i • • · ·Islam ve Hıristiyanlıktaki Temelleri ME •• CHE WU DE ·Grundlagen im Islam und im Chrlstentum Çalıştay •Symposion 3-4 Ekim·Oktober 2005 Ankara Tefsir Hakkmda Mehmet Paçaci'' Anahtar Kavramlar: Kuran - Sünnet- Tefsir- Yöntem Tarih- Dil- Yorum Tefsir disiplini, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerine açıklama getirmeyi amaçlar. Tefsir Kur'an'ı açıklarken bir çeşit metin çözümlemesi yöntemi kullanır. Söz konusu yöntem başka metinlere de uygulanabildiği gibi, tefsirde bu, sadece Kur'an metni için kullanılmaktadtt ve İslam geleneğinde tefsir Kur'an'a özel bir disiplin olarak gelişmiştir. Çünkü Kur'an, İslamiyet'in üzerine kurulduğu temeldir. İslamiyet'ten sonraki bütün gelişmelerin kaynağı Kur'an vahyi olmuştur. Kur'an'ın Mahiyeti Tefsirin Kur'an-ı Kerim'i açıklarken nasıl bir yöntemizleyeceği sorusunun cevabı, Kur'an'ın nasıl bir metin olduğu sorusunun cevabında bulunmaktadtt. Bunun için, Kur'an-ı Kerim'in tefsirin konusu oluncaya kadar geçirdiği süreci hatırlamarnız gerekmektedir. İnsanlar Kur'an'ın ayetleri ile ilk kez Rasulullah'ın ağzından çıkan bir ilahikelam olarak, bir söz olarak karşılaştılar. Kur'an'ın inişi bir bütün halinde olmadı. Ayetler ilk anda yazılı da değillerdi.. Ayetler, vahiy başladıktan sonra, olaylar geliştikç~ ve gerektikçe önce Mekke'de, illeret'ten sonra da Medine'de 23 yillık bir zariıan diliminde parça parça inmiştir. Böylece Kur'an'ın, 610 ve 632 tarihleri arasında Arabistan'ın Hicaz bölgesindeki toplumsal, ahlaki ve iktisadi duruma karşı, Allah Te'ala'nın o toplumun dili olan Arapça bir konuşması (ililii kelam) olarak indirildiğini söyleyebiliriz. Kur'an ilimleri içerisindeki sebeb-i tliiifil kavramı, geniş anlamıyla söz konusu zaman diliminde ve mekanda yaşanan olayların, ayetlerin inmesine neden teşkil ettiğini ifade etmektedir. Ayrıca, Kur'an Arap dilinde inmiştir. Bu bakımdan Kur'an'ın dili de tefsir disiplinini belirleyen bir unsurdur. İşte Kur'an'ı açıklamak için bu zemini dikkate alniak gerekmektedir. Kur'an'ın ayetleri Rasulullah'ın ağzından döküldüğü andan itibaren, gerek hıfz ve gerekse yazı ile sabitlendiler. Ayetlerin ilk indiği sırada onların indiği bir zaman ve mekan vardı. Ayrıca ayetlerin kendilerine doğrudan ettiği, kişi veya kişiler bulunmakta idi. Zaman zaman, Rasulullah'a içine hitab soru sorulmakta ve soruya ayet ile cevap verilmekteydi. "Yes'eluneke" ibaresi ile başlayan ayetler, böylesi sorulara cevap olarak indi. (bkz. Bakara, 2:217; Enfal, 'Prof. Dr., Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 32 -. 8:1; Kehf, 18:83) Ancak ayetler, hafızalarda korunduğu ve vahiy katipleri ·.·-tarafından yazıya geçirildiğinde, sadece ayetlerin anlamlarını taşıyan kelimeler ezberlendi, yazıldı ve sonunda bütün ayetler bir mushafta toplandı. Ancak, onun içinde oldı-:ığu zaman ve mekana ait özellikler, ayetlerin doğrudan konuştuğu kişi veya kişiler de not edilip mushaf içine alınmadı. Kaldı ki, ayetlerin muhataplarda meydana getirdiği doğrudan ve dolaylı, zihinsel ve duygusal etkiler ve muhataplann ayetlerden çıkardıkları anlamlar, mushaf içine tabii ki alınamazdı. Aksi takdirde ayetler ile bu bilgiler birbirine karıştırılabilirdi. İşte tefsir, ayetlerin lafiziarı ile birlikte yazıya geçitilmeyen bu unsurlarla, ilahi hitabı tekrar buluştutınayı amaçlar ve bu yolla ayetlerin ilk söylendikleri andaki anlamlarına ulaşınaya çalışır. Tefsir'de Yöntem İşte tefsir yöntemi gereği, ayetlerin indikleri andaki kasıtlarını ortaya çıkarabilmek için, onların indikleri ortamı anlatan bütün bilgiye ihtiyaç duymuştur. İslam geleneğinde bu bilgiler, ilk nesiller tarafından ayrıca kaydedilmiş ve ayetlerden ayrı olarak rivayetler halinde aktarılmışlardır. Ayetlerin iniş olaylarını yaşayan Rasulullah ve Ashab'dan gelen bu rivayetler, ayetler inmeden önce gerçekleşmiş olayları, ayetlerin kime doğrudan hitab ettiği, indikleri zaman onları duyanlarda oluşturduğu etkileri, bu ayetleri ilk duyanların ayetlerden ne anladıklarını; kısacası ayetlerin hatıralarını. bize aktarmaktadı.rlar. Bunun için tefsirin ilk başvuracağı kaynak hadistir. Nitekim, tefsir önce hadis kitaplan içirıde Peygamberimizin ayetler hakkındaki açıklama ve yorumlarından ibaı:et idi. İslamiyet'te Kur'an'ı anlamak ve yorumlamak için vazgeçilmez olan söz konusu bilgileri tespit etmek ve güvenilirliklerini değerlendirerek onları sı.rı.