Gençler ve Güvenli Cinsellik - Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı

advertisement
Görünüm
Temmuz 2014
Gençler ve
Güvenli Cinsellik
Bulut Öncü
Barış Tok
www.tapv.org.tr
TPDR Ergene Cinsel Eğitim ve
Danışmanlık Çalıştayı
Güvenli Cinsellik İçin Yöntem
Seçenekleri
Kadın Sağlığı Çalıştayları
Birleşmiş Milletler Nüfus &
Kalkınma Komisyonu (CPD) 147
Görünüm
Temmuz 2014
Gençler
ve Güvenli
Cinsellik
Cinsellik, bedensel,
sosyal ve psikolojik
açılardan olumsuz
etkilerini önlemenin
mümkün olduğu bir
davranış biçimidir.
Problemler ortaya
çıkmadan önlem
almak, gençlerin
beklenti ve sınırlarını
tanımlamalarını
sağlamak, onların
haklarını korumak ve
hayata geçirmelerini
desteklemek toplum
sağlığı gelişimi
açısından büyük
önem taşır.
2
Görünüm
Temmuz 2014
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
ergenlik dönemini 10-19, gençlik
dönemini ise 15-24 yaşları olarak
tanımlamaktadır. Çocukluktan
yetişkinliğe geçiş dönemi olan
ergenlikte pek çok fiziksel, sosyal
ve duygusal değişimler yaşanır.
Bu yaşlar, gençlerin birçok yeni
durumla karşı karşıya kaldığı hızlı
bir gelişme dönemidir. Cinsiyet
hormonlarının salımında 7 ile
10 yaş arasındaki artış, 12 yaşa
gelindiğinde çok hızlanır ve yaşanan
değişimler sonucunda insan bedeni
üreme yeteneği kazanır. Artan
cinsiyet hormonlarının da etkisiyle
bedensel değişimlere cinsel
davranışlardaki değişiklikler eşlik
eder. Ergenlik ilerledikçe merak ve
fantezilerin yerini, cinsel deneyimler
almaya başlar. Bu dönemde genel
sağlık sorunları ile az karşılaşan
ergenlerin yaşantısında cinsel
davranışlarla ilgili riskler ortaya
çıkar.
Çocukluğun bittiği ancak
yetişkinliğin henüz başlamadığı
bu yaş dönemlerinde ergenler
ve gençlerin karşılaştıkları yeni
durumlar arasında ilk cinsel
deneyimler de yer alır. Bu ilk
deneyimlerin olumlu sosyal ilişkiler
kurarak, sağlıklı koşullar içerisinde
gerçekleşmesi gençlerin psikososyal gelişimi açısından çok
önemlidir. Cinsel sağlık ve gelişim,
ergenin bütünsel sağlığının önemli
bir parçasıdır.
Ergen içinde bulunduğu dönemin
doğal yapısı nedeniyle risk almaya
meyillidir. Freud; erginliğin
başlamasıyla, çocuk cinselliğini
kesin ve normal şeklini almaya
götürecek olan değişmelerin
ortaya çıktığını ve o zamana dek
temelde otoerotik olan cinsel
dürtünün, şimdi, cinsel nesneyi
bulmaya yönelik olduğunu
ifade eder. Hormonların devreye
girdiği noktadan itibaren cinsel
dürtüleri ile tanışan/karşılaşan
ergen bu süreci yönetmekte
zorlanır; bedenindeki değişimle
başa çıkmaya-uzlaşmaya çalıştığı
bir noktada, rüyaları, hayalleri ve
düşünceleriyle bir yandan da aşka
ve haz arayışına yönelir. Cinsellik
söz konusu olduğunda da akla ilk
gelen kelimeler; haz, arzu, aşk ve
yakınlıktır.
Haz alma ergen ruhsallığının yapı
taşıdır ve risk alma davranışı ergene
belli bir haz sağlar. Ergen, haz
alabilmek için ruhsallığını oluşturan
belli alanlarda, örneğin cinsellik
gibi, sınırları zorlamak, keşfetmek,
denemek ve yanılma pahasına risk
almaya devam etme eğilimindedir.
Örneğin, korunmasız cinsel ilişkiler
yaşayan ve bu anlamda bedensel
riskler alan ergenler… Ergen hem
haz peşinde koşar, hem de hazların
sınırsızlığından korkarak kendisine
güvenli ve sağlam bir ruhsallık
oluşturabilmek adına gerçeklik ve
sınır arayışını sürdürür. Çocuksu
fantezileri ile davranışlarının
sorumluluklarını almayı öğrenmeye
yönelik yetişkinleşme süreçleri
arasında gider gelir; güvenli bir
cinsellik, gebelik içerebilecek bir
cinsellik ve hastalık riski… Bütün
bunlar gerçekliğe dair ihtimallerdir
ve hazzın dayattığı aciliyetlerle
gerçeklik ilkesinin örtüşmediğini
ifade eder.
Dünya Sağlık Örgütü cinsel sağlığı
“cinsel açıdan fiziksel, psiko-sosyal
ve sosyo-kültürel tam olarak iyi
olma hali ve bunun devamlılığı”
olarak tanımlar. Cinsel sağlık,
kişinin sadece bedensel sağlığı
ile değil, düşünsel ve toplumsal
bütünlüğünü sağlayan; kişilik
gelişimini ve iletişimini olumlu
yönde etkileyen sağlıklılık hali ile de
ilgilidir. Cinsel sağlığın bozulması
sadece bedensel sağlığın kesintiye
uğramasıyla sonuçlanmaz; halkalar
halinde ruhsal sağlığın, ardından
aile sağlığının ve sosyal sağlığın
da bozulmasına neden olur. Cinsel
sorunlar insanları en fazla mutsuz
eden sağlık sorunlarının başında
gelmektedir.
10-24 yaş grubundaki genç
insanlar dünya nüfusunun beşte
birini oluşturur ve bu yaş grubu
nüfusun beşte dördü gelişmekte
olan ülkelerdedir. Ergenin cinsel
gelişimini etkileyen unsurlar olarak
sosyal ve çevresel faktörler; aile,
arkadaşlar, okul, eğitim ortamı,
kültür, sosyo-ekonomik koşullar,
eşitlik ve hakların kullanımı
sıralanabilir. Cinsel sağlık ve gelişim,
biyolojik, psiko-sosyal ve bilişsel
süreçlerin tümünü kapsar ve bu
değişkenler bir arada birbirini
etkilerler. Gelişmekte olan ülkelerde
yoksulluk, eğitim ve istihdam
sorunları, istismar, istikrarsızlıklar,
savaş ve çatışmalar, dini, etnik
ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı
genç insanların sağlığını ve sosyal
gelişimini olumsuz yönde etkileyen
sosyal etmenlerdir.
Ergen nüfusun hızla arttığı
günümüzde, ergenlerin ve gençlerin
cinsel sağlık gereksinimleri de
artmaktadır. Zaman içinde giderek
küçülen yaşlarda cinsel deneyim
yaşayan gençlerin sosyal koşulları,
kişisel gelişimleri ve bilgi donanımları
ile bu deneyime hazır olmamaları
nedeni ile cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlar (CYBE) ve istenmeyen
gebelikler gibi sağlık riskleri ile
karşılaşırlar. Erken yaşta çocuk sahibi
olma, anne ve çocuk ölümlerinin
yüksek olmasına yol açarken,
cinsel eğitim programları
ve sağlık hizmetlerinin
yeteri kadar gelişmemiş
olması ergenlerin ve
gençlerin korunmasız cinsel
davranışlarda bulunma
riskini arttırmaktadır.
Ergenlerin cinsel yolla
bulaşan hastalıklara
yakalanma oranı yıllar
içinde artış göstermiştir. Bu
soruna neden olan etmenler
arasında; başta bilgi eksikliği,
korunma yöntemlerini
bilmeme ve ulaşamama
gibi faktörlerin yanı sıra, genç
ergenlerin cinsel yakınlık kurmanın
bütün sonuçlarını düşünebilmede
yetersiz olmaları, cinsel davranış
ile birlikte ortaya çıkan zevk ve haz
duygusuna odaklanmaları, cinsel
etkinliğin onlarda yetişkin olmayı
çağrıştırması ve fiziksel olarak olgun
hale gelen gençlerin cinsel davranışta
bulunacağı şeklinde toplumun bir
beklenti içinde olmasının etkisi ve
sahip olunan doğal biyolojik arzular
vardır.
Her 20 ergenden birinde HIV/AIDS
dışında bir cinsel yolla bulaşan
enfeksiyon (CYBE) görülmektedir.
Genç kadınlarda, henüz tam olarak
olgunlaşmamış vajina içini kaplayan
ince zar örtüsünün, mikroplara karşı
koruyucu doku özelliği gelişmemiş
olduğundan erken yaşta olan
cinsel ilişkilerde hastalık etkeni
bulaşması daha kolay olmaktadır.
Yeni HIV vakalarının yarısı 10-24 yaş
grubundadır. Her yıl meydana gelen
sağlıksız düşüklerin 4 milyonu ergen
yaş grubundadır. Cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlara yakalanmamak
veya yakalanma risklerini azaltmak,
istenmeyen, planlanmamış bir
zamanda gebe kalmayı engellemek
için güvenli cinsel davranış bilincinde
olmak çok önemlidir.
Güvenli cinsellik, “bir kişinin
cinsel yaşamını istenmeyen
gebeliklerden ve cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlardan korunarak, güç
kullanma, şiddet ve ayrımcılık
olmadan, duygusal/sosyal açıdan
zarar görmeden sürdürmesi”
demektir. Ergenlerin ve gençlerin
cinsel gelişim süreçlerini en doğru
ve zarar görmeden yaşamaları için
küçük yaşlardan itibaren gelişim
dönemi özelliklerine uygun olarak
aldıkları cinsel eğitimler, bu karmaşık
sürece hazırlar, ergenlik döneminde
yaşayacağı değişimlerle baş
etmesini kolaylaştırır, bilgi düzeyini
ve farkındalığını yükselterek riskli
tutum ve davranışlardan korunma
konusunda sorumluluk almasını
destekler.
