Sağlıklı Beslenme Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ Uzm. Dr. Ilgın YILDIRIM ŞİMŞİR Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ Bornova - İZMİR EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK KİTAPLARI SAĞLIK SERİSİ 9 Sağlıklı Beslenme Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ Uzm. Dr. Ilgın YIDIRIM ŞİMŞİR Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ Eylül 2011, Birinci baskı ISBN: 978-975-483-919-7 © Bu kitabın tüm yayın hakları Ege Üniversitesi’ne aittir. Kitabın tamamı ya da hiçbir bölümü yazarının önceden yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla kaydedilemez, basılamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak olarak gösterilebilir. Proje Üst Yöneticileri Ege Üniversitesi Rektörü: Prof. Dr. Candeğer Yılmaz EÜ Tıp Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Serhat Bor Yayın Yönetmenleri: Prof. Dr. Ayşenur Oktay, Prof. Dr. Selda Erensoy Yayın Alt Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Hasan Tekgül Sağlık Kitapları Serisi Çalışma Grubu: Prof. Dr. Elvan Erhan, Prof. Dr. Mehtap Çınar, Doç. Dr. Alpaslan Çakan Dil Editörü: Prof. Dr. Metin Ekici Koordinasyon: EÜ Tıp Fakültesi Yayın Bürosu Kapak İllüstrasyonu: Merve Evren Sayfa Tasarım: Hülya Sezgin Fotoğraf: BİTAM Basım Yeri: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova, İZMİR Tel : 0 232 388 10 22 e-posta: [email protected] Değerli Okuyucumuz; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi; 434 öğretim üyesi, 506 araştırma görevlisi, 1900 tıp öğrencisi ile 2000 yataklı bir hastanede eğitim, öğretim ve araştırma yapmakta ve de sağlık hizmeti vermektedir. Yılda 830.000 ayaktan, 60.000 yatan hasta, 2800 doğum ve 70.000 acil servis hizmeti vermesi Ege Üniveritesi Tıp Fakültesi’ni ülkemizin en büyük sağlık kurumlarından biri yapmaktadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin en önemli vizyon ve misyonunu toplumsal sorumluluk bilinci oluşturmaktadır. Bu bilinçle çalışan Ege Tıp topluma nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti vermekte; “Toplum Sağlığı Hizmeti”ni diğer tüm görevlerinin üzerinde tutmaktadır. Ege Tıp Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Türkiye’de bir ilk olarak ve 9 yıldır “Sağlık Halk Kongresi” düzenleyerek toplum sağlığı için hizmet anlayışını gerçek bir bilgilendirme, uygulama ve deneyim paylaşımı şeklinde sürdürmektedir. Bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgilerin kalıcılığı ve yaşama geçirilmesi; bunların başvuru kaynağı belgelere dönüştürülmesi ile sağlanır. “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” bu anlayışımızın bir ürünüdür. Bu seride yayınlanan kitaplarımızın önemi ve farkındalık yaratacak temel özelliği; ülkemizin önceliğinde olan güncel sağlık konuları yanında; güncelliğini yitirmiş olsalar bile, ciddi bir sağlık sorunu olduğunu düşündüğümüz konuları da ele almış olmalarındadır. “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarlarının tümü Ege Tıp Fakültesi’nde görev yapan ve konusunda III uzman öğretim üyeleridir. Serideki kitapların konu seçimleri ve içeriklerinin hazırlanmasında birden çok bilim insanının görüşlerinin yansıtılması sağlanmıştır. Seride yayınlanan kitaplardaki grafik ve fotoğraflar çoğunlukla kurumumuzun ürünüdür. Serimizin dil editörü her kitabı sadelik ve anlaşılabilirlik yönünden incelemektedir. Neden böyle bir seriye gereksinim