ı.flamak için başka bir disiplin olan hadis geliştirilmiştir. Hadis, Kur'an'ın -"lıyetlerine açıklama ve yorumlama getiren ve ·bizim Kur'an'ı anlayı.şı.mı.zı belirleyen Rasulullah'ın söz ve eylemlerini, İslam'ı ondan öğrenen Ashab'ın ve yine bilgilerini öncekilerden alan Tabiun'un sözlerini haberler halinde bize aktarmıştı.r. Gerçekten de Kur'an'ın belli bir şekilde anlaşılmasında ve dolayısıyla İslam geleneğinin tarihteki şeklini almasında, Peygamber'in kişiliğinin ve hatta Peygamber'e bağlı olarak, ilk neslin Kur'an'ı algılama ve yorumlama biçiminin belirleyici bir yeri bulunmaktadır. Bu bakımdan ilk nesillerden gelen nakiller, her zaman ayetlerin iniş sebeplerini anlatmasa da, kurucu dönemdeki insanların anlayışını, olaylara bakışım, yeni olaylarla metin-ayetleri eşleştirmelerini ve o döneme ilişkin olayları yans:ıttı.ğı. için, tefsir için değerli bilgiler olarak, sebeb-i !liiifil rivayetleri ile eşdeğer kabul edilmişlerdir.! Bu rivayetler tasnif edildiğinde tek bir ayetin birden çok defa indiği veya aynı sebepten ötürü birden çok ayetin ı M~sela Buhaı:i bu rivayetleri 'müsned' kategorisinde değerlendirmiş tir. Suyuti, ei-Itkau fi-UIIItlli'IKltr'au, Mektebetu Mustafa el-Babi ei-Halebi, 1978, I:41vd. 33 indiği gibi sonuçların çıkması mümkün olmuştur. Bu ise, her bir sebeb-i nüzul rivayetini, ayetlerin gerçek iniş olaylarını yansıtması gereken nakiller olarak algılama eğilimindeki çağdaş düşünürlerin zihinlerinde sorunlar yaratmıştır.2 Bu noktada rivayetlerin birer yorum olduğunu ve aynı olayı da anlatsalar, her bir Sahabi'nin kendi öznelliği ile olayı anlatabileceğini ve bunların farklılıklar gösterebileceğini de akılda tutmak gerekir. Tefsir, ayetlere a,çıklama getirebilmek için iki temel alanda çalışma yapmak Bunlardan biri Kur'an'ın dil, diğeri ise tarih açısından incelenmesidir. Öyleyse temel olarak tefsirin malzemesini vahiylerin tarihsel bağlarnlarını aktaran rivayetler ve dilbilimsel bilgiler oluşturmaktadır. Nitekim Kur'an'ın iç düzenini ve okunuş biçimlerini ele alan tecvid ve kıraat gibi konuları dışında, Kttr'an İlim/eri (UiuJJ;-u'l-Kttr'an) konularını bu iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Mesela, Suyuti tarafından yazılan el-İtkan fi Ulumi'I-Kttr'an adlı eserin ilk konusu, "Mekki ve Medeni Bilgisi"dir. Bunun ötesinde Suyuti, Rasulullah'ın seyahati sırasında, uyurken veya uyanık iken, kışın veya yazın vb. inen ayetleri çok daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirmekteclir. Nüzul sebebi bilgisi, ilk inen, en son inen, ayrı ayrı ve bütün olarak inen ayetler şeklinde oldukça ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Önce gelen ve hüküm bildiren bir ayetin (metısuh) hükmünün, daha sonra gelen bir başka ayet (nasih) tarafından kaldırılması da ele alınan konulardandır. Temeldeki bu tarihsel bakış açısının çarpıcı kanıtları arasında, "Bazı Sahabe'nin Diliyle inen Avetler" ve "Kendisi Hakkında Ayet inenl,erin isimleri" gibi konu başlıkl;rına da rastlamak mümkündür. Diğer taraftan, geri kalan konular büyük oranda Kur'an'ın dili ile ilişkilidirler. Mesela, Kur'an'da Hicaz dilinin dışındaki kelimeler, "daha da ileride yabancı kaynaklı kelimeler (garibu'l-'kur'an), eş-anlamlı (nezait), eş-sesli (vucuh) kelimeler, kapalı ve açık anlamlı kelimeler ve edatların anlamları gibi semantik konular, irab kuralları gibi gramatik konular ve kinaye, mecaz ve başka edebi sanatlar gibi edebiyat eleştirisi (belagat, me'am) alanı altında ele alınacak konulardır. 