Türkiye’de yapılmış olan araştırmalar
gençlerin cinsel sağlık ve bedensel,
cinsel ve psiko-sosyal gelişim
evreleri hakkında bilgilerinin yetersiz
olduğunu, temel bilgi kaynaklarının
ise genel anlamda arkadaşlar, aile ve
medya olduğunu göstermektedir.
Gençlerin bilgi eksikliklerinin temel
nedenleri arasında; Türkiye’de
toplumun cinselliğe yönelik
geleneksel tutum ve bakış açısının
etkisi ile okullarda öğrencilere
ergenlik dönemi ve üreme/cinsel
sağlık konusunda bilgi verilmemesi
yer almaktadır. Ergenlere ve gençlere
cinsel yaşam ve üreme sağlığı ile ilgili
danışmanlık hizmeti vermek onların
bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığı
açısından önemlidir. Danışmanlık
hizmetinin sağlık hizmet sunumu
ile de desteklenmesi gerekir. Ancak
ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na ait
çoğu sağlık kuruluşunda ergenlere
ve gençlere özel yaygın bir hizmet
sunumu yoktur. 2002 yılında
Adölesan Sağlığı ve Gelişimi Projesi ile
ergen sağlığını geliştirmek amacıyla
bir Ulusal Hizmet Sunum Modeli
oluşturulmuştur. Bu modelden
hareketle açılmaya başlayan
Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmet
Merkezlerinin yeni sağlık sistemi
içerisinde devam ettirilmediği ve
şu anda sayılarının son derece
yetersiz olduğu gözlenmektedir.
Ergenler ve gençler, güvenli
cinsellik konusunda bilgilendirme
ve danışmanlık hizmeti
alamadıkları için, cinsel yolla
bulaşan enfeksiyon ya da
istenmeyen gebelik gibi acil
durumlar yaşadıklarında sağlık
hizmet arayışına başlamaktadırlar.
Ergenlerin ve gençlerin cinsel
gelişim süreçleri içerisinde bilgi,
danışmanlık ve hizmet desteği
alabilecekleri genç dostu bir
model ihtiyacı devam etmektedir.
Cinsellik, bedensel, sosyal ve
psikolojik açılardan olumsuz etkilerini
önlemenin mümkün olduğu bir
davranış biçimidir. Problemler ortaya
çıkmadan önlem almak, gençlerin
beklenti ve sınırlarını tanımlamalarını
sağlamak, onların haklarını korumak
ve hayata geçirmelerini desteklemek
toplum sağlığı gelişimi açısından
büyük önem taşır.
Kaynakça:
Freud, S.; Cinsiyet Üzerine
Hortaçsu, N. ; İnsan İlişkileri
Kahraman, H. B. ; Cinsellik Görsellik
Pornografi
TAPV; Cinsel Sağlık Akran Eğitimi, Eğitici
Eğitimi Rehberi
TAPV; Ulusal Konferans – VII Sunum ve
Bildiriler
Görünüm
Temmuz 2014
3
Bulut Öncü
Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Çalışmaları
Yapılan çalışmalarda ortaya
çıkan tabloya ve gözlemlerinize
dayanarak sizce gençler arasında
güvenli cinsel davranış bilinci ne
durumdadır? Nedenleri ile birlikte
biraz açıklar mısınız?
Bulut Öncü
1989 yılında Konya’da doğdu
Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde öğrenim
görüyor.
Toplum Gönüllüleri
Vakfı’ndaki gönüllü
çalışmalarının yanı sıra insan
hakları, toplumsal cinsiyet ve
LGBTİ alanında çalışan çeşitli
sivil toplum kuruluşlarında
sorumluluklar aldı.
Y-PEER’in Türkiye Ulusal
Koordinatörü. UNFPA’de
gençlik uzmanı olarak
çalışmıştır ve sonrasında
yine bu kurumla ortaklaşa
yürütülen Üreme Sağlığı
Akran Eğitimleri Projesi’ni
koordine etmektedir.
Toplum Gönüllüleri Vakfı olarak bu
konuda yürüttüğümüz çalışmalarda
2007 yılında Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu ve Nüfusbilim Derneği
tarafından yapılan Türkiye’de
Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme
Sağlığı Araştırması’nın sonuçlarını
esas alıyoruz. Bu çalışma gençlerin
cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanında
yapılan ilk ve tek ulusal araştırma
olma özelliğine sahip. Bu araştırmaya
göre Türkiye’de her 4 gençten yalnızca
1’i kadın ve erkek üreme organlarının
isimlerini biliyor. 10 gençten yalnızca
4’ü bebeğin geliştiği organı (rahim)
doğru olarak biliyor. Yaklaşık 10
gençten sadece 1’i gebelik oluşma
zamanına dair doğru bilgiye sahip ve
HIV/AIDS’i duyan gençlerin yaklaşık
üçte ikisi HIV/AIDS ile yaşayan bir kişi
ile aynı odada bulunmaktan rahatsız
olacağını belirtmiş. Bunlarla birlikte
her 4 gençten 3’ü cinselliklerine nasıl
yaşayacaklarına kendilerinin karar
vermeleri gerektiğini söylemiş. Tüm
bunların yanında gençler cinsel sağlık
ve üreme sağlığı hizmetinin gençlere
verilmesini onaylamış. Bu tabloya
bakıldığında gençlerin bu konulardaki
bilgi ihtiyacı aşikâr. Ama aynı
gençler cinsel sağlık ve üreme sağlığı
hizmetlerine de ulaşmak istiyor.
Gençlerde güvenli cinsel davranışı
geliştirmek üzere neler yapılmalı?
Öncelikle cinsel sağlık ve üreme
sağlığı ile ilgili konuların ve
durumların tabu olmaktan çıkarılıp
konuşulabilir olması gerekiyor. Aynı
zamanda da gençleri dinlemek
bu sürecin olmazsa olmazı. Cinsel
sağlık üreme sağlığı konuları
da dâhil olmak üzere gençlerin
4
Görünüm
Temmuz 2014
kendilerini ilgilendiren konularda
kamusal tartışmalara ve karar
alma mekanizmalarına katılmaları
önündeki engellerin kaldırılması
ve gençlerin güçlendirilmesi
önemli. Bununla birlikte cinsel
sağlık eğitiminin zorunlu eğitim
müfredatına girmesi de özellikle
güvenli cinsel davranışın geliştirilmesi
konusunda önemli bir adım olacaktır.
Ayrıca 2002 yılından itibaren başarıyla
uygulanan ancak Sağlıkta Dönüşüm
Projesi ile birlikte işlevselliğini büyük
ölçüde yitiren genç dostu sağlık
hizmet merkezi modellerinin yeniden
canlandırılması ve yaygınlaştırılması
gerekiyor.
Ülkemizde sağlık ve gençlik
alanında çalışan kurumların; kamu,
sivil, akademi, neler yapması
gerektiğini düşünüyorsunuz?
Akademide, kamu alanında ve hatta
sivil toplum kuruluşlarında cinsel
sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili bilgiler
sınırlı ve dağınık halde. Hatta cinsellik
bu kurumlar arasında da bir tabu. Bu
durumun ortadan kaldırılması şart.
Ayrıca bu alandaki araştırmaların
artması gerekiyor. Bununla birlikte
akran eğitimi formatının geliştirilmesi
ve yaygınlaştırılması, genç dostu
sağlık hizmet merkezi modellerinin
tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Son olarak bu alanda çalışan herkesin
ortak bir paydada buluşması ve
savunuculuk çalışmalarına destek
vermesi çok önemli. Kahire +20 ve
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
Platformu bunun için çok önemli bir
alan. Gerek yerel gerek ulusal gerekse
de uluslararası alanda gençlerin
haklarını, ihtiyaçlarını ve taleplerini
esas alan politikaların sürekli
savunuculuğunun yapılmasını önemli
ve değerli buluyoruz.
Barış Tok
Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmet Merkezleri
Bakırköy Gençlik Danışma ve
Sağlık Hizmet Merkezi, hangi yaş
grubundaki gençlere ve hangi
alanlardaki ihtiyaçlara yönelik
hizmet vermektedir?
Barış Tok
24 Mart 1975’te Tarsus’ta
doğdu.
Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Psikoloji
Bölümünden 1997’de mezun
oldu. Aynı yıl Van Devlet
Hastanesinde psikolog olarak
göreve başladı.
1999 yılında İstanbul
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir
Hastalıkları Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde çalışmaya
başladı.
2006 yılında Sağlık Bakanlığı’nın
UNICEF ve BM Nüfus Fonu
ile gerçekleştirdiği proje
kapsamında “Adolesan Sağlığı
Danışmanlık Eğitimi”nden
geçirilerek Bakırköy Gençlik
Danışma Merkezi’nde
görevlendirildi, halen psikolojik
danışman/psikoterapist olarak
çalışmaya devam etmektedir.
2011 yılında Dr. Abdulkadir
Özbek Psikodrama
Enstitüsü’ndeki eğitimimi
tamamlayarak Psikodrama Grup
Terapisti olmaya hak kazandı.
Prof.Dr. Leandra Perrotta
liderliğinde Dans ve Hareket
Terapisi eğitiminde tez
aşamasında bulunmaktadır.
Merkezimiz 10 – 19 yaş genç grubuna
ve ailelerine hizmet vermektedir.
Gençlerin başvuru kabulü için 10 yaşını
doldurmuş olmaları gerekmektedir.
Merkezde psikolojik danışmanlık ve
beslenme danışmanlığı hizmetleri
verilmektedir. Sağlık hizmeti veren bir
doktor merkezde görev almadığından
dolayı gençlere yönelik sağlık
hizmeti verilmemektedir. Bu nedenle
merkezimiz diğer Gençlik Danışma ve
Sağlık Hizmet Merkezlerinden farklı
olarak sadece ‘Gençlik Danışma Merkezi’
olarak ifade edilmektedir.