duyulmuştur? Sağlık konularında dolaşımda olan, kolay ulaşılan ve günlük yaşamda kullanılan bilgilerin çoğunun gerçek bilimsel bilgi olup olmadığı kaygısı, bilim insanları olarak bizleri daha da sorumlu davranmaya ve güven sarsılmasına neden olan özensizliklerden uzak durmaya sevk etmektedir. Birçok konuda doğru ve güvenilir bilginin üretimi ve yayılması üniversitelerin öncelikli görevleri arasındadır. Bu anlayıştan hareketle, “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarı olan her öğretim üyemiz, sadece uzmanı olduğu konuda kitap yazmıştır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi bu kitaplara adını, deneyimini ve saygınlığını koymuştur. Her bir yayın özenle gözden geçirilmiştir. Ülkemiz için özgün sayılabilecek böylesine kapsamlı bir seride, yine de gözden kaçırdığımız hata ve eksiklikler olabilir. Bunlar için, her zaman olduğu gibi, okuyucumuzun engin hoşgörüsüne sığınıyoruz. Katkıda bulunanlara minnet duygularımızı sunuyoruz. Saygılarımızla... Prof. Dr. Serhat BOR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı IV Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer YILMAZ 1973 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1977’de İç Hastalıkları uzmanı; 1982’de doçent olmuştur. 1988 yılında profesör unvanını almıştır. 1988-1992 yılları arasında E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcılığı, 1994-1997 yılları arasında ilk bayan Başhekim olarak E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapmıştır. E.Ü. Tıp Fakültesi, Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanlığı da yapan Prof. Dr. YILMAZ, Evli ve 2 kız çocuk annesidir. 2008 yılından itibaren Ege Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütmektedir. Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ 1965 yılında Saulgau/Baden-Württemberg (Alman ya)’da doğmuştur. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda asistanlık yapmış; 1994-1997 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Spor Hekimliği Anabilim Dalı’nda asistanlığa devam etmiştir. 2006 yılında doçent unvanı almıştır. Doç. Dr. ÖZGÜRBÜZ, bir dönem Türkiye Spor Hekimleri Derneği Başkanlığı yapmış olup, halen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Anabilim Dalında çalışmaktadır. V Uzm. Dr. Ilgın YILDIRIM ŞİMŞİR 1978 yılında İzmir’de doğmuştur. 2002 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. 2002-2008 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görev yapmış olup, mecburi hizmetini tamamlamış ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı’na geri dönmüştür. Uzm. Dr. ŞİMŞİR’in, Tiroid Hastalıkları, Kanserleri ve Tiroid Nodülleri, İnsulin Rezistansı, Hipofiz Tümörleri, Hipoglisemiler araştırma ilgi alanlarıdır. Evli ve bir çocuk annesidir. Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ 1970 yılında Konya’da doğmuştur. İlk, orta ve lise öğrenimini yurdun çeşitli yerlerinde tamamlamış olup, 1991 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun olmuştur. 1998-2000 yılları arasında Van Devlet Hastanesi, Diyetisyeni olarak görev yapmıştır. 