3 Ayrıca Tefsir, Kur'~'ın kullandığı Arapçaya ulaşabilmek amacıyla, .. semantik bir kaynak olarak Cahiliye şürini kullanmıştır. Şüre karşı Kur'an'daki uyarıya ve Cahiliye'nin bizzat redeline karşın, onun 'Arabın Divanı" adıyla meşruiyet sırurları içine alınarak kullanılması, yorum bilimsel açıdan. oldukça anlamlıdır. Ancak tefsir eserlerinde lafzın semantik ve gramatik yapısına ilişkin görüşlere ve tartışmalara yer verilmesi, çağdaş dönemde eleştiri noktalarından birisi yapılabilmiştir. Çağdaşçilar tefsirin bu dilini kuru ve heyecandan yoksun bir dil olarak eleştirirler:1 Ne var ki, Kur'an'ın bu şekilde incelenmesi, tam da tefsirin çalışma alanından ve yönteminden kaynaklanan bir özelliktir. Çağdaş eleştiriye karşın dilbilimsel çözümleme, tefsirin ayrılmaz bir parçasıdır ve bunun durumundadır. Bkz. Nasr Hamid Ebu Zeyd, İlahi Hitabm Tabiatı, Ankara:Kitabiyat, 2001, s. 148 Bkz. Suyuti, Itka11 4 Bkz. Muhammed Abduh, Teftim'I-Kıir'aııi'I-Kerinı, Teftim C11z'i An;nie, el-Matbaaru'l-Emiriyye, 1322, s.59; Muhammed Reşit Rıza, Meııar, 1,17vd., 24vd. 2 3 34 kendine h~s bir dili olmak durumundadır. İslam geleneğinde konusundan ve · yönteminden kaynaklanan bir sebeple mesela kelam, cedel dili ile daha hareketli bir üslup sergilemiştir Burada yorumsama tarihindeki temel yöntemsel bir ayrışmanın dikkate alınması gerekir. İslamiyet, Hıristiyan geleneğinin büyük oranda benimsediği alegorik karakterli yorum çizgisini tercih etmemiştir. Tümüyle İslam ilimleri, metni ve onun kendiliğini esas alan bir özelliğe sahiptir.s Buna karşın, Batıni ve İşari tefsir, daha çok metin dışı öznel bilgilenmeyi (ke!/5, metnin zahiri anlamını dışlayarak, onun içsel ve deruni anlamına ulaşmayı esas alan bu yorum yöntemini benimsemiştir. 6 Ancak bu, büyük oranda İslam bilimler geleneğinin meşru kabul ettiği yöntemin dışındadir. Tefsir de dilbilimsel ve tarihsel_ bir çözümleme yöntemini izlemektedir ve bu amaç için gerekli olan alt bilimleri kullanmıştır. Tefsir ve Özellikleri Söz konusu yöntemsel bakış açısıyla ortaya konan tefsir ürünleri, Mushaf'taki sıralamayı izleseler de, ayetlerin indikleri ilk andaki özelliklerini dikkate alırlar. İniş süreci sirasında, Kur'an'ı bir metin haline getirmek için, tek tek gelen ayetlerin, 'sure' adıyla belli bölüm başlıkları altında düzenlendiğini biliyoruz. Böylece Kur'an'ın metin olarak ibadetlerde kullanılması ve daha kolay bir şekilde korunması sağlanmış oldu. Ancak tefsir, Kur'an'ı baştan sona bir seferde yazılmış bir metin olarak görmez. Bunun birinci nedeni, Kur'an'ın değişik zarh~an dilimlerinde indirilmiş ilahi sözler oluşudur. Kur'an'ı başlı başına bir 'metin olarak algılama gayreti klasik dönemde de onun ayet ve surderi arasında bir. 'münasebet' kurma çabasında ortaya çıkmaktadır. Ancak bu gayretler, bir fantezi olarak kalmış ve Kur'an'ın gerçek mahiyeti gözden kaçırılmarnıştır. Bu konuda Zerkeşi, İzzeddin b. Abdi's-selam'dan şu satırları -·~ktarmaktadır: "1vfünasebet ilmi güzel bir ilimdir. Ancak bir sözün bağlantısının güzel olması için onun başı ile sonunun birbiriyle bağlantılı belirli bir konu hakkında olması gerekir. Çeşitli sebepler üzerine vazedilmiş bir sözde biri ile diğeri arasında bağlantı şartı aranmaz. Bunlan ilişkilendiren kimse, güç yetiremeyeceği sonuçsuz bir işe girişmiştir.... Kur'an, yirmi üç yıldan fazla bir sürede farklı hükümler hakkında çeşitli sebepler için inmiştir. Böyle olduğu için bunlar arasında bir ilişki olmaz." 7 Bu bakımdan tefsirin parçacı, lafızlara bağlı ve bütünlükten yoksun olduğu şeklindeki çağdaş dönemde geliştirilen eleştiri,a 5 İbni Haldun, Kur'an ve hadisin ancak lugat, nahiv, beyan ve edebiyat gibi dil bilimleri yardımıyla anlaşılabileceğirıi belirtmektedir. Mnkaddi111e, II,458 Pierre Lory, Kqaniye Gö're Kur'an'm Tasavvnfi Tl!ftiri, Çev. Sadık Kılıç, İstanbul: İnsan Yay. 2001, s.15vd. 7 Zerkeşi, Burhan, !:37 s Mesela Fazlur Ralıman Kur'an'ın eskiden "parçacı ve lafiziara bağlı kalan bir yüzeysellik ve 6 35 tefsirin yönteminden kaynaklanan ~u özelliği~ göz ar:ıı e~ektedir:. Aynca, cümlelerin dilbilimsel çözümlemesı de tefsırın yaptıgı şekilde, cümle ve kelimeleri tek tek ele almayı gerekli kılan bir çalışma ile yapılabilir. O halde, çağdaşçı eleştiriye karşın, tefsir her bir ayet grubunu ve hatta her bir ayeti tek tek ele alan bir yöntem izlemek durumundaydı. Tefsirlerde Ehl-i Kitab kökenli İsrailiyat haberlerinin Tabiun döneminden yöneltilen eleştiri rivayetleri, hadis disiplini tarafından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Ahmed İbn Hanbel'in tefsir eserlerini, apokaliptik10 içerikli mdahim ve megazi kitaplan ile birlikte ele alarak, İsrailiyat kaynaklı haberleri barındıran eserler olarak eleştirdiğini biliyoruz. 