Hizmet verdiğimiz başlıca psikolojik
danışmanlık konuları sınav stresi, ders
çalışma becerileri ve verimli çalışma
stratejileri, aile ile iletişim ve sorun
çözme becerileri, çatışma yönetimi,
kişilerarası ilişkiler, öfke kontrolü,
kaygıyla baş etme, ergenlik süreci
bilgilendirmesi, cinsel gelişim ve buna
bağlı duygusal ilişkilerdir. Bunların
dışında danışanların ihtiyaç duyduğu
konularda da psikolojik danışmanlık
verilmektedir. Beslenme danışmanlığı
konuları, ergenlik döneminde
beslenme, fiziksel aktivite, sporcu
beslenmesi, ebeveynlere ve gençlere
beslenme eğitimi verilmektedir.
Bakırköy Gençlik Danışma ve Sağlık
Hizmet Merkezi’ne gençler arasında
en fazla ihtiyaç duyulan danışmanlık
hizmet talepleri hangi konularda
olmaktadır? Cinsiyet farklılıklarını
da göz önünde bulundurarak
değerlendirir misiniz?
Psikolojik danışmanlıkta sınav stresi,
ders çalışma becerileri, öfke kontrolü
ve aile içi ilişkiler görece daha çok ele
alınmaktadır. Cinsiyet farkı ile şikayetler
genel olarak birbirine benzemekle
birlikte, romantik- duygusal ilişkiler
ve bağımsızlaşma konusunda kızların
daha büyük engellerle karşılaştıkları
ve aileleri ile daha çok bu konularda
çatışma yaşadıkları gözlenmektedir.
Erkeklerin ise daha çok öfke kontrolü,
ders çalışma becerileri gibi konularda
aileleri ile daha çok çatışma yaşadıkları
gözlenmektedir.
Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmet
Merkezlerinin gençlere yönelik
hizmetlerinin toplumsal açıdan
önemini nasıl yorumlarsınız?
Ergenlik dönemi hem gençlerin hem
ailelerin zorlandıkları bir dönem. Temel
olarak çok yönlü bir değişim dönemi
olarak bakıldığında buna ayak uydurma
ve yeni durumları kabul konusunda
zorluklar yaşanmaktadır. Ailelerin yeni
durumu kabul etmede zorlandıkları,
gençlerin ise onaylanma ihtiyacı,
cesaret ve girişimciliklerinin sekteye
uğradığını hissettikleri bir dönem.
Türkiye’de şu anda hem Sağlık Bakanlığı
bünyesinde hem de bazı üniversitelerde
gençlik danışmanlık ve sağlık hizmet
birimleri mevcut olsa da maalesef
gençlerin ve ailelerin danışabilecekleri
merkezlerin sayısının az olduğunu
görüyoruz. Ergenlik dönemi
özellikleri ile ilgili sadece bilgilendirici
görüşmelerin bile farkındalığı arttırarak
bu sorunları ele alma konusunda
ailelere ve gençlere yardımcı olduğunu
yaptığımız çalışmaların sonucunda artık
biliyoruz. Ailelerin gencin özerkleşme
çabalarına gerekli alanı tanıdığında
ve gerektiğinde sınır koyduğunda
bu dönemin daha az çatışma ve
hasarla geçtiğini düşünüyoruz.
Aşırı korumacı ya da aşırı izin verici
tutumun gençlerdeki risk davranışlarını
arttırdığı da bilinmektedir. Bu noktada
gençlik merkezlerinin önemli bir rolü
bulunmaktadır. Ailelere korumacılık,
sınır koyma, gencin özerkleşme
çabalarına saygı duyma gibi konularda
yardımcı olunmaktadır. Gençlere
ise ihtiyaç duydukları her konuda
konuşabilecekleri eleştirilmeden
dinlenebildikleri, kendilerine özel bir
alan sunulmaktadır.
Görünüm
Temmuz 2014
5
TPDR ERGENE CİNSEL EĞİTİM VE
DANIŞMANLIK ÇALIŞTAYI
Okul psikolojik danışmanlarını
cinsel eğitim ve danışmanlık
konusunda daha donanımlı, güçlü
ve yapıcı bir noktaya taşımak
amacıyla yapılandırdığımız Ergene
Cinsel Eğitim ve Danışmanlık
Çalıştayları’nın 11.’sini, Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Derneği (TPDR) İstanbul Şubesi
işbirliği ile İstanbul’da gerçekleştirdik.
TPDR’nin başvurusu üzerine
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü
tarafından İstanbul genelindeki tüm
okullara duyurulan çalıştaya çok
sayıda başvuru oldu. Başvuranların
motivasyonları ile sınıf kademeleri ve
kamu-özel okul dağılımı kriterlerini
gözeterek katılımcıları belirledik.
Çalıştaya; 21’i kamu, 2’si özel okulların
ilkokul ve ortaokul kademelerinde
görev yapan 23 psikolojik danışman
katıldı.
16-17-18 Mayıs 2014 tarihlerinde
gerçekleştirilen çalıştayın ilk gününe
Özel Şişli Terakki Okulu, ikinci
ve üçüncü günlerine ise Bilgi
Üniversitesi Santral Kampüsü ev
sahipliği yaptı. Çalıştayda eğitim
ekibimizden Efsun Sertoğlu, Nurcan
Müftüoğlu ve Deha Enis Vardaryıldızı
ile TPDR’den Uzm. Psk. Dan. Sibel
Özbilgiç Özer kolaylaştırıcı olarak rol
aldı.
6
Görünüm
Temmuz 2014
3 günlük çalıştay süresince psikolojik
danışmanların;
· Cinselliğe yaklaşımlarını ve bu
konudaki değerlerini fark etmelerini
sağlayarak bilgilendirmedanışmanlık süreçlerinde objektif
bir duruş sergilemelerini,
· Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı,
cinsel haklara saygılı, özel hayatın
sınırlarını koruyabilen bir eğitimdanışmanlık ortamı oluşturmalarını,
· Cinsellik kavramına ve ergenin
cinsel gelişim sürecine bütünsel bir
perspektifle yaklaşarak öğrencilerin,
ebeveynlerin ve öğretmenlerin
bilgilendirilmesi yönünde adım
atmalarını destekleyecek çalışmalar
yaptık.
Çalıştayın ilk gününe, açılış, tanışma,
beklentilerin tanımlanması ve
programın tanıtılması ile başladık.
Ardından Sibel Özbilgiç Özer, cinsel
eğitim ve danışmanlık sürecinde
psikolojik danışmanların uyması
gereken etik ilkeler konusunda
paylaşımda bulundu. Sonrasında,
katılımcıların “cinsellik” kavramına
yükledikleri anlamları, kavrama
yaklaşımlarını ve cinselliğin
konuşulabilirliği konusunda
bulundukları yeri fark etmelerini
sağlamak amacıyla yapılandırdığımız
“Cinselliğe Yaklaşım” oturumuna
geçtik. Bu bölümde, cinselliğin
konuşulabilirliği egzersizi ve role play
(canlandırma) yaparak katılımcıların
paylaşımlarını dinledik, cinsellik
hakkında -özellikle çocuklarla ve
ergenlerle- konuşmanın zorlukları
üzerine tartıştık. Oturumun sonunda,
cinsellik kavramını ve boyutlarını
tartıştığımız “cinselliğin boyutları”
başlıklı grup çalışmasını yaptık.
Öğleden sonraki bölümde, ergenlik
döneminde meydana gelen
bedensel, cinsel, duygusal değişimler
ile cinsiyet hormonlarının etkileri
konusunda bilgi aktarımında
bulunduk. Sonrasında Sibel Özbilgiç
Özer, danışmanlık becerilerine
dair grup çalışması yaptırdı. İlk
gününün sonundaki “Değerler ve
Öğrenciye Yansıyanlar” oturumunda
ise “değerler” konusunu tartıştık.
Katılımcıların cinsellik konusundaki
değerlerini ve bu değerleri
öğrencilere nasıl yansıttıklarını/
aktardıklarını fark etmeleri amacıyla
“cinsellik ve değerler” egzersizi yaptık
ve değer yansıtmaya/aktarmaya dair
örnek olayları paylaştık. Cinsellik,
cinsel davranışlar, cinsiyet kimliği,
cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet,
özel alan gibi konularda öğrencilere
değer yansıtmanın riskleri üzerine
tartıştık.
Çalıştayın ikinci gününde, cinsel
organlar/üreme organları ve işleyişi,
cinsel uyarılma, adet döngüsü,
gebeliğin oluşumu, özbakım
gibi bedene dair konularda bilgi
aktarımında bulunduk. Ardından,
psikolojik danışmanların kendi
okullarında uygulamak üzere
hazırlayacakları çalışmalara ilham
vermesi açısından, Cinsel Sağlık
Eğitim Programı kapsamında
okullarda uyguladığımız
derslerin içeriklerini,
yöntemlerini ve
materyallerini paylaştık.
İkinci günü “Toplumsal
Cinsiyet” oturumu
ile tamamladık. Bu
oturumda; toplumsal
cinsiyet kavramını,
cinsiyet rollerini ve
yaşama yansımalarını,
bu rollerin çocuklara/
ergenlere nasıl
dayatıldığını ve onları
nasıl etkilediğini,
cinsiyetçi terminoloji
ve yaklaşımları, cinsiyet
ayrımcılığını.. tartıştık
ve ardından Bilgi
Üniversitesi Çocuk
Çalışmaları Birimi
(ÇOÇA) tarafından
hazırlanan “Bizim Ailede
Olmaz” animasyonunu
seyrettik.
Çalıştayın son gününe
“Cinsiyet Kimliği
ve Cinsel Yönelim”
oturumu ile başladık.
Bu bölümde; biyolojik
cinsiyet, toplumsal
cinsiyet rolü, cinsiyet kimliği,
cinsel yönelim, heteroseksizm,
heteronormativite, homofobi,
transfobi, nefret söylemi kavramlarını,
cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim
ile ilgili yanlış bilinenleri ve LGBTİ
çocukların/ergenlerin neden ve nasıl
desteklenmesi gerektiğini konuştuk.