2000-2010 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Diyetisyeni olarak görev yapmış olan Diyetisyen DEĞİRMENCİ; halen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı'nda görev yapmaktadır. VI İÇİNDEKİLER Giriş 1 1. BESLENMENİN ÖYKÜSÜ.....................................................3 2. SAĞLIKLI BESLENME VE ÖZELLİKLERİ.............................7 3. OBEZİTE=ŞİŞMANLIK.......................................................11 4. BESLENME VE ÖZELLİKLERİ...........................................21 5. BESIN DEĞIŞIM LISTELERI VE KULLANILMASI...............43 6. OBEZİTE VE EGZERSİZ.....................................................55 7. BASİT VE DENGELİ BİRKAÇ ÖĞÜN ÖRNEĞİ....................60 8. DENGESİZ ÖĞÜN ÖRNEKLERİ..........................................62 9. YEMEK TARİFLERİ............................................................65 10. SOSLAR............................................................................78 GİRİŞ İzlemeyi zorlaştıracak boyutlara varan teknolojik gelişmelerin ve modern diye isimlendirdiğimiz kolaylıkların bedelini, her yaşta sağlığımızın bozulması şeklinde ödediğimiz yadsınamaz gerçeklerdendir. Yaşam biçiminde ve beslenmede ortaya çıkan değişiklikler, toplumsal sorunlar olarak diyabet, obezite ve kalp-damar hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığı daha sık olarak gündemimize taşımaktadır. Bu gelişmeler, sağlık hizmeti sağlamada tedavi edici yaklaşım önceliğini de değiştirmiştir. Güncel tedavi yaklaşımları; sağlık bilincini yaygınlaştırıp toplumu bilgilendirmek, hastalıkları önlemek için tedbir almak, erken tanı ve doğru tedavi ile sağlık maliyetlerini en aza indirgemek şekline dönmüştür. Sağlıklı kalmayı başarmak günümüzdeki en önemli hedeftir. Eğer; hastalık oluşmuş ise, hem hastanın hem de sağlık hizmeti sağlayanların süreci bilgi ve beceriyle yönetmesi sonucunda; hastalıkların hızlı ve uzun süreli gelişen hasarlarının önlenebileceği veya geciktirilebileceği, yaşam beklentisinin yükseltilebileceği çok sayıda veri ile kanıtlanmıştır. Böylece, bireylerin yaşam kalitesi artarak üretime katılmaları sağlanırken, hastalıkların tedavi maliyeti de düşecek ve ülkemiz sağlık giderlerinde önemli kazanımlar sağlanabilecektir. Bu konuda, birlikte değerlendirilirse çözüme ulaşacak bazı sorunlarımız vardır. “Sağlıklı olma ve sağlıklı kalma bilincini yaratmak” hedefine yönelik olarak hazırlanan bu kitap, adeta popüler kültürün bir parçası haline gelen bilgi kirliliğine karşı, sağlık için doğru ve yararlı bilgiye ulaşılmasına küçük de olsa bir katkı yapmayı hedeflemektedir. Bu hedefimiz 1 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9 doğrultusunda sağlık bilincinizi pekiştirmek, gereksinim duyduğunuzda elinizin altında bir rehber bulunması düşünce ve amacıyla bu kitabı yayınladık. Sağlıklı olma ve sağlıklı kalma bilincinin oluşmasına katkı yapması umut ve dileğiyle. Prof. Dr. Candeğer YILMAZ 2 Sağlıklı Beslenme 1. BESLENMENİN ÖYKÜSÜ Beslenme; canlıların yaşamındaki en temel içgüdüdür. Beslenme; yaşamın devamı için insanlarla birlikte varolmuş ve önemli tarihsel değişimlerle yol almıştır. Yemekle kurulan ilişki önceleri sadece karın doyurmak şeklinde iken giderek kişisel ve toplumsal saygınlık kazanma, tanışma, kutlama ve eğlence gibi değişik görev ve anlamlar kazanmıştır. Günümüzde beslenme bir yaşam gereği olmanın dışında; damak tadı, sosyal ve kişisel doyum aracı ve bir toplumsal kültür olgusudur. İnsanlar yedikleri dışında, yiyecek seçimlerini uygulama yöntemleri, sofra donanımları, kullandıkları eşyalarla da hangi toplumun bireyi olduklarını tanımlıyacak kadar ortak özellikler geliştirmişlerdir. Aşırı beslenmenin hastalıklar oluşturduğu anlaşılınca; son yüzyıl, sağlıklı, doğru