KUTLU DOUM.indd

advertisement
KUTLU DOĞUM HAFTASI
“HZ. PEYGAMBER
KARDEŞLİK AHLAKI VE
KARDEŞLİK HUKUKU”
SEMPOZYUMU
(21-22 NİSAN 2012)
ANKARA
KUTLU DOĞUM.indd 3
10.04.2013 09:56:48
4. İSLAM’DA KARDEŞLİK HUKUKU VE KARDEŞLİKTEN
DOĞAN HAKLAR
Yrd. Doç. Dr. Adem KORUKCU
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı
GİRİŞ
İnsanları yaratılanların en şereflisi, en kabiliyetlisi olarak yaratmış olan Allahü Teâlâ
(herhangi bir üstünlük sebebi olmadan) aralarında anlaşıp, tanışmaları ve yardımlaşmaları için onları ayrı ayrı milletler olarak yaratmıştır. Tanışma olgusu, insanların öncelikli
olarak toplum hâlinde yaşamalarını ifade ederken aynı zamanda da toplu olarak yaşamanın gereklerinin yerine getirilmesini de zorunlu kılmaktadır.1 Bu durum Kur’an’da
şu şekilde ifade edilmektedir: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.
Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık…”2
Kur’an’ın hitabına bütüncül bir şekilde bakıldığında, birey ile toplumun ayrı düşünülmediğini görmekteyiz. Ayetlerde birey ile toplumun birbirini tamamladığı; toplumun bireyden, bireyin de toplumdan hareketle bir mana kazandığı, görülmektedir.3
Bu nedenle toplumu oluşturan bireylerden hareketle toplumun, toplumdan hareketle
de bireylerin mutluluğunun sağlanması söz konusudur.
Günümüz insanına bakıldığında, ikili ve toplumsal ilişkilerde problemlerinin olduğu görülmektedir. Bencil ve her şeyi kendi çıkarına göre düşünen bir dünya paradigması
ile karşı karşıyayız. Başkasını düşünme değerinin oldukça göz ardı edildiğini görmek1
2
3
Avni İlhan, İslam Kardeşliği, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1986, s. 9.
Hucurât, 49/13.
Ejder Okumuş, “Kur’an’da Kolektif Sorumluluk”, Diyanet İlmi Dergi, Cilt: 42, Sayı: 2, Nisan, Mayıs,
Haziran 2006, s. 24.
149
KUTLU DOĞUM.indd 149
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
teyiz. Ben ve çıkar merkezli bir anlayış nedeniyle, kin, nefret, gözyaşı ve savaşların egemen olduğu bir dünya kaçınılmaz olmaktadır.4 Bu çerçevede Peygamberimizin Kur’anî
anlayış bağlamında ortaya koyduğu kardeşlik ilkeleri mevcut problemlerin çözümü
açısından büyük bir öneme sahiptir.
İslam açısından kardeşlik, Kur’an ve sünnette açık bir biçimde ortaya konulup
önemi vurgulanan bir gerçektir. Bu kavram pek çok konuda olduğu gibi, insan merkezli
bir nitelik taşımaktadır. İslam’da asıl vurgunun kan bağının ötesinde, din kardeşliğine
yapıldığını görmekteyiz. Buna göre, İslam açısından insanlar Allah’ın yaratmış olduğu
kullar olarak birer kardeş niteliğindedirler.
İslam din kardeşliğini önemsediği gibi, kardeşlik olgusuna kan bağı açısından da
büyük önem vermektedir. Bir aileye mensup olmaları bakımından kardeşlik, çocukların
ailede anlam ve fonksiyonlarını belirlemeyi zorunlu kılmaktadır. Bu belirleme, kardeşlerin sorumluluk ve haklarının ortaya konulması açısından önemlidir.5
Kardeşliğin, can ve kan kardeşliğinin yanı sıra değişik bağlarla ve ilişki biçimleriyle
şekillenen bir anlam ağı ile oluşturulması söz konusudur. İş, eğitim ve çeşitli hayat uğraşıları nedeniyle öz kardeşlerin birbirlerinden uzaklaştığı, görüşme imkânı bulamadıkları
günümüzde başta manevi ve ruhsal gereksinimler olmak üzere, modern ve hızlı yaşam
biçimlerinin ortaya çıkardığı yalnızlık, ferdiyetçilik, ruhsal problemlerin aşılmasında işe
koşulması mümkün olan bir uygulama manevi kardeşlik uygulamasıdır.
İnsanların okulda, işyerinde, parkta, toplantıda, hastanede, fabrikada, camide değişik aralıklarla karşılaştıkları diğer insanlarla kuracakları kardeşlik ilişkileri aynı duygular,
hedefler ve beklentiler çerçevesinde kenetlenebilmelerini sağlayacaktır.
Kardeşliğin ve diğergâmlığın sağlanabilmesi, ailede gerçekleştirilecek olan ilk eğitimle mümkün olabilir. Bunun sağlanabilmesinin diğer bir yolu da örgün ve yaygın
eğitim uygulamalarında bu konunun ele alınmasıdır. Örgün eğitim uygulamalarında bu
konu farklı ders programları içerisinde ele alınabilir. Ancak bu dersler içerisinde en öne
çıkanı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleridir. Yaygın din eğitimi açısından ise, vaazlar,
hutbeler, Kur’an kursu dersleri, cami dersleri kardeşlik müessesinin inşası için önemli
bir fonksiyona sahiptir. Bu çalışmada kardeşlikten doğan haklar olgusu, sosyolojik ve
değer temelli bir yaklaşımla incelenecektir.
4
5
Saffet Sancaklı, “Hz. Peygamber’in Medine Döneminde Tesis Ettiği Kardeşleştirme (Muâhât)
Projesinin Günümüz Bireysel ve Toplumsal Hayat Açısından Önemi ve Analizi”, Sünnetin Bireysel
ve Toplumsal Değişimdeki Rolü, Konya İlahiyat Derneği Yayınları, Konya 2008, s. 65.
H. M. Naci Kula, “Hucurât, Sûresi 10. Ayet Çerçevesinde Kardeşlik İlkesi ve Ruh Sağlığı Açısından
Önemi”, EKEV Akademi Dergisi, c.1, sy. 2 (Mayıs 1998), s. 49-50.
150
KUTLU DOĞUM.indd 150
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
İSLAM’DA KARDEŞLİK OLGUSU
Kardeşlik olgusu genel olarak üç başlık altında değerlendirilmektedir: Kan kardeşliği, din kardeşliği ve insanlık kardeşliği. İslam açısından bunların en önemlisi din
kardeşliğidir. İslam, mensuplarını din kardeşi olarak ilan etmiştir.6 İslam, bireysel yönü
ağır basan kardeşlik yerine, toplumsal yönü olan toplumsal kardeşliği öne çıkarmıştır.