Sonrasında, “Koruyucu ve Önleyici
Çalışmalar” başlığı altında, özel
alan ve sınırlar konusunda bilinç
oluşturmak ve özel alan ihlallerini,
cinsel tacizi, cinsel istismarı önlemek
amacıyla çocuklarla, ebeveynlerle,
öğretmenlerle yapılabilecek
koruyucu-önleyici çalışma örneklerini
paylaştık.
Öğleden sonraki ilk bölümde,
cinsel eğitim ve danışmanlık
sürecinde çocuklarla/ergenlerle
nasıl konuşulması, nasıl bir
planladık. Katılımcılardan,
çalıştayın beklentilerini ne ölçüde
karşıladığına ve üç günlük çalışma
sürecinin sonunda kendilerini nasıl
hissettiklerine dair sözlü geribildirim
alarak çalışmamızı tamamladık:
“Kendimi buradan çıkarken çok yetkin
hissediyorum. Çünkü çok gizil bir
alandı. Üniversitede dersini aldık ama
çok eksiğimizin olduğunu
da burada gördüm. Motive
olmuş hissediyorum, mutlu
hissediyorum, toplumu
değiştirebilir hissediyorum.
Farkındalığı yaşamış olarak
buradan ayrılıyorum.”
“Çalışmanın tamamı
için hem kendi kişisel
gelişimime hem de mesleki
gelişimime çok katkı
sağladığını söyleyebilirim.
Kullanmam gereken dil
ve üslup hakkında çok şey
öğrendim. Artık biliyorum
ki tıkandığım yerlerde bana
el verecek, destekleyecek
bir ekip var.”
terminoloji kullanılması gerektiğini
tartıştık. Ardından, “Nasıl Cevap
Verelim?” oturumunda, 3-8. sınıf
kademelerinden en sık gelen soruları
paylaştık, çocukların gelişim dönemi
özellikleri, ihtiyaç ve beklentileri
dikkate alınarak bu sorulara nasıl
cevap verilmesi gerektiğini konuştuk.
Çalıştayın son bölümünde
geleceğe yönelik adımları
“Daha önce katıldığımız
çalıştaylar genellikle
teorikti, hep bizim
bireyselliğimizde kalıyordu.
Şimdi şunu biliyorum;
çalışırken süpervizyon
almak için çok rahat bir
şekilde güvenebileceğim
bir ekip var. Bu benim çalışma azmimi
destekleyen bir şey. Kendimi şanslı
hissediyorum. İyi ki bu çalışmaya
katılmışım.”
“Başlamam gerektiğini ama nereden
başlamam ve nasıl vermem gerektiğini
bilmediğim bir konuydu. Artık bununla
ilgili kafamda hiçbir soru işareti
kalmadı.”
Görünüm
Temmuz 2014
7
GÜVENLİ CİNSELLİK İÇİN YÖNTEM SEÇENEKLERİ
Gençlerin güvenli cinsellik konusunda
yaklaşım, tutum ve davranışlarını
değerlendirmeye yönelik çalışmalar ve
gözlemlerimiz, düzenli olarak gebeliği
önleyici modern yöntem kullanımının
yeterli olmadığını göstermektedir.
Hem istenmeyen gebelikler hem
cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla
karşılaşma olasılığı yüksek olan bu
grubun kondom ve acil korunma
kullanımı konusundaki bilgilerinin
yetersiz olduğu ve yöntemleri yanlış
kullanabildikleri görülmektedir.
Kondom-Prezervatif-Kılıf-Kaput
Türkiye’de erkeklerin prezervatif
kullanım oranı (%15) Avrupa ülkelerine
göre (%60) oldukça düşüktür. Bu oranı
erkeklerin “küçük düşme, ayıplanma,
alay edilme” gibi düşünceleri ve “bana
bir şey olmaz” mantığı etkilemektedir.
2013 yılında bir kondom firmasının
yaptığı araştırmada; “prezervatif
denildiğinde akla gelen ilk şey”
sorusuna %82 oranında “cinsel sağlık ve
hastalıklardan korunmak” yanıtı alındı.
Bunu %57,7 oranla “doğum kontrol
ve istenmeyen hamilelikten korunma”
yanıtı izledi. Araştırma prezervatifin
hem kadın hem de erkekler için “güven”
ve “korunma” anlamına geldiğini
ortaya koyuyor. Ancak erkeklerin bir
kısmı için “mecburiyet”, “rahatsızlık”,
“AIDS” kavramlarını da hatırlatıyor.
Araştırmanın diğer bazı sonuçları şöyle:
· %79.6’sı prezervatifi kendisi satın
alırken sadece % 4.1’inine eşi
veya sevgilisine aldırıyor. Eşi veya
sevgilisiyle birlikte satın alanların
oranı ise % 2.2.
· Prezervatifin en sık satın alındığı yer
%71.8 ile süpermarketler; bunu %
71.5’lik bir oranla eczaneler takip
ediyor.
· Odak grup tartışmalarında detaylar
konuşulurken prezervatifin tabu
olmaya devam ettiği görülüyor. Satış
temsilcisinin tavrı, diğer kişilerin
bakışları, suçluluk duygusu gibi
nedenler hala satın alma sırasında
zorluk yaşatıyor. Eğitim düzeyi
yüksek olanlar bile prezervatifi
ebeveynlerinden saklıyor.
8
Görünüm
Temmuz 2014
· Araştırmaya katılanların %36.3’ü
ürünü satın alırken etraftan fark
edilmek istemiyor.
Kondom hakkında bilinmesi
gerekenler:
·Spermlerin vajinaya boşalmasını, dolayısıyla rahme ulaşmasını engeller.
·Düzenli ve doğru kullanıldığında %97
etkilidir.
·HIV/AIDS dahil cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlara karşı koruyucudur.
·Cinsel ilişkide boşalmayı geciktirerek
ilişki süresinin uzamasını sağlayabilir.
·Yan etkisi yoktur.
·Doğum ve kürtaj sonrasında
kullanılabilir.
·Eşler arasında cinsel yaşamı
paylaşmayı ve iletişimi arttırır.
·Kullanmak için muayene olmak veya
reçete gerekmez.
·Çiftin kendi başına kullanabileceği
ve istediği zaman bırakabileceği bir
yöntemdir.
Kullanımında dikkat edilecekler:
·Son kullanma tarihine bakılmalı
ve zamanı geçen kondomlar
kullanılmamalıdır.
·Ambalajlarda sadece üretim tarihi
belirtilmişse, etkinliği üretim
tarihinden itibaren en fazla 5 yıldır.
·Serin, kuru ve karanlık bir yerde
saklanmalı, nemli ortamlardan,
sıcaktan, güneş ve floresan ışığından
uzak tutulmalıdır.
·Ambalajı kullanılacağı zaman
açılmalıdır.
·Ambalaj elle, tırtıklı kenarı yırtılarak
açılmalı, makas gibi kesici aletler
kullanılmamalıdır.
·Sertleşmiş penise, partnerle temas
etmeden önce takılır.
·Uç kısmında meninin birikmesi için
küçük bir boşluk vardır. Takılırken uç
kısım başparmak ve işaret parmağı
arasında sıkıştırılarak havası alınır.
·İlişkiden sonra, penis sertliğini
kaybetmeden geri çekilirken
kondomun sıyrılmamasına dikkat
edilir. Böylece meninin dışarı
boşalması engellenmiş olur.
·Her ilişkide yeni bir kondom
kullanılmalıdır.
Uyarılar:
·Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların
tedavi sürecinde mutlaka kondom
kullanılmalıdır.
·Spermisitler ile birlikte kullandığında
gebeliğe ve cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlara karşı daha etkili
korunma sağlar.
·Kondomun kendisinde kayganlaştırıcı
jel vardır. Ancak spermisit jeller
veya su bazlı kayganlaştırıcı jeller
ile birlikte kullanılabilir. Kondomu
kayganlaştırmak için yağ, krem,
vazelin gibi ürünler kullanılmamalıdır.
Bunlar kondomun yırtılmasına neden
olabilir.
·Çok nadir de olsa bazı erkeklerde veya
partnerlerinde kondomun yapıldığı
hammaddeye (kauçuk) karşı alerji
olabilir.
·Yırtılırsa veya meni vajinaya
bulaşırsa acil korunma yöntemlerine
başvurulmalıdır.
·Kullanıldıktan sonra tuvalete
atılmamalıdır.
Acil Oral Korunma Hapları-Ertesi Gün
Hapları
Ertesi gün hapları, plansız/korunmasız
gerçekleşen bir cinsel ilişkiden,
yöntem kullanımının başarısız olduğu
durumlardan (kondom yırtılması,
yöntemin unutulması vb.) ve tecavüz
gibi istenmeyen olaylardan sonra,
gebelik başlamadan önce alınan
haplardır.
Bu hapların kullanımı geçmişte ilk
kez 1960’larda acil korunma amacıyla
yüksek doz östrojen kullanımı ile
olmuştur. 1970’lerde acil korunmada
östrojen ve progesteron birlikte
kullanılmıştır ve 1976’da ilişki
sonrası RİA (spiral) ilk kez bu amaçla
kullanılmıştır.
Son 30 yıl içerisinde yapılan çalışmalar
ışığında; acil korunmanın istenmeyen
gebeliğin önlenmesi için ikinci bir şans
tanıyan, etkili ve güvenli bir yöntem
olduğu kabul edilmiştir.
Acil hormonal hapların her bir
kullanıcıdaki etki mekanizması
tam olarak bilinmemektedir.
Yumurtlamadan önce alındığında
yumurtlamayı önleyebilir. Haplar
ayrıca, yumurtanın sperm tarafından
döllenmesini, döllenen yumurtanın
rahim içine yerleşmesini de
engelleyebilir. Oluşmuş olan gebelik
üzerinde bir etki gösterilmemiştir.
Acil korunmanın, cinsel ilişkiden sonra
mümkün olan en kısa süre içinde
uygulanması gerekir. Bu yöntemlerin
etkinliğinin, korunmasız ilişkinin
üzerinden geçen zamanın uzaması ile
birlikte giderek azaldığı bilinmektedir.
