Hz. Ali der ki: "Haksızlığa karşı susarsanız

advertisement
Sorularlarisale.com
Hz. Ali der ki: "Haksızlığa karşı susarsanız, hakkınızla
birlikte şerefinizi de kaybedersiniz." Bunun Risale-i
Nur'ca yorumu yapılsa nereler alıntı yapılabilir? Üstad
Hazretlerinin kendi zamanında haksızlığı hak dava
edenlere susma ile karşılık vermesini nasıl
anlamalıyız?...
Risale-i Nur'u ve Üstad Hazretlerinin mahkeme müdafaalarını incelediğimizde,
Üstad'ın haksızlık karşısında hiçte sükût etmediğini rahatlıkla görürüz. Ancak sükût
etmemeyi, yakıp-yıkmak, kırıp-dökmek ve şiddetle karşılık vermek şeklinde
anlamamak lazımdır.
Batılı ve yanlışı hak kabul edenlerden, hakça bir adalet ve yönetim beklemek
ve onlara güvenip onlardan yardım beklentisi içine girmek, hakka karşı bir
hürmetsizlik bir haksızlık sayılır.
Üstad'ın dönemindeki idareciler dinsizlik hesabına Üstad'a keyfi bir şekilde
zulmediyorlardı, Üstat da onları amel ve fiil noktasından tanımıyordu. Yani onların
zorla dayattığı hayat modelinden alabildiğine mücerret ve uzak bir hayat yaşamaya
gayret ediyordu. Onlar da Üstad'ın bu tavrına mukabil zulümlerini daha da
ziyadeleştiriyorlardı.
Bu haletin kalkması ya da hafiflemesi için Üstad'a, "onlara müracaat edip onları
tanısan, belki üstündeki bu zulüm ve baskı kısmen kalkacak veya hafifleyecek" diye
teklif edenlere Üstad bu cevabı veriyor. Yani mealen,
"Haksızlığı hak bilen zalimlere müracaat etmek, o zalimlerin benliğini
okşamak ve hakka bir saygısızlık ve hürmetsizlik olur."
diyerek, o zalimlere boyun eğmiyor.
"Adem-i müracaatımın ikinci sebebi şudur ki: Haksızlığı hak
zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevi haksızlıktır. Bu
nevi haksızlığı irtikâp etmek istemem."(1)
page 1 / 3
Müspet hareket etmek haksızlık karşısında sükût etmek anlamına gelmiyor. Sert
olmak gereken yerde yumuşak, yumuşak olmak gereken yerde de sert olmak
müspet bir davranış olmaz. Sert olmayı gerektiren bir durumu Üstad Hazretleri şöyle
zikreder:
"Yüksekten bakmak isteyen dessas bir papaza cevap: Bir adam seni
çamurda düşürmüş, öldürüyor. Ayağını senin boğazına basmış
olduğu halde istifham-ı istihfafıyla sual ediyor ki: 'Mezhebin
nasıldır?' Buna cevab-ı müskit, küsmekle sükût edip yüzüne
tükürmektir. Tükürün İngiliz-i laînin o hayasız yüzüne!"(2)
Yani şerefimizi, haysiyetimizi, dinimizi ayak altına almaya çalışan kafire, zalime,
cebbara karşı yumuşak davranmak zillettir alçaklıktır.
Ama hata etmiş, kusur etmiş, yanılmış dahildeki mümin kardeşimize karşı da
rahmet ve af kanatlarını açıp ona yumuşak davranmak, onu affetmek alicenaplıktır.
Yani müspet hareket muktezayı hâle uygun hareket etmek demektir. Zillet içinde
olmak veya haksızlık karşısında uysal olmak, müspet hareket etmek anlamına
gelmiyor. Halin gereği ne ise ona uygun bir tavır almak müspet hareketin en temel
esasıdır.
Mesela, vatan işgal edilmiş, kılıçlar kuşanılmış, bu hâle en mutabık ve müspet cevap
vermek, ancak cihat ile olur. Yoksa "ben şiddete ve kavgaya karşıyım" diyerek
cihadı terk etmek, müspet değil menfi bir davranış olur. Barış ortamında da cihada
baş vurmak müspet değil menfi hareket olur.
Dahilde yani İslam toplumunda şiddet ve fitne âyet ve hadislerle men edilmiştir.
İslam toplumunda iktidar ne kadar zalim ve menfi de olsa ekser masumların
istirahatı ve asayişin temini için bazı şahsi haklardan feragat etmek ve toplumu
kaosa sürüklememek için müspet hareket etmek gerekir. Yoksa "ben haklıyım
kimseye boyun eğmem" deyip tahrikkârane hareket etmek, müspet hareket
kapsamına girmez. Çok büyük İslam âlimleri ve kahramanları, sırf toplumun
selameti için zalim sultaların riayetinde kalabilmiştir. Bu tarz hareket onları zelil
yapmaz, aksine feragat sahibi yapar.
Üstad Hazretlerinin müspet hareket tarzı hem iman hizmetinin selameti için
hem de dahilde fitne ve fesada geçit vermemek içindir. Ayrıca Üstad Hazretleri
müspet hareket şemsiyesi altında, sivil itaatsizlik metodu ile o zalimlere karşı asla
boyun eğmemiştir. Hazreti Osman (ra)’in şehit edildiği fitne ortamda Hazreti Ali (ra)
Efendimiz'in dahilde fitne çıkmamak için bir takım fesatçılara sert bir müdahale de
bulunmaması meseleye ışık tutar mahiyettedir. Yoksa yeri ve zamanı geldiği zaman
o fitnecileri ve zalimleri çok şiddetli bir şekilde cezalandırmıştır.
page 2 / 3
Öyle ise müspet hareket etmeyi bir hâlin tavrına hapsetmek yanlış olur. Müspet
hareket her hâlin gereğine uygun hareket etmektir.
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, On Üçüncü Mektup.
(2) bk. İlk Dönem Eserleri, Rumuz, İfade.
page 3 / 3
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download