11 Ancak bu haberlerin kullanımını eleştiren ve bu konuda dikkatli olmaya çağıran müfessirler bile, bu haberleri kullanmıştır.t2 Böylece, İsrailiyat özellikli anlatımlar 19. yy'da reforınist hareket başlayıncaya kadar önemli bir endişe kaynağı olmamıştır. İsrailiyat'a karşı geliştirilen bu yeni tutum, çağdaş akılcılık, bilimcilik, yeni selefilik ve tarihsel eleştirel akımın etkisiyle gelişmiştir. Buna göre, İsrailiyat haberleri, asılsız tarih anlatımlanndan ve mitolojik hikayelerden başka bir şey değildir ve Kur'an'ın ve İslam'ın saflığına zarar getirmekte ve onu bozmaktadır. 1 3 Öyle görünüyor ki, Ahmed b. Hanbel'in tefsirlerdeki nakil kullanımına ilişkin eleştirisi, bu yeni dönemde İsrailiyat kullanımı ile birleştirilmiş ve hadisin otoritesine karşı genel bir eleştiriye dönüştürülmüştür. 14 Buna karşın, geçmişteki İsrailiyat kullanımının tefsir disiplininin ta~ihsel bir 'bakış açısı ile kurgulanmış olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. ısrailiyat olarak adlandınlan külliyat, Sami dini kültürünün dinsel metinler aracılığı ile aktarılan tarih külliyatırun, İslam kültürü içine kabul edilen kısmıdır. İsrailiyat kaynaklı haberlerin· aktanlması, Kur'an'da kısmen veya bazı atıflarla anlatılan kıssalan, o gün müfessirlerin ellerinde bulunan tarih kaynaklan başlayarak kullanımı, özellikle çağdaş dönemde . tefsire konulanndan bir başkası olmuştur. 9 Geçmişte, ısrailiyat ruhsuz bir katılık ve sertlik.le" ele alındığını belirtmektedir. Aynca Fazlur Ralıman kendi Kur'an'ı anlama ve yorumlama yöntemini önerdiği söz konusu sayfalarda, Tefsir, Fıkıh ve Kelam disiplinlerinin yöntem ve işlevlerini birbirinden ayırd etmemektedir. Bkz. Fazlur Rahman, İsla!!J ve ÇağdtJ{Itk, terc. Alparslan Açıkgenç, M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara: Ankara 01..-ulu Yayınlan, 1999, s. 210. . 9 Muhammed Reşit Rıza, Tefsim'I-Mmar, Daru'l-Marife: Beyrut, I, 347; IV, 268; Muhammed Abduh, T efsim Cuz'i A.t1ı!!ıe, s.59. ıo Apokalips, Yunanca bir kelimedir. Kelime, örtülü bir şeyi açmak, örrüsünü kaldırmak anlamına gelmektedir. Daha sonra, dünyanın sonunda meydana gelecek sırlan ve olaylan haber verdiğini belirten yazılar için 'apokaliptik' kelimesi kullanılmıştır. ıı Bkz. Suyuti, İtka11, II:227 12 Bkz.İbn Kesir, Tefsim'I-Kıtr'alli'I-Aifm, Beyrut:Daru'l-Marife, 1969, III, 78vd.;101vd. 13 Bkz. İs~ail Albayrak, "Re-Evaluting the Notion of Israiliyyat", DEÜ İlah!Jat Fakiiliesi Dergisi, XIII-XIV, Izmir, 2001, s.69-88, 87 14 Muhammed Abduh'un hadis ve Peygamber'in otoritesi ile. ilgili geliştirmeye çaba gösterdiği görüşlerinin bir değerlendirmesi için bkz. Daniel W'. Brown, Rethi11ki11g Traditio11 i11 ı'viodem Islamic Thought, Cambridge University Press, 1996, s. 37.64.66 36 ' ile destekierne ve açıklama çabası olarak anlaşılmalıdır. Bu· esas en, maksadını ' . -doğru aril:imak için sözün olay anını aktaran rivayerlere başvurmak şeklindeki temeL yöntemin, Kur'an'ın inişinden önce gerçekleşmiş olaylar için de, onlara ilişkin tarih anlatımlarına: başvurmak tarzındaki bir uygulaması olarak algılanmalıdır. Bu da tefsirin temel yöntemi itibariyle son derecede doğal bir çabadır. Bu gün ise, aynı şey günümüz tarih yazımının ürünleri kullanılarak yapılmalıdır. Kur'an'a ve tefsire ait özelliklerden ötürü ortaya konan tefsir ürünleri birbirlerinden çok farklı olmamışlardır. Bunun başlıca iki sebebinden söz edebiliriz. Bunlardan ilki, tefsirin işlevini yerine getirirken kullandığı birincil kaynağıa, vahyin indiği zamana dönebilmeyi mümkün kılan rivayetler olmasıdır. Tefsir, yöntemi