Bu kardeşlik anlayışı, kan kardeşliğinin ötesinde, sevgi, saygı ve fedakârlığa dayanan
bir din kardeşliğidir.7 Bu durum Hucurât Suresinde “müminler kardeştir” ifadesiyle
toplumsal hayatta din kardeşliğine işaret edilmektedir.8 Kardeş olmak demek, sevinçte
ve kederde beraber olmayı göze almak, bunu fiili olarak yerine getirme, yardımlaşma
ve dayanışma demektir. Kur’an’ın ortaya koyduğu kardeşlik bunu gerektirmektedir.
Kardeşlik olgusunun temelinde sevgi duygusu yer almaktadır. Peygamberimizin,
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız”
hadisinde ümmetin gerçek mümin olabilmelerinin şartının, birbirlerini sevmeleri olduğu vurgulanmış ve gerçek iman sevgiye bağlanmıştır. Sevgi insanlar ve kardeşler arasında
bir köprü görevi görmektedir. Birbirlerini seven kişiler, olumlu ve olumsuz durumlarda
birbirlerini destekleyen kişilerdir. Zira birbirini seven kişilerden oluşan toplumlar, huzur
ve mutluluk limanı olur. Kardeşliğin ve sevginin öne çıktığı durumlarda kin, öfke, hırs,
haset gibi olumsuz duygular, ben yerine biz duygusu çerçevesinde aşılabilir. Ayrıca iman
kardeşliği olgusu, insanların toplumda yalnız kalmalarının ve yalnızlıktan kaynaklanan
olumsuz duyguları hissetmelerinin önüne geçecektir. Yanında her an bir kardeşinin
olduğunu düşünen insan, herhangi bir sıkıntı hâlinde çaresiz kaldığında, güveneceği,
bağlanacağı bir varlığın olduğunu hissedince rahatlayacaktır.
İslam’ın tevhid dini olmasından hareketle, İslam’la müşerref olan kitlelerin de tevhid oluşturmaları Kur’an tarafından öğütlenmiştir. Birlik anlayışı, İslam inancının aslına
bağlı diğer tavsiye, emir ve yasaklarda öne çıkan önemli bir değer olmuştur.9 Hucurât
Sûresi 10. ayette “Şüphesiz, müminler birbiriyle kardeştirler, öyle ise dargın olan kardeşlerinizin
arasını düzeltin…”10 ifadesi, birliğin temini için bir ilke ve kardeşlik hukukunun sağlan6
7
8
9
10
Sancaklı, agm, s. 52. İnsanlık kardeşliği olgusu, Hz. Âdem ve Havva’nın çocukları olmaları dolayısıyla, tüm insanlığın kavgasız ve mutlu bir biçimde yaşamaları beklenirken, aksine birbirlerine üstünlük
kurabilmek için birbirlerinin canına kastedebilmişlerdir. İlhan, age, s. 11.
Sancaklı, agm, s. 57. Burada İslamiyet’in can kardeşliğini önemsemediği anlamı çıkartılmamalıdır.
Nisâ, Suresinde akrabaya verilmesi gereken önem şu şekilde ifade edilmektedir: “…Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten sakının…”
Nisâ, 4/1.
Hucurât, 49/10.
Şuayip agm, s. 108. İlhan, age, s. 27.
Hucurât, 49/10.
151
KUTLU DOĞUM.indd 151
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
ması için önemli bir yönlendirmedir. Bu ve benzeri ayetlerle, İslam’ın ortaya koyduğu
kardeşlik algısı, iman etmenin açılımını ortaya koymaktadır. Zira iman eden kimse,
içinde yaşadığı toplumda olumlu değerlerin güçlenmesi, yayılması ve kötülüklerin önlenmesi ve giderilmesi konusunda yeri geldiğinde inisiyatif üstlenmekten kaçınmayan
duyarlı bir kişilik olarak tanımlanabilir.
Müminlerin kardeş oldukları ilkesi, başka bir ayette şu şekilde ifade edilmektedir: “… Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun
nimetiyle kardeşler oldunuz…”11 Bu ayette cahiliye döneminde birbirleriyle düşmanlık
gösteren Evs ve Hazrec kabilelerine mensup insanların nasıl kardeş yapıldıklarına dikkat
çekilmekte ve iman bağının önemine işaret edilmektedir. Ayetin devamında da Allah’ın
ipine sarılmaları gerektiği hatırlatılmaktadır.12 Bu ayette ortaya koyulan kardeşlik anlayışı,
iman bağı gibi en güçlü bağlardan biriyle teyit edildiği için, müminlerin ortak gayeler
etrafında birleşerek, aynı saadete ulaşmaları beklenilmektedir.13
Genel kabul olarak evrensel kardeşliğin, tüm insanlığın kardeşliğinin yerine daha
lokal daha sınırlı bir kardeşliğin gerekliliği ya da gereksizliği üzerine farklı düşünceler
ileri sürülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki nasıl ailelerin birlik ve bütünlüğü, millet
bütünlüğünün teminatı ise; İslam kardeşliği olgusu, tüm insanlık için huzur ve refah
imkânı sağlayacak bir olgudur. Ayrıca bu kardeşlik, tüm insanların örnek alabilecekleri,
kardeşçe yaşamanın gerçekleşmesinin mümkün olduğunu gösteren güzel bir örnek
niteliğindedir.14 Peygamberimiz, “Mümin, mümin için bir binanın parçaları gibi birbirini tamamlar.” demiş ve iki elinin parmaklarını birbirine kilitleyerek orada bulunanlara
durumun önemini daha iyi anlatmak istemiştir.15
Bir hadislerinde Peygamberimiz, “Müminleri, birbirlerine karşı merhamet, sevgi
ve bağlılıkta, bir vücut gibi görürsünüz. Bu vücudun bir azası rahatsız olunca, vücudun diğer azaları da onun acısına ateşli bir rahatsızlık ve uykusuzlukla iştirak eder”16
denmektedir. Bu hadislerde müminlerle ilgili benzetmeler, insanın sosyal hayatına
yönelik benzetmeler ve yönlendirmeler olarak değerlendirilmelidir.17 Peygamberimiz
11
12
13
14
15
16
17
Âl-i İmrân, 3/103.
M. Cüneyt Gökçe, “İslam Kardeşliğinin Temelleri”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IV,
Şanlıurfa 1998, s. 23.
Osman Keskioğlu, “Hucurât Sûresi, Ayet: 10-12”, Diyanet Dergisi, Mart-Nisan 1969, 82-83. Sayı, s.