Çalışmalar acil korunmanın ilişkiden
sonra 3-5 gün içinde (72-120 saat)
etkili olduğunu göstermiştir. Ancak
acil korunmanın modern korunma
yöntemleri kadar etkili olmadığı
bilinmelidir.
Acil korunma konusundaki endişeler;
kardiyovasküler risk artışı, güvenli ve
sürekli korunma yerine acil korunmanın
yoğun kullanımıdır.
Ertesi gün haplarının kullanım
önerileri
Acil korunmanın maksimum etkinliği
sağlaması için ertesi gün hapı cinsel
ilişkiden sonra mümkün olan en kısa
sürede alınmalıdır. Alındıktan sonra 2
saat içinde kusulursa tekrar kullanılması
gerekir. Hap kullanımına bağlı olarak,
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı Bünyesinde
Bulunan Gençlik Danışma Birimleri
adet 1 hafta önce veya sonra olabilir,
ancak gecikme durumunda gebelik
olasılığı değerlendirilmelidir. Hap
kullanımın ardından karın-kasık ağrısı
ve kanama düzensizliği ektopik (dış)
gebelik olasılığını düşündürmelidir.
Ertesi gün hapı, sürekli kullanıma uygun
bir yöntem değildir. Kişi düzenli ilişki
yaşıyorsa modern yöntemlerden birini
tercih etmelidir. Yöntem kullanımında
sık sorun yaşanıyorsa o yöntem başka
bir modern yöntem ile değiştirilmelidir.
Ertesi gün hapları gebelik oluştuktan
sonra asla etkili değildir ve düşük
yaptırıcı olarak kullanılmaz. Hapları
kullanan her 100 kadından 2’si hamile
kalabilir.
Türkiye’de kullanımda iki çeşit
acil korunma yöntemi vardır:
Norlevo (Levonorgestrel) ve Ella
(Ulipristalacetat)
Levonorgestrel içeren preparatlar ile
Ulipristalacetat adlı etkin maddeyi
içeren preparat arasındaki fark şöyle
özetlenebilir:
· Levonorgestrel maddesi,
yumurtlamayı ancak eğer bir
günden fazla süre önce alınırsa önler.
Norlevo, korunmasız ilişkiden sonra
72 saat içinde iki hap birlikte alınarak
kullanılır.
· Ulipristalacetat maddesi ise
yumurtlamayı geciktirerek ya
da önleyerek gebeliği engeller.
Ulipristalacetat maddesinin,
yumurtlamadan hemen önce
alındığında dahi yumurtlamayı son
ana kadar önleyebildiğini bilmek
gerekir. Ella, korunmasız yaşanan
bir cinsel ilişkiden sonra ya da
uygulanan korunma yönteminin
başarısız olduğu durumlarda 120’inci
saate (5’inci güne) kadar kullanılabilir.
Döllenmiş bir yumurta hücresinin rahim
içine yerleşmesini her iki preparat da
büyük bir olasılıkla önleyememektedir.
Ertesi gün hapları dışında kullanılan
diğer yöntemler arasında; ülkemizde
de kullanılmakta olan, korunmasız
cinsel ilişki sonrasında RİA (spiral)
uygulanması ve ülkemizde
bulunmayan, ilk 72 saatte tek doz 600
mg olarak uygulanan Mifepriston (RU
486) vardır.
Her kadına üreme sağlığı danışmanlığı
sırasında acil korunma hakkında bilgi
verilmeli ve bu yöntemi nasıl temin
edebileceği anlatılmalıdır.
Uluslararası Aile Planlaması
Federasyonu’nun (IPPF) Kasım1995’te kabul ettiği Üreme Hakları
ve Cinsel Haklar Bildirgesi’ne göre
(Madde 8); tüm kadınların, üreme
sağlığının korunması, güvenli anneliğin
sağlanması ve gebeliğin güvenli
sonlandırılması için gereken ve tüm
kullanıcılar için ulaşılabilir, kabul
edilebilir, kullanışlı ve ödeyebilecekleri
bir bedel karşılığında bilgi, eğitim ve
hizmetlere ulaşma hakkı vardır. Tüm
bireyler, istenmeyen gebelikleri önleyici
yöntemler arasından kendileri için
güvenli ve kabul edilebilir olanı özgürce
seçme ve kullanma hakkında sahiptir.
Gençlik Danışmanlık Birimi Bulunan
Üniversiteler
Görünüm
Temmuz 2014
9
KADIN SAĞLIĞI ÇALIŞTAYLARI
TAP Vakfı olarak, kadın sağlığı
koşullarını ve verilerini paylaşmak,
yerel yönetimler ile kadın çalışmaları
yapan sivil toplum kuruluşlarının bu
alana katkılarını arttırmak amacıyla
çalıştaylar düzenlemeye başladık.
Kadınlar, eşitlikçi ulusal ve uluslararası
mevzuatın varlığına rağmen, sağlık
hizmetlerine erişim ve mevcut
hizmetlerden yararlanmada dünyada
ve ülkemizde hala sorunlarla
karşılaşmaktadırlar. Kadınların
sağlık hizmetlerinden tam, eşit ve
yüksek standartlarda faydalanmaları
temel insan haklarından biridir.
Sağlık bilgisine erişim, yeterli
beslenme ve sağlık hizmetlerinden
yararlanma hakkı, kadının sağlık hakkı
kapsamında değerlendirilmektedir.
Türkiye’de üreme sağlığı ve
cinsel sağlık, kadın sağlığı,
aile planlaması, nüfus ve
kalkınma gibi konularda
yayınlanmış stratejik
dokümanlar bulunmaktadır.
Tüm bu çalışmalarda,
kadın sağlığı alanındaki
roller ağırlıklı olarak sağlık
çalışanlarına verilmektedir.
Kadın sağlığı alanında
bütünsel yaklaşım ihtiyacı bu
konuda diğer disiplinlerin
de rol-sorumluluk alması
gerekliliğini doğurmaktadır.
Kadın sağlığı koşullarını
ve verilerini paylaşmak, yerel
yönetimler ile kadın çalışmaları
yapan sivil toplum kuruluşlarının bu
alana katkılarını arttırmak amacıyla,
Diyarbakır, Gaziantep ve Bursa
illerinde “Kadın Sağlığı Çalıştayları”
gerçekleştirdik.
Çalıştay açılışlarını TAP Vakfı Genel
Koordinatörü Nurcan Müftüoğlu
yaptı. Müftüoğlu konuşmasında “aile
planlaması” kavramından “üreme
sağlığı” kavramına nasıl gelindiğini,
1994–Kahire Uluslararası Nüfus ve
Kalkınma Konferansı’nda (ICPD)
alınan kararları ve Türkiye’nin de
kabul ettiği temel noktaları vurguladı.
TAP Vakfı eğitimcilerinden Eylem
10
Görünüm
Temmuz 2014
Karakaya ise çalıştaya katılanlara
bir çalışma modeli olarak “Kadın
Sağlığı Eğitim Programı”nı
tanıttı ve bölgedeki program
uygulamalarından örnekler verdi.
Diyarbakır, 17 Nisan 2014
Çalıştaya Diyarbakır, Mardin, Batman
illerinden Halk Sağlığı Müdürlükleri,
yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil
toplum kuruluşlarından 30 temsilci
katıldı.
Diyarbakır ili özelinde kadın sağlığının
durumunu Diyarbakır Halk Sağlığı
Müdür Yardımcısı Dr. Seyfettin Sarıbaş
özetledi. Sarıbaş, sağlık ekibindeki
iyileştirmeler sayesinde kadın sağlığı
alanında geçmişe nazaran daha iyi
sonuçlar aldıklarını ifade etti.
Prof.Dr. Nuray Özgülnar, “Kadın
Sağlığı ve Bütünsel Yaklaşım”
başlıklı sunumunda kadınların
karşılaştıkları temel sorunları;
sağlık ve özellikle üreme sağlığı
hizmetlerinden yararlanmada,
eğitim ve mesleki eğitime
katılımda, iş bulma ve yükselmede,
ücretlendirmede, sosyal haklardan
yararlanmada eşitsizlik, cinsel taciz ve
şiddet olarak tanımladı. Bu sorunlar
karşısında, kadınlar için rutin sağlık
izlemlerinin yaygınlaştırılmasının,
üreme sağlığı/genel sağlık
konularında bilgilendirme çalışmaları
yapmanın, toplumsal cinsiyet temelli
güçlendirmenin ve sektörler-kurumlar
arası işbirliğinin önemli olduğunu
vurguladı.
Çalıştayın ikinci bölümünde
katılımcılar gruplara ayrılarak kadın
sağlığı sorunları ve çözüm önerileri
konularını çalıştılar. Her grup yaptığı
çalışmanın sonuçlarını büyük grup ile
paylaştı. Atölye çalışmalarında öne
çıkan sonuçlar;
·Dil problemi: Sağlık personelinin en
azından uygulamalarla ilgili Kürtçe
bilmesi - sözlük temini
·Kültürel alışkanlıklar ve yoksulluk
nedeni ile hijyen koşullarının iyi
olmaması: Kadınlara yönelik eğitim
programlarının düzenlenmesi
·Erkeklerin katılımının sağlanması:
Erkeklere yönelik bilgilendirme
ve eğitimlerin müftülük,
belediyeler, sağlık personeli
işbirliğinde yapılması
· Kadınların sağlık hizmet
kullanımının önündeki
engeller (mahremiyet, sağlık
güvencesinin olmaması,
bilinçsizlik, sağlık personelinin
tutumu, sağlık biriminin uzak
olması): Kadınlara yönelik
eğitim programlarının
uygulanması, sağlık personeli
eğitimleri, gezici hizmetlerin
bir süre yürütülmesi, farkındalık
yükseltici kampanyalar
yapılması
Gaziantep, 3 Haziran 2014
Çalıştaya Gaziantep İl Sağlık
Müdürlüğü, Halk Sağlığı Müdürlüğü,
yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil
toplum kuruluşlarından 37 temsilci
katıldı.