ve yeterli beslenmenin formülleriyle uğraşan bir endüstriye dönüşmüştür. İlk insan atalarımız buldukları her şeyi yiyerek yaşamlarını sürdürürken giderek avlanma ve avcılığı, 400 bin yıl kadar önce de balta ve mızrak gibi küçük el aletlerini geliştirdiler. Büyük avların uzun süre saklanmasının gereği, yer değiştirerek ve denizi kullanarak değişik tadları öğrenmiş olmaları onbinlerce yıl geçmesini gerektirmiştir. Tarımın öğrenilmesi yerleşik yaşamın ilk kolaylığı olmuştur. Mezopotamya, Eski Mısır, Yunan ve Roma’dan elde edilen bilgiler gelişme ve genişlemeyle birlikte olmuştur. Tüm büyük devletlerde fakir olan veya fakirleşen halk kütleleri ve zaman zaman da kıtlıklar olmuş ve yöneticiler yeterli besin bulma kaygısı yaşamışlardır. Ortaçağda Haçlı seferleri besin aramaya dayalıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de başkent İstanbul’da kıtlık yaşanmış ve İstanbul’un doyurulması en önemli sorun haline gelmiştir. Yunanlı, Romalı, Mısırlı 3 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9 halkın önemli besini buğday, arpa ve darı olmuştur. Nohut, fasulye, darı; zeytin ve zeytinyağı, üzüm ve diğer, meyveler; baharatlar ve şarap gelişen kültürlerle yaygınlaşmıştır. İlk yemek kitabı 1375 yılında yayımlanmıştır. Kitabın adı “Le Vaiandier de Taillevent” tir. Zaman ilerledikçe doğudan gelen baharatlar yemeklerde sıkça kullanılmaya ve değişik tatlar yaratılmaya başlanmıştır. MÖ 2000 yıllarında Mısırlılar ilk kez lapa ve pide şeklinde mayalı ekmeği kullanmışlardır. İsrailli’ler, Mısırlı’lardan bu tekniği öğrenerek Avrupa’ya taşımışlardır. Galyalı’lar ekmekten bira mayası yapmış ve Fransız’lar iyi ekmek yapmaya başlamışlardır. İnka’lar besin maddelerini en iyi bölüştüren ve yiyecekleri konserve etmesini bilen ilk insanlar olarak anılmaktadır. Rönesans döneminde mutfak ayrı bir mekân olmuş, ilk yemek akademisi “Campagna de Pailo” ismi ve 12 üyesi ile Floransa’da kurulmuştur. Şekerin mutfağa ilk kez 1300-1400 yıllarında girdiği, önceleri tatlandırma için bal kullanıldığı bilinmektedir. Şeker Arap baharatı olarak anılır ve eczanelerde satılırken 15. yüzyıl İngilteresin’de baharatların gücünü kırmak ve soslarla diğer besinlerin ekşiliğini gidermek için gerekli besin olarak yaşamımıza girmiştir. Günümüzde yasaklanan şeker, böylece kendi gelişimini hazırlamaya başlamıştır. 15. yüzyılda Fransa’dan başlayarak tüm dünyada değişik yemek tariflerine girmiş ve yeni tatların şekillendirilmesine yol açmıştır. Şeker tüketimindeki artış şeker kamışının Amerika’da toplanıp satışının yapılmasına yol açmış ve önemli ticari değişim başlamıştır. Türkler Orta Asya’dan başlayan yolculukları nedeniyle yiyeceklerin saklanması yöntemlerinde başarılı 4 Sağlıklı Beslenme olmuşlardır. Arpa ezmesi, pastırma ve yoğurt bazı örneklerdir. İlk Türkçe yemek kitabı, 1330 yılında “Tabiatname” adı ile yazılmıştır. İlk peynir Sümerler tarafından yapılmış, çikolata 3000 yıl önce Aztekler tarafından “theobroma cacao” bitkisinden elde edilip içecek olarak kullanılmış ve 1519 yılında colomb tarafından Avrupa’ya getirilmiştir. Tarihsel sürece göre sürekli gelişen beslenme özelliklerinin günümüzde bir yandan insan sağlığının korunması için sorumluluğu vurgulanırken öte yandan da hastalık oluşmasındaki rolü kısıtlamalar yapılmasını hatırlattığından sürekli değişen moda anlayışı gibi görülmeye başlamıştır. Beslenmenin ve vücut görüntüsünün önemi; yıl sonu