73.
İlhan, age, s. 19-20.
Buhârî, Zebâih, 10; Cihâd, 88; Müslim, Hac, 57; 78; Muvatta’, Hac, 76.
Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66; İbn Hanbel, IV, 268, 270.
Nurettin Turgay, “Mevlana’nın Müminlerin Kardeş Olduğuna Dair Ayete Yorumu”, Uluslararası
Mevlana ve Mevlevîlik Sempozyumu, Bildiriler I, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Şanlıurfa 2007,
152
KUTLU DOĞUM.indd 152
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
bir hadislerinde Müslümanı tanımlamak suretiyle Müslümanların birbirleri açısından
durumlarını özlü bir biçimde ortaya koymaktadır. “Müslüman dilinden ve elinden Müslümanların selamette kaldığı kimsedir.”18 Bu hadise göre Müslüman olan kimsenin diğer
Müslümanların ve dolayısıyla da diğer insanların elinden ve dilinden emin olabildikleri,
ondan zarar ve kötülük görmedikleri kişi olması tavsiye edilmektedir. Ayrıca, insanların
incindiği ortamlarda sevginin yeşermesi mümkün değildir. Sevginin olmadığı yerde ise
birlikten, bütünlükten ve kardeşlikten bahsedilme imkânı kalmaz.19
Müminlerin birbirleriyle olan ilişkilerini betimleyen başka bir hadiste, “Sizden biri,
kendi şahsı için istediğini kardeşi için istemedikçe, iman etmiş olmaz.”20 buyuran Peygamberimiz, kardeşlerini sevmekle gerçek iman etme arasında bir ilişki kurmaktadır.
Burada kardeşlik ile iman olgusunun ilişki içerisine sokulması, oldukça dikkat çekici
bir durumdur. İman kavramı, “emn”, “emân, “emniyet”, “emânet” kavramları ile aynı
kökten gelmektedir. Aynı zamanda bu fiil, güvenmek ve güven vermek anlamlarına da
gelmektedir. Bu çerçevede hadisin ifade ettiği, emin olma duygusu, bir insanın kendisi
için istediği şeyleri, başkaları için istemesi ya da kendisi için istemediği şeyleri de başkaları için istememesi ile gerçekleşebilir.21
Bu ve benzeri hadisler herhangi bir kişinin Müslüman olması, o kişinin kendi şahsı
için arzu ettiği her türlü insan haklarını, diğer bütün insanlar için de arzu etmesiyle
mümkün olabilir. Görüldüğü gibi bu hadiste bütün insanların hakkı gündeme getirilmiştir. Gerçek iman, kendimiz için arzu ettiğimiz her türlü hak, hukuk ve güzellikleri
diğer insanlar için arzu etmemizle meydana gelebilir.22 Bu hadisten anlaşılacağı gibi,
bir Müslümanın kendisi için istediğini kardeşi için istemesi, imanın kâmil olması için
bir şart olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, kardeşlik ilkesi, her işin kişinin kendisine ya da öz kardeşine yapılırcasına, yapıcı, olumlu, faydalı bir biçimde yapılmasını
gerektirmektedir.23
İslam kardeşliğini en özlü biçimde ifade eden Peygamberimizin şu hadisleri Müslümanların birbirlerine olan bakışlarının tanzimi ve mutlu bir toplumun oluşturulabilmesi
için önemli görünmektedir: “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve
18
19
20
21
22
23
s. 346.
Müslim, Îmân, 64-65.
İlhan, age, s. 32.
Müslim, Îmân, 71, 72; Buhârî, Îmân, 7; Tirmizî, Kıyâme, 59; İbn Mâce, Mukaddime, 9; İbn Hanbel,
III, 176, 177.
Turgay, agm, s. 347.
Turgay, agm, s. 347.
Özdemir, agm, s. 113.
153
KUTLU DOĞUM.indd 153
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman
diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”24 Ancak günümüz dünyasına bakıldığında, neredeyse kan kardeşliğinin bile sıradanlaştırıldığını
görmekteyiz. Aynı anne-babanın evladı olan kişiler araya maddi beklentilerin girmesiyle birbirleriyle kavga edebilmekteler, küsebilmekteler ve hatta birbirlerinin canlarına
kastedebilmektedirler.
Kardeşlik ilkesinin imanla ilişkilendirilmesi, onun anlam ve fonksiyonelliğini göstermesi açısından büyük öneme sahiptir. Bu ilkenin imanla irtibatlandırılması, kardeşliğin daha rahat bir şekilde inşasını sağlayacaktır. Zira kardeşliğin hangi temel üzerinde
inşa edileceği; onun fonksiyonelliğini ve yaptırım gücünü belirlemede büyük önem
taşıyacaktır.25
Müminlerin kardeşliği olgusunun imana bağlanmış olmasının ortaya çıkardığı
değerlerin başında, iman kavramının güvenme, tasdik etme, boyun eğme gibi temel
değerler gelmektedir. Zira iman kavramı, itikat kavramıyla birlikte ele alındığında, “bir
şeye bağlanma” anlamı çerçevesinde kardeş olmayı sağlayıcı bir özellik taşımaktadır.
Kan bağı olmayan iki kişi arasında sağlanacak kardeşlikte öne çıkan; bu iki kişinin öncelikle birbirlerine güvenmeleri, bağlanmaları ve dolayısıyla da kardeşliğe razı olmaları
algısıdır. Ayrıca iman olgusunda yer alan Allah’a teslimiyetten sonra, insanın kendine ait
isteklerinden vazgeçerek Allah’ı sevmesi ve fedakârlıkta bulunması, kardeşler arasında,
fedakârlık anlayışı içinde ortak idealler etrafında bütünleşmelerine katkı sağlayabilir.26
Peygamberimiz İslam kardeşliği olgusunu, tevhid inancı etrafında toplanan farklı kültür ve kökenlerden gelen insanları “din kardeşliği” altında birleştirme başarısını
göstermekle gerçekleştirmiştir.27 Bunun ötesinde o başka dinlere mensup kişilerin de
birlikte yaşamaları için Medine’de uygun bir zemin oluşturabilmiştir. Bu bağlamda
Kur’an, ehlikitabı ortak bir noktada buluşmalarını öğütlemektedir. Söz konusu davet
şu şekildedir: “(Resûlüm) De ki: Ey ehlikitap ! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze
geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da
kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın…”28 Bu ayete göre Peygamberimizin daveti tüm insanların tek bir ümmet olmaları esasına dayanmaktadır. Uygulamada Müslümanların diğer
dinlere mensup olan kişilere davranış modellerinin hakkaniyetli olduğunu görmekteyiz.
