlu K., “TiC’nin Yapısal, Elastik ve Elektronik Özelliklerinin Ab-İnitio Yöntemiyle İncelenmesi”, 14. Yoğun Madde FiziğiAnkara Toplantısı, HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ, 2 Kasım 2007.