itibariyle, hadis disiplininin konusu olan sınırlı sayıdaki rivayete mecbur durumdadır. İkinci neden ise, ayetlerin vahyediliş olaylarına dönme çabasıdır. Bir ayetin tefsirinde incelenmesi gereken, ayetin inmesiyle gerçekleşen belli bir olay vardır rivayetler üzerine kurulacak yorumlar, her tefsir çalışmasında aynı olaya dönme çabasındadırlar. Ulaşılmak istenen olay, kelam ve fıkıhın konuları gibi değişkenlik göstermez. Çünkü onlar, hayatta ortaya çıkan sonsuz sayıdaki durum ve olaya odaklı olarak çalışırlar. Ancak tefsirin bu özelliği de yeni dönemde eleştiri konusu olmuştur. Buna göre, önceki tefsirlerde aktarılan bu gibi anlatımlar tenkit edilmeksizin yüceltilerek sonraki çalışmalarda sürekli olarak tekrarlanmıştır. 15 Bu gerçekten de böyledir çünkü tefsirler, belli bir ayeti ele alırken, söz konusu ayetin olay anına gitmeye çalışır ve bunu da olaya ilişkin yorumsal rivayetleri kullanarak yapabilirler. Tefsir ve Müfessir Böylece, tefsirde izlenen dil ve tarih ağırlıklı yöntem sayesinde ayetlerin andaki kasıtlannı tehdit eden ön-yargılar, belli bir düzeyde tutulabilmiştir. _. Tefsirde müfessırc kalan boşluklar, ancak derin olmayan bir fark yaratabilir. Tefsir tarihinde değişik görüşler ışığında, değişik tarih ve coğrafyalarda yazılan tefsir örnekleri, müfessirlerinin öznelliklerini oldukça az yansıtmışlarc4r. Bu konuda farklı şartlar tercih farkının ötesinde bir fark ortaya çıkarmamıştır. Mesela Endülüs'te gelişen tefsir geleneği, coğrafyanın getirdiği öncelikiere karşın, yöntem gereği tefsirin temel biçimini izlemiştir. 16 Tefsirin yöntemine bağlı kalınarak kaleme alınmış Şi'i ve Sünrıi tefsirler arasındaki aynlık bir derece farkını geçmemiştir. Aynı şey, Sünni ve Mutezili veya Sünni, Harici tefsirler için de böyledir. Mesela Mutezili bir müfessir olan Zemahşeri, yöntem tarafından belli bir çerçevede kalmaya zorlanmıştır. Bunun sonucunda Ke!Jaf, Sünrıi indiği 15 i\Iuhaınmed Reşit Rıza, Meuar, I, 347; IV, 268. Mehmet Akif Koç, Endülüs coğrafyasının Ehl-i Kitab konusunun tefsirlerde öne çıktığını belirtmektedir. "Endülüs Tefsirciliği Üzerine Bir Giriş Denemesi", İs!a!ll!Jat, 7 (2004), Sayı 3, s. 16 43~58 37 Osmanlı medreselerinin son sınıflannda okutulan Tefsir derslerinin vazgeçilmez metni olmuştur.J? Ancak farklı bir yönteme iltifat eden sufi tefsirler için ayru şeyi söylemek mümkün olamamaktadır. Onlar bu tarihsel rivayetleri ve linguistik bilgileri uygulayan yöntemi değil alegorik!S yöntemi benimsemişlerdir. Suyuti bu tür tefsiri, medlulde değil, delilde hata yapan tefsirler olarak görmektedir. Sülemi'nin tefsirini örnek vererek bu tefsirin doğru manalar verse de yanlış deliller kullandığım belirtmektedir. 19 Bu yüzden Sünni paradigma içinde yer bulalıilen İşari tefsir ürünlerine iltifat edilmemiştir. Bunun temel nedeni yorumsamadaki yöntemsel ayrılıktır. İşari yorum yönteminde, yarumcunun öznel kabulleri metni tahakkümü altına almıştır. İşari yorumların kelami ve yöntemsel meşruiyeti metnin zahiri anlamına yakınlığı ile ölçülmüştür. 20 İslam geleneğinde herhangi bir bilimsel ürüne meşruiyet kazandıran unsur son tahlilde, meşru kelarni duruştur. Esasen ön-anlamasız olarak veya belli aksiyarnlara dayanmadan bir sistem oluşturmak hiçbir gelenek ve sekiller ideoloji için düşünülemez ve belli bir dünya görüşünü, yoruma esas kılma tutumu son derecede evrenseldir. Bu bakımdan Kur'an'ın rey ile tefsiri kabul edilmemiştir. Buradaki rey, 'salt akıl' değil, geleneğin paradigmatik belirleyiciliğinin dışına çıkma eğilimi taşıyan belli bir tür akıldır. İşte bu yüzden gelenekte tefsire dayanmayan bir te'vil kabul görmemiştir.zı İbn Kesir, tefsirine yazdığı mukaddimesinde, bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Müfessir, eğer re'y ile tefsir ettiğin&~ elde edilen sonuç, meşru yol olan rivayete dayanarak elde edilen sonuç ile ayru olsa bile bu kabul edilemez bir tefsirdir. Çünkü kişi meşru yolu takip etmeiniştir. Burada re'y ile tefsire karşı olan tutum, esasen aklın her halükarda belli öncüllerle işieyebildiğini