İslam memleketlerinde bulunan gayrimüslimler, “zımmî” olarak değerlendirilmekte ve
24
25
26
27
28
Buhârî, Edeb, 27, Müslim, Birr, 66.
Kula, agm, s. 50.
Kula, agm, s. 50-51.
Celal Yıldırım, “Din Kardeşliği”, Diyanet Dergisi, Eylül-Ekim 1975, Cilt: XIV, Sayı: 5, s. 268.
Âl-i İmrân, 3/64.
154
KUTLU DOĞUM.indd 154
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
onlara birtakım haklar verilmektedir. Buna göre, Müslümanların zimmîlere şefkat ve
merhametle davranmaları gerektiği gibi, zımmîlerin de birlikte yaşamanın gereklerine
uymaları gerekmektedir.29
İslam’da kardeşlikten doğan haklar, günümüz ifadesiyle, sivil ve ahlaki değerlere
dayalıdır. İslam’ın öngördüğü toplum, hukuktan daha önce, ahlaki değerlerle birbirine bağlı, bireylerden oluşan bir toplum öngörür. Çünkü bir hukuk sistemi ne kadar
gelişmiş olursa olsun, bireyler arasında kalıcı bir kardeşlik ve dayanışma tesis edemez.
Peygamberimiz insanlar arası dayanışmanın dar çerçeveden başlamak kaydıyla giderek
genişlemesi yolunu tercih etmiştir. Medine’ye hicret ettikleri esnada bir hadislerinde:
“Ey insanlar! Selamı yayın. Rast geldiğinizde açıkça selam verin. Muhtaçlara yemek
yedirin, akrabanıza yardım edin ve onları ziyaret edin…” demişlerdir.30
1. Ensar ve Muhacir Kardeşliği Örneği
Peygamberimizin Medine’ye hicretlerinin akabinde Mekke’den gelen Müslümanlar ile Medineli Müslümanlar arasında Peygamber Efendimizin tesis etmiş olduğu, bir
kardeşleştirme hareketi söz konusudur.
Mekke’den gelen Müslümanlar hicret amacıyla tüm varlıklarını geride bırakarak
Medine’ye gelmişler, Peygamberimiz de onlara kendilerine destek olacak, geçimlerini
sürdürmelerine yardımcı olacak kardeşler tayin etmiştir. Söz konusu kardeşlik, “İslam
kardeşliği” olarak adlandırılmıştır.31 Peygamberimiz, muhacir ve ensarı Enes b. Mâlik’in evine çağırarak, bunlar arasında ikişer ikişer kardeşlik akdi oluşturmuştur. Diyet
ve fidye konuları dâhil olmak üzere, karşılıklı sorumluluk ve yükümlülüklerini onlara
açıklamıştır.32
Cahiliye döneminde de söz konusu olan “muâhât”33 Peygamberimizin uyguladığı
şekliyle ilk kez ortaya çıkmıştır. Peygamberimiz, Müslümanlar arasında büyük bir dayanışma, kaynaşma ve ülfet ruhunun ortaya çıkmasını amaçlamıştır. Her ensar, kardeşi
ilan edilen muhacir kardeşini kendi öz kardeşi gibi kabul etmiş ve elindeki imkânları
paylaşma konusunda büyük fedakârlık göstermiştir. Evlerine ve hurmalıklarına onları
ortak etme teklifleri, Peygamberimiz tarafından uygun bulunmamış, bunun yerine mu-
29
30
31
32
33
Gökçe, agm, s. 25.
Hüseyin Algül, “Muhacirûn-Ensar Üzerine Bir Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 5, Cilt: 5, 1993, s. 45.
Mehmet Akbaş, “Muhacirûn Ensar Kardeşliğinin Serüveni”, İstem, Yıl: 8, Sayı: 15, 2010, s. 61-62.
Sancaklı, agm, s. 59-60.
Algül, agm, s. 38; Akbaş, agm, s. 62.
155
KUTLU DOĞUM.indd 155
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
hacirlerin ensarın bahçelerinde çalışarak mahsulden pay almalarını sağlamıştır.34 Ensar,
ortaya koymuş olduğu bu özveri nedeniyle Kur’an’da övülmüştür.35
Bu kardeşlik örneği, İslam toplumunun teşekkülü, birlik ve bütünlüğünün sağlanması açısından çok önemli bir örnektir. Peygamberimiz tarafından oluşturulan bu yapı,
daha önce aralarında ayrılık ve düşmanlıklar olan bireyler ve toplum grupları arasında
dostluğa, birlik ve beraberliğe dönüşmüştür.36
Başlangıcı itibariyle Peygamberimizin Hz. Ali ile olan kardeşliğini ilan ederken
ifade ettikleri “Sen benim kardeşimsin, sen bana ben de sana mirasçı olurum” sözleriyle
Sahabenin kardeşlikten doğan bir miras hakkı ortaya çıkmıştır.37 Ensar-muhacir kardeşliği olgusu daha sonra gelen bir ayetle normal din kardeşliği boyutuna indirgenmiştir.38
Zaten muhacirler, kendi imkânları arttığında kardeşleştirme yoluyla elde ettikleri bütün
malları manevi kardeşlerine iade etmişlerdir.39
Bu kardeşlik uygulaması, müminlerin birbirlerine yük olması ya da diğerinden
geçinmesi şeklinde algılanmamış, ensar ve muhacir arasındaki kardeşlik anlaşması bir
tarafın, diğerinin yükünü devamlı ve tümüyle taşıması anlamı ifade etmemiştir. Söz
konusu kardeşliğin belli bir ilke doğrultusunda yürüdüğü görülmektedir. Bu ilke, ensardan Sa’d b. Rebî’nin muhacir kardeşi olan, Abdurrahman b. Avf ’ın teklifine verdiği
cevapta açık bir biçimde görülmektedir: Sa’d b. Rebî: “Ben, mal bakımından ensarın
en zenginiyim, malımın yarısını sana ayırdım! Sonra bak! İki kadınımdan hangisini
dilersen, onu senin için boşarım! İddeti geçince onunla da evlenirsin, dedi. Abdurrahman b. Avf ona Allah kadınını, malını sana mübarek ve hayırlı eylesin. Benim onlara
ihtiyacım yok! Sizin içinde alışveriş yapılan çarşınız nerededir? Sen, beni yarın sabaha
çıkınca, oraya iletiver, yeter, dedi. Sa’d onu Kaynuka çarşısına götürdü. Abdurrahman b.
Avf orada ham yağla, keş (yoğurt kurusu, çökelek) alıp satmaya başladı. Çok geçmeden
epeyce bir kazanç sağladı.”40
34
35
36
37
38
39
40
M. Asım Köksal, “Müslümanlar Arasında Kardeşlik Kurulması”, Diyanet Dergisi, 8. Cilt, Mayıs-Haziran 1969, 84.-85. Sayı, s. 159-164.