Gaziantep ili özelinde 2013 yılı kadın
sağlığının durumunu ve Gaziantep
Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün bu
alandaki çalışmalarını Dr. Selda
Doğan paylaştı:
·Şahinbey Belediyesi ile ortaklaşa
yürütülen projede evlenecek çiftlere
yönelik Üreme Sağlığı Hizmetleri
konusunda eğitim veriliyor.
·Şahinbey ilçesinde çocuk sahibi
olan ailelere “bebek sağlığı”, “bebek
bakımı”, “anne sütünün önemi”
gibi konularda eğitimler ve hediye
paketi veriliyor.
·Şehitkamil Belediyesi tarafından
yürütülen, “Merhaba Bebek Projesi”
kapsamında hediye paketleri
dağıtılıyor.
·Toplum Sağlığı Polisleri ile işbirliği
içinde halk eğitimleri veriliyor.
·Kuran Kursu hocalarına “kadın
sağlığı” ve üreme sağlığı”
konularında eğitimler veriliyor.
·Emzirme Haftasında Şehitkamil
Devlet Hastanesi’nde lohusalara
bilgilendirme broşürü ve lohusa
şekeri dağıtıldı.
Büyükşehir, Şahinbey ve Şehitkamil
Belediyeleri mahallelerde sosyal
tesislerin olduğunu ve kadınlara
yönelik kurslar düzenlediklerini
belirttiler.
Gaziantep Aile ve Sosyal Politikalar
İl Müdürlüğü ve Kadın-Erkek
Eşitlik Birimi hastanede “kadına
yönelik şiddet” ile ilgili bir birimin
oluşturulmaya çalışıldığını, sağlık
çalışanlarına kadına yönelik şiddet
konusunda eğitimler verildiğini ifade
ettiler. .
İl Sağlık Müdürlüğü bebek ölümleri
ile ilgili yapılan çalışmada bebeği ölen
kadınların %67’sinin kısa zamanda
tekrar gebe kaldığını ifade etti.
Toplantının ikinci bölümünde
katılımcılar Gaziantep’te kadın sağlığı
alanında gözlemledikleri sorunları
sıraladılar:
·Akraba evlilikleri
·Bebek ölümleri
·Erken yaş evlilikleri
·18 yaş altı ve 35 yaş üzeri gebelikler
·Yasal düzenlemelerin bilinmemesi
·Aile planlaması danışmanlığı ve
yöntemlerin temininde sorunlar
·Gebelik sonlandırma hizmetlerinin
erişilebilirliği
·Sağlık güvencesi olmayan kadınlar
Daha sonra katılımcılar 3 gruba
ayrılarak belirlenen sorunlar arasında
öncelikli olanlara yönelik çözüm
önerilerini, çözümün gerçekleşmesi
için kimlerle ve ne şekilde işbirliği
yapılabileceğini, kurumsal düzeyde
sorumluluklarını tartıştılar. Tartışma
tamamlandıktan sonra gruplar,
oluşturulacak bir çalışma komisyonu
ile eğitim ve farkındalık çalışmaları
yapılabileceğini ifade ettiler. Bu
çalıştayda alınan kararların Gaziantep
Yerel Eşitlik Eylem Planı’nın “sağlık”
bölümünde yer almasının, valilik
onayı alınmış olacağı için, yapılacak
çalışmaları kolaylaştıracağını
belirttiler. Kadın Dostu Kentler Ortak
Programı İl Koordinatörü Meltem
Üçler, çalıştay sonuçlarını İl Kadın
Hakları Koordinasyon Kurulu’na
götüreceğini belirtti.
Bursa, 19 Haziran 2014
Çalıştaya Bursa Halk Sağlığı
Müdürlüğü, yerel yönetimler, sivil
toplum kuruluşlarından 43 temsilci
katıldı.
Bursa ili özelinde 2013 yılı kadın
sağlığının durumunu ve Bursa Halk
Sağlığı Müdürlüğü’nün bu alandaki
çalışmalarını Uzm.Dr. Erdinç Osman
paylaştı.
Kadın Dostu Kentler Koordinatörü
Burcu Üzümcüler ise Bursa Yerel Eşitlik
Eylem Planı’nı anlattı. Üzümcüler,
ilde sağlık konusunda herkesin
sorumluluk alması gerektiğini, eylem
planında buna yer verdiklerini, fakat
kurumların sorumluluk alması ile ilgili
sorunlar olduğunu ifade etti. Alanda
yapılan çalışmalarda sorunların
daha net ortaya çıktığını, Aile
Hekimliği sisteminden bile habersiz
gruplar olduğunu söyledi. Bütün
bunların sonucunda, tüm ortakların
birlikte çalışması, sorumlulukların
sahiplenilmesi ve eylem planının
hayata geçirildikten sonra takip
edilmesi gerektiğini belirtti.
Üzümcüler, kadın sağlığı sorunları
karşısında yapılması gerekenleri şöyle
sıraladı:
·Kadınların sağlık hizmetlerine
erişimini kolaylaştıracak
düzenlemeler yapılmalı
·Engelli kadınların sağlık
hizmetlerine erişimi kolaylaştırılmalı
·Kadın sağlığına yönelik özel
çalışmalar yapılmalı
·Sağlık görevlilerine yönelik cinsiyet
eşitliğine ilişkin farkındalık arttırıcı
çalışmalar yapılmalı
·Sağlık personeli yetiştiren
kurumların müfredatına toplumsal
cinsiyet dersleri eklenmeli
·Yaygın eğitim kurumlarında kadın
sağlığına yönelik eğitim programları
uygulanmalı
·Kadınların yoğun olarak karşılaştığı
hastalıklara yönelik araştırmalar
desteklenmeli, teşhis ve
tedaviyöntemleri yaygınlaştırılmalı
Toplantının ikinci bölümünde
katılımcılar önce Bursa’da kadın
sağlığı alanında gözlemledikleri
sorunları sıraladılar:
·Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
·Aile büyüklerinin geleneksel
uygulamaları
·Erken yaş evlilikleri
·Çocuk cinsel istismarı
·Göç bölgelerinde kız çocuklarının
istismarı ve madde kullanımı
·Roman vatandaşların kültürel
alışkanlıkları (hijyen, beden algısı,
erken yaş evlilikleri..)
·LGBTİ grupların yaşadıkları bölgede
sağlık hizmetlerine erişim zorluğu
·Mekan politikaları ile ilgili olarak
azınlık grupların sağlık hizmetlerine
erişememesi
·Farklı etnik gruplara sağlık hizmet
sunumunun insan hakları temelli
olmaması
·Dinin yanlış referans olarak
kullanımı (gebeliğin önlenmesi gibi
konularda)
·Sosyal güvenlik kapsamında
olmayan bireylerin hizmet
alamaması
·Kadınların sağlık sigortalarının
erkekler üzerinden olması
·Sağlık kurumları ve STK’ların
birbirlerinin çalışmalarından
habersiz olması
Sorunların konuşulmasının ardından
3 çalışma grubu oluşturuldu. Gruplar,
çalıştay sonunda oluşturulacak bir
çalışma komisyonunun (halk sağlığı
müdürlüğü, belediyeler, ASBİM
ve STK’lar) tekrar toplanarak ilde
yapılanları konuşmaları, yerel eşitlik
eylem planında belirtilecek sorunlar
karşısında sorumluları belirlemelerine
karar verdiler. Komisyonun 1-2 aylık
periyotlarla toplanması gündeme
geldi.
Görünüm
Temmuz 2014
11
CİNSEL SAĞLIK EĞİTİM PROGRAMI
PAYLAŞIM TOPLANTISI
Çocukların ve ergenlerin cinsel gelişim
süreçlerini desteklemek amacıyla
2002’den bu yana sürdürdüğümüz
“Cinsel Sağlık Eğitim Programı”
kapsamında, cinsel eğitim çalışmalarını
değerlendirmek amacıyla bir paylaşım
toplantısı düzenledik.
17.06.2014 tarihinde Ortaköy
Princess Hotel’de gerçekleştirdiğimiz
toplantıya, okul psikolojik danışmanları
ve idarecileri ile Bilgi Üniversitesi
Çocuk Çalışmaları Birimi’nden Gözde
Durmuş, Bilgi Üniversitesi Sosyoloji
ve Eğitim Çalışmaları Birimi’nden
Melike Ergün ve Eğitim Reformu
Girişimi’nden Işık Tüzün katıldı.
Açılış ve tanışmanın ardından,
Vakıf Genel Koordinatörü Nurcan
Müftüoğlu, 2013-2014 eğitim-öğretim
döneminde Cinsel Sağlık Eğitim
Programı kapsamında yaptığımız
çalışmaları özetledi. Ardından, İELEV
Cağaloğlu Okulları Psikolojik
Danışmanı Nur McKeown, Hisar
Okulları Psikolojik Danışmanları
Sibel Özbilgiç Özer ve Burcu
Kıranlar, Açı Okulları Psikolojik
Danışmanları Şebnem Yapareller
ve Renin Gabbai Aziz, ilkokulortaokul kademelerindeki
çalışmalarımıza dair gözlemlerini
ve deneyimlerini paylaştılar. Nur
McKeown, 4 yıldır sürdürdükleri
cinsel eğitim çalışmasının okul
programlarının parçası haline
geldiğini; çocukların eğitimleri
heyecanla beklediğini, ailelerin
ise okulda bu tür bir program
yürütülmesinden memnuniyet
duyduğunu dile getirdi. Sibel Özbilgiç
Özer ise 3 sene önce eğitimler
başladığında öğrencilerin fazlaca
heyecanlı olduğunu, ancak bu yıl
gülüşmelerin kısa sürdüğünü, daha çok
içeriğe odaklanarak sorular sorduklarını
gözlemlediklerini paylaştı. Burcu
Kıranlar ise programımızdan ilham
alarak çalıştığı “9-13 Yaş Öğrencilerine
Uygulanan Cinsel Sağlık Eğitimi
Programının Sınanması” başlıklı
yüksek lisan tezinin yöntem ve
sonuçlarını aktardı. Renin Gabbai
Aziz, 4 yıl önce rehberlik birimi olarak
“Bedenim ve Sınırlarım” programını
12
Görünüm
Temmuz 2014
hazırladıklarını, fakat uygulama
konusunda adım atamadıklarını,
sonrasında TAP Vakfı ile üzerinde
çalışarak 1, 2 ve 3. sınıflarda psikolojik
danışmanların, 4 ve 5. sınıflarda ise
Vakıf eğitimcilerinin uygulayacağı bir
yapıya taşıdıklarını aktardı. Şebnem
Yapareller ise uygulamaya başlamadan
önce psikolojik danışmanların
güçlendirilmesi gerektiğini düşünerek
TAP Vakfı ile 3 günlük çalıştay
gerçekleştirdiklerinden, böylece daha
doğru bir dil ve duruş kazandıklarından
bahsetti.