görmekte ve -bu öncüllerin İslam'ın meşru kaynaklarından sağlarıpıası gerektiğini belirtmektedir.22 Böylece rivayet karşısmdaki tutumlarına göre; iki tür tefsirden söz edilebilir. Rivayet ağırlıklı olarak yazılan tefsirler, Rivqyet Tifsiri olarak sıruflanmışlardır. Rivayetleri temel aldıği halde, onun üzerine görüş geliştiren ve buna ağırlık veren tefsirler de Dirqyet Tifsiri olarak adlan&rılmışlardır. Yahya Akyiiz, Tiirk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık: Ankara, 2004, s.63 Alegori, kelimenin sözİük anlamını aşarak, o kelimeyle başka anlamlan ifade etmek şeklinde tanımlanabilir. Daha çok Hıristiyan yorum geleneğinin izlediği alegorik çizgi eski Heleniscik Yunan'da Stoacılara kadar gitmektedir. Daha sonra bu yaklaşım İskenderiye'de Yahudi filozof Filan tarafindan geliştirilmiştit. İlk Hıristiyan teologlardan Grigen On Principles adlı yapıtında anlamın üç tabakasından söz etmektedir. Daha sonra bu üç sayısı dörde çıkarılnuşnr. Bu yorum yöntem, Baoniler ve İslam geleneğinde sufiler tarafından uygulanrnışor. 19 Suyuti, İlkan, II: 228; Medlulde aranan doğruluk kelarni çerçe\•ede bir doğruluktur. Ay~. Bkz. Mehmet Paçacı, "Çağdaş Dönemde Kur'an'a ve Tefsir'e Ne Oldu?". İslatnfyat, Cilt, 6,2003, No:4, s.SS-104, s.89vd 20 Bkz. Pierre Lory, Kqani)e Göre Kıtr'aıı'm Tasavvtifi Tqsiri, s.20· 21 Zerkeşi, B11rhan, II,157; Ayr. Bkz. Nasr Harnid Ebu Zeyd, İlahi Hitabm Tabiatt, s.285 22 İbn Kesir, Tqsir, s.S; 17 IS 38 ', Tef~ir ve Diğer ilimler '·· ;Bu özellikleriyle tefsir, kural koyucu (1101711atijJ bir karaktere sahip değildir. Onun yorumsal işlevi, sadece Kur'an metnine açıklama getirmekle sınırlıdır. Gazali, tefsirin görevini sadece Kur'an'ın anlamlanyla ilgilenmek olarak görmektedir.23 Tefsir'in ürettiği bilginin bir yaptının sonucu bulunmamaktadır. Öyleyse, "es-sariku ve's-sarikatii je'kta'u rydjyehunıa ceza'CII bi-ma keseba neka/en mitı'AIIahi..." (5-Maide, 38) şeklindeki ayet ile tefsirin ilişkisi, bu ayetten kuralsal bir sonuç üretmek şeklinde değil, ayetin mealen "erkek ve kadın hırsızın elini yaptıklanna karşılık bir ceza Allah'tan bir ibret olarak kesin" şeklinde anlaşılabileceğini ortaya koymaktan ibarettir. Bu bakımdan tefsirin, bir sözün tarihsel bağlarnındaki anlamını ortaya koyma bakışıyla ürettiği24 sonuçlar, Kur'an'ın yorumlanmasını tüketmeye yeterli olmaz. Bunun için, İslam'ın diğer metinsel kaynaklan ile birlikte Kur'an'ın aynca kural koyucu karakterdeki fıkıh ve kelfu:n disiplinlerinin yöntemleriyle işlenmesi ve onlardan yaptının özelliği olan yeni sonuçlann üretilmesi gerekmektedir. Tefsirin ayetin dilsel ve tarihsel açıklamasından çıkan sonuç ile fıkıh tarafından üretilen bir hüküm görünüşte örtüşebilse bile, söz konusu iki farklı özellikli yorum süreçleri sonucunda üretilen bilgiler, mahiyet ve değer itibariyle birbirlerinden tamamen farklı bilgilerdir. Tefsir ile kelam ve fıkıh disiplinlerinin ilişkilerine daha yakından bakacak olursak, kelam ve fıkhın nispeten nesnel sonuçlar veren ve betimleyici karakterdeki tefsirden farklı özellikler taşıdıklarını görürüz. Onlar da Kur'an ile ilgilenir, anı:;ak aniann ilgisi tefsir disiplininin ilgisinden farklıdır. Kelfu:n ve fıkıh, Kur'an'ı aiı.lama sürecinde, pratik sonuçlan olan hükümler üretme noktasına kadar giderler. Kelfu:n, bir dünya görüşü kurma görevini yerine getirmiştir. Kelfu:n Müsİümanlar için inançsal bir çerçeve çizerek Tann, ahlak, siyaset, vb. alanlarda, temel metinlerden kuralsal teolojik-ideolojik sonuçlar üretir. Mesela -··dini dünya görüşünün en t.emel ilkesi olan Tanrı kavramını kelam tanırrılar. ve Müminlerin Allah'ı nasıl tanımalan gerektiğini buyurur.25 Aynı alanda Sünni kelama karşı Mutezile kendi beş ilkesini, Şiilik de kendi kelami ilkderini geliştirmiştir. Fıkıh da kelam ile aynı yorum düzleminde, dini-hukuki kuralsal sonuçlar üretmiştir. Bu yüzden kelam ve fıkıh için Kur'an'ın anlamı farklıdır. Tefsir için Kur'an bir konu ve çözümlenmesi gereken bir metin iken, kelfu:n ve fıkıh için Kur'an, şer'i (usu~ asıllardan