Haşr, 59/9, “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri
zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar
kurtuluşa erenlerdir.”
Özdemir, agm, s. 115.
Köksal, agm, s. 159; Algül, agm, s. 48; Akbaş, agm, s. 64.
Enfâl, 8/75 “…Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (vâris olmaya) daha uygundur. Şüphesiz
Allah her şeyi bilendir.”
Sancaklı, agm, s. 58.
Köksal, agm, s. 165.
156
KUTLU DOĞUM.indd 156
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
Ensar ve muhacir arasındaki ilişkiye bakıldığında, sağlam bir dayanışma ve uhuvvet içerisinde nizam ve intizama riayet ettikleri görülmektedir. Herkes, içinde yaşadığı
toplumun mutluluğu ve refahı için ellerinden geleni yapmıştır. Tümü ihsan, îsâr gibi
din kardeşlerini kendilerine tercih edecek yüksek ahlaki erdemleri gösterebilmişlerdir.
Bu kardeşleştirme faaliyeti, öncelikle Medine İslam toplumunun bütünleşmesinin sağlanması ve o günün sosyo-kültürel-ekonomik problemlerinin çözümü için ortak aklın
oluşturulması için önemli bir gelişmedir.41
2. Kardeşlikten Doğan Hukuk ve Sorumluluklar
Kardeşlikten doğan haklar olgusunun, sosyolojik ve değer temelli bir yaklaşım
olarak incelenmesi toplumun tüm kesimleri tarafından işe koşulabilmesi açısından
önemlidir. Kardeşlikten dolayı ortaya çıkan ilişki biçimlerinin, özelde Müslümanlar,
genelde ise insanlar arasında gözetilmesi gereken erdemler olarak değerlendirilmesi
gerektiği görülmektedir. Zira bu davranış biçimlerini tarihte ve günümüzde Müslümanlar arasında dinî bir emir olarak değerlendirip, insanlara aktarmamız söz konusu iken,
bu ilkeleri aynı toplumun bireyleri olarak tüm insanlara, birer değer olarak aktarmamız
toplumsal bir bağlayıcılık taşıyabilecektir.
İnsanların bireysel ve toplumsal düzlemde hakları olduğu gibi sorumlulukları da
bulunmaktadır. Sorumluluk olgusu, toplumsal boyutta büyük ölçüde toplumu oluşturan bireylerin karşılıklı olarak kolektif bir biçimde işlettikleri bir olgudur. Söz konusu
sorumluluklar toplumu, toplumun üyelerini, başkalarını umursamakla, dikkate almakla
ve sevmekle geçerlilik bulmaktadır.42
Başka bir ayet-i kerimede insanların Allah’ın yardımıyla kardeşler oldukları vurgulanmaktadır: “Allah’ın nimeti sayesinde kardeş oldunuz.”43 Söz konusu kardeşliğin tahrip
edilmemesi, yıkılmaması ve Allah yolunda birlik olmaları adına müminler uyarılmıştır:
“Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, sakın ayrılıp dağılmayın.”44 Bu ayette ifade edilen
inanç kardeşliği ilkesi, toplumu oluşturan fertlerin sağlam kardeşlik anlayışı etrafında
birleşmelerini sağladığı gibi, onların kendi aralarında ortaya çıkabilecek anlaşmazlık
ve problemlerin aşılmasında kendi aralarında ortak bir akıl geliştirmelerini ve pratik
çözüm yolları bulmalarını istemektedir. Bu ayet din kardeşliği vurgusunu daha da genişletmiş ve tüm insanlara ortak bir hitap şeklini almıştır. Buna göre bütün insanların
41
42
43
44
Algül, agm, s. 41-46.
Okumuş, agm, s. 9.
Âl-i İmrân, 3/103.
Âl-i İmrân, 3/103.
157
KUTLU DOĞUM.indd 157
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
Allah’ın emrine, dinine bağlı kalmak yoluyla birlik beraberlik içinde yaşamaları ayrılığa
düşmemeleri emredilmektedir.45
Özelde İslam kardeşliğinden genelde de insanlık kardeşliğinden doğan sosyal
sorumluluk niteliğinde haklardan bahsetmemiz mümkündür. Genel manasıyla sorumluluk bilinci yüksek bir toplum oluşturma amacına yönelik ilkelerin ayetler ve
Peygamberimizin hadisleriyle ortaya konulduğunu görmekteyiz. Burada bu hak ve
sorumluluklar gösterilmeye çalışılacaktır.
- İslam kardeşliğinden doğan hakların başında, öz kardeşlerin akrabaların birbirlerine yakınlık göstermeleri ve yardımlaşmaları gelmektedir. Bu durum özellikle müminlerin toplu hâlde eda ettikleri cuma namazlarında hutbede dikkat çekmek amacıyla
okunan Nahl suresi 90. ayette şu şekilde ifade edilmektedir: “Şüphesiz Allah adaleti,
iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder.
Tutasınız diye size öğüt verir.”46 Peygamberimiz dinimizin bu konudaki öğüdünü daha
da net bir biçimde ifade etmiş ve bu bağın kuvvetli tutulmasını ve kopartılmamasını
emretmiştir.47 Peygamberimizin bu konudaki hadisleri şu şekildedir: “Akrabalarıyla
ilgisini kesen cennete giremez.”48
- Kardeşlikten doğan öncelikli haklardan biri, insanların birbirlerine ihtiyaçları
hâlinde imkânları ölçüsünde yardımlaşma olgusudur. Özellikle günümüzde insanların
şehir hayatının koşuşturmacası içerisinde neredeyse kapı komşusunu dahi tanımaktan aciz olduğu bir dönemde, yardımlaşmayı sürdürmeleri gerekmektedir. Böylelikle
toplumun tüm kesimleri arasında belli bir yaşam kalite ve standardı oluşturma imkânı
söz konusu olabilecektir. Kardeşler arasında yardımlaşma Peygamberimiz tarafından
önemle vurgulanmaktadır.49 Peygamberimiz söz konusu erdemi bir hadislerinde şu
şekilde ifade etmişlerdir: “…Kim kardeşinin ihtiyacını gidermek için yardım ederse,
Allah da onun ihtiyacında yardım eder. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse,
Allah da kıyamet günü onun sıkıntılarından birini giderir…”50
- Söz konusu yardımlaşmanın komşuluk ilişkileri bağlamında gereğini Peygamberimiz bir hadislerinde şu şekilde ifade etmişlerdir: “Komşuna iyilik et ki olgun Müslüman
olasın.”51 Burada durumun önemini ifade etmesi bakımından Peygamberimizin diğer
45
46
47
48
49
50
51
Özdemir, agm, s. 108.
