T.B.M.M. B : 12 13 . 10 . 1988 O : 1 tor günde 150 hasta muayene

advertisement
T.B.M.M.
B : 12
13 . 10 . 1988
tor günde 150 hasta muayene etmiş olu­
yor. İşte bu şartlardaki muayenelerin so­
nuçlarını sizlerin takdirine sunacağım.
Haddehanelerde çalışan işçi sayısı
i 845, periyodik muayeneden geçen işçi
sayısı 1 810, kronik bronşit 85, yüksek tan­
siyon 64, kalp hastası 7.
Belki, "Bir tek üniteyi baz aldınız"
dersiniz diye şu rakamları da veriyorum:
Çelikhanede çalışan işçi sayısı 1 070, pe­
riyodik muayeneden geçen işçi sayısı
1 042, kronik bronşit 73, yüksek tansiyon
45, kalp hastası 9.
Kok fabrikasında genel işçi sayış 651,
periyodik muayeneden geçen işçi sayısı
670, kronik bronşit 35, yüksek tansiyon 7,
kalp hastası 3.
Yüksek fırında çalışan işçi sayısı 665,
periyodik muayeneden geçen işçi sayısı
546, kronik bronşit 34, yüksek tansiyon 11,
kalp hastası 7.
Yukarıda söylediğim hastalıklar, ar­
tık son safhaya gelmiş hastalıklardır. Ya­
ni, günde 150 kişi muayene eden dokto­
run, şöyle yüzüne bakıp, rengi sararmış,
göbeği çıkmışsa, "sen hastasın" dediği
hastalardır, bunun dışında, muayene edi­
lerek tespit edilen hastalıklar değildir. Esas
hasta sayısı, bunun en az iki veya üç katı­
dır. Periyodik muayeneye gelmeyen has­
talar ise, birlikte çalıştığı işçi arkadaşların­
dan ayrı düşmemek için -çünkü, buralar­
da birlikte yemek yiyorlar, birlikte su
içiyorlar- "Bu hastadır" diye dışlanma­
maları için periyodik muayeneden kaç­
maktadırlar. İşte bu koşullarda çalışan iş­
çilerin hastalıklarına, kirli havanın ve kö­
tü içme suyunun sebep olduğu siroz ve
böbrek hastalıkları gibi hastalıklar da da­
hil değildir.
Genel olarak, İskenderun DemirÇelik Fabrikasında 12 bin işçinin çalıştığı
düşünülürse -bugün yüzde 20'si iş yapa­
maz, hasta durumdadır, yani- 2 400 işçi
kaderiyle baş başa bırakılmış, ölümle pen­
O : 1
çeleşen işçidir. Bunlardan üretimi artırma­
larını beklemek hayalcilik olur.
Değerli arkadaşlarım, az önce konu­
şan ANAP'lı sözcü arkadaşım dedi ki,
"Biz inceleme yapıyoruz."
Demir-çelik fabrikalarında inceleme
yapmaya, çalışmaya gerek yoktur. Otomo­
bilinize binin, fabrikanın yanından geçen
E- 5 karayolundan geçtiğiniz zaman,
demir-çelik fabrikası üzerinde ham kok
gazı, eriyerek buharlaşmış demir tozlan,
karbondioksit, hidrojen sülfür gazlan m n
ve tozlarının etkisiyle meydana gelen bir
toz bulutu yığını görürsünüz. Biraz daha
yaklaştığınızda ise, çürük yumurta koku­
su duyarsınız. Yani, kok fabrikasının çı­
kartmış olduğu kükürtlü hidrojen gazının
kokusunu duyarsınız. Bu gaz, Karadeniz'­
in 200 metre tabanında bulunan ve canlılann yaşamasın» önleyen gazdır. Bu gaz,
çürük yumurtariîn içinde biriken gazdır.
İşte, demir-çelik fabrikasında çalışan işçi­
ler, bu şartlarda, bu koşullarda üretimi ar­
tırmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Bu
da, onlann, ülkelerine ve devletlerine olan
bağlılıklanndan gelir. Ama, siz, bu Yüce
Meclis, o işçilerin hakkı olan haklan ver­
mezseniz, bir müddet sonra o insanlann
devlete olan saygılarında azalma başlar;
devlete saygı duymaz olurlar. İşte o zaman
koşullarda ne üretimi artırabilirsiniz, ne
de o fabrikada huzuru sağlayabilirsiniz.
Bunun da sorumluluğu, bugünkü Türki­
ye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu
bulunan ANAP Grubunun üzerindedir.
Değerli arkadaşlanm, yine İskende­
run Demir-Çelik'te çalışan işçiler
-İskenderun Demir-Çelik Fabrikası bir en­
tegre tesistir- işyerine sabah 07.30'da ge­
lir, işten akşam üstü 16.30'da çıkarlar. \anl
günde 9 saat, haftada 54 saat çalı Şırlar ve
bu insanlar 45 saat üzerinden ücret alır­
lar. Yani, biz bu yasayı çıkarsak bile, o in­
sanlann normalde çalıştığının karşılığım
vermiş olacağız, daha fazladan bir şey
— 187 —
Download