birisidir. Gazali, M11sta!fo, I,4 Ebu Talib es-Sa'lebi yapnğı tefsir tanımında tefsirin bu yönünü vurgulıımaktadır, Suyuti, İlkan, II,221 23 Gazali'ye göre, Kelam ilmi en genel bir ilimdir ve tefsir, hadis, fikıh ve fikıh usulü ilimleri Ketamın külli olarak ilgilendiği alanlan kendi konulanna göre paylaşır ve incelerler. Bu yüzden usulcü, fakih, müfessir, ve muhaddisin kelam ilmini bilmesi gerekir. Mrtsta!fo, I;5; Bkz. İbn Haldun, M11kaddi!1Ie, II; 527,538 23 24 39 Fıkıh ve kelam, Kur'an'ın ayetlerini, onların iniş sebeplerinden bağımsızlaşmış ve umumileşmiş bir metin olarak görmüşlerdir. Bu disiplinlerde öne çıkan ilke, "sebebinin hususi olmasının, lafzın umumi olmasına engel olmayacağı"dır. Bunu Gazali'nin şu örneği ile açıklayabiliriz.: 'Hırsızlık yapan erkek ve kadın... ' (l'vfaide 5:38) ayeti, bir kalkanın çalınması ya da Safvan'ın elbisesinin çalınması üzerine inmiştir." Ancak bu ayet umum ifade eder. 26 Tefsir söz konusu ayeti, nakillerle Peygamber'in ve Ashab'ın bu ifadeyi nasıl anladığı uyguladığını, almıştır. Ancak ayet hakkındaki kıraat, linguistik ve gramacik bilgileri vererek ele onu, indiği olaylardan bağımsızlaşmış ve umum ifade eden bir lafiz kabul ederek, ondan yerlİ durumlar için hükümler üretmek fıkıh tarafindan ve gerçekleştirilmiştir. Böylece tefsir, fıkıh ve kelam disiplinleri, İslam geleneğinde kaynakları yorumlama sürecinin birbirini tamamlayan belli aşamalarını oluşturmuşlardır. Ancak yeni dönemde dünyaya hakim olan sekiller dünya görüşünün yaygın bir şekilde etkinleşmesi ile, yorum disiplinleri arasındaki bütünlük ilişkisi bozulmuştur. Yeni Dönemde Kur'an ve Tefsir Yeniçağda, özellikle yenidünya göruşunu İslamiyet'e yansıtan sonra, Kur'an ve. onun diğer kaynaklada olan ilişkisinin anlaşılmasında önemli farklılaşmalar meydana gelmiştir. Kur'an tek başına, saf İslam'ın kaynağı olarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Oysa geçmişt\! Kur'an, onun Rasulullah'da hayatiaşmış şekli olan Sürınet,_ Kur'an'ın ve Sünnet'in Müslüman cemaat tarafından hayata geçirilmiş've yaşanmış hali icma ve bu tecrübeleri izleyerek işleyen bir akıl yürütme olarak kıyas-ı fukaha ile birlikte bir kaynak olarak görülmekteydi. düşünürlerden Bu şekildeki bir Kur'an anlayışının kökenleri, geleneksel otoriteye karşı üreten ve Batı Aydınlanması'yla ortaya çıkan tutunıda bulunmaktadır. Yeni dönemdeki anlayışı benimseyen bazı düşünürler, geleneksel din anlayışının, Kur'an'ın doğru ~aşılmasının önünde bir engel olduğunu iddia e~er. Bu yaklaşıma göre Islam toplumunun sıkıntılarının önemli sebebi Kur'an'ın doğru anlaşılmamasıdır ve bunuh başlıca müsebbibi de geçmişteki din anlayışıdır. İslam toplumunun yeni dönemde içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmasının yolu da Kur'an'ın doğru anlaşılmasından geçmektedir.27 Onlara göre, Kur'an'ın değerleri geçmişteki tefsirler. tarafindan doğru bir şekilde ortaya konamarnıştır. Muhammed Abduh ve Reşit Rıza ve sonrasında, eski tefsirlere karşı eleştiriler tekrar tekrar dile getirilecektir.2s Protestanlığı Gazali, Mustasfa, II:112 Muhammed Reşid Rıza, A1mar, I, 10-13 28 Bkz. Mehmet Paçacı, "Oı:yantalizm ve Çağdaş İslamcı Söylem", İslalllj)'at, s.105vd. 26 27 40 '. ' Huli'ye göre müfessirler değişik fıkhi ve kelami akımları Kur'an'da '· · okumuşia'rdır. 29 Aişe Abdurrahman, Arap asıllı olmayan müfessirlerin mezhebi kaygılarla ayederle ilgisi olmayan yorumlar yaptıklannı söyler.3° Halefullah da, müfessirlçrin ortaya koyduğu görüşlerin çelişkili ve hiçbir ternde dayanmadığını belirtmiştir. Taberi, Razi ve Zemahşeri tefsirlerinde hep hataya düşmüşlerdir.3t Fazlur Rahman'a göre de geçmiş ulema Kur'an'ı bir bütün halinde anlamamıştır · ve onu doğru bir şekilde anlamaya ait bir yöntem de geliştirmemiştir. Aynca sürekli olarak birbiriyle çelişen görüşler ortaya koymuşlardır.32 Kur'an, "parçacı ve lafiziara bağlı kalan bir yüzeysellik ve ruhsuz bir katılık ve sertlikle" ele alınmıştır.33 Hasan Hanefi ise Lugavi tefsirlerde Kur'an'ın bir dil kitabı gibi ele alındığını, fıkıh