Nahl, 16/90.
İlhan, age, s. 59.
Müslim, Birr, 18-19.
Gökçe, agm, s. 26.
Ebû Dâvûd, Edeb, 46.
Tirmizî, Zühd, 2.
158
KUTLU DOĞUM.indd 158
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
bir hadisleri bize ışık tutmaktadır. “Cebrail bana komşuyu o kadar çok tavsiye etti ki
Allah komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.”52 Komşuluk hakkıyla ilgili konular,
insanlar arasında sevgi, saygı ve kardeşlik anlayışının oluşturulması bağlamında dikkatle
üzerinde durulan bir konudur.53
- Kardeşlik olgusunun diğer bir boyutunu da insanların birbirlerini Hakka, doğruya, iyiliğe çağırarak, onların dünya hayatında ve ahirette kurtuluşa ermelerini sağlamak
oluşturmaktadır. Bu durum Peygamberimizin, “Hepiniz çobansınız, hepiniz râiyetinizdekilerden sorumlusunuz.” hadislerinde açık bir biçimde ifade edilmektedir. Aynı
zamanda maddi sorumluluk açısından da değerlendirilebilecek olan bu hadis insanların
yakınlarında olan, ilişki içerisinde oldukları insanlara tüm boyutlarda destek sağlamaları gerektiğini ifade etmektedir. Dile getirdiğimiz sorumluluk “Emir bi’l-ma’rûf nehiy
ani’l-münker” emri çerçevesinde değerlendirildiğinde, üst düzeyde bir duyarlılığın gösterilmesini gerekli kılmaktadır. Bu durum Tevbe Suresinde şu şekilde ifade edilmektedir:
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten
alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte onlara
Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.” 54 Bu ayette görüldüğü
gibi, müminlerin birbirlerinin, doğruya hakka ulaşıp kötülüklerden uzak durmaları için
birer veli, dost ve hayırhah olarak çaba sarf etmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Bu
görev sosyal bir sorumluluk olarak, tüm bireylerin hak yolunda yürümeleri sayesinde
toplumun refahını sağlamaya da vesile olacaktır.
- Kardeşlikten doğan öncelikli haklardan biri de müminlerin birbirlerini sevmesi
gereğidir. Peygamberimiz bir hadislerinde “Kişi kardeşini sevince, sevdiğini ona bildirsin.”55 buyurmaktadır. Bu hadise göre kişilerin birbirlerini sevdiklerini ifade etmeleri
müminlerin öncelikli görevleri arasında yer almaktadır. Söz konusu bildirim, insanlar
arasındaki muhabbet ve ülfeti arttıracağı gibi, aynı zamanda aralarında kin, nefret, haset
gibi duyguların oluşmasını önlemiş olacaktır.
52
53
54
55
Müslim, Birr, 141.
İlhan, age, s. 56.
Tevbe, 9/71. Bu konuda Karaman ve arkadaşlarının değerlendirmesi şu şekildedir: “İctimâi şuur,
fertlerin dinî ve ahlaki kusurları ve kötülükleri karşısında da duyarlı olmak zorundadır. Nitekim
yukarıdaki ayette, kadın olsun erkek olsun müminlerin, birbirlerine iyiliği emredip, kötülükten
alıkoymalarının, aralarındaki velâyet bağı ve kardeşliğin zaruri bir sonucu olduğuna işaret edilmiştir.
Bu görev ve yetki cinsiyet farkı gözetmeden İslam toplumunun bütün fertlerine verilmiştir.” Hayrettin Karaman ve Arkadaşları, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları,
Ankara 2007, s. 197.
Riyâzu’s-Sâlihîn Tercümesi, c.1, Hadis no: 384.
159
KUTLU DOĞUM.indd 159
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
- İslam kardeşliğinden ortaya çıkan diğer bir hak da kardeşlerin birbirlerini bağışlamaları erdemidir. Kötülüğü, olumsuzluğu bağışlamak kişinin olgunluğunun
göstergesidir. Affedebilmek insanlar arasındaki sevgiyi güçlendirir. Affedilen kişi de
yaptığı yanlışın farkına vararak hem pişman olacak, hem de aynı hatayı yinelemeyecektir. Peygamberimiz, Kur’an tebliğinin ilk başladığı Mekke döneminde çok büyük
sıkıntılar yaşamış ve eza ve cefaya muhatap olmuştur. Ancak, o Mekke’nin fethinde
kendilerine ne tür bir tavır sergileyeceğini merakla bekleyen Mekkelilere “Bugün siz
sorguya çekilecek değilsiniz, gidin hepiniz hürsünüz!” buyurarak onları affetmiştir.56 Söz
konusu tavır din kardeşliğine dair bir affetmeyi değil, tüm insanlara yönelik bir affedişi
ifade etmesi bakımından oldukça dikkat çekici bir durumdur. Hırsların, egoların üst
düzeyde olduğu, insanların ufak meselelerden dolayı birbirlerine kin güttükleri, nefret
besledikleri günümüzde Peygamberimizin bu davranışı oldukça kayda değerdir. Kardeşlik hukukunun diğer bir boyutunu da ayıpların örtülmesi değeri oluşturmaktadır.
Bu değer şu şekilde ifade edilmiştir: “Bir kimse din kardeşinin ayıbını örterse, Allah da
kıyamette onun ayıbını örter”.57
İslam düşüncesinde sevgi olgusu ilk insandan beri insanların tabiatlarında var
olduğuna inanılan bir olgudur. Sevgi olgusu genel anlayış olarak, “varlıkların birleşme
sebebi” olarak tanımlanagelmiştir. Diğer yandan Farabi’nin başını çektiği bir akımda
sevgiyi “toplumsal bütünleştirici ve ülfet unsuru” olarak değerlendirmektedirler.58
İslam düşünürlerine göre sevginin her türlü tecellisinin kaynağı Allah’tır. Sevgi
kaynağını Allah’tan aldığı için insan ilişkilerinde istikrar ve süreklilik sağlamanın kaynağı
olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede insanlığın ortak bir amacı gerçekleştirmek
için birlikte hareket etmesi, insanların tabiatlarında var olan sevgi ile mümkün olabilmektedir. Bu nedenle, sempati, dostluk ve dayanışma sevginin toplumsal yansımaları
arasında yer almaktadır.59
- Kardeşlikten doğan diğer bir hak da Peygamberimizin, kardeşlerin birbirleriyle
küs kalmamaları gerektiğiyle ilgili öğüdüdür. Dargın durmamak erdemi Peygamberimiz
tarafından defaatle üzerinde durulmuş ve dikkat çekilmiş bir olgudur. Bir hadislerinde
dargın durmanın süresi ile ilgili uyarıda bulunan Peygamberimiz bu konuda günümüz
insanına yol göstermektedir: “Bir Müslümanın diğer bir Müslüman kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helal değildir…Oysa bunlardan selam vermeye önce başla-
56
57
58
59
İlhan, age, s. 49.