Sonrasında, eğitim ekibimizden Deha
Enis Vardaryıldızı ve Nurgül Öztürk,
ilkokul-ortaokul kademelerindeki
çalışmalarımıza dair paylaşımlarda
bulundular. Deha Enis Vardaryıldızı,
3-8. sınıf kademelerinde uyguladığımız
ders içerikleri, kullandığımız yöntem
ve materyaller hakkında bilgi verdi.
Nurgül Öztürk ise çocukların
tepkilerine ve en çok merak ettikleri
konu başlıklarına; bu kademelerde
çalışırken benimsediğimiz yaklaşıma ve
kullandığımız terminolojiye dair notlar
aktardı.
Paylaşım ve soruların ardından,
Üsküdar Amerikan Lisesi Psikolojik
Danışmanı Aşkın Koç, Robert Lisesi
Psikolojik Danışmanı Erkan Uğuzalp
ve Koç Lisesi Psikolojik Danışmanı
Zeynep Özman, lise kademelerindeki
çalışmalarımıza dair gözlem ve
deneyimlerini paylaştılar. Aşkın Koç,
programı 2003’ten beri uyguladıklarını,
rehberlik birimi olarak programın
öncesinde ve sonrasında çalışmalar
yürüttüklerini, bu çalışmaları okuldaki
sağlık biriminin de desteklediğini,
eğitimler tamamlandıktan sonra
ise süreci değerlendirmek üzere
anket uyguladıklarını ifade etti ve
anket sonuçlarını paylaştı. Erkan
Uğuzalp, 2005’ten bu yana programı
sürdürdüklerini, çalışmanın 3 adımdan
oluştuğunu, psikolojik danışmanların
eğitimlerden önce hafızaları tazelemek
ve direnci hafifletmek üzere gençlerle
bir araya geldiklerini, Vakıf eğitimcileri
derslerini tamamladıktan sonra ise
gençlerle tekrar bir araya gelerek
geribildirim aldıklarını söyledi. Uğuzalp,
programın en güçlü yanının, yasaklayıcı
ve kışkırtıcı olmaktan uzak, nötr ve
yapıcı bir dil kullanılması olduğunu
vurguladı. Zeynep Özman ise programı
3 yıl önce uygulamaya başladıklarını,
okulda yürütülen sosyal programların
cinsel sağlık eğitimine yansımalarını
gözlemlediklerini, gençlerin cinsiyet
ayrımı olmaksınız rahatlıkla paylaşımda
bulunduklarını ve tartışmalara
katıldıklarını vurguladı.
Ardından, eğitim ekibimizden Eylem
Karakaya, lise kademelerinde
yürüttüğümüz derslerin içerik, yöntem,
materyallerine dair bilgi paylaştı ve
gençlerin en çok merak ettikleri konu
başlıkları, programdan beklentileri
ve bireysel danışmanlık ihtiyaçları
üzerinde durdu.
Son bölümdeki “Yaygınlaştırma ve
Sürdürülebilirlik” oturumunda ise
eğitim ekibimizden Efsun Sertoğlu,
psikolojik danışmanlar için hazırlanan
ve şu ana kadar İstanbul, Rize,
Diyarbakır, Tokat, Eskişehir ve Bayburt
illerinde gerçekleştirilen “Ergene
Cinsel Eğitim ve Danışmanlık
Çalıştayları” ile bu çalıştaylar
sonrasında psikolojik danışmanların bir
kısmının kendi okullarında yürütmeye
başladıkları uygulamalardan bahsetti.
Toplantı, cinsel eğitim çalışmalarının
yaygınlaştırılması ve sürdürülebilirliği
için yapılabileceklerin konuşulmasıyla
sona erdi.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS & KALKINMA
KOMİSYONU (CPD) 47
Birleşmiş Milletler Uluslararası
Nüfus ve Kalkınma Konferansı
(ICPD) Eylem Planı ve uygulama
süreçlerini hükümetler arası
müzakereler düzeyinde yürüten
Birleşmiş Milletler Nüfus ve
Kalkınma Komisyonu (CPD)
47. toplantısı 7-11 Nisan 2014
tarihlerinde New York’ta gerçekleşti.
125 ülkenin katıldığı toplantının
5 günlük müzakereler sonucunda
geldiği ortak nokta; kadın-erkek
eşitliği, üreme sağlığı-cinsel sağlık
ve üreme haklarının sürdürülebilir
kalkınma için öncelikli ve kritik
alanlar olduğuydu. Birleşmiş Milletler
Komisyonunun dünya liderlerine
mesajı, bu konuların 2015 yılında
Milenyum Kalkınma Hedeflerinin
yerini alacak olan yeni kalkınma
yaklaşımına entegre edilmesi oldu.
sağlığı ve cinsel sağlık hizmetlerinin
erişilebilirliği noktasına henüz
ulaşılamadığı oldu. Bu alanda
yaşanan olumlu gelişmelere rağmen,
ICPD Eylem Planı kapsamında altı
çizilmesine karşın halen pek çok
ülkede devam etmekte olan kadına
yönelik şiddet, karşılanamayan aile
planlaması ihtiyacı, güvenli olmayan
gebeliği sonlandırma hizmetleri ve
gençlerin bilgi ve hizmet ihtiyaçları
eksiklikler boyutunda öne çıkan
konulardı. Bu alanlara vurgu ile
Komisyon, güvenilir ve ayrımcı
olmayan üreme sağlığı ve cinsel
sağlık hizmetlerinin gençler ve tüm
gruplar için ulaşılabilirliği, bütünsel
ve kanıta dayalı cinsel sağlık eğitimin
yaygınlaşması ve HIV ve cinsel yolla
bulaşan enfeksiyonların önlenmesi
konularında hükümetlerin dikkatini
çekti, sorumluluklarını hatırlattı.
gereği vurgulandı, eşitsizlikler ve
her türlü ayrımcılık önlenmeliydi.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin
kaygı verici oranda yaygın olması,
önleyici ve koruyucu çalışmaların
arttırılmasını, kız çocuklarının erken
ve zorla evlendirilmesi gibi zararlı
uygulanmaların sonlandırılmasını
gerektiriyor.
Komisyon toplantısına katılan
ülkeler üreme sağlığı-cinsel
sağlık hizmetleri ve üreme hakları
konusunda mutabakata vardılar.
5 gün süren müzakereler boyunca
pek çok ülkenin, cinsel hakları insan
haklarının geliştirilmesi perspektifi
ile desteklemesine rağmen
muhafazakar ülkelerin direnci
nedeniyle “cinsel haklar” terimi
komisyon raporunda yer almadı.
Buna karşılık eşitsizliklere yapılan
vurgu, doğurganlığın düzenlenmesi
hakkının 2015 sürdürülebilir
kalkınma gündeminin önemli
bir boyutu olduğu kararı,
ergenlere ve gençlere yönelik
bütünsel cinsel sağlık eğitimi ve
hizmetlerinin yaygınlaştırılması
maddeleri gelecek için önemli
kazanımlardı.
Birleşmiş Milletler Kahire
Uluslararası Nüfus ve
Kalkınma Konferansı
gerçekleştiği 1994 yılında
nüfus, ekonomik büyüme,
sağlık, eğitim ve kadının
statüsü arasındaki ilişkiyi
vurgulayarak sürdürülebilir
kalkınma için üreme hakları
ve cinsel hakları da kapsayan
125 ülkenin katıldığı toplantıya
üreme sağlığı hizmetleri ile
Türkiye, İçişleri Bakanlığı,
yeni bir çerçeve tanımlamıştı.
Kalkınma Bakanlığı, Aile ve
Aradan geçen 20 yılda, bu
Sosyal Politikalar Bakanlığı
anlaşmayı destekleyen 179
temsilcileri ile katıldı. Ülke
ülkede farklı politika ve
delegasyon grubunda
Türkiye BM Misyonu Birinci Sekreteri Yavuz Selim Çubukcu bildiriyi paylaşırken...
uygulamalar gerçekleşti,
Bakanlıkların yanı sıra
tanımlanan hedeflere
“Kahire+20 ve Sürdürülebilir
Gebeliği
sonlandırma
hizmetinin
ulaşma noktasında çeşitli adımlar
Kalkınma
Hedefleri Platformu”nu
yasal olduğu ülkelerde, bu konuda
atıldı. 20. yıl bu süreçte önemli bir
temsilen
TAP
Vakfı’ndan Nurcan
sağlık personelinin eğitilmesi,
eşik oldu; Birleşmiş Milletler Nüfus
Müftüoğlu ve Başkent Üniversitesi
altyapının sağlanması, hizmetlerin
Fonu’nun 1994 konferansı eylem
Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırmaları
planının uygulanması konusunda
güvenli ve erişilebilir olması
Merkezi Müdürü Prof.Dr. Ayşe
hazırladığı global değerlendirme
Komisyonun ifade ettiği bir başka
Akın yer aldı. New York’taki Türk
raporu ve son iki yıl içinde dünyada
nokta oldu.