yemekleri, balolar, düğünler, bayramlar, yaz tatili ve yılbaşında daha çok hatırlanır olmuştur. Kısa zamanda çözüm aranması nedeniyle de daha sık hata yapılan uygulama biçimlerine dönüşmüştür. Hipokrat’ın “İlacınız yemekleriniz, yemekleriniz ilacınız olmalı” sözü beslenme ve sağlık konusundaki ilk önemli vurgulamadır. İbn-i Sina, sağlık açısından beslenmenin önemine inananlardandır. “El-Kanun Fi’tTıbb” adlı eserin I. kitabında sağlığı korumanın üç temel özelliğini vurgulamıştır, “egzersiz, diyet ve uyku”. İbn-i Sina, acıkınca yemek yemeyi önerir ve insanların fazla yemekten öldüğüne inandığını yazar. “Sağlığını korumak isteyenler ve sağlıklı olanlar asla tam olarak doymamalıdır ve mide ile ince barsaklar tamamen boşalmadan yemek yenmemelidir. Daha 5 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9 önceki yemek sindirilmeden, tekrar yemek yemek kadar sağlığı bozan başka bir şey yoktur”. XIX. yüzyılın sonlarında Tarsuslu Osman Hayri Bey, “Kenzül Sıhhat-il Ebdaniye” adlı eserinde, geleneksel tıbbın beslenme öğütlerini verir. 1827’de ilk Tıp Fakültesi kurularak bilimsel tıp eğitimi başlayınca beslenmede gözleme dayalı öğütler verilmeye başlanmıştır. 1898 yılında “Aile Hıfzıssıhası” adlı kitapta beslenme bilgileri verilir, şişmanlığın bir hastalık olduğundan şöyle söz edilir; “Şişmanlarda önlem alınmalıdır, çünkü fert-i semane (şişmanlık) bir tür hastalıktır. Buna tutulanlar hastalıklı ve özürlü sayılır.” Türk Tıbbı’nın da diyabet ve obezite konusunda değerli bilim adamları vardır; Prof. Dr. Süheyl Ünver, Prof. Dr. Muzaffer Şevki Yener, Prof. Dr. Sait Cemil Bey, Prof. Dr. Müfide Küley ve Prof. Dr. Celal Ökeren önde gelen isimler olarak sayılabilir. 1939’da Prof. Dr. Muzaffer Şevki Yener “Pratik Doktor” ismli derginin 6. sayısında şunları yazmıştır; “Beslenme hastalıkları ya kalıtsal yahut edinsel olurlar. Kalıtsal olduğu zaman, o şahsın ecdadında muhakkak çok yemek yiyenler vardır. Bazen büyük pederde şişmanlık, pederde gut, oğulda diyabet olması gibi durumlar görülmesi, yine irsiyetle açıklanır. Etlerle aşırı beslenme şahsı gut hastalığına hazırlar. Fazla karbonhidratlı yemek, diyabet etiyolojisinde rol oynayabilir. Kalıtsal şişmanlık ile edinsel şişmanlığı birbirinden ayırmak her zaman mümkün değildir. Bununla beraber şişmanlık, ne kadar erken yaşta başlamışsa, o kadar kalıtsal olduğu düşünülebilir. Kalıtım nasıl bir süreç ile bu koşulları yaratıyor? Şurası muhakkak ki, şişmanlarda bazı endokrin 6 Sağlıklı Beslenme bozukluklar vardır. Umumiyetle şişmanlar, fazla yemek yediğini bilmeyen insanlardır. Birçokları fazla yemek yemediklerini ısrarla savunurlar.” Obezite (şişmanlık) aslında, atalarımızın bize bıraktığı genlerle, günümüzdeki toksik ortam arasındaki uyumsuzluk sonucu ortaya çıkan kötü bir mirastır. Dünya Sağlık Örgütüne göre; son 10 yılda obezite %1040 oranında artmıştır. Obezite yönünden risk taşıyan ve incelenmesi gerekli olan bireyler: • Belirgin olarak obez olan ana-babaların çocukları. • Tip II diyabetli bireylerin olduğu aile öyküsünün varlığı. • Kan yağları bozukluğu ve hipertansiyonlu aile bireyleri. • Sigarayı bırakanlar veya bırakmayı düşünenler. • Gebeliği VKİ (Vucud Kitle İndeksi) 25 veya üstünde karşılayanlar. 2. SAĞLIKLI BESLENME VE ÖZELLİKLERİ Beslenme; insanın büyümesi, gelişmesi ve sağlıklı olarak yaşayabilmesi için gerekli besin öğelerini yeteri kadar ve zamanında vücuduna almasıdır. Beslenme; karın doyurmak veya insanın canının çektiği şeyleri yemeksi ve içmesi değildir. Sağlıklı beslenme yeterli ve dengeli beslenme ile mümkündür. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden iyi olma durumu şeklinde tanımlamaktadır. 7 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9 Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde sağlıklı beslenme bilincinin kazanılması, erişkin yaşlarda ortaya çıkabilecek pek çok hastalığın önlenmesi anlamına da gelmektedir. Çocuklukta başlayan beslenme alışkanlığındaki hatalar, erişkin yaş için yaşamı kısaltıcı özellikte bazı hastalıklara yol açabilir. Çocukluk ve gençliğin edinilen yanlış beslenme alışkanlıklarının erişkinliğe taşıdığı başlıca hastalıklar şöyle sıralanabilir: 1. Sağlığın ve iyi beslenmenin göstergesi sanılan kilo artımı, şişmanlık sınırında gürbüzlük, 2. Çağın sorunu olan şişmanlık, 3. Şişmanlığın yol açtığı şeker hastalığı, 4. Şişmanlık ve şeker hastalığının sonucu olan kalp damar hastalığı, 5. Aşırı zayıflık, 6. Yeme davranışı bozukluğu(-Anoreksiya), 7. Kemik erimesini (osteoporoz) kolaylaştıran doruk kemik kütlesi azlığı, 8. Direnç düşüklüğüne bağlı hastalıklar, 9. Beden algılamasındaki bozukluklara bağlı ruhsal sorunlar ve intihar. Sağlıklı beslenme, büyüme ve gelişmenin doğru olarak gerçekleşmesi, yaşamsal gereksinimler için yeterli enerjinin alınması demektir. 8 Sağlıklı Beslenme Yaş, cinsiyet, fizyolojik değişiklikler (gebelik, bebeklik, çocukluk dönemi...), aktivite biçimi, birlikte bulunan hastalıklar veya ilaç kullanımı günlük kalori gereksiniminin temel belirleyicileridir. Çok genel olarak günlük enerji gereksinimi şöyle bulunur. Ergenlik dönemine kadar çocuklarda ilk 10 yıl için 1000 kkalori temel olarak alınır. Daha sonra her yaş için 100 kkalori eklenerek günlük total kalori hesaplanır. Örneğin: 13 yaşında bir çocuk için; 1000+1300=2300 kkalori gibi. 1400-1800 kkalori; çocuklar, çoğu kadın ve erkek için yeterlidir. 2200-2500 kkalori; erkekler, aktif kadınlar, gebeler ve gençler için yeterlidir 2500-3000 kkalori; aktif ağır iş yapan güçlü erkekler ve delikanlılar için yeterlidir. Farklı bir tanımla; normal bir erişkinin günlük enerji ihtiyacı 25-35 kkal/kg’dır. Örneğin: 70 kg bir erişkinin ortalama 2000 kkal/gün enerjiye ihtiyacı vardır. Duruma göre ekleme ve eksiltmeler yapılarak kişiye özel günlük gereksinim bulunmalıdır. Alınan enerji, harcanan miktarın üzerindeyse, fazla enerji depolanır ve kişinin kilosu artar. Vücudun enerji tüketimi alınandan fazlaysa, vücut proteinlerini yıkarak eksik enerjiyi sağlar. Fazla enerji yağ olarak depolanır. Yağ depoları vücudun hazır enerji kaynakları, proteinler ise potansiyel enerji kaynaklarıdır. Günlük gereksinimin dengeli olarak 9 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Serisi ~ 9 ve yeterli oranlarda tüketilmesi esastır. Bunu yapabilmek için de karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineralleri içeren besinlerin hepsinden tüketmek gereklidir. Besinler; bileşimlerinde bulunan besin öğesi ve kimyasal yapılarına göre 6 grupta toplanmıştır. Temel Besin Grupları; 1. Karbonhidratlar 2. Proteinler 3. Yağlar 4. Vitaminler 5. Mineraller 6. Su Beslenme Piramidi Katı ve Sıvı Yağlar, Tatlılar Süt, Yoğurt ve Peynir Grubu 2-3 Servis Sebze Grubu 3-5 Servis Et, Sakatat, Balık Baklagiller, Yumurta, Kuruyemiş Grubu 2-3 Servis Meyva Grubu 2-4 Servis Ekmek, Pirinç Makarna 6-11 Servis