Riyâzu’s-Sâlihîn Tercümesi, c.1, Hadis no: 242.
Şaban Ali Düzgün, “Sevginin İstismarı ve Sevgide Aşırılık (Kültler)”, AÜİFD, s. 6.
Düzgün, agm, s. 6-7.
160
KUTLU DOĞUM.indd 160
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
yan daha hayırlıdır.”60 İnanç kardeşliğine sahip olan Müslümanların birbirleriyle darılıp
aralarındaki ilişkileri kesmeleri uygun görülmemektedir. Zira kişiler arası kırgınlıklar
zamanla toplumda kavga ve huzursuzlukların nedeni olabilmektedir. Söz konusu olgu,
Hucurât Suresi 10. ayette dile getirilen “kardeşlerinizin arasını düzeltin” ifadesiyle üçüncü kişilerin dargınlıkların giderilmesi için harekete geçmeleri ve arabuluculuk yapmaları
emredilmektedir. Böylesi bir girişim, bireylerin kişisel huzurlarını sağlayacağı gibi aynı
zamanda toplumun da olumsuz etkilenmesini önleyecektir.61
Peygamberimizin şu hadisi, kırgınlık ve dargınlıklarda insanlar arasında hayırhahlık
yapmanın önemini açık bir biçimde ortaya koyduğu gibi, bu işin bir ibadet anlayışıyla
gerçekleştirilmesi açısında bir tavsiye niteliğindedir:
“Size oruçtan, namazdan ve sadakadan daha üstün bir ibadetin ne olduğunu söyleyeyim mi? Bütün sahabeler:
- Evet, yâ Resûlallah söyle diye beklediler.
Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Araları bozulmuş iki kişiyi barıştırmaktır.”62
Günümüzde öz kardeşler arasında bile kavgaların, uyuşmazlıkların ve dargınlıkların
söz konusu olduğu bir halde, insanlar ikili ilişkilerde problemlerle karşılaşabilmektedirler. Söz konusu problemlerin kısa zamanda çözülmesi bu hadise göre dinimizin öne
çıkardığı değerler ve sorumluluklardan birini oluşturmaktadır.63
- Bu konuda öne çıkarılan diğer bir değer de öksüzlerin gözetilip korunmasıdır.
Toplumda ilgiye ve yardıma muhtaç olan bir öksüzü gözetmenin ve sevgi sunmanın
toplumun sağlıklı bir biçimde yapılandırılmasında ve huzura ermesinde büyük katkısı
bulunmaktadır. Peygamberimiz bu konudaki hassasiyetini çarpıcı bir anlatımla şu şekilde ifade etmektedir: “Öksüzü alıp gözetenle ben, (işaret parmağı ile orta parmağını
işaret eder) cennette bu ikisi gibiyiz.”64
- Peygamberimizin, “Müslüman Müslümanın kardeşidir ve Müslüman kardeşine
zulmetmez. Onunla dost olmaktan vazgeçmez. Bir kimse için bir Müslüman kardeşini
hakir görmek kadar büyük bir kötülük yoktur.”65 buyurmuşlardır. Bu hadiste kardeş olan
kişilerin birbirlerine zulmetmemeleri istenmektedir. Zulüm, davranışların en kötüsü
60
61
62
63
64
65
Buhârî, İstizân, 9, Edeb, 57, 62; Tirmizî, Birr, 21.
Özdemir, agm, s. 111.
Ebû Dâvûd, Edeb, 50.
İlhan, age, s. 46.
Tirmizî, Birr, 14.
Buhârî, Mezâlim, 3.
161
KUTLU DOĞUM.indd 161
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
olarak tavsif edilerek, insanların birbirleriyle hak, adalet çerçevesinde ilişkiler kurmaları
istenmektedir.
- Sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde kardeşlik, önemsiz görülen bazı hassasiyetleri de öne çıkarmaktadır. Örneğin, insanların hastalanıp ilgiye ve yardıma muhtaç oldukları hastalık zamanlarında hasta ziyareti Peygamberimiz tarafından tavsiye
edilmektedir.66 Peygamberimizin bu konudaki hadisleri şu şekildedir: “Kim bir hastayı
veya Müslüman kardeşini Allah rızası için ziyaret ederse, bir münadi ona; 'Ne iyi yaptın,
ziyaretin güzel oldu ve Cennet’te kendine bir yer hazırladın', der.”67
Selamlaşma, muhtaçların doyurulması ve sıla-i rahmin gözetilerek yakınların ziyaret edilmesi, tümüyle sosyal içerikli tavsiyelerdir. Peygamberimiz Medine’ye vardığında,
yaptığı ilk işlerden biri, bireylerde toplumsal dayanışma şuuru oluşturacak tavsiyelerde
bulunmak olmuştur.68
Dikkat edilecek olursa, söz konusu ilkelerin bir hukuk kuralı olarak zikredilmesi söz
konusu değildir. Dile getirilen sorumluluk bilincinin sosyal hayatta somut bir karşılığı
bulunmaktadır. Anadolu’da köylerde ve kasabalarda insanlar arasındaki anlaşmazlıkları
gidermede kendilerine güvenilen insanlar hiçbir zaman eksik olmamışlardır. Mezhep
yapısı ne olursa olsun, Alevi ya da Sünni muhitlerde uzlaştırıcılık, arabuluculuk işlevini
üstlenen saygın, âkil ve erdemli kişiler her zaman var olagelmişlerdir.
Ele alıp değerlendirdiğimiz, ilke ve değerlerin yanı sıra kardeşliği zedeleyen onun
bozulmasına, dolayısıyla da toplumun sıkıntıya girmesine neden olan bazı durumlar söz
konusudur. Tebliğimizin sınırlarını zorlayacağı için kardeşliği zedeleyen bu durum ve
özellikleri zikretmekle yetineceğiz. Nifak, hased, bozgunculuk, yalan söylemek, gıybet,
üç günden fazla dargın durmak, insanlarla alay etmek, onları hor görmek, adil olmamak,
sabredememek, kanaat sahibi olmamak, şükretmemek, insanlara sıkıntı vermek, kumar,
içki, başkaları hakkında suizanda bulunmak,
İslam’ın ortaya koyduğu sevgi ve kardeşlik biçimi yeri geldiğinde eleştiri ve uyarı
gibi ahlaki sorumlulukları zayıflatmamakta, aksine daha da öne çıkarmaktadır. Toplumumuzun deprem gibi olağanüstü afetler ve ekonomik kriz dönemlerinde göstermiş
olduğu refleks sıkıntıların daha hafif hissedilmesi ve kısa zamanda aşılmasını sağlamaktadır. Söz konusu tavır, aile içinde, komşular arasında ve tüm toplumda yardımlaşma
ve dayanışma örneklerinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
66
67
68
İlhan, age, s. 51.