Misyonu temsilcileri de 5 gün süren
uygulama sürecini tartışmak amacıyla
toplantıya ve müzakere süreçlerine
Kahire’de
belirlenen
vizyonun
daha
düzenlenen bölgesel toplantıların
katıldılar. Ülke delegasyonu, Kahire
da
ileri
taşınması
için,
hükümetlerin,
sonuç raporları, CPD 47’yi ayrıca
konferansına yaklaşımı ve bu alanda
kız
çocuklarının
ve
kadınların
üreme
önemli bir noktaya taşıdı.
yapılan çalışmaları Birleşmiş Milletler
ve cinsel hakları dahil olmak üzere
47. Komisyonun görüşü, global
tüm insan haklarına saygılı olması, bu Genel Kurulu’na sunulan bir bildiri ile
düzeyde önemli adımlar atılmasına
de paylaşma şansı buldu. (metin için
hakları koruması ve gerçekleştirmesi
karşın bütünsel ve nitelikli üreme
bakınız: www.kahire20.org)
Görünüm
Temmuz 2014
13
BAYBURT SÜPERVİZYON ÇALIŞMASI
Bayburt Rehberlik ve Araştırma Merkezi işbirliği ile 30 Ekim - 1 Kasım
2013 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz “Ergene Cinsel Eğitim ve
Danışmanlık Çalıştayı”nı takiben, Bayburt RAM bünyesinde “Cinsel
Taciz ve İstismarı Önleme Komisyonu” kuruldu. Komisyon üyeleri,
çocuklara ve ebeveynlere yönelik koruyucu-önleyici çalışmalar
planladılar. TAP Vakfı eğitim ekibi olarak, planlanan çalışmaların
içerik, yöntem ve materyallerine geribildirim verdik. Çalışma son
halini aldıktan sonra, psikolojik danışmanlar tarafından Bayburt’un
merkez ve köylerindeki tüm okulların anaokulu, ilkokul ve ortaokul
kademelerinde sınıf içi çalışmalar ve ebeveynlere yönelik “cinsel
istismar” konulu seminerler gerçekleştirildi. Uygulama sürecinin
tamamlanmasının ardından, eğitim ekibimizden Efsun Sertoğlu
ve Nurgül Öztürk Bayburt’a tekrar giderek, 24.05.2014 tarihinde
psikolojik danışmanlarla bir süpervizyon çalışması gerçekleştirdi.
Psikolojik danışmanların deneyimlerinin ve vakalarının dinlendiği
bu çalışma kapsamında geribildirimler verildi, öneriler paylaşıldı,
geleceğe yönelik adımlar planlandı.
DİYARBAKIR’DA CİNSEL EĞİTİM ÇALIŞMALARI
Diyarbakır Psikolojik Danışmanlar Derneği (PD-DER) işbirliği ile 14-15-16
Mart 2014 tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz “Ergene Cinsel
Eğitim ve Danışmanlık Çalıştayı”nı takiben, psikolojik danışmanlar kendi
çalıştıkları okullarda uygulama yapmak üzere içerikler hazırladılar. TAP Vakfı
eğitim ekibi olarak, hazırlanan çalışmaların içerik, yöntem ve materyallerine
geribildirim verdik. İlk uygulamalardan biri öğrencilere, diğeri öğretmenlere
yönelik idi. Fatih İlkokulu Psikolojik Danışmanı Sinem Gezen, 3. sınıflara
yönelik olarak “İyi Dokunuş ve Kötü Dokunuş” ile “Kişisel Sınırlar ve
Özel Alan” konulu çalışmalar yaptı. Psikolojik Danışman Cansu Can ve
Psikolojik Danışman Nurşin Aslaner ise Diyarbakır’ın Bismil ilçesindeki Yavuz
Selim Ortaokulu’nda öğretmenlere yönelik 3 oturumluk bir “Cinsel Eğitim
Çalıştayı” gerçekleştirdiler. Grup çalışması, oyun, tartışma gibi interaktif yöntemlerle yürütülen çalıştayda cinsel eğitim,
cinsellik kavramı, cinselliğin boyutları, cinsel mitler gibi konuların ele alındı.
NAR TANELERİ PROJESİ ÇOCUK GÜÇLENDİRME PROGRAMI
2013 yılı itibariyle katkı sunmaya başladığımız Nar Taneleri Projesi
kapsamında; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri
Genel Müdürlüğü’ne bağlı Sevgi Evleri ve Çocuk Evleri’nde görev
yapan grup-ev sorumluları ile bakım elemanlarını çocuklarla ve
ergenlerle çalışma konusunda daha güçlü ve donanımlı bir noktaya
taşımak amacıyla eğitimler planladık. Grup-ev sorumluları ve
bakım elemanlarına yönelik 2’şer günlük farklı iki program şeklinde
yapılandırdığımız bu eğitimleri, Eylül-Kasım 2013 döneminde Sivas,
Diyarbakır, Bursa ve Samsun illerinde gerçekleştirdik.
Şubat-Nisan 2014 döneminde, aynı illerde daha önce çalıştığımız
gruplara yönelik 2’şer günlük tamamlama eğitimleri; Mayıs-Haziran
2014 döneminde ise 1’er günlük süpervizyon çalışmaları yaparak Nar Taneleri Projesi Çocuk Güçlendirme Programı’nı
tamamladık.
14
Görünüm
Temmuz 2014
KSEP 2014 PAYLAŞIM TOPLANTILARI
Kadın Sağlığı Eğitim Programı eğiticileriyle illerde bölgesel toplantılar yaptık. Bu toplantılar deneyim paylaşımı ve
motivasyon amacıyla, Nisan ayı içinde İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da gerçekleştirildi. 50 KSEP eğitmenin katıldığı
toplantılarda; KSEP 2014 ilk çeyreğine kadar olan zaman içerisinde gelinen durum, bölgelerde açılan gruplar, eğiticilerin
grup ve eğitim deneyimleri, Nisan -Haziran aylarında KSEP grup eğitimleri için planlar paylaşıldı. Her bir eğitmen KSEP
uygulamalarını, kadınların eğitimler sonundaki tepkilerini ifade ettiler.
Ayrıca Erkek Sağlığı Eğitim Programı’nı uygulayan iki eğitmen deneyimlerinden bahsettiler:
“Erkeklere eğitim yapmak kadınlardan oldukça farklı. Öncelikle
konulara daha farklı tepkiler veriyorlar. Eğitim öncesi -biz bunları
zaten biliyoruz- derken eğitim konuları ilerledikçe bilmedikleri
konuları öğrendiklerini ifade ettiler. Özellikle cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlar, erkeklerde üreme hastalıkları, doğum kontrol
yöntemleri ve cinsel işlev bozuklukları en ilgilerini çeken konular
oldu.”
Eğitmenler KSEP seminerlerinin uygulanmasına yaz boyunca
da ağırlık vererek devam edeceklerini belirttiler. Toplantı
sonunda yerel seçimler sonrası kurumlarda oluşan yönetici
değişiklikleri sonrası yeni yöneticilere bilgilendirme dosyaları
gönderilmesine karar verildi.
Kilis Güvenli Annelik Eğitim ve Danışmanlık Programı
2013 yılı bebek ölüm hızı incelendiğinde, Kilis’in 25,1 oranla
Türkiye’de birinci il olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Kilis Halk Sağlığı
Müdürlüğü bebek ölümlerinin nedenlerini konjenital anomaliler,
prematüre doğumlar ve sepsis olduğunu ifade etmiştir.
İl halk sağlığı müdürlüğünün anne ve bebek sağlığını iyileştirmeye
yönelik yaptığı eylem planının içinde eğitim-danışmanlık ve
bilgilendirme programları da yer almakta, Halk sağlığı müdürlüğü
hem sağlık çalışanlarına hem de halka yönelik bir dizi eğitim
programı uygulamayı hedeflemektedir. TAP Vakfı buradan
hareketle Kilis halkına ve müdürlüğe Güvenli Annelik Eğitim
Danışmanlık Programı ve Güvenli Annelik Seminerleri ile destek
olmaktadır. Kilis’de il üreme sağlığı eğitimcileri, Aile Hekimliği
çalışanları, Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarından oluşan 26
kişilik gruba 15-16 Mayıs 2014 de “Güvenli Annelik Hizmet Kullanıcı Eğitim/Danışmanlık Programı” 2 günlük eğitici
eğitimi uygulandı.
Eğitimde gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde kadınların bilgilenmeleri için sağlık personelinin kadınlara yönelik
yapması gerekenleri içeren bilgi paketi ve eğitim materyalleri paylaşıldı. Katılımcılara örnek sunumlar yaptırılarak
eğitimlere hazırlık yapıldı. 2. günde eylem planı oturumunda her bir hizmet sunucu eylem planlarını oluşturdular.
Eğitim sonunda sağlık çalışanlarına Güvenli Annelik Eğitim Seti (36 set) verildi.
Görünüm
Temmuz 2014
15
Görünüm
Temmuz 2014
Her yıl düzenlediğimiz toplantımızı,
Cinselligi ve Rolleri ile
“Guclu” Erkeklik
başlığı ile 1-2 Kasım 2014 tarihinde
Ortaköy Princess Otel’de gerçekleştireceğiz.
Görünüm
Türkiye Aile Sağlığı ve
Planlaması Vakfı bültenidir.
Üç ayda bir yayınlanır.
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nurcan Müftüoğlu
Yayın Ekibi: Şule Dursun, Efsun Sertoğlu, Eylem Karakaya,
Deha Enis Vardaryıldızı
Sayfa Mizanpajı: Müşerref Öztürk
Kapak Fotoğrafı: TOG tarafından UNFPA ortaklığında
yürütülen Üreme Sağlığı Akran Eğitimleri Projesi kapsamında
Mayıs 2014’te İzmir’de gerçekleştirilen Üreme Sağlığı
Eğitimi’ne aittir.
Yönetim Yeri ve Haberleşme Adresi: Ulus Mahallesi Güzel Konutlar
Sitesi A-Blok Daire: 3-4 34760 Etiler - İstanbul
Tel: (0212) 257 79 41 - 42 Faks: (0212) 257 79 43
[email protected] www.tapv.org.tr
Baskı: Maydanoz Matbaa ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0212 619 13 71 www.maydanozmatbaa.com
Download