tefsirlerinin kuru bir şekilciliğe büründüğünü, tarihçiler tarafından yapılan tefsirin, tarihçilerin tarih bilgisini göstermek istedikleri bir zemin olarak görüldüğünü, kelami tefsirlerin kelam okullannın yorumlannı desteklemek için bir araç olarak kullanıldığını belirtmiştir.34 Yeni dönemde artık Kur'an, İslam'ın saf ve tek kaynağı olarak görülüyordu ve tefsir, Kur'an'ı yeni dönemin anlayışiarına göre yeniden okumak için uygun bir araç olabilirdi.35 En başta Abduh ve Reşit Rıza, Kur'an'ın bir hidayet kitabı olma özelliğinin tefsirde de görülmesini istiyordu.36 Tefsir artık akademik bir çalışma olmaktan çıkmalıydı. 37 Böylece Kur'an'a ait bir işlev tefsire yansıtılmış oluyordu. Oysa klasik dönemde Müslümanlara "hidayet"i göstermek, Kur'an'ı ve şer'i kaynaklan esas alarak kelamın görevi idi. Fazlur Ralıman'ın bir tefsir yöntemi olarak önerdiği "ikili hareket"38 de buna benzer olarak daha çok bir hüküm çıkarma yöntemi, kuramsal olarak bir fıkıh yöntemi önerisidir. Nitekim bu yönterp ile o, tek eşlilik, kölelik, faiz vb. konularda kuralsal hükümler önerebilınlştir. Hasan Hanefi "tabii tefsiri" ile klasik sınıflamalara göre esasen bir kelam oluşturmayı önermektedir. Buna göre, tefsir nasstan değil, olgudan 29 Emin el-Huli, Menahim't-Tecdid ji'n-Nahv ve'I-Belağa ve't-Tifsir ve'I-Edeb, Kahire: Daru'l-Ma'rife, -" 1961, s.223vd. 30 Aişe Abdurrahman, ei-Kı1r'an ve Kod'!)'a '/-İnsan, Beyrut, 1982, s,301 3l Muhammed Ahmed Halefullah, Kı1r'mı'da Anlatını Sanatı, terc. Şaban Karataş, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2002, s. 32vd. 32 Fazlur Rahman, Atıa Konula'!)'la Kı1r'aıı, terc. Alparslan Açıkgenç, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2000; s.21; Fazlur Rahman, İsianı ve Çağdqllk, terc. Alparslan Açıkgenç, M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 1999, s.70; 33 Fazlur R:ihman, İsianı ve Çağdql1k, s. 210 34 Hassan Hanafi, "Method of Themaric lnterpretation of the Qur'an", The Qur'an as Text, ed. Stefan Wild, Leiden: E.J.Brill, 1996, s.198vd. 35]. M. S. Baljon, Modem M.uslinı Kormı Intetprotation, EJ.Brill: Leiden, 1968; J.J.GJansen, The Iııtetprotation ofthe Koraıı in Modem Ef)pt, E:J :Brill: Leiden 1974. 36 Fazlur Ralıman Kur'an'ın bir hidayet kitabı olduğunu tekrarlar. İsiaiiı ve Çağdqlık, s. 223 3i J ansen, The Intetprotatioıı of the Ko ran in Modem Ef)pt, s.18; Reşit Rıza Mm arın yazılış amacını, okuyanların doğru yolu · bulması, ümmetin ıslahı ve milletin gençlerinin yenilenmesi olarak belirtmektedir. Yine, çağdaş · dönemde dini güçlendirmek ve küffara ve sapkınların düşmaniıkiarına karşı müslümanlan güçlendirmek de amaçlar arasındadır. Menar, 1,16; 38 Fazlur Rahman, İsiaiii ve Çağdqlrk, s.56-58 41 yola çıkmalı ve fakirlik, baskı, insan haklan gibi sosyo politik sorunlara dair konuşmalıdır. Müfessirin önceliği nassda olguyu görmek olmalıdır. 39 Böylece geçmişte tefsir, Kur'an'ın ayetlerinin indikleri andaki anlamlannı, tarih ve dil araştırması yaparak ortaya çıkarmayı ve sonraki nesillere Kur'an'ın bu ilk anlamlannı aktarmayı amaçlayan bir disiplin olarak çalışmıştı. Fıkıh ve kelam da başka yorum disiplinleri olarak yeni durumlara, kaynaklardan yeni yorumlar üretmek için geliştirilmişlerdi ve bu disiplinler kendi amaçlarına göre belli yöntemleri izleyen ve bir bütünlük ortaya koyan yorum şekilleri oldular. Çağdaş dönemde ise bu disiplinler, özellikle tefsir, "Kur'an'ı doğru anlamak" şeklinde ifade edilebilecek bir işieve indirgenmiştir.. 4o v'allahu a'lem. 39 Hasan Hanefi, Kadqya Mıi'asıra, Kahire: Daru'l-fikri'l-arabi, s.175vd. Hasan Hanefi, "Method of Themaric Interpretation of the Qur'an", s.203-210 . 40 Fazlur Rahman'a göre bizzat Kur'an'ı anlamak için yeterli bir tefsir metodu geliştirilememişti. Müslümanın çağdaş dünyadaki sorunlanna cevap vermek için ise bir yorumbilim yönteminin geliştirilmesi gerekiyordu. Onun yöntem önerisi, Kur'an'ın mesajını anlamayı amaçlar. İslam ı•e Çağdqlık, s. 54vd.; Bkz. Mehmet Paçacı, "Oryantalizm ve Çağdaş İslamcı Söylem", s.91-110, s.99vd. 42