Tirmizî, Birr, 64.
Algül, agm, s. 46.
162
KUTLU DOĞUM.indd 162
29.03.2013 11:55:18
İSLAM’DA KARDEŞLİK VE HUKUKU
Birbirleriyle çekişen, tefrikaya düşmüş, kalpleri kin, düşmanlık ve haset hisleriyle
dolu olan bireylerden oluşan bir toplum enerjisini kaybeder ve büyük huzursuzluklar
yaşar. Kur’an-ı Kerim’de69 çekişme ve ayrılıkların toplumun birlik ve beraberliğini tehdit
ettiğine dikkat çekilmektedir. Bu nedenle güçlü bir toplumun oluşturulması birlik ve
beraberliğin sağlanması, bireyler arasında barış ve kardeşliğin tesis edilmesiyle mümkün
olabilecektir.70
Eğitim bireysel yönünün yanı sıra toplumsal bir yöne de sahiptir. Eğitim bu boyutuyla, eğitim sürecinde olan kişilerin dinî değerlere sahip olarak dindarlığın gereklerini
yerine getirmeleri istenilen, diğer yandan dinî değerlerin de içinde yer aldığı bir toplumsallaşma ya da sosyalleşme süreci içerisinde yerini almaktadır. Bu bağlamda eğitimin
bir tanımı da bireylere içinde yer aldıkları toplumun değerlerini ve yaşam biçimlerini
öğretip onların sosyalleşmesini sağlamaktır.71
SONUÇ VE ÖNERİLER
Günümüz toplumlarında bireyselleşmenin, kişisel menfaatlerin büyük ölçüde öne
çıktığını görmekteyiz. Özellikle çocukların gündelik yaşama biçimlerini özümsedikleri,
kendinden başka kimseyi değerli kabul etmediği bir dönemde Peygamberimizin ortaya
koymuş olduğu kardeşlik anlayışının önemi daha da belirginleşmektedir.
Kardeşlerin birbirlerinin dertlerinden haberdar olmadığı, kapı komşularının birbirlerinin varlığının farkında olmadığı bir dönemde, “Müminler, bir binanın parçaları
gibi birbirini tamamlar” erdeminin gösterilmesi maalesef bir ideal olarak kalmaktadır.
İslam dünyasına bakıldığında başta maddi beklentilerden dolayı, toplumların
birbirlerine “uhuvvet gözüyle” bakamadıklarını görmekteyiz. Hatta bazı durumlarda
köken ve mezhep anlayışlarından kaynaklanan anlaşmazlıklar ve hatta çatışmalar söz
konusu olabilmektedir. Öyle ki dinî anlama biçimleri, bireylerin ve toplumların savaşmalarında en temel sebep olarak görülebilmektedir. Bir mezhebe mensup kitleler
diğerlerini kendi inançlarının varlığını ispatlamak ya da üstünlüğünü ortaya koymak
adına camilerde katledebilmektedir. Bu tür problemlerin en temel çözümü “Şüphesiz,
müminler birbiriyle kardeştirler” düsturunun birey ve toplum yaşantısında bir kılavuz
hâline getirilmesinden geçmektedir.
Dinimizin eğitim-öğretime konu edilebilecek inanç, ibadet, muâmelât, ahlak gibi
pek çok hükmü bulunmaktadır. Ancak bazı hüküm ve değerlerin eğitimi diğerlerinin
69
70
71
Enfâl, 8/46, “Allah ve Resûlü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz
gider…”.
Özdemir, agm, s. 107.
Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegem Akademi Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2011, s. 97.
163
KUTLU DOĞUM.indd 163
29.03.2013 11:55:18
İKİNCİ OTURUM
gerçekleşmesi ve yaşantı biçimine dönüştürülmesi için büyük bir gerekliliktir. Bunların başında çocukların öncelikle bir insan oldukları, bir toplum içerisinde yaşadıkları
ve bu yaşantıları için Müslüman olmanın sağladığı önemli değerler bulunduğunun
öğretilmesi gelmektedir.
Günümüzde insanların yakın çevre (eş, çocuklar, anne-baba, kardeşler vd.) ya da
aynı toplumu paylaşan insanlar ayrımı yapmaksızın birbirlerini önemsemeden belki de
farkında olmaksızın bir yaşam biçimi içerisinde yer aldıklarını görmekteyiz. Burada eğitimin özellikle de ilahî-manevi yönü dolayısıyla din eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır.
Ailede başlatılacak bir kardeşlik eğitimi, öz kardeşler arasında bir dayanışmanın
oluşmasını sağlayacağı gibi, aynı zamanda müminler arası kardeşlik ve insanlar arası
kardeşlik konusunda çocukların ileriki yaşlarında onlara kılavuzluk edecektir. Örgün
eğitimde, çocukların kurduğu arkadaşlık ve dostlukların şeklî değil, İslam’ın öngördüğü
duyarlılıkta bir kardeşlik ilişkisine dönüştürülmesi, geleceğin yetişkinleri olacak çocuklarımızın birbirlerine karşı duyarlı olmalarını sağlayacaktır. Ayrıca yaygın eğitim kurumu
olan, cami, Kur’an kursu, TV, radyo gibi programlarda görev alan din adamlarının ve
din görevlilerinin mutlu ve huzurlu toplumun oluşturulması açısından başta yetişkinler
olmak üzere toplumun tüm kesimlerine verebilecekleri değerler bulunmaktadır.
BAŞKAN - Adem Korukcu Hocamıza teşekkür ediyoruz.
MÜZAKERE
BAŞKAN - Şimdi, efendim, bizim elimizde olmayan bir sebeple 10 dakika gecikmeli olarak müzakere bölümüne geçiyoruz.
İlk müzakerecimiz, Doç. Dr. Huriye Martı Hanımefendi.
Kürsüyü kendilerine arz ediyorum.
Ben bu ilim kadını işine de karşıyım, hanımefendi bir ilim adamıdır ve kürsü bu
ilim adamımıza arz edilmiştir.
Efendim süreniz 10 dakikadır.
Buyurun.
164
KUTLU DOĞUM.indd 164
